Cı Senatosu B : 33 Kültür Bakanlığı Bütçesinin ulusumuza yararlı olmasını diliyor, Yüce Senatoya teşekkür ediyor, say­ gılar sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar.) BAŞKAN — Teşekkür ederiz Sayın Ercan. Sayın Ahmet Yıldız, Milli Birlik Grubu adına, bu­ yurun efendim. M B GRUBU ADINA AHMET YILDIZ (Tabii Üye) — Sayın Başkan, sayın senatörler, Kültür Ba­ kanlığımızın seçkin temsilcileri; Eskilerin yüz yıllık olşumlarını birkaç yılda sıra­ dan bilimsel, teknolojik, devrimsel değişimler ve ta­ rihin akışını çok hızlandıran so'syo - politik gelişme­ ler ortamında, yeni biçimleniş uğraşı içinde olan top­ lumumuz için, çok belirleyici bir etmen olan kültü­ rel siyasayı yürütmeyi üstlenen Bakanlığın görevine her zaman büyük önem vermekteyiz. Sosyo - politik oluşum ve biçimlenişte, özdeksel ve tinsel moral, maddi ve manevi dengelere dayanan, •sağlıklı bir toplumsal yapının oluşmasında, çağdaş, uygar bir ulusal bütünlüğün sağlanmasında, yeni top­ lumsal değerler oluşturmada ve toplumların özgün niteliklerini belirlemede başlıca etmen olan kültür, kapsamı, içeriği ve boyutları yönünden çok geniş bir konu, hatta konular bütünü olduğunu yineleyedurduk. Kültürel gelişmeleri toplumsal oluşumların dikey değişimlere ve yatay etkileşimlere göre algılayanlar, halk kültüründen dikey olarak ulusal kültürü ve onu da aşan evrensel kültürü içeren sürecin her aşama­ sına göre değerlendiren bir politika izlenmelidir. Böylesi bir politika için, kültürün tanımından, içer­ diği türlü öğelere değin çağcıl bir anlayışa varılmalı­ dır. Gerçekten hâlâ da kültürü bir eğitim düzeyi sa­ nan Fransızcanın Jeneral kültürünü, kültür deyimi yerine kullanan, eskinin özdeksel kalıtımları olan çeş­ me, köprü, kervansarayları kültürün, zenginliğin salt belirleyicileri, kültürün onlar kalıtlarıdır sayan ve eski­ nin köhneliklerini depolamayı kültür politikasının anagörevi kabul eden anlayışların, etkinliklerini henüz yMrmedliği bir aşamadayız. Tarihin çağına göre en güçlü imparatorluğunu kurduğu halde yıkıntıları üzerindeki etkilerinin silik­ liğini kanıtlayan belirtiler olduğu halde, Osmanlı kül­ türünün sığlığından söz edilince, sanki başka birisiymiş diye, hepimizin ortak geçmişidir onur duyarız; ama bir kültürel sığlık içinde oluşu, yıkılışının başlı­ ca nedeni olmuştur. Ben bir tanımını yapmak istiyorum. Başta ünlü bilg'in Taylor olmak üzere birçok seçk'in kimsenin de paylaştığı tanımların bir bileşimini sunmak istiyorum. 8 . 2 . 1980 O : 3 Kültür: Bilgiyi, inancı, sanatı, ahlaki töreleri ve bağlı bulunduğu toplumun üyesi olma yönünden, bi­ reyin kazandığı alışkanlıkların ve becerilerin tümünü kapsayan, çok yönlü bir bütündür. Bu bütün tüm top­ lumu ve üyelerini kuşatan her türlü düşünüşü, davra­ nışı, duyarlığı oluşturan bir örüntü yaratır. Bunun için­ dir ki, kültürel olsumu ergin olan toplumların birey­ leri de, kendisi de son derece güçlüdür. Zengin, güç­ lü bir kültürü olan bütün toplumlar, gerçekte en güç­ lü toplumlardır. Biz, kültürün evrensel ve öğretisel, eğitsel yönle­ rine değinmeden; halk kültüründen, ulusal kültüre de­ ğin ki. aşamalarından belirttiğimiz örüntüyü oluştu­ rucu yönlerine ilişkin politikalara değinmek istiyo­ ruz. Eğitsel ve öğretisel değil, sadece bu yönüne do­ kunmak istiyoruz. Bunun için de geçmişin nesnel de­ ğerlendirmesiyle algılanacak bugünün üzerinde an­ cak iyi bir geleceğin kurulabileceği gerçeğine göre, yapılacak değerlendirmeleri de içeren görüşlerimizi sunma'k istiyoruz. Arkadaşlarım: Yüksek nitelikte bir felsefe oluşturmadaki eksik­ liklerine karşın (Yüksek nitelikte bir felsefe oluştur­ mamıştır, toplumumuz geçmişte.. Ziya Gökalp'indir bu değerlendirme.) köklü bir halk felsefesine sahip olan ve ele geçirdiği her bölgedeki yerleşik kültürle­ rin etkisinde kalan Türklüğün, Osmanlı kesiminde Devletin güç ve görkemi ile asla bağdaşamayan bir kültürel sığıllık ve kısırlık gözlemlenmektedir. Bu ne* demedir ki. çöküş hızlanmıştır dedim. Örnek gayel açıktır; Fransız, İngiliz, İspanyol, Portekiz imparatorlukları yıkıldıktan sonra, bıraktıkları ülkelerde dil­ leri bile hâlâ egemendir; ama Osmanlı İmparatorlu­ ğunun gittiği yerde bizim dilden bir şey kalmıyor. Bunun özdeksel yönü birçok yerde kaldığı haMe din­ sel yönü, moral yönü pek ayakta kalmamıştır. Kendi tarihini bile yazamamış, tarihinin en önemli olayı olan İstanbul Fethini bile yabancılara yazdırmış bir kül­ türel eksiklik vardır. Edebiyatta da. sanatta da öykünmecilikten ileriye fazla gidilememiştir. Bu kısırlığın kalıtı üzerinde kurulan Türkiye Cum­ huriyetinde. Atatürk'ün kültürel devrimiyle başlayan geliştirici yenileşmeler de İkinci Dünya Savaşı son­ rasında hızlı bir yozlaşma ve eksikliklerle beslenen köhneciliğe dönüş ve ulusalcılıkla kültürün başlıca öğesi olan öz dilimize yönelik olumsuz tavırlar, büyük bir tehlike oluşturmuştur. Kültürü oluşturan başlıca iki büyük öge vardır; dil ve sanat. Anadolu'muzun dünya görüşü, değer yargıları ve bunlardan kaynaklanan davranışlarını çağın gerekle-