kur`an-ı kerim - video.eba.gov.tr

advertisement
ORTAOKUL-İMAM HATİP ORTAOKULU
KUR’AN-I KERİM
ÖĞRETİM MATERYALİ
8
YAZARLAR
Faruk SALMAN
Nazif YILMAZ
Seyyid Ahmet UZUN
EDİTÖR
Zeliha KARAAĞAÇ
Dil Uzmanı
Ahmet POLAT
Görsel Tasarım Uzmanı
Barış CAN
Ölçme Değerlendirme Uzmanı
Mehmet Akif KARAKUŞ
Program Geliştirme Uzmanı
Hasan TOPAL
Rehberlik Uzmanı
Esra DEMİR
İÇİNDEKİLER
1. ÜNİTE: KUR’AN-I KERİM’İ TANIYALIM............................................................................8
I. KUR’AN-I KERİM’İN TEMEL KONULARI...........................................................................................................9
1. Tevhit............................................................................................................................................................9
2. Risalet.........................................................................................................................................................11
3. Ahiret......................................................................................................................................................14
II. KUR’ANIN MESAJINI ANLIYORUM................................................................................................................17
1. Kur’an Kıssalarını Öğreniyorum: Hz. Yakup, Hz. Yusuf ..............................................................................17
2. Sureleri Tanıyorum: Hucurat Suresi........................................................................................................33
3. Kur’an’dan Dualar Öğreniyorum.............................................................................................................37
4. Kur’an Kavramlarını Öğreniyorum: İslam, Takva, Sabır, Sulh........................................................................39
Ünitemizi Değerlendirelim..............................................................................................................................44
2. ÜNİTE: KUR’AN’I KERİM’İ GÜZEL OKUMA......................................................................44
I. OKUNACAK SURE VE AYETLER.......................................................................................................................68
1. Furkan Suresi...........................................................................................................................................68
2. Hucurat Suresi.........................................................................................................................................60
3. Rahman Suresi.........................................................................................................................................56
4. Cuma Suresi.............................................................................................................................................52
5. Nebe Suresi..............................................................................................................................................49
II. TECVİT BİLGİSİ...............................................................................................................................................69
1.İdgamlar.......................................................................................................................................................69
1.1. İdgam-ı Mea’l-gunne.......................................................................................................................69
1.2. İdgam-ı Bila-gunne..........................................................................................................................70
2. Sakin Mim’in Okunuş Şekilleri.................................................................................................................71
3. Ra’nın Hükümleri.....................................................................................................................................72
4. Vakıf, İbtida, Vasıl ve İşaretleri...................................................................................................................73
5. Secde Ayet İşaretleri................................................................................................................................76
III. EZBERLENECEK DUALAR, SURELER VE ANLAMLARI.....................................................................................77
1. Asr Suresini ve Anlamını Öğreniyorum....................................................................................................77
2. Kadir Suresini ve Anlamını Öğreniyorum.................................................................................................78
3. Ayete’l-Kürsi ve Anlamını Öğreniyorum....................................................................................................79
Ünitemizi Değerlendirelim...............................................................................................................................80
Sözlük........................................................................................................................................................82
Kaynakça..........................................................................................................................................................84
1. ÜNİTE
KUR’AN-I KERİM’İ TANIYALIM
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
1. Kur’an-ı Kerim mealinin arkasında yer alan fihristten yararlanarak Kur’an-ı
Kerimin hangi konular üzerinde daha fazla durduğunu tespit ediniz.
2. Hz. Yakup ve Hz. Yusuf kıssalarını araştırınız.
3. İslam, Takva, Sabır ve Sulh kavramlarının anlamını araştırınız.
8
I.KUR’AN-I KERİM’İN TEMEL KONULARI
1. Tevhit
Tevhit, İslam’ın özü olması itibarıyla inanç
HADİS
Allah
Rasulu (s.a.v.) Muaz b. Cebel’i Yeesasının temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda tevmen’e vali ve bir davetçi olarak gönderdi
hit; Allah’ın bir ve eşsiz olduğunu belirtir. Tüm peyve ona şöyle buyurdu; “Sen Kitap Ehli olan
gamberlerin getirdiği ortak inançtır.
bir topluluğa gidiyorsun. Onları ilk davet
Kur’an’da anlatılan peygamberlerin mesajlaedeceğin şey Allah’ı birleme olsun. Allah’ı
rına göz attığımızda ilk olarak Allah’ın birliğine vurgu
bir olarak tanıdıkları zaman, Allah’ın onyaptıklarını görürüz.
lara bir gün içinde beş vakit namazı farz
Çünkü Allah’ın birliğine iman olmadan İslam
kıldığını haber ver.”
inancı gerçekleşmiş olmaz. Tevhitin zıddı olarak kar
(Buhari, Tevhid 1.)
şımıza çıkan kavram şirktir. Şirk, Allah’a inanmakla
Hadisten anladıklarınızı arkadaşlarınızbirlikte başka varlıkları Allah’a ortak kılma ve eş tanıla paylaşınız.
maktır.
Bunun için tevhit, inancın temelidir.
• “Andolsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin
ondan başka tanrınız yoktur.”1
• “Ad kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin
O’ndan başka tanrınız yoktur.”2
• “Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin
O’ndan başka tanrınız yoktur.”3
• “Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur.”4
Biz Müslümanlar da kelimeyi şehadeti getirirken ne diyoruz?
“Eşhedu en la İlahe illallah” diyoruz. Yani bu inancımızın temeli olan kelimeyi söylerken, Allah’tan
başka ilah olmadığına iman ettiğimizi dile getirmiş oluyoruz. Bununla birlikte bir de kelimeyi tevhit vardır. La ilahe illallah, Allah’tan
başka ilah yoktur.
İlk insan ve ilk peygamber Hz.
Âdem’den bu yana inananların ortak sözüdür “la ilahe illallah”. Allah’tan başka ibadet
edilecek hiçbir varlık yoktur.
1 Araf suresi 59. ayet.
2 Araf suresi 65. ayet.
3 Araf suresi 73. ayet.
4 Araf suresi 85. ayet.
9
1. ÜNİTE
Bu bağlamda Hz. İbrahim bize, Allah’ı nasıl bilememiz gerektiği hususunda güzel bir örnek sergilemektedir: “Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım
zaman bana şifa veren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve hesap günü hatalarımı
bağışlayacağını umduğum O’dur.”5
Tevhit Allah’ı zatında ve sıfatlarında birlemektir. O’nun asla eşi ve benzeri olmadığına inanmaktır.
TARTIŞALIM
Hz İbrahim (a.s.) ateşe atılırken, “Bana,
Allah’ın sahip çıkması yeter; O ne güzel bir
sahip!” diyerek dua etmiş ve Allah’a sığınmıştır.
Bu olayı Hz İbrahim’in tevhit inancı çerçevesinde arkadaşlarınızla tartışınız.
Peygamberlerin getirdiği bu temel ilke zaman içinde yozlaşmıştır. Bu da beraberinde Allah’ın yanlış tanımasına neden olmuştur. İşte son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ona gönderilen Kur’an-ı Kerim bu
yozlaşmayı
ortadan
kaldırmak
için
gönderilmiştir.
Tevhit suresi de denilen İhlas suresi aslında bize tevhitin özünü belirtmekte ve Allah’a nasıl inanacağımızı açıklamaktadır; “De ki: O, Allah birdir. Allah Samed’dir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun
hiçbir dengi yoktur.”6
Allah’ın oğullar ve kızlar edinmiş olması düşüncesi asla tevhit inancıyla örtüşmez. Bunun için Kur’an
BİLGİ KUTUSU
Allah’ın oğlu ve kızı düşüncesini kabul etmediğini açıkça
Tevhit; Allah’ı birlemektir.
belirtir. “Cinleri Allah’a ortak koştular. Oysaki onları da
Tevhit; Allah’tan başkasına ibadet etmeAllah yaratmıştı. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakışmektir.
tırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak
Tevhit; Yalnız Allah’tan yardım istemektir.
ve yücedir.”7
Tevhit; Allah’a oğullar ve kızlar isnat et
Yahudiler, Üzeyir Allah’ın oğludur dediler. Hımemektir.
ristiyanlar, İsa Mesih Allah’ın oğludur dediler. Mekkeli
Tevhit; Yaratanın ve öldürenin, yedirenin
müşrikler, melekler Allah’ın kızlarıdır dediler. Bunların
ve içerenin, hastalandığımızda şifa vereyanlışlığı, Allah’ın zatında tekliğini inkar etmesindendir.
nin O olduğuna inanmaktır.
Çünkü Allah asla ne doğurmuştur, ne de doğrulmuştur.
Bu yaklaşımların hepsi Kur’an’da açıkça reddedilmiştir.
Allah, her şeyin yaratıcısıdır.
5 Şuara suresi 78- 82. ayetler.
6 İhlas suresi 1-4 ayetler.
7 Enam suresi 100. ayet.
10
Tevhit inancı Allah’ı birlemeyi gerektirir.
Kur’an niçin tevhit inancına bu kadar önem vermektedir?
Bu soruyu düşündüğümüzde karşımıza
günlük yaşantımızla ilgili bir takım örnekler gelmektedir. Kısaca bu örnekleri şöyle izah edebiliriz:
bir okulda bir müdür, bir ilçede bir kaymakam, bir
ilde bir vali, bir ülkede bir cumhurbaşkanı vardır.
Niçin bunlar tektir?
Aslında Kur’an-ı anlamaya çalıştığımızda
bu sorunun cevabını Allah bize çok açık bir şekilde
vermektedir: “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı)
kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş’ın Rabb’i olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” 8
Yerde ve göklerde Allah’tan başka tanrılar olsaydı evrende bu düzen ve ahenk olmazdı. İşte kainatın
içinde bulunduğu bu muhteşem düzen Allah’ın birliğinin en önemli delillerinden biridir.
Namaz kılarken okuduğumuz Fatiha suresinde her gün defalarca onun birliğine vurgu yapıyoruz.
“Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden yardım bekleriz.”9
Tevhit kainatta düzenin adıdır. Yaşamda huzurun güvencesidir. Toplumda yardımlaşmanın dayanışmanın adıdır. Kardeş olmanın, bir olmanın, barış içinde yaşamın adıdır. “O, kendisinden başka ilah olmayan Allah, Selam’dır güvenlik verendir.”10
Allah’ı birlemenin bir diğer yönü ise, günahları bağışlayıcı sadece Allah’ı kabul etmektir. İnanan bir
insan hata yapar ve bu hatasının farkına varırsa, hiçbir aracıya gerek duymadan doğrudan Allah’a yönelir
ve O’ndan af ve bağışlanma diler.
Tevhit, inanç esaslarının ilkidir. Allah’a kendisinin istediği şekilde inanmanın adıdır. Bunun en önemli yolu ise, Allah’ı Kur’an’da kendisinin tanıttığı gibi tanımaktan geçmektedir.
2. Risalet
Risalet, resul olan peygamberlerin gerçekleştirdikleri görevdir. Risalet; sözlükte “göndermek,
elçilik, mektup, mesaj” gibi anlamlara gelir. Terim olarak risalet; Allah’ın vahiy yoluyla öğrettiği bilgileri ve
O’nun emirlerini insanlara ulaştırıp ilahi elçilik görevini yapmaktır.
İslam’ın üç temel esasından birisi olan Risalet,
peygamberlik görevini ifade eden bir kavramdır. Üç
temel esas; Tevhit, Risalet ve ahirettir.
8 Enbiya suresi 22. ayet.
9 Fatiha suresi, 5. ayet.
10 Haşr suresi 23. ayet
11
1. ÜNİTE
Peygamberler, bizleri iyiye, doğruya, huzura, başarıya götüren kılavuzlardır. Nasıl ki, bir gemi
TARTIŞALIM
okyanusa açıldığında, bir rehberi, rotası olmadığı
“(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın
zaman kaybolması muhtemeldir. İşte dünya hayadiye her peygamberi yalnız kendi kavminin
tındaki insanı da rotasız bu gemiye benzetebiliriz.
diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini sapİnsana rotasını, neyi nasıl yaşayacaklarını öğreten
tırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O,
peygamberlerdir.
güç ve hikmet sahibidir.”
Peygamberlik çok ibadet ederek elde edi(İbrahim suresi 4. ayet.)
lecek bir unvan değildir. Bütün peygamberler Allah
Ayetten anladığınızı arkadaşlarınızla paytarafından seçilmiş önderlerdir. “Allah, peygamberlaşarak tartışınız.
liğini kime vereceğini daha iyi bilir.”11
Bu ayet bize peygamberliğin Allah tarafından
verildiğini açıkça belirtmektedir. İlk peygamberden son peygambere kadar bütün peygamberler Allah tarafından gönderilmiş elçilerdir. Kur’an-ı kerimde bu husus çok açık bir şekilde ifade edilmekte ve onların
arasında fark gözetilmeyeceğini açıklamaktadır: “Peygamber, Rabb’i tarafından kendisine indirilene iman
etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler.
“Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.”12
TARTIŞALIM
“Hz Muhammed (s.a.v.) elbette bir insandır. Ama sıradan bir insan değil. Belki taşlar arasında yakut ne ise, insanlar arasında da Hz Muhammed (s.a.v.) odur.”
Bu sözü, peygamberlerin insanlar arasındaki yeri açısından değerlendirerek sınıfta tartışınız.
İslam inancında peygamberlere asla, ilahlık vasfı verilmez veya onlar Allah’ın oğulları olarak değerlendirilmez. Onlar da bizler gibi birer insandır. Ancak onları bizlerden ayıran en önemli özellikleri, onlara
vahiy geliyor olmasıdır. Bunun için peygamberleri olağan üstü, insan üstü varlıklar olarak değerlendirmek
doğru değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim “De ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım”13 buyurmaktadır. Bu hususu Hz. Hud (as) şöyle dile getirmektedir; “Ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim. Size, Rabbimin
vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.” 14
Bu ayette peygamberlerin özelliklerinden tebliğ ve emanet sıfatlarına işaret edilmektedir.
Tebliğ, peygamberlerin Allah’tan aldıkları mesajları insanlara ulaştırmalarıdır.
11 Enam suresi 124. ayet.
12 Bakara suresi 285. ayet.
13 Kehf suresi 110. ayet.
14 Araf suresi 67-68. ayetler.
12
Bütün peygamberler, kendi toplumları içinde güvenilir olarak tanınan insanlardır. Güvenilir olmayan birinin peygamber olması söz konusu değildir. İşte peygamberlerin bu özellikleri emanet sıfatı ile değerlendirilir.
Peygamberler, Allah’tan aldıkları emirleri insanlara ulaştırmanın yollarını bilen akıllı ve zeki insanlardır. Bu şekilde görevlerini hakkıyla yerine getirmiş olurlar. Bu özellikleri de fetanet olarak adlandırılır.
Yine peygamberlerin bir başka özelliği, onların doğru, dürüst ve sözlerini yerine getiren insanlar
olmasıdır. Bu özellikleri de sıdk olarak tanımlanır. Çünkü yapmadığı şeyi söylemek Allah katında büyük bir
günahtır.15
Hz. Şuayb (as) kendi halkına Allah’ın emirlerini anlatırken bu hususa şöyle vurgu yapar; “Size yasak
ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar
ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız
O’na döneceğim.”16
Peygamberler, anlattıkları güzel şeyleri yaşayan, yasakladıkları toplumun kötü tutum ve davranışlarından kaçınan insanlardır. Bu onların en önemli özelliklerinden biri olan İsmet sıfatının bir gereğidir.
Dolayısıyla peygamberler asla bilerek ve isteyerek kötülük yapmamışlardır.
Risalet konusuyla ilgili bir kavramda vahiydir. Allah bütün peygamberlerine vahiyde bulunmuştur.
Vahiy; Allah’ın çeşitli yollarla peygamberlerine bildirdiği ilahi mesajlara denir. Bu ilahi mesajların yer aldığı
yazılı metinlere ilahi kitaplar denilmektedir. Sayfalar halinde gönderilen ilahi kitaplara ise ‘suhuf’ denilmektedir.
Peygamberlerin içinde kendilerine kitap gönderilenler ve gönderilmeyenler vardır. Hz. Musa’ya
Tevrat, Hz. Davud’a Zebur, Hz. İsa’ya İncil ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Kur’an gönderilmiştir.
Biz Müslümanlar olarak bütün peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğine inanırız. Onların
hepsinin ortak mesajının Allah’ın varlığı ve birliği ilkesi yani Tevhit olduğunu kabul ederiz.
Peygamberler arasında ayrım yapmak ve bazısına inanıp bazısına inanmamak Kur’an’ın belirttiği
ilkeleri kabul etmemek anlamında olacağı için kabul edilemezdir.
Hz. Musa
Tevrat
Hz. Davud
Hz. İsa
Hz.
Muhammed
Zebur
İncil
Kur’an-ı
Kerim
Peygamberlik kavramıyla ilgili olarak bir diğer konu mucizedir. Mucize peygamberlerin kendilerine
inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah’ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylardır. Burada dikkat edilecek husus, mucizenin peygamberin yetkisinde olan bir unsur değil
de, Allah’ın izniyle gerçekleşen bir olay olduğudur.
15 bkz. Saf suresi, 3. ayet.
16 Hud suresi 88. ayet.
13
1. ÜNİTE
Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması, Hz. Musa için Kızıldeniz’in açılması, Hz. İsa’nın körlerin gözünü
açması, ölüleri diriltmesi, Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi bunlardan bazılarıdır. Hz. Muhammed’e
(s.a.v.) verilen en büyük mucize ise Kur’an-ı Kerim’dir.
Peygamberlere iman konusunu şu şekilde özetleyebiliriz:
dir.
1- Peygamberler Allah tarafından seçilen insanlardır.
2- Görevleri Allah’tan aldıkları vahiyleri insanlara bildirmektir.
3- Peygamberler olağanüstü varlıklar değillerdir. 4- Onların da geçimlerini sağladıkları meslekleri vardır.
5- Toplumda örnek, dürüst ve güvenilir insanlardır.
6- Allah tarafından mucizelerle desteklenmişlerdir.
7- Bütün peygamberler Allah tarafından gönderilmiştir ve hepsinin anlattığı temel ilke Tevhit ilkesi-
3. Ahiret
Nasıl ki her sabahın bir akşamı, her ilkbaharın bir kışı varsa, her başlangıcın da bir sonu vardır. İşte
dünya hayatı Rabbimizin dilemesiyle var olduktan sonra, günün ilk saatlerini Hz. Adem ve Hz. Havva ile
yaşamıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) ile de ikindi vaktine girmiştir. Ve nihayet günü gelince kıyamet kopacak
ve dünya hayatı sona erecektir.
Ahiret, dünya hayatının İsrafil adlı meleğin sura ilk üfürmesiyle sona erip, ikinci defa sura üfürmesiyle başlayacak olan sonsuz hayattır. “Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde
ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış
bakıyorlar!”17
Ahiret konusuyla ilgili olarak bir takım kavramlar karşımıza çıkmaktadır. Ahireti daha iyi kavrayabilmemiz için bunlara genel hatlarıyla bakabiliriz.
Kıyamet: Evrende bulunan herşeyin yok olmasıyla, ölen tüm insanların yaptıklarının hesabını vermek üzere diriltilecekleri zaman.
Berzah: Ölümden sonra, yeniden dirilinceye kadar geçen ruhani hayatın bulunduğu dönemdir.
Mahşer: Yeniden dirilen insanların bir araya toplandıkları yerdir.
17 Zümer suresi 68. ayet.
14
TARTIŞALIM
“Göklerde ve yerde olanları Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka
O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla
beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi
bilendir.”
(Mücadele suresi 7. ayet.)
Yukarıdaki ayetin insanların hayatlarını nasıl etkileyeceği ile ilgili düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
Mizan: Dünya hayatında yapılan iyiliklerin ve kötülüklerin tartıldığı ilahi terazidir.
Sırat köprüsü: Kıyamet koptuktan sonra insanların mahşerde sorgulanmalarının sonucunda cennetlik veya cehennemlik olmak için üzerinden geçecekleri yol.
Cehennem: İnanılması gereken şeylere inanmayan ya da inandığı halde inanmayanların hayatını
sürdüren ve günahı affedilmeyen insanların ahiret aleminde cezalandırılacakları yer.
Cennet: Günahsız, günahları affedilen ya da günahlarının cezasını cehennemde çekmiş olan müminlerin içerisinde sonsuza dek kalacakları ve içerisinde sayısız nimetlerin bulunduğu ebedi mükafat yurdu.
Ahirete iman, insanın dünya hayatından uzaklaşması ve dünyayı kötülemesi anlamına gelmez. Allah
bizi dünya hayatında imtihan için göndermiştir. Rabbimiz iyilerin özelliğini sıralarken şu hususlara vurgu
yapmaktadır: “Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar,
hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır.” 18
TARTIŞALIM
“Allah’a ve son güne Ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin yahut sussun. Allah’a ve son güne iman eden komşusuna ikram etsin. Allah’a ve son güne iman eden konuğuna ikram eylesin. Allah’a ve son güne iman eden, komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve son
güne iman eden konuğuna ikram etsin. Allah’a ve son güne iman eden iyi söz söylesin ya
da sussun.” Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sözünü ahiretin insan hayatına etkisi açısından
nasıl değerlendirebiliriz arkadaşlarınızla tartışınız.
Ahirete iman, bizleri Allah’a karşı sorumlu birer insan konumuna yükseltir. Bu bağlamda İslam’ı, bizi
Allah’ın rızasına taşıyan bir kuş olarak düşünürsek, bu kuşun bir kanadı dünya, diğer kanadı da ahirettir.
Kuşun kanatlarından biri kırık olursa, yaralı bir kuş olarak uçamaz. Bizi Allah’ın rızasına da taşıyamaz.
18 Al-i İmran suresi 114. ayet.
15
1. ÜNİTE
Bir Müslüman için ne sadece dünya hayatı, ne de sadece ahiret hayatı tek başına yeterli değildir.
Bunun için Rabbimiz bizden şöyle dua etmemizi istemektedir: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve
ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!”19
Bu hususu M. Akif Ersoy da dizelerinde şöyle dile getirmektedir:
“Hatadır ahiretten beklemek dünyada her hayrı:
Öbür dünya bu dünyadan değil, hem hiç değil, ayrı.
Sen ey sersem ki “üç günlük hayatın hükmü yok” der de,
Sanırsın umduğun amadedir ferdâ-yı mahşerde;
Ne ekmiştin ki mahsul istiyorsun bir de ferdadan?
Senin meşru’ olan hakkın: Bugün hüsran, yarın hüsran!
Eğer maksudu ancak ahiret olsaydı Yezdan’ın;
Ne hikmet vardı ibdâ’ında hiç yoktan bu dünyanın?”20
Milli Şairimiz M. Akif Ersoy bu dizelerinde, hayatı sadece ahiret olarak değerlendirip, dünyayı ihmal
etmemizin doğru olmadığını belirtmektedir. Ahiret gününe inanan bir insanın temizliğine, çalışmasına, sorumluluklarına dikkat etmesi gerekmektedir. Ahirete inanıyorum diye, sorumlulukları ihmal etmek büyük
bir sorumsuzluktur.
Dünya hayatı ahiretin tarlasıdır. Şayet tarla ekilmezse, ürün de elde edilmez.İşte bu bağlamda ahiret
inancı dünyamızı güzelleştiren bir inançtır. Yaptığı kötülüklerin, haksızlıkların, saygısızlıkların elbet bir gün
karşılığını göreceğine inanan bir insan davranışlarına çeki düzen verir.
Yeniden dirilmeye inanmayan insanlar, un ufak olmuş kemiklerin tekrar nasıl
YORUMLAYALIM
canlanacağını merak ederler. Bunun için de,
“Kıyamet günü için adalet terazileri kuraahiret inancına karşı çıkarlar. Ancak her şeyi
rız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. (İnsanın
yaratan Allah, bu konuda sorusu olanlara güyaptığı) bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da onu
zel bir cevap vermektedir; “Kendi yaratılışını
getiririz. Hesap gören olarak biz yeteriz.”
unutarak ve bize bir misal vererek: ‘Şu ke
(Enbiya suresi 47. ayet.)
mikleri kim diriltecek?’ dedi. De ki: Onları ilk
defa yaratan diriltecektir...”21
Ayeti, ahirette Allah’ın adaleti çerçevesin
Bir şeyi ilk yapan, onu ikinci defa daha
de düşünerek yorumlayınız.
iyi yapmaya gücü yeter. İşte bütün canlı, cansız bütün varlığı ilk defa yaratan Allah, onları
ikinci defa da yaratmaya kadirdir. Dünyamızda bunun örnekleri ise çoktur: Toprağa atılan tohumun yeniden
filizlenmesi, kuruyan toprağın suyla tekrar canlanması, kışın kuruyan ağaçların baharda yeniden yeşermesi
örneklerden bazılarıdır.
19 Bakara suresi 201. ayet.
20 Safahat, Mehmet Akif Ersoy, s. 315.
21 Yasin suresi 78-79. ayetler.
16
II. KUR’AN’IN MESAJINI ANLIYORUM
1. Kur’an Kıssaları Öğreniyorum: Hz. Yakup, Hz. Yusuf
Hz. Yakup
Hz. Yakup, İshak peygamberin oğlu, İbrahim peygamberin torunudur.
İbrahim’ın (a.s.) eşi Sâre’ye, oğlu İshak (a.s.) ve onun ardında da gelecek olan torunu Yakup peygamber müjdelenmişti.22 Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakup şöyle övülmüştür: “Güçlü
ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub’u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten
bağlı kimseler kıldık. Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.”23 Sevgili Peygamberimiz
de onlardan bahsederken: “Kerîm oğlu, kerîm oğlu, kerîm oğlu kerîm; İbrahim oğlu İshak oğlu Yakup oğlu
Yusuf’tur.”24 buyurmuştur.
Kenan25 diyarında yaşayan Hz. Yakup, bol
servete sahipti. Çocuklarının sayısı on iki idi. Son
ikisi Yusuf ve Bünyamin’di. Anneleri küçük yaşta
vefat etmişti.
Hz. Yakup, evlat acısı ve evlat ihaneti ile
imtihan edilmiştir. Fakat o, sabrı ve ümidiyle insanlığa örnek olmuştur. Çocuk yaşta oğlu Yusuf’u
kaybetmiş, üzüntüsünü ve hasretini içinde gizlemiş, şikayetini sadece Allah’a iletmiştir. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır. Allah Teâlâ onun
sabrına karşılık vermiş, nice yıllar sonra oğlu ile
kavuşturmuştur.26
Yakup’un (a.s.)27 neslinden bir çok peygamber gelmiştir. Oğlu Hz. Yusuf başta olmak üzere asırlar
sonra gönderilen Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa onun
neslinden gelen peygamberlerdendir.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yakup ile oğlu Hz. Yusuf’un hayatındaki ibret alınacak olaylar Yusuf suresinde
“Ahsenü’l-Kasas” yani “kıssaların en güzeli”28 şeklinde tanımlanarak birlikte anlatılır.
Hz. Yusuf
Bir Rüya
Yusuf, henüz gençlik çağına adım atmak üzereydi. Güzel ve zeki bir çocuktu. Zeki olduğu kadar da
güzel bir ahlaka sahipti. Babası Yakup Peygamber de onu çok seviyordu. Onun bu özellikleri ile öne çıkması
kardeşlerinin de dikkatini çekiyordu. Fakat içten içe de bir kıskançlıkları da yok değildi.
22 Hud Suresi, 71. ayet.
23 Sâd Suresi, 45-7-47. ayetler..
24 Buhârî, Enbiyâ 19, Tefsir 12.
25 Kesin olmamakla birlikte Şam, Ürdün ve Filistin arasındaki bir bölgeye verilen isim. (Bkz. Şamil İslam Ansiklopedisi C1, s.211.)
26 Kur’an-ı Kerim’e Göre Peygamberler ve Tevhit Mücadelesi, Çakan, İ. Lütfi, Solmaz, Mehmet, s. 116
27 Onlara selam olsun.
28 Yûsuf Suresi, 3. ayet.
17
1. ÜNİTE
Bir gece ilginç ve garip bir rüya gören Yusuf, rüyasını büyük bir heyecanla babasına anlatmaya başladı:
“Babacığım, rüyamda on bir yıldız, güneş
ve ayın bana secde ettiklerini gördüm.”29
Görülen bu rüya üzerine çok sevinen ve
oğlu Yusuf’a ilim, hikmet ve peygamberlik verileceğini sezen Hz. Yakup ona bir tembihte bulundu:
“Yavrucuğum, rüyanı sakın kardeşlerine
anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”30 dedi. Sonra da
sözlerini şöyle tamamladı:
“İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha
önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” 31
Yusuf, babasının anlattıklarını dikkatle dinledi. Bir an kendisinden büyük olan üvey kardeşlerinin
kendisine ve küçük kardeşi Bünyamin’e olan kıskançlıklarını ve kötü davranışlarını hatırladı. Babası uyarmıştı. Onlara karşı dikkatli olmalı ve rüyasını da anlatmamalıydı.
Görülen rüya üzerinden uzun bir zaman geçmemişti ki babalarının kardeşlerine olan ilgi ve alakasından rahatsız olan Yakup Peygamberin diğer oğulları aralarında konuşmaya başladılar:
“Yusuf’la kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir topluluğuz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.” İçlerinden bazısı söz alarak:
“Yusuf’u öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan
sonra da (tevbe ederek) sâlih kimseler olursunuz!” dedi. Bir diğeri de:
“Yusuf’u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan
biri onu alsın (götürsün),” dedi.32
Bu fikir kabul görmüştü. Hemen gerçekleştimek için tüm planlarını yaptılar. Sonra da babalarına
giderek:
“Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini
istemekteyiz. Yarın onu bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin (içsin), oynasın. Biz onu mutlaka
koruruz.” dediler. Babaları pek taraftar olmayarak:
“Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.” diye olumsuz kanaatini belirtti. Fakat kardeşleri ısrar ettiler ve babaları Yakup Peygambere de endişe
etmemesini belirterek:
“Hakikaten biz (kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız.” dediler ve onu ikna ettiler.
29 Yûsuf Suresi, 4. ayet.
30 Yûsuf Suresi, 5. ayet.
31 Yûsuf Suresi, 6. ayet.
32 Yûsuf Suresi, 8-10. ayetler.
18
Kanlı Gömlek
Kıskanç kardeşler, umduklarına nail olmuşlardı. Artık planlarını gerçekleştirebileceklerdi. Kardeşleri Yusuf’u yanlarına alarak koyunlarını otlatmaya götürdüler. Yusuf ise olan bitenden
habersiz koyun ve kuzularla oynaşıyor, neşe içerisinde koşturuyordu. Kenan diyarının kuyusuna
yaklaşmışlardı ki ansızın Yusuf’u yakaladılar. Üzerinden gömleğini çıkararak belinden bağladıkları
bir ip ile onu kuyuya bırakıverdiler. Yusuf’un yalvarmalarına da hiç kulak asmadılar. Çünkü kıskançlık hastalığı kalplerini doldurmuş, gözlerini
“Temsili resim”
Hz. Yusuf kardeşleri tarafından bir kuyuya atılmıştır.
kör etmiş, merhametlerini de yok etmişti.
YORUMLAYALIM
Haset: Başkasının sahip bulunduğu maddi manevi bir değerin onun elinden çıkmasını istemek demek olan haset, dilimizde kıskançlık kelimesiyle karşılanmaktadır. Bu manada
müslümanların birbirlerini kıskanmaları, çekememeleri, her birinin yekdiğerinin imkânlarında,
malında, mülkünde, mevki ve makamında gözü olması, önce kardeşlik hukukuna sığmaz, sonra
da toplumda emniyet ve güven bırakmaz. Aslında iyice tetkik edilecek olursa, hasedin temelinde ilahi takdir ve taksime itiraz etmek niyet ve anlamının bulunduğu görülecektir. Hasedin
yasaklanmasının belki asıl sebebi de budur. Kıskançlık ve çekememezliğin ilk ve asıl zararı,
bu duyguya sahip olanlaradır. Başkalarında bulunan nimetlerin onlarda kalmakla beraber, bir
benzerinin de kendisine verilmesini istemek, arzu etmek yasak değildir. Bu tür duyguya gıpta
ve imrenme denir. Gıpta, güzelliklerin artmasını temenni etmek anlamı taşır. (Riyazü’s-Salihîn
Tercüme ve Şerhi, Kandemir M. Yaşar; Küçük, Raşit; Çakan, İ. Lütfi; C 6, s. 558.)
Haset ile ilgili yapılan açıklamadan da yararlanarak aşağıdaki hadis-i şerifi yorumlayınız.
Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:
“Şüphesiz, ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri yer bitirir”
(Ebû Dâvûd, Edeb 44; İbni Mâce, Zühd 22.)
Yusuf, kardeşlerinin ihanetine uğradığını anlamıştı. Temiz ve küçük kalbi heyecanla çırpıyordu. Allah
Teâlâ onun kalbine bir metanet verdi. Zifiri karanlık ve dar kuyuda bulduğu bir kayanın üzerinde tutunmaya
çalıştı. Babasından aldığı dinî terbiye ve imanındaki kuvvet ona yalnız olmadığını, her şeye gücü yeten Allah
Teâlâ’nın onun yanında olduğunu, O istemediği müddetçe hiç kimsenin kendisine zarar veremeyeceğini,
19
1. ÜNİTE
“Temsili resim”
atıldığı bu kuyudan mutlaka kurtuluş imkanı olacağını telkin ediyordu. Çünkü Allah Teâlâ onun
imdadına yetişmiş ve kurtulacağını bildirerek
kalbine:
“(Ey Yusuf) Andolsun ki sen onların bu
işlerini ileride onlar farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin” diye vahyetmiş33 ve
gönlünü rahatlatmıştı. Kıskanç kardeşler, akşamleyin ağlayarak
babalarına
geldiler:
“Ey babamız! Biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusuf’u eşyamızın yanında bırakmıştık.
Hz. Yusuf kuyuda sabırla kurtarılmayı bekledi.
(Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Fakat biz doğru
söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.” dediler34. Sonra da üzerine başka bir kan bulaştırılmış gömleği
babalarına uzatarak
“ İşte bu da Yusuf’un gömleği” dediler.
Hazreti Yakup söylenenlere hiç inanmamıştı. Gömlek de hiç kurt tarafından parçalanmışa benzemiyordu. İknâ olmamıştı. Çünkü hiçbir peygamber yalan söze kanmazdı. Söylediklerine kanmadı fakat başına
gelene katlanacaktı. Oğullarına yönelerek:
“Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir.
Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan, ancak Allah’tır.”35 diye sözlerini tamamladı.
Kuyudan Köleliğe
Yusuf (a.s.) kuyuda bir müddet kaldı. Kur’an-ı Kerim ne kadar kaldığını belirtmez. Bir süre sonra oradan geçmekte olan bir kervan kuyunun başında mola verdi. Sucularını kuyuya gönderdiler. O da kovasını
kuyuya salınca Hz. Yusuf ipe tutunuverdi. Kervanın sucusu güçlükle kovayı yukarı çektiğinde ise gözlerine
inanamadı ve:
“Müjde! İşte bir oğlan!” dedi.
Kafile çok sevinmişti. Yusuf’u saklayıp Mısır’a götürdüler ve köle olarak az bir paraya sattılar Yusuf’u satın alan kişi ise Mısır hükümdarının veziri idi. Yusuf’u alan vezir, onu evine götürdü. Belki kendilerine faydalı olacağını veya onu evlat edinebileceklerini söyleyerek eşinden ona iyi bakmasını istedi. 36
Yusuf (a.s.) kuyudan çıkarılmış ve kurtarılmıştı. Fakat bu defa da köle olarak satılmıştı. Kardeş ihaneti, kuyu, satılma ve Mısır’a köle olarak yerleşme… Bu gidiş pek iç açıcı gibi görünmüyordu. Ancak ilahi takdir, geleceğin Yusuf’unu (a.s.) çeşitli deneylerden geçiriyor, onu olgunlaştırıp pişiriyor, hayata hazırlıyordu.
Öte yandan da bu yerleşme Yakup’un (a.s.) çocuklarına, İsrâiloğullarına yeni bir yurdun, Mısır’ın kapılarını
33 Yûsuf Suresi, 15. ayet.
34 Yûsuf Suresi, 17. ayet.
35 Yûsuf Suresi, 18. ayet.
36 Yûsuf Suresi, 19-21. ayetler.
20
açıyordu. Mısır, bayındır bir ülkeydi, devrin en
büyük ve güçlü devletiydi. Sosyal hayat gelişmiş, halk yerleşik hayata geçmişti. Hz. Yusuf
şimdi bu ülkeye köle olarak girmişti. Gurbet
ellerde yalnızdı, kimsesizdi. Fakat doğruların,
mazlumların, iyilerin yâri ve dostu Bir’di; Allah
Teâlâ idi… 37
Allah Teâlâ Yusuf peygamberi yalnız bırakmadı. Yusuf’a (a.s.) olan ihsan ve ikram Kur’an-ı
Kerim’de şöyle anlatılır:
“Mısır’da adaletle hükmetmesi ve kendisine
rüyadaki olayların yorumunu öğretmemiz
için Yusuf’u oraya yerleştirdik. Allah, emrini
yerine getirmeye kâdirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Yusuf ergenlik çağına erişince, ona isabetle hükmetme yeteneği ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.” 38
İffetli Duruş
Hazreti Yusuf köle olarak yerleştirildiği evde şefkat ve merhamet görerek serpilip büyüyordu. Yakışıklı ve güzel bir delikanlı olmuştu artık. Yüzündeki masumiyeti ve temiz siması güzel ahlakı ile birleşmişti.
Fakat bu defa onu daha büyük bir imtihan bekliyordu. İçinde yaşadığı evin Hanımefendisi ondan murat
almak isteyecek, şeytanın ve nefsinin vesveselerine uyarak onu kötü yola davet edecekti.
Vezirin hanımı bir gün en güzel elbisesini giyip süslendi ve Yusuf’un odasına girdi. Kapıyı da arkasından kilitleyip Yusuf’a yaklaşmak istedi. Ahlak ve edep timsali Yusuf bir an şaşırmıştı. Kadın genç ve güzeldi,
fakat çok çirkin ve kötü bir davette bulunuyordu. Aklına Allah Teâlâ’nın kendisine lütfettiği ikramlar geldi.
Allah, onu kör kuyudan çıkarmış nice nimetlere kavuşturmuştu. O’na isyan edemezdi. Bir de ev sahibi…
Ona çok iyilikte bulunmuştu:
“(Hâşâ), Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki,
zalimler iflah olmaz!”39 dedi.
Şeytanın dürtülerine ve nefsinin vesveselerine Rabb’inin yardımı ile kulak vermeyen Yusuf, imtihanı kazanmıştı. Rabb’i ona yardım etmişti. İradesine hakim olması, Rabb’ini hatırlayıp ona karşı gelmekten
çekinmesi, vezirin hanımının tuzağından kurtulmasını sağlamıştı. Kur’an’ın ifadesiyle:
“… İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o
ihlaslı kullarımızdandı.”40
“(Daha sonra) ikisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: (Daha ne duruyorsun!) Senin ailene kötülük etmek isteyenin
cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!
37 Kur’an-ı Kerim’e Göre Peygamberler ve Tevhit Mücadelesi, s. 120.
38 Yûsuf Suresi, 21-22. ayetler.
39 Yûsuf Suresi, 23. ayet.
40 Yûsuf Suresi, 23. ayet.
21
1. ÜNİTE
Yusuf: “Asıl kendisi benim nefsimden
murat almak istedi” dedi. (Bu esnada tartışmaya şahit olan) kadının akrabasından biri
şöyle dedi:
“Eğer gömleği önden yırtılmışsa,
kadın doğru söylemiştir, Yusuf ise yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa,
kadın yalan söylemiştir. Yusuf ise doğru söyleyenlerdendir.” (Kocası, Yusuf’un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce,
(kadına):
“Şüphesiz bu sizin tuzağınızdır. Sizin
tuzağınız gerçekten büyüktür.” dedi.
Yusuf peygamberin suçsuz olduğu anlaşılmıştı. Vezir sözlerini şöyle tamamladı:
“Ey Yusuf! Sen olanları söylemekten
vazgeç, kimseye anlatma! (Ey kadın!) Sen de
günahının affını dile! Çünkü sen suçlusun!” 41
YORUMLAYALIM
Yusuf (a.s.)’ın başından geçenleri düşünerek
Sevgili Peygamberimizin aşağıdaki hadisini yorumlayınız.
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde
Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır. Bunlar: Adil devlet başkanı, Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen
genç, Kalbi mescidlere bağlı müslüman, Birbirlerini
Allah için seven ve buluşmaları da ayrılmaları da
Allah için olan iki insan, Güzel ve mevki sahibi bir
kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit, Sağ elinin verdiğini sol
elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”
(Buhârî, Ezan 36; Müslim, Zekat 91.)
Medrese-i Yûsufiyye
Vezirin hanımı yaşadıklarını gururuna
yedirememişti. Şehirde de dedikodular yayılmaya başlamıştı. Vezirin hanımı Yusuf’a daha
çok kızmaya başlamıştı. İstediğini yapmadığı
takdirde onu hapse attırmakla tehdit etmeye
başladı. Bunun üzerine Yusuf alyehisselam ellerini kaldırarak Rabb’ine şöyle dua etti:
“Rabbim! Bana zindan, bunların
benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara
meyleder ve cahillerden olurum!”42
Birkaç gün sonra Vezir, suçsuz olduğunu bildiği halde onu hapse attırdı. O artık kuru bir iftiraya da
uğramıştı. Zindanda bulunanlar onu tanıyınca suçsuz ve masum olduğunu anlamışlardı. Hz. Yusuf’un bilgili
ve şerefli bir genç olduğunu, şefkat dolu bir kalp taşıdığını görmüşlerdi. Onun doğru bir inanca ve temiz bir
ahlâka sahip olduğunu görmüşler, etrafında toplanmışlardı. Bir gün kendisiyle birlikte aynı gün hapse giren
iki arkadaşı gördükleri ilginç rüyaları Hazreti Yusuf’tan yorumlamasını istediler. Yusuf aleyhisselam, zindan
41 Yûsuf Suresi, 24-29. ayetler.
42 Yûsuf Suresi, 33. ayet.
22
arkadaşlarının rüyalarını fırsat bildi. Yorumlamaya geçmeden önce onlara Hak dini ve peygamberliğini bildirdi. Bu Yusuf aleyhisselam’ın ilk davetiyidi. Sözlerine şöyle başladı:
“Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.” Sonra da sözlerine devamla onları Hak dine davet etti:
“Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzağım. Onlar ahireti inkâr edenlerin tâ
kendileridir. Atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli ilahlar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden
başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” 43
Artık zindan ilim ve hikmet sohbetlerinin yapıldığı bir okula, Mederese-i Yûsufiyye’ye dönmüştü.
Hazreti Yusuf’un öncülüğünde mahkumlar gerçek dini öğrenme fırsatı bulmuşlardı. O, her fırsatta doğru
inancını anlatıyor, bildiği gerçeklerle insanların yolunu aydınlatıyordu.
Zindandan Sultanlığa
Rüyalar yorumlandığı gibi çıktı. Zindan
arkadaşlarından birisi kurtulmuştu ve Kral’ın yakın hizmetçilerinden olmuştu. Aradan bir kaç yıl
geçmişti. Mısır kralı ilginç bir rüya gördü. Rüyasında yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini,
ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kurumuş başak
gördü. Adamlarını çağırdı ve rüyasını yorumlamalarını istedi. Fakat kimse bu rüyaya bir anlam
veremedi. O sırada hazreti Yusuf’un hapishane
arkadaşlarından olan ve kralın yakın hizmetinde
bulunan şahıs zindandaki Yusuf’un rüyayı yorumlayacağını belirtti. İzin alıp zindana gitti. Yusuf peygamber rüyayı şöyle yorumladı:
“Yedi sene bolluk olacak. Bu yıllarda
âdetiniz üzere ekin ekiniz ve yediklerinizden
arta kalanı başağında muhafaza ederek depolayınız. Sonra bunun ardından gelen yedi sene
kıtlık döneminde tohumluk için ayırdıklarınız
haricindeki ile yetinirsiniz. Bunun arkasından
da bir yıl bereket yılı olacaktır. O sene de üzüm,
zeytin gibi suyu ve yağı elde edilen ürünlerden
faydalanacaklar” 44
43 Yûsuf Suresi, 37-40. ayetler.
44 Yûsuf Suresi, 47-49. ayetler.
23
1. ÜNİTE
‘Temsili resim’
Zindan arkadaşı bu yorumu hemen
krala haber verdi. Kral çok beğenmişti. Zindanda unutulan Yusuf’u hemen çağırtarak
“Onu bana getirin” dedi.
Yusuf aleyhisselam acele etmedi.
Gayet sabırlı davrandı ve önce doğruların
ortaya çıkmasını, suçsuzluğunun ispatlanmasını istedi. Bunun üzerine vezirin hanımı
çağrıldı ve gerçekleri anlatması istendi. O
da:
“Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben
Hz. yusuf sabırla zindan da çıkarılmayı bekledi.
onun nefsinden murat almak istemiştim.
Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.”45 diyerek suçunu itiraf etti. Hz. Yusuf’un suçsuz olduğunu, haksız
yere zindana gönderildiğini söyledi. Böylece bunca yıldır zindanda kalan Hz. Yusuf’un suçsuzluğu, temiz ve
güvenilir kişiliği ispatlanmış, doğruluğu herkes tarafından anlaşılmıştı. Bunun üzerine Yusuf aleyhisselam
şunları söyledi:
“Bunu istememin sebebi, vezir’e gıyabında ihanet etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını herkesin bilmesini sağlamak içindi. (Şu da bilinmelidir ki) Ben nefsimi temize
çıkarmam; Çünkü nefis Rabbimin merhameti olmadıkça aşırı şekilde kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim
çok bağışlayan ve merhamet edendir.” 46
Kuyuya atılmakla başlayan çileli hayat zindandan kurtuluşla bitmişti. Zindan Yusuf’dan (a.s.) nûr
aldı. Adı “Mederese-i Yûsufiyye” kaldı. Şimdi nurlanacak yer saraydı. Sabır ile olgunlaşan Yusuf peygamber
artık saraya sultan olacaktı.47 Kral, bu olaydan çok etkilenmiş, Yusuf peygamberin doğruluğuna, iffetine ve
ahlakına hayran olmuştu. Onu “özel danışmanı” olarak hemen yanına aldı ve:
“Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin”48 dedi. Bunun üzerine Hz. Yusuf:
“Beni memleketin hazinelerine memur et, çünkü ben korumasını ve yönetmesini bilirim” dedi.49
Yusuf (a.s.) isteği verildi. O artık bir vezirdi. Mısır’ın Maliye Bakanı idi. Artık Mısır’a yerleşmişti.
Doğruluğunun, iffetinin ve sabrının mükâfatını görmüştü. Peygamberliği yanında devlete de kavuşmuştu.
Sonuçta bir gerçek vardı: Allah mazlumların yanındaydı ve doğruların yardımcısı idi. Yeter ki sabredilsin;
ilim, hikmet ve akıl ile mücadele ederek sağlam bir iradeye sahip olunsun.
Merhametli Yönetici
Ülkenin idaresinde söz sahibi olan Hz. Yusuf, ilk yedi yılda tarıma önem verdi. Üretimi artırdı; ihtiyaç fazlası ürünleri, sonraki yedi yıl için sakladı. Kıtlık yılları geldiğinde, Mısır’ın ambarlarında çok miktarda
ürün vardı. Kendilerine yettiği gibi, ihtiyacı olan komşu ülkelere de veriyorlardı.
45 Yûsuf Suresi, 51. ayet.
46 Yûsuf Suresi, 52-53. ayetler.
47 Kur’an-ı Kerim’e Göre Peygamberler ve Tevhit Mücadelesi, S. 126.
48 Yûsuf Suresi, 54. ayet.
49 Yûsuf Suresi, 55. ayet.
24
Mısır’da olduğu gibi Şam ve Kenan
diyarında da kıtlık hüküm sürüyordu. Şam
halkı ve Kenan diyarında oturan Hz. Yakup da
Mısır’da hazinelerden sorumlu, merhametli
ve cömert bir vezirin olduğunu işitmişlerdi.
Bunun için de oğullarını buğday getirmeleri
için Mısır’a gönderdi. Küçük oğlu Bünyamin’i
de yanında bıraktı. Öte yandan oğlu Yusuf’un
acısını yüreğinde hissediyor. Onun başına gelenlerden sonra Bünyamin için de endişe duyuyordu.
Yusuf Peygamberin kardeşleri buğday almak için Mısır’a gelmişlerdi. Onları Maliye Veziri’nin huzuruna çıkardılar. Yusuf (a.s.) kardeşlerini tanımıştı. Fakat onlar tanıyamamışlardı. Hem aradan yıllar geçmiş,
hem de attıkları kuyudan sonra kimbilir başına neler gelmişti. Ya kuyunun dehlizlerinde ölmüş gitmiş ya da
birileri onu çıkarıp götürmüştü. Artık Yusuf diye biri yoktu…
Hz. Yusuf, onlara hiçbir şey söylemedi. Aileleri hakkında sorular sordu. Sorulara cevap veren
kardeşleri, Bünyamin adındaki kardeşlerinden ve
babaları Yakup Peygamberden bahsettiler. Hz. Yusuf, babasının ve kardeşinin de hayatta olduğunu
öğrenmişti. Sevincini ve hüznünü içinde saklıyordu.
İkinci defa tekrar geldiklerinde kardeşleri Bünyamin’i de getirmezlerse onlara erzak vermeyeceğini
belirtti. Sonra da adamlarına emrederek getirdikleri mallarını yüklerinin arasına konulmasını emretti.
“Belki ailelerine dönünce farkına varırlar da bir
daha dönerler” dedi. 50
Hz. Yusuf’un kardeşleri babalarının yanına dönünce başlarından geçeni anlattılar. Bir daha ki sefere
Bünyamin’in de gelmesi gerektiğini aksi takdirde kendilerine yiyecek verilemeyeceğini söylediler. Bunun
üzerine babaları, daha önce Yusuf’un başına geldiği gibi Bünyamin’i onlara emanet etmekten çekindi ve
“Ben onu sadece Allah’a emanet ediyorum; Allah en hayırlı koruyucudur. O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi.51 Sonra da:
“Çaresiz kalma durumunuz hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına bana sağlam
bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem!”52 diye onlardan söz aldı. Bu esnada götürdükleri mallarının, yiyeceklerin arasından çıktığını gören kardeşleri çok sevindiler ve:
50 Yûsuf Suresi, 62. ayet.
51 Yûsuf Suresi, 64. ayet.
52 Yûsuf Suresi, 66. ayet.
25
1. ÜNİTE
“Ey babamız! İşte bak, daha ne istiyoruz. Yiyecek almak için götürdüğümüz sermâyemiz bize geri
verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu seferki aldığımız az bir miktardı” dediler. 53
Kaybolan Tas
Bünyamin’i de yanlarına alan kardeşler Mısır’a gitmek için yola koyuldular. Babalarının tavsiyesi
üzerine farklı kapılardan şehre girdiler. Vezirin huzuruna çıktılar. Hz. Yusuf, Bünyamin’i görünce çok sevindi
ve onlara hissettirmeden onu bağrına basarak “Ben senin kardeşin Yusuf’um. Onların yaptıklarına sakın
üzülme!” dedi. Bünyamin de onun kardeşi Yusuf olduğuna iyice kanaat getirmişti.
Hz. Yusuf kardeşi Bünyamin’i bir süre yanında tutmak istiyordu. Fakat bunu nasıl yapacaktı? Sebepsiz yere alıkoyamazdı. Üstelik bir de kardeşleri onu götürmek için ısrarcı olacaklardı. Sonuçta aklına bir çözüm geldi. Çünkü o, zeki ve akıllı bir insandı. Su içmekte kullandığı kıymetli bir tası vardı. Onu Bünyamin’in
yükleri arasında koydurdu.
NOT ALALIM
Hz. Yusuf’un kardeşi Bünyamin’in yükü içerisine su tasını koydurması ve kardeşlerine
muamelesi onlardan intikam almak amacı ile değildi. Çünkü kendisine yapılanları affetmişti.
Kardeşlerinin daha önceden yaptıklarında Allah’a karşı işlenen bir hata da var idi. Allah hakkı
nâmına bir hatırlatmayı içeren “siz hırsızsınız” ifadesi ile onlara bir pişmanlık duyup Allah’tan af
dilemeleri gereken davranışı hatırlatmak istiyordu. Çünkü onlar, bir hîle ile babalarından Yusuf’u
çalmışlardı. Onları bir şekilde tövbeye yönlendirmek istiyordu. Bir de çalınan bir şey ile ilgili Mısır
kanunlarında olmayan bir uygulamaya işlevlik kazandırmıştı.
(Bkz. Hak Dini Kur’an Dili, C IV, s. 2894.)
Kenan diyarından yiyecek almaya gelen kafile henüz hareket etmek üzereyken Vezir’in adamlarından biri bağırdı:
“Hey durun. Siz hırsızsınız!”
Herkes şaşırmıştı. Vezir’in su kabı kaybolmuştu ve bulup getirene de bir deve yükü mükâfât verileceği ilan ediliyordu. Yakup Peygamberin oğulları geri dönerek kendilerinin yeryüzünde fesat çıkarmak için
gelmediğini ve hırsız olmadıklarını belirttiler. Bunun üzerine Vezirin adamları Yakup peygamberin oğullarına hırsızlığın cezasının ne olduğunu sordular. Onlar da:
“Çalınan eşya kimin yükünden çıkarsa, o kişi çaldığı eşyanın yanında alıkonulur. Bizler zalimlere
böyle ceza veririz” dediler.54 Önce herkesin yükü arandı. Sonra da Bünyamin’in yükü. Su kabı onun yükleri
arasından çıkınca Yakup Peygamberin oğulları:
53 Yûsuf Suresi, 65. ayet.
54 Yûsuf Suresi, 75. ayet.
26
“Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı.”55 diyerek kuyuya attıkları Yusuf’a iftira attılar. Bu davranışları, aradan yıllar geçmesine rağmen hasetlerinin ateşinin sönmediğinin en büyük göstergesiydi. Onların
ileri geri konuşmasını ve iftirasını duyan Hz. Yusuf hiçbir şey söylemeyip sustu. Öfkelenmemeye çalıştı.
Çünkü o, sabırlı ve halim selim bir kimseydi. Sadece içinden “durumunuz pek kötüdür. Anlattığınızı Allah
daha iyi bilir” demekle yetindi. 56
Bir süre sonra Hz. Yakup’un oğulları:
“Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni,
iyilik edenlerden görüyoruz”57 dediler. Hz. Yusuf:
“Biz malı kimde bulmuşsak onu alıkoyarız. Yoksa haksızlık etmiş oluruz” dedi.
Bünyamin’i getireceklerine dair babalarına söz veren kardeşler iyice ümitsizliğe düşünce bir kenara
çekilip aralarında konuşmaya başladılar. İçlerinden büyük olanları:
“Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor
musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır” dedi ve Mısır’da kalacağını belirtti. Diğerleri ise çaresiz bir şekilde babalarının yanına döndüler. Başlarından geçenleri anlattılar. Hz. Yakup “Benim oğlum hırsızlık yapmaz”
dedi ve her ikisini de bana geri vermesini Allah’tan diliyorum” dedi.
Ümit ve Sabır
Hz. Yakup’a ikinci acı haber de
gelmişti. Yıllardır oğlu Yusuf’un hasreti
ile yanıp kavrulurken bir de Bünyamin’inin acısı… İmtihan üstüne imtihan… Fakat o büyük peygamber metanetini hiç
kaybetmiyordu. Allah’ın iradesine teslim
oluyor hüznünü içinde saklıyor, kimseye de şikayette bulunmuyordu. Bu işte
bir hikmet var idi. O’nun takdiri olmadan hiçbir şey gerçekleşemezdi. Allah’ın
dâimî yasası vardı. O kullarını dener;
bazen sabır imtihanından geçirir bazen
de nimetler verip şükür imtihanına tabi
tutardı.
Anlattıklarını dinledikten sonra sabır âbidesi Yakup (a.s.) oğullarına hitaben:
“Hayır, nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki,
Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” dedi. Sonra da onlardan
yüz çevirdi,
55 Yûsuf Suresi, 77. ayet.
56 Yûsuf Suresi, 77. ayet.
57 Yûsuf Suresi, 78. ayet.
27
1. ÜNİTE
“Ah Yusuf’um ah!” diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi. Onun bu
halini gören oğulları:
“Allah’a andolsun ki sen hâla Yusuf’u anıyorsun. Sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün
helâk olacaksın!” dediler. Hazreti Yakup’un cevabı ise müthişti:
“Ben gam ve kederimi sadece Allah’a arzediyorum. Ve ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından biliyorum”58
Sonra da:
“Ey oğullarım! Gidin de Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez”59 diyerek onları tekrar Mısır’a
gönderdi.
Hz. Yakup iman ile ümitsizliğin bir arada olmayacağını çok iyi biliyordu. O Rabb’ine güveniyor, mutlaka kendisine bir çıkış yolu vereceğine inanıyordu. Derdini ise tüm dertlerin dermanını verecek olan Alemlerin Rabb’i Allah’a bildiriyordu.
AÇIKLAYALIM
Aşağıdaki hadisi şerif’i Yakup (a.s.) ve oğlu Yusuf (a.s.) kıssası ile yaşadığınız olaylar yönünden ele alıp açıklayınız.
“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur.
Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
(Müslim, Zühd, 64.)
Peygamber Ahlakı
Babalarının isteği üzerine kardeşler üçüncü defa Mısır’a doğru yola çıktılar. Hz. Yusuf’un yanına varıp
fakirliklerinden ve başlarından geçen musibetleri tek tek anlattılar. Babalarının çok zor durumda olduğunu,
durumlarının iyi olmadığını belirterek Hz. Yusuf’tan kendilerine ikramda ve iyilikte bulunmasını, kardeşleri
Bünyamin’i bağışlamasını istediler.
Kalbi şefkat ve merhamet ile dopdolu olan Hz. Yusuf’un gözünün önünde hayatı geçmişte yaşadıkları canlanmış, sevgili babasının hâtırası gözünde canlanmıştı. Hey gidi dünya hey! Kardeşlerim, o peygamber çocukları başlarındaki fakirlik ve musibetleri şikayet edecek duruma düştüler. Daha ne zamana kadar
onların bu durumuna tahammül edebileceğim? Daha ne zamana kadar baba hasretine dayanabileceğim?
Artık gerçekleri açıklamanın zamanı gelmemiş miydi? diye içinden geçirdi. Gönlü hüzünlenmiş, gözleri dolmuştu…
Bu düşünceler içerisindeyken birden kardeşlerine döndü ve:
“Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?”60 dedi.
Bu soru üzerine şaşıran kardeşleri Vezir’in Yusuf olduğunu anlamakta gecikmediler. Çünkü bu sır58 Yûsuf Suresi, 83-86. ayetler.
59 Yûsuf Suresi, 87. ayet.
60 Yûsuf Suresi, 89. ayet.
28
rı kendilerinden ve Yusuf’tan başka bilen hiç kimse
yoktu. Üstelik aradan yıllar geçmişti… Yoksa Yusuf
yaşıyor muydu? O kuyuda ölmemiş miydi? Kaybolup
YORUMLAYALIM
gitmemiş miydi? Yoksa o küçük Yusuf Mısır’a yönetici
“Zalimlere bir gün dedirir Kudret-i Mevlâ
olmuş bütün yaptıklarına rağmen, kıtlık döneminde,
Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ”
en zor dönemlerinde kendilerine merhamet elini
(Anlamı: Allah’a andolsun, hakikaten Allah
uzatıyordu. Hep birlikte:
seni bize üstün kılmış.)
“Yoksa sen, gerçekten Yusuf musun? dediZiya Paşa’nın bu beytini öğrendiğiniz
ler. Evet, ben Yusuf’um, bu da kardeşim. Birbirimize
kavuşmayı Allah bize lütfetti. Çünkü kim kötülükten bilgiler ışığında yorumlayınız.
sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez (karşılıksız bırakmaz) dedi.61 Kardeşleri itirafta bulunarak:
“Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz (suçlu
olan bizleriz)” dediler.62
Güzel ahlâk timsali olan Hz. Yusuf, kendisine zulmedenlere karşı af ve merhamet gösterdi. İnsanlık
tarihinde hiçbir beşerin göstermeyeceği büyüklüğü gösterdi. Çocukluğunu ve gençliğini kendisine zehir
eden kardeşlerine karşı hiçbir zaman kötü karşılık vermedi. İntikam alma yoluna gitmedi. Kur’an-ı Kerim,
Hz. Yusuf’un kardeşleriyle buluştuğu bu sahneyi tablolaştırarak kıyamet gününe kadar gelen bütün insanlara af ve merhamet örneği olarak sundu. Kendisine zulmedenlere Hz. Yusuf’un verdiği cevap çok müthişti:
“Bugün sizi, ayıplamak ve azarlamak yoktur. Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.” 63
YORUMLAYALIM
Bu cevap ancak kerim oğlu kerim bir peyYusuf (a.s.)ın Üç Gömleği
gamberin güzel ahlakının sonucu olabilirdi. Pey“Çocukluk dönemini hatırlatan kanlı gömgamberlerin bu davranışları Hak dînin getirdiği haleği onun mazlumiyet ve mağduriyetini; Deliyat ölçülerinden biriyidi. Hz. Yusuf’tan asırlar sonra
kanlılık dönemini özetleyen arkası yırtık gömbütün insanlığa rehber ve alemlere rahmet olarak
leği onun masumiyet ve iffetini, Olgunluk
gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhamve iktidar dönemini işaret eden ve babasına
med’in (a.s.) Mekke fethedildiği gün kendisine zulgönderdiği “Yusuf Kokulu” gömleği de onun
medenlere karşı muamelesi ve cevabı Hz. Yusuf’un
istikrar ve istikâmetini temsil ediyordu.”
cevabı gibi olmuştu.
Sabır ve Zafer
Merhamet ikliminde gerçekleşen bu görüşmeden sonra Hz. Yusuf gömleğini çıkardı ve kardeşlerine verdi:
61 Yûsuf Suresi, 90. ayet.
62 Yûsuf Suresi, 91. ayet.
63 Yûsuf Suresi, 92. ayet.
29
(Yıldız, Abdullah; Yusuf’un Üç Gömleği, s. 13.)
Hz. Yusuf’un gençler için olan örnekliğini
onun üç gömleği üzerinden hareketle yorumlayınız.
1. ÜNİTE
“Şimdi siz şu benim gömleğimi götürün de
onu babamın yüzüne sürün. Onun gözleri açılacak
ve görecek duruma gelecektir. Sonra da bütün ailenizle birlikte toplanıp bana geliniz” dedi.64
Kervan tekrar Mısır’dan Kenan diyarına
doğru hareket etti. Olanlardan habersiz bulunan
Hz. Yakup çevresindekilere:
“Eğer bana bunamış demezseniz inanın
ben Yusuf’un kokusunu alıyorum! dedi. Fakat yanındakiler yine kendisine:
“Allah’a yemin ederiz ki sen, hâlâ eski şaşkınlığındasın”
dediler.65
Ne var ki Hz. Yakup haklıydı. Kervan geldikten sonra bir müjdeci gelip Yusuf peygamberin gömleğini
Hz. Yakup’un yüzüne ve gözlerine sürünce gözleri açılıverdi. Hz. Yakup:
“Ben size, Allah tarafından bildirilen (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim” demedim
mi!” dedi ve sevincinden Allah’a hamdetti.
Kardeşler yaşadıkları olayların etkisinde kalmışlar, bütün yaptıklarına büyük bir pişmanlık duymuşlardı. Bu nedenle babalarından özür dileyip affedilmelerini istediler. Sonra da:
“Ey babamız! Allah’tan bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten bizler suçluyuz” dediler. Evlatlarının yaptığı ihaneti affeden sabır ve merhamet peygamberi Yakup (a.s.):
“Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan ve merhamet edendir” dedi.66
Gerçekleşen Rüya
Artık Kenan diyarından ayrılma vakti gelmişti. Hz. Yakup ve oğulları bütün aile fertleri ile birlikte
HATIRLAYALIM
göçlerini toplayıp Mısır’a hareket ettiler. Kafile MıHz. Yusuf’un küçükken gördüğü rüyayı
sır’a ulaşınca Yusuf (a.s.), onları büyük bir sevinçle
hatırlayınız ve yaşanılan bu olay arasında ilişyolda karşıladı. Yıllardır gönüllerde yanan hasretlik
ki kurunuz.
ateşi söndü. Kardeşlerin hasetliği sona erdi. O gün
Mısır’ın en mutlu günü idi. Hz. Yusuf üvey anne ve
babasını bağrına bastı. Onlara ve kardeşlerine:
“Güven içerisinde Allah’ın izniyle Mısır’a girin” dedi. Sonra da onları saraya davet etti. Anne ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu. Annesi, babası ve on bir kardeşi Hz. Yusuf’a hürmet ettiler. Gönülleri
neşelendiren ve sevinç gözyaşlarına vesile olan bu manzara karşısında Yusuf (a.s.):
“ Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim,
64 Yûsuf Suresi, 93. ayet.
65 Yûsuf Suresi, 94-95. ayetler.
66 Yûsuf Suresi, 100. ayet.
30
bana pek çok iyilik ve ikramda bulundu. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedendir. Kuşkusuz O çok iyi
bilendir, hikmet sahibidir” dedi. 67
Her işinin bir hikmeti olan Yüce Rabbimiz, Hz. Yakup ve ailesini hükümdar-peygamber oğlu Yusuf
(a.s.) eliyle, Filistin’den çıkarıp Mısır’a yerleştirdi. Bir zaman sonra İsrailoğulları olarak anılacaktır. Hz. Yusuf’tan asırlar sonra tevhit yolundan ayrılan Mısır’lıları ve Firavunları yine Hz. Yakup’un soyundan gelen
Musa ve Harun peygamberler uyaracak, hak dine davet edecektir.
KISSADAN HİSSE
Aşağıdaki hâtırayı okuyarak Hz. Yusuf’un ve Sevgili Peygamberimizin davranışları üzerinden yaşadığınız bazı olayları yorumlayınız.
Sevgili Peygamberimizin İslam’a davetinin en zor günleri idi Mekke günleri… Başta Peygamberimiz olmak üzere iman eden insanlara yapılan işkenceler, Müslümanlar için uygulanan
ekonomik ambargo, doğup büyüdükleri şehirden ayrılış, Bedir, Uhud ve Hendek savaşları… Sırf
inancı uğruna şehit edilen nice erler… Bütün bu olanlardan sonra Allah Teâlâ Müslümanlara
zafer nasip etmiş, Mekke fethedilmişti. Müslümanlar birkaç küçük olay dışında kan dökmeden
Mekke’ye girmişlerdi. Yıların hüznü neşe ve sevince dönüşmüştü. Kâbenin etrafında toplanan
Mekke müşrikleri heyecan içerisinde kendileri için verilecek son kararı bekliyorlardı. Onlara, iki
cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz:
“Ey Kureyş topluluğu! Şimdi benim sizin hakkınızda nasıl bir karar vermemi bekliyorsunuz” diye sordular. Mekkeliler:
“Biz senin hayır ve iyilik yapacağını umarız. Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin. Kerem ve iyilik sahibi bir kardeşin oğlusun!...” dediler. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz:
Ben de Hazreti Yusuf’un size dediği gibi,
ِ َّ‫الل ل َ ُك ْم َوه َو اَر َح ُم الر‬
ِ
َ‫اح ۪مني‬
ْ ُ
ُ ّٰ ‫۪يب َعل َ ْي ُك ُم ا ْليَ ْومَ ي َ ْغف ُر‬
َ ‫َل ت َ ْث‬
“…Bugün sizi, ayıplamak ve azarlamak yoktur. Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en
merhametlisidir.” diyorum. Haydi gidiniz hepiniz artık serbestsiniz” buyurdu.
(İbn Hişam, Sîret, IV, 32; Vâkıdî, Megâzî, II, 835; İbn Sa’d, Tabkât, II, 142-143.)
Dua
Çileli bir hayattan sonra oğluna kavuşan Hz. Yakup bir müddet daha Mısır’da peygamberlik vazifesini yerine getirip insanlara hak dini öğretti. Vefatına yakın bir zaman geldiğinde oğullarını başına toplayarak
dedesi İbrahim (a.s.) gibi vasiyette bulundu ve :
“Oğullarım! Allah sizin için bu dîni, İslâm’ı seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz”68
dedi.
67 Yûsuf Suresi, 100. ayet.
68 Bakara Suresi, 132. ayet.
31
1. ÜNİTE
Mısır’da hak dîne davet ederek insanları hidayete çağıran hem de hükümdarlık yapan Hz. Yusuf için
de takdir edilen hayat bitmişti. Herkesin başında olan ölüm ona da gelince Rabb’ine yöneldi:
“Rabbim! Bana hükümranlık verdin,
Rüyaların yorumunu öğrettin,
Ey gökleri ve yeri yaratan!
Dünya ve ahrette beni koruyan sensin!...
Benim canımı Müslüman olarak al!...
Ve beni salihlerin arasına kat!...69
Kur’an-ı Kerim bu canlı örneği tablolaştırarak kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa sunmuştur.
Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un hayatını anlatan Yusuf Suresi aşağıdaki ayeti kerime ile son bulur:
“Andolsun onların (geçmiş peygamberler ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok
ibretler vardır. Bu Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her
şeyi açıklayan bir kitaptır; iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.”70
DUA EDELİM
Hz. Yakup’un tavsiyesi ile Hz. Yusuf’un duası arasında ilişki kurunuz ve siz de örnek bir dua
metnini aşağıya yazınız.
.............................................................................................................................................................................................
............................................................................................................................................................................................
............................................................................................................................................................................................
............................................................................................................................................................................................
............................................................................................................................................................................................
............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
69 Yûsuf Suresi, 101. ayet.
70 Yûsuf Suresi, 111. ayet.
32
2. Sureleri Tanıyorum: Hucurat Suresi
SURENİN KİMLİĞİ
Adı:
Ayet Sayısı:
Kur’an’daki Yeri:
İniş Zamanı:
Hucurat suresi
18
49. suredir.
Medine Dönemi
Surenin İsmi: Adını, 4. ayette geçen ve ‘odalar’ anlamına gelen “hucurat” kelimesinden alır. Hucurat’tan maksat, Mescid-i Nebevî’nin yanındaki Hz. Peygamber ve ailesine ait odalardır. 71
Surenin İniş Zamanı ve Konusu: Medine döneminde, hicretin 9. yılında nazil olmuştur.
Surede, Müminlerin Peygamber Efendimize gösterecekleri saygı ile birbirlerine karşı takınacakları edep ve
ahlak üzerinde durulmuştur. Allah katındaki değerin ölçüsü ve iman edenlerin bazı özellikleri bildirilmiştir.
Surenin Açıklaması
18 ayetten oluşan Hucurat suresi üç bölümde incelenebilir.
Birinci Bölüm (1-5. ayetler.):
Bu bölümde, Allah’a ve Rasulü’ne saygılı olma konusu üzerinde durulmaktadır.
Hucurat suresinin 1. ayeti, “Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasulü’nün önüne geçmeyin…” ifadesiyle
başlar. Bu ifadeye göre müminler, her türlü karar ve tercihlerinde dinin emir ve yasaklarını göz önünde
bulundurmakla yükümlü kılınır.72
Ayette, “Allah’ın önüne geçmeyin…” ifadesiyle yetinilmeyerek, “… ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin.” buyrulmuştur. Bununla, Hz. Peygamber’in dinin tebliğ edilmesi, açıklanması ve uygulanması konusundaki önemli rolüne işaret edilir.
Ayetin devamında tekrar Allah’a saygıya dikkat çekilir. O’nun emirlerine uyma ve yasaklarından
kaçınma konusunda hassas davranılması gerektiği bildirilir: “… Allah’a karşı gelmekten sakının…”
Sonra da, iyi ya da kötü hiçbir söz ve davranışın Allah’a gizli kalmayacağı hatırlatılır: “…Şüphesiz,
Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
2. ayette, Hz. Peygamber’e gösterilmesi gereken saygı üzerinde durulur. Onunla konuşurken uyulacak nezaket kuralları hatırlatılır. Onun yanında yüksek sesle ve nezaket kurallarına dikkat etmeden konuşmanın yanlış olduğu bildirilir: “Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne çıkarmayın.
Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın…”
71 DİA, C. 18, s.278.
72 Komisyon, Kur’an Yolu, C 5, s.39.
33
1. ÜNİTE
Böylece müminler, hayattayken ve vefatından sonra Hz. Peygamber’e saygılı davranmaları konusunda eğitilir.73
3. ayette, Hz. Peygamber’e karşı saygılı ve nazik olmanın Allah’a gösterilen bir saygı olduğu hatırlatılır. Allah’ın böyle vesilelerle insanların gönlündeki saygıyı ortaya çıkardığı bildirilir. Bu konuda hatalı
davrananlar da, yaptıkları hatadan dönmeye özendirilir: “Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar,
Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için
bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.”
4-5. ayetlerde, Medine’de yaşanmış bir olay üzerinden bütün müminlere medeniyet dersi verilir.
Hz. Peygamber’e karşı kaba davranışlardan sakınmanın önemine dikkat çekilir. Böylece, insanların özel hayatlarına saygı gösterilmesi gerektiğine de işaret edilir. İkinci Bölüm (6-12. ayetler.):
Bu bölümde Müslümanlara, kendilerine ulaşan haberler konusunda ve aralarında çıkan anlaşmazlıklarda nasıl hareket etmeleri gerektiği bildirilmektedir. İman kardeşliğine zarar
verecek bazı davranışlar da yasaklanmaktadır.
DÜŞÜNELİM
Çölde göçebe hayatı yaşayan Temîmoğulları kabilesinden bir heyet, Hz. Peygamber'i görmek ve İslam’ı tanımak üzere Medine'ye gelmişlerdi. Peygamberimiz (s.a.v.) her öğleden sonra
yaptığı gibi bir süre dinlenmek üzere odasına çekilmişti. Kabile mensupları, kendilerine bu durum
bildirildiği halde Rasulullah'ın (s.a.v.) evinin önünde, kaba bir şekilde "Muhammed, Muhammed!"
diye bağırmaya başladılar. Bu davranışları hem edebe aykırı idi hem de Peygamber Efendimizi
rahatsız etmişti.
(Vâhidî, s. 386-387; DİA, C. 18, s. 278.)
Yukarıdaki olayda bahsedilen kimselerin yerinde siz olsaydınız nasıl davranırdınız?
6-8. ayetler, “Ey iman edenler! Siz bir fasık bir haber getirecek olursa haberin doğruluğunu araştırın…” emriyle başlar. Burada müminlerden, özellikle ‘fasık’ yani dinin emirlerine aykırı davranarak yalan
söyleyen, doğru sözlü ve güvenilir olmayan kimselerin aktardığı haberleri araştırmaları istenir.74 Bu tür
haberleri, doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin uygun olmadığı bildirilir. Ardından, Hz. Peygamber’in
örnek bir insan olarak aralarında bulunmasının büyük bir nimet olduğu hatırlatılır. Önemli konuların çözümünde onun önderliğine uymanın gereğine dikkat çekilir.
73 Komisyon, Kur›an Yolu, C 5, s. 39.
74 bk. Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C 6, s. 4456-4460.
34
9. ayette, birbirleriyle çatışan Müslüman grupların barıştırılması ve saldırgan grubun yaptığı haksızlığın önlenmesi tavsiye edilir. Bunu yaparken de adaletli davranılması istenir ve böyle davranan kimselerin
Rabb’imizin sevgisini kazanacağı bildirilir: “…Allah, adaletli davrananları sever.”
10. ayette, Müminler arasındaki kardeşlik bağının önemi kısa ve net bir ifade ile vurgulanır: “Müminler ancak kardeştirler…” Müslümanlar arası anlaşmazlıkların çözümünün bir kardeşlik görevi olduğuna
konusuna dikkat çekilir. Bu konuda Rabb’imizin merhameti kazanmak için Allah’ın emir ve yasaklarına duyarlı olmamız istenir.
TAHMİN EDELİM
Aşağıda anlatılan olayın ilk paragrafını okuduktan sonra kitabınızı kapatınız ve Peygamber
Efendimiz’in böyle bir durumda nasıl davranmış olabileceğini tahmin ediniz.
Velid b. Ukbe (r.a.), Benî Mustalik kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir.
Yolda iken birisi, bu kabileden silahlı bir grubun yola çıktığı haberini getirir. Aldığı bu haber
üzerine Velid, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp Peygamberimize (s.a.v.)
durumu anlatır.
Peygamber Efendimiz, haberin doğru olup olmadığını araştırmak üzere Halid b. Velid'i
(r.a.) gönderir. Halid (r.a.) kabileye yakın bir yerde konaklayarak durumu araştırır. Söz konusu
grubun ezan okuyup namaz kıldıklarını, İslam'a bağlılıklarının devam ettiğini tespit ederek Medine'ye döner. Sonunda onların, zekât memuru geciktiği için durumu öğrenmek veya zekâtı kendi
elleriyle Hz. Peygamber'e teslim etmek üzere yola çıktıkları anlaşılır
(Komisyon, Kur’an Yolu, C 5, s. 43.)
11. ayette, müminlerin alay etme, kötü lakap
takma gibi kardeşliği zedeleyici olumsuz davranışlardan uzak durmaları istenir: “Ey iman edenler! Bir
topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları
alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla
çağırmayın…”
12. ayette, kötü zanda bulunma ve başkasının
gizli ayıbını araştırma gibi İslam kardeşliğine zarar veren olumsuz davranışlar yasaklanır: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir
kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın…”
35
1. ÜNİTE
Ayetin devamında ise, toplumdaki en yaygın hastalıklardan biri olan gıybetin yani başkalarını arkadan çekiştirip dedikodu yapmanın çirkinliği etkili bir benzetmeyle anlatılır: “…Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz!...”
KONUŞALIM
Aşağıdaki hadisi şerifi okuyarak, arkadaşlarınızla gıybetin toplumdaki zararları hakkında konuşunuz.
Peygamber Efendimiz, bir gün sahabelere:
- Gıybet nedir, bilir misiniz? diye sordu.
- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler. Buyurdu ki:
- Gıybet; mümin kardeşini, duyduğunda hoşlanmayacağı bir şekilde anmandır. Sahabelerden birinin:
- Söylediğim ayıp kendisinde varsa ne olur? diye sorması üzerine, Peygamber Efendimiz
şu cevabı verdi:
- Eğer dediğin şey onda varsa gıybet etmiş olursun; yoksa yalan söylemiş, iftira etmiş
olursun.
(Müslim, Birr, 70.)
Üçüncü Bölüm (13-18. ayetler.)
Bu bölümde, bütün insanların bir tek anne ve babadan yaratıldığı açıklandıktan
sonra üstünlüğün soyda değil, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına içtenlikle uymada olduğu
haber verilmektedir. İnsan hayatında imanın ve Allah yolunda malıyla ve canıyla mücadele
etmenin önemi vurgulanmaktadır. İnsana verilen en büyük nimetin İslam olduğu bildirildikten sonra, her şeyin bilgisinin Allah katında kayıtlı olduğunu belirten ayetle sure son
bulmaktadır.
(Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 142.)
13. ayette, “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim
ve kabilelere ayırdık…” buyrularak, bütün insanların aynı kökten geldiği, bir tek anne ve babadan yaratıldığı hatırlatılır. Dolayısıyla, yaratılış bakımından insanlar arasında bir üstünlük veya aşağılığın söz konusu
olmadığı, bunun sadece farklı kimliklerle tanınıp tanışma vesilesi olduğu bildirilir. Peşinden, “…Allah katında en değerliniz, O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır…” buyrularak üstünlüğün soyda değil, Allah’ın
emirlerine ve yasaklarına içtenlikle uymada olduğu haber verilir.75
75 Komisyon, Kur’an Yolu, C 5, s. 49.
36
14-17. ayetlerde, imanın sözden ibaret
olmadığına dikkat çekilir. Bir kimsenin iyi bir mümin olabilmesi için sahip olması gereken inanç ve
davranışlardan bahsedilir.76
Ardından, mümin olmanın Allah Teâlâ tarafından insana verilen en büyük nimet ve iyilik olduğu vurgulanır: “Müslüman olmalarını bir iyilik
yapmış gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: Müslüman
olmanızı bir iyilik gibi bana hatırlatıp durmayın.
Eğer dürüst olacaksanız, asıl iman yolunu açarak
Allah size lütufta bulunmuştur.”77
18. ayette, Allah’ın sınırsız bilgisine ve kulların gizli
açık bütün yaptıklarını gördüğüne dikkat çekilerek
sure son bulur: “Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin
gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.”
BİLGİ KUTUSU
Hucurat suresinin 15. ayetine göre iyi
bir müminde bulunması gereken özellikler:
1. İslam’ın bütün emir ve yasaklarının Allah’tan
geldiğine kalbi ile iman etmiş olmak.
2. Bu inancında asla şüpheye düşmemek.
3. İslam’ı ve Müslümanları korumak, dinin güçlenmesi için çalışmak, Müslümanlara yönelik
saldırılar karşısında malını ve gerektiğinde canını verebilmek.
(Komisyon, Kur’an Yolu, C 5, s. 51.)
3. Kur’an’dan Dualar Öğreniyorum (Neml 19)
Dua, insanın aracısız bir şekilde Allah ile konuşmasıdır. Allah, kulunun yaptığı duaları işitir ve ona
karşılık verir.
Kuran-ı Kerim’i okuduğumuzda oldukça çok duayla karşılaşırız. Çükü dua, Allah’ın, kulunu yalnız
bırakmayacağının bir işaretidir. Bazı dualar maddi isteklere, bazı dualar sıkıntıların giderilmesine, bazı dualar ahirette mutluluğuna yöneliktir. Neml suresi 19. ayetteki dua ise bizleri ahlaki yönden olgunlaştırmaya
yöneliktir:
ِ ‫ض‬
‫ل َو َع ٰل‬
َ َ ‫كا ِم ْن قَ ْول ِ َها َو َقا َل َر ِّب اَ ْوزِ ْع ۪ ٓن اَ ْن اَ ْشكُ َر ن ِ ْع َمت‬
َ ‫ـي اَ ْنعَ ْم‬
َ ‫م‬
ً ‫اح‬
َّ َ ‫ت َع‬
ٓ ۪ ‫ك الَّـ‬
َ ‫فَتَبَ َّس‬
ِ ِ
َ‫الصال ِ ۪حني‬
َ ِ‫يه َوا َ ْد ِخ ْلـ ۪ـي ب ِ َر ْح َمت‬
ً ِ ‫ي َوا َ ْن اَ ْع َم َل َصال‬
َّ ‫َوال ِ َد‬
ُ ‫حا ت َ ْر ٰض‬
َّ ‫ك ۪ف عبَاد َك‬
“Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat.”78
Bu ayette insanın iyiliğine vurgu yapılmıştır. İnsan Rabb’inden iyilik istemeli ve iyiliği yaşamada
Rabb’inden destek beklemelidir. Ancak bu desteğin gerçekleşmesi için kulun adım atması gerekmektedir.
Çünkü insan kendisini değiştirmek istemedikçe Allah, onu değiştirmez. Bu “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.”79 ayeti ile ifade edilmiştir.
76 Komisyon, Kur’an Yolu, C 5, s. 51.
77 Hucurat suresi, 17. ayet.
78 Neml suresi 19. ayet.
79 Rad suresi 11. ayet.
37
1. ÜNİTE
O halde dua sadece ellerin Allah’a açılıp karşılığının mucizevi
bir şekilde gerçekleşeceği bir fiil değildir. Toprağa tohumu atmayan bir
çiftçinin, ürünün bereketli olması için dua etmesi ne kadar anlamsızsa,
çalışmayan bir insanın başarılı olmak için sadece dua etmesi de o kadar anlamsızdır.
Neml suresi 19. ayette aslında Rabbimiz, bizi iyilik üzere dua
etmeye yönlendirirken, duygu, düşünce ve davranışlarımızla bizi eğitmektedir.
Aslında ayet bize ilk önce sahip olduğumuz tüm güzelliklerin
Allah’tan olduğunu hatırlatmaktadır. Bunun için Allah’ın verdiği nimetlerden dolayı Allah’a şükretmek ve O’nun büyüklüğünün karşısında
secde etmek gerekmektedir.
Ayette ifade edilen “iyi kul” ile hangi özelliklere sahip kişilerin
kastedildiğine gelince, iyi kulun Allah’ı bilen ve Allah’a verdiklerinden dolayı şükreden ve yalnız O’na ibadet
eden kişiler olduğunu söyleyebiliriz.
Ahiret inancının kazanımlarıyla ilgili örneklerden yola çıkarak sizler de farklı kazanımları
belirtiniz.
Ahiretin inancının kazanımları;
1-
Sorumluluk bilinci verir.
2-
İyiliklere yönlendirir.
3-
Kötülüklerden uzaklaştırır.
4- ..........................................................
5-
..........................................................
6- ..........................................................
Allah, bizleri iyi olmaya yönlendirirken, vurgu yapılan husus, insanın Allah’ın verdiklerinin farkına
varmasıdır. İşte ayeti bu açıdan düşündüğümüzde, bizlere iyilik yapan insanlara teşekkür etmenin de bir
ibadet olduğunu söyleyebiliriz. İnsan sahip olduğu güzelliklerin Allah’tan gelDEĞERLENDİRELİM
diğine inanırsa bundan dolayı şımarmaz. Sahip olduğu
“Rızan için karşılıksız verenler
zenginlikten dolayı arkadaşlarını küçük görmez. Çünkü
Rızan için gönüllere girenler
bilir ki onu kendisine veren Allah’tır.
Müjdelenmiş kalp gözünden görenler
İyi kulların arasında olmak için her şeyden önce
Müjdemi almaya sana yöneldim”
iyi olmak gerekir. İyi olmak için Rabb’ine dua eden bir
(M. Emin AY, Sana Yöneldim)
insan ilk önce iyilerle birlikte gezmeli ve onlarla vakit
Yukarıdaki dörtlüğü iyi olmada duanın
geçirmelidir. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu
önemi açısından değerlendiriniz
söyleyeyim” sözü de buna işaret eder.
38
İnsanın anne babasına verilen nimetlere şükretmesinin istenmesi de önemlidir. Çünkü bizleri yaratan Allah, büyüten anne babamızdır. Rabbimizin, anne babamıza verdiği şefkat, merhamet, sevgi olmasaydı güzel bir bebeklik ve çocukluk yaşayamazdık. İşte Rabbimizin anne babamıza verdiği o güzel duygulardan
dolayı da hem Allah’a şükretmeli hem de anne babamıza saygılı olmalıyız. Çünkü anne babasına saygılı
olmayan bir insan, iyi kullar arasına giremez.
Yüce Allah Neml 19. ayette, verilen nimetlere şükretmemizi isteyerek, bize kendisini unutmamamız
gerektiğini hatırlatmaktadır. Allah’ı unutan insan, Allah’ın kendisine verdiği iyilikleri unutarak, sahip olduklarının hepsine kendisi kavuştuğunu düşünür. Böylece bencilleşir ve iyilik yapmaktan uzaklaşır.
4. Kur’an Kavramlarını Öğreniyorum: İslam, Takva, Sabır, Sulh
İslam
İslam, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den son
peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar gelen bütün
peygamberlerin getirdiği dinin ortak adıdır. Allah’a bağlılığın, teslimiyetin adıdır. Bunun için Rabbimiz Kur’an-ı
Kerim’de kendisi katında geçerli dinin İslam olduğunu belirtmektedir: “Allah nezdinde hak din İslâm’dır.”80 İslam
kelimesi kurtuluşa erme, güven, emniyette olma, boyun
eğme, itaatı teslim olma, sulh ve barış yapma gibi anlamlara gelmektedir. Şirkten ve şirk ahlakından uzaklaşıp Allah’ın birliğini ve Hz. Peygamber’in hak oluşunu kabul ederek Allah’ın emrine, peygamberin sözüne uyup teslimiyet
göstermeye de islam denilmektedir.
İslam barışın, kardeşliğin, iyiliğin, adaletin toplumda yaygınlaşması için, Allah’ın insanlara göndermiş olduğu temel yaşam ilkeleridir. Allah’a inanan ve Müslüman olduğunu söyleyen insan kötülükten, haksızlıktan kaçınır.
İslam’ın en temel ibadetlerinden olan namaz Kur’an-ı Kerim’de şöyle tanımlanır; “(Resulüm!) Sana
vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı
anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”81
İslam, ilk emri “Oku” ile başlayan bir medeniyettir. Bu medeniyetin müntesipleri okumaya, araştırmaya, düşünmeye önem verirler. Çünkü Kur’an-ı Kerim inananlarına okumalarını, düşünmelerini emretmektedir.
İslam’ı şekillendiren Kur’an ayetleridir. İlk gelen ayetlere baktığımızda İslam’ın okumadan sonra temizliğe
ve kötülüklerden uzak durmaya önem verdiğini görmekteyiz. “Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et.
Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.”82
80 Al-i İmran suresi 19. ayet.
81 Ankebut suresi 45. ayet.
82 Müddesir suresi 4-6. ayetler.
39
1. ÜNİTE
DEĞERLENDİRELİM
Peygamberimizin yanına bir adam geldi. Ona;
“Ya Muhammed! Bana İslam’ın ne olduğunu söyle!’ Hz Muhammed (s.a.v.): ‘İslam;
Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmen,
namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt’i
hac etmendir” buyurdu.
(Buhari, İman,1)
Hadisi Peygamberimizin İslam’ı tanımlaması açısından değerlendiriniz.
Cibril hadisi olarak meşhur olan hadiste, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), İslam’ı tanımlarken beş esasa vurgu yapmıştır. Bu vurgu yapılan hususlara baktığımızda, kötülükten kaçınmayı sağlayan
namaz, sosyal adaleti sağlayan zekat, ihtiyaç sahiplerinin halinden anlamamızı sağlayan oruç ve dünya kardeşliğine götüren Hac ibadetlerini görürüz.
Yani İslam, Allah’a inandığını söyleyen insanların sosyal hayatta, onun emirlerinin karşılığını göstermeleridir.
İslam dini denge dinidir. Dünya ve ahireti bir arada değerlendiren bir anlayışı ortaya koymaktadır.
İslam’a göre insanların yaratılış amacı Allah’a ibadet etmektir. Çünkü Allah hiçbir şeyi boş yere ve anlamsız
bir şekilde yaratmaz. İnsan bu dünya hayatına kendi isteğiyle gelmediği gibi kendi isteğiyle de gitmemektedir. O halde onu bu dünyaya getiren ve bu dünyadan götüren bir güç vardır. İşte bu güç Allah’tır.
Bizi en güzel şekilde yaratan Allah, yaratılış gayemizi şöyle belirtmektedir; “Ben cinleri ve insanları,
ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”83
Allah’a ibadet eden insanlar, her an O’nun kendilerini gördüğüne inandıkları için her türlü kötülükten de kaçınırlar.
Kısaca İslam, insanların iyilik, adalet ve huzur içinde yaşamaları için Allah’ın peygamberler aracılığıyla gönderdiği yaşam biçimidir.
Takva
Takva; Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkarak, O’nun emirlerini yerine getirip, yasakladığı kötülükleri terk etmektir. Takvalı olan kişiye muttaki denir.
Takva, Allah’a karşı edepli olmaktır.
Allah’ın her an bizi gördüğünün bilincinde olarak, O’nun hoşlanmadığı şeyleri yapmamaktır. Takva
kavramında öne çıkan davranış Allah’a karşı saygıdır. Yani Allah’a inandığını söyleyen bir insan, O’nun sevgisini kaybetmekten korkuyorsa ve bunun içinde zararlı alışkanlıklardan uzak durabiliyorsa ona muttaki
denilir.
Bu bakış açısı aslında insanlık için adaletin gerçekleşmesini sağlayacak bir ışıktır. Çünkü Rabbimiz
tüm insanların aynı ana babadan yaratıldığını, farklı topluluklara ayrıldığını açıkladıktan sonra üstünlüğün
takvada olduğunu ifade etmiştir. “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve bir83 Zariyat suresi 56. ayet.
40
birinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere
ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah
bilendir, her şeyden haberdardır.”84
Buradaki korku, bir insanın vahşi bir hayvandan, ateşten, karanlıktan, yalnızlıktan kaynaklanan
bir korku değil, bir annenin sevgisini kaybetmekten
kaynaklanan bir korkudur. Yani insan, Allah’ın sevgisini kaybetmekten korktuğu için, O’nun sözlerine daha
bir önem verir. Yasakladığı kötülüklerden kaçınır.
Takvada bir başka husus üstünlüğün mahiyetiyle ilgilidir. Allah katında insanların değerleri zengin,
fakir, kadın, erkek, siyah, beyaz diye değil, insani değerleri yaşayıp yaşatmakla alakalıdır. Kim Allah’a göre
daha iyi bir insan ise o insanüstündür.
İnsanlar takvaya nasıl ulaşabilirler?
Hz. Ömer bir gün Ubey bin Ka’b’a takvanın ne olduğunu sorar. Ubey ona: “Sen hiç dikenli bir yolda
yürüdün mü ey Ömer, der. Hazret-i Ömer: Evet, yürüdüm, karşılığını verince bu sefer: “Peki, ne yaptın,”
diye sorar. Hz. Ömer: “Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf
ettim,” cevabını verir. Bunun üzerine Ubey bin Ka’b: “İşte takva budur” der.85
Takva insana sorumluluk duygusu verir. Yaptıklarının bir gün mutlaka karşısına çıkacağını bilir. Trafik kurallarına uymayanlar, kırmızı ışıkta geçerken ilk önce ışıkların yanında trafik polisine bakarlar. Sonra
mobese kamaralarına bakarlar. İkisi de yoksa kaza yapma riskini düşünmeden kırmızı ışıkta geçerler. İşte
Allah’a inanan takva sahibi insanlar, başkalarına zarar verecek hiçbir davranışa yönelmezler. Trafik polisi
olsun veya olmasın, mobese kamara bulunsun bulunmasın önemli değildir. O bilir ki Allah mutlaka yaptıklarını bir gün karşısına çıkaracaktır. “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına
baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” 86
Takva insanı kötülüklerden nasıl korur?
Bizler soğuk ve sıcaktan etkilenmemek için yaz ve kış elbiselerimizi mevsime uygun bir şekilde giyiniriz. İşte takva elbisesi de, kötülüklerin şekline karşı vücudumuzu giyindirmektir. Yalana karşı dilimizi
muhafaza etmek, başkasının eşyasını izinsiz almaya karşı elimizi korumak, harama karşı gözümü engellemek takva elbisesiyle süslenmektir. “Ey Âdem’in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz giysi,
süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takva elbisesidir. İşte bunlar Allah’ın
ayetlerindendir. Olur ki insanlar düşünür de ders alırlar”. 87
Güzel ve iyilik üzere bir yaşam için güzel bir elbisedir takva. Muttaki insanlar, kötülüklerden kaçınıp,
iyilerin arasında olmaya çalışırlar.
84 Hucurat suresi 13. ayet.
85 İbn Kesir: Tefsiru’l-Kurani’l-Azim C 1 s.42; C 2 s.290.
86 Haşr suresi 18. ayet.
87 Araf suresi 26. ayet.
41
1. ÜNİTE
Sabır
Sabır; tutma, engelleme, direnç gösterme, kararlılık,
DEĞERLENDİRELİM
cesaretli olma, acele etmeme gibi anlamlara gelmektedir.Nefse
ağır gelen şeyler ve insanı zorlayan durumlar karşısında ruhsal
“Allah’ın en sevdiği ibadet, az
dengeyi bozmamak için, dünya ve ahiret yararlarını düşünerek,
da olsa sürekli olanıdır”
insanın kalbinde yer tutan sükunet ve dayanma kuvvetine zor(Buhari, İman, 32.)
luklar karşısında Allah’a sığınıp güvenmeye sabır denilmektePeygamberimizin bu sözünü bir
dir.
işte sabırlı olmanın mahiyeti açı
Kur’an-ı kerimi okuduğumuzda yaşadığımız hayatın
sından değerlendiriniz
imtihan olduğunu görürüz. Rabbimizin bizleri dünya hayatında
imtihan etmektedir. Bu hususu ise ayette şöyle belirtmektedir:
“Allah, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir,
çok bağışlayıcıdır.” 88
İmtihan çoğu zaman zordur. İşte sabır, bu konuda bizleri hayatta başarılı olma yönünde kararlı kılan
bir duygudur. Sabır; zorlukların, sıkıntıların karşısında yılgınlık göstermemek ve karamsarlığa düşmemektir.
Bu bağlamda sabrı ikiye ayırabiliriz;
Aktif sabır; ulaşmak istediğimiz amaca yönelik önümüze
“Sabır, acı bir olayın yaptığı
çıkan zorluklarla mücadele etmekte kararlılıktır. Bu sabrın mahisarsıntıya karşı ilk anda gösyetiyle ilgili Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Elbette zorluğun yaterilen tahammüldür.”
nında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık
89
(Buhârî, Cenâiz, 32.)
daha vardır. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul.”
Kayaları delen suyun şiddeti değil, sürekliliğidir. Zorlukları
aşmada önemli olan bir gün çok çalışıp başka bir gün hiç çalışmamak değildir. Bir işi az da olsa sürekli yapmak, o işin üstesinden gelmek için temel bir ilkedir. Bunun için
inanan bir insan sorumluluklarını yerine getirirken yılgınlıktan kaçınmalıdır.
Sabrın ikincisi ise pasif sabırdır; Bela, musibet, ölüm gibi olaylar karşısında sağduyuyu kaybetmeden, dayanıklı olmaktır. Rabbimiz Kur’an-ı kerimde bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır; “Andolsun
ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele!” 90
Rabbimiz bizleri dünya hayatının imtihanında bir takım sıkıntılarla deneyecektir. Bu imtihanda başarılı olmanın yolu, sıkıntılardan dolayı kahır ve isyana yönelmek değildir. Bilakis, sıkıntıları dirayetle karşılamaktır.
Yaşadığımız hayatta her şeyin istediğimiz gibi olmadığını, belki de olmayacağının bir göstergesi olarak farklı olaylarla karşılaşmaktayız. İşte insan acizliğinin farkına varıp, tedbirini aldığı halde karşılaştığı
sıkıntılara tahammül etmesi, dayanması iyi bir Müslüman olduğunun göstergesidir.
88 Mülk suresi 2. ayet.
89 İnşirah suresi 5-7. ayetler.
90 Bakara suresi 155. ayet.
42
Sulh
İnsanlar yaşadıkları toplumda huzur, barış ve kardeşlik isterler. Kargaşadan, kaostan, düzensizlikten
uzak bir hayat sulh ile mümkündür.
Sulh nedir? Barış, kardeşlik, huzur ve toplumsal düzenin sağlanmasına sulh denir. Bu bağlamda İslam
başlı başına bir sulhtur. Bunun için Rabbimiz bizi barışa, kardeşliğe davet etmektedir: “Ey iman edenler! Hep
birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır.”91
Sulh barıştır. Sulh huzurdur. Sulh kardeşliktir. Sulh kötülükten uzak durmaktır. Kötülüğe yönelenler
sulhu bozan insanlardır. İnsanlar arasını açarak, fitne ve fesat çıkaranlar barış ortamına zarar verenlerdir.
Bunun için peygamberimiz kardeşlerin arasının açılmasını ve düşmanlık yapılmasını hoş görmemektedir; “Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve haset etmeyiniz. Ey Allah´ın kulları,
kardeş olunuz. Bir Müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir.”92
Gözden uzak olan gönülden de uzak olurmuş. Bunun için ayrılıklar beraberinde düşmanlıkları da getirecektir. Rabbimiz Kur’an-ı kerimde bizlere kardeşler arasında
nasıl davranılması gerektiğini açık bir şekilde belirtmekteDEĞERLENDİRELİM
dir; “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin
“Bir mü´minin, din kardeşini üç
arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” 93
günden fazla terk edip küs durması
Allah’ın rahmetine ermek kardeşler arasında barış
helâl değildir. Üç gün geçmişse, onunve anlayıştan geçmektedir. Birbirimizi kıracak, üzecek kaba
la karşılaşıp selâm versin. Eğer selâmını
ve kötü davranışlardan, hoşlanılmayan lakaplardan uzak
alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar.
durmak sulh için önemli adımlardır.
Yok eğer selâmını almazsa, almayan gü
Barış çok çeşitlidir. Bu konuyu ailede, okulda, topnaha girmiş olur. Selâm veren ise küs
lumda ve dünyada olmak üzere dört başlık altında ele aladurmaktan çıkmış olur.”
biliriz. Ailede anne, baba arasında, kardeşler arasında, anne
(Ebû Davûd, Edep, 47.)
baba ve çok arasında barış oldukça önemlidir. Anne babanın sulh içinde olması ailede huzuru sağlayacaktır. Kavgalı
Hadisi şerifi insanlar arasında nasıl
olan bir ailede çocuklar mutlu olmayacaktır.
bir ilişki olması gerektiği açısından de
Okulda arkadaşlar arasında barış önemlidir. Arkağerlendiriniz.
daşlar birbirine karşı hata yapabilir, belki de birbirine kızabilirler. Ama bu küslük uzatılmadan, hemen özür dilenmelidir. Özür dilenen kişi de, özrü kabul etmelidir.
Toplumda sulh, farklı düşüncelere sahip insanlar arasında, anlayış ve hoşgörünün hakim olmasıdır.
Bizler makine değiliz. Farklı düşünebiliriz. Ancak farklı düşüncelerimiz birbirimize karşı nefret ve düşmanlık
duygusu oluşturmamalıdır.
Dünyada barış ise, ülkeler arası anlaşmalara riayet edilmesi ve masum insanların öldürülmemesi açısından önemlidir.
Pişmanlıklar hep öfke anında yapılan, düşmanlıkla, nefretle yapılan davranışlardan sonra olmaktadır.
Bu açıdan sulh, insanlar arası ilişkide insanın pişman olacağı davranışı yapmadan önce düşünmesidir.
91 Bakara suresi 208. ayet.
92 Buhari, Edep, 57.
93 Hucurat suresi 10. ayet.
43
1. ÜNİTE
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Aşağıda verilen ayetler ile Kur’an-ı Kerim’in temel konularından hangisi yanlış eşleştirilmiştir?
a) Tevhit: “Ad kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin;
sizin O’ndan başka tanrınız yoktur.” 94
b) Risalet: “Ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim. Size, Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.” 95
c) Ahiret: “Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa
hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” 96
d) Tevhit: “Andolsun ki Nuh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk
edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur.” 97
e) Risalet: “Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır.”98
2. Aşağıdakilerden hangisi Hucurat Suresinde ele alınan konulardan biri değildir?
a) Allah’a ve Resulü’ne saygılı olma konusu üzerinde durulmaktadır.
b) Müslümanlara, kendilerine ulaşan haberler ve aralarında çıkan anlaşmazlıklar konusunda nasıl
hareket etmeleri gerektiği bildirilmektedir.
c) Bütün insanların bir tek anne ve babadan yaratıldığı açıklandıktan sonra üstünlüğün soyda değil,
Allah’ın emirlerine ve yasaklarına içtenlikle uymada olduğu haber verilmektedir.
d) İnsana verilen en büyük nimetin İslam olduğunu bildirir.
e) Komşu hakkı ve sorumluluğu üzerinde durarak komşuluk ilişkileriyle ilgili ilkeler verir.
3. Evlat acısı ve evlat ihaneti ile imtihan edilen peygamber kimdir?
a) Hz. İbrahim
b) Hz. İsmail
c) Hz. Yusuf
d) Hz. Yakup
e) Hz. İshak
94 Araf suresi 65. ayet.
95 Araf suresi 67-68. ayetler.
96 Zümer suresi 68. ayet.
97 Araf suresi 59. ayet.
98 Al-i İmran suresi 114. ayet.
44
B. Aşağıdaki bilgilerin yanındaki kutucuğa doğru ise (D) işaretini yanlış ise (Y )işaretini koyunuz.
(.….) Allah’a inandığını söyleyen bir insan, O’nun sevgisini kaybetmekten korkuyorsa ve bu sebeple
zararlı alışkanlıklardan uzak durabiliyorsa takvanın gereklerini yapıyor demektir.
(.….) Kur’an-ı Kerim’de sadece Hz. Yakup güçlü, anlayışlı, ahiret yurduna bağlı, seçkin kimse olarak
övülmüştür.
(.….) Allah’a inanan ve Müslüman olduğunu söyleyen insan kötülükten, haksızlıktan kaçınmalıdır.
C. Aşağıdaki kavramlar ve tanımlarını eşleştiriniz
İSLAM
Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkarak, O’nun emirlerini
yerine getirip, yasakladığı kötülükleri terk etmektir.
TAKVA
Barış, kardeşlik, huzur ve toplumsal düzenin sağlanması.
SABIR
İlk insan ve ilk peygamber Hz Âdem’den son peygamber Hz
Muhammed’e (s.a.v.) kadar gelen bütün peygamberlerin getirdiği dinin ortak adıdır.
SULH
Zorlukların, sıkıntıların karşısında yılgınlık göstermemek ve
karamsarlığa düşmemektir
45
2. ÜNİTE
KUR’AN-I KERİM’İ GÜZEL OKUMA
ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM
1. Bir tecvit kitabından vakıf, ibtida, vasıl kelimelerinin anlamını ve Kur’an-ı Kerim’de
bunları ifade eden işaretlerin neler olduğunu öğreniniz.
2. Kur’an-ı Kerimde kaç tane secde ayeti olduğunu sure adları ve ayet numaraları
ile birlikte tespit ediniz.
3. Bir Kur’an-ı Kerim mealinden Asr Suresi’nin anlamını okuyunuz.
46
HEP BİRLİKTE OKUYALIM
Yüzünden okuyacağınız her bir bölümü, öğretmeniniz okuduktan
sonra koro hâlinde tekrar ediniz.
SIRA BENDE
Yüzünden okuyacağınız bölümdeki her bir ayeti, öğretmeninizin
belirlediği sıraya göre okuyunuz.
ALTINI ÇİZELİM
Yüzünden okuyacağınız her bir bölümü, CD, mp3 veya öğretmeninizden dinleyiniz. Dinleme esnasında tespit edebildiğiniz tecvid kurallarının altını, kurşun kalemle çiziniz.
47
2. ÜNİTE
48
5. Nebe Suresi
49
2. ÜNİTE
AÇIKLAYALIM - UYGULAYALIM
Yüzünden okuyacağıınız her bir bölümü, CD, mp3 veya öğretmeninizden dinleyiniz. Belirlediğiniz tecvit kurallarını açıkladıktan sonra, harfleri mahreçlerine ve tecvit kurallarına uygun olarak okuyunuz.
BİRBİRİMİZİ DİNLEYELİM
Bir arkadaşınızın, yüzünden okuduğu bölümü dikkatle takip ediniz.
Okuma ve tecvit hatalarını not alınız. Arkadaşınızın okuması bittikten sonra bu hatalar üzerinde konuşunuz.
KENDİMİZİ GELİŞTİRELİM
Yüzünden okunacak her bir bölümü en az on defa okuyunuz. İlk ve
son okuyuşlarınızın süresini kronometre ile belirleyerek bir çizelgeye kaydediniz. Okuma hızınızdaki gelişmeyi gözlemleyiniz.
50
51
2. ÜNİTE
4. Cuma Suresi
52
HEP BİRLİKTE OKUYALIM
Yüzünden okuyacağıınız her bir bölümü, öğretmeniniz okuduktan
sonra koro hâlinde tekrar ediniz.
SIRA BENDE
Yüzünden okuyacağınız bölümdeki her bir ayeti, öğretmeninizin belirlediği sıraya göre okuyunuz.
53
2. ÜNİTE
54
55
2. ÜNİTE
3. Rahman Suresi
56
KENDİMİZİ GELİŞTİRELİM
Yüzünden okunacak her
bir bölümü en az on defa okuyunuz. İlk ve son okuyuşlarınızın
süresini kronometre ile belirleyerek bir çizelgeye kaydediniz. Okuma hızınızdaki gelişmeyi gözlemleyiniz.
57
2. ÜNİTE
58
59
2. ÜNİTE
2. Hucurat Suresi
60
61
2. ÜNİTE
62
63
2. ÜNİTE
64
65
2. ÜNİTE
66
67
2. ÜNİTE
I. OKUNACAK SURE VE AYETLER
1. Furkan Suresi
68
II. TECVİT BİLGİSİ
1. İdgamlar
İdgam, sözlükte “bir şeyi diğerine katmak” anlamına gelmektedir. Sakin bir harfi kendisinden sonra
gelen harekeli harfe katarak şeddeli okumaya idgam denir.
Altı çeşit idgam vardır. Bunlardan ikisi tenvin ve sakin nunla, üçü diğer harflerle ilgilidir. Biri de elif lam
(
) takısından sonra meydana gelir.
‫ال‬
İDGAMLAR
İDGAM-I
MEA’L-GUNNE
İDGAM-I
BİLA-GUNNE
İDGAM-I
MİSLEYN
İDGAM-I
MÜTECANİSEYN
İDGAM-I
MÜTEKARİBEYN
İDGAM-I
ŞEMSİYYE
1.1. İdgam-ı Mea’l-gunne
Gunneli idgam demektir. Tenvin veya sakin nundan sonra
harflerinden (
)
biri gelirse idgam-ı mea’l-gunne olur.
İdgam-ı mea’l-gunnede;
1. Tenvin veya sakin nun, kendinden sonraki harfe katılarak şeddelenir ve gunneli olarak okunur.
2. Gunneli okuyuş bir buçuk elif miktarı tutulur.
‫ي َ ْم ُنو‬
NOT EDELİM
‫يمنو‬
‫ ي َ ْمنُو‬harflerinin farklı kelimelerde olması şart
ِ
olduğu için ‫ان دُ ْنيَا‬
ٌ ‫ان ق ْن َو‬
ٌ ‫ان ِص ْن َو‬
ٌ َ‫ بُ ْني‬kelimelerinde idgam yapılmaz. İzharlı okunur.
İdgam-ı mea’l-gunnede sakin nun ile
69
2. ÜNİTE
‫َم ْن ي َ ْع َم ْل‬
Örnek:
Bu örnekte;
• Birinci kelimenin sonunda sakin nun vardır.
• Sakin nundan sonra ye (
) harfi gelmiştir. Bu durumda idgam-ı me’al-gunne olur.
• Nun harfi ye harfine katılarak şeddelenir (
).
• Ses genizden getirilerek bir buçuk elif miktarı tutulur.
‫ي‬
‫َمي َّ ْع َم ْل‬
AÇIKLAYALIM - YORUMLAYALIM
ِ ‫نَصر ِمن‬
‫اهلل‬
َ ٌْ
ُ‫َم ْن يَ َشۤاء‬
‫َح َس ٍن َوا َ ْنبَتَهَا‬
Yukarıda geçen idgam-ı mea’l-gunneleri örnekteki gibi açıklayınız ve kelimeleri tecvitli olarak okuyunuz.
1.2. İdgam-ı Bila-gunne
‫لر‬
Gunnesiz idgam demektir. Tenvin veya sakin nundan sonra
kısaca
gelirse idgam-ı bila-gunne olur.
İdgam-ı bila-gunnede;
1. Tenvin veya sakin nun, kendinden sonraki harfe katılarak şeddelenir.
2. Şeddelenen idgam harfi gunnesiz okunur.
‫ك‬
َ ‫ِم ْن ل َ ُد ْن‬
Örnek:
Bu örnekte;
• Birinci kelimenin sonunda sakin nun ( ) vardır.
• Sakin nundan sonra lam ( ) harfi gelmiştir.
• Bu durumda idgam-ı bila-gunne olur.
• Tenvinin nunu, lam harfine katılarak şeddelenir (
• Gunne yapılmaz.
‫ل‬
AÇIKLAYALIM - YORUMLAYALIM
‫ُم َص ّ ِدقًا ل ِ َما‬
‫ِم ْن َربّ ِ ُك ْم‬
‫ْن‬
‫يم‬
ٌ ‫ور َر ۪ح‬
ٌ ‫غَ ُف‬
‫ ل َ ْر‬harflerinden biri
‫ك‬
َ ‫) ِمل َّ ُد ْن‬.
‫َلٰيَة ً ل َ ُك ْم‬
ِ
‫ادا لِكَلِ َمات ِ ۪ه‬
ً ‫م َد‬
Yukarıda geçen idgam-ı bila-gunneleri örnekteki gibi açıklayınız ve kelimeleri tecvitli olarak okuyunuz.
70
2. Sakin Mim’in Okunuş Şekilleri
‫ْم‬
“Cezimli mim” ( ) harfine “sakin mim” denir. Sakin mimin okunuşuyla ilgili üç tecvit kuralı vardır:
1. Sakin mimden sonra harekeli bir mim harfi gelirse idgam-ı misleyn mea’l-gunne olur.
Bu durumda;
• İki mim harfi birbirine katılarak şeddelenir.
• Şeddeli mim harfi gunneli okunur.
• Gunneli okuyuş, bir buçuk elif miktarı tutularak yapılır.
‫ون‬
َ ‫َو ُه ْم ُم ْؤ ِم ُن‬
2. Sakin mim ( ‫م‬
ْ ) den sonra be ( ‫ ) ب‬harfi gelirse dudak ihfası (ihfa-i şefevî) olur.
Örnek:
Bu durumda;
• Sakin mim gunneli okunur.
• Gunneli okuyuş, dudakları fazla bastırmadan bir buçuk elif miktarı tutularak yapılır.
ِ‫تر ۪ميهِم ب ِ ِحجارة‬
ْ َْ
َ َ
Örnek:
Bu örnekte;
• Birinci kelimenin sonunda sakin mim ( ) vardır.
• İkinci kelimenin başında be (
) harfi gelmiştir.
• Bu durumda ihfa-ı şefevî (dudak ihfası) meydana gelir.
• Sakin mim sesi dudakları bastırmadan genizden getirilir ve harf bir buçuk elif miktarı tutularak
okunur.
3. Sakin mimden sonra mim ve be’nin dışındaki harflerden biri gelirse sakin mimin izharı (izhar-ı şefevî)
olur.
Bu durumda;
• Sakin mimde idgam yapılmaz.
• Gunne yapılmaz. İzharda olduğu gibi harf, cezimli ve tutulmadan okunur.
Örnek:
‫ب‬
‫ْم‬
‫ينكُ ْم‬
ُ ‫لَكُ ْم ۪د‬
AÇIKLAYALIM - YORUMLAYALIM
‫َعل َ ْيهِ ْم ُم ْؤ َص َد ٌة‬
‫اٍ َّن َربـَُّه ْم بِِ ْم‬
‫َو ُه ْم ۪فيهَا‬
Yukarıda geçen sakin mimle ilgili tecvitleri, örnekteki gibi açıklayınız ve kelimeleri tecvitli olarak okuyunuz.
71
2. ÜNİTE
3. Ra’nın Hükümleri
‫ر‬
Kur’an-ı Kerim tilavetinde ra ( ) harfinin kendine özgü okunuşu vardır. Harekesine veya kendinden
önceki ve sonraki harflerin durumuna göre kalın ya da ince okunabilir. Ra harfi ile ilgili tecvit kurallarını üç
bölümde inceleyebiliriz.
A. Ra Harfinin Kalın Okunduğu Durumlar
1. Ra harfinin harekesi üstün veya ötre ise kalın okunur.
Örnek:
2. Ra harfi sakin olursa kendinden önceki harfin harekesine bakılır; üstün veya ötre ise ra kalın okunur.
Örnek:
3. Hem ra harfi hem de ra harfinden önceki harf sakin olursa daha önceki harfin harekesine bakılır;
‫اَلَ ْ ت َ َر‬
‫ي َ ُم ُّر‬
‫فَ ْان ُص ْرنَا َو ْان َح ْر‬
üstün veya ötre ise ra kalın okunur.
‫ور‬
ْ ‫َوا ْلعَ ْص ْر َش ُك‬
4. Ra harfi sakin olup kendinden önceki harf esreli olursa ve ra’dan sonra isti’lâ harfleri denilen kalın
harflerden ( ‫ظ‬
ْ ‫ض ْغ ٍط ِق‬
َ ‫خ َّص‬
ُ ) birisi gelirse ra kalın okunur.
ِ
ِ
Örnek: ٍ‫مرصا ٍد فرقَة‬
ْ
َ ْ
Örnek:
5. Ra harfi sakin olur ve kendinden önce de esreli vasıl hemzesi gelirse ra kalın okunur. Bir önceki keli-
meyle birleştirilmiş olsa da kalın okunur.
Örnek:
۪ ِ ‫اِ ْر‬
‫ج ل ِ َم ِن ْارت َ َض‬
B. Ra Harfinin İnce Okunduğu Durumlar
1. Ra harfinin harekesi esre ise ince okunur.
‫ال‬
ٌ ‫رِ ْحلَة َ رِ َج‬
2. Ra harfi sakin olursa kendinden önceki harfin harekesine bakılır, esre ise ra ince okunur.
ِ
ِ
Örnek: ‫فره‬
ُ ْ ‫استَ ْغ‬
ْ ‫فَ َزك ّ ْر َو‬
Örnek:
3. Hem ra harfi hem de ra harfinden önceki harf sakin olursa daha önceki harfin harekesine bakılır,
esre ise ra ince okunur.
Örnek:
‫َخ ۪ب ْري ِح ْج ْر‬
4. Ra harfi sakin, kendinden önce lin harflerinden ya (
‫ ) ي‬olursa ra ince okunur. Başka bir ifadeyle lîn
harfi olan ya’dan sonra gelen ra harfi üzerinde durulursa ra ince okunur.
Örnek:
‫َس ْ ْي َخ ْ ْي‬
72
NOT EDELİM
Kalın ve ince okunduğu yerlerin dışında kalan ve az sayıda örneği bulunan aşağıdaki
‫ ) ْر‬hem kalın hem de ince okunabilir:
ٍ ‫ كُ ُّل فِ ْر‬kelimesinde,
1. İsti’lâ harfinin harekesi esre olduğu için ‫ق‬
ِ ِ
ِ
2. ‫ر‬
ْ ‫ ءَيْ َن ا ْلق ْط‬ve ‫ م ْن م ْص ْر‬örneklerinde olduğu gibi, öncesinde esre bulunan sakin ta
ِ
(‫ــط‬
ْ ِ‫ )ـــ‬veya sakin sad’dan (‫ــص‬
ْ ‫ )ــ‬sonra gelen ra harfinde durulduğunda,
ِ
3. ‫س ِر‬
ْ َ‫ اَ ْن اَ ْس ِر اذا يَ ْس ِر فَا‬kelimelerinde durulduğunda kalın veya ince okunabilir.
üç durumda ise sakin ra harfi (
AÇIKLAYALIM - YORUMLAYALIM
‫يح‬
ٌ ِ‫ر‬
ِ ‫ل َ ِبا ْل ِمر ص‬
‫اد‬
َ ْ
‫َو ْا ُم ْر‬
ِّ ِ ‫ل‬
‫لذ ْك ْر‬
‫اَ ِم ْارتَابُوا‬
Yukarıda geçen ra harflerinin okunuş kurallarını açıklayınız ve kelimeleri tecvitli olarak okuyunuz.
4. Vakıf, İbtida, Vasıl ve İşaretleri
Kur’an ayetlerinin bir kısmı uzun, bir kısmı kısadır. Kısa ayetler bir nefeste okunabilirse de uzun ayetleri tek nefeste okumak mümkün değildir. Anlam açısından bakıldığında kendi içinde bütünlüğü olan ayetler
olduğu gibi öncesi ve sonrasıyla irtibatlı ayetler de vardır. Dolayısıyla Kur’an okurken durmak veya durduktan
sonra tekrar devam etmek istendiğinde lafızlardaki uyuma ve ayetlerdeki anlam bütünlüğünü korumaya dikkat edilmelidir. Bunu sağlamak için uyulması gereken kurallar vardır. Bu kurallar; vakıf, ibtida ve vasıl kavramlarıyla açıklanmıştır.
Vakıf
Vakıf, sözlükte “durmak” anlamına gelir. Kur’an okurken nefes alıp yeniden başlamak üzere durmaya
vakıf denir. Vakıf yaparken şunlara dikkat edilir:
• Kelime sonunda durulur; kelimeyi bölerek ortasında durulmaz.
• Ses tamamen kesilir, nefes alınır ve uygun yerden alınarak okumaya devam edilir.
Vakıfla ilgili temel kurallar şöyledir:
Sonunda tek hareke bulunan kelimelerde sükûn üzerine durulur.
Örnek:
ِ‫َوا ْلعَ ْصر‬
َ‫اَ ْلعَال َ ِمني‬
73
2. ÜNİTE
İki ötre ve iki esreli kelimelerde sükûn üzerinde durulur.
Örnek:
‫اَ َح ٌد‬
İki üstünlü kelimelerde, harekeden biri atılarak med harfi olan elif (
ً‫َماء‬
‫ ) ا‬üzerinde durulur.
‫اَب َ ًدا‬
Sonunda yuvarlak te ( ‫ ) ة‬bulunan kelimelerde, yuvarlak te sükûnlu he ( ‫ ) ه‬harfine çevirilerek durulur.
ْ
ِ
Örnek: ٌ ‫نَاصبَة‬
ً ‫َجنَّة‬
Örnek:
‫َم َس ٍد‬
Sonunda med harfi olan kelimelerde değişiklik olmaz; med harfi üzerinde durulur.
‫فَ ْان ُص ْرنَا‬
Örnek:
Sonu şeddeli olan kelimelerde sükun üzere durulur. Fakat şeddeyi belirtmek için harf sükûnlu olarak
biraz tutulur.
Örnek:
‫ُم ْستَ َق ٌّر‬
NOT EDELİM
Kelimenin sonunda ötreden sonra vav veya esreden sonra ya olursa med harfi olarak durulur.
ِ
Örnek: ‫ه َو‬
ُ َّ ‫اال‬
ِ ِ ‫ما‬
‫ه‬
َ ِ ‫ َما‬. Dururken ‫ه ا َّل ُهو‬
َ َ
AÇIKLAYALIM - YORUMLAYALIM
‫ف‬
ٍ ِ ‫َخ‬
ّ
‫َرب َّ ُه‬
ِ ٓ ‫ِم َن الس َم‬
‫اء‬
َّ
şeklinde okunur.
ِ
‫اي‬
َ َّ ‫َواي‬
Yukarıdaki kelimelerde bulunan vakıfların nasıl olacağını örnekteki gibi açıklayınız ve kelimeleri tecvitli
olarak okuyunuz.
Vakıf (Durak) İşaretleri
Ayet sonlarında ve kelimelerin üzerinde bulunan küçük harflere vakıf işaretleri denir. Kur’an-ı Kerim
okurken nerede vakfedileceğini tam olarak bilmek için iyi bir Arapça ve Kur’an bilgisine sahip olmak gerekir.
Bu da herkes için mümkün değildir. Bu sebeple Kur’an kıraatında vakfedilecek yerleri gösteren bazı işaretlerin
konulmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Vakıf işaretleri konusunda ilk defa Muhamed bin Tayfur es-Secâvendî (560 H/1165M) tarafından bir
çalışma yapılmış ve
‫ ج ز ص ط م‬harfleriyle vakıf yerleri işaretlenmiştir. Daha sonra bazı harflerin ilavesiyle
son şeklini alan vakıf işaretleri Müslümanlar arasında yayılmış ve kabul görmüştür.
74
BULALIM
‫ج ز ص ط م قف ع‬
Kitabınızın “Yüzünden Okunacak Sureler” bölümünden yukarıdaki vakıf işaretlerini bulu-
nuz ve bu duraklarda nasıl okunacağını açıklayınız.
Günümüzde Müslümanların elindeki Mushaflarda bulunan vakıf işaretlerine Muhammed binTayfur
es-Secâvendî’nin ismine atfen “secâvendler” denilmektedir. Her birinin bir anlamı olan bu vakıf işaretlerini
kısaca tanıyalım:1
‫م‬
1. Lâzım Vakıf ( ): Durmak gerekir. Durulmadığında anlam bozulabilir.
‫ط‬
2. Mutlak Vakıf ( ): Durmak için şartlar uygundur. Mana yönünden birbirinden bağımsız
olan yerlerde bulunur.
‫) ج‬: Durulabilir veya geçilebilir. Durmak daha uygundur.
4. Mücevvez Vakıf ( ‫) ز‬: Durulabilir veya geçilebilir. Geçmek daha uygundur.
5. Murahhas Vakıf ( ‫) ص‬: Nefes yetmezse durulabilir. Geçmek daha uygundur.
6. Lâ Vakfı ( ‫) ال‬: Anlam yönünden birbirine bağlı olan yerlerde bulunur. Durmak uygun değildir. Durul3. Caiz Vakıf (
duğunda geriden başlanarak devam edilir. Eğer la ( ‫ ) ال‬işareti ayet sonunda ise geriden alıp devam etmeye
gerek yoktur.2
‫) قف‬: Durulabilir veya geçilebilir. Durmak daha uygundur.
8. Sılî (‫) صىل‬: Durulabilir veya geçilebilir. Geçmek daha uygundur.
9. Ayn ( ‫) ع‬: Ayet sonlarında bulunur. Bir konunun bittiğini ve yeni bir konunun başladığını ifade eder.
7. Kıf (
Namazda okurken ayn işaretinin olduğu yerde rükûya gitmek daha uygundur. Aşır olarak tercih edilen bölümlerde ayn duraklarını dikkate almak konu bütünlüğü açısından uygun olur.
‫ك‬
10. Kef ( ): Kendisinden önceki durak işaretiyle aynı hükmü taşır.
11. Muâneka Vakfı ( ) ( ): Birbirine yakın yerlerde iki ayrı yere konulan üçer noktadan ibarettir. Bu
işaretlerin bulunduğu yerlerden yalnız birinde durulabilir.
İbtida
İbtida “başlamak, işe girişmek” anlamlarına gelir. Kur’an okumaya başlamaya veya vakıf yaptıktan sonra devam etmeye ibtida denir. İbtida, harekeye ve anlama uygun yerden yapılır.
1. Abdurrahman Çetin, Kur’an Okuma Esasları, s. 258.
2. Fâtiha suresinin ‫م‬
َ ‫ ِص َرا‬ifadesini müstakil ayet kabul edenler vardır. Bu sebeple, ‫م‬
ۙ ْ ‫ت َعل َ ْي ِه‬
ۙ ْ ‫ َعل َ ْي ِه‬lafzında durulduğunda geriden başlamaya
َ ‫ين اَ ْنعَ ْم‬
َ ‫ط ال َّ۪ذ‬
gerek yoktur.
75
2. ÜNİTE
Bir şiir veya düz yazıyı noktalama işaretlerine dikkat ederek okumak gibi, vakıf ve ibtida kurallarına
uymak da Kur’an’ı güzel okumayı sağlar. Ayetleri anlamayı ve manası üzerinde düşünmeyi kolaylaştırır.
Peygamberimiz, Kur’an tilavetinde vakıf ve ibtidaya dikkat eder, ayet sonlarında dura dura okurdu.3
Dolayısıyla vakıf ve ibtida kurallarına uyarak Kur’an okumak Peygamberimizin ve sahabenin okuyuş tarzına
uygundur.
Vakıf ve ibtidada temel ölçü, ayetin lafız ve mana bakımından tamamlanmasıdır. Ayet sonlarına ve
vakıf işaretlerine (secavendlere) dikkat edilerek Kur’an okunduğunda vakıf ve ibtida kurallarına uyulmuş olur.
Herhangi bir sebeple vakıf işareti olmayan yerlerde durulduğunda okumaya devam etmek için geriden
başlamak gerekir. Geriden başlarken anlam ve lafız bütünlüğünü bozmamaya dikkat edilmelidir.
Vasıl
Vasıl, “birleştirmek, yan yana getirmek, ulaştırmak” anlamlarına gelir. Kur’an okurken bir kelimeyi kendisinden sonra gelen kelimeye, sesi ve nefesi kesmeden birleştirmeye vasıl denir. Vasıl yapılması Kur’an tilâvetini kolaylaştırır, ayetlerin akıcı bir şekilde okunmasını sağlar. Kur’an-ı Kerim’i tecvit kurallarına göre okuyan
kimse, aynı zamanda vasılla ilgili kurallara da uymuş olur.
5. Secde Ayetleri ve İşareti
Kur’an-ı Kerim’de on dört yerde secde ayeti vardır. Bu ayetlerin geçtiği sayfalarda
‫سجدة‬
secde işareti bulunur. Tezhip ile süslenmiş olan şekillerin içinde Arapça (
) kelimesi
yazılıdır. Bu işaretlerin hizasındaki secde ayetlerini okuyan veya dinleyen kimselerin tilâvet
secdesi yapması vaciptir.
Tilavet Sevdesi: Kur’an-ı Kerim’de 14 yerde geçen secde ayetlerinden birini okumak
veya işitmek durumunda yapılan secdeye denir. Abdestli olarak kıbleye dönülür. Tilavet
secdesi niyetiyle eller kaldırılmadan “Allâhu Ekber” diyerek secdeye varılır. Sevde de 3 kere
“Sübhâne Rabbiye’l âlâ” söylendikten sonra “Allâhu Ekber” denilerek kalkılır. Ayağa kalkarken “Gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr” denilmesi müstehabdır. Secdeden sonra selam
verilmez ve secde bir defa yapılır.
Kur’an-ı Kerim’de secde ayetlerinin bulunduğu sureler ve ayet numaraları şöyledir:
A`raf Suresi, 206. ayet
Ra`d Suresi, 15. ayet
Nahl Suresi, 49. ayet
Meryem Suresi, 58. ayet Hacc Suresi, 18. ayet Fürkan Suresi, 60. ayet
Secde Suresi, 15. ayet
Sâd Suresi, 24. ayet
İsrâ Suresi, 107. ayet
Neml Suresi, 25. ayet Necm Suresi, 62. ayet
İnşikak Suresi, 21. ayet
Alâk Suresi, 19. ayet
3 Buharî, Fedailü’l-Kur’an, 29; Ebu Davud, Vitr, 20.
76
Fussılet Suresi, 38. ayet
NOT EDELİM
Kur’an-ı Kerim’den secde işareti bulunuz ve tilavet secdesi ile ilgili hükümleri araştırarak öğrendiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla paylaşınız.
III. EZBERLENECEK DUALAR, SURELER VE ANLAMLARI
1. Asr Suresini ve Anlamını Öğreniyorum
KÜRSÜDE OKUYALIM
Öğretmen kürsüsüne oturunuz ve Asr suresini arkadaşlarınızın huzurunda tecvit kurallarına
uygun ve makamlı olarak okuyunuz.
Asr Suresinin Anlamı
1-2. Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.
3. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).
İLKELER ÇIKARALIM
Asr suresinin anlamı üzerinde düşünerek zamanın değeri ile ilgili ilkeler çıkarınız.
1. Zaman, insanın en büyük sermayesidir.
2. …………………………………………………………….
3. …………………………………………………………….
4. …………………………………………………………….
5. …………………………………………………………….
77
2. ÜNİTE
2. Kadir Suresini ve Anlamını Öğreniyorum
HATALARIMIZI DÜZELTELİM
Kadir suresini öğretmeninizden birkaç kere dinleyiniz. Kendi okuyuşunuzdan farklı olan yerlerin altını çiziniz ve öğretmeniniz gibi okuyunuz.
Kadir Suresinin Anlamı
1. Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.
2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin!
3. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.
5. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.
İRTİBAT KURALIM
Kadir suresinin 3. ayetini, Bakara suresinin 185. ayetiyle ilişkilendirerek yorumlayınız.
78
3.Ayetelkürsi ve Anlamını Öğreniyorum
SIRA BENDE
Ayetelkürsi’yi vakıf işaretlerine göre bölümlere ayırınız. Her biriniz birer bölümü ezberden
okuyunuz.
Ayetelkürsi Suresinin Anlamı
• Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne
de bir uyku.
• Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir?
• O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar onun ilminden,
kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.
• Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez.
• O, yücedir, büyüktür.
79
2. ÜNİTE
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM
A. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz.
1. Sakin mim ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
‫ ) ﺏ‬gelirse ihfa-ı şefevî olur.
b) Sakin mimden sonra mim ( ‫ ) ﻡ‬gelirse idgam-ı misleyn me’al-gunne olur.
c) Sakin mimden sonra mim ( ‫ ) ﻡ‬ve be’nin dışındaki harfler gelirse izhar-ı şefevî olur.
d) Sakin mimden sonra nun ( ‫ ) ﻥ‬gelirse idgam-ı misleyn mea’l-gunne olur.
e) Sakin mimden sonra be ( ‫ ) ﺏ‬harfi geldiğinde gunneli okuyuş gerçekleşir
a) Sakin mimden sonra ba (
2. Vakıf ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
a) Kelimeyi bölerek ortasında durulmaz.
b) Sonunda tek hareke bulunan kelimelerde sükûn üzerinde durulur.
c) İki ötre ve iki esreli kelimelerde sükûn üzerinde durulur.
d) İki üstünlü kelimelerde, sükûn üzerinde durulur.
e) Sonunda med harfi olan kelimelerde değişiklik olmaz, med harfi üzerinde durulur.
3. Ra hafinin okunuşu ile ilgili verilen kurallardan hangisi doğru değildir?
a) Ra harfinin harekesi üstün veya ötre ise kalın, esre ise ince okunur.
b) Ra harfi sakin olup kendinden önceki harfin harekesi üstün veya ötre ise kalın, esre ise ince okunur.
c) Ra harfi sakin, ondan önceki de sakin olursa bir öncekine bakılır üstün veya ötre var ise kalın, esre
varsa ince okunur.
d) Lin harfi olan ya’dan sonra gelen ra harfinde vakıf yapılırsa ra kalın okunur.
e) Ra harfi sakin olup kendinden önce esreli bir vasıl hemzesi gelirse ra kalın okunur.
4. Asr suresinde aşağıdakilerden hangisinin bahsi geçmemiştir?
a) Asra yemin edilmiştir.
b) İnsanın gerçekten ziyanda olduğu söylenmiştir.
c) İman edip iyi dünya ve âhiret için yararı işler yapanların ziyanda olmadığı söylenmiştir.
d) Namaz kılan, zekat verenlerin ziyanda olmadığı söylenmiştir.
e) Birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenlerin ziyanda olmadığı söylenmiştir.
80
5. Kadir suresi, aşağıdakilerden hangilerine değinilmemiştir?
a) Hz. Peygamber Kadir gecesinde doğmuştur.
b) Kur’an- ı Kerim Kadir gecesinde indirilmiştir.
c) Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.
d) O gece melekler ve ruh, rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar.
e) O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur.
B. Aşağıdaki bilgilerin yanındaki kutucuğa doğru ise (D) işaretini yanlış ise (Y )işaretini koyunuz.
(….) Sekte Kur’an’da on dört yerde vardır.
(….) Vakıf işaretlerini ilk belirleyen Muhammed bin Tayfur es-Secâvendî’dir.
(….) Kur’an-ı Kerim’de 24 secde ayeti vardır.
(….) Secde işareti olan yerlerde sehiv secdesi yapılır.
C. Aşağıdaki listede sure adları verilen secde ayetlerinin numaralarını karşısına yazınız.
A`raf Suresi, ....... ayet
Necm Suresi, ....... ayet
Nahl Suresi, ....... ayet
Hacc Suresi, ....... ayet
Sâd Suresi, ....... ayet
Neml Suresi, ....... ayet
İsrâ Suresi, ....... ayet
Meryem Suresi, ....... ayet Secde Suresi, ....... ayet
Alâk Suresi, ....... ayet
Ra`d Suresi, ....... ayet
İnşikak Suresi, ....... ayet
Fussılet Suresi, ....... ayet
Fürkan Suresi, ....... ayet
D. Aşağıdaki durak işaretlerini isimleriyle eşleştiriniz
Lazım Vakıf
Mutlak Vakıf
Caiz Vakıf
Mücevvez Vakıf
Ayn
Muâneka Vakfı
Murahhas Vakıf
‫ز‬
‫ع‬
‫ج‬
‫م‬
La Vakfı
Kıf
Sılî
Kef
‫ط‬
81
‫ك‬
‫قف‬
‫ص‬
‫ال‬
‫صىل‬
SÖZLÜK
A-B-C
hikmet: Bilgelik, felsefe. Allah’ı gereği gibi bilme bilgiahiret: Dünya hayatını takip eden hayatın adı. Dünya si. İnsanın varlıkların hakikatini, gerçek yüzünü, gücü
hayatındaki amellerin -söz, davranış ve eylemlerin- oranında bilip ona göre hareket etmesi.
sonuçlarının alınacağı ve değerlendirileceği zaman. Hüsran: Zarar etme. İmanın yokluğuna ve salih amel�amade: Hazır.
lerin imanın üzerine bina edilmemesine bağlı olarak
dünya ve ahiret mutluluğunu kaybetme.
D-E-F
fasık: Allah’ın emirlerine aykırı davranan, kötü huylu,
kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimse, İslam
dinine inandığını söyleyen fakat kalbiyle inkâr eden
ikiyüzlü, münafık.
ferda-yı mahşer: Mahşerden sonra.
fesat: Karışıklık, bozgunculuk, bir şeyin normal hâlinden ve hedefinden çıkıp yararsız duruma gelmesi.
İnsanlar arasında fitne çıkarıp onların durumunu ve
hayat tarzlarını doğruluktan saptırıp, din ve dünyaya ait çıkarlarını zedeleme. Hak ve adaletin ortadan
kalkmasının bir sonucu olarak insan hayatında kaçınılmaz biçimde ortaya çıkan kargaşa.
fitne: Bozgunculuk, karışıklık, kargaşa, geçimsizlik,
genel güvenliği bozma, bela, felaket, musibet.
I-İ
ibda: Yaratma, yoktan var etme.
ibret: Yanlış davranışların yol açtığı kötü sonuçlardan
ders alma.
iffet: Haramdan uzak durma, kötü söz ve işlerden kaçınma, ölçülü olma, erdemli olma.
iflah: Kötü güç bir durumdan kurtulma, iyi bir duruma gelme.
iftira: Bir kimseye asılsız olarak haksız bir şekilde suç,
günah yahut kusur sayılan bir söz, nitelik veya davranış isnat etme.
ihlâs: Samimiyet, içtenlik, kalbî ve karşılıksız sevgi,
samimi bağlılık. Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetme, insanın bütün davranışlarında, sözlerinde, inançlarında ve ibadetlerinde
G
yalnızca Allah’ın rızasını gözetmesi.
gam: Tasa, kaygı, üzüntü.
itaat: Uyma, dinlenme, söz dinleme, alınan emre
gayb: Gözle görülmeyen, akıl ve duyular yoluyla hak�
- göre hareket etme, saygı gösterme. Allah’ın ve elçisikında bilgi edinilemeyen varlık alanı.
nin ortaya koyduğu emir ve yasaklara uyma.
gıpta: İmrenme, özenme, beğenme, hoşlanma. Kişinin
başkasının elindeki nimetin yok olmasını istemeksizin
K
aynısının kendi elinde de olmasını istemesi.
Kâdir: “Güç, kuvvet ve iktidar sahibi olarak, istediği
gıybet: Dedikodu, çekiştirme, yerme, kötü sözlerle her şeyi bir ilim, hikmet ve ölçü dâhilinde dilediği gibi
anma. Kendimiz hakkında söylendiğinde hoşlanma- yaratması, her şeye gücünün yetmesi.” anlamında Alyacağımız bir şeyi başka birinin arkasından söyleme, lah’ın esmayıhüsnasından biri.
onu küçültücü sözlerle anma.
kafile: Birlikte yolculuk eden topluluk.
kâfir: Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr eden, yaratH
mada, emretmede, isimlerinde ve sıfatlarında Allah’ı
hayâ: Utanma, sıkılma duygusu, edep, ar. Kişinin, Al- tek ve eşsiz kabul etmeyen; yaratıcı olarak Allah’ı kalah’a olan içten sevgi ve saygısından dolayı kötü, çir- bul etse bile onun göndermiş olduğu elçilerin hepsine
kin, ahlak dışı ve günah olan davranışlardan rahatsız ayrı ayrı inanmayan, elçilerin getirmiş olduğu kitapolup onlardan kaçınması.
ları toptan reddeden veya Allah’ın vahiyle bildirdiği
82
hükümlerin bir tanesini dahi inkâr eden.
kahır: Derin üzüntü veya acı, sıkıntı.
kavim: Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan
topluluğu.
kerem: Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet, iyilik, cö�mertlik, eli açıklık, lütuf.
kervan: Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan
yük hayvanı katarı. 2. Toplu olarak birbiri ardınca gelen şeyler.
L
lütuf: Bağış, iyilik etme, yardımda bulunma, nazik ve
merhametli davranma. Kulu, Allah’ın af ve rahmetine
yaklaştıran, günahlara düşmekten uzaklaştıran her
türlü ilahî yardım.
M
maksud: Kasdolunan, istenilen şey, istek, maksad, niyet, murat, varılmak istenen yer.
mutlak: Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız. Kesinlikle.
mükafat: Ödül, sevindirici davranış.
münezzeh: Temiz, uzak.
müntesip: Bir yere, birine bağlanmış olan, ilgisi bulunan, ilgili.
N
nail: Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış.
O-Ö-P-R
riayet etmek: Uymak, boyun eğmek.
man olarak Peygamberi çok kısa bir süre olsa da görmüş, onun sohbetinde bulunmuş ve yine Müslüman
olarak ölmüş kimse.
salih: İyi, hayırlı, faydalı, güzel. Dinin emir ve yasakla��rına uygun hareket eden, sorumluluk bilinci taşıyan,
inancı ile amelleri arasında uygunluk bulunan samimi
mümin.
sima: Yüz, kimse, insan, tip.
sulh: İki kişi veya iki grup arasındaki anlaşmazlığın,
davanın veya savaşın sona ermesi için yapılan
anlaşma, barış.
sur: Kıyametin kopmasını ve kıyamet koptuktan sonra yeniden dirilmeyi duyurmak için İsrafil adlı melek
tarafından üflenilecek olan bir alet.
T-Ü-V
takdir: Beğenme, beğenip belirtme, değer verme, bir
şeyin değerini, önemini, gerekliliğini anlama.
takva: Allah’ı görüyormuşçasına bir bilinç içerisinde
tüm tutum ve davranışlarda Allah’a kulluk bilinciyle
hareket etmek.
tasdik: Doğrulama, gerçekliğini kabul etme, inanma,
iman etme, gönülden bağlanma.
tevhit: Birleme, tek kılma. “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun resulüdür.” anlamına gelen “La
ilahe illallah, Muhammedün resulullah.” cümlesine
kalp ile inanıp dil ile söyleme. Allah’ı zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birleme, tek ve eşsiz olduğuna
inanma, ona hiçbir şeyi şirk koşmadan ibadeti yalnızca Allah için yapma.
timsal: Simge.
vasıf: Nitelik.
Y-Z
S-Ş
sabır: Hoşa gitmeyen olaylar, insanı zorlayan durumlar karşısında ruhsal dengeyi bozmamak için, dünya
ve ahiret yararlarını düşünerek insanın kalbinde yer
tutan sükûnet ve dayanma kuvveti, Allah’a sığınıp güvenerek bela ve felaketlere direnç gösterme.
sahabe: Hz. Peygamber zamanında yaşamış, Müslü-
83
yezdan: Allah.
zulüm: Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykı��rı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, eziyet, cefa.
Allah’a ortak koşma, sapıklık, dalalet, Allah’ın birliğini
inkâr etme, büyük günahlardan birini işleme, günahına tövbe etmeme, Allah’ın vahiyle koyduğu ilke ve
sınırları tanımamadır.
2. ÜNİTE
KAYNAKÇA
Aliyyül Kâri, Fıkh-ı Ekber Şerhi, (trc. Hüseyin S. Erdoğan), Hisar Yayınları, İstanbul, 2010.
Altıkulaç, Tayyar, Tecvîdu’l-Kur’an, DİB, Ankara, 1981.
Altuntaş, Halil-Şahin, Muzaffer, Kur’an-ı Kerim Meali, DİB Yayınları, Ankara, 2006.
Ateş, Süleyman, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yeni Ufuklar Neşriyat, Ankara, 1980.
Beyatlı, Yahya Kemal, Kendi Gökkubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 2007.
Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, İpek Yayınları, İstanbul, 2001.
Buharî, el-Camiu’s-Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usûlü, TDV Yayınları, Ankara, 1991.
Çetin, Abdurrahman, Kur’an Okuma Esasları, Emin Yayınları, Bursa, 2007.
Çelik, Ömer, Hakk’ın Daveti-Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları, İstanbul 2013.
Çollak, Fatih, Asım Kıraatı, Emek Matbaası, İstanbul, 1989.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1998.
Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, Rehber Yayınları, İstanbul, 1990.
Ebu Davud, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul-Tunus, 1992.
Ebu’l-Fidâ, Muhammed İzzet, El-Vesâya’l-Aşera li hıfzı Kitâbillah, Merkezu’l-Arabiyyü’l-Hadis, Kahire, 2005.
Ersoy, M. Akif, Safahat, İnkılap ve Anka Yayınları, İstanbul, 1963.
İbn Kesir, Tefsiru’l-Kurani’l-Azim c. 1 s.42; c.2 s.290
İbn Mâce, Ebû Abdillal Muhammed ibn-i Yezîd, Sünen-i İbn-i Mâce, İstanbul, 1992.
Karaçam, İsmail, Kur’an-ı Kerim’in Okunma Kaideleri ve Faziletleri, İFAV Yayınları, İstanbul, 1984.
Karakılıç, Celaleddin, Tecvid İlmi Kur’an-ı Kerim Okuma Kaideleri, Ankara, 1977.
Kerime, Ebu Zeyd, Ahkâmü’t-Tecvîd, Dâru’l-İman, İskenderiye, 1998.
Komisyon, İmam Hatip Liselerinde Meslek Dersleri Öğretimi Nasıl Olmalı?, DEM Yayınları, İstanbul, 2006.
Komisyon, İmam Hatip ve Anadolu İmam Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretim Programları, MEB,
Ankara, 2008.
Komisyon, Benim Güzel Dinim, Erkam Yayınları, İstanbul, 2010.
Komisyon, Dinî Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları, Ankara, 2006.
Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, MEB Yayınları, Ankara, 2009.
84
Aliyyül Kâri, Fıkh-ı Ekber Şerhi, (trc. Hüseyin S. Erdoğan), Hisar Yayınları, İstanbul, 2010.
Altıkulaç, Tayyar, Tecvîdu’l-Kur’an, DİB, Ankara, 1981.
Altuntaş, Halil-Şahin, Muzaffer, Kur’an-ı Kerim Meali, DİB Yayınları, Ankara, 2006.
Ateş, Süleyman, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yeni Ufuklar Neşriyat, Ankara, 1980.
Beyatlı, Yahya Kemal, Kendi Gökkubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 2007.
Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, İpek Yayınları, İstanbul, 2001.
Buharî, el-Camiu’s-Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usûlü, TDV Yayınları, Ankara, 1991.
Çetin, Abdurrahman, Kur’an Okuma Esasları, Emin Yayınları, Bursa, 2007.
Çelik, Ömer, Hakk’ın Daveti-Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları, İstanbul 2013.
Çollak, Fatih, Asım Kıraatı, Emek Matbaası, İstanbul, 1989.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1998.
Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, Rehber Yayınları, İstanbul, 1990.
Ebu Davud, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul-Tunus, 1992.
Ebu’l-Fidâ, Muhammed İzzet, El-Vesâya’l-Aşera li hıfzı Kitâbillah, Merkezu’l-Arabiyyü’l-Hadis, Kahire, 2005.
Ersoy, M. Akif, Safahat, İnkılap ve Anka Yayınları, İstanbul, 1963.
İbn Kesir, Tefsiru’l-Kurani’l-Azim c. 1 s.42; c.2 s.290
İbn Mâce, Ebû Abdillal Muhammed ibn-i Yezîd, Sünen-i İbn-i Mâce, İstanbul, 1992.
Karaçam, İsmail, Kur’an-ı Kerim’in Okunma Kaideleri ve Faziletleri, İFAV Yayınları, İstanbul, 1984.
Karakılıç, Celaleddin, Tecvid İlmi Kur’an-ı Kerim Okuma Kaideleri, Ankara, 1977.
Kerime, Ebu Zeyd, Ahkâmü’t-Tecvîd, Dâru’l-İman, İskenderiye, 1998.
Komisyon, İmam Hatip Liselerinde Meslek Dersleri Öğretimi Nasıl Olmalı?, DEM Yayınları, İstanbul, 2006.
Komisyon, İmam Hatip ve Anadolu İmam Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretim Programları, MEB,
Ankara, 2008.
Komisyon, Benim Güzel Dinim, Erkam Yayınları, İstanbul, 2010.
Komisyon, Dinî Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları, Ankara, 2006.
Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, MEB Yayınları, Ankara, 2009.
Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, DİB Yayınları, Ankara, 2006.
85
2. ÜNİTE
Komisyon, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, TDV Yayınları, Ankara, 2004.
Komisyon, Şamil İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınları, İstanbul, 2000.
Köksal, M. Asım, Peygamberler Tarihi, TDV Yayınları, Temmuz 2011.
Kutub, Seyyid, es-Sehhâr, A.Cûde, Dînî Hikâyeler (trc. Arif Erkan), Sağlam Yayınevi, İstanbul, 1991.
Malik, İbn Enes, el-Muvatta’, Tunus, 1992.
Mevdudi, Ebu’l-A’la, Tefhimü’l-Kur’an, (trc. Komisyon), İnsan Yayınları, İstanbul, 1991.
Müslim, el-Câmi’u’s-Sahîh, Çağrı Yay., İstanbul-Tunus, 1992.
Nedvî, Ebu’l-Hasen Ali, Kasasu’n-Nebiyyîn li’l-Etfâl, el-Mektebetü’l-Hanîfiyyetü, İstanbul, 2004.
Salman, Faruk-Yılmaz, Nazif-Morgül, Nihat, Tecvîdli Kur’an-ı Kerim Elif-Bâ’sı, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara,
2005.
Sarı, Mehmet Ali, Kur’an Dersleri, Damla Yayınları, İstanbul, 1977.
Sarı, Mehmet Ali, Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Tekniği ve Kuralları, Numune Matbaacılık, İstanbul, 1993.
Sofuoğlu, M. Sahihi Buhari ve Tercümesi, Ötüken Neşriyat, 1. Baskı, 2004.
Tirmizi, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul-Tunus, 1992.
Topbaş, Osman Nuri, Kur’an-ı Kerim’in Işığında Nebîler Silsilesi, Erkam Yayınları, İstanbul, 2006.
Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, TDK yayınları, Ankara, 2005.
Türk Dil Kurumu, Yazım Kılavuzu, TDK yayınları, Ankara, 2012.
Ünlü, Demirhan-Aydoğan, İlyas, Tecvid Bilgisi ve Kur’an-ı Kerim’in Kıraatı, MEB Yayınları, Ankara, 1985.
Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dinî Kur’ân Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, 1997.
Yıldız, Abdullah, Yusuf’un Üç Gömleği, Pınar Yayınları, İstanbul, 2005.
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, Dini Kavarmalar Sözlüğü, https://kurul.diyanet.gov.tr/SoruSor/
DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VIgjJDGsViY.
Bu kitaptaki Kur’an-ı Kerim metinlerinde Dr. Muhammed ABAY tarafından Hâfız Osman hattına uygun olarak
geliştirilen mushaf hattı kullanılmıştır.
86
Download