Oruç tutarken halsiz kalmayın

advertisement
Gıda Yüksek Mühendisi
Süreyya
ÖZEKİN
sö[email protected]
BESİN ÖĞELERİ
YAZI DİZİSİ - 4
VİTAMİNLER – 4
B grubu vitaminleri, B1, B2, B3, B5,
B6 ve B12 olmak üzere 6 farklı vitaminden oluşmaktadır. Tümü suda eriyen özelliğe sahiptir ve vücutta depolanamaz. Fazlası idrar ile atılmaktadır. Sinir sisteminde,
solunum sisteminde, bağışıklık sisteminde
ve sindirim sisteminde görev almaktadırlar.
B1 vitamini, ya da diğer adıyla Tiamin,
şeker hastalığı, doku sertleşmesi, sinirsel
hastalıkların önlenmesinde kullanılmaktadır
ve yaşlı insanların, zihinsel fonksiyonlarını
sürdürebilmesine yardımcı olmaktadır. B1
vitamini kan hücrelerinin oluşumu ve sağlıklı bir dolaşım sistemi için gereklidir. Karbonhidratlardan enerji üretiminde, kalp ve
sindirim sistemi kaslarının korunmasında
rol almaktadır.
B1 vitamini içeren besinler; buğday,
kepek, bira mayası, taze sebze meyve,
koyun eti, sığır eti, balık eti, yumurta, süt
gibi besinlerdir.
B1 vitamini eksikliğinde; iştahsızlık,
huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması görülmektedir.
B2 vitamini, karbonhidrat, protein ve
yağlardan enerji üretimi için gereklidir.
Sinir sistemini düzene sokmaktadır. Solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olmaktadır. Cilt sağlığı, saç, tırnak ve gözler
için önemli bir vitamindir.
B2 vitamini içeren besinler; karaciğer, böbrek, buğday unu, patates, et, süt,
yumurta, peynir, kepek, yeşil sebzeler,
havuç, fındık, yer fıstığı, mercimek gibi
besinlerdir.
B2 vitamini eksikliğinde; deride yaralar,
sinirsel bozukluklar ve gözlerde yanma ve
bulanıklık, parlak ışıklara karşı hassasiyet,
katarakt göz bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Saçların dökülmesi, çocuklarda büyüme yavaşlaması, kilo kaybı, sindirim sorunları da görülen diğer etkiler arasındadır.
B3 vitamini, hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Midede sindirimin temel taşları olan asitlerin üretimini
sağlamaktadır.
B3 vitamini içeren besinler; bira mayası, kepek, yer fıstığı, sakatat, kırmızı et,
balık, buğday, baklagiller, un, yumurta,
süt, limon, kabak, incir, portakal, hurma
gibi besinlerdir.
B3 vitamini eksikliğinde; “pellegra” adı
verilen ve sinir sisteminde fonksiyon bozukluğu, mide bağırsak sistemi bozukluğu,
ishal, zihin bulanıklığı, depresyon ve ağır
dermatit ve çeşitli cilt lezyonlarına neden
olan bir hastalık oluşmaktadır.
B5 vitamini, kolesterol, D vitamini,
kırmızı kan hücreleri ve antikorların üretimi için gereklidir. Mide bağırsak sisteminin
normal çalışmasına yardımcı olmaktadır.
Derinin sağlıklı kalmasını sağlamaktadır.
Doğada bol olduğu için eksikliğine pek
rastlanmamaktadır.
B5 vitamini içeren besinler; karaciğer,
kırmızı et, tavuk, yumurta, ekmek ve sebzelerdir.
B5 vitamini eksikliğinde; nadirende
olsa, sinir harabiyetleri, solunum problemleri, cilt problemleri, artrit, alerji, doğumsal
bozukluklar, zihinsel yorgunluk, baş ağrısı,
uyku bozukluğu, kas spazmları, kramplar
görülebilmektedir.
B6 vitamini; sinir sistemi ve hormonların çalışmasını düzenlemektedir. Vücudun savunmasında antikor ve akyuvar
oluşumunda rol oynamaktadır. Kalıtım
materyalimiz olan DNA nın üretiminde rol
almaktadır.
B6 vitamini içeren besinler; muz, avakado, tavuk eti, patates, ıspanak, bezelye,
bira mayası, havuç, yumurta, balık ve bütün hububatlar sayılabilmektedir.
B6 vitamini eksikliğinde; migren tipi
baş ağrısı, kansızlık, ciltte kuruluk, görme
problemleri, uyuşukluk, adale zayıflığı ve
krampları görülebilmektedir.
B12 vitamini; kırmızı kan hücresi üretimi ve merkezi sinir sisteminin korunmasında görev almaktadır. Normal büyüme ve
gelişmede olumlu rol oynamaktadır. Bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.
B12 vitamini içeren besinler; ana
kaynağı hayvansal gıdalardır ve pek çok
hayvansal gıda bu vitamin bakımından
zengindir. Sütte, yumurta akında, peynirde, balıkta, ette ve karideste bol miktarda,
sebzelerde ise son derece az miktarda bulunmaktadır.
B12 vitamini eksikliğinde; zihinsel ve
sinirsel fonkisyonlar bozulabilmektedir
ve kulak çınlaması, hissizlik gibi belirtiler
görülebilmektedir. Yaşlı insanlarda depresyonun en önemli nedenidir. Uyuşukluk,
unutkanlık, yorgunluk, hafif derecede görülen ve sıklıkla rastlanan B12 eksikliğinin
belirtilerindendir.
Vitaminler olmadan pek çok hayati
fonksiyon yerine getirilemeyeceğinden
vitaminlerin insan sağlığı için önemi tartışılamaz. Vitamin eksikliği yaşamamak,
sağlıklı ve dengeli beslenmek için beslenmemizden vitamin içeren besinleri eksik
etmemeliyiz.
Güvenilir gıda tüketeceğiniz sağlıklı
günler dilerim...
i
S
G YE
YAŞAM
BAŞKE
G
G
3 Haziran 2016 Cuma
Ni
NT
12
A
ZETE
sağlık-güzellik
BASKENT
HAFTALIK EKONOMİK AKTÜEL SİYASİ GAZETE
www.yenibaskentgazetesi.com
Oruç tutarken
halsiz kalmayın
Ramazan ayının sıcak havalara denk gelmesiyle birlikte oruç tutarken yaşanan halsizlik ve yorgunluğun önüne geçmek için uzmanlar doğru beslenmenin önemine vurgu yapıyor. Fazla kiloların
önüne geçebilmek için de Ramazan’da doğru besinleri doğru ölçüde tüketmek şart.
Memorial Antalya Hastanesi
Beslenme ve Diyet Bölümü’nden
Dyt. Berna Ertuğ, Ramazan’da
sağlıklı beslemenin yolunun sahurdan sonra en az üç öğünden
geçtiğini söyledi.
Yeterli ve dengeli beslenmenin Ramazan ayında da sürdürülebilmesi için günün oruç
tutulmayan bölümünde en az üç
öğünü tamamlamak ve sahuru
atlamamak gerektiğinin altını
çizen Dyt. Berna Ertuğ, sahura
kalkılmamasının ya da sadece
su içip yatılmasının zararlı olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi. Berna Ertuğ, “Uzun
saatler süren açlık durumu
metabolizmayı olumsuz etkileyebileceği için, vücudun ihtiyacı
olan karbonhidrat, protein, yağ,
vitamin ve minerallerin alınması
önemlidir. Yeterli miktarda alınan
vitamin ve mineraller, halsizlik ve
yorgunluğu önleyerek, kişiyi gün
boyu zinde tutmaktadır. Bu nedenle
sahura mutlaka kalkılmalı ve sahur
yemeğinde süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi besinlerden oluşan hafif
bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba,
sebze ve zeytinyağlı yemeklerden
oluşan bir öğün tercih edilmelidir”
dedi.
Hurma vitamin deposu
İftarda ve sahur bitimine kadar
B ve C vitamini içeren gıdalar, folik
asit, demir, magnezyum, potasyum,
selenyum, çinko açısından zengin
olan süt ve et ürünleri, turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, kuru
baklagiller ve meyve çeşitlerinden
tüketmek gerektiği bilgisini de
paylaşan Dyt. Berna Ertuğ, iftar
sofralarında özellikle hurmadan
vazgeçilmemesi gerektiğini, lifli bir
meyve olan hurmanın bol miktarda
A ve C vitamini, folik asit, sodyum,
da, iftarda ve iftar sonrası yatana
kadar sıvı tüketimine dikkat edilmelidir. Özellikle bu dönemlerde
yetersiz sıvı almak genelde kabızlık
sorunlarının görülmesini arttırır.
İftarda çay ve kahve tüketildiği için
susama hissi oluşmayabilir. Ancak iftar saatinden sahur bitimine
kadar mutlaka en az 12- 15 bardak
su içilmelidir.”
İftarınızı hafif yapın
potasyum, kalsiyum, magnezyum,
fosfor, demir ve çinko içerdiği için
halsizlik ve yorgunluğun giderilmesinde ve sindirim sistemi rahatsızlıklarının önlenmesinde yardımcı
olduğunu kaydetti.
Su tüketimine dikkat
Ramazan ayı boyunca sağlıklı
ve dengeli beslenme için tüketilen
besinlerin çeşitliliğinin içerdikleri
vitamin, mineral ve miktarlarından
dolayı önemli olduğunu ve tüm
sebze ve meyve gruplarından eşit
miktarlarda öğünlerde alınması
gerektiğine dikkat çeken Ertuğ şöyle devam etti: “İçerdikleri vitamin
ve minareler kabuklarında olduğu
için, kabuklarıyla tüketilebilen
sebze ve meyveler soyulmadan
yenmelidir. Böylelikle Ramazan
ayı boyunca günlük posa alımı
da artacaktır. Ramazan’da hava
sıcaklıklarının yüksek olmasıyla
oruç tutan kişilerde günlük sıvı ihtiyacı daha çok artmaktadır. Susuz
kalmak; kişilerde yorgunluk, deride
kuruma, sıcaklık hissi ve sindirim
sistemi rahatsızlıklarına sebep olur.
Bunun için yatmadan önce, sahur-
İftara peynir, domates, zeytin
gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi
hafif yemeklerle başlanılması
gerektiğini, 10-15 dakika sonra az
yağlı et yemeği, sebze yemeği veya
salatayla devam edilmesinin önemli
olduğunu vurgulayan Berna Ertuğ,
beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar
yerine; enerji veren ancak kan şekerini dengeli bir biçimde yükselten
besinlerden bulgur pilavı, kepekli
ekmek veya kepekli makarna tercih
edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Diyetisyen Ertuğ, beslenme
düzenindeki değişikliklere bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek
için yemeklerde kurubaklagiller,
kepekli tahıllar, sebzeler gibi lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde
de taze ve kuru meyveler, ceviz,
fındık, badem gibi kuru yemişler
tercih edilebileceği bilgisini verdi.
Dyt. Berna Ertuğ, hazımsızlık
ve gaz şikayetlerinin önlenebilmesi için ise tavsiyelerini şu şekilde
sıraladı: “İftar vaktinde aşırı yemek
yemeyin, Öğününüzü 2-3 öğüne
bölerek tüketin. Çok sıcak ve soğuk
besin tüketiminden kaçının, besinleri yavaş yemeğe ve iyi çiğnemeye
dikkat edin. Yemek sırasında asitli
içecek tüketmeyin. Yemekle birlikte su tüketin. İftardan 45 dakika
sonra, 30 dakika ile 1 saat arasında
egzersiz yapın”
Gece sık
uyanmanın
NEDENLERİ
Çağımızın önemli sorunlarından biri olan uykusuzluğun bir çok
sebebi var. Bir çok insan uykusuz
kalmanın bir sağlık sorununu işaret ettiğini düşünmez; ancak sosyal
yaşantılarında sürekli yorgunluk
çeken insanların bir çoğu uykusuzluğunun sebebini de tam olarak bilmediğinden bir çözüm bulamıyor.
Psikiyatrist/Psikoterapist Yrd.Doç.
Dr.Rıdvan Üney, gece sık uyananları uyardı. Uykusuzluğun nedenlerini sıralayan Üney, “Uyku insan
ömrünün en az 1/3’ünü oluşturur.
İnsanların dinlenme gerekliliği
nedeniyle günün uygun zamanını uykuda geçirirler. Sağlıklı bir
uyku, bizi ertesi günün yoğunluğuna karşı dayanıklı kılar. Enerjik
olmamızı sağlar” diye konuşarak
uykuya dalma sorunu, erken
uyanma, geç uyanma gibi gece
uyanmalarının da önemli bir sorun
olduğunu belirtti. Psikiyatrist/
Psikoterepist Yrd.Doç.Dr.Rıdvan
Üney, gece sık uyanmanın 20 nedenini şöyle sıraladı:
mYatağın konforsuzluğu: Konforsuz ve bedeni rahatsız eden aşırı
sert veya aşırı yumuşak yataklar;
kişinin kas ev iskelet sistemini bozarak, sık uyanma nedeni olabilir.
mFarklı bir yerde uyumak:
Alışkın olduğunuz yer dışında
farklı bir ortamda, gürültülü ya da
aşırı sessiz bir ortamda uyumak
sık uyanmanıza sebep olabilir.
Anacak kişi belirli bir süre sonra
bu rahatsız edici nedenleri duymaz
ve çoğunlukla uyanmaz. Örneğin
demiryoluna, havaalanına ya da
anayola yakın evlerde uyumak.
mFazla yemek yedikten sonra uyumak: Ağır ve fazla yemek
yemek ya da geç saatte yenilen
yemekten hemen sonra uyumak,
kişinin gece uyanmasına neden
olabilir.
mÇok sıcak: Aşırı sıcak havalar
veya kışın çok sıcak bir ortamda uyumak uykunuzu bozabilir.
Genelde sabaha karşı saat 3.00 gibi
vücut kendi sıcaklığını düşürerek
enerji harcamasını azaltmaya
çalışır. Ancak ortam fazla sıcaksa
kişi uyanır.
mHuzursuz bacak sendromu:
Bazen ilaçlar nedeniyle bazen ise
nedensiz ortaya çıkan huzursuz
bacak sendromunda, kişi bacağını
rahatsız ve huzursuz hisseder ve
bu nedenle sık uyanır.
mJet lag: Uzun uçak seyahatleri
sonucunda kişinin gece gündüz
kavramı karışabilir. Özellikle saat
farkının çok olduğu ülkelere gidişte kişi birkaç gün oranın saatine
göre değil, geldiği ülkenin saatine
göre uyanır.
mUyku apnesi: Burun ya da ağız
solunumunun 10-40 saniye durmasıdır. Ancak karın kası hareketleri
devam eder ve hasta nefes alıyormuş gibi görünür. Kişi gecede 300
kez bu durumu yaşayabilir. Bu
durum da sık uyanmaya neden
olabilir.
mKan şekerinin düşmesi: Kullanılan ilaçlar ya da şeker hastalığı
nedeniyle gece uykuda kan şekeri
düşebilir. Bu da sık uyanma sebebi
olabilir.
Sigarada
düz ambaja
hazır olun
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi Sekreterliği, 31 Mayıs
Dünya Sigarasızlık Günü kapsamında oluşturduğu bu yılki
temasında tütün ürünlerinin
düz (standardize) paketleme için
ülkelere “Hazır olun!” çağrısında
bulundu.
Düz paketleme uygulamasıyla; marka isminin standart font
ve renkte yer aldığı, düz renkli
bu paketlerde tek çarpıcı iletişim unsurunun büyük boyutlu
resimli sağlık uyarıları olması
hedefleniyor. Ayrıca uygulamayla birlikte sigara şirketlerinin ve
markalarının logoları dahil, her
türlü tasarım unsurunun paket
üzerinden kaldırılması hedefleniyor.
Türkiye Sigarayla Savaş Derneği (TSSD) Genel Başkanı Dr.
Mustafa AYDIN, ülkemizde kanser hastalığının ve bundan kaynaklı ölümlerin giderek arttığını
ve bunun asıl nedeninin sigara
olduğuna vurgu yaptı. Dr. Aydın
sigara paketleri ile yeni tip uygulamaya geçilmesinin gerekliliğinin altını çizerek “Avustralya ve
İrlanda gibi sağlık uyarılarının
ve fotoğrafların yer aldığı tek tip
paket uygulamasına geçmeliyiz,
bu uygulamaya geçene kadar
da sigara paketleri ambalajları
görünmeyecek şekilde tezgah
altına girmelidir” dedi.
Demir eksikliğinin
habercisi: Göz altı
morlukları
Göz altı morlukları ya da diğer adıyla göz altı halkaları, genetik ve yapısal
olarak göz kapağı derisinde pigmentasyon artışına bağlı olarak meydana
gelebilir ya da uykusuzluk, düzensiz
yaşam biçimi, alkol, sigara kullanımı
gibi nedenlerle göz çevresindeki venöz
dolaşımın yavaşlamasına bağlı olarak
oluşabilir. Bu konularda uyarılarda
bulunan Göz Hastalıkları Uzmanı
Op.Dr.Şeyda Atabay, “Atopik ve diğer
bazı egzemalar da göz altlarında koyu
halkalara neden olabilmekte. Demir
eksikliği anemisi, bazı karaciğer ve böbrek rahatsızlıkları da gözaltı morlukları oluşumuna sebep olur. Derimizin
dermis tabakası 0.3-0.4 mm kalınlığındadır, ancak göz altındaki deride kalınlık
zaman içinde dış ve iç etkenlere bağlı
olarak 0.1-0.2 mm’ ye kadar iner. İncelmiş olan gözaltı kapağı derisi şeffaflaşarak alttaki damarların daha belirgin
hale gelmesine neden olur. Bu damarlar gözaltlarında mavi-mor halka tarzı
bir görünümü ortaya çıkarır” dedi.
Göz altı çöküklüğünün genelde
genetik ve yapısal özelliklere bağlı
olarak veya çevresel koşulların etkisiyle olabildiği gibi, kilo kaybı ve yaşın
ilerlemesi nedeniyle bölgesel atrofik
alanlar neticesinde görülebildiğini anlatan Op.Dr.Şeyda Atabay, “Hastalarda
morluğun bir şekilde kozmetik kapatıcılarla kapatılsa da çöküklüğün saklanamadığı konusunda şiddetli şikayetler
oluşturabilir.
Sosyal hayatımızda, özellikle ikili
ilişkilerimizde en fazla iletişime geçtiğimiz bölge göz çevresidir. Yorgunluğumuzu veya dinginliğimizi yansıtır.
Yaşla, metabolizmayla, çevreyle ve
beslenmeyle bünyemizde olan değişikliklerin en çok dışa vurduğu bölgedir.
Göz ve göz çevresi kişinin yaşını, sağlığını ve psikolojik durumunu etrafına en
belirgin yansıttığı, konuşma esnasında
ifadeyi tamamlayan alanlardır” dedi.
İlaç bazen kutuda
durduğu gibi
durmuyor
(İHA) - Alerji ve Göğüs Hastalık
Uzmanı Prof. Dr. Ali Kutlu, ilaç alerjisinin alerjik hastalıklar içerisinde en
korkulan ve bazen ölümle sonuçlan bir
tür olduğunu belirterek vatandaşları
uyardı. Halk arasında her türlü ilaca
bağlı yan etkilerin ilaç alerjisi sanılmasına rağmen gerçek anlamda ilaç
alerjilerinin bu reaksiyonların ancak
yüzde 5-10’unu oluşturduğunu kaydeden Medical Park Ordu Hastanesi
Alerji ve Göğüs Hastalık Uzmanı Prof.
Dr. Ali Kutlu, “En sık antibiyotikler
ve ağrı kesici ilaçlara karşı alerjik
reaksiyonlar görülmekle birlikte
bitkisel ilaçlarda dahil olmak üzere
bütün ilaçlar alerjik reaksiyonlara yol
açabilir” dedi.
ALERJİ RİSKİ
Prof. Dr. Ali Kutlu, şu bilgileri verdi: “İlaç alerjileri genç-orta yaş grubu
ve kadınlarda daha sık görülür. Bazı
ilaç alerjileri için ailevi yatkınlık söz
konusudur. Bir kişinin alerjik altyapıya sahip olması ilaç alerjisine yatkın
olduğu anlamına gelmez. Fakat bu
kişilerde alerjik reaksiyonlar ortaya
çıktığında daha şiddetli olmaktadır.
Alerjik hastalıklarda genellikle bir
duyarlanma süresi mevcuttur. Bu süre
ortalama 1 haftadan uzundur. Yani
bir kişide gerçek anlamda ilaç alerjisi
oluşması için kişinin daha önce bu
ilacı kullanmış olması gerekir. Her
zaman geçmişte kullandığımız ilaçları hatırlayamayabilir ya da benzer
kimyasal yapıya sahip farklı ilaçları
kullanmış olabiliriz. Bir kişi yıllar
boyunca hiç bir sıkıntı yaşamadan kullandığı bir ilaca karşı şiddetli alerjik
reaksiyon yaşayabilir.
Download