dergı si

advertisement
.
DİYANET
İŞLERI BAŞKANLIGI
DERGI Sİ
DİNİ,
2. Cilt
AHLAKI, EDEBİ, MESLEKI AYLIK DERGi
Mart- Nisan 1963
3 - 4.
Sayı
CEZAİR KEÇVA CAMİİNİN l'tftJSLÜMANLARA İADESi OLAYlNİN
BIRİSTİYAN ALEMiNDEKi AKİSLERİ .
Terceme eden: Nafiz
DANIŞMAN
[Dergimizin bundan öneeki sayısının son sahifesinde, Cezair şehrinin piskoposu
Monsenyör Düval'in, vaktiyle kiliseye tahvil edilen «Keçva» Camiini İslam cemaatine iade ettiğini; ve Cezair'in !.stiklal günü olan ı Kasımda, camlin ibadete hazır olması için sarfedilen ciddi gayret ve faaliyeti anlatan kısa yazıyı tercüme etmiştik.
Bazı mutaassıp
hareketini
hoş
sömürgecilerin, Fransız piskoposu Düval'in pek yerinde olan bu
görmeyip onu aca. acı tenkid ettiklerini söylemeye hacet yok.
Bugün de, İsViçre'nin Cenevre şehrinde çıkan Lö Kuryer (Le Courrier) gazetesinin bu konuyla ilgili yazısından önemli bulduğumuz parçaları okuyucularımıza tercüme ediyoruz.]
CEZAYiR ŞERRİNİN BÜYUx KİLİSESiNDE OLUP BiTENLER
Ne haldir? Naltusu (Kilisenin çanını) yuvasından koparan işçilerin çekiç darbelerini duyduğumuz için mi? Yok~ kilisenin örta yerine yığılmış bulunan heykellerin feci sıynklarını müşahede ettiğiıniz için. mi? Ki bunlardan Aziz Petres'un
heykeli, bir cüzzamlı manzarası arzediyordu; Aziz, Yusuf ile Azize Tereza'nın; ve
Yavru İsa'nın heykelleri birer taş yığını halinde idi. (Bu sebepler yüzünden mi) kilisenin üzerine çöken kasırgalı semanın kara bulutları altında, yüreklerimizden koparak ağızlarıımza gelen «maktul» kelimesini fısıldamağa başladık? Ve İsa'nın Golgat dağında, Allaha yönelerek «Niçin beni bıraktın ?» şeklindeki acı feryadını duyar
gibi olduk. Bununla beraber, Müslüınanlarca hürmet edilen Meryem Ananın ild heykeli, kendi yuvalarında duruyordu. Maslub İsa'nın (2); tabii büyüklükteki heyk·eline
de dokunulmamıştı. Ne var ki yüksekteld haç, aşağı indiTilmiş ve yerdeki parçalanmış heykellerin arasına atılmıştı. Salibin bir kolu, zemine dayalı duruyordu.
Müslümanlar bu kiliseyi çoktan istiyorlardı.
ilk gelen Fransız askerleri, Hasan Paşa'mn ı 794'de «Keçi Ova»
bir camii buldular. Paşa, bu c:amii, yıktırdığı dalıa ufak bir
mescidin yerine yaptırmıştı. Eski belgelere göre «Keçva» kelimesinin aslı, Türkçe
olup manası «Keçiler Yaylasu dır. Bu yerde kaynayan zengin bir pınar, havalinin
çobanlarını kendisine çektiği için bu isimle yM edilmiş...
Buraya
ı830'da
adı altında yaptırdigt
camiinin
yüzö1çümü (23,50 - ı8,76) metre idi. Fransızlar ona «KabartCamib adım verdiler. Onu Müslümanlardan, Cezair şehrinin askeri valisi Dük dö Revigo almıştı. Bu münasebetle şehrin büyük müftüsü, Fransız hakimine
şu mektubu yazmış: cCamii:ı:niZin sahibi deği§meyecek amma mezhebi değişmiş olacaktır. Siz, bu camii bizden gasbedebilirsiniz. Faltat onu bizden isternek nezaketinde
bulundunuz».
Keçva
malı Yazılar
Bununla beraber, !slam cemaati camü teslim etmek istemeyip direndi. Dolayı­
siyle camiin altında (gasıpların öldürdükleri) birçok §ehidin yattığı rivayet edilir.
(ı)
Dergimizin geçen sayısının son salLifesinde «Keçvan» adiyle tanltılan eski
camiin asıl adı cKeçva.> olup «Keçi Ova» terkibinin kısaltılmış bir şeklidir.
(2) M:!İşebbeh lsa'nın maslub cisml kastedilmektedir.
54
Bu rivayet halihazırda tazelermuş Jlup, Müslümanları heyecana düşürmüş bulunmaktadır. Oysa ki bu rivayet bir efsaneden başka bir şey değildir (3). Biz, canilin bodrumunda, Cezair şehrinin ilk iki piskoposundan ancak Monsenyör Düpüş (Dupuch)
ile Monsenyör Düser (Duserre)'in tabut sandukalarından başkalarını görmedik. Eski
camiin yerine 1844'den itibaren inşa edilmeğe başlanan kilisenin temelillde, bu iki
muhterem şahsiyetin cesetlerinden başkalarının bulunmadığma inanmak gerektir.
Oniki yıl müddet! e ( 4) hıristiyanların burada i cra ettikleri ayinlere bazı yahudiler ve Araplar da iştirak ederdi. Nihayet 1842 yılımn Noel gecesinde, camii kilise··
ye çevirme töreninde, mabedin bir köşesine, gelişigüzel kurulan bir sunak (5) ile bir
batma(6) mn etrafında (her dinden) karmakarışık bir cemaat toplanmıştı. Bu sıra­
da milırabın içinde yazılı Kur'an ayetlerinin mealen Fransızcaya tercümesi halk arasmda heyecan uyandırdı. Bu ayetlerde, Allah'ın Meryem'e, bir melek vasıtasiyle, İsa'­
nın annesi olacağını müjdelemekte; ve Meryem'in «Böyle bir şey nasıl olur?» demesi üzerine, melek tarafından kendisine: ««Allah'ın emir ve iradesiyle olur» denmektedir (7).
Bundan sonra makalenin yazarı Klod Arje (Claude Arget) kilisenin minıari tarbahseder ve Kahire camilerini andırdığım söyler. Kilisenin bulunduğu «Marine» Fransız mahallesi sakinlerinin çok azalmış olmaları; eski ibadet evlerinin eski
sahiplerine iade edilmek şartı; hele kilisenin Müslümaniann çokluk oldukları Kasaba
tepesinin eteğinde bulunması dolayısiyle Keçva (veya Keçi Ova) mabedinin İslam
cemaatine iadesi meselesi, Fransız ve Cezayir makamları arasında müzakere konusu
olduğu sırada, galeyan halindeki İslam cemaatinin, mabedi işgal ettiğini (muharrir)
anlatmaktadır. Hatta binamu kubbesi üzerindeki Fransız bayrağını indirmeye kalkışan bir !slam gee'leinin kubbeden kayması üzerine, orada bulunan bir Fransız zabitinin bayrağı, kendi eliyle yerinden söküp indirdiğini söyler.
zından
Bu münasebetle yazar, halkın içinde kabaran hürriyet duygularının tesiri altın­
da, hıristiyanlarca kutsal sayılan. bazı eşyanın zedelenmiş olmasından şikayet etmekte; ve ilerde başka kiliselerde dahi, vukuu muhtemel görülen tecavüzterin önlenmesi için, sorumlu Cezayir makamlarının dikkatini çekmekte ve onları gereken tertibatın alınmasına davet etmektedir.
(3) Bu sö~ ile muharrir, camü teslim etmek istemiyen Müslüman halkı, Franordusunun 1842'de şehid etmediğini söylemek istiyor. Halbuki Fransızlar bu medeniyet asrının ortasında bile hakkını arayan yarım milyon Cezayirliyi şehid ettiler.
{4) 1830'dan 1842'ye kadar.
(5) Gayrimüslim milletierin mabedierinde adak kurbanı ve benzeri şeylerin sunulduğu yer.
(6) Ahırlarda hayvanıara verilen saman veya arpanın konulduğu yemlik veya.
tekne.
(7) Meryem suresinin ayetıeril'lden.
sız
55
Download