İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları Temmuz 2015 1 www.ife.org.tr

advertisement
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
ARAP BAHARI VE SURİYE İÇ ÇATIŞMASI
Abdurrahim El Sarraj - Cihan Taşgın
1.
1.1
ARAP BAHARI VE SURİYE SÜRECİNİN TARİHSEL BOYUTU
Arap Baharı’nın Başlangıcı
2010 yılı Ekim ayında içerisinde bulunduğu ekonomik kriz sonucunda isyan eden
ve Tunus’ta kendini yakarak hükümeti protesto eden meyve satıcısı Muhammed
Bouazizzi Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin ilk fitilini ateşlemiş oldu. Birkaç ay
içerisinde bu dalga despot yönetimler altındaki Tunus, Mısır ve Libya’ya yayıldı.
Protestolar bölgeyi adeta kuşatma altına alarak uluslararası kamuoyunda da geniş yankı
uyandırdı. O günden sonra istikrarlı otoriter rejimlerdeki çalkantılar arttı ve
demokratikleşme isteklerinin halk nezdinde uyandırdığı yankı güçlü otokrasi gözüken
tüm bölge rejimleri üzerinde bir tehdit unsuru haline geldi.
Bouazizzi’nin bireysel tepkisini takip eden günlerde, protestolar artarak devam etti.
Zamanla protestoculara müdahale sertleşti ve güvenlik güçleri tarafından bazı
protestocular öldürüldü. Daha sonra protestolarda şehit olanlar için yas mitingleri
düzenlenmeye başladı. Gösterilerin başlarında yankı uyandıran haberler yapan ve halkı
mobilize eden Arap televizyon Kanalı Al Jazeera, Arap Bahar’ının başlangıcında halkı
bilgilendirme ve yayınladığı bireysel ya da kitlesel protesto videoları ile etki etme
konusunda önemli rol oynadı. Protestolar çok kısa bir sürede Tunus’un başkentine
yayıldı. Daha sonraki haftalarda adeta bir domino etkisi ile gösteriler komşu ülkelere
sıçradı. Libya’nın belli noktalarındaki protestolar çatışmalara dönüşmeye başladı.
Toplumun her kesiminden insanlar Arap Baharı sürecinde sokak gösterilerine katıldı.
Bunların da içinde genç, yaşlı, kadın, erkek, Müslüman, Hıristiyan ve farklı dinsel,
mezhepsel gruplar aynı meydanlarda demokrasi talepleri için bir araya geldi.
Protestoların uyandırdığı yankı önce Tunus sonra da Mısır olmak üzere birkaç ay
içerisinde en sağlam otokratik rejim olarak gözüken Zeynel Abidin Bin Ali’nin 14 Ocak
2011 tarihinde ve Hüsnü Mübarek’in 11 Şubat 2011 tarihinde devrilmesine etki etti.
2011’in başlarından itibaren birçok Arap ülkesinden protesto gösteriler başladı ve adeta
bir domino etkisi oluşturan gösteriler bölgeyi tamamen sardı. Toplumun tüm kesimlerini
saran dayanışma içinde, yanı sıra hareketin kendiliğinden ve büyük ölçüde lidersiz doğası
başlangıçta rejimlere kolay bastırılabilecek gibi gözükmüş olsa da onları zayıflattı ve
protestoları bastırma stratejilerin değiştirmek zorunda kaldılar. Özellikle Mısır’da
ordunun protestocu halk yanında yer alması rejimin gösterileri bastırmak için çeşitli
şiddet yoluna başvurmasına neden oldu. Develi baltacılar ve kimi saldırgan gruplar
göstericilerle çatışmaya girdi. Bu yaşananlardan sonra Mısır, Tunus, Yemen ve Libya’da
gerçek manada ne oldu ve halen Suriye’de neler oluyor diye derinlemesine bir sorgulama
1
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
ve araştırma gerekmektedir. Arap Baharı olarak adlandırdığımız süreç 21.yy’ın ikinci 10
yıllık bölümüne Arap dünyası tarihi açısından damga vurmuştur.
Suriye’de yaşanan sürece kadar Libya dışında yoğun çatışma ve şiddet unsurları
yokken, Suriye ayaklanması bölge dengelerini tamamen değiştirmiş ve beklentilerin
aksine çok daha uzun bir sürecin başlangıcı olmuştur. Suriye konusunda kendi iç
dengelerinde de şaşırtıcı unsurlar ve eklemlenmeleri de barındıran bir süreç yaşandı.
Suriye rejimi diğer ülkelerde ki gibi mevcudiyetini koruma yolunda yalnız olmaması ve
iç siyasette kendini popüler ve meşru kılan veyahut kılacak olan unsurları elinde
bulundurması neticesinde protestoların yoğun bir çatışma alanına evrilmesinde önemli
etken olmuştur. Dış aktörlerin devreye girmesi ve bu aktörlerin aktif bir şekilde Suriye
politikalarında rol oynaması sürecin bugünkü noktaya gelmesinde başat rol oynamıştır.
Gösteriler hızlı bir şekilde genişlemesine rağmen Mısır ve Tunus gibi kısa zamanda
büyümedi [1]. Suriye ayaklanması Bahreyn'de olduğu gibi, Libya gibi, bir mezhep ilişki
içinde aynı zamanda çok şiddetli bir iç savaşın içine haline geldi ve toplumsal huzur
kalmadı.
Suriye meselesi devrim için ideal bir davaydı. İngiliz gazeteci Alan George; mevcut
ekonomik politik başarısızlıklar devam ederken “ne ekmek ne de özgürlük” söyleminin
bir şey sağlamayacağını söylemiştir. Suriye’deki bozuk ekonomik koşullar, zengin ve
fakir arasındaki büyük eşitsizlik ve yoksulluk sınırının altında yaşayan insanların oranı
%30’du. %50 üzerinde kaçak yapılaşma ve ülkenin birçok kesiminde yoksulluk had
safhada yaşanmaktaydı [2]. Suriye de dahil olmak üzere birçok Arap rejiminde Tunus,
Mısır, Libya, ve Yemen’de yükselerek artan bu protesto ortamının ekonomik yapıdaki
bozulma, işsizlik oranlarının artışı ve işlerini kaybeden insanların çokluğundan dolayı
olduğuna dair yanlış anlamalar olmuştu. Oluşan koşullar rejimleri temel gıda
sübvansiyonlarını artırma, kamu sektöründe çalışanlar için sınırlı gelir artışları verilmesi
ve benzeri olmak üzere bazı geçici önlemlerle sistemi koruma çabasına gittiler. Böylelikle
protestoları bitirme yönünde kalıcı bir çözüm bulacakları inancına sahiptiler. Örneğin
Cezayir bu yolla Arap Baharı sürecinde protestoları çok daha kısa sürede bitirmiş ve bu
süreçten en az etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Ancak rejimlerin bu düşüncesinin
aksine bu insan onurunun var olma çabası ile ilgili bir devrimdi. Tunus, Mısır, Suriye ve
Libya’da halk uzun yıllardır polis ve güvenlik güçlerinin baskısı altında, çoğunluğu siyasi
suçlu insanların tutuklanarak işkence ve şiddet gördüğü, şeffaflığın ve demokrasinin
olmadığı rejimlerdi.
Totaliter rejimler ne insan onurunu anlamadı ne de halk onları devirene kadar bu
gücü keşfedebildi [3]. Geçtiğimiz 42 yıl içerisinde belirtilen faktörlere ek olarak
Suriye’de Aleviler azınlığı oluşturmalarına rağmen -ki bu oran %12 olarak
söylenmektedir- 1970’te Hafız Esad’ın iktidarı ele geçirmesi ile birlikte devlet sisteminin
merkezine oturmuş ve bugüne kadar gidererek gücünü artırarak kendi “devrilmez”
rejimini oturtmuştur. Normal şartlarda azınlık bir nüfusun devlet sistemi içerisinde
2
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
yönetim hakkına sahip olmasını çoğulcu demokrasi ile özdeşleştirebilecekken Suriye’de
çoğulcu nüfus bunu kendi siyasal tahakkümüne çevirerek çoğunluk üzerinde bir baskı
rejimi ile iktidarının meşruiyetini sağlamıştır. Bu durumu Saddam Hüseyin rejimindeki
Irak’ta da Sünni nüfusun Şii nüfus üzerindeki etkinliği ile de gördük. Bu sistem anlayışı
ülkedeki başta çoğunluğu elinde bulunduran Sünniler olmak üzerek Hristiyanlar
tarafından da daima sağlıksız rejim söylemleri ile dile getirilmiş ancak yönetimde kimi
zaman farklı etnik ve mezhepsel gruplara verilen bakanlık ve vekillik görevleri ile denge
sağlanmaya çalışılmıştır. Hatta protestoların başlarında Beşar Esad kabineyi revize
ederek bu protestoları yatıştırabileceğini düşünmüş ancak bunda başarılı olamamıştır [4].
Yıllardır süregelen Alevi nüfusun sistemdeki etkinliği öyle bir hal almıştır ki, kendileri
istese dahi onları sistemin sirayet edilen alanından ayırmak çok zor bir süreç haline
gelmiştir [5]. Mart 2011’e geldiğimizde ise Esad ailesinin Suriye üzerindeki etkinliğinin
sonuna geldiğinin işaretleri verilmeye başlanmıştı.
1.2
Suriye İç Savaşı’nın Tırmanışı
Arap baharı devrimlerinin gelişi birlikte özellikle Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de
yaşanan süreç Suriye’de de sosyal medyada aktif olanlar tarafından bu yakından takip
edilmekteydi [6]. İlk olaylar 2011 yılının ilk aylarında küçük protestolar olarak başlamıştı
ancak bu zamanla sivil bir ayaklanmaya evrildi. Esad rejimine karşı ilk genel protesto 5
Şubat 2011 tarihinde “Öfke Günü” adında ve internette Facebook üzerindeki bir çağrı ile
koordine bir şekilde gerçekleşti [7]. 27 Şubat 2011’de Dera’da 15 çocuk ve öğretmenleri
ile birlikte Esad karşıtı ve Tunus ve Mısır’daki gösterileri destekleyen grafitiler yaptıkları
için güvelik güçleri tarafından tutuklandı. Ailelerin birçok girişimine rağmen çocuklar
serbest bırakılmadı.
18 Mart günü halk çocukların serbest bırakılması, rejimin devrilmesi, valinin
istifasını talep etmek üzere Haysiyet Cuması adı altında miting düzenledi. 20 Mart günü
ise hem bu olayı protesto etmek hem de birkaç gün önceki gösterilerde öldürülen
protestocuları anmak için Dera’da bir toplantı düzenlendi [8]. Protestolar 21 Mart günü
Dera’nın köyleri olan Jasim, Nava ve Seyh Maskin’e yayıldı ve ordu zırhlı araçlar ve
tanklarla şehrine etrafını sardı. Birçok iletişim aracı askıya alındı. Dera'da protestocular
Baas Partisi ve diğer hükümet binalarının merkezini yaktı. 24 Mart’ta yaklaşık 20.000
kişi 6 protestocunun Güney Şehir Mezarlığı'na cenaze alayına katıldı ve böylece bu
olaydan sonra çatışmalar tırmandı. Daha sonraki günlerde yasal aktivistler ve kimi görgü
tanıkları Haysiyet Cuması gösterilerinde 150’den fazla kişinin öldürüldüğünü bildirdi.
Gerilimin tırmanması ile şehirde hayat durdu hatta güvenlik güçleri ortadan yok oldu ve
yalnızca birkaç eczane açıldı [9]. Barışçıl gösteriler toplumsal bir güç haline gelmişti.
Böylece halk kendi gücünü ve etkisini keşfetmiş oldu. Bu da insani maliyetine rağmen
zamanla bu gösterilerin artmasını sağladı. Fakat bu diğer taraftan da güvenlik güçlerini
protestoları hedef almaya, sorumsuzca, hesap vermeden halkı “öldürmeye” itti. Rejim
3
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
mümkün olduğu şekilde gösterilerin bastırılmasını isterken gösteriler Suriye’nin
tamamını sardı ve gün geçtikçe gösterici sayısı arttı. 4 Nisan 2011’de Şam’ın güneyindeki
Duma kasabasında 50 bine yakın Suriyeli daha önceki gösterilerde öldürülen 8 vatandaş
için yapılan cenaze törenine katıldı. Güvenlik güçleri protestoculara ateş açtı.
9 Nisan’da Dera’da Omari Camii’nde önceki gün şehit edilenler için bir gösteri
düzenledi ve yüz binden fazla kişi bu cenazeye katılarak “özgürlük” sloganları attılar. En
büyük cenaze törenlerinden biri de Izra kentinde gerçekleşti. Bu törende Duma ve
Dera’da yaşanan olaylar ve Esad rejimi protesto edildi. Güvenlik güçleri göstericilere
yine ateşle karşılık verdi [10]. Rejimin bu tavrı ile ilgili İngiliz Dışişleri Bakanı William
Hague; göstericilerin öldürülmesinin kabul edilemez olduğunu ve otoritenin insanların
barışçıl gösterilerine karşı saygılı olması gerektiğini söyledi [11].
25 Nisan Pazartesi günü tanklar ve zırhlı araçlarla desteklenen Suriye ordusu
Dera’yı bastılar. Suriye ordusu evlerde ve mahallelerde tanklar üzerine monte edilmiş
makineli tüfeklerle gelişigüzel ateş etmeye başladı ve şehirde elektrik ve teflon hatları
tamamen kesildi [12]. 9 Mayıs 2011 tarihinde, ordu tankları Humus’ta üç büyük
mahalleye otomatik silah ve bombalarla baskın düzenledi ve Rastan şehrini kuşattı.
Protestoların başından beri ilk kez şehir merkezinde böyle bir durum yaşandı. En gayri
ahlaki olaylardan biri de 13 yaşındaki Hamza Al-Hatib’in tutuklanmasıydı. Hamza AlHatib tutuklu olduğu süreçte gördüğü işkenceler sonrası öldü ve Suriye devriminin
sembolü haline geldi [13]. Hamza sağ omzundan, sol bacağından ve çenesinde bir mermi
yarası vardı ayrıca boynu kırılmıştı ve vücudundan birçok yeri sakatlanmış ve
parçalanmıştı [14]. Hamza’nın ölümü yerel ve uluslararası kamuoyunda büyük yankı
uyandırdı. Hem Suriye’nin hem de dünyanın birçok yerinde gösteriler düzenlendi.
Amerikan dış işleri bakanı Hillary Clinton ise bu konuyla ilgili “Söyleyebileceğim tek şey
bu ölümün boşuna olmadığıdır.” dedi [15].
3 Temmuz’da Esad rejim güçleri Hama şehrinin girişine tankları yerleştirdi. 1
Haziran 2011’de ise Hama’da 1 milyondan fazla insanın katıldığı bir gösteri düzenlendi
bu protestoların başlangıcından beri gerçekleştirilmiş en büyük gösteri idi. Amerikan Şam
Büyükelçisi Robert Ford yaklaşık 450 bin kişinin katıldığı söylenen gösterilerin ardından
Haziran 2011’de Hama’yı ziyaret etti. Aynı şekilde, Humus’ta yüz bin ve Deyruzur’da
60 bin kişinin katıldığı gösteriler düzenlendi [16]. Amerikan büyükelçisinin bu ziyareti
Suriye rejimi tarafından provakatif olarak tanımlandı [17]. Barışçıl gösteriler kısa
zamanda büyük kalabalıklar halinde Suriye’nin büyük kentleri Hama, Latakya, Dera ve
Humus’ta ve Şam’ın yakın bölgelerinde yayıldı. Aynı zamanda gösterilerde keyfi
tutuklamalarda yayıldı. Tutuklanan binlerce insan toplu gözaltı kamplarına yerleştirildi.
4 Haziran 2011’de İdlib Valiliği’nin Türkiye sınırına yakın bir şehir olan Cisr Kül-Şugur
şehrinde kızgın protestocular bir cenaze töreninde güvenlik güçlerinin ateş açmasını
protesto etmek amacıyla bir binayı ateşe verdi. Sekiz güvenlik görevlisinin öldürüldüğü
4
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
saldırı sonucu göstericiler polis merkezini ele geçirdi. Göstericiler ile güvenlik güçleri
arasındaki çatışmalar sonraki günlerde de devam etti.
Rejim güçleri kentin çevresinde onlarca kişiyi gözaltına aldı ve İdlib kırsalında
Kafar Ruma yönünde yaklaşık yüz tank ve personel taşıyıcılar gönderdi. 4 Temmuz günü
asker otuz otobüsle Hama’ya girdi ve gelişigüzel ateş ederek evleri basıp keyfi
tutuklamalar yapmaya başladı. Bu tarihten itibaren Esad rejimi devrimi bastırmak için
Suriye ordusunun tüm gücünü kullanmaya karar verdi ve sonunda uzun menzilli Scud
füzelerinin kullanımına başvurmadan önce tanklar, havan topları ve zırhlı personel
taşıyıcılarla 2011 Temmuz ayında başlayan daha büyük katılımlı sivil gösterileri jetler ve
helikopterlerle bombalamaya başladı [18]. Çatışmaların yükselmesi ile birlikte
protestocular da silahlanmaya başladı. Göstericilerle güvenlik güçleri arasındaki
çatışmalar sonraki günlerde de devam etti. Gizli polis ve istihbarat ajansları sivillere ateşi
reddetti [19]. 29 Temmuz’da ordudan ayrılan güçler Özgür Suriye Ordusu’nu
kurduklarını açıkladı ve bunun ana muhalefetin şemsiye grubunu temsil edeceğini
açıkladılar.
2012 Ocak’tan itibaren ise Suriye’de çatışma alanı daha geniş bir alana yayıldı ve
çok daha şiddetli bir şekilde yaşanmaya başladı. Esad rejimi geniş çaplı operasyonlar,
hava saldırıları ve 2013 yılında ki kimyasal silah ve varil bombalarının kullanımı ile de
çatışmanın boyutlarını katliam boyutlarına evrilmesine neden oldu. 22 Ocak’ta Arap Ligi
Suriye meselesinin çözümü ile ilgili bir plan hazırladı. Arap Ligi planında, erken bir
cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimini öngörerek bu süreçte bir birlik hükümeti
kurulmasını önermiştir [20].
6 Şubat 2012’de Amerika Şam’daki elçiliğini kapattı. 2012 ve 2013 yılı Suriye
devriminin en kanlı olaylarının yaşandığı ve aktörlerin hem sayısal olarak arttığı hem de
bu grupların kendi çıkar ilişkileri çatışmanın vahim boyutlarını da artırdı.
Bugün gelinen noktada Suriyeli sığınmacıların rakamlarına bakacak olursak:
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Mahkemesi’ne kayıtlı mülteci sayısı 2.734.445 olup
ülkelere göre dağılımı ise: Türkiye 747.909, Lübnan 1.077.704, Ürdün 596.062, Mısır
137.444, Irak 223.113 kişidir [21]. 2012 Şubat’ta 20.043 kayıtlı mülteci varken aradan
geçen iki yıl içinde bu rakam 3 milyona yakındır, bu da Suriye meselesinin nasıl bir hal
aldığının çok net bir kanıtıdır. Bu rakam toplam nüfusun yaklaşık %15’ine tekabül
etmektedir [22]. Diğer yandan yine BM rakamlarına göre Suriye’de 100 binden fazla
insan hayatını kaybetti ve 6.5 milyon insan yurtsuz kaldı, bunların %46’sı ise çocuklardan
oluşmaktadır [23].
2.
SURİYE’DE AKTÖRLER
Suriye meselesi ile ilgili bir çatışma çözümü yapmanın zor olduğundan
bahsetmiştik. Bundaki en önemli etken aktör analizinin zorluğu zira dönemsel olarak
5
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
normal şartlarda bir araya gelmesi çok zor olan kimi aktörlerin bir arada hareket ediyor
olması bizim kesin bir söylemle analiz yapmamızı zorlaştırıyor. Suriye diğer birçok
Ortadoğu ülkesi gibi içerisinde farklı etnik ve dini unsurları barındıran bir devlettir. Esad
rejimi altındaki sıkı siyasal yapılanma sosyal hayatın ortadan kalkmasına ve rejimin
totaliter bir yapıya dönüşmesini sağlamıştır. Rejimin bu rolü siyasal sistemi elinde
bulunduran Nusayri kesimin dışındaki tüm yapı üzerinde bir baskı oluşturmaktaydı.
Suriye’de nüfusun &70i Sünni Müslüman %12si Nusayri-Alevi ve geri kalan kesim ise
Dürziler, İsmaililer ve Hristiyanlar tarafından oluşmuştu. Bu denli farkı bir etnikmezhepsel ve dini farklılıkları bir arada bulunduran bir ülkede gücün tek bir grup
tarafından idare edilmesinin sonucu olarak Arap Baharı sürecindeki en büyük toplumsal
patlama da Suriye’de yaşanmıştır. Bu çatışma sürecindeki aktörleri Esad yani rejim
yanlısı ve Rejim karşıtı gruplar olarak incelemeye ve devrimden yana olup kimi zaman
rejimle beraber çalışan grupları da ayırmaya çalışarak anlatmaya çalışacağız.
2.1. Rejim Karşıtı Askeri Aktörler
2.1.1. Rejim Karşıtı Yerel Askeri Aktörler
Özgür Suriye Ordusu: Özgür Suriye Ordusu, halka silah doğrultma emrine karşı
çıktıkları için Suriye ordusundan ayrılan ve daha ziyade düşük rütbeli muhalif askerlerin
Suriye rejimine karşı silahlı mücadele yürütmek amacıyla kurdukları rejim muhalifi bir
silahlı gruptur [24]. ÖSO kendini gelecekteki Suriye’nin ordusu olarak tanımlayarak; “Biz
herhangi bir siyasi parti, din veya mezhebi değil tüm Suriyelileri korumak istiyoruz.”
açıklaması yapmıştır [25].
İslami Cephe: 22 Kasım 2013 tarihinde kuruldu. Çoğunlukla Selefiler ve El Kaide
akımından etkilenen gruplar İslami grupları birleştirmek için bir araya gelmiştir. İslami
cephe yedi farklı grubun bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Bunlar; El-Tevhid Tugayı,
İslam Ordusu, Ahrar aş-Şam İslami Hareketi, Şükür aş-Şam Tugayı, El-Hak Tugayı,
Ensar aş-Şam Tugayı, İslami Kürt Cephesi’dir [26]. İslami cephenin resmi olarak 25 bin
savaşçısı olduğu söylenmektedir ancak kendileri bu rakamın 70 bin olduğunu belirtiyorlar
[27].
Orta İslamcı Gruplar: İslam cephesinin dağılma etkisi ve Irak Şam İslam Devleti
örgütünü ile silahlı çatışma. Ve de farklı İslami gruplar arasındaki rekabetin tırmanması
Selefi karşıtı eğilimin evrilmesine yol açmıştır. Bu eğilim İhvan-ı Müslimin
söylemlerinin ideolojisinden ve onun mürşitlerinden türemiştir. Örneğin, Şam askeri
İslam birliği 6 Aralık 2013’te Şam ve çevresinde kurulmuştur. Bunlar İslami Selefi
Askerleri temsil etmekteydi. Bir diğeri ise Mücahid ordusudur. 2 Ocak 2014’te kurulmuş
ve Halep’te IŞİD ile çatışmaya başlamıştır.
Suriye Devrimcileri: 9 Aralık 2013’te 14 farklı fraksiyonun bir araya gelmesi ile
kurulmuştur [28]. Amacı İdlib’te IŞİD ile savaşmaktır.
6
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
Yerel Bağımsız Gruplar: Politik ya da askeri veya iedolojik ittifaklar ile ilişkisi
olmayan baskın yerel taburlar. Bunların hareket alanının yerel şartlar belirlemektedir.
Partiya Yekitiya Demokrat: 2003 yılında Suriyeli Kürtler tarafından kurulmuştur.
Suriye meselesinde bir dönem El Kaide’ye karşı savaşmış ardından yine bir dönem Esad
rejim güçleri ile birlikte El Nusra’ya karşı savaşmıştır. Son dönemlerde ise El Nusra ile
olan çatışmasında Resulayn kasabasını ele geçirmiştir. 21 Ocak 2014’te ise Rojava
bölgesinde özerklik ilan etmiştir.
2.1.2. Rejim Karşıtı Yabancı Askeri Aktörler
Al Nusra Cephesi: Şubat 2012’de kurulmuştur. İlk saldırısını 6 Ocak 2012’de
Şam’ın merkezinde bombalı bir araç ile düzenlemiştir [29]. Nusra’nın lideri Abu
Muhammed Al-Julani’dir [30]. Oluşumun temel saldırısı intihar bombacıları
üzerindendir. Bugün El-Nusra birçok cephede güçlü bir konumdadır. Al-Nusra birçok
petrol alanını kontrol etmektedir. Nusra’nın silahlı gücünün %80’ini Suriyeliler
oluşturmaktadır. Söylenen 5-10 bin arası bir silahlı gücünün olduğudur. Ayman Zawahiri
şubat 2014’te yaptığı açıklama ile Suriye’de El Kaide’nin Nusra cephesinin yanında
olduğunu açıklayarak Nusra cephesinin Suriye’de elinin güçlenmesini sağladı [31].
Irak Şam İslam Devleti: Nisan 2013’te Irak’ta El Kaide bağlantılı bir oluşum
olarak kurulmuştur [32]. Yakın bir tarihte kurulmasına rağmen ülke içerisinde çok kısa
bir sürede etkinliğini artırmıştır. Işid El Nusra cephesi ile birleşme beyanı ilan etmesine
rağmen Nusra cephesi bunu reddetmiştir. 2014’ün başlarında birçok muhalif grup ve
Nusra Işid karşıtı bir kampanya başlatmıştır. Şubat 2014’te El kaide lideri Ayman
Zavahiri’nin Işid’in El Kaide bağlantısı olmadığını ve Nusra’yı desteklediklerini
açıklamasının ardından Nusra cephesi Işid’e savaş ilan etti. Buna karşılık Işid’te Mart
2014’te Nusra’ya savaş ilan etti [33]. Bu savaş ilanı Işid’in İdlib kırsalı ve Deyruzur’dan
çıkarılmasını sağladı. Bugün Işid Suriye’de El Rakka, El Haseke ve Halep’in doğur
kırsalında etkinliğini sürdürürken yine Nusra gibi birçok petrol alanını kontrol
etmektedir. Ayrıca Irak’ta Şii nüfusun yoğun olduğu Felluce, Necef gibi şehirlerde de
faaliyet yürütmektedir.
Bağımsız Göçmen Tugaylar: Suriye’deki durum selefi cihatçılar ve göçmenlere
birden fazla yol sağladı. Bunlar çoğunlukla göçmenler tarafından yapılan El Kaide
akımına yakın birçok oluşum kurdu. Birçok Suriyeli grup bu oluşuma katıldı. Bunu daha
önce Çeçenistan ve Bosna savaşlarında da görmüştük.
2.2. Rejim Karşıtı Siyasi Aktörler
Suriye Ulusal Konseyi: 20 Ağustos 2011 tarihinde İstanbul’da kurulan Suriye Ulusal Konseyi kısa sürede genişleyerek üye sayısını 310’a çıkarmıştır [34]. 24 Şubat’ta
7
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
2012’de Tunus’ta toplanan Suriye’nin dostları toplantısında Suriye Ulusal Konseyi
barışçıl demokrasi isteyen Suriyelilerin meşru temsilcisi olarak kabul edildi. Suriye
Ulusal Konseyi’nin amaçları şunlardır:





Uluslararası topluma Suriye devriminin sesini ve taleplerini ulaştırmak
Barışçıl devrim için siyasal destek sağlamak
Geçiş aşamasında ulusal birliği temsil etmek
Hiçbir siyasi boşluk olmadığından emin olmak
Suriye’de demokratik değişim için bir yol haritası belirlemek [35]
Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu: 2011 yılı yaz aylarında,
solcu gruplar, Kürt aktivistler ve siyasi reformu 2005 Şam Deklarasyonu [36] ile ilişkili
kişilerin bir araya gelmesi ile oluşturulmuş Suriye tabanlı bir gruptur.
Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu: 2012 Kasım ayında
Katar’ın Doha kentinde muhalif gruplardan oluşan bir koalisyon olarak kuruldu [37].
Koalisyon 60 koltuktan oluşan bir konseye sahip ve bu 60 koltuktan 12’si Suriye Ulusal
Konseyi tarafından doldurulacaktır [38]. 31 Mayıs 2013 tarihinde koalisyon Özgür Suriye
Ordu’suna doğrudan temsilcilik verdi. Böylece ilk kez siyasi bir grup askeri bir gruba
doğrudan temsil hakkı tanımış oldu. Doha toplantısı başta Amerika olmak üzere diğer
ülkelerden artan baskılara tepki niteliğinde ve daha geniş kapsamlı bir Suriye muhalif
koalisyonu kurarak faaliyete geçme amacıyla toplandı. 13 Kasım’da Körfez üyesi ülkeler
koalisyonu meşru temsilci olarak tanıdı [39]. Ayrıca yine Kasım 2012’de Fransa, Türkiye,
İspanya ve İngiltere koalisyonu Suriye halkının temsilcisi olarak tanıdı. Aralık’ta ise
Obama koalisyonu Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanıdığını açıkladı [40].
Koalisyonun amaçları şunlardır:




Beşar Esad rejiminin ve sembollerinin kaldırılması
Suriye güvenlik hizmetlerinin yürürlükten kaldırmak
Özgür Suriye Ordu’sunu desteklemek ve birleştirmek
Esad hükümeti ile diyalog ve müzakereleri reddederek onu Suriyelilerin ölümünden
sorumlu tutmak ve iktidardan devirmek [41]
Suriye Geçici Hükümeti: Suriye ulusal koalisyonu tarafından kuruldu. 19 Mart
2013 tarihinde İstanbul’da düzenlenen bir konferansta Ulusal Koalisyon üyeleri Suriye
için kurulan geçici hükümetin başbakanı olarak Hassan Hitto seçildi. Hitto 10 ile 12
bakandan oluşan teknik bir hükümet kurulacağını açıkladı. 12 Kasım 2013’te toplanan
10. Genel Kurul Toplantısı’nın arından Ahmed Salih Tuma geçici hükümetin başkanı
olarak seçildi [42].
8
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
2.3. Esad Yanlısı Aktörler
2.3.1. Esad Yanlısı Yerel Askeri Aktörler
Şebbihalar: Esad rejimine destek veren silahlı milis gruptur. Esad ailesi tarafından
desteklenmiştir. Şebihalar Cumhurbaşkanı Hafız Esad’ın yeğeni Namir Esad tarafından
1980li yıllarda kurulmuştur. Faaliyetlerini liman aracılığı ile kaçakçılık üzerinden
sürdürmekteydiler ve bu bağlamda liman kentleri Lazkiye, Banyas ve Tartus bölgesinde
etkindirler. İç savaş başlangıcından sonra Şebihalar prostestocuları saldırganlık ve
insanları öldürmekle itham etmiştir. Ancak en büyük saldırı faaliyetlerini ve kıyımları
gerçekleştiren gruplardan biridir.
Milli Savunma Kuvvetleri: Suriye iç savaşı sırasında Suriye hükümeti tarafından
düzenlenen Suriyeli gönüllü askerlerden yarı zamanlı bir ekip olarak 2013 yılında
kurulmuştur. Suriye ordusunun kontrolü ve gözetimi altındadır. Genç ve işsiz erkeklerden
oluşmuştur. Söylenen 60 binden fazla askerinin olduğudur.
2.3.2. Esad Yanlısı Yabancı Askeri Aktörler
Hizbullah: Ağustos 2012 yılında Amerikan Hazine Bakanlığı, Suriye hükümetinin
eğitim danışmanlık ve lojistik destek sağlamak için Hizbullah’ın savaşa dahil olduğunu
onayladı. Amerikalı yetkililer Hizbullah’ın Suriye’de bazı alanların dışında Suriye
hükümetini isyancı güçlere karşı koymak için de kullanılmaya başlandığı söylemiştir.
Hizbullah genel sekreteri Hasan Nasrallah Mayıs 2013’de Suriye’deki çatışmaya
Hizbullah girdiğini doğruladı ve bunun haklı bir tutum olduğunu söyledi [43]. Nasrallah
buna dayanak olarak Esad rejiminin düşmesinin Hizbullah ve Lübnan için sıkıntı
oluşturacağını söyleyerek bir dayanak oluşturma yoluna gitti. Güneyden savaşa dahil olan
Hizbullah Banyas katliamı ve bu olaydaki rolü ile Hizbullah Suriye meselesi için önemli
bir aktör olmaya başladı.
Iraklı Mllisler: Analistler, Suriye’de 2 ile 5 bin arasında Iraklı Şii milisin olduğunu
söylemektedirler. Asa’ib El Hak ve Kata’ib Hizbullah dahil olmak üzere Iraklı Şii siyasi
ve milis gruplar Suriye’de rejim adına savaşmaktadır.
2.4. Uluslararası Aktörler
2.4.1. Rejim Karşıtı Uluslararası Aktörler
Türkiye: Türkiye hem sınır komşusu olma özelliği ile hem de bölgedeki etkin rolü
açısından Suriye konusundaki en önemli dış aktörlerden biridir. Arap baharı öncesi, TürkSuriye ilişkileri güçlüydü. Suriye meselesinin başlarında da Türkiye Esad yönetimini en
kısa zamanda reformlar yaparak çatışma ortamı oluşmadan bu meseleyi çözmesi için
telkinlerde bulunsa da rejimin buna yanaşmayışı ve giderek çatışmanın yükselişi
Türkiye’nin Esad karşıtı bir tavır almasına neden oldu. Bugün gelinen noktada ise
9
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
Türkiye yüzbinlerce Suriye’li mülteciyi ülkesinde ağırlayan ve çatışmanın özellikle
Kuzey bölgesindeki gelinen noktada en yakın muhatabı konusundadır. Mevcut durumda
Suriye’den gelebilecek tehditlere en açık ülke konumunda bulunmaktadır. Meselenin
çözümü ile ilgili hem Suriye’nin dostları toplantıları hem de uluslararası örgütleri
harekete geçirme isteği ile Türkiye yoğun diplomasi yürütmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri: 2011 yılından bu yana Suriye’ye yönelik Amerikan
politikası üzerinde sürekli bir tartışma konusu vardır. Amerika bugüne kadar ne kimyasal
silah kullanımında ne de Türkiye’ye düşen Suriye bombaları sonrası NATO’nun
müdahilliği konusunda net bir tutum ortaya koyamamıştır bu da Suriyeli muhalifler
tarafından Amerika’nın söylemlerine karşı kararsız kalınmasına neden olmaktadır. Öte
yandan Rusya ve özellikle de İran’ın rejime verdiği maddi ve manevi desteği
düşündüğümüzde Amerika’nın bu mesele ile ilgili tutumu garip karşılanmaktadır.
İngiltere ve Fransa: 2012 yılında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa
haberleşme cihazları ve tıbbi malzemeler dahil öldürücü olmayan askeri yardımlar ile
muhalefete güç sağlamıştır. İngiltere Kıbrıs’taki üslerinden lojistik destek sağlamıştır.
2013 yılında Suriye’de kimyasal silah kullanımından sonra müdahale için Amerikalı ve
İngiliz yetkililer ortak bir karar aldı ancak bu karar parlamentolardan ve ülke halkları
tarafından kabul görmedi. Özellikle İngiltere’de Avam kamarasında yapılan oylamada
Başbakan David Cameron’un ısrarlı söylemine rağmen müdahale önerisi reddedildi [44].
Katar: Katar’da Suriye meselesinde önemli bir aktör konumundadır. Sağladığı
maddi destek ile Suriye’deki muhaliflere önemli ölçüde destek olmaktadır. Söylenen
Katar’ın ilk iki yılda muhaliflere 3 milyar dolar yardım yaptığıdır [45].
Suudi Arabistan: 2013 yazından beri Suudi Arabistan isyancıları finanse eden
ülkelerden biri olarak mesele içerisinde yerini almıştır. Suudilerin silah alımı konusunda
önemli desteklerinin olduğu söylenmektedir. Beşar Esad “teröristlerin” en büyük
destekçilerinden biri olarak Suudileri suçlamaktadır.
2.4.2. Rejim Yanlısı Uluslararası Aktörler
İran: Sürecin başından beri Suriye’nin başlıca stratejik ortaklarından biridir. Bu
ittifakın temelinde ağırlıklı hedef Sünni muhaliflere karşı oluşturulmaya Şii-Alevi cephe
kurma fikridir. Şii hilali veya Şii jeopolitiği için Suriye meselesi önemli bir yer teşkil
etmektedir. Ancak öte yandan Suriye meselesinde İran dış politikasına ve Ortadoğu
siyasetine yön veren iki temel ilkenin çatışmış olmasıdır. Bu ilkelerden birisi
emperyalizme, Siyonizm’e ve İsrail’e karşı mücadeledir. İkinci ilke ise otoriter rejimlere
karşı mazlum halkların kurtuluş ve özgürlük mücadelelerinin teşvik edilmesidir. [46]
Rusya: Rusya şiddetle gelecekteki olası iç isyanların ileride kendisine emsal teşkil
etmesi korkusu ile Suriye’de uluslararası askeri müdahaleye karşı çıkmaktadır. Genel
10
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
olarak Rusya da aşırı İslamcı hareketlerin potansiyeline karşı korkuyordu. Ayrıca
Suriye’deki rejim değişikliği Rusya’nın bölgedeki son etkinlik alanını da kaybetmesine
neden olacağından Esad yanlısı net bir tutum ortaya koymaktadırlar.
Venezüella: 2012 yılı Şubat ayında Venezüella’da Hugo Chavez’in hükümetin
ordu tanklarında kullanmak için yakıt gönderdiği söylenmektedir [47].
Irak: 2011 yılından itibaren Irak hükümeti Esad’a mali destek gönderdi. Irak
Suriye hükümetine destek taşıyan İran uçaklarına hava sahasını kullanmaya izin verdi.
Bu lojistik destek Suriye’de rejim güçlerine büyük destek sağladı.
Suriye çatışmasındaki dönüm noktalarından biri Hizbullah’ın bu çatışmaya müdahil
olmasıdır. Siyasal ve sosyal hak arayışından doğan Suriye meselesinin iç savaş ve
mezhepsel bir boyuta taşınmasında çeşitli faktörler ve grupların takındığı tutumlar rol
oynamıştır. Meselenin bir iç savaşa evrilmesi rejimin oynadığı aktif siyasal rolün durumu
getirdiği bölgesel kanlı çatışmalar olarak verilebilir. Mezhep boyutu ise Hizbullah’ın
güneyden çatışma alanına dahil olması ile başladı diyebiliriz. Özellikle Banyas’ta
yaşanan katliamdan sorumlu tutulan Hizbullah durumun bir mezhep çatışmasına
dönüşmesine neden olmuştur. Öte yandan Işid ve El Kaide gibi daha aktif ve radikal
silahlı gruplarında da Suriye’deki çatışma alanında olması ülkenin içerisinde bulunduğu
yapının çok çetrefilli bir hal almasına neden olmaktadır. Bir diğer aktör ise Kuzey’de
etnik mücadele veren PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen PYD’dir. Kuzey’deki Kürt
coğrafyasında nüfuz eden PYD çatışma alanındaki en önemli aktörlerden biri haline
gelmiştir.
3.
STRATEJİ OLUŞTURMA
Suriye konusunda en zor meselelerden biri belki de çözüme dair bir strateji
oluşturma konusudur. Bugün geldiğimiz noktada nasıl bir uluslararası müdahale
olabileceği veyahut böyle bir müdahalenin imkan dahilinde olup olmadığı halen tartışıla
gelen bir konudur. Aslında teorik anlamda uluslararası müdahale imkanı Suriye
tarafından Türkiye’ye ilk bomba düştüğünde veya bu durumun net bir tehdit unsuru
oluşturmaya başlaması ile birlikte NATO nezdinde bir askeri girişim ihtimal dahilinde
idi. Türkiye’nin Suriye’den gelen askeri müdahalelere her seferinde angajman kuralları
çerçevesinde karşılık vermesi ve bu durumun birden çok kez tekrarlanması başlıca bir
tehdit unsuru olduğunun göstergesiydi. Bush doktrininin ortaya attığı pre-emptive war
kavramı Türkiye’nin kağıt üzerinde kullanabileceği bir müdahale hakkı doğuruyor olsa
da ne uluslararası kamuoyu ne de siyasal dengeler bu müdahaleye olanak sağlamadı.
Diğer yandan olası bir böyle müdahalenin sonuçları da çok kestirilebilir değildi.
NATO’nun 5.maddesinin etki etmemesi Libya vari bir müdahale ihtimalini ortadan
kaldırdı. Ayrıca Rusya’nın bu kadar aktif bir Suriye politikası izlerken NATO ile
Amerika’nın Suriye’ye yerleşme ihtimaline izin vermeyeceği de aşikardır. Bundan
11
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
sonraki ihtimaller; uluslararası bir koalisyonun müdahalesi veya Birleşmiş Milletler’in
barış gücü ile askeri yaptırım uygulaması yoludur. Bu durumlara derinlemesine bakacak
olursak, İngiltere, Fransa ve Amerikan kamuoylarının buna tepkisi ve Rusya’nın
girişimleri bu ilk ihtimali ortadan kaldırdı. BM nezdinde müdahale için ise Güvenlik
Konsey’inden askeri müdahale kararı çıkması Rusya ve Çin’in Suriye politikaları
düşünüldüğünde çok olası gözükmüyor. Bugüne kadar alınan kararlar da genellikle BM
Tüzüğü’nün 6.maddesi kapsamında olup ekonomik ve siyasi yaptırımları içermektedir.
Peki, BM bu konuda ilk olarak ne yapabilirdi ve bugün ne yapabilir diye bakacak olursak;
BM conflict prevention [48] kavramı üzerinden çatışmalar bu denli yükselmeden yoğun
bir diplomasi ile bunu engellemeye çalışabilirdi. Bu kesin bir çözüme kavuşurdu veya
kavuşmazdı demek çok rasyonel bir söylem olmayacaksa da ihtimal olarak karşımızda
durmaktadır. Öte yandan Suriye meselesinin başlangıcına baktığımızda uluslararası
aktörlerin meseleye tutumu Birleşmiş Milletleri bu konuda acil bir eylem planı oluşturma
konusunda da pek yardımcı olduğu söylenemez. Bugün ise Birleşmiş Milletler mevcut
yapısı ile Suriye’ye askeri bir müdahale kararı alması çok olası değil. BM Tüzüğünün 7.
Bölümü altında bir doğrudan askeri müdahale peacemaking [49] kararı alınması zor
gözüküyor. Tüm bu yollar tıkanmış gözükürken önümüzde tek yol uluslararası hukuk
çerçevesinde oluşturulacak kararlar olacak. Suriye için askeri müdahaleden uzaklaştıkça
siyasal yapı giderek çökmekte ve çatışma ortamı yükselmekte. Bu bağlamda uluslararası
hukukta 1897 yılında Lahey’de kabul edilmiş olan “Çatışmaların Barışçıl Çözüm Yolu”
[50] en doğru çözüm olarak gözüküyor. Zaten bu kapsam Kofi Annan Suriye özel
temsilcisi olarak atanmıştır. Girişimleri sonuca kavuşamamış olabilir ancak bu önemli bir
adım olarak görülmelidir.
Askeri müdahale ile ilgili akla gelen bir ihtimalde 1992’te Somali’de ve 1994’te
Ruanda’da [51] olduğu gibi bir insani müdahale olabilir mi? Burada Rusya’nın takınacağı
tavır çok önemlidir. Rusya bu tarz bir müdahaleye de izin verecekmiş gibi gözükmese de,
durumun çok daha vahim bir hal alması en kötü ihtimalle insani müdahale ihtimalinin
olasılığının NATO ve/veya BM tarafından bir askeri müdahale ihtimalinden daha
olasılıklı gibi durmaktadır.
3.1
Uluslararası Girişimler
Cenevre 1 Konferansı: 30 Haziran 2012 de BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri,
Türkiye, Irak, Kuveyt, Katar Dış işleri bakanlıkları ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik
Yüksek Temsilcisi ile BM Genel Sekreteri’nin katılımı ile gerçekleşmiştir. Konferans bir
sonuca ulaşamamıştır. Toplantının sonuç bildirisinde ise geçişin mümkün olacağı tarafsız
bir ortam yaratılabilmesi için bir geçiş hükümetinin kurulması konusunda anlaşıldığı
bildirildi. Söz konusu geçiş hükümetinin, mevcut yönetimin, muhaliflerin ve diğer
grupların üyelerini içerebileceği, ortak rıza temelinde oluşturulabileceği belirtilen
bildiride, ülkenin geleceğine Suriye halkının karar vereceği, Suriye'de toplumun tüm
12
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
kesimlerinin, ulusal diyalog sürecine dahil edilmesi gerektiği vurgulandı. anayasal
düzenin ve adalet sisteminin gözden geçirilebileceği, sonucun, halkın onayına sunulacağı,
anayasal düzen kurulduğunda, özgür ve çok partili seçimler için hazırlanılması, kadınların
geçiş sürecinin tüm safhalarında tam anlamıyla temsil edilmeleri gerektiğinin altı çizildi.
Cenevre 2 Konferansı: ABD ve Rusya’nın öncülük ettiği konferansa BM'nin yanı
sıra BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi, Arap Birliği, Avrupa Birliği, İslam
İşbirliği Teşkilatı, Cezayir, Brezilya, Kanada, Danimarka, Mısır, Almanya, Hindistan,
Endonezya, Irak, İtalya, Japonya, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Fas, Norveç, Umman, Katar,
Suudi Arabistan, Güney Afrika, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye ve Birleşik Arap
Emirlikleri dışişleri bakanları seviyesinde katılmıştır. Konferansa İran’da davet edilmiş
[52] ancak Suriyeli muhaliflerin İran’ın katılması halinde Cenevre’ye gelmeyeceklerini
açıklaması ile Ban Ki Mun bu daveti geri çekti ve büyük bir diplomatik krize yol açtı.
Suriye’nin Dostları toplantıları: İlk toplantı 22 Şubat 2012’de Tunus’ta, ikinci
toplantı ise Nisan 2012’de İstanbul’da yapılmıştır. Çıkan ortak kararlar; bir geçici
hükümetin kurulması ve bu geçiş sürecinde destek olunması kararı alınmıştır. Ayrıca
grup, Suriye’nin geleceğinin Suriye halkı tarafından belirlenmesi gerektiğini, haklı ve
meşru talepleri gerçekleşinceye kadar karlılıkla Suriye halkının yanında olacağını
vurgulamıştır [53].
Annan Suriye Planı: Annan’ın 6 maddelik kabul gören planı şöyledir;
 Suriye yönetimi, halkın meşru istek ve kaygılarına yanıt vermek için başlatılacak
olan ve Suriyelilerin liderlik edeceği kapsamlı siyasi süreç için Annan’la işbirliği
içinde çalışmayı taahhüt etmektedir.
 Suriye, çatışmaları durdurmayı ve insanların yaşadığı bölgelerde görülen askeri
hareketliliği ve ağır silahların kullanılmasını derhal durduracağını taahhüt eder. Bu
adımlar atılırken Suriye, şiddeti sonlandırmak için BM gözetimi altında Annan’la
birlikte çalışacaktır. Annan, muhalefetten de bütün çatışmaların sona erdirilmesi
için benzer taahhütler beklemektedir.
 Suriye insani yardımın iletilmesi ve yaralıların tahliye edilmesi için günlük iki
saatlik insani duraklamayı kabul etmekte ve uygulamaktadır.
 Suriye rastgele tutuklanan kişilerin serbest bırakılma hızını ve kapsamını ve bu
kişilerin tutulduğu yerlerin bir listesini sunmayı taahhüt etmektedir.
 Suriye ülke genelinde gazeteciler için hareket özgürlüğünü sağlamayı ve ayrımcı
olmayan bir vize politikası uygulamayı taahhüt etmektedir.
 Suriye yasalarca garantilenen çerçevede toplanma özgürlüğü ve barışçıl gösteri
yapma hakkına saygı duyacağını taahhüt etmektedir.
13
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
DİPNOTLAR VE KAYNAKÇA
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
International Crisis Group, Popular protest in North Africa and the Middle East
(IV): The Syrian people’s slow motion revolution, Middle East/North Africa Report
No. 108, Brussels and Damascus, July 6, 2011, p. i.
http://www.wsws.org/en/articles/2010/07/soci-j13.html
SYRIA TRANSITION ROADMAP, Syrian Center for Political & Strategic
Studies, 2013, syf. 41
http://www.independent.co.uk/news/world/middle-east/assad-hopes-syriancabinets-resignation-will-defuse-protests-2256769.html
Martin Chulov, The fear-filled minority sect that keeps Syria’s struggling
dictatorship alive, The Guardian, June 16, 2012
SYRIA TRANSITION ROADMAP, p. 42
Day of Rage’ for Syrians Fails to Draw Protesters, New York Times, February 4,
2011
http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2011/03/2011320113138901721.html
SYRIA TRANSITION ROADMAP, p.p. 43-44
http://www.theguardian.com/world/2011/apr/23/syria-troops-open-fire-protesters
http://www.theguardian.com/world/2011/apr/23/syria-troops-open-fire-protesters
http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-13185185
http://www.aljazeera.com/indepth/features/2011/05/201153185927813389.html
Hugh Macleod and Annasofie Flamand, Tortured and Killed: Hamza al-Khateed,
age 13, Aljazeera English, May 31, 2011
Arwa Damon, In death, a 13-year-old becomes a symbol of Syrian opposition,
CNN, May 31, 2011
SYRIA TRANSITION ROADMAP, p. 45
http://www.theguardian.com/world/2011/jul/08/syria-condemns-us-ambassadorvisit-hama
SYRIA TRANSITION ROADMAP, p. 44
Mariam Karouny, Syria to send in army after 120 troops killed, REUTERS, June 6,
2011
http://www.reuters.com/article/2012/01/22/us-syria-idUSTRE8041A820120122
http://data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php
http://www.bbc.com/news/world-middle-east-14703910
http://syria.unocha.org/
http://www.setav.org/public/indir.aspx?yol=%2fups%2fdosya%2f108382.pdf&ba
slik=Suriye%92de+Akt%f6rler%3a+Rejim%2c+Muhalefet%2c+Dini+Yap%fd+v
e+Medya syf.85
http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/middleeast/syria/8868027/15000strong-army-gathers-to-take-on-Syria.html
http://carnegieendowment.org/syriaincrisis/?fa=55334
14
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
http://carnegieendowment.org/syriaincrisis/?fa=54204
http://carnegieendowment.org/syriaincrisis/?fa=53910
http://www.stanford.edu/group/mappingmilitants/cgi-bin/groups/view/493
http://www.stanford.edu/group/mappingmilitants/cgi-bin/groups/view/493
http://dunya.milliyet.com.tr/-irak-sam-islam-devletiel/dunya/detay/1831509/default.htm
http://www.bbc.com/news/world-middle-east-24179084
http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2014/03/isil-says-it-faces-war-withnusra-syria-20143719484991740.html
http://www.setav.org/public/indir.aspx?yol=%2fups%2fdosya%2f108382.pdf&ba
slik=Suriye%92de+Akt%f6rler%3a+Rejim%2c+Muhalefet%2c+Dini+Yap%fd+v
e+Medya syf.50
http://www.foreignpolicy.com/files/fp_uploaded_documents/110916_About%20S
NC.pdf
http://carnegie-mec.org/publications/?fa=48514
http://carnegieendowment.org/syriaincrisis/?fa=50628
http://carnegieendowment.org/syriaincrisis/?fa=50628
http://www.bbc.com/news/world-middle-east-20295857
http://www.aljazeera.com.tr/haber/abd-suriyeli-muhalifleri-tanidi
http://carnegieendowment.org/syriaincrisis/?fa=50628
http://www.aa.com.tr/tr/dunya/250734--suriye-gecici-hukumetinin-uyeleri-secildi
http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2014/02/nasrallah-hezbollah-syriafighting-lebanon-government-forms.html
http://www.radikal.com.tr/dunya/ingiliz_parlamentosu_suriyeye_mudahaleye_hay
ir_dedi-1148454
http://www.ft.com/cms/s/0/86e3f28e-be3a-11e2-bb3500144feab7de.html#axzz3301B6HF0
http://file.setav.org/Files/Pdf/20121121171707_setaarap_bahari_surecinde_iran%E2%80%99in_suriye_politikasi.pdf
http://www.nytimes.com/2012/02/23/world/americas/chavez-appears-to-usevenezuelan-fuel-to-help-syrias-assad.html?_r=0
Eileen F.Babbitt, “The Evolution fo International Conflict Resolution: From Cold
War to Peacebuilding”, Negotiation Journal, Ekim 2009, syf.541
Eileen F.Babbitt, “The Evolution fo International Conflict Resolution: From Cold
War to Peacebuilding”, Negotiation Journal, Ekim 2009, syf.542
Peter Malanczuk, AKehurst’s Modern Introduction to International Law,
Routledge, 1997, syf.22
Peter Malanczuk, AKehurst’s Modern Introduction to International Law,
Routledge, 1997, syf.XV-XVI
http://www.sabah.com.tr/Dunya/2014/01/20/bm-irani-cenevre-2ye-davet-etti
15
www.ife.org.tr
İstanbul Fikir Enstitüsü Yayınları
Temmuz 2015
53.
54.
55.
http://www.mfa.gov.tr/chairman_s-conclusions-second-conference-of---thegroup-of-friends-of-the-syrian-people-istanbul_-1-april-2012.tr.mfa
http://www.dunyabulteni.net/haber/205440/kofi-annanin-suriye-plani-nedir
Kararnamelerin içeriklerini detaylı olarak yazmanın çok uzun olacağını
düşündüğümüz için ek olarak tüm kararnameleri vermeyi daha uygun gördük.
16
www.ife.org.tr
Download