T.B.M.M. B : 18 13 . 11 . 2003 O:2 Ülkemizde 2003 bütçesinde Sinema ve Telif Haklan Genel Müdürlüğüne ayrılan pay 1 trilyon 790 milyardır. 2004 yılı bütçesinde öngörülen ise 1 trilyon 847 milyar civarındadır. Bu bütçe içerisinde personel ve cari harcamalara 1 trilyon 479 milyar lira pay ayrılırken, yatırıma, yani sinemaya ve sinema sektörüne 368 milyar lira ayrılmaktadır. Sinema, kendi içinde katmadeğer ve istihdam yaratan, ülkelerin yaklaşmasını ve tanıtımını sağ­ layan bir sanat dalı ve kitle iletişim aracıdır. Sinemanın ülke tanıtımında en önemli araç olma özelliği pek çok dünya ülkesi tarafından kanıtlanmışken, ülkemiz, bu aracı, bu etkin silahı akılcı bir şekilde kullanamamaktadır. Türkiye, sinema endüstrisi denilebilecek çapta bir yatırım yapmamasına rağmen, uluslararası nitelikte pek çok sinema insanı yetiştirmiş bir ülkedir. Bu kadrolar, binbir güçlükle ortaya koyduk­ ları ürünleriyle, bugün, uluslararası sermayeyi ayaklarına getirebilmekte; ne var ki, kişisel çabalar­ la oluşturulan bu prestij ve bu başarılar, kurumsal bir yapının var olmaması nedeniyle ülkemize yansımamakta, ülkemizin amaçlarına hizmet etmemektedir. Dünya üzerinde hâkimiyet kurmak ve dünya siyaseti, ekonomisi ve ticaretinde etkili olmak is­ teyen ve bu hedeflerinde başarılı olmuş ülkeler, sinema konusunda son derece kararlı planlar ve çalışmalar yapmışlardır. Amerika Birleşik Devletleri, 1945'lerden sonra katıldığı bütün savaşları kaybetmiştir. Şimdi Irak'ta ne olacağı da belli değildir. ABD'yi başarılı kılan sinemasıdır, kültür tanıtımıdır. Amerika, 1940'lı yıllarda, İkinci Dünya Savaşı devam ederken, sivil uçaklar uçamadığı için, askeri uçaklarla filmlerinin kıtalararası dağıtımını yapmıştır. Sanırım hepinizin hatırlayacağı bir film vardır: Sylvester Stallone'nin oynadığı Rambo filmi. Rusya'nın Afganistan'ı işgalinde, Rambo, o gün Talibanlara yardım ediyordu. Bugün, ABD'nin baş düşmanı Bin Ladin, o gün Rambo'yla, ABD'nin sinemasıyla dünyaya anlatılıyordu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, sözlerinizi tamamlar mısınız. BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Ayrıca, Mussolini, 1939-1940 yıllarında, İtalya'da bir sinema kenti kuruyor ve girişine "sinema en büyük namlusuz silahtır" diye yazıyor ve cumhuriyetimizi kuran Mustafa Kemal Atatürk "sinemaya gereken ehemmiyeti verin" demesine rağmen, sinemaya gereken ehemmiyet, maalesef, bugüne kadar, verilmemiştir. Sinema, ülkemizin, kültürümüzün tanıtılmasında önemli bir araçtır. Türk filmlerinin yurt dışın­ da gösterimi, dağıtımı çok az. Ortaasya'daki Türkî cumhuriyetlerde Türk filmleri olağanüstü ilgi görmektedir. Bu ülkelerde ihracat teşvikinin olmaması nedeniyle, bu ilgi, karşılığını alamamaktadır. Oysa, Türk filmleri, Amerikan filmlerinin Türkiye pazarındaki etkisini, Türkî cumhuriyetlerde sağ­ layabilir. Türkiye, 1995 yılında, Avrupa Birliği mevzuat uyumu kapsamında sinemamızda devrim sayılabilecek yasal değişiklikleri gerçekleştirmiştir. Yönetmen, senarist, film müziği bestecisi. sinema eseri sahibi, sinema oyuncuları ise, komşu hak sahibi sayılarak, fikrî mülkiyet haklarının muhatabı oldu; ancak, bu uygulamada, hâlâ sinema ve TV eserlerinin telif haklarının tahsilatı ger­ çekleşmiyor. Yasal sistemin zorunlu kıldığı lisanslama ve tahsilat sürekli engelleniyor. Avrupa Birliği ülkelerinde, televizyonlar, sinema sektörü için önemli bir kaynaktır. İngiltere, İtalya, Fransa gibi ülkelerde, televizyon kanalları, film endüstrisine yatırım yapmak zorundadır. Ül­ kemizde, televizyon kanalları, bırakın sinemaya yatırım yapmayı, sinema eserlerini telif hakkı ödemeden defalarca yayımlamaktadır. Türkiye, insan haklarına gösterdiği ya da göstermek zorunda olduğu hassasiyeti, telif haklarına göstermesi gerektiğine de inanmalıdır. Telif haklarının bir sistem içinde geliştirilmesi ve korunması; ayrıca, korsanlıkla mücadele edilmesi için telif haklan enstitüsü kurulmalıdır. -8-