vı. kutlu dogum sempozyumu

advertisement
İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Ana bmm D~!l!
VI. KUTLU DOGUM
SEMPOZYUMU
f(EBLİGLER)
21 NİSAN 2003
ISPARTA
S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı
Bilimsel Toplantılar Yayın No: 1
TERTİP HEYETi
Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan)
Doç. Dr. Saffet SARIKAYA
Doç. Dr. Kemal SÖZEN
Dr. Nejdet DURAK
Dursun KNRAK
EDİTÖR
Prof. Dr. İsmail YAKIT
ISBN 975~7929-93-X
ÇÖZÜMLEME
Ahmet YILDIRIM, B. Bengü TORTUK, Huzeyfe ALKAN
Kapak ve İç Düzen
Nejdet DURAK
BASKI
Tuğra Matbaası,
(0246) 224 14 68
Yayınlanan tebliğierin
Yayınlanan
dil, üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarianna aittir.
tebliğlefka"Y!lak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde
kullanılabilir.
©SDÜ ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006
iSTEME ADRESi
S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA
Tel: (0246) 211 45 50
HZ. PEYGAMBER'DEN İLKYARATILAN ŞEY HAKKINDA
RiVAYET EDİLEN HADiSLER IŞIGINDA HAKİKA T-İ
MUHAM:MEDİYE
Dr. Rifat OKUDAN*
Varlık
ve alem problemı
düşünce
tarihinin en remel konuiannüan biridir.
İnsan, her zaman varlığın nedenini, sebebini aramıştır. İlk sebebin ne olduğu
sorusu, evrenin harekete geçmeye
tüm düşünce tarihini meşgul
Bize sebebler ve
yaratmasından
başlangıcının nasıl olduğu
sorusuyla birlikte
etmiştir.
sonuçları
halinde görünse de,
ibaret olduğu yönüyle
varlık,
her an
oluş
Allah'ın
ve yok
sürekli zuhfir ve
oluştadır;
ve
aynı
kalmamaktadır. Alem, Yaratıcının bir tecellisi ve zuhilrudur. Bu tecelli ve zuhilr,
olup bitmiş değildir; olmaktadır. "Allah her gün yeni bir iş ve oluştadır." 1 Bu
sürekli oluş, bir yaratma ve yaratılıştır. Alem, sürekli bir yaradılışa sahne
olduğundan
her an yenilenip
değişmektedir.
Biz, her ne kadar onu
yaratılıp
bitmiş bir madde gibi seyretsek de evren, bir fıildir ve sürekli olmaktadır. 2 Bir fıil
halinde olmakta devam eden bu
varlık
dediğimiz
şey,
Allah'ın
adetidir(
:sünnetullah).
Mutasavvıflar, ~'Ben
istedim. Bu sebeple
tanıdılar,"
sözünü
mahlukatı yarattım;
varlığın yaratılışının
olan sevgisinin; ilahl
yaratılmadan
kendi
zatını,
önce,
gizli bir hazineydim, asla bilinmezdim; bilinmemi
aşkın
yalnızca
kendinin
ifadesi
kendimi onlara
tanıttım.
temel sebebi olan
saymışlardır.
Bu sayede beni
Allah'ın
kendi
zatına
Onlara göre, hiçbir
şey
'Allah vardı ve O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu.' O,
dışındaki varlıklarda
görmeyi istedi ve alemi
* S.D.Ü., İHilıiyat Fakültesi Arapça Anabilim Dalı Öğretim Elema..rıı
1
Rahmfuı; 55/29.
2
Sunar, Cavit, Mistivnin Ana Hatları, Ankara 1966, s. 28, 32.
yarattı.
Böylelikle iUem, kendi
yerinde oldu.
zatını,
isimleri,
sıfatlan
ve fiilleriyle
Bu nazariyeye göre malılukatı Allah, kendi
yine kendi
seyrettiği
bir ayna
3
zuhfırunu seyrettiği
bir ayna yerinde
zatına
olan sevgisi sebebiyle,
yaratmıştır.
Teozofik tasavvufta
"Allah, kendi nurundan Muhammed (s.a.v)'in nfırunu, ondan da diğer varlıklan
yarattı," "Allah'ın ilk yarattığı benim nurumdur, ruhumdur," anlamındaki
haberlere
telmilıle
'en-Nuru'l-Muhammedf,
Hakfkatu'l-Muhammediyye' gibi terimlerle ortaya
önce Hz. Muhammed (s.a.v)'in nuru
zuhur etmişlerdir.
er-Ruhu'l-Muhammedf,
çıkan
bu
el-
düşüneeye
yaratılmış, diğer varlıklar
göre, ilk
da bu nurdan
4
İbn
Allah'ın
hazine
Arabi de, alemin yaratılışının; dış hakikatlerde tecelli etmek için,
zatına olan sevgisi sebebiyle gerçekleştiğini söylemiş ve "Ben gizli bir
idiın, bilinnıen1i
istedim; biHnmem için
rrıahluku yarattım&
Kendimi
onlar da beni tanıdılar," şeklinde söylenen ve mutasavvıflar
arasında yaygın olan söz ile delil getirme yoluna gitmiştir. Peygamber (s.a.v)'e
ait oluşu hakkında 'keşfen sahih' dediği bu hadise göre, yaratılışın sım, Allah'ın
zatına olan bilinme ve tezahür etme aşkına bağlanmaktadır. 5 Sadreddin Konevi
onlara
tanıttım,
isim ve sıfatıanna
ait gerçekleri içine alan ve kuşatan 'zat-ı ehadiyyet' olarak açıklamaktadır. 6
(673/1274), bu sözde geçen 'kenz-i mahfi' ifadesini,
Dolayısıyla,
alemin
yaratılışı, mutasavvıflann
Allah'ın
kudsi hadis kabul ettikleri bu söze
göre, Allah'ın la teayyun mertebesindeki zat-ı ehadiyyetine olan aşkı
olmaktadır.
Mesnevi şarihi İsmail Ankaravi, Hakikat-i Muhammediye'yi kevni
teayyunun başlangıcı kabul ederek, bunu şu sözlerle açıklamaktadır: "Hüviyet
olan Gayb ve Mutlak Gayb, Bir'den (: Ehad) ortaya çıkan, la teayyun (: belirme
olmaması) itibariyle Hakk'ın Zfitı'dır...
Bilinsin ki teayyun (: belirme) ikidir: flilhf teayyün ve kevnf (: oluşsal)
teayyun. flahf teayyunun başı Zilta ait Hüviyet ve sonu Kelamdır. Kevnf
teayyunun başı Muhammed! olan Ruh ve sonu insanlığın ortaya çıkışıdır. flilhf
Abdulkadir Mahmud, el-Felsefetu 's-Sufiyye fi'l-İsliim, Kahire 1967, s. 75 ve 184.
Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ankara 1997, s. 563.
5
İbn Arabi, Muhyiddin Ebu Bekr Muhammed b. Ali, el-Futuhiitu '1-Mekkiyye, Beyrut 1994, c.
I, s. 334.
6
Konevi, Sadreddin, Kırk Hadis (Tasavvufi Yorumlarıyla), tre: Harun Ünal, İstanbul 1984, s.
81.
3
4
166
başında
teayyunun
çıkma
olan ortaya
makamda daha henüz başka bir şey yoktur. "
Vahdet-i Vücud
zat'ın
(: zuhur)
düşüncesinin
kendisidir. Çünkü o
7
devamı
bir
görebileceğimiz
olarak
Hakikat-i Muhammediye nazariyesine sözlerinde ilk yer veren sufi
Mısri
8
(245/859)
sözü
olmuştur.
Çünkü
"yaratılanların aslı
Zü'n-NG.n-ı
Muhammed'in nurudur"
ona aittir. Nazariyeyi kapsamlı bir şekilde ele alıp sufi çevrelerde
yaygınlaştıran Hallik'ta (309/922) en-NG.ru'l-Muhammedi şeklinde rastlıyoruz. 9
varlıklann
Ona göre Hz. Muhammed (s.a.v)'in biri bütün
diğeri
var olan n uru,
olmasından
var
beşeri
peygamber insan olarak dünyaya· gelen
önce
sureti olmak
üzere iki sureti vardır. Belirli bir yerde ve zamanda var olarak görevini yapan
ikinci sureti, ilim, amel ve manfetteki yüceliğini ve olgunluğunu, her ilim ve
irfanın
kendisinden
kaynaklandığı
birinci
suretı
olan nurdan
peygamberler ve veliler de aynı nurdan feyz almışlardır.
peygamberlik nurunun
yaratılmış olduğunu
doğnıuş,
Nur-ı
Muhammedi'den
aimıştır.
Bütün
Halliic, bütün
ve O'nun hepsinden önce
söyleyerek şöyle demektedir: "Bütün nurlar onun nurundan
peygamberlerin nuru, onun nuruyla
nurundan daha
gelmiş
10
parlağı
aydınlanmıştır.
kıdemden
yoktur. O
himmetlerin hepsinden üstün ve ileridir.
tekaddüm etmiş, ismi kalemden evvel
evvel var idi. ,u
Varlığı
Nurlar içinde onun
daha kadimdir ve himmeti,
(: vücud),
yazılmıştır.
yokluğa
(: adem)
Çünkü bütün ümmetierden
Sufiler aşka her şeyden daha fazla değer vermişlerdir. İbn Arabi' deki
(638/1240) Hakikat-i Muhammediye ve daha önceki haliyle Hallac'ın Nur-ı
Muhammed! görüşleri aşk olgusuyla birlikte MevHina'da (672/1273) başka ve
ayn bir veche daha
Muhammed!,
kazanmıştır.
Allah'ın
Ona göre, Hakikat-i Muhammediye veya
ezeli ilminde
vardı
ve
varlık
alemine bütün
Nur-ı
varlıklardan
önce gelerek onlann var olmasına sebeb olmuştu. Bu, iHih1 aşkın timsaliydi. İşte
bütün
varlıklardan
kendisine
aşık
bu duruma
daha·
şerefli
olan Yüce zat' a
layık
olarak, bu nurdan
karşı
durumuna
yaratılan
layık
insan,
maşuktur
ve
bir yer almak veya yerine
bir görüntü vermek sorumluluğundadır.
Bursavi, İsmail Hakkı, Ferahu'r-Ruh, Bulak 1252, c. I, s. 21.
Uysal, Muhittin, Tasawuf Kültüründe Hadis, Konya 2001, s. 274.
9
Sunar, Cavit, Ana Hatlariyle İslam Tasavvufu Tarihi, Ankara 1978, s. 49.
10
Doğru!, Ömer Rıza, İslamiyerin Geliştirdiği Tasavvuf, İstanbul 1948, s. 85; Öztürk, Yaşar
Nuri, Hallac-ı Mansur ve Eseri, Kitabu 't-Tavasfn, İstanbul1976, s. 186 ve 297.
11
Öztürk, Hallac-ı Mansur ve Eseri, s. 65; Öztürk, Yaşar Nuri, The Eye of The Heart,
İstanbull988, s. 17; Sunar, Ana Hatlariyle İslam Tasavvufu Tarihi, s. 51.
7
8
167
MevUina'ya kadar olan süreçte,
kaynağı
ve ezeli bir nur
olgunlaşmasıyla insanın
arneli
olduğu;
Muhammedi'nin bütün
varlıkların
görüşünün
Hakikat-i Muhammediye
bütün evrenin özü ve her zaman devam edegelen ilrrıl ve
yüksekliğin kaynağı olduğu
Yüce zat'ın
Nur-ı
ifade edilirken, Mevlana'yla birlikte
insanın
maşuku olduğu söylenmiştir.
Yunus Emre (720/1321) de Mevlana gibi,
açıklamaktadır.
Allah, kendi
ilrrıl
ve kendi nezdinde henüz
yaratmış,
Muhammediyi
başlamıştır. Allah'ın
aşkı
varoluşu Allah'ın aşkı
nedeniyle, ilk önce bütün
bir
varlığa
ona dostluk
'ol' emriyle,
(:
vücud-ı ilrrıl)
beslemiş
Nur-ı
varlığın
ile
prototipi olan
sahip olan
ve bu dostluktan
Nur-ı
varoluş
Muhammed!, tecelli ederek (mertebe
mertebe açılarak) harici dünyayı oluşturmuştur:ı 2
Yunus,
varoluşun
fiziki
iradesi, kudreti ve hikmeti
yarattığını;
her bir
varlık
açıklamasında
gereği, varoluşu
Allah'ın
türünün,
meydana geldiğini söylemektedir:
ise, Allah'm
aşkı
sebebiyle, ilmi,
dileyince önce bir cevher (: öz)
ilmi dahilinde o cevherin
açılımından
13
Erzurumlu İbrahim Hakkı (1194/1780) konuyu şöyle özetlemektedir:
"Allah bütün yaratıklardan evvel,
bazı
rivayet/ere göre, kendi nurundan latif ve
azim bir cevher var edip, ondan bütün
yarattı.
kainatı
bir tertip içinde
Buna ilk cevher, Nur-i Muhammedf, Levh-i Mah.fuz,
adını
verirler ki, bütün
cevherdir. ,ı 4
ruhların
ve cisimlerin
akl-ı
başlangıcı
yavaş yavaş
kül, izafl ruh
ve
kaynağı
bı.
Hakikat-i Muhammediye Nazariyesinin Dayandığı Hadisler
Mutasavvıflann
Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin, ontolojik olarak
felsefi kıyınet taşıdığı bir gerçektir. İslam, insanlığın hikmet arayışına engel
çıkarmak
yaparken
bir yana,
düşünce
faaliyetlerini
yapılmasını istediği, düşünce
olmamasıdır.
teşvik
etmektedir. Ancak, bunu
faaliyetlerinin Kur'an ve hadisiere
Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin ortaya
Peygamber' e isnad edilen hadisiere
rivayet ilimleri
açısından değerlendirmesini
Hallilc'ın
sistemleştirdİğİ
dayandınlmaktadır.
13
168
aykın
da Hz.
Bu durumda, hadislerin
yapmak gerekmektedir.
teriminolojisiyle Nur-ı Muhammedi ve
Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin
İbn
dayandınldığı
Bayrakdar, Mehmet, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, Ankara 1991, s. 26.
Bayrakdar, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, s. 27.
14
Erzururni, İbrahim Hakkı, Marifetniime, 1257, s. 5.
12
çıkışı
Arabi'nin
"Ben gizli
bir hazine idim, bilinmemi istedim; bilinmem için mahluku
onlara
tanıttım,
onlar da beni
tanıdılar,
"
şeklinde
yarattım.
söylenen ve
Kendimi
mutasavvıflar
arasında yaygın olan söz rivayet ilimleri bakımından hadis kabul edilmemekle 16
15
birlikte Aliyyu'l-Kiiri manasının doğru olduğunu söylemektedir. 17 Sufiler 'ilahi
aşk' düşüncesinin kaynağı saydıklan
kudsi hadis formundaki bu sözün, 'Ben
insanlan ve cinleri, bana ibadet etmeleri için yarattım,' 18 ayetinden alındığını
iddia etmektedirler.
İlk yaratılan şey hakkında rivayet edilen hadisler de bu konuda
mutasavvıflann
dayandıklan
delillerden
sayılabilir.
Ancak, sufilerin kendi
görüşlerine
delil olacak şekilde tevil ettikleri bu konu ile ilgili rivayetler hadis
kaynaklannda farklılık göstermektedir.
Ibn
Abbas'ın
yarattığı şeylerin
(r.anh) gelen bir rivayette Peygamber (s.a.v); 'Aiiah 'ın
ilki kalemdir. Elif ve lam harfierinden önce Allah onu hece
harfinden yarattı. O da, nurdan bir kalem olarak şekillendi. .. " buyurmuştur. 19
Ruhari'nin (256/870) tahric
"Kendisinden
başka
hiçbir
ettiği
bir hadis-i
şey olmadığı
şerifte
de
Rasıllullah
(s.a.v);
Arşı
da su
halde, Allah var idi.
üzerindeydi. Herşeyi zikrde yazdı ve gökleri ve yeri yarattı," buyurmaktadır. 20
Tirmizi'nin (320/932) tahric
ettiği başka
bir hadiste EbU Rezin'in 'ya Rasulallah,
Allah maklukunu yaratmadan önce neredeydi,' diye
sormasına
cevab olarak; "
15
İbn Arabi, el-Futuhfıtu'l-Mekkiyye, c. III, s. 198; c. IV, s. 419; Konevl', Kırk Hadis, s. 80;
Serhendl, Mektubiit-ı Rabbfınf, c. I, s. 263; c. H, s. 75; c. III, s. 112, 175; Davud el-Kayseri,
Mahmud h. Muhammed, "Risaletun fi't-Tasavvuf", A.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi,
Ankara 1988, s. 192; Doğrul, İslamiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, s. 21; Konuk, Avnl',
Fususu 'l-Hikem Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa Tahralı ve Yrd. Doç. Dr. Selçuk Eraydın,
İstanbul 1990, c. I, s. 43 ve 61; c. II, s. 56; c. III, s. 135 ve 164; c. IV, s. 50, 324 ve 377.
16
Aliyyu'l-Kan, Nururldin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevl', el-Esraru 'l-Merfua fi'lAhbtiri'l-Mevdua, Beyrut 1986, s. 269; Acluni, İsmful b. Muhammed, Keşfu'l-Hafa ve
Müzflu'l-İlbas Amme'ştehara mine'l-Ehtidfsfi Elsineti'n-Nas, Beyrut 1988, c. II, s. 132.
17
Aliyyu'l-Kan, el-Esraru'l-Merfoa, s. 269.
18
Zanyat; 51156.
19
Hakim, Ebu Abdilialı Muhammed b. Abdilialı en-Nl'sabilri, el-Müstedrek ale's-Sahfhayn,
Beyrut trz., c. II, s. 454.
Bu hadisi Hakim el-Müstedrek'inde tahtic etmiş ve 'bu hadisin isnadı sahih olduğu halde
Müslim ve Ruhari tahric etmedi, ' demiştir. Aynı hadisi bazı değişik lafızlarla İbnu Kesir de
Taberi'den naklen tahtic etmektedir.( Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu'lBeyan an Te'vfliAyi'l-Kur'an, Mısır 1321, cüz: 29, s. 10; İbn Kesir, Imaduddin Ebu'I-Fida'
İsmail b. Ömer, Tejsfru'l-Kur'ani'l-Azfm, İstanbull984, c. VIII, s. 212.)
20
Buhan, Ebu Abdiilah Muhammed b. İsmful, el-Camiu's-Sahfh, Kitabu't-Tevhid, 22, hadis
no: 6968; Kitabu Bed'i'l-Halk, ı, hadis no: 2983; Tirmizl', Ebu İsa Muhammed b. İsa, elCamiu's-Sahfh, Kitabu't-Tefs!r; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut trz., c. II, s. 313, 510;
c. IV, s. 426, 431.
169
'ama'daydı; altında
arşını
su üzerinde
Buhaı1 şarihi Ayni, bu konuda şunları söylemektedir:
"İbn Cerfr,
hava yoktu, üstünde hava yoktu ve
yarattı," buyrulmaktadır. 21
Muhammed b. İshak'ın 'Allah Teiila'nın yarattığı şeylerin ilki aydınlık ve
karanlıktır
(nur ve zulmet); sonra ikisini birbirinden
ayırdı. Karanlığı karanlık
22
kapkara gece yaptı, aydınlığı da görülen bembeyaz gündüz yaptı, '
nakletmektedir.
şeylerin
Ayrıca,
yaratılan/ardan,
Teaiii'nın yaratmış olduğu
Allah
ilki, Muhammed sallallahu aleyhi ve selZem 'in nurudur,'
Sonuç olarak ben de
'ilk'
'tüm
kelimesinden
şöyle
derim;
yukıırıdııki
denilmiştir.
ilki' izafesi nisbet ifade eder ve buradaki
cınsının
maksat,
bulunmaktadır ve tezad yoktur, "
Ayni,
'şeyin
dediğini
aslıdır,
diyerek
hadislerin
arası
23
'tüm yaranlonlardan, Allah Teôlô'mn
yaratmış olduğu
ilk şey, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem 'in nurudur, · sözüyle, "ey Cabir,
gerçekte Allah
Tefılii, herşeyden
önce Nurundan senin peygamberinin nurunu
yarattı,"
hadisine işaret etmektedir. Bu hadiste Cilbir b. Abdiilah (r.anh) şöyle
anlatmaktadır: "Ben Allah'ın Rfısulüne, 'ey Allah'ın Rasulü, anam babam sana
feda olsun, Allah
Tefıla'nın
yarattığı şeyi
bana söyler misin,' diye
Tefıla herşeyden
önce kendi nurundan senin
ilk önce
sordum. O da bana; 'ey
Cfıbir,
peygamberinin nurunu
yarattı.
Allah
Bu nur,
Allah'ın dilediği
yerleri
dolaşıp
gezerdi.
O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne yer, ne gök, ne
güneş,
ne ay, ne cin, ne de ins
vardı.
Allah
Tefılfı
mahluku
yaratmayı
isteyince,
bu nuru dört parçaya ayırdı. İlk parçadan kalemi yarattı, ikinci parçadan levlıi
yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı . .. 'buyurdu. " 24
Tirmizi, Kitabu't-Tefsiri'l-Kur'fuı; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. IV, s. 11, İbn Bilbfuı,
AHiurldin Ali el-Farisi, el-İhsanfi Takribi Sahfhi İbn Hibban, Beyrut 1414, c. XIV, s. 8, 9;
Taberfuıi, Süleyman b. Ahmed, el-Mu'cemu'l-Kebfr, Beyrut trz., c. XIX, s. 207.
"Ezelde Allah vardı ve O'ndan başka hiçbir şey yoktu. Arşı da su üzerindeydi..... " şeklinde
rivayet edilen hadisi Buhfui tahric etmektedir. Hadiste geçen 'başka' lafzı yerine bazı
rivayetlerde 'önce' lafzıyla, bazılarında 'beraber' lafzıyla tahric edilmişse de İbn Hacer
"hepsinin meali birdir" demektedir.( Askalfuıi, İbn Hacer, Şihabuddin Ebu'l-Fadl Ahmed
b. Ali, Fethu 'l-Barf Şerhu Sahfhi'l-Buhilri, Beyrut ırz, c. VI, s. 206.) "Amadaydı, altında
hava yoktu ... " hadisini de yine Tirmizi, İbn Hibbfuı ve Ahmed b. Hanbel tahric etmektedir.
22
İbn Esir, Izzuddin Ebu'I-Hasen Ali b. Ebi'I-Kerem Muhammed, el-Kamilfi't-Tarfh, Beyrut
, c. I, s. 16; İbn Kesir, Imaduddin Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer, el-Bidaye ve'n-Nihilye,
Beyrut 1993, c. I, s. 9.
23
Ayni, Ebu Muhammed Mahmud b. Ahmed, Umdetu'l-Kari Şerhu Sahfhi'l-Bulıilri, trz.,c.
VII, s. 214.
24
Kastalfuıi, el-Mevahibu'l-Ledunniyye'nin baştarafında birinci maksatta bu hadisi,
Abdurrezzak'ın (2111827) el-Musannef adlı eserinde Cabir (r.anh)'den senedie rivayet
ettiğini söylemiştir. Bkz: Kastalfuıi, Ahmed b. Muhammed, el-Mevahibu'l-Leduniyye bi'l21
170
Cabir
hadisi
diye
bilinen
bulunmaktadır. Naklettiğimiz şekliyle
bu
rivayetin
farklı
hadisi Kastalani (923/ 1517)
b. Hemmam'ın (211/827) el-Musannefine nisbet etmektedir.
farklılıklada
birlikte
aynı
varyasyonlan
25
Abdurrezzfı.k
Bu hadis çeşitli
zamanda Hakim (405/1014), Ahmed b. Hanbel
(2411855) ve İbn Hibbfı.n (354/965) tarafından rivayet edilmiş ve Hakim ve
Zehebi
(748/1347)
de
sahih
olduğunu
söylemişlerdir.
26
Aliyyu'l-Kari
(1014/1605), hadisin Hz. Peygamber'e ait bir söz olduğunu naklederken, 27
"Allah'zn ilk
yarattığı
nurumdur" ve "ruhumdur"
'nur' ve 'ruh' kelimeleriyle
olduğunu
etmiştir.
ifade.
aynı
anlam
şekillerinde geldiğini
kastedildiği
için iki sözün
Acluni (1162/1749), herhangi bir
aynı
fakat
hadis
değerlendirme
yapmadan sıhhati yönünde bir kanaat ortaya koymuş ve "Ben, Adem 'in
yaratılmasından
zikretmiştir.
28
kabul etmiştir.
Ayni,
dörtbin sene önce, Rabb'imin huzurunda bir nurdum," hadisini
Aym şekilde Levnek! (103.1/1886)
ne
h~disin aslının olduğunu
29
yaratılan
Ayşe (r.anhfı.)'nin
ilk
"Allah 'zn
şeyin
Hz. Peygamber'in nuru
yarattığı
ilk şey
akıldır;
olduğunu
söylerken
ona 'ileri yönel,' dedi, o da
yöneldi; 'dön' dedi, döndü. Sonra 'İzzet ve Celalime andolsun, senden daha
güzel bir şey yaratmadım; seninle tutar, seninle veririm," rivayetine
30
ve yine
Minahi'l-Muhammediyye, Beyrut 1991, c. I, s. 71, 72; Zerkanl, Muhammed b. Abdilblli,
alii 'l-Mevahibi'l-Leduniyye, Mısır trz, c. I, s. 44, 45; Zebidi, Muhammed
b. Muhammed Murtaza el-Huseyni, İthtıfu Silddeti'I-Muttakfn bi Şerhi Esrari İhyiii
UlUmi'd-Dfn, Mısır 1311, c. I, s. 454, 455; Acluni, Keşfu'l-Hafii, c. I. s. 265.
25
Kastalfuıi, el-Mevahibu 'l- Ledunniyye, c. I, s. 72.
26
Yıldınm, Ahmet, Tasavvuf..ın Temel Öğretilerinin Hadisladeki Dayanak/arı, Ankara 2000,
s. 125, 126.
27
Aliyyu'l-Kiiri, Nururldin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi, Mirkiitu 'l-Mefatfh Şerhu
Mişkiiti'l-Mesabfh, trz., c. I, s. 161; Aliyyu'l-Kiiri, Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan
el-Herevi, Şerhu 'ş-Şifa, Beyrut trz., c. I, s. 505; Aliyyu'l-Kiiri, el-Esriiru '1-Merfua fi'lAhbdri'l-Mevdua, s. 386.
28
Acluni, Keşfu'l-Hafii, c. I, s. 265, 266.
29
Levnekl, Abdulhayy Muhammed Abdulhalim, el-Asaru 'l-Merfoa fi Ahbiiri 'l-Mevdua,
Beyrut 1984, s. 42.
"Ben, Adem'in yaratılmasından dörtbin sene önce, Rabb'imin huzurunda bir nurdum,"
hadisini Aclüni'nin Cabir hadisinin sıhhatine delil olarak zikrettiği kanaatindeyiz. Ancak,
her iki hadis hakkında da bir değerlendirme yapmamış olması dikkat çekicidir.( Aclün1:,
Keşfu 'l-Hafa, c. I, s. 265, 266.)
30
Taberaru, el-Mu'cemu'l-Kebfr, c. VIII, s. 283; Beyhaki, Ebu Bekr Ahmed b. Huseyn b. Ali,
Şuabu'l-fmiin, Beyrut 1410, c. IV, s. 154; Hakim Tirmizi, EbU AbdiHalı Muhammed b. Ali
b. el-Hasen, Nevfidiru'l-Usulfi Ma'rifeti Ehfidfsi'r-Rasul, Beyrut 1412, c. I, s. 340; c. II, s.
144; Ebu Nuaym, Ahmed b. Abdilialı el-Isfehani, Hilyetu'l-Evliyii ve Tabakiitu'l-Asfiya,
Beyrut 1387, c. VII, s. 318; Gazali, Ebu Hfunid Muhammed b. Muhammed, İhyau Ulumi'dDfn, Beyrut trz., c. I, s. 89; Sühreverd1:, Şihabuddin Ömer b. Muhammed, Aviirifu'l-Mearif,
s. 220; Konuk, Fususu 'l-Hikem Şerhi, c. III, s. 360.
Şerhu 'z-Zerkiinf
171
Ayşe (r.anha)'nin "Allah 'ın yarattığı ilk şey akıldır," rivayetine31 de işaret
etmiştir.
Nitekim
yarattığı
Şa'rani
(973/1565), 'Allah 'ın ilk yarattığı
nurumdur' hadisleri
arasında
bir
akıldır,'
çelişki olmadığım;
ifadeleriyle nur-ı Muhammediyenin kastedildiğini ifade etrniştir.
İbn
olduğunu
ilk
'Allah 'ın ilk
akıl
ve nur
32
Arabi, Allah'ın yarattığı ilk varlığın Hz. Peygamber (s.a.v)'in ruhu
ve
diğer
peygamberliği
ardsındaydı ...
ruhiann ondan zuhur
müjde/ediği
zaman,
ettiğini
belirttikten sonra, "Allah Ona
Adem henüz yoktu;
Hz. Muhammed daha o zaman
şeriat
"Adem su ile çamur arasındayken ben nebf idim "
33
su
ile
çamur
sahibiydi. Çünkü hadiste,
diyor, ben insandım veya
vardım demiyor" şeklinde bir açıklama getirmektedir. 34 Yine bu hadisi esas
alarak Lübnan'lı muhaddis ve sufi Yusuf Nebhani (1350/1931) şunlan
söylemektedir:
"Allah
varlıkları
yaratmak
istediğinde,
Hakikat-i
~.~1uhammediyeyi
kendi nurundan yarattı. Sonra ulvf ve süfli ne kadar iilenı varsa,
o hakikatten ortaya
çıkardı.
Ona nübüvvetini bildirdi. Hadiste Hz. Peygamber
(s.a. v) 'in buyurduğu gibi, bu sıradaAdem ruh ile cesed arasında idi. "35
İbn Arabi, el-Fuıuhiitu 'l-Mekkiyye, c. I, s. 334; c. III, s. 169; Davud el-Kayseri, "Risiıletun
fl't-Tasavvuf", s. 192; Şa'rani, Abdulvahhab, el-Yevakft ve'l-Cevahfr fi Beyani Akôidi'lKebôir, Beyrut trz., c. II, s. 20; Serhendi, Ahmed el-Faruki, Mektubôt-ı Rabbônf, İstanbul
trz., c. III, s. 96; Konuk, A. Avni, Tedbfrat-ı ilahiye Tercüme ve Şerhi, haz: Doç. Dr.
Mustafa Tahralı, s. 68 ve 244.
Bu hadisin sabit bir senedi olmadığı İbn Hacer tarafından kaydedilmiştir. Bkz: Askalani,
Fethu'l-Barf, c. VI, s. 206; Ayni, Umdetu'l-Karf, c. VII, s. 214.
"Allah'ın ilk yarattığı akıldır," sözünün hadis olmadığı birçok mevduat yazarı
tarafından ileri sürülmüştür. İbn Teymiye (728/1328), Ahmed b. Hanbel'in (2411856) bu
söz için 'yalan' hükmünü verdiğini söylemiş (Bkz: AbdulUdir MahmUd, el-Felsefetu'sSO.fiyye, s. 627.), İbn Adiyy (365/975) 'batı! ve münker' demiş, Zehebi (748/1348) de İbn
Adiyy'e katılmıştır(Bkz: Şevkani, Muhanımed b. Ali b. Muhanımed, el-Fevaidu'l-Mecmua
fi'l-Ehiidfsi'l-Mevdua, Kahire 1960, s. 478-479.). İbn Kayyım (75111350), sadece bu sözün
değil akılla ilgili bütün hadis denilen sözlerin uydurma olduğunu ifade etmiştir (Bkz: İbn
Kayyım el-Cevziyye, el-Menaru'l-Münif fi's-Sahfhi ve'd-Daif, Beyrut 1994, s. 66.). Bu
sözün hadis olduğunu kabul eden İbn Arabi ve takipçisi sufıler, burada geçen ilk yaratılan
aklı, yani ilk aklı, Hz. Peygamber (s.a.v)'in ruhu ve nuru şeklinde anlamışlardır.
32
Şa'rani, el-Yevakft ve'l-Cevahfr, c. II, s. 20.
33
İbn Arabi, el-Futuhiitu'l-Mekkiyye, c. I, s. 372, 561; c. III, s. 191; c. IV, s. 29; c. V, s. 42,
43, 272; c. VI, s. 287, 392; c. VII, s. 104, 105; İbn Arabi, Muhyiddin EM Bekr Muhanımed
b. Ali, Fususu'l-Hikem, Beyrut trz., s. 214; Sühreverdi, Avarifu'l-Mearif, s. 46; Davil.du'lKayseri, Risaletun fi't-Tasavvuf, s. 199, 212; Şa'ram, el-Yevakft ve'l-Cevfihfr, c. II, s. 18,
19, 20.
34
İbn Arabi, el-Futuhfitu '1-Mekkiyye, c. I, s. 367.
35
Nebham, Yusuf b. İsmail, el-Envaru'l-Muhammediyye mine'l-Mevahibi'l-Leduniyye,
İstanbul1988, s. 9.
İbn Arabi'nin de dayandığı bu hadis muhaddisler tarafından sahih bulunmuştur. Hatta
İbn Teymiyye ve İbnu'l-Cevzi gibi ilim adamları da rivayeti sahih görmüşlerdir (Bkz: İbn
Teymiyye, Takiyyuddin Ahmed b. Abdillialim el-Harrani, Mecmuu'l-Feteva, Beyrut, c. Il,
s. 147; c. VIII, s. 282.). Ancak hadisin rivayetlerinin hiçbir varyasyonunda Hz. Peygamber
31
172
Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin
görüşünün gelişmesinde
olduğu bir gerçektir.
bu gibi
bazı sıhhati
dayandığı Nur-ı
tesbit
edilmiş
Muhammedi
rivayetlerin etkisinin
Fakat, mevzu olan sözler ve bazı zayıf hadisler dışında,
36
sahih rivayetlerin hiçbirinde
Allah'ın
nurunu, o nurdan da peyderpey
kendi nurundan Hz. Peygamber (s.a.v)'in
diğer varlıkları yarattığı şeklinde
bir
düşünceyi
ortaya koyan ifadeye rastlanmamaktadır. İlim adamlanndan bazısı bu gibi sözler,
yabancı
kaynaklı
görüşler
felsefi
olan
Neo-Platonizm
ve
Gnostisizm
nazariyelerinin bir takım mutasavvıflar tarafından hadis haline getirilmiş
olduğunu belirtmişlerdir.
şekilleri
37
Hakikat-i Muhammediye Nazariyesinin Felsefi Kaynakları
Bütün İslam alemi eski medeniyetlere ait dini ve fikri cereyanlann bir
şekilde
etkisi
altına girmiştir.
Yunan felsefesinin fikri ve zevki yönleriyle
yapmış
olduğu etki şüphesiz ki en büyüğüdür. İslam filozoflan Aristonun etkisinde
kalırken, mutasavvıflar
üzerinde de Platon (: Eflatun) ve Plotinus'un etkisi
görülmektedir.
Mutasavvıflar
Plotinus felsefesinde ruhi zevklerini ve vecdlerini, batmi
mükaşefelerini tatmin edecek bir kaynak bulmuşlardır. 38 Bu felsefi ekole göre
bütün
varlıklar Allah'ın
feyzinin eseridir ve O'nun ilk feyzi
akl-ı
evveldir. Bütün
varlıklar var oluşlannı ondan alırlar. Diğer feyizler bu ilk akıldan sadır olur. İşte
Hakikat-i Muhammediye nazariyesi de, Helenistik Felsefedeki
varlıktan
feyz yoluyla sudur ettikleri'
şeklindeki 'sudı1r
'varlıklann
ilk
nazariyesi'ne oldukça
benzemektedir. Felsefenin İslam dünyasında yaygınlaşıp düşünce olarak
etkilerneye
kavrarnlar
başlamasıyla
filozoflann
mutasavvıflar
'akl-ı
tarafından
attığı
fikirlerin tasavvufa
külli' diye ifade ettikleri
el-Hakikatu'l-
başlanmıştır. Hallac'ın
bu nazariye, H.III/ M.IX.
girişinin
'akl-ı
en-Nuru'l-Muhammedi,
Muhammediye gibi ifadelerle söylenmeye
biçimde ortaya
evvel',
ilk örneklerinden
Yüzyılın
sistematik bir
sonlannda Gnostik
sayılmaktadır.
Nazariye daha
(s.a.v)'in Hz. Adem (a.s)'den önce nurdan yaratıldığına dair lafz! bir işaret yoktur. Hadisin
Ebü Hureyre'den rivayet edilen Tirmizi'nin tahric ettiği ve Irbad b. Sariye'den gelen
Ahmed b. Hanbel ve Hakim'in tahric ettikleri iki varyasyonu bulunmaktadır.( Bkz.
Heyseıni, Nuruddin Ali b. Ebi Bekr, Mecmau'z-Zeviiid ve Menbeu'l-Feviiid, 1402, c. VIII,
s. 223.}.
36
Demirci, Mehmet, "NCır-ı Muhammed!", D.E. O. ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: I, İzmir
1983, s. 249.
37
Afifı, Ebu'I-AHl., Tasavvuf, İslam'da Manevi Devrim, çev: H. İbrahim Kaçar ve Murat
Sülün, İstanbul 1996, s. 96; Uludağ, Süleyman, "Giriş, Kuşeyri'nin Hayatı ve Risiilesi",
Tasavvuf ilmine Dair Kuşeyri Risiilesi, İstanbul 1991, s. 26.
38
Doğru!, İsliimiyelin Geliştirdiği Tasavvuf, s. 40, 41.
173
sonralan H.VIU M.XIIT. Yüzyıldan itibaren İbn Arabitarafından vahdet-i vücud
düşüncesi
içinde temel
görüşlerden
tarafından
nazariyenin
Hristiyanlıktan etkilendiği
biri haline
Hristiyanlıktan
ileri
gelmiştir. Bazı
alındığı
sürülmüş, bazılan
ilim adamlan
sistemleştirilirken
veya
Şianın
da Sünni çevreye
gnostik tasavvufundan, onlara da Neo-Platonizmden geçtiğini söylernişlerdir. 39
Gerçekten de İbn Arabi tarafından ortaya konulduğu şekliyle, insan-ı
karnil nazariyesi, şii İmam prensibine oldukça benzemektedir. Bu nazariyelerin
her. ikisi de, kaynak
Muhammediye'ye
bakımından, Şiilik
ve tasavvufta var olan
dayanmaktadır. Aynı şekilde,
biraz
şekliyle, hakikat-ı
farklı
Nur-ı
da olsa,
Muhammed! nazariyesi ve velayet silsilesi nazariyesi her iki sistemde
bulunmaktadır.
Şia,
bir
diğerine
peygamberden
· ve
sonunda
da
Hz.
Peygamber'den imarnlara geçen 'ilk nur'un varlığına inanır. İlahi bilgiyi elde
etmek isteyen insanın, Hz. Peygamber'den sonra, İmam vasıtasıyla bu nura
bağlanması gerektiğini
insanın,
söyler. Tasavvufta ise
Hz. Peygamber' e kadar
ulaşan velayet silsilesi ile bir karnil insana akan berekete bağlı olması gerekir. 40
Massignon, Ebu Bekr Razi'den İbn Sina'nın zamanına kadar Yunan
felsefesinin İslam dünyasmda yayılarak egemenliğinin gittikçe kuvvetlendiğini,
bu yüzden Hicretin dördüncü yüzyılında ince metafizik terimler oluşturulduğunu,
bunlarla ruhun ve nefsin maddi olmayan özler
olduğunun anlatıldığını,
bir takım genel anlamlann, tali illetler zincirinin ve benzeri daha
ortaya
çıktığını,
böylece
başka şeylerin
bu terimierin Aristo'ya isnad edilen Lahilt ile, Platon'a ait
idealerle ve Platinus'a ait feyzlerle
kanştığım
ve bütün bunlann tasavvufun
gelişmesinde çok derin etkileri olduğunu söylemektedir.
41
Sonuç
İlk zahidlerin sözlerine ve fıillerine hakim olan unsurlar saf İslami
unsurlarken, daha sonra gelerek tasavvufu
sayılabilecek
felsefi
bir hale getiren
görüşlerin
mutasavvıflann
nesir ve
39
40
41
yaradılış
nazım
ve felsefe
haldeki eserlerinde
ve terminolojinin izleri görülmektedir. Bütün bunlar, Yunan
felsefesinin Arapçaya tercüme edilmesi ve
yaratma,
kurumsallaştıran
ve
diğer
konular hakkındaki
fılozoflann
uluhiyet, nübüvvet,
görüşlerinin yayılmasından
sonra,
Bkz: Massignon, Louis, "Nur-ı Muhammed!", İ.A., İstanbul 1970, c. IX, s. 362.
Nasr, Seyyid Hüseyin, Tasavvufi Makaleler, çev: Prof. Dr. Sadık Kılıç, İstanbul 2002, s.
124, 125.
Massignon, Louis, "Tasavvuf', İ.A., İstanbul 1974, c. XII, s. 28, 29.
174
mutasavvıflann,
görüşlerini
Neo-Platonik fikirleri, kendi
olarak görmelerinin sonucu olmalıdır.
besliyecek bir kaynak
Tasavvuf, diğer İslam ilimleri gibi, iddialannı ve bu iddialann
temellendirildiği
fikirlerini ayet ve hadise
Gerçekten, ontolojik olarak felsefi bir
çıkışı
nazariyesinin ortaya
dayandınlmaktadır.
dayandırma ihtiyacında olmuştur.
kıyınet taşıyan
Hakikat-i Muhammediye
da Hz. Peygamber'e isnad edilen hadisiere
Fakat, mevzu olan sözler ve bazı
zayıf
hadisler dışında, sahih
rivayetlerin hiçbirinde Allah'ın kendi nurundan Hz. Peygamber (s.a.v)'in nurunu,
o nurdan da peyderpey
koyan ifadeye
diğer varlıklan yarattığı şeklinde
rastlanmamaktadır.
bir
düşünceyi
ortaya
Bütün bu öncüllerin bir sonucu olarak,
Hakikat-i Muhammediye nazariyesi hakkında hadis olarak rivayet edilen sözlerin
bir
çoğunun
bir
takım mutasavvıflar tarafından
Neo-Piatonizrn ve
Gııusti:sizm nazariyeleıüıderı mü:heiTı ifaddcıiıı
hadis haline
getirilmiş şekilleri olduğunu
söylemek mümkündür.
Bibliyografya
Abdulkadir Mahmud, el-Felsefetu 's-Sufiyye fi'l-İslfım, Kahire 1967.
Aclurn, İsmail b. Muhammed, Keşfu'l-Haffı ve Müzflu'l-flbfıs Amme'ştehara
mine'l-Ehiidfsfi Elsineti'n-Nfıs, Beyrut 1988.
Afifi, Ebu'l-Ala, Tasavvuf, İslam'da Manevi Devrim, çev: H. İbrahim Kaçar ve
Murat Sülün, istanbull996.
------, Ebu'l-AHl, Muhyiddin İbn-i Arabf'de Tasavvuf Felsefesi, çev: Prof. Dr.
Mehmet Dağ, İstanbull998
Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut trz.
Aliyyu'l-Kan, Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi, el-Masnu', .
Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi,
MerfUafi'l-Ahbfıri'l-Mevdfla, Beyrut 1986.
el-Esrfıru'l­
Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herev!, Mirkfitu'lMejfıtfh Şerhu Mişkfıti'l-Mesfıbfh, trz.
-----------------, Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevl,
Beyrut trz.
AskaHini,
İbn
Hacer,
Şihabudd1n
Şerhu 'ş-Şifa,
Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali, Fethu'l-Bfirf
Beyrut trz.
Şerhu
Sahfhi'l-Buhfıri,
Ayni, EbU Muhammed Mahmud b. Ahmed, Umdetu'l-Kfıri Şerhu Sahfhi'lBuhôri, trz.
175
Bayrakdar, Mehmet, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, Ankara 1991.
Beyhaki, Ebfi Bekr Ahmed b. Huseyn b. Ali, Şuabu'l-fman, Beyrut 1410.
Buhari, Ebu Abdiilah Muhammed b. İsmail, el-Camiu's-Sahfh.
Bursavi, İsmail Hakkı, Ferahu'r-Ruh, Bulak: 1252.
Cebecioğlu,
Ethem, Tasavvuf Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ankara 1997.
Cevheri, Abdulhamid, et-Tasavvuf Mişkatu 'i-Hayran, 1996.
Davud el-Kayseri, Mahmud b. Muhammed, "Risaletun fi't-Tasavvuf', A.Ü.
İlahiyar Fakültesi Dergisi, Ankara 1988.
Demirci, Mehmet, "Nur-ı Muhammedf", D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:
I, İzmir 1983.
Doğrul, Ö. Rıza, İslamiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, İstanbul 1948.
EbO
Nwıym,
Ahmed b, Abdiilah ei-Isfehani, Hilyetu 'l-Evliyfl ve
A.sfiya, Beyrut 1387.
Tabrıkfltu'l­
Erzurumi, İbrahim Hakkı, Marifetname, 1257.
Gazall, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyau Ulumi'd-Dfn, Beyrut trz.
Hakim Tirmizi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ali b. el-Hasen, Nevadiru'l-Usulfl
Ma'rifeti Ehadfsi'r-Rasill, Beyrut 1412.
Hakim, Ebu Abdiilah Muhammed b. Abctillah en-Nisabilri, el-Müstedrek ale'sSahfhayn, Beyrut trz.
Heysemi, Nuruddin Ali b. Ebi Bekr, Mecmau'z-Zevaid ve Menbeu'l-Fevaid,
1402.
İbn Arabi, Muhyiddin Ebu Bekr Muhammed b. Ali, el-Futuhatu'l-Mekkiyye,
Beyrut 1994.
------------, Muhyiddin Ebu Bekr Muhammed b. Ali, Fusiisu'l-Hikem, Beyrut trz.
İbn Bilban, Alauddin Ali el-Farisi, el-İhsanfl Takribi Sahfhi İbn Hibban, Beyrut
1414.
İbn Esir, Izzuddin Ebu'I-Hasen Ali b. Ebi'I-Kerem Muhammed, el-Kamil .fi't-
Tarih, Beyrut .
İbn Kayyım el-Cevziyye, el-Menaru 'l-Müniffi's-Sahfhi ve'd-Daif, Beyrut 1994.
İbn Kesir, Imaduddin Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer, el-Bidaye ve'n-Nihfıye, Beyrut
1993.
------------, Imaduddin Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer, Tejsfru'l-Kur'ani'l-Azfm,
İstanbul 1984.
İbn Teymiyye, Takiyyuddin Ahmed b. Abctilhalim el-Harrani, Mecmuu'l-Feteva,
Beyrut.
176
Kastali1ni, Ahmed b. Muhammed, el-Mevahibu'l-Leduniyye bi'l-Minahi'lMuhammediyye, Beyrut 1991.
Konevi, Sadreddin, Kırk Hadis (Tasavvufi Yorumlanyla), tre: Harun Ünal,
İstanbul 1984.
Konuk, A. Avni, Tedbfrat-ı İlahiye Tercüme ve Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa
Tahralı, İstanbul 1992.
--------, Avni, Fususu'l-Hikem Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa Tahrab ve Yrd. Doç.
Dr. Selçuk Eraydın, İstanbul 1990.
Levneki, Abdulhayy Muhammed Abdulhalim, el-Asaru'l-Merft1a fi Ahbfiri'lMevdua, Beyrut 1984.
Massignon, Louis, "Nur-ı Muhammedf", İ.A., İstanbul 1970.
-------------,Louis, "Tasa;:vuf', İ./L, İstanbul 1974.
Nasr, Seyyid Hüseyin, Tasavvufi Makaleler, çev: Prof. Dr. Sadık Kılıç, İstanbul
2002.
Nebhani, Yusuf b. İsmail, el-Envaru'l-Muhammediyye mine'l-Mevahibi'lLeduniyye, İstanbul1988.
Öztürk, Yaşar Nuri, H allac-ı M ansun;e Eseri, Kitabu 't- Tavasfn, İstanbul 197 6.
--------,Yaşar Nuri, The Eye ofThe Heart, İstanbul1988.
Sebavi,
el-Mekasıdu'l-Hasene,
.
Serhendi, Ahmed el-Faruki, M ekıubat-ı Rabbanf, İstanbul trz.
Sunar, Cavit, Ana Hatlariyle İslam Tasavvufu Tarihi, Ankara 1978.
-------,Cavit, Mistizmin Ana Hatlan, Ankara 1966.
Sühreverdi, Şihabuddin Ömer b. Muhammed, Avarifu '1-Mefirif, trz.
Şa'rani,
Abdulvahhab, el-Yevfikft ve'l-Cevahfr fi Beyani Akaidi'l-Kebair, Beyrut
trz.
Şevkani,
Muhammed b .. Ali b. Muhammed, el-Fevaidu'l-Mecmuafi'l-Ehadfsi'lMevdua, Kahire 1960.
Taberani, Süleyman b. Ahmed, el-Mu'cemu'l-Kebfr, Beyrut trz.
Tabeıi, Ebu Cafer Muhammed b. Ceıir, Camiu'l-Beyan an Te'vfli Ayi'l-Kur'fın,
Mısır
1321.
Tirmizi, EbU İsa Muhammed b. İsa, el-Cfımiu 's-Sahfh,.
Uludağ, Süleyman, "Giriş, Kuşeyri'nin Hayatı ve Risô.lesi", Tasavvuf İlmine
Dair Kuşeyrf Risalesi, İstanbul 1991.
Uysal, Muhittin, Tasavvuf Kültüründe Hadis, Konya 2001.
177
Yıldınm, Ahmet, Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanak/an,
Ankara 2000.
Zebi'di', Muhammed b. Muhammed Murtaza el-Huseyni', İthafu Saddeti'lMuttakfn bi Şerhi Esrari İhyai Ulumi'd-Dfn, Mısır 1311.
Zerkani', Muhammed b. Abdilbakl,
Mısır trz.
178
Şerhu'z-Zerkanf
alii'l-Mevahibi'l-Leduniyye,
Download