İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Ana bmm D~!l! VI. KUTLU DOGUM SEMPOZYUMU f(EBLİGLER) 21 NİSAN 2003 ISPARTA S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı Bilimsel Toplantılar Yayın No: 1 TERTİP HEYETi Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan) Doç. Dr. Saffet SARIKAYA Doç. Dr. Kemal SÖZEN Dr. Nejdet DURAK Dursun KNRAK EDİTÖR Prof. Dr. İsmail YAKIT ISBN 975~7929-93-X ÇÖZÜMLEME Ahmet YILDIRIM, B. Bengü TORTUK, Huzeyfe ALKAN Kapak ve İç Düzen Nejdet DURAK BASKI Tuğra Matbaası, (0246) 224 14 68 Yayınlanan tebliğierin Yayınlanan dil, üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarianna aittir. tebliğlefka"Y!lak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde kullanılabilir. ©SDÜ ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006 iSTEME ADRESi S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA Tel: (0246) 211 45 50 HZ. PEYGAMBER'DEN İLKYARATILAN ŞEY HAKKINDA RiVAYET EDİLEN HADiSLER IŞIGINDA HAKİKA T-İ MUHAM:MEDİYE Dr. Rifat OKUDAN* Varlık ve alem problemı düşünce tarihinin en remel konuiannüan biridir. İnsan, her zaman varlığın nedenini, sebebini aramıştır. İlk sebebin ne olduğu sorusu, evrenin harekete geçmeye tüm düşünce tarihini meşgul Bize sebebler ve yaratmasından başlangıcının nasıl olduğu sorusuyla birlikte etmiştir. sonuçları halinde görünse de, ibaret olduğu yönüyle varlık, her an oluş Allah'ın ve yok sürekli zuhfir ve oluştadır; ve aynı kalmamaktadır. Alem, Yaratıcının bir tecellisi ve zuhilrudur. Bu tecelli ve zuhilr, olup bitmiş değildir; olmaktadır. "Allah her gün yeni bir iş ve oluştadır." 1 Bu sürekli oluş, bir yaratma ve yaratılıştır. Alem, sürekli bir yaradılışa sahne olduğundan her an yenilenip değişmektedir. Biz, her ne kadar onu yaratılıp bitmiş bir madde gibi seyretsek de evren, bir fıildir ve sürekli olmaktadır. 2 Bir fıil halinde olmakta devam eden bu varlık dediğimiz şey, Allah'ın adetidir( :sünnetullah). Mutasavvıflar, ~'Ben istedim. Bu sebeple tanıdılar," sözünü mahlukatı yarattım; varlığın yaratılışının olan sevgisinin; ilahl yaratılmadan kendi zatını, önce, gizli bir hazineydim, asla bilinmezdim; bilinmemi aşkın yalnızca kendinin ifadesi kendimi onlara tanıttım. temel sebebi olan saymışlardır. Bu sayede beni Allah'ın kendi zatına Onlara göre, hiçbir şey 'Allah vardı ve O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu.' O, dışındaki varlıklarda görmeyi istedi ve alemi * S.D.Ü., İHilıiyat Fakültesi Arapça Anabilim Dalı Öğretim Elema..rıı 1 Rahmfuı; 55/29. 2 Sunar, Cavit, Mistivnin Ana Hatları, Ankara 1966, s. 28, 32. yarattı. Böylelikle iUem, kendi yerinde oldu. zatını, isimleri, sıfatlan ve fiilleriyle Bu nazariyeye göre malılukatı Allah, kendi yine kendi seyrettiği bir ayna 3 zuhfırunu seyrettiği bir ayna yerinde zatına olan sevgisi sebebiyle, yaratmıştır. Teozofik tasavvufta "Allah, kendi nurundan Muhammed (s.a.v)'in nfırunu, ondan da diğer varlıklan yarattı," "Allah'ın ilk yarattığı benim nurumdur, ruhumdur," anlamındaki haberlere telmilıle 'en-Nuru'l-Muhammedf, Hakfkatu'l-Muhammediyye' gibi terimlerle ortaya önce Hz. Muhammed (s.a.v)'in nuru zuhur etmişlerdir. er-Ruhu'l-Muhammedf, çıkan bu el- düşüneeye yaratılmış, diğer varlıklar göre, ilk da bu nurdan 4 İbn Allah'ın hazine Arabi de, alemin yaratılışının; dış hakikatlerde tecelli etmek için, zatına olan sevgisi sebebiyle gerçekleştiğini söylemiş ve "Ben gizli bir idiın, bilinnıen1i istedim; biHnmem için rrıahluku yarattım& Kendimi onlar da beni tanıdılar," şeklinde söylenen ve mutasavvıflar arasında yaygın olan söz ile delil getirme yoluna gitmiştir. Peygamber (s.a.v)'e ait oluşu hakkında 'keşfen sahih' dediği bu hadise göre, yaratılışın sım, Allah'ın zatına olan bilinme ve tezahür etme aşkına bağlanmaktadır. 5 Sadreddin Konevi onlara tanıttım, isim ve sıfatıanna ait gerçekleri içine alan ve kuşatan 'zat-ı ehadiyyet' olarak açıklamaktadır. 6 (673/1274), bu sözde geçen 'kenz-i mahfi' ifadesini, Dolayısıyla, alemin yaratılışı, mutasavvıflann Allah'ın kudsi hadis kabul ettikleri bu söze göre, Allah'ın la teayyun mertebesindeki zat-ı ehadiyyetine olan aşkı olmaktadır. Mesnevi şarihi İsmail Ankaravi, Hakikat-i Muhammediye'yi kevni teayyunun başlangıcı kabul ederek, bunu şu sözlerle açıklamaktadır: "Hüviyet olan Gayb ve Mutlak Gayb, Bir'den (: Ehad) ortaya çıkan, la teayyun (: belirme olmaması) itibariyle Hakk'ın Zfitı'dır... Bilinsin ki teayyun (: belirme) ikidir: flilhf teayyün ve kevnf (: oluşsal) teayyun. flahf teayyunun başı Zilta ait Hüviyet ve sonu Kelamdır. Kevnf teayyunun başı Muhammed! olan Ruh ve sonu insanlığın ortaya çıkışıdır. flilhf Abdulkadir Mahmud, el-Felsefetu 's-Sufiyye fi'l-İsliim, Kahire 1967, s. 75 ve 184. Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ankara 1997, s. 563. 5 İbn Arabi, Muhyiddin Ebu Bekr Muhammed b. Ali, el-Futuhiitu '1-Mekkiyye, Beyrut 1994, c. I, s. 334. 6 Konevi, Sadreddin, Kırk Hadis (Tasavvufi Yorumlarıyla), tre: Harun Ünal, İstanbul 1984, s. 81. 3 4 166 başında teayyunun çıkma olan ortaya makamda daha henüz başka bir şey yoktur. " Vahdet-i Vücud zat'ın (: zuhur) düşüncesinin kendisidir. Çünkü o 7 devamı bir görebileceğimiz olarak Hakikat-i Muhammediye nazariyesine sözlerinde ilk yer veren sufi Mısri 8 (245/859) sözü olmuştur. Çünkü "yaratılanların aslı Zü'n-NG.n-ı Muhammed'in nurudur" ona aittir. Nazariyeyi kapsamlı bir şekilde ele alıp sufi çevrelerde yaygınlaştıran Hallik'ta (309/922) en-NG.ru'l-Muhammedi şeklinde rastlıyoruz. 9 varlıklann Ona göre Hz. Muhammed (s.a.v)'in biri bütün diğeri var olan n uru, olmasından var beşeri peygamber insan olarak dünyaya· gelen önce sureti olmak üzere iki sureti vardır. Belirli bir yerde ve zamanda var olarak görevini yapan ikinci sureti, ilim, amel ve manfetteki yüceliğini ve olgunluğunu, her ilim ve irfanın kendisinden kaynaklandığı birinci suretı olan nurdan peygamberler ve veliler de aynı nurdan feyz almışlardır. peygamberlik nurunun yaratılmış olduğunu doğnıuş, Nur-ı Muhammedi'den aimıştır. Bütün Halliic, bütün ve O'nun hepsinden önce söyleyerek şöyle demektedir: "Bütün nurlar onun nurundan peygamberlerin nuru, onun nuruyla nurundan daha gelmiş 10 parlağı aydınlanmıştır. kıdemden yoktur. O himmetlerin hepsinden üstün ve ileridir. tekaddüm etmiş, ismi kalemden evvel evvel var idi. ,u Varlığı Nurlar içinde onun daha kadimdir ve himmeti, (: vücud), yazılmıştır. yokluğa (: adem) Çünkü bütün ümmetierden Sufiler aşka her şeyden daha fazla değer vermişlerdir. İbn Arabi' deki (638/1240) Hakikat-i Muhammediye ve daha önceki haliyle Hallac'ın Nur-ı Muhammed! görüşleri aşk olgusuyla birlikte MevHina'da (672/1273) başka ve ayn bir veche daha Muhammed!, kazanmıştır. Allah'ın Ona göre, Hakikat-i Muhammediye veya ezeli ilminde vardı ve varlık alemine bütün Nur-ı varlıklardan önce gelerek onlann var olmasına sebeb olmuştu. Bu, iHih1 aşkın timsaliydi. İşte bütün varlıklardan kendisine aşık bu duruma daha· şerefli olan Yüce zat' a layık olarak, bu nurdan karşı durumuna yaratılan layık insan, maşuktur ve bir yer almak veya yerine bir görüntü vermek sorumluluğundadır. Bursavi, İsmail Hakkı, Ferahu'r-Ruh, Bulak 1252, c. I, s. 21. Uysal, Muhittin, Tasawuf Kültüründe Hadis, Konya 2001, s. 274. 9 Sunar, Cavit, Ana Hatlariyle İslam Tasavvufu Tarihi, Ankara 1978, s. 49. 10 Doğru!, Ömer Rıza, İslamiyerin Geliştirdiği Tasavvuf, İstanbul 1948, s. 85; Öztürk, Yaşar Nuri, Hallac-ı Mansur ve Eseri, Kitabu 't-Tavasfn, İstanbul1976, s. 186 ve 297. 11 Öztürk, Hallac-ı Mansur ve Eseri, s. 65; Öztürk, Yaşar Nuri, The Eye of The Heart, İstanbull988, s. 17; Sunar, Ana Hatlariyle İslam Tasavvufu Tarihi, s. 51. 7 8 167 MevUina'ya kadar olan süreçte, kaynağı ve ezeli bir nur olgunlaşmasıyla insanın arneli olduğu; Muhammedi'nin bütün varlıkların görüşünün Hakikat-i Muhammediye bütün evrenin özü ve her zaman devam edegelen ilrrıl ve yüksekliğin kaynağı olduğu Yüce zat'ın Nur-ı ifade edilirken, Mevlana'yla birlikte insanın maşuku olduğu söylenmiştir. Yunus Emre (720/1321) de Mevlana gibi, açıklamaktadır. Allah, kendi ilrrıl ve kendi nezdinde henüz yaratmış, Muhammediyi başlamıştır. Allah'ın aşkı varoluşu Allah'ın aşkı nedeniyle, ilk önce bütün bir varlığa ona dostluk 'ol' emriyle, (: vücud-ı ilrrıl) beslemiş Nur-ı varlığın ile prototipi olan sahip olan ve bu dostluktan Nur-ı varoluş Muhammed!, tecelli ederek (mertebe mertebe açılarak) harici dünyayı oluşturmuştur:ı 2 Yunus, varoluşun fiziki iradesi, kudreti ve hikmeti yarattığını; her bir varlık açıklamasında gereği, varoluşu Allah'ın türünün, meydana geldiğini söylemektedir: ise, Allah'm aşkı sebebiyle, ilmi, dileyince önce bir cevher (: öz) ilmi dahilinde o cevherin açılımından 13 Erzurumlu İbrahim Hakkı (1194/1780) konuyu şöyle özetlemektedir: "Allah bütün yaratıklardan evvel, bazı rivayet/ere göre, kendi nurundan latif ve azim bir cevher var edip, ondan bütün yarattı. kainatı bir tertip içinde Buna ilk cevher, Nur-i Muhammedf, Levh-i Mah.fuz, adını verirler ki, bütün cevherdir. ,ı 4 ruhların ve cisimlerin akl-ı başlangıcı yavaş yavaş kül, izafl ruh ve kaynağı bı. Hakikat-i Muhammediye Nazariyesinin Dayandığı Hadisler Mutasavvıflann Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin, ontolojik olarak felsefi kıyınet taşıdığı bir gerçektir. İslam, insanlığın hikmet arayışına engel çıkarmak yaparken bir yana, düşünce faaliyetlerini yapılmasını istediği, düşünce olmamasıdır. teşvik etmektedir. Ancak, bunu faaliyetlerinin Kur'an ve hadisiere Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin ortaya Peygamber' e isnad edilen hadisiere rivayet ilimleri açısından değerlendirmesini Hallilc'ın sistemleştirdİğİ dayandınlmaktadır. 13 168 aykın da Hz. Bu durumda, hadislerin yapmak gerekmektedir. teriminolojisiyle Nur-ı Muhammedi ve Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin İbn dayandınldığı Bayrakdar, Mehmet, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, Ankara 1991, s. 26. Bayrakdar, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, s. 27. 14 Erzururni, İbrahim Hakkı, Marifetniime, 1257, s. 5. 12 çıkışı Arabi'nin "Ben gizli bir hazine idim, bilinmemi istedim; bilinmem için mahluku onlara tanıttım, onlar da beni tanıdılar, " şeklinde yarattım. söylenen ve Kendimi mutasavvıflar arasında yaygın olan söz rivayet ilimleri bakımından hadis kabul edilmemekle 16 15 birlikte Aliyyu'l-Kiiri manasının doğru olduğunu söylemektedir. 17 Sufiler 'ilahi aşk' düşüncesinin kaynağı saydıklan kudsi hadis formundaki bu sözün, 'Ben insanlan ve cinleri, bana ibadet etmeleri için yarattım,' 18 ayetinden alındığını iddia etmektedirler. İlk yaratılan şey hakkında rivayet edilen hadisler de bu konuda mutasavvıflann dayandıklan delillerden sayılabilir. Ancak, sufilerin kendi görüşlerine delil olacak şekilde tevil ettikleri bu konu ile ilgili rivayetler hadis kaynaklannda farklılık göstermektedir. Ibn Abbas'ın yarattığı şeylerin (r.anh) gelen bir rivayette Peygamber (s.a.v); 'Aiiah 'ın ilki kalemdir. Elif ve lam harfierinden önce Allah onu hece harfinden yarattı. O da, nurdan bir kalem olarak şekillendi. .. " buyurmuştur. 19 Ruhari'nin (256/870) tahric "Kendisinden başka hiçbir ettiği bir hadis-i şey olmadığı şerifte de Rasıllullah (s.a.v); Arşı da su halde, Allah var idi. üzerindeydi. Herşeyi zikrde yazdı ve gökleri ve yeri yarattı," buyurmaktadır. 20 Tirmizi'nin (320/932) tahric ettiği başka bir hadiste EbU Rezin'in 'ya Rasulallah, Allah maklukunu yaratmadan önce neredeydi,' diye sormasına cevab olarak; " 15 İbn Arabi, el-Futuhfıtu'l-Mekkiyye, c. III, s. 198; c. IV, s. 419; Konevl', Kırk Hadis, s. 80; Serhendl, Mektubiit-ı Rabbfınf, c. I, s. 263; c. H, s. 75; c. III, s. 112, 175; Davud el-Kayseri, Mahmud h. Muhammed, "Risaletun fi't-Tasavvuf", A.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 1988, s. 192; Doğrul, İslamiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, s. 21; Konuk, Avnl', Fususu 'l-Hikem Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa Tahralı ve Yrd. Doç. Dr. Selçuk Eraydın, İstanbul 1990, c. I, s. 43 ve 61; c. II, s. 56; c. III, s. 135 ve 164; c. IV, s. 50, 324 ve 377. 16 Aliyyu'l-Kan, Nururldin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevl', el-Esraru 'l-Merfua fi'lAhbtiri'l-Mevdua, Beyrut 1986, s. 269; Acluni, İsmful b. Muhammed, Keşfu'l-Hafa ve Müzflu'l-İlbas Amme'ştehara mine'l-Ehtidfsfi Elsineti'n-Nas, Beyrut 1988, c. II, s. 132. 17 Aliyyu'l-Kan, el-Esraru'l-Merfoa, s. 269. 18 Zanyat; 51156. 19 Hakim, Ebu Abdilialı Muhammed b. Abdilialı en-Nl'sabilri, el-Müstedrek ale's-Sahfhayn, Beyrut trz., c. II, s. 454. Bu hadisi Hakim el-Müstedrek'inde tahtic etmiş ve 'bu hadisin isnadı sahih olduğu halde Müslim ve Ruhari tahric etmedi, ' demiştir. Aynı hadisi bazı değişik lafızlarla İbnu Kesir de Taberi'den naklen tahtic etmektedir.( Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu'lBeyan an Te'vfliAyi'l-Kur'an, Mısır 1321, cüz: 29, s. 10; İbn Kesir, Imaduddin Ebu'I-Fida' İsmail b. Ömer, Tejsfru'l-Kur'ani'l-Azfm, İstanbull984, c. VIII, s. 212.) 20 Buhan, Ebu Abdiilah Muhammed b. İsmful, el-Camiu's-Sahfh, Kitabu't-Tevhid, 22, hadis no: 6968; Kitabu Bed'i'l-Halk, ı, hadis no: 2983; Tirmizl', Ebu İsa Muhammed b. İsa, elCamiu's-Sahfh, Kitabu't-Tefs!r; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut trz., c. II, s. 313, 510; c. IV, s. 426, 431. 169 'ama'daydı; altında arşını su üzerinde Buhaı1 şarihi Ayni, bu konuda şunları söylemektedir: "İbn Cerfr, hava yoktu, üstünde hava yoktu ve yarattı," buyrulmaktadır. 21 Muhammed b. İshak'ın 'Allah Teiila'nın yarattığı şeylerin ilki aydınlık ve karanlıktır (nur ve zulmet); sonra ikisini birbirinden ayırdı. Karanlığı karanlık 22 kapkara gece yaptı, aydınlığı da görülen bembeyaz gündüz yaptı, ' nakletmektedir. şeylerin Ayrıca, yaratılan/ardan, Teaiii'nın yaratmış olduğu Allah ilki, Muhammed sallallahu aleyhi ve selZem 'in nurudur,' Sonuç olarak ben de 'ilk' 'tüm kelimesinden şöyle derim; yukıırıdııki denilmiştir. ilki' izafesi nisbet ifade eder ve buradaki cınsının maksat, bulunmaktadır ve tezad yoktur, " Ayni, 'şeyin dediğini aslıdır, diyerek hadislerin arası 23 'tüm yaranlonlardan, Allah Teôlô'mn yaratmış olduğu ilk şey, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem 'in nurudur, · sözüyle, "ey Cabir, gerçekte Allah Tefılii, herşeyden önce Nurundan senin peygamberinin nurunu yarattı," hadisine işaret etmektedir. Bu hadiste Cilbir b. Abdiilah (r.anh) şöyle anlatmaktadır: "Ben Allah'ın Rfısulüne, 'ey Allah'ın Rasulü, anam babam sana feda olsun, Allah Tefıla'nın yarattığı şeyi bana söyler misin,' diye Tefıla herşeyden önce kendi nurundan senin ilk önce sordum. O da bana; 'ey Cfıbir, peygamberinin nurunu yarattı. Allah Bu nur, Allah'ın dilediği yerleri dolaşıp gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne yer, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin, ne de ins vardı. Allah Tefılfı mahluku yaratmayı isteyince, bu nuru dört parçaya ayırdı. İlk parçadan kalemi yarattı, ikinci parçadan levlıi yarattı. Üçüncü parçadan Arşı yarattı . .. 'buyurdu. " 24 Tirmizi, Kitabu't-Tefsiri'l-Kur'fuı; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. IV, s. 11, İbn Bilbfuı, AHiurldin Ali el-Farisi, el-İhsanfi Takribi Sahfhi İbn Hibban, Beyrut 1414, c. XIV, s. 8, 9; Taberfuıi, Süleyman b. Ahmed, el-Mu'cemu'l-Kebfr, Beyrut trz., c. XIX, s. 207. "Ezelde Allah vardı ve O'ndan başka hiçbir şey yoktu. Arşı da su üzerindeydi..... " şeklinde rivayet edilen hadisi Buhfui tahric etmektedir. Hadiste geçen 'başka' lafzı yerine bazı rivayetlerde 'önce' lafzıyla, bazılarında 'beraber' lafzıyla tahric edilmişse de İbn Hacer "hepsinin meali birdir" demektedir.( Askalfuıi, İbn Hacer, Şihabuddin Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali, Fethu 'l-Barf Şerhu Sahfhi'l-Buhilri, Beyrut ırz, c. VI, s. 206.) "Amadaydı, altında hava yoktu ... " hadisini de yine Tirmizi, İbn Hibbfuı ve Ahmed b. Hanbel tahric etmektedir. 22 İbn Esir, Izzuddin Ebu'I-Hasen Ali b. Ebi'I-Kerem Muhammed, el-Kamilfi't-Tarfh, Beyrut , c. I, s. 16; İbn Kesir, Imaduddin Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer, el-Bidaye ve'n-Nihilye, Beyrut 1993, c. I, s. 9. 23 Ayni, Ebu Muhammed Mahmud b. Ahmed, Umdetu'l-Kari Şerhu Sahfhi'l-Bulıilri, trz.,c. VII, s. 214. 24 Kastalfuıi, el-Mevahibu'l-Ledunniyye'nin baştarafında birinci maksatta bu hadisi, Abdurrezzak'ın (2111827) el-Musannef adlı eserinde Cabir (r.anh)'den senedie rivayet ettiğini söylemiştir. Bkz: Kastalfuıi, Ahmed b. Muhammed, el-Mevahibu'l-Leduniyye bi'l21 170 Cabir hadisi diye bilinen bulunmaktadır. Naklettiğimiz şekliyle bu rivayetin farklı hadisi Kastalani (923/ 1517) b. Hemmam'ın (211/827) el-Musannefine nisbet etmektedir. farklılıklada birlikte aynı varyasyonlan 25 Abdurrezzfı.k Bu hadis çeşitli zamanda Hakim (405/1014), Ahmed b. Hanbel (2411855) ve İbn Hibbfı.n (354/965) tarafından rivayet edilmiş ve Hakim ve Zehebi (748/1347) de sahih olduğunu söylemişlerdir. 26 Aliyyu'l-Kari (1014/1605), hadisin Hz. Peygamber'e ait bir söz olduğunu naklederken, 27 "Allah'zn ilk yarattığı nurumdur" ve "ruhumdur" 'nur' ve 'ruh' kelimeleriyle olduğunu etmiştir. ifade. aynı anlam şekillerinde geldiğini kastedildiği için iki sözün Acluni (1162/1749), herhangi bir aynı fakat hadis değerlendirme yapmadan sıhhati yönünde bir kanaat ortaya koymuş ve "Ben, Adem 'in yaratılmasından zikretmiştir. 28 kabul etmiştir. Ayni, dörtbin sene önce, Rabb'imin huzurunda bir nurdum," hadisini Aym şekilde Levnek! (103.1/1886) ne h~disin aslının olduğunu 29 yaratılan Ayşe (r.anhfı.)'nin ilk "Allah 'zn şeyin Hz. Peygamber'in nuru yarattığı ilk şey akıldır; olduğunu söylerken ona 'ileri yönel,' dedi, o da yöneldi; 'dön' dedi, döndü. Sonra 'İzzet ve Celalime andolsun, senden daha güzel bir şey yaratmadım; seninle tutar, seninle veririm," rivayetine 30 ve yine Minahi'l-Muhammediyye, Beyrut 1991, c. I, s. 71, 72; Zerkanl, Muhammed b. Abdilblli, alii 'l-Mevahibi'l-Leduniyye, Mısır trz, c. I, s. 44, 45; Zebidi, Muhammed b. Muhammed Murtaza el-Huseyni, İthtıfu Silddeti'I-Muttakfn bi Şerhi Esrari İhyiii UlUmi'd-Dfn, Mısır 1311, c. I, s. 454, 455; Acluni, Keşfu'l-Hafii, c. I. s. 265. 25 Kastalfuıi, el-Mevahibu 'l- Ledunniyye, c. I, s. 72. 26 Yıldınm, Ahmet, Tasavvuf..ın Temel Öğretilerinin Hadisladeki Dayanak/arı, Ankara 2000, s. 125, 126. 27 Aliyyu'l-Kiiri, Nururldin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi, Mirkiitu 'l-Mefatfh Şerhu Mişkiiti'l-Mesabfh, trz., c. I, s. 161; Aliyyu'l-Kiiri, Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi, Şerhu 'ş-Şifa, Beyrut trz., c. I, s. 505; Aliyyu'l-Kiiri, el-Esriiru '1-Merfua fi'lAhbdri'l-Mevdua, s. 386. 28 Acluni, Keşfu'l-Hafii, c. I, s. 265, 266. 29 Levnekl, Abdulhayy Muhammed Abdulhalim, el-Asaru 'l-Merfoa fi Ahbiiri 'l-Mevdua, Beyrut 1984, s. 42. "Ben, Adem'in yaratılmasından dörtbin sene önce, Rabb'imin huzurunda bir nurdum," hadisini Aclüni'nin Cabir hadisinin sıhhatine delil olarak zikrettiği kanaatindeyiz. Ancak, her iki hadis hakkında da bir değerlendirme yapmamış olması dikkat çekicidir.( Aclün1:, Keşfu 'l-Hafa, c. I, s. 265, 266.) 30 Taberaru, el-Mu'cemu'l-Kebfr, c. VIII, s. 283; Beyhaki, Ebu Bekr Ahmed b. Huseyn b. Ali, Şuabu'l-fmiin, Beyrut 1410, c. IV, s. 154; Hakim Tirmizi, EbU AbdiHalı Muhammed b. Ali b. el-Hasen, Nevfidiru'l-Usulfi Ma'rifeti Ehfidfsi'r-Rasul, Beyrut 1412, c. I, s. 340; c. II, s. 144; Ebu Nuaym, Ahmed b. Abdilialı el-Isfehani, Hilyetu'l-Evliyii ve Tabakiitu'l-Asfiya, Beyrut 1387, c. VII, s. 318; Gazali, Ebu Hfunid Muhammed b. Muhammed, İhyau Ulumi'dDfn, Beyrut trz., c. I, s. 89; Sühreverd1:, Şihabuddin Ömer b. Muhammed, Aviirifu'l-Mearif, s. 220; Konuk, Fususu 'l-Hikem Şerhi, c. III, s. 360. Şerhu 'z-Zerkiinf 171 Ayşe (r.anha)'nin "Allah 'ın yarattığı ilk şey akıldır," rivayetine31 de işaret etmiştir. Nitekim yarattığı Şa'rani (973/1565), 'Allah 'ın ilk yarattığı nurumdur' hadisleri arasında bir akıldır,' çelişki olmadığım; ifadeleriyle nur-ı Muhammediyenin kastedildiğini ifade etrniştir. İbn olduğunu ilk 'Allah 'ın ilk akıl ve nur 32 Arabi, Allah'ın yarattığı ilk varlığın Hz. Peygamber (s.a.v)'in ruhu ve diğer peygamberliği ardsındaydı ... ruhiann ondan zuhur müjde/ediği zaman, ettiğini belirttikten sonra, "Allah Ona Adem henüz yoktu; Hz. Muhammed daha o zaman şeriat "Adem su ile çamur arasındayken ben nebf idim " 33 su ile çamur sahibiydi. Çünkü hadiste, diyor, ben insandım veya vardım demiyor" şeklinde bir açıklama getirmektedir. 34 Yine bu hadisi esas alarak Lübnan'lı muhaddis ve sufi Yusuf Nebhani (1350/1931) şunlan söylemektedir: "Allah varlıkları yaratmak istediğinde, Hakikat-i ~.~1uhammediyeyi kendi nurundan yarattı. Sonra ulvf ve süfli ne kadar iilenı varsa, o hakikatten ortaya çıkardı. Ona nübüvvetini bildirdi. Hadiste Hz. Peygamber (s.a. v) 'in buyurduğu gibi, bu sıradaAdem ruh ile cesed arasında idi. "35 İbn Arabi, el-Fuıuhiitu 'l-Mekkiyye, c. I, s. 334; c. III, s. 169; Davud el-Kayseri, "Risiıletun fl't-Tasavvuf", s. 192; Şa'rani, Abdulvahhab, el-Yevakft ve'l-Cevahfr fi Beyani Akôidi'lKebôir, Beyrut trz., c. II, s. 20; Serhendi, Ahmed el-Faruki, Mektubôt-ı Rabbônf, İstanbul trz., c. III, s. 96; Konuk, A. Avni, Tedbfrat-ı ilahiye Tercüme ve Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa Tahralı, s. 68 ve 244. Bu hadisin sabit bir senedi olmadığı İbn Hacer tarafından kaydedilmiştir. Bkz: Askalani, Fethu'l-Barf, c. VI, s. 206; Ayni, Umdetu'l-Karf, c. VII, s. 214. "Allah'ın ilk yarattığı akıldır," sözünün hadis olmadığı birçok mevduat yazarı tarafından ileri sürülmüştür. İbn Teymiye (728/1328), Ahmed b. Hanbel'in (2411856) bu söz için 'yalan' hükmünü verdiğini söylemiş (Bkz: AbdulUdir MahmUd, el-Felsefetu'sSO.fiyye, s. 627.), İbn Adiyy (365/975) 'batı! ve münker' demiş, Zehebi (748/1348) de İbn Adiyy'e katılmıştır(Bkz: Şevkani, Muhanımed b. Ali b. Muhanımed, el-Fevaidu'l-Mecmua fi'l-Ehiidfsi'l-Mevdua, Kahire 1960, s. 478-479.). İbn Kayyım (75111350), sadece bu sözün değil akılla ilgili bütün hadis denilen sözlerin uydurma olduğunu ifade etmiştir (Bkz: İbn Kayyım el-Cevziyye, el-Menaru'l-Münif fi's-Sahfhi ve'd-Daif, Beyrut 1994, s. 66.). Bu sözün hadis olduğunu kabul eden İbn Arabi ve takipçisi sufıler, burada geçen ilk yaratılan aklı, yani ilk aklı, Hz. Peygamber (s.a.v)'in ruhu ve nuru şeklinde anlamışlardır. 32 Şa'rani, el-Yevakft ve'l-Cevahfr, c. II, s. 20. 33 İbn Arabi, el-Futuhiitu'l-Mekkiyye, c. I, s. 372, 561; c. III, s. 191; c. IV, s. 29; c. V, s. 42, 43, 272; c. VI, s. 287, 392; c. VII, s. 104, 105; İbn Arabi, Muhyiddin EM Bekr Muhanımed b. Ali, Fususu'l-Hikem, Beyrut trz., s. 214; Sühreverdi, Avarifu'l-Mearif, s. 46; Davil.du'lKayseri, Risaletun fi't-Tasavvuf, s. 199, 212; Şa'ram, el-Yevakft ve'l-Cevfihfr, c. II, s. 18, 19, 20. 34 İbn Arabi, el-Futuhfitu '1-Mekkiyye, c. I, s. 367. 35 Nebham, Yusuf b. İsmail, el-Envaru'l-Muhammediyye mine'l-Mevahibi'l-Leduniyye, İstanbul1988, s. 9. İbn Arabi'nin de dayandığı bu hadis muhaddisler tarafından sahih bulunmuştur. Hatta İbn Teymiyye ve İbnu'l-Cevzi gibi ilim adamları da rivayeti sahih görmüşlerdir (Bkz: İbn Teymiyye, Takiyyuddin Ahmed b. Abdillialim el-Harrani, Mecmuu'l-Feteva, Beyrut, c. Il, s. 147; c. VIII, s. 282.). Ancak hadisin rivayetlerinin hiçbir varyasyonunda Hz. Peygamber 31 172 Hakikat-i Muhammediye nazariyesinin görüşünün gelişmesinde olduğu bir gerçektir. bu gibi bazı sıhhati dayandığı Nur-ı tesbit edilmiş Muhammedi rivayetlerin etkisinin Fakat, mevzu olan sözler ve bazı zayıf hadisler dışında, 36 sahih rivayetlerin hiçbirinde Allah'ın nurunu, o nurdan da peyderpey kendi nurundan Hz. Peygamber (s.a.v)'in diğer varlıkları yarattığı şeklinde bir düşünceyi ortaya koyan ifadeye rastlanmamaktadır. İlim adamlanndan bazısı bu gibi sözler, yabancı kaynaklı görüşler felsefi olan Neo-Platonizm ve Gnostisizm nazariyelerinin bir takım mutasavvıflar tarafından hadis haline getirilmiş olduğunu belirtmişlerdir. şekilleri 37 Hakikat-i Muhammediye Nazariyesinin Felsefi Kaynakları Bütün İslam alemi eski medeniyetlere ait dini ve fikri cereyanlann bir şekilde etkisi altına girmiştir. Yunan felsefesinin fikri ve zevki yönleriyle yapmış olduğu etki şüphesiz ki en büyüğüdür. İslam filozoflan Aristonun etkisinde kalırken, mutasavvıflar üzerinde de Platon (: Eflatun) ve Plotinus'un etkisi görülmektedir. Mutasavvıflar Plotinus felsefesinde ruhi zevklerini ve vecdlerini, batmi mükaşefelerini tatmin edecek bir kaynak bulmuşlardır. 38 Bu felsefi ekole göre bütün varlıklar Allah'ın feyzinin eseridir ve O'nun ilk feyzi akl-ı evveldir. Bütün varlıklar var oluşlannı ondan alırlar. Diğer feyizler bu ilk akıldan sadır olur. İşte Hakikat-i Muhammediye nazariyesi de, Helenistik Felsefedeki varlıktan feyz yoluyla sudur ettikleri' şeklindeki 'sudı1r 'varlıklann ilk nazariyesi'ne oldukça benzemektedir. Felsefenin İslam dünyasında yaygınlaşıp düşünce olarak etkilerneye kavrarnlar başlamasıyla filozoflann mutasavvıflar 'akl-ı tarafından attığı fikirlerin tasavvufa külli' diye ifade ettikleri el-Hakikatu'l- başlanmıştır. Hallac'ın bu nazariye, H.III/ M.IX. girişinin 'akl-ı en-Nuru'l-Muhammedi, Muhammediye gibi ifadelerle söylenmeye biçimde ortaya evvel', ilk örneklerinden Yüzyılın sistematik bir sonlannda Gnostik sayılmaktadır. Nazariye daha (s.a.v)'in Hz. Adem (a.s)'den önce nurdan yaratıldığına dair lafz! bir işaret yoktur. Hadisin Ebü Hureyre'den rivayet edilen Tirmizi'nin tahric ettiği ve Irbad b. Sariye'den gelen Ahmed b. Hanbel ve Hakim'in tahric ettikleri iki varyasyonu bulunmaktadır.( Bkz. Heyseıni, Nuruddin Ali b. Ebi Bekr, Mecmau'z-Zeviiid ve Menbeu'l-Feviiid, 1402, c. VIII, s. 223.}. 36 Demirci, Mehmet, "NCır-ı Muhammed!", D.E. O. ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: I, İzmir 1983, s. 249. 37 Afifı, Ebu'I-AHl., Tasavvuf, İslam'da Manevi Devrim, çev: H. İbrahim Kaçar ve Murat Sülün, İstanbul 1996, s. 96; Uludağ, Süleyman, "Giriş, Kuşeyri'nin Hayatı ve Risiilesi", Tasavvuf ilmine Dair Kuşeyri Risiilesi, İstanbul 1991, s. 26. 38 Doğru!, İsliimiyelin Geliştirdiği Tasavvuf, s. 40, 41. 173 sonralan H.VIU M.XIIT. Yüzyıldan itibaren İbn Arabitarafından vahdet-i vücud düşüncesi içinde temel görüşlerden tarafından nazariyenin Hristiyanlıktan etkilendiği biri haline Hristiyanlıktan ileri gelmiştir. Bazı alındığı sürülmüş, bazılan ilim adamlan sistemleştirilirken veya Şianın da Sünni çevreye gnostik tasavvufundan, onlara da Neo-Platonizmden geçtiğini söylernişlerdir. 39 Gerçekten de İbn Arabi tarafından ortaya konulduğu şekliyle, insan-ı karnil nazariyesi, şii İmam prensibine oldukça benzemektedir. Bu nazariyelerin her. ikisi de, kaynak Muhammediye'ye bakımından, Şiilik ve tasavvufta var olan dayanmaktadır. Aynı şekilde, biraz şekliyle, hakikat-ı farklı Nur-ı da olsa, Muhammed! nazariyesi ve velayet silsilesi nazariyesi her iki sistemde bulunmaktadır. Şia, bir diğerine peygamberden · ve sonunda da Hz. Peygamber'den imarnlara geçen 'ilk nur'un varlığına inanır. İlahi bilgiyi elde etmek isteyen insanın, Hz. Peygamber'den sonra, İmam vasıtasıyla bu nura bağlanması gerektiğini insanın, söyler. Tasavvufta ise Hz. Peygamber' e kadar ulaşan velayet silsilesi ile bir karnil insana akan berekete bağlı olması gerekir. 40 Massignon, Ebu Bekr Razi'den İbn Sina'nın zamanına kadar Yunan felsefesinin İslam dünyasmda yayılarak egemenliğinin gittikçe kuvvetlendiğini, bu yüzden Hicretin dördüncü yüzyılında ince metafizik terimler oluşturulduğunu, bunlarla ruhun ve nefsin maddi olmayan özler olduğunun anlatıldığını, bir takım genel anlamlann, tali illetler zincirinin ve benzeri daha ortaya çıktığını, böylece başka şeylerin bu terimierin Aristo'ya isnad edilen Lahilt ile, Platon'a ait idealerle ve Platinus'a ait feyzlerle kanştığım ve bütün bunlann tasavvufun gelişmesinde çok derin etkileri olduğunu söylemektedir. 41 Sonuç İlk zahidlerin sözlerine ve fıillerine hakim olan unsurlar saf İslami unsurlarken, daha sonra gelerek tasavvufu sayılabilecek felsefi bir hale getiren görüşlerin mutasavvıflann nesir ve 39 40 41 yaradılış nazım ve felsefe haldeki eserlerinde ve terminolojinin izleri görülmektedir. Bütün bunlar, Yunan felsefesinin Arapçaya tercüme edilmesi ve yaratma, kurumsallaştıran ve diğer konular hakkındaki fılozoflann uluhiyet, nübüvvet, görüşlerinin yayılmasından sonra, Bkz: Massignon, Louis, "Nur-ı Muhammed!", İ.A., İstanbul 1970, c. IX, s. 362. Nasr, Seyyid Hüseyin, Tasavvufi Makaleler, çev: Prof. Dr. Sadık Kılıç, İstanbul 2002, s. 124, 125. Massignon, Louis, "Tasavvuf', İ.A., İstanbul 1974, c. XII, s. 28, 29. 174 mutasavvıflann, görüşlerini Neo-Platonik fikirleri, kendi olarak görmelerinin sonucu olmalıdır. besliyecek bir kaynak Tasavvuf, diğer İslam ilimleri gibi, iddialannı ve bu iddialann temellendirildiği fikirlerini ayet ve hadise Gerçekten, ontolojik olarak felsefi bir çıkışı nazariyesinin ortaya dayandınlmaktadır. dayandırma ihtiyacında olmuştur. kıyınet taşıyan Hakikat-i Muhammediye da Hz. Peygamber'e isnad edilen hadisiere Fakat, mevzu olan sözler ve bazı zayıf hadisler dışında, sahih rivayetlerin hiçbirinde Allah'ın kendi nurundan Hz. Peygamber (s.a.v)'in nurunu, o nurdan da peyderpey koyan ifadeye diğer varlıklan yarattığı şeklinde rastlanmamaktadır. bir düşünceyi ortaya Bütün bu öncüllerin bir sonucu olarak, Hakikat-i Muhammediye nazariyesi hakkında hadis olarak rivayet edilen sözlerin bir çoğunun bir takım mutasavvıflar tarafından Neo-Piatonizrn ve Gııusti:sizm nazariyeleıüıderı mü:heiTı ifaddcıiıı hadis haline getirilmiş şekilleri olduğunu söylemek mümkündür. Bibliyografya Abdulkadir Mahmud, el-Felsefetu 's-Sufiyye fi'l-İslfım, Kahire 1967. Aclurn, İsmail b. Muhammed, Keşfu'l-Haffı ve Müzflu'l-flbfıs Amme'ştehara mine'l-Ehiidfsfi Elsineti'n-Nfıs, Beyrut 1988. Afifi, Ebu'l-Ala, Tasavvuf, İslam'da Manevi Devrim, çev: H. İbrahim Kaçar ve Murat Sülün, istanbull996. ------, Ebu'l-AHl, Muhyiddin İbn-i Arabf'de Tasavvuf Felsefesi, çev: Prof. Dr. Mehmet Dağ, İstanbull998 Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut trz. Aliyyu'l-Kan, Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi, el-Masnu', . Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevi, MerfUafi'l-Ahbfıri'l-Mevdfla, Beyrut 1986. el-Esrfıru'l­ Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herev!, Mirkfitu'lMejfıtfh Şerhu Mişkfıti'l-Mesfıbfh, trz. -----------------, Nuruddin Ali b. Muhammed b. Sultan el-Herevl, Beyrut trz. AskaHini, İbn Hacer, Şihabudd1n Şerhu 'ş-Şifa, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali, Fethu'l-Bfirf Beyrut trz. Şerhu Sahfhi'l-Buhfıri, Ayni, EbU Muhammed Mahmud b. Ahmed, Umdetu'l-Kfıri Şerhu Sahfhi'lBuhôri, trz. 175 Bayrakdar, Mehmet, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, Ankara 1991. Beyhaki, Ebfi Bekr Ahmed b. Huseyn b. Ali, Şuabu'l-fman, Beyrut 1410. Buhari, Ebu Abdiilah Muhammed b. İsmail, el-Camiu's-Sahfh. Bursavi, İsmail Hakkı, Ferahu'r-Ruh, Bulak: 1252. Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ankara 1997. Cevheri, Abdulhamid, et-Tasavvuf Mişkatu 'i-Hayran, 1996. Davud el-Kayseri, Mahmud b. Muhammed, "Risaletun fi't-Tasavvuf', A.Ü. İlahiyar Fakültesi Dergisi, Ankara 1988. Demirci, Mehmet, "Nur-ı Muhammedf", D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: I, İzmir 1983. Doğrul, Ö. Rıza, İslamiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, İstanbul 1948. EbO Nwıym, Ahmed b, Abdiilah ei-Isfehani, Hilyetu 'l-Evliyfl ve A.sfiya, Beyrut 1387. Tabrıkfltu'l­ Erzurumi, İbrahim Hakkı, Marifetname, 1257. Gazall, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhyau Ulumi'd-Dfn, Beyrut trz. Hakim Tirmizi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ali b. el-Hasen, Nevadiru'l-Usulfl Ma'rifeti Ehadfsi'r-Rasill, Beyrut 1412. Hakim, Ebu Abdiilah Muhammed b. Abctillah en-Nisabilri, el-Müstedrek ale'sSahfhayn, Beyrut trz. Heysemi, Nuruddin Ali b. Ebi Bekr, Mecmau'z-Zevaid ve Menbeu'l-Fevaid, 1402. İbn Arabi, Muhyiddin Ebu Bekr Muhammed b. Ali, el-Futuhatu'l-Mekkiyye, Beyrut 1994. ------------, Muhyiddin Ebu Bekr Muhammed b. Ali, Fusiisu'l-Hikem, Beyrut trz. İbn Bilban, Alauddin Ali el-Farisi, el-İhsanfl Takribi Sahfhi İbn Hibban, Beyrut 1414. İbn Esir, Izzuddin Ebu'I-Hasen Ali b. Ebi'I-Kerem Muhammed, el-Kamil .fi't- Tarih, Beyrut . İbn Kayyım el-Cevziyye, el-Menaru 'l-Müniffi's-Sahfhi ve'd-Daif, Beyrut 1994. İbn Kesir, Imaduddin Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer, el-Bidaye ve'n-Nihfıye, Beyrut 1993. ------------, Imaduddin Ebu'l-Fida' İsmail b. Ömer, Tejsfru'l-Kur'ani'l-Azfm, İstanbul 1984. İbn Teymiyye, Takiyyuddin Ahmed b. Abctilhalim el-Harrani, Mecmuu'l-Feteva, Beyrut. 176 Kastali1ni, Ahmed b. Muhammed, el-Mevahibu'l-Leduniyye bi'l-Minahi'lMuhammediyye, Beyrut 1991. Konevi, Sadreddin, Kırk Hadis (Tasavvufi Yorumlanyla), tre: Harun Ünal, İstanbul 1984. Konuk, A. Avni, Tedbfrat-ı İlahiye Tercüme ve Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa Tahralı, İstanbul 1992. --------, Avni, Fususu'l-Hikem Şerhi, haz: Doç. Dr. Mustafa Tahrab ve Yrd. Doç. Dr. Selçuk Eraydın, İstanbul 1990. Levneki, Abdulhayy Muhammed Abdulhalim, el-Asaru'l-Merft1a fi Ahbfiri'lMevdua, Beyrut 1984. Massignon, Louis, "Nur-ı Muhammedf", İ.A., İstanbul 1970. -------------,Louis, "Tasa;:vuf', İ./L, İstanbul 1974. Nasr, Seyyid Hüseyin, Tasavvufi Makaleler, çev: Prof. Dr. Sadık Kılıç, İstanbul 2002. Nebhani, Yusuf b. İsmail, el-Envaru'l-Muhammediyye mine'l-Mevahibi'lLeduniyye, İstanbul1988. Öztürk, Yaşar Nuri, H allac-ı M ansun;e Eseri, Kitabu 't- Tavasfn, İstanbul 197 6. --------,Yaşar Nuri, The Eye ofThe Heart, İstanbul1988. Sebavi, el-Mekasıdu'l-Hasene, . Serhendi, Ahmed el-Faruki, M ekıubat-ı Rabbanf, İstanbul trz. Sunar, Cavit, Ana Hatlariyle İslam Tasavvufu Tarihi, Ankara 1978. -------,Cavit, Mistizmin Ana Hatlan, Ankara 1966. Sühreverdi, Şihabuddin Ömer b. Muhammed, Avarifu '1-Mefirif, trz. Şa'rani, Abdulvahhab, el-Yevfikft ve'l-Cevahfr fi Beyani Akaidi'l-Kebair, Beyrut trz. Şevkani, Muhammed b .. Ali b. Muhammed, el-Fevaidu'l-Mecmuafi'l-Ehadfsi'lMevdua, Kahire 1960. Taberani, Süleyman b. Ahmed, el-Mu'cemu'l-Kebfr, Beyrut trz. Tabeıi, Ebu Cafer Muhammed b. Ceıir, Camiu'l-Beyan an Te'vfli Ayi'l-Kur'fın, Mısır 1321. Tirmizi, EbU İsa Muhammed b. İsa, el-Cfımiu 's-Sahfh,. Uludağ, Süleyman, "Giriş, Kuşeyri'nin Hayatı ve Risô.lesi", Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyrf Risalesi, İstanbul 1991. Uysal, Muhittin, Tasavvuf Kültüründe Hadis, Konya 2001. 177 Yıldınm, Ahmet, Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanak/an, Ankara 2000. Zebi'di', Muhammed b. Muhammed Murtaza el-Huseyni', İthafu Saddeti'lMuttakfn bi Şerhi Esrari İhyai Ulumi'd-Dfn, Mısır 1311. Zerkani', Muhammed b. Abdilbakl, Mısır trz. 178 Şerhu'z-Zerkanf alii'l-Mevahibi'l-Leduniyye,