estetik peyzaj, fonksiyonel uygulamalar ve tüm canlılar için

advertisement
56
YEŞİLİN GÜLEN YÜZÜ: ESTETİK PEYZAJ, FONKSİYONEL
UYGULAMALAR VE TÜM CANLILAR İÇİN YAŞANABİLİR DÜNYA
Doç. Dr. Bahriye Gülgün1, Yrd. Doç. Dr. Arzu Çığ2
1
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü - İzmir
Siirt Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü - Siirt
[email protected] - [email protected]
2
Her insan kendi çevresinin peyzaj mimarı değil midir
aslında? Kendi kullanımına, kendi estetik anlayışına ve
zevkine, kendi imkânlarına göre yapılabilir ve yapılıyordur
da. Evimizin salonundan başlayalım mesela. Koltukların
arasında bir yere ya da orta sehpanın üzerine saksılı bir
salon bitkisi kullanmayan var mıdır acaba? Ya da renkli
küçük saksılar içinde pencere kenarlarına koyulmayan Afrika menekşeleri. Haydi, onu da geçelim, misafirin getirdiği bir demet gülü süslü bir vazoda suya bırakıp görebileceğimiz yakın bir yere koymayan var mıdır? Tohumdan,
yapraktan ya da dalından çoğalttığımız kadife, fesleğen
menekşe, begonya, sardunya gibi balkonumuzun neşesi
renkli dostlarımızı hangimiz ağırlamadık? Ve bunları sadece evimizde değil, ofisimizde, iş yerimizde de yaptık.
Bütün bunların temelinde ihtiyaç yatmaktadır. Ortamınıza
canlılık, hareket katmak istiyorsanız, renkli ve görselliği
olan bitkileri tercih edersiniz. Üstelik her mevsimde değiştirebilirsiniz. Örneğin ocak-şubat aylarında ektiğiniz kadife
ve petunya gibi bitkilerin tohumlarından elde ettiğiniz fideleri nisan-mayıs aylarında açtırırsınız. Sonbahara kadar
süren renk cümbüşü arasında çaktırmadan sümbül, nergis ve lale gibi çiçeklerin soğanlarını dikerek kış sonunda
hem bahçenizde hem masanızda kokulara karışırsınız.
Bunlar küçük ölçekli, hobi niteliğindeki peyzaj çalışmalarıdır. İşi biraz daha büyütmek isterseniz, bahçenizin bir
köşesinde, zamanında aldığınız gül, böğürtlen, söğüt,
hanımeli vb. çoğaltabileceğiniz bitki türlerinden ,çelik alıp
sert havalarda üzerini naylonla kapatarak örtü altı yetiştiriciliği bile yaparak ihtiyacınız olan dış mekân bitkilerini
üretebilirsiniz.
Bunların hepsi ev ölçeğinde peyzaj çalışmalarıdır.
Daha büyük ölçekli projelerden çıkan çalışmaların içinde yaşarız ama bunun farkına çok varmayız. Çünkü her
şey insan ölçeğine indirgenmiştir. Uzun yürüyüş yolları
ve kenarlarındaki yol ağaçları, bize mekân hissi vermek
içindir. Ya da güneşli saatlerde gölgelenmek ve serinlemek için altına oturduğumuz çınar ağacı, dikildiği yön
itibarıyla parkın en doğru yerinde olabilir. Yapısal malzemelerden bıkan bizlere, çardakların üzerine sardırılmış
hanımeli ya da beyaz yasemin kokusu nasıl da iyi gelir.
İnsanoğlunun ihtiyaç duyduğu alanların oluşturulmasında doğru ve işlevsel yapılmış bir tasarım ve uygulama, hemen akabinde yine doğru ve işlevsel yapılan
bitki kompozisyonu, peyzaj mimarlığı bilim dalının temel
prensibidir. Öncelik her zaman kullanıcıların ihtiyaçlarıdır. Ancak, bu işte sürdürülebilirlik de bir yapım aşaması
kadar önemlidir. Çünkü özellikle büyük maliyetlerle ortaya çıkarılan büyük ölçekli uygulamaların devamlılığının
sağlanması, titizlikle sürdürülen kontrol, bakım ve onarım işleriyle mümkün olacaktır. Konuyu çok basit olarak
örneklendirecek olursak evimizin balkonundaki saksılı
çiçeğe bakalım. Tatile çıkarken komşuya emanet etmeyi
unuttuğunuz çiçek… Yetiştirirken gözünün içine baktığınız, güneşini, gölgesini, suyunu, hatta çiçekçiden aldığınız besinini eksik etmediğiniz; şirin, güzel, renkli, desenli
saksılara doldurduğunuz kestane toprağı içinde büyüyen çiçeğinizi, tatilden geldiğinizde canlılığını yitirmiş
olarak bulabilirsiniz. Çok basit olarak örneklendirilen bu
durum, kent ölçeğinde bakıldığında, şehir parklarında ve
kara yolu ağaçlandırma çalışmalarında gözümüze daha
çok çarpmaktadır.
Sulaması, biçilmesi ve yabancı ot temizliği düzenli
olmayan çim alanların bozulması en bilinen örnektir. Zamanında budanmayan kurtbağrı, mazı gibi çit bitkileri,
kullanım amacını aşarak alanı karmaşaya sokabilir. Aynı
şekilde budanmayan ya da doğru sardırılmayan bir sarmaşık gülü yanından ya da altından geçerken üstümüze
takılabilir.
Peyzaj mimarlığı alanı geniş bir alandır. Sadece ev ve
okul bahçesi ya da kent içi alanlarda park, kara yolunda
refüj düzenlemesinde değil, kırsal alanlarda da son derece etkindir. Piknik alanlarının oluşturulması bilinen en
basit örneğidir.
Bitkilerin marifetleri sadece gölge sağlamak ya da
koku, renk katmaktan ibaret değildir. Trafik, ulaşım ağlarının yoğun olduğu yerlerde, fabrika ve sanayi alanlarında kullanılan süs bitkileri, ışımayı ve gürültüyü önler, kirli
havayı temizler ve toz partiküllerini tutar.
Rüzgâr alan yerlerde dikilen serviler, perde vazifesi
görerek rüzgârın etkisini azaltır. Bazen de mahremiyeti
sağlar serviler. Sık aralıkla dikildiklerinde yeşil duvar oluştururlar adeta. Hem görüntüyü hem gürültüyü keserler bu
defa. Bir de servinin, ölümden sonra gökyüzüne uzanmayı tasvir etmesi sebebiyle mezarlıkta kullanımı vardır
mesela. Serviyle birlikte birçok bitkinin kullanıldığı mezarlıklar, artık sadece sevdiklerimizi ziyaret edip hüzünlendiğimiz değil, doğru bir peyzaj planlaması ile rekreasyon
alanı olarak kullandığımız parklar haline gelmektedir.
Bu kadar anlatımdan görülüyor ki süs bitkisi olmak
kolay değilmiş. Evde masa üzerinde, balkonda, bahçede… Yeri geldiğinde saksıda, vazoda, bazen toprakta…
Hatta bazen dikey bahçe konseptinde duvarda…
www.turktob.org.tr
TÜRKİYE T OHUMCULAR BİRLİĞİDERGİSİ
57
Kokusu, yaprak, meyve ve çiçek güzelliği için; gölgesi, temiz hava sağlaması, ışımayı azaltması, perde
görevi görmesi, mekânları sınırlandırması, dikkat çekerek yönlendirmesi, algıda seçicilik kazandırması, huzur
vermesi… Ne çok görevi varmış. Ama peyzaj mimarlarının da görevi çok. Çoktan ziyade önemli. Onlar da
bir bakıma doktor gibiler. Zor ve koşuşturmalı hayat
koşulları içinde yorulan, sinirlenen, kendine küsen, yakınlarına kırılan, içine kapanan, hayattan bıkan insanların kendilerini yenileyebilecekleri; kaybettikleri enerjiyi yeniden kazanacakları mekânları yaratmak peyzaj
mimarlarının; kent içinde giderek daha çok betonlaşan
ve kirlenen çevreyi insanların özlediği hayata, doğaya bakmalarını sağlamak da süs bitkilerinin işi… Ancak kullanılabilir ve yaşanabilir çevreyi sadece insanın
içinde bulunduğu mekânlar doğrultusunda oluşturmak
değil, çeşitli tehditler altında bulunan ekosistemleri
korumak için stratejiler oluşturmak da bu işin önemli
parçalarından biridir. Çünkü yaşamda insan tek başına değildir. Sazlığıyla, ördeğiyle, kuşuyla, orkidesiyle
büyük bir ekosistemin içindeyiz. Yaşamları ve türlerinin
devam noktasında alarm veren canlıların yaşam alanlarının korunması ve koruma planlarının geliştirilmesi
peyzaj mimarlarının çalıştığı çok önemli sahalardır.
Bunu da çok basit olarak açıklamaya çalışırsak, sazlık
örneğini vermemiz çok yerinde olacaktır. Sazlık gördüğümüzde genel olarak zihnimizde oluşan kanı; hemen o sazlığın gereksizliği, tehlikeli olabileceği ya da
kirlilik arz ettiği düşüncesi ile kurutulması gerektiğidir.
www.turktob.org.tr
Oysa sulak alanlar biyolojik olarak yağmur ormanları gibi en üretken sistemlerden biridir ve içinde balık,
suda yaşayan diğer canlılar ve saz gibi su ürünlerini
barındırmanın yanı sıra oluşabilecek taşkınları önlemede; bu sebepten dolayı da havzadaki su rejimini düzenlemede başrolü oynar. Böyle alanları yok etmeye
çalışmak, hem içinde yaşayan canlı türlerini hem de
ekolojik dengeyi tehlikeye atmak demektir. Örnekleme yaptığımız sazlık alanlar gibi başka sulak alanların,
nesilleri tehlike altında ya da özellikle hayvanların ve
endemik bitkilerin yaşam alanlarını korumak için strateji ve eylem planları oluşturmak ve sürdürülebilirliğini
sağlamak; yaşadığımız çevreyi güzelleştirmek kadar
önemlidir. Peyzaj mimarları insanın yaşadığı çevreyi
kullanılabilir ve yaşanabilir bir hâle getirirken, belki çoğu
kişinin görmediği, gitmediği, içinde yaşamadığı, hatta
içinde yaşadığı canlılardan bihaber olduğu ekosistemleri de korur, alan planlaması yapar, koruma politikaları geliştirir ve uygulamaya çalışır. Yaşadığımız çevre,
sadece içinde bulunduğumuz yerden ve gördüğümüz
canlılardan ibaret gibi görünse de aslında çok büyük
bir zincirin küçücük halkalarından biridir. Kestiğimiz bir
ağaç, kuruttuğumuz bir sazlık, koruyamadığımız bir göl
ya da kendi yerleşimimiz için bir canlının yok ettiğimiz
yaşam alanı, bu halkalardan koparak bizim yaşadığımız halkayı da gün gelir koparır.
Tüm ekosistem, tüm canlıların yaşam döngüsünden
hiç kopmaması dileklerimizle…
TÜRKİYE T OHUMCULAR BİRLİĞİDERGİSİ
Download