VAİZ Bir vaiz vardı... mimbere çıktı mı yol kesenlere duaya başlar

advertisement
VAİZ
Bir vaiz vardı... mimbere çıktı mı yol kesenlere duaya başlar, ellerini kaldırıp
“Yarabbi, kötülere, fesatçılara, isyancılara merhamet et! Hayır sahipleriyle alay
edenlerin hepsine, bütün kafir gönüllülere, kiliselerde bulunanlara merhamette
bulun” derdi. Temiz kişilere hiç dua etmez, kötülerden başkasına duada
bulunmazdı.
Ona “Hiç böyle bir adet görmedik... sapıklara dua etmek mürüvvet değildir”
dediler. Dedi ki: “ Ben onlardan iyilik gördüm... bu yüzden onlara dua etmeyi adet
edindim. O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir ettiler ki nihayet
beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim,
dayaklar yedim. Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... beni o kurtlar yola
getirirlerdi. Benim iyiliğime sebep oldular... ey aklı başında adam, bu yüzden
onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!”
Kul dertten, elemden Tanrı’ya sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikayette
bulunur. Tanrı da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır
bir hale getirdi, seni doğrulttu, Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan
uzaklaştırıp kovandan şikayette bulun!
Hakikatte her düşman senin ilacındır... sana kimyadır, seni faydalandırır,
gönlünü alır senin! Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Tanrı lutfundan
yardım dilersin. Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Tanrı tapısından
uzaklaştırır, seni meşgul ederler!
Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler... dayak yedikçe şişmanlar, semirir,
semirir. Ona sopayı vurdukça iyileşir. Sopa vuruldukça semirir, büyür... İşte
müminin canı da hakikatten bir porsuktur, o da zahmet ve meşakkatlerle
kuvvetlenir, semirir.
Bu yüzden peygamberler eziyetlere, zahmetlere uğradılar... onların çektikleri
meşakkat, bütün cihan halkının çektiği meşakkatten daha üstündü, daha artıktı!
Çünkü canları da, bütün canlardan daha büyük, daha üstündü... onun için de
onların uğradıkları belaya başka bir taife uğramadı.
Deri, ilaçlarla belalara uğrar da Taif derisi güzel bir hale girer. Yoksa ona o acı
ve keskin ilaçlar sürülmeseydi pis pis kokar, berbat bir hale gelirdi! İnsanı da
tabaklanmamış deri say... rutubetten nem kapar, çirkin bir hale gelir, ağır ağır
kokar!Sen, ona acı ve keskin ilaçları fazlaca ver de temizlensin, latif bir hale
gelsin, semirsin!
Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Tanrı bir zahmet verirse ona
sabret, ona razı ol! Çünkü dosttan gelen bela, sizi temizler... onun bilgisi, sizin
tedbirlerinizden üstündür! Bir adam, belada safa görürse bela,tatlılaşır... hasta
iyileştiğini görünce ilaç, kendisine hoş gelir. Mat olduğu halde kazandığını görür de
“ Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!” der.
Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında merdut bir adam
kesildi. İmandan gele merhamet, ondan alındı... Şeytan sıfatı olan kin, ona çattı,
sataştı! Hiddetin, kinin yapılıp düzüldüğü tezgah oldu... bil ki kin, sapıklığın,
kafirliğin temelidir!
Akıllı birisi, İsa’ya “Alemde her şeyden daha sarp, daha güç nedir? Diye sordu.
İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en güç şey, Tanrı gazabıdır. Çünkü o gazaptan
cehennem bile su gibi titrer!” Adam “Peki, bu Tanrı gazabından nasıl aman
bulmalı?” deyince İsa şöyle cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak
gerek!” Kötü kişi bu kızgınlığın madenidir... onun çirkin kızgınlığı yırtıcı
canavarların kızgınlığını da geçer! O hünersiz kişi, kızgınlıktan vazgeçmekten
başka Tanrı’dan ne rahmet umabilir ki?
Gerçi bunların alemde bulunmamasına imkan yok; bunlar da lazım bu
dünyaya... fakat bu sözü söylemek, onları büsbütün sapıklığa atmaktır! Dünyada
çare yok, sidik de bulunur; bulunur ama arı duru su değildir ya!
Download