CUMHURİYET Yayın Tarihi : 18.02.2005 Sayfa : 2 OLAYLAR VE GORUŞLER Rice'm Gezisi - Yeniden Ilımlı İslam... ABD yetkililcri hem Türkiye'de yükselen Amerikan karşıtlığını durdurmak istiyorlar hem de bu konuda akılcı harckct etmiyorlar. Amerikan karşıtlığının durdurulması için Başbakan Erdoğan'dan olumlu konuşmalar yapmasını istiyorlar. Bu yaman bir çelişkidir ve belki de bu konuda izlenebilecek en yanlış bir stratejidir. Dr. Mehmet Alev COŞKUN BD'nin yeni Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine yaptığı gezisini tamamladı. Ankara'da kapalı kapılar ardındaki toplantılarda neler konuşuldu, ABD'ye ne gibi ödünler verildi bilemeyiz. Ama ABD'nin, Incirlik Üssü'ne daha geniş işlevler (fonksiyonlar) vermek ve özellikle Türkiye'de yüzde 80'lerin üzerinde seyreden ABD karşıtlığını bir ölçüde yumuşatmak istediğı anlaşılıyor. Rice, Ortadoğu dönüşü Fransa'da meslektaşı Dışişleri Bakanı Barnier'le görüşürken "İslamla demokrasinin yan yanayaşayabileceğini ve ABD'nin büyük Ortadoğu projesinin Ortadoğu'ya demokrasi getirmek olduğunu" belirtti. Bu konuda ileriye sürülen itirazları karşılamak iyin de Türkiye örnek gösteriliyor. Ilımlı Islamdan söz ediliyor. "lşte yüzde 99'u Müslüman olan bir Türkiye, işte demokrasi işliyor" deniliyor. Anımsanacak olursa, 2004 yılının başında da bu konu ileriye sürülmüş, eski ABD Dışişleri Bakanı Powell da aynı telden çalmıştı. Avrupa'da TV'lere verdiği bir röportajda "Irak, Türkiye ve Pakist:ııı\laki gibi bir İslam cumhuriyeti" olacak demişti. Bu söylemlerin artması üzerine Genelkurmay 2. Başkanı Org. tlker Başbuğ, Washington'da yaptığı basın toplantısında, "Hem laik devlct hem de ılımlı ya da ılımsız İslam devleti bir arada olamaz" diyerek yanıt ver mişti. Bir süre sonra Powell, "Türkiye'nin laik bir Cumhuriyet'' olduğunu belirtmek zorunda kalmıştı. Rice, şimdi aynı noktadan yeniden başlıyor. "Ilınılı İslam" yeniden ısıtılarak porselen bir tabakta yeniden sunuluyor. ABD Ortadoğu'ya girerken "denıokrasi"yi kalkan olarak kullanıyor, model olarak da "Türkiye'' gösteriliyor... A ABD'nin Türkiye politikası Aslmda buna şaşmamak gerekir. Çünkü son 25 yıldır, bu düşünce ABD'nin Türkiye'ye dönük önemli bir politikasıdır. Bu konuda ABD'nin eski CIA istasyon şefi Graham Fuller, Paul t Icnzc, R Perle, Prof. Huntington, New York Times gazetesi eski Türkiye şefi Stephen Kinzer, çok şeyler söylediler ve yazdılar. Bush'un bugün beraberce siyasal iktidarı paylaştığı "yenimuhafazakârlar" da bu kûramı yürekten destekliyorlar. Kuramın ana noktalarını onların ağzından özetleyelim. CIA İstasyon Şefi Paul Henze'nın 1983 tarihli raporundanbirbölüm: "Türkiye'ııiıı Yeni Dünya Düzeni içindeki yeri ılımlı İslam'dır. I ürkiye Kemalizmi bır.ıkıınılıı lıı. Balı'ııın çıkan, Türkiye'nin Baü ile ılımlı İslam yoluyla bütünleşmcsidir. Atatürk ilkeleri Yeni Dünya Düzeni'yle ölmüştür. Ayduılann imam hatip liseleriyle ilgili endişeleri yersizdir. Nurcular, Nakşiler ilerici ve demokratUr...'' Prof. Huntington da 1997'de Türkiye'de verdiği konferanslarda Türkiye'ye biçilen rolü şöyle açıkladı. "Türkiye Avrupa ile Asya, İslam ile laiklik arasmda bölünmüş bir ülke. Eğer Türkiye Itatılı bir ülkede olıııa ısranndan vazgeçer, modernleşme ve demokrasinin bir İslam ülkesinde de mümkün olduğunu göstermeye daha çok ağırlık verirse İslanıa büyük bir model olur. Büyük bir katkı olur." Bununanlamı şudur: "Laikliği vedemokOrijinal Boyut : 20 * 36 cm rasiyi savunmayuı, ılımlı İslama geçip Baü'yı kucaklayın..." Atatürk'ün ıılııs modeli Geri kalmış bir îslam toplumundan bir ulus devlet modelini yaratan Atatürk'ten korkulmaktadır. Onun için gerek Huntington, Gerek Henze, gerek Fuller, gerekse Kinzer, hep Atatürk'e karşı çıkmakta, hatta Huntington "İnsan lıaklan, kadııı lıakları gibi değerler Batı'nın değerleridir. Yani emperyalist değerlerdir. Siz İslam âleminde kendi değerlerinize sahip cıkın, bu emperyalist değerlere inanmayın" demektedir. Dışişleri Bakanı Rice, Oumhurbaşkanı Sezer'in "Türkiye, ılımlı İslam modeli olarakgörükmez, Türkiye laikbirdevlettir.£ğer Türkiye'nin model olmasından söz cdilecekse bu bir ılımlı İslam devleti modeli değil, laik devlet modeli olur" deyışıni dikkate almalıdır. Bu düşünce ABD'ye karşı çıkış olarak görülmemeli, tersine ABD'nin doğru politikalar üretmesini isteyen bir düşünce olarak değerlendirilmelidir. Ertuğrul Özkök, ABD karşıtlığı ile ilgili "Tek kişi kalsam da yazacağını" başlıklı yazısında, ABD karşıtlığını, etkili köşeleıdeki 60'h - 70'li kuşaklara bağlıyor. (11.02.2005 Hürrıyet). Köşelerın bugün çoğunlukla hangi yandaşlar tarafından tutulduğu bilinmektedir. Oysa doğru tanımlama daha önemlidir. Kanımızca yükselen ABD karşıtlığının birçok nedeninden birisi dc ABD'nin Türkiye için ısrarla "ılımlı İs lam" modelini öne sürmesidir. Işin ilginç yanı da, AKP lideri Erdoğan'ın bile bu modeli benimsememesi'dir. Erdoğan, ABD'deki bir TV röportajında bu görüşe karşı çıktı. Ama onun karşı çıkışı konuya bir başka pencereden bakmasıdır. ABD'nin bir türlü göremediği nokta, Türkiye'de büyük bir çoğunluğun özellıkle bu "•ılımlı İslam" söyleminden tedirgin olduğudur. ABD yetkilileri hem Türkiye'de yükselen Amerikan karşıtlığını durdurmak istiyorlar hem de bu konuda akılcı hareket etmiyorlar. Amerikan karşıtlığının durdurulması için Başbakan Erdoğan'dan olumlu konuşmalar yapmasını istiyorlar. Bu yaman bir çelişkidir ve belki de bu konuda izlenebilecek en yanlış bir stratejidir. AKP çoğunluk değildir Öncelikle AKP, çoğunluk partisi değildir. 2002 de aldığı oy, tüm seçmenin dörtte biri, seçimlere katılanlann ise üçte biridir. Ancak Seçim Yasası ve Partiler Yasası'ndaki adaletsizlikler nedeniyle AKP, Millet Meclısi'nde yüzde 65 sandalyeye sahip olmuştur. Bu rakamlar bir de tersten okunursa şu sonuç çıkar: Seçimlere katılan seçmenin üçte ikisi AKP karşıtı oy kullanmıştır. Seçimlere katılamayan 10 milyon seçmen ise zaten AKP'nin Islamı referans alan politikalarına çoğunlukla karşıdır. O zaman AKP'nin dini motifleri öne çıkaran popülist politikalanna karşı olan seçmenin sayısı bu noktada yüzde 80'den aşağı değildir. Kaldı ki Saym Erdoğan, kamuoyunda ABD desteği ile iktidara gelen, birçok konuda ABD yandaşı bir politika izlediği bilinen bir poUtikacı'dır. Bu nedenlerle halkın ABD karşıtlığını dengelenıek için AKP iktidanndan destek aramanın doğru bir strateji olduğu söylenemez. ABD'nin politika üreticileri "ılunlı İs- laın" "İslamla demokrasi bağdaşıyor. tştc modelTürkiye'' polıtıkalannı tez elden gözden geçirnıelidirler. Bu söylemler Türkiye'de birçok kesimde ABD karşıtlığını motıve eden unsur olmaktadır. Milli Kurtuluş Savaşı ABD yetkilileri, laik Türkiye Cunıhurıyetı nın bir Milli Kurtuluş Savaşı sonunda kurulduğunuhiçbır zaman unutmamalıdır. Tüık Aydınlanmacılan en az 150 yıldır bu doğrultuda savaş veriyorlaı. 1876'da Türkiye'nin, anayasası ilan edilmeden önce "GençOsmanlılar"ın verdikleri mücadele unutulur mu? Özgürlük savaşçılan Namık Kemal'ler, Ziya Paşa'lar, Mithat Paşa'lar unutulur mu? 1876 Anayasası'nın rafakaldırılması sonucunda 33 yıl uygulanan Abdülhamit baskıcı rejimıne karşı Jöntürklerin verdiği savaş unutulur mu? Atatürk 80 yıl önce din ile devleti ayırmasaydı, saltanatı ve halifeliğı kaldırmasaydı, Aydınlanma devrimlerini yapmasaydı, bugün Türkiye'de demokrasiden söz edilebilir miydi? Aydınlanma devrimleri olmasaydı, Batı dünyasından çağdaş hukuk sistemi almmasaydı, kadın hakları, eğıtımde birlik yasası olmasaydı bugünlere gelebilir mıydık? 1950'den bu yana verilen demokrasi mücadelesı unutulabilir mi? ABD'de ünıversıtelerde okutulan kitaplar demokrasinin bir yaşam biçimı olduğunu, bir gecede demokrasinin gelemeyeceğını yazar. Sadece seçimler demokrasinin tek öğesı (unsuru) olamaz. Son olarak Afganistan, Irak ve Haıti'de yapılan seçimler, ABD yanlısı batılı yorumcular tarafından bile "maskaralık" olarak nitcleniyor. lngiliz Guardıan gazetesi, sözü geçen yerlerde yapılan seçimlen şöyle değerlendirdi: "Yeni bir seckintabakayarat, yeni bir ordu kurmalan için para ve silah vcr vc onlar ülkelerini senin şirketlerin için güvenli bir yer haline getirsinler." "ABD'nin demokrasi yapnıaya ayırdığı paramn asıl işlevi sadakat saün almaknr. ABD'ye hizmet eden bir siyasetçitabakası oluşturmaktır." (7 Şııbat2005) Kuzey Iıak'ta feodal Kürt aşıret ağalan ile demokratik bir seçim yapıldı sanılıyor. Seçim, demokrasinin öğelerinden sadece biridir. Sadece seçımle demokrasi gelecekse Iran'da da Suriye'de de demokrasi var demektir. Oysa demokrasinin vazgeçilemez önkoşulu laikliktir. Laiklik ilkesi insanların kafasındakı duvarlan yıkar, özgürlüğün önündeki bağnazhkları ortadan kaldırır. Ama laiklik ilkesini uygulamak kolay değildir. Onun için Aydınlanma devrimleri döneminden gecmek gerekir. tşte en son örnek: Irak geçici devlet başkan yardımcısı, Şii ittifakının liderlerinden El Caferi şöyle söylüyor: "IrakııüuiNimuııçoğuJVlüslüman. Birçok ülkenin anayasasında dine atıf var. Anayasayazüırkenşeriat bir kaynakolacak. Anayasada şeriata aykrrı hiçbir şey olmayacak" (11 Şubat 2005 gazeteler). Şimdi böyle demokrasi olur mu? Şeriatla demokrasi bağlaşır mı? Irak'taki demokrasi giderek ıran'dakı demokrasiye dönecektir. Irak, Afganistan vb. gibi göstermelik seçimleri ve modelleri "legalize" etmek için artık Türkiye ile bağlantılı ılımlı îslamı model olarak sunmaktan vazgeçılmelidir. Bugün Türkiye'de demokrasiden söz ediliyorsa, ancak laiklik ilkesinin 1924'lerde kabul edilmesi, halifeliğin kaldınlması ve her türlü karşı çıkışa rağmen laiklik ilkesinin titizlikle korunmasındandır. Bir kez daha yineliyoruz. Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülkedir, ancak İslam devleti değildir. Laiklik ilkesini kabul ettıği için demokrasi yolunda yürüyebilmektedır. Türkiye Ortadoğu'da, bütün İslanı diinyasında modeldir ama ılımlı İslam olduğu için değil, laik devlet ilkesini uygıılayan ilk ve tekMüslüman ülkesi olduğu içindir.