TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYINLARI/327 • • AHMET HAMDI AKSEKI (Sempozyum) Yayma Hazırlayanlar Hüseyin Arslan - Mehmet Erdoğan ANKARA 2004 Ahmet Hamdi Akseki*nin Felsefe ilgisinin Boyutlar~ Prof. Dr. Hüseyin Aydm Büyük düşün ür, büyük ilim adamı, büyük aksiyon adamı merhum Ahmet Harndi Akseki'yi, felsefeyle olan Bgisi açısından değerlendirirken, önce felsefenin bilimselçalışmalar ve kültür için ifade ettiği öneme ve bu etkinliklerde · oynadığı role değinmek isterim. İnsan, önce varlık hakkında, aynı anlama gelmek kaydıyla kainat hakkında, dolayısıyla hayat haklanda genel bir tasavvura sahip olmadan, kainat içindeki yeri hakkında bir şuura, bir görüşe sahip olamaz. Böylec~ de neyi aradığını bilmeyen bir varlık durumuna düşer. Bir atasözü vardır: "Aradığını bilmeyen, bulduğunun farkına varamaz." Kainat hakkındaki bu genel tasavvuru da felsefe verir. Alfred Weber, bizim kültürüroüze çok erken tarihte girmiş olan Felsefe Tarihi kitabının başında, felsefeyi şöyle tarif eder: "Kainat haklanda, toplu bir görüşün ifadesi, küll1 bir alem sezgisidir." Bu kainat haklandaki toplu görüş, bu külll sezgi, felsefi Bgiyi doğurur ve felsefi balaş açısını kazandırır. Bu felsefi Bgi, felsefi balaş açısı da insan-kainat, insan-toplum, insan ve diğer insanlar arasındaki ve insan-Allah arasındaki ilişkilerin bütünü olan hayatı özünden kavratır. Çünkü, tek tek bilimlerin hiçbirisi, hayata kuşatıcı bir biçimde bakmaz ve hayatı bütünüyle kavramaz. Bütünüyle kavranmayan hayatın dinarnizmi olmaz. Felsefeyi böylesine önemsemek yadırganabilir. Çünkü felsefe, bizim kültürümüzde, dinin alternatifi olarak görülegelmiştir. Bu, tasmen doğrudur. Fakat şunu söyleyelim ki eğer insan, bütün ilişkBeri içinde ele alınmazsa, bunu yapan felsefe de olsa, din de olsa, insanı, dolayısıyla hayatı bütünüyle kav. rayamamış olur ve yaniışiara saptanır. · Böyle bütüncül, küll1 bilme ve kavrama ilgisi, kuşatıcı bir balaş.açısı nerede ortadan kaybolmuş, köşeye bucağa çekilmiş ise orada ilim durmuş, kültür statikleşmiştir. Bunun, tarihte örnekleri pek çok olmuştur. 17 Osmanlı kültüründeki felsefenin yok! uğunun sonuçları görülmeye başla­ nınca,felsefe ile yani batı felsefesi ile ilişki kurulmaya başlanmıştır. Bu da siyası bir gelişme ile yani Tanzimat Fermanıyla aşağı yukarı aynı zamana rastlar. İnsanı varlık alanında, insan eylemlerinde, siyasi olaylar, kültür olayları hepsi birbirini doğurur, birbirini destekler ve birlikte yürürler. Tanzimat ile birlikte felsefe ile ilişkinin kurulması da şu şekilde oluştu: 19. yüzyılın son yarısında, yavaş yavaş batının, kültürde, ilimde, dolayısıyla teknikte ulaştığı merhale görülünce, ilişki içerisine girmeye çalışılmış ve batıya tahsil için öğrenciler gönderilmeye başlanılmıştır. Tabi batıya giden öğ­ renciler orada, kendi eğilimleri içerisinde felsefe ile de ilişki kurmuşlardır. Bunlardan bir tanesi çok canlı bir örnek. Fransa' da, 1880'1i yıllarda o günün sanayi ürünlerinin bir sergisi vardır. Bu sergiyi gezerken, mutena bir köşede, bir portre ve bu portrenin altında da bir yazı "Günümüz sanayiini yaratan kişi, Röne Decart." Avrupa'da, kendi ülkesinde bulunmayan çok şeyler görmüş­ tür bu genç. Heyecanla bu Decart kimdir araştırmaya başlar ve dolayısıyla onun "Metod Üzerine Düşünceler" adlı kitabını hemen bulur, çevirir. O dönemde, metodoloji, gerek bir bilim, gerekse bir felsefe disiplini olarak, 19. yüzyılda batıda hakim durumdadır. Bir de "Metod Üzerine Düşünceler" olunca, iştiyakla kitap tercüme edilir ve Türkiye'ye gönderilir. Tabi, bazı neşriyatta burada sansürden geçecektir. Geçer; oradaki "felsefe" kavramları "hikmete" çevrilmek kaydıyla ruhsat çıkar ve basılır, fakat kimse okumaz. Çünkü ortam müsait değildir. · Bir örnek daha: Şemsettin Günaltay. Fransa'da fizik tahsil etmiştir. İlgi­ si çok boyutlu bir insan. Ama Osmanlı ülkesinde fizik yapabilecek ortam müsait değildir, felsefe yapar ve ilahiyatçıdır. Tanzimatİn başlarında, hemen tek tük tercümelerde başlar. Fakat bir o dönemde de batıda pozitivist felsefe hakim durumdadır. Türkiye'den batıya sığınan bir kısım gençler Auguste Comte ile ilişki içerisindedirler. Onun da Türkiye ile ilişkisi vardır, ilgi duyar Türkiye'ye. şanssızlık vardır; Pozitivist felsefeyi materyalizmin bir başka varyantı olarak görüyoruz. Bu da bir şanssızlıktır. Felsefe Türkiye'ye, bir bakıma kötü girmiştir. ' İşte felsefe Türkiye'ye böyle girmiş ve Merhum Ahmet Harndi Akseki de felsefe tahsil yapmış iyi bir felsefe tarihçisidir. Çünkü kitapları onu gösteriyor. Gününün şartlarında, çok iyi bir felsefe tahsili yapmış ve bütün felsefe akımlarıyla ilişki içerisinde olduğunu görüyoruz. Felsefeyi iyi kavradığını biliyoruz. Biı: de konunun bir diğer yönü var. Henüz o zaman batıda sosyoloji ve psikoloji felsefeden ayrılıp müstakil birer bilim haline gelme çabası içerisindeydi. Ama Türkiye'de, sosyoloji, psikoloji, hele pedagoji henüz felsefeden 18 ayrılmış değildi; felsefenin bünyesi içerisindeydi. Dolayısıyla, Ahmet Harndi Akseki, felsefe çerçevesi içerisinde, sosyoloji ve psikolojiyi ayrı bir bilim telakkisi olmaksızın tahsil etmiştir. Felsefeyi çok iyi bilen Akseki, eserlerinde Türkçe'ye çevirisi yapılmış yada felsefe tarihleri yoluyla Türk kültür hayatına girmiş olan filozofların düşüncelerinden alıntılar yapmıştır. Sadece felsefecilerin değil, dinler tarihçileri, sosyologlar ve psikologların kitaplarından da alıntılar yaparak, İslam'ı açıklamaya, anlatmaya, temellendirmeye, savunmaya çalışmıştır. · Ahmet Harndi Akseki 'nin İslam felsefesiüzerinde de çalışmaları var. İbn Sina üzerine kitap çapında bir makalesi var. Orada Arapça'ya tam hakim olduğunu görüyoruz. Çünkü, o klasik metinleri aniayabilecek Arapça, herkesin üstesinden gelebileceği bir Arapça değil. Öbür taraftan felsefenin terminolojisini çok iyi biliyor. O terminolojiyi o kadar yerinde, o kadar rahat kullanıyor ki bugün bizim onun seviyesine ulaşmamız söz konusu değil. şunu vurgulamak için bu konuyu seçtim: Ahmet Harndi Akseki'nin statüsünü felsefe ile olan ilişkisine bağlıyorum. Çünkü, felsefe ile ilişkisi olan kişiler, hala kültür hayatımızda varlıklarını sürdürmektedirler. Şemsettin Günal tay, Kamil Miras, Şerafettİn Yaltkaya. Harndi Yazır felsefenin o kadar lüzumlu olduğuna inanır ki Fransızca'yı öğrenir ve felsefe tarihini Türkçe'ye tercüme eder. Mezahip ve MetaJip adlı eser, Türk kültür hayatına böyle girer. Ben değerini, Ahmet Harndi Akseki de bu düşünürlerden biridir. Felsefe ile olan ilişki­ si, felsefi ilgi, felsefi bakış açısı, felsefi kültür, felsefi anlayış ve felsefi kavramlar onun, insanın kainatla, insanın insanla ve insanın Allah ile olan ilişki~ leri anlamındaki hayatı ve dolayısıyla İslam'ı izahta en verimli kaynağı olagelmiştir. 19