ÇOCUKLARDA OBSESYON

advertisement
ÇOCUKLARDA OBSESYON
Söz konusu çocuklar olunca birçok sorunun onlarda görülmeyeceği düşünülmektedir.
Oysa erişkinlerde görülen sorunların hemen hepsi çocuklarda da görülebilmektedir. Bazen
belirtileri farklılıklar gösterse de genellikle isimleri ve tedavileri aynıdır. Bu sorunlardan biri
bilinen adıyla takıntılar, bilimsel adıyla obsesif kompulsif bozukluktur.
Takıntı ya da obsesyon, akla gelen, doğru olmasa bile uzaklaştırılamayan düşünceler,
kompülsiyon ise bu düşünceyi uzaklaştırmak için yapılan törensel davranışlardır. Takıntılı
düşünce (obsesyon) yetişkinlerde olduğu kadar, çocuklarda da sık görülen bir rahatsızlıktır.
Bu olayın çocukluk döneminde genellikle sinsi başlayan bir durum olması, çocukların
olayı çok iyi tanımlayamaması ve belirtilerin çocukluk dönemi özellikleriyle karışabilir
olması tanıyı zorlaştırmaktadır.
Çocukluk dönemindeki bazı özellikler hastalık belirtileriyle benzerlikler gösterir.
Özellikle okul öncesi çocukların gelişimi sırasında bazı şeyler törenseldir. Örneğin, yatmadan
önce yapılan bazı davranışlar okul öncesi yaşlarda normalken, ilerleyen yaşlarda obsesyon ve
kompülsiyonlar olabilir. Yatağa girmeden belli sıra izleyen bazı kurallara uyar küçük
çocuklar. Giyinme, masal anlatımı, belli yerde yatma gibi… Bunlar olmayınca
huysuzlaşabilirler. Ama Sekiz-Dokuz yaşından sonra bu düzen değişir. Oysa hastalık, belirtisi
olduğunda devam eder ve olayı baştan yapma gibi belirtiler ortaya çıkar. Benzer şekilde
küçük çocuklarda çizgilere basmadan yürüme bir oyun; erişkin dönemde bir kompülsiyon
olabilir. Bu çocukluk ritüellerini kompülsiyonlardan ayıran en büyük özellik, ritüellerin bir
çeşit sosyalleşmeyi arttırıcı, kaygıyı azaltıcı rol oynaması, kompülsiyonların kısıtlayıcı ve
sıkıntı verici olmasıdır.
Aileler, genellikle kompülsiyonları “tik” olarak tarif etmektedirler. Özellikle de bir
yere dokunma, ya da belli hareketi tekrarlama olduğunda. Oysa tik, kasların istemsiz
kasılmasıdır. Ve birbirlerinden farklı hastalıklardır.
Çocukların büyüme ve gelişim sürecinde pek çok farklı dönem ve süreç vardır. Bu
dönemler içinde çocuklar farklı özellikler, alışkanlıklar ve davranışlar gösterebilirler. Bazen
bir davranışın normal gelişim sürecinin bir parçası mı, çocuğun kişilik özelliği mi yoksa
izlenilmesi veya yardım alınması gereken bir durum mu olduğuna karar vermek oldukça
zordur. Çocuk yetiştirirken gelişim dönemlerini bilmek bu nedenle çok önemlidir.
Doğumdan itibaren gelişim basamaklarını hızla tırmanan bebekler, becerilerini
geliştirirken yeni davranışlar öğrenir ve alışkanlıklar edinirler. Anne-baba için bebeklik
döneminden itibaren çocuklarının gösterdiği bu hızlı gelişimi takip etmek oldukça keyiflidir.
Her yeni gün, yeni bir davranış ve beceriyi de beraberinde getirir.
İlk bir yıl bebeklerin gelişiminde en temel kavram, anne-babanın, bebeğin ihtiyaçlarını
karşılaması ve temel güven duygusunun oluşumudur. Bebek kendi ihtiyaçlarının ve
isteklerinin (beslenme, uyku, temizlik, ilgi vb) karşılanması durumunda dış dünyanın güvenli
bir yer olduğunu düşünür. Bu şekilde yeni becerileri öğrenme sürecine devam edebilir. Bu
dönem anne-bebek arasında sağlıklı bir bağlanmanın oluştuğu dönemdir. Bir – iki yaş arası,
yürüme ve konuşma gibi özerkliği destekleyen becerilerin kazanılması ve geliştirilmesinde
önemli bir dönemdir. Çocuk, yavaş yavaş anneden bağımsız bir birey olma yolunda
ilerlemektedir. Kendi hareketlerini kontrol etme becerisi gelişirken, dış dünyanın da farkına
varmaya başlar. Bu dönemde çocuk, sonsuz bir merak ve keşfetme güdüsüyle hareket eder.
Yeni yeni kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan çocuğu takip etmek, anne-baba için
bazen yorucu olabilir. İki yaştan itibaren kendi ihtiyaç ve isteklerini anlatabilen, olaylar
üzerinde kontrolü olabileceğini keşfeden çocuklar, kendi isteklerinde ısrarcı olabilirler.
“Hayır”, bu yaş grubundaki çocukların en sık kullandıkları kelimedir. Her şeyi kendi
istedikleri zamanda ve kendi istedikleri şekilde yapmak isterler ve bu konuda oldukça ikna
edici olabilirler. Kendi bedenine ve ihtiyaçlarına odaklanan iki yaşındaki çocukların ısrarları
ile baş etmek, anne-babalar için zor olabilir. Çünkü bu dönemdeki çocuklar başkalarının istek
ve ihtiyaçlarının farkında değildirler. Başka bireylerin farkına varma ve sosyal ilişkiler üç yaş
dönemi ile birlikte güçlenir. Çocukların en hareketli ve en meraklı oldukları dönemdir. Bu yaş
dönemi sorularının arkası hiç kesilmeyecekmiş gibi gelir, “Neden” sorusunu tekrar tekrar
sorabilirler. Bu dönemde çocuklar, farklı nesne ve olaylara karşı takıntılı davranışlar
geliştirebilirler. Aynı çizgi filmi tekrar tekrar seyretmek, aynı masalı dinlemek, her gittiği yere
en sevdiği oyuncağını ya da battaniyesini götürmek iki-beş yaş arasındaki çocukların
takıntıları olarak kabul edilebilir.
Obsesyon ( Takıntı), mantıklı olmayan, tekrar eden düşünceler, davranışlar ya da
alışkanlıklardır. Tekrarlayan düşünceler, şüpheler sık sık görülür. Bazen de mantıksız bir
eyleme veya davranışa yol açan, karsı konulamaz ve dayanılamaz bir dürtü (kompülsiyon)
söz konusudur. Çocuk, basmakalıp bir davranışı yapmazsa, kaygı ve gerginlik hisseder.
Aslında günlük hayat içerisinde pek çok kişi, farkında olmadan takıntılı davranışlarda
bulunabilir. Sol yanından kalkmanın, belli günlerde çamaşır yıkamanın, gece tırnak
kesmenin ya da önünden kara kedi geçmesinin uğursuzluk getireceğine ilişkin yaygın
inançlarda bir tür saplantılı düşüncelerdir. Örneğin: Üç kez tahtaya vurmak gibi batıl
inançlar takıntı olarak değerlendirilebilir.
Genel gelişim sürecinde iki-beş yaş döneminde çocuklarda tekrar eden davranış ve
alışkanlıklara rastlamak mümkündür. Hep aynı bardaktan (en sevdiği çizgi film karakterinin
resmi ya da en sevdiği renk olan) su içmeyi istemek bu yaş dönemindeki çocuklarda sıkça
görülebilen bir davranıştır. Ancak bu gelişimsel özelliği olan takıntılı davranışlar beş yaş
döneminden sonra azalır. Takıntılı davranışların sıklığı ve şiddeti azalmadığında, çocuğun
genel hayatını olumsuz olarak etkilediğinde, kaygı yaratan düşünceler, huzursuzluk duygusu
ve gerginlik bu takıntılara eşlik ettiğinde bu durum profesyonel yardım alınmasını gerektiren
bir sorun olabilir.
Takıntılı davranışlar ya da alışkanlıklar, aslında çocuğun dış dünya ile ilişki kurmasını
kolaylaştıran, kendini güvende hissetmesine yardımcı olan bir geçiş nesnesi görevini
görebilir. Örneğin: Her gidilen yere taşınılan oyuncak ayı ya da bebeklik battaniyesi çocuğun
kendi dünyasına ait, tanıdık bir eşyadır ve bu tanıdıklık rahatlatıcı bir duygudur. Sürekli
olarak aynı şarkıya, masala ya da oyuna gösterilen ilgi daha sonrasında bir çizgi film
karakterine ya da bir hayvana yönelebilir. Hayal etme ve yaratıcı oyunlara karşı gösterdikleri
ilgi, merak, bir karaktere bürünme ve rol yapma olarak ortaya çıkabilir. Örneğin: Dört
yaşında köpekleri çok seven bir kız, günler boyunca kendisinin bir köpek olduğunu ilan edip
ve evdekilerin de bu duruma uygun davranmaları konusunda ısrarcı olabilir ya da örümcek
adam kostümünü gece yatarken bile çıkarmak istemeyen bir çocuğu, banyo yapmaya ikna
etmek anne-baba için en zor görev haline gelebilir. Anne-babalar bu takıntılı davranışlara
nasıl tepki vereceklerine karar vermelidir. Bir yandan, bu takıntıları kabul edip çocuğun
gösterdiği davranışları kabul ederlerse bunların alışkanlık haline geleceğinden ve kalıcı
olabileceğinden endişelenirken, diğer yandan takıntılı davranış karşısında sinirlenip, ceza
verici bir tutum sergilerlerse çocuğun gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini
düşünmelidirler.
Bazen de bu takıntılarla birlikte yaşamak, sabırlı olmak, izin vermek çok da kolay
olmayabilir. Gelişimsel bir özellik olarak ortaya çıkan bu takıntılarla anne-baba olarak baş
etmenin en rahat yolu bunun bir süreç olarak görmeyi başarabilmektir.
Çocuk ile takıntılı davranışları konusunda inatlaşmak genel olarak ya davranışın
şiddetini artırmasına ya da farklı olumsuz tepkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Takıntıların çocuk için anne-babadan ilgi çekme yolu haline gelmemesine dikkat etmek
önemlidir. Eğer çocuk bu davranış özelliği sayesinde anne-babasından olumlu ya da olumsuz
ilgisini çektiğini fark ederse o zaman doğal olarak bu davranışlar pekişerek devam eder.
Örneğin: Eğer kızınız bir kedi olduğunu söyleyip, evin içinde miyavlayarak ve emekleyerek
dolaşıyorsa bunun eğlenceli bir “oyun” olduğunu vurgulayıp, bir süre oyuna katılıp
sonrasında günlük işlerinize dönebilirsiniz. Eğer kızınız bu oyuna tek başına uzun süre devam
ettiğinde siz ondan, bunu sonlandırmasını isteyip, onun bir kedi olmadığını anlatmaya çalışıp,
sabrınız tükenip, kızgınlıkla tepki verirseniz aslında bu davranışa ilgi göstermiş olduğunuz
için “oyun” daha da uzayabilir.
Obsesif kompulsif bozukluğun belirtileri:
Çocuğunuzda obsesyon ile ilgili oluşabilecek belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
• Israrla aynı konuda sorular sorar.
• Eşyalarını aynı düzende yerleştirmeye çalışır.
• Aynı oyuncaklarla bıkmadan usanmadan uzun sürelerle oynar.
• Yaptığı bir şeyde belirli bir sırayı takip etmeye çalışır.
• Çevresindeki her şeyi belirli sınıflara sokar (sayılarına, renklerine, büyüklüklerine göre…).
Çocuğunuz büyüdükçe takıntıları da yön değiştirir ve bu kez sorun, eşyalara ya da olaylara
takılma şeklinde görülebilir. Örneğin, yaptığı herhangi bir faaliyet sırasında mutlaka bir
oyuncağını ya da eşyasını yanına alır. Bu davranışın ardındaki temel düşünce ise kendini
korumaktır. “Böyle yaparsam zarar görmem.” ya da “Böyle davranırsam kötü şeyler olmaz.”
gibi kendine göre mantıksal bir çıkarımda bulunur.
Obsesif kompulsif bozukluğun çeşitleri:
* En sık görüleni, bulaşma obsesyonudur. Bulaşıcı hastalıklar ve mikroplardır. Kişi,
tokalaşmak ile hastalık kapmaktan korkar.
* Sürekli endişe etmektir. Örneğin: Ocağı açık unutmak, ütüyü üzerinde bırakmak, kapıyı
kilitlemeyi unutmak gibi.
* Aşırı düzen ve temizlik. Örneğin: Kişi her gün evin her tarafının tozlarını alır ve eğer bir
yer eksik kalırsa büyük bir sıkıntı ve rahatsızlık yaşar, ya da ellerinin kirlendiğini düşünen
bir kişinin ellerini uzun bir süre yıkaması.
* Zarar verilmesi. Örneğin: Sürekli olarak birisinin veya kendisinin çocuğuna zarar
vereceğinden korkmak. Örneğin: Bir annenin, eline bıçak aldığında çocuğunu öldürecekmiş
gibi hissetmesi ve bu nedenle çocuğuyla yalnız kalmak istememesi.
* Simetri ya da “tam ayarında” olma obsesyonu.
* Zihinsel eylemler obsesyonu. Örneğin: Törensel davranışlar, sayı sayma, bir takım
sözcükleri sessiz biçimde söyleyip durma v.b.
Obsesif Davranışlar Neden Ortaya Çıkar?
Obsesif Kompulsif Bozukluk, kaygı ile ilgili bir sorundur. Çocuklarda görülen takıntılı
davranışların ortaya çıkmasındaki etkenler, anne-baba tutumları, kişisel özellikler ve genetik
faktörlerdir. Anne-babanın aşırı titiz, korumacı ve mükemmeliyetçi tutumlarının çocuklarda
takıntılı davranışı pekiştirdiği gözlemlenmektedir. Çocuk,
anne-babasının sevgisini
sürdürmek için yaşının elverdiği ölçüde kurallara uyacak, onların istediği gibi titiz ve
düzenli olmaya çalışacaktır. Üstü kirlenecek diye sokakta oyun bile oynamak istemeyecektir.
Okulda defterleri yanlışsız ve düzgündür. Ödevini bitiremezse ya da istediği gibi yapamazsa
huysuzlanır, ağlar. Çalışkanlığına karşın, kendine güvensiz ve kararsızdır. Anne-babasının
ve öğretmeninin eleştirisinden çekinir. Yaşıtlarıyla iyi geçinir, fakat eli sıkı ve inatçıdır.
Eşyalarını ve oyuncaklarını başkalarıyla paylaşmak istemez.
Özellikle tuvalet alışkanlığının kazanıldığı iki yaş döneminde tuvalet eğitiminin baskı
ile verilmesi, temizliğin çok vurgulanması takıntılı davranışların gelişmesinde etken
olabilmektedir. Bazı durumlarda anne-baba, kendi kaygılarını birebir çocuğa yansıtmasalar da
davranışları ile model olabilmektedir. Örneğin: Eve her gelen misafirden sonra evi baştan
aşağı silen bir annenin verdiği gizli mesaj; “Dışarısı pis ve mikroplu, evin temiz olması ve
mikroplardan korunmak için sürekli temizlik yapmak gerekir.” dir. Temizlik ve düzen elbette
çocuğun öğrenmesi gereken değerlerdir. Ancak bu değerlerin ne şekilde verildiği, öğretildiği
önemlidir. Örneğin: Yeterince temiz olmazsa annesinin onu sevmeyeceğini duyan bir çocuk
annesinin sevgisini kaybetme korkusuyla temizlik ile ilgili takıntılı davranışlar sergileyebilir.
Her ne kadar çocuğun davranışları üzerinde anne-babanın etkisi olsa da kişilik özelliklerinin
ve genetik faktörlerinin etkisi vardır. Birçok ruhsal sorun gibi Obsesif kompülsif bozukluk da
genetik geçişli bir rahatsızlıktır.
Takıntılı davranışlar konusunda çocukların cezalandırılması, çocuğu kızgınlık ve baskı
ile bu davranışlardan vazgeçirmeye çalışmak yaşanılan sorunu olduğundan daha da ciddi hale
getirebilir.
Anne-babalara öneriler:
1) Çocuğunuzun tekrar eden davranış talepleriyle aşırı derecede meşgul olduğunuzda,
farkında olmadan çocuğunuzun bu davranışlarını devam ettirmesine neden olabilirsiniz.
2) Çocuğun bu problemini tamamen reddedip öfke gösterdiğinizde çocukta artan endişe,
obsesyonun artmasına neden olabilir.
3) Çocuğunuz konusunda risk almayı öğrenmeli ve çocuğunuzun da risk alması konusunda
onu cesaretlendirmelisiniz.
4) Ev içindeki aşırı titizliklerinizin ve beklentilerinizin çocuğunuza nasıl yansıdığını gözden
geçirmelisiniz. Eğer bu titiz davranışlarınızla, çocuğunuzu etkilediğinizi gözlemliyorsanız,
davranışlarınızda değişiklik yapmalısınız.
KAYNAKÇA







KARABEKİROĞLU,Dr. K., Çocuğuma Nasıl Davranmalıyım?,Turkuaz yay.
NAR, E., Anne, Baba ve Öğretmenim Beni Anlayın!, Babıali Kültür yay.
YÖRÜKOĞLU, Prof.Dr.A., Çocuk Ruh Sağlığı, Özgür yay.
İnfo Kids Dergisi
www.anneyiz.biz
www.rehberlikweb.com
www.cocukpsikolojisi.net
Download