Emin Aygün UZUN KIRMIZI BOYNUZLAR İnsanlar… Bilimsel olarak hayvan olan ama aslında kendisini çok farklı bir şey sanan, burnu havada, barış yanlısı olduğunu iddia edip duran fakat aynı zamanda her şeyi alt üst eden acınası varlıklar. Varoluşunun başından beri Dünyada hüküm sürmüş, aslında akla hayale sığmayacak şeyler başarmış, kötü ve acınası olduğu kadar bir o kadar da harika ve karmaşık varlıklarız biz. Bir insan olarak elbette sadece ırkımın kötü özelliklerini, deyim yerindeyse kirli çamaşırlarını yere dökerek kendim de dahil olarak tüm insanlara haksızlık edecek değilim. Beynimiz, düşünme yetimiz o kadar gelişmiş ki, göremediğimiz, bilemediğimiz şeylere inanır olmuşuz, kaldı ki bu şeylerin neredeyse hepsi aslında aklımızın içinde kendi oluşturduğumuz doğaüstü, hayata farklı anlamlar ve eğlenceler katsın diye yarattığımız varlıklar. Ama bir tanesi var ki herkes sebepsiz yere ondan korkar ve başına gelen kötü her şey için onu suçlar. Şeytanlar… Çok tuhafız aslında. Yüz yıllar önce uydurduğumuz pek çok şey, günümüzde bilimsel olarak kanıtlanamasa da hala değerini yitirmiş değil. Şeytanlar da buna dahil. Benim düşünceme göre yalnızca düzeni sağlamak ve korumak için oluşturulmuş, insanı en zayıf yeri olan beyninden zehirlemek için uydurulmuş dinler, garip bir şekilde günümüzün en popüler karanlık fantezi olarak adlandırılan kültürün ayakta kalmasını sağlayan çok önemli yapıtaşlarını bulunduruyor. Mitolojiyi de sayarsak ki saymalıyız sonuçta bir zamanlar onlar da kendi inananlarına sahipti, yani eğer bir din inananlarını yitirirse teknik olarak mitoloji olur. Karanlık mitolojik figürler arasında akla ilk gelen basit ama ikon olmuş şeytanlardır. Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım ki o da şeytanların aslında içimizdeki karanlık tarafın hayal gücümüz aracılığı ile vicdanımızı rahatlatmak için yarattığımız figürler olduğunu kabul etmek olmalı. Kişiye göre değişebilir ancak sözde inançlı olan bir insan bile şeytanlara inandığı halde insan denilen varlıkların aslında özünde hayli kötü olabildiklerini kabul etmeli ki bu kötülüğü ortaya çıkarmak da oldukça kolay. Kimine göre evrim geçirdik kimine göre yaratıldık, fark etmez. Her türlü içimizdeki kötü tarafta bizimle beraber evrim geçirdi ya da yaratıldı ve biz insanlar onu kullanmaktan bir an dahi bile çekinmedik. Dünyaya geldiğimizden beri yaptığımız tek şey elimizin uzandığı, gücümüzün yettiği he şeyi her yeri elde etmek istedik ve bu uğurda sayısız savaşlar verdik ve sayısız katliamlara neden olduk. Yalnızca kendi aramızda vermedik bu savaşı, aynı zamanda bu dünyayı paylaştığımız diğer canlıların, hayvan bitki ayırmaksızın, yaşam alanlarını katlettik. Pek çok hayvan sırf insanlar eğlensin diye kafesler ardında can çekişerek hayvanat bahçelerinde mezarlarını buldu. Sanayi alanında gelişmek uğruna ülkeler yarış içinde fabrikalar inşa ederken, atıklarının nereye gittiğini umursamaksızın doğayı kirlettik ve buna ek olarak dikkatsiz avlanma ile pek çok hayvanın neslinin tükenmesine neden olduk. Her şeyin git gide daha kötü olduğunu anlayınca da aklımızdan uydurduğumuz şeylerden korkmaya başlayıp işleri basit bir düzene sokmaya çalıştık ancak tabii ki her şeyde olduğu gibi onu da elimize yüzümüze bulaştırdık. Bu ezici güç geçmişten hiç ders almamış, ayrıyeten geleceği de hiç umursamadan dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. İnsanlar hala sadece kendini umursuyor ve bencil davranışlarına devam ediyor. Her zaman kendileri dışında sulayacak farklı kişiler hatta varlıklar bile bulabiliyorlar. Yaptığımız her şey için şeytanları suçladık. Utanç verici. Önce yarattık, sonra korktuk ve ardından suçladık onları. Oysaki onların, şeytanların, hiçbir suçu yoktu. Biz o kadar acımasız ve bencil olduk ki, suçu her zaman başkalarında aradık ve gerçekten bulduğumuzu sandık. Aslında yapmamız gereken sadece aynaya bakmadı. Belki o zaman görebilirdik kendi boynuzlarımızı, yüz yıllar boyunca birbirimize saplayıp durduğumuz, sayısız canlar anlığımız, hayatlar mahvettiğimiz o koyu kırmızı uzun boynuzlarımızı. Asıl şeytanlar biziz, şeytan dediğimiz oldu aslında insan fıtratının bir sahi bir parçası, ancak biz bihaberiz.