ISlAM`DA

advertisement
..
.:·-~.-
···-.'· , .. '
GİRİŞ:
• NSAN, mükerrem oiarak ya.·
ratılmıştırı. Bu mükerrem var.
lık, iki önemli unsurdan meydana gelmiş olup, bunlardan
biri, onun görünen kısmı olan
maddesi ~sedi,
ı
fizik
yapısı-,-
di-
ğeri de, bu cese·
de
kazanhareket
canlılık-
dırarak
gamberleri dinlemeelikleri için,
mesela, Nuh kavmi helak olıııuş4,
Lüts ve Hüds kavimleri şiddetu
felaketlerle ezilmiş, İsrail oğulla­
rı da yıllarca, Firavun'un tahak-·
kümü altında inim
inim inlemişlerdirr.
Bunların bu ezi"ALLAH'IN SANA
yetıere
sürüklen~ ,_
VERDIGI MAL ILE AHiRET
olmalarının'
miş
YURDUNU (CENNETI)
tek sebebi, sadece
GÖZET, D0NYADAN
maddeleriyle ilgi~
NASiBiNi DE ·UNUTMA.
lenip, ruhlarıılı iliALLAH .SANA IHSAN
mal edişleri, maETTİGİ GiBI, SEN DE
. nevi
kıymetıere·
iHSAN ET, YERY0Z0NDE
-Allah'm emir ve
FESAT ÇlKARMA. Ç0NK0
yasaklarına- sa.:.
ALLAH FESAT
rılmamalarından
ÇlKARANLARI SEVMEZ.''
olmuştur. ZirA bi~.
etmesini sağlayan
ve
görünnilyen
kısmını . teşkil eden "rOhn"dur.
Bu her iki unsurun da gelişip
kuv-Vetlennieye, ·hakılıp
gözetilmeye
il~tlyacı vardır. Gereken maddi gıda~
ları alamayan fizik yapmııi, kısa
sürede hastalamp
yok olacağı ne ka,
dar· tabit iSe, lüzumlu olan manevi gıdalarla beslenmeyen ruh da
büyük felaketierin
girdabına
sürüklenerek,
dönüşü
güÇ, tedavisi imkansız eziyet ve
Taner
ızdıraplara sürüklenir.
Bu- balumdan;
Cenab~ı Hak, insanlarm düşebi­
lecekleri -bil ızdıraptan koruyup, ·
kurtarmak için, zaman zaman ·
il8.lii mürşiiller -peygamberlerve bu peygamberlerle birlikte ilahi kaide ve kurallar göndermiş­
ti.r2. Bu kaide ve kurallara sarı- lanlar, genellikle saadet içerisinde ·yaşanıış, ızdıraptan kurtulmuş
· ve yarınki o Büyük Günde de kurtulaca.klardır. Fakat bu ilahi emirleri dinlemeyenler, görmemezlikten gelenler de büyük felaketIere sürüklenmişler ve :Ahiret Aieminde de sürükleneceklerdira ..
Kendilerine gönderilen pey-
ISlAM'DA
TASAVV Fl
HAYAT
DI YAN ET.
DERGISI
ClLT: XVI
SAYI:
5
EYlÜt
EKIM
1977
linmelidir ki, in;;
sanoğ'lunda ·mide.:
den ayrı olarak;
bir de kalb vardır:
Onun gıdasi · da
rühi-manevı besinlerdir.
İSLAM'DA
R'OBt
HAYAT:
İnsandaki
ruh,
cesetıe
kaimdir.
COCO
Ceset de, · ruhla
varlığını sürdürebilir. Birinin yokluğu diğ'erini de ortadan ·kaldırır.
Hangisi daha önemlidir? sorusu.:.
· na yıllarca insanoğ'lu tarafından
çeşitli cevaplar· verilmeye çalı§ıİ.:
mıştır. Fakat ruhun daha önemli
olduğ'u kanaati ağırlık kazanmış­
tır. Zira terbiye· edilmemiş ruhla(1)
el-İsra:
--
70
(2) el-Fatır: 24
'!
el-İsra: 15
(3) T. Cücü: İsl!l.m inancında Temel
Kavramlar, s. 171, ı. b. İst. 1977.
(4) Nfth: 1-28
(5) el.A'rn!: 84
(6) HM: 58-60
(7) L. öztabai;t: Psikoloji, s. 9.
..
rın hükmettiği
cesetlerin, ahlaksıZiık. ve· anar§i içerisinde sürükleiımekte olduğu hakikati bu sözümüzün gerçek bir ş§.hididir.
Ruh nedir?
Ruh hakkında
. kesin hükmü Kur'an §öyle açık­
lar:
"(Ey RasOJüm!) Bir de sana
ruh'dan (rühun ıiakikatinden) so.
İ'lıyorla.r. De ki: Ruh Rabbimin
bildiği bir iştir. Ve size ilimilen
anca~ az bir şey verilmiştir."'
Demek oluyor ki insanoğlu,
bu konuda her §eyi bilebilecek
bir kabiliyette yaratıimamıştır.
İnsanın ruh hakkında bildikleri,
sadece onun tezahürlerinden ibarettir. Yoksa r1lhun ·mahiyetine
mııttaıt olması imkansızdır•.
İnsan varlığını devam ettirebilmesi için, c~set · ve rQhuyla
mutlaka ilgilenmek . zorundadır.
Kur'an-ı Kerim bu konuda insanların sık sık dikkatini çeker. Ceset olarak dünyevi meta' olarak
da, uhrevi (manevi) kıymetiere
dikkati çeker:
"AIIah'm sana
verdiği
mal lle
ahiret yurdunu (Cenneti) . ara,
dünyadan nasibini de .. ·unutma.
Allah sana ilisan ettiği gibi, sen
de ilısan et, yeryüzünde fesat
~ıkarma. Çünkü Allah fesat ~ı­
kı:i.ranlan sevmez."o
Buradaki "Aııiret yurdunn
ara..."dan maksat, "Allah'm nzasrm kazanmak için ele geçen
malın bir kısmrm muhtaçlara. vermektir."lo Böylece kul maddeden
sıyrılmak sfiretiyle, rQhunu maddenin asaretinden kurtararak, ge-·
çici dünya zevkini terketmek sü.retiyle rQhunu ku"Vvetlendirmi§
olacJl,ktır.
. DÜNYA Nİl\IETLERİNDEN
FAYDALANMAK:
tsıanı, insanlara aşın olmamak şartiyle, dünyanın lezzet;
süs ve güZelliklerinden me§io.
şartlar
dlthilinde
faydalanmayı
uygun görmüştür. Bu konudaki
birkaç ayet şöyledir:
İSLAM'DA
~.4-SAV\TUll't
HAYAT:.
1 - "Ey iman edenler! AL.
size hela.I kıldığı nimetierin temiz ve güZellerini kendinize
haram etmeyin, aşında gitmeyin.
Çünkü Allah aşın gidenleri sev•
mez. All8.h'm size nzık olarak
verdiği nimetlerden heıaı ve hoş
olarak yiyin. Hem de kendisine
iman etmiş olduğunuz Allah'dan
korkun."tt
lft.h'ın
"Ey
Ademoğııllarıl
Her
nanıazınızda
süslü elbiseleriDizi
giyin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin, ~ünkll Allah lsraf edenleri
sevmez. De ki: Allah'ın Jmlları
i~in ~ıkardı ğı ziyneti ( elbiselerl),
temiz ve hoş nzıklan kim haram
etmiş? De ki: bu ziynet ve ho11
r~ dünya bayannda iman e~
denler içindir (ka.firler de faydalanır). Fakat kıyAmet
glinünde
yalnız mü'minlere Aittir. Böylece Ayetleri bilen kimselere a~ıklı­
2 -
yoruz."ı:s
s· -
"0, O Yaratıcıdır ki,
yerde ne varsa, (faydalamp ibret
alasınız diy~) . hepsini sizin için
yarattı. .."ı"
"Bir de gölderde ne var,
yerde ne varsa hepsini (Allah)
kendi katından sizin hizmetinize
bağladı. Şüphesiz ki, bunda; dü.
. şüııecek .bir kavim i~in ibretler
4 -
var.''ı.s
Bütün bu a.yetler gösteriyor
iılıkanlar, · insanlar. için ve onlar faydalansmlar diye yaratılıp ortaya konmuş.
tur.
ki, var olan maddt
DIYANET
DERGISI
CiLT: XVI
SAYI: . 5 ·
(8) el-!srı:ı.: 85
(9) el-Kasas: 77
(10) Alaud-d!n Bagdacll: Lübabü't-Te'vii c. 3, s. 412 Beyrut ts.
(ll) el-Matde: .87-88
(12)
el-A'ra!: 31-32
(1lh el-Bakara: 29
(14)
el-Caslye: 13
EYLÜL.
EKiM.
1977
İSLAM'DA
TAS.A.VVOB't
.. . l1A.YA.'!1
RUHLA İLGİLENl\IEK:
Dünyadaki bütün ınaddt kıy­
metler, ceset için .gerekli olup,
bu dünyadaki günlerin devaını
için önemlidir. Fakat ahiret hayatı için önemli olan ruh· ve onun
için gerekli olan da ma.nevt kıy.;.
metlerdir. Böylece ahiret mutlu~
!uğu, rUhun yükselmesine yara.
yan kıynietlere değer vermekle
gerçekle§ecektirıs.
Bu
açıdan
dünyanın
ele alındığı zaman
dn.'"Ulllu §Udur:
''Bu dünya hayAtı, ancak bir
eğlence ve bir oYuııwi.n ibarettir.
Alıiret yurdQ ise, ölmez gerçek
hayat· işte budur. Eğer bilselerdi
(geçici dünya hayiitını ebedt· Abi..
ret hayatma tercih etmezlerdi)."ıe
Diğer
bir Ayette:
"Kim dünya hayAtını ve onnıı gösteri§li zevklerini isterse,
biz onlara, arnellerinin kar§lhğı.
nı, tamanıen öderiz (aıhhat, zenginlik ve zevkle ya§arlar), bu hususta onlara noksanlık ya.pıl­
maz.''l7 denir.
Cenab-ı Hak, insanlarm Ahi. retteki hayatıarına önem göstermelerini ister:
"Siz ge9ici dünya malını U•
Halbuki A.llah, Ahireti kazanmaDIZi diliyor. A.liah aztz.
·dir, hükmünde hikmet s4hibidir."u
tiyorsnııuz.
DIYANET
.DERGISI
ClLT: XVI
ŞAYI:
5
EYLÜL
EKIM
19n.
284.
''Fakat (ey nankörler) Biz
dünya hayAtını (Ahirete) tercih
ediyorsunuz. Halbuki Ahiret daha
hayırlı ve daha. devaınlıdır."ııı
Böylece ortaya çıkıyor ki, insan, sadece bu dünyaya, maddeye
/ önem vererek ya§amıyacak, bllAkis yarınki ebedi günleri Için daha çok gayret sarfedecelı:tir.
İnsan için
en büyük sevinç
kaynağı, hiç şüphesiz AllAh'ın P•
zasma nail olmaktır. AllAh'ın nzasmı elde etme yolunda, madde
insana kement olmamalı. Zira Cenab-ı Hak (c.c.) bazen bu maddt
refahı
bir kimseye o kulunun
madde kar§lSmdalı:i tutumunu
denemek için verdiği gibi, bazen
de bir . kulunun sabır ve tahammülünü ölçmek için nimetlerini o
kulundan çekip alır.
Her iki halde de, Alla.h'a
bag.wık gösterip, kullugunda kuı.­
sur etmeyen kimseler, ömür sermayelerini ba§arlyla kullanan .
kimselerdir. Böylece bir kul, her·
Mliyle kendi nefsılniyetinden u.
zakla§ıp, Allah'ın iradesine teslim
olmuş oluyor ve O'nun takdirine
rıza. göstermiş o1ur2o.
Bu söylediklerimizin en olgun
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in
hayatıİlda görüyoruz. ztra. o Bü:yük RasO.l, dünya ve içindeki geçici ·meta'ı katiyen önemsememlş,
mümkün olduğu kadar az . yiyip
içerek, az uyumuştur.
şeiı:linl
Hz. Peygamber, maddt im.kanlan yok mu idi de böyle yapIİı.ıştı? Hayır, O isteseydi dağlar
ta§lar altın kesilecekti. Her dünya nimeti önüne hazır ·gelecekti.
O (s.a.s.) Alemiere rahmet olarak
gönderilmi§tiiı-ı, Böyle bir üstünlük sıfatıyla muttasıf bir Büyük
RasQJ. için, maddenin ne öneml
olabillrdi ki?! Yeter ki dili Rabbinden istesin.
Fakat o Büyük Rasitl, bütün
bu teklifleri reddetmiş ve sadece
Ahireti istemiş. Alla.h'm rızil.Sını,
maddeye tercih etmı§tir. Ve· şu
Mdise O'nun dünya hakkındaki
tutumunu anlatması bakımından ·
ne kadar düşündürücüdür!
(15) Abdlllaziz Çavlıı: .Anglllkan Killsesine Cevap s. 44 (Tre: M. Aklt)
(16) el-Ankebut: ·64
(17) Hftd: 15
(18) el-Enfal: 66
(19) .el-A'lll: 16-17
(20) Prof. Dr. M. Ham! dullah: :t. Girlll
s. 77, 2. b !st. 1966.
(21) el-Enbiya;:' 107
i1:Bfr gÜn, aci§.letİn tlınsAii Hz.
ömer (r.a.) Hz. Peygamber'!,·
yerde serili hurma saplanndan
yapı.Iıpış ·.'bır hasınn .üzerinde uyurken bulmuŞ, başucuna gelip,
kendini tutamıyarak ag-Iamaya
baııla.mı§tı. O'nun bu hüzün sesine uyanan Rasülullah (s.a.;s.) E.
fendimiz: _
-
Nicln ağlıyonun ya. ömer 'l
diye sorunca,
Hz. ömer:
- Niçin ağiarnıyayım ki ya.
· RasüJ.Allah! Kisrru:arın saraylarda
debdebeyle yaşadıkları bir. za.
manda, senin altında bir döııek
bile yok. Hiç olmazsa, sana yumuııak bir dö§ek edinseydik, ııek.
lindeki samimt dܧÜD.celerine, Hz.
Peygamber (s.a.s.). şu karııılıg-ı
vermi§l:ir:
(YA ömer!) Benim dünya
ne ohi.n ilgim _-sıcak çöl yolculuğundan gelerek....: bir ağacm -
aıtmda
diniandikten sonra, ô:rayı
terkederek yoluna devam eden bir
binicinin b1Uiııe benzer.".es
Buna karilılık Rasül-1 Ekrem
(s.a.s.) rülıt hayatma son derece
önem verir, ilitirnam gösterir ve
bu konuda bütün gücünü sarfe.
derdi. Rabbfn,e şükredebilmek ve
O'na layık bir kul olabilmek için,
sabahlara kadar namaz kılardı.
Bu durumu gören Hz. Ai§e (r.a.)
bir gün kendisine:
ienciirmeye .çaİı§llll§ ve bunu llinmetine de ısrarla tavsiye etmiııtir.
O'nun. bütün. davranııılan ümmeti için bir örneklik teııkil eder.
Kur'An-ı Kertm'de bu mtm!l.ya iııa­
reten şByle denir:
"Ger~kten,
Wret
gününü umanlar ve AIIAh'ı cok
zikredenler i!)ln, size AllAh'm Rasülünde (ta.IQp edeceğiniz) pek
güzel bir örnek vardır.".eı
Hz. Peygamber'in bu tutum
ve
davranıııları,
-dini
yaııayı§l­
AshB.b-ı Kirtım tarafından derhai
benimsenip tatbik sAhasına konuluyordu. ·Dünyanın gelıniıı geçmiş
bu en bahtiyar insaniari -As•
hab-, Hz.· Peygamber'de gördükleri hAl ve hareketıerin neden ve
niçinini ara§tırmadan tatbik edi•
yorlardı. ZirA biliyorlardı ki, Hz.
Peygamber'in her hareketi bir .
hikmete mebni ve il8.ht vahye da.
yanmaktadı.r2$,.,
Hz. Peygamber her gün ~lı­
nan beş vakit namazdan ayn olarak; geceleri teheccüd namazı
kılardı. Bu gece ibAdetleri hak- ·
kmda Kur'an ııöyle der:
''YIL Aişe! Rabbime ştıkredi­
cl bir kul olinıyayım mı 'l"s.ı
Görülüyor ki bu dinin ilk_ tatblkçisi ve dAvetçisi Hz. :Muham.
med (s.a.s.) bütün bir ömür boyu, rülıuyla daha çok · ilgilenmiş,
onun gıdası olan züht, takvA,
ilim... gibi konularla onu kuvvet-
(22) Buhar!: Libas, 31 V Müsllm: Fe·
zail, 120.
(23) el-Fetih: 2
(24) Kastalant: lrııadü's-Sarl c. 9, s.
. 270, 7. b. Beyrut 1329.
(25) el-Ahzab: 21
{26) en-Necm: ıı
bütün
geçmiş
ve gelecek günahhaldeza, niçin ken.
dine böyle eziyet ediyorsun?" di.
ye sorunca, şu mll.nidar cevabı
larını aifettiği
vermıııtıi:-:
'I'AB~vvoFl
HAYAT
A.llAh'ı,
''Muhakkak Rabbin biliyor ki
sen, gecenin ücte ikisine yakın,
yarısı kadar ve Ucte biri (olan
bir_ müddet namaz için) kalkı­
yorsun, ashabdan bir topluluk .da
seninie beı'aberdir. Gece ve gündlizüıı miktarlarını ancak Allah
takdir eder~ O bildi ki bnndaıı öte,.
onu başaraınazsmız (bütün geceyi ibll.detle geçiremezsiniz). Onun
icin sizden hafifletti (gece, kaim
olmayı size farz kılmadı). Artık
Knr'an'dan · kolayınıza gelenleri
okuyun. Allah bilmiştir ki aranız,..
da hastalar olaca.k, bir kısmı
"Yl!. Rasüla.llah! Allah senin
isr.!M·:o.A.
DIYANET
DERGISI
ClLT: .XVI
SAYI:
EYLÜL
EKIM
1977
285
5
.i:sU:M:·:tıA
TASAVVUF!
HAYAT
Alliı.ıı•m fazimdan
rızık aramak
(ticaret maksadı ile) yeryii..
zünde yol tepecekler, diğer bir
lnsmı da Allah yolunda ı;arı>l§R­
i~in
caklardır.
O halde Kur'an'dan kolayını·
za · geleni okuyun, nainazı kılın,
zekatı verin, Allıtlı i!,lin (diğer hayır yollarına) hAliSane harcayın.
Nefisleriniz ı~m (bu dünyada) .
peşin olarak hıi.yır i§lerseniz, onun sevabını Allah katında daha
hayırlı ve mükafat balnDıından
daha büyük bulacaksınıZ. Bir de
Allah'dan mağfiret dileyin, çijn:kü O, Gaffirdur (mağfireti çok
bold~). Rahimdlr (çok merhametlidir) ."n
Bu il.yet~i kerime nazil olmadan önce, Hz. Peygamber (s.a.s.)
sabahlara kadar namaz kılar, ibadet ederdi. Fakat bu illllı1 tebliğ­
den sonra teheccüd namazlarını
buna göre ayarlamış ve Ashab da
bu .usüle göre gece ibadetlerini
sürdürmüşletdir. Böylece bu usO.le . göre, İslii.mdaki rülı1 -rühu
olgunla§tırmaya yönelik- yaşa­
yış özelliği teessüs etmiş oluyordu.
İSLAJ:\1
TASAVVUFUNUN
DOQUŞU:
!Slılm
DIVAN ET
DERGISI
CilT: XVI
SAYI:
5
EYLOJJ
EKIM
wtt·
tasavvufu, !slam Dininin kanunu Kur'an-ı Kerim'in
dünyaya indirili§inden iki asır
sonra sistemleşerek ortaya çık~
mış, bir fi.kii, inanç ve yaşama
tarzıdır. özellikie .Arabistan, !ran
ve Horasan çevrelerinde ilk belirtileri görülen tasavvuf cereyll.m,
giderek kuvvetli bir ekol durumunu almıştır. Birçok şair, filo~
zof ve bestekar bu yolla yetiŞ. miş ve ölümsüz eserler vermiş­
lerdir.
TARİFİ:
·Tasavvufun birÇok tarifleri
billıassa şu tarifler tu.
yanında,
286' '
tunmuııtur:
"Tasavvnf, nefsi .Allıllı'm mu.
rıldma (iradesine) terk etmektir."
Meııhur
mutasa:vvıf
Seriyyl
Sakati de tasavvufu §Öyle tarif
eder:
"Tasavvuf, güzel ahlll.ktır."u
Diğer tarifler §.öyledir:
"Tasavvuf, tamamen edebden
ibarettir."29
Cilneyd-i Bağdaili'nin tarJ.fl
şudur:
"Tasavvuf, bnı:ı. alılka -hiç.
bir alılkası olmaksızın- tamamiy.
le Allah ile olmandır/'30
tbıi Haldun da şöyle tarif
eder:
"Tasavvuf, nefisle olan bir
çeki§Ille ve mücadeledir."at
Başka bir tarif ise §Öyledir:.
"Tasavvuf, eşyanın hakikatı.
na bakıp, halinn bildiğini terketmektir."<~2
. Bu tariflerden ayn olarak,
birçok müellif -şair ve yazartasavvufun tarifini manzum. ola·
rak kaleme almışlardır. Bunlardan bir tanesinden birkaç beyiti
aşağıya alıyoruz.
Tasavvuf: "Terk-i
davaciıı:"
demişler
Dahi;
"Ketman~ı mılnadır"
demi§ler
Tasavvuf: "Terk-i k11 ü
kll.le" derler
Hemen "Vecd ü sema'u hale"
derler
Tasavvuf: ''Hıfz-ı evkata"e
demişler.
Tasavvuf: "Terk-i t:Amat"e
demişler
Tasavvuf:
Babıdır
bez! ü
atıı.mn
(27) el-Müzzemmll: 20
.
(28) Dlyanet Dergisi: C, Xlli V I, s. 22 .
Ank. 1974.
(29) Mablr 1z: Tasavvuf . (tezklreden
naklen 1j33ll s. 32, 1. b. İst.
.
(30) Dr. S. Ateıf: Cüneyd-1 Bagdadinin
Mektüplari ıı. 81, f. b. İst. 1970,
(81>. İbn. Haldun: Mukaddime, c. 2,
s .. 541 .(Tre: K. Z. Ugan) 2, b. İst.
1970. .
.
(82). Maİıir.lz: a.g.e. s. 29.
·•
Tasavvuf: Beytü:iir mihr
ti
vefanın
Tasavvuf: Bir hid§.yettir
Hüda'daİı
·Bunu b im söylemedim bil
havadanaa.
"'
Bu tariflerde görüldüğü §ekliyle, tasavvuf'u birçok müellif
değişik şekillerde tarif etmişler­
dir. Ortak öze11ikleri: Dünyaya
aııırı. önem vermeden, AlliUı'm e..
mirlerine sıln sıkıya bağlı kala.
rak, ııehvet ve ııöhretten tedricen
uzaklaııarak, .AlliUı'm rızAsını el~
de ·etmek,
olduğudurM,
TASAVVUF KEL1MES1NlN
MENŞEt:
Tasavvuf kelimesinin men§:ei
çe§itli nazariyeler ileri
sürillmü§tür. Bunları §Öylece sı­
ralamak mümkündür:
hakkın<;la
Bu kelime ashab.ı suffadan gelmektedir. Şöyle ki:
1: -
Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında, Medine'deki büyük meseldin :ııamaz kılman yerinden ay.
rı olarak caminin çevresinde adına "Suffa" denilen birtakım o.._
dalar vardı. Burası bizzat Hz.
Peygamber'in direktiflerine gpre
işleyen ve faaliyetlerini yürüten
bir eğitim ve öğretim yeriydi.
Müslümanlardan önemli bir
kes~ burada kalır, ilim ve irfanla me§gul olurdu. Buranın müdavimleri, günlerinin bir kısmın­
da geçimlerini temin için dışarda
çalııııyor, geri kalan zamanlarını
ise, burada ilim elde· etmek için
geçiriyorlardı. Bilindiği gibi, va-sıtalı bilgiye ilim, vasıtasız bilgi- ·
ye ise irfan denir. Böylece aslıab-ı
suffa öze11ikle irfaniyet ile. ilgileniyor ve ıil.hi bir olgunluğa kaVU§Uyorlardı. !şte ·burada kala;ra.k ilim ve irfanla uğra§an kimselere, kaldıklan mekandan isimlanerek "Sofi" adı verilıni§tırsıı,
.2 . Başka bir tzaha gÖre, ~ · ±srJ.:~rb.A.
TAsAVVOE'!
bu meslek erbabı, isinilerini · giy~
HAYAT .
dikleri kalın, yün elbiseden (sof~
dan) alınakta<ililar. Zira mutasavvıflar, nefislerini yenerek, AlJa.h'ın rızasına kavu§abilmek için, ·
nefislerinin hoııuna giden her ııe­
yi. terkederlerdi. Bu elbiseyi giy~
mekle de sürekli olarak uykularİnı kaçırırlar ve bu sü.retle vakitlerinin çoğunu, bilhassa ·gecelerini ibadetle geçirirlerdi.
Bundan dolayı, bu meslek etbabına, giydikleri elbiselerden alı­
narak "sofi" adı verilıni§tir34,
3 Ba§ka bir izaha · göre
ise, soft · kelimesi Yunancadaki
"sof", "sofos" gibi hikmet · aıi.J.a.
mma gelen kelimelerdeli türetilmi§tir. Böylece bu . insanlara
''Hikmetle uğra~n'' anlamına ·
gelınek üzere, "sofi" mutasavvıf
denmi§tirB7,
Bütün bu izahlardan anla§lldığına göre, sofi veya mutasavvıf kelimeleri, ilahi ve rUli§.nt bilgi ile uğraşma, nefse dönük bir
cehd ve gayreti ifade etmekte·
diras.
ESASI:
İslam
tasavvufunun esasını,
Kur'an ayetleri ile Ras1llullalı
{s.a.s.)'in hadisleri oluııturmakta- .
dır,
Bilhassa İslam'ın talimleri,
namaz, oruç, zekat ve hac gibi
ibadetlerde, prensip olarak r1lhu
temizleyerek ilB.hi mecr;ıya sevk
vardır.
(33) M. Z. Pakalın: Osmanlı Tarih Deyimlerl ve Terim1erl S1lzlügü, c. 3;
s. 417 2: b İst. 1972.
(34) Abd-ei Bari ~n-Nedvi: Tasavvuf
ve Hayat s. 93 .(Tre: M. Ate3) ı. b.
İst. 1967.
(35) Pro!.
M. Hamidullah: a.g.e.,
s 75.
D:r.
·.
(36) tim. Haldun: a.g.e., c. 2, s. 641.
(37) M. İz: a.g.e., s. 75 V, !.A. c. ~.
8 •. 17.
(Ş8) Prof. Dr. F. KöprUl!I: T. E. :Iilk
Mutııiıavvıflar, s 231-2, -2. b. Anli::
1966.
•.
.
DI YAN ET
DERGISI
ClLT: XVJ
SAYI: 5.
EYLÜL
EKIM.
1977
28'?
-
İSLAM'DA
TASAVVOB'!
HAYAT
Bir Ayet-i kartınede §8yle
denir:
''Ey iman edenler ı A.Jialı'ı
(dlllnlzle ve kalbinizle türlü tesbihler yaparak) çok zlkredln.
O'nu sabah. akşam_ teabih edin,
yüceltin!•:a
Görülüyor k1 Cenab.ı Hak
(c.c.) mü'min kullarına kendisini
çok zikredip hatırlamalarını, bir
an bile O'ndan. glifil olmamaları­
m istemektedir. ZirA AIJAhu TeA~
la· onlara birçok nimetler verip;
kullarının her ihtiyaçlarını yerine
getirmi§tiPo, ·
!sl1im. tasavvufu,. prensip <?la- .
keriineye. da,yan;.
AllAh' ı ne kadar
zikretse yeridir. ZirA kendisini
yoktan yaratarak bu dünyaya
getirip birçok nimetlerle de onun
ihtiyacmı.temin etmi§tir. Ne kadar bu nimetierin §Ükrünü yerine
getirmeye çalışırsa çalı§am, · yine
de bunda tam n:i.Aİıa.aıyla muvaffak olamıyacaktır.
rak~ .. bu ayet-i
maktadır. Kul,.
der:
Bir insan yaşayabilmesi için mutlaka nefes alması gerekir. Bir an
teneffüs etmeyecek olsa, derhal
ölür. Ve yine, aldığı nefesi dışa­
nya atmak zonmdadır. zıra. atamayarak, ·-karbondioksit- kana
kanşacak olursa yine ölüme malı­
kilm olur. Bu bakımdan insano~­
lu bir nefeste iki defa §ükretmesi
gerekir. Halbuki insan, bir nefeste ancak bir kere hamdedebilme
lmkftnma s!l.hlptirn.
Şeyh
DIYANET
DERGISI
ClLT: XVI
SAYI: 5
EYLÜL
EKIM
1977
288
Sa•di
Şiril.zt ı:ıöyle
Demek oluyor ki insano~lu
yaratan Rabbirie karşı, §ÜkUr ve
hamdde ne kadar ba§arılı olursa
olsun, yine de gerçek ·mAnAda
bunda muvaffak olamıyacaktır.
Fakat bu konuda önemli olan, iyi
niyet ve samtmiyetıe Yaratan'm
karşısında yokluk ve hlçll~ ttirat edip acziril ifade etmesi ve
. elinden geldi~ kadar All§.h.'ri:ı. e·
mir ve yasaklarını yerine getirmesidir~
Şunu da ifade etmek gereidr
ki, AIJAh'm, kullarm zikrine, ibll.detine, §ÜkrÜlle ihtiyacı yoktur.
HA§ll. ve kella, Cenab-ı Hak böyle bir §eyden münezzehtir. Görü·
lüyor k1 birtakım kullar, ·O'nuiı
emir ve yasaklarını dinlemedikleri halde, O yine de onlara. n.
zıklarını vermektedir. Onlan nt·
metlerinden·
mahruıİı: .etmemekte
•.
.
dir. Bu O'nun "Ralımımu sıfatıum bir tecelliaidir. Bu sıfatm ge.
re~, Cenab-ı Hak kendisine ibadet etsin_ veya etıriesln, bütün insanl~a nimetlerini. verecektir. Ve
fakat Ahirette bu böyle o1may8...
cak, orada. sadece dünyada. iken
kendisina kulluk. ve ibAdet yapan,.
lara cennetini verecektir. :Bu ~
Allah'm ''Ralıim" sıfatının bir. lk~
tızasıC!ı.1"2.
Bu dünya bir imtihan yerldlr::
"Amelce hanginiz daha. gll·
zeldir. diye, sizi imtihan etmek
lçln hem ölümü, hem dirimi icad
eden O'dur. O Azizdir, · GafQ.r.
dur.''+.t
Bu imtihanda kazanmak, All§.h.'ı hatırlayıp, emir ve yasaklanna sıkı sıkıya sarılmaktan
geçmektedir. Dünyadaki günlerinde, Alla.h'm rızasını önemsemaden ya§ayanlann, bu imtihanda
kaybedeceği
söz götürmez bir
gerçektir.
AMAC!:
Sonralan, tekkeler ve zlivl·
yeler §eklinde te§kilatlanmı§ olan
tasavvuf mesleğinden elde edilmek istenen tek gaye, ı1lliu te·
mizleyip antarak, onu maddenın
(39) el-Ahzab! 41-42.
(40) !sma.ıı b. :Keıı!r: Tefs!ru'l-Kur'An·
U Azim c. 3, s. 494, Beyrut 1969. ·
(41) Bknz. Buna yakın di~er kıssalar;
Ş. S; ı;ıırazt: Bostan, s. 256 (Trç:
ımısu R!fat) s. b .. !st. 1968.
(42) Ebu'I-Bereket en-Nesefl:. Medarlkü't-Tenz!l, c 1, s. 14, Beyrut ts.
(48) ei.-:Mülk: :ıı
•
esiretinden kurtararak,
rızasına sevketmektir.
Allah'ın
· Hz.
Peygamber
(s.a.s.)'in
şahsında, ilk tatbik şeklini gördüğümüz
soran Ashabına da
tavsiye ettiği nafile ibadetler ve
özellikle gece namazları hep bu
amaca yönelikti.
ve
Maddeyle
· insanın,
Yaratan'ın karşısına, gecenin sa. kin bir zamarnnda çıkarak, kusur ve hatalarını itiraf ederek af
dileyip, hiçliğini ve yoklUğuJ?-U
ifade etmesinden -rfıhi · bakım­
dan- daha semereli bir an ol.
masa gerek.
uğra§an
Tasavvufun, hakiki gayesinde ve ehil ellerde yürütüldüğü
sürece, İslam dünyasında ne ka.
dar önemli roller oynadığı birçok
mevsuk tarih sayfalarında saklı­
dır.
Diğer
yönden İslam'ın •'İ' layı
kelimetWJ.alı"
· (Allah'ın dinini
yaymak) için elde kılıç, kafir ülkelerine seferler tertip ederek,
vuruşup, çarpi§arak, zaferler ve
ülkeler kazanarak, oralarda hemen bir cami ve ribat -tekke-,
dergah yaparak, o çevrede İslam'ı
yaydıkları, tarihen sabit. bir hakikattir..
İSLA.l\l'DA
ŞERİAT
• TARIKAT
İLİŞKİSİ:
İslam
mücerred bir mefhuriı­
dan ibaret değildir. O, be§er hayatının maddi ·manevi bilcüı:ri)e
safhalarında tecelli eden hidayet
yoludur. İslam'ın gayesi, be§erin
saadetini bir muhal hayal olmal{tan -kurtarıp, müsbet bir hakikat
İSLAM'D.A.
riatın
temelini tf!§kil eder·ı~. Bu
prensipler, yerine . getirilmeden
sadece inanmak yeterli değildir.
İsliim'a
inanan kimselerin bu
·prensipleri de yerine getirmeleri
gereklidir.
TASAVVJJF!
HAYAT
İslam inancına
göre, bu kaide ve kurallar dikkate alınmadan
yapılan ibadetlerin hiçbir önemi
· yoktur: Bunlar doğrultusunda geliştirilen, zühd ve takva hasletleri, Allah ve Rasülullah'ın yanında
geçerlilik kazanacaktır.
Tariltat, ancak bu prensiııler
yerine getirilllikten sonra başlar.
Böylece İslam'ın temel prensipleri dikkate alırunadan yapılan ta.
savvufi faaliyetlerin hiı,ıbir önemi
yoktnr.
Meşhur
Celaleddin
şöyle _der:
mutasavvıf
er-Rümi
Mevlana
bu konuda
"Şeriat
. tıp. ilmini öğrenınek,
tarikat tıbbın tavsiyesine göre
perhiz etmek ve ilaç yemek, . hakikat ise. bunları, :ya:ı;ıtmtarı. . sonra ebedi bir sıhhate ermektir."<~a
İmam-ı
Rabbiini de
şöyle
der:
"Akıllı
olan kişi, her· işini
şeriate uygun olaralt yapmak için
çok çalı§and:İr."..ı7 · ·
·
·
Her konuda olduği,ı gibi, bilhassa tasavvuftaki §U kademeler,
son . derece önemlidir: . Şeriat, ta.:
rikat, P,akiltat, nıii.rifet, Böylece
birinin .esasları yerine getirilınt'l­
den
diğerine
· atlamak inllitins.ız.
.
.
dır. Atlanırsa;
büyük
hata
olınuş
.
.
-olur.
~
bi YANE-T
'DERGISi
-c:iLT: :xvı
'SAYE·:<s
kılmaktır·H.
İşte beşerin
saMeti için. gön- _
deriimiş olan bu ilahi
sistemin
esas- ve temelini "Şeria~İsliim'ın
emir ve nehileri" meyd;ına getirir. İslam'ın beş temel esası, şe-
(44) N edvi:· Ast-ı Sı:ıadet, c. 1, s. 43
(Tre: ·E. 8dip) ·ı. b. İst. 1963.
(45) ş. M. Ali Nasıf: et-Tae, c. ı, s.
429.
. ~ . ; . .. ~ .. '.
;. . .
(4G) M. z. Paka!lııı::.. a·g.e.; c. 1 s; '429.
(47) İmam Rabbani: 'Mektubat' Tercemesi,
233.
s:
-EYi..:Ül
EKiM
\19'17
'1
,,d 2~9
Download