Palladium AVM - Amazon Web Services

advertisement
Sayı: 3 ∆ Mart 2014
Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri'nin Kurumsal Yayınıdır
Korkunun doğası
Parmak izinden DNA'ya
doğrulama sistemleri
Palladium AVM
TEPE Çağrı Merkezi
güçlü teknik alt yapısı
ve kalifiye insan kaynağıyla
dikkat çekiyor
Tepe Güvenlik ile bir adım önde
İçindekiler
Odak
AVM güvenliği........................................................................................2
Söz Müşterinin
“Tepe Güvenlik ile kaliteli hizmet anlayışını bir adım
öteye taşıdık”.........................................................................................8
Güvenlik Penceresi
AVM güvenliği BAU’da tartışıldı..............................................10
2
Tepe'den
“Beklentileri en üst seviyede karşılamak
hizmetimizin devamı için temel teşkil ediyor”..........12
8
Zaman Yolcusu
Parmak izinden DNA’ya doğrulama sistemleri.........16
Vaka Analizi
AVM otoparklarında hırsızlık ve yangın riski.................20
Gelişim Zamanı
Korkunun doğası.............................................................................22
Tepe'den Haberler
Özel güvenlik eğitim çalıştayı.................................................25
Gezgin
Yedigöller sizi bekliyor..................................................................28
Güvenli Adrenalin
Trekkinge gidiyoruz........................................................................30
Sokaktan Manzaralar
AVM'lerde kendinizi güvende
hissediyor musunuz?.................................................................32
12
TEPE’den Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri San. A.Ş. Yayın Organı Ya­yın tü­rü: Ye­rel, sü­re­li, üç ay­lık der­gi
Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri Adı­na İm­ti­yaz Sa­hi­bi: Levent Güler So­rum­lu Müdür: Sanem Subaşı
Ya­yın Koordinatörü: Aylin Tarhan Kuru Edi­tör: Melda Bağdatlı Gra­fik Ta­sa­rım: Kadir Kaymakçı
Fotoğraflar: Celal Kenç Katkıda Bulunanlar: Ahmet Olgun, Merve Yılmaz
Ya­zış­ma Ad­re­si: Tepe Savunma ve Güvenlik Sis. San. A.Ş. Beytepe Köyü Yolu Üzeri, No: 5, 06800 Bilkent/ Ankara
Tel: +90 (312) 266 42 15, Faks: +90 (312) 266 48 90 Web: www.tepesavunma.com.tr
Ya­pım: Konak Medya Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 3. Blok No: 10 K: 5 D: 54 Gayrettepe İstanbul
Tel: 0 212 216 97 00 www.konakmedya.com Renk Ay­rı­mı ve Bas­kı: Portakal Basım Matbaacılık San. Tic. A.Ş Huzur Mah. Tomurcuk Sok.
No: 5/1 4. Levent Seyrantepe-İstanbul Tel: 0212 332 28 01 Faks: 0212 332 02 80
editörden
16
Değerli dostlarımız,
Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin kurumsal yayını TEPE’den
dergisinin üçüncü sayısına ulaştık. Yeni sayımızda, ülkemizde son 10
yılda hızla gelişen AVM sektörünün güvenliğine odaklandık.
Türkiye’de, Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin tanımına uyan
299 AVM bulunuyor. AVM’lerin adedi kadar dikkati çeken bir diğer
veri; 2014 yılı içinde açılacak AVM’lerle birlikte ülkemizdeki alışveriş
merkezi ziyaretçilerinin sayısının 1,5 milyarı aşacak olması… Ziyaretçi sayısının büyüklüğü AVM’lerde yeni bir güvenlik algısı ve yönetimini
de kaçınılmaz olarak beraberinde getiriyor. Tepe Savunma ve
Güvenlik olarak biz de AVM’lere sunduğumuz güvenlik hizmetlerinde,
gerekli hassasiyetleri göz önüne alarak ve farklı bir güvenlik yönetimi
kurgulayarak müşterilerimizin ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Bu
hassasiyetler içerisinde, Türkiye çapında faaliyet gösteren 34 AVM’ye
1549 kişilik Tepe Güvenlik ekibiyle hizmet sunuyoruz.
20
22
AVM’lerin güvenliği konusunda benimsediğimiz yaklaşımları ve püf
noktalarını bu sayımızın “Odak” sayfalarında ele aldık. “Vaka Analizi”
bölümünde ise, AVM güvenliğinde özel güvenlik personelinin rolünü
ve önemini ortaya koyan iki olaya yer verdik. AVM güvenliği konusunda hizmet verdiğimiz Palladium İstanbul’un yöneticisi Sayın Ayşen
Yerşen, alışveriş merkezindeki güvenlik yönetimini ve Tepe Güvenlik
uygulamalarını TEPE’den dergisi okurları ile paylaştı.
Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin farklı çalışma birimlerine
yer verdiğimiz “Tepe’den” bölümümüzde, kurulduğu günden
bu yana gelişen, büyüyen ve hizmetlerini Aralık 2013’te aldıkları
uluslararası öneme sahip iki sertifikayla resmileştiren Tepe Çağrı
Merkezi’ne yer verdik.
"Gelişim Zamanı" sayfalarımızda, Tepe Savunma ve Güvenlik Eğitim
Kurumu eğitmenlerimizden psikolog Nevin Mert, çağımızda hemen
herkesin yaşamında belli bir paya sahip olan korkunun doğasını
okurlarımıza anlattı. Özel güvenlikle ilgili teknolojik cihazların gelişimine yer verdiğimiz “Zaman Yolculuğu” sayfamızda ise, doğrulama
sistemlerini ele aldık. Bilinçli bir yaklaşım ve uygun teçhizatla
yapılması gereken trekking sporu ve en güzel yürüyüş rotalarını barındıran, özellikle ilkbaharda keyfine doyasıya varacağınız Yedigöller
Milli Parkı da bu sayımızın konuları arasında yerini aldı.
28
30
Keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Tepe Savunma ve Güvenlik Sis. San. A.Ş.
1
Odak
AVM güvenliği
Kapalıçarşı kültürünün katkısıyla toplumumuzun
yadırgamadan kabul ettiği alışveriş merkezleri, vakit
geçirme alanları olarak da rağbet görüyor. Kalabalık bir
nüfusa evsahipliği yapan alışveriş merkezlerinin
güvenliğinin ayrı bir uzmanlık olarak değerlendirilmesi
gerekiyor.
2
Mart 2014
Uluslararası Alışveriş Merkezleri ve
Yatırımcıları Derneği (ICSC), en az
5 bin metrekare kiralanabilir alana
sahip, en az 15 bağımsız bölümü
olan ve tümü tesis olarak yönetilen
kurumsal ticari gayrimenkulleri
alışveriş merkezi, yani kısaca
AVM olarak kabul ediyor. Alışveriş
Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin
büyüklüğü AVM’lerde yeni bir güvenlik
algısı ve yönetimini de ön plana
çıkarıyor.
(AYD) verilerine göre, Türkiye’de bu
tanıma uyan 299 AVM bulunuyor.
Türkiye güvenlik sektörünün öncü
firmalarından Tepe Güvenlik, 34
AVM'ye 1549 kişilik ekibiyle güvenlik
hizmeti veriyor.
AVM’lerin büyük çoğunluğu İstanbul,
Ankara ve İzmir illerinde yer alıyor.
Türkiye’nin 54 ilinde dağılım gösteren
AVM’lerin 2013 itibariyle 1,5 milyar
olan ziyaretçi sayısının, 2014 yılı
içinde açılması planlanan AVM’lerle
1,6 milyar kişiye ulaşacağı tahmin
ediliyor. Ziyaretçi sayısının korkutan
Günümüzde AVM işletmelerinin
güvenliğe bakışı, en az maliyetle
en fazla faydayı elde etme üzerine
odaklanıyor. Bu fayda kapsamında;
güvenlik personelinin yanı sıra
elektrik, mekanik, teknik, personel
gibi işletmenin tüm elemanlarının
takibi, kontrolü ve bildirimini de
içeren bir güvenlik yaklaşımından söz
etmek gerekiyor.
Güvenlik maliyetlerinden kaçınmak
maksadıyla güvenlik risklerinin göz
ardı edilmesinin, zamanla telafisi
mümkün olmayan maddi hasarlara
ve prestij kayıplarına yol açabileceğini
göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Marka değerini korumak
Hırsızlık olayları AVM’ler için orta
düzeyde risk teşkil ediyor. AVM'nin
marka değerini de zedeleyen
hırsızlık olaylarına dair örnekler az
değil. 2012’de, AVM güvenliğinin
sorumluluk alanı dışına aracını park
AVM’lerin güvenlik riski analizi
Risk
Etkisi Gerçekleşme olasılığı Kontrol gücü
Terörizm Yüksek
Orta
Düşük
Vandalizm Orta
Düşük
Orta
Yağma
Orta
Düşük
Orta
Hırsızlık Yüksek
Orta
Orta
Darp
Yüksek
Orta
Orta
Diğer
Düşük
Orta
Düşük
Risk
Yüksek
Düşük
Düşük
Orta
Orta
Orta
3
Odak
ederek AVM’ye giren bir müşterinin
aracının camı kırılarak, araç
içerisinden cep telefonu ile kimlik
belgelerinin olduğu çantanın çalındığı
müşterinin güvenliğe müracaatıyla
öğrenilir. Müşteriye yardımcı olmak
maksadıyla durum polis karakoluna
bildirilir; polis ekipleri gerekli
incelemeleri yaparak bölgeden
ayrılır. Ancak, hırsızlığı gerçekleştiren
fail veya failler hakkında herhangi
bir delil elde edilemez. AVM’nin dış
alanını görüntüleyen elektronik
görüntüleme sisteminin bulunmayışı
nedeniyle de failler yakalanamaz.
Aynı bölgede geçmiş tarihlerde
de sık sık gerçekleşen hırsızlıklar,
AVM’nin marka değerine zarar verir.
Hırsızlığın meydana geldiği alan,
AVM’nin mülkiyet alanı dışında olup,
kamuya aittir. Konu 5188 Sayılı
Yeni eğilimler
AVM güvenliğinde teknoloji
ağırlıklı sistemler her geçen gün
öne çıkıyor. Müşteriyi doğrudan
hedefleyen X-ray, kapı dedektörü
gibi sistemlerde azalma
görülürken; ziyaretçiyi doğrudan
ilgilendirmeyen kamera ve kartlı
kapı sistemleri gibi elektronik
sistemler daha çok tercih ediliyor.
Aynı eğilim güvenlik personeli
sayısına da yansıyor. Hizmetin
ve profesyonelliğin kalitesinin
düşmemesi hedeflendiği
sürece; az sayıda ama daha
kalifiye güvenlik elemanıyla
çalışmak daha olumlu sonuçlar
da doğurabiliyor. Önemli olan,
AVM’nin bulunduğu bölgenin suç
istatistikleri, risklerin yaşanma
sıklığı ve yoğunluğuna göre bir
güvenlik planlaması yapılmış
olmasıdır.
4
Mart 2014
Özel Güvenlik Kanunu kapsamında
değerlendirildiğinde, bu alanda özel
güvenlik hizmeti verilmesi de yasal
olarak mümkün değildir.
Özel güvenliğin görev alanı dışında
olmasına rağmen, yargı içtihatları
gereği sorumluluk alınarak, bu
alanla ilgili bir risk analizi hazırlandı.
AVM yönetiminin olaya duyarlı
yaklaşımı sonucu 2013 yılı içerisinde
söz konusu AVM’nin dış alanları,
çözünürlüğü yüksek kamera ve plaka
okuma sistemiyle donatıldı. Ayrıca
bölgedeki genel kolluk kuvvetleriyle
de işbirliği sağlanarak, bölgedeki
hırsızlık olaylarının tamamen önüne
geçilebildi. Böylelikle hem AVM’nin
marka değeri korundu, hem de
ziyaretçilerin güvenle alışveriş
yapabileceği bir ortamın oluşması
sağlandı.
AVM güvenliği farklı olmalı
Bu örnekten de anlaşıldığı gibi,
perakende sektörü güvenlikte farklı
bir anlayış ve yaklaşıma ihtiyaç
duyuyor. Kişilerin korku veya heyecan
duygularından uzak, mekânı güven
ve keyifle kullanmalarını sağlayacak
bir güvenlik yapısının oluşturulması
gerekiyor.
Bu kapsamda öncelikle, güvenlik
kural ve talimatlarına uygun olarak
hazırlanmış yüksek ölçekli güvenlik
algısı ve uygulamalarına sahip, fiziki
ve elektronik güvenlik sistemleriyle
desteklenmiş, AVM konusunda özel
eğitimler almış “proaktif” bir güvenlik
yapılanmasının oluşturulması
gerekiyor. Böylece olası risk ve
tehlikelere karşı önlemlerin, geçmiş
istatistiklere de dayanarak önceden
planlandığı; kavga ve hırsızlıklar
başta olmak üzere tüm olaylara karşı
önleyici ve koruyucu çalışmaların
yapıldığı, reaksiyon sürelerini de içine
alan bir güvenlik yapısıyla riskler en
aza indirilebilecektir.
İşyeri sahipleri ve çalışanlarının,
ziyaretçi ve müşterilerin güvenlik
riskleri ve tehlikeden uzak biçimde
faaliyetlerini sürdürebilmeleri için;
özgür, eğlenceli, huzurlu ve mutlu
bir alışveriş ikliminin sağlandığı
bir güvenlik anlayışı da önemlidir.
Böyle bir yapının oluşturulabilmesi
için; alışveriş merkezlerini ziyaret
edenlerin demokrasi algısı ve
demografik yapısı, AVM işletme
yönetiminin vizyonu, işletmecilerin
hukuki altyapısı, güvenlik maliyet/
fayda analizi, imar ve proje altyapısı,
doğru güvenlik şirketinin seçimi,
güvenlik personeli seçim kriterleri
ve özlük hakları ile eğitim düzeyi,
güvenlik konseptini belirleyen
unsurlardandır.
Güvenlik proje aşamasında
başlamalı
Yüksek ölçekli güvenlik algısı
oluşturmak için çalışmalar proje
aşamasından başlamalı: Mimari
projeye elektronik ve fiziki güvenlik
projeleri de dahil edilmeli; ilgili hukuki
düzenlemeler tamamlanmalı ve
güvenlik izin prosedürlerine mimari
planlar eklenerek kontrol edilmeli;
fiziki ve elektronik güvenlikle ilgili
risk analizleri oluşturulmalı; güvenlik
maliyet/fayda analizleri yapılarak
azami verimlilik belirlenmeli; işletme
yöneticileri ve kiracılar temel güvenlik
eğitiminden geçmelidir.
yönetimi ve tahliye, acil durum
yönetimi ile olaylara hızlı ve etkin
müdahale konularında uzmanlaşmış
olması da etkili bir güvenlik
yapılanması için gerekli kriterler
arasında sayılıyor.
Seçilen özel güvenlik görevlilerinin
müşteri ilişkileri ve iletişim eğitimi
almış olması da AVM güvenliğini
diğer alanlardan ayıran önemli bir
unsurdur. Personelin tüm teknik
ekipmanları kullanabilen, güvenlik
risk analizi, temel ilkyardım, kalabalık
“Sigorta savaşları”
Kamuya açık ve özel mülkler olan
AVM’lerin son zamanlarda sıkça
karşı karşıya olduğu bir konu;
otopark hırsızlıklarında güvenlik
sorumluluğunun kime ait olduğu…
Kamera kayıtlarıyla ispatlanamayan
olaylarda, ilgili AVM yönetimine ve
güvenlik şirketlerine açılmış çok
sayıda dava örneği var. Güvenlik
şirketlerinin yasal olarak uyguladığı
“mali mesuliyet sigortası”, mekâna
ait malların değil, üçüncü kişilerin
güvenliğine yönelik zararları
karşılıyor. Örneğin, AVM otoparkında
ziyaretçi aracının camı kırılırsa, bu
durumdan güvenlik şirketi sorumlu
tutuluyor. Bazı AVM’lerin de benzer
risk durumlarında devreye giren
kendi sigortaları bulunuyor. Ancak
sigorta mevzuatı, fazlasıyla boşluk ve
muğlaklık içerdiği için AVM güvenliği
açısından en kritik konulardan biri
kabul ediliyor.
5
Odak
Espark AVM’de Tepe Güvenlik uzmanlığı
Eskişehir’in merkezinde 100
bin metrekare kapalı alana,
45 bin metrekare kiralanabilir
alana sahip ve 155 uluslararası
mağazasıyla şehrin en büyük
alışveriş merkezi olan Espark,
2007 yılından bu yana faaliyet
gösteriyor. Espark, hipermarketi,
9 salona sahip sineması, kafe
ve restoranları, çocuk oyun
alanı, bebek odası, reviri ve
engelli ziyaretçiler için sunduğu
hizmetleriyle, her yaştan
ziyaretçinin ihtiyacına cevap
verecek şekilde donatılmış.
Güvenlik konusuna da
hassasiyetle önem veren
Espark, faaliyete geçtiği 2007
yılından itibaren, alışveriş
Panora’da Tepe ile güvenli alışveriş
2007 yılında açılan ve 40 bin
metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en
büyük peyzaj bölgelerinden birine
sahip olan Panora AVM, 180’den fazla
mağazaya ve 2 bine yakın çalışana
sahip.
Hareketli bir atmosfere sahip alışveriş
merkezi; mağazalar ve restoranların
yanı sıra farklı etkinlik alanları da
TerraCity’nin tercihi Tepe Güvenlik
TerraCity, ulusal ve uluslararası
marka ve mağaza karması, restoran
ve kafelerden oluşan 800 kişilik
yeme içme alanı ile, Antalya’nın en
büyük alışveriş merkezi. Antalya,
Lara’da yer alan TerraCity’deki 150
mağaza, 30 restoran ve dev sinema
kompleksinin güvenliğini Haziran
2011’den bu yana Tepe Güvenlik’in
54 kişilik özel güvenlik ekibi sağlıyor.
6
Mart 2014
merkezi güvenliği konusunda Tepe
Güvenlik’ten hizmet alıyor. Alışveriş
merkezinde Tepe Güvenlik’in 81
eğitimli ve uzman güvenlik görevlisi
24 saat görev yapıyor.
Espark’ta hiçbir olumsuzluğun
yaşanmaması için, hem ziyaretçi hem
de personel güvenliğini titiz ve özverili
bir şekilde sağlayan Tepe Güvenlik
kadrosu, alışveriş merkezinde
düzenlenen konser ve etkinliklerin
güvenliğinden de sorumlu.
barındırıyor. Açıldığı tarihten bu yana
Tepe Savunma ve Güvenlik Sistemleri
ile çalışmayı tercih eden Panora
AVM’de toplam 90 özel güvenlik
görevlisi hizmet veriyor.
Panora AVM’nin, alışveriş merkezi
standartlarına ve beklentilerine
uygun biçimde tasarlanan güvenlik
hizmetleri sayesinde, hem mağaza
kiracıları ve çalışanları, hem de
AVM ziyaretçileri güven ve keyifle
faaliyetlerini gerçekleştiriyor.
7
Söz Müşterinin
“Tepe Güvenlik ile kaliteli hizmet
anlayışını bir adım öteye taşıdık”
İstanbul’un Anadolu yakasının en özel alışveriş merkezlerinden Palladium; vestiyer,
çocuk WC gibi AVM'lerde görmeye alışkın olmadığımız hizmetleriyle de farklılığını
gösteriyor. Güvenlik konusunda da özenli bir yaklaşımı tercih eden AVM’nin güvenlik
hizmetlerini Palladium AVM Müdürü Ayşen Yerşen ile görüştük.
Palladium Alışveriş Merkezi;
İstanbul’un yeni “elit” yerleşim
bölgelerinden Ataşehir’de Eylül
2008’de kapılarını ziyaretçilerine
açtı. 40 bin metrekarelik kiralanabilir
alana sahip Palladium’da 190
mağaza ve 2500 araçlık ücretsiz
otopark bulunuyor. A ve A+ olarak
tabir edilen alım gücü yüksek
müşterilerine; vale, danışma, revir,
vestiyer, çocuk oyun alanları, çocuk
WC, engelli tuvaleti, tekerlekli
sandalye gibi özel hizmetler de
sunan Palladium’u günde ortalama
20–25 bin kişi ziyaret ediyor.
Palladium’un kiralama ve yönetimini
ise sektörün lider firması Avm
mfipartners gerçekleştiriyor.
Palladium AVM Müdürü Ayşen
Yerşen, “Alışveriş merkezimizde tüm
çalışmaların hedefinde ziyaretçi
memnuniyeti bulunuyor. Tüm
yönetim çalışmalarında, taşeron
şirketlerimizle olan çalışmalarımız
da dahil olmak üzere hepimizin
odak noktası AVM misafirlerine
güvenli ve rahat bir alışveriş ortamı
sunabilmek. Bu doğrultuda güvenlik
konusunda da hassas davranarak,
gelen ziyaretçilere rahatsızlık
vermeyecek seviyede, ancak
kontrolün son derece yüksek olduğu
caydırıcı ve önleyici bir güvenlik
hizmeti geliştirdik” sözleriyle çalışma
prensiplerini açıklıyor. Gerektiğinde
anlık müdahalelerin de profesyonel
bir şekilde yapıldığı, sorunsuz
işleyen bir güvenlik sistemine sahip
olan AVM’nin hemen her noktası
gün içerisinde kameralarla takip
ediliyor ve güvenlik merkezi ile saha
görevlileri arasında hızlı işleyen
bir iletişim kanalı bulunuyor. Bu
doğrultuda gün boyu içeride ve
dışarıda tüm noktalar denetleniyor.
Palladium’un içerdiği markalar ve
hitap ettiği müşteri kitlesi sebebiyle,
gerek görünüşü gerekse müşteriyle
iletişimi açısından standartların
üzerinde yaklaşım sergileyebilecek
görevlilere ihtiyaç duyduklarını
belirten Yerşen, Palladium’daki
güvenlik görevlilerinin seçiminde de
öncelikle projeye uygunluğunu göz
önüne aldıklarını ekliyor.
AVM’nin güvenlik personeli için
düzenli olarak eğitimler organize
eden Palladium, güvenlik
noktalarında da sık sık denetimler
gerçekleştiriyor. Ziyaretçi ve
8
Mart 2014
otopark girişlerinde alınan güvenlik
önlemlerinin yanında, Palladium
güvenliği AVM’lerin en riskli alanı
kabul edilen mal kabul girişine de
özel önem veriyor. Firmalardan
gelen aracın ve sevk irsaliyelerinin
kontrolünden sonra ilgili mağaza
teyit için aranıyor. Araç bu kontroller
sonrası mal kabul bölgesine kabul
ediliyor ve ürünler mağaza yetkilisi
eşliğinde teslim alınıyor. Böylece
rastgele girişlerin önüne geçilebiliyor.
Palladium AVM içinde, otopark
alanında, dış bölgede ve servis
koridorlarında toplam 198 güvenlik
kamerası bulunuyor. Dört müşteri giriş
noktasının her birinde X-ray ve kapı
dedektörü bulunuyor. Tüm güvenlik
sisteminin ve kamera kayıtlarının 24
saat izlendiği otomasyon odasında da
iki kişi sürekli bulunuyor.
Palladium’un güvenlik birimindeki
toplam 67 personelin tamamı Tepe
Savunma ve Güvenlik elemanlarından
seçilmiş. Ayrıca Palladium
Rezidans’ta da Tepe Güvenlik’ten 14
kişilik bir ekip bulunuyor.
Palladium AVM açıldığı günden
itibaren güvenlik hizmetlerine Tepe
Savunma ve Güvenlik Sistemleri
ile devam ediyor. AVM yönetiminin
Tepe Güvenlik yetkilileri ile yaptığı
görüşmelerle yıldan yıla önemli
gelişmeler elde ettiklerini belirten
Yerşen, Tepe Güvenlik ile kaliteli
hizmet anlayışını bir adım öteye
taşıdıklarının altını çiziyor.
Tepe Savunma ve Güvenlik
Sistemleri’ni tercih etme nedenlerini
ise, “Güvenlik sektörünün önde
gelen firmalarından biri oluşu ve
olayları değerlendirmede sergilediği
profesyonel bakış açıları, en
başta Tepe Güvenlik’i tercih etme
nedenlerimizdendi” sözleriyle
özetleyen Ayşen Yerşen, Ekim
2013’te faaliyete geçen Palladium
Antakya projesinde de Tepe Savunma
ve Güvenlik Sistemleri ile yol
aldıklarını ekliyor.
Sayılarla Palladium İstanbul
¬¬ 40 bin metrekarelik kiralanabilir
alan
¬¬ Günde 20–25 bin ziyaretçi
¬¬ 190 mağaza
¬¬ 2500 araçlık ücretsiz otopark
¬¬ 67 kişilik güvenlik ekibi
¬¬ 198 güvenlik kamerası
9
Güvenlik Penceresi
AVM güvenliği BAU’da tartışıldı
15 Ocak’ta Bahçeşehir
Üniversitesi’nin (BAU) Beşiktaş
Kampüsü’nde düzenlenen AVM
Güvenliği Konferansı’nda alışveriş
merkezleri, alanında uzman
konuşmacıların katılımıyla sektörel
ve hukuki açıdan tartışıldı.
BAU Rektörü Prof. Dr. Yalçın
konuşmasında; tüketicilerin AVM’ler
arasında bir seçim yaparken artık
sadece marka seçeneklerine değil,
aynı zamanda AVM’lerin ne kadar
güvenli olduklarına baktıklarını ifade
etti. AVM’lerin farklı kesimlerden
tüketici gruplarının ihtiyaçlarını
karşılamak, vakit geçirmek ya da
sosyal bir etkinlik için bir araya
geldikleri yerler olduğunu belirten
Yalçın, BAU olarak AVM’lerde
çalışan işletme ve güvenlik
personelinin her türlü güvenlik
riskini değerlendirebilecek nitelikte
özel eğitim almaları için programlar
geliştirdiklerini söyledi.
10
Mart 2014
BAU Hukuk Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Feridun Yenisey ise
konferansta AVM güvenliğinin hukuki
yönüne dikkati çekti.
İhtiyaçların değerlendirilerek
güvenlik planlaması yapılması
gerektiğini vurgulayan Yenisey,
güvenlik ihtiyaçlarını belirlerken
halkın fikrinin de alınmasının önemli
olduğunu ifade etti. Yasalarda özel
güvenlik konusunda belirsizlikler
bulunduğunun altını çizen Yenisey;
yasalara göre özel güvenlik
ekiplerinin kelepçe takamayacağını,
cop, biber gazı kullanamayacağını
vurgulayarak, “Özel güvenlikçi silah
taşıyabilir ama polis ve kolluk güçleri
gibi kullanamaz. Arama da yapamaz
yalnızca kontrol eder” ifadelerini
kullandı. AVM’lerdeki kamera kayıt
sisteminin 2010’da değişen yasa
ile, “kişisel veri toplamaya yönelik
kayıt” başlığı altına girdiğini ve
bunun da hukuka aykırı olduğunu
anlatan Yenisey, "AVM’lerdeki
kayıt hukuka aykırıdır, kişisel veri
saklamak suçtur." diyerek işe hukuk
karıştığında altından kalkmanın güç
olduğunu belirtti.
Özel Güvenlik Federasyonu
Yönetim Kurulu Başkanı Oryal
Ünver, “AVM Güvenliğine Bir
Bakış” konulu konuşmasında,
AVM’lerdeki X-ray cihazları ile
kapı dedektörlerinin 90’lı yıllarda
kullanılmaya başlandığını belirterek,
“AVM’ye girerken bagaj açmanın,
X-ray cihazlarının caydırıcılık için
kullanıldığını herkes biliyor artık”
diyerek, teknolojinin yakından
izlenmesi gerektiğini ekledi.
Türkiye’de özel güvenlik sayısı
İçişleri Bakanlığı istatistiklerine
göre özel güvenlik hizmetleri
kapsamında 280.915 özel güvenlik
görevlisi çalışıyor. Özel güvenlik
hizmetleri kapsamında 585.786
özel güvenlik elemanı polis
sorumluluk bölgesinde; 114.159
özel güvenlik elemanı jandarma
sorumluluk bölgesinde olmak
üzere, toplam 699.945 kişi özel
güvenlik kimlik kartına sahip.
Çin’de özel güvenlik anlayışı
Çin’de bulunan 3700 güvenlik
firmasında çalışan 4,5 milyon
özel güvenlik görevlisi bulunuyor.
Özel güvenlik sektörünün üretim
değerinin yılda ortalama yüzde 20
oranında genişleme kaydettiği Çin,
yeni internet teknojileri ile entegre
olacak şekilde eğitim alan modern
bir güvenlik personeli sistemi
oluşturuyor.
2014’te hedef 10.932 polis
2014 yılında Polis Meslek
Yüksekokullarında 7.632 kişi, Polis
Meslek Eğitim Merkezlerinde
ise üniversite mezunu 3.300
kişi olmak üzere, toplam 10.932
polis memuru eğitilerek, Emniyet
Teşkilatı bünyesine alınacak.
Böylece, Emniyet Teşkilatı’nda
yüzde 21 olan yüksekokul ve
üniversite mezunu polis memuru
oranı yüzde 90 çıkarılacak. Son
10 yılda toplam 110.606 öğrenci,
Polis Meslek Yüksekokulları
(PMYO) ve Polis Meslek Eğitim
Merkezleri (PMEM) eğitimleri
sonunda polis teşkilatına
kazandırıldı.
Özel Güvenlik Görevlisi Yasası’nda değişiklik
Güvenlik şirketleri ile özel güvenlik
görevlilerinin çalışma usulleri
yeniden belirleniyor. İçişleri Bakanlığı
tarafından hazırlanan kanun tasarısı
taslağına göre, muvazzaf subaylar
dahil yönetici olarak çalışacak
kişilerde dört yıllık yüksekokul
mezunu olma şartı aranacak.
Şirketlerin sunacağı bu hizmetler
için yazılı sözleşme yapılıp valiliğe
bildirilecek.
Eğitim ve öğretim kurumlarına karşı
düzenlenen terör saldırıları ve sağlık
çalışanlarına karşı şiddet olayları ile
bu yerlerin şehir merkezinden uzakta
konuşlandığı göz önüne alınarak
bu yerlerde silahlı özel güvenlik
görevlisi görevlendirilmesine de
imkân sağlandı. Değişikliğe göre talih
oyunları oynanan yerler ve alkollü
içki tüketiminin yapıldığı müstakil
eğlence yerlerine de özel güvenlik
izni verilecek.
Özel güvenliğin görev yaptığı
havalimanı ve spor müsabakalarında
metal dedektörle tespit edilemeyen
tahta veya plastik cisimler ile
sıvıların belirlenebilmesi amacıyla
genel kollukla birlikte görev
yapılması halinde, kolluğun gözetim
ve denetiminde olmak kaydıyla
yetkili merciin emrine istinaden
özel güvenlik görevlileri kişilerin
üst ve eşyasında elle arama
yapabilecek. Değişiklik kapsamında;
spor müsabakaları, konserler
başta olmak üzere, geniş katılımlı
birçok etkinlikte içeriye giriş şartı
olarak belge ibrazı gerektiğinden,
özel güvenlik görevlilerine gerekli
durumlarda giriş belgesi sorma
yetkisi tanındı. Özel güvenlik
görevlileri, özellikle geniş bir alan
üzerine kurulu otogar ve alışveriş
merkezleri gibi yaya ve araç girişçıkışının yoğun olduğu yerlerde
trafik akışını da yönlendirebilecek.
"İş Sağlığı ve Güvenliği" mercek altında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü tarafından, 5-7
Mayıs tarihlerinde İstanbul’da
düzenlenecek olan konferans,
çalışma hayatı ile ilgili tarafların,
uzmanların ve öğrencilerin
katılımına açık olacak. Bilimsel
danışma kurulunda Prof. Dr. İsmail
Topuzoğlu, Prof. Dr. Rüçhan Işık,
Prof. Dr. Nazmi Bilir, Prof. Dr. Ömer
Ekmekçi ve Prof. Dr. Bahtiyar
Ünver’in bulunduğu konferansta,
çalışma ortamında sağlık ve
güvenlikle ilgili konular çok
disiplinli bir anlayışla tartışmaya
açılacak.
Konferansın öne çıkan bazı başlıkları
ise şöyle:
• Ulusal İSG Politikaları ve Stratejileri
• Uluslararası İSG Politikaları ve
Stratejileri
• Güvenlik Kültürü
• İSG Profesyonelleri
• Risk Değerlendirmesi
• İş Kazalarının İstatistiksel Yorumu
• Yeni Mesleklerde İSG
• Özürlü Çalışanlar ve İSG
• İSG ve İnovasyon
• İSG’nin Ekonomik Boyutu
11
Tepe'den | Tepe Çağrı Merkezi
“Beklentileri en üst seviyede
karşılamak, çağrı merkezi
hizmetimizin devamı için
temel teşkil ediyor”
12
Mart 2014
Tepe Çağrı Merkezi
Koordinatörü Nuran Şahin
ile, 250’ye yakın çalışanıyla
Ankara ve İstanbul’da
hizmet veren Tepe Çağrı
Merkezi’nin yapılanması
ve çağrı merkezi ekibinin
almaya hak kazandığı
EN 15838 ve
ISO 10002:2004 sertifikaları
üzerine konuştuk.
Tepe Çağrı Merkezi, Tepe Savunma,
Servis ve Güvenlik şirketlerinin
ihtiyaçları doğrultusunda, müşteri
iletişiminde kullandığı “alo” sürecini,
2010 yılında daha da geliştirerek dış
firmalara da hizmet vermeye başladı.
Çağrı Merkezi’nin Türkiye’nin büyük
ve değerli kurumsal firmaları ile
çözüm ortaklığında bulunduğu tele
satış, tahsilat, müşteri hizmetleri,
“back office”, şikayet yönetimi,
randevu-hoşgeldin-anket aramaları,
saha yönetimi, satış sonrası destek
ve teknik destek alanlarında da
çözümler sağladığı “inbound” ve
“outbound” bölümleri bulunuyor.
Tepe Çağrı Merkezi’nin dış hizmet
verdiği şirketler arasında; İstanbul
Deniz Otobüsleri (İDO), Enerjisa Çağrı
Merkezi, Türk Telekomünikasyon A.Ş.,
Multinet ve Tepe Şirketleri yer alıyor.
Tepe Çağrı Merkezi’nde nasıl bir
yapılanmanız var?
Yapılanmamız “inhouse” ve
“outsource” olarak ayrılıyor. Çağrı
Merkezi’nin hizmet verdiği alanlar,
7/24 alarm izleme ve takip, arıza
ve teknik servis, müşteri hizmetleri,
tele satış, bilet satış, ürün-hizmet-
seferler hakkında bilgilendirme,
fatura kontrol ve tahsilat aramaları
ile kayıp müşterilerin geri kazanımını
kapsıyor. Tepe Çağrı Merkezi olarak
faks, e-posta, sosyal medya gibi
iletişim kanallarından gelen verileri
de en kısa sürede, müşteri odaklı
olarak değerlendiriyoruz.
Tepe Çağrı Merkezi’ne telefon
veya diğer iletişim kanallarından
gelen tüm talep, öneri ve şikayetler
sistemin sürekli iyileştirilmesi ve
müşteri memnuniyeti kapsamında
ele alınıyor. Bu nedenle tüm veriler,
Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM)
kapsamında aynı veritabanında
kayıt altına alınarak inceleniyor,
cevaplanıyor ve sonuçları analiz
edilerek iyileştirme yolları saptanıyor.
Tepe Çağrı Merkezi’nin hizmet
verdiği her projenin kendi dinamikleri
var. Tüm projelerimiz vardiyalı
sisteme göre çalışıyor. Projelerdeki
süpervizör ve takım liderleri, hem
hedeflerine ulaşmak için KPI’ları
(Key Performance Indicator), yani
anahtar performans göstergelerini
sürekli takip ediyor, hem de
vardiyaların kontrolünü sağlıyor.
13
Tepe'den | Tepe Çağrı Merkezi
Özellikle çağrı merkezlerinde acil
durum senaryoları ve yönetimi
çok önemli. Personelin sisteme
dahil edilmesi, anons verilmesi gibi
durumların kontrolü departman
yöneticileri tarafından organize
ediliyor. Çağrı Merkezi’mizde, tüm
departmanların konuşma kalitesini
dinleyerek raporlayan bir kaliteraporlama birimimiz de görev
yapıyor.
Çağrı Merkezi’nde çalışmanın
zorlukları ve püf noktalarından
bahseder misiniz?
Çağrı merkezi sektörü, özellikle Y
kuşağının çalışmayı tercih ettiği;
kuşağın özellikleri sebebiyle de hızlı
tüketim alışkanlıkları yüksek, otorite
karşıtı ve özgürlüklerine düşkün
kişilerden oluşan ekiplerle çalışılan
bir sektör. Çalışan memnuniyetini
belli seviyelerde tutmak için firmanın
14
Mart 2014
da enerjisini yükseltmesi, teknolojinin
gerisinde kalmaması, çalışanlarda
aidiyet duygusunu en üst seviyede
oluşturmaya odaklanması gerekiyor.
Ayrıca tüm operasyon ekiplerimiz
önceden belirlenmiş hedefler
doğrultusunda ve belli bir çalışma
düzeniyle hizmet veriyor. Çözüm
ortağı olduğumuz firmaların
beklentilerini en üst seviyede
karşılamak ve onların müşterilerinde
bıraktığımız algının olumlu olması
bizim hizmetimizin devamı için
temel teşkil ediyor. Hizmetimizin püf
noktasını ise, müşteri tarafından
hedeflerimizi de belirleyen KPI’lar
oluşturuyor.
raporlanabilir olması ve iş akışlarının
belli prosedürlere oturtulmuş olması
sayesinde, verdiğimiz hizmeti
geliştirmeye ya da var olanı doğru
seviyede tutmaya yönelik tüm
kaynaklarımızı kullanma konusunda
avantajlıyız. Elbette bir diğer püf
noktası da çalıştığımız ekibin de aynı
bakış açısıyla çalışması ve başarı
odaklı olması...
Çağrı Merkezi’mizde verdiğimiz
tüm hizmetlere dair performans
göstergelerini raporlayabilecek
ve izleyebilecek teknolojik alt
yapıya sahibiz. Her göstergenin
Bilkent bölgesinde yeni açılacak
olan 2500 metrekarelik yeni çağrı
merkezimizin inşaatı da devam
ediyor. Burada yaklaşık 3 ay sonra
konumlandırılacak 500 “seat”
Kaç kişilik bir ekibiniz var?
Yaklaşık 250 kişilik bir ekiple Ankara
ve İstanbul olmak üzere iki bölgede
hizmet veriyoruz. Ankara’da 224,
İstanbul’da ise 20 çalışanımız
bulunuyor.
ile en az 600 kişinin istihdamı
sağlanabilecek.
Personelinize ne tür eğitimler
veriyorsunuz?
Öncelikle işe alımı yapılan tüm
personelin oryantasyon eğitimi,
çalıştığı operasyon ayrımı olmaksızın,
etkin iletişim eğitimleri ile başlıyor.
Sonrasında, çalışılacak operasyonun
iş akışına uygun olacak şekilde
teorik ve pratik mesleki eğitimlerle
oryantasyon süreci devam ediyor.
Mevcut çalışanlarımızın ise mesleki
gelişimlerine ya da performans
geliştirmelerine yönelik hizmet
eğitimlerimize çalışma süreleri
boyunca belirli aralıklarla ya da
ihtiyaçlarına göre devam ediyoruz.
Ayrıca Çağrı Merkezi yönetim
ekibimizin de liderlik becerilerini
ve yetkinliklerini arttırmaya yönelik
düzenlediğimiz eğitimler, öncelik
verdiğimiz eğitim programları
arasında yer alıyor.
Aralık 2013’te Çağrı Merkezleri
Derneği tarafından verilen, “EN
15838: Müşteri İletişim Merkezleri
Hizmet Sertifikası” ve “ISO 10002:
2004 Müşteri Şikayet Yönetimi
Belgesi”ni almaya hak kazandınız.
Tepe Çağrı Merkezi olarak bu
belgelere neden ihtiyaç duydunuz?
Tepe Çağrı Merkezi, müşterilerine
sosyal ve yasal sorumluluklarının da
bilinciyle, yüksek seviyede teknoloji,
güçlü bir teknik altyapı ve kalifiye
insan kaynağıyla hizmet veriyor.
Ayrıca; müşteri, çalışan ve diğer
paydaşlarımızın geri beslemelerini
alarak, beklentilerin üzerinde bir
çağrı merkezi hizmeti sunma ve
sistemimizi sürekli iyileştirme
politikasıyla çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Sunmuş olduğumuz
kaliteli hizmeti belgelendirmek
ve iyileştirilecek yönlerimiz ile
şikayet süreçlerimizin uluslararası
standartlarda takibini sağlamak için
“EN 15838” ve “ISO 10002:2004”
belgesini almak istedik.
müşterilerimizin şikayetlerini
nasıl daha başarılı bir şekilde ele
alabileceğimizi tanımlamamıza,
yönetmemize ve anlamamıza
yardımcı olacak.
EN 15838 ve ISO 10002:2004
Tepe Çağrı Merkezi’nde neleri
değiştirecek?
En 15838, bir çağrı merkezinin
altyapısından başlayarak müşteri
memnuniyetine giden tüm
süreçlerin kontrolünü sağlıyor.
Buna bağlı olarak, şirketimizin
çağrı merkezi politikası, altyapısı,
süreçleri, müşteri temsilcileri,
müşteri memnuniyeti ve sosyal
sorumlulukla ilgili mevcut
durumunu belirli standartlara göre
takip etmemiz bize büyük fayda
sağlayacak. Çıkan sonuçlara göre
sürekli iyileştirme faaliyetlerinin
başlatılması, hem müşterilerimizin
alacağı hizmetin kalitesini üst
seviyelere çıkaracak hem de Tepe
Çağrı Merkezi’nin uluslararası
standartlarda çalışmasını
sağlayacak.
Başvuru sürecinde hangi
standartları sağlayarak bu belgeleri
almaya hak kazandınız?
Öncelikle belgenin gerektirdiği tüm
süreçlerle ilgili iç denetimler yaptık.
Bu iç denetimler sonucunda ortaya
çıkan iyileştirmeye açık alanlarla
ilgili üst yönetimin de desteğiyle
çalışmalarımızı tamamladık.
Operasyon ekiplerimize eğitimler
vererek EN 15838 ve ISO 10002:2004
belgelerinin önemini ve bundan
sonraki süreçte Çağrı Merkezi’mize
sağlayacağı faydaları paylaştık.
ISO 10002:2004 müşteri
memnuniyeti standardı ise;
Belgelendirme esnasında ise,
EN 15838 ve ISO 10002:2004
belgelerinin gerektirdiği tüm
süreçleri uygulayabildiğimiz
denetmenlerimiz tarafından da
resmileştirildi. Ayrıca bizim tespit
edemediğimiz ve denetimde ortaya
çıkan iyileştirmeye açık alanlarla ilgili
çalışmalar da şirketimiz için önemli
bir fırsat oldu.
15
Zaman Yolcusu
Parmak izinden
DNA’ya doğrulama
sistemleri
Önce koku ve ses vardı. Sonra parmak izleri devreye girdi.
Güvenlik sistemlerinin vazgeçilmez unsuru olan kimlik
doğrulama teknolojileri, zaman içinde kopyalanamaz ve
çalınamaz sistemlere evrildi.
16
Mart 2014
İlk doğrulama sistemimizi farkında
olmasak da doğduğumuz anda
kullanırız. Annemizi sesi ve kokusuyla
doğrular ve tanırız. Cisimleri sertliği
ve yumuşaklığına göre dokunarak
sınıflandırırız. Eski çağlarda da
birbirimizi yine koku ve sesimize,
göz, ten ve saç rengimize, boy ve
cüssemize göre ayırt ederek bir nevi
“doğrulamışız”.
Yaşam ve iş alanlarımızda can ve mal
güvenliğimiz için önlemler alıyoruz.
Kişisel bilgilerimizi gizli tutmak ve
korumak adına ise, bilgi hırsızlığına
karşı geliştirilmiş, "doğrulama
sistemleri" olarak bilinen önlemler
alıyoruz. Doğrulama sistemleri
denince akla öncelikle şifre, PIN
kodu, manyetik kart gibi terimler
geliyor. Ancak şifre bilgilerinin
başkaları tarafından rahatlıkla
öğrenilebilir olması, manyetik kart ve
benzeri doğrulayıcı araç gereçlerin
de kolayca çalınabilmesi ve
taklit edilebilmesi nedeniyle,
devreye “biyometrik doğrulama
sistemleri” giriyor. Bilgiye
ulaşmayı en güvenli hale
getirmek için geliştirilen bu
sistemler; parmak izi, DNA,
yüz, iris, el geometrisi, imza,
damar izi ve ses tanıma gibi
özellikleriyle bilgiyi koruma
altına alıyor ve doğru kişiye
aktarıldığı konusunda yüzde yüz
kesinlik sağlamak için çalışıyor.
Parmak izinin izinde
Ev, işyeri ve yüksek
güvenlikli yerlere girişte,
polis denetlemelerinde,
pasaport kontrollerinde kimlik
doğrulaması amacıyla en çok
başvurulan yöntem parmak izi.
Parmak izi doğrulama sistemi
her ne kadar yeni bir teknoloji
gibi dursa da, geçmişi 17. yüzyıla
uzanıyor. Önce İngiliz fizikçi ve
botanikçi Nehemiah Grew (1641–
1712), ardından 1685’te Hollandalı
fizikçi Govard Bidloo (1649–1713)
ve İtalyan fizikçi Marcello Malpighi
(1628–1694), her parmak izinin
farklı olduğunu fark ederek
araştırmalarında konuya dikkati
çekiyor. Ancak bu farklılığın kişilerin
tespitinde kullanılabileceği konusu o
dönemde gündeme gelmiyor.
Parmak izinden kimlik tespitinde
faydalanma konusunda ilk adımı
1858’de İngiliz bilimci Sir William
James Herschel atar. Herscel’in
Hindistan’da emekli aylığı ve benzeri
dolandırıcılıkları engellemeye yönelik
çalışmalarını, 1880’de İskoç bilimci
Henry Faulds’un Nature adlı bilim
dergisinde yayınladığı makale izler.
Faulds’un önerdiği parmak izinin
matbaa mürekkebiyle alınması
metodu, bugün de kullanılan
bir yöntemdir. 1892’de İngiliz
bilimci Sir Francis Galton, parmak
izlerinin kalıtımsal olmadığını,
her insanın farklı bir parmak izine
sahip olduğunu kesinleyen kitabı
sonrasında, parmak izi doğrulaması
resmi olarak kullanılmaya başlanır.
Gelişen kopyalama teknikleriyle
parmak izinin de taklit edilebilir
olması, ayrıca deri hastalıkları ya
da derinin yanması gibi durumlarda
parmak izinin güvenilirliğin azalması,
farklı arayışları gündeme getirir.
Yüzünüzü tanıyalım
Parmak izine göre daha detaylı ve
kopyalaması daha güç olan “yüz
tanıma sistemi”, parmak izine göre
daha yeni bir teknoloji. Son 10
yıldır en çok kullanılan doğrulama
sistemi olan bu sistem, çoğu
güvenlik şirketi, askeri ve ticari
alanlar tarafından sıklıkla
tercih ediliyor. Örneğin
Meksika, yüz tanıma
sistemini 2000 yılındaki
seçimlerde kullanarak
fazla oy kullanımının önüne
geçti.
“İris tanımlama sistemi”
üzerine çalışmalar da 20.
yüzyıl başına uzanıyor. 1936
yılında, göz doktoru Frank
Burch iris desenlerinin
ayırt edici özelliğini ortaya
koyuyor. Bu iddia 1985
yılında Dr. Leonard Flom ve
Dr. Aran Safir tarafından
ispatlanarak uygulamanın
patenti alınıyor. Fakat iris
tanımlama cihazlarının
piyasaya çıkması ancak
1995 yılında oluyor.
17
Zaman Yolcusu
İris tanımlama sistemi de yüz tanıma
sistemi ile benzer prensiplere ve
benzer kullanım alanlarına sahiptir.
Yüksek güvenlik gerektiren yerlerin
kontrolünde sıklıkla kullanılan bu
sistemin de bazı açıkları ve riskleri
bulunuyor. Gözleri görmeyen, irisleri
olmayan kişiler bu sistemden muaf
olurken, gözlerin o anki durumu ya da
göz kapaklarının duruşu da sistemi
olumsuz etkiliyor.
Eşsiz DNA
DNA tanıma günümüzün en güvenilir
kimlik doğrulama yöntemlerinden
biri olarak kabul ediliyor. Kişinin saç,
tükürük gibi biyolojik kanıtlarıyla
DNA doğrulaması yapılabiliyor. DNA
moleküllerinin dizilişindeki eşleşmeye
göre doğruluğu kontrol edilen bu
yöntem, güvenilir olduğu kadar
alınan örneğin kalitesi, sonuçların
değiştirilmesi ve maliyetinin
yüksekliği gibi dezavantajlara sahip.
18
Mart 2014
Doğrulama sistemleri
kronolojisi
1858 > Parmak izi kimlik
tespitinde ilk kez kullanılır

1910 > Parmak izi Türkiye’de ilk
kez kullanılır

1936 > İris desenlerinin farklı
olduğu tespit edilir

1965 > İmza doğrulama
araştırmalarına başlanır

1970 > Ses ayırt edici
modellemeler geliştirilir

1974 > El geometrisi tanıma
sistemleri kullanılmaya
başlanır

1985 > Kişiye özel DNA
karakterinin tespit
edilebileceği öne sürülür

1987 > Yüz tanıma sistemleri
geliştirilir

1987 > Parmak izi deliline
dayanarak ilk
mahkumiyet kararı alınır

1995 > İris tanımlayabilen
cihazlar piyasaya çıkar

2000 > Meksika seçimlerinde
yüz tanıma sistemi
kullanılır

2005 > Kulak tanıma sistemleri
geliştirilir

2007 > ABD’de iki değil
on parmak izinin
birden alınacağı
sisteme geçilir
Bir diğer doğrulama sistemi olan
“el geometrisi tanıma” sistemi;
parmakların uzunluk, genişlik ve
büküm noktalarını baz alıyor. Özellikle
ABD’de havaalanı ve nükleer güç
santralleri gibi yüksek güvenlikli
alanlarda kullanılıyor. Ancak okuma
cihazlarının büyük oluşu ve ellerin
yaralanma olasılığının yüksekliği
nedeniyle uzun vadede hata
verebilen bir sistem.
“İmza doğrulama” ise en bilinen
tanımlama sistemlerinden. Bu
sistemde kişinin imzayı atış biçimine
bakılıyor; imzayı atış hızı, kalemi
tutuş şekli, kalemi bastırma şiddeti
gibi faktörler üzerinden doğrulama
yapılıyor. Fakat kişinin o anki ruh hali
ve sağlığına göre, sistemin yanlış
sonuç verme olasılığının da hesaba
katılması gerekiyor.
Yakın gelecek
Biyometrik kimliklerimiz sayesinde
çok da uzak olmayan bir
gelecekte, yanımızda taşıdığımız
kimlikler, şifreler ve farklı kartlar
tamamen tarihe karışacak
gibi görünüyor. Günlük hayatta
birçok işlemimizi bu yöntemlerle
gerçekleştirebileceğiz. Örneğin;
alışveriş sonrası kasada sadece
parmağımızla ya da bakışımızla
ödemelerimizi yapabileceğiz.
Kimlik doğrulama sistemleri, sahte
kimlik ve kredi kartlarının büyük
oranda önüne geçilebilmesini
de sağlayabilecek. Ancak dikkat
edilmesi gereken en önemli
husus; bu verilerin kayıt altına
alınarak saklandığı veritabanlarının
güvenliğinin en üst düzeyde
sağlanıyor olması.
19
Vaka Analizi
AVM otoparklarında 1
hırsızlık ve yangın riski
Alışveriş merkezlerinin güvenliğinde, mağaza alanları kadar
otoparklar da riskli durumların en sık yaşandığı bölgeler
olarak ön plana çıkıyor. Tedbir konusunda güvenlik
personeli kadar AVM ziyaretçilerine de rol düşüyor.
20
Mart 2014
Olayın özeti:
Saat 17.00 sularında
otopark devriye personelinin
anonsuyla, güvenlik personeli
hemen ilgili bölgeye intikal eder.
Ziyaretçi, park halindeki aracından
çantasının çalındığını güvenlik
personeline beyan eder. Ziyaretçi
aracını park ettikten sonra bagaj
kısmına yönelerek bebek pusetini
çıkarmak için bagaj kapağını açmış,
sağ ön kapıyı ise açık bırakmış;
sağ ön koltukta bıraktığı çantası
da çalınmıştır. Ziyaretçiye aracına
yaklaşan bir şahıs veya araç olup
olmadığı sorulur, ancak eşgal
tarifi alınamaz. İncelenen kamera
kayıtlarında, ziyaretçi ile aynı sırada
aynı bölgeye bir başka aracın park
ettiği ve yaklaşık iki dakika içinde
bölgeden ayrıldığı tespit edilir.
Şikâyetin hemen ardından plaka
bilgileri, Emniyet’e bağlı Güventim
memurlarına verilir ve inceleme
başlatılır. Saat 17.00 sularında
çalınan telefonun sinyali, ertesi
gün sabah saatlerinde tespit edilir.
Güventim memurlarının telefon
sinyali ile ulaştıkları kişi ile, bir
önceki gün otoparktaki şüpheli
aracın sahibinin aynı kişi oldukları
anlaşılır. Telefon sahibine teslim
edilir.
Olayın nedeni:
Ziyaretçinin kişisel eşyasını açıkta
bırakması, o sırada tesadüfen
oradan geçmekte olan ve daha önce
kayıtlı bir vakası bulunmayan şahsı
tahrik ederek zaafını ortaya çıkarmış;
hırsızlık yapmasına uygun şartları
hazırlamıştır. Bu olay, şahısların
kişisel eşyalarının güvenliğine dikkat
etmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.
Olayın değerlendirilmesi:
Olaya zamanında müdahale
edilmesi ve Güventim memurları
ile işbirliği içinde çalışılması olayın
olumlu sonuçlanmasını sağlayan en
önemli unsurlardan. Şüpheli aracın
otoparkta sadece iki dakika kalması,
güvenlik personelinin dikkatinden
kaçmadığı ve haklı bir şüphe
doğurduğu için takip edilmiş ve bu
sayede çözüme ulaşılmıştır.
Olayın özeti:
Saat 15.50 sularında otopark
devriye personeli, bir aracın
yandığını bildirir. Bölgeye
hemen ulaşan güvenlik personeli
yangın tüpüyle müdahale ederek
yangını söndürür. Daha sonra araç
sahibi anons edilerek aracın yanına
gelmesi sağlanır ve bölgeye itfaiye
çağrılarak rapor tutması sağlanır.
Yapılan kontrolde aracın şarj
dinamosunun yandığı anlaşılır.
2
Olayın değerlendirilmesi:
Olay “tahmin edilemeyecek
bir yangın senaryosu” olarak
adlandırılır. Aracın ön kısmının
tamamen yanmasına rağmen,
zamanında müdahale sayesinde
yangının araç deposuna ulaşmadan
söndürülmesi sağlanır. Böylece,
araçtan araca sıçrayacak zincirleme
bir yangının ve olası bir felaketin
önüne geçilmesi sağlanır.
21
Gelişim Zamanı
Korkunun
doğası
Korku doğuştan gelen doğal
bir duygu mudur, yoksa
öğrenilmiş bir tepki midir?
Tepe Savunma ve Güvenlik
Eğitim Kurumu eğitmenlerinden
psikolog Nevin Mert, herkesin
bizzat deneyimlediği ve
yaşamımızda önemli bir
yere sahip olan korkunun
doğasını ve bebekliğimizden
emekliliğimize hangi korkuları
biriktirdiğimizi anlatıyor.
Korku, tüm canlıların yaşamsal
tehditlere karşı önlem alabilmek
amacıyla geliştirdiği doğal
bir sistemdir. Beyin, korkuyla
karşılaştığı zaman, beynin amigdala
ve hipotalamus bölümleri anında
harekete geçer. Ardından, adrenalin
ve stres hormonu olan kortizol
devreye girerek; kalp atışlarının
hızlanmasına, kan basıncının
artmasına, kaslarda kasılmalara
ve terlemede artışa yol açarak
organizmanın fiziksel tepkiler
vermesine sebep olur.
22
Mart 2014
Ortaya çıkış sürecine baktığımızda;
korkunun temelde iki türden
oluştuğunu görürüz. İlki doğuştan
ya da içgüdüsel olarak; ikincisi ise
sonradan kazanılan korkulardır.
Özellikle 4 yaşından küçük
çocuklarda, doğuştan ya da
içgüdüsel olarak adlandırdığımız
korkuya fazlasıyla rastlarız.
Çocukların içgüdüsel korkularına
örnek olarak, hayali canavarlar
veya yaratıklar görmelerini ya
da yüksek ses duyduklarında
verdikleri tepkiyi gösterebiliriz.
Sonradan kazanılan korkular ise
ağırlıklı olarak ailemizden, sosyal
çevremizden ya da televizyondan
duyup gördüklerimizden oluşur.
Şöyle ki, televizyon izleyen bir
anne televizyonda beyaz bir
cismi gördüğünde çığlık atıyorsa,
bunu gözlemleyen çocuk da tüm
beyaz cisimleri genelleyerek kötü
veya zarar verici olarak kodlar ve
ilerleyen zamanlarda kendisi de
beyaz cisimlere korkuyla yaklaşır.
Çocukların kendi aralarındaki
konuşmalarda da korku aktarımları
“algofobi” (acıdan korkma),
“pirofobi” (ateşten korkma) gibi
korkular daha kalıcı korkulardır.
Bilim insanları tarih boyunca
insanın gelişimsel, sosyal, kültürel
süreçlerinden bahsederken aslında
korkunun insanın üzerindeki
etkisinden de bahsetmiştir. Bazı
araştırmalar, özellikle çocukların
yaşam tarzının onların korkularını
da etkilediğini gösteriyor. Çocuklar
arasında yapılan iki farklı araştırma;
kırsal bölgede yaşayan çocukların
yüzde 75’inin hayvanlardan
korktuğunu, kentsel bölgede
yaşayan çocukların ise yüzde 40’ının
fiziksel yaralanma, ardından soygun,
çocuk hırsızlığı, ölüm ve en son
sırada hayvanlardan korktuğunu
gösteriyor.
vardır: “Geçen gün yemek yemediğim
için annem bana kızdı. Yemeğini
yemezsen canavarlar gelip seni yer
dedi.” Bunu duyan diğer çocuk da
yemeğini yemediğinde canavarların
onu yiyeceğini düşünerek korkmaya
başlaması kaçınılmazdır.
Çocukların canavarlardan korkması
geçici korkulara örnek gösterilebilir.
Çünkü çocuk belirli bir yaştan
sonra canavarların hayal ürünü
olduğunu anlamaya başlar. Ancak
bazı korkular var ki, insan yaşamı
boyunca değiştiremez. Örneğin,
Ancak, korkuyu daha net
kavrayabilmek için, sadece bilim
insanlarının yaptığı araştırmalara
ya da fobilere bakmamak gerekir.
Asıl ele almamız gereken unsur
büyüdüğümüz topraklardır. Bizi
birey yapan ve her yönüyle etkileyen
faktörlere bakacak olursak; yüzde
50 genetik, yüzde 50 çevresel
şartlardan etkileniyoruz. Bu nedenle,
“Korku kültürü toplumunda mı
yaşıyoruz?” sorusuna cevap
alabilmek için sadece genel
boyutuyla Türkiye’yi ele almamız
doğru olmaz; çünkü ülkemizin
özellikle doğusu ve batısına
farklı kültürler hakimdir. Doğuda
erkeğin daha çok sözü geçerken,
kadınlar genellikle çocuk yetiştiren,
hayvanlara bakan ve yemek yapan
kişiler olarak görülür. Aynı zamanda,
kültürümüz çoğu yerde dogmatik bir
yapıya sahip olduğu için, kadınların
kendini ifade etme hakkı neredeyse
yoktur. Eğitimini tamamlayıp
mesleki anlamda kendini yetiştirme
olanağına sahip olabilen kadınlar
sayıca azdır. Bu yüzden kız
çocuklarının küçüklüklerinden evlilik
çağına kadarki yaşamı boyunca
edindiği korkular da çeşitlilik
gösterir. Batıya bakacak olursak
durum farklıdır; kadınlara daha fazla
eğitim hakkı tanınırken, çoğu kendi
duygu ve düşüncelerini serbestçe
ifade etme olanağına sahiptir.
Batıdaki kadınlar daha bağımsız
görünse de, onların da boşanma,
ev geçindirme gibi korkulara sahip
olduklarını görüyoruz.
Farklı uzmanlıklara sahip
bilim insanları, insanın sosyal
çevresini ve çevresiyle olan
etkileşimini anlatabilmek için
bazı şekillere başvurmuşlardır.
Rus psikolog Maslow’un insan
ihtiyaçlarını açıklayabilmek için
kullandığı piramit, “Maslow’un
İhtiyaç Hiyerarşisi Piramidi”
adıyla anılır. Gerek Maslow’un
ihtiyaç hiyerarşisinden, gerekse
Bronfenbrenner’in çevresel
sisteminden etkilenerek yaptığım
çalışmalar sonucu ortaya çıkardığım
piramidi, “Korku Piramidi” olarak
adlandırıyorum.
23
Gelişim Zamanı
okula gelecektir. Kimi okula
başlama korkusuyla, kimi arkadaş
edinememe, kimiyse aileden
kopma korkularıyla… Çocuk ile
diğer çocuklar arasındaki etkileşim
sonucunda, farklı ailelerin korkuları
da kendi aralarında etkileşime
geçer. Örneğin, “Babam izlediğimiz
filmdeki köpeği görünce köpeklerden
korktuğunu söyledi” cümlesini duyan
diğer çocuk da, farkında olmadan
önyargılı olarak köpeklerden uzak
durmaya başlar.
Korku Piramidi’nde korkular beş
farklı aşamada ele alınıyor. İlk
basamak olan “Birey” katında,
insanın doğuştan gelen korkuları
Birey, dördüncü basamak olan “İş”
yer alıyor. Şöyle ki, 0-4 yaşındaki
katına, diğer tüm basamaklarda
çocuğun yüksek sesten korkması ve
edindiği korkularıyla gelir. Her
tepki olarak ağlaması ya da hayali
basamakta korku türleri değişir;
yaratıklar görerek korkması örneği
bazıları kaybolurken bazı yeni
verilirken, ikinci basamak olan
korkular kazanılır. Bireyin korkuları
“Çekirdek Aile”de korkular farklılık
iş bulma eğilimlerine de yansıyabilir.
gösterir. Çekirdek aile, bireyin ilk
Hayvanlardan korkan bir birey,
sosyal çevresini oluşturur. Aile
veteriner olmak istemeyebilir ya
bireyleri arasındaki etkileşimler
da yükseklik korkusu varsa inşaat
bireyin sosyal, kültürel ve ekonomik
teknikeri olmak istemez.
çevresini etkilediğinden, farklı
korku türleri ortaya çıkar. Ekonomik
Beşinci ve sonuncu basamak olan
kısıtlamalarla büyüyen bir çocuğun,
“Emeklilik” katında birey artık belirli
eşyalarını kaybetme ya da zarar
bir olgunluğa erişmiştir. Hayatını
görmesi korkusuna sahip olması
gözden geçirirken belki eski
gibi… Ardından çocuk, ilk iki
korkularını kaybetmeye başlasa
basamakta edindiği korkularıyla
da, aslında farkında olmadan yeni
beraber üçüncü basamağa, yani
korkular kazanmaya devam eder.
“Okul” katına yükselir. Burada
Artık kendisinden çok çocuklarını,
çocuğun etkileşimde
torunlarını, eşini düşünmesi
bulunacağı bireyler de farklı
gibi… Burada da eşini
olacaktır. Tanışacağı her
kaybetme, yalnız kalma
Emeklilik
bir çocuk kendine özgü
gibi korkular oluşmaya
yapı ve korkularıyla
başlar.
İş
Okul
Çekirdek Aile
Birey
24
Mart 2014
Gördüğümüz gibi, insan her
döneminde farklı korkularla karşı
karşıyadır. Önemli olan insanın
korkularını kabullenmesi ve
gerektiğinde onlardan vazgeçmeyi
öğrenmesidir.
Nevin Mert kimdir?
Psikolog, aile danışmanı,
eğitmen ve basketbol antrenörü
olan Nevin Mert, Bulgaristan’da
doğdu. TED Ankara Koleji'ni
“Spor Bursu”, “Onur Belgesi”
ve “Yılın Sporcusu” ödülleriyle
tamamladıktan sonra, Atılım
Üniversitesi’nde çift anadal
programından yararlanarak,
Psikoloji ile İşletme Fakültesi
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık
bölümlerinden mezun oldu.
Aile Danışmanlığı ve Pedagojik
Formasyon eğitimlerini
tamamlamasının ardından,
çeşitli kurum ve kuruluşlarda
psikolojik danışmanlık ve eğitim
hizmetleri veren Nevin Mert,
ayrıca basketbol antrenörü
olarak Ataspor Kulübü’nde
altyapı sporcularını yetiştiriyor.
Dört yabancı dil bilen Nevin
Mert’in ulusal ve uluslararası
dergilerde yayımlanan projeleri
ve makaleleri bulunuyor.
Tepe'den Haberler
Özel güvenlik eğitim çalıştayı
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel
Güvenlik Dairesi Başkanlığı ve
GÜSOD (Güvenlik Servisleri
Organizasyon Birliği Derneği)
tarafından düzenlenen “Özel
Güvenlik Eğitiminde Meslek
Yüksekokullarının Rolü” çalıştayı,
20-21 Şubat tarihlerinde Ankara
Plaza Oteli’nde gerçekleşti.
GÜSOD’un düzenlediği çalıştaya
katılan Tepe Savunma ve Güvenlik
yöneticilerine, İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü ile
GÜSOD tarafından katılım belgeleri
takdim edildi.
Çalıştayda, özel güvenlik sektörünün
hizmet verdiği değişik endüstrilere
uygun olarak ihtiyaç duyulan; özel
güvenlik görevlisi, ara kademe
yönetici ve üst düzey yönetici
profili ve profile uygun donanımbirikim ihtiyacının belirlenmesi, özel
güvenlik meslek yüksekokullarının
özel güvenlik sektöründen
beklentileri ve özel güvenlik sektörü
ile meslek yüksekokulları işbirliğinin
geliştirilmesi için yapılabilecekler
değerlendirildi.
EGM Özel Güvenlik Daire Başkanı
Musa Tiyek, Türkiye’de 550 özel
güvenlik eğitim merkezi olduğunu
ve 289 bin 702 kişinin aktif özel
güvenlik personeli olarak görev
yaptığını belirtti. Özel güvenlik
personelinin çalışma şartlarının
iyileştirilmesi ve daha etkin bir
hizmet sunabilmesi için eğitimin
önemine değinen Teyik, güvenlik
ihtiyacını karşılamak için yapılan
eğitimlerin devam edeceğini ifade
etti.
İki günlük çalıştay sonucunda;
özel güvenlik eğitim sisteminin
ideal ve modern bir yapıya
kavuşturulmasında ilgili kamu
kurum ve kuruluşları, üniversiteler,
sivil toplum kuruluşları ile güvenlik
sektöründe faaliyet gösteren
tarafların sağlayabileceği katkılar
değerlendirilerek, sonuç bildirgesine
dönüştürülecek.
25
Tepe'den Haberler
Bayi ağımızı genişletiyoruz
Kişi ve kurumlara yönelik özel elektronik
güvenlik çözümleri, alarm sistemleri ve
Alarm İzleme Merkezi ile elektronik güvenlik
alanında Türkiye genelinde hizmet sunan Tepe
Güvenlik A.Ş., bayi ağını genişletme kararı aldı.
Teknolojik gelişmeleri yakından takip eden
ve uzman mühendis kadrosu ile elektronik
güvenlik alanında hizmet veren Tepe Güvenlik,
projeye özel elektronik güvenlik sistemleri
tasarlayarak kişi ve kuruluşlara etkin güvenlik
çözümleri sunuyor. İstenildiği taktirde özel
projelerde danışmanlık hizmeti de veriyor.
Elektronik güvenlik konusunda ülkemizdeki
en büyük firmalardan biri olan Tepe Güvenlik,
ev ve işyerleri için alarm sistemi satışı ve
kurulumu konusunda bayi ağını genişleterek,
yatırımcılara kârlı bir iş fırsatı da yaratıyor.
Yangın tatbikatı başarıyla tamamlandı
Tepe Savunma ve Güvenlik ekiplerinin
acil durum anında görev tanımlarına
uygun ve etkin müdahalelerde
bulunarak can, mal ve çevre
güvenliğini sağlamasını amaçlayan ve
Tepe Prime Ofisi’nde gerçekleştirilen
yangın tatbikatı başarıyla
tamamlandı.
26
Mart 2014
Tofaş’tan “hizmet ödülü”
Tepe Savunma ve
Güvenlik, fiziki güvenlik
hizmeti verdiği
Tofaş Türk Otomobil
Fabrikası tarafından
hizmet dalında
ödüle layık görüldü.
Tofaş CEO'su Sayın
Kamil Başaran, 24
Ocak'ta düzenlenen
Tofaş Tedarikçi Bilgi
Paylaşım Toplantısı
ve Ödül Töreni’nde,
Tepe Savunma ve
Güvenlik Genel Müdürü
Levent Güler’e Hizmet
Ödülü’nü takdim etti.
27
Gezgin
Yedigöller sizi
bekliyor
Türkiye coğrafyasının en güzel doğal alanlarından olan
Yedigöller Milli Parkı, 100’den fazla kuş türüne, 200’den
fazla bitki çeşidine ev sahipliği yapıyor. Milli park, yürüyüş
parkurları ve kamp alanlarıyla özellikle bahar aylarında
doğa meraklıları için farklı alternatifler sunuyor.
Bolu il sınırları içerisinde yer alan
ve 2019 hektarlık bir alana yayılan
Yedigöller, 1965 yılında “milli park”
ilan edilmiş. Ayrıca ülkemizde ilk
kültür alabalığı üretme istasyonu da
1969 yılında burada kurulmuş.
Parka adını veren ve heyelanların
oluşturduğu yedi göl; Büyükgöl,
Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl,
28
Mart 2014
Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl,
aralarında 100 metre yükselti farkı
bulunan iki plato üzerinde yer alıyor.
Heyelan nedeniyle kayan kitlelerin,
vadilerin önlerini kapaması sonucu
oluşan set gölleri olan bu göllerden
bazıları dip kaçakları ile birbirine
bağlanıyor. Yaklaşık 780 metre
yüksekliğe sahip platodaki göllerin
en büyüğü ise Büyükgöl.
Milli Park’ta meşe, gürgen, kızılağaç,
karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç,
ıhlamur, porsuk gibi ağaçlar
bulunuyor. Yedigöller’de baskın olan
bitki örtüsü ise kayın ağaçları…
Park ve yakın çevresinde geyik,
karaca, ayı, yabani domuz, kurt,
tilki ve sincap gibi hayvan türleri
yaşıyor. 236 adet bitki türüne sahip
Yedigöller Milli Parkı’nda ayrıca
100’ün üzerinde kuş türü bulunuyor.
Göllerde sadece Nisan ve Kasım
ayları arasında ücret karşılığı sportif
olta balıkçılığı da yapılabiliyor.
Bolu’ya 42 km mesafedeki
Milli Park’ta, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı’na ait misafirhane ve
bungalovlarda konaklama imkânı
Küçükgöl
bulunuyor. İsteyen ziyaretçiler
çadır veya karavanlarda da
konaklayabiliyor. Yedigöller’i
günübirlik ziyaret edenlerin yiyecek
ve dinlenme ihtiyaçları için, Milli
Park içerisinde dinlenme evleri, kır
gazinosu ve kafeterya gibi tesisler de
yer alıyor.
Yedigöller Milli Parkı’nın en küçük
gölü, yaz aylarında ve yağmur
olmadığı zamanlarda tamamen
kuruduğu için “Kurugöl” olarak da
biliniyor.
Sazlıgöl
Nazlıgöl
Nazlıgöl, dibindeki kaçaklar sebebiyle
fazla su tutamıyor ve mevsimden
mevsime su yoğunluğu değişiyor.
Suyun bol olduğu dönemlerde
Nazlıgöl’ün büyüklüğü 20 bin
metrekareye ulaşıyor.
Büyükgöl
Yedigöller Milli Parkı’nın en büyük
gölü olan Büyükgöl’ün en derin
noktası 16 metreye ulaşıyor. Müthiş
manzarasıyla fotoğrafçıların ilgi
odağı olan Büyükgöl, pek çok takvim
fotoğrafında da başrol oynuyor.
Balık çeşitliliği açısından zengin
olan Büyükgöl’ü balıkçılar da sıklıkla
ziyaret ediyor.
Seringöl
En derin yeri 2 metre olan bu sığ
gölde bir adet hidroelektrik santral
bulunuyor. Seringöl, özellikle meşhur
gökkuşağı alabalığının üretimi ve
neslinin devamı açısından önemli bir
doğal alan.
İncegöl
İçerisinde sadece gümüş balığının
yaşadığı İncegöl de ismini yapısından
alıyor. İnce ve uzun olan göl, en
fazla 2 metre derinliğe ve 1000
metrekarelik bir büyüklüğe sahip.
Birçok dere ile bağlantısı olan bu göl
derelerden gelen sularla besleniyor.
Adını, üst kısmındaki sazlıklardan
alan Sazlıgöl, birçok alabalık türünü
barındırıyor.
Kampçılara öneriler
Yedigöller’in her noktası kamp için
uygun olsa da belli noktalarda kamp
yapılmasına izin verilmiyor. Her
mevsim farklı bir güzellikğe bürünen
Yedigöller’de, kamp için özellikle
yaz ve bahar ayları öneriliyor. Çadır
kampı kurmak istemeyenler için dağ
evi kiralama seçeneği de var. Milli
Park’a yakın otellerde konaklamayı
düşünenlerin, Yedigöller’e ulaşımın
biraz uzun sürdüğünü bilmesinde
fayda var.
Yedigöller’de kamp yapanların
emniyet açısından göllere girmemesi
öneriliyor; çünkü çoğu gölün derinliği
hayli fazla. Bir de yanınıza fotoğraf
makinenizi almayı unutmayın.
Deringöl
Derin noktaları daha fazla olduğu
için Deringöl adını alan göl bazı
noktalarda 10 metreye kadar
ulaşıyor. 20 metre uzunluğundaki
akan bölümüyle Büyükgöl’e bağlanan
Deringöl, çevresindeki yürüyüş
parkurlarının çokluğu sebebiyle en
çok ziyaretçi çeken göllerden biri.
29
Güvenli Adrenalin
Trekkinge gidiyoruz
Şehir hayatında yorulan
zihnimiz ve bedenimiz,
rahatlamak için bizi
doğaya itiyor. Bu
noktada trekking
devreye giriyor ve derin
bir nefes almamamızı
sağlıyor. Elbette
doğru malzemelerle
güvenliğimizi
sağlayarak…
30
Mart 2014
Tarihi 19. yüzyıla uzanan ve doğayı
tanıma amaçlı keşif yürüyüşleriyle
başlayan “trekking” zamanla spor
olarak kabul edilerek çoğunlukla
gruplar halinde yapılmaya başlanır.
Motorsuz araçlarla ve kamp kurarak
yapılan iz sürme, dağ geçişi ve doğa
yürüşü anlamına gelen İngilizce
bir kelime olan “trekking”, son
yıllarda Türkçe’de de yaygın olarak
kullanılıyor.
Doğayla bir bütün olarak
hem bedenen hem ruhen iyi
hissetmemizi sağlayan trekking,
keyifli bir spor olmakla birlikte
belirli zorluklar da içeriyor. Doğa
yürüyüşünün ötesine geçerek, zorluk
derecesi yüksek dağ geçişlerini ve
fiziki dayanıklılık isteyen parkurları
denemek isterseniz, malzemelerinizi
ve giyiminizi de ona göre seçmek
durumundasınız.
Trekking genel olarak “doğa
yürüyüşü” olarak bilinse de birden
fazla çeşidi ve zorluk seviyesi
bulunuyor. Yürüyüş yaptığınız
bölge konusunda deneyimli olan
rehberlere büyük iş düşüyor.
Risklerden kaçınmak
adına grubun da
mutlaka rehbere
uyması gerekiyor. Kimi
zaman yük hayvanları
yardımıyla yapılan
trekking turları olsa da,
bu sporun tutkunları
çoğunlukla kendi malzemesini
taşımayı ve yürüyüşün zorluklarına
bizzat katlanmayı tercih ediyor. Adını
yapılış biçiminden alan trekking
türleri de var: Dayhiking, hiking,
backpacking gibi… “Dayhiking”
günübirlik doğa yürüyüşlerine
deniyor ve genelde orman
patikalarında yapılıyor. “Hiking”
genelde yaylalarda yapılan ve
gerektiğinde konaklama yapılan
trekking türü. “Backpacking” ise
yürüyüşçülerin kendi malzemesini
taşıdığı, sırt çantalı uzun yürüyüşlere
verilen isim.
Yürüyüşle gelen sağlık
Bir insan iki saatlik doğa yürüyüşüyle
ortalama 500 kalori yakıyor. Yürüyüş
aynı zamanda kasları güçlendirerek
ve salgılanan endorfin miktarını
arttırarak stresin azalmasına
yardımcı oluyor. Tansiyonu ve
kolesterolü düzenliyor. Oksijen
emilimini arttırarak yağ sindirimini
hızlandırıyor. Doğa yürüyüşlerinin
insan vücuduna ve ruh sağlığına çok
iyi geldiği uzmanlar tarafından da
destekleniyor.
Yürüyüşe göre malzeme
Öncelikle dikkat edilmesi gereken,
yapacağınız trekking türüne
uygun malzemeleri ve mevsimine
göre vücudunuzun rahat hareket
edebileceği giysileri seçmek.
Yürüyüş boyunca vücut ısısı
dengede tutulmalı; vücudun,
aşırı soğuması ve aşırı su kaybı
uğramasına izin
vermemek gerekli.
Bu yüzden giyimin
katmanlar halinde
uygulanmasına
dikkat edilmeli.
İnce, terletmeyen
kumaşlarla birkaç
kat halinde giyindiğinizde ısınızı
istediğiniz gibi dengeleyebilirsiniz.
Yürüyüş botu: Mevsimine göre
yazlık veya kışlık ortopedik bot
seçimi önemli. Yazlık botun çok
iyi havalandırma sağlaması, bileği
koruması ama hafif ve yumuşak
olması gerekli. En iyi yazlık
trekking botları kumaş ve süet deri
olarak üretilenler. Kışın yapılacak
yürüyüşlerde kullanılacak botlar
suya dayanıklı, tabanları da sağlam
ve dişli olmalı.
Yağmurluk veya rüzgârlık:
Hava şartları olumsuza
döndüğü zaman sizi en
iyi şekilde muhafaza
edebilecek ve sağlığınızı
koruyabilecek bir
yağmurluk veya
rüzgârlık mutlaka
yanınızda olmalı.
Sırt çantası: Uzun
yürüyüşlerde tüm yükünüzü
emanet ettiğiniz sırt çantaları
ağırlık taşımaya uygun, dayanıklı
malzemeden ve su geçirmez olmalı.
Çadır, uyku tulumu,
mat, kapkacak
ve diğer kamp
malzemelerini
yerleştirmek için
özel yerlere sahip
çantalar hacim
olarak da büyük
oluyor.
Şapka: Başınızın ısı
dengesini sağlamak ve
güneşten korunmak adına
önemli bir aksesuardır.
Baton: Boyları gerektiğinde
uzatılıp kısaltılarak
ayarlanabilen bu batonlar
“teleskobik baton” olarak
da adlandırılıyor. Hafif
aluminyum alaşımlardan
üretilen teleskobik
batonlar, ağır bir sırt
çantasıyla dik yamaçları
aşmayı ve uzun mesafe
yürüyüşlerini hayli
kolaylaştırıyor.
Su Matarası: Yanınıza alacağınız
sular bittikten sonra temiz bir su
kaynağı bulduğunuzda hemen
değerlendirmeniz için su matarası
önemli bir ihtiyaç.
Düdük: Gruptan koptuğunuzda
yerinizi belirtmek veya grubun yerini
bulmak adına önemli bir gereçtir.
Pusula: Yürüyüşe
hangi istikamette
başladığınızı
bilmeniz ve yönünüze
hakim olmanız için
bir yürüyüşçünün
olmazsa
olmazlarındandır.
Çakı, ilk yardım çantası ve ek gıdalar
da bir uzun mesafe yürüyüşçüsünün
yanında bulunması gereken önemli
malzemelerden.
Ateş başlatıcı malzeme:
İstediğinizde ateş yakabilmek için
kibrit, çakmak gibi malzemeleri
yanınızda bulundurmanız önemli.
Yola devam ederken yaktığınız ateşi
söndürmek de öyle…
31
Sokaktan Manzaralar
AVM’lerde kendinizi güvende
hissediyor musunuz?
Farklı meslek gruplarından kişilere, AVM’lerde güvenli hissedip hissetmediklerini
sorduk; farklı yanıtlar, hatta güvenlik önlemi önerileri aldık. Uzmanımız ise, AVM’lerde
riski ve güvenliği belirleyen etkenlerin çok değişken olduğunu belirtiyor.
Adı-Soyadı:
Nihan Kolçak
Yaşı: 28
Mesleği: Yazı İşleri
Sorumlusu
AVM’lerde çantama
dikkat etmeye çalışıyorum; hırsızlık
yapmak isteyen kişi bunu kolayca
yapabilir gibi geliyor. Haberlerde çıkan
soyunma kabinlerindeki kamera olayları
da soru işaretleri oluşturuyor. Bunun
dışında kendimi güvende hissettiğimi
söyleyebilirim; girişteki güvenlik
görevlilerinin şüpheli kişileri AVM içine
almayacağını düşünüyorum. Kamera
sistemlerinin her kat ve mağazada olması
da kendimi güvende hissetmemi sağlıyor.
Ancak girişteki X-ray herşeye öttüğü ve
ardından üst araması yapılmadığı için
güvenlik konusunda çok etkili olduğunu
düşünmüyorum. Diğer taraftan, yangın
esnasında insanların AVM’den tahliyesi,
yangından korunma sistemlerinin
düzgün çalışmasının da önemli olduğunu
düşünüyorum.
Adı-Soyadı:
Burcu Yılmaz
Yaşı: 20
Mesleği: Öğrenci
AVM’lerin çok güvenli
mekânlar olduğunu
düşünmüyorum. Mesela kesici, patlayıcı,
tehlikeli aletlerle AVM’lere girmek yasak
ama aynı aletler AVM içinde satılıyor ve
bu büyük bir tehlike yaratabilir. Bunun
gibi eşyalar, satın alan kişiye çıkışta
32
Mart 2014
teslim edilmeli, çünkü AVM içinde soru
sormak için bile bir güvenlik görevlisi
bulmak uzun zaman alabiliyor. AVM’ler
çocuklar için de hiç güvenli değil; aileler
alışveriş yaparken çocuklar kaybolabilir,
yüksek yerlerden düşebilir. Çocuklara
yönelik güvenlik için farklı önlemler
alınmalı. Kameraların ve güvenlik
görevlilerinin sayısı artırılmalı. Çocukların
içeride izlenmelerini sağlayacak dijital
bileklik uygulaması da olabilir.
Adı-Soyadı:
Serpil Prandino
Yaşı: 56
Mesleği: Şef aşçı
Çok güvende
hissetmiyorum açıkçası
ve huzursuz oluyorum. Güvenlik
görevlilerinin sadece girişlerde değil,
AVM katlarında da olması daha güven
verici olurdu. Her koridorda bir güvenlik
görevlisi bulunması iyi olabilirdi.
Adı-Soyadı:
Hasan Aydoğan
Yaşı: 39
Mesleği: Garson
Güvende hissediyorum
açıkçası. Zaten az
gittiğim için her
gittiğimde daha dikkatli davranmam
bana yetiyor. Güvenlik görevlilerinin yeterli
olduğunu düşünüyorum. Gayet dikkatliler
ve girişlerdeki şüpheli durumları direkt
kontrol ediyorlar. Bu yüzden kızımla
rahatlıkla gidebiliyorum böyle yerlere.
Adı-Soyadı:
Dilara Çalışkan
Yaşı: 27
Mesleği: Dış Ticaret
Sorumlusu
Bugüne kadar AVM’lerde
bir güvenlik problemiyle karşılaşmadım,
ancak yangın veya deprem durumunda
insanların can güvenliği ne ölçüde
korunabiliyor, bilmiyorum. Bir tehlike
durumunda insanları bulundukları yerden
çıkış kapılarına veya güvenli noktalara
yönlendirecek uygulamaların, en önemlisi
de çıkış kapılarının ve çıkış kapısına
yönlendirme işaretlerinin daha kolay
farkedilebilir olması gerekiyor.
Uzman görüşü
AVM’ler bir çok açıdan ve sürekli değişen
riskler taşıdığından her zaman güvenli
yerlerdir demek yanıltıcı olur. AVM’ler
özel mülk olmakla beraber kamuya
açık alanlar da olduklarından; sosyal ve
siyasal gelişmeler, ulusal ve uluslararası
konjonktür ve değişen teknoloji gibi pek çok
dinamikten etkilenirler. Ayrıca her AVM’nin
aynı riski taşıdığını söylemek de doğru
olmayacaktır; bulunduğu çevre, müşteri
profili, fiziki ve mimari şartlar gibi pek çok
faktör bir AVM’yi diğerlerinden daha güvenli
ya da riskli kılabilir. Taşıdıkları riskleri doğru
tespit etmeleri, değişen dinamiklere göre
risklerini yeniden belirlemeleri ve yeni
risk değerlendirmelerine göre güvenlik
sistemlerini güncellemeleri durumunda,
AVM’lerin daha güvenli yerler olacaklarını
söyleyebiliriz.
444 15 98
Download