İMO ANKARA ŞUBE BÜLTEN MAYIS 2008 MESLEK / ETİK VE İLKE Mühendislik ve Etik İnş. Müh. Ali AÇAN Başlıktaki iki kavramdan biri çok somut (mühendislik), diğeri çok soyut (etik) olduğundan aralarındaki ilişkiyi, mesleğimizi uygularken çoğu kez yaptığımız gibi, ampirik (reçetevari) biçimde ifade etmek mümkün görünmüyor. Böyle bir değerlendirme veya irdeleme, mühendisin bireysel veya toplumsal hedeflerine ve önceliklerine, bencillik düzeyine, dünya görüşüne göre, kaçınılmaz olarak, farklılıklar içerecektir. Farklılıklar “mühendislik” tanımından değil; soyut ve sınıfsal bir kavram olan “etik” in tanımlanmasından ve algılanılmasından kaynaklanmaktadır. Türk Dil Kurumunun tanımına göre “mühendislik, insanların her türlü ihtiyacını karşılamaya dayalı yol, köprü, bina gibi bayındırlık; tarım, beslenme gibi gıda; fizik, kimya, biyoloji, elektrik, elektronik gibi fen; uçak, otomobil, motor, iş makineleri gibi teknik ve sosyal alanlarda uzmanlaşmış, belli bir eğitim görmüş kişilerce uygulanan faaliyettir.” Bu tanım, yetersiz olmakla birlikte, genelde kabul görebilecek bu tanımdan da anlaşılacağı gibi mühendislik mesleğinin sınıfsal bir karakteri yoktur. Mühendislik tanımındaki objektivite “etik” tanımında yoktur, çünkü “ etik” hem soyuttur, hem de sınıfsal karakteri vardır. Tarihsel süreç bu savı doğrular biçimde gelişmiştir. Türkçe’de “ahlak” sözcüğü ile eş anlamda da kullanılan “etik” sözcüğü Wikipedia’da “en yalın tanımıyla töre bilimi” olarak açıklanmaktadır. Yunanca “ethos=töre” sözcüğünden türetilen etik, felsefi anlamda – çok genel ifade ile- yanlışı doğrudan ayırabilmek amacı ile ahlak kavramının doğasını anlamaya çalışır, ancak tarihsel süreç içinde zaman zaman dinsel, toplumsal veya bireysel yönleri öne çıkarılarak değerlendirildiğinden ortak bir tanıma ulaşılamamıştır. Yazının konusundan uzaklaşmamak için etik konusunda farklı görüşleri ileri süren filozoflardan bazılarının adını sıralamakla yetinelim. Antik Çağda Demokritos, Sokrates, Platon; 15. Yüzyıldan itibaren Campanella, Bruno, Montaigne, Hobbes, Kant, Schopenhauer, vd. etik anlayışı kah dinsel, kah toplumsal, kah bireysel açıdan irdelemiş ve yorumlar yapmışlar; etiğin , ahlak, erdem, doğruluk, iyilik ile ilişkilerinde bir anlamda birleşmişler, ancak toplumsal, bireysel ve dinsel bakımından önceliği ve önemi açısından farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. (detay için bknz. www.wikipedia.org). Mesleğimiz ile etik arasındaki bağlantılar- ilişkiler, yakın geçmişe kadar her toplumda olduğu gibi, bizde de var olan değer yargılarının kılavuzluğunda yerel ölçekte sürdürülmüştür. Sektörün gelişip, uluslararası nitelik kazanmasına paralel olarak, meslek ve etik arasında enternasyonal bazı düzenlemelere gereksinim duyulmuş, bu yolda bazı adımlar atılmaya başlanmıştır. İşverenin de, iş yapanın da devlet/kamu olduğu sosyalist ülkeler dışında, sektöre etik anlamda düzenlemeler daha çok kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu ülkelerde gündeme gelmiştir. . Asıl amacı kar olan kapitalist üretim ilişkileri içinde karlılığın makul düzeylerde tutulmasına, rüşvet ve istismarın önlenmesine çalışılmıştır. Tekelleşme ve küreselleşme ile birlikte aşırı şişirilmiş fiyatlarla sonuçlanan ihaleler, ödenen/ alınan komisyonlar, rüşvetler sektörü rahatsız etmeye başlayınca ABD, Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya’da, özellikle 1980’lerden sonra firmaların anlaşarak teklif vermelerini, rüşveti ve istismarı önleyici yaptırımlara dönük yasa ve yönetmelikler çıkarılmıştır. Örneğin ABD’de ihale mercilerinde çalışan kamu görevlilerinin emekli olduktan sonra kendilerinin ve 1. derece kan bağı olan yakınlarının o kuruma müteahhitlik yapan firmalarda çalışmaları 5-10 yıl arasında yasaklanmıştır. Almanya ve Japonya’da taahhüt sektöründe çalışan firmaların anlaşmalı teklif vermelerinin kanıtlanması durumunda, o firmalara çalışma yasağı getirilmesi yasa hükümlerine bağlanmıştır. Bu tür yasal girişimlerin ardında mesleki uygulamalarda etik kurallarına saygı gösterilmesi olduğu ifade edilmiş, aykırı durumlarda firmalara ihalelere süreli veya süresiz katılma yasağı ve şahıslara da ceza uygulamaları gündeme gelmiştir. Benzer biçimde de ülkemizde de yasal önlemler alınmış, yazılı basında sık sık “ihaleye fesat karıştırmakla” suçlanan firmalar ile bu işlerde rol alan işveren (çoğunlukla kamu kesiminden) ve yüklenici temsilcilerinin isimleri yer almıştır. Ülkemiz açısından bu tür girişimlerin çok caydırıcı olduklarını söylemek mümkün değildir. ABD’nin yaptığı bile yapılamamış, örneğin büyük 27 MESLEK / ETİK VE İLKE yatırımcı kamu kuruluşlarından emekli olan bazıüst düzey bürokratların, hemen ertesi günü, o kurumlara müteahhitlik hizmeti veren firmaların ortakları veya üst düzey yönetici olmaları engellenememiştir. Gazete arşivleri bu tür haberlerle doludur. Gerek Batı’da, gerekse ülkemizde alınan veya alındığı izlenimi veren önlemlere karşın etik olmayan uygulamaların önü istenilen düzeyde alınamamıştır. Bu durumun önemli göstergelerinden biri de meslekte etik-ahlak kurallarına uygun davranma adına gerek uluslararası platformlarda, gerekse ulusal düzeyde girişimlerin giderek artmasıdır. Çok fazla geriye gitmeden konu ile ilgili son gelişmelerden bazı örnekler aşağıda sıralanmıştır. OECD’nin Şubat 2008 Raporunda Türkiye’deki firmaların rüşvetsiz iş yap(a)mamakta oldukları belirtilerek, önlem alınması istenmiştir. Benzer biçimde Avrupa Birliği müktesabatı çerçevesinde Şubat 2008 de Türkiye’de “Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu” kurulması kararlaştırılmıştır. Çalışma Grubunun süresi 2 yıl olarak belirlenmiş, giderlerinin %90’ının AB, %10’unun Türkiye tarafından karşılanmasına karar verilmiştir. Uluslararası düzeyde ise İMO’nun da üyesi olduğu İnşaat Mühendisleri Avrupa Konseyi (European Council of Civil Engineers – ECCE) mesleğin uygulanmasında uyulması gereken etik-ahlaki kuralları içeren bir yönetmelik yayınlamış, Odamız da bu yönetmeliğin hazırlanmasında katkıda bulunmuştur. Yönetmeliğin temelini, mühendislerin insanlığa ve toplumlarına karşı sorumlu oldukları, mesleki uygulamalarda toplum yararına öncelik verilmesi ve meslektaşlar arasında haksız rekabetin önlenmesi oluşturmaktadır. Dünya Mühendislik Kuruluşları Federasyonunun (World Federation of Engineering Organizations – WFEO) Mart 2008 tarihli 35 no.lu elektronik posta haber bülteninde 5-7/ Mart/2008 tarihlerinde Barselona’da “Mühendislikte Etik ve İnsani Değerler” konulu uluslararası bir konferans düzenlendiği haberi yer almaktadır. Konferansta günümüzde mesleki uygulamalarda giderek çok önem kazanan etik, insani değerler, rüşvete karşı mücadele ve mühendislerin insanlığa karşı sorumlulukları tartışılmış, bu değerlerin mühendislik eğitimi kapsamı içine alınması önerilmiştir. Konferansta, etik ve insani değerlerden yoksun ancak iyi eğitim almış, çok iyi bir mühendisin toplumda saygın olmamasının gerektiği ifade edilmiştir. (detaylar için bknz. enewsletter@ wfeo.org). İMO ANKARA ŞUBE BÜLTEN MAYIS 2008 Yukarıda anlatılmaya çalışılan iyi niyetli girişimler, mesleğimizin uygulanmasında etik kurallara istenen ölçüde uyulmasını sağlamaya yetmemektedir. Sorun çok karmaşık olup, sosyal, ekonomik ve ideolojik yönleri mevcuttur. Çok büyük paraların ve çıkarların döndüğü sektörümüzde, mühendislik yapma yetkisini bir biçimde elde eden bazılarının mesleki uygulamalar sırasında etik-ahlak kurallarına uygun davranmamalarının en önemli nedenlerinden birisi bireysel bencilliklerin toplumsal çıkarlara tercih edilmesidir. “Kazan da, nasıl kazanırsan kazan” gibi sakat anlayışların sorgulanamadığı hatta teşvik edildiği, paranın en yüce değer olarak algılandığı, çalışanların aileleri ile birlikte insanca yaşayabilecekleri, barınma, sağlık, beslenme ve eğitim güvencelerinin olmadığı toplumlarda herkesten mesleğini uygularken etik ve insani değerlere uymasını beklemek bir ütopyadır. Sorun kapitalist üretim sisteminin doğasından kaynaklanmaktadır. İnsanların geleceğe güvenle bakabildikleri, aileden başlayarak eğitimin her aşamasında toplumsal çıkarların bireysel çıkarlardan çok daha önemli olduğunun bilinçlere yerleştirildiği sistem içinde yetişen mühendislerin çoğaldığı toplumlarda meslek uygulamalarında etik değerler hak ettiği düzeye ulaşacaktır. Mesleğimizin uygulanmasında yer alan aktörlerden müşavirler, yükleniciler, işveren adına işleri denetleyenler, hakemlik-bilirkişilik yapanlar içinde etik ve ahlak kurallarına sadık kalanlar olduğu gibi olmayanların da olduğunu söylemek gerçeği ifade etmek olacaktır. Yatırım – yerleşim kararları verenlerin, yapıları yapanların ve denetleyenlerin tümü işlerini mühendislik mesleğinin bilimsel ölçütlerine ve etik kurallarına uygun biçimde yapmış olsalardı, örneğin depremlerde uğradığımız kayıplar bu denli ağır olur mu idi? Ya da büyük altyapı projeleri keşiflerinin çok üzerinde ve planlanandan çok daha geç tamamlanır mı idi? Özetlersek, sorun sınıfsaldır ve soruna nereden bakıldığı önemlidir. Kapitalist töre/etik de vardır, sosyalist töre/ etik de; mesleği toplum yararına uygulamak da vardır, bireysel/bencil çıkar uğruna uygulamak da. Bu durumda her meslektaşımızın kendini sorgulaması “Rüşvetin belgesi mi olur, pez....nk?” sözünün mahkeme tutanaklarına geçtiği ülkemizde belki bir olumluluğun başlangıcı olabilir. Not: Sayın Üyelerimiz, Mühendislik ve Etik konusunda yayımlanmasını istediğiniz yazıları [email protected] adresinden bize ulaştırabilirsiniz. Yayın Kurulu’nda değerlendirilen yazılar bültenimizde yayımlanacaktır. 28