Sadakatin Diğer Adı Hz. Ebu Bekir

advertisement
On5yirmi5.com
Sadakatin Diğer Adı Hz. Ebu Bekir
Kur’an'da “Mağarada bulunan iki kişiden biri” olarak bahsedilen; Hz. Muhammed’in
'Sıddık' adını verdiği Hz. Ebu Bekir’i daha yakından tanımak ister misiniz?
Yayın Tarihi : 28 Nisan 2010 Çarşamba (oluşturma : 10/19/2017)
Derleyen: Gülay Gümüş
Hz. Ebu Bekir, Peygamber Efendinizin en yakın arkadaşı, kayınpederi, İslamı kabul eden ilk erkek ve
Müslümanların ilk halifesidir. Hz. Muhammed’in (sav) İslam’ı tebliğ ettiğinde tereddütsüz Müslüman
olan Hz. Ebu Bekir için Peygamber Efendimiz (sav) “Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebu Bekir'in
imanı bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı.” demiştir.
İşte cennetle müjdelenen 10 sahabiden biri olan Hz. Ebu Bekir’in cahiliye döneminde dahi
kirlenmemiş hayat hikayesi…
Hz. Ebu Bekir, Fil yılından iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel
hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. İçki içmek câhiliye döneminde çok yaygın bir adet
olduğu halde o hiç içmemiştir. O dönemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve
ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur.
Hz. Ebu Bekir, İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put
bulundurmayan "hanif" bir tacirdi. Ayrıca, henüz gençlik yıllarında canından çok sevdiği, cananı ve
geleceğin peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) arkadaşıydı ve ölümüne kadar Hz. Peygamber'in
yanından hiç ayrılmadı. Bütün servetini, kazancını İslam için harcamış, kendisi sade bir şekilde
yaşamıştır.
Teym oğulları kabilesinden olan Ebu Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleşir.
Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemli bir yere sahipti. Ticaretle uğraşırlar, toplumsal temasları ve
geniş kültürlülükleri ile tanınırlardı. Hz. Ebu Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebu Bekir,
Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi.
Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi Müslüman olmuştur. Hz.
Ebû Bekir'in Hz. Muhammed’den (sav) bir veya üç yaş küçük olduğu zikredilmiştir.
Rasulullah'a iman eden Ebu Bekir İslâm davetçiliğine başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm,
Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi İslâm'ın yücelmesinde büyük
emekleri olan ilk Müslümanların bir çoğu İslâm'ı onun davetiyle kabul etmişlerdir.
HZ. MUHAMMED İLE OLAN ARKADAŞLIĞI
Hz. Ebu Bekir hayatı boyunca Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında
büyük bir dostluk kurulmuştur. İslamiyet’ten önce de sık sık buluşur, Allah'ın birliği, Mekke
müşriklerinin durumu ve ticaret gibi konularda müşavere ederlerdi. İkisi de cahiliye kültürüne
karşıydılar, şiir yazmaz ve şiiri sevmezlerdi, daha ziyade tefekkür ederlerdi.
Allah Resulü, birçok hususlarda onun görüşünü tercih ederdi. Umumi ve hususi olan önemli işlerde
ashabıyla müşavere eden Peygamber Efendimiz, (sav) bazı hususlarda özellikle Ebû Bekir'e
danışırdı. Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.
Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasulullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki
kişiden biri..." (Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir. Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan
sonra Rasûlullah’ın (sav) ona Abdullah adını verdiği kaydedilir. Azaptan azad edilmiş mânâsına
"atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır.
İSLAM'I BENİMSEMESİ
Hz. Ebu Bekir’de göze çarpan en mühim vasıf; cahiliye devrinin çirkin âdetleri, kötü ahlâk ve
yaşayışlarıyla fıtratını bozmamış olması, ruh, kalp ve aklını şirk inancı ile kirletmemiş bulunmasıydı.
Hz. Ebu Bekir, Yemen tarafına yaptığı bir seyahatten henüz dönmüştü. Başta Ebu Cehil, Ukbe bin
Ebu Muayt ve bazı Kureyş ileri gelenleri kendisine "Hoşgeldin" demek için evine vardılar.
Hz. Ebu Bekir,
"Ben Mekke'de yokken neler olup bitti? Önemli bir haber var mı?" diye sordu.
"Ey Ebu Bekir" dediler. "Büyük iş var! Ebu Talib'in yetimi Muhammed, peygamberlik iddiasına kalkıştı.
Biz de senin Yemen'den dönüşüne kadar beklemeyi uygun bulduk. Artık, sen o dostuna git, ne
edeceksen et."
Hz. Ebu Bekir, derhal Hz. Muhammed’in (sav) evine vardı:
"Ya Ebe'l-Kasım! Peygamberlik iddiasında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini
kötüleyip, inkâr ettiğin doğru mu?" diye sordu. Resûl-i Zişan Efendimiz, küçük yaşlarından beri beraber oldukları Hz. Ebû Bekir'in bu sözlerine önce
tebessüm buyurdu. Sonra da,
"Yâ Ebu Bekir! Ben sana ve bütün insanlara gönderilmiş Allah'ın Resulüyüm. İnsanları bir tek olan
Allah'a davet ediyorum. Sen de şahadet getir" dedi.
Hz. Ebu Bekir'in akıl ve gönül aleminde bir anda şimşekler çaktı. Bu sözleri, küçük yaşından beri çok
iyi tanıdığı, zatını candan seven ve sayan ve o ana kadar mübarek dudaklarından tek bir söz
işitmeyen Muhammedü'l-Emîn'den (sav) duyuyordu. Hiçbir tereddüt emaresi göstermeden derhal
kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu.
Hz. Hatice'den sonra Rasulullah'a ilk iman eden O’dur. Hz. Peygamber (sav) İslâm'ı tebliğinin ilk
zamanlarında kiminle konuştuysa en azından bir tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir şeksiz ve
tereddütsüz bir şekilde kabul etmiştir. Hatta Hz. Peygamber (sav), "Bütün insanların imanı bir
kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye lâtif bir benzetme de
yapmıştır. Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, bütün hayırlı
işlerde en başta gelmiştir.
Hz. Peygamber'in (sav) bir gecede Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve
Mirâc hâdisesini duyan müşrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e yetiştirdikleri zaman; "O dediyse doğrudur."
demiştir. Bu sözünden sonra Ebu Bekir'e; ihlâslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında
şüphe olmayan anlamında, "Sıddık" lâkabı verildi. Kur'an tâbiriyle, "O, ne iyi arkadaştı " (en-Nisâ,
4/69)
HİLAFETİ VE İDARECİLİĞİ
Hicri on birinci yılda hastalanan Hz. Muhammed (sav), 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran
632) vefat etti. Onun vefatını duyan Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne
yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ebu Bekir, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin
alarak kızının yanına gitmişti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından öptü
ve "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin
ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan
münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi.
Sonra dışarı çıkıp; "Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve
elçisidir. Allah apaçık hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk
edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, baki ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım:
"Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Simdi o ölür veya
öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse
Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144). Allah'ın
kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan,
peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat
vermeyiniz."...
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Sadakatin Diğer Adı Hz. Ebu Bekir
Download