M. Meclisi B ; 80 uluslararası savaşım alanına dönüşme niteliğini de ek­ lemiştir. İnsanlık için gerekli besin ve enerji kaynaklan ar­ tık denizlerde aranmaktadır. Çağımızda dünya tica­ ret taşımacılığının yaklaşık olarak % 78'i denliz yol­ larından yapılmaktadır. Türk dış ticaretinin % 98'i deniz yoluyla yapılmaktadır. Ne var ki, deniz ticare­ timiz, daha doğrusu denizciliğimiz yeterince geliştiri­ lemediği için, ülkemiz kendi dış alım ve satımının %50'sini dahi kendi gemileriyle taşımaktan çok uzak­ tır. «Böyük Türkiye» dliye övünenlerden şu anda kar­ şımızda kimse yok ve bu önerge Yüce Mecliste gö­ rüşülürken bu konuda Hükümet adına söz alan da yok. Türk gemileri ile yapılan taşımacılık ise, «Böyük Türkiye» de J% 20'ye zor varmaktadır. Kaldı ki, yal­ nız ulusal mallan değil, yabancı ülkelerin mallarım da taşımak gemicilikte söz konusudur. Demek oluyor ki, Türküye taşımacılığının !% 80'nini yabancı bay­ raklı gemilere yaptırmaktadır ki, milliyetçilikle övü­ nen lıastalaşmış bazı kimseler var; ama o milliyetçi­ likleri, «Milliyetçi Toplumculuk» tur, onu buradan da söylemiştik. Onlara bu durumu buradan sunuyo­ rum. Biz milliyetçiliğimizi, denizciliği 1974'teki değer­ lendirme konusundaki çalışmalarımızla göstermiş bu­ lunuyoruz. 1974 yılında Türk deniz ticaretim, deniz ticaret filosunu ve gemi yapım sanayiini destekleme ve geliştirme politikasının ilkelerini saptamayı o za­ manın Ecevit Hükümeti temel ilke edinmiş ve Devlet Planlama örgütünden ve öbür kuruluşlardan bu konu­ da gerekti çahşmalan yapmalarım istemiştir. Buna gö­ re, Türk deniz ticareti, deniz ticaret filosu ve gemi yapım sanayii ekonomik ve toplumsal kalkınmaya katkıda bulunacak ve ulusal savunma gereklerine kar­ şılık verecek duruma getirilecektir. «Türk denliz ticaret filosu, deniz yoluyla yapılan dış ticaret taşımalanmızın en az % 50'sini hızlı, gü­ venlik içinde ve ekonomik bir biçimde taşıyabilecek düzeye getirilmelidir» diye milliyetçiliğin ne olduğu­ nu, milliyetçilik diye, bize aslında faşizmi anlatanla­ ra ve öbür emperyalizme bağlı olarak hareket etmek isteyenlere çok güzel bir biçimde Ecevit Hükümeti göstermiştir. Bin çalışmaların sonucunu, ne yazık ki, bu Hükümetin ömrü almaya yetmedi, yerline geçen, bû Yüce Meclisten güvenoyu alamayan Irmak Hü­ kümeti tarafından Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu konuda bir noktaya değinmek istiyorum : — 530 21 112 . 1977 0 ;1 ı«Gemi Yapımı, Gemli Satınalma ve Tersane Ku­ rumunu Geliştirme Fonu» adlı bir fon kurulmuştur ve bu fonda, önümüzdeki dört yılda 1 milyar liralık bir kaynağın oluşması öngörüldüğü halde, bugün bu durumdan herhangi bir haber yoktur. YMC Hükü­ meti herhalde denizciliği de kendi bildiği savurganlık politikasına bir araç olarak kullanmakta ve hatta Ge­ mi Mühendisleri Odasını bile - yasal kuruluş olduğu halde « gemi projelerinin onaylanmasındaki yetkili durumdan uzaklaştırmıştır. Saygıdeğer arkadaşlarım; Birleşmiş Uluslar Tica­ ret ve Kalkınma Konferansı (kısa adıyla UNCTAD) 1974'te Cenevre'de sonuçlandırılan çalışmalara göre, her ülkeye kendi ulusal yüklerinin % 40'uu ulusal bayraklı gemileriyle taşıtabilriıe hakkım sağlamıştır. Bir bakıma, bu hakkın sağlanışı, denizcilikteki özgür denizcilik; yani liberal denizcilik ilkesinin uygulama­ dan kaldırılması sonucunu vermiştir ki, doğru olanı da budur; öteki % 40 ise, ticaret yaptığı ülkelerin ge­ mileri ile taşınacak ve geri kalan i% 20 ise üçüncü ül­ kelerin filolanna bırakılacaktır. (1974'teki Cenevre Konferansında UNCTAD'ın kabul ettiği ilke). Ne var ki, yoksul ülkeler deniz ticaret filosunun ı% 6'sına sahiptirler dünyada. Bu bakımdan denizci­ likte ileri durumda olan Doğu ve Batı kesimli ülkele­ ri bir yanş içindedirler. Sosyalist ülkeler, gemileri bir yatırım aracı olarak görmezler; hizmetin sürdürülme­ sine bir araç olarak görmektedirler. Bundan ötürü de, birim taşıma maliyetinin saptanmasında amortis­ man payına önem vermemektedirler. Batıda ise, tam tersi bir anlayış vardır; amortisman payı, birim ta­ şıma maliyetine eklenmektedir. Bu bakımdan Doğu kesimi ülkelerinin bu politikaları sonucu, uluslararası alanda yük taşımacılığında % 40,'a varan bir ucuzluk ortaya çıkmaktadır. Fakat Batı kesimli ve özellikle bu kesimin önde gelen ülkeleri, emperyalizmi temsil edenler, bu ucuzluktan yoksul ülkelerin yararlanmam malan için de bir başka zorlayıcı yola başvurmakta­ dırlar; kendi gemileri ile mallann taşınmasını alışve­ rişte koşul kılmaktadırlar; bu emperyalizm tabii. Taşıma işini yabancı gemiler yaptığı için navlun, yani taşıma ücreti güderleri Türkiye'de gittikçe art­ makta ve önemli bir döviz açığı ile karşı karşıya kal­ maktayız. Şurası çok önemlidir (1975 fiyatları ile söylüyo­ ruz; 1977'de devalüosyan mu, kur ayarlaması mı ne okluğu belli olmayan MC Hükümetinin parasal işlem­ leri ile paramızın içine düşürüldüğü bu son acıklı du­ ruma göre bunu ele alırsak, o zaman daha büyük bir