çocuklarda ve ergenlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

advertisement
T.C
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM FAKÜLTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ
ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
A. Selin BAĞCI
140130029
Ders Ödevi
RPD 108 Kaynak Tarama ve Rapor Yazma
Yrd. Doç. Mustafa Aydın BAŞAR
Çanakkale
Haziran-2015
1
İÇİNDEKİLER
ÖZET ............................................................................................................................... 2
1. GİRİŞ .......................................................................................................................... 2
1. 1. Amaç ............................................................................................................ 3
1. 2. Önem ............................................................................................................ 3
1. 3. Sayıltılar ....................................................................................................... 4
1.4. Kapsam ve Sınırlılıklar ................................................................................. 4
1. 5. Kısaltmalar ................................................................................................... 4
2. YÖNTEM ................................................................................................................... 5
2. 1. Araştırma Modeli ......................................................................................... 5
2. 2. Evren ve Örneklem ...................................................................................... 5
2. 3. Verilerin Toplanması, Çözümü ve Yorumu ................................................. 5
3. BULGULAR VE YORUMLAR ................................................................................ 5
3.1. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERATİVİTE BOZUKLUĞU: ...................... 5
3. 1. 1. Tanım ............................................................................................ 5
3. 1. 2. Tarihçe ........................................................................................... 6
3. 1. 3. Tanı ve Değerlendirme ................................................................. 7
3. 1. 4. Görülme Sıklığı ve Etiyolojisi....................................................... 9
3. 1. 5. Tedavi Yöntemleri...................................................................... 10
3. 1. 6. Eşlik Eden Bozukluklar ............................................................. 11
3.
2.
ÇOCUKLARDA
DİKKAT
EKSİKLİĞİ
VE
HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU ............................................................................................................... 13
3.
3.
ERGENLERDE
DİKKAT
EKSİKLİĞİ
VE
HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU ............................................................................................................... 16
4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER ................................................................................. 17
4. 1. Sonuçlar ..................................................................................................... 17
4. 2. Öneriler ...................................................................................................... 17
5. KAYNAKÇA ........................................................................................................... 18
2
ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE DİKKAT EKSİKLİĞİ VE
HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
A. Selin BAĞCI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü,
PDR Anabilim Dalı Öğrencisi
[email protected]
ÖZET
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu toplumda önemli bir sorundur. Dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu daha çok çocuklukta kendini göstermekte ve doğru tedavi
uygulanmazsa ergenlik döneminde de devam etmektedir. Bu nedenle çocukluk ve ergenlik
döneminde önlemlerin alınması çok önemlidir.
Bu çalışmanın amacı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun ne olduğunu,
nedenlerini, görülme sıklığını ve bunun sonucunda çocukluklara ve ergenlere uygulanacak
tedavileri ele almaktadır. Çocukluk ve ergenlik dönemi insanın kişiliğini oturtması bakımından
önemli dönemlerdendir. Kişiliğini oturacağı bu dönemlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğu, çocuğu ve ergeni zorlayacaktır. Bu çalışmada günümüzde yaygın olan bu
rahatsızlığın ne kadar önemli bir sorun olduğu ele alınmıştır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğuna eşlik eden rahatsızlıklar ve nedenlerinden de bahsedilmiştir. Okula başlayan
çocukta fark edilebilir hale gelen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocuğun
derslerinde başarısız olmasına sebep olabilmektedir. Bu durum fark edildiğinde ailelere ve
okullara birçok görev düşmektedir. Bu çalışmada dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu
ve bu konuda ailelerin ne yapması gerektiği üzerinde de durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, çocuklukta DEHB, ergenlikte
DEHB.
1. GİRİŞ
Bu bölümde araştırmaya ilişkin bilgiler, araştırmanın amacı, araştırmanın önemi,
sayıltılar, kapsam ve sınırlılıklar ve araştırmayla ilgili kısaltmalar yer almaktadır.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı
hareketlilik, dikkati sürdürmede güçlük ve yetersiz dürtü kontrolü gibi temel belirtilerin
gözlendiği bir bozukluktur (Bilgeç, 2012: 1).
Okul çağı çocuklarının yaklaşık %3-9’unu etkileyen bozukluğun temelinde
biyolojik ve psikososyal etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir. DEHB %30–70
3
oranında erişkinlik döneminde de devam ederek, psikososyal ve eğitimsel/mesleki
alanlarda işlev kaybına neden olmaktadır. Yazında genetik ve psikososyal etkenlerin
araştırıldığı etiyolojik çalışmalar bulunmaktadır. DEHB seyrinde çocukluktan geç
ergenlik erişkinlik dönemine kadar ortaya çıkan değişikliklerin bireyin genetik
özellikleri ve bu dönem aralığındaki çevresel etkenler tarafından etkilendiği
bildirilmektedir. Ailesel öykünün varlığı DEHB için süreklilik riskinin göstergelerinden
biridir.
DEHB’ ye eşlik eden bozukluklar tüm psikiyatrik bozukluklarda olduğu gibi sık
olarak gözlenmektedir. DEHB ile eşzamanlı görülen ve üzerinde en çok çalışılan
bozukluklar karşıt olma karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğudur. Ayrıca
duygudurum bozuklukları, anksiyete bozuklukları, madde kötüye kullanımı ve
bağımlılığı gibi bozukluklar da DEHB’na sıklıkla eşlik etmektedir (Camcıoğlu, 2009:
1).
DEHB’de sık karşılaşılan klinik belirtiler arasında; derse ilgisizlik, okul ve toplum
kurallarına uymada zorluklar, plan yapmada güçlük, riskli davranışlarda bulunma ve
aşırı duygusallık vardır. Buna bağlı sosyal, duygusal ve akademik alanlarda işlev kaybı
gelişir ve tedavi edilmediği takdirde çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimini ve eğitim
hayatını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
DEHB belirtileri olguların bir kısmında genç erişkinlikte kaybolmakta, bir
kısmında sosyal ve duygusal güçlüklerle devam etmektedir (Usta, 2012: 1).
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtilerinin ortaya çıktığı
çocukluk döneminden ve uygun tedavi uygulanmadığında ergenlikte de devam eden bu
rahatsızlıkta aileye, psikiyatristlere, okula, öğretmenlere büyük görevler düşmektedir.
1. 1. Amaç ve Alt Amaçlar
Bu çalışmanın amacı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun
nedenlerini, tanı ölçütlerini, görülme sıklığını, eşlik eden bozuklukları, tedavisinde nasıl
yol izlenmesi gerektiğini ve çocuklukta baş gösteren belirtilerini tanımaya ve
önlemlerin alınarak ergenlikte devam etmesini önlemeye yönelik öneriler geliştirmektir.
Bu amaç doğrultusunda şu sorulara yanıt aranacaktır:
4
1. Dikkat eksikliği ve hiperativite bozukluğu kavramının tanımı, tarihçesi, tanı
ve değerlendirme, görülme sıklığı ve etiyolojisi, tedavi yöntemleri ile eşlik eden
bozukluklar nelerdir?
2. Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukları nelerdir?
3. Ergenlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukları nelerdir?
1. 2. Önem
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun sık görülen bir durumdur. Ve bu
bozukluğun çeşitli nedenleri vardır. Pek çok neden sıralamak mümkündür. Aynı
zamanda çeşitli eşlik eden bozukluklar da vardır. Çocukluk ve ergenlik önemli bir
gelişim dönemi olduğu için hem DEHB hem de eşlik eden tanılara karşı duyarsız
kalmamak gerekir.
Bu araştırma ile çocuklukta ve ergenlikte dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğunun nedenleri, alt tipleri, belirtileri, ailede ve okulda ne yapılması gerektiği
ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırma bulguları ve sonuçlarıyla çocukluk ve
ergenlikte dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Bunlar literatüre katkı sağlayabilir.
1. 3. Sayıltılar
1. Çanakkale ilinde bulunan üniversite kütüphanesi, konuyla ilgili olan tezler,
kitaplar ve dergiler bu çalışmanın boyutlarını oluşturacak şekilde taranmıştır.
2. Taranan kaynaklar çocuklarda ve ergenlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğunu anlatmakta yeterlidir.
1. 4. Kapsam ve Sınırlılıklar
1. Çalışma kapsamında toplanan veriler dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğunu adı altında çocukluk ve ergenlik döneminde dikkat eksikliği ve
hiperaktivite bozukluğu ile sınırlandırılmıştır.
2. Bu araştırma, veri toplama araçları açısından; Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi kütüphanesinde bulunan literatürlerin taranması, internette mevcut olan tez
veritabanları ve dergi makaleleri ile sınırlıdır.
5
2. YÖNTEM
Bu konuya ilişkin literatür taraması yapılmıştır ve verilerin nasıl toplandığına
dair bilgiler verilmiştir. Araştırmalar tarama modelinde kaynak taramaya dayalı bir
modeldir. Bu çalışma kaynak taraması ve internet taraması modelinde ele alınmıştır.
Araştırmanın evrenini, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bünyesinde bulunan
kütüphanede yer alan kaynaklar, YÖK Ulusal Tez Merkezinde bulunan ilgili tezler,
internetten erişilebilen yerli yabancı literatürde yer alan kaynaklar oluşturmuştur.
Yapılacak çalışmanın veri toplama işlemlerinde şu sıra izlenmiştir:
1. Konuyla ilgili kütüphane ve internet taraması yapılıp tespit edilmiştir.
2. Kaynaklara ulaşılmıştır ve çalışmanın içeriğine uygun düşen bilgiler tespit
edilmiştir.
3. Gerekli bulgular ortaya konmuştur.
3. BULGULAR VE YORUMLAR
Bu bölümde kaynak taramasına dayalı olarak ulaşılan bulgulara ve yorumlara
yer verilmiştir.
3.1. Dikkat Eksikliği Ve Hiperativite Bozukluğu
Bu başlık altında dikkat eksikliği ve hiperativite bozukluğu kavramlarının
tanımı, tarihçesi, tanı ve değerlendirme, görülme sıklığı ve etiyolojisi, tedavi yöntemleri
ile eşlik eden bozukluklar açıklanmaya çalışılmıştır.
3.1.1. Tanım
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve
dürtüsellikle yedi yaşından önce başlayan nöropsikiyatrik bir bozukluktur. DEHB aşırı
hareketlilik, engellenme eşiğinin düşük olması, dikkati gereken yere, gereken biçimde
ve sürede yönlendirememe, arkadaş ilişkilerinde ve topluma uymada güçlük çekme ve
okul başarısızlığı gibi klinik özellikleri içerir (Kiriş ve Karakaş, 2004: 140). Çocuklarda
en sık görülen psikiyatrik bozukluklardan birisidir ve tedavi edilmediği takdirde
6
çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimini ve de eğitim hayatını olumsuz yönde
etkileyebilmektedir (Doğangün ve Yavuz, 2011: 25).
3.1.2. Tarihçe
DEHB ile ilgili ilk tanımlamaların 18. yy’da “Kötü Çocuklar” (Bad Children),
19. yy’da ise “Çılgın Budalalar” (Mad Idiots), “Fevri Delilik” (impulsive insanity),
“yetersiz inhibisyon” (defektive inhibition) şeklinde yapıldığı bildirilmektedir.
Günümüzde kullanılana benzeyen, göreceli olarak kolay anlaşılır bir tanımlama ilk
olarak 1902’de Dr.George Still tarafından yapılmıştır. Still bu bozukluğu gösteren
olguları ileri derecede hareketli, bir konuya yoğunlaşamayan, öğrenme güçlükleri ve
davranım sorunları olan çocuklar olarak tanımlamış, erkek çocukların kızlara göre daha
fazla etkilendiklerini belirterek, organik ve sosyal nedenler üzerinde durmuş, tabloyu
organik zeminde gelişen “ahlaki kurallara uymada güçlük” (moral deficiency) diye
adlandırmıştır (Bilgeç, 2012: 3).
Birinci Dünya Savaşı sonrasında klinisyenler, Still’in tarif ettiği tabloyu viral
ensefalitin davranışsal bir sekeli olarak değerlendirmişlerdir. Aynı dönemde, beyin
hasarı ile eş anlamlı olmak üzere, algısal güçlükler ve davranış problemleri bütününe
“Minimal Beyin Hasarı Sendromu” denilmeye başlanmış, zamanla vakaların çoğunda
belirlenmiş bir beyin hasarı saptanamayan bu durum için “Minimal Beyin
Disfonksiyonu” adı verilmiştir (Örengül, 2013: 3).
Tanı ile ilgili geçerli ve güvenilir sınıflandırma çalışmaları ise Dünya Sağlık
Örgütü’nün ICD–9 ve Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-II’de bu bozukluğu
“çocukluktaki hiperkinetik sendrom” olarak tanımlamasıyla başlamıştır. DSM-II’de tanı
hiperaktivite, dikkat kısalığı, kolay uyarılabilirlik ile belirlenmiştir. DSM-III’de dikkat
eksikliği bozukluğu; hiperaktiviteli ya da hiperaktivitesiz olarak tanımlanmış ve temel
belirtiler dikkatsizlik, ataklık (dürtüsellik) ve huzursuzluk olarak belirlenmiştir. Ancak
bu tanı DSM-III-R’de Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olarak belirlenerek 14
belirti sıralanmış ve tanı için 8 belirtinin olması şarta bağlanmıştır. Bozukluk ICD–10
ve DSMIV’de bir önceki sınıflandırmalarda belirtilen şekilleri ile tanımlanmış ve 3 alt
gruba ayrılmıştır:
1. DEHB/ karışık tip
7
2. DEHB/ dikkat bozukluğunun önde olduğu tip
3. DEHB/ hiperaktivitenin önde olduğu tip (Camcıoğlu, 2009: 4)
3.1.3. Tanı ve Değerlendirme
DEHB klinik bir tanıdır; kesin tanıyı koymak için herhangi bir laboratuar tetkiki
ya da özgün bir test yoktur. Klinisyenin tanı araçları klinik gözlem, ebeveyn ve çocuk
ile yapılan görüşmeler, fizik ve nörolojik muayene, davranış değerlendirme ölçekleri ve
bilişsel testlerdir. Değerlendirme sürecinde ebeveynler, öğretmenler ve gerekli diğer
kişilerden ölçekler ve formlar yardımıyla bilgi toplanabilir. Üç yaş dolaylarında
bozukluğa özgü belirtiler gözlenmekle birlikte, tanı düzenli öğrenim için gerekli dikkat
süresi ve yoğunlaşmanın gelişmesinin beklendiği ilkokul yıllarında konmaktadır.
DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre 9 özelliğin 6’sının bulunduğu durumlarda DEHB
tanısından söz edilebilir. DEHB olan bireyler genellikle 7 yaşından önce belirti verirler ve
bu belirtiler en az 6 aydır vardır. Ayrıca tanı koymak için, sorunların en az 2 farklı ortamda
ortaya çıkması gerekmektedir (Usta, 2012: 3).
DEHB olan çocuklar dikkatlerini bir noktaya toplamakta zorluk yaşamaktadırlar.
Ayrıca, dışarıdan gelen uyaranlarla dikkatin kolayca dağılması, düzenini sürdürmede
zorlanma, aldığı sorumluluk ve görevleri unutma gibi belirtiler de dikkat problemlerine
işaret ederler. Sırasını beklemede zorlanma, isteklerini erteleyememe, daha soru
bitmeden yanıt verme, acelecilik, başkalarının sözlerini kesme gibi davranışlar ve bu
davranışlar sonucu çocuğun işlevselliğinin olumsuz yönde etkilenmesi durumu
dürtüsellik sorunlarını düşündürmelidir (Doğangün ve Yavuz, 2011: 27).
Tüm ölçütleri karşılamayan ancak çocuklukta DEHB öyküsü olup şu anda devam
eden belirtileri ve güçlükleri olan hastalarda “Kısmi Remisyonda DEHB” tanısı, şu anda
DEHB ölçütlerini karşılayıp çocuklukta açıkça DEHB öyküsü olmayanlarda “Başka Türlü
Adlandırılamayan DEHB” tanısı konulur ( Erdinçler, 2014: 17).
Aşağıda DEHB için “DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri” listelenmektedir. (Erdinçler,
2012: 14).
8
Tablo 1. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun Tanı Ölçütleri
Dikkatsizlik Semptomları
Çoğu zaman ayrıntılara dikkat etmekte güçlük
çeker veya okul ödevi, iş veya diğer
etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar.
Çoğu zaman verilen görevlerde veya oyun
etkinliklerinde sıklıkla dikkati dağılır.
Çoğu zaman yönergelere uyamaz ve okul
ödevlerini, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki
görevlerini
bitiremez
(karşıt
olma
bozukluğuna ya da yönergeleri anlayamamaya
bağlı değil).
Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda çoğu
zaman dinlemiyormuş gibi gözükür.
Çoğu zaman, üzerine aldığı görevleri ve
etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker.
Çoğu zaman sürekli zihinsel çabayı gerektiren
görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da
bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.
Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da
etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder.
Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla
dağılır.
Günlük etkinliklerinde unutkandır.
Hiperaktivite - Dürtüsellik Semptomları
Çoğu zaman hareket halindedir ya da sanki bir
motor takılıymış gibi davranır.
Çoğu zaman sınıfta ya da oturması gereken
diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar.
Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda
koşuşturup durur ya da tırmanır (bu durum
ergenlerde ya da erişkinlerde öznel
huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir).
Çoğu zaman çok konuşur.
Sıklıkla elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da
oturduğu yerde kıpırdanıp durur.
Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları
geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun
oynama zorluğu vardır.
Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan
önce cevabını yapıştırır.
Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da
yaptıklarının arasına girer.
Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır.
Kaynak: Erdinçler, 2012: 14
3.1.4. Görülme Sıklığı ve Nedenleri
DEHB’nin dünya üzerinde görülme sıklığını DSM-IV %5 ile %8 aralığında,
ICD-10 ise %1,5 olarak vermektedir. Türkiye’de görülme sıklığı ile ilgili olarak geniş
çalışmalar yoktur. Ama çeşitli bölgelerde yapılan çalışmalara, klinik gözlemlere göre
DEHB’ nin görülme oranı %5 oranındadır. Bu oran diğer ülkelerle benzerlik
göstermektedir (Alpan, 2013: 15).
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu okul çağı çocuklarının %3-5’ini
etkilemektedir. Erkeklerde kızlardan 4–8 kat daha yüksek oranda DEHB olma olasılığı
bulunmaktadır. Ayrıca erkeklerde aşırı hareketlilik, yıkıcı davranışlarda bulunma ve
dürtüsellik belirtileri gösteren tipin daha fazla iken, kızlarda daha çok dikkatsizlik
belirtileri gösteren tipin daha fazla olduğu bilinmektedir (Ongun, 2010: 15).
9
DEHB’nin nedenleri ile ilgili birçok değişik açıklamalar bulunmaktadır. DEHB’
nin gerçek nedenlerine ilişkin oldukça fazla anlaşmazlık söz konusudur ancak kalıtımsal
geçmişle ilgili olabileceği üzerinde durulmaktadır. Birçok araştırma, DEHB’ nin
çevresel etmenlerden daha çok birbiri ile ilişkili olarak genetik ve nörobiyolojik
etmenlerin neden olduğuna işaret etmektedir. Biyoloji bilimi, bu bozukluk için genetik
yatkınlığın önemli bir rolü olduğunu ortaya koyarken, çevresel etmenler ise bu
bozuklukta koruyucu ya da risk etmenler olarak ortaya çıkmaktadır (Alpan, 2013: 15).
Fakat pek çok psikiyatrik bozuklukta olduğu gibi, biyo‐psiko‐sosyal nedenlerin ortak bir
biçimde yer aldığı düşünülmektedir. DEHB’ nin etiyolojisi karmaşıktır ve hem genetik
hem de çevresel etkenlerle iç içe geçmiştir (Ercan, 2011: 37-38).
a) Genetik Etkenler
DEHB etiyolojisinde genetik etkenlerin rolünü araştırmak için ikiz, evlat edinme
aile çalışmaların hepsi genetik etmenlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Bu
çocukların birinci dereceden akrabalarında da bozukluğun sık olması, tek yumurta
ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre daha fazla eş hastalanma olması ya da DEHB’ li
çocukların kardeşlerinde genel topluma göre iki kat daha fazla DEHB riski olması,
DEHB için olası genetik kanıtlar olarak ileri sürülmektedir (Aktaş, 2011: 7-8).
DEHB’de yüksek derecede kalıtsallığın etkisini kabul etme ile ilgili küçük
tartışmalar sürerken, bulgular, birçok genin küçük etkilerinin olduğu karmaşık genetik
alt yapıyı göstermektedir. Araştırmalar, DEHB ile dopamin taşıyıcı ve reseptörlerini
şifreleyen genler arasında tutarlı bağlantılar göstermektedir ve beyin görüntüleme
çalışmaları sonucunda beyin yapısı ve fonksiyonlarında anormallik tespit edilmiştir
(Alpan, 2013: 16).
b) Çevresel ve Psikososyal Etkenler
Kafa travması gibi frontal korteks hasarına yol açan durumlar, genlerin yol açtığı
belirtilere çok benzer belirtiler ortaya çıkarmaktadır. Özellikle annenin gebelikte nikotin
kullanımı, gebelikte alkol kullanımı, 32 haftadan erken doğum, düşük doğum ağırlığı,
serum kurşun seviyesinde artış, gebelik ve doğum komplikasyonları gibi çevresel
değişkenlerin çocuklukta DEHB gelişimi için risk etkeni olduğu bilinmektedir. Diğer
10
çevresel risk etkenleri aile içi çatışmalar, yoksulluk ve hasta ebeveynlerin varlığıdır
(Tuğlu ve Şahin, 2010: 91-92).
Psikososyal etkilerin DEHB gelişiminde hazırlayıcı ve ortaya çıkışı hızlandırıcı
rol oynadıkları düşünülmektedir. DEHB’li olgularda, parçalanmış aile yapısı, anne baba
arasında ciddi sorunlar, anne ve babada psikiyatrik bozukluk öyküsü ile bireyin ailenin
tek ya da ilk çocuğu olması gibi psikososyal özelliklerin sağlıklı kontrollere göre daha
fazla görüldüğü bildirilmektedir. Yetiştirme yurtlarında kalan çocukların uzun süreli
duygusal yoksunluk sonucu olarak dikkat sürelerinin kısa olduğu ve aşırı hareketli
oldukları gözlenmiştir. Bu çocuklarda evlat edinilme sonucu belirtilerde iyileşmeler
gözlenmiştir (Usta, 2012: 8).
3.1.5. Tedavi Yöntemleri
DEHB’nun tedavisinde psikososyal ve tıbbi girişimleri içeren çok yönlü tedavi
yaklaşımları söz konusudur (Doğangün ve Yavuz, 2001: 27). Farmakoterapi, anne-baba
eğitimi, bireysel görüşme, aile tedavisi, grup tedavisi, bilişsel-davranışçı tedavi sık
kullanılan yöntemlerdir. Farmakoterapi bu tedaviler içerisinde en etkin olanıdır (Bilgeç,
2012: 18).
DEHB tedavisi için onay alan ilaçlar, amfetamin tuzları ve metilfenidattır.
Amfetamin tuzları olan dekstroamfetamin ve metamfetamin etkilerini dopamin
gerialımını engelleyerek ve sinaptozomlardaki dopaminin sinaptik aralığa salınımını
artırarak gösterir. Metilfenidat ise sinapsa dopamin ve noradrenalin geri alımını
engelleyerek sinaptik aralıkta bu nörotransmitterlerin miktarını artırır.
Ülkemizde sadece metilfenidat içeren preparatlar bulunmaktadır. Ülkemizde
kısa süreli formu “Ritalin” ticari ismiyle, uzun etki süreli olan osmotik salınımlı formu
“Concerta” ismiyle piyasada bulunmaktadır. Kullanım dozları, genelde günde 2-3 doz
olarak kullanılan kısa etki süreli olan formu için 0,3-1,5 mg/kg/gün, günde tek doz
olarak kullanılan uzun etki süreli formu içinse 0,4-1,8 mg/kg/gün’dür. Sık görülen yan
etkileri uykusuzluk, iştah azalması, baş ağrısı, kilo kaybı, tansiyon ve nabızda hafif
yükselmedir (Örengül, 2013: 12).
Uyarıcıların (amfetamin, metilfenidat) DEHB olan çocuklarda dikkati, tepki
zamanını, kısa dönemli belleği, sözel ve sözel olmayan bilgilerin öğrenilmesini
11
düzelttiği, okuldaki üretkenlik ve başarıyı artırıcı, dürtüsel davranışları, gürültücülüğü,
uyumsuzluğu, huzur bozucu davranışları azalttığı, anne çocuk ilişkilerini, arkadaşlarının
çocukla ilgili algılarını ve kendilik algısını düzelttiği gösterilmiştir. Uyarıcıların yol
açtığı davranış değişiklikleri, kendine güveni ve çevreyle ilişkiyi olumlu yönde
etkileyerek yararlı sosyal ve duygusal sonuçlar sağlamaktadır.
Uyarıcıların kullanımı gittikçe artmakta; ancak, bu ilaçların aşırı kullanıldığı
yönündeki endişe, bozukluğun sıklığı göz önüne alındığında azalmaktadır (Öztop ve
arkadaşları, 2008: 211).
DEHB tedavisinde birçok alternatif yöntemin yararlı olabileceği de öne
sürülmektedir. Üzerinde en fazla durulanlar; vitamin yüklenmesi, şeker ve alerjen
besinlerin kısıtlanması, EEG biyofeedback uygulanması ve hormon kısıtlanmasıdır
(Soysal ve Özdemir, 2004: 90).
3.1.6. Eşlik Eden Bozukluklar
Son yıllarda; DEHB olan çocukların gidişinde başka ruhsal bozukluklarla
birlikte ortaya çıktığı durumların varlığının önemi tanımlanmıştır. Eşlik eden tanının
bilinmesi, asıl bozukluğa neden olan etmenleri belirlemede ve asıl bozukluk ile ilgili
durumun netleşmesinde terapiste yardımcı olup, tedavi programının seçimini
yönlendirerek, bozukluğun gidişinin belirlenmesinde ve sınıflandırma çalışmalarında
yol gösterici olmaktadır.
DEHB, komorbiditesi yüksek bir psikiyatrik bozukluktur. Çalışmalar, DEHB tanısı
alan 5-17 yasları arasındaki çocuk ve ergenlerin %76’sında en az bir komorbid psikiyatrik
hastalık bulunduğunu ve bu ergenlerin normal kontrol grubuna göre bilişsel, akademik,
kişiler arası ilişkiler ve aile işlevlerinde daha fazla bozulma olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde yapılmış iki izlem çalışmasında ise komorbidite oranı sırasıyla %76 ve % 46
olarak bildirilmiştir (Çubuk, 2012: 43).
Araştırmalar Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğunun %3,5-60, Davranım
Bozukluğunun %2,6-20,6, Öğrenme Bozukluklarının %15,5-40, Tik Bozukluklarının
%5,9-33, Anksiyete Bozukluklarının %7,4-34,3, Duygudurum Bozukluklarının %3,8-4
oranında DEHB’ye eşlik ettiğini göstermektedir (Zorlu, 2012: 29).
12
Duygudurum bozuklukları içinde hem majör depresif bozukluk (MDB) hem de
distimik bozukluk DEHB ile en sık birliktelik gösteren bozukluklardır. Çocuk ve
ergende değersizlik düşüncesi, yorgunluk, ölüm düşüncesi, dikkat ve konsantrasyonda
düşme, beklenti kaybı, psikomotor ajitasyon ya da retardasyon varlığında MDB tanısı
düşünülmektedir. İki aydan uzun, belirtisiz bir dönemin olmadığı, en az 1 yıllık süreç
içerisinde iştah kaybı, enerji azlığı, benlik saygısında düşme, uyku değişikliği,
ümitsizlik gibi yakınmaları devam eden çocuk ve ergenlerde ise distimik bozukluk
tanısı akla gelmektedir. MDB sıklığı DEHB olan çocuk ve gençlerde DEHB
olmayanlara göre 5,5 kat daha fazla bulunmuş olup, sıklığın %12–50 oranında olduğu
gösterilmiştir.
DEHB ile bipolar bozukluk arasındaki ilişki açık olmamakla birlikte DEHB ve
bipolar bozukluk birlikteliği oranı %16’dır. DEHB ile bipolar bozukluk belirtilerindeki
binişiklik tanısal karışıklığa neden olabilmektedir. Dikkatin çelinebilirliği, dürtüsellik,
aşırı hareketlilik ve duygusal değişkenliğin bipolar bozukluk ve DEHB için
karakteristik oluşu, her iki bozukluk arasındaki ilişkinin daha iyi aydınlatılması
gerekliliğine işaret etmektedir.
Klinik
ve
epidemiyolojik
çalışmalarda
DEHB-anksiyete
bozukluğu
birlikteliğinin %25 oranında olduğu gösterilmiştir. Bu eş hastalanımın ortaya çıkışı ile
ilgili etkenler gözden geçirildiğinde birbirinden bağımsız bir genetik geçişin var olduğu;
anksiyete bozukluklarının etiyolojisinde önemi vurgulanan aşırı koruyup kollayıcı
tutum ve/veya reddedici tutumların, DEHB-anksiyete bozukluğu birlikteliğinde de rol
oynayabileceği öne sürülmüştür (Camcıoğlu, 2009: 12).
3. 2. Çocuklarda Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocuğun yaşına uygun olmayacak
şekilde hiperaktivite, dürtüsellik (düşünmeden hareket etme) ve dikkatsizlik göstermesi
durumudur. Bu nedenle de DEHB duygusal değil fiziksel bir problemdir. Yanlış çocuk
yetiştirme tutumları, Karmaşık ev ortamı, boşanma, okul stresi gibi dış faktörler
DEHB’e neden olmaz fakat belirtilerini gün yüzüne çıkartır.
DEHB’in okul çocuklarının % 3-5’inde görüldüğü tahmin edilmektedir. Bazı
kaynaklarda % 4-8’inde görüldüğü; bazılarında ise görülme oranının % 10-18’e kadar
13
çıktığı iddia edilmektedir. Bir başka açıklamayla her sınıfta ortalama en az bir DEHB
olan çocuğun bulunduğunu söylemek mümkündür. DEHB olan çocukların yaklaşık
% 65-70’inin belirtileri ergenlikte % 60’ının ise yetişkinlik döneminde devam ettiği
düşünülmektedir (Seven, 2011: 124). Toplumlarda yapılan çalışmalar bozukluğun
erkeklerde, kız ve kadınlardan 2,5 kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır (Semerci,
2009: 236)
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu temel üç belirtiden oluşan bir sorundur.
a- Dikkat Azlığı: Ailelerin ve öğretmenlerin en çok yakındığı budur. Genellikle
“sesleniyorum, sanki beni duymuyor”, “hiç dinlemiyor”, “bedeni burada, kendi kim
bilir nerede”, “ödev yapmak çok zor, hemen sıkılıyor”, “hiçbir işi tamamlamıyor” gibi
cümlelerle belirttikleri dikkat eksikliğidir.
DEHB olan çocukların, dikkat süreleri diğer çocuklardan kısadır. Bu özellik
okul öncesi dönemden itibaren fark edilir. Aynı Oyuncakla oyun sürdürememe, hemen
bıkıp diğerini isteme, faaliyetlerden kısa sürede sıkılma aile ve öğretmenlerin
gözlemlerindendir (Semerci, 2009: 234).
b- Hiperaktivite: Çocuklar genel olarak canlı, hareketli ve hayat doludurlar.
Devamlı bir şeyler yaparlar veya yapmak isterler. Yorulmak nedir bilmezler. Yani
çocuğun hareketli olması aslında normaldir, sağlıklı geliştiğinin işaretidir. Ancak bazı
çocuklar farklıdırlar. Özellikle okul çağında diğerlerinden ayrılırlar. Aşırı hareketli ve
kıpır kıpırdırlar. Yerinde duramazlar. Tezcanlı, savruk ve düzensizdirler. Yazıları bozuk
ve yanlışlarla doludur. Durmadan çevresindeki Çocuklarla konuşurlar. Sıradan kalkıp
dolaşırlar. Uzun bir süre bir işle uğraşmazlar. Başkalarının dikkatini çekmeyen bir ses,
bir görüntü onların ilgisini anında çeker. Çevreyi tedirgin ederler. Zekaları yaşlarına
uygun olan bu çocuklar, dikkat dağınıklığından başarısız olurlar (Saygılı, 2005: 169171).
c- Tepkisellik: Davranışları kontrol edememek, sorunlara yol açar. Sırasını
bekleyememek, söz verilmeden konuşmak, başkalarının sözlerini kesmek tepkiselliğin
en sık rastlanan sonuçlarındandır. Tepkiselliğin nedeniyle sorun yaşamalarına, zarar
görmelerine ya da ceza almalarına karşın aynı şeyleri tekrar yaparlar. Çevrenin bu
çocukların tepkiselliklerini dile getirişi en sık “freni olmayan araba gibi” cümlesidir.
14
Çünkü DEHB’nda, davranışları kontrol eden, düşünmeyi, yargılamayı ve sonra eyleme
geçmeyi sağlayan işlevlerde bozukluk vardır.
Bu nedenle sonunu düşünmeden yapılan davranışlar, ailelerin ve öğretmenlerin
deyimi ile “gözü karalık” DEHB’nda sık görülür.
Bu belirtiler, davranış bozukluklarına, evde ve okulda uyum güçlüklerine,
öğrenme bozukluklarına yol açabilir. Sonuç olarak da okul ve yaşamının her alanında
kişinin başarısı düşebilir (Semerci, 2009: 235-236).
DEHB, çocuğun akademik başarısını ve sosyal ilişkilerini zayıflatabilmektedir.
Bu bozukluğa sahip çocukların büyük bir çoğunluğunun ortalama veya ortalamanın
üstünde zekaya sahip oldukları düşünülmektedir. Ancak çoğunlukla bu zeka
maskelenmekte ve öğrenme güçlüğü ile de akademik performans düşmektedir. İnce
motor hareketlerde başarısızlık, dikkat eksikliği, kontrolsüzlük, gibi nitelikler bu
bozukluğa sahip çocukların okulda başarısız olmalarının önemli nedenlerindendir. Diğer
tarafları sosyal ilişkilerde çeşitli sorunların yaşanması muhtemeldir. Aşırı hareketlilikten
dolayı bu tür çocukların “yaramaz çocuk” olarak nitelendirilmeleri önemli bir risktir.
Yine bu çocuklar sosyal beceri konusunda zayıftırlar. Araştırmalar DEHB olan
çocukların en az % 60’ının diğerleriyle etkileşimde problem yaşadıklarını göstermiştir.
Sosyal becerilerindeki zayıflık daha çok diğerleri tarafından reddedilmeyle kendini
göstermektedir. Yaptıklarından dolayı diğerleri tarafından sürekli negatif tepki alma
durumu ise çocukların öz saygısını azaltıcı bir etkendir.
DEHB’in en yaygın nedeni genetik eğilimidir. Bir nesilden diğer nesle geçme
oranı % 75-91 olduğu tespit edilmiştir. Bu oran genetik faktörlerin çevresel faktörlerden
daha belirleyici olduğunu göstermektedir. Ancak bebeğin prematüre oluşu, demir
eksikliği anemisi, ailenin düşük sosyo-ekonomik durumu gibi problemler dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu şiddetlendiren çevresel faktörler olarak
görülmektedir (Seven, 2011: 124-126).
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavisi çocuk psikiyatrisi, aile ve
okulla birlikte yürütülmesi gereken bir sorundur (Semerci, 2009: 238).
Seçilmesi gereken ve etkili olan tedavi, ilaç tedavisidir. İlaç tedavisi doktor
tarafından, uygun ilaç seçilerek ve kontrol edilerek verilmelidir. İlaç yaşam boyu
15
kullanılmaz. Ancak tedavi süresince tatiller de dahil olmak üzere kullanımın sürekliliği
gerekir.
İlaçlar ve dikkat artırıcı çalışmaların yanı sıra, çocuğu destekleyici terapi
gerekir. İlaç kullanmanın amacı çocuğun dikkatini ve algılamasını artırarak, sınıf
içindeki davranışlarda ve akademik başarısında düzelme sağlamaktır. Psikoterapi,
çocuğun güçlüklerle başa çıkmasına ve öğrenmeye istekli olmasına destek olur. Ayrıca
ilaç tedavisi, boş zaman etkinliklerine uyum, insanlar arası ilişkide düzelme konusunda
da olumlu etkilere sahiptir. İlaç tedavisine doktor tarafından karar verilir ve doz
ayarlaması çocuğa göre yapılır. İlaçların bilinen yan etkileri bazı çocuklarda tikler
oluşması, iştah azalması ve veriliş saatine bağlı uykusuzluktur. İlaç kesilince tüm bunlar
kesilecektir. Bu ilaçlar çocukluk döneminde kullanılan, antibiyotik, ateş düşürücü gibi
ilaçların birçoğundan daha güvenlidir (Semerci, 2009: 237-242).
DEHB tanılı çocuğa, ailesine ve okuluna yönelik geçerliliği bilinen tedavilerin
uygulama alanlarını şöyle özetlersek:
a- Okul ve öğrenme ortamları: Okulda ve sınıf içinde öğrenme ortamının
çocuğun ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi, öğretmen ve diğer görevlilerin bilgi ve
becerisinin artırılması, çocuğun öğrenmeyle ilgili özel güçlüklerine yönelik eğitsel
programlar düzenlenmesi.
b- Aile ve toplumsal hayat: Ev içinde kurallara uyum, anne baba ve kardeşle
açık iletişim kurmaya yönelik olumlu disiplin yöntemlerinin anne baba tarafından
uygulanmasına yönelik bireysel ve aile terapileri.
c- Çocukla bizzat: Çocuğun dikkat/ konsantrasyon /kendini kontrol becerilerinin
artırılmasına yönelik ilaç tedavileri, çocuğun öğrenme ve organizasyon becerilerinin
artırılmasına
yönelik
pedagojik
terapiler,
çocuğun
kendisiyle
ilgili
olumsuz
düşüncelerinin azaltılmasına ve özgüveninin artırılmasına yönelik psikoterapiler; spor,
sanat ve kendini geliştirici etkinlikler (Yazgan, 2010: 47).
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavi ile düzelir. Tedavi edilmezse
erişkin dönemde bulgular devam eder. Ayrıca ek sosyal sorunlar çıkar. Bu nedenle
erken yaşta tanı konularak, tedavi edilmesi çok önemlidir (Semerci, 2009: 243).
16
3. 3. Ergenlerde Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu daha çok çocukluk çağı problemi
gibi görülmesine karşın son zamanlarda gençlerde ve erişkinlerde de yaygın olarak
bulunduğu bilimsel araştırmalar ile ortaya konmuştur. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğu erken dönemde belirti vermesi ve tedavi edilmesine rağmen değişik nedenler
ile gençlik ve erişkinlik dönemine kadar belirtilerin taşınması söz konusu olabilir.
Özellikle ergenlik dönemine geçiş ile beraber hareketlilik belirtilerinin oldukça azaldığı
ve dikkat eksikliği belirtilerinin ise büyük oranda devam ettiği görülür.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan gençlerde eşlik eden psikiyatrik
problemler (madde bağımlılığı, depresyon, davranış bozukluğu, anksiyete bozuklukları)
olabilir. Gençlerde kaygı ve depresyon gibi rahatsızlıklar aşırı hareketliliğe neden
olabilir. Bu durumda bir uzman aracılığı ile durumun netleştirilmesi gerekir. Aynı
zamanda davranım bozukluğu ve karşı gelme bozukluğu da bu gençlerde sık görülür.
Hiperaktivite ve dikkat eksikliği gencin günlük işlevselliğinin bozulmasına, ders
başarısızlıkları yaşamasına, zekasını derslere yansıtamamasına, madde kullanmalarına
neden olabilir. Bu nedenle tedavi yapılması önerilir (Abalı, 2012: 170-171).
4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Çalışma bulgularına dayalı olarak çıkarılan sonuç ve öneriler aşağıda verilmiştir.
4. 1. Sonuçlar
Çalışma bulgularına dayanarak araştırma ile ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır:
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun toplumda önemli bir sorun
olduğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tanımı, nedenleri, görülme
sıklığı, tedavi yöntemleri ve rahatsızlığa eşlik eden konular üzerinde durulmuştur.
Raporun asıl konusu olan çocukluk ve ergenlik döneminde dikkat eksikliği ve
hiperaktivite bozukluğu
üzerinde durulmuştur. Özellikle dikkat eksikliği
ve
hiperaktivite bozukluğunun çocuklukta ve ergenlikte ortaya çıkma ihtimali çok fazladır.
Bu nedenle çocukluk ve ergenlik döneminde önlemlerin alınması ve uygun tedavi
yöntemlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu konuda aileye, öğretmenlere, okul
psikolojik danışmanlarına, psikologlara ve psikiyatristlere çok fazla görev düşmektedir.
17
4. 2. Öneriler
1. Çocukları DEHB olan ailelerin önce bir hekime başvurması gerekir (Seven,
2011: 126).
2. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan bir çocukla yaşamanın
zorlukları vardır. Bu zorluklarla baş etmenin ilk adımı çocuğunuzun durumunu kabul
etmektir (Semerci, 2009: 238).
3. Çocuğun enerjisini boşaltabileceği ve doyum sağlayabileceği bazı uğraşlar
edinmesine imkan tanınmalıdır.
4. Çocuğun aşırı hareketliliğini ortadan kaldırmaya çalışmak, aşağılamak,
eleştirmek, diğer çocukları ona örnek göstermek doğru değildir (Saygılı, 2005: 179).
5. Yemek yeme, ders çalışma, ödev yapma saatleri düzenli olmalıdır. Açık, net
ve kararlı kurallar konulmalı ve bunların uygulanması istenmelidir. Fiziksel olmayan
cezalarla kurallara uyulmadığı durumlarda disiplini sağlamak gerekir (Semerci, 2009:
238).
KAYNAKÇA
Abalı, Osman. (2012). Ergenlik Dönemi ve Ruhsal Yaklaşım. İstanbul: ADEA Yayınevi
Aktaş, Egemen. (2011). Çocuklardaki dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve özgül
öğrenme güçlüğünün, anne babaların duygusal istismar farkındalığı, istismar
potansiyeli ve çocukların kabul/red algısı ile ilişkisi. (Tıpta Uzmanlık Tezi).
Ankara: Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı.
Alpan, Fulya. (2013). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocukların anneleri
ile normal gelişimi olan çocukların annelerinin depresyon ve stresle başa çıkma
becerilerinin karşılaştırılması. (Yüksek Lisans Tezi). Antalya: Akdeniz
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı,
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı.
Bilgeç, Sıdıka Bataş. (2012). 6-12 yaş arası dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu
olan çocukların annelerinin baş etme tutumları, depresyon, anksiyete düzeyleri ve
erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu açısından incelenmesi. (Tıpta
Uzmanlık Tezi). İstanbul: Sağlık Bakanlığı Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman
Ruh Sağlığı ve Sinir Has. Eğt. ve Arş. Hastanesi, Psikiyatri Anabilim Dalı.
18
Camcıoğlu, Tuğba. (2009). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı konmuş
çocukların ebeveynlerinde Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu sıklığı. (Tıpta
Uzmanlık Tezi). Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Ruh Sağlığı
ve Hastalıkları Anabilim Dalı.
Çubuk, Fatoş Zeynep. (2012). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı almış ve
almamış çocukların bilişsel işlem performanslarının karşılaştırılması. (Yüksek
Lisans Tezi). İstanbul: Maltepe Üniversitesi, Psikoloji Anabilim Dalı, Gelişim
Psikolojisi Programı.
Doğangün, Burak ve Yavuz, Mesut. (2011). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu.
Türk Pediatri Arşivi Dergisi, 46(11).
Ercan, Elif. (2011). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı almış ilköğretim
öğrencilerinde saldırganlığın ailesel ve bilişsel faktörlerle modellenmesi.
(Doktora Tezi). İzmir: Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Rehberlik ve
Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı.
Erdinçler, Gülhan. (2012). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocukların
ebeveynlerinde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, diğer ruhsal tanıların
sıklığı ve bu tanıların farklı işlevsellik alanlarına etkileri. (Uzmanlık Tezi).
Edirne: Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim
Dalı.
Kiriş, Nurcihan ve Karakaş, Sirel. (2004). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun
zekâ testlerinden ve ilgili diğer nöropsikolojik araçlardan yordanabilirliği. Klinik
Psikiyatri Dergisi, 7(3).
Ongun, Beste. (2010). Alkol ve madde bağımlılarında dikkat eksikliği hiperaktivite
bozukluğu belirtileri. (Yüksek Lisans Tezi). İzmir: Ege Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü.
Örengül, Abdurrahman Cahid. (2013). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısıyla
izlenmekte olan çocuklarda akran örselemesi/ zorbalık. (Tıpta Uzmanlık Tezi).
İstanbul: Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalı.
Öztop, Didem B., Deniz, Elif ve Mıstık, Selçuk. (2009). Dikkat eksikliği hiperaktivite
bozukluğu. Türkiye Aile Hekimliği Dergisi, 12(4).
Saygılı, Sefa. (2005). Çocuklarda Davranış Bozuklukları. İstanbul: Elit Yayınları.
Semerci, Z. Bengi. (2009). Birlikte Büyütelim Çocuk Ruh Sağlığı. İstanbul: Alfa
Yayınları.
Seven, Serdal. (2011). Çocuk ruh sağlığı. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Soysal, A. Şebnem ve Özdemir, Bengü. (2004). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
Bozukluğuna Genel Bir Bakış. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 13(3).
19
Tuğlu, Cengiz ve Şahin, Özlem Öztürk. (2010). Erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite
bozukluğu: nörobiyoloji, tanı sorunları ve klinik özellikler. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 2(1).
Usta Esenkaya, Dr. Zeynep. (2012). Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuk
ve gençlerde sigara alkol ve madde kullanımını yordayan etmenlerin
değerlendirilmesi. (Tıpta Uzmanlık Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi, Tıp
Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.
Yazgan, Yankı. (2001). Okul Yıllarında DEHB. İstanbul: Evrim Yayınevi.
Zorlu, Adil. (2012). Denizli kent merkezinde ilköğretim çağındaki çocuklarda Dikkat
eksikliği hiperaktivite bozukluğunun prevalansı. (Uzmanlık Tezi). Denizli:
Pamukkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı.
Download