yüksek lisans tezi - Gazi Üniversitesi Açık Arşiv

advertisement
SEVİM UYGUN
KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI
CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NİN
YARGI YETKİSİ
SEVİM UYGUN
OCAK 2016
KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI
CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI
OCAK 2016
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NİN YARGI YETKİSİ
SEVİM UYGUN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI
CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
OCAK 2016
iv
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESĠ'NĠN YARGI YETKĠSĠ
(Yüksek Lisans Tezi)
Sevim UYGUN
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
Ocak 2016
ÖZET
Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü 17 Temmuz 1998‟de 160 ülke temsilcisinin
katılımıyla yapılan Roma Konferansında kabul edilmiĢ ve 1 Temmuz 2002‟de
yürürlüğe girmiĢtir. Uluslararası Ceza Mahkemesi sadece gerçek kiĢiler üzerinde
yargı yetkisine sahip olup uluslararası toplumu ilgilendiren en ağır suçları yani
soykırım suçu, insanlığa karĢı suçlar, savaĢ suçları ve saldırı suçu olmak üzere
dört tip suç üzerinde yargılama yetkisine sahiptir. Mahkeme yargı yetkisini Roma
Statüsü‟ne taraf devletlerin ülkesinde ve Statü‟ye taraf olmamakla birlikte somut bir
olay için mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğini beyan eden, suçun iĢlendiği
devletin veya suç iĢlediği isnat edilen kiĢinin uyruğunda bulunduğu devletin
herhangi bir ülkesinde uygulayabilmektedir. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi
tarafından mahkeme önüne getirilecek durumlarda dünyanın her yerinde iĢlenen
suçlar mahkemenin yargı yetkisine girecektir. Mahkeme Statüsü 1 Temmuz
2002‟de yürürlüğe girmiĢ olduğundan bu tarihten önce iĢlenen suçlarla ilgili
yargılama yapılmayacaktır.
Bilim Kodu
Anahtar
Kelimeler
: 501.2.015
: Uluslararası Ceza Mahkemesi, Roma Statüsü, Jurisdiction
Ratione
Personae,
Jurisdiction
Ratione
Materiae,
Jurisdiction Ratione Loci, Jurisdiction Ratione Temporis
Sayfa Adedi
Tez DanıĢmanı
: 119
: Prof. Dr. Ġlhan ÜZÜLMEZ
v
THE JURISDICTION OF THE INTERNATIONAL CRIMINAL COURT
(M.Sc. Thesis)
Sevim UYGUN
GAZĠ UNIVERSITY
GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES
January 2016
ABSTRACT
The statute of the International Criminal Court has been signed in Rome
Conference in 17th of July 1998 and entered into force in 1st of July 2002.
International Criminal Court has jurisdiction only on real persons with regard to the
severest crimes with which the international community is deeply concerned. The
crimes which are within the jurisdiction of the Court are genocide, crimes against
humanity, war crimes and aggression. The Court can exercise its jurisdiction in the
territories of the signatory states. The Court can also exercise its jurisdiction in the
territories of the non-signatory states, where the crime has been committed or of
which the accused person carries the citizenship, if those states consent to the
jurisdiction of the Court in a specific case. The Court shall also have jurisdiction for
the cases brought before it by the Security Council, no matter where the crimes
are committed. The Court cannot adjudicate the crimes committed before 1st of
July.
Bilim Kodu
Anahtar
Kelimeler
: 501.2.015
: The Ġnternational Criminal Court, Rome Statute, Jurisdiction
Ratione
Personae,
Jurisdiction
Ratione
Materiae,
Jurisdiction Ratione Loci, Jurisdiction Ratione Temporis
Sayfa Adedi
Tez DanıĢmanı
: 119
: Prof. Dr. Ġlhan ÜZÜLMEZ
vi
TEŞEKKÜR
KardeĢi olmaktan her zaman mutluluk duyduğum, hayatıma yön veren, yol
gösterici abim Cahit UYGUN‟a, tez çalıĢmam sırasında bana olan desteğini
esirgemeyen ve her zaman yanımda olarak ilerlememi sağlayan aileme,
yardımlarını esirgemeyen KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığına, KKTC Sahil
Güvenlik Komutanlığına, hocalarıma, mesai arkadaĢlarıma ve meslektaĢlarıma
teĢekkürü bir borç bilirim.
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ...................................................................................................................... iv
ABSTRACT ............................................................................................................. v
TEġEKKÜR ............................................................................................................ vi
ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................ vii
KISALTMALAR ....................................................................................................... xi
1. GĠRĠġ ................................................................................................................1
2. ULUSLARARASI CEZA YARGILAMASININ TARĠHSEL GELĠġĠMĠ ..3
2.1. 20. Yüz Yıl Öncesi Dönem ............................................................................3
2.1.1. Peter Von Hagenbach‟ın Yargılanması ...................................................3
2.1.2. Gustave Moynier‟in Uluslararası Ceza Mahkemesi Teklifi ......................5
2.1.3. Lahey BarıĢ Konferansları.......................................................................6
2.2.1. I. Dünya SavaĢı .......................................................................................8
2.2.2. II. Dünya SavaĢı ....................................................................................10
2.3. Uluslararası Ceza Yargılamasında Ad Hoc Mahkemeler ............................12
2.3.1. II. Dünya SavaĢı Sonrası Galip Devletlerce Kurulan Ad Hoc
Mahkemeler ..........................................................................................12
2.3.1.1. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi .............................13
2.3.1.2. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi .................16
2.3.2. BirleĢmiĢ Millletler Tarafından Kurulan Yugoslavya ve Ruanda
Uluslararası Ceza Mahkemeleri ............................................................19
2.3.2.1. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (EYUCM) ............20
2.3.2.2. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (RUCM) ............................23
3. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESĠNĠN KURLUġU VE YAPISI ..27
3.1. KuruluĢu ......................................................................................................27
3.1.1.Roma Diplomatik Konferansı .................................................................27
viii
Sayfa
3.1.1.1. Hazırlık ÇalıĢmaları ........................................................................27
3.1.1.2. Müzakere Süreci .............................................................................28
3.1.2. Roma Statüsünün Kabul Edilmesi ve Uluslararası Ceza
Mahkemesinin Kurulması .....................................................................31
3.2. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Temel Özellikleri ....................................33
3.3.Uluslararası Ceza Mahkemesinin Yapısı ......................................................35
3.4. Tamamlayıcılık Ġlkesi ...................................................................................37
3.5. Uluslararası Ceza Mahkemesine BaĢvurunun ġartları ................................38
3.5.1. Statüye Taraf Devletlerin Yetkisi ...........................................................38
3.5.2. Statüye Taraf Olmayan Devletlerin Yetkisi ............................................39
3.5.3. BM Güvenlik Konseyinin Yetkisi ............................................................39
3.5.4. Mahkeme Savcısının Yetkisi .................................................................39
3.6. Davanın Kabulüne Engel Durumlar .............................................................40
4. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESĠNĠN YARGI YETKĠSĠ .............41
4.1. Mahkemenin KiĢi Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Personae) ...................................................................................................42
4.1.1. KiĢisel Ceza Sorumluğu ........................................................................42
4.1.2. Komutanların ve Diğer Üstlerin Ceza Sorumluluğu ...............................43
4.1.3. Devlet Temsilcilerinin, Resmi Statüdekilerin veya Dokunulmazlıkları
Olanların Eylemleri ...............................................................................44
4.1.4. Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Haller ...................................................44
4.1.4.1 Somut Olayda Yanılma ....................................................................45
4.1.4.2 MeĢru Müdafaa ................................................................................45
4.1.4.3 Zaruret Hali ......................................................................................46
4.1.4.4 Statüde Yer Alan Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Diğer Haller ........47
4.2. Mahkemenin Madde Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Materiae) .....................................................................................................48
4.2.1. Soykırım Suçu .......................................................................................48
ix
Sayfa
4.2.1.1. Genel Olarak...................................................................................48
4.2.1.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................51
4.2.1.3. Korunan Hukuki Yarar ....................................................................52
4.2.1.4. Soykırım Suçunun Unsurları ...........................................................52
4.2.1.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) ........................................................53
4.2.1.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) .......................................................54
4.2.1.5. Soykırım Suçunun Faili ...................................................................57
4.2.1.6. Soykırım Suçunun Mağduru ...........................................................58
4.2.1.7. Ermeni Ġddialarının Soykırım Suçu Kapsamında
Değerlendirilmesi ...........................................................................59
4.2.2. Ġnsanlığa KarĢı Suç ...............................................................................64
4.2.2.1. Genel Olarak...................................................................................64
4.2.2.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................65
4.2.2.3. Korunan Hukuki Yarar ....................................................................66
4.2.2.4. Ġnsanlığa KarĢı Suçların Unsurları ..................................................66
4.2.2.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) ........................................................66
4.2.2.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) .......................................................66
4.2.2.5. Ġnsanlığa KarĢı Suçun Faili .............................................................70
4.2.2.5. Ġnsanlığa KarĢı Suçun Mağduru......................................................70
4.2.3. SavaĢ Suçları ........................................................................................71
4.2.3.1. Genel Olarak...................................................................................71
4.2.3.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................73
4.2.3.3. Korunan Hukuki Yarar ....................................................................74
4.2.3.4. SavaĢ Suçlarının Unsurları .............................................................75
4.2.3.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) ........................................................75
4.2.3.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) .......................................................75
4.2.3.5. SavaĢ Suçlarının Faili .....................................................................80
x
Sayfa
4.2.3.6. SavaĢ Suçlarının Mağduru .............................................................81
4.2.4. Saldırı Suçu ..........................................................................................81
4.2.4.1. Genel Olarak...................................................................................81
4.2.4.1.1. Kuvvet Kullanma Yasağının Ġstisnaları .....................................88
4.2.4.1.2. MeĢru Müdafaa Hakkı ..............................................................88
4.2.4.1.3. BirleĢmiĢ Milletler Kararı ile Kuvvet Kullanma ..........................89
4.2.4.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................90
4.2.4.3. Genel Olarak Kampala Düzenlemeleri ............................................90
4.2.4.3.1. Düzenlemelerin Kabulü ve Yürürlüğe Girmesi ..........................90
4.2.4.3.2. Kampala Konferansı‟nda Saldırı Suçuna ĠliĢkin Olarak Kabul
Edilen Düzenlemeler ................................................................91
4.2.4.4. 1974 Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟nın Saldırı Suçu Kapsamında
Değerlendirilmesi ...........................................................................92
4.3. Mahkemenin Yer Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Loci) ............................................................................................................95
4.4. Mahkemenin Zaman Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction
Ratione Temporis) ......................................................................................97
4.5. Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması ..................................98
4.5.1. Soykırım Suçu .......................................................................................99
4.5.2. Ġnsanlığa KarĢı Suçlar .........................................................................101
4.5.3. SavaĢ Suçları ......................................................................................103
4.6. Kıbrıs Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması .....................105
5. SONUÇ.........................................................................................................109
KAYNAKLAR .......................................................................................................111
ÖZGEÇMĠġ..........................................................................................................119
xi
KISALTMALAR
Bu çalıĢmada kullanılmıĢ kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur.
Kısaltmalar
Açıklamalar
AAD
Adalet Akademisi Dergisi
ABD
Amerika BirleĢik Devletleri
AsCK
Askeri Ceza Kanunu
AÜHF
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
AÜSBF
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Bkz.
Bakınız
BM
BirleĢmiĢ Milletler
BMGK
BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi
EYUCM
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi
İÜHFM
Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası
NUAM
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi
Rom St
Roma Statüsü
RUCM
Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi
SSCB
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
TBB
Türkiye Barolar Birliği
TCK
Türk Ceza Kanunu
TODAİE
Türkiye ve Orta Doğu Amme Ġdaresi Enstitüsü
TUAM
Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi
1
1. GİRİŞ
Tarih boyunca devletler kendi kaynak ve insan gücünü geliĢtirmek için diğer
devletlerin nüfuz ve egemenlik alanlarından pay almak istemiĢ ve bu amacı
gerçekleĢtirmek için de büyük acıların kaynağı olan savaĢların yaĢanmasına
neden olmuĢlardır. Ayrıca hemen her devirde, güçlü devletlerin amaçlarını
gerçekleĢtirme doğrultusunda sergiledikleri keyfi davranıĢlar ve dünyaya verdikleri
zararlar diğer devletler tarafından engellenmeye çalıĢılmıĢ, engellenemeyen
durumlarda ise, bu zarar verici davranıĢların cezalandırılmasına yönelik çeĢitli
giriĢimlerde bulunulmuĢtur. ĠĢte uluslararası nitelikli bir ceza mahkemesi fikri bu
giriĢimler sonucunda doğmuĢtur1.
DüĢüncesi çok eskilere dayanan uluslararası ceza mahkemelerinin bilinen
ilk örneği, 15. yüzyılda Peter Von Hagenbach‟ı yargılamak için kurulan Roma
Ġmparatorluğu Mahkemesi‟dir. BaĢarısızlıkla sonuçlanan bu giriĢimden sonra pek
çok kez bir uluslararası ceza mahkemesi kurma düĢüncesi gündeme gelmiĢ ancak
herhangi bir geliĢme sağlanamamıĢtır. Fakat bu çalıĢmalar neticesinde savaĢ
hukuku konusundaki yazılı kurallar, 1907 tarihli Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey
SözleĢmesi‟nin imzalanması ile ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Uluslararası ceza
mahkemesi kurma yönünde gerçekleĢen en önemli geliĢme ise ikinci dünya
savaĢının sonunda mümkün olmuĢtur. Ġkinci dünya savaĢı sonunda kurulan
Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemeleri bir takım eleĢtirilerle
karĢı karĢıya kalsa da uluslararası nitelikte bir ceza mahkemesi oluĢturulması
fikrinin dönüm noktalarını teĢkil etmiĢtir2.
Bu giriĢimin ardından soğuk savaĢ sonuna kadar uluslararası nitelikli bir
ceza mahkemesi kurmaya yönelik önemli bir geliĢme yaĢanmamıĢtır. Soğuk savaĢ
sonrasında ise devletler arasında oluĢan güven ortamı neticesinde kurulan Eski
Yugoslavya ve Ruanda uluslararası ceza mahkemeleri uluslararası ceza yargısı
fikrinin hayata geçirilmesini hızlandırmıĢ, ancak daimi nitelikli bir uluslararası ceza
mahkemesi 2000‟li yılara kadar kurulamamıĢtır.
1
Töngür, A. R. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama Hukuku, İstanbul: Kazancı
Hukuk Yayımevi, 1.
2
Ateş Ekşi, C. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesinin İnsanlığa Karşı Suçlar Üzerindeki Yargı Yetkisi.
Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2.
2
Daimi nitelikli uluslararası ceza mahkemesi kurma yönündeki en önemli
geliĢme 17 Temmuz 1998 tarihinde birçok uluslararası toplum üyesi devletin
katılımıyla
Roma‟da
gerçekleĢtirilen
konferansta
yaĢanmıĢtır.
Konferans
sonucunda bireylerin uluslararası cezai sorumluluğuna iliĢkin Roma Statüsü birçok
devlet tarafından kabul edilmiĢ ve Uluslararası Ceza Mahkemesi 1 Temmuz 2002
tarihinde Hollanda‟nın Lahey Ģehrinde faaliyete geçmiĢtir3.
ÇalıĢmamızın ana eksenini Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargı yetkisi
oluĢturacaktır. Bu bağlamda çalıĢmamızın ilk bölümünde mahkemenin kuruluĢuna
etki eden uluslararası ceza yargılamaları, ikinci bölümünde mahkemenin kuruluĢu
ve yapısı son bölümde ise Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargı yetkisi her bir
suç ele alınarak incelenecektir.
3
Şen, E. (2009). Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 32.
3
2. ULUSLARARASI CEZA YARGILAMASININ TARİHSEL GELİŞİMİ
2.1. 20. Yüz Yıl Öncesi Dönem
Sürekli nitelikli bir uluslararası ceza mahkemesi kurma düĢüncesinin
oldukça eskilere dayandığı bilinmektedir. Bununla birlikte uluslararası suçların
kovuĢturulması ve yargılanmasında geniĢ yetkilere –zaman, konu ve yer
bakımından- sahip uluslararası bir ceza mahkemesi ancak 21. yüzyılın baĢında
kurulabilmiĢtir4.
Yaygın bir görüĢe göre savaĢ suçlularının uluslararası düzeye yargılama
düĢüncesi ilk olarak 15. yüzyılda dile getirilmiĢtir. Bu bağlamda ilk uluslararası
ceza yargılamasına sıkça verilen örnek Peter Von Hagenbach‟ın Almanya‟nın
Breisach Ģehrinin iĢgali sırasında, gerçekleĢtirilen zulüm nedeniyle 1474 yılında
yargılanmasıdır5.
Uluslararası hukukun oluĢturduğu suçların faillerini yargılamak üzere sürekli
nitelikli bir uluslararası yargı organı kurulması fikri ise, 19. yüzyılın ikinci yarısında
Ġsveçli hukukçu Gustave Moynier tarafından ortaya atılmıĢtır6.
2.1.1. Peter Von Hagenbach’ın Yargılanması
Tarihte ilk savaĢ suçu yargılamasının Peter Von Hagenbach‟ın 1474 yılında
Breisach
Ģehrinde
gerçekleĢtirdiği
zulümler
için
yapıldığı
söylenmektedir.
Hagenbach farklı bölgelerdeki Ģehir devletlerinden gelen 28 yargıç tarafından
1469-1474 tarihileri arasında Alsas topraklarında gerçekleĢen cinayet, tecavüz ve
diğer kötülüklerden yargılanmıĢtır7.
4
Çakmak, C. (2008). Evolution of the Idea of a Permanent İnternational Criminal Court Prior to World War
I.Uluslararası Hukuk ve Politika, C.4. (No:13) (135-149), 136.
5
Schabas, W. A. (2004). An Introduction to the International Criminal Court, 2nd Edition, United Kingdom:
Cambridge University Press, 7.
6
Karakehya, H. (2008). Uluslararası Ceza Mahkemesi Ve Uygulanabilir Hukuk. AÜHF Dergisi, C.57. (S.2)
(133-163), 136.
7
Gordon, G. S., The Trial Of Peter Von Hagenbach: Reconciling History, Historiography, And İnternational
Criminal Law, http://ssrn.com/abstract=2006370 adresinden 16 Kasım 2013’de alınmıştır., 1.
4
Yargılamaya neden olan hususların özetle Ģu Ģekilde olduğu bilinmektedir.
1469 yılında ekonomik sıkıntılar nedeniyle Avusturya ArĢidükü, Alsas toprakları
olarak da bilinen Almanya‟nın Yukarı Ren Bölgesi‟ndeki topraklarını Burgundy
Dükü Charles The Bold‟a bırakmak zorunda kalmıĢtır. Dük tarafından Breisach
kentinin valisi yapılan Von Hagenbach, hakkındaki cinayet, tecavüz ve kundakçılık
suçlamaları nedeniyle yargılanmıĢtır. Von Hagenbach, Ģehrin yöneticiliğini
üstlenince, Dük‟ün ondan beklentisi bu Ģehrin vatandaĢlarının itaatini sağlaması
olmuĢtur. Bunun üzerine Von Hagenbach bir terör dalgası estirmiĢ, eylemleri
yalnızca Breisach kentinin değil, komĢu bölgelerin ve hatta bölgeden sıklıkla
geçen Ġsviçreli tüccarların bile ciddi rahatsızlık duymalarına neden olmuĢtur. Bu
sert tedbirler, sonuç olarak Avusturya, Fransa gibi devletlerle Yukarı Ren Bölgesi
Ģövalyelerinin bir ittifak kurmalarına neden olmuĢ, Von Hagenbach ele geçirilerek
Avusturya ArĢidükü tarafından kurulan bir mahkemede8 Roma Ġmparatorluğu‟nun
müttefiki Avusturya, Hollanda, Ġsviçre, Lüxemburg, Çek Cumhuriyeti, Bohemya ve
Milan devletlerinden gelen 28 yargıç tarafından yargılanmıĢtır 9.
Hagenbach savunmasında kendisine verilen emirleri yerine getirmekten
baĢka bir Ģey yapmadığını yani üstün emrine itaat ettiğini söylemiĢ10, ayrıca
mahkemeyi ve yargıçları tanımadığını ifade etmiĢti11. Bu taktik daha sonra Dusco
Tadic ve Slobodan Miloseviç davasında savunma tarafından da kullanılmıĢtır12.
Mahkeme, bu savunmayı kabul etmedi. Mahkemenin kararının gerekçesine göre,
sanığa bu tür emirlerin verildiği kabul edilecek olsa bile, onun bunları yerine
getirme yükümlülüğü olmadığı, aksine, emirlerin niteliği göz önüne alındığında,
Von
Hagenbach‟ın
bunları
yerine
getirmeme
yönünde
bir
yükümlülüğü
bulunmaktaydı13. Mahkeme, Hagenbach‟ı “Tanrının ve insanların kanunlarını ihlal
ederek, askerlerine masum sivil halka tecavüz ettirip öldürmekten ve yağma
8
Güneysu, G. (Nisan 2015). Uluslararası Hukukta Amirin Emri, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 23.
Duhaime’s Timetable of World Legal History, LIoyd Duhaime, www.duhaime.org ›
LawMuseum
adresinden 23 Aralık 2013’de alınmıştır.
10
Güneysu, 23-24.
11
Önok, R. M. (2003). Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı. Ankara: Turhan Kitabevi, 23.
12
Gordon, 8.
13
Önok, (2003)., 24 .
9
5
ettirmekten mahkûm etmiĢtir14. Yargılama sonucunda Hagenbach suçlu bulunmuĢ
ve kafası kesilerek idam edilmiĢtir15.
Hukukçulara göre, yargılamayı hukuk tarihinde önemli bir noktaya getiren
temel özellik bu yargılamayla insanlığa karĢı suçların Ģekillenmeye baĢlamasıdır.
Diğer taraftan yargılamanın önemli özelliklerinden biri de tecavüzün savaĢ suçu
olarak kabul edilmesidir. Ancak bütün hukukçulara göre yargılamanın en önemli
özelliği ilk kez bu yargılamada üstün emrine itaat geçerli savunma nedeni olarak
kabul edilmemiĢtir16. Ayrıca yargılama Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza
Mahkemesi‟nin kurulmasına zemin hazırlamıĢ ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin
kuruluĢunda önemli rol oynamıĢtır.
2.1.2. Gustave Moynier’in Uluslararası Ceza Mahkemesi Teklifi
SavaĢ kurallarını ihlal edenlerin yargılanması ve bunun için bir uluslararası
mahkeme kurulması düĢüncesi ilk defa, 1864 yılındaki Cenevre SözleĢmesi‟nin
yapılıĢına öncülük etmiĢ, Ġsviçreli hümanist Gustav Moynier tarafından 1870‟li
yılların baĢında hazırlanan teklifle gündeme gelmiĢtir. Moynier‟in baĢlangıçta
böylesi bir kuruma taraftar olmadığı ancak Fransa-Prusya SavaĢı‟nın ürpertici
sonucundan etkilenerek bu teklifte bulunduğu söylenmektedir17.
1872 yılında hazırlanan bu teklifin maksadı 1870-1871 Fransa-Prusya
SavaĢı‟nda
yaĢanan
1864
tarihli
Cenevre
SözleĢmesi‟nin
ihlallerinin
soruĢturulmasına yönelik uluslararası bir mahkeme oluĢturmaktı18.
Moynier‟e göre 1864 Cenevre SözleĢmesi‟nin esas amacı, savaĢta hasta ve
yaralıları korumaktı. SözleĢme, uluslararası hukukta önemli bir amaca hizmet etse
de, bunu ihlal eden Ģahısların cezai sorumluluğunu gerçekleĢtirecek bir sistem
öngörmemekteydi19. Moynier bu eksikliği ortadan kaldırmak amacıyla 3 Ocak 1872
tarihinde, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi‟nin bir toplantısı esnasında, hazırladığı
14
Aslan, M. Y. (2006). Teoride ve Uygulamada Savaş Suçları. Ankara: Bilge Yayınevi, 21
Schabas, 2004, 15.
16
Gordon, 1.
17
Acer, Y., Uluslararası Ceza Mahkemesi: 10 Yılın Değerlendirilmesi, 12 Ağustos Pazartesi, 2013
www.ankarastrateji.org › Misafir Köşe Yazıları adresinden 5 Ocak 2014 tarihinde alınmıştır.
18
Çakmak, (2008).,139.
19
Tezcan, D., Erdem, M.R., Önok R.M. (2009). Uluslararası Ceza Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 321.
15
6
teklifi gündeme getirmiĢ ve bu da, “Bulletin international des Sociétés de secours
aux militaires blessés” adlı dergide yayımlanmıĢtır20.
10
maddelik oldukça
kısa
sayılabilecek
bu
teklif,
anılan
dergide
yayınlanmasını müteakip, uluslararası kamuoyu tarafından etraflıca tartıĢılmıĢtır.
Dönemin uluslararası hukukçularının teklif hakkında oluĢturmuĢ oldukları görüĢler
genelde olumsuz ve karamsar olmuĢtur. Bazı hukukçular, böyle bir uluslararası
mahkeme
fikrine
tümden
karĢı
çıkarak
geleneksel
diplomasi
yollarını
savunmuĢlardır. Bazıları ise soruĢturma komisyonları kurulmasını ve uluslararası
insan hakları örgütlerine yetki verilmesini öne sürmüĢlerdir. Bir kolluk teĢkilatının
eksikliği, askeri tanıkların nasıl dinleneceği, ağır ihlaller ile medeni hukuk dahilinde
çözümlenebilecek meselelerin ayırt edilmemiĢ olması, yargıçların seçimi, devletleri
infaza zorlama gibi esasa iliĢkin meseleler hakkında çok farklı görüĢler gündeme
gelmiĢtir21. Sonuç olarak dönemin uluslararası hukuk uzmanları tarafından, fazla
iddialı ve gerçekleĢmesi mümkün görülmeyen bu teklif derin bir etki yaratmayı
baĢaramadan suya düĢmüĢtür22. Moyner‟in teklifi daha sonraki giriĢimler için
önemli bir hareket noktası olmuĢtur.
2.1.3. Lahey Barış Konferansları
Moyner‟in teklifinden sonra 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uluslararası
ceza mahkemesi kurma giriĢimleri bakımından önemli bir geliĢme yaĢanmamıĢtır.
Uluslararası ceza mahkemesini bir kez daha gündeme getiren geliĢme ise 1899 ve
1907 tarihli Lahey Konferanslarıdır.
Birinci Lahey BarıĢ Konferansı Rus Çarı II. Nicholas‟ın teklifi üzerine23 18
Mayıs
1899
tarihinde
26
devlet
temsilcisinin
katılımıyla
yapılmıĢtır.
Bu
Konferans‟ın sonucunda Uluslararası UyuĢmazlıkların BarıĢçı Yollarla Çözümüne
iliĢkin 1899 tarihli Lahey sözleĢmeleri oluĢturulmuĢ, ancak sözleĢmelerden
kaynaklı hukuka aykırılıkları tespit edecek bir sistem kurulamamıĢtır. Bununla
birlikte, Birinci Lahey Konferansı‟na katılan 26 devlet tarafından, uluslararası
20
M. Önok, (2003). 24.
Tezcan, Erdem, Önok, 321.
22
M. Aslan, 2006, 21.
23
Erdal, S. (2010). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi. Ankara: Yetkin Yayınları,
26.
21
7
uyuĢmazlıkları, fiili çatıĢmaya dönüĢmeden önce çözümlemek amacıyla bir “Daimi
Hakemlik Divanı” kurulmuĢtur24.
Birinci konferans sırasında birçok sorun çözümsüz kaldığı için Amerika
BirleĢik Devletleri‟nin giriĢimiyle 15 Haziran 1907 tarihinde 44 devlet ve 365
temsilcisinin katılımıyla ikinci konferans yapılmıĢtır. Acak konferansın sonucunda
yalnızca ve 1907 tarihli Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi
oluĢturulmuĢtur25.
Her iki Lahey SözleĢmesi öncelikle mevcut teamülleri kodifiye etmek, sonra
da uzunca bir zaman düĢünce aĢamasında kalan savaĢ kurallarını askerlerin
bilgisine sunmak maksadıyla yapılmıĢtır26. Oldukça ayrıntılı düzenlenen bu
sözleĢmelerle savaĢın yürütülmesi konusundaki hukuksal boĢluklar kapatılmaya
çalıĢılmıĢ ve bunun için 1899 tarihli, II Nolu Kara SavaĢının Yasa ve
Teammüllerine Dair SözleĢmenin önsözünde yer alan Martens hükmünden
yararlanılmıĢtır27. Martens hükmü savaĢ hukukunu düzenleyen kuralların yetersiz
kalması durumunda savaĢ hukukunun temel ilkelerinin ve geleneklerinin
uygulanacağını
öngörmektedir28.
Ancak
Lahey
SözleĢmeleri,
sözleĢme
hükümlerinin ihlalini önleyecek ve savaĢ suçlarının takibini sağlayacak bir ceza
yaptırımı öngörmemiĢtir29.
1907 tarihli Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi ile sivil halk
üzerinde iĢgal güçlerinin yetkisi sınırlandırılmıĢtır 30. SözleĢme bütün muhariplere
savaĢ esirlerine insanca muamele etme, aile haklarına ve Ģerefine, bireylerin
hayatına, özel mülkiyete, dini kanaatlere saygı gösterme, yağma yapmama, Ģahsi
suçlar dolayısıyla sivil halka müĢterek cezalar uygulamama mecburiyetini
getirmiĢtir31.
Bununla
birlikte,
Lahey
konferanslarının
sonucunda
silahlı
çatıĢmaların yürütülmesine iliĢkin savaĢ hukuku kuralları, büyük bir titizlikle,
24
Önok, (2003). 27.
Aslan, (2006). 26.
26
Aslan, M. Y. (2008). Savaş Hukukunun Temel Prensipleri. TBB Dergisi, S.79, 240.
27
M. Aslan, 2006, 27.
28
Pazarcı, H. (2013). Uluslararası Hukuk (Gözden Geçirilmiş 12. Bası). Ankara: Turhan Kitabevi, 535.
29
Aslan, 2008, 240.
30
Özsoy, Ş. (1997-1998). İnsancıl Hukukun Gelişimi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı, C.19-20, 112.
31
Alsan, Z. M. 1949 Cenevre Sözleşmeleri, http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd.../AUHF-1950-07-03-04Alsan.pdf adresinden 18 Ocak 204’de alınmıştır.
25
8
sistematik ve geniĢ kapsamlı bir biçimde düzenlenmiĢ ve insan hakları alanında
çok önemli bir geliĢme sağlanmıĢtır32. Aynı zamanda her iki konferansta imzalanan
sözleĢmeler, Eski Yugoslavya Ġçin Uluslararası Ceza Mahkemesinde örf adet
hukukunun beyanı olarak değerlendirilmiĢtir33.
2.2. I. ve II. Dünya Savaşları Sonrası Yaşanan Gelişmeler
2.2.1. I. Dünya Savaşı
Uluslararası hukukta kiĢsel cezai sorumluluğa iliĢkin ilk düzenlemeler
Versay AnlaĢması‟nın, Alman Ġmparatoru II. Wilhelm‟in “anlaĢmaların kutsallığı” ve
“uluslararası ahlaka karĢı suçlar”dan yargılanmasını öngören 227. maddesinin 1.
fıkrasında görülmektedir. Ancak söz konusu maddeye dayanılarak ne bir ceza
mahkemesi oluĢturulabilmiĢ, ne de herhangi bir yargılama yapılıp karar
verilebilmiĢtir. Versay AntlaĢmasının ilgili maddesi, uluslararası hukukta kiĢisel
cezai sorumluluk düĢüncesinin ilk kez bir uluslararası sözleĢmede açıkça ifade
edilmesi bakımından tarihsel bir değer taĢımaktadır34.
SavaĢ suçlularının bir uluslararası mahkemede yargılanmaları hususu
özellikle
Birinci
Dünya
SavaĢı
sonrasında
kapsamlı
Ģekilde
tartıĢılmaya
baĢlamıĢtır. Hatta Rusya, Fransa ve Ġngiltere tarafından savaĢ sırasında iĢlenen
suçların tespiti, baĢlıca savaĢ suçlularının belirlenmesi ve bunlara verilecek
cezaların tespit edilmesi amacıyla bir Komisyon kuruldu.35 Üç galip devletçe
kurulmuĢ olan bu Komisyon incelemesini tamamladıktan sonra vardığı sonuçları
bir raporla açıkladı. Rapora göre, ivedi olarak uluslararası bir mahkeme kurulmalı
ve Müttefik Devletlerin tüm devlet baĢkanları ve önde gelen komutanları, hiçbir
bağıĢıklıktan faydalanmaksızın yargılanmalıydılar36. Müttefik devletler söz konusu
raporun etkisiyle Komisyon tarafından soruĢturması yapılan yirmi bin kiĢinin
32
Önok, (2003). 28.
Tütüncü, A. N. (2006). İnsancıl Hukuka Giriş. İstanbul: Beta Yayıncılık, 6.
34
Değirmenci, O. (2013). Çeşitli Görünümleriyle Uluslararası Suç Kavramı: Dar ve Geniş Anlamda
Uluslararası Suçlar ve Türk Hukuku. İÜHFM, C. LXXI. (S.1) (229-266), 238.
35
Azarkan, E. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin
Karşılaştırmalı Analizi. Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Sevin Toluner‟e
Armağan), Yıl:24. (S. 1-2) (211-243), 212.
36
Erdal, 30-31.
33
9
dıĢında Komisyon‟un belirlediği 895 kiĢinin savaĢ suçu iĢlediğine karar verdi 37.
Bunun sonucu olarak da 28 Haziran 1919 tarihinde Müttefik Devletlerle Almanya
arasında imzalanan Versay AntlaĢması ile savaĢın baĢlamasından sorumlu tutulan
Alman Ġmparatoru Kaiser Wilhelm‟in ve diğer Ģahısların savaĢ kurallarını ve
geleneklerini ihlal ettikleri gerekçesiyle yargılanması öngörüldü38.
SavaĢtan sonra Kaiser Wilhelm‟in Hollanda‟ya kaçması ve Hollanda‟nın
iade talebini “devlet baĢkanlarının sorumsuzluğu” gerekçesiyle reddetmesi
yüzünden söz konusu ceza yargılaması yapılamamıĢtır 39. Ayrıca Müttefikler savaĢ
suçlusu listeleri hazırlayarak listede yer alan kiĢilerin Versay AntlaĢmasının 228.
maddesi uyarınca yargılanmak üzere kendilerine teslim edilmesini talep etmiĢtir.
Ancak, Alman Hükümeti‟nin ısrarla, savaĢ suçu iĢledikleri iddia edilen bu kiĢilerin
iadelerinin mümkün olmadığını ifade etmesi üzerine, müttefikler Almanya‟da
çıkması muhtemel karıĢıklıklar ve huzursuzluklardan da çekinerek, bu devletin
Versay AntlaĢması‟ndan kaynaklanan iade yükümlülüğünü yerine getirmesini
istemekten vazgeçmek ve bu kiĢilerin Almanya‟da yargılanmalarını kabul etmek
mecburiyetinde kalmıĢtır40. Yargılama Almanya‟nın Leipzing mahkemesinde
yapılmıĢtır. Mahkeme müttefiklerin verdiği ilk kırk beĢ kiĢilik listeden sadece on iki
sanığı yargılamıĢ ve bunlardan altısını mahkum etmiĢtir41.
Diğer Taraftan Müttefik devletler 28 Mayıs 1915 tarihinde yayınladıkları
Petrograd
Bildirisi
ile
Osmanlı
Ġmparatorluğu'nun
Ermeniler'e
yönelik
uygulamalarından ötürü medeniyete ve insanlığa karĢı suç iĢlediği gerekçesiyle
hükümet üyelerini sorumlu tutacaklarını bildirerek Sevr AntlaĢması'na da bu
kiĢilerin yargılanmalarına iliĢkin bir hüküm (m.230) eklemiĢtir. Ancak Sevr
AntlaĢması‟nın
imzalanarak
yürürlüğe
girmemesi42
ve
yerini
alan
Lozan
AntlaĢması‟na ekli Genel Affa ĠliĢkin Bildiri ve Protokol ile savaĢ fiillerine iliĢkin af
37
Odman, T. (1996). Eski Yugoslavya İle İlgili Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu ve Yasal
Dayanağı. AÜHF Dergisi, C. 45 (S. 1-4), 134.
38
Eser, A. (2007). “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kurulması: Roma Statüsünün Ortaya Çıkışı ve Temel
Özellikleri”. (Çev. F. Turhan), Uluslararası Ceza Divanı, F. Yenisey (Editör), İstanbul: Arıkan Basım Yayım
Dağıtım, 7.
39
Seymen Çakar, A. (2012), İnsanlığa Karşı Suçlar. TBB Dergisi, (103), 170.
40
Ünal, Ş. (Mayıs 2010). Galiplerin Adaleti veya Devletler Hukuku. 21. Yüzyıl Dergisi, S.17, 42.
41
Alpkaya, G. (2002). Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Turhan Kitabevi, 2.
42
Aydın, D. (2002). Uluslararası Ceza Hukukunun Gelişimi. AÜHF Dergisi. C.51 (S.4), 140.
10
ilan edilmesi nedeniyle bireylerin uluslararası cezaî sorumluluklarını öngören bu
düzenlemeler gerçekleĢmemiĢtir43.
SavaĢtan sonra, Versay AntlaĢması‟nın 14. maddesinin ilgili hükümlerine
dayanarak, savaĢ suçları için uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması teklifi de
gündeme gelmiĢtir. Ancak Milletler Cemiyeti Genel Kurulu tarafından bunun gerekli
olmadığına karar verilmiĢ, bu tür suçların ulusal yargı organlarınca ele alınmasının
daha uygun olduğu ve ileride bu tür suçların uluslararası ceza hukukuna
alınmasının gerekli olması halinde ise, bunun için Uluslararası Daimi Adalet
Divanı‟nda ayrı bir ceza dairesi kurulabileceği ifade edilmiĢtir44.
2.2.2. II. Dünya Savaşı
Ġnsanlık tarihinin en kanlı savaĢı olarak da bilinen II. Dünya SavaĢı‟nda her
iki taraftan milyonlarca asker hayatını yitirmiĢtir. II. Dünya SavaĢı‟nı diğer
savaĢlardan ayıran en önemli özellik ise sivil kaybının asker kaybından çok daha
fazla olmasıdır45. Bu savaĢ Japon ve Alman iĢgalindeki bölgelerde savaĢ esirlerine
ve sivillere karĢı inanılmaz bir vahĢetle iĢlenen en vahim suçlara sahne olmuĢtur.
ĠĢgal altındaki devletlerin saldırganlara karĢı gösterdiği direnç, kanlı misillemelerle
bastırılmıĢtır46. II. Dünya SavaĢı öncesinde ve esnasında yaĢanan en korkunç ve
geniĢ
çaplı
insanlık
trajedisi
ise
Nazi
Almanya‟sında
yaĢanan
Yahudi
Soykırımı‟ydı. SavaĢ süresince insan hakları sistematik olarak tüm taraflarca ağır
biçimde ihlal edilmiĢtir. Ancak hiç Ģüphesiz Alman ve Japon görevlilerin savaĢ
suçları ve insanlığa karĢı suçları diğer tüm fiillerin önüne geçmiĢtir. SavaĢ bittikten
sonra Nazilerin ve Japonların yaptıkları gün ıĢığına çıkınca kamuoyunda büyük
infial ve tepki doğmuĢ, sorumluların mutlaka bir Ģekilde cezalandırılması gerektiği
konusunda görüĢ birliği oluĢmuĢtur47.
43
Çınar, M. F. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında Uluslararası Ceza Divanı,
İstanbul: Kazancı Hukuk Yayımevi, 5.
44
Odman, (1996). 135.
45
Bozkurt, M. U. (2010), Uluslararası Ceza Hukuku İlkeleri Kapsamında Ad Hoc Uluslararası Ceza
Mahkemelerine Yönelik Eleştiriler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, No:11
(73-91), 77.
46
Önder, O. (2006). Birleşmiş Milletler Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Bilge Yayınevi, 8.
47
Önok, (2003). 38.
11
Ancak savaĢ suçlularının yargılanması konusunu gündeme getiren olay
Ekim 1941‟de Fransız sivil rehinelerin Almanlar tarafından öldürülmesidir. Bu
olaydan sonra Winston Churchill ve Franklin D. Roosevelt bir bildiri ile Hitler‟i ve
diğer Nazi liderlerini savaĢ sonrası karĢı karĢıya gelecekleri ceza konusunda ikaz
etmiĢlerdir. Kasım 1942‟de ise Roosevelt ve Churchill‟in talebiyle bir “BM SavaĢ
Suçları Komisyonu” oluĢturulmuĢ ve bu Komisyon tarafından da savaĢ suçlarına
iliĢkin savaĢ hukuku kurallarını incelenmesi ve Nazi iĢgali altındaki yerlerden gelen
bilgilerin değerlendirmesi yapılmıĢtır48.
SavaĢın bitiminde müttefikler tarafından 1 Kasım 1943 tarihli Moskova
Deklarasyonu ile savaĢ suçlularının cezalandırılması gerektiği ilan edildi.
Almanya‟nın yenilerek teslim olması sonucu 5 Haziran 1945 tarihinde imzaladığı
Teslim Bildirisinin II. maddesinde Alman yetkililer savaĢ suçu ya da benzer Ģiddet
içeren suçlar iĢleyen üst düzey Nazi yöneticilerini teslim etmeyi kabul ettiler.
Bunun akabinde A.B.D., S.S.C.B., Ġngiltere ve Fransa‟nın 17 Temmuz 1945 - 2
Ağustos 1945 tarihleri arasında Almanya‟nın Postdam kentinde gerçekleĢtirdikleri
Konferans‟ta tüm savaĢ suçlularının yargılanacağını bildirildi. 8 Ağustos 1945
tarihinde müttefiklerce imzalanan Londra AntlaĢmasının 1. maddesi ile de fiilleri
coğrafya bakımından bir tek yere bağlanamayan savaĢ suçlarını yargılamak üzere
bir uluslararası askeri ceza mahkemesi oluĢturuldu. Tüm bu geliĢmeler sonucunda
uluslararası uygulamada ilk kez savaĢ suçlularının uluslararası düzeyde
yargılanması kabul edilmiĢ oldu49.
19 Ocak 1946 tarihinde ise Japonya‟daki Amerikan iĢgal kuvvetleri
baĢkomutanı General Arthur tarafından Japon savaĢ suçlularının yargılanması
amacıyla bir bildiri yayınlandı. Söz konusu bildiri savaĢ suçlularının uluslararası
düzeyde yargılanmasını kabul eden ikinci uluslararası belge niteliğini taĢımaktadır.
Adı “Uzakdoğu Ġçin Uluslararası Askeri Mahkeme Yasası” olan bu bildiri 2 Eylül
1945‟te Japonya‟nın Ģartsız teslimine dayanılarak galip devlet olan A.B.D.
tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiĢtir. Ancak anılan bildiri bu bölgedeki silahlı
çatıĢmalarla ilgisi olan diğer devletlerin de etkisiyle 26 Nisan 1946 tarihinde
General Mac Arthur‟un rızası ile bir takım değiĢikliklere uğramıĢtır. Ġlerleyen
48
49
Çınar, 13.
Aydın, (2002). 141.
12
zamanlarda ise Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Ġngiltere, Hindistan, Hollanda,
Yeni Zelanda, Filipinler ve S.S.C.B.‟nden yargıç ya da savcıların anılan
mahkemede A.B.D.‟li yargıç ve savcılara katılması suretiyle uluslararası düzeyde
üstü kapalı bir biçimde onaylanmıĢtır50.
Bu geliĢmelerin sonrasında 9 Aralık 1948‟de BirleĢmiĢ Milletler Genel
Kurulu‟nda, Soykırım SözleĢmesi kabul edilmiĢtir. Bu antlaĢmanın ardından da 12
Ağustos 1949 tarihinde Cenevre SözleĢmeleri imzalanmıĢtır51. SavaĢ suçlularının
yargılanması bu sözleĢmelerle de kabul edilmiĢ ancak yapılacak yargılamalar
ulusal
mahkemelerin
yetkisine
bırakılmıĢ
ya
da
yetkili
mahkemeler
belirtilmemiĢtir52.
2.3. Uluslararası Ceza Yargılamasında Ad Hoc Mahkemeler
2.3.1. II. Dünya Savaşı Sonrası Galip Devletlerce Kurulan Ad Hoc Mahkemeler
Uluslararası suçları iĢleyen bireyleri yargılamak ve cezalandırmak üzere
atılan en önemli adım Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerinin
kurulması olmuĢtur. Her iki mahkeme de uluslararası niteliğe sahip değildir; dünya
toplumunun bir parçasını içeren çok uluslu bir nitelik taĢır. Ancak bu mahkemeler
kiĢisel cezai sorumluluk anlayıĢının yerleĢmesinin ve gerçek kiĢilerin uluslararası
bir hukuk süjesi olarak kabul edilmesinin öncüsü olmuĢlardır53.
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, II. Dünya SavaĢı sırasında
suç iĢleyen üst düzey savaĢ suçlularının yakalanıp yargılanması maksadıyla
müttefik devletlerce imzalanan 8 Ağustos 1945 tarihli Londra AntlaĢması
çerçevesinde
kurulmuĢtur54.
Tokyo
Uzakdoğu
Uluslararası
Askeri
Ceza
Mahkemesi ise General Mac Arthur tarafından 19 Ocak 1946 tarihinde yayınlanan
özel bir bildiriyle pasifik savaĢ suçlularını yargılamak için kurulmuĢtur55. Her iki
50
Pazarcı, (2013). 652-653.
Karakehya, (2008). 138.
52
Pazarcı, (2013). 654.
53
Tütüncü, (2006). 162.
54
Şen, S. T. (2010, Ocak). Uluslararası Hukukta Soykırım, Etnik Temizlik ve Saldırı. İstanbul: On İki Levha
Yayıncılık, 28.
55
Kılıç, A. Ş. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Devletlerin Egemenliği Üzerine Ulusal Egemenlik
Odaklı Bir İnceleme. AÜHF Dergisi , C. 58, (S. 3), 621.
51
13
mahkeme de, II. Dünya SavaĢı sırasında yaĢanan vahĢetin ve iĢlenen suçların
sorumlularını
cezalandırmak
maksadıyla
kurulmuĢtur.
Mahkemeye
sadece
geleneksel savaĢ suçlarında değil, barıĢa ve insanlığa karĢı suçlarda da yargılama
yetkisi verilmiĢtir56.
2.3.1.1. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, savaĢ sırasında önemli
savaĢ
suçlularını
yargılayacaklarını
defalarca
açıklayan
müttefik
devlet
yetkililerinin bunu gerçekleĢtirmek için 8 Ağustos 1945 tarihli Londra AntlaĢmasını
imzalaması ile kurulmuĢtur57. Mahkemenin kuruluĢ ve iĢleyiĢ usulü antlaĢmaya ek
olarak çıkarılan Nürnberg Statüsü ile düzenlenmiĢtir58.
Mahkeme müttefik
devletlerce atanan dört yargıçtan oluĢmaktaydı. Her bir yargıcın bir de yedeği
bulunmaktaydı. Mahkemede savcılık görevi her biri müttefik devletlerce atanan
dört baĢsavcı tarafından tek ya da birlikte yerine getirilmiĢtir59. Kararlar
oyçokluğuyla alınmıĢ; oyların eĢitliği durumunda baĢkanın oyu belirleyici
olmuĢtur60.
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin yetki alanına giren
suçlar Mahkeme Statüsü‟nün 6. maddesinde, savaĢ suçları, barıĢa karĢı suçlar ve
insanlığa karĢı suçlar olmak üzere üç grup halinde sayılmıĢtır 61. Soykırım
kavramına ise Mahkeme Statüsü‟nde yer verilmemiĢtir62. Yargılama sırasında
savcı zaman zaman soykırım sözcüğünü kullanmıĢ; ama mahkeme kararında bu
suça atıfta bulunulmamıĢtır63.
BarıĢa karĢı suçun tanımı Statünün 6. maddesinde yapılmıĢtır. Bu tanıma
göre bir tecavüz harbinin veya antlaĢmalar, garantiler veya milletlerarası
56
Başak, C. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar. Ankara: Turhan Kitabevi, 32.
M. Aslan, (2006). 36.
58
Topal, A. H. (2009, Ekim). Uluslararası Ceza Yargılamalarında Cinsel Suçlar. İstanbul: On İki Levha
Yayıncılık, 72.
59
Pazarcı, (2013). 666.
60
Kılıç, (2003). 621.
61
Tezcan, D. (1994, Ocak-Haziran). Saldırgan Savaş ve Devletlerarası Ceza Hukuku. AÜSBF Dergisi, C. 49,
(S.1-2), 360.
62
Değer, O. (2009). Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek
v. Sırbistan- Karadağ Kararı. Uluslararası İlişkiler, C.6, (S.22) (61-95), 68.
63
S. Şen, (2010). 29-30.
57
14
anlaĢmaların ihlali suretiyle meydana gelen bir harbin idaresi, hazırlanması,
çıkarılması veya yürütülmesi veya önceki fiillerden herhangi birinin gerçekleĢmesi
için kararlaĢtırılmıĢ bir plana veya bir komploya iĢtirak etmek bu suçu
oluĢturuyordu64.
SavaĢ suçları ise Statü‟nün 6. maddesinin 2. fıkrasında tanımlanmıĢtır.
Statüye göre savaĢ suçları: 1) kasten öldürme, 2) kötü muamele, 3) sivil halkın ya
da iĢgal altındaki sivil halkın sürgünü, 4) kölelik ya da denizdeki kiĢilere kötü
muamele,
5)
rehinelerin
öldürülmesi,
6)
kamu
ya
da
özel
mülkiyetin
yağmalanması, 7) gereksiz yere kentlerin, kasaba ve köylerin yok edilmesi ya da
askeri gereklilik olmadan bunların yakılıp yıkılması ile sınırlı olmak üzere savaĢ
yasalarını ya da yapılageliĢlerini ihlalleri Ģeklinde tanımlanmıĢtır65.
Ġnsanlığa karĢı suç oluĢturan eylemler de 6. maddenin 3. fıkrasında
düzenlenmiĢtir. Bu düzenlemeye göre: 1) savaĢtan önce veya savaĢ sırasında sivil
halkın öldürülmesi, 2) sivil halkın tutsak olarak kullanılması, 3) sivil halkın sürgünü,
4) sivil halka karĢı iĢlenen diğer insanlığa aykırı eylemler 5) Mahkemenin yetki
alanına giren herhangi bir suçun iĢlenmesi için veya bu suçla ilgili olarak siyasi,
sosyal ve dinsel nedenlerle iĢlenen ve iĢlendikleri ülkenin iç hukukunda bir yasanın
çiğnenmesi sayılan zalim davranıĢlar bu suçun kapsamında olmuĢtur66.
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nde yapılan yargılamalar
Ekim 1945‟te, 24 Nazi sanık hakkında iddianamenin okunmasıyla baĢlamıĢtır.
Mahkeme, 24 üst düzey Nazi Hükümet görevlisini yargılamıĢ, üç yüz bin tanık
dinlemiĢ, 6300 kanıt değerlendirerek bir yılda 402 oturum yapmıĢtır. Sekiz yargıç
ve savcıdan oluĢan bu ad hoc mahkeme; bir yıl sonra on dokuz sanığın hüküm
giymesi; üç sanık hakkında müebbet, yedi sanık hakkında ağır hapis cezası ve on
biri hakkında idam kararıyla sonuçlanmıĢtır67.
Mahkemenin yetki alanı dıĢında kalan suçlar bakımından yargılama yetkisi
Almanya Kontrol Konseyi‟nin 10 sayılı kanunuyla Alman ulusal mahkemelerine
64
Tezcan, Erdem, Önok, 329.
Pazarcı, (2013). 658.
66
Tezcan, Erdem, Önok, 330.
67
S. Şen, (2010). 28.
65
15
verilmiĢtir68. Ayrıca eksen devletler tarafından iĢgal edilen Avrupa ülkelerinde de
yerel davalar da yürütülmüĢtür. Ancak bu davalar düĢman güçlerle iĢbirliği yapan
kendi vatandaĢlarının yargılanmasıyla ilgiliydi. A.B.D. ise genellikle üst düzey
Japon komutanları savaĢ suçlusu sıfatıyla yargılamıĢtır. Bu yargılamalardan en
önemlisi
ise
Filipinler‟de
görev
yapan
General
Yamashita
hakkında
gerçekleĢtirilmiĢtir. Yamashita savunmasında üstün emrini yerine getirdiğini ifade
etmiĢ fakat bu savunma mahkeme tarafından kabul edilmemiĢ ve General‟in ceza
almasına engel olmamıĢtır69.
Nürnberg Yargılaması hukuken haksız sayılmayacak birtakım eleĢtirilere
maruz kalmıĢtır. Bu eleĢtiriler Ģu Ģekildedir: 1) yargılama olağanüstü niteliktedir, 2)
yargılamada uygulanan kurallar suç iĢlendikten sonra oluĢturulmuĢtur, 3) kuralları
yapanlar aynı zamanda davaya bakan yargıç ve savcılardır, 4) yargılamada
sadece mağlup devlet vatandaĢları suçlanmıĢ, galip devletlerden hiçbir kimse
savaĢ kurallarını ve geleneklerini benzer Ģekilde ihlal etmelerine rağmen
suçlanmamıĢtır, 5) sanıklar, kendilerini suçlayanlar tarafından keyfi olarak
seçilmiĢtir 6) yargıçlar sadece galip devletlerce seçilmiĢtir, 7) yargılama usul
kuralları galip devlet yetkilileri tarafından belirlenmiĢtir, 8) sanıkların savunması
galip devletlerin tarafında yer alan yargıç ve savcıların merhametine bırakılmıĢtır,
9) cezalar var olan kurallara göre değil yargıçların takdirine göre belirlenmiĢtir70.
Diğer bir ifade ile mahkeme için yapılan olumsuz eleĢtiriler; yapılan yargılamalarla
güçlünün güçsüze iradesinin dayatıldığı, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” evrensel
ilkesinin ihlal edilerek geçmiĢe dönük kanunlaĢtırma yapıldığı, mahkemenin adli ve
idari heyetinin bütünüyle savaĢın galibi devletlerin vatandaĢlarından oluĢtuğu ve
bu durumun mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düĢürdüğü
yönündedir71. Zira mahkemenin yargı yetkisi yalnızca Alman vatandaĢları üzerinde
tesis edilmiĢti. Tüm bu nedenlerle de Nürnberg Yargılaması‟na uluslararası
literatürde genellikle “galiplerin adaleti” ya da “galiplerin intikamı” denilmektedir72.
68
Kılıç,(2003). 621.
Bassiouni, M. C., (2008). The „Nuremberg Legacy‟, Perspectives On The Nuremberg Trial. New York:
Oxford University Press, 25, 578.
70
Bassiouni, (2008). 586.
71
Beşiri, A. (2013). Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar. TBB Dergisi, (108), 188.
72
Tezcan, Erdem, Önok, 335.
69
16
Diğer taraftan yargılama sırasında uluslararası hukuk açısından birçok ilk
yaĢanmıĢtır. Yargılama sonucunda barıĢa karĢı suç ve insanlığa karĢı suç adı
altında, iki yeni ve savaĢ suçlarından bağımsız uluslararası suç kategorisi
oluĢturulmuĢ73, söz konusu suçları iĢleyen failler ilk kez özel olarak bu suçların
yargılanmasını gerçekleĢtirmek için kurulan mahkeme önüne çıkartılmıĢtır 74.
Mahkeme bu suçlarda kanunilik unsurunun iç hukuktan farklı olarak uluslararası
örf ve adet hukuku kurallarına göre de belirlenebileceğini ortaya koyarak, bu
suçların cezasız kalmamasını sağlamıĢtır75. Yargılama halen savaĢ suçlarında
kiĢisel cezai sorumluluğun en önemli kaynağı olarak kabul edilmektedir 76. Ayrıca
savaĢ
suçları
bakımından
devlet
baĢkanı
sıfatının
yargısal
bağıĢıklık
kazandırmayacağı ilk kez burada açıklanmıĢtır77. Emir verme yetkisine sahip
makamların bu konumunun cezayı hafifleten neden sayılmayacağı da ilk kez bu
yargılamada açıkça belirlenmiĢtir78.
2.3.1.2. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi
Tokyo
Uzakdoğu
Uluslararası
Askeri
Ceza
Mahkemesi,
Nürnberg
Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nden sonra, Japonya‟nın 2 Eylül 1945‟te
imzaladığı teslim bildirisinin ardından kurulmuĢtur79. Nürnberg Uluslararası Askeri
Ceza Mahkemesi ile benzer özellikler taĢıyan bu mahkeme, üst düzey Japon
savaĢ
suçlularını
yargılamıĢtır.
Her
iki
mahkemenin
statüleri
suçların
tanımlarındaki bazı küçük değiĢiklikler haricinde aynıdır. Anılan mahkemeler
arasındaki en önemli fark, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin galip
devletlerce imzalanan bir anlaĢmayla kurulması ve buna karĢı Tokyo Uzakdoğu
Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin ise müttefik devletlerin Pasifik Kuvvetleri
Komutanı General Douglas Mac Arthur tarafından yayınlanan bir bildiriyle
kurulmuĢ olmasıdır80. Bu bildiride Postdam Konferansı sonucunda yayınlanan
73
Önok, 44.
E. Şen, (2009). 19.
75
Önder, (2006). 14.
76
Alibaba, A. (2000). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu. AÜHF Dergisi, C.49, (S.1-4), 185.
77
Töngür, (2005). 7.
78
Alibaba, 185.
79
Topal, (2009). 73.
80
Bassiouni, (2008). 586.
74
17
Deklarasyon‟a, Japonların imzaladığı teslim olma antlaĢmasına ve 1945 Moskova
Konferansı‟na atıf yapılmıĢtır81.
Mahkemenin yargı yetkisine giren suçlar; barıĢa karĢı suçlar, konvansiyonel
savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçlar olmak üzere üç grup halinde
düzenlenmiĢtir82. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nde
1928–1945 yılları arasında Japon hükümetinde önemli yerlerde görev yapmıĢ 28
Japon vatandaĢı yargılanmıĢ, 7‟si ölüm, 16‟sı müebbet geri kalanları ise hapis
cezasına mahkum edilmiĢtir83.
Yargılamada ABD, Avustralya, Çin, Filipinler, Fransa, Hindistan, Hollanda,
Ġngiltere, Kanada, SSCB ve Yeni Zelanda‟dan olmak üzere 11 yargıç görev
almıĢtır84. Tüm yargıçlar anılan her bir devletten birer olmak üzere A.B.D.‟li
BaĢkomutan tarafından atanmıĢtır85. Yargılamada yapılan suçlamalar sanıkların
uyguladıkları politikalar ile ciddi dünya sorunlarına neden olmalarına, savaĢı
baĢlatmalarına
ve
dayandırılmıĢtır86.
barıĢsever
Ayrıca
insanları
Nürnberg
büyük
tahribata
Yargılaması‟nda
uğratmalarına
uygulanan
kuralların
benzerleri bu yargılamada da uygulanmıĢtır87.
Tokyo
Uzakdoğu
Uluslararası
Askeri
Ceza
Mahkemesi
de
Roma
hukukundan gelen “kanunsuz suç ve ceza olmaz (nullum crimen, nulla poena sine
lege)” ilkesinden kaynaklanan birçok eleĢtiriden nasibini almıĢtır. Bununla beraber
bu yargılamanın da uluslararası hukuka ve uluslararası ceza hukukuna çok önemli
etkileri
olmuĢtur.
sorumluluğunun
Bu
yargılamada
sadece
devletlerin
uluslararası
sorumluluğu
hukuka
uygun
olmadığı,
davranma
bireylerin
de
uluslararası hukuka uygun davranması gerektiği ve uluslararası alanda devletin
81
Ateş Ekşi, (2004). 27.
Kılıç, (2009). 622.
83
Bozkurt,(2010). 78.
84
Çınar, 16.
85
Pazarcı, (2013). 666.
86
Çınar, 16-18.
87
Aslan, (2006). 39.
82
18
sorumluluğunun yanı sıra, ağır savaĢ suçu iĢleyenlerin de kiĢisel cezai sorumluluk
taĢıdığı ifade edilmiĢtir88.
Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerinin, kiĢisel cezai
sorumluluk ilkesinin uygulamaya geçirilmesi ve daimi yargı organı oluĢturma
çalıĢmalarına yönelik bir sürecin baĢlaması açısından, uluslararası ceza
hukukunun geliĢimi aĢamasında, kurumsal düzeydeki ilk adım sayılabileceği
belirtilmektedir89. Yargılamaya konu olan suçlar tarihte ilk kez uluslararası hukuka
aykırı fiiller olarak görülmüĢ ve failleri yargılanmıĢtır. Mahkeme bu suçlarda
kanunilik unsurunun iç hukuktan farklı olarak uluslararası örf ve adet hukuku
kurallarına göre de belirlenebileceğini ispatlayarak, bu suçların cezasız kalmasının
önüne geçmiĢtir90.
Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerinin kurulması ile
teorik bir karar aĢamasından gerçek bir mahkeme olma yönünde önemli bir adım
atılmıĢtır. Gerçekten de Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemeleri
sadece siyasi bir arzu veya teorik bir tasarı olarak kalmayıp, aksine fiilen
kurulması, savaĢ suçlularını yargılayarak bazılarını ölüm cezası ile cezalandırması
ve bunların idam edilmeleriyle de neticelerini somut olarak göstermesi açısından
gerçek
bir
uluslararası
ceza
mahkemesinin
hareket
noktası
olarak
91
nitelendirilmektedir . II. Dünya SavaĢı sonrası yapılan yargılamalar, aynı
zamanda soğuk savaĢtan sonra kurulan diğer ad hoc uluslararası ceza
mahkemeleri için emsal teĢkil etmiĢtir.
Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemeleri bazı haklı gerekçelerle
eleĢtirilseler de görevlerini tamamlayarak varlıklarını sona erdirmiĢlerdir. Olumlu
veya olumsuz etkileriyle bu mahkemelerin, uluslararası ceza mahkemesinin
kuruluĢ sürecinde önemli bir yeri olduğu genel kabul gören bir görüĢtür. Bu
88
Azarkan, E. (2003). Nüremberg‟ten La Haye‟ye Uluslararası Ceza Mahkemeleri. Kırklareli: Beta
Yayıncılık, 123-125.
89
Özkan, A. (2002, Nisan). Uluslararası Ceza Hukukunda Kritik Süreç: Miloseviç Davası. Stratejik Analiz
Dergisi, (S.24), 42.
90
Tezcan, (1994). 362.
91
Eser, (2007). 8.
19
mahkemeler tarafından oluĢturulan kurallar, Nürnberg Prensipleri adı altında, daha
sonra BM Uluslararası Hukuk Komisyonu‟nun çalıĢmalarına da temel olmuĢtur92.
2.3.2. Birleşmiş Millletler Tarafından Kurulan Yugoslavya ve Ruanda
Uluslararası Ceza Mahkemeleri
Daimi nitelikteki bir uluslararası ceza mahkemesi kurulmasına giden
süreçteki son geliĢme, her ikisi de BirleĢmiĢ Milletler‟in kararıyla ad hoc mahkeme
olarak kurulan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟dir. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza
Mahkemeleri, II. Dünya savaĢından sonra galip devletler tarafından kurulmuĢ
olmalarına karĢılık, Ruanda ve Yugoslavya Mahkemeleri, BM Güvenlik Konseyi
tarafından BM AntlaĢmasının VII. Bölümü (39-51. maddeleri) çerçevesinde
kurulmuĢtur93. Dünyanın gözleri önünde gerçekleĢen olayları önlemekte yeterli
önlemleri alamayan BirleĢmiĢ Milletler bu olayların faillerini cezalandırmak için
Yugoslavya ve Ruanda uluslararası ceza mahkemelerini kurarak belki de hatasını
telafi etmek istemiĢtir94.
Mahkemelerin kuruluĢunun hukuki dayanağı için, BirleĢmiĢ Milletler
AntlaĢması‟nın VII nci Bölümünde yer alan, „‟barıĢın tehdidi, bozulması ve saldırı
durumlarında alınacak önlemler konusundaki yetkilere‟‟ atıfta bulunulması
mahkemelerin yargı yetkisini tartıĢmalı hale getirmiĢtir. Mahkemelerin yargı
yetkisine getirilen en önemli eleĢtiri BM AntlaĢması‟nın VII nci Bölümünde,
Güvenlik Konseyi'ne Uluslararası Ceza Mahkemesi kurma yetkisi veren herhangi
bir hüküm bulunmamasına rağmen Konsey‟in BM AntlaĢma'nın VII nci Bölümüne
genel olarak dayanarak bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurmasıdır. EleĢtiride
bulunanlara göre bu durumun uluslararası hukuk açısından uygun görülmesi
mümkün olamayacaktır95.
92
Alibaba, 2000, 186.
Bozkurt, E. (2003). Türkiye‟nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı. (3. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım,
128-131.
94
Meron, T. (1993, July). Editorial Comment, Rape as Crime Under international Humanitarian Law. The
American Journal of İnternational Law, Vol.87, (No:3) (424-428), 424.
95
Odman, (1996). 143-145.
93
20
Esasen BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması‟nın VII. Bölümü “BarıĢın Tehdidi,
Bozulması ve Saldırı Eylemi Halinde Yapılacak Hareket” baĢlığını taĢımaktadır 96.
Bu bölüm barıĢın tehdidi, bozulması ve saldırı fiilleri halinde yapılacak iĢlemleri ve
alınacak önlemleri düzenleyen 39-51. maddelerden oluĢmaktadır. Güvenlik
Konseyi‟nin harekete geçilebilmesi için öncelikle barıĢın tehdit edilmesi, bozulması
ve saldırı fiilinin gerçekleĢmiĢ olduğunun tespit etmesi gerekmektedir. Konsey
gerekli tespitleri yaptıktan sonra antlaĢmanın 39. maddesi çerçevesinde barıĢın ve
güvenliğin yeniden tesisi için tavsiyelerde bulunabilir, 41. madde çerçevesinde
ekonomik yaptırım da denilen silahlı kuvvet kullanılmasını içermeyen tedbirler
öngörebilir, 42. madde çerçevesinde ise silahlı tedbirlerin kullanıldığı diğer
tedbirleri kararlaĢtırır. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi‟ni (EYUCM)
kuran 827 Sayılı ve Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi‟ni (RUCM) kuran
955 Sayılı Güvenlik Konseyi kararlarında, barıĢın tehdit edildiği tespitine yer
vermek suretiyle bu gereklilik karĢılanmıĢtır97.
2.3.2.1. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (EYUCM)
Yugoslavya, 23 milyon nüfuslu ve 6 cumhuriyet (Sırbistan, Hırvatistan,
Slovenya, Bosna-hersek, Makedonya ve Karadağ) ile 2 özerk eyaletten (Kosova
ve Voyvodina) meydana gelen federal bir yapıya sahip çok uluslu bir devletti 98.
Soğuk savaĢın sona erdiği 1980‟li yılların sonlarında Yugoslavya‟daki milliyetçi
akımların güçlenmesi ve SSCB‟nin dağılması ile birlikte sosyalizmin farklı Ģekilde
yorumlanmaya baĢlanması sosyalist devletlerde rejim değiĢikliklerine neden oldu.
Slobodan Miloseviç‟in Sırbistan‟ın baĢına geçmesi ve Büyük Sırbistan oluĢturmak
yönündeki gayretleri diğer özerk devletleri rahatsız etti. Miloseviç‟in Sırpları diğer
özerk cumhuriyetlere göç etmeye teĢvik etmesi, öteki özerk cumhuriyetlerde
uyuĢmazlık oluĢturmaya baĢladı. Bunun sonucunda da öncelikle Slovenya ve
Hırvatistan Yugoslavya‟dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler 99. Sırbistan
Yugoslavya‟dan kopuĢlara askeri müdahale ile karĢılık verdi ve bu Ģekilde iç savaĢ
baĢlamıĢ oldu. Bu iki devletin ardından Bosna-Hersek 1991 yazında bağımsızlığını
96
Gülmez, M. (2001-2002). İnsan Haklarında Gelişmeler Uluslararası Ceza Mahkemesi. TODAİE İnsan
Hakları Yıllığı, C.23-24, 162.
97
Tezcan, Erdem, Önok, 343.
98
Armaoğlu, F.( 1992). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1980-1990). Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, C.
2, 236.
99
Azarkan, 215-216.
21
ilan etti. Bosna-Hersek nüfusunun önemli bir kısmını Sırplar oluĢturuyordu ve
Sırplar Yugoslavya‟dan ayrılma taraftarı değillerdi. Bosna-Hersekli Sırplar‟ın
Sırbistan‟ın desteğiyle baĢlattıkları iç savaĢ insanlık tarihindeki en trajik olaylarının
yaĢanmasına sebep oldu100.
Ġç savaĢta, Sırplar ve Hırvatlar tarafından iĢgal edilen bölgelerde, yüz
binlerce BoĢnak zorunlu göçe tabi tutulmuĢ, toplama kamplarında binlerce
BoĢnak‟a iĢkence ve insanlık dıĢı muamele yapılmıĢtır. Ayrıca binlerce kadına
planlı ve sistematik Ģekilde tecavüz edilmiĢ, on binlerce insan katledilmiĢ, tarihi
eserler, okul, kütüphane, hastane gibi binalar tahrip edilmiĢ ve yerleĢim birimleri
yakılarak yok edilmiĢtir. Bu vahĢet sonucunda da BM geç te olsa harekete
geçmiĢtir101. 25 Eylül 1991 tarihinde Güvenlik Konseyi Yugoslavya‟ya yönelik
olarak silah ve askeri donanımı içeren ambargo kararı almıĢ ve çatıĢmaları
durdurmaya çalıĢmıĢ, ayrıca bölgede güvenliği sağlama maksadıyla BM koruma
gücü görevlendirmiĢ ancak iç çatıĢmalar durdurulamamıĢtır 102. Bu durum
karĢısında BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi aldığı 808 sayılı kararla
Yugoslavya‟da uluslararası bir mahkemenin kurulmasını kararlaĢtırmıĢ ve
Konseyin 827 sayılı kararıyla, 25 Mayıs 1993 tarihinde Mahkeme‟nin Statüsü‟nü
kabul etmiĢtir103.
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, üç ceza dairesi ve bir
temyiz dairesine sahiptir.
Ceza dairelerinde üçer temyiz dairelerinde ise beĢ
yargıç görev yapmaktadır. Yargıçlar, BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun önerdiği
liste içerisinden, Güvenlik Konseyi tarafından seçilmektedir104.
EYUCM‟nin yargı yetkisine giren suçlar 1949 Cenevre SözleĢmelerinin ağır
ihlali, savaĢın temel kurallarının ve yapılageliĢ kuralların ihlali, soykırım ve
insanlığa karĢı suçlardır105. Mahkemenin bu suçları yargılama yetkisi ve bu suçları
100
Turhan, F., “Eski Yugoslavya Topraklarında İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçların Yargılanmasına İlişkin BM
Milletlerarası Ceza Mahkemesi”. (Seyfullah Edis’ e Armağan). Z. GÖREN (Editör) (2000). İzmir: Dokuz
Eylül Üniversitesi Yayını, 336.
101
Çınar, 20.
102
Alpkaya, (2002). 18.
103
Kılıç, (2009). 622.
104
Pazarcı, (2013). 667.
105
Pazarcı, H. (1996, Ocak-Aralık). Bosna-Hersek Sorununda Uluslararası Yargının Rolü. AÜSBF Dergisi
(Prof. Dr. Oral Sander‟e Armağan), C.5 (No.1-4), 386.
22
iĢleyenlerin cezai sorumluluğu, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi ile
yerleĢmiĢ ilkelere dayanmaktadır106.
EYUCM‟nin yargı yetkisi, 1 Ocak 1991 tarihinden itibaren, Eski Yugoslavya
sınırları içinde meydana gelen olaylarda iĢlenen suçları kapsamaktadır. Eski
Yugoslavya hava, deniz ve kara sınırları bu alana girmektedir 107. Ancak
mahkemenin yetkisinin sona ereceği tarih belirli değildir 108. Mahkeme Hollanda‟nın
Lahey kentinde 16 Kasım 1993 tarihinden bu yana faaliyetlerini sürdürmektedir.
Mahkemede sadece gerçek kiĢiler yargılanabilmektedir. Suçlanan kiĢinin resmi
görevli olması, örneğin devlet baĢkanı olması yargılamanın yapılmasına engel
olmayacaktır. Üstün emrini ifa etmiĢ olmak, bir hukuka uygunluk nedeni olarak öne
sürülemeyecektir. Fakat bu savunma, hakkaniyet gerektiriyorsa cezayı hafifletici
bir sebep olabilecektir109. Ayrıca mahkemenin yargı yetkisi ulusal yargı yetkisini
ortadan kaldırmayacaktır. Ancak, mahkeme ulusal mahkemelerce baĢlatılan
yargılamanın kendisine devrini isteyebilecektir110.
Mahkemenin, bir uluslararası antlaĢmaya dayanmadığı ve Güvenlik
Konseyi‟nin yetkisini aĢtığı gerekçeleriyle hukuka aykırı olduğu öne sürülmüĢtür111.
Buna karĢılık mahkemenin uluslararası bir antlaĢma yerine Güvenlik Konseyi
kararıyla kurulması, olayların uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit eder boyutlarda
olduğu, durumun aciliyeti karĢısında antlaĢma sürecinin uzun olduğu gerekçelerine
dayandırılmıĢtır112. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerine
yöneltilen geçmiĢe dönük kanunlaĢtırma yapıldığı yönündeki eleĢtirilerden
korunabilmek amacıyla Cenevre ve Lahey sözleĢmelerine yapılan atıflar ayrıca
dikkat çekmektedir113.
Mahkemenin uluslararası ceza mahkemesinin uygulamaları açısından en
önemli etkisi, Tadic davasına iliĢkin Ġstinaf Dairesi kararında, uluslararası olmayan
106
Uzun, E. (2005-2006). Eski Yugoslavya İçin Milletlerarası Ceza Mahkemesi’nin Banovic Davası
Kararının İncelenmesi. Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Prof. Dr. Aslan
Gündüz‟ün Anısına Armağan). Yıl:25, (S. 1-2) (709-725), 710.
107
Azarkan, (2004). 229-230.
108
Alpkaya, (2002). 135.
109
Önok, (2003). 70-71.
110
Pazarcı, (2013). 667-668.
111
Odman, (1996). 146.
112
Azarkan, (2004). 227.
113
Çınar, 23.
23
silahlı çatıĢmalarda uygulanabilir bazı kuralların ihlalinin de savaĢ suçu
oluĢturacağını tespit etmiĢ olmasıdır114.
Uygulamadaki kazanımlardan ayrı olarak, mahkeme, Güvenlik Konseyi
tarafından uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerinden sorumlu tutulan kiĢileri
yargılamak için kurulmuĢ gerçek anlamdaki uluslararası ceza mahkemesi
olduğunu ortaya koymuĢ ve mahkemenin kuruluĢ yöntemi konusunda uluslararası
ceza hukukunda yeni bir mutabakat sağlamıĢtır115.
Sonuç olarak mahkeme uluslararası bir antlaĢmaya gerek olmadan,
Güvenlik Konseyi kararıyla, uluslararası bir ceza mahkemesinin kurulabileceğini
göstermiĢ ve uluslararası suçlardan sorumlu kiĢilerin yargılanma sürecini
hızlandırmıĢtır.
2.3.2.2. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (RUCM)
Ruanda‟daki çatıĢmaların temeli, Ruanda‟nın Belçika‟nın sömürgesi olduğu
yıllara kadar gitmektedir. Belçika‟nın sömürgesi olduğu yıllarda ülkede görünüĢe
ve ekonomik zenginliğe dayalı bir kast sistemi oluĢturulmuĢtur. Bu sistem daha
sonraları iki kutuplu etnik ayrımcılığa kapı aralamıĢ ve bu da Ruandalılar
arasındaki gerilimin belirleyicisi olmuĢtur. Ancak Ruanda‟da yaĢanan çatıĢmalar
1994 yılında Ruanda ve Brundi devlet baĢkanlarının birlikte bindikleri uçağa
yapılan bir saldırı sonucu öldürülmeleri üzerine baĢlamıĢtır. Ġlerleyen zamanlarda
bu çatıĢmalar Hutular ve Tutsiler arasında bir iç savaĢa dönmüĢtür116. Ruanda‟da
yaĢanan çatıĢmalarda Hutu halk grubunun, Tutsi etnik azınlığa karĢı giriĢtiği
katliamlar neticesinde 3 ay içinde bir milyona yakın savunmasız insan hayatını
kaybetmiĢtir117. Ġç savaĢ 4 yıl sürmüĢ ve bu sürede tam bir soykırım yaĢanmıĢ,
yaĢanan olaylarda Tutsi topluluğunu fiziksel olarak yok etmek kastıyla hareket
edilmiĢ ve onların iĢbirlikçisi olarak görülen Hutular da öldürülmüĢtür118. Dünyada
bu boyutta, bu kadar kısa zamanda, ırksal ve politik nedenlerle kanlı bir vahĢetin
114
Tezcan, Erdem, Önok, 358.
Meron, (1993). 424.
116
S. Şen, (2010). 179-181.
117
Önder, (2006). 14.
118
Çoban, E. (2008). Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Suça Zemin Hazırlayan Toplumsal Yapılar:
Raunda Örneği, Uluslararası İlişkiler, C.5, (S.17) (47-72), 63.
115
24
yaĢandığı baĢka bir yer yoktur. VahĢetin boyutunu anlatabilmek için, yine de bir
detayı aktarmak gerekmektedir. Ġç savaĢta yaĢanan toplam kayıpların %80‟i
1994‟ün Nisanı‟ndan Haziran ayının baĢına kadar yaĢanmıĢ, 100 gün içinde, en az
500.000, büyük olasılıkla da 800.000 kiĢi öldürülmüĢtür. Bu kısa süre içerisinde,
halkın en az %10‟u katledilmiĢtir. Günlük öldürme oranı, Nazi kamplarında
gerçekleĢen ölümlerin takriben 5 kat üstündedir. 100 gün içinde olup biten olaylar
sonucunda bu kadar çok kimsenin ölmüĢ olması, olayların ne kadar detaylı bir
Ģekilde planlandığını göstermektedir119.
Katliamın soykırıma dönüĢmesiyle birlikte, BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik
Konseyi, Eski Yugoslavya‟daki mahkemenin kurulmasıyla ilgili karar aĢamasında
uygulanan
prosedürün
aynısı
ile
BirleĢmiĢ
Milletler
genel
sekreterinden
Ruanda‟daki soykırım ve insancıl hukuk ihlallerinin araĢtırılması için bir komisyon
kurmasını istemiĢtir120. Bunun üzerine de Temmuz 1994‟te Güvenlik Konseyi‟ne
bilgi sunmak üzere bir uzmanlar komisyonu Ruanda‟ya gönderilmiĢ, bu görevlilerin
tanık oldukları tüyler ürpertici sahneler de olanları tüm açıklığıyla ortaya koyan
raporların hazırlanmasını sağlamıĢtır. Komisyon üyeleri, soykırım ve insanlığa
karĢı suçların iĢlendiğine dair açık kanıtların bulunduğunu bildirmiĢ ve bir
uluslararası ceza mahkemesinin kurulmasını önermiĢlerdir121. Bu tavsiyelere ve
Kigali‟de kurulmuĢ bulunan yeni Ruanda hükümetinin talebine dayanılarak, mesele
Güvenlik Konseyi‟nin gündemine alınmıĢ ve 8 Kasım 1994‟te, Konseyin 955 Sayılı
Kararıyla RUCM kurulmuĢtur122. Mahkemenin kuruluĢu BM AntlaĢması‟nın VII.
Bölümüne yasal olarak dayandırılmıĢtır. Ayrıca Mahkeme Satüsü‟nün önsözünde
Raunda Hükümeti‟nin, mahkemenin kurulması yönündeki iradesine de yer
verilmiĢtir123.
Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Tanzanya‟nın baĢkenti Arusha‟da
kurulmuĢtur. Mahkeme baĢta 11 yargıçtan oluĢmuĢ fakat daha sonra bu sayı
BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyinin 30 Nisan 1994 tarihli ve 1165 sayılı kararı
ile 14 yargıca çıkarılmıĢtır. Mahkeme, üç yargıçtan oluĢan Birinci Derece dairesi
119
Önok, (2003). 82.
Başak, (2003). 45.
121
Önok, (2003). 83.
122
Çınar, 24.
123
Beşiri, (2013). 195.
120
25
ve beĢ yargıçlı Ġstinaf Dairesinden oluĢmaktadır124. Yargıçların her biri farklı
devletlerin vatandaĢlarıdır125. Mahkemenin bir savcılığı bulunmaktadır. Mahkeme
yetkisine giren konularda araĢtırma yapma, soruĢturma baĢlatmak ve dava açmak
savcının yetkisindedir126.
Mahkemenin statüsünde üç tip suça yer verilmiĢtir. Statüde düzenlenen ilk
iki suç soykırım ve insanlığa karĢı suçlardır. Ayrıca Raunda Statüsü‟nde özel
olarak savaĢ suçu baĢlığı altında düzenleme yapılmamıĢtır. Statü‟de yer alan en
önemli düzenleme Cenevre SözleĢmesi ve 1977 tarihli II. Ek Protokol‟ün ağır
ihlallerinin bağımsız bir suç olarak kabul edilmesidir. Bu düzenlemeyle iç silahlı
çatıĢmalar sırasında gerçekleĢen insanlık dıĢı fiilleri iĢleyen faillerin, ortada
uluslararası
bir
çatıĢma
olmadığı
halde
savaĢ
suçları
nedeniyle
yargılanabilmesinin önü açılmıĢtır127. Mahkemenin zaman bakımında yargı yetkisi,
1 Ocak 1994 ile 31 Aralık 1994 arasında iĢlenen suçları kapsamaktadır128. Bu
sınırlama, Ruanda‟da daha sonra iktidara gelen hükümet tarafından Ģiddetli
eleĢtiriye uğramıĢtır. Zira Hutular tarafından planlanan bu soykırımın, fikir aĢaması
ve hazırlık çalıĢmaları 1990 yılında baĢlamıĢ, bu nedenle mahkemenin bu tarihi de
kapsaması gerektiği belirtilmiĢtir129.
Mahkemenin kiĢi bakımından yargı yetkisi ise EYUCM‟da olduğu gibi
sadece gerçek kiĢilerle sınırlandırılmıĢtır. RUCM ile herhangi bir devletin ulusal
mahkemesi arasında görev ve yetki uyuĢmazlığı çıktığında RUCM‟nin yetkisinin
üstün geleceği kabul edilmektedir130.
Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi yalnızca hapis cezası verme
yetkisine sahip olmakla birlikte cezanın süresi Ruanda mahkemelerinin genel
uygulamasına bakılarak saptanmaktadır. Cezanın infazı, mahkemenin belirlemesi
üzerine,
Ruanda‟da
ya
da
göreve
istekli
olan
bir
baĢka
devlette
gerçekleĢmektedir131. Mahkeme, ilk suçlama iĢlemini Kasım 1995 yılında
124
S. Şen, (2010). 182.
Önok, (2003). 84.
126
Pazarcı, 2013, 669.
127
E. Şen, (2009). 28.
128
Çınar, 25.
129
Önok, (2003). 84.
130
Pazarcı, (2013). 669.
131
Pazarcı, (2013). 670.
125
26
gerçekleĢtirmiĢ132, 28 sanık hakkındaki dava mahkumiyetle sonuca bağlanmıĢ, 5
sanık ise beraat ettirilmiĢtir. Ayrıca, 12 dava devam etmekte ve bu davalarda 28
sanık yargılanmaktadır. 2 sanık hakkındaki dava istinaf aĢamasında bulunmakta
ve 8 sanık da yargılanmayı beklemektedir. 13 kiĢinin ise hala aranmakta olduğu
belirtilmektedir. Yargılanan sanıklar arasında eski baĢbakan (Jean Kambanda) ve
altı bakanın yer alması ve halen birçok eski bakan ve üst düzey yöneticinin
yargılanmakta olması dikkat çekicidir. Bu bakımdan, RUCM üst düzey sanıkların
yakalanarak yargılanması konusunda EYUCM‟dan da baĢarılı olmuĢtur133.
Yeni delillerin tespiti ve yeni iddiaların ortaya atılması halinde, baĢka
sanıkların ortaya çıkması ya da yeni davaların açılması ihtimali bulunmaktadır. Bu
durumda unutulmaması gereken husus, bu iddiaların Statü‟de kayıt altına alınmıĢ
yetki alanında ve yetki süresinde iĢlenen suçlar hakkında olması gerektiğidir 134.
132
Gülmez, (2001-2002) 165.
Tezcan, Erdem, Önok, 364.
134
Çınar, 26.
133
27
3. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN KURLUŞU VE YAPISI
3.1. Kuruluşu
BirleĢmiĢ Milletler, daimi bir uluslararası ceza mahkemesi oluĢturma
çalıĢmalarına
Cenevre
SözleĢmelerinin
kabulünün
ardından
1947
yılında
Nuremberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi yargıçlarından Henri Donnedieu
de Vabres‟in teklifiyle baĢlamıĢtır. BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu, bu tarihte,
Uluslararası Hukuk Komisyonu‟a Nürnberg Prensipleri‟ni temel alacak bir
uluslararası ceza mahkemesi statüsü hazırlama görevini tevdi etmiĢ ve bu amaçla
komisyonun himayesinde bir komite kurulmuĢtur. Ancak komitenin yaptığı
çalıĢmalar 1954 baĢlamakta olan soğuk savaĢın savaĢ suçlarının belirlenmesini ve
yargılanmasını olanaksız hale getirmesi, saldırı suçunun tanımlanmasının zorluğu
gerekçe gösterilerek rafa kaldırılmıĢ ve gerçekleĢen bu giriĢim sonuçsuz
kalmıĢtır135.
3.1.1.Roma Diplomatik Konferansı
3.1.1.1. Hazırlık Çalışmaları
Daimi nitelikte bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulmasına yönelik en
önemli giriĢim, BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun 4 Aralık 1989 tarihinde
Uluslararası Hukuk Komisyonu‟ndan, uyuĢturucu maddelerin yasa dıĢı ticareti ile
uğraĢan kiĢiler için bir uluslararası ceza mahkemesi kurulması konusunda rapor
hazırlanmasını istemesi ile gerçekleĢmiĢtir. Uluslararası Hukuk Komisyonu,
istenen çalıĢmayı uyuĢturucu maddelerin yasa dıĢı ticareti ile sınırlamamıĢ,
çalıĢmasını uluslararası ceza mahkemesinin kuruluĢunu gerçekleĢtirmek amacıyla
yürütmüĢtür136.
1994 yılında, Uluslararası Hukuk Komisyonu 1947 yılında oluĢturulan
komitenin hazırladığı metne büyük ölçüde benzeyen bir rapor hazırlamıĢ ve bu
raporu Genel Kurul‟a sunmuĢtur.137 1994 tarihli bu gözden geçirilmiĢ ve statü
135
Kılıç, (2003). 624-625.
Erdal, (2010). 88.
137
Ateş Ekşi, (2004). 11.
136
28
taslağını içeren rapor, BM Genel kurulunun oluĢturduğu komitelerde (Ad Hoc
Komite-Hazırlık Komitesi) yürütülen çalıĢmalar neticesinde taslak statü haline
getirilmiĢtir. Komitelerin hazırladığı bu taslak statü 1998 yılında Roma‟da kabul
edilen metnin temelini belirlemiĢtir138.
3.1.1.2. Müzakere Süreci
“Uluslararası
Ceza
Mahkemesi
Kurulmasına
ĠliĢkin
Tam
Yetkili
Temsilcilerden OluĢan BirleĢmiĢ Milletler Diplomatik Konferansı”, 15 Haziran-17
Temmuz 1998 tarihleri arasında yüz altmıĢ ülke temsilcisinin katılımıyla Roma‟da
yapılmıĢtır139. Yüz altmıĢ ülkenin yanı sıra otuz üç uluslararası kuruluĢ ve iki yüz
otuz altı hükümet dıĢı kuruluĢun temsilcileri de konferansa katılmıĢtır. Roma
Konferansının baĢlangıcında birçok sorun henüz tam anlamıyla çözümlenemediği
ve BM Genel kurulunun oluĢturduğu komitelerin hazırladığı 116 maddelik statü
taslağında
birçok mesele
karara
bağlanamadığı
için
önemli belirsizlikler
oluĢmuĢtur. Bu belirsizliklerde, birçok konunun siyasi nitelikle olmasının da etkisi
olmuĢtur140. Buna rağmen konferans uzun müzakere yolu açılmadan 5 hafta
içerisinde sonuçlandırılmıĢtır141.
Konferansta
en
çok
tartıĢılan
konulardan
birisi
Uluslararası
Ceza
Mahkemesinin yargı yetkisine girecek suçlar olmuĢtur. TartıĢmalarda soykırım,
savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçlar üzerinde uzlaĢma sağlanırken saldırı
suçunun tanımı üzerinde uzlaĢıya varmak mümkün olmamıĢtır. Bu suçlar dıĢında
uluslararası terörizm, uyuĢturucu ticareti ve korsanlık gibi diğer bazı suçların da
Statüye dâhil edilmesi gündeme getirilmiĢ ama bu tür suçlar Statünün kapsamına
alınmamıĢtır142. Esasen, Taslak Statü metninde terörizm suçuna yer verilmiĢtir.
Ancak, ne bu metin, ne de daha sonra Cezayir, Hindistan, Sri Lanka ve Türkiye
tarafından terörizm suçunun insanlığa karĢı suç kapsamı içinde değerlendirilmesi
için sundukları teklif kabul edilmemiĢtir143.Fakat, Konferansın sonucunda kabul
edilen Sonuç Belgesi‟nde (Final Act), terör ve uyuĢturucu ticareti suçlarının, ileride
138
Önok, (2003). 87.
Erdal, 90.
140
Alibaba, 191.
141
Ateş Ekşi, (2004). 13.
142
Tezcan, Erdem, Önok, 391.
143
Başak, (2003). 57.
139
29
toplanacak bir Gözden Geçirme Konferansında (Review Conference) ele alınması
ve bu suçların Statüye dâhil edilmesi için çaba harcanması yolunda karar
alınmıĢtır. Bu Ģekilde, en azından söz konusu iki suçun da, uluslararası toplumun
tümünü ilgilendiren en ağır suçlardan olduğu ve mahkemenin yargı yetkisi
kapsamına alınması konusunda ilk resmi adım atılmıĢtır144.
Saldırı suçunun tanımı ile ilgili tartıĢmalarda, BM Güvenlik Konseyinin beĢ
daimi üyesi, bir fiilin saldırı suçu sayılıp sayılmayacağının Güvenlik Konseyi
tarafından karara bağlanması halinde bu suçun mahkemenin yargı yetkisine dahil
edilebileceğini savunmuĢtur. Ancak, birçok ülke, Güvenlik Konseyinin siyasi
nedenlerle yanlıĢ kararlar verebileceği endiĢesiyle bu görüĢe karĢı çıkmıĢtır.
Konferans sonucunda, Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin saldırı suçu üzerindeki
yargı yetkisini Mahkeme Statüsü‟nün onaylanıp yürürlüğe girdikten yedi yıl sonra
ve bu suçun tanımı Statüye dâhil edildiğinde kullanabileceği kararlaĢtırılmıĢtır145.
Nükleer
silahların
kullanımının
da
savaĢ
suçlarına
dâhil
edilmesi
Konferans‟ta tartıĢılan konular arasında olmuĢtur. Hindistan, özellikle nükleer silah
ve diğer kitle imha silahlarının kullanımının mutlaka yasaklanması gerektiğini, bu
silahların kullanımının savaĢ suçu sayılmasını savunmuĢ, ancak nükleer güce
sahip büyük devletler bu öneriye karĢı çıkmıĢtır146.
Mahkemenin yargı yetkisini otomatik olarak kullanıp kullanamayacağı,
konferansın en tartıĢmalı ve önemli sorununu oluĢturmuĢtur. ABD‟nin baĢını
çektiği birçok devlet, yargı yetkisinin kullanılabilmesi için, hem ülkesinde fiilin
iĢlendiği devletin, hem de failin vatandaĢı bulunduğu devletin mahkemenin yargı
yetkisini kabul etmesi Ģartının aranmasını istemiĢtir. Alman delegeler ise önerisine
Statüde yer alan suçlar uluslararası toplumu bir bütün olarak ilgilendirdiği için
mahkemenin “evrensellik prensibine” dayanan bir yargılama yetkisine sahip
olmasını önermiĢtir. Müzakereler sonucunda, BMGK dıĢında dava açıldığı
durumlarda, sanığın devletinin veya suçun iĢlendiği yer devletinin ya mahkeme
144
Önok, R. M. (2007). “UCD’nin Görev Alanı ve Uygulanan Hukuk”. Uluslararası Ceza Divanı. F.
Yenisey. (Editör). İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 173.
145
Alibaba, (2000). 192.
146
Önok, (2003). 99.
30
statüsüne taraf olması ya da yargılama için onay vermesi gerektiğine karar
verilmiĢtir147.
Kimlerin dava açma yetkisine sahip olacağı sorunu Roma Konferansının
gündeminde yer alan bir baĢka konu olmuĢtur. Mahkemenin statüsüne taraf olan
devletlerin dava açabilme yetkisine herhangi bir itiraz olmamasına karĢın savcının
ve BMGK‟nin soruĢturma yapılmasını isteme yetkisine karĢı itiraz edilmiĢtir.
Güvenlik Konseyinin dava açabilmesine karĢı itirazlarda Güvenlik Konseyinin
siyasi niteliğini ileri sürülmüĢ, Savcılık makamının resen dava açabilmesine karĢı
itirazlarda ise savcının yetkisini kötüye kullanabileceğini ileri sürmüĢtür. Ancak tüm
bu itirazlara rağmen savcıya da BMGK‟ne de dava açabilme yetkisi verilmesine
karar verilmiĢtir148.
Konferans sırasında siyasi ve bölgesel grupların oluĢturduğu bir takım
gruplaĢmalar da oluĢmuĢtur. Bu gruplar arasında Güvenlik Konseyinin beĢ daimi
üyesinin oluĢturduğu grup, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin oluĢturduğu grup, Arap
ülkelerinin oluĢturduğu grup, Latin Amerika ve Karaipler Grubu, Amerika BirleĢik
Devletleri'nin baĢını çektiği ve Libya, Irak, Yemen ve Katar'ın yer aldığı grup ve en
önemlisi de Kanada ve Norveç'in baĢını çektiği, 54 ülke temsilcisinin biraraya
gelmesiyle oluĢan Benzer GörüĢtekiler (Like-Minded Group) Grubu yer almıĢtır.
Benzer GörüĢtekiler Grubu güçlü ve bağımsız bir mahkeme için çabalamıĢlardır149.
Amerika‟nın baĢını çektiği grup ise Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin etkin bir
yargı yetkisine sahip olmasını engelleyici bir strateji takip etmiĢtir. Konferans
öncesinde ve Konferans sırasında ABD‟nin Statü‟ye iliĢkin bütün önerileri,
kurulacak bir uluslararası ceza mahkemesini mümkün olduğu kadar BM Güvenlik
Konseyi‟nin diğer daimi üyelerinin, kontrolüne tabi tutmaya yönelik olmuĢtur. Bu
nedenle ABD, mahkemenin bağımsız bir savcılık makamına sahip olması ve
re‟sen soruĢturma yapabilmesine, saldırı suçunun mahkemenin yargı yetkisine
dahil edilmesine karĢı çıkmıĢ, savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçlar için de
devletler lehine çok sayıda istisnai kurallar ve çekinceler talep ederek mahkemenin
yargı
147
yetkisini
sulandırmaya
Tezcan, Erdem, Önok, 384-386.
Alibaba, 193.
149
Alibaba, 193.
148
çalıĢmıĢlardır.
Roma
Statüsü‟nün
yürürlüğe
31
girmesinden sonra ABD‟nin bu tavrı tamamen Uluslararası Ceza Mahkemesine
karĢı bir mücadeleye dönüĢmüĢtür150.
TartıĢmalar konferansın son haftasına kadar sürmüĢtür. Son haftaya
gelindiğinde özellikle yargı yetkisine iliĢkin olan 2. Bölüm baĢta olmak üzere,
henüz birçok konu üzerinde uzlaĢılamamıĢtır. Hazırlık Komisyonu BaĢkanı ve
koordinatörleri tarafından, delegelerle toplantılar yapılıp en azından temel
konularda görüĢ birliği sağlanmaya çalıĢılmıĢtır. Bu aĢamada benzer görüĢteki
devletlerin lobi faaliyetleri, sivil toplum örgütlerinin ve BM Genel Sekreteri‟nin ikna
çalıĢmaları da sürmüĢtür. Konferanstan iki gün önce Hazırlık Komisyonu BaĢkanı
zor bir kararla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Hazırlık Komisyonu BaĢkanı ya son bir
taslak paketin bir Ģekilde oluĢturup konferans genel kuruluna sunulmasına ya da
anlaĢmaya varmanın mümkün olmadığını bildirerek, ikinci bir konferansa kadar iĢi
ertelemeye karar vermek zorunda kalmıĢtır. Sonuçta tasarının oluĢturulmasına
karar vermiĢ ve 16 Temmuz günü gece yarısında, hazırlanan taslak genel kurula
teslim etmiĢtir. 17 Temmuz gününün erken saatlerinde de, Taslak Statü paketi,
delegelerin dikkatine sunulmuĢtur151.
3.1.2. Roma Statüsünün Kabul Edilmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin
Kurulması
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin statüsü, onar yıllık zaman süreçleri
boyunca gerçekleĢen boĢ giriĢimlerin ardından, 17 Temmuz 1998‟de yapılan
oylamada hemen hemen oy birliğiyle kabul edilmiĢtir152. Roma Statüsü153‟nün
sonuç belgesi 120 devletin lehte (Ġngiltere, Fransa ve Rusya dâhil), 7 devletin
aleyhte (Amerika BirleĢik Devletleri, Çin, Libya, Irak, Ġsrail, Katar ve Yemen) ve
150
Turhan, F (2007). “Uuslararası Ceza Mahkemesi‟nin Yargı Yetkisi”. Uluslararası Ceza Divanı. F.
Yenisey, (Editör). İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 124.
151
Önok, (2003). 101.
152
Jescheck, H. H., (Çev. Zeynel Kangal) (2006). Ulusal, Avrupa ve Uluslararası Ceza Hukukunda Yeni
Gelişmeler (21. Yüzyılda Bir Suç Politikası için Perspektifler mi?). Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, C.III, (S. 1), 27.
153
Roma Statüsü için bkz. Aydın, D. (2006). Uluslararası Ceza Mahkemesi Temel Belgeler Derlemesi.
Ankara: Buluş Tasarım ve Matbaacılık, 1-80.
32
Türkiye‟nin de içinde bulunduğu 21 devletin ise çekimser oy kullanması gibi büyük
bir uluslararası toplum desteğiyle uluslararası hukukta yerini almıĢtır154.
Roma Statüsü‟nün 126/1. maddesine göre, Statü‟nün yürürlüğü, 60. onay,
kabul veya katılım belgesinin, BM Genel Sekreterine teslim edildiği günün
ardından 60. günden sonraki ayın ilk gününden itibaren gerçekleĢecekti155. Bu
onay 11 Nisan 2002 tarihinde tamamlanmıĢ Statü‟nün 126. maddesi uyarınca 60.
Devletin onaylamasından sonra geçen 60 günü izleyen ilk ayın ilk günü olan 1
Temmuz 2002 tarihinde Statü yürürlüğe girmiĢtir. Böylece, çoğunlukla cezasız
kalan en ağır insan hakları ihlalleri, toplu katliamlar, soykırım ve savaĢ suçlarını
yargılayacak daimi statüde, bağımsız ve evrensel yetkili bir ceza mahkemesi
kurulmuĢtur.156 Daha sonra Hazırlık Komitesi (Prep com) tarafından yapılan
çalıĢmalar sonucunda, Statüye ek olarak, Suçun Unsurları ile Usul ve Delil
Kuralları kabul edilmiĢtir. Statü, 15 Temmuz 2008 tarihi itibariyle 139 devlet
tarafından imzalanmıĢ ve 102 devlet tarafından da onaylanmıĢtır 157.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 10 Ekim 2001 tarihinde 768.
BirleĢiminde kabul ettiği bir Deklarasyon ile 10 Aralık 1998 tarihinde Ġnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin Kabulünün 50. yıl dönümü nedeniyle yayımladığı
belgeyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi konusundaki kararlarını hatırlatarak
Roma Statüsü‟nün evrensel adaletin gerçekleĢtirilmesi için yeterli güvenceleri
taĢıdığını vurgulamıĢtır. Aynı Deklarasyon ile Konsey üyesi olan veya olmayan
tüm devletlere, Statü‟yü onaylamaları ve iĢbirliği içerisinde bulunmaları çağrısı
yapılmaktadır. Ayrıca Statünün onaylanması yönünde çalıĢmalarda bulunan sivil
toplum örgütleri de çalıĢmalarını halen sürdürmektedir158.
Roma Statü‟nün kabul edilmesiyle 2000‟li yılların en önemli siyasi ve
hukuksal olaylarından birisi gerçekleĢmiĢ oldu159. 17 Temmuz 1998‟de, Roma‟da
154
Aksar, Y. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Uygulamalarına Genel Bir Bakış. Uluslararası Hukuk
ve Politika, C.1, (No: 3 ) (1-14), 4.
155
Jescheck, (2006). 27 .
156
Turhan, 2007, 124 .
157
Bayıllıoğlu, U. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye. AÜHF Dergisi, C.56, (S. 1) (51-121),
54.
158
Çınar, 54.
159
Aslan, M. Y. (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve Türkiye’ye Etkileri. AÜHF Dergisi, C. 56, (S.4) (55-79),
57.
33
150‟ye yakın devletin, soykırım, insanlığa karĢı suçlar ve savaĢ suçları gibi en
ciddi uluslararası suçları yargılayacak evrensel nitelikli daimi bir Uluslararası Ceza
Mahkemesi
kurulmasına
karar
vermeleri,
uluslararası
hukukun
portresini
değiĢtiren, çok büyük bir yeniliktir160. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin
kurulması sonucunda uluslararası toplumda derin nefret uyandıran ciddi suçların,
uluslararası siyasetten etkilenmeksizin bağımsız ve tarafsız daimi nitelikli bir
uluslararası ceza mahkemesi tarafından yargılanacağı yönünde görüĢ birliği
maalesef sağlanamamıĢtır.
3.2. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Temel Özellikleri
Uluslararası
Ceza
Mahkemesi
Statüsü
hükümleri
çerçevesinde
mahkemenin en temel özellikleri Ģu Ģekilde belirtilebilir:
Ġlk
olarak,
Uluslararası
Ceza
Mahkemesi
bir
uluslararası
hukuk
sözleĢmesiyle oluĢturulmuĢ, uluslararası suçlar bakımından yer ve zaman
sınırlaması olmaksızın evrensel yetkiyle donatılmıĢ 161, geçici, olaya özgü, özel ad
hoc mahkeme değil kalıcı ve sürekli nitelikte bir mahkemedir162. Uluslararası Ceza
Mahkemesi Statüsü‟ne göre uluslararası kiĢiliğe sahiptir. Mahkeme üç temel
organdan oluĢmaktadır. Bunlar: (a) Yargılama Makamı; BaĢkanlık, Ġstinaf
Mahkemesi, DuruĢma Öncesi Dairesi ve DuruĢma Mahkemesi'ni içerir. (b)Savcılık
Makamı ve (c) Ġdari Organ (Mahkeme Yazı ĠĢleri de denebilir,"Registry")163.
Ġkinci olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi sadece gerçek kiĢiler üzerinde
yargı yetkisine sahiptir. Suçların bireyselleĢtirilmesi uluslararası sistemin bugünkü
yapısıyla uyumlu görünmektedir. Her Ģeyden önce Statü ve bu kapsamda
oluĢturulan mahkeme nihayetinde devletlerin giriĢimiyle uluslararası hukukun bir
parçası haline gelmiĢtir. Bu yüzden devletlerce veya devletlerin koruması altındaki
güçlerce iĢlenecek ağır suçlar kiĢisel sorumluluğa indirgenmiĢtir164.
160
Önok, (2003). 103.
Jescheck , 2006, 28.
162
S. Şen, (2010). 190.
163
Aksar, (2006)., 5.
164
Ateş, D. (2010). Egemenlik, Anarşi ve Roma Statüsü. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.6, (Sayı 24) (134), 5.
161
34
Mahkemenin üçüncü özelliği saldırı suçuna iliĢkin yargılama yetkisine sahip
olmasıdır. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisi kapsamına alınan suçlar
Ģu Ģekildedir: (a) soykırım suçu, (b) insanlığa karĢı suçlar, (c) savaĢ suçları ve (d)
saldırı suçu. Yugoslavya ve Ruanda Mahkemeleri'nin Statü ve uygulamalarından
da görüldüğü gibi, ilk üç suç kategorisi, her iki mahkemenin de maddi yargılama
yetkisi altında yer almakta ve uluslararası ceza hukukunda en ciddi ihlaller olarak
kabul edilmektedir. Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Yugoslavya ve Ruanda
Mahkemeleri Statülerini ayrıĢtıran en önemli özellik, Uluslararası Ceza Mahkemesi
Statüsü'nün saldırı suçları hakkında da yargı yetkisine sahip olmasıdır165.
Uluslararası ceza hukuku bakımından, bu Ģekilde bir düzenlemenin yapılması,
uluslararası toplumca büyük bir geliĢme olarak kabul edilmektedir. Saldırı suçları
mahkemenin yargı yetkisinin dıĢında bırakılsaydı, en ağır uluslararası suçu (the
supreme international crime) iĢleyen veya bu suçlardan dolayı cezalandırılması
gereken kiĢiler dokunulmazlık kazanmıĢ ve bu nedenle uluslararası toplum,
uluslararası ceza hukuku uygulamalarından geri kalmıĢ olacaktı. Zira Nürnberg
Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi uygulamalarından günümüze kadar, bir
savaĢın baĢlatılması baĢka bir deyiĢle bir saldırı suçunun iĢlenmesi uluslararası bir
suç olarak gösterilmiĢ ve bir ulusal hak olarak kabul edilmemiĢtir166.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin dördüncü özelliği, mahkemenin yargı
yetkisinin asli nitelikte olmaması yani ulusal yargı yetkisinin yerini almamasıdır 167.
Roma Statüsünde bir tarafın diğer taraf karĢısında ne “üstünlüğünden” ne de
“önceliğinden” bahsedilmese de, konu bakımından ulusal mahkemelerin yargı
yetkisinin en azından önceliği söz konusudur168. Statünün giriĢ bölümünün 10.
paragrafı ile 1. maddede belirtildiği Ģekilde, mahkemenin yetkisi,
ulusal
mahkemelerin yargı yetkisini tamamlayıcı niteliktedir. Statüye göre, Uluslararası
Ceza Mahkemesi yalnızca iki durumda, yani ulusal yargılama mercilerinin
kovuĢturma yapma konusunda isteksiz olmaları ya da buna gerçekleĢtirme
yeteneğine sahip olmamaları halinde devreye girecek ve yargılama yapma
görevini devralacaktır. Yani ilgili devletlerin yürüteceği etkin kovuĢturmalar
165
Aksar, Y. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD). AÜHFD, C.52,
(S.2), 126-127.
166
Aksar, (2005). 7.
167
Tezcan, Erdem, Önok, 382.
168
Eser, (2007). 21.
35
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin devreye girme olanağını ortadan kaldıracaktır 169.
Statüde yer alan bu düzenleme yargı yetkisinin kullanılması konusunda egemenlik
olgusunun önemli bir yansımasıdır170.
Mahkemenin
beĢinci
özelliği
bağımsızlıktır.
Mahkemenin
kuruluĢ
çalıĢmalarında yapılan müzakereler sonucunda, mahkemenin, BirleĢmiĢ Milletlerin
bir organı olarak değil, BirleĢmiĢ Milletlerle iliĢkileri bir antlaĢma ile belirlenen
bağımsız
bir
organ
olmasına
karar
verilmiĢtir.
Bu
kararın
verilmesinde
mahkemenin Güvenlik Konseyi‟nin vetosundan korunmak istenmesi ve BirleĢmiĢ
Milletler Kurucu AntlaĢması‟nda köklü değiĢiklikler yapılması ihtiyacı etkili
olmuĢtur. Ancak bağımsızlığın kabul edilmesine rağmen Güvenlik Konseyi‟ne,
soruĢturma ve yargılama yapılmasını on iki ay süreyle erteleme yetkisi verilmiĢtir.
Nitekim Amerika BirleĢik Devletlerinin baskısıyla Bosna‟da görev yapan barıĢ gücü
askerleri bakımından soruĢturma açılması 12 ay süreyle ertelenmiĢtir. Bu durum
mahkemenin bu özelliğiyle siyasi etkilere ne kadar açık olduğunu göstermiĢtir171.
3.3.Uluslararası Ceza Mahkemesinin Yapısı
Mahkemenin oluĢumu ve yönetimine bakıldığında, Uluslararası Ceza
Mahkemesinin dört organının olduğunu görmek mümkündür. Bunlar sırasıyla
BaĢkanlık Divanı, Daireler (istinaf dairesi, ilk derece dairesi, ön soruĢturma
dairesi), Savcılık makamı ve Kalem TeĢkilatıdır172. BaĢkanlık Divanının bir baĢkan
ve birinci ve ikinci baĢkan yardımcılarından oluĢmaktadır. Roma Statüsüne göre
baĢkan ve baĢkan yardımcıları, hakimlerin mutlak çoğunluğu tarafından üç yıl için
veya görev sürelerinin sonuna kadar seçilirler. BaĢkanlık Divanı Mahkemenin
idaresinden sorumludur. BaĢkan ve baĢkan yardımcıları tam zamanlı olarak görev
yaparlar.
Mahkemede
görevli
diğer
yargıçlar
ise,
BaĢkanlık
tarafından
mahkemenin iĢ yükü dikkate alınarak görevlendirilirler173.
Mahkeme yargısal fonksiyonlarını ise üç daire aracılığı ile yerine
getirmektedir. Bu bağlamda, Ġstinaf Dairesi baĢkan ve dört hakimden, Ġlk Derece
169
Tezcan, Erdem, Önok, 383.
Çınar, 35.
171
Kılıç, (2009). 627.
172
Önok, (2003). 107-108.
173
Schabas, (2004). 180.
170
36
Dairesi ve Ön SoruĢturma Dairesi ise en az altıĢar hakimden oluĢmaktadır. Ġlk
Derece Dairesi ve Ön SoruĢturma Dairesi üyeleri atanırken ceza yargılaması
konusundaki tecrübeleri dikkate alınır. Uluslararası Ceza Mahkemesi on sekiz
hakimden kurulu bir mahkemedir. Ġhtiyaç halinde bu sayının arttırılması
mümkündür. Hakim olarak görev yapacak kimselerin yüksek ahlâki değerlere
sahip, tarafsız ve ülkelerinde üst düzey yargı organlarında görev yapmıĢ kiĢiler
olmaları gerekmektedir. Bu niteliklerin yanı sıra, hakim adaylarının ceza hukuku,
ceza usul hukuku ve insan hakları hukuku konularında deneyim sahibi olmaları da
gerekmektedir. Taraf devletlerden herbiri tek bir aday gösterme hakkına sahip
olmakla birlikte, bu adayların mutlaka taraf devletlerden birinin vatandaĢı olması
gerekmektedir. Hakimler, Taraf Devletler Genel Kurulu tarafından gizli oyla
seçilmektedir. Buna göre, en yüksek oyu alan on sekiz aday, ki bu oy oranı
toplantıda hazır bulunan taraf devletlerin toplam sayısının üçte ikisinden az
olamaz, seçilmiĢ sayılır. Herhangi iki hakim aynı vatandaĢlıktan olamayacağı gibi,
hakimlerin seçimi sırasında dünya üzerindeki temel hukuk sistemlerinin temsil
edilmesine, eĢit coğrafi dağılıma ve de kadın ve erkek hakimlerin adil bir Ģekilde
mahkemede yer almasına olanak sağlanır174.
Savcılık makamına bakıldığında Statüde bu makam mahkemeden bağımsız
hareket edebilen bir organ olarak tanımlanmaktadır. Yapılan baĢvuruları
değerlendirmek, hazırlık soruĢturmasını yapmak ve yargılamada ise iddia makamı
olarak yer almak savcılık makamının görevleri arasındadır. Bir savcı ve bir veya
daha fazla yardımcıdan oluĢan bu makamın üyelerinin farklı devletlerin vatandaĢı
olması gerekmektedir. Aynı zamanda, ceza yargılaması ve takibatı konularında da
tecrübeli olmaları Ģarttır. Savcı, Taraf Devletler Genel Kurulu tarafından mutlak
çoğunlukla seçilir. Prensip itibarıyla dokuz yıl için seçilen savcı ve yardımcıları
tekrar seçilemezler175.
Mahkemenin adli nitelikte olmayan bütün iĢleri kalem teĢkilatı tarfından
yürütülmektedir. Kalem TeĢkilatı BaĢkanı ve yardımcılarının mahkemenin çalıĢma
174
175
Alibaba, 198-199.
Aksar, Y. (2007). Evrensel Yargı Kuruluşları. Ankara : Seçkin Yayıncılık, 195 .
37
dillerinden en az birini çok iyi derecede bilmeleri gerekmektedir. Kalem TeĢkilatı
BaĢkanı, hakimlerin mutlak çoğunluğunun vereceği kararla, 5 yıl için seçilir176.
Mahkemenin yapısı incelendiğinde, rahatlıkla söylenebilir ki, Uluslararası
Ceza Mahkemesi bağımsız bir savcı, bağımsız bir yargılama makamı ve
hakimlerden oluĢan, uluslararası insan hakları hukuku standartlarının öngördüğü
koĢullara uygun cezai yargılama yetkisine sahip bir kurumdur.
3.4. Tamamlayıcılık İlkesi
Roma Statüsü incelendiği zaman, mahkemenin sahip olduğu yargı
yetkisinin, ulusal mahkemelerin yargı yetkisini tamamlayıcı nitelikte olduğu
görülür177. Mahkemenin bu özelliği, “Devletlerin Hükümranlığı Ġlkesi”nin bir
sonucudur. Ayrıca mahkeme bu yönüyle Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası
Ceza
mahkemelerinden
ayrılmaktadır.
Zira
söz
konusu
mahkemelerin
Statülerinde, bu mahkemelerin ulusal mahkemelerin yargı yetkilerini tamamlayıcı
nitelikte oldukları düzenlemiĢ olmasına rağmen, uygulamada ulusal mahkemelerin
yargılama usulüne müdahale ettikleri görülmektedir178.
Statüde tamamlayıcılık ilkesinin benimsenmiĢ olması mahkemenin yargı
yetkisine getirilen en önemli sınırlamadır. Bu ilke gereği mahkemenin yargı
yetkisine
giren
suçlar
bakımından
ulusal
yargılama
sistemlerine
öncelik
tanınmıĢtır . Mahkeme, ulusal yargı sistemlerinin samimi olarak soruĢturma ve
179
araĢtırma yürüttükleri durumlarda devreye girmeyecektir. Statü, devletlerin,
uluslararası topluma en ağır Ģekilde zarar veren suçlarda yargılama haklarını
uygulama sorumluluklarının olduğunu açıkça belirtmektedir. Statüye göre
mahkeme, sadece devletler bu suçları araĢtırma ve soruĢturmada isteksiz olduğu
veya
yargılama
oynayacaktır .
180
176
Önok, (2003). 118.
Başak, (2003). 59.
178
Aksar, (2005). 5.
179
Kirsch, 299.
180
RomSt m.17/1.
177
konusunda
aciz
olduğu
durumlarda
tamamlayıcı
rol
38
Tamamlayıcılık
ilkesinin
benimsenmiĢ
olmasının
temel
nedeni,
Mahkeme‟nin ulusal yargı organlarının görevini üstlenmek veya yerini almak
amacıyla kurulmamıĢ olmasıdır. Zira, mahkemenin görevi devletlerin yapmak
zorunda olduğu yargılamanın daha fazlasını yapmak değildir. Uluslararası Ceza
Mahkemesinin önüne bir dava getirilebilmesi için, ulusal yönden yetkili devletin o
davayı yargılamakta isteksiz olması veya hukuk yapısının yetersiz olması
gerekmektedir. Statü, bir devletin, mahkemenin yargı yetkisine giren bir suçu
yargılamakta olduğunu bildirmesi halinde, devletin soruĢturmasının sonucunun
bekleneceğini, ancak söz konusu devletin soruĢturmayı yürütmedeki isteksizliği
veya soruĢturma için yeterli imkana sahip olmaması sebebiyle soruĢturmanın
sonucu beklenmeksizin savcılığın soruĢturmaya yeniden devam edebileceğini
açıkça hükme bağlamıĢtır. Fakat savcılığın konu ile ilgili vereceği kararlar,
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin denetimine tabidir181.
3.5. Uluslararası Ceza Mahkemesine Başvurunun Şartları
Roma Statüsü bir davayla ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesine
baĢvuru yapılmasını bir takım Ģartlara bağlamıĢtır. Statünün 13‟ncü maddesi
mahkemeye baĢvuru hakkını devletlere ve Güvenlik Konseyine tanımıĢtır. Ayrıca
savcılık makamı da kendiliğinden soruĢturma yapabilmektedir182.
3.5.1. Statüye Taraf Devletlerin Yetkisi
Mahkemenin yargı yetkisine giren bir suç iĢlenmesi halinde, Statüye taraf
olan bir devlet mahkemeye baĢvuru yapabilir. Ancak Statüye taraf devletin
mahkemeye baĢvurabilmesi için, suçun kendi ülkesinde, gemi veya uçağında
iĢlenmesi veya suçlanan kiĢinin kendi vatandaĢı olması gerekmektedir183.
Uygulamada mahkeme ülke kavramını geniĢ yorumlamak suretiyle devletlerin
silahlı kuvvetlerinin kontrolü veya iĢgali altında bulunan alanları da ülkeye dahil
etmiĢtir184.
181
Aslan, (2007). 62-63.
RomSt m.13.
183
RomSt m.12/2.
184
Aslan, 2007, 64.
182
39
3.5.2. Statüye Taraf Olmayan Devletlerin Yetkisi
Roma Statüsüne göre, Statüye taraf olmayan bir devlet de taraf devletler
gibi Statü kapsamındaki bir suçun kendi ülkesinde, gemi veya uçağında iĢlenmesi
veya suçu iĢleyen kiĢinin kendi vatandaĢı olması halinde mahkemeye baĢvurabilir.
Ancak böyle bir devletin baĢvuru yapabilmesi için iĢlenen suçla ilgili olarak
mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğini açıklaması gerekmektedir. Bu halde söz
konusu devlet taraf devletler gibi hiçbir istisna olmaksızın mahkeme ile iĢbirliği
yapacaktır185.
3.5.3. BM Güvenlik Konseyinin Yetkisi
Mahkemenin yargı yetkisine giren bir durum Güvenlik Konseyinin özel
nitelikli bir kararı ile de mahkemenin önüne getirilebilir. Ancak, Güvenlik Konseyi
böyle bir baĢvuruyu BM AntlaĢması‟nın VII‟nci bölümünde tanınan yetkileri
çerçevesinde alacağı bir karar ile yapabilir. Güvenlik Konseyinin bu kararının,
daimi üyeler tarafından veto edilmemesi gerekmektedir. Örneğin, daimi üye olan
Çin‟in uygun görmeyeceği bir durumun, Güvenlik Konseyi kararı ile mahkemenin
önüne
getirilmesi
mümkün
görülmemektedir186.
Bu
Ģart
mahkemenin
bağımsızlığını zedeleyen en önemli husustur.
3.5.4. Mahkeme Savcısının Yetkisi
SoruĢturma baĢlatma ile ilgili olarak savcı oldukça geniĢ yetkilere sahiptir.
Buna
göre
savcı
elde
ettiği
bilgiler
ıĢığında
kendiliğinden
soruĢturma
baĢlatabilmektedir. Bu çerçevede savcının kendisine gelen bilgilerin ciddiyetini
analiz etme ve gerekirse Devletlerden, BM‟den, hükümetler arası kuruluĢlardan,
sivil toplum örgütlerinden ya da diğer güvenilir kaynaklardan ilave bilgi isteme
yetkisi vardır. Eğer savcı soruĢturma açılması için yeterli bir temel ve sebep
olduğu sonucuna varırsa, soruĢturma için Ön SoruĢturma Dairesi‟nden izin talep
eder. Bu daire savcının talebini uygun bulduğu takdirde soruĢturma izni
vermektedir. Eğer Savcı kendisine gelen biligileri değerlendirdikten sonra
soruĢturma açılmasına gerek görmezse bu kararını Ön SoruĢturma Dairesine
185
186
RomSt m.12/3.
Aslan, (2007). 65.
40
bildirecektir. ġayet durum Taraf bir Devlet ya da BM Güvenlik Konseyi tarafından
Mahkemeye havale edilmiĢse ve Savcı soruĢturma açılmasına gerek görmemiĢse
Ön SoruĢturma Dairesi bu kararı gözden geçirebilecektir. Buna ilave olarak, bu
Daire kendi insiyatifi ile de Savcının soruĢturma baĢlatmaması yönündeki kararı
gözden geçirebilecektir. Savcının soruĢturma baĢlatmama kararı Ön SoruĢturma
Dairesinin onayı ile geçerlilik kazanacaktır187.
3.6. Davanın Kabulüne Engel Durumlar
Mahkemeye yapılan baĢvuruların kabul edilebilir olması için bu baĢvuruların
bir dizi ön Ģartı sağlaması gerekmektedir. Buna göre eğer bir dava, bu dava ile ilgili
olarak yargı yetkisine sahip bir devlet tarafından soruĢturuluyor ya da
kovuĢturuluyorsa ise, dava o dava ile ilgili yargı yetkisine sahip bir Devlet
tarafından soruĢturulmuĢ ve bu soruĢturma sonucunda kovuĢturmaya gerek
olmadığı sonucuna varılmıĢ ise, Ģikayet konusu olan eylem ile ilgili olarak suçlanan
kiĢi daha önce bu suç ile ilgili olarak yargılanmıĢ ise ve dava mahkemenin devreye
girmesini gerektirecek derecede ağır değil ise bu durumlarda ilgili dava
mahkemece kabul edilemez ilan edilmektedir188. Nitekim Mavi Marmara gemisine
yapılan baskın ile ilgili baĢvuruyu inceleyen Mahkeme, “öldürülen mağdur
sayısının azlığı, iĢlenen suçların filodaki 7 gemiden sadece birinde iĢlenmiĢ
olması, filonun durdurulmasının Gazze‟ye giden yardımlarda hatırı sayılır bir etkisi
olmayacağı” gibi gerekçelere dayanarak baĢvuru konusunun soruĢturma açılması
için “yeterli ağırlıkta” olmadığına karar vermiĢtir189.
187
Çakmak, C. (2014). Uluslararası Hukuk: Giriş, Teori ve Uygulama Bir Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı,
Bursa: Ekin Basın Yayım Dağıtım, 253-254.
188
RomSt m. 17
189
Tunç, A. UCM‟nin Mavi Marmara Kararı. ankarastrateji.org/yorum/ucmnin-mavi-marmara-karar
adresinden 10 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır.
41
4. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN YARGI YETKİSİ
Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası toplumu ilgilendiren en ağır
suçların yargılanması için kurulmuĢ yeni bir kurumdur190. Mahkeme görevlerini
yerine getirirken Roma Statüsü‟nü, Usul ve Delil Kuralları‟nı (Rules of Procedure
and
Evidence),
Suçun
Unsurları
adlı
belgeyi
(Elements
of
Crimes)
uygulamaktadır191. Mahkemenin yargılama yetkisine baktığımızda, iki büyük hukuk
sistemin benimsendiği ve karma bir sistem oluĢturulduğu görülmektedir192. Söz
konusu hukuk sistemleri daha çok mahkeme kararlarına dayanan Anglo-Sakson
hukuk sistemi ve daha çok yazılı metinlere dayanan Kıta Avrupa‟sı hukuk
sistemleridir193. Ayrıca Mahkeme yargı yetkisini Statü‟ye taraf devletlerin ülkesinde
ve Statü‟ye taraf olmamakla birlikte somut bir olay için mahkemenin yargı yetkisini
kabul ettiğini beyan eden, suçun iĢlendiği devletin veya suç iĢlediği isnat edilen
kiĢinin
uyruğunda
olduğu
devletin
herhangi
birinin
ülkesinde
uygulayabilmektedir194.
Diğer taraftan mahkemenin yargı yetkisi, ulusal devletler tarafından
yapılacak ceza yargılamasına göre ikincil derecededir, bu durum Statü'nün temel
konseptini oluĢturmaktadır. Statü'nün GiriĢ 10. paragrafı ile 1. maddesine göre
mahkeme, ulusal devletlerin iç hukuklarında yapacakları ceza yargılamasını
sadece tamamlayıcı niteliktedir195. BaĢka bir ifade ile mahkemenin yargı yetkisi
ancak Statü kapsamındaki suçların yargılanması konusunda ulusal mercilerin
harekete geçmediği, geçemediği ya da geçse bile bu konuda isteksiz davrandığı
hallerde devreye girecektir196. Devletlere bu Ģekilde öncelikli bir yargı yetkisinin
özellikle suçun iĢlendiği devlete veya sanığın vatandaĢı olduğu devlete tanınması,
onların kendi menfaatlerine olan bir durumdur. Çünkü bir devlet, kendi ülkesinde
veya kendi vatandaĢları tarafından iĢlenmiĢ olan bir uluslararası suç için gerekli
ceza yargılamasını bizzat yaparak, yani suçun cezalandırılmasını Uluslararası
190
Kirsch, 302.
Schabas, (2008). 117.
192
Yenisey, (2007). 257.
193
Karakehya, (2008). 150.
194
Halatçı, Ü. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yargı Yetkisinin Kullanılabilmesinin Ön Koşulları.
Uluslararası Hukuk ve Politika, C.1, (No:3) (57-76), 71.
195
Kreicker, H. Devletlerarası Ceza Hukuku Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Durum Tespiti ve Eleştirisel
Değerlendirme, www.hukukturk.com/fractal/hukukTurk/pages/dwnldCntHT.jsp?... adresinden 12 Mart
2014’de alınmıştır. 17.
196
Karakehya, (2008). 143.
191
42
Ceza Mahkemesi'ne bırakmayarak, kendi egemenlik haklarını yeterli ölçüde
korumuĢ olmaktadır197.
4.1. Mahkemenin Kişi Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Personae)
4.1.1. Kişisel Ceza Sorumluğu
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin kiĢi bakımından yargı yetkisi gerçek
kiĢileri kapsamaktadır. Uluslararası hukuk, genel olarak devlet görevlilerinin
davranıĢlarından kaynaklanan sorumluluğu bir bütün olarak ilgili devlete
yüklemekedir. Bu genel kuralın en önemli istisnası ulusalararası suçlardır 198.
Roma Statüsü kapsamına giren suçlardan devleteler değil bireyler sorumlu
tutulmaktadır. Roma Statüsü 25 (3). maddesine göre yargı yetkisine giren suçlarla
ilgili olarak, suçu bizzat veya birisinin yardımıyla iĢleyen, iĢlenmesini emreden,
isteyen ya da özendiren, suçun iĢlenmesine yardımcı ya da ortak olan ya da
herhangi bir biçimde suçun iĢlenmesine ya da teĢebbüsüne yardım veya yataklık
eden, suçun iĢlenmesini kolaylaĢtıran, soykırım suçu ile ilgili olarak da bu suça
doğrudan katılan ve suçun iĢenmesini toplum önünde özendiren kiĢiler
yargılanacaktır199. Bu bakımdan, devletlerin ya da diğer (özel ya da kamusal) tüzel
kiĢilerin mahkemede yargılanması söz konusu değildir200. Ancak Uluslararası Ceza
Mahkemesi tarafından verilecek bireysel cezalar, devletlerin bu eylemlerden
doğan uluslararası hukuk sorumluluklarını ortadan kaldırmayacaktır201.
Roma Statüsü‟nde gerçek kiĢiler bakımından önemli bir istisna vardır; Statü,
suçun iĢlendiği sırada on sekiz yaĢından küçük olanlar üzerinde mahkemenin
yargı yetkisini kullanmasına olanak vermemiĢ202, 18 yaĢından küçük olan
Ģahısların ceza sorumluluğunun olmayacağını, dolayısıyla bu kiĢilerin mahkeme
karĢısında ceza ehliyetlerinin olmadığını “kesin kanuni karine” olarak kabul
197
Kricker, 17.
Aslan, (2010, Eylül). 109
199
RomSt m. 25/3
200
Önok, (2003). 147.
201
Aslan, M. Y (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve Kişisel Ceza Sorumluluğu. TBB Dergisi, S.73, 244.
202
Alibaba, (2000). 202.
198
43
etmiĢtir203. Bu uygulama Roma Statüsünü, ulusal ceza yasalarından ayıran önemli
özelliklerden birisidir. Statüde böyle bir uygulamaya yer verilmesinin sebebi, insani
düĢüncelerin yanı sıra, savaĢ suçlarının özelliği bakımından, küçüklerin silah altına
alınmasını ve silahlı çatıĢmalarda kullanılmasını yasaklayan çocuk hakları
sözleĢmeleri hükümlerinin de dikkate alınmıĢ olmasıdır204.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, Statü, 18 yaĢından küçüklerle ilgili düzenleme dıĢında
herhangi bir istisna içermemekte, ayrım yapılmaksızın herkese eĢit Ģekilde
uygulanmaktadır205.
4.1.2. Komutanların ve Diğer Üstlerin Ceza Sorumluluğu
Roma Statüsü kiĢisel cezai sorumluluk halleri dıĢında, “komutanların ve
diğer üstlerin sorumlulukları” baĢlığı altında, özel bir ceza sorumluluğu hali de
öngörmektedir. Söz konusu sorumluluk hali, Roma Statüsü ile baĢlamıĢ bir
uygulama değildir. Uluslararası ceza yargılamasındaki yeri General Yamashita
Davasına dayanmaktadır. Statüdeki bu düzenleme ile sorumluluk halinin bireysel
sorumluluğu aĢan niteliğine karĢılık, görev ve yetkilerle orantı ve ölçüsü
bakımından kurulan denge, sorumluluk halini ceza hukuku ve suçta Ģahsilik ilkeleri
ile bağdaĢır hale getirmiĢtir. Statü‟de yer alan hükme göre komutan ve üstlerin
sorumluluğu, ancak saldırı suçu dıĢında kalan suçlar için söz konusu olacaktır.
Saldırı suçunda ise ancak lider durumda olanlar için, bizzat kiĢisel sorumluluk söz
konusu olmaktadır206. Statüye göre üst, astların o suçları iĢlemekte veya iĢlemek
üzere olduklarını biliyor veya bunu gösteren bilgileri bilinçli olarak görmezlikten
geliyor ise ya da iĢlenen suçlar, üstün etkin sorumluluk ve kontrol sahasına giren
faaliyetler ile ilgili ise ya da üst, suçların iĢlenmesini önlemek veya bastırmak için
yetkisi dâhilindeki tüm gerekli ve makul tedbirleri almamıĢ veya meseleyi
araĢtırılması
ve
kovuĢturulması
yargılanabilecektir207.
203
S. Şen, (2010). 114.
Aslan, (2007). (Kişisel), 244.
205
Çınar, 48.
206
Aslan, (2007). (Kişisel), 244-245.
207
Şen, S. (2010). 207.
204
için
yetkili
makamlara
sunmamıĢ
ise
44
4.1.3. Devlet Temsilcilerinin, Resmi Statüdekilerin veya Dokunulmazlıkları
Olanların Eylemleri
Roma Statüsüne göre hükümet ya da devlet baĢkanı veya herhangi bir
resmi sıfata sahip olma, ilgili kiĢileri hiç bir Ģekilde Statü kapsamında yer alan
cezai sorumluktan muaf tutmamaktadır208. Statüye göre, Devlet veya Hükümet
BaĢkanı, Hükümet veya Parlamento üyesi, seçilmiĢ bir temsilci veya bir hükümet
görevlisi olma, kiĢisel cezai sorumlulukta hiçbir Ģekilde muafiyet sağlamayacak
veya bundan dolayı hükmedilen cezada indirim yapılmayacaktır. Ayrıca, ister milli
ister uluslararası hukuk tarafından tanınmıĢ olsun, bu kiĢiler üzerinde kiĢinin resmi
sıfatından kaynaklanan muafiyet ve imtiyazlar, mahkemenin o kiĢi üzerinde yargı
yetkisini kullanmasını engellemeyecektir209.
4.1.4. Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Haller
Statüde kiĢisel cezai sorumluluğu kaldıran haller de düzenlenmiĢtir. Statüye
göre somut olayda yanılma, zaruret hali, meĢru müdafaa210 ve diğer haller yani
suçu iĢlendiği sırada mevcut olan akıl hastalığı, kasti iradi sarhoĢluk ve belirsiz
kastla iradi sarhoĢluk hali dıĢındaki sarhoĢluk, ceza sorumluluğunu ortadan
kaldıran hallerdir.211.
Statüde cezayı azaltan haller için kural olarak kanuni bir hafifletici sebep
kabul edilmemiĢtir. Ancak, Statüde üstün emrini yerine getirme savunmasının,
savaĢ suçlarını iĢleyenler hakkında cezanın azaltılmasında takdiri bir sebep olarak
dikkate alınacağı belirtilmiĢtir. Ayrıca Statüde, üstün emrini yerine getirme
savunmasının soykırım ve insanlığa karĢı suçlar bakımından dikkate alınmayacağı
bu suçların iĢlenmesine yönelik emirlerin açıkça hukuka aykırı olduğu da ifade
edilmiĢtir212.
208
Halatçı, 70.
S. Şen, (2010). 217.
210
Aslan, Eylül (2014). 117-118
211
Nuhoğlu, A. (2007). “Uluslararası Ceza Mahkemesi Tarafından Uygulanabilecek Yaptırımlar”.
Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey (Editör). İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 252.
212
Aslan, (2007). (Kişisel), 248.
209
45
4.1.4.1 Somut Olayda Yanılma
Somut olayda yanılma, gerek doktrinde gerekse uygulamada geçerli bir
savunma kabul edilir. Örneğin, bir topçu birliğinin komutanının düĢman komuta
merkezi olarak değerlendirdiği bir binaya ateĢ emri verip imha etmesi durumunda,
burasının daha sonra yapılan araĢtırmada, gerçekte bir okul veya hastane
olduğunun ortaya çıkmıĢ olması karĢısında, somut duruma iliĢkin belli hal ve
koĢulların
mevcudiyeti
çerçevesinde,
aslında
bir
savaĢ
suçu
olarak
değerlendirilebilecek böyle bir durumda, komutanın sorumlu tutulmaması, “somut
olayda veya gerçekte yanılma” sebebiyle mümkün olabilecektir. Nitekim Norveç
Temyiz Mahkemesinde görülen 1947 tarihli bir davada, bir çok Norveç
vatandaĢının ölüm cezasını infaz eden bir görevli sanık olarak yargılanmıĢ ve
beraat etmiĢtir. Mahkeme kararının gerekçesinde sanığın, gerçekten “meĢru bir
mahkemenin” verdiği ölüm cezasını infaz etmekte olduğuna inanmıĢ olmasını göz
önüne almıĢtır213.
Roma Statüsü “olayda yanılmayı,” “kasıt” unsurunu ortadan kaldıracak
nitelikte olmak Ģartıyla, geçerli bir savunma kabul etmiĢtir. ġüphesiz ki konunun
özü suçlanan kiĢinin suç kastına gerçekten sahip olup olmadığının belirlenmesidir.
Burada olayın koĢulları, mevcut deliller, istihbarat verileri, görevin gerektirdiği
inceleme ve değerlendirmenin yapılmıĢ olması ve buna rağmen yanılmanın
meydana
gelmesi
gibi
haller
suç
kastını
etkileyen
durumlar
olarak
değerlendirilebilecektir214.
4.1.4.2 Meşru Müdafaa
SavaĢ suçları yargılanmasında kendini ve baĢkalarını savunma gerekçeleri,
kiĢileri ceza sorumluluğundan koruyan haller arasındadır215. Roma Statüsü de
savaĢ suçları kapsamında, bir kiĢinin kendisini veya baĢkalarını, ani ve hukuk dıĢı
saldırılara karĢı tehlikeye uygun bir Ģekilde koruma hakkını kabul etmektedir. Statü
213
Uluslar Arası Ceza Divanı ve Uluslar Arası Ceza Yargılaması, Harp Akademileri Yayını, İstanbul: Harp
Akademileri Basımevi, 2003, 35
214
Aslan, Eylül (2014). 117.
215
Akipek, Ö. İ. (1955). Meşru Müdafaanın Mahiyeti ve Benzeri Müesselerle Mukayesesi, AÜHF Yayınları
No:82, 26.
46
meĢru müdafaa hakkını sadece yaĢama yönelik değil, aynı zamanda mallara
yönelik saldırılar karĢısında da tanımaktadır.
Statü mallar konusunda ayrım yaparak, saldırıya uğrayanın yaĢamı
açısından önemli olan mallar ile askeri görevin yerine getirilmesi açısından gerekli
olan mallara yönelik saldırılara karĢı meĢru müdafaa hakkını tanımaktadır. Statü
ayrıca, meĢru müdafaa halinde bulunan bir kiĢinin kullanmakta olduğu kuvvetin,
baĢlı baĢına meĢru müdafaa için herhangi bir gerekçe teĢkil etmeyeceğini de
belirtmektedir 216.
4.1.4.3 Zaruret Hali
Kural olarak savaĢ suçları yargılamalarında, suçlanan kiĢinin zorlama
altında kalarak suç kabul edilen eylemi gerçekleĢtirmesi de geçerli bir savunma
nedeni olarak kabul edilmektedir. Bu durum, ya zorlama neticesinde zorlanan
kiĢinin eylemi isteme iradesinin ortadan kaldırması, ya da zorlanan kiĢinin kendi
yaĢamını kurtarması seçeneğinin kalmaması ile açıklanabilmektedir217.
Bir
kiĢinin
zorlama
altında
eylemi
gerçekleĢtirdiği
kabul
edilerek
sorumluluktan kurtulması için aĢağıdaki koĢulların bir arada bulunması gerekir:
a. Zorlanan kiĢinin suçu gerçekten istemeden yaptığı konusunda ciddi deliller
olamalıdır. ġayet suç, zorlamanın etkisi sona erdikten sonra iĢlenmiĢse zorlama
geçerli bir savunma olarak kabul görmez.
b. Sanığın zorlama altında kalarak meydana getirdiği zarar, zorlanan kiĢiye
potansiyel olarak yöneltilen zararla orantılı olmalıdır. Örneğin failin birkaç günlük
hürriyetinin sınırlandırılması tehdidi ile baĢka birisini öldürmeye zorlanması, bu
yöndeki savunmayı geçerli kılmaz218.
Roma Statüsü‟ne göre de, zorlama altında suç iĢlenmesi hali geçerli bir
savunma olarak kabul edilmektedir. Statü‟ye göre suçun iĢlendiği sırada mevcut
bulunan bir ölüm tehdidine veya bedeni zarara maruz olan kiĢi, söz konusu bu
216
Aslan, Eylül (2004). 118
Aslan, (2007). (Kişisel), 250.
218
Erman, S. (1983). Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul, Yeniden gözden geçirilmiş ve Genişletilmiş
7‟nci Bası, İstanbul: Üçdal Neşriyat, 118-119
217
47
tehdit veye tehlikelerden gerekli ve makul bir Ģekilde kaçınmasına karĢın,
kaçınabileceği zarara göre daha ağır bir zarara niyetlenmediği takdirde, statü
kapsamına giren bir suçu iĢlemek zorunda kalmıĢ ise, bu suçtan dolayı sorumlu
tutulmayacaktır219.
Bu duruma göre, Uluslararası Ceza Mahkemesi yargılamasında zorlama
sebebiyle suç iĢlenmesi halinde, aĢağıdaki Ģartların birlikte bulunması halinde kiĢi
sorumlu tutulmayacaktır:
a. Sanık, söz konusu eylemi gerçekleĢtirmeyi gerçekten istememiĢ olmalıdır.
b. Sanığın maruz kaldığı zarar tehlikesi ile neden olduğu zarar orantılı olmalıdır.
c. Sanığın maruz kaldığı tehlike hemen bir ölüm tehlikesi veya devam eden veya
ani, ciddi bedensel bir zarar olmalıdır220.
4.1.4.4 Statüde Yer Alan Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Diğer Haller
Statüde yer alan akıl hastalığı, uyuĢturucu ve alkol gibi sarhoĢ edici etkiler
ceza sorumluluğunu etkileyen diğer haller olarak kabul edilmektedir. SavaĢ
hukukunun, uluslararası hukukun veya diğer uygulanabilir kurallardan kaynaklanan
sorumsuzluk sebepleri de sorumluluğu etkileyen diğer haller olarak kabul
edilmektedir221. Bunlardan akıl hastalığında, akıl hastalığının bir kiĢinin iĢlemiĢ
olduğu fiil açısından algılama ve irade yeteneğini etkilemesi halinde ceza
sorumluluğundan kurtulmak mümkündür222. SarhoĢ edici veya uyuĢturucu
maddelerin tesiri altında bulunan kiĢilerin, bu durumda iken sorumluluktan
kurtulabilmesi için kiĢinin gönüllü olarak bu maddeleri kullanmaması ve kiĢinin bu
sarhoĢ
edici
maddelerin
etkisi
altında
mahkemenin
yetkisindeki
suçlara
karıĢabileceğini bilmemesi ve bu yöndeki riskleri ihmal etmemiĢ olması
gerekmektedir223.
219
Aslan, Eylül 2014, 118
RomSt m. 27-28
221
Uluslar Arası Ceza Divanı ve Uluslar Arası Ceza Yargılaması, İstanbul: Harp Akademileri Basımevi,
2003, 37
222
Özgenç, İ. (2014). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş ve Güncellenmiş 10‟uncu Bası.
Ankara: Seçkin Yayınevi, 388.
223
Alacakaptan, U. (1975). Suçun Unsurları. Ankara: Sevinç Matbaası, 170.
220
48
4.2. Mahkemenin Madde Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Materiae)
Uluslararası
Ceza
Mahkemesi‟nin
madde
bakımından
yetkisinin
kapsamında tüm insanlığı bir bütün olarak ilgilendire en ağır suçlar yani soykırım
suçu, insanlığa karĢı suç, dar anlamda savaĢ suçu ve saldırı suçu yer
almaktadır224.
Bu suçlar, özleri ve sonuçları itibariyle, iğrenç ve haince (heinous) bir yapıya
sahiptirler ve bütün devletlerin menfaatlerini ilgilendirirler. Uluslararası toplumun
temelini oluĢturan yapı taĢlarına zarar veren ve bunların esasını oluĢturan
değerleri tehdit eden suçlardır. Örneğin soykırım suçu, insan gruplarının yok
edilmesine yönelen bir fiil olarak, insanoğlunun varlığının devamını tehlike altına
sokan bir suçtur. Ayrıca belirli bir grubu ortadan kaldırma amacı güttüğünden, söz
konusu kitlenin insanlığa yapacağı katkıları da yok ederek, bir bütün olarak
medeniyeti kayba uğratmaktadır. Ġnsanlığa karĢı suçlar; adam öldürme, toplu
imha, iĢkence, ırza geçme gibi tarif edilemez vahĢette fiillerden oluĢmakta ve
insanoğlunun en temel değeri olan kiĢi onurunu ve dokunulmazlığını hiçe
saymaktadır. SavaĢ suçları da keza, soykırım ve insanlığa karĢı suçlar nedeniyle
meydana gelen tüm tehlikeli sonuçları doğurabilmektedir. Saldırı suçu ise,
”uluslararası suçların babası” olarak, sadece insanlığın güven ve barıĢ içinde
yaĢamasını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda “en vahim insan hakları
ihlallerinin yetiĢmesine imkan sağlayan toprağı” temin ediyor. Bu açıdan, Statüye
dahil edilen bu dört suç tipinin de, uluslararası hukuka karĢı iĢlenen, “delicta jus
gentium” kapsamında olduğu kabul edilmektedir225.
4.2.1. Soykırım Suçu
4.2.1.1. Genel Olarak
Soykırım, uluslararası kriterler bakımından teknik olarak değerlendirilen ve
uluslararası insancıl hukuk kuralları içinde, en ağır ihlallerin baĢında gelen önemli
224
225
RomSt m. 5/1.
Önok, 2007, 172.
49
ve nitelikli bir suçtur226. Soykırım; ırka, dine, siyasi görüĢe veya etnik kökene bağlı
özelliklere dayanan bir grubun bilerek ve isteyerek, düzenli bir biçimde ortadan
kaldırılmasıdır. BaĢka bir tanıma göre soykırım, bir ulusun kültürel bağlarından
koparılması ve yaĢam alanlarının yok edilmesi amaçlanarak anavatanından
koparılmasıdır227. Soykırım suçu, uluslararası ceza mahkemelerinin yargılama
alanına giren en ağır ve en iğrenç suçtur.
Soykırım kavramı 20. Yüzyılın baĢlarında en güçlü dönemini yaĢayan
milliyetçilik akımının aĢırı görüĢlere kayarak faĢizm ideolojisini oluĢturmasıyla, saf
ve ari bir ırk yaratmak amacı ile II. Dünya SavaĢında, milyonlarca insanın yok
edilmesiyle doğmuĢtur228. Soykırım suçu gerek uluslararası öğretide, gerekse de
uluslararası belgelerde “genocide” terimi ile anlatılmaktadır. Bu terim ilk olarak
1944 yılında Raphael Lemkin tarafından kullanılmıĢtır229. Lemkin‟e göre soykırım,
bir ulusun üyelerini öldürerek yok etmekten öte tasarlanmıĢ bir plana
dayandırılarak çeĢitli eylemlerle hedef seçilen ulusun temelinin kökten yok
edilmesidir. Yok edilen kiĢilere karĢı yönelen böyle bir planın gerekçeleri, bireysel
nedenlere dayanmamakta, mağdurların ulusal bir grubun üyeleri olmalarından
kaynaklanmaktadır. Bu plan mağdurların bir grup olarak onurunu, sağlığını,
özgürlüğünü yok etmek ve grubun ekonomik varlığını, dinini, ulusal duygularını,
dilini,
kültürünü,
politik
ve
sosyal
kurumlarını
parçalamak
için
gerçekleĢtirilmektedir. Lemkin‟in soykırım tanımı kültürel soykırımı da içermektedir.
Lemkin‟in tanımı oldukça geniĢ ve birçok soykırım tanımını birleĢtirmesinden
dolayı çok geniĢ bulunmuĢ ve ilerleyen zamanlarda geliĢen hukuk anlayıĢıyla
beraber daraltılmıĢtır 230.
1944 yılındaki kullanımdan sonra, 1948 Soykırım SözleĢmesi231‟ne kadar
soykırım kavramı sınırlı olarak kullanılmıĢtır. Soykırım kavramı 20. yüzyılın
baĢlarında, bağımsız bir suç olarak kabul edilmemiĢ, insanlığa karĢı suçların bir alt
226
Başak, C. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar. Ankara: Turhan Kitabevi, 71.
Beşiri, A. (2013). Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar. TBB Dergisi (108), 180
228
S. Şen, 2010, 8.
229
Değirmenci, O. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk
Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m.76). TBB Dergisi, Sayı 70, 50.
230
Beşiri, 2013, 180.
231
Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme için bkz.Kuran, S., Aydın Okur, D.,
Sarıbeyoğlu, M., Günel, R. V. ( Ekim 2014). Uluslararası Hukuk Temel Metinler. İstanbul: Beta Yayıncılık,
235.
227
50
sınıfı olarak gösterilmiĢtir232. Soykırım hususundaki ilk önemli düzenleme ise 206
sayılı B.M. Genel Kurul kararı doğrultusunda, 1948 yılında Soykırım Suçunun
Önlenmesi ve Cezalandırılması SözleĢmesi (Soykırım SözleĢmesi)‟nin kabul
edilmesiyle ortaya çıkmıĢtır233.
Soykırım SözleĢmesi‟nin 2. maddesine göre soykırım suçu, milli, etnik, ırki veya
dini bir grubu yok etmek için aĢağıdaki fiilerin iĢlenmesidir:
a. Grup üyelerinin öldürülmesi,
b. Grup üyelerine ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar vermek,
c. Grubun tamamen veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı
hesaplanarak yaĢam Ģartlarını kasten değiĢtirmek,
d. Grup içinde doğumları önlemek için tedbirler almak,
e. Gruba mensup çocukların diğer bir gruba zorla nakledilmesi,
fiillerinden herhangi birinin iĢlenmesi sonucu oluĢur.
Soykırım esasında, yapılmıĢ bir plan doğrultusunda ulusal, ırksal, etnik veya
dinsel bir grubun yaĢantısının temel unsurlarını ortadan kaldırmak amacıyla, özel
olarak hedef alınan bu grubun kültür, dil, ulusal duygu, din ve ekonomik hayat gibi
sosyal kurumlarını dağıtmak ve kiĢisel güvenliği, özgürlüğü, sağlığı, grubu ve grup
üyelerinin hayatlarını yıkmayı bilme ve isteme iradesidir. Ancak bu suçun oluĢması
için genel kasıt yeterli olmamakta, özel kastın (dolus specialis) varlığı da
gerekmektedir. Hatta soykırım suçunu diğer uluslararası suçlardan ayıran en
önemli özellik de kasttır. Bu suçun iĢlenebilmesini için özel kastla (dolus specialis)
hareket edilmesi en önemli koĢuldur234. Soykırımın özel kastı, failin söz konusu
dört gruptan (ulusal, ırksal, etnik ve dinsel) belli bir grubun üyelerini yok ettiğini
bilmesi ve istemesi iradesidir. 1948 tarihli Soykırım SözleĢmesi‟nin yürürlüğe
girmesiyle birlikte, devletlerin çoğunluğunun taraf olduğu bu sözleĢmenin soykırımı
yasaklayan hükümlerinin uluslararası örf-adet hukuku kuralları haline geldiği, hatta
232
O. Değirmenci, 2007, 51-52.
Değer, 2009, 68.
234
Önok, 2003, 151.
233
51
aksine sözleĢme dahi yapılamayan jus cogens (buyruk kuralları) niteliğinde olduğu
kabul edilmektedir235.
Soykırıma, Nuremberg ve Tokyo Mahkemeleri Statüleri‟nde açıkça yer
verilmemiĢ, insanlığa karĢı suç adı altında ele alınmıĢtır. Soykırımdan dolayı ilk
iddianame
Yugoslavya
Mahkemesi‟nde
kabul
edilmiĢ,
ilk
yargılama
ve
cezalandırma ise Ruanda Mahkemesi tarafından yapılmıĢtır. Bu anlamda, Ruanda
Mahkemesi‟nin Akayesu Davası uluslararası düzeyde soykırım suçu dolayısıyla
bireylerin cezai sorumluluğunu tesis eden ilk karar olması nedeniyle tarihi bir
öneme sahiptir. Yugoslavya Mahkemesi Statüsü ise, soykırım suçunu kabul
ederken,
Soykırım
SözleĢmesi‟nin
ilgili
maddelerini
aynen
tekrarlamıĢtır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü de, Soykırım SözleĢmesi‟nin 2. maddesini
aynen aldığı gibi, soykırım ile olarak ayrıntılı düzenlemeler getirip hukuktaki tüm
boĢlukları kapatmıĢtır236 Ayrıca uluslararası mahkemeler içtihadında bu tanım
yorumlanarak sonuçlara varılmıĢtır237.
4.2.1.2. Roma Statüsündeki Düzenleme
Roma Statüsünde soykırımın tanımı 6. maddede düzenlenmiĢtir. Maddeye göre
soykırımın suçunun tanımı Ģu Ģekilde yapılmaktadır238:
“Madde 6. Bu Statünün amaçları bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir
grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki
fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur.
a. Gruba mensup olanların öldürülmesi;
b. Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;
c. Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı
hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;
d. Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;
e. Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.”
235
Özkan, A. Silahlı Çatışmalar Hukukunun Uygulanmasında Ad Hoc Mahkemelerin Rolü.
www.bilgesam.org/Images/.../0-161-201409154guvenlik-24.pdf adresinden 16 Temmuz 2015 tarihinde
alınmıştır.489
236
Aslan, 2006, 112-114.
237
Akün, V. N. (2004). Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım (Jenosid) Suçu. Milletler Arası
Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Sevin Toluner‟e Armağan), Yıl:24, (S. 1-2) (53-70), 56-57.
238
RomSt m. 6.
52
4.2.1.3. Korunan Hukuki Yarar
Soykırım suçu bazı özel insan gruplarının ortadan kaldırılmasını hedef alır.
Bu yüzden soykırım suçu ile korunan hukuki değer bu grupların varlık hakkıdır 239.
Roma Statüsü bu grupları, milli, ırki, dini ve etnik gruplarla sınırlamıĢ, siyasi ve
iktisadi gruplar Statüye dahil edilmemiĢlerdir240. Statü koruma altındaki gurupların
tespiti için herhangi bir kriter koymamıĢtır. Ancak bu grupları ayıran kriterleri
Soykırım SözleĢmesini ilk kez yorumlayan RUCM‟nin Akayesu ile ilgili olarak
verdiği kararda bulmak mümkündür. Akeyasu kararında mahkeme, 4 grubun ortak
ölçütünün
doğuĢtan gelen
sabit yani daimi (stable) özellikler olduğunu
değerlendirmiĢtir241. Akayesu kararına göre milli grup, “haklar ve görevlerin
karĢılıklılığı ilkesi ile birleĢtirilmiĢ ortak bir vatandaĢlığa dayalı hukuki bir bağı
paylaĢan insanlar topluluğudur”. Etnik grup ise “üyeleri ortak bir dili veya kültürü
paylaĢan insan topluluğu” olarak tanımlanmıĢtır. Akayesu kararında ırki grup “
coğrafi bir bölgenin dilsel, kültürel, milli ve dini faktörleriyle bağlantısız olarak
sadece kalıtımsal özelliklere dayanan insan topluluğu” olarak ele alınmıĢtır. Roma
Statüsünün koruma altına aldığı son grup olan dini grup da ortak bir dini, mezhebi
veya tapınma biçimini paylaĢan insan topluluğu olarak yorumlanmıĢtır 242.
4.2.1.4. Soykırım Suçunun Unsurları
Soykırım suçu iki unsurdan oluĢur. Suçun maddi unsuru, actus reus, suçu
oluĢturan fiilleri, manevi unsuru mens rea ise kasıt unsurunu ifade eder. Bu suçu
meydana getiren suçlar Statünün 6. maddesinde (a) bendinden € bendine kadar
sayılanlardan ibarettir. Mens rea‟yı oluĢturan milli, etnik, ırki veya dini bir grubu,
grup olarak, tamamen veya kısmen yok etme kastı, bu suçun oluĢması için
mutlaka bulunması gereken özel kast unsurudur243.
239
S. Şen, 2010, 67.
Akün, 2004, 57.
241
Alpyavuz, 2009, 54.
242
Kocaoğlu, S. (2005). Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Bağlamında Soykırım
Suçu. Ankara Barosu Dergisi, 2005-3/Kocaoğlu, 153.
243
Akün, 2004, 58-59.
240
53
4.2.1.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea)
Soykırım suçu açısından geçerli olan kastın, ulusal, dini, ırka dayalı veya
etnik bir grubu, tamamen ya da kısmen yok etme amacına yönelik olması
gerekmektedir. Akayesu kararında, soykırım suçu açısından burada bulunması
gerekli olan özel kastın, bir fiilin soykırım suçunu oluĢturması için anahtar rol
oynadığı belirtilmiĢtir. Burada, failin suç iĢleme iradesi ile gerçekleĢen fiziki netice
arasında, soykırıma dayalı özel kastı içeren psikolojik bir bağlantının bulunması
gerektiği ifade edilmiĢtir. Ruanda Mahkemesi, bu kararda bilme Ģartının dolaylı
yönüne de iĢaret etmiĢtir. Failin gerçekleĢtirdiği fiillerin neticesinin, grubu tamamen
ya da kısmen yok edebilecek bir fiil olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiğini ifade
etmiĢtir. Mahkemeye göre fail, kendi yaptığı hareketin neticesini de bilmesi
gerekmektedir. Akayesu‟nun, soykırım fiillerini teĢkil eden eylemler için teĢvik edici
konuĢmalar yapması, örneğin kendisinin baĢkanı olduğu grubun üyelerine, Tutsi
kadınlarının çoğu zaman sonu öldürme ile biten tecavüz mağduru olmalarına
seyirci kalması soykırım kastını ispatlayan önemli göstergelerdendir. Ruanda
Mahkemesi, Kayishema ve Ruzindana kararlarında bu konuyu biraz daha açıklığa
kavuĢturmuĢtur. Bu kararlarda, spesifik bir planın varlığının soykırım açısından bir
unsur olarak Ģart koĢulmamıĢ olmasına rağmen, bir plan ya da organizasyon
olmadan, soykırım teĢkil eden eylemleri yerine getirmenin imkansız olduğundan
bahsedilmiĢtir. Kastın, soykırım teĢkil eden fiillerden önce de var olmasının
lüzumuna iĢaret edilmesine rağmen, bireysel fiilin taammütle iĢlenmiĢ olmasının
gerekli olmadığı belirtilmiĢtir244.
Soykırım suçu ile ilgili en önemli sorun ise, soykırım kapsamına giren fiillerin
fail tarafından grubu yok etme amacıyla iĢlendiğinin ispat edilmesidir. Failin yok
etme amacıyla hareket ettiğini ispat etmek oldukça zordur. Bu nedenle, failde yok
etme amacının varlığı, doğrudan ispat yoluyla veya belirti yoluyla ispat usulü
kullanılarak fiilin iĢleniĢine iliĢkin durumlardan çıkarılabilir. Bu konuda grubun can
ve mallarına karĢı hedef gözeterek saldırma, onlar hakkında kullanılan aĢağılayıcı
sözler, kullanılan silahların cinsi ve bu silahlarla neden olunan yaralanmaların
niteliği, fiillerin planlı ve sistematik bir Ģekilde iĢlenmiĢ olması ve kurbanların
oldukça fazla sayıda olması suçun ispatını kolaylaĢtıran belirtiler olarak kabul
244
Özkan, 491.
54
edilmektedir245. Nitekim kastın ispatı ile ilgili olarak Kayishema ve Ruzindana
kararlarında da, gruptaki kurbanların sayısına, onlara karĢı kullanılmıĢ olan
alçaltıcı ifadelerin mevcudiyetine, kullanılan silahlara, yaralama olaylarının
çokluğuna, tüm bu olayların planlanmasındaki sistematik öldürme fiillerindeki
metotların benzer Ģekilde tatbik edilmiĢ olmasına dikkat çekilmiĢtir246.
4.2.1.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus)
Soykırım suçunu oluĢturan fiiller Roma Statüsü‟nün 6. Maddesinde bentler
halinde sayılmıĢtır. Bu fiiller, fiziksel bir imhayı yani Statü ile korunan grupların
grup olarak, tamamen veya kısmen maddi varlığını yeryüzünden kaldırma
sonucuna yönelir. Bir grubun kültürel ve sosyolojik özelliklerine karĢı bir saldırıda
bulunulması soykırım suçunu oluĢturmaz247.
Soykırım fiileri icrai olarak iĢlenebileceği gibi ihmali bir fiil Ģeklinde de
iĢlenebilir. Ġhmali bir Ģekilde iĢlenen soykırım suçuna Ruanda Mahkemesi‟nin
Kambanda kararı örnek gösterilebilir. Dava konusu olayda, dönemin devlet
baĢkanı Kambanda, soykırımdan kurtulan çocukları hastanede bulundukları
sürece korumakla görevlendirilmiĢti. Kambandana‟nın görevini yerine getirmeme
fiilini kasıtlı olarak iĢlediğinin kendisi tarafından ikrarı da dikkate alınarak, ihmal
suretiyle icra teĢkil eden bir suç olarak soykırım suçunu iĢlediği tespit edilmiĢtir.
Burada, Kambanda‟nın çocukların güvenliğini sağlama hususundaki görevini
yerine getirmediğini kabul etmiĢ olması, mahkemenin faildeki özel soykırım
kastının oluĢtuğunun tespitini kolaylaĢtırmıĢtır248.
Soykırım suçunu oluĢturan fiillerin özellikleri Ģunlardır:
1. Gruba mensup olanları öldürme
Gruba mensup olanları öldürme fiili soykırım suçunun en açık ve belirgin
halidir. Öldürmek suretiyle soykırım bir veya birden fazla kiĢinin, ulusal, etnik, ırki,
ve dini grubun bir parçasını veya tamamını kısmen veya tamamen yok etme
245
Başak, 2003, 95-96.
Özkan, 491.
247
Akün, 2004, 60.
248
Başak, 2003, 102-103.
246
55
niyetiyle, bu gruplardan bir veya birden fazla kiĢiyi öldürmesidir. Öldürme terimi
ölüme neden olmayı da kapsamaktadır249. Ruanda Ġçin Uluslararası Ceza
Mahkemesi, Akayesu Kararında, öldürme fiilinin üç unsuru olduğunu tespit
etmiĢtir. Bunlardan ilki mağdurun tıbbi ve fiziksel anlamda ölmesi, ikincisi, bu
sonucun sanığın fiilinden kaynaklanması ve üçüncüsü sanığın, öldürme fiili anında
ölümün
gerçekleĢmesi
veya
gerçekleĢmemesini
önemsemeyerek,
ölümle
sonuçlanabileceğini bildiği ciddi fiziksel zarar verme kastını taĢımasıdır 250.
2. Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı
hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirme
Bir veya daha fazla kiĢinin ulusal, etnik, ırki veya dini grubun bir parçasını
veya tamamını kısmen veya tamamen yok etme niyetiyle, bu gruplardan birinin
tamamının ya da bir kısmının fiziksel varlığını ortadan kaldıracağını hesaplayarak,
hayat için gerekli, yiyecek veya vazgeçilmez kaynaklarından zorunlu yoksun
bırakma, sağlık hizmetlerinden yoksun bırakma, sistematik evlerinden kovma veya
baĢka yöntemlerle yaĢama Ģartlarını zorlaĢtıran, imkansız hale getiren eylemler bu
suçu oluĢturur.
3. Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verme
Ciddi surette bedensel ve zihinsel zarar vermek suretiyle soykırım bir veya
birden fazla kiĢinin ulusal, etnik, ırki veya dini grubun bir parçasını veya tamamını
kısmen veya tamamen yok etme niyetiyle, bu gruplardan birine ait bir veya daha
fazla kiĢiye iĢkence, tecavüz, cinsel Ģiddet veya insanlık ya da küçük düĢürücü
davranıĢlarla zarar verilmesidir. Ancak bu zarar verme Ģekilleri iĢkence, tecavüz,
cinsel Ģiddet veya insanlık ya da küçük düĢürücü davranıĢlarla sınırlı değildir251.
Ruanda Ġçin Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Akayesu Kararı, tecavüzün
korunan bir grubun üyelerine ciddi bedensel ve ruhsal hasar verecek bir yöntem
olarak uygulanmasının soykırım suçunu oluĢturduğuna hükmetmiĢ ve bu konuda
249
Aslan, M. Y. (Eylül 2014). Uluslararası Hukuk Bağlamında Asılsız Soykırım İddiaları, Ankara: Bilge
Basım Yayım, 37.
250
S. Şen, (2010). 114.
251
Aslan, Eylül 2014, 37.
56
bir dönüm noktası olmuĢtur. Buna ek olarak kararda, tecavüzün bir gruptaki
doğumları engelleme aracı olarak kullanılabileceği belirtilmiĢtir. Örneğin etnik,
kökenin babanın kimliğine göre belirlendiği toplumlarda bir kurbana onu hamile
bırakmak üzere tecavüz etmek kurbanın kendi grubuna mensup bir çocuk
doğurmasını engelleyebilmektedir252.
Ruanda
Uluslararası Ceza
Mahkemesi, Kayishema
ve
Ruzindana
Davasında ise, ciddi bedensel ve zihinsel zarar verme fiillerini, sağlığı ciddi Ģekilde
bozan, iç ve dıĢ organlara veya duyulara ciddi hasar veren veya Ģekil
bozukluklarına yol açan fiiller olarak tanımlamıĢtır. Bu fiiller bakımından ölümün
gerçekleĢmesi gerekmemekte, grup üyesinin bireysel veya sosyal yararlılığına
zarar verilmesi yeterli olmaktadır253.
4. Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak
Doğumları engellenmek suretiyle soykırım grubun bir veya birden fazla
üyeleri üzerinde üremeyi engelleyici zorunlu tedbirler alınmasıdır. Bunlar çeĢitli
tıbbi müdahaleler, genetik yöntemler ve baĢka surette kısırlaĢtırma eylemleridir.
Alınan tedbirlerle, bir grubun biyolojik neslinin devam etmesi engellenmektedir.
Zorunlu sterilizasyon, cinsel organlara zarar verme ve tahrip etme, zorla
kısırlaĢtırma, zorunlu kürtaj, kadın ve erkeklerin bir araya gelmesinin yasaklanması
gibi örnekler bu suç kapsamında değerlendirilmektedir254.
5. Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek
Gruba mensup çocukları zorla bir baĢka gruba nakletme suretiyle soykırım
grubu kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla, grubun varlığının devamını
sağlayacak çocukların fiziki Ģiddet veya Ģiddet kullanma tehdidi ile ailelerinden
alınması
suretiyle
gerçekleĢtirilir255.
Zorlama
terimi
fiziksel
baskı
ile
sınırlandırılamaz. Fakat psikolojik eziyet, alıkoyma, baskı, Ģiddet korkusuna neden
252
“Uluslararası Af Örgütü-Uluslararası Ceza Mahkemesi Bilgi Notu 3-Soykırım Suçunun Yargılanması”,
www.amnesty-türkiye.org/arsiv/vifois1005200203shtml adresinden 12 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır.
253
S. Şen, 2010, 117-119.
254
Güller, N. (2006). Roma Statüsünde ve YTCK`da Uluslararası Suçlar, www.ngo-at
work.org/icc2006/…/Country_report_Turkey_turk.pdf adresinden 9 Mayıs 2014’de alınmıştır., 13.
255
Topal, 2009, 150.
57
olma, zorlayıcı baskıcı çevrenin avantajını kullanma gibi baskı veya kuvvet
tehdidini kapsayabilir256.
Doktrinde çocuk teriminden ne anlamak gerektiği tarıĢma konusudur. BaĢka
bir ifade ile kimlerin çocuk olduğu değiĢik Ģekillerde yorumlanmaktadır. Soykırım
sözleĢmesinde de çocuk tanımı yapılmamıĢtır. Bu nedenle kimlerin çocuk olduğu
sorusunun yanıtını diğer uluslararası belgelerde aramak gerekir. BM Genel
Kurulunun 1989 tarihli ve 44/25 sayılı kararıyla kabul edilen ve 02.09.1990
tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları SözleĢmesinin 1. maddesinde çocuğun
tanımı
“Çocuğa
uygulanabilecek
olan
kanun
rüĢtün
daha
erken
yaĢta
kazanılmasını öngörmemiĢ ise on sekiz yaĢın altındaki her insan çocuk sayılır”
Ģeklinde yapmıĢtır257. ABD ve Ġsrail soykırım mevzuatında da çocuk 18 yaĢ altı
olarak kabul edilmiĢtir. Uluslararası Ceza Mahkemesi Hazırlık Komisyonu 12-30
Haziran tarihinde, New York‟taki beĢinci oturumunda çucuğu onsekiz yaĢ altındaki
insanlar olarak kabul edilmiĢtir258.
Buna rağmen on sekiz yaĢın soykırım suçuna yönelik fazla olduğunu
savunan görüĢler vardır. Bu görüĢü savunanlar, 18 yaĢındaki bir kiĢinin kiĢiliğinin
oluĢtuğunu, bunu ailesinden veya mensup olduğu gruptan baĢka gruba
nakletmenin, kazanmıĢ olduğu milli, etnik, ırki ve dini duyguları silemeyeceği ileri
sürmektedir. Bu görüĢün aksini savunanlara göre ise sadece çocukların değil,
yetiĢkinlerin baĢka gruba nakledilmesi de soykırım olarak kabu edilmelidir259.
4.2.1.5. Soykırım Suçunun Faili
Roma Statüsünde soykırım suçunu iĢleyebilecek kiĢilerin niteliğiyle ilgili bir
düzenleme getirilmemiĢtir. Soykırım suçunun faili herkes olabillir; hangi mevkide
olursa olsun herkes soykırım suçuyla yargılanabilir. Bu demektir ki, sadece
soykırımı planlayan ve yapılmasını emreden bir devlet baĢkanı ya da hükümet
baĢkanı değil, suçu iĢleyen sıradan bir asker veya kapı komĢusu da soykırım
256
Aslan, Eylül 2014, 38
Doğru, O. (Ağustos 1998). İnsan Hakları Uluslararası Mevzuatı, İstanbul: Beta Yayınları, 218.
258
Aslan, Eylül 2014, 38
259
Schabas, W. A. (2000). Genocide in İnternational Law, Cambridge University Press, First published, 176.
257
58
suçunun faili olabilir260. Nitekim Soykırım SözleĢmesi‟nin görüĢmeleri esnasında
soykırım suçunun yalnızca devlet örgütü tarafından iĢlenebilen bir suç olması
yönündeki öneri kabul edilmemiĢtir. Bununla birlikte, uygulamada karĢılaĢılan fail
asker, polis, gerilla grubu veya terör örgütü gibi bir grubun mensubudur261.
Soykırım suçunun, hedef seçilen gruba mensup birisi tarafından iĢlenip
iĢlenemeyeceği konusu tartıĢma konusu olmuĢtur. Bazı yazarlar, korunan gruba
mensup kiĢinin, söz konusu suçun faili olamayacağı, soykırım suçunun mutlaka
korunan grup dıĢında bir kiĢi tarafından iĢlenmesi gerektiğini savunurken, diğer
yazarlar ise soykırım suçunun, hedeflenen gruba mensup bir kiĢi tarafından da
iĢlenebileceği görüĢündedir262.
4.2.1.6. Soykırım Suçunun Mağduru
Soykırım suçunun mağduru belli bir milli, etnik, ırki veya dini bir gruba
mensup olması gerekmektedir. Soykırım suçunun koruduğu gruplar Statüde sınırlı
Ģekilde sayılmıĢtır. Bunlar, milli, etnik, ırki ve dini gruplardır. SözleĢme hem siyasi
grupları hem de diğer örneğin kültürel grupları SözleĢme dıĢı tutmuĢtur263. Bu
nedenle örneğin, Kamboçya‟da Pol Pot rejiminin ve 2 milyona yakın sivilin
hayatına mal olan katliamlar soykırım tanımının dıĢında bırakılmıĢtır. Aynı Ģekilde
SSCB‟de Ekim Devrimi çerçevesindeki ölümler de soykırım sayılmamaktadır.
Çünkü bu eylemler siyasi gruplara karĢı iĢlenmiĢtir. Eski Yugoslavya Uluslararası
Ceza Mahkemesi‟nin birçok kararına göre, bazı istisnai fiiler hariç, BosnaHersek‟te Sırpların yaptığı etnik temizlik bile soykırım dıĢında tutulmuĢtur264.
Statüde siyasi gruplara karĢı yapılan eylemlerin ve azınlıkların kültürünün
zorla yapılan asimilasyon sonucu yok edilmesinin soykırım suçu sayılmaması,
Statünün uygulama alanını iyice daraltmıĢtır265.
260
Aslan, Eylül 2014, 33.
F. Turhan,Yeni Türk Ceza Kanunu’da Uluslararası Suçlar, www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/101.doc
adresinden 05 Temmuz 2015’de alınmıştır., 3.
262
O. Değirmenci, 2007, 79.
263
Aktan, G. (2001). “Devletlerarası Hukuka Göre Ermeni Meselesi, Türkiye Günlüğü”, (S.64), 7.
264
Aslan, Eylül 2014, 34-35.
265
Aktan, 2001, 9.
261
59
4.2.1.7. Ermeni İddialarının Soykırım Suçu Kapsamında Değerlendirilmesi
Ermenilerin asılsız soykırım iddiaları, uzun yıllardır iç ve dıĢ kamuoyumuzu
meĢgul eden ana gündem maddelerinden birisini teĢkil etmektedir. “ġark
politikası”nın önemli bir ayağı olarak ortaya çıkarılan Ermeni meselesi ve asılsız
Ermeni iddiaları, tarihçilerin ilgilendiği bir konu olmaktan çok, Batılı devletler ile
Türkiye arasındaki diplomasinin bir unsuru olarak gündeme gelmektedir. Batılı
devletlerin, gerek Ermeni meselesinin ortaya çıkıĢında, gerekse asılsız soykırım
iddialarının gündemde canlı tutulması yönündeki siyasî gayretlerini ısrarla
sürdürmelerinde,
Türkiye
üzerindeki
emperyalist
emelleri
belirleyici
rol
oynamaktadır266.
Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun bünyesinde farklı dil, din, mezhep ve kültürlere
mensup topluluklar hayatlarını sürdürmüĢlerdi. Osmanlı Türkleri ise gayrimüslim
unsurlar arasında Ermenilere ayrı bir statü tanımıĢtı. Devlet idaresinde özel bir
ayrıcalığa sahip olan Ermeniler, tacir ve tercüman olarak önemli rol üstlenmiĢlerdir.
Ermenilerin büyük bir kısmı Ģehir merkezlerinde yaĢamıĢ , ticari hayatta kilit
noktaları ele geçirmek suretiyle toplum içinde ön plana çıkıp zengin olmuĢlardır 267.
19. yüzyılın ikinci yarısına kadar hiçbir isyan hareketine karıĢmadıkları için de
millet-i sadıka diye anılmıĢlardır268.
Ermeni toplumu, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun “ayrıcalıklı” tebaası olarak
Ġmparatorluk topraklarının hemen her yerine dağılmıĢ, yönetimin en üst
seviyelerindeki görevlerde hizmet etmiĢtir269. Osmanlı döneminde Ermenilerden 29
paĢa, 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 baĢkonsolos, 11 üniversite öğretim
üyesi, 41 yüksek rütbeli memur bulunmaktaydı, ayrıca 1876‟da toplanan ilk
Osmanlı Meclis-i Mebusanı‟na seçilen 115 üyeden bir kısmı Ermenilerden
seçilmiĢtir270.
266
Alp, İ. (Haziran 2009). Ermeni İddialarının Tarihsel Geçersizliği. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Cilt 11, (S. 1) (1-30 ), 2.
267
Aslan, M. Y. (2014). Uluslararası Hukuk Bağlamında Asılsız Soykırım İddiaları. Ankara: Bilge Yayınevi,
126.
268
Eryılmaz, B. (Mart-Nisan 2001). Osmanlı Devletinde Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye, Yıl 7, (S.38), 639.
269
Aslan, 2014, 126.
270
Aslan, 2014, 126.
60
Osmanlı devleti zayıflamaya baĢlayıp, hemen her konuda yabancı
devletlerin müdahalesine maruz kalınca, Ermeni toplumu da yavaĢ yavaĢ
Türklerden uzaklaĢmaya baĢlamıĢtır. Türklerin iyi tutumuna karĢın, Ruslarla gizli
iliĢkiler kurmak suretiyle Türklerle mücadeleye baĢlayan Ermeniler, 1877-1878
Osmanlı-Rus savaĢı sonunda, Rusya‟dan “iĢgal ettiği doğu Anadolu topraklarından
çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat
yapılmasını” talep etmiĢlerdir. Bu isteklerle birlikte Ermeni sorununun ilk kez ortaya
çıkmaya ve uluslararası bir Ģekil almaya baĢlamıĢtır. 1878 yılında imzalanan
Ayastefanos AnlaĢmasının 16. maddesi ve daha sonra da aynı yıl toplanan Berlin
Kongresi sonucunda imzalanan Berlin AnlaĢmasının 6. maddesi ile Ermeni sorunu
tamamen uluslararası bir boyut kazanmıĢtır. Bunun üzerine Ġngilizlerin desteğini
alan Ermeniler Osmanlı Devleti içerisinde bir Ermeni Devleti kurmak için isyan ve
katliamlara baĢlamıĢtır271.
Ermeniler, ilk olarak 1890 Erzurum isyanı olmak üzere, Kumkapı gösterisi,
Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sason isyanı, Babıali gösterisi,
Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası‟nın iĢgali, Abdülhamit‟e suikast teĢebbüsü
ve 1909 Adana isyanlarını çıkartmıĢlardır. Bu isyanlar sırasında, 1914 Zeytun‟da
100, 1915 Van olaylarında 3000 ve 1914-1915 MuĢ olaylarında 20000 Türk,
Ermeni vahĢeti sonucu hayatını kaybetmiĢtir. Ermeniler, en büyük zararı, Birinci
Dünya SavaĢı sırasında giriĢtikleri katliamlarla vermiĢtir. Bu dönemde Ermeniler;
Ruslar hesabına casusluk yapmıĢ, seferberlik gereği yapılan askere alma
çağrısına uymaksızın askerden kaçmıĢ, askere gelip silah altına alınanlar ise
silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, “vatana ihanet” suçunu topluca
iĢlemiĢlerdir. Daha seferberliğin baĢlangıcında, Türk birliklerine karĢı saldırıya
geçen Ermeni çeteleri, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka
büyük zarar vermiĢlerdir272.
Özellikle Birinci Dünya SavaĢı sırasında, Rus kuvvetlerinin Rus ve Osmanlı
Ermenilerinden
oluĢan
gönüllü
alayları
öncülüğünde
Doğu‟dan
Osmanlı
topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan çok sayıda Ermeni
271
Alkan, N. (Kış 20014). 1915 Ermeni Tehcir Kanunu ve Almanya’nın Etkisi. Akademik Bakış 91, Cilt 8, (S.
15), 2.
272
Ermeni Tarihine Kısa Bir Bakış, http://www.ermenisorunu.gen.tr adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde
alınmıştır.
61
silahlarıyla firar ederek Rus ordusuna katılmıĢtır. Rus ordusuna ulaĢamayanlar ise,
cephe gerisinde çete faaliyetlerine giriĢerek isyan etmiĢlerdir. 1914 sonu ve 1915
baĢında Osmanlı topraklarında 21 isyan çıkmıĢ, bu dönemde 100 binden fazla sivil
Müslüman, Ermeni çetelerince öldürülmüĢtür. Bütün bu olaylar üzerine Osmanlı
Devleti, iç güvenliği sağlamak ve cephe gerisini güven altına almak amacıyla 27
Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu olarak anılan “Sevk ve Ġskân Kanunu”nu
çıkartmıĢ ve Ermenileri tehcire tabi tutulmuĢtur273.
Osmanlı hükümeti, tehcir esnasında Ermenilerin sevk iĢleminin güvenli ve
eksiksiz bir Ģekilde yürütülmesi için her türlü tedbir almıĢtır. Bu tedbirlerin baĢında
emniyeti sağlamak yer almıĢtır. Ayrıca savaĢ dıĢı ve sorunsuz bölgelerde yaĢayan
Ermeniler ile toplumun asayiĢini bozmayanlar, casusluk yapmayanlar, Katolik ve
Protestan olanlar, milletvekilleri ve aileleri, askerler ve aileleri, Müslüman ailelerin
yanında
bulunanlar
ve
Müslüman
olanlar
da
bu
uygulamanın
dıĢında
bırakılmıĢtır274. Ancak, alınan bütün tedbirlere rağmen sevk esnasında birtakım
kayıplar meydana gelmiĢtir. Genelde bunlar; bürokratik yeteneksizlik, savaĢ
koĢullarının yarattığı olağanüstü sorunlar, soygun ve yağma gibi amaçlarla
kafilelere yapılan saldırılar, son derece ilkel nakliyat sistemi ve sivil halkla askeri
personelin maruz kaldığı açlık, yoksulluk ve salgın hastalıklar gibi sebeplerle
meydana gelmiĢtir. Dolayısıyla, meydana gelen kayıplarda hükümetin kastî bir
niyetinin olması söz konusu olmamamıĢtır. Zaten hükümet sevk sırasında görevini
kötüye kullanan memurları Divân-ı Harplerde yargılamıĢ ve bu Ģekilde 1397 kiĢiyi
idam dahil değiĢik cezalara çarptırmıĢtır275.
Bu gün Osmanlı Hükümeti tarafından gerçekleĢtirilen tehcir olayı Ermeniler
tarafından Ermeni milletini yok etmek amacıyla gerçekleĢtirilmiĢ bir soykırım olarak
iddia edilmektedir. Ancak, bu iddia 1948 yılında kabul edilen Soykırımın Önlenmesi
ve Cezalandırılması SözleĢmesi‟ne dayanmamakta sadece objektif olmayan tarihi
incelemelere dayanmaktadır. Zira tehcir olayının gerçekleĢtiği zaman uluslararası
273
Altıntaş,
A.
Osmanlı
İmparatorluğu‟nun
Tehcir
Kararı
Alması
ve
Uygulaması.
www.aku.edu.tr/aku/dosyayönetimi/sosyalbilens/dergi/vii1/altıntas.pdf adresinden 25 Temmuz 2015
tarihinde alınmıştır.12-13.
274
Alp, 24.
275
Ata,
F.
Divân-ı
Harb-i
Örfî
Mahkemelerinde
Ermeni
Tehciri
Yargılamaları.
sutad.selçuk.edu.tr/sutad/article/viewFile/267/257 adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır, 303304.
62
hukukta soykırım suçu diye bir suç bulunmadığı için, iĢlendiği zaman suç teĢkil
etmeyen fiillerin daha sonra suç olarak nitelendirilmesi suçta ve cezada kanunilik
ilkesine aykırıdır. Ayrıca Soykırım SözleĢmesi geriye dönük uygulamaları zorunlu
kılan herhangi bir hüküm içermemekte, SözleĢmenin yürürlüğe girdiği tarih olan 12
Ocak 1951 tarihinden önce meydana gelen herhangi bir olay ile ilgili olarak
herhangi bir bireysel veya devletle ilgili suç sorumluluğu yüklememektedir276. Öte
yandan, tehcir olayının gerçekleĢtiği tarihte soykırımın suç olduğu varsayımından
yola çıkarak bir değerlendirme yapılabilmesi tehciri gerçekleĢtirenlerde Ermenileri
kısmen veya tamamen yok etmek amacının olup olmadığına bağlıdır. Soykırım
suçunda
yok
etme
amacının
varlığı
açısından
tehcir
olayının
nasıl
sonuçlandığından ziyade kararın niçin alındığı ve bu kararla güdülen hedefin ne
olduğu önemlidir. Bu bakımdan Osmanlı Hükümetini tehcir kararını vermeye iten
nedenler Ermenilerin soykırım iddialarının en önemli noktasını oluĢturmaktadır277.
Soykırımı iddiasını destekleyen tarihçi ve yazarların hemen hemen hepsinin
birleĢtikleri nokta, I.Dünya SavaĢı sırasında Osmanlı Hükümeti tarafından tehcir
kararının alınmasını gerektiren boyutta bir tehdidin oluĢmadığı ve tehcir olayının,
Ermeni halkını imha amacıyla devletin öncülüğünde hazırlanmıĢ olan planın
uygulanmasını gizlemek için yaratıldığıdır. Bunlardan özellikle Ermeni olanlar,
Tehcirin Ġttihatçı hükümetin ırkçı ve Anadolu‟yu TürkleĢtirme politikası kapsamında
gerçekleĢtirildiğini iddia ederler278. Ancak bu iddia tamamen asılsızdır. Zira dinsel
esaslara dayalı olarak yönetilen Osmanlı Devletinde etnik özelliğe dayalı olarak
değil de, dinsel özelliklere dayalı bir toplumsal yapının mevcut olduğu ve söz
konusu yapı içerisinde Türk, Ermeni gibi etnik kökene dayalı ayrımdan ziyade,
Müslüman ve Gayri Müslüman Ģeklinde bir ayrımın söz konusu olduğu, Türk
kimliğinin ön planda bulunmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Dahası
Osmanlı Devletinde tarih boyunca Ermenilere karĢı kin ve nefret duygusu hiçbir
276
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması ile İlgili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin Yirminci
Yüzyılın Başında Vuku Bulan Olaylara Uygulanabilirliği, Uluslararası Daimi Adalet Merkezi (ICTJ) İçin
Hazırlanan Hukuki İnceleme, www1.american.edu/cgp/TARC/ICTJTTurkishfinal030504.pdf adresinden 5
Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 4.
277
Turhan, Faruk. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri
Olayı. Hukuk.sdu.edu.tr/…/soykırım-sucunda-yok-etme-amacı-ve-ermeni sorun… adresinden 10 Ağustos
2015 tarihinde alınmıştır, 6.
278
Elekdağ, Şükrü. Ermeni Savları ve Soykırım Suçunun Hukuksal Niteliği Ermeni Soykırımı İddiasının
Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi. https:/ sukruelekdag.wordpress.com/2006/04/22/ermenisavları-ve-soykirim-sucunun-hukuksal-niteligi-ermeni-soykirim-iddiasının-uluslararasi-hukuk-acisindendegerlendirilmesi/ adresinden 8 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 30.
63
zaman olmamıĢtır. Kaldı ki, Ermeniler arasında merkezi idarenin yüksek
kademelerinde yer alan memurların yanı sıra, kaymakam, paĢa, vali, büyükelçi,
hatta dıĢiĢleri bakanı olarak devleti temsil eden çok sayıda insan bulunmaktaydı.
Tüm bu gerçekler tehciri gerçekleĢtirenlerin ırkçı nefretten kaynaklanan bir saikle
hareket etmediğini, dolayısı ile tehcirin soykırım suçu oluĢturmadığını açıkça
ortaya koymaktadır279.
Yine Ermenilerin iddiasına göre, Birinci Dünya SavaĢı‟nın çıkması ile her
türlü dıĢ baskının ortadan kalkması Anadolu‟nun TürkleĢmesi için uygun bir ortam
oluĢturmuĢtu. Bazı bölgelerde Ermeni komitacılarının
ayaklandıkları veya
ayaklanma hazırlığı içinde oldukları iddiası tehcirin amacı değil, resmi gerekçesidir.
Bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı, tehcir kararının verilmesinin temel nedeninin
Ermeni isyanları olduğu ve tehcir kararının cephe gerisinin güvenliğinin
sağlanması için acil bir tedbir olarak kararlaĢtırıldığı arĢivlerde açıkça yer
almaktadır. Osmanlı Hükümeti tarafından tehcir kararının alınmasından 7 ay önce,
yani savaĢın ilanıyla birlikte, genel bir isyan baĢlatan Ermeniler kendi devletlerine
ihanet ederek düĢmanla iĢbirliğinde bulunmuĢtur. Bu bağlamda, Ermeni çeteleri
gerilla savaĢı baĢlatarak Osmanlı cephe gerisinde sabotaj hareketlerine giriĢerek
Rus ordusunun harekâtına yardımcı olmuĢtur. Bunların yanı sıra Müslüman köyleri
basarak binlerce insanı öldürmüĢtür280.
Tehcir olayını soykırım olarak kabul eden Ermenilerin bir baĢka iddiası ise
Osmanlı hükümetinin tehcir sırasında Ermenilerin tamamının veya bir kısmının
öleceğini veya öldürüleceğini öngördüğü ve bunu da istediğidir. Yani tehcirde
soykırım suçunda aranan özel kastla hareket edildiğidir. Ancak bu iddia da gerçeği
yansıtmamaktadır. Zira tehcir kararı bütün Ermenileri kapsamıyordu. Bu açıdan
Katolik ve Protestan mezhebinde olanlar, askerler ve aileleri, hasta ve amalar,
memurlar, tüccarlar ile bazı amale ve ustalar tehcire tabi tutulmamıĢtı. 281 Yine
Ġstanbul, Ġzmir, Edirne ve devlet gücünün daha fazla hissedildiği diğer bölgelerdeki
Ermeniler de tehcire tabi tutulmamıĢtı. Çünkü, bu bölgelerdeki Ermeniler Devlet
279
Aslan, (2014). 211-212.
Elekdağ, 39-40.
281
Babacan, H. (2003). Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir, Dünden Bugüne TürkErmeni İlişkileri 1. Baskı, Ankara: Nobel Yayınları, 167.
280
64
için bir tehdit oluĢturmuyordu. Eğer Osmanlı hükümeti Ermenilere karĢı özel kastla
hareket etseydi bu bölgelerdeki Ermenileri de tehcire tabi tutması gerekirdi 282.
Tehcirin soykırım olduğunu ileri sürenlerin iddialarını ispat için dayandıkları
en önemli delillerden birisi de Birinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Ġstanbul‟da
kurulmuĢ olan divan-ı harb-i örfilerde yapılan yargılamalar ve verilen mahkumiyet
kararlarıdır. Ancak, Paris BarıĢ GörüĢmelerini olumlu etkilemek ve muhalifleri
tasfiye etmek amacı ile kurulan bu olağanüstü sıkıyönetim mahkemelerinde adil ve
tarafız bir yargılama yapıldığını söylemek mümkün değildir283. Bu nedenle, bu
mahkemelerin kararlarıyla soykırımın ispatlandığını iddia etmek doğru değildir.
Ayrıca, bu mahkemelerin kurulması ve yaptıkları yargılamalar hakkında henüz
yeterli çalıĢmaların yapılmadığını da belirtmek gerekir.
4.2.2. İnsanlığa Karşı Suç
4.2.2.1. Genel Olarak
Ġnsanlığa karĢı suç devlet veya bir örgüt tarafından benimsenen bir politika
çerçevesinde kendi sivil halkına ya da baĢka bir sivil halka yönelik yaygın ve
sistematik saldırının parçası olarak iĢlenen belirli ağırlıktaki suçlardır 284.
Ġnsanlığa karĢı suç kavramı, ilk olarak Martens hükmünde ve 1907 Kara
SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi‟nde geçmiĢtir. Bu kavram, I. Dünya
SavaĢı sonrasında savaĢ suçları çerçevesinde ele alınmıĢ ve Nürnberg
Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü ile uluslararası hukukta ilk kez bağımsız bir
suç türü olarak tanımlanmıĢtır285. NUAM Statüsünde yapılan bu tanım daha sonra
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, Ruanda Uluslararası
Ceza Mahkemesi Statüsü ve Roma Statüsü ile çeĢitli değiĢikliklere uğramıĢtır.
282
Turhan, F. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı.
12.
283
Turhan, F. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı.
15.
284
Jescheck, 2006, 29.
285
Azarkan, E. (2003). Uluslararası Hukukta İnsanlığa Karşı Suçlar. AÜHF Dergisi, C.52 (S.3) (275-297),
294.
65
Ġnsanlığa karĢı suçun unsurları bu suçla ilgili mahkeme kararlarında
açıklanmaktadır. Nuremberg Mahkemesi yargılamalarında, insanlığa karĢı suçların
Ģahıslara karĢı iĢlenen suçlar olduğu ifade edilmektedir. Bu yargılamalara göre
insanlığa karĢı suçlar; doğrudan insan varlığına karĢı iĢlenen, insanları yaĢam
koĢulları ve sağlıkları için gerekli mallardan yoksun bırakan suçlardır286.
4.2.2.2. Roma Statüsündeki Düzenleme
Ġnsanlığa karĢı suçlar, Roma Statü‟nün 7. maddesinde düzenlenmiĢtir.
Roma statüsüne göre, insanlığa karĢı suç, maddede bentler halinde sayılan
fiilerden birinin saldırının bilincinde olarak herhangi bir sivil nüfusa karĢı yaygın
veya sistematik bir saldırının parçası olarak iĢlenemesidir. Madde 7‟de yer alan
fiiller Ģunlardır:287
a. Öldürme;
b. Toplu yok etme;
c. KöleleĢtirme;
d. Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli;
e. Uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek, hapsetme veya fiziksel
özgürlükten baĢka biçimlerde mahrum etme;
f. ĠĢkence;
g. Irza geçme, cinsel kölelik, zorla fuhuĢ, zorla hamile bırakma, zorla kısırlaĢtırma
veya benzer ağırlıkta diğer cinsel Ģiddet Ģekilleri;
h. Tanımlanabilir herhangi bir grup veya topluluğa karĢı, cinsiyet ayrımı veya
uluslararası hukukta kabul edilemez diğer nedenlere dayalı herhangi bir eylemle
veya Mahkemenin yetki alanındaki herhangi bir suçla bağlantılı olarak siyasi, ırki,
ulusal, etnik, kültürel, dinsel veya cinsel nedenlere dayalı zulüm;
i. KiĢilerin zorla kaybedilmesi;
j. Apertheid (ırk ayrımcılığı) suçu;
k. Kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya fiziksel sağlıkta
ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dıĢı eylemler.
286
Azarkan, E. (2003). Nuremberg‟ten La Haye‟ye Uluslararası Ceza Mahkemeleri. Kırklareli: Beta
Yayınevi, 152-153.
287
RomSt m. 7/1.
66
4.2.2.3. Korunan Hukuki Yarar
Suç, soykırımdan farklı olarak belirli bir grubun değil herhangi bir sivil halkın
temel haklarını ihlâl eden kitlesel bir suçtur. Temel insan haklarına yönelik
sistematik ve kitlesel bir saldırı söz konusu olduğu için bütün insanlığı
ilgilendirmektedir288.
4.2.2.4. İnsanlığa Karşı Suçların Unsurları
4.2.2.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea)
Roma Statüsü‟ne göre suçun manevi unsuru genel kasttır. Failin, eyleminin
sivil nüfusa karĢı yöneltilmiĢ yaygın veya sistematik bir saldırının parçasını
oluĢturduğunu
bilmesi
veya
parçasını
oluĢturmasına
niyet
etmiĢ
olması
gerekmektedir289. Buna karĢılık failin saldırının tüm özelliklerini, plan ya da
politikasını bilmesi gerekmez. Ġnsanlığa karĢı suçun manevi unsuru, bu suçu
soykırım suçundan ayıran en önemli özelliklerden birisidir. Soykırım suçunun
manevi unsuru, eylemin ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu kısmen veya
tamamen ortadan kaldırmaya yönelik iĢlenmiĢ olması unsurudur. Öte yandan
insanlığa karĢı suçlarda böyle bir Ģart aranmamaktadır. Ġnsanlığa karĢı suçlarda,
sayılan fiillerin sivil halka karĢı genel veya sistematik olarak iĢlenmesi yeterlidir 290.
Diğer bir ifade ile soykırım suçu, insanlığa karĢı suçlara göre daha özel bir suçtur,
insanlığa karĢı suçlar ise daha geneldir ve soykırım suçunu oluĢturmayan
eylemlerin insanlığa karĢı suç kategorisine sokulması mümkündür.
4.2.2.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus)
Roma Statüsü‟ne göre, insanlığa karĢı suçun oluĢabilmesi için ilgili eylemin
sivil nüfusa karĢı yöneltilmiĢ bir saldırının parçası olarak iĢlenmiĢ olması gerekir.
Bu saldırının yaygın veya sistematik bir saldırı olması insanlığa karĢı suçu diğer
adi suçlardan ayırt eden en önemli özelliktir. Ġnsanlığa karĢı suçlara iĢtirak eden
fakat bunların sivil bir nüfusa karĢı yaygın ya da sistematik bir saldırının parçası
288
Güller, 14.
Başak, 131.
290
Ateş Ekşi, (2004). 124.
289
67
olduğunun farkında olmayan bir birey, cinayetten hatta belki savaĢ suçlarından
suçlu bulunabilir acak insanlığa karĢı suçtan dolayı mahkum edilemez291.
Ruanda Mahkemesi, yaygın veya sistematik saldırıyı, “sık sık tatbik edilmiĢ,
geniĢ
kapsamlı
fiiller
olarak
birçok
mağdura
yönelik
ciddi
bir
Ģekilde
gerçekleĢtirilmiĢ olması gerektiği” Ģeklinde tanımlamıĢtır. Mahkeme, sistematik
kavramının ise, kamu ve özel kaynakların kullanılmasını içeren genel bir politika
gözetilerek, organize ve düzenli bir Ģekilde birbirini takip etmesi anlamına geldiğini
ifade etmiĢtir292. Ruanda Mahkemesi tarafından Akayesu Davası‟ nda yaygın
saldırı daha kapsamlı bir biçimde tanımlanmıĢtır. Buna göre yaygın saldırı, “önemli
ciddiyet ile kolektif olarak yürütülen ve mağdurların çokluğuna karĢı yöneltilen ağır,
sık sık meydana gelen ve büyük ölçekli eylemler” dir. Yugoslavya Mahkemesi,
Tadic Davası‟nda yaygın saldırıyı tanımlarken, mağdurların sayısına atıf yapmıĢtır.
Kunarac Davası‟nda ise, benzer bir biçimde “yaygın kavramının saldırının büyük
ölçekli yapısı ve mağdurların sayısı anlamına geldiğini” belirtmiĢtir. Ruanda
Mahkemesi, Kayishema Davası‟nda da “yaygın saldırının mağdurların çokluğuna
karĢı yöneltilmiĢ olmak zorunda olduğu” açıklamasında bulunmuĢtur293.
Yugoslavya Mahkemesi, Blaskic Davası‟nda alınan karara göre saldırının
sistematik olarak nitelendirilebilmesi için dört kriterin bulunması gerekmektedir. Bu
kriterler; politik bir hedefin, saldırının izlediği bir planın veya bir topluluğu yok etme,
ona zulmetme ya da onu zayıflatma ideolojisinin varlığı; suç oluĢturan fiilin bir grup
sivile karĢı çok büyük bir ölçekte iĢlenmesi veya birbirine bağlı insanlık dıĢı fiillerin
tekrarlanarak ve devam ederek iĢlenmesi; askeri veya diğerleri olsun, kayda değer
kamu ve özel kaynakların hazırlanması ve kullanılması; düzenli planın
tanımlanmasına ve oluĢturulmasına yüksek seviyede politik veya askeri yetkililerin
karıĢmasıdır294.
Eski Yugoslavya Mahkemesi Tadic kararında ise insanlığa karĢı suç için,
fiille silahlı çatıĢma arasında genel olarak suçun iĢlendiği yer ve zaman
kapsamında bir bağlantının mevcut olması gerektiği ifade edilmiĢtir. Ancak Roma
291
Schabas,36.
Başak, 131.
293
Ateş Ekşi, (2004). 115.
294
Ateş Ekşi, (2004). 117-118.
292
68
Statüsü‟nde Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde yer alan,
saldırının silahlı bir çatıĢma sırasında meydana gelmesi Ģartı yer almamaktadır 295.
Dolayısı ile saldırının sadece savaĢ zamanında değil barıĢ zamanında da
gerçekleĢebileceği sonucunu çıkarabiliriz.
1. Öldürme
Suç, bir kiĢinin hayat hakkına son vermektir. Bu suçun insanlığa karĢı suç
oluĢturması için öldürme fiilinin sivil topluma karĢı saldırı bilinciyle yapılması
gerekir296.
2. Toplu yok etme
Toplu yok etme, herhangi bir sivil topluluğu kısmen veya tamamen
katletmek için yiyecek ve ilaca ulaĢma imkanından mahrum bırakma da dahil
yaĢam koĢullarını kasten zorlaĢtırmaktır297. Bu suçun oluĢması için failin bir veya
birden fazla kiĢinin ölümüne sebebiyet vermesi ve bu ölümlerin katliamın bir
parçasını oluĢturması gerekir298.
3. Köleleştirme
KöleleĢtirme, sistematik bir saldırıyı gerçekleĢtirmek için mülkiyet hakkına
bağlı yetkilerden herhangi birinin veya hepsinin bir insan üzerinde kullanılmasıdır.
Özellikle kadınların ve çocukların zorla çalıĢtırılması, cinsel kölelik, insan ticareti
gibi filler bu kapsamda değerlendirilir299.
4. Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli
Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli, uluslararası hukukta kabul edilen
gerekçeler olmadan, bir yerde hukuka uygun olarak ikamet eden insanların zorla
295
Seymen Çakar, 189.
Güller, 15.
297
RomSt m. 7/2-b.
298
Güller, 15.
299
Çınar, 189.
296
69
yerlerinden edilmeleri veya baĢka zorlayıcı fiillerle yer değiĢtirmelerini ifade
eder300.
5. Uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek, hapsetme veya fiziksel
özgürlükten başka biçimlerde mahrum etme
Bir
kimsenin
kamu
hukukundan
doğan
herhangi
bir
hukuki
usul
izlenmeksizin hürriyetinden mahrum bırakılması bu suçu oluĢturmaktadır.
Ġnsanların esir kamplarında tutulması bu kapsamda değerlendirilir301.
6. İşkence
ĠĢkence, sanığın gözetim ve kontrolü altında bulunan bir kiĢiyi, fiziksel veya
zihinsel olarak, ağır acı ya da ıstıraba kasten maruz bırakmasıdır. Ancak kanuni
yaptırımlardan kaynaklanan acı ve ıstırap bu suçu oluĢturmaz302.
7. Cinsel şiddet
Bu suç kapsamına her iki cinse karĢı da iĢlenebilecek cinsel tecavüz,
herhangi bir nüfusun etnik oluĢumunu bozmak amacıyla kadınları zorla hamile
bırakma, zorla kısırlaĢtırma gibi fiiller girmektedir303.
8. Zulüm
Zulüm, bir grubun ya da topluluğun, kimliğinden dolayı uluslararası hukuka
aykırı olarak temel haklarının ağır Ģekilde ihlal edilmesidir304.
9. Kişilerin zorla kaybedilmesi
Bir devlet veya siyasi organizasyon tarafından ya da onların yetkisi, desteği
ve bilgisi dahilinde kiĢilerin yakalanarak gözaltına alınması, tutuklanması veya
kaçırılması sonrasında, bu kiĢilerin yasal güvenceden mahrum bırakılması
300
RomSt m. 7/2-d.
Güller, 16.
302
Çınar, 189.
303
Çınar, 189.
304
Roma Statüsü 7/2-g.
301
70
amacıyla tutuldukları yer ve akıbetleri hakkında bilgi verilmemesi bu suçu
oluĢturur305.
10. Irk ayrımcılığı
Irk ayrımcılığının insanlığa karĢı suç oluĢturması BirleĢmiĢ Milletler Irk
Ayrımcılığı (Apartheid) SözleĢmesi‟ne dayanmaktadır. SözleĢme‟nin 1. maddesine
göre, ırk, renk, soy ya da milli veya etnik köken nedeniyle her türlü insan hakları
ihlali ırk ayrımcılığını oluĢturur306.
11. Diğer insanlık dışı eylemler
Ġnsanlığa karĢı fiiller listesinde sayılmayan, ancak yukarıdaki fiiller gibi
insanlar üzerinde aĢırı acı ve ıstıraba neden olabilen fiiller diğer insanlık dıĢı
eylemleri oluĢturur. Statüde böyle bir düzenlemeye gidilmesinin nedeni insanlığa
karĢı suçun iĢleniĢ Ģeklinin öngörülebilecek nitelikte olmamasıdır307.
4.2.2.5. İnsanlığa Karşı Suçun Faili
Roma Statüsü‟nde insanlığa karĢı suçların failleri hakkında sınırlayıcı bir
düzenleme yer almamaktadır, dolayısıyla insanlığa karĢı suçların herkes
tarafından iĢlenilebileceğini söyleyebiliriz. Bu suçun faili herkes olabilir. Statü‟de
fail ile ilgili olarak hukuki veya fiili bir özellik aranmamıĢtır. Fakat Statüde yer alan,
fiillerin „yaygın veya sistematik‟ olarak iĢlenmesi Ģartını düĢündüğümüzde bu
fiillerin bir devlet veya örgüt politikası kapsamında iĢlenebileceğini anlıyoruz 308.
4.2.2.5. İnsanlığa Karşı Suçun Mağduru
Roma Statüsü‟nün 7. maddesinde insanlığa karĢı suçun herhangi bir sivil
nüfusa karĢı iĢlenebileceği belirtilmiĢtir. Sivil nüfus, ülkesinde bulunduğu devletin
vatandaĢı olsun ya da olmasın, genel olarak savaĢan (muharip) statüsü
305
Şen, E. ve Malbeleği, E. (2011). Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar. Ankara: Seçkin
Yayıncılık,43.
306
Güller, 17.
307
Başak, 166.
308
Seymen Çakar, 181.
71
tanınmayan, çatıĢma dıĢında kalan herkesi kapsar. Siviller Kızılhaç Örgütü‟nün
Raporunda, silahlı kuvvetler mensubu olmayan Ģahıslar olarak tanımlanmıĢtır.
SavaĢan ise, tıbbi ve dini personel dıĢında, çatıĢma taraflarının silahlı kuvvetlerini
oluĢturan herkestir309. Ġnsanlığa karĢı suçun oluĢabilmesi için her Ģeyden önce
ortada bir saldırı olması, bu saldırının geniĢ bir topluluğa yönelmiĢ olması
gerekmektedir. Dolayısıyla soykırımdan farklı olarak tek bir kiĢiye yönelik olarak
iĢlenen eylemin insanlığa karĢı suç oluĢturması mümkün değildir. Ayrıca bu
topluğun özellikleri soykırım suçunda olduğu gibi sınırlandırılmamıĢtır. Diğer bir
ifade ile saldırıya uğrayan insanların ulusal, etnik, dinsel, ırksal veya baĢka bir
topluluğun üyeleri olması gerekmemektedir.
4.2.3. Savaş Suçları
4.2.3.1. Genel Olarak
SavaĢ suçu, çok genel bir tanımla savaĢın temel kurallarının ve yapılageliĢ
kuralların ağır Ģekilde ihlal edilmesidir. SavaĢ suçlarının ilk kez kapsamlı bir kanun
halinde toplanması, Amerikan Ġç SavaĢı sırasında BaĢkan Lincoln tarafından
1863‟de çıkarılan Lieber Kuralları ile gerçekleĢtirilmiĢtir310. SavaĢ suçunun
uluslararası hukukta kabulü ise 6 Temmuz 1906 tarihli Kara SavaĢında Yaralılara
ve Hastalara ĠliĢkin Cenevre SözleĢmesi ile sağlanmıĢ311, ancak Ġkinci Dünya
SavaĢının sonuna kadar bu suçların soruĢturulması mümkün olmamıĢtır.
SavaĢ suçlarının soruĢturulması konusu Ġkinci Dünya SavaĢı'na kadar
tartıĢılmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı patlak vermesiyle birlikte, bu suçların
cezalandırılması ihtiyacının kaçınılmaz olduğu ortaya çıkmıĢ ve savaĢın sonuna
yaklaĢıldıkça bu yönde tedbirler alınmaya baĢlanmıĢtır. Nitekim, Romanya ile 19
Eylül 1944; Finlandiya ile 19 Eylül 1944; Bulgaristan ile 28 Ekim 1944 ve
Macaristan ile 30 Ocak 1945 tarihlerinde imzalanan sözleĢmelere mağlup
devletlerin, savaĢ suçlularını yakalaması ve yargılaması konusunda müttefikler ile
iĢbirliğinde bulunmasına mecbur eden hükümler konulmuĢtur. SavaĢ suçlularının
309
Önok, (2003), 31.
Demirağ, F. (2007). “ Uluslararası Ceza Divanı, Savaş Suçları - Saldırı Suçu, Mevzuatımıza Göre Savaş
Hali” , Uluslararası Ceza Divanı, Feridun Yenisey (Ed.). İstanbul: Arıkan Yayınevi, 96.
311
Pazarcı, 2013, 658.
310
72
uluslararası bir mahkemede yargılanması konusu ise, 1945 yılının baĢlarında
Amerika BirleĢik Devletlerinin resmi çevrelerinde tartıĢılmaya baĢlanmıĢ, hatta
anılan Devlet tarafından bir uluslararası ceza mahkemesi kurulması için Fransa,
Büyük
Britanya
ve
Sovyetler
Birliği
hükümetleri
nezdinde
giriĢimlerde
bulunulmuĢtur. Ancak Amerika BirleĢik Devletleri, Fransa, Ġngiltere ve Sovyetler
Birliği arasında imzalanan 8 Ağustos 1945 tarihli Londra AnlaĢmasına kadar bu
suçların cezalandırılması ulusal mahkemelere bırakılmıĢtır. Londra AnlaĢması ile
savaĢ suçlularının uluslararası düzeyde yargılanması ilk kez karara bağlanmıĢtır.
AnlaĢma ile Nürnberg'de bir Uluslararası Askeri Mahkeme kurulması ve savaĢ
suçu iĢleyenlerin bu mahkemede cezalandırılması kabul edilmiĢ, anlaĢmaya ek
Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde de savaĢ suçunun
tanımı yapılmıĢtır. SavaĢ suçu oluĢturan fiiller Nürnberg Statüsü‟nün 6.
maddesinin 2. fıkrasında sayılmıĢtır. Maddeye göre: i) kasten öldürme; ii) kötü
muamele, iii) sivil halkın ya da iĢgal altındaki halkın sürgünü; iv) kölelik ya da
baĢka amaçla çalıĢtırma, v) savaĢ esirlerine ya da denizdeki kiĢilere kötü
muamele;
vi)
rehinelerin
öldürülmesi;
vi)
kamu
ya
da
özel
mülkiyetin
yağmalanması, vii) gereksiz yere kentlerin, kasabaların ve köylerin yok edilmesi ya
da askeri gereklilik olmadan bunların yakılıp yıkılması savaĢ suçu oluĢturan
fiillerdir 312.
Söz konusu fiillerin büyük çoğunluğu IV sayılı Lahey SözleĢmesi‟ne Ek Kara
Harbi‟nin Kanunları ve Adetleri Hakkında Yönetmelik‟te de açıkça yasaklanmıĢtır.
Bu nedenle, önceden beri pozitif hukukta temeli bulunan savaĢ suçları, Nürnberg
yargılamalarında
en
sağlam
temele
sahip
suç
kategorisi
olarak
değerlendirilmiĢtir313.
Nürnberg yargılamalarından sonra savaĢ suçlarının kapsamı 1949 tarihli
Cenevre SözleĢmeleri314 ve 1962 tarihli Uluslararası Kızıl Haç Komitesi‟nin
oluĢturduğu uzmanlar komitesi raporu ile daha da geniĢletilmiĢtir. Ancak
312
Lütem, İ. (1951). Harp Suçları ve Devletlerarası Hukuk. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yayını, 60-61.
313
Aslan, 2006, 143.
314
Türkiye 1949 tarihli 4 Cenevre Sözleşmesini 1954 tarihinde onaylamıştır.
73
günümüzde savaĢ suçlarını mutlak Ģekilde sınıflandırmak mümkün değildir. Fakat
doktrinde Ģöyle bir tasnife gidilmiĢtir315:

Silahlı çatıĢmalara katılmayan kiĢilere karĢı iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin,
sivillerin ya da esirlerin öldürülmesi, sivillere ya da esirlere iĢkence edilmesi;

Yasak savaĢ metotlarını uygulayarak yabancı savaĢan ya da sivillere karĢı
iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin, sivillere ya da savunmasız bölgelere kasten
saldırmak;

Yasak savaĢ araçları kullanmak: Örneğin, kimyasal ya da biyolojik silahlar
kullanmak;

Özel koruma hakkına sahip olan kimse ya da nesnelere karĢı iĢlenen savaĢ
suçları: Örneğin, insani yardım amaçlı faaliyetlere katılan personele
saldırmak;

Ayırt edici iĢaret ve amblemlerin kurallara aykırı olarak kullanılması ile
iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin, düĢman içine sızmak için Kızıl Haç
amblemini kullanmak.
4.2.3.2. Roma Statüsündeki Düzenleme
Roma Statüsü savaĢ suçu sayılan her suç fiili için, fiilin silahlı çatıĢma
çerçevesinde gerçekleĢtirilmiĢ olması Ģartını aramıĢtır. Buna göre fiil ile silahlı
çatıĢma arasında nedensellik bağı bulunmalı ve fiilin çatıĢma sebebiyle iĢlendiği
ortaya konmalıdır. Bu nedenle silahlı çatıĢma sırasında gerçekleĢtirilen ancak
silahlı
çatıĢmayla
bağlantısı
olmayan
fiiller
savaĢ
suçu
olarak
değerlendirilmeyecektir. Bu tür fiiller unsurlarını karĢıladığı ölçüde diğer suç
baĢlıkları altında değerlendirileceklerdir.316 Öte yandan, Roma Statüsü savaĢ
suçları ile ilgili yargı yetkisinin sınırlarını 8. maddenin 1. fıkrasındaki tanımla
sınırlamıĢtır. Bu tanıma göre mahkeme, özellikle, bir plan veya politikanın ya da bu
tarz fiillerin geniĢ çapta iĢlenmesinin bir parçası olmak kaydıyla savaĢ suçları
üzerinde yargı yetkisine sahiptir.317 Ġnsanlığa karĢı suçlardan farklı olarak savaĢ
315
Tezcan, Erdem, Önok, 570-572.
Topal, 2009, 271.
317
S. Şen, 2010, 94.
316
74
suçu olarak sayılan fiillerin ille de bu çerçevede iĢlenmiĢ olması gerekmeyecek,
fakat bu çerçevede iĢlenen filler her halukarda mahkemenin yargı yetkisine
girecektir. Bu açıdan, savaĢ esnasında rasgele gerçekleĢtirilen münferit ihlaller de,
savaĢ suçunu oluĢturabilir. Bunların yaygın ve sistematik Ģekilde iĢlenmesi
gerekmemektedir318.
Statü‟de savaĢ suçu oluĢturan fiiller uluslararası bir çatıĢma sırasında
iĢlenen savaĢ suçları ve uluslararası nitelik taĢımayan savaĢ suçları olarak iki
gruba ayrılmıĢtır. Statü‟ye göre uluslararası silahlı çatıĢmalar düĢman devletler
arasında gerçekleĢen çatıĢmalardır. Bu kapsamda iĢlenen savaĢ suçları Statü‟nün
8/2-a ve b maddelerinde sayılmıĢtır. Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢma
ise bir isyan veya iç savaĢ boyutuna ulaĢmıĢ silahlı çatıĢma durumudur319. Bu
görüĢ
Ruanda
Uluslararası
Ceza
Mahkemesinin
Akayesu
kararında
benimsenmiĢtir320. Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalarda iĢlenen savaĢ
suçları da Statü‟nün 8/2-c ve e maddelerinde tanımlanmıĢtır.
4.2.3.3. Korunan Hukuki Yarar
SavaĢ suçları savaĢan devletler arasındaki karĢılıklı vaatlere dayandırılan
hakların ihlalidir, bu yüzden öncelikle düĢman devletin vatandaĢlarını veya diğer
savaĢan devlete bağlı bulunan kiĢileri korur321. Bunun yanı sıra bu suçlarla,
bireyler üstü bir değer olarak dünya barıĢı ve uluslararası kamu düzeni de
korunmaktadır322.
318
Önok, 2003, 167.
Kocatepe, A. (2011). Silahlı Çatışma Hukuku Kapsamında Harp Esirleri ve Hukuki Statüleri. İstanbul:
Harp Akademileri Basımevi, 14.
320
Önok, 2007, 228.
321
Seymen Çakar, 187.
322
Güller, 18.
319
75
4.2.3.4. Savaş Suçlarının Unsurları
4.2.3.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea)
SavaĢ suçlarının manevi unsuru kasttır. Bu suçun iĢlenebilmesi için failin
silahlı bir çatıĢma yapma niyetinde olması323, yani silahlı bir çatıĢmanın
varlığından haberdar olması ve suç teĢkil eden fiilleri bu bilinçle iĢlemesi
gerekmektedir. Ancak failin çatıĢmanın niteliğinin yani uluslararası nitelik taĢıyıp
taĢımadığının bilincinde olmasına gerek yoktur.324 Ayrıca failin suç teĢkil eden
eylemi gerçekleĢtirirken suçun sonucuna sebep olmayı amaçlaması veya olayların
normal sonucu olarak gerçekleĢeceğinin farkında olması suç kastının varlığı için
yeterli kabul edilmektedir325.
4.2.3.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus)
SavaĢ suçunu oluĢturan fiiller Roma Statüsü‟nün 8/2 maddesinde
sayılmıĢtır. Bu suçlar icrai hareketle iĢlenebileceği gibi ihmali olarak da iĢlenebilir.
Statü‟nün 8. maddesine göre savaĢ suçu olarak kabul edilen bireysel fiillerle,
silahlı
çatıĢma
arasında
fonksiyonel
bir
bağlantı
olmalıdır.
Fiil,
fırsat
değerlendirilerek ve silahlı çatıĢmadan bağımsız olarak iĢlenmiĢse savaĢ suçu
olarak kabul edilmez326.
Uluslararası bir çatışma sırasında işlenen savaş suçları:
Silahlı çatıĢmalar ve savaĢların nitelikleri hakkında 12 Ağustos 1949 tarihli
Cenevre SözleĢmeleri‟nde yapılan sınıflandırma genel kabül görmektedir. Bu
sözleĢmelerde çatıĢmaların, „uluslararası‟ ve „uluslarası nitelikte olmayan‟
çatıĢmalar
Ģeklinde
bir
ayrıma
tabi
tutuldukları
görülebilir.
Cenevre
SözleĢmeleri‟nde uluslararası silahlı çatıĢmanın özellikleri, ortak 2. madde
kapsamında Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir: “BarıĢ zamanında yürürlüğe girecek hükümler
dıĢında, bu SözleĢme, iki veya daha fazla Yüksek Akit Taraflar arasında, savaĢ
323
Kononov – Letonya Son Kararı, www.inhak.adalet.gov.tr/yabanci_karar/kononovson.pdf ., adresinden 14
Aralık 2014’de alınmıştır. 11
324
Önok, 2003, 168.
325
Aslan, 2006, 160.
326
Güller, 18.
76
hali bunlardan biri tarafından kabul edilmese bile, ilan edilmiĢ veya baĢka bir silahlı
çatıĢmanın meydana gelmesi halinde uygulanacaktır.” Metindeki „Akit Taraflar‟
kavramından anlaĢılacağı gibi, çatıĢmanın uluslararası nitelik taĢıması için
„devletler arasında‟ meydana gelmesi gerekmektedir327. Ayrıca devletler arasında
gerçekleĢen silahlı eylemlerin uluslararası nitelikli bir çatıĢma olarak kabul
edilebilmesi için taraflardan en az birisinin bu silahlı eylemleri savaĢ niyetiyle
gerçekleĢtirmesi gerekmektedir. Taraflardan hiçbiri sözkonusu olan eylemleri ya
da çatıĢmaları savaĢ amacı (animus belligerandi ya da animus belli) ile
gerçekleĢtirilmiĢ eylemler ya da çatıĢmalar olarak değerlendirmedikleri takdirde,
uluslararası hukuk açısından bunlar savaĢa varmayan silahlı zorlama yolları ya da
silahlı karıĢma olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda çatıĢan taraflardan birinin
animus belligerandi ile hareket etmesi silahlı çatıĢmaların uluslararası nitelikli bir
çatıĢma olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir. Buna karĢılık, çatıĢan iki
tarafın aksi yönde iradesine rağmen üçüncü devletlerin ya da BM‟in belirli bir silahlı
çatıĢmayı uluslararası bir çatıĢma olarak değerlendirmesi bu çatıĢmaların
hukuksal olarak uluslararası nitelik kazanmasına yetmemektedir328.
a. 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlalleri :
12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre SözleĢmeleri‟nde ağır ihlaller olarak
adlandırılan fiillerin savaĢ suçu olarak adlandırılmadığı, bir baĢka deyiĢle, savaĢ
suçları teriminin kullanılmadığı görülür. Ancak, sözleĢmelerin ilgili maddeleri
incelendiğinde, söz konusu eylemlerin aslında birer savaĢ suçu oluĢturduğu
anlaĢılmaktadır329. Roma Statüsü‟nde Cenevre SözleĢmeleri‟nin ağır ihlalleri
olarak adlandırılan fiillerin suç oluĢturacağı 8/2-a maddesinde düzenlenmiĢtir.
SözleĢme‟nin 8/2-a maddesinde yer alan fiiller Ģunlardır330:
1)
Kasten adam öldürmek,
2)
Ġnsanlar üzerinde biyolojik deneyler de dahil olmak üzere iĢkence yapmak
veya gayri insani muamelelerde bulunmak,
327
Başak, 2003, 182.
Pazarcı, H. (2006). Uluslararası Hukuk Dersleri IV. Kitap (Gözden Geçirilmiş 2. Bası), Ankara: Turhan
Kitabevi, 140-141.
329
Aksar, 2007, 145.
330
RomSt m. 8/2-a.
328
77
3)
Kasten büyük ıstıraplara sebebiyet verme ya da vücut bütünlüğü veya
sağlığa ağır tecavüzlerde bulunma,
4)
Askeri gereklilik olmadığı halde yasadıĢı ve keyfi olarak büyük ölçüde mal
tahribatı yapmak veya mallara el koymak,
5)
Bir savaĢ esirini veya diğer koruma altındaki Ģahsı düĢman devletin silahlı
kuvvetlerinde hizmet etmeye zorlamak,
6)
Bir savaĢ esirini veya diğer koruma altındaki Ģahsı bilinçli olarak muhakeme
edilme hakkından mahrum etmek,
7)
ĠĢgal altındaki halkı hukuka aykırı bir biçimde sürgün etme, nakletme veya
tutuklama,
8)
Rehin almak.
b) Savaş hukuku ve teamüllerinin ihlali :
SavaĢ hukukunun teamülleri düĢmanlıklar sırasında silahlı kuvvetlerin
uygulamalarından ortaya çıkar. Eğer bu uygulama bir düzenlilik derecesine ulaĢır
ve devletler arasında genel bir kanaat oluĢursa, teamüle dönüĢen bu davranıĢ
zorlayıcı olur ve tüm devletleri birleĢtiren teamül hukukunun bir kuralı haline gelir.
SavaĢ uygulamasının zaman içinde hukukun bir teamül kuralı haline geldiği
noktayı belirlemek oldukça güçtür. Teknolojideki hızlı geliĢmelerle belirlenen
periyod içinde savaĢ yelpazesinin geniĢletilerek ayaklanmaları ve devlet destekli
terörizmi de içine almaya çalıĢması sonucunda devletlerin, savaĢın kabul edilen
uygulamasının içeriği ve hukuk kuralı olarak değerlendirilmesi konusunda görüĢ
ayrılıklarına
düĢülmesine
sebep
olmaktadır.
Teamül
hukuku
kurallarının
belirlenmesi ve yorumlanmasında kesinlik olmaması, savaĢ hukukunun yazılı
anlaĢmalarla kanunlaĢtırılması çabalarının temelini oluĢturmaktadır331.
331
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Harekatlarında Ulusal ve Uluslararası Hukuk, (1994). İstanbul:
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Basımevi, 2-3.
78
Roma Statüsü‟nde savaĢ hukuku ve teamüllerinin ihlali çerçevesinde
iĢlenen savaĢ suçları Statü‟nün 8/2-b maddesinde tanımlanmıĢtır. Maddeye göre:
1)
ÇatıĢma dıĢı kalan ya da çatıĢmalara katılmayan sivil halka ve sivillere
saldırı,
2)
Askeri hedef oluĢturmayan sivil mallara saldırı,
3)
Ġnsani yardım ya da barıĢın korunması amaçlı personele, tesislere, birim ve
araçlara saldırı,
4)
Beklenmeyen askeri avantajlara oranla aĢırı, sürekli ve ağır zararlara neden
olacak biçimde sivil halkı öldürecek veya yaralayacak Ģekilde saldırma,
5)
Savunmasız veya askeri hedef oluĢturmayan kentlerin, köylerin, yerleĢim
yerleri ve binalarının bombalanması ya da bunlara saldırılması,
6)
Teslim olan ya da çatıĢma dıĢı bulunan bir düĢmanın öldürülmesi ya da
yaralanması,
7)
Uluslararası hukukta güven suistimali amacıyla kullanılması yasaklanan
iĢaretlerin ve bayrakların, düĢman bayrağı ve üniformasının savaĢ hilesi
olarak kullanılması,
8)
ĠĢgal altındaki halkın ülke içi ya da dıĢı sürgünü ya da iĢgal edilen ülkeye
kendi ülkesinden sivil halkın nakli,
9)
Askeri amaç dıĢı kültür, bilim, tarih vb. varlıklara saldırı,
10) DüĢman devletin askerlerini ya da sivil halkını haince öldürme ya da
yaralama,
11) KiĢilerin bilimsel ya da tıbbi denek olarak kullanılması,
12) Haince bir Ģekilde öldürme ya da yaralama,
13) Hiçbir canlı bırakılmaması emri,
14) DüĢman mallarını yok etme ya da bunlara el koyma,
15) DüĢman devletin vatandaĢlarının haklarını tanımadığını bildirme,
16) DüĢman devletin vatandaĢlarını kendi ülkelerine karĢı savaĢmaya zorlama,
17) Yağma,
18) Zehir ve zehirli silahların kullanılması,
19) Öldürücü ve zehirli gazların kullanılması,
20) Vücutta parçalanan mermilerin kullanılması,
21) Gereksiz acılar veren silahların ve mermilerin kullanılması,
22) KiĢilerin onuruna saldırılması,
79
23) Tecavüz, cinsel kölelik, zorla fuhuĢ, zorla kısırlaĢtırma gibi cinsel saldırı
biçimleri,
24) Sağlık personeline, binalarına ve araçlarına saldırı,
25) Cenevre SözleĢmelerinin tanıdığı amblemleri kullanan kiĢilere ya da
hedeflere saldırı,
26) Sivillerin kasten aç bırakılması,
27) On beĢ yaĢından küçük çocukları orduya alma uluslararası savaĢ hukuku ve
teamülleri çerçevesinde iĢlenen savaĢ suçlarıdır332.
Uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmalarda işlenen savaş suçları
Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalarda iĢlenen savaĢ suçları
ülkeler arasında değil ülke içi yapılan savaĢlarda gerçekleĢmektedir. Bu suçlar ilk
olarak uluslararası olmayan silahlı çatıĢmalarda sivil halkın haklarını koruyan 1949
Cenevre SözleĢmelerinin ortak 3. maddesinde düzenlenmiĢtir. Bu maddede
düzenlenen suçların sadece belli durumlarda geçerli olacağı belirtilmektedir. Sözü
edilen durumlar, BM SözleĢmesi'nde kutsal addedilen kendi kaderini tayin etme
(self-determination)
hakkını
kullanma
çerçevesinde
halkların
sömürgeci
hakimiyete, yabancı iĢgallere ve ırkçı rejimlere karĢı savaĢtığı silahlı çatıĢmaları
içermektedir. Ayrı ayrı ve öngörülmeyen bir biçimdeki Ģiddet eylemleri ve benzeri
öteki eylemler gibi iç gerginlikler ve iç karıĢıklıklar durumunda Cenevre
SözleĢmelerinin ortak 3. maddesi uygulanmamaktadır333. Son zamanlarda yapılan
savaĢların hemen hemen hepsi etnik temizlik amacıyla yapıldığı için bu savaĢlarda
iĢlenen suçlar da Cenevre SözleĢmelerinin ortak 3. maddesi kapsamında
değerlendirilmektedir.
a) Uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmalarda sivil halkın haklarını
ihlal eden savaş suçları:
Uluslararası nitelik taĢımayan sivil halkın haklarını ihlal eden savaĢ suçları Roma
Statünün 8/2-c maddesinde yer almaktadır. Bu suçlar Ģunlardır334:
332
RomSt m. 8/2-b.
Askeri Yargı ile İlgili Kanunlar ve içtihatlar. (1990). Ankara: Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet
İşleri Başkanlığı Yayını, 857.
334
RomSt m. 8/2-c.
333
80
1)
KiĢinin hayatına ve kendisine karĢı Ģiddet uygulama, özellikle her türlü
cinayet, yaralama, zalimce davranıĢ ve iĢkence,
2)
Rehin alma,
3)
KiĢisel onuru alçaltıcı davranıĢlar, özellikle aĢağılayıcı ve küçük düĢürücü
muameleler,
4)
Bir
kiĢiyi,
yargısal
garantileri
sağlayan
mahkeme
kararı
olmadan
cezalandırma ve infaz.
b) Uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmaların yürütülmesi sırasında
gerçekleştirilen fiillere ilişkin savaş suçları:
Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmaların yürütülmesi sırasında
iĢlenen savaĢ suçları Statü‟nün 8/2-e maddesinde düzenlenmiĢtir. Bu fiiller
Ģunlardır335:
1)
Sivillere saldırı,
2)
Sağlık personeli, binaları ve araçlarına saldırma,
3)
Ġnsani yardım kuruluĢlarında ya da BarıĢ Gücü misyonunda çalıĢan
personele veya hedeflere saldırı,
4)
Kültür, sanat, eğitim ya da din varlıklarına saldırı,
5)
Yağma,
6)
Tecavüz veya fuhĢa zorlama gibi cinsel saldırı biçimleri,
7)
On beĢ yaĢından küçük çocukları orduya alma,
8)
Sivil halkın yerlerinden alınarak baĢka bir yere taĢınması veya sivilleri kendi
topraklarını terk etmeye zorlamak,
9)
Haince öldürme ya da yaralama,
10) Tıbbi ya da bilimsel denek olarak kullanma,
11) DüĢman tarafın mallarını yok etme veya el koyma,
4.2.3.5. Savaş Suçlarının Faili
SavaĢ suçları asker ve sivil farkı olmaksızın çatıĢmayla bağlantılı bulunan
herkes tarafından iĢlenebilir. Bu suçlar askeri personel tarafından düĢman ülkenin
335
RomSt m. 8/2-e.
81
askerlerine ve sivillerine karĢı iĢlenebileceği gibi, iĢgal bölgelerindeki siviller
tarafından düĢman ülkenin ordu mensuplarına karĢı da iĢlenebilir. Ancak aynı
orduda görevli asker Ģahısların birbirlerine karĢı iĢledikleri suçlar, ilgili Ģahıslar
farklı vatandaĢlıklara sahip olsa dahi, savaĢ suçu kapsamına girmemektedir336.
4.2.3.6. Savaş Suçlarının Mağduru
SavaĢta,
savaĢ
hukuku
kuralları
çatıĢan
ve
tarafsız
devletlerce
çiğnenebilmektedir. Bu bakımdan suçun mağduru çatıĢan ve tarafsız devletler ile
bu devletlerin vatandaĢlarıdır337.
4.2.4. Saldırı Suçu
4.2.4.1. Genel Olarak
BirleĢmiĢ
Milletler
AntlaĢması
ilke
olarak
kuvvet
kullanılmasının
yasaklanması sonucu günümüzde baĢta BM AntlaĢması olmak üzere uygulanan
uluslararası hukuka aykırı kuvvet kullanılması bir saldırı olarak nitelenmektedir.
Nitekim 14.12.1974 tarihinde BM Genel Kurulunun 3314 (XXIX) sayılı kararı ile
kabul ettiği Saldırının Tanımı Belgesinin 1. maddesinde bir devletçe baĢka bir
devletin egemenliğine, ülke bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karĢı ya da
BM AntlaĢmasına aykırı herhangi bir biçimde silahlı kuvvet kullanılması saldırı
olarak değerlendirilmektedir. BaĢka bir deyiĢle saldırı silahlı kuvvet kullanma
yasağını ihlal eden fiillerden bir tanesidir338. Ancak saldırıyı oluĢturan davranıĢlar
suç olarak değerlendirilmemektedir. Zira saldırıyı suç haline getirmek ve UCM‟nin
yargı yetkisine dahil etmek maksadıyla yürütülen saldırının tanımıyla ilgili
çalıĢmalar hala sonuçlandırılamamıĢtır. Bu sebeple saldırı suçunu oluĢturan
eylemlerin açıklanmasına gidilirken gerekli verileri bulmak amacıyla kuvvet
kullanma yasağının unsurlarını esas almak uygun olacaktır.
336
Topal, (2009). 247-248.
Aslan, (2006). 184.
338
Pazarcı, (2013). 654-655
337
82
Kuvvet kullanılması konusundaki temel düzenleme, BM AntlaĢması 2/4‟de
yer alan kuvvet kullanma yasağıdır339. Uluslararası iliĢkilerde kuvvet kullanılmasını
açıkça yasaklayan söz konusu hüküm Ģu Ģekildedir: “Tüm üyeler, uluslararası
iliĢkilerinde gerek herhangi bir baĢka devletin ülkesel bütünlüğüne veya siyasî
bağımsızlığına karĢı, gerekse BirleĢmiĢ Milletlerin amaçları ile bağdaĢmayacak
herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına
baĢvurmaktan kaçınmak zorundadırlar”340.
BM AnlaĢmasının kabul edilmesiyle birlikte yalnızca kuvvet kullanımı değil,
aynı zamanda kuvvet kullanma tehdidi de hukuka aykırı kabul edilerek
yasaklanmıĢtır341. BirleĢmiĢ Milletler AnlaĢması‟nın 2(4). Maddesinde düzenlenen
kuvvet kullanma yasağı, aynı maddenin 3. Fıkrasında öngörülen, devletlerin taraf
oldukları uyuĢmazlıkları uluslararası barıĢ ve güvenliği, adaleti tehlikeye
sokmayacak
Ģekilde
barıĢçıl
yollarla
çözmeyi
benimsemiĢ olmasının
bir
sonucudur.
Madde metninin yazımından da anlaĢılabileceği gibi, kuvvet kullanma
yasağı uluslararası iliĢkiler için söz konusudur. Yoksa sınırları içerisinde isyan
çıkan veya kamu düzeni bozulan veya bozulma tehdidi ile karĢı karĢıya kalan
devletin kuvvet kullanması anılan yasağın kapsamı dıĢındadır. Dolayısıyla bir
devletin ülkesinde devam eden terör eylemlerini sonlandırmak amacıyla kuvvet
kullanması yasağı ihlal etmemektedir342. Bununla beraber, 1992 yılında Somali‟de
yaĢananlara benzer durumdaki iç çatıĢmalar BM AntlaĢması‟nın 39. maddesine
göre uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit eden ve önlem alınmasını gerektiren bir
eylem oluĢturabilir343. Ancak bu durum söz konusu iç çatıĢmanın BM AntlaĢması
339
Taşdemir, F. (2006). Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi. Ankara: USAK
Yayınları, 100.
340
Örnek, S. (2013, Ocak). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı 1991 ve 2003 Irak Harekatları, Ankara:
Seçkin Yayınları, 37.
341
Topal, A. H. (2005). Uluslararası Terörizm ve Terörist Eylemlere Karşı Kuvvet Kullanımı, İstanbul: Beta
Yayınları, 103.
342
Doğan, İ. (2013). Devletler Hukuku, Ankara: Astana Yayınları, 137.
343
Bozkurt, E. (2007). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma, Ankara: Asil Yayınları, 46-48.
83
madde 2/4‟de yer alan kuvvet kullanma yasağı kapsamına girmesine neden
olmamaktadır344.
BM AntlaĢması md. 2(4)‟de düzenlenen kuvvet kullanma yasağına
antlaĢmalar hukuku açısından bakıldığında, yasağın sadece BM üyesi devletleri
için geçerli olduğu, üye olmayan devletlerin doğrudan doğruya bu yasağın
kapsamında
olmadığı
görülmektedir.
BM üyesi olmayan
devletlerin,
BM
AntlaĢması‟ndaki kuvvet kullanma yasağına uymalarını sağlayacak yegâne Ģey,
md. 2(4)‟de yer alan kuvvet kullanma yasağının bütün devletlerce kabul edilen bir
uluslararası örf ve adet hukuk kuralı haline gelmiĢ olmasıdır. Günümüzde, BM
AntlaĢması md. 2(4)‟de yer alan kuvvet kullanma yasağı, hemen hemen bütün
devletlerce genel bir uygulama olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple anılan yasak
uluslararası örf ve adet hukukunu tamamlayıcı bir kuralı haline gelmiĢtir. Yani,
sözkonusu yasağa BM üyesi olsun ya da olmasın bütün devletler uymak
zorundadır345. Günümüzde, devletlerin çoğunluğu uluslararası iliĢkilerde kuvvet
kullanma yasağını sadece bir antlaĢma ve uluslararası örfi hukuk kuralı olarak
değil aynı zamanda aksine bir düzenlemeye izin vermeyen “jus cogens” kural
olarak kabul etmektedir346.
Kuvvet
kullanma
hakkı
konusunda,
San
Francisco
Konferansı‟nda
geliĢtirilen BM AntlaĢması prensiplerini üç unsur oluĢturmuĢtur. Bu unsurlardan ilki
BM AntlaĢması‟nın md. 2(4)‟de somut ifadesini bulan hukuksal bir yükümlülüktür.
Bu çerçevede md. 2(4)‟te yer alan kuvvet kullanma yasağı, çok geniĢ kapsamlı ve
kesin bir yasak olarak tasarlanmıĢtır. Bu sonuç BM AntlaĢmasının hazırlık
çalıĢmaları tarafından da teyit edilmektedir. Ġkinci unsur, bu hukuksal yükümlülüğü
uygulamak için oluĢturulan uluslararası kurumlardır. Üçüncü unsur ise, bu
yükümlülüğün felsefi temelini oluĢturan bir değerler hiyerarĢisidir. Bu değerler
hiyerarĢinin en üstünde uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunması yer
almaktadır347.
344
Keskin,F. (1998). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Ankara:
Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, 25.
345
Pazarcı, (2013). 518.
346
Taşdemir, 104.
347
Taşdemir, 103.
84
AntlaĢmanın 2/4. maddesinde yer alan kuvvet kullanma yasağı öğretide
değiĢik Ģekillerde yorumlanmaktadır. Bu yorumları iki kategoriye ayırmak
mümkündür. Bazı yazarlar, 2. madde 4. fıkradaki yasağı kapsayıcı ve kesin, bunun
istisnalarını da dar yorumlamaktadır. Diğer yazarlar ise, yasağı BirleĢmiĢ Milletler
AntlaĢmasında kullanılan terimlerle sınırlamakta, istisnaları ise örf ve âdet
hukukunu da kapsayacak Ģekilde geniĢ yorumlamaktadır348.
AntlaĢmanın 2/4. maddesinde kuvvet kullanmak ya da kuvvet kullanma
tehdidinde bulunmak yasaklanmakla beraber yasağın silahlı müdahaleyle sınırlı
kalıp kalmadığı açıklanmamıĢtır. Bu nedenle, silahlı müdahalenin yanı sıra siyasî
ve ekonomik zorlama yollarının yasaklanıp yasaklanmadığı konusunda baĢlıca iki
görüĢ ortaya çıkmıĢtır349.
Birinci görüĢte, madde metninde genel bir ifade olarak kuvvet sözcüğünün
kullanılması sebebiyle yasağın sadece silahlı müdahaleyi kapsadığı, silahlı kuvvet
kullanmayı içermeyen siyasî ve ekonomik zorlama yollarının, yasak kapsamına
girmediği ileri sürülmüĢtür. Ancak gerek BirleĢmiĢ Milletler'in amacının, ilkelerin
kabulü ve yöntemlerin kurulmasıyla birlikte silahlı gücün ortak çıkar haricinde
kullanılmamasını güvence altına almak olarak belirlendiği giriĢ bölümünde,
gerekse 41 ve 46. maddelerde “silahlı kuvvet” deyimi kullanılmıĢtır 350. Yine 2(4).
maddeyi açıklamak üzere Genel Kurul tarafından 1970‟te kabul edilen “Dostça
ĠliĢkiler
Bildirisi”
de
sadece
silahlı
kuvvet
kullanma
kavramı
üzerinde
durmaktadır351.
Özellikle geliĢmekte olan ve Sosyalist ülkeler tarafından savunulan ikinci
görüĢ göre, 2/4. maddede yer alan kuvvet sözcüğünün anlamı açıklanırken
hükmün amacının göz önünde bulundurulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Devletin ülke bütünlüğü ve siyasî bağımsızlığını korumak Ģeklinde ifade edilen
hükmün amacı, yalnızca silahlı müdahale ile değil, ekonomik ve siyasî zorlama
348
Keskin, (1998). 35.
Bozkurt, (2007). 60.
350
Keskin, (1998). 35.
351
Keskin, (1998). 36.
349
85
yollarıyla da tehdit edilebilir niteliktedir. Dolayısıyla bu tür zorlayıcı fiillerin de
yasağın kapsamında sayılması gerektiği ifade edilmektedir352.
Ancak yaygın olan görüĢe göre, ekonomik ve siyasî zorlama yollarının
barıĢa yönelik bir tehdit veya BirleĢmiĢ Milletler Örgütü‟nün amaç ve ilkelerine
aykırı bir eylem Ģeklinde kabul edilebileceği fakat kuvvet kullanma yasağı içinde
değerlendirilemeyeceği ifade edilmektedir. Bu görüĢü savunanlara göre, ekonomik
ve siyasî baskıya daha açık olan küçük devletlerin söz konusu yolları yasak
kapsamına sokma çabaları anlayıĢla karĢılanabilir olmakla birlikte gelinen nokta bu
tür bir yorumu desteklememektedir353. Kanaatimizce de yasak yalnızca silahlı
kuvvet kullanma ile sınırlıdır. Siyasi, ekonomik ve benzeri Ģiddet içermeyen
önlemler 2/4. madde kapsamına girmemektedir.
BM AntlaĢmasındaki kuvvet kullanma yasağı ile ilgili düzenlemede savaĢ
kavramı yerine “tehdit ve kuvvet kullanma” kavramı kullanılmıĢtır. Böylece savaĢın
yanı sıra savaĢa varmayan askeri yöntemler de kuvvet kullanma yasağı
kapsamında değerlendirilerek her türlü silahlı kuvvet kullanımı ve tehdidi
yasaklanmıĢtır354. Bununla beraber, yasağın hangi eylemleri kapsadığı konusunda
farklı görüĢler ortaya çıkmıĢtır. Maddenin, bir baĢka devletin toprak bütünlüğüne
veya
siyasî bağımsızlığına
karĢıya
da
BirleĢmiĢ Milletlerin
amaçları ile
bağdaĢmayacak bir Ģekilde kuvvet kullanma tehdidinde veya kuvvet kullanımında
bulunulmasını yasaklar biçimde düzenlenmiĢ olması, yasağın bu durumlarla sınırlı
olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarmıĢtır355.
Bu konuda bir sonuca ulaĢabilmek için, bu yasaklamanın konusu olan
eylemlerin amacı ve niteliği ile ilgili iki koĢulun açıklanması gerekmektedir. Birinci
koĢul amaçsal nitelikte olup bir devletin ülke bütünlüğüne, siyasal bağımsızlığına
ve BirleĢmiĢ Milletler Örgütü‟nün amacına karĢı kuvvet kullanma tehdidi ve kuvvet
kullanımının yapılamayacağını ifade etmektedir356. BM AntlaĢması‟nın klasik
yorumuna göre; söz konusu yasak, kapsayıcı ve kesin bir yasaktır. Maddenin
kapsamını sınırlandırdığı ileri sürülen bu terimler anılan yasağı sınırlandırmak için
352
Topal, (2005). 87.
Keskin, (1998). 36.
354
Taşdemir, 107.
355
Topal, (2005). 88.
356
Bozkurt, (2007). 19.
353
86
değil, tam aksine güçlendirmek için konulmuĢtur. AntlaĢmanın hazırlık çalıĢmaları
da bu görüĢü desteklemektedir. Bu hükümler, San Francisco Konferansı‟nda,
küçük devletler, ülke bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığın korunan değerler
olduğunun vurgulanmasını istediği için konulmuĢtur. Yani bu terimler kuvvet
kullanma yasağını sınırlandırma niyeti ile kullanılmamıĢtır357.
Yasağın sınırlandırıcı bir Ģekilde ele alınmasını savunanlara göre, yasak
sınırlı bir yasak olup devletin ülke bütünlüğünü veya siyasî bağımsızlığını ihlâl
eden ya da BM AntlaĢması'nın amaçlarına aykırı olan kuvvet kullanma eylemlerini
yasaklamaktadır. Dolayısı ile bir devletin silahlı kuvvetlerinin tehlike altındaki
vatandaĢlarını kurtarmak maksadıyla ya da insancıl amaçlarla diğer bir devletin
ülkesine girmesini ve kuvvet kullanmasını hukuka uygun kabul etmek gerekir. Bu
tür müdahalelerin meĢru olduğunu savunanlar, tehlike altındaki insanları
kurtarmanın
BM
amaçlarına
aykırı
olmadığını,
her
iki
nedenle
yapılan
müdahalelerin de diğer devletin ülke bütünlüğüne veya siyasî bağımsızlığına
yönelik olmadığını belirterek, sadece devletin ülke bütünlüğünün geçici bir süre
için ihlâl edildiğini vurgulamaktadır358. Bu duruma vatandaĢları hayati tehlike ile
karĢı karĢıya kalan bir devletin onları kurtarmak için yaptığı müdahale örnek olarak
gösterilmektedir. Bunu Ġsrail, Uganda‟nın Entebbe havaalanına kaçırılan uçakta
bulunan Ġsrail vatandaĢlarını kurtarmak için359 ve Etiyopya‟daki iç savaĢ sırasında
orada bulunan Etiyopyalı Yahudileri kurtarmak için yapmıĢtır.
Kuvvet kullanma yasağının kapsamı ile ilgili olarak ortaya atılan görüĢler
dikkate alındığında, öncelikle söz konusu yasağın BM sisteminde merkezî bir
konuma sahip olduğu, sınırlı amaçlara yönelen ve sakıncasız olduğu iddia edilen
istisnaların yasağı olumsuz bir yönde etkileyeceğinin belirtilmesi gerekmektedir360.
Bu bağlamda sınırlandırıcı görüĢün BM kurucularının amaçlarıyla çeliĢtiği
görülmektedir. Zira 2(4). maddedeki “siyasî bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne
karĢı” ibaresi küçük devletlerin isteğiyle yasağı güçlendirmek için konulmuĢtur 361.
Dolayısıyla, bir devletin diğer bir devlete karĢı siyasî bağımsızlık, toprak bütünlüğü
357
Keskin, Funda (İlkbahar-2002). “BM ve Kuvvet Kullanma”, Avrasya Dosyası, BM Özel, Cilt:8, (S.1) (149174), 155-156.
358
Topal, (2005). 89.
359
Keskin, (1998). 39.
360
Keskin, (1998). 132.
361
Topal, (2005). 90.
87
ve BM ilkelerinin amaçları ile bağdaĢmayacak biçimde kuvvet kullanmaktan
kaçınması gerektiğininin madde metninde yer alması yasağı kısıtlamaya değil tam
tersine kuvvetlendirmeye yöneliktir. Öte yandan, BM'nin amaçları arasında
uluslararası barıĢ ve güvenliği devam ettirmek de yer almaktadır. Uluslararası
barıĢ ve güvenliği tehdit eden durumları tespit etme yetkisinin Güvenlik
Konseyinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda ise yasağın kapsamını dar bir
Ģekilde yorumlamanın uyumsuz olacağı görülecektir. Ayrıca devletler silahlı
müdahalelerinin kuvvet kullanmayı haklı kılan bir amaca dayandığını iddia
edebilecektir. Söz konusu devletin amacının baĢka bir neden olduğu ise çoğu
zaman ispat edilemeyecektir. Yani yasağın sınırlı bir yasak Ģeklinde kabul
edilmesi, hükmün kötüye kullanılmasına da neden olabilecektir.
Sonuç olarak, yasağı geniĢ ve kapsayıcı, istisnalarını dar ve geçici
yorumlamanın yerinde olduğu görülmektedir. Nitekim öğretide de yaygın olan
görüĢ, yasağı kapsayıcı ve kesin kabul eden yorumdur. Devletlerin çoğunluğu da
geniĢ yorumu benimsememektedir. Çünkü anılan yasağın madde 2/4‟de kullanılan
terimlerle sınırlı, istisnaların ise BM AntlaĢması'nın yanı sıra örf ve âdet hukukunu
da kapsayacak biçimde geniĢ yorumlanması güçlü devletlerin iĢine yarayacaktır.
Uluslararası Adalet Divanının Nikaragua Davası'nda verdiği karar da bu görüĢü
destekler niteliktedir362. Divan 1986 tarihli Nikaragua v. United States of America
(ABD) kararında bir devletin baĢka bir devletin isyan hareketlerine destek
vermesinin, bu isyanda aktif olarak yer alanlara ülkesinden lojistik destek
sağlamasının dolaylı olarak kuvvet kullanma yasağını ihlal ettiğine karar vermiĢ,
BM AnlaĢmasını dar yorumlayan savunmaları kabul etmemiĢtir363. Divan aynı
kararda komĢu ülkenin teröristlere silah ve lojistik temini, maddi destek sağlama
gibi eylemlerini “kuvvet kullanma yasağını ihlal” olarak nitelemekten kaçınmıĢtır 364.
BM AndlaĢması'nın 2/4. maddesi ile getirilen yasağın hangi eylemleri
kapsadığı konusu, söz konusu yasağın ikinci koĢulu olan eylemin niteliğine
iliĢkindir. Anılan hükme göre kuvvet kullanma tehdidinde bulunulması ve kuvvet
kullanılması yasaktır. Devletin, ortada kuvvet kullanılmasını haklı kılacak herhangi
362
Keskin, (1998) 41.
Yapıcı,U. (2006). Uluslararası Hukukta Terörizme Karşı Kuvvet Kullanımı Sorunu, Uluslararası Hukuk ve
Politika, Cilt 2, No: 7 (21-40), 23-24
364
Doğan, 160.
363
88
bir neden yokken, talepleri yerine getirilmediği takdirde kuvvete baĢvuracağını
açıkça veya dolaylı olarak ifade etmesi kuvvet kullanma tehdidir. Tehdit sözle veya
eylemle gerçekleĢtirilebilir. Bununla birlikte hangi eylemlerin kuvvet kullanma
tehdidi oluĢturduğu tartıĢma konusu olmuĢtur. Hangi eylemin kuvvet kullanma
tehdidi oluĢturduğu BM AntlaĢması'nın VII. Bölümü çerçevesinde Güvenlik
Konseyi tarafından saptanabileceği gibi sorunun herhangi bir uluslararası yargı
veya hakemlik organı önüne getirilmesi halinde bu organlar tarafından da tespit
edilebilecektir365. Ancak Güvenlik Konseyi'nin bu saptamayı yaparken neleri kriter
alacağı açık değildir. Yasak kapsamındaki tehditlerin objektif ölçütlerle veya
sübjektif bir Ģekilde ilgili devletin niyetinin saptanmasıyla mı belirleneceğine karar
verilmemiĢtir366.
4.2.4.1.1. Kuvvet Kullanma Yasağının İstisnaları
BM AndlaĢması'nın kabulüyle birlikte devletler taraf oldukları uyuĢmazlıkları
barıĢçı yollarla çözmeyi ve uluslararası iliĢkilerde kuvvet kullanma ve kullanma
tehdidinde bulunmaktan kaçınmayı kabul etmiĢtir. Bu durumun meĢru müdafaa ve
Güvenlik Konseyi kararıyla uygulanan zorlama önlemleri olmak üzere geçerli ve
uygulanabilir iki istisnası bulunmaktadır367. Bunlardan birincisi devletler tarafından
tek taraflı olarak kuvvet kullanılması, ikincisi de uluslararası toplum adına yetkili bir
merci tarafından kuvvet kullanılması niteliğindedir. Birinci yol istisnaî ve geçici
niteliktedir, yetkili organ olan Güvenlik Konseyi olaya el koyana kadar devam eder;
ikinci yol ise merkezî olarak kuvvet kullanılması durumudur368.
4.2.4.1.2. Meşru Müdafaa Hakkı
BM AndlaĢması'nın 51. maddesinde 19 düzenlenen ve ortak güvenlik
sisteminin bir parçası olan meĢru müdafaa hakkı, BM üyesi bir devlete karĢı silahlı
saldırıda bulunulduğunda, uluslararası barıĢ ve güvenliği korumak amacıyla
Güvenlik Konseyi gerekli tedbirleri alana kadar saldırıya uğrayan devletin tek
baĢına veya müĢtereken kuvvet kullanımına baĢvurabileceğini öngörmektedir.
365
Topal, (2005). 92.
Taşdemir, 107.
367
Bozkurt, (2007). 23.
368
Topal, (2005). 103.
366
89
MeĢru müdafaa hakkına dayanılarak alınan önlemler derhal Güvenlik Konseyine
bildirilecek ve uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunmasında baĢlıca sorumlu
organ olan Konseyin aldığı tedbirlere uyulacaktır369.
MeĢru müdafaa hakkı, BM AndlaĢması'nın öngördüğü kuvvet kullanma
yasağı ve ortak güvenlik sistemi çerçevesinde ortak güvenlik sistemi harekete
geçene kadar baĢvurulacak bir yol olarak istisnaî bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla
bireysel veya ortak meĢru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için Güvenlik
Konseyi‟nin karar alması gerekmemektedir370. Uluslararası örf ve adet hukukunun
“gereklilik ve ölçülülük” kıstaslarına ek olarak bu istisnaya “sadece silahlı bir
saldırıya maruz kalma durumunda meĢru müdafaa hakkına baĢvurulabileceği”
Ģeklinde üçüncü bir kısıtlama daha getirilmiĢtir371.
4.2.4.1.3. Birleşmiş Milletler Kararı ile Kuvvet Kullanma
Kuvvet kullanmanın yasaklanmasıyla BM çatısı altında barıĢ ve güvenliği
korumak veya bozulan barıĢı yeniden tesis etmek amacıyla müĢtereken kuvvet
kullanılmasını
öngören
ortak
bir
güvenlik
sistemi
oluĢturulmuĢtur.
BM
AndlaĢması'nın "BarıĢın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemleri Durumunda
Alınacak Önlemler” baĢlığını taĢıyan VII. Bölümünde yer alan 39. madde, Güvenlik
Konseyi‟nin, barıĢın tehdit edildiği, bozulduğu veya bir saldırı eylemi olduğunu
tespit etmesi halinde, uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunması ya da yeniden
kurulması için tavsiyelerde bulunacağını veya 41. ve 42. Madde uyarınca hangi
önlemlerin alınacağına karar verileceğini düzenlemektedir372. Güvenlik Konseyi‟nin
zorlama önlemi uygulama kararı BirleĢmiĢ Milletler Üyeleri için bağlayıcıdır 373.
Bunun dıĢında, BM AndlaĢması‟nın VIII. Bölüm md. 52–54 çerçevesinde bölgesel
örgütlere BM Güvenlik Konseyi‟nin izni ile zorlama tedbirleri uygulama yetkisi
verilmiĢtir. Bu çerçevede kuvvet kullanma, normal usuldekinden daha az
369
Topal, (2005). 103.
Keskin, (1998). 44.
371
Bozkurt, (2007). 56.
372
Topal, (2005). 104.
373
Keskin, (1998). 61
370
90
merkezileĢmekle birlikte, Güvenlik Konseyi‟nin kuvvet kullanımını kontrol etmeye
devam etmesi sonucu, kuvvet kullanma tekeline bir istisna oluĢturmamıĢtır374.
4.2.4.2. Roma Statüsündeki Düzenleme
Roma Statüsü‟nün kabul edilmesine kadar, hiçbir yargı organı saldırı
suçunu konu yönünden ( ratione materiae ) yetki alanı içine almamıĢtır. Roma
Statüsü saldırı suçu ile ilgili yargı yetkisini 5. maddede düzenlemiĢtir. Statüye göre
Uluslararası Ceza Mahkemesi, saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini, 121 ve 123.
maddelere uygun bir Ģekilde suçu tanımlayan ve bu suçla ilgili olarak mahkemenin
hangi durumlarda bu yetkisini kullanacağını ortaya koyan bir hüküm kabul
edildikten sonra kullanacaktır375. Yani mahkemenin, saldırı suçu üzerindeki yargı
yetkisini kullanması suçun tanımının yapılmasından sonraya bırakılmıĢtır. Taraf
Devletler Meclisi tarafından farklı tarihlerde saldırı suçunun tanımının yapılmasına
yönelik çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢtır. Ancak bu amaçla yapılan en önemli çalıĢma,
31 Mayıs–11 Haziran 2010 tarihleri arasında Kampala‟da yapılan Gözden Geçirme
Konferansı (Kampala Konferansı) olmuĢtur. Konferans çalıĢmaları sonucunda
alınan 6 sayılı karar ile saldırı suçunun tanımına ve Mahkemenin saldırı suçu
üzerindeki yargı yetkisine iliĢkin düzenlemeler yapılmıĢtır. 6 sayılı karar ile
Statü‟nün 5/2. maddesi yürürlükten kaldırılmıĢ ve Statü‟ye 8 bis, 15 bis ve 15 ter
maddeleri eklenmiĢtir376.
4.2.4.3. Genel Olarak Kampala Düzenlemeleri
4.2.4.3.1. Düzenlemelerin Kabulü ve Yürürlüğe Girmesi
Kampala Konferansı neticesi kabul edilen, 6 sayılı karar ile yürürlükten
kaldırılan Statü‟nün 5/2. maddesinde, Mahkeme‟nin saldırı suçu üzerindeki yargı
yetkisini kullanabilmesi için, Statü‟de yapılacak değiĢikliklerin Taraf Devletler
Meclisi‟nin 2/3 çoğunluğu ile kabul edilmesi gerektiği düzenlenmiĢtir. Kampala‟da
yapılan Gözden Geçirme Konferansı‟nda ise saldırı suçuna iliĢkin değiĢiklikler,
374
Bozkurt, (2007). 43.
Holtzendorff, C. K. v. (2011, Temmuz). Saldırganlık Suçunda Kampala Uzlaşması, (Çev. O. Erözden).
Küresel Bakış, Cilt: 1, (S.2) (13–65), 24.
376
Bayıllıoğlu, U. (2013). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yargı Yetkisi Açısından Saldırı Suçuna İlişkin
Kampala Düzenlemeleri. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.9, (Sayı:33) ( 59-87), 60-61.
375
91
oybirliği ile kabul edilmiĢtir. Dolayısıyla değiĢikliklerin kabul edilmesine iliĢkin
düzenlemeler tatmin edici olmuĢtur. DeğiĢikliklerin yürürlüğe girmesinde ise Ģöyle
bir durum ortaya çıkmaktadır: 6 sayılı kararın 1. paragrafında, Statü‟de yapılan
değiĢikliklerin, değiĢiklikleri kabul eden devletler için, onay veya uygun bulma
araçlarının
bildirilmesinden
bir
yıl
sonra,
yürürlüğe
gireceği
belirtilmiĢtir.
DeğiĢiklikleri kabul etmeyen devletlerin vatandaĢları tarafından veya ülkelerinde
iĢlenen suçlar hakkında ise mahkemenin yargı yetkisini kullanamayacağı
belirtilmiĢtir. ġu halde konferansta yapılan değiĢiklikler, her devlet için,
değiĢiklikleri kabul etiğini gösteren belgelerin bildirilmesinden itibaren bir yıl sonra
yürürlüğe girecektir. Bununla beraber, 6 sayılı kararın 2. ve 3. paragrafında
Mahkemenin saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini, en az otuz taraf devletin
değiĢiklikleri onaylamasından ve uygun bulmasından bir yıl sonra ve 1 Ocak
2017‟den sonraki bir tarihte kullanabileceği belirtilmiĢtir. Konferansta yapılan
değiĢiklikler Ģu ana kadar sadece Liechtenstein tarafından onaylanmıĢtır.
Dolayısıyla, Kampala değiĢiklikleri henüz yürürlüğe girmemiĢtir377.
4.2.4.3.2. Kampala Konferansı’nda Saldırı Suçuna İlişkin Olarak Kabul Edilen
Düzenlemeler
Kampala‟da hazırlanan değiĢiklik tasarısının 8 bis maddesi ile saldırı suçu
detaylı biçimde düzenlenmiĢtir. Tasarıya göre saldırı suçu “Bir devletin siyasi ve
askeri eylemleri üzerinde etkin kontrol veya yönetme yetkisi bulunan kişi
tarafından planlanan, hazırlanan, başlatılan veya uygulanan, niteliği, ağırlığı ve
boyutu itibariyle açıkça Birleşmiş Milletler Andlaşması’nın ihlalini oluşturan eylem”
Ģeklinde tanımlanmıĢtır. Buna göre, saldırı suçunun sorumluluğu anlamında,
askeri veya siyasi üst düzey devlet görevlilerinin bireysel cezai sorumluluğu
öngörülmüĢ
olup,
söz
konusu
suçlardan
dolayı
örneğin,
bir
askerin
sorumluluğunun gündeme gelmesi mümkün görülmemektedir. Tasarının 8 bis (2)
no.lu paragrafında ise saldırı fiili (act of agression) “bir devletin başka bir devletin
egemenliğine, toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı ya da Birleşmiş
Milletler Andlaşması’na aykırı herhangi bir biçimde silahlı kuvvet kullanılması”
olarak tanımlanmaktadır. Yine aynı hüküm, savaĢ ilan edilmiĢ olup olmamasına
bakılmaksızın, 14 Aralık 1974 tarih ve 3314 (XXIX) sayılı BirleĢmiĢ Milletler Genel
377
Bayıllıoğlu, (2013). 61-63.
92
Kurul Kararına uygun Ģekilde yedi farklı eylem tipini saldırı eylemi niteliğinde kabul
etmektedir. Söz konusu eylemlere örnek olarak, askeri müdahale, askeri iĢgal,
ilhak, baĢka bir devleti bombalama veya diğer bir devlete karĢı herhengi bir silah
kullanımı, limanların veya kıyıların ablukaya alınması gösterilebilir378:
Saldırı suçu ve saldırı eylemi konusunda mahkemenin yargı yetkisini
kullanabilmesi için gereken koĢullar tasarının 15 bis ve 15 ter maddelerinde
düzenlenmiĢtir. Tasarının ilgili hükümleri, 1 Ocak 2017‟den sonra Statüye Taraf
Devletler Genel Kurulu‟nun, Statüde yapacakları değiĢiklikle Mahkemenin saldırı
suçu üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasını öngörmektedir.379
4.2.4.4. 1974
Kıbrıs
Barış
Harekâtı’nın
Saldırı
Suçu
Kapsamında
Değerlendirilmesi
Kıbrıs Adası, 1571 yılında Osmanlı Ġmparatorluğu topraklarına katılmıĢtır.
1571 yılından 1878 yılına kadar Osmanlı Ġmparatorluğunun egemenliğinde kalan
ada bu tarihten itibaren Ġngiltere‟ye kiralanmıĢtır 380. Ġngiltere 1960 yılına kadar
Kıbrıs‟ta hâkimiyetini sürdürmüĢtür. 1960 yılında Zürih ve Londra AnlaĢmaları
doğrultusunda hazırlanan Cumhuriyet Anayasası, KuruluĢ, Ġttifak ve Garanti
AnlaĢmalarının
yürürlüğe
girmesi
ile
Türkiye,
Ġngiltere
ve
Yunanistan‟ın
garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuĢtur381. Bu Cumhuriyet uzun ömürlü
ve kalıcı olmamıĢ, 1967 yılında geçici Türk yönetimi kurulmuĢtur. Rumların Kıbrıs‟ı
Yunanistan‟a bağlama (enosis) giriĢimleri 15 Temmuz 1974‟te Yunanlı Generaller
tarafından yapılan darbeyle neticelendirilmeye çalıĢılmıĢ, Türkiye 15 Temmuz
1974‟te gerçekleĢen darbeyle adanın Yunanistan‟a ilhakını engellemek amacıyla
20 Temmuz 1974‟te Kıbrıs Harekâtını gerçekleĢtirmiĢtir. 20 Temmuz 1974‟te icra
edilen Kıbrıs Harekâtı, 1959 yılında imzalanan Ġttifak ve Garanti anlaĢmalarının
vermiĢ olduğu yetkiye dayanılarak yapılmıĢtır. Birinci Harekât 5 gün sürmüĢ, Türk
Kuvvetleri LefkoĢa-Girne bölgesine hâkim olmuĢlardır. Ġkinci Harekât doğu-batı
istikametinde adanın kuzeyine geniĢleme imkânı bahĢetmiĢ, nihayet Türk
378
Aksar, Y. (2015, Temmuz). Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk-II. Ankara: Seçkin Yayıncılık,
155.
379
Aksar, (2015, Temmuz). 156.
380
Turhan, T. (2008). Tarihsel Bakış Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi, AÜHFD, C.57, (S.2) (253-286),
254
381
Güler, Y. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna Kadar Kıbrıs Meselesi. Gazi Üniversitesi
Kırşehir Eğitim Fakültesi .Dergisi, Cilt 5, (S. 1), 106-107
93
Kuvvetleri Lefke-LefkoĢa-Magosa hattına hâkim olmuĢlardır. BirleĢmiĢ Milletler
Güvenlik Konseyi‟nin ateĢkes çağrısına uyulmuĢ, bu suretle Rumlar LefkoĢa‟nın
kendilerine ait 3/4‟lük büyük kısmını elde bulundurma imkânına sahip olmuĢlardır.
Kıbrıs Harekâtı; iki tümen, iki hava indirme tugayı, bir amfibi alayının katılımı ile
gerçekleĢtirilmiĢ ve Hava Kuvvetleri ile de desteklenmiĢ müĢterek bir harekâttır.
Planlaması ve icrası en zor askeri harekâtlardan biridir. Türk Kuvvetleri bu
harekâtta 27 subay, 48 astsubay, 1 deniz sivil iĢçi ve 422 erbaĢ ve er olmak üzere
498 kiĢi Ģehit vermiĢtir382.
Tarihe Kıbrıs BarıĢ Harekâtı olarak geçen harekât, tamamen Garanti
AnlaĢmasında tanınan yetki çerçevesinde Kıbrıs Türkünün hak ve menfaatlerini
korumak, Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak maksadıyla icra
edilmiĢ olmasına rağmen olumlu karĢılanmamıĢ ve tartıĢmalara sebep olmuĢtur.
Bu hususta Rumların en önemli iddiası Garanti AnlaĢması çerçevesinde yapılan
harekâtın 1960 Cumhuriyeti dönemindeki düzeni yeniden tesis etmek amacıyla
yapılmadığı bu nedenle kuvvet kullanma yasağının istinası olan meĢru müdafaa
hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği konusundadır383. Rumların bir diğer
iddiası ise Garanti AnlaĢmasının yalnız dıĢtan gelecek saldırılara karĢı harekete
geçme hakkı tanıdığı yönündedir384.
Öncelikle belirtilmesi gerekir ki Rumlar tarafından ileri sürülen iddialar
hukuki bir mahiyet taĢımamaktadır. Zira Türkiye‟nin 20 Temmuz 1974‟de yaptığı
harekât Garanti AnlaĢmasının 4. Maddesinde yer alan harekete geçme hakkı
kapsamında gerçekleĢtirilmiĢtir. Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Türkiye, Ġngiltere
tarafından imzalanan Garanti AnlaĢması‟nın 4. maddesi Ģöyle demektedir:
"Bu anlaĢma hükümlerine bir riayetsizlik halinde Yunanistan, Türkiye ve
BirleĢik Krallık bu hükümlere riayeti sağlamak için gereken teĢebbüsler veya
tedbirler hakkında birbirleri ile istiĢare etmeyi taahhüt ederler. MüĢterek veya
anlaĢarak hareket mümkün olmadığı takdirde garanti veren üç devletten her biri bu
anlaĢma ile ihdas edilen nizamı tekrar kurmak münhasır maksadı ile harekete
geçmek hakkını muhafaza eder".
382
Tarakçı, M. Kıbrıs Barış Harekâtı.www.mustafatarakci.com/wpcontent/uploads/…/kibrisbarisharekati.pdf, 1.
Toluner, S. (1977). Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk. İstanbul: Fakülteler Matbaası, 270.
384
Toluner, 273.
383
94
Türkiye Cumhuriyeti iĢte Garanti AnlaĢması‟nın bu 4. maddesi uyarınca
adaya
müdahale
etmiĢtir.
Ancak
Türkiye
Cumhuriyeti,
amacının
"Darbe
öncesindeki duruma dönmek olmadığını" ilk günden açıklamıĢtır 385. Bu durum
hukuki yönden Garanti AnlaĢmasının 4. maddesi ile bir çeliĢki yaratmamaktadır.
"Kıbrıs Sorunu ve Milletlerarası Hukuk" adlı eserinde Sevin Toluner hukuki açıdan
Ģu yorumu getirmektedir.
"Bu
anlaĢmanın
Türkiye‟ye
verdiği
müdahale
hakkı,
Kıbrıs
Türk
Toplumunun Zürih ve Londra anlaĢmaları ile doğan hak ve çıkarlarını korumayı
amaçlamaktır. Kıbrıs Türk Toplumunun 1960 anayasası ile sağladığı haklar ise,
1963‟de Rum tarafının tek yanlı emrivakisi ile ortadan kaldırılmıĢtır. Sonuçta ise,
1974 darbesine kadar geçen dönemde bir Kıbrıs Cumhuriyeti değil, fiilen bir Kıbrıs
Rum devleti ve Kıbrıs Rum hükümeti ortaya çıkmıĢtır. 1974 darbesi ise, Türk
Toplumunun yasal haklarını tümden inkar eden ve adayı Yunanistan‟a bağlamayı
amaçlayan yasadıĢı, Yunanistan‟ın tek yanlı müdahalesi demek olan bir eylemdi.
Dolayısı ile Türkiye ve Kıbrıs Türkleri için 15 Temmuz 1974 darbesi öncesindeki
fiili duruma dönmek, 1960 anayasası ve Zürih ve Londra anlaĢmaları ile doğan
hukuki duruma dönmek değil; tamamı ile Türk Toplumunun aleyhine olan ve yasal
hiçbir yanı bulunmayan eski fiili duruma dönmek demek olacaktı”386.
Diğer bir açıdan ise Türkiye‟nin adaya müdahalesi "meĢru müdafaa"
hakkından doğmaktadır. MeĢru müdafaa hakkı, Uluslararası Hukuk‟un bütün
devletlere tanıdığı bir haktır. 20 Temmuz‟a bu açıdan da bakmak gerekmektedir.
Çünkü 1963 saldırıları ve ardından da 15 Temmuz darbesi ile Türk Toplumunun
yasal hakları ve varlığı toptan ortadan kaldırılmak istenmiĢ dolayısı ile meĢru
müdafaa hakkı doğmuĢtur. Dolayısı ile bu açıdan bakıldığında da 20 Temmuz,
Uluslararası hukuka uygun, bir kuvvet kullanma eylemidir387.
Garanti AnlaĢmasının 4. madde hükmünün dıĢtan gelen müdahaleler
karĢısında uygulama alanı bulacak bir garanti olduğu yönündeki iddia ise
Yunanistan ve Türkiye‟nin davranıĢını aynı paralelde göstererek, 15 Temmuz-20
Temmuz Olaylarını Kıbrıs Devleti‟nin bağımsızlığını korumakla yükümlü devletlerin
385
Toluner, 271.
Toluner, 271.
387
Toluner, 271.
386
95
“Kıbrıs‟ı istilası” Ģeklinde sunulmasını ifade eder. Bu görüĢ ise sebep sonuç
öngörmeyen bir görüĢ olduğu kadar, 4. madde hükmünün anlaĢmanın amacına
aykırı bir Ģekilde yorumlanmasıdır388. Zira dıĢtan gelecek saldırılar karĢısında
adanın
toprak
bütünlüğüne
yönelik
saldırılara
karĢı
ortak
savunmayı
gerçekleĢtirmek amacıyla Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan‟ın askeri
iĢbirliği yapmasını öngören Ġttifak AnlaĢması uygulanacaktır. Garanti AnlaĢması
ise Kıbrıs‟ın bir baĢka devletle birleĢmesini veya taksiminin teĢvik edilmesini
önlemeye
yöneliktir.
Yani
Garanti
AnlaĢması
tarafların
iç
iĢlerinde
de
uygulanacaktır.
4.3. Mahkemenin Yer Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Loci)
Bir ceza mahkemesinin, belirli bir bölgede iĢlenen suçlarla ilgili olarak, failin
ya da mağdurun veya baĢka bir unsurun bulunduğu mahal (ikametgah,
yakalanma, tescil makamı veya usul iĢlemlerinin yapıldığı yer vb.) esas alınarak
belirlenen yargı yetkisine, yer bakımından yargı yetkisi denilmektedir389.
Prensip olarak, uluslararası hukuk ulusal mahkemelerin uluslararası ceza
davalarındaki yer bakımından yargı yetkisi üzerinde kısıtlamalar getirmektedir.
Bunun nedeni ulusal hukuk sistemlerinin her egemen devletin ihtiyaçlarına ve
çıkarlarına hizmet etmek üzere geliĢtirilmiĢ olması ve uluslararası ceza davalarına
uygulanabilecek uluslararası ceza hukuku ilkelerini içermemesidir. Cezai yargı
yetkisi uygulanırken devletler tarafından kabul gören dört ilke bulunmaktadır. Ġlk
ilke ister vatandaĢ ister yabancı tarafından iĢlenmiĢ olsun, bir devlete kendi
ülkesinde iĢlenen bütün suçları yargılama yetkisi veren mülkiliktir. Ġkinci ilke ise
failin veya mağdurun vatandaĢlığını esas alan Ģahsilik ilkesidir. ġahsilik ilkesi faile
göre Ģahsilik ve mağdura göre Ģahsilik olmak üzere iki tali sisteme ayrılabilir. Bir
devletin yabancı bir ülkede suç iĢleyen vatandaĢını yargılamasına yetki veren
sisteme “faile göre Ģahsilik” denilmektedir390. Mağdurun vatandaĢlığını esas alan
sisteme ise “mağdura göre Ģahsilik” denilmektedir. Bu sisteme göre bir devlet,
388
Toluner, 274
Çınar, 49.
390
Koca, M ve Üzülmez, İ. (Eylül 2015). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Seçkin Yayıncılık,
728.
389
96
yabancı bir ülkede kendi vatandaĢına karĢı iĢlenen suçlarda yargı yetkisi
kullanabilmektedir391. Üçüncü ilke, bir devletin yurt dıĢında bizzat kendi
güvenliğine karĢı iĢlenen suçları yargılamasına yetki veren koruma ilkesidir.
Dördüncü ilke de evrensellik ilkesidir392. Evrensellik ilkesi, “insan haklarının
evrensel geçerliliği çerçevesinde uluslararası toplumun çok ciddi uluslararası
suçları ortaklaĢa ve toplumun her bir üyesi için bireysel olarak yargılama yönünde
genel bir yükümlülüğünün” bulunduğu noktasından hareket eden ve bazı suçların
uluslararası toplumun tüm üyeleri tarafından, herhangi bir bağlama noktasına
ihtiyaç duymadan yargılama hakkının bulunduğunu ifade eden bir ilke olarak
tanımlanmaktadır393. Bunlardan ilk üçünde suç ile devlet arasında suçun iĢlendiği
yer, failin ya da mağdurun vatandaĢlığı ya da suçun ilgili devletin zararına karĢı
iĢlenmiĢ olması nedeniyle belli bir iliĢki bulunmaktadır. Bu ilk üç ilkenin uygulanma
nedeni, devletin hukuk sisteminin suçtan doğrudan etkilenmiĢ olmasıdır. Evrensel
yargı yetkisi söz konusu olduğunda ise suç ile devlet arasında doğrudan bir bağ
olmasına gerek yoktur. Bu durumda, suçla hiçbir ilgisi olmayan ve suçtan
doğrudan zarar görmeyen üçüncü bir devlet bu suçlardan dolayı kendi ceza
kanunlarına göre yargılama yapmaktadır. Çünkü evrensel yargı yetkisi, bütün
ulusların ve bütün devletlerin menfaatlerini ihlal eden suçların iĢlenmesi halinde
uygulama alanı bulmaktadır394.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin yer bakımından yargı yetkisi Roma
statüsünün 12. maddesinde düzenlenmiĢtir. Uluslararası Ceza Mahkemesi yer
bakımından
yargı
yetkisinin
kullanılmasında
mülkilik
ve
Ģahsilik
ilkeleri
uygulanacaktır395. Mülkilik ilkesi Statü‟nün 12/2-a maddesinde ifade edilmektedir.
Statü‟nün 12/2-a maddesine göre, Mahkeme‟nin yargı yetkisini kullanabilmesi için
iĢlenen suçun Statüye taraf olan devletlerden birinin ülkesinde iĢlenmesi
gerekmektedir. ġayet suç teĢkil eden fiil bir deniz veya hava aracı içinde
iĢlenmiĢse bu aracın bayrak devleti Statüye taraf olmalıdır. Statü‟nün 12/2-b
maddesine göre, suç isnat edilen kiĢinin vatandaĢı olduğu devlet Statü‟ye taraf ise
391
Koca, M ve Üzülmez, İ. (Eylül 2015), 731.
Aydın, D. (2011). Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması. TBB Dergisi (94), 132-137
393
Değirmenci, Olgun ve Hazar,Erdal (2013). Mülkilik İlkesinin İstisnası Olarak Nato Kuvvtler Statüsüne
Tabi Personel Üzerindeki Yargı Yetkisi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Söz Konusu Yargı Yetkisine
Etkisi, Ankara Barosu Dergisi, (2), 30.
394
Aydın, (2011). Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması. TBB Dergisi (94), 132-133
395
Kılıç, 2003, 633.
392
97
mahkeme yargı yetkisine sahip olacaktır. Söz konusu düzenleme Ģahsilik ilkesi
olarak da adlandırılmakta ve hem ulusal hem uluslararası hem de uluslararası örf
adet hukukunda yer almaktadır396.
Roma Statüsüne göre Güvenlik Konseyi tarafından Mahkeme önüne
getirilecek durumlarda iĢlenen suçlar evrensellik ilkesi kapsamına girecektir.
Güvenlik Konseyi tarafından Mahkeme‟ye havale edilecek durumlarda suçun
Statü‟ye taraf bir devletin ülkesinde veya onun vatandaĢları tarafından iĢlenmiĢ
olması gerekmeyecektir. Dolayısıyla Mahkeme, dünyanın her yerinde iĢlenen
suçlar üzerinde yargılama yapabilecektir397.
ġunu da belirtmek gerekir ki Roma Konferansı sırasında Almanya
tarafından insanlığa karĢı suçlar, soykırım suçu ve savaĢ suçları bakımından
mahkemenin
yargılama
yetkisinin
evrensel
olması
önerilmiĢ
fakat
kabul
edilmemiĢtir398.
4.4. Mahkemenin Zaman Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione
Temporis)
Bir ceza mahkemesinin suçu oluĢturan fiilin iĢleniĢ zamanına göre
belirlenen veya yargılama yapabileceği zaman dilimi esas alınarak saptanan yargı
yetkisine, zaman bakımından yargı yetkisi denir399.
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin zaman bakımından yargı yetkisi Roma
Statüsü‟nün 11. maddesinde düzenlenmiĢtir. Maddeye göre Mahkeme Statü‟nün
yürürlüğe girmesinden sonra iĢlenen suçlar üzerinde yargı yetkisine sahip
olacaktır. Bir devletin, Statü yürürlüğe girdikten sonra Mahkemeye taraf olması
durumunda, Mahkeme söz konusu ülkenin Mahkemeye taraf olduğu tarihten
itibaren iĢlenen suçlar ile ilgili olarak yargı yetkisini kullanabilecektir400. Ayrıca söz
konusu devletin yetki vermesi halinde taraf olma tarihinden önceki iĢlenen suçlar
396
Halatçı, 69-70.
Erdal, 110-111.
398
Kılıç, (2003). 633.
399
Çınar, 47.
400
RomSt m. 11/1.
397
98
hakkında da yargılama yapılabilir401. Mahkeme Statüsü 1 Temmuz 2002 tarihinde
yürürlüğe girmiĢ olduğundan bu tarihten sonra iĢlenen suçlarla ilgili yargılama
yapılacaktır.
Statünün 29. maddesinde ise mahkemenin yetki alanında bulunan suçlara
iliĢkin herhangi bir sınırlama getirilemeyeceği düzenlenmiĢtir402. Bu sebeple
mahkeme yetkisine giren suçlarla ilgili olarak zamanaĢımı söz konusu değildir.
Öte
yandan
Statü
BM
Güvenlik
Konseyine
soruĢturmanın
veya
kovuĢturmanın baĢlatılmasını engelleme yetkisi de vermektedir. Bu hükme göre
Güvenlik Konseyi kararı ile UCM‟nin herhangi bir konuda 12 aylık bir süre için
soruĢturma ya da kovuĢturma baĢlatmasının önüne geçebilmektedir. Bu karar, 12
aylık sürenin bitmesinden sonra da yenilenebilmektedir. Ayrıca devletler de
Statü‟ye taraf oldukları tarihten itibaren 7 yıl süreyle mahkemenin savaĢ suçları
üzerindeki yargı yetkisini erteleyebilme olanağına da sahiptirler.403.
4.5. Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması
Türk Hukukunda Roma Statüsünde yer alan suçlardan saldırı suçu
haricindeki suçlar yargılanmaktadır. Statüde yer alan suçlardan soykırım ve
insanlığa karĢı suçlara iliĢkin davalara 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında ağır ceza mahkemeleri bakacaktır.
SavaĢ suçu oluĢturan eylemlerin yargılaması ise, failin tabi olduğu yasaya göre
Askeri Suç ve Cezalar Kanunu ya da Türk Ceza Kanunu kapsamında yapılacaktır.
Türk Ceza Kanunu‟nun Ġkinci Kitabı özel hükümleri düzenlemektedir ve bu
kitabın birinci kısmı Uluslararası Suçlarla baĢlamaktadır. Bu kısım altında iki bölüm
içinde dört suç tipine yer verilmiĢtir, ilk bölüm soykırım suçunu (m.76), insanlığa
karĢı suçları (m.77), ikinci bölüm ise göçmen kaçakçılığı (m.79) ve insan ticaretini
düzenlemektedir (m.80). Roma Statüsü uygulaması açısından göçmen kaçakçılığı
ve insan ticareti önemi olmadığından, bu suçlara değinmeyeceğiz.
401
Erdal, 111.
RomSt m. 29
403
Aslan, (2007). 76.
402
99
Soykırım ve insanlığa karĢı suçlara yer vermesi, TCK‟nın önemli
yeniliklerinden birisidir. Soykırım ve insanlığa karĢı suçlar, uluslararası toplumun
huzur ve güvenliğini tehdit etmesi, uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren en
ağır suçlar olması ve bu suçların içerdiği haksızlıkların diğer suçlardan daha yoğun
olması nedeniyle ceza kanununda özel hükümlerin ilk baĢına konması, bu suçlara
karĢı kanun koyucunun tavrını göstermesi açısından isabetli olmuĢtur.
4.5.1. Soykırım Suçu
Soykırım suçunun tanımı TCK md. 76 da yapılmıĢtır. Bu tanım Soykırım
SözleĢmesinin 2. maddesinden alınarak yapılmıĢtır 404. Madde gerekçesinde,
Soykırım SözleĢmesi‟ni 23 Mart 1950 tarihinde çekince koymaksızın onaylayan
Türkiye‟nin, Soykırım SözleĢmesi‟nin 5. maddesinde yer alan soykırım suçu
sanıklarına etkin cezaların verilmesinin sağlanması ve SözleĢme hükümlerinin
yürürlüğe konması amacıyla, sözleĢmeci devletlere yüklenen yükümlülüğü yerine
getirmek için Türk Ceza Kanunu‟nda soykırım suçuna yer verildiği belirtilmektedir.
TCK md. 76‟ da soykırım suçuna iliĢkin olan düzenleme Soykırım SözleĢmesinin 2. maddesinden alınmakla birlikte “bir planın icrası suretiyle” ifadesi
eklenerek Soykırım sözleĢmesi ile Roma Statüsündeki soykırım suçu tanımından
ayrılmıĢtır. Soykırım sözleĢmesi ve Roma Statüsünde soykırım “bir insan
grubunun
imha
niyeti”
ile
belirlenmekte
ve
böylece
sübjektif
bir
ölçüt
kullanılmaktadır. TCK md. 76‟ da ise “bir planın icrası suretiyle” denilerek objektif
bir ölçüt kullanılmıĢtır. Böylece suç giriĢiminin planlı ve sistematik karakteri
vurgulanmıĢtır405.
Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsünde olduğu gibi TCK md. 76‟ da da
seçimlik hareketli bir suç tipi olan soykırım suçunu oluĢturacak eylemler sınırlı
Ģekilde sayılmıĢtır. TCK md. 76‟ ya göre: Soykırım amaçlı bir planın icraya
konulması kapsamında; 1) Kasten insan öldürme, 2) KiĢilerin bedensel veya
ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme, 3) Grubun tamamen veya kısmen yok
edilmesi sonucunu doğuracak koĢullarda yaĢamaya zorlanması, 4) Grup içinde
404
405
Turhan, Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar, 2.
Özgenç, İ. (2004). Gerekçeli Türk Ceza Kanunu, Ankara: Seçkin Yayınevi, 164.
100
doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması, 5) Gruba ait çocukların
baĢka bir gruba zorla nakledilmesi fiillerinden birinin iĢlenmesi soykırım suçunu
oluĢturacaktır.
TCK‟da soykırım suçu oluĢturan fiiller, kiĢilerin bedensel veya ruhsal
bütünlüklerine ağır zarar verme fiili dıĢında, Soykırım SözleĢmesi ve uluslararası
ceza mahkemeleri statülerinde sayılan fiillerle örtüĢmektedir. Formülasyon
açısından grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak
koĢullarda yaĢamaya zorlanması fiili yönünden Soykırım SözleĢmesi ve TCK
arasında ufak farklıklar olsa da, içerik ve anlam açısından bir değiĢiklik yoktur.
Ancak Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsünde “ciddi bedensel veya zihinsel
zarar” ifadesi kullanılmıĢken TCK‟da “bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır
zarar verme” ifadesinin kullanılması nedeni anlamak mümkün değildir. Zira
“zihinsel zarar” ile “ruhsal bütünlüğe” yönelik zararın her zaman eĢ anlamlı
olduğunu söylemek zordur406. Kanaatimizce TCK‟daki “ruhsal bütünlük” ifadesini,
Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsü‟ne özdeĢ Ģekilde, “zihinsel” olarak anlamak
gerekecektir.
TCK açısından Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsünde olduğu gibi
suçun manevi unsurunun oluĢumu özel kastın varlığına bağlıdır. Yani, maddi
unsurda belirlenen hareketlerin, “ulusal, etnik, ırki veya dinsel bir grubu, kısmen
veya tamamen yok etmek” kastıyla iĢlenmiĢ olması gerekir. Mağdurun, kiĢiliği
yüzünden değil, belirli bir gruba aidiyeti nedeniyle özellikle hedef alınması
gerekmektedir. Yani, saik o grubu yok etmektir. Soykırım suçunda aranan özel
kast, bu suçun ayırt edici özelliğini ortaya koymaktadır. Failin kastının grubun
tamamını yok etmeye yönelik olması zorunlu değildir407. Burada önemli olan
grubun önemli bir kısmını yok etme kastıyla hareket edilmesidir. Mağdur sayısının
çokluğu soykırım kastının varlığının delilini oluĢturur. Gerçek mağdur sayısı ne
406
Önok, R. M. Uluslararası Ceza Divanı‟nı Kuran Roma Statüsü ile Türk ulusal Mevzuatının Maddi Ceza
Hukuku Kuralları Yönünden Uyumuna Dair Rapor. www.ucmk.org.tr/dosya/Yayın/UCM rapor-web.pdf
adresinden 16 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 24
407
Turhan, Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar,4.
101
kadar çok olursa, bir grubun kısmen veya tamamen yok etme maksadının varlığı
sonucuna mantıksal olarak daha çabuk ulaĢılır408.
Soykırım suçunda fail herhangi bir kimse olabilir. Soykırım SözleĢmesinde
ve Roma Statüsünde faille ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıĢtır. Ancak
soykırım suçunun, hedef seçilen gruba mensup birisi tarafından iĢlenip
iĢlenemeyeceği konusu daha önce de ifade ettiğimiz üzere tartıĢmalıdır. Türk
hukukunda ise suçun failinin, korunan gruplardan birine mensup olması yönünde
bir engel bulunmamaktadır409.
Soykırım suçunda mağdurun belli bir milli, etnik, ırki veya dini bir gruba
mensup olması gerekmektedir. Soykırım suçunun koruduğu gruplar, hem Soykırım
SözleĢmesi‟nde hem de TCK‟da sınırlı Ģekilde sayılmıĢtır. Bunlar, milli, etnik, ırki
ve dini gruplardır. TBMM Adalet Alt Komisyonu‟nda kabul edilen TCK Tasarısı‟nda
“bunlar dıĢında bir özellikle belirlenen” gruplar, korunan gruplar kapsamına dâhil
edilmiĢtir. Ancak bu düzenleme, TBMM Genel Kurulu‟nda madde metninden
çıkarılmıĢtır. TCK Tasarısı‟ndan “bunlar dıĢında bir özellikle belirlenen” ifadesinin
çıkarılması yerindedir. Aksi halde düzenlemenin ulusal güvenlik ve kamu düzenini
sağlamak amacıyla kimi gruplara yönelik olarak sürdürülen mücadelelere zarar
vermek için kullanılma riski doğmuĢ olacaktı410.
4.5.2. İnsanlığa Karşı Suçlar
Hangi fiillerin insanlığa karĢı suç oluĢturacağı TCK md. 77/1‟de sekiz bent
halinde sayılmıĢtır. Burada sayılan fiiller, toplumun bir kesimine yönelik olarak
iĢlenmekte olan fiillerin parçasını oluĢturmalıdır. Sayılan bu bireysel fiilleri
insanlığa karĢı suç haline getiren, bu fiillerin planlı ve sistemli bir Ģekilde
iĢlenmekte olan fiillerin bir kısmını oluĢturması ve failin de kendi fiilini iĢlerken
bunun bilincinde olmasıdır. TCK md. 77/1‟de sayılan bu fiillerden, kasten öldürme,
kasten yaralama, iĢkence, eziyet, kiĢi hürriyetinden yoksun kılma, bilimsel
deneylere tabi kılma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, zorla
408
Koca, M. ve Üzülmez, İ. (2013). Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Adalet Yayınevi, 18.
Göktepeoğlu, E. (Ekim 2014). Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu. TAAD, Yıl:5, (S.
19), 828.
410
Güller, 25.
409
102
fuhĢa sevk etme suçları, TCK‟nın diğer kısımlarında “adi” suçlar olarak da
düzenlenmiĢtir.
Zorla
hamile
bırakma
suçu
ise
TCK‟da
doğrudan
düzenlenmemiĢtir411.
TCK‟nın bu düzenlemesi Roma Statüsünde sayılan insanlığa karĢı suç
oluĢturan fiillerden birçok noktada ayrılmaktadır. Statü‟de insanlığa karĢı suç
olarak kabul edilen, imha, sürgün veya halkın zorla nakli, cinsel kölelik, zorla
kısırlaĢtırma, siyasi veya diğer nedenlerle kovuĢturma, kiĢilerin zorla kaybedilmesi,
ırk
ayrımcılığı
ve
diğer
insanlık
dıĢı
fiillerin
77.
maddede
karĢılığı
bulunmamaktadır. Ancak bu fiillerin, ceza kanunumuzun diğer kısımlarında suç
olarak düzenlenmiĢ fiiller kapsamına girmesi mümkündür412.
TCK md. 77‟ye göre, insanlığa karĢı suç sayılan fiiller fail tarafından “siyasi,
felsefi, ırki veya dini saiklerle” iĢlenmelidir. Buna göre failde, özel kastın varlığı
gereklidir. Roma Statüsü‟nde ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi
Statüsü‟nde insanlığa karĢı suçların tanımlarında failde özel kastın varlığı gerekli
değildir. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde sadece
insanlığa karĢı suç oluĢturan fiiller arasında yer alan “siyasi, ırki ve dini nedenlerle
kovuĢturma (zulüm) yapma” fiili açısından failin özel kast ile hareket etmesi
gerekmektedir. Buna karĢın Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nün 3.
maddesinde, insanlığa karĢı suç fiillerinin, sivil halka karĢı, “ulusal, politik, etnik,
ırksal veya dini saiklerle iĢlenen yaygın veya sistematik herhangi bir saldırının
parçasını oluĢturması” gerekmektedir. Bu açıdan failde ayrımcılık gözeten bir özel
kastın varlığı aranmaktadır. TCK md. 77‟deki düzenleme Ruanda Uluslararası
Ceza Mahkemesi Statüsü‟ne benzemekle birlikte, failin saiki açısından farklılıklar
içermektedir. Çünkü md. 77/1‟de failin “siyasi, felsefi, ırki veya dini saiklerle”
insanlığa karĢı suç oluĢturan fiilleri iĢlemesi gerekmektedir. Bu açıdan failin,
maddede sayılan fiillerin “toplumun bir kesimine karĢı bir plan doğrultusunda
sistemli olarak iĢlenen” fiillerin bir parçasını oluĢturduğunu bilmesi yeterli değildir.
411
412
Turhan, Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar, 6.
Güller, 32.
103
Failde ayrıca siyasi, felsefi, ırki veya dini nedenlere dayanan bir ayrımcılık kastının
da bulunması aranacaktır413.
TCK m.77 kapsamında sayılan fiiller, „toplumun bir kesimine karĢı‟ iĢlenmiĢ
olmalıdır. Burada Roma Statüsü ile TCK arasında küçük bir fark mevcuttur. Roma
Statüsü‟nde „sivil halka yönelik‟ olma unsuru aranmaktadır. TCK‟daki ifadenin
tercih edilmesinin nedeni madde gerekçesinde açıklanmamıĢtır. Ancak doktrinde,
TCK m.77 deki „toplumun bir kesimine karĢı‟ ifadesinin Roma Statüsündeki sivil
halkı tanımlamak için kullanıldığı belirtilmektedir414.
Ġnsanlığa karĢı suçlar açısından, TCK‟nun Roma Statüsünden farklı olduğu
diğer bir nokta da; Statüdeki “yaygın ve sistematik saldırı” ifadesinin, TCK‟da
saldırının “bir plan doğrultusunda sistemli olarak iĢlenmesi” Ģekline bürünmesidir.
Bundan dolayı TCK‟da suçun maddi unsuru açısından, Roma Statüsü‟nden
ayrılma olup olmadığı noktasında bir görüĢ; suçun plan doğrultusunda
uygulanmasının, fiillerin sistemli biçimde iĢlenmesi gerektiğini belirttikten sonra
kanuni tanımda “yaygın” ifadesi geçmediğinden, insanlığa karĢı suç oluĢturan fiiller
“yaygın” olarak iĢlense de TCK açısından söz konusu suçun oluĢmayacağını
belirtmektedir. Buna karĢılık diğer bir görüĢ, TCK‟da yalnızca sistematik olma
unsuruna yer verilmiĢse de, sistematik bir saldırı diyebilmemiz için birden çok
mağdurun hedef alınması gerekeceğinden, “yaygın” ibaresinin bulunmaması
tartıĢmalı olsa da uygulamada sorun yaratmayacağını belirtmektedir415.
4.5.3. Savaş Suçları
Roma Statüsü‟nde savaĢ suçu oluĢturan fiiller uluslararası bir çatıĢma
sırasında iĢlenen savaĢ suçları ve uluslararası nitelik taĢımayan savaĢ suçları
olarak iki gruba ayrılmıĢtır. Uluslararası bir çatıĢmada iĢlenen savaĢ suçları RomSt
m. 8/2-a‟da ve RomSt m. 8/2-b‟de tanımlanmıĢtır. Bu suçlar Türk Hukukunda
kısmen genel kısmen de askeri ceza hukuku kapsamına girmektedir.
413
Seymen Çakar, 193.
Güller, 30.
415
Beşiri, A. İnsanlığa Karşı Suçlar Üzerine Bir Araştırma. www.muharrembalcı.com/hukukdünyası/alintilar/
186.pdf adresinden 20 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 4.
414
104
RomSt m. 8/2-a‟ya göre savaĢ suçu oluĢturan eylemler 12 Ağustos 1949
tarihli Cenevre SözleĢmelerinin ciddi Ģekilde ihlalidir. Bu nedenle Cenevre
SözleĢmesiyle korunan kiĢi ya da mallara gerçekleĢtirilen aĢağıda sayılan her
eylem bu niteliktedir: Kasten öldürme, biyolojik deneyler dahil iĢkence ya da
insanlık dıĢı muamele, insan vücuduna veya sağlığına isteyerek büyük acı verme
veya ciddi yaralanmaya neden olma, askeri gereklilik olmadan yasa dıĢı ve keyfi
olarak malların aynı biçimde yok edilmesi veya sahiplenilmesi, bir savaĢ esirinin
veya diğer koruma altındaki Ģahsın düĢman devlet silahlı kuvvetlerinde hizmet
etmeye zorlanması, bir savaĢ esirinin veya diğer koruma altındaki Ģahsın bilinçli
olarak adil ve normal yargılanmadan yoksun bırakılması, hukuka aykırı biçimde
sürgün veya nakletme veya hapsetme, rehine alınma. Roma Statüsü m. 8/2-a‟da
yer alan bu hareket Ģekilleri yeni TCK‟da sadece Ģu Ģekilde düzenlenmiĢtir. Kasten
öldürme TCK m. 81 vd.‟na göre cezalandırılır. ĠĢkence ve insanlık dıĢı muamele
TCK m. 94 vd.‟na göre cezalandırılır. Ġnsan üzerinde hukuka aykırı deney TCK‟nın
90. maddesine göre cezalandırılmaktadır. Bir savaĢ esirinin ya da diğer koruma
altındaki Ģahsın düĢman devlet silahlı kuvvetlerine hizmet etmeye zorlanması ise
duruma göre tehdit (TCK m. 106), cebir (TCK m. 108) veya kiĢiyi hürriyetinden
yoksun kılma (TCK m. 109) olarak cezalandırılabilir416.
AsCK‟nın Cenevre SözleĢmeleri kapsamında suç teĢkil eden eylemleri
üçüncü bab yedinci fasılda düzenlenmiĢtir. Kanunda yer alan bu düzenlemeler
esasında Cenevre SözleĢmeleri göz önüne alınarak getirilmiĢ değildir. Bu fasılda
“seferberlikte insan ve mallar aleyhine yapılan cürümler” yer almaktadır. Cenevre
SözleĢmeleri kapsamında asker kiĢilerin savaĢ suçu teĢkil eden eylemleri için
öncelikle bu maddeler uygulanacaktır. AsCK‟da düzenlenmeyen eylemler
bakımından doğrudan doğruya TCK uygulanacaktır. AsCK bakımından bu yasaya
tabi kiĢilerce iĢlenmesi mümkün olan savaĢ suçları: Ganimet alma (AsCK 122),
yağma (AsCK 123), savaĢta zaruret olmaksızın bir baĢkasının mal ve mülkünü
tahrip ve imha etme (AsCK 125), zorla yağmacılık (AsCK 126), muharebe
meydanlarında ölülerin, esirlerin ve yaralıların mallarına tecavüz etme (AsCK 127),
kıt‟asından geri kalarak ahaliye kanunsuz tasarrufta bulunma (AsCK 127),
416
Güller, 40-43.
105
muharebe meydanında hıyanet ve muhariplerin mallarına tecavüz etme (AsCK
159) olarak cezalandırılabilir417.
RomSt m. 8/2-b‟ye göre savaĢ suçları, uluslararası hukuk çerçevesinde
uluslararası silahlı çatıĢmalarda diğer yasa ve geleneklerin ağır ihlalidir. Bu
maddedeki hareket Ģekilleri de genel ve askeri ceza hukuku kapsamına
girmektedir. Örneğin RomSt 8/2 –b ii‟ye göre askeri olmayan sivil nesnelere kasten
saldırı düzenlenmesi, yani askeri amaç taĢımayan nesnelere karĢı gerçekleĢtirilen
eylemler mala zarar verme olarak değerlendirilmektedir (AsCK m. 125). Ancak bu
sivil nesnelere karĢı saldırıda herhangi bir kiĢinin zarar görmesi durumunda kasten
öldürme suçu (TCK m. 82) oluĢur418.
Uluslararası nitelik taĢımayan bir silahlı çatıĢmada iĢlenen savaĢ suçları ise
RomSt 8/2-c ve RomSt m. 8/2-e‟de yer almaktadır. Bu maddelerde düzenlenen
savaĢ suçları ise sadece TCK kapsamında cezalandırılabilir. Örneğin RomSt 8/2c,i de yer alan yaĢam hakkına ya da kiĢiye karĢı saldırılar, özellikle her türlü
öldürme, sakat bırakma, zalimane muamele ve iĢkence kasten öldürme (TCK m.
82), kasten yaralama (TCK m. 86 vd.) veya iĢkence (TCK m. 94 vd) bağlamında
ele alınabilir419.
4.6. Kıbrıs Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde uygulanan hukuk sistemi, Ada'nın tarihi
geçmiĢinin izlerini taĢımaktadır. 1878 - 1960 yılları arasında Adanın Ġngiliz
hakimiyetinde olması nedeniyle, Kıbrıs Türk hukuk sistemi Ġngiliz hukuk sisteminin
etkisi
altında
kalmıĢtır.
Bugün
KKTC‟de
Ġngiliz
hukuk
sistemi
etkilerini
sürdürmektedir. Ġngiliz hukuku, "Common Law" denilen ve içtihat hukuku olarak
bilinen bir hukuk sistemi üzerine inĢa edilmiĢtir. Ġçtihata dayalı hukuk sistemi, ilk
önce Ġngiltere'de, daha sonra ABD'de uygulanmıĢ ve yargı kararları ile geliĢmiĢ
hukuk kurallarını içermektedir420.
417
Aslan, 2006, 274.
Güller, 40-43.
419
Güller, 44-45.
420
Aksoy İpekçioğlu, P. (2007). Teşebbüs Kurumu ve Kıbrıs Ceza Hukuku Açısından Değerlendirilmesi.
İÜHFM, C.LXV, (S.2) (77-120), 1.
418
106
Kıbrıs Türk Hukuk sistemi içerisinde Ceza Yargılaması Fasıl 154 Ceza
Yasası
ve
29/1983
sayılı Askeri Suç ve
Cezalar
Yasası kapsamında
yapılmaktadır. Her iki yasada da Roma Statüsün‟de yer alan soykırım, insanlığa
karĢı suçlar, savaĢ suçları ve saldırı suçuna iliĢkin somut bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bu nedenle Kıbrıs Türk Hukukunda bu suçların yargılaması
doğrudan doğruya yapılamayacaktır.
KKTC'de halen uygulanmakta olan Fasıl 154 Ceza Yasası Ġngiliz
döneminden kalan bir yasadır. 1959‟da hazırlanıp Kıbrıs Cumhuriyeti Ceza Yasası
olarak yürürlüğe giren bu yasa bugüne değin hiçbir köklü değiĢikliğe veya tadilata
uğramamıĢ olduğundan günümüz hukuk anlayıĢının çok gerisindedir421. Askeri Suç
ve Cezalar Yasası ise Kıbrıs Türk Federe Devleti döneminde hazırlanmıĢtır. 19
Nisan 1983‟de yürürlüğe giren bu yasa 1520 sayılı Askeri Ceza Kanunu örnek
alınarak yapılmıĢtır. Fasıl 154 Ceza Yasası gibi bu yasa da bu güne kadar önemli
bir değiĢikliğe uğramamıĢtır.
Roma Statüsü m.7‟ye göre insanlığa karĢı suç oluĢturan eylemler adi suç
olarak Fasıl 154 Ceza Yasasına istinaden cezalandırılabilir. Örneğin insanlığa
karĢı suç oluĢturan öldürme ve kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya
zihinsel veya fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer
insanlık dıĢı eylemler Fasıl 154 Ceza Yasasının beĢinci kısmında düzenlenen
suçlar kapsamında değerlendirilebilir. Fasıl 154 Ceza Yasasının beĢinci kısmı
“KiĢilere KarĢı Suçlar” baĢlığı altında düzenlenmiĢtir ve yedi bölümden
oluĢmaktadır. Birinci bölüm “Taammüden Katillik ve Adam Öldürme”, ikinci bölüm
“Taammüden Katillik ve Ġntihara ĠliĢkin Suçlar”, üçüncü bölüm “Hayat ve Sağlığın
Korunmasına ĠliĢkin Görevler”, dördüncü bölüm “Hayat ve Sağlığa Tehlike
OluĢturan suçlar”, beĢinci bölüm “Cezai Ġhtiyatsızlık ve Ġhmalkarlık”, altıncı bölüm
“Müessir Fiilller” ve yedinci bölüm ise “KiĢi Özgürlüğüne KarĢı Suçlar” baĢlığını
taĢımaktadır. Ġnsanlığa KarĢı suç oluĢturan eylemlerden öldürme fiili Yasanın
beĢinci kısım birinci bölümünde düzenlenen adam öldürme suçu (Fasıl 154 Ceza
Yasası m.205), kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya
fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dıĢı
421
Uğurlubirel, Ö. Fasıl 154 Ceza Yasası 1959 Kapsamında “Cinsel Tecavüz” Suçunun Değerlendirilmesi,
www.academia.edu/.../FASIL_154_CEZA_YASASI_1959_KAPSAMIN... adresinden 18 Ağustos 2015
tarihinde alınmıştır, 2.
107
eylemler ise beĢinci kısım dördüncü bölümde düzenlenen ağır yaralama (Fasıl 154
Ceza Yasası m.231) ya da yaralama ve benzeri fiiller (Fasıl 154 Ceza Yasası
m.234) olarak cezalandırılabilir. Bu suçlara iliĢkin davalara ağır ceza mahkemeleri
bakacaktır.
SavaĢ suçu oluĢturan eylemlerin yargılaması Türk Hukukundaki gibi failin
tabi olduğu yasaya göre kısmen Fasıl 154 Ceza Yasası kısmen de Askeri Suç ve
Cezalar Yasası kapsamında yapılabilecektir. Bu eylemlere iliĢkin davalara ise yine
failin tabi olduğu yasaya göre ağır ceza mahkemeleri ve Güvenlik Kuvvetleri
Mahkemesi bakacaktır. Örneğin Roma Statüsü 8/2-a maddesinde yer alan
Cenevre SözleĢmeleri kapsamında suç oluĢturan eylemler Askeri Suç ve Cezalar
Yasası yedinci bölümünde “KiĢi ve Mala KarĢı Suçlar” baĢlığı altında düzenlenen
yağmacılık (Askeri Suç ve Cezalar Yasası m.78), savaĢ meydanında mala veya
kiĢiye tecavüz (Askeri Suç ve Cezalar Yasası m.80) ve halka zulüm (Askeri Suç ve
Cezalar Yasası m.81) suçları bağlamında ele alınabilir. Yine RomSt 8/2 –b ii‟ye
göre askeri olmayan sivil nesnelere kasten saldırı düzenlenmesi, yani askeri amaç
taĢımayan nesnelere karĢı gerçekleĢtirilen eylemler Askeri Ceza Kanununda
olduğu gibi mala zarar suçu olarak değerlendirilebilir (Askeri Suç ve Cezalar
Yasası m.79).
108
109
5. SONUÇ
Peter Von Hagenbach yargılaması ile hukuk tarihinde ilk kez boy
göstermeye baĢlayan uluslararası ceza yargısı kavramı Nürnberg Uluslararası
Askeri Ceza Mahkemesi, Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi,
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda Uluslararası Ceza
Mahkemeleri ile geliĢimini sürdürmüĢ ve 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulan
Uluslararası Ceza Mahkemesi ile nihai halini alarak hayata geçirilmiĢtir.
Soykırım, insanlığa karĢı suçlar, savaĢ suçları ve saldırı suçu olmak üzere
uluslararası toplumun nefretini uyandıran en iğrenç suçlar her ne kadar öncelikle
ulusal mahkemelerin yargı yetkisinde bulunsa da tarih bize bu tarz yargılamaların
uluslararası kamuoyu vicdanını tatmin etmediğini göstermektedir. Bu nedenle
bahse konu suçlarla ilgili yargılamanın daimi nitelikli bir uluslararası ceza
mahkemesince yapılması milletlerarası adaletin sağlanması ve dünya barıĢına
katkısı nedeniyle elzem görülmektedir.
Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargılama esaslarını belirleyen
Roma Statüsü‟nün bazı kuralları örneğin Güvenlik Konseyinin mahkemeye
baĢvuru hakkı ve savcılık makamının resen soruĢturma baĢlatabilmesi Türkiye‟nin
milli çıkarlarına ters düĢmekte bu yüzden birçok sivil toplum örgütü tarafından
mahkemeye üye olunması yönünde yapılan lobi faaliyeti Türkiye tarafından dikkate
alınmamaktadır.
Uluslararası
Ceza
Mahkemesi‟nin
uygulamalarında
Türkiye‟yi
endiĢeye
sürükleyen iki ana unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki terörün uzamıĢ silahlı çatıĢmalar
olarak nitelendirilip uluslararası olmayan silahlı çatıĢma kapsamında değerlendirilmesi,
diğeri ise Kıbrıs BarıĢ Harekatı‟nın saldırı suçunun tanımının yapılmasını müteakip
siyasi kararlar çerçevesinde suç kabul edilebileceği ihtimalidir.
Terör konusuna iliĢkin; Roma Statüsü‟nün 8/2-c ve e maddesinde yer alan
savaĢ suçları uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalarda iĢlenen fiillerdir.
Statüye göre iç savaĢ seviyesine ulaĢmayan ayrık ve seyrek Ģiddet olayları
uluslararası nitelik taĢımayan
silahlı çatıĢmalar olarak değerlendirilmeyecek
110
dolayısıyla iç karıĢıklık ve gerginlik olaylarında iĢlenen suçlar mahkemenin yargı
yetkisine girmeyecektir. Uluslararası hukukta iç karıĢıklık ve gerginlik hallerinin iç
savaĢ kapsamına girmediği Cenevre SözleĢmesi ile düzenlenmiĢ ve birçok devlet
tarafından kabul edilmiĢtir. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi bir devletin sınırları
içinde hükümet yetkilileri ile organize silahlı gruplar arasında uzun süre devam etmiĢ
silahlı çatıĢmalar meydana gelirse söz konusu suçlarla ilgili yargı yetkisini
kullanabilecektir. Bu durumda yoğunlukla Güney Doğu Anadolu Bölgesinde görülen
terör olaylarına karĢı yürütülen mücadelede görev yapan güvenlik güçlerinin
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nde yargılanması ihtimali gündeme gelebilecek, bu
kiĢilerin hüküm giymesi halinde ise teröre karĢı yürütülen mücadelenin etkinliği
azalacak ve iç güvenlik daha fazla tehdide açık hale gelecektir.
Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟na iliĢkin; Türkiye‟nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti KuruluĢ
AntlaĢmasının ve Anayasasının bütünü içinde yer alan "Garanti AnlaĢması”
kapsamında sahip olduğu garantörlük yetkisine istinaden Kıbrıs Türk Halkının can
ve mal emniyetini sağlamak maksadıyla icra ettiği meĢru savunma hareketinin
özellikle siyasi kararların etkisiyle BM Güvenlik Konseyi‟nce saldırı suçu olarak
değerlendirilerek Mahkeme‟nin gündemine getirilmesi söz konusu olabilecektir.
Zira Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi‟nin Loizidou kararıyla Türkiye‟nin Avrupa
Ġnsan Hakları Mahkemesi‟nin yargı yetkisini tanıdığı tarihten önceki mülkiyet hakkı
ihlalinin sürekli olduğu karara bağlanmıĢ ve Türkiye 1974 yılındaki Kıbrıs BarıĢ
Harekâtı‟ndan dolayı sorumlu tutularak tazminata mâhkum edilmiĢtir.
Bahse konu terör ve Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟na yönelik yaĢanması muhtemel
sorunlar haricinde Türkiye‟yi uluslararası arenada zor duruma düĢürebilecek sınır
ötesi operasyonlar ve özellikle Ege denizindeki karasularının sınırları ile ilgili
uyuĢmazlık da saldırı suçu kapsamında değerlendirilebilecektir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargı yetkisinin asli nitelikte olmaması yani
tamamlayıcı nitelikte olması göz önünde bulundurulduğunda Mahkeme‟nin Türk
vatandaĢlarını yargılamasının önüne geçmek için etkili bir yargı sisteminin
oluĢturulmasına yönelik tedbirler alınması gerekmektedir. Bu bakımdan iç hukukta
yapılacak düzenlemelerle uluslararası suçları iĢleyen kiĢilerin cezasız kalmaması
sağlanmalı ve Türkiye‟nin Roma Statüsü‟nü imzalaması yönündeki baskılara karĢı
önlem alınmalıdır.
111
KAYNAKLAR
Kitaplar
Aksar, Y. (2007). Evrensel Yargı Kuruluşları. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Aksar, Y. (Temmuz 2015). Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk-II, Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
Alacakaptan, U. (1975). Suçun Unsurları. Ankara: Sevinç Matbaası.
Alpkaya, G. (2002). Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara:
Turhan Kitabevi.
Askeri Yargı ile İlgili Kanunlar ve içtihatlar (1990). Ankara: Milli Savunma Bakanlığı
Askeri Adalet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayını.
Aslan, M.Y. (2006). Teoride ve Uygulamada Savaş Suçları. Ankara: Bilge Yayınevi.
Aslan, M. Y. (2014). Uluslararası Hukuk Bağlamında Asılsız Soykırım İddiaları.
Ankara: Bilge Yayınevi.
Armaoğlu, F. (1992). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1980-1990). Ankara: Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, C. 2.
AteĢ EkĢi, C. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesinin İnsanlığa Karşı Suçlar
Üzerindeki Yargı Yetkisi. Ankara: Seçkin Yayınevi.
Aydın, D. (2006). Uluslararası Ceza Mahkemesi Temel Belgeler Derlemesi.
Ankara: BuluĢ Tasarım ve Matbaacılık.
Azarkan, E. (2003). Nuremberg’ten La Haye’ye: Uluslararası Ceza Mahkemeleri,
Kırklareli: Beta Yayıncılık.
Babacan, H. (2003). Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir, Dünden
Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri (1. Baskı). Ankara: Nobel Yayınları.
BaĢak, C. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar. Ankara:
Turhan Kitabevi.
Bozkurt, E. (2003). Türkiye’nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı (3. Baskı). Ankara:
Nobel Yayın Dağıtım.
Bozkurt, E. (2007). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma, Ankara: Asil Yayınları.
Çakmak, C. (2014). Uluslararası Hukuk: Giriş,Teori ve Uygulama Bir Uluslararası
İlişkiler Yaklaşımı, Bursa: Ekin Basın Yayım Dağıtım.
Çınar, M. F. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında
Uluslararası Ceza Divanı. Ġstanbul: Kazancı Hukuk Yayımevi.
112
Demirağ, F. (2007). Uluslararası Ceza Divanı, Savaş Suçları - Saldırı Suçu,
Mevzuatımıza Göre Savaş Hali, Uluslararası Ceza Divanı, Feridun Yenisey
(Ed.). Ġstanbul: Arıkan Yayınevi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Harekatlarında Ulusal ve Uluslararası Hukuk
(1994). Ġstanbul: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Basımevi.
Doğan, Ġ. (2013). Devletler Hukuku. Ankara: Astana Yayınları.
Erdal, S.(2010). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi.
Ankara: Yetkin Yayınları.
Erman Sahir (1983).Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul. Yeniden gözden
geçirilmiĢ ve GeniĢletilmiĢ 7‟nci Bası, Ġstanbul: Üçdal NeĢriyat.
Eser, A. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kurulması: Roma Statüsünün
Ortaya Çıkışı ve Temel Özellikleri. (Çev. F. Turhan), Uluslararası Ceza
Divanı, F. Yenisey (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım.
Güneysu, G. (Nisan 2015). Uluslararası Hukukta Amirin Emri. Ġstanbul: On Ġki
Levha Yayıncılık.
Keskin, F. (1998). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve
Birleşmiş Milletler, Ankara: Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları.
Kocatepe, A. (2011). Silahlı Çatışma Hukuku Kapsamında Harp Esirleri ve Hukuki
Statüleri. Ġstanbul: Harp Akademileri Basımevi.
Koca, Mahmut ve Üzülmez, Ġlhan (2013). Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler.
Ankara: Adalet Yayınevi.
Koca, M. ve Üzülmez, Ġ. (Eylül 2015). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
Kuran, S., Aydın Okur, D., Sarıbeyoğlu, M., Günel, R. V. (2014, Ekim).
Uluslararası Hukuk Temel Metinler. Ġstanbul: Beta Yayıncılık.
Nuhoğlu, A.(2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi Tarafından Uygulanabilecek
Yaptırımlar. Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey (Editör). Ġstanbul: Arıkan
Basım Yayım Dağıtım.
Önder, O. (2006). Birleşmiş Milletler Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi.
Ankara: Bilge Yayınevi.
Önok, R. M. (2003). Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı. Ankara: Turhan
Kitabevi.
Önok, R. M. (2007). UCD’nin Görev Alanı ve Uygulanan Hukuk. Uluslararası Ceza
Divanı, F. Yenisey (Editör), Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım.
Örnek, S. (Ocak 2013). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı 1991 ve 2003 Irak
Harekatları. Ankara: Seçkin Yayınları.
113
Özgenç, Ġ. (2004). Gerekçeli Türk Ceza Kanunu. Ankara: Seçkin Yayınevi.
Özgenç, Ġ. (2014). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler (Gözden geçirilmiş ve
Güncellenmiş 10’uncu Bası). Ankara: Seçkin Yayınevi.
Pazarcı, H. (2006). Uluslararası Hukuk Dersleri IV. Kitap (Gözden Geçirilmiş 2.
Bası). Ankara: Turhan Kitabevi.
Pazarcı, H. (2013). Uluslararası Hukuk. (Gözden GeçirilmiĢ 12. Bası), Ankara:
Turhan Kitabevi.
Schabas, W. A. (2004). Introduction to the International Criminal Court. 2nd
Edition, United Kingdom, Cambridge University Press.
ġen, E. (2009). Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
ġen, E. ve Malbeleği, E. (2011). Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar.
Ankara: Seçkin Yayıncılık.
ġen, S. T. (Ocak 2010). Uluslararası Hukukta Soykırım, Etnik Temizlik ve Saldırı.
Ġstanbul: On Ġki Levha Yayıncılık.
TaĢdemir, F. (2006). Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma
Yetkisi. Ankara: USAK Yayınları.
Tezcan, D., Erdem, M. R., Önok, R. M.(2009). Uluslararası Ceza Hukuku. Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
Turhan, F. Eski Yugoslavya Topraklarında İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçların
Yargılanmasına İlişkin BM Milletlerarası Ceza Mahkemesi. (Seyfullah Edis‟
e Armağan). Z. Gören (Editör) (2000). Ġzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi
Yayını.
Topal, A.H. (2005). Uluslararası Terörizm ve Terörist Eylemlere Karşı Kuvvet
Kullanımı. Ġstanbul: Beta Yayıncılık.
Toluner, S. (1977). Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk. Ġstanbul: Fakülteler
Matbaası.
Topal, A. H. (Ekim 2009). Uluslararası Ceza Yargılamalarında Cinsel Suçlar.
Ġstanbul: On Ġki Levha Yayıncılık.
Töngür, A. R. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama
Hukuku. Ġstanbul: Kazancı Hukuk.
Turhan, F. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yargı Yetkisi”. Uluslararası
Ceza Divanı. F. Yenisey. (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım.
Tütüncü, A.N.(2006). İnsancıl Hukuka Giriş. Ġstanbul: Beta Yayıncılık.
Uluslar Arası Ceza Divanı ve Uluslar Arası Ceza Yargılaması (2003). Harp
Akademileri Yayını, Ġstanbul: Harp Akademileri Basımevi.
114
Yenisey, F. (2007). Roma Statüsüne Göre Soruşturma Evresi ve Deliller”.
Uluslararası Ceza Divanı, F. Yenisey (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım.
Makaleler
Akipek, Ö. Ġ.(1955). Meşru Müdafaanın Mahiyeti ve Benzeri Müesselerle
Mukayesesi, AÜHF Yayınları No:82.
Aksar, Y. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Amerika BirleĢik Devletleri
(ABD). AÜHFD, C.52, (S.2).
Aksar, Y. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Uygulamalarına Genel Bir
BakıĢ. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.1, (No: 3) (1-14).
Aksoy Ġpekçioğlu, P. (2007). TeĢebbüs Kurumu ve Kıbrıs Ceza Hukuku Açısından
Değerlendirilmesi. ĠÜHFM, C.LXV, (S.2) (77-120).
Alibaba, A. (2000). Uluslararası Ceza Mahkemesinin KuruluĢu. AÜHF Dergisi, 49,
(1-4).
Alkan, N. (KıĢ 20014). 1915 Ermeni Tehcir Kanunu ve Almanya‟nın Etkisi.
Akademik Bakış 91, 8(15).
Alp, Ġ. (Haziran 2009). Ermeni Ġddialarının Tarihsel Geçersizliği. Trakya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11(1), 1-30.
Alpyavuz, T. (2009). Soykırım Suçu. Journal of Naval Science and Engineering,
5(1), 49-61.
Aslan, M. Y. (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve KiĢisel Ceza Sorumluluğu, TBB
Dergisi, (73).
Aslan, M. Y. (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve Türkiye‟ye Etkileri. AÜHF Dergisi,
56(4), 55-79.
Aslan, M. Y. (2008). SavaĢ Hukukunun Temel Prensipleri. TBB Dergisi, (79).
AteĢ, D. (2010). Egemenlik, AnarĢi ve Roma Statüsü. Uluslararası Hukuk ve
Politika, 6(24), 1-34.
Aydın, D. (2002). Uluslararası Ceza Hukukunun GeliĢimi. AÜHF Dergisi, 51 (4).
Aydın, D. (2011). Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması. TBB Dergisi
(94).
Azarkan, E.(2003). Uluslararası Hukukta Ġnsanlığa KarĢı Suçlar. AÜHF Dergisi,
52(3), 275-297.
Azarkan, E. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesi Ġle Eski Yugoslavya
Uluslararası Ceza Mahkemesinin KarĢılaĢtırmalı Analizi. Milletler Arası
Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Sevin Toluner’e Armağan), 24,
(1-2), 211-243.
115
Bassiouni, M. C. (2008), The „Nuremberg Legacy‟, Perspectives On The
Nuremberg Trial. Oxford University Press, ( 25).
Bayıllıoğlu, U. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye. AÜHF Dergisi,
56(1), 51-121.
Bayıllıoğlu, U. (2013). Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Yargı Yetkisi Açısından
Saldırı Suçuna ĠliĢkin Kampala Düzenlemeleri. Uluslararası Hukuk ve
Politika, 9(33), 59-87.
BeĢiri, A.(2013). Soykırım ve Soykırıma ĠliĢkin Uluslararası Mekanizmalar. TBB
Dergisi, (108).
Bozkurt, M.U. (2010), Uluslararası Ceza Hukuku Ġlkeleri Kapsamında Ad Hoc
Uluslararası Ceza Mahkemelerine Yönelik EleĢtiriler ve Uluslararası Ceza
Mahkemesi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 11 (73-91).
Çakmak, C. (2008)., Evolution of the Idea of a Permanent Ġnternational Criminal
Court Prior to World War I. Uluslararası Hukuk ve Politika, 4. (No:13) (135149), 136.
Çoban, E. (Bahar 2008), Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Suça Zemin
Hazırlayan Toplumsal Yapılar: Raunda Örneği, Uluslararası ĠliĢkiler, 5, (17)
47-72.
Değer, O. (Yaz 2009), Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası
Adalet Divanı‟nın Bosna-Hersek v. Sırbistan- Karadağ Kararı. Uluslararası
ĠliĢkiler, C.6, (S.22) (61-95).
Değirmenci, O. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları IĢığında
Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m.76). TBB
Dergisi, (S. 70).
Değirmenci, O. (2013). ÇeĢitli Görünümleriyle Uluslararası Suç Kavramı: Dar ve
GeniĢ Anlamda Uluslararası Suçlar ve Türk Hukuku. İÜHFM, LXXI (1), 229266.
Değirmenci, O. ve Hazar, E. (2013). Mülkilik Ġlkesinin Ġstisnası Olarak Nato
Kuvvetler Statüsüne Tabi Personel Üzerindeki Yargı Yetkisi ve Uluslararası
Ceza Mahkemesinin Söz Konusu Yargı Yetkisine Etkisi, Ankara Barosu
Dergisi, (2).
Eryılmaz, B. (2001, Mart-Nisan). Osmanlı Devletinde Ermeni Sorunu, Yeni
Türkiye, 7(38).
Güler, Yavuz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‟nin KuruluĢuna Kadar Kıbrıs
Meselesi, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(1).
Gülmez, Mesut (2001-2002). Ġnsan Haklarında GeliĢmeler Uluslararası Ceza
Mahkemesi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı, 23-24.
116
Göktepeoğlu, E. (2014, Ekim). Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım
Suçu. TAAD, 5(19).
Halatçı, Ülkü (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Yargı Yetkisinin
Kullanılabilmesinin Ön KoĢulları. Uluslararası Hukuk ve Politika, 1(3), 57-76.
Jescheck, Hans-Heinrich, (Çev. Zeynel Kangal) (2006). Ulusal, Avrupa ve
Uluslararası Ceza Hukukunda Yeni GeliĢmeler (21. Yüzyılda Bir Suç
Politikası için Perspektifler mi?. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, III(1).
Karakehya, H. (2008). Uluslararası Ceza Mahkemesi Ve Uygulanabilir Hukuk.
AÜHF Dergisi, 57(2), 133-163.
Keskin, F. (2002). BM ve Kuvvet Kullanma. Avrasya Dosyası, BM Özel, 8(1), 149174.
Kılıç, A. ġ. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Devletlerin Egemenliği
Üzerine Ulusal Egemenlik Odaklı Bir Ġnceleme. AÜHF Dergisi, 58(3).
Kirsch, P. (2004-2005). The International Criminal Court: A New and Necessary
Instution Meriting Continued International Support. Fordham Internaional
Law Journal, (292-307).
Kocaoğlu, S. (2005). Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
Bağlamında Soykırım Suçu. Ankara Barosu Dergisi, 2005-3/Kocaoğlu.
Leonie von H., Claus, K. (2011, Temmuz). Saldırganlık Suçunda Kampala
Uzlaşması, (Çev. O. Erözden). Küresel Bakış 1(2), 13–65.
Lütem, Ġ. (1951). Harp Suçları ve Devletlerarası Hukuk. Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Yayını.
Meron, T. (1993, July). Editorial Comment, Rape as Crime Under international
Humanitarian Law. The American Journal of İnternational Law, 87(3), 424428.
Odman, T. (1996). Eski Yugoslavya Ġle Ġlgili Uluslararası Ceza Mahkemesinin
KuruluĢu ve Yasal Dayanağı. AÜHF Dergisi, 45( 1-4).
Özkan, A.(Nisan 2002). Uluslararası Ceza Hukukunda Kritik Süreç: Milosevic
Davası. Stratejik Analiz Dergisi, (24).
Özsoy, ġ. (1997-1998). Ġnsancıl Hukukun GeliĢimi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı,
19-20.
Pazarcı, H. (Ocak-Aralık 1996). Bosna-Hersek Sorununda Uluslararası Yargının
Rolü. AÜSBF Dergisi (Prof. Dr. Oral Sander‟e Armağan), 5(1-4).
Reçber, S. (2007). Irak‟a Yönelik Askeri Müdahalenin Uluslararası Hukuk
Açısından Geçerliliği. Uluslararası Hukuk ve Politika 4(13), 59-82.
117
Seymen Çakar, A. (2012), Ġnsanlığa KarĢı Suçlar. TBB Dergisi, (103).
Tezcan, D. (Ocak-Haziran 1994). Saldırgan SavaĢ ve Devletlerarası Ceza
Hukuku. AÜSBF Dergisi, 49(1-2).
Turhan, T.(2008). Tarihsel BakıĢ Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi, AÜHFD,
57(2), 253-286.
Uzun, E. (2005-2006). Eski Yugoslavya Ġçin Milletlerarası Ceza Mahkemesi‟nin
Banovic Davası Kararının Ġncelenmesi. Milletler Arası Hukuk Ve
Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Prof. Dr. Aslan Gündüz’ün Anısına
Armağan). 25(1-2), 709-725.
Ünal, ġ. (Mayıs 2010). Galiplerin Adaleti veya Devletler Hukuku. 21. Yüzyıl
Dergisi, (17).
Yapıcı, U. (2006). Uluslararası Hukukta Terörizme KarĢı Kuvvet Kullanımı Sorunu.
Uluslararası Hukuk ve Politika, 2(7), 21-40.
İNTERNET SİTELERİ
Ġnternet: Acer, Yücel. Uluslararası Ceza Mahkemesi: 10 Yılın Değerlendirilmesi, 12
Ağustos Pazartesi, 2013 www.ankarastrateji.org >Misafir KöşeYazıları
Ġnternet:
Alsan,
Zeki
Mesud,
1949
Cenevre
SözleĢmeleri,
http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd.../AUHF-1950-07-03-04-Alsan.pdf
Ġnternet: AltıntaĢ, Ahmet. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Tehcir Kararı Alması Ve
Uygulaması.
www.aku.edu.tr/aku/dosyayönetimi/sosyalbilens/dergi/vii1/
baltıntas.pdf
Ġnternet: Ata, Ferudun. Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri
Yargılamaları. sutad.selçuk.edu.tr/sutad/article/viewFile/267/257
Ġnternet: BeĢiri, Arzu. Ġnsanlığa KarĢı Suçlar Üzerine
www.muharrembalcı.com/hukukdünyası/alintilar/186.pdf
Bir
AraĢtırma.
Ġnternet: Duhaime’s Timetable of World Legal History, LIoyd Duhaime,
www.duhaime.org > LawMuseum
Ġnternet: Elekdağ, ġükrü. Ermeni Savları ve Soykırım Suçunun Hukuksal Niteliği
Ermeni
Soykırımı
İddiasının
Uluslararası
Hukuk
Açısından
Değerlendirilmesi. https:/ sukruelekdag.wordpress.com/2006/04/22/ermenisavları-ve-soykirim-sucunun-hukuksal-niteligi-ermeni-soykirim-iddiasınınuluslararasi-hukuk-acisinden-degerlendirilmesi/ .
Ġnternet: Ermeni Tarihine Kısa Bir BakıĢ, Web: http://www.ermenisorunu.gen.tr
118
Ġnternet: Gordon, Gregory S. The Trial Of Peter Von Hagenbach: Reconciling
History, Historiography, And Ġnternational Criminal Law, Web:
http://ssrn.com/abstract=2006370
Ġnternet: Güller, Nimet, Roma Statüsünde ve YTCK`da Uluslararası Suçlar,
owww.ng-at work.org/icc2006/…/Country_report_Turkey_turk.pdf
Ġnternet: Kreicker, H. Devletlerarası Ceza Hukuku Karşılaştırmalı Hukuk Açısından
Durum
Tespiti
ve
Eleştirisel
Değerlendirme,
Web:
www.hukukturk.com/fractal/hukukTurk/pages/dwnldCntHT.jsp?...
adresinden 12 Mart 2014‟de alınmıĢtır.
Ġnternet:
Kononov
–
Letonya
Son
Kararı,
Web:
www.inhak.adalet.gov.tr/yabanci_karar/kononovson.pdf., adresinden 14
Aralık 2014‟de alınmıĢtır.
Ġnternet: Önok, Murat. Uluslararası Ceza Divanı‟nı Kuran Roma Statüsü ile Türk
ulusal Mevzuatının Maddi Ceza Hukuku Kuralları Yönünden Uyumuna Dair
Rapor. Web: www.ucmk.org.tr/dosya/Yayın/UCM rapor-web.pdf
Ġnternet: Özkan,Arda, Silahlı ÇatıĢmalar Hukukunun Uygulanmasında Ad Hoc
Mahkemelerin
Rolü,
Web:
www.bilgesam.org/Images/.../0-161201409154guvenlik-24.pdf
Ġnternet: Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması ile Ġlgili BirleĢmiĢ
Milletler SözleĢmesi‟nin Yirminci Yüzyılın BaĢında Vuku Bulan Olaylara
Uygulanabilirliği, Uluslararası Daimi Adalet Merkezi (ICTJ) Ġçin Hazırlanan
Hukuki
Ġnceleme,
Web:
www1.american.edu/cgp/TARC/ICTJTTurkishfinal030504.pdf
Ġnternet:
Tarakçı,
M.
Kıbrıs
BarıĢ
Harekatı.
Web:
www.mustafatarakcı.com/wpcontent/uploads/.../kibrisbarisharekati.pdf
Tunç, A. UCM’nin Mavi Marmara Kararı. Web: ankarastrateji.org/yorum/ucmninmavi-marmara-karar.
Turhan, Faruk. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme
Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı. Hukuk.sdu.edu.tr/…/soykırım-sucunda-yoketme-amacı-ve-ermeni sorun.
Turhan, Faruk. Yeni Türk Ceza Kanunu‟da Uluslararası Suçlar, Web: www.cezabb.adalet.gov.tr/makale/101.doc
Ġnternet: Uğurlubirel, Özten. Fasıl 154 Ceza Yasası 1959 Kapsamında “Cinsel
Tecavüz”
Suçunun
Değerlendirilmesi,
Web:
www.academia.edu/.../FASIL_154_CEZA_YASASI_1959_KAPSAMIN..
Ġnternet: Uluslararası Af Örgütü-Uluslararası Ceza Mahkemesi Bilgi Notu 3Soykırım
Suçunun
Yargılanması,
Web:
www.amnestytürkiye.org/arsiv/vifois1005200203shtml.
119
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Soyadı, adı
: Uygun, Sevim
Uyruğu
: K.K.T.C.
Doğum tarihi ve yeri
: 28.01.1980
Medeni hali
: Bekar
Telefon
: 533 880 67 77
Faks
:-
e-mail
: [email protected]
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Mezuniyet tarihi
Yüksek lisans
Gazi Üniversitesi
Devam ediyor
Lisans
Doğu Akdeniz Üniversitesi/KKTC
2002
Lise
Namık Kemal Lisesi/KKTC
1997
İş Deneyimi
Yıl
Yer
Görev
2005-2010
KKTC
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Adli MüĢavirlik
2010-
KKTC
Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Hukuk
MüĢavirliği
Yabancı Dil
Ġngilizce
GAZİ GELECEKTİR...
SEVİM UYGUN
KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI
CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NİN
YARGI YETKİSİ
SEVİM UYGUN
OCAK 2016
KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI
CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI
OCAK 2016
Download