SEVİM UYGUN KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NİN YARGI YETKİSİ SEVİM UYGUN OCAK 2016 KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI OCAK 2016 ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NİN YARGI YETKİSİ SEVİM UYGUN YÜKSEK LİSANS TEZİ KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ OCAK 2016 iv ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESĠ'NĠN YARGI YETKĠSĠ (Yüksek Lisans Tezi) Sevim UYGUN GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ Ocak 2016 ÖZET Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü 17 Temmuz 1998‟de 160 ülke temsilcisinin katılımıyla yapılan Roma Konferansında kabul edilmiĢ ve 1 Temmuz 2002‟de yürürlüğe girmiĢtir. Uluslararası Ceza Mahkemesi sadece gerçek kiĢiler üzerinde yargı yetkisine sahip olup uluslararası toplumu ilgilendiren en ağır suçları yani soykırım suçu, insanlığa karĢı suçlar, savaĢ suçları ve saldırı suçu olmak üzere dört tip suç üzerinde yargılama yetkisine sahiptir. Mahkeme yargı yetkisini Roma Statüsü‟ne taraf devletlerin ülkesinde ve Statü‟ye taraf olmamakla birlikte somut bir olay için mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğini beyan eden, suçun iĢlendiği devletin veya suç iĢlediği isnat edilen kiĢinin uyruğunda bulunduğu devletin herhangi bir ülkesinde uygulayabilmektedir. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi tarafından mahkeme önüne getirilecek durumlarda dünyanın her yerinde iĢlenen suçlar mahkemenin yargı yetkisine girecektir. Mahkeme Statüsü 1 Temmuz 2002‟de yürürlüğe girmiĢ olduğundan bu tarihten önce iĢlenen suçlarla ilgili yargılama yapılmayacaktır. Bilim Kodu Anahtar Kelimeler : 501.2.015 : Uluslararası Ceza Mahkemesi, Roma Statüsü, Jurisdiction Ratione Personae, Jurisdiction Ratione Materiae, Jurisdiction Ratione Loci, Jurisdiction Ratione Temporis Sayfa Adedi Tez DanıĢmanı : 119 : Prof. Dr. Ġlhan ÜZÜLMEZ v THE JURISDICTION OF THE INTERNATIONAL CRIMINAL COURT (M.Sc. Thesis) Sevim UYGUN GAZĠ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES January 2016 ABSTRACT The statute of the International Criminal Court has been signed in Rome Conference in 17th of July 1998 and entered into force in 1st of July 2002. International Criminal Court has jurisdiction only on real persons with regard to the severest crimes with which the international community is deeply concerned. The crimes which are within the jurisdiction of the Court are genocide, crimes against humanity, war crimes and aggression. The Court can exercise its jurisdiction in the territories of the signatory states. The Court can also exercise its jurisdiction in the territories of the non-signatory states, where the crime has been committed or of which the accused person carries the citizenship, if those states consent to the jurisdiction of the Court in a specific case. The Court shall also have jurisdiction for the cases brought before it by the Security Council, no matter where the crimes are committed. The Court cannot adjudicate the crimes committed before 1st of July. Bilim Kodu Anahtar Kelimeler : 501.2.015 : The Ġnternational Criminal Court, Rome Statute, Jurisdiction Ratione Personae, Jurisdiction Ratione Materiae, Jurisdiction Ratione Loci, Jurisdiction Ratione Temporis Sayfa Adedi Tez DanıĢmanı : 119 : Prof. Dr. Ġlhan ÜZÜLMEZ vi TEŞEKKÜR KardeĢi olmaktan her zaman mutluluk duyduğum, hayatıma yön veren, yol gösterici abim Cahit UYGUN‟a, tez çalıĢmam sırasında bana olan desteğini esirgemeyen ve her zaman yanımda olarak ilerlememi sağlayan aileme, yardımlarını esirgemeyen KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığına, KKTC Sahil Güvenlik Komutanlığına, hocalarıma, mesai arkadaĢlarıma ve meslektaĢlarıma teĢekkürü bir borç bilirim. vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ...................................................................................................................... iv ABSTRACT ............................................................................................................. v TEġEKKÜR ............................................................................................................ vi ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................ vii KISALTMALAR ....................................................................................................... xi 1. GĠRĠġ ................................................................................................................1 2. ULUSLARARASI CEZA YARGILAMASININ TARĠHSEL GELĠġĠMĠ ..3 2.1. 20. Yüz Yıl Öncesi Dönem ............................................................................3 2.1.1. Peter Von Hagenbach‟ın Yargılanması ...................................................3 2.1.2. Gustave Moynier‟in Uluslararası Ceza Mahkemesi Teklifi ......................5 2.1.3. Lahey BarıĢ Konferansları.......................................................................6 2.2.1. I. Dünya SavaĢı .......................................................................................8 2.2.2. II. Dünya SavaĢı ....................................................................................10 2.3. Uluslararası Ceza Yargılamasında Ad Hoc Mahkemeler ............................12 2.3.1. II. Dünya SavaĢı Sonrası Galip Devletlerce Kurulan Ad Hoc Mahkemeler ..........................................................................................12 2.3.1.1. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi .............................13 2.3.1.2. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi .................16 2.3.2. BirleĢmiĢ Millletler Tarafından Kurulan Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemeleri ............................................................19 2.3.2.1. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (EYUCM) ............20 2.3.2.2. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (RUCM) ............................23 3. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESĠNĠN KURLUġU VE YAPISI ..27 3.1. KuruluĢu ......................................................................................................27 3.1.1.Roma Diplomatik Konferansı .................................................................27 viii Sayfa 3.1.1.1. Hazırlık ÇalıĢmaları ........................................................................27 3.1.1.2. Müzakere Süreci .............................................................................28 3.1.2. Roma Statüsünün Kabul Edilmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kurulması .....................................................................31 3.2. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Temel Özellikleri ....................................33 3.3.Uluslararası Ceza Mahkemesinin Yapısı ......................................................35 3.4. Tamamlayıcılık Ġlkesi ...................................................................................37 3.5. Uluslararası Ceza Mahkemesine BaĢvurunun ġartları ................................38 3.5.1. Statüye Taraf Devletlerin Yetkisi ...........................................................38 3.5.2. Statüye Taraf Olmayan Devletlerin Yetkisi ............................................39 3.5.3. BM Güvenlik Konseyinin Yetkisi ............................................................39 3.5.4. Mahkeme Savcısının Yetkisi .................................................................39 3.6. Davanın Kabulüne Engel Durumlar .............................................................40 4. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESĠNĠN YARGI YETKĠSĠ .............41 4.1. Mahkemenin KiĢi Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Personae) ...................................................................................................42 4.1.1. KiĢisel Ceza Sorumluğu ........................................................................42 4.1.2. Komutanların ve Diğer Üstlerin Ceza Sorumluluğu ...............................43 4.1.3. Devlet Temsilcilerinin, Resmi Statüdekilerin veya Dokunulmazlıkları Olanların Eylemleri ...............................................................................44 4.1.4. Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Haller ...................................................44 4.1.4.1 Somut Olayda Yanılma ....................................................................45 4.1.4.2 MeĢru Müdafaa ................................................................................45 4.1.4.3 Zaruret Hali ......................................................................................46 4.1.4.4 Statüde Yer Alan Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Diğer Haller ........47 4.2. Mahkemenin Madde Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Materiae) .....................................................................................................48 4.2.1. Soykırım Suçu .......................................................................................48 ix Sayfa 4.2.1.1. Genel Olarak...................................................................................48 4.2.1.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................51 4.2.1.3. Korunan Hukuki Yarar ....................................................................52 4.2.1.4. Soykırım Suçunun Unsurları ...........................................................52 4.2.1.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) ........................................................53 4.2.1.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) .......................................................54 4.2.1.5. Soykırım Suçunun Faili ...................................................................57 4.2.1.6. Soykırım Suçunun Mağduru ...........................................................58 4.2.1.7. Ermeni Ġddialarının Soykırım Suçu Kapsamında Değerlendirilmesi ...........................................................................59 4.2.2. Ġnsanlığa KarĢı Suç ...............................................................................64 4.2.2.1. Genel Olarak...................................................................................64 4.2.2.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................65 4.2.2.3. Korunan Hukuki Yarar ....................................................................66 4.2.2.4. Ġnsanlığa KarĢı Suçların Unsurları ..................................................66 4.2.2.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) ........................................................66 4.2.2.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) .......................................................66 4.2.2.5. Ġnsanlığa KarĢı Suçun Faili .............................................................70 4.2.2.5. Ġnsanlığa KarĢı Suçun Mağduru......................................................70 4.2.3. SavaĢ Suçları ........................................................................................71 4.2.3.1. Genel Olarak...................................................................................71 4.2.3.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................73 4.2.3.3. Korunan Hukuki Yarar ....................................................................74 4.2.3.4. SavaĢ Suçlarının Unsurları .............................................................75 4.2.3.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) ........................................................75 4.2.3.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) .......................................................75 4.2.3.5. SavaĢ Suçlarının Faili .....................................................................80 x Sayfa 4.2.3.6. SavaĢ Suçlarının Mağduru .............................................................81 4.2.4. Saldırı Suçu ..........................................................................................81 4.2.4.1. Genel Olarak...................................................................................81 4.2.4.1.1. Kuvvet Kullanma Yasağının Ġstisnaları .....................................88 4.2.4.1.2. MeĢru Müdafaa Hakkı ..............................................................88 4.2.4.1.3. BirleĢmiĢ Milletler Kararı ile Kuvvet Kullanma ..........................89 4.2.4.2. Roma Statüsündeki Düzenleme .....................................................90 4.2.4.3. Genel Olarak Kampala Düzenlemeleri ............................................90 4.2.4.3.1. Düzenlemelerin Kabulü ve Yürürlüğe Girmesi ..........................90 4.2.4.3.2. Kampala Konferansı‟nda Saldırı Suçuna ĠliĢkin Olarak Kabul Edilen Düzenlemeler ................................................................91 4.2.4.4. 1974 Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟nın Saldırı Suçu Kapsamında Değerlendirilmesi ...........................................................................92 4.3. Mahkemenin Yer Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Loci) ............................................................................................................95 4.4. Mahkemenin Zaman Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Temporis) ......................................................................................97 4.5. Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması ..................................98 4.5.1. Soykırım Suçu .......................................................................................99 4.5.2. Ġnsanlığa KarĢı Suçlar .........................................................................101 4.5.3. SavaĢ Suçları ......................................................................................103 4.6. Kıbrıs Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması .....................105 5. SONUÇ.........................................................................................................109 KAYNAKLAR .......................................................................................................111 ÖZGEÇMĠġ..........................................................................................................119 xi KISALTMALAR Bu çalıĢmada kullanılmıĢ kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur. Kısaltmalar Açıklamalar AAD Adalet Akademisi Dergisi ABD Amerika BirleĢik Devletleri AsCK Askeri Ceza Kanunu AÜHF Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi AÜSBF Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Bkz. Bakınız BM BirleĢmiĢ Milletler BMGK BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi EYUCM Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi İÜHFM Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası NUAM Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Rom St Roma Statüsü RUCM Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TBB Türkiye Barolar Birliği TCK Türk Ceza Kanunu TODAİE Türkiye ve Orta Doğu Amme Ġdaresi Enstitüsü TUAM Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi 1 1. GİRİŞ Tarih boyunca devletler kendi kaynak ve insan gücünü geliĢtirmek için diğer devletlerin nüfuz ve egemenlik alanlarından pay almak istemiĢ ve bu amacı gerçekleĢtirmek için de büyük acıların kaynağı olan savaĢların yaĢanmasına neden olmuĢlardır. Ayrıca hemen her devirde, güçlü devletlerin amaçlarını gerçekleĢtirme doğrultusunda sergiledikleri keyfi davranıĢlar ve dünyaya verdikleri zararlar diğer devletler tarafından engellenmeye çalıĢılmıĢ, engellenemeyen durumlarda ise, bu zarar verici davranıĢların cezalandırılmasına yönelik çeĢitli giriĢimlerde bulunulmuĢtur. ĠĢte uluslararası nitelikli bir ceza mahkemesi fikri bu giriĢimler sonucunda doğmuĢtur1. DüĢüncesi çok eskilere dayanan uluslararası ceza mahkemelerinin bilinen ilk örneği, 15. yüzyılda Peter Von Hagenbach‟ı yargılamak için kurulan Roma Ġmparatorluğu Mahkemesi‟dir. BaĢarısızlıkla sonuçlanan bu giriĢimden sonra pek çok kez bir uluslararası ceza mahkemesi kurma düĢüncesi gündeme gelmiĢ ancak herhangi bir geliĢme sağlanamamıĢtır. Fakat bu çalıĢmalar neticesinde savaĢ hukuku konusundaki yazılı kurallar, 1907 tarihli Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi‟nin imzalanması ile ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Uluslararası ceza mahkemesi kurma yönünde gerçekleĢen en önemli geliĢme ise ikinci dünya savaĢının sonunda mümkün olmuĢtur. Ġkinci dünya savaĢı sonunda kurulan Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemeleri bir takım eleĢtirilerle karĢı karĢıya kalsa da uluslararası nitelikte bir ceza mahkemesi oluĢturulması fikrinin dönüm noktalarını teĢkil etmiĢtir2. Bu giriĢimin ardından soğuk savaĢ sonuna kadar uluslararası nitelikli bir ceza mahkemesi kurmaya yönelik önemli bir geliĢme yaĢanmamıĢtır. Soğuk savaĢ sonrasında ise devletler arasında oluĢan güven ortamı neticesinde kurulan Eski Yugoslavya ve Ruanda uluslararası ceza mahkemeleri uluslararası ceza yargısı fikrinin hayata geçirilmesini hızlandırmıĢ, ancak daimi nitelikli bir uluslararası ceza mahkemesi 2000‟li yılara kadar kurulamamıĢtır. 1 Töngür, A. R. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama Hukuku, İstanbul: Kazancı Hukuk Yayımevi, 1. 2 Ateş Ekşi, C. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesinin İnsanlığa Karşı Suçlar Üzerindeki Yargı Yetkisi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2. 2 Daimi nitelikli uluslararası ceza mahkemesi kurma yönündeki en önemli geliĢme 17 Temmuz 1998 tarihinde birçok uluslararası toplum üyesi devletin katılımıyla Roma‟da gerçekleĢtirilen konferansta yaĢanmıĢtır. Konferans sonucunda bireylerin uluslararası cezai sorumluluğuna iliĢkin Roma Statüsü birçok devlet tarafından kabul edilmiĢ ve Uluslararası Ceza Mahkemesi 1 Temmuz 2002 tarihinde Hollanda‟nın Lahey Ģehrinde faaliyete geçmiĢtir3. ÇalıĢmamızın ana eksenini Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargı yetkisi oluĢturacaktır. Bu bağlamda çalıĢmamızın ilk bölümünde mahkemenin kuruluĢuna etki eden uluslararası ceza yargılamaları, ikinci bölümünde mahkemenin kuruluĢu ve yapısı son bölümde ise Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargı yetkisi her bir suç ele alınarak incelenecektir. 3 Şen, E. (2009). Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 32. 3 2. ULUSLARARASI CEZA YARGILAMASININ TARİHSEL GELİŞİMİ 2.1. 20. Yüz Yıl Öncesi Dönem Sürekli nitelikli bir uluslararası ceza mahkemesi kurma düĢüncesinin oldukça eskilere dayandığı bilinmektedir. Bununla birlikte uluslararası suçların kovuĢturulması ve yargılanmasında geniĢ yetkilere –zaman, konu ve yer bakımından- sahip uluslararası bir ceza mahkemesi ancak 21. yüzyılın baĢında kurulabilmiĢtir4. Yaygın bir görüĢe göre savaĢ suçlularının uluslararası düzeye yargılama düĢüncesi ilk olarak 15. yüzyılda dile getirilmiĢtir. Bu bağlamda ilk uluslararası ceza yargılamasına sıkça verilen örnek Peter Von Hagenbach‟ın Almanya‟nın Breisach Ģehrinin iĢgali sırasında, gerçekleĢtirilen zulüm nedeniyle 1474 yılında yargılanmasıdır5. Uluslararası hukukun oluĢturduğu suçların faillerini yargılamak üzere sürekli nitelikli bir uluslararası yargı organı kurulması fikri ise, 19. yüzyılın ikinci yarısında Ġsveçli hukukçu Gustave Moynier tarafından ortaya atılmıĢtır6. 2.1.1. Peter Von Hagenbach’ın Yargılanması Tarihte ilk savaĢ suçu yargılamasının Peter Von Hagenbach‟ın 1474 yılında Breisach Ģehrinde gerçekleĢtirdiği zulümler için yapıldığı söylenmektedir. Hagenbach farklı bölgelerdeki Ģehir devletlerinden gelen 28 yargıç tarafından 1469-1474 tarihileri arasında Alsas topraklarında gerçekleĢen cinayet, tecavüz ve diğer kötülüklerden yargılanmıĢtır7. 4 Çakmak, C. (2008). Evolution of the Idea of a Permanent İnternational Criminal Court Prior to World War I.Uluslararası Hukuk ve Politika, C.4. (No:13) (135-149), 136. 5 Schabas, W. A. (2004). An Introduction to the International Criminal Court, 2nd Edition, United Kingdom: Cambridge University Press, 7. 6 Karakehya, H. (2008). Uluslararası Ceza Mahkemesi Ve Uygulanabilir Hukuk. AÜHF Dergisi, C.57. (S.2) (133-163), 136. 7 Gordon, G. S., The Trial Of Peter Von Hagenbach: Reconciling History, Historiography, And İnternational Criminal Law, http://ssrn.com/abstract=2006370 adresinden 16 Kasım 2013’de alınmıştır., 1. 4 Yargılamaya neden olan hususların özetle Ģu Ģekilde olduğu bilinmektedir. 1469 yılında ekonomik sıkıntılar nedeniyle Avusturya ArĢidükü, Alsas toprakları olarak da bilinen Almanya‟nın Yukarı Ren Bölgesi‟ndeki topraklarını Burgundy Dükü Charles The Bold‟a bırakmak zorunda kalmıĢtır. Dük tarafından Breisach kentinin valisi yapılan Von Hagenbach, hakkındaki cinayet, tecavüz ve kundakçılık suçlamaları nedeniyle yargılanmıĢtır. Von Hagenbach, Ģehrin yöneticiliğini üstlenince, Dük‟ün ondan beklentisi bu Ģehrin vatandaĢlarının itaatini sağlaması olmuĢtur. Bunun üzerine Von Hagenbach bir terör dalgası estirmiĢ, eylemleri yalnızca Breisach kentinin değil, komĢu bölgelerin ve hatta bölgeden sıklıkla geçen Ġsviçreli tüccarların bile ciddi rahatsızlık duymalarına neden olmuĢtur. Bu sert tedbirler, sonuç olarak Avusturya, Fransa gibi devletlerle Yukarı Ren Bölgesi Ģövalyelerinin bir ittifak kurmalarına neden olmuĢ, Von Hagenbach ele geçirilerek Avusturya ArĢidükü tarafından kurulan bir mahkemede8 Roma Ġmparatorluğu‟nun müttefiki Avusturya, Hollanda, Ġsviçre, Lüxemburg, Çek Cumhuriyeti, Bohemya ve Milan devletlerinden gelen 28 yargıç tarafından yargılanmıĢtır 9. Hagenbach savunmasında kendisine verilen emirleri yerine getirmekten baĢka bir Ģey yapmadığını yani üstün emrine itaat ettiğini söylemiĢ10, ayrıca mahkemeyi ve yargıçları tanımadığını ifade etmiĢti11. Bu taktik daha sonra Dusco Tadic ve Slobodan Miloseviç davasında savunma tarafından da kullanılmıĢtır12. Mahkeme, bu savunmayı kabul etmedi. Mahkemenin kararının gerekçesine göre, sanığa bu tür emirlerin verildiği kabul edilecek olsa bile, onun bunları yerine getirme yükümlülüğü olmadığı, aksine, emirlerin niteliği göz önüne alındığında, Von Hagenbach‟ın bunları yerine getirmeme yönünde bir yükümlülüğü bulunmaktaydı13. Mahkeme, Hagenbach‟ı “Tanrının ve insanların kanunlarını ihlal ederek, askerlerine masum sivil halka tecavüz ettirip öldürmekten ve yağma 8 Güneysu, G. (Nisan 2015). Uluslararası Hukukta Amirin Emri, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 23. Duhaime’s Timetable of World Legal History, LIoyd Duhaime, www.duhaime.org › LawMuseum adresinden 23 Aralık 2013’de alınmıştır. 10 Güneysu, 23-24. 11 Önok, R. M. (2003). Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı. Ankara: Turhan Kitabevi, 23. 12 Gordon, 8. 13 Önok, (2003)., 24 . 9 5 ettirmekten mahkûm etmiĢtir14. Yargılama sonucunda Hagenbach suçlu bulunmuĢ ve kafası kesilerek idam edilmiĢtir15. Hukukçulara göre, yargılamayı hukuk tarihinde önemli bir noktaya getiren temel özellik bu yargılamayla insanlığa karĢı suçların Ģekillenmeye baĢlamasıdır. Diğer taraftan yargılamanın önemli özelliklerinden biri de tecavüzün savaĢ suçu olarak kabul edilmesidir. Ancak bütün hukukçulara göre yargılamanın en önemli özelliği ilk kez bu yargılamada üstün emrine itaat geçerli savunma nedeni olarak kabul edilmemiĢtir16. Ayrıca yargılama Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin kurulmasına zemin hazırlamıĢ ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin kuruluĢunda önemli rol oynamıĢtır. 2.1.2. Gustave Moynier’in Uluslararası Ceza Mahkemesi Teklifi SavaĢ kurallarını ihlal edenlerin yargılanması ve bunun için bir uluslararası mahkeme kurulması düĢüncesi ilk defa, 1864 yılındaki Cenevre SözleĢmesi‟nin yapılıĢına öncülük etmiĢ, Ġsviçreli hümanist Gustav Moynier tarafından 1870‟li yılların baĢında hazırlanan teklifle gündeme gelmiĢtir. Moynier‟in baĢlangıçta böylesi bir kuruma taraftar olmadığı ancak Fransa-Prusya SavaĢı‟nın ürpertici sonucundan etkilenerek bu teklifte bulunduğu söylenmektedir17. 1872 yılında hazırlanan bu teklifin maksadı 1870-1871 Fransa-Prusya SavaĢı‟nda yaĢanan 1864 tarihli Cenevre SözleĢmesi‟nin ihlallerinin soruĢturulmasına yönelik uluslararası bir mahkeme oluĢturmaktı18. Moynier‟e göre 1864 Cenevre SözleĢmesi‟nin esas amacı, savaĢta hasta ve yaralıları korumaktı. SözleĢme, uluslararası hukukta önemli bir amaca hizmet etse de, bunu ihlal eden Ģahısların cezai sorumluluğunu gerçekleĢtirecek bir sistem öngörmemekteydi19. Moynier bu eksikliği ortadan kaldırmak amacıyla 3 Ocak 1872 tarihinde, Uluslararası Kızıl Haç Komitesi‟nin bir toplantısı esnasında, hazırladığı 14 Aslan, M. Y. (2006). Teoride ve Uygulamada Savaş Suçları. Ankara: Bilge Yayınevi, 21 Schabas, 2004, 15. 16 Gordon, 1. 17 Acer, Y., Uluslararası Ceza Mahkemesi: 10 Yılın Değerlendirilmesi, 12 Ağustos Pazartesi, 2013 www.ankarastrateji.org › Misafir Köşe Yazıları adresinden 5 Ocak 2014 tarihinde alınmıştır. 18 Çakmak, (2008).,139. 19 Tezcan, D., Erdem, M.R., Önok R.M. (2009). Uluslararası Ceza Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 321. 15 6 teklifi gündeme getirmiĢ ve bu da, “Bulletin international des Sociétés de secours aux militaires blessés” adlı dergide yayımlanmıĢtır20. 10 maddelik oldukça kısa sayılabilecek bu teklif, anılan dergide yayınlanmasını müteakip, uluslararası kamuoyu tarafından etraflıca tartıĢılmıĢtır. Dönemin uluslararası hukukçularının teklif hakkında oluĢturmuĢ oldukları görüĢler genelde olumsuz ve karamsar olmuĢtur. Bazı hukukçular, böyle bir uluslararası mahkeme fikrine tümden karĢı çıkarak geleneksel diplomasi yollarını savunmuĢlardır. Bazıları ise soruĢturma komisyonları kurulmasını ve uluslararası insan hakları örgütlerine yetki verilmesini öne sürmüĢlerdir. Bir kolluk teĢkilatının eksikliği, askeri tanıkların nasıl dinleneceği, ağır ihlaller ile medeni hukuk dahilinde çözümlenebilecek meselelerin ayırt edilmemiĢ olması, yargıçların seçimi, devletleri infaza zorlama gibi esasa iliĢkin meseleler hakkında çok farklı görüĢler gündeme gelmiĢtir21. Sonuç olarak dönemin uluslararası hukuk uzmanları tarafından, fazla iddialı ve gerçekleĢmesi mümkün görülmeyen bu teklif derin bir etki yaratmayı baĢaramadan suya düĢmüĢtür22. Moyner‟in teklifi daha sonraki giriĢimler için önemli bir hareket noktası olmuĢtur. 2.1.3. Lahey Barış Konferansları Moyner‟in teklifinden sonra 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uluslararası ceza mahkemesi kurma giriĢimleri bakımından önemli bir geliĢme yaĢanmamıĢtır. Uluslararası ceza mahkemesini bir kez daha gündeme getiren geliĢme ise 1899 ve 1907 tarihli Lahey Konferanslarıdır. Birinci Lahey BarıĢ Konferansı Rus Çarı II. Nicholas‟ın teklifi üzerine23 18 Mayıs 1899 tarihinde 26 devlet temsilcisinin katılımıyla yapılmıĢtır. Bu Konferans‟ın sonucunda Uluslararası UyuĢmazlıkların BarıĢçı Yollarla Çözümüne iliĢkin 1899 tarihli Lahey sözleĢmeleri oluĢturulmuĢ, ancak sözleĢmelerden kaynaklı hukuka aykırılıkları tespit edecek bir sistem kurulamamıĢtır. Bununla birlikte, Birinci Lahey Konferansı‟na katılan 26 devlet tarafından, uluslararası 20 M. Önok, (2003). 24. Tezcan, Erdem, Önok, 321. 22 M. Aslan, 2006, 21. 23 Erdal, S. (2010). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi. Ankara: Yetkin Yayınları, 26. 21 7 uyuĢmazlıkları, fiili çatıĢmaya dönüĢmeden önce çözümlemek amacıyla bir “Daimi Hakemlik Divanı” kurulmuĢtur24. Birinci konferans sırasında birçok sorun çözümsüz kaldığı için Amerika BirleĢik Devletleri‟nin giriĢimiyle 15 Haziran 1907 tarihinde 44 devlet ve 365 temsilcisinin katılımıyla ikinci konferans yapılmıĢtır. Acak konferansın sonucunda yalnızca ve 1907 tarihli Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi oluĢturulmuĢtur25. Her iki Lahey SözleĢmesi öncelikle mevcut teamülleri kodifiye etmek, sonra da uzunca bir zaman düĢünce aĢamasında kalan savaĢ kurallarını askerlerin bilgisine sunmak maksadıyla yapılmıĢtır26. Oldukça ayrıntılı düzenlenen bu sözleĢmelerle savaĢın yürütülmesi konusundaki hukuksal boĢluklar kapatılmaya çalıĢılmıĢ ve bunun için 1899 tarihli, II Nolu Kara SavaĢının Yasa ve Teammüllerine Dair SözleĢmenin önsözünde yer alan Martens hükmünden yararlanılmıĢtır27. Martens hükmü savaĢ hukukunu düzenleyen kuralların yetersiz kalması durumunda savaĢ hukukunun temel ilkelerinin ve geleneklerinin uygulanacağını öngörmektedir28. Ancak Lahey SözleĢmeleri, sözleĢme hükümlerinin ihlalini önleyecek ve savaĢ suçlarının takibini sağlayacak bir ceza yaptırımı öngörmemiĢtir29. 1907 tarihli Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi ile sivil halk üzerinde iĢgal güçlerinin yetkisi sınırlandırılmıĢtır 30. SözleĢme bütün muhariplere savaĢ esirlerine insanca muamele etme, aile haklarına ve Ģerefine, bireylerin hayatına, özel mülkiyete, dini kanaatlere saygı gösterme, yağma yapmama, Ģahsi suçlar dolayısıyla sivil halka müĢterek cezalar uygulamama mecburiyetini getirmiĢtir31. Bununla birlikte, Lahey konferanslarının sonucunda silahlı çatıĢmaların yürütülmesine iliĢkin savaĢ hukuku kuralları, büyük bir titizlikle, 24 Önok, (2003). 27. Aslan, (2006). 26. 26 Aslan, M. Y. (2008). Savaş Hukukunun Temel Prensipleri. TBB Dergisi, S.79, 240. 27 M. Aslan, 2006, 27. 28 Pazarcı, H. (2013). Uluslararası Hukuk (Gözden Geçirilmiş 12. Bası). Ankara: Turhan Kitabevi, 535. 29 Aslan, 2008, 240. 30 Özsoy, Ş. (1997-1998). İnsancıl Hukukun Gelişimi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı, C.19-20, 112. 31 Alsan, Z. M. 1949 Cenevre Sözleşmeleri, http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd.../AUHF-1950-07-03-04Alsan.pdf adresinden 18 Ocak 204’de alınmıştır. 25 8 sistematik ve geniĢ kapsamlı bir biçimde düzenlenmiĢ ve insan hakları alanında çok önemli bir geliĢme sağlanmıĢtır32. Aynı zamanda her iki konferansta imzalanan sözleĢmeler, Eski Yugoslavya Ġçin Uluslararası Ceza Mahkemesinde örf adet hukukunun beyanı olarak değerlendirilmiĢtir33. 2.2. I. ve II. Dünya Savaşları Sonrası Yaşanan Gelişmeler 2.2.1. I. Dünya Savaşı Uluslararası hukukta kiĢsel cezai sorumluluğa iliĢkin ilk düzenlemeler Versay AnlaĢması‟nın, Alman Ġmparatoru II. Wilhelm‟in “anlaĢmaların kutsallığı” ve “uluslararası ahlaka karĢı suçlar”dan yargılanmasını öngören 227. maddesinin 1. fıkrasında görülmektedir. Ancak söz konusu maddeye dayanılarak ne bir ceza mahkemesi oluĢturulabilmiĢ, ne de herhangi bir yargılama yapılıp karar verilebilmiĢtir. Versay AntlaĢmasının ilgili maddesi, uluslararası hukukta kiĢisel cezai sorumluluk düĢüncesinin ilk kez bir uluslararası sözleĢmede açıkça ifade edilmesi bakımından tarihsel bir değer taĢımaktadır34. SavaĢ suçlularının bir uluslararası mahkemede yargılanmaları hususu özellikle Birinci Dünya SavaĢı sonrasında kapsamlı Ģekilde tartıĢılmaya baĢlamıĢtır. Hatta Rusya, Fransa ve Ġngiltere tarafından savaĢ sırasında iĢlenen suçların tespiti, baĢlıca savaĢ suçlularının belirlenmesi ve bunlara verilecek cezaların tespit edilmesi amacıyla bir Komisyon kuruldu.35 Üç galip devletçe kurulmuĢ olan bu Komisyon incelemesini tamamladıktan sonra vardığı sonuçları bir raporla açıkladı. Rapora göre, ivedi olarak uluslararası bir mahkeme kurulmalı ve Müttefik Devletlerin tüm devlet baĢkanları ve önde gelen komutanları, hiçbir bağıĢıklıktan faydalanmaksızın yargılanmalıydılar36. Müttefik devletler söz konusu raporun etkisiyle Komisyon tarafından soruĢturması yapılan yirmi bin kiĢinin 32 Önok, (2003). 28. Tütüncü, A. N. (2006). İnsancıl Hukuka Giriş. İstanbul: Beta Yayıncılık, 6. 34 Değirmenci, O. (2013). Çeşitli Görünümleriyle Uluslararası Suç Kavramı: Dar ve Geniş Anlamda Uluslararası Suçlar ve Türk Hukuku. İÜHFM, C. LXXI. (S.1) (229-266), 238. 35 Azarkan, E. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin Karşılaştırmalı Analizi. Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Sevin Toluner‟e Armağan), Yıl:24. (S. 1-2) (211-243), 212. 36 Erdal, 30-31. 33 9 dıĢında Komisyon‟un belirlediği 895 kiĢinin savaĢ suçu iĢlediğine karar verdi 37. Bunun sonucu olarak da 28 Haziran 1919 tarihinde Müttefik Devletlerle Almanya arasında imzalanan Versay AntlaĢması ile savaĢın baĢlamasından sorumlu tutulan Alman Ġmparatoru Kaiser Wilhelm‟in ve diğer Ģahısların savaĢ kurallarını ve geleneklerini ihlal ettikleri gerekçesiyle yargılanması öngörüldü38. SavaĢtan sonra Kaiser Wilhelm‟in Hollanda‟ya kaçması ve Hollanda‟nın iade talebini “devlet baĢkanlarının sorumsuzluğu” gerekçesiyle reddetmesi yüzünden söz konusu ceza yargılaması yapılamamıĢtır 39. Ayrıca Müttefikler savaĢ suçlusu listeleri hazırlayarak listede yer alan kiĢilerin Versay AntlaĢmasının 228. maddesi uyarınca yargılanmak üzere kendilerine teslim edilmesini talep etmiĢtir. Ancak, Alman Hükümeti‟nin ısrarla, savaĢ suçu iĢledikleri iddia edilen bu kiĢilerin iadelerinin mümkün olmadığını ifade etmesi üzerine, müttefikler Almanya‟da çıkması muhtemel karıĢıklıklar ve huzursuzluklardan da çekinerek, bu devletin Versay AntlaĢması‟ndan kaynaklanan iade yükümlülüğünü yerine getirmesini istemekten vazgeçmek ve bu kiĢilerin Almanya‟da yargılanmalarını kabul etmek mecburiyetinde kalmıĢtır40. Yargılama Almanya‟nın Leipzing mahkemesinde yapılmıĢtır. Mahkeme müttefiklerin verdiği ilk kırk beĢ kiĢilik listeden sadece on iki sanığı yargılamıĢ ve bunlardan altısını mahkum etmiĢtir41. Diğer Taraftan Müttefik devletler 28 Mayıs 1915 tarihinde yayınladıkları Petrograd Bildirisi ile Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Ermeniler'e yönelik uygulamalarından ötürü medeniyete ve insanlığa karĢı suç iĢlediği gerekçesiyle hükümet üyelerini sorumlu tutacaklarını bildirerek Sevr AntlaĢması'na da bu kiĢilerin yargılanmalarına iliĢkin bir hüküm (m.230) eklemiĢtir. Ancak Sevr AntlaĢması‟nın imzalanarak yürürlüğe girmemesi42 ve yerini alan Lozan AntlaĢması‟na ekli Genel Affa ĠliĢkin Bildiri ve Protokol ile savaĢ fiillerine iliĢkin af 37 Odman, T. (1996). Eski Yugoslavya İle İlgili Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu ve Yasal Dayanağı. AÜHF Dergisi, C. 45 (S. 1-4), 134. 38 Eser, A. (2007). “Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kurulması: Roma Statüsünün Ortaya Çıkışı ve Temel Özellikleri”. (Çev. F. Turhan), Uluslararası Ceza Divanı, F. Yenisey (Editör), İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 7. 39 Seymen Çakar, A. (2012), İnsanlığa Karşı Suçlar. TBB Dergisi, (103), 170. 40 Ünal, Ş. (Mayıs 2010). Galiplerin Adaleti veya Devletler Hukuku. 21. Yüzyıl Dergisi, S.17, 42. 41 Alpkaya, G. (2002). Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Turhan Kitabevi, 2. 42 Aydın, D. (2002). Uluslararası Ceza Hukukunun Gelişimi. AÜHF Dergisi. C.51 (S.4), 140. 10 ilan edilmesi nedeniyle bireylerin uluslararası cezaî sorumluluklarını öngören bu düzenlemeler gerçekleĢmemiĢtir43. SavaĢtan sonra, Versay AntlaĢması‟nın 14. maddesinin ilgili hükümlerine dayanarak, savaĢ suçları için uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması teklifi de gündeme gelmiĢtir. Ancak Milletler Cemiyeti Genel Kurulu tarafından bunun gerekli olmadığına karar verilmiĢ, bu tür suçların ulusal yargı organlarınca ele alınmasının daha uygun olduğu ve ileride bu tür suçların uluslararası ceza hukukuna alınmasının gerekli olması halinde ise, bunun için Uluslararası Daimi Adalet Divanı‟nda ayrı bir ceza dairesi kurulabileceği ifade edilmiĢtir44. 2.2.2. II. Dünya Savaşı Ġnsanlık tarihinin en kanlı savaĢı olarak da bilinen II. Dünya SavaĢı‟nda her iki taraftan milyonlarca asker hayatını yitirmiĢtir. II. Dünya SavaĢı‟nı diğer savaĢlardan ayıran en önemli özellik ise sivil kaybının asker kaybından çok daha fazla olmasıdır45. Bu savaĢ Japon ve Alman iĢgalindeki bölgelerde savaĢ esirlerine ve sivillere karĢı inanılmaz bir vahĢetle iĢlenen en vahim suçlara sahne olmuĢtur. ĠĢgal altındaki devletlerin saldırganlara karĢı gösterdiği direnç, kanlı misillemelerle bastırılmıĢtır46. II. Dünya SavaĢı öncesinde ve esnasında yaĢanan en korkunç ve geniĢ çaplı insanlık trajedisi ise Nazi Almanya‟sında yaĢanan Yahudi Soykırımı‟ydı. SavaĢ süresince insan hakları sistematik olarak tüm taraflarca ağır biçimde ihlal edilmiĢtir. Ancak hiç Ģüphesiz Alman ve Japon görevlilerin savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçları diğer tüm fiillerin önüne geçmiĢtir. SavaĢ bittikten sonra Nazilerin ve Japonların yaptıkları gün ıĢığına çıkınca kamuoyunda büyük infial ve tepki doğmuĢ, sorumluların mutlaka bir Ģekilde cezalandırılması gerektiği konusunda görüĢ birliği oluĢmuĢtur47. 43 Çınar, M. F. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında Uluslararası Ceza Divanı, İstanbul: Kazancı Hukuk Yayımevi, 5. 44 Odman, (1996). 135. 45 Bozkurt, M. U. (2010), Uluslararası Ceza Hukuku İlkeleri Kapsamında Ad Hoc Uluslararası Ceza Mahkemelerine Yönelik Eleştiriler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, No:11 (73-91), 77. 46 Önder, O. (2006). Birleşmiş Milletler Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Bilge Yayınevi, 8. 47 Önok, (2003). 38. 11 Ancak savaĢ suçlularının yargılanması konusunu gündeme getiren olay Ekim 1941‟de Fransız sivil rehinelerin Almanlar tarafından öldürülmesidir. Bu olaydan sonra Winston Churchill ve Franklin D. Roosevelt bir bildiri ile Hitler‟i ve diğer Nazi liderlerini savaĢ sonrası karĢı karĢıya gelecekleri ceza konusunda ikaz etmiĢlerdir. Kasım 1942‟de ise Roosevelt ve Churchill‟in talebiyle bir “BM SavaĢ Suçları Komisyonu” oluĢturulmuĢ ve bu Komisyon tarafından da savaĢ suçlarına iliĢkin savaĢ hukuku kurallarını incelenmesi ve Nazi iĢgali altındaki yerlerden gelen bilgilerin değerlendirmesi yapılmıĢtır48. SavaĢın bitiminde müttefikler tarafından 1 Kasım 1943 tarihli Moskova Deklarasyonu ile savaĢ suçlularının cezalandırılması gerektiği ilan edildi. Almanya‟nın yenilerek teslim olması sonucu 5 Haziran 1945 tarihinde imzaladığı Teslim Bildirisinin II. maddesinde Alman yetkililer savaĢ suçu ya da benzer Ģiddet içeren suçlar iĢleyen üst düzey Nazi yöneticilerini teslim etmeyi kabul ettiler. Bunun akabinde A.B.D., S.S.C.B., Ġngiltere ve Fransa‟nın 17 Temmuz 1945 - 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında Almanya‟nın Postdam kentinde gerçekleĢtirdikleri Konferans‟ta tüm savaĢ suçlularının yargılanacağını bildirildi. 8 Ağustos 1945 tarihinde müttefiklerce imzalanan Londra AntlaĢmasının 1. maddesi ile de fiilleri coğrafya bakımından bir tek yere bağlanamayan savaĢ suçlarını yargılamak üzere bir uluslararası askeri ceza mahkemesi oluĢturuldu. Tüm bu geliĢmeler sonucunda uluslararası uygulamada ilk kez savaĢ suçlularının uluslararası düzeyde yargılanması kabul edilmiĢ oldu49. 19 Ocak 1946 tarihinde ise Japonya‟daki Amerikan iĢgal kuvvetleri baĢkomutanı General Arthur tarafından Japon savaĢ suçlularının yargılanması amacıyla bir bildiri yayınlandı. Söz konusu bildiri savaĢ suçlularının uluslararası düzeyde yargılanmasını kabul eden ikinci uluslararası belge niteliğini taĢımaktadır. Adı “Uzakdoğu Ġçin Uluslararası Askeri Mahkeme Yasası” olan bu bildiri 2 Eylül 1945‟te Japonya‟nın Ģartsız teslimine dayanılarak galip devlet olan A.B.D. tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiĢtir. Ancak anılan bildiri bu bölgedeki silahlı çatıĢmalarla ilgisi olan diğer devletlerin de etkisiyle 26 Nisan 1946 tarihinde General Mac Arthur‟un rızası ile bir takım değiĢikliklere uğramıĢtır. Ġlerleyen 48 49 Çınar, 13. Aydın, (2002). 141. 12 zamanlarda ise Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Ġngiltere, Hindistan, Hollanda, Yeni Zelanda, Filipinler ve S.S.C.B.‟nden yargıç ya da savcıların anılan mahkemede A.B.D.‟li yargıç ve savcılara katılması suretiyle uluslararası düzeyde üstü kapalı bir biçimde onaylanmıĢtır50. Bu geliĢmelerin sonrasında 9 Aralık 1948‟de BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nda, Soykırım SözleĢmesi kabul edilmiĢtir. Bu antlaĢmanın ardından da 12 Ağustos 1949 tarihinde Cenevre SözleĢmeleri imzalanmıĢtır51. SavaĢ suçlularının yargılanması bu sözleĢmelerle de kabul edilmiĢ ancak yapılacak yargılamalar ulusal mahkemelerin yetkisine bırakılmıĢ ya da yetkili mahkemeler belirtilmemiĢtir52. 2.3. Uluslararası Ceza Yargılamasında Ad Hoc Mahkemeler 2.3.1. II. Dünya Savaşı Sonrası Galip Devletlerce Kurulan Ad Hoc Mahkemeler Uluslararası suçları iĢleyen bireyleri yargılamak ve cezalandırmak üzere atılan en önemli adım Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerinin kurulması olmuĢtur. Her iki mahkeme de uluslararası niteliğe sahip değildir; dünya toplumunun bir parçasını içeren çok uluslu bir nitelik taĢır. Ancak bu mahkemeler kiĢisel cezai sorumluluk anlayıĢının yerleĢmesinin ve gerçek kiĢilerin uluslararası bir hukuk süjesi olarak kabul edilmesinin öncüsü olmuĢlardır53. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, II. Dünya SavaĢı sırasında suç iĢleyen üst düzey savaĢ suçlularının yakalanıp yargılanması maksadıyla müttefik devletlerce imzalanan 8 Ağustos 1945 tarihli Londra AntlaĢması çerçevesinde kurulmuĢtur54. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi ise General Mac Arthur tarafından 19 Ocak 1946 tarihinde yayınlanan özel bir bildiriyle pasifik savaĢ suçlularını yargılamak için kurulmuĢtur55. Her iki 50 Pazarcı, (2013). 652-653. Karakehya, (2008). 138. 52 Pazarcı, (2013). 654. 53 Tütüncü, (2006). 162. 54 Şen, S. T. (2010, Ocak). Uluslararası Hukukta Soykırım, Etnik Temizlik ve Saldırı. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 28. 55 Kılıç, A. Ş. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Devletlerin Egemenliği Üzerine Ulusal Egemenlik Odaklı Bir İnceleme. AÜHF Dergisi , C. 58, (S. 3), 621. 51 13 mahkeme de, II. Dünya SavaĢı sırasında yaĢanan vahĢetin ve iĢlenen suçların sorumlularını cezalandırmak maksadıyla kurulmuĢtur. Mahkemeye sadece geleneksel savaĢ suçlarında değil, barıĢa ve insanlığa karĢı suçlarda da yargılama yetkisi verilmiĢtir56. 2.3.1.1. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, savaĢ sırasında önemli savaĢ suçlularını yargılayacaklarını defalarca açıklayan müttefik devlet yetkililerinin bunu gerçekleĢtirmek için 8 Ağustos 1945 tarihli Londra AntlaĢmasını imzalaması ile kurulmuĢtur57. Mahkemenin kuruluĢ ve iĢleyiĢ usulü antlaĢmaya ek olarak çıkarılan Nürnberg Statüsü ile düzenlenmiĢtir58. Mahkeme müttefik devletlerce atanan dört yargıçtan oluĢmaktaydı. Her bir yargıcın bir de yedeği bulunmaktaydı. Mahkemede savcılık görevi her biri müttefik devletlerce atanan dört baĢsavcı tarafından tek ya da birlikte yerine getirilmiĢtir59. Kararlar oyçokluğuyla alınmıĢ; oyların eĢitliği durumunda baĢkanın oyu belirleyici olmuĢtur60. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin yetki alanına giren suçlar Mahkeme Statüsü‟nün 6. maddesinde, savaĢ suçları, barıĢa karĢı suçlar ve insanlığa karĢı suçlar olmak üzere üç grup halinde sayılmıĢtır 61. Soykırım kavramına ise Mahkeme Statüsü‟nde yer verilmemiĢtir62. Yargılama sırasında savcı zaman zaman soykırım sözcüğünü kullanmıĢ; ama mahkeme kararında bu suça atıfta bulunulmamıĢtır63. BarıĢa karĢı suçun tanımı Statünün 6. maddesinde yapılmıĢtır. Bu tanıma göre bir tecavüz harbinin veya antlaĢmalar, garantiler veya milletlerarası 56 Başak, C. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar. Ankara: Turhan Kitabevi, 32. M. Aslan, (2006). 36. 58 Topal, A. H. (2009, Ekim). Uluslararası Ceza Yargılamalarında Cinsel Suçlar. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 72. 59 Pazarcı, (2013). 666. 60 Kılıç, (2003). 621. 61 Tezcan, D. (1994, Ocak-Haziran). Saldırgan Savaş ve Devletlerarası Ceza Hukuku. AÜSBF Dergisi, C. 49, (S.1-2), 360. 62 Değer, O. (2009). Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek v. Sırbistan- Karadağ Kararı. Uluslararası İlişkiler, C.6, (S.22) (61-95), 68. 63 S. Şen, (2010). 29-30. 57 14 anlaĢmaların ihlali suretiyle meydana gelen bir harbin idaresi, hazırlanması, çıkarılması veya yürütülmesi veya önceki fiillerden herhangi birinin gerçekleĢmesi için kararlaĢtırılmıĢ bir plana veya bir komploya iĢtirak etmek bu suçu oluĢturuyordu64. SavaĢ suçları ise Statü‟nün 6. maddesinin 2. fıkrasında tanımlanmıĢtır. Statüye göre savaĢ suçları: 1) kasten öldürme, 2) kötü muamele, 3) sivil halkın ya da iĢgal altındaki sivil halkın sürgünü, 4) kölelik ya da denizdeki kiĢilere kötü muamele, 5) rehinelerin öldürülmesi, 6) kamu ya da özel mülkiyetin yağmalanması, 7) gereksiz yere kentlerin, kasaba ve köylerin yok edilmesi ya da askeri gereklilik olmadan bunların yakılıp yıkılması ile sınırlı olmak üzere savaĢ yasalarını ya da yapılageliĢlerini ihlalleri Ģeklinde tanımlanmıĢtır65. Ġnsanlığa karĢı suç oluĢturan eylemler de 6. maddenin 3. fıkrasında düzenlenmiĢtir. Bu düzenlemeye göre: 1) savaĢtan önce veya savaĢ sırasında sivil halkın öldürülmesi, 2) sivil halkın tutsak olarak kullanılması, 3) sivil halkın sürgünü, 4) sivil halka karĢı iĢlenen diğer insanlığa aykırı eylemler 5) Mahkemenin yetki alanına giren herhangi bir suçun iĢlenmesi için veya bu suçla ilgili olarak siyasi, sosyal ve dinsel nedenlerle iĢlenen ve iĢlendikleri ülkenin iç hukukunda bir yasanın çiğnenmesi sayılan zalim davranıĢlar bu suçun kapsamında olmuĢtur66. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nde yapılan yargılamalar Ekim 1945‟te, 24 Nazi sanık hakkında iddianamenin okunmasıyla baĢlamıĢtır. Mahkeme, 24 üst düzey Nazi Hükümet görevlisini yargılamıĢ, üç yüz bin tanık dinlemiĢ, 6300 kanıt değerlendirerek bir yılda 402 oturum yapmıĢtır. Sekiz yargıç ve savcıdan oluĢan bu ad hoc mahkeme; bir yıl sonra on dokuz sanığın hüküm giymesi; üç sanık hakkında müebbet, yedi sanık hakkında ağır hapis cezası ve on biri hakkında idam kararıyla sonuçlanmıĢtır67. Mahkemenin yetki alanı dıĢında kalan suçlar bakımından yargılama yetkisi Almanya Kontrol Konseyi‟nin 10 sayılı kanunuyla Alman ulusal mahkemelerine 64 Tezcan, Erdem, Önok, 329. Pazarcı, (2013). 658. 66 Tezcan, Erdem, Önok, 330. 67 S. Şen, (2010). 28. 65 15 verilmiĢtir68. Ayrıca eksen devletler tarafından iĢgal edilen Avrupa ülkelerinde de yerel davalar da yürütülmüĢtür. Ancak bu davalar düĢman güçlerle iĢbirliği yapan kendi vatandaĢlarının yargılanmasıyla ilgiliydi. A.B.D. ise genellikle üst düzey Japon komutanları savaĢ suçlusu sıfatıyla yargılamıĢtır. Bu yargılamalardan en önemlisi ise Filipinler‟de görev yapan General Yamashita hakkında gerçekleĢtirilmiĢtir. Yamashita savunmasında üstün emrini yerine getirdiğini ifade etmiĢ fakat bu savunma mahkeme tarafından kabul edilmemiĢ ve General‟in ceza almasına engel olmamıĢtır69. Nürnberg Yargılaması hukuken haksız sayılmayacak birtakım eleĢtirilere maruz kalmıĢtır. Bu eleĢtiriler Ģu Ģekildedir: 1) yargılama olağanüstü niteliktedir, 2) yargılamada uygulanan kurallar suç iĢlendikten sonra oluĢturulmuĢtur, 3) kuralları yapanlar aynı zamanda davaya bakan yargıç ve savcılardır, 4) yargılamada sadece mağlup devlet vatandaĢları suçlanmıĢ, galip devletlerden hiçbir kimse savaĢ kurallarını ve geleneklerini benzer Ģekilde ihlal etmelerine rağmen suçlanmamıĢtır, 5) sanıklar, kendilerini suçlayanlar tarafından keyfi olarak seçilmiĢtir 6) yargıçlar sadece galip devletlerce seçilmiĢtir, 7) yargılama usul kuralları galip devlet yetkilileri tarafından belirlenmiĢtir, 8) sanıkların savunması galip devletlerin tarafında yer alan yargıç ve savcıların merhametine bırakılmıĢtır, 9) cezalar var olan kurallara göre değil yargıçların takdirine göre belirlenmiĢtir70. Diğer bir ifade ile mahkeme için yapılan olumsuz eleĢtiriler; yapılan yargılamalarla güçlünün güçsüze iradesinin dayatıldığı, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” evrensel ilkesinin ihlal edilerek geçmiĢe dönük kanunlaĢtırma yapıldığı, mahkemenin adli ve idari heyetinin bütünüyle savaĢın galibi devletlerin vatandaĢlarından oluĢtuğu ve bu durumun mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düĢürdüğü yönündedir71. Zira mahkemenin yargı yetkisi yalnızca Alman vatandaĢları üzerinde tesis edilmiĢti. Tüm bu nedenlerle de Nürnberg Yargılaması‟na uluslararası literatürde genellikle “galiplerin adaleti” ya da “galiplerin intikamı” denilmektedir72. 68 Kılıç,(2003). 621. Bassiouni, M. C., (2008). The „Nuremberg Legacy‟, Perspectives On The Nuremberg Trial. New York: Oxford University Press, 25, 578. 70 Bassiouni, (2008). 586. 71 Beşiri, A. (2013). Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar. TBB Dergisi, (108), 188. 72 Tezcan, Erdem, Önok, 335. 69 16 Diğer taraftan yargılama sırasında uluslararası hukuk açısından birçok ilk yaĢanmıĢtır. Yargılama sonucunda barıĢa karĢı suç ve insanlığa karĢı suç adı altında, iki yeni ve savaĢ suçlarından bağımsız uluslararası suç kategorisi oluĢturulmuĢ73, söz konusu suçları iĢleyen failler ilk kez özel olarak bu suçların yargılanmasını gerçekleĢtirmek için kurulan mahkeme önüne çıkartılmıĢtır 74. Mahkeme bu suçlarda kanunilik unsurunun iç hukuktan farklı olarak uluslararası örf ve adet hukuku kurallarına göre de belirlenebileceğini ortaya koyarak, bu suçların cezasız kalmamasını sağlamıĢtır75. Yargılama halen savaĢ suçlarında kiĢisel cezai sorumluluğun en önemli kaynağı olarak kabul edilmektedir 76. Ayrıca savaĢ suçları bakımından devlet baĢkanı sıfatının yargısal bağıĢıklık kazandırmayacağı ilk kez burada açıklanmıĢtır77. Emir verme yetkisine sahip makamların bu konumunun cezayı hafifleten neden sayılmayacağı da ilk kez bu yargılamada açıkça belirlenmiĢtir78. 2.3.1.2. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nden sonra, Japonya‟nın 2 Eylül 1945‟te imzaladığı teslim bildirisinin ardından kurulmuĢtur79. Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi ile benzer özellikler taĢıyan bu mahkeme, üst düzey Japon savaĢ suçlularını yargılamıĢtır. Her iki mahkemenin statüleri suçların tanımlarındaki bazı küçük değiĢiklikler haricinde aynıdır. Anılan mahkemeler arasındaki en önemli fark, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin galip devletlerce imzalanan bir anlaĢmayla kurulması ve buna karĢı Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nin ise müttefik devletlerin Pasifik Kuvvetleri Komutanı General Douglas Mac Arthur tarafından yayınlanan bir bildiriyle kurulmuĢ olmasıdır80. Bu bildiride Postdam Konferansı sonucunda yayınlanan 73 Önok, 44. E. Şen, (2009). 19. 75 Önder, (2006). 14. 76 Alibaba, A. (2000). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluşu. AÜHF Dergisi, C.49, (S.1-4), 185. 77 Töngür, (2005). 7. 78 Alibaba, 185. 79 Topal, (2009). 73. 80 Bassiouni, (2008). 586. 74 17 Deklarasyon‟a, Japonların imzaladığı teslim olma antlaĢmasına ve 1945 Moskova Konferansı‟na atıf yapılmıĢtır81. Mahkemenin yargı yetkisine giren suçlar; barıĢa karĢı suçlar, konvansiyonel savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçlar olmak üzere üç grup halinde düzenlenmiĢtir82. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi‟nde 1928–1945 yılları arasında Japon hükümetinde önemli yerlerde görev yapmıĢ 28 Japon vatandaĢı yargılanmıĢ, 7‟si ölüm, 16‟sı müebbet geri kalanları ise hapis cezasına mahkum edilmiĢtir83. Yargılamada ABD, Avustralya, Çin, Filipinler, Fransa, Hindistan, Hollanda, Ġngiltere, Kanada, SSCB ve Yeni Zelanda‟dan olmak üzere 11 yargıç görev almıĢtır84. Tüm yargıçlar anılan her bir devletten birer olmak üzere A.B.D.‟li BaĢkomutan tarafından atanmıĢtır85. Yargılamada yapılan suçlamalar sanıkların uyguladıkları politikalar ile ciddi dünya sorunlarına neden olmalarına, savaĢı baĢlatmalarına ve dayandırılmıĢtır86. barıĢsever Ayrıca insanları Nürnberg büyük tahribata Yargılaması‟nda uğratmalarına uygulanan kuralların benzerleri bu yargılamada da uygulanmıĢtır87. Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi de Roma hukukundan gelen “kanunsuz suç ve ceza olmaz (nullum crimen, nulla poena sine lege)” ilkesinden kaynaklanan birçok eleĢtiriden nasibini almıĢtır. Bununla beraber bu yargılamanın da uluslararası hukuka ve uluslararası ceza hukukuna çok önemli etkileri olmuĢtur. sorumluluğunun Bu yargılamada sadece devletlerin uluslararası sorumluluğu hukuka uygun olmadığı, davranma bireylerin de uluslararası hukuka uygun davranması gerektiği ve uluslararası alanda devletin 81 Ateş Ekşi, (2004). 27. Kılıç, (2009). 622. 83 Bozkurt,(2010). 78. 84 Çınar, 16. 85 Pazarcı, (2013). 666. 86 Çınar, 16-18. 87 Aslan, (2006). 39. 82 18 sorumluluğunun yanı sıra, ağır savaĢ suçu iĢleyenlerin de kiĢisel cezai sorumluluk taĢıdığı ifade edilmiĢtir88. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerinin, kiĢisel cezai sorumluluk ilkesinin uygulamaya geçirilmesi ve daimi yargı organı oluĢturma çalıĢmalarına yönelik bir sürecin baĢlaması açısından, uluslararası ceza hukukunun geliĢimi aĢamasında, kurumsal düzeydeki ilk adım sayılabileceği belirtilmektedir89. Yargılamaya konu olan suçlar tarihte ilk kez uluslararası hukuka aykırı fiiller olarak görülmüĢ ve failleri yargılanmıĢtır. Mahkeme bu suçlarda kanunilik unsurunun iç hukuktan farklı olarak uluslararası örf ve adet hukuku kurallarına göre de belirlenebileceğini ispatlayarak, bu suçların cezasız kalmasının önüne geçmiĢtir90. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerinin kurulması ile teorik bir karar aĢamasından gerçek bir mahkeme olma yönünde önemli bir adım atılmıĢtır. Gerçekten de Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemeleri sadece siyasi bir arzu veya teorik bir tasarı olarak kalmayıp, aksine fiilen kurulması, savaĢ suçlularını yargılayarak bazılarını ölüm cezası ile cezalandırması ve bunların idam edilmeleriyle de neticelerini somut olarak göstermesi açısından gerçek bir uluslararası ceza mahkemesinin hareket noktası olarak 91 nitelendirilmektedir . II. Dünya SavaĢı sonrası yapılan yargılamalar, aynı zamanda soğuk savaĢtan sonra kurulan diğer ad hoc uluslararası ceza mahkemeleri için emsal teĢkil etmiĢtir. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemeleri bazı haklı gerekçelerle eleĢtirilseler de görevlerini tamamlayarak varlıklarını sona erdirmiĢlerdir. Olumlu veya olumsuz etkileriyle bu mahkemelerin, uluslararası ceza mahkemesinin kuruluĢ sürecinde önemli bir yeri olduğu genel kabul gören bir görüĢtür. Bu 88 Azarkan, E. (2003). Nüremberg‟ten La Haye‟ye Uluslararası Ceza Mahkemeleri. Kırklareli: Beta Yayıncılık, 123-125. 89 Özkan, A. (2002, Nisan). Uluslararası Ceza Hukukunda Kritik Süreç: Miloseviç Davası. Stratejik Analiz Dergisi, (S.24), 42. 90 Tezcan, (1994). 362. 91 Eser, (2007). 8. 19 mahkemeler tarafından oluĢturulan kurallar, Nürnberg Prensipleri adı altında, daha sonra BM Uluslararası Hukuk Komisyonu‟nun çalıĢmalarına da temel olmuĢtur92. 2.3.2. Birleşmiş Millletler Tarafından Kurulan Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemeleri Daimi nitelikteki bir uluslararası ceza mahkemesi kurulmasına giden süreçteki son geliĢme, her ikisi de BirleĢmiĢ Milletler‟in kararıyla ad hoc mahkeme olarak kurulan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi‟dir. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza Mahkemeleri, II. Dünya savaĢından sonra galip devletler tarafından kurulmuĢ olmalarına karĢılık, Ruanda ve Yugoslavya Mahkemeleri, BM Güvenlik Konseyi tarafından BM AntlaĢmasının VII. Bölümü (39-51. maddeleri) çerçevesinde kurulmuĢtur93. Dünyanın gözleri önünde gerçekleĢen olayları önlemekte yeterli önlemleri alamayan BirleĢmiĢ Milletler bu olayların faillerini cezalandırmak için Yugoslavya ve Ruanda uluslararası ceza mahkemelerini kurarak belki de hatasını telafi etmek istemiĢtir94. Mahkemelerin kuruluĢunun hukuki dayanağı için, BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması‟nın VII nci Bölümünde yer alan, „‟barıĢın tehdidi, bozulması ve saldırı durumlarında alınacak önlemler konusundaki yetkilere‟‟ atıfta bulunulması mahkemelerin yargı yetkisini tartıĢmalı hale getirmiĢtir. Mahkemelerin yargı yetkisine getirilen en önemli eleĢtiri BM AntlaĢması‟nın VII nci Bölümünde, Güvenlik Konseyi'ne Uluslararası Ceza Mahkemesi kurma yetkisi veren herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen Konsey‟in BM AntlaĢma'nın VII nci Bölümüne genel olarak dayanarak bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurmasıdır. EleĢtiride bulunanlara göre bu durumun uluslararası hukuk açısından uygun görülmesi mümkün olamayacaktır95. 92 Alibaba, 2000, 186. Bozkurt, E. (2003). Türkiye‟nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı. (3. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 128-131. 94 Meron, T. (1993, July). Editorial Comment, Rape as Crime Under international Humanitarian Law. The American Journal of İnternational Law, Vol.87, (No:3) (424-428), 424. 95 Odman, (1996). 143-145. 93 20 Esasen BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması‟nın VII. Bölümü “BarıĢın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Halinde Yapılacak Hareket” baĢlığını taĢımaktadır 96. Bu bölüm barıĢın tehdidi, bozulması ve saldırı fiilleri halinde yapılacak iĢlemleri ve alınacak önlemleri düzenleyen 39-51. maddelerden oluĢmaktadır. Güvenlik Konseyi‟nin harekete geçilebilmesi için öncelikle barıĢın tehdit edilmesi, bozulması ve saldırı fiilinin gerçekleĢmiĢ olduğunun tespit etmesi gerekmektedir. Konsey gerekli tespitleri yaptıktan sonra antlaĢmanın 39. maddesi çerçevesinde barıĢın ve güvenliğin yeniden tesisi için tavsiyelerde bulunabilir, 41. madde çerçevesinde ekonomik yaptırım da denilen silahlı kuvvet kullanılmasını içermeyen tedbirler öngörebilir, 42. madde çerçevesinde ise silahlı tedbirlerin kullanıldığı diğer tedbirleri kararlaĢtırır. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi‟ni (EYUCM) kuran 827 Sayılı ve Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi‟ni (RUCM) kuran 955 Sayılı Güvenlik Konseyi kararlarında, barıĢın tehdit edildiği tespitine yer vermek suretiyle bu gereklilik karĢılanmıĢtır97. 2.3.2.1. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (EYUCM) Yugoslavya, 23 milyon nüfuslu ve 6 cumhuriyet (Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Bosna-hersek, Makedonya ve Karadağ) ile 2 özerk eyaletten (Kosova ve Voyvodina) meydana gelen federal bir yapıya sahip çok uluslu bir devletti 98. Soğuk savaĢın sona erdiği 1980‟li yılların sonlarında Yugoslavya‟daki milliyetçi akımların güçlenmesi ve SSCB‟nin dağılması ile birlikte sosyalizmin farklı Ģekilde yorumlanmaya baĢlanması sosyalist devletlerde rejim değiĢikliklerine neden oldu. Slobodan Miloseviç‟in Sırbistan‟ın baĢına geçmesi ve Büyük Sırbistan oluĢturmak yönündeki gayretleri diğer özerk devletleri rahatsız etti. Miloseviç‟in Sırpları diğer özerk cumhuriyetlere göç etmeye teĢvik etmesi, öteki özerk cumhuriyetlerde uyuĢmazlık oluĢturmaya baĢladı. Bunun sonucunda da öncelikle Slovenya ve Hırvatistan Yugoslavya‟dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler 99. Sırbistan Yugoslavya‟dan kopuĢlara askeri müdahale ile karĢılık verdi ve bu Ģekilde iç savaĢ baĢlamıĢ oldu. Bu iki devletin ardından Bosna-Hersek 1991 yazında bağımsızlığını 96 Gülmez, M. (2001-2002). İnsan Haklarında Gelişmeler Uluslararası Ceza Mahkemesi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı, C.23-24, 162. 97 Tezcan, Erdem, Önok, 343. 98 Armaoğlu, F.( 1992). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1980-1990). Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, C. 2, 236. 99 Azarkan, 215-216. 21 ilan etti. Bosna-Hersek nüfusunun önemli bir kısmını Sırplar oluĢturuyordu ve Sırplar Yugoslavya‟dan ayrılma taraftarı değillerdi. Bosna-Hersekli Sırplar‟ın Sırbistan‟ın desteğiyle baĢlattıkları iç savaĢ insanlık tarihindeki en trajik olaylarının yaĢanmasına sebep oldu100. Ġç savaĢta, Sırplar ve Hırvatlar tarafından iĢgal edilen bölgelerde, yüz binlerce BoĢnak zorunlu göçe tabi tutulmuĢ, toplama kamplarında binlerce BoĢnak‟a iĢkence ve insanlık dıĢı muamele yapılmıĢtır. Ayrıca binlerce kadına planlı ve sistematik Ģekilde tecavüz edilmiĢ, on binlerce insan katledilmiĢ, tarihi eserler, okul, kütüphane, hastane gibi binalar tahrip edilmiĢ ve yerleĢim birimleri yakılarak yok edilmiĢtir. Bu vahĢet sonucunda da BM geç te olsa harekete geçmiĢtir101. 25 Eylül 1991 tarihinde Güvenlik Konseyi Yugoslavya‟ya yönelik olarak silah ve askeri donanımı içeren ambargo kararı almıĢ ve çatıĢmaları durdurmaya çalıĢmıĢ, ayrıca bölgede güvenliği sağlama maksadıyla BM koruma gücü görevlendirmiĢ ancak iç çatıĢmalar durdurulamamıĢtır 102. Bu durum karĢısında BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi aldığı 808 sayılı kararla Yugoslavya‟da uluslararası bir mahkemenin kurulmasını kararlaĢtırmıĢ ve Konseyin 827 sayılı kararıyla, 25 Mayıs 1993 tarihinde Mahkeme‟nin Statüsü‟nü kabul etmiĢtir103. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, üç ceza dairesi ve bir temyiz dairesine sahiptir. Ceza dairelerinde üçer temyiz dairelerinde ise beĢ yargıç görev yapmaktadır. Yargıçlar, BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun önerdiği liste içerisinden, Güvenlik Konseyi tarafından seçilmektedir104. EYUCM‟nin yargı yetkisine giren suçlar 1949 Cenevre SözleĢmelerinin ağır ihlali, savaĢın temel kurallarının ve yapılageliĢ kuralların ihlali, soykırım ve insanlığa karĢı suçlardır105. Mahkemenin bu suçları yargılama yetkisi ve bu suçları 100 Turhan, F., “Eski Yugoslavya Topraklarında İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçların Yargılanmasına İlişkin BM Milletlerarası Ceza Mahkemesi”. (Seyfullah Edis’ e Armağan). Z. GÖREN (Editör) (2000). İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını, 336. 101 Çınar, 20. 102 Alpkaya, (2002). 18. 103 Kılıç, (2009). 622. 104 Pazarcı, (2013). 667. 105 Pazarcı, H. (1996, Ocak-Aralık). Bosna-Hersek Sorununda Uluslararası Yargının Rolü. AÜSBF Dergisi (Prof. Dr. Oral Sander‟e Armağan), C.5 (No.1-4), 386. 22 iĢleyenlerin cezai sorumluluğu, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi ile yerleĢmiĢ ilkelere dayanmaktadır106. EYUCM‟nin yargı yetkisi, 1 Ocak 1991 tarihinden itibaren, Eski Yugoslavya sınırları içinde meydana gelen olaylarda iĢlenen suçları kapsamaktadır. Eski Yugoslavya hava, deniz ve kara sınırları bu alana girmektedir 107. Ancak mahkemenin yetkisinin sona ereceği tarih belirli değildir 108. Mahkeme Hollanda‟nın Lahey kentinde 16 Kasım 1993 tarihinden bu yana faaliyetlerini sürdürmektedir. Mahkemede sadece gerçek kiĢiler yargılanabilmektedir. Suçlanan kiĢinin resmi görevli olması, örneğin devlet baĢkanı olması yargılamanın yapılmasına engel olmayacaktır. Üstün emrini ifa etmiĢ olmak, bir hukuka uygunluk nedeni olarak öne sürülemeyecektir. Fakat bu savunma, hakkaniyet gerektiriyorsa cezayı hafifletici bir sebep olabilecektir109. Ayrıca mahkemenin yargı yetkisi ulusal yargı yetkisini ortadan kaldırmayacaktır. Ancak, mahkeme ulusal mahkemelerce baĢlatılan yargılamanın kendisine devrini isteyebilecektir110. Mahkemenin, bir uluslararası antlaĢmaya dayanmadığı ve Güvenlik Konseyi‟nin yetkisini aĢtığı gerekçeleriyle hukuka aykırı olduğu öne sürülmüĢtür111. Buna karĢılık mahkemenin uluslararası bir antlaĢma yerine Güvenlik Konseyi kararıyla kurulması, olayların uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit eder boyutlarda olduğu, durumun aciliyeti karĢısında antlaĢma sürecinin uzun olduğu gerekçelerine dayandırılmıĢtır112. Nürnberg ve Tokyo uluslararası askeri ceza mahkemelerine yöneltilen geçmiĢe dönük kanunlaĢtırma yapıldığı yönündeki eleĢtirilerden korunabilmek amacıyla Cenevre ve Lahey sözleĢmelerine yapılan atıflar ayrıca dikkat çekmektedir113. Mahkemenin uluslararası ceza mahkemesinin uygulamaları açısından en önemli etkisi, Tadic davasına iliĢkin Ġstinaf Dairesi kararında, uluslararası olmayan 106 Uzun, E. (2005-2006). Eski Yugoslavya İçin Milletlerarası Ceza Mahkemesi’nin Banovic Davası Kararının İncelenmesi. Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Prof. Dr. Aslan Gündüz‟ün Anısına Armağan). Yıl:25, (S. 1-2) (709-725), 710. 107 Azarkan, (2004). 229-230. 108 Alpkaya, (2002). 135. 109 Önok, (2003). 70-71. 110 Pazarcı, (2013). 667-668. 111 Odman, (1996). 146. 112 Azarkan, (2004). 227. 113 Çınar, 23. 23 silahlı çatıĢmalarda uygulanabilir bazı kuralların ihlalinin de savaĢ suçu oluĢturacağını tespit etmiĢ olmasıdır114. Uygulamadaki kazanımlardan ayrı olarak, mahkeme, Güvenlik Konseyi tarafından uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerinden sorumlu tutulan kiĢileri yargılamak için kurulmuĢ gerçek anlamdaki uluslararası ceza mahkemesi olduğunu ortaya koymuĢ ve mahkemenin kuruluĢ yöntemi konusunda uluslararası ceza hukukunda yeni bir mutabakat sağlamıĢtır115. Sonuç olarak mahkeme uluslararası bir antlaĢmaya gerek olmadan, Güvenlik Konseyi kararıyla, uluslararası bir ceza mahkemesinin kurulabileceğini göstermiĢ ve uluslararası suçlardan sorumlu kiĢilerin yargılanma sürecini hızlandırmıĢtır. 2.3.2.2. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (RUCM) Ruanda‟daki çatıĢmaların temeli, Ruanda‟nın Belçika‟nın sömürgesi olduğu yıllara kadar gitmektedir. Belçika‟nın sömürgesi olduğu yıllarda ülkede görünüĢe ve ekonomik zenginliğe dayalı bir kast sistemi oluĢturulmuĢtur. Bu sistem daha sonraları iki kutuplu etnik ayrımcılığa kapı aralamıĢ ve bu da Ruandalılar arasındaki gerilimin belirleyicisi olmuĢtur. Ancak Ruanda‟da yaĢanan çatıĢmalar 1994 yılında Ruanda ve Brundi devlet baĢkanlarının birlikte bindikleri uçağa yapılan bir saldırı sonucu öldürülmeleri üzerine baĢlamıĢtır. Ġlerleyen zamanlarda bu çatıĢmalar Hutular ve Tutsiler arasında bir iç savaĢa dönmüĢtür116. Ruanda‟da yaĢanan çatıĢmalarda Hutu halk grubunun, Tutsi etnik azınlığa karĢı giriĢtiği katliamlar neticesinde 3 ay içinde bir milyona yakın savunmasız insan hayatını kaybetmiĢtir117. Ġç savaĢ 4 yıl sürmüĢ ve bu sürede tam bir soykırım yaĢanmıĢ, yaĢanan olaylarda Tutsi topluluğunu fiziksel olarak yok etmek kastıyla hareket edilmiĢ ve onların iĢbirlikçisi olarak görülen Hutular da öldürülmüĢtür118. Dünyada bu boyutta, bu kadar kısa zamanda, ırksal ve politik nedenlerle kanlı bir vahĢetin 114 Tezcan, Erdem, Önok, 358. Meron, (1993). 424. 116 S. Şen, (2010). 179-181. 117 Önder, (2006). 14. 118 Çoban, E. (2008). Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Suça Zemin Hazırlayan Toplumsal Yapılar: Raunda Örneği, Uluslararası İlişkiler, C.5, (S.17) (47-72), 63. 115 24 yaĢandığı baĢka bir yer yoktur. VahĢetin boyutunu anlatabilmek için, yine de bir detayı aktarmak gerekmektedir. Ġç savaĢta yaĢanan toplam kayıpların %80‟i 1994‟ün Nisanı‟ndan Haziran ayının baĢına kadar yaĢanmıĢ, 100 gün içinde, en az 500.000, büyük olasılıkla da 800.000 kiĢi öldürülmüĢtür. Bu kısa süre içerisinde, halkın en az %10‟u katledilmiĢtir. Günlük öldürme oranı, Nazi kamplarında gerçekleĢen ölümlerin takriben 5 kat üstündedir. 100 gün içinde olup biten olaylar sonucunda bu kadar çok kimsenin ölmüĢ olması, olayların ne kadar detaylı bir Ģekilde planlandığını göstermektedir119. Katliamın soykırıma dönüĢmesiyle birlikte, BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi, Eski Yugoslavya‟daki mahkemenin kurulmasıyla ilgili karar aĢamasında uygulanan prosedürün aynısı ile BirleĢmiĢ Milletler genel sekreterinden Ruanda‟daki soykırım ve insancıl hukuk ihlallerinin araĢtırılması için bir komisyon kurmasını istemiĢtir120. Bunun üzerine de Temmuz 1994‟te Güvenlik Konseyi‟ne bilgi sunmak üzere bir uzmanlar komisyonu Ruanda‟ya gönderilmiĢ, bu görevlilerin tanık oldukları tüyler ürpertici sahneler de olanları tüm açıklığıyla ortaya koyan raporların hazırlanmasını sağlamıĢtır. Komisyon üyeleri, soykırım ve insanlığa karĢı suçların iĢlendiğine dair açık kanıtların bulunduğunu bildirmiĢ ve bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulmasını önermiĢlerdir121. Bu tavsiyelere ve Kigali‟de kurulmuĢ bulunan yeni Ruanda hükümetinin talebine dayanılarak, mesele Güvenlik Konseyi‟nin gündemine alınmıĢ ve 8 Kasım 1994‟te, Konseyin 955 Sayılı Kararıyla RUCM kurulmuĢtur122. Mahkemenin kuruluĢu BM AntlaĢması‟nın VII. Bölümüne yasal olarak dayandırılmıĢtır. Ayrıca Mahkeme Satüsü‟nün önsözünde Raunda Hükümeti‟nin, mahkemenin kurulması yönündeki iradesine de yer verilmiĢtir123. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Tanzanya‟nın baĢkenti Arusha‟da kurulmuĢtur. Mahkeme baĢta 11 yargıçtan oluĢmuĢ fakat daha sonra bu sayı BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyinin 30 Nisan 1994 tarihli ve 1165 sayılı kararı ile 14 yargıca çıkarılmıĢtır. Mahkeme, üç yargıçtan oluĢan Birinci Derece dairesi 119 Önok, (2003). 82. Başak, (2003). 45. 121 Önok, (2003). 83. 122 Çınar, 24. 123 Beşiri, (2013). 195. 120 25 ve beĢ yargıçlı Ġstinaf Dairesinden oluĢmaktadır124. Yargıçların her biri farklı devletlerin vatandaĢlarıdır125. Mahkemenin bir savcılığı bulunmaktadır. Mahkeme yetkisine giren konularda araĢtırma yapma, soruĢturma baĢlatmak ve dava açmak savcının yetkisindedir126. Mahkemenin statüsünde üç tip suça yer verilmiĢtir. Statüde düzenlenen ilk iki suç soykırım ve insanlığa karĢı suçlardır. Ayrıca Raunda Statüsü‟nde özel olarak savaĢ suçu baĢlığı altında düzenleme yapılmamıĢtır. Statü‟de yer alan en önemli düzenleme Cenevre SözleĢmesi ve 1977 tarihli II. Ek Protokol‟ün ağır ihlallerinin bağımsız bir suç olarak kabul edilmesidir. Bu düzenlemeyle iç silahlı çatıĢmalar sırasında gerçekleĢen insanlık dıĢı fiilleri iĢleyen faillerin, ortada uluslararası bir çatıĢma olmadığı halde savaĢ suçları nedeniyle yargılanabilmesinin önü açılmıĢtır127. Mahkemenin zaman bakımında yargı yetkisi, 1 Ocak 1994 ile 31 Aralık 1994 arasında iĢlenen suçları kapsamaktadır128. Bu sınırlama, Ruanda‟da daha sonra iktidara gelen hükümet tarafından Ģiddetli eleĢtiriye uğramıĢtır. Zira Hutular tarafından planlanan bu soykırımın, fikir aĢaması ve hazırlık çalıĢmaları 1990 yılında baĢlamıĢ, bu nedenle mahkemenin bu tarihi de kapsaması gerektiği belirtilmiĢtir129. Mahkemenin kiĢi bakımından yargı yetkisi ise EYUCM‟da olduğu gibi sadece gerçek kiĢilerle sınırlandırılmıĢtır. RUCM ile herhangi bir devletin ulusal mahkemesi arasında görev ve yetki uyuĢmazlığı çıktığında RUCM‟nin yetkisinin üstün geleceği kabul edilmektedir130. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi yalnızca hapis cezası verme yetkisine sahip olmakla birlikte cezanın süresi Ruanda mahkemelerinin genel uygulamasına bakılarak saptanmaktadır. Cezanın infazı, mahkemenin belirlemesi üzerine, Ruanda‟da ya da göreve istekli olan bir baĢka devlette gerçekleĢmektedir131. Mahkeme, ilk suçlama iĢlemini Kasım 1995 yılında 124 S. Şen, (2010). 182. Önok, (2003). 84. 126 Pazarcı, 2013, 669. 127 E. Şen, (2009). 28. 128 Çınar, 25. 129 Önok, (2003). 84. 130 Pazarcı, (2013). 669. 131 Pazarcı, (2013). 670. 125 26 gerçekleĢtirmiĢ132, 28 sanık hakkındaki dava mahkumiyetle sonuca bağlanmıĢ, 5 sanık ise beraat ettirilmiĢtir. Ayrıca, 12 dava devam etmekte ve bu davalarda 28 sanık yargılanmaktadır. 2 sanık hakkındaki dava istinaf aĢamasında bulunmakta ve 8 sanık da yargılanmayı beklemektedir. 13 kiĢinin ise hala aranmakta olduğu belirtilmektedir. Yargılanan sanıklar arasında eski baĢbakan (Jean Kambanda) ve altı bakanın yer alması ve halen birçok eski bakan ve üst düzey yöneticinin yargılanmakta olması dikkat çekicidir. Bu bakımdan, RUCM üst düzey sanıkların yakalanarak yargılanması konusunda EYUCM‟dan da baĢarılı olmuĢtur133. Yeni delillerin tespiti ve yeni iddiaların ortaya atılması halinde, baĢka sanıkların ortaya çıkması ya da yeni davaların açılması ihtimali bulunmaktadır. Bu durumda unutulmaması gereken husus, bu iddiaların Statü‟de kayıt altına alınmıĢ yetki alanında ve yetki süresinde iĢlenen suçlar hakkında olması gerektiğidir 134. 132 Gülmez, (2001-2002) 165. Tezcan, Erdem, Önok, 364. 134 Çınar, 26. 133 27 3. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN KURLUŞU VE YAPISI 3.1. Kuruluşu BirleĢmiĢ Milletler, daimi bir uluslararası ceza mahkemesi oluĢturma çalıĢmalarına Cenevre SözleĢmelerinin kabulünün ardından 1947 yılında Nuremberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi yargıçlarından Henri Donnedieu de Vabres‟in teklifiyle baĢlamıĢtır. BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu, bu tarihte, Uluslararası Hukuk Komisyonu‟a Nürnberg Prensipleri‟ni temel alacak bir uluslararası ceza mahkemesi statüsü hazırlama görevini tevdi etmiĢ ve bu amaçla komisyonun himayesinde bir komite kurulmuĢtur. Ancak komitenin yaptığı çalıĢmalar 1954 baĢlamakta olan soğuk savaĢın savaĢ suçlarının belirlenmesini ve yargılanmasını olanaksız hale getirmesi, saldırı suçunun tanımlanmasının zorluğu gerekçe gösterilerek rafa kaldırılmıĢ ve gerçekleĢen bu giriĢim sonuçsuz kalmıĢtır135. 3.1.1.Roma Diplomatik Konferansı 3.1.1.1. Hazırlık Çalışmaları Daimi nitelikte bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulmasına yönelik en önemli giriĢim, BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun 4 Aralık 1989 tarihinde Uluslararası Hukuk Komisyonu‟ndan, uyuĢturucu maddelerin yasa dıĢı ticareti ile uğraĢan kiĢiler için bir uluslararası ceza mahkemesi kurulması konusunda rapor hazırlanmasını istemesi ile gerçekleĢmiĢtir. Uluslararası Hukuk Komisyonu, istenen çalıĢmayı uyuĢturucu maddelerin yasa dıĢı ticareti ile sınırlamamıĢ, çalıĢmasını uluslararası ceza mahkemesinin kuruluĢunu gerçekleĢtirmek amacıyla yürütmüĢtür136. 1994 yılında, Uluslararası Hukuk Komisyonu 1947 yılında oluĢturulan komitenin hazırladığı metne büyük ölçüde benzeyen bir rapor hazırlamıĢ ve bu raporu Genel Kurul‟a sunmuĢtur.137 1994 tarihli bu gözden geçirilmiĢ ve statü 135 Kılıç, (2003). 624-625. Erdal, (2010). 88. 137 Ateş Ekşi, (2004). 11. 136 28 taslağını içeren rapor, BM Genel kurulunun oluĢturduğu komitelerde (Ad Hoc Komite-Hazırlık Komitesi) yürütülen çalıĢmalar neticesinde taslak statü haline getirilmiĢtir. Komitelerin hazırladığı bu taslak statü 1998 yılında Roma‟da kabul edilen metnin temelini belirlemiĢtir138. 3.1.1.2. Müzakere Süreci “Uluslararası Ceza Mahkemesi Kurulmasına ĠliĢkin Tam Yetkili Temsilcilerden OluĢan BirleĢmiĢ Milletler Diplomatik Konferansı”, 15 Haziran-17 Temmuz 1998 tarihleri arasında yüz altmıĢ ülke temsilcisinin katılımıyla Roma‟da yapılmıĢtır139. Yüz altmıĢ ülkenin yanı sıra otuz üç uluslararası kuruluĢ ve iki yüz otuz altı hükümet dıĢı kuruluĢun temsilcileri de konferansa katılmıĢtır. Roma Konferansının baĢlangıcında birçok sorun henüz tam anlamıyla çözümlenemediği ve BM Genel kurulunun oluĢturduğu komitelerin hazırladığı 116 maddelik statü taslağında birçok mesele karara bağlanamadığı için önemli belirsizlikler oluĢmuĢtur. Bu belirsizliklerde, birçok konunun siyasi nitelikle olmasının da etkisi olmuĢtur140. Buna rağmen konferans uzun müzakere yolu açılmadan 5 hafta içerisinde sonuçlandırılmıĢtır141. Konferansta en çok tartıĢılan konulardan birisi Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisine girecek suçlar olmuĢtur. TartıĢmalarda soykırım, savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçlar üzerinde uzlaĢma sağlanırken saldırı suçunun tanımı üzerinde uzlaĢıya varmak mümkün olmamıĢtır. Bu suçlar dıĢında uluslararası terörizm, uyuĢturucu ticareti ve korsanlık gibi diğer bazı suçların da Statüye dâhil edilmesi gündeme getirilmiĢ ama bu tür suçlar Statünün kapsamına alınmamıĢtır142. Esasen, Taslak Statü metninde terörizm suçuna yer verilmiĢtir. Ancak, ne bu metin, ne de daha sonra Cezayir, Hindistan, Sri Lanka ve Türkiye tarafından terörizm suçunun insanlığa karĢı suç kapsamı içinde değerlendirilmesi için sundukları teklif kabul edilmemiĢtir143.Fakat, Konferansın sonucunda kabul edilen Sonuç Belgesi‟nde (Final Act), terör ve uyuĢturucu ticareti suçlarının, ileride 138 Önok, (2003). 87. Erdal, 90. 140 Alibaba, 191. 141 Ateş Ekşi, (2004). 13. 142 Tezcan, Erdem, Önok, 391. 143 Başak, (2003). 57. 139 29 toplanacak bir Gözden Geçirme Konferansında (Review Conference) ele alınması ve bu suçların Statüye dâhil edilmesi için çaba harcanması yolunda karar alınmıĢtır. Bu Ģekilde, en azından söz konusu iki suçun da, uluslararası toplumun tümünü ilgilendiren en ağır suçlardan olduğu ve mahkemenin yargı yetkisi kapsamına alınması konusunda ilk resmi adım atılmıĢtır144. Saldırı suçunun tanımı ile ilgili tartıĢmalarda, BM Güvenlik Konseyinin beĢ daimi üyesi, bir fiilin saldırı suçu sayılıp sayılmayacağının Güvenlik Konseyi tarafından karara bağlanması halinde bu suçun mahkemenin yargı yetkisine dahil edilebileceğini savunmuĢtur. Ancak, birçok ülke, Güvenlik Konseyinin siyasi nedenlerle yanlıĢ kararlar verebileceği endiĢesiyle bu görüĢe karĢı çıkmıĢtır. Konferans sonucunda, Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini Mahkeme Statüsü‟nün onaylanıp yürürlüğe girdikten yedi yıl sonra ve bu suçun tanımı Statüye dâhil edildiğinde kullanabileceği kararlaĢtırılmıĢtır145. Nükleer silahların kullanımının da savaĢ suçlarına dâhil edilmesi Konferans‟ta tartıĢılan konular arasında olmuĢtur. Hindistan, özellikle nükleer silah ve diğer kitle imha silahlarının kullanımının mutlaka yasaklanması gerektiğini, bu silahların kullanımının savaĢ suçu sayılmasını savunmuĢ, ancak nükleer güce sahip büyük devletler bu öneriye karĢı çıkmıĢtır146. Mahkemenin yargı yetkisini otomatik olarak kullanıp kullanamayacağı, konferansın en tartıĢmalı ve önemli sorununu oluĢturmuĢtur. ABD‟nin baĢını çektiği birçok devlet, yargı yetkisinin kullanılabilmesi için, hem ülkesinde fiilin iĢlendiği devletin, hem de failin vatandaĢı bulunduğu devletin mahkemenin yargı yetkisini kabul etmesi Ģartının aranmasını istemiĢtir. Alman delegeler ise önerisine Statüde yer alan suçlar uluslararası toplumu bir bütün olarak ilgilendirdiği için mahkemenin “evrensellik prensibine” dayanan bir yargılama yetkisine sahip olmasını önermiĢtir. Müzakereler sonucunda, BMGK dıĢında dava açıldığı durumlarda, sanığın devletinin veya suçun iĢlendiği yer devletinin ya mahkeme 144 Önok, R. M. (2007). “UCD’nin Görev Alanı ve Uygulanan Hukuk”. Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey. (Editör). İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 173. 145 Alibaba, (2000). 192. 146 Önok, (2003). 99. 30 statüsüne taraf olması ya da yargılama için onay vermesi gerektiğine karar verilmiĢtir147. Kimlerin dava açma yetkisine sahip olacağı sorunu Roma Konferansının gündeminde yer alan bir baĢka konu olmuĢtur. Mahkemenin statüsüne taraf olan devletlerin dava açabilme yetkisine herhangi bir itiraz olmamasına karĢın savcının ve BMGK‟nin soruĢturma yapılmasını isteme yetkisine karĢı itiraz edilmiĢtir. Güvenlik Konseyinin dava açabilmesine karĢı itirazlarda Güvenlik Konseyinin siyasi niteliğini ileri sürülmüĢ, Savcılık makamının resen dava açabilmesine karĢı itirazlarda ise savcının yetkisini kötüye kullanabileceğini ileri sürmüĢtür. Ancak tüm bu itirazlara rağmen savcıya da BMGK‟ne de dava açabilme yetkisi verilmesine karar verilmiĢtir148. Konferans sırasında siyasi ve bölgesel grupların oluĢturduğu bir takım gruplaĢmalar da oluĢmuĢtur. Bu gruplar arasında Güvenlik Konseyinin beĢ daimi üyesinin oluĢturduğu grup, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin oluĢturduğu grup, Arap ülkelerinin oluĢturduğu grup, Latin Amerika ve Karaipler Grubu, Amerika BirleĢik Devletleri'nin baĢını çektiği ve Libya, Irak, Yemen ve Katar'ın yer aldığı grup ve en önemlisi de Kanada ve Norveç'in baĢını çektiği, 54 ülke temsilcisinin biraraya gelmesiyle oluĢan Benzer GörüĢtekiler (Like-Minded Group) Grubu yer almıĢtır. Benzer GörüĢtekiler Grubu güçlü ve bağımsız bir mahkeme için çabalamıĢlardır149. Amerika‟nın baĢını çektiği grup ise Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin etkin bir yargı yetkisine sahip olmasını engelleyici bir strateji takip etmiĢtir. Konferans öncesinde ve Konferans sırasında ABD‟nin Statü‟ye iliĢkin bütün önerileri, kurulacak bir uluslararası ceza mahkemesini mümkün olduğu kadar BM Güvenlik Konseyi‟nin diğer daimi üyelerinin, kontrolüne tabi tutmaya yönelik olmuĢtur. Bu nedenle ABD, mahkemenin bağımsız bir savcılık makamına sahip olması ve re‟sen soruĢturma yapabilmesine, saldırı suçunun mahkemenin yargı yetkisine dahil edilmesine karĢı çıkmıĢ, savaĢ suçları ve insanlığa karĢı suçlar için de devletler lehine çok sayıda istisnai kurallar ve çekinceler talep ederek mahkemenin yargı 147 yetkisini sulandırmaya Tezcan, Erdem, Önok, 384-386. Alibaba, 193. 149 Alibaba, 193. 148 çalıĢmıĢlardır. Roma Statüsü‟nün yürürlüğe 31 girmesinden sonra ABD‟nin bu tavrı tamamen Uluslararası Ceza Mahkemesine karĢı bir mücadeleye dönüĢmüĢtür150. TartıĢmalar konferansın son haftasına kadar sürmüĢtür. Son haftaya gelindiğinde özellikle yargı yetkisine iliĢkin olan 2. Bölüm baĢta olmak üzere, henüz birçok konu üzerinde uzlaĢılamamıĢtır. Hazırlık Komisyonu BaĢkanı ve koordinatörleri tarafından, delegelerle toplantılar yapılıp en azından temel konularda görüĢ birliği sağlanmaya çalıĢılmıĢtır. Bu aĢamada benzer görüĢteki devletlerin lobi faaliyetleri, sivil toplum örgütlerinin ve BM Genel Sekreteri‟nin ikna çalıĢmaları da sürmüĢtür. Konferanstan iki gün önce Hazırlık Komisyonu BaĢkanı zor bir kararla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Hazırlık Komisyonu BaĢkanı ya son bir taslak paketin bir Ģekilde oluĢturup konferans genel kuruluna sunulmasına ya da anlaĢmaya varmanın mümkün olmadığını bildirerek, ikinci bir konferansa kadar iĢi ertelemeye karar vermek zorunda kalmıĢtır. Sonuçta tasarının oluĢturulmasına karar vermiĢ ve 16 Temmuz günü gece yarısında, hazırlanan taslak genel kurula teslim etmiĢtir. 17 Temmuz gününün erken saatlerinde de, Taslak Statü paketi, delegelerin dikkatine sunulmuĢtur151. 3.1.2. Roma Statüsünün Kabul Edilmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kurulması Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin statüsü, onar yıllık zaman süreçleri boyunca gerçekleĢen boĢ giriĢimlerin ardından, 17 Temmuz 1998‟de yapılan oylamada hemen hemen oy birliğiyle kabul edilmiĢtir152. Roma Statüsü153‟nün sonuç belgesi 120 devletin lehte (Ġngiltere, Fransa ve Rusya dâhil), 7 devletin aleyhte (Amerika BirleĢik Devletleri, Çin, Libya, Irak, Ġsrail, Katar ve Yemen) ve 150 Turhan, F (2007). “Uuslararası Ceza Mahkemesi‟nin Yargı Yetkisi”. Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey, (Editör). İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 124. 151 Önok, (2003). 101. 152 Jescheck, H. H., (Çev. Zeynel Kangal) (2006). Ulusal, Avrupa ve Uluslararası Ceza Hukukunda Yeni Gelişmeler (21. Yüzyılda Bir Suç Politikası için Perspektifler mi?). Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.III, (S. 1), 27. 153 Roma Statüsü için bkz. Aydın, D. (2006). Uluslararası Ceza Mahkemesi Temel Belgeler Derlemesi. Ankara: Buluş Tasarım ve Matbaacılık, 1-80. 32 Türkiye‟nin de içinde bulunduğu 21 devletin ise çekimser oy kullanması gibi büyük bir uluslararası toplum desteğiyle uluslararası hukukta yerini almıĢtır154. Roma Statüsü‟nün 126/1. maddesine göre, Statü‟nün yürürlüğü, 60. onay, kabul veya katılım belgesinin, BM Genel Sekreterine teslim edildiği günün ardından 60. günden sonraki ayın ilk gününden itibaren gerçekleĢecekti155. Bu onay 11 Nisan 2002 tarihinde tamamlanmıĢ Statü‟nün 126. maddesi uyarınca 60. Devletin onaylamasından sonra geçen 60 günü izleyen ilk ayın ilk günü olan 1 Temmuz 2002 tarihinde Statü yürürlüğe girmiĢtir. Böylece, çoğunlukla cezasız kalan en ağır insan hakları ihlalleri, toplu katliamlar, soykırım ve savaĢ suçlarını yargılayacak daimi statüde, bağımsız ve evrensel yetkili bir ceza mahkemesi kurulmuĢtur.156 Daha sonra Hazırlık Komitesi (Prep com) tarafından yapılan çalıĢmalar sonucunda, Statüye ek olarak, Suçun Unsurları ile Usul ve Delil Kuralları kabul edilmiĢtir. Statü, 15 Temmuz 2008 tarihi itibariyle 139 devlet tarafından imzalanmıĢ ve 102 devlet tarafından da onaylanmıĢtır 157. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 10 Ekim 2001 tarihinde 768. BirleĢiminde kabul ettiği bir Deklarasyon ile 10 Aralık 1998 tarihinde Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Kabulünün 50. yıl dönümü nedeniyle yayımladığı belgeyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi konusundaki kararlarını hatırlatarak Roma Statüsü‟nün evrensel adaletin gerçekleĢtirilmesi için yeterli güvenceleri taĢıdığını vurgulamıĢtır. Aynı Deklarasyon ile Konsey üyesi olan veya olmayan tüm devletlere, Statü‟yü onaylamaları ve iĢbirliği içerisinde bulunmaları çağrısı yapılmaktadır. Ayrıca Statünün onaylanması yönünde çalıĢmalarda bulunan sivil toplum örgütleri de çalıĢmalarını halen sürdürmektedir158. Roma Statü‟nün kabul edilmesiyle 2000‟li yılların en önemli siyasi ve hukuksal olaylarından birisi gerçekleĢmiĢ oldu159. 17 Temmuz 1998‟de, Roma‟da 154 Aksar, Y. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Uygulamalarına Genel Bir Bakış. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.1, (No: 3 ) (1-14), 4. 155 Jescheck, (2006). 27 . 156 Turhan, 2007, 124 . 157 Bayıllıoğlu, U. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye. AÜHF Dergisi, C.56, (S. 1) (51-121), 54. 158 Çınar, 54. 159 Aslan, M. Y. (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve Türkiye’ye Etkileri. AÜHF Dergisi, C. 56, (S.4) (55-79), 57. 33 150‟ye yakın devletin, soykırım, insanlığa karĢı suçlar ve savaĢ suçları gibi en ciddi uluslararası suçları yargılayacak evrensel nitelikli daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmasına karar vermeleri, uluslararası hukukun portresini değiĢtiren, çok büyük bir yeniliktir160. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin kurulması sonucunda uluslararası toplumda derin nefret uyandıran ciddi suçların, uluslararası siyasetten etkilenmeksizin bağımsız ve tarafsız daimi nitelikli bir uluslararası ceza mahkemesi tarafından yargılanacağı yönünde görüĢ birliği maalesef sağlanamamıĢtır. 3.2. Uluslararası Ceza Mahkemesinin Temel Özellikleri Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü hükümleri çerçevesinde mahkemenin en temel özellikleri Ģu Ģekilde belirtilebilir: Ġlk olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi bir uluslararası hukuk sözleĢmesiyle oluĢturulmuĢ, uluslararası suçlar bakımından yer ve zaman sınırlaması olmaksızın evrensel yetkiyle donatılmıĢ 161, geçici, olaya özgü, özel ad hoc mahkeme değil kalıcı ve sürekli nitelikte bir mahkemedir162. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟ne göre uluslararası kiĢiliğe sahiptir. Mahkeme üç temel organdan oluĢmaktadır. Bunlar: (a) Yargılama Makamı; BaĢkanlık, Ġstinaf Mahkemesi, DuruĢma Öncesi Dairesi ve DuruĢma Mahkemesi'ni içerir. (b)Savcılık Makamı ve (c) Ġdari Organ (Mahkeme Yazı ĠĢleri de denebilir,"Registry")163. Ġkinci olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi sadece gerçek kiĢiler üzerinde yargı yetkisine sahiptir. Suçların bireyselleĢtirilmesi uluslararası sistemin bugünkü yapısıyla uyumlu görünmektedir. Her Ģeyden önce Statü ve bu kapsamda oluĢturulan mahkeme nihayetinde devletlerin giriĢimiyle uluslararası hukukun bir parçası haline gelmiĢtir. Bu yüzden devletlerce veya devletlerin koruması altındaki güçlerce iĢlenecek ağır suçlar kiĢisel sorumluluğa indirgenmiĢtir164. 160 Önok, (2003). 103. Jescheck , 2006, 28. 162 S. Şen, (2010). 190. 163 Aksar, (2006)., 5. 164 Ateş, D. (2010). Egemenlik, Anarşi ve Roma Statüsü. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.6, (Sayı 24) (134), 5. 161 34 Mahkemenin üçüncü özelliği saldırı suçuna iliĢkin yargılama yetkisine sahip olmasıdır. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisi kapsamına alınan suçlar Ģu Ģekildedir: (a) soykırım suçu, (b) insanlığa karĢı suçlar, (c) savaĢ suçları ve (d) saldırı suçu. Yugoslavya ve Ruanda Mahkemeleri'nin Statü ve uygulamalarından da görüldüğü gibi, ilk üç suç kategorisi, her iki mahkemenin de maddi yargılama yetkisi altında yer almakta ve uluslararası ceza hukukunda en ciddi ihlaller olarak kabul edilmektedir. Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Yugoslavya ve Ruanda Mahkemeleri Statülerini ayrıĢtıran en önemli özellik, Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü'nün saldırı suçları hakkında da yargı yetkisine sahip olmasıdır165. Uluslararası ceza hukuku bakımından, bu Ģekilde bir düzenlemenin yapılması, uluslararası toplumca büyük bir geliĢme olarak kabul edilmektedir. Saldırı suçları mahkemenin yargı yetkisinin dıĢında bırakılsaydı, en ağır uluslararası suçu (the supreme international crime) iĢleyen veya bu suçlardan dolayı cezalandırılması gereken kiĢiler dokunulmazlık kazanmıĢ ve bu nedenle uluslararası toplum, uluslararası ceza hukuku uygulamalarından geri kalmıĢ olacaktı. Zira Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi uygulamalarından günümüze kadar, bir savaĢın baĢlatılması baĢka bir deyiĢle bir saldırı suçunun iĢlenmesi uluslararası bir suç olarak gösterilmiĢ ve bir ulusal hak olarak kabul edilmemiĢtir166. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin dördüncü özelliği, mahkemenin yargı yetkisinin asli nitelikte olmaması yani ulusal yargı yetkisinin yerini almamasıdır 167. Roma Statüsünde bir tarafın diğer taraf karĢısında ne “üstünlüğünden” ne de “önceliğinden” bahsedilmese de, konu bakımından ulusal mahkemelerin yargı yetkisinin en azından önceliği söz konusudur168. Statünün giriĢ bölümünün 10. paragrafı ile 1. maddede belirtildiği Ģekilde, mahkemenin yetkisi, ulusal mahkemelerin yargı yetkisini tamamlayıcı niteliktedir. Statüye göre, Uluslararası Ceza Mahkemesi yalnızca iki durumda, yani ulusal yargılama mercilerinin kovuĢturma yapma konusunda isteksiz olmaları ya da buna gerçekleĢtirme yeteneğine sahip olmamaları halinde devreye girecek ve yargılama yapma görevini devralacaktır. Yani ilgili devletlerin yürüteceği etkin kovuĢturmalar 165 Aksar, Y. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD). AÜHFD, C.52, (S.2), 126-127. 166 Aksar, (2005). 7. 167 Tezcan, Erdem, Önok, 382. 168 Eser, (2007). 21. 35 Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin devreye girme olanağını ortadan kaldıracaktır 169. Statüde yer alan bu düzenleme yargı yetkisinin kullanılması konusunda egemenlik olgusunun önemli bir yansımasıdır170. Mahkemenin beĢinci özelliği bağımsızlıktır. Mahkemenin kuruluĢ çalıĢmalarında yapılan müzakereler sonucunda, mahkemenin, BirleĢmiĢ Milletlerin bir organı olarak değil, BirleĢmiĢ Milletlerle iliĢkileri bir antlaĢma ile belirlenen bağımsız bir organ olmasına karar verilmiĢtir. Bu kararın verilmesinde mahkemenin Güvenlik Konseyi‟nin vetosundan korunmak istenmesi ve BirleĢmiĢ Milletler Kurucu AntlaĢması‟nda köklü değiĢiklikler yapılması ihtiyacı etkili olmuĢtur. Ancak bağımsızlığın kabul edilmesine rağmen Güvenlik Konseyi‟ne, soruĢturma ve yargılama yapılmasını on iki ay süreyle erteleme yetkisi verilmiĢtir. Nitekim Amerika BirleĢik Devletlerinin baskısıyla Bosna‟da görev yapan barıĢ gücü askerleri bakımından soruĢturma açılması 12 ay süreyle ertelenmiĢtir. Bu durum mahkemenin bu özelliğiyle siyasi etkilere ne kadar açık olduğunu göstermiĢtir171. 3.3.Uluslararası Ceza Mahkemesinin Yapısı Mahkemenin oluĢumu ve yönetimine bakıldığında, Uluslararası Ceza Mahkemesinin dört organının olduğunu görmek mümkündür. Bunlar sırasıyla BaĢkanlık Divanı, Daireler (istinaf dairesi, ilk derece dairesi, ön soruĢturma dairesi), Savcılık makamı ve Kalem TeĢkilatıdır172. BaĢkanlık Divanının bir baĢkan ve birinci ve ikinci baĢkan yardımcılarından oluĢmaktadır. Roma Statüsüne göre baĢkan ve baĢkan yardımcıları, hakimlerin mutlak çoğunluğu tarafından üç yıl için veya görev sürelerinin sonuna kadar seçilirler. BaĢkanlık Divanı Mahkemenin idaresinden sorumludur. BaĢkan ve baĢkan yardımcıları tam zamanlı olarak görev yaparlar. Mahkemede görevli diğer yargıçlar ise, BaĢkanlık tarafından mahkemenin iĢ yükü dikkate alınarak görevlendirilirler173. Mahkeme yargısal fonksiyonlarını ise üç daire aracılığı ile yerine getirmektedir. Bu bağlamda, Ġstinaf Dairesi baĢkan ve dört hakimden, Ġlk Derece 169 Tezcan, Erdem, Önok, 383. Çınar, 35. 171 Kılıç, (2009). 627. 172 Önok, (2003). 107-108. 173 Schabas, (2004). 180. 170 36 Dairesi ve Ön SoruĢturma Dairesi ise en az altıĢar hakimden oluĢmaktadır. Ġlk Derece Dairesi ve Ön SoruĢturma Dairesi üyeleri atanırken ceza yargılaması konusundaki tecrübeleri dikkate alınır. Uluslararası Ceza Mahkemesi on sekiz hakimden kurulu bir mahkemedir. Ġhtiyaç halinde bu sayının arttırılması mümkündür. Hakim olarak görev yapacak kimselerin yüksek ahlâki değerlere sahip, tarafsız ve ülkelerinde üst düzey yargı organlarında görev yapmıĢ kiĢiler olmaları gerekmektedir. Bu niteliklerin yanı sıra, hakim adaylarının ceza hukuku, ceza usul hukuku ve insan hakları hukuku konularında deneyim sahibi olmaları da gerekmektedir. Taraf devletlerden herbiri tek bir aday gösterme hakkına sahip olmakla birlikte, bu adayların mutlaka taraf devletlerden birinin vatandaĢı olması gerekmektedir. Hakimler, Taraf Devletler Genel Kurulu tarafından gizli oyla seçilmektedir. Buna göre, en yüksek oyu alan on sekiz aday, ki bu oy oranı toplantıda hazır bulunan taraf devletlerin toplam sayısının üçte ikisinden az olamaz, seçilmiĢ sayılır. Herhangi iki hakim aynı vatandaĢlıktan olamayacağı gibi, hakimlerin seçimi sırasında dünya üzerindeki temel hukuk sistemlerinin temsil edilmesine, eĢit coğrafi dağılıma ve de kadın ve erkek hakimlerin adil bir Ģekilde mahkemede yer almasına olanak sağlanır174. Savcılık makamına bakıldığında Statüde bu makam mahkemeden bağımsız hareket edebilen bir organ olarak tanımlanmaktadır. Yapılan baĢvuruları değerlendirmek, hazırlık soruĢturmasını yapmak ve yargılamada ise iddia makamı olarak yer almak savcılık makamının görevleri arasındadır. Bir savcı ve bir veya daha fazla yardımcıdan oluĢan bu makamın üyelerinin farklı devletlerin vatandaĢı olması gerekmektedir. Aynı zamanda, ceza yargılaması ve takibatı konularında da tecrübeli olmaları Ģarttır. Savcı, Taraf Devletler Genel Kurulu tarafından mutlak çoğunlukla seçilir. Prensip itibarıyla dokuz yıl için seçilen savcı ve yardımcıları tekrar seçilemezler175. Mahkemenin adli nitelikte olmayan bütün iĢleri kalem teĢkilatı tarfından yürütülmektedir. Kalem TeĢkilatı BaĢkanı ve yardımcılarının mahkemenin çalıĢma 174 175 Alibaba, 198-199. Aksar, Y. (2007). Evrensel Yargı Kuruluşları. Ankara : Seçkin Yayıncılık, 195 . 37 dillerinden en az birini çok iyi derecede bilmeleri gerekmektedir. Kalem TeĢkilatı BaĢkanı, hakimlerin mutlak çoğunluğunun vereceği kararla, 5 yıl için seçilir176. Mahkemenin yapısı incelendiğinde, rahatlıkla söylenebilir ki, Uluslararası Ceza Mahkemesi bağımsız bir savcı, bağımsız bir yargılama makamı ve hakimlerden oluĢan, uluslararası insan hakları hukuku standartlarının öngördüğü koĢullara uygun cezai yargılama yetkisine sahip bir kurumdur. 3.4. Tamamlayıcılık İlkesi Roma Statüsü incelendiği zaman, mahkemenin sahip olduğu yargı yetkisinin, ulusal mahkemelerin yargı yetkisini tamamlayıcı nitelikte olduğu görülür177. Mahkemenin bu özelliği, “Devletlerin Hükümranlığı Ġlkesi”nin bir sonucudur. Ayrıca mahkeme bu yönüyle Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası Ceza mahkemelerinden ayrılmaktadır. Zira söz konusu mahkemelerin Statülerinde, bu mahkemelerin ulusal mahkemelerin yargı yetkilerini tamamlayıcı nitelikte oldukları düzenlemiĢ olmasına rağmen, uygulamada ulusal mahkemelerin yargılama usulüne müdahale ettikleri görülmektedir178. Statüde tamamlayıcılık ilkesinin benimsenmiĢ olması mahkemenin yargı yetkisine getirilen en önemli sınırlamadır. Bu ilke gereği mahkemenin yargı yetkisine giren suçlar bakımından ulusal yargılama sistemlerine öncelik tanınmıĢtır . Mahkeme, ulusal yargı sistemlerinin samimi olarak soruĢturma ve 179 araĢtırma yürüttükleri durumlarda devreye girmeyecektir. Statü, devletlerin, uluslararası topluma en ağır Ģekilde zarar veren suçlarda yargılama haklarını uygulama sorumluluklarının olduğunu açıkça belirtmektedir. Statüye göre mahkeme, sadece devletler bu suçları araĢtırma ve soruĢturmada isteksiz olduğu veya yargılama oynayacaktır . 180 176 Önok, (2003). 118. Başak, (2003). 59. 178 Aksar, (2005). 5. 179 Kirsch, 299. 180 RomSt m.17/1. 177 konusunda aciz olduğu durumlarda tamamlayıcı rol 38 Tamamlayıcılık ilkesinin benimsenmiĢ olmasının temel nedeni, Mahkeme‟nin ulusal yargı organlarının görevini üstlenmek veya yerini almak amacıyla kurulmamıĢ olmasıdır. Zira, mahkemenin görevi devletlerin yapmak zorunda olduğu yargılamanın daha fazlasını yapmak değildir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin önüne bir dava getirilebilmesi için, ulusal yönden yetkili devletin o davayı yargılamakta isteksiz olması veya hukuk yapısının yetersiz olması gerekmektedir. Statü, bir devletin, mahkemenin yargı yetkisine giren bir suçu yargılamakta olduğunu bildirmesi halinde, devletin soruĢturmasının sonucunun bekleneceğini, ancak söz konusu devletin soruĢturmayı yürütmedeki isteksizliği veya soruĢturma için yeterli imkana sahip olmaması sebebiyle soruĢturmanın sonucu beklenmeksizin savcılığın soruĢturmaya yeniden devam edebileceğini açıkça hükme bağlamıĢtır. Fakat savcılığın konu ile ilgili vereceği kararlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin denetimine tabidir181. 3.5. Uluslararası Ceza Mahkemesine Başvurunun Şartları Roma Statüsü bir davayla ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesine baĢvuru yapılmasını bir takım Ģartlara bağlamıĢtır. Statünün 13‟ncü maddesi mahkemeye baĢvuru hakkını devletlere ve Güvenlik Konseyine tanımıĢtır. Ayrıca savcılık makamı da kendiliğinden soruĢturma yapabilmektedir182. 3.5.1. Statüye Taraf Devletlerin Yetkisi Mahkemenin yargı yetkisine giren bir suç iĢlenmesi halinde, Statüye taraf olan bir devlet mahkemeye baĢvuru yapabilir. Ancak Statüye taraf devletin mahkemeye baĢvurabilmesi için, suçun kendi ülkesinde, gemi veya uçağında iĢlenmesi veya suçlanan kiĢinin kendi vatandaĢı olması gerekmektedir183. Uygulamada mahkeme ülke kavramını geniĢ yorumlamak suretiyle devletlerin silahlı kuvvetlerinin kontrolü veya iĢgali altında bulunan alanları da ülkeye dahil etmiĢtir184. 181 Aslan, (2007). 62-63. RomSt m.13. 183 RomSt m.12/2. 184 Aslan, 2007, 64. 182 39 3.5.2. Statüye Taraf Olmayan Devletlerin Yetkisi Roma Statüsüne göre, Statüye taraf olmayan bir devlet de taraf devletler gibi Statü kapsamındaki bir suçun kendi ülkesinde, gemi veya uçağında iĢlenmesi veya suçu iĢleyen kiĢinin kendi vatandaĢı olması halinde mahkemeye baĢvurabilir. Ancak böyle bir devletin baĢvuru yapabilmesi için iĢlenen suçla ilgili olarak mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğini açıklaması gerekmektedir. Bu halde söz konusu devlet taraf devletler gibi hiçbir istisna olmaksızın mahkeme ile iĢbirliği yapacaktır185. 3.5.3. BM Güvenlik Konseyinin Yetkisi Mahkemenin yargı yetkisine giren bir durum Güvenlik Konseyinin özel nitelikli bir kararı ile de mahkemenin önüne getirilebilir. Ancak, Güvenlik Konseyi böyle bir baĢvuruyu BM AntlaĢması‟nın VII‟nci bölümünde tanınan yetkileri çerçevesinde alacağı bir karar ile yapabilir. Güvenlik Konseyinin bu kararının, daimi üyeler tarafından veto edilmemesi gerekmektedir. Örneğin, daimi üye olan Çin‟in uygun görmeyeceği bir durumun, Güvenlik Konseyi kararı ile mahkemenin önüne getirilmesi mümkün görülmemektedir186. Bu Ģart mahkemenin bağımsızlığını zedeleyen en önemli husustur. 3.5.4. Mahkeme Savcısının Yetkisi SoruĢturma baĢlatma ile ilgili olarak savcı oldukça geniĢ yetkilere sahiptir. Buna göre savcı elde ettiği bilgiler ıĢığında kendiliğinden soruĢturma baĢlatabilmektedir. Bu çerçevede savcının kendisine gelen bilgilerin ciddiyetini analiz etme ve gerekirse Devletlerden, BM‟den, hükümetler arası kuruluĢlardan, sivil toplum örgütlerinden ya da diğer güvenilir kaynaklardan ilave bilgi isteme yetkisi vardır. Eğer savcı soruĢturma açılması için yeterli bir temel ve sebep olduğu sonucuna varırsa, soruĢturma için Ön SoruĢturma Dairesi‟nden izin talep eder. Bu daire savcının talebini uygun bulduğu takdirde soruĢturma izni vermektedir. Eğer Savcı kendisine gelen biligileri değerlendirdikten sonra soruĢturma açılmasına gerek görmezse bu kararını Ön SoruĢturma Dairesine 185 186 RomSt m.12/3. Aslan, (2007). 65. 40 bildirecektir. ġayet durum Taraf bir Devlet ya da BM Güvenlik Konseyi tarafından Mahkemeye havale edilmiĢse ve Savcı soruĢturma açılmasına gerek görmemiĢse Ön SoruĢturma Dairesi bu kararı gözden geçirebilecektir. Buna ilave olarak, bu Daire kendi insiyatifi ile de Savcının soruĢturma baĢlatmaması yönündeki kararı gözden geçirebilecektir. Savcının soruĢturma baĢlatmama kararı Ön SoruĢturma Dairesinin onayı ile geçerlilik kazanacaktır187. 3.6. Davanın Kabulüne Engel Durumlar Mahkemeye yapılan baĢvuruların kabul edilebilir olması için bu baĢvuruların bir dizi ön Ģartı sağlaması gerekmektedir. Buna göre eğer bir dava, bu dava ile ilgili olarak yargı yetkisine sahip bir devlet tarafından soruĢturuluyor ya da kovuĢturuluyorsa ise, dava o dava ile ilgili yargı yetkisine sahip bir Devlet tarafından soruĢturulmuĢ ve bu soruĢturma sonucunda kovuĢturmaya gerek olmadığı sonucuna varılmıĢ ise, Ģikayet konusu olan eylem ile ilgili olarak suçlanan kiĢi daha önce bu suç ile ilgili olarak yargılanmıĢ ise ve dava mahkemenin devreye girmesini gerektirecek derecede ağır değil ise bu durumlarda ilgili dava mahkemece kabul edilemez ilan edilmektedir188. Nitekim Mavi Marmara gemisine yapılan baskın ile ilgili baĢvuruyu inceleyen Mahkeme, “öldürülen mağdur sayısının azlığı, iĢlenen suçların filodaki 7 gemiden sadece birinde iĢlenmiĢ olması, filonun durdurulmasının Gazze‟ye giden yardımlarda hatırı sayılır bir etkisi olmayacağı” gibi gerekçelere dayanarak baĢvuru konusunun soruĢturma açılması için “yeterli ağırlıkta” olmadığına karar vermiĢtir189. 187 Çakmak, C. (2014). Uluslararası Hukuk: Giriş, Teori ve Uygulama Bir Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı, Bursa: Ekin Basın Yayım Dağıtım, 253-254. 188 RomSt m. 17 189 Tunç, A. UCM‟nin Mavi Marmara Kararı. ankarastrateji.org/yorum/ucmnin-mavi-marmara-karar adresinden 10 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır. 41 4. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİNİN YARGI YETKİSİ Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslararası toplumu ilgilendiren en ağır suçların yargılanması için kurulmuĢ yeni bir kurumdur190. Mahkeme görevlerini yerine getirirken Roma Statüsü‟nü, Usul ve Delil Kuralları‟nı (Rules of Procedure and Evidence), Suçun Unsurları adlı belgeyi (Elements of Crimes) uygulamaktadır191. Mahkemenin yargılama yetkisine baktığımızda, iki büyük hukuk sistemin benimsendiği ve karma bir sistem oluĢturulduğu görülmektedir192. Söz konusu hukuk sistemleri daha çok mahkeme kararlarına dayanan Anglo-Sakson hukuk sistemi ve daha çok yazılı metinlere dayanan Kıta Avrupa‟sı hukuk sistemleridir193. Ayrıca Mahkeme yargı yetkisini Statü‟ye taraf devletlerin ülkesinde ve Statü‟ye taraf olmamakla birlikte somut bir olay için mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğini beyan eden, suçun iĢlendiği devletin veya suç iĢlediği isnat edilen kiĢinin uyruğunda olduğu devletin herhangi birinin ülkesinde uygulayabilmektedir194. Diğer taraftan mahkemenin yargı yetkisi, ulusal devletler tarafından yapılacak ceza yargılamasına göre ikincil derecededir, bu durum Statü'nün temel konseptini oluĢturmaktadır. Statü'nün GiriĢ 10. paragrafı ile 1. maddesine göre mahkeme, ulusal devletlerin iç hukuklarında yapacakları ceza yargılamasını sadece tamamlayıcı niteliktedir195. BaĢka bir ifade ile mahkemenin yargı yetkisi ancak Statü kapsamındaki suçların yargılanması konusunda ulusal mercilerin harekete geçmediği, geçemediği ya da geçse bile bu konuda isteksiz davrandığı hallerde devreye girecektir196. Devletlere bu Ģekilde öncelikli bir yargı yetkisinin özellikle suçun iĢlendiği devlete veya sanığın vatandaĢı olduğu devlete tanınması, onların kendi menfaatlerine olan bir durumdur. Çünkü bir devlet, kendi ülkesinde veya kendi vatandaĢları tarafından iĢlenmiĢ olan bir uluslararası suç için gerekli ceza yargılamasını bizzat yaparak, yani suçun cezalandırılmasını Uluslararası 190 Kirsch, 302. Schabas, (2008). 117. 192 Yenisey, (2007). 257. 193 Karakehya, (2008). 150. 194 Halatçı, Ü. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yargı Yetkisinin Kullanılabilmesinin Ön Koşulları. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.1, (No:3) (57-76), 71. 195 Kreicker, H. Devletlerarası Ceza Hukuku Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Durum Tespiti ve Eleştirisel Değerlendirme, www.hukukturk.com/fractal/hukukTurk/pages/dwnldCntHT.jsp?... adresinden 12 Mart 2014’de alınmıştır. 17. 196 Karakehya, (2008). 143. 191 42 Ceza Mahkemesi'ne bırakmayarak, kendi egemenlik haklarını yeterli ölçüde korumuĢ olmaktadır197. 4.1. Mahkemenin Kişi Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Personae) 4.1.1. Kişisel Ceza Sorumluğu Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin kiĢi bakımından yargı yetkisi gerçek kiĢileri kapsamaktadır. Uluslararası hukuk, genel olarak devlet görevlilerinin davranıĢlarından kaynaklanan sorumluluğu bir bütün olarak ilgili devlete yüklemekedir. Bu genel kuralın en önemli istisnası ulusalararası suçlardır 198. Roma Statüsü kapsamına giren suçlardan devleteler değil bireyler sorumlu tutulmaktadır. Roma Statüsü 25 (3). maddesine göre yargı yetkisine giren suçlarla ilgili olarak, suçu bizzat veya birisinin yardımıyla iĢleyen, iĢlenmesini emreden, isteyen ya da özendiren, suçun iĢlenmesine yardımcı ya da ortak olan ya da herhangi bir biçimde suçun iĢlenmesine ya da teĢebbüsüne yardım veya yataklık eden, suçun iĢlenmesini kolaylaĢtıran, soykırım suçu ile ilgili olarak da bu suça doğrudan katılan ve suçun iĢenmesini toplum önünde özendiren kiĢiler yargılanacaktır199. Bu bakımdan, devletlerin ya da diğer (özel ya da kamusal) tüzel kiĢilerin mahkemede yargılanması söz konusu değildir200. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından verilecek bireysel cezalar, devletlerin bu eylemlerden doğan uluslararası hukuk sorumluluklarını ortadan kaldırmayacaktır201. Roma Statüsü‟nde gerçek kiĢiler bakımından önemli bir istisna vardır; Statü, suçun iĢlendiği sırada on sekiz yaĢından küçük olanlar üzerinde mahkemenin yargı yetkisini kullanmasına olanak vermemiĢ202, 18 yaĢından küçük olan Ģahısların ceza sorumluluğunun olmayacağını, dolayısıyla bu kiĢilerin mahkeme karĢısında ceza ehliyetlerinin olmadığını “kesin kanuni karine” olarak kabul 197 Kricker, 17. Aslan, (2010, Eylül). 109 199 RomSt m. 25/3 200 Önok, (2003). 147. 201 Aslan, M. Y (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve Kişisel Ceza Sorumluluğu. TBB Dergisi, S.73, 244. 202 Alibaba, (2000). 202. 198 43 etmiĢtir203. Bu uygulama Roma Statüsünü, ulusal ceza yasalarından ayıran önemli özelliklerden birisidir. Statüde böyle bir uygulamaya yer verilmesinin sebebi, insani düĢüncelerin yanı sıra, savaĢ suçlarının özelliği bakımından, küçüklerin silah altına alınmasını ve silahlı çatıĢmalarda kullanılmasını yasaklayan çocuk hakları sözleĢmeleri hükümlerinin de dikkate alınmıĢ olmasıdır204. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Statü, 18 yaĢından küçüklerle ilgili düzenleme dıĢında herhangi bir istisna içermemekte, ayrım yapılmaksızın herkese eĢit Ģekilde uygulanmaktadır205. 4.1.2. Komutanların ve Diğer Üstlerin Ceza Sorumluluğu Roma Statüsü kiĢisel cezai sorumluluk halleri dıĢında, “komutanların ve diğer üstlerin sorumlulukları” baĢlığı altında, özel bir ceza sorumluluğu hali de öngörmektedir. Söz konusu sorumluluk hali, Roma Statüsü ile baĢlamıĢ bir uygulama değildir. Uluslararası ceza yargılamasındaki yeri General Yamashita Davasına dayanmaktadır. Statüdeki bu düzenleme ile sorumluluk halinin bireysel sorumluluğu aĢan niteliğine karĢılık, görev ve yetkilerle orantı ve ölçüsü bakımından kurulan denge, sorumluluk halini ceza hukuku ve suçta Ģahsilik ilkeleri ile bağdaĢır hale getirmiĢtir. Statü‟de yer alan hükme göre komutan ve üstlerin sorumluluğu, ancak saldırı suçu dıĢında kalan suçlar için söz konusu olacaktır. Saldırı suçunda ise ancak lider durumda olanlar için, bizzat kiĢisel sorumluluk söz konusu olmaktadır206. Statüye göre üst, astların o suçları iĢlemekte veya iĢlemek üzere olduklarını biliyor veya bunu gösteren bilgileri bilinçli olarak görmezlikten geliyor ise ya da iĢlenen suçlar, üstün etkin sorumluluk ve kontrol sahasına giren faaliyetler ile ilgili ise ya da üst, suçların iĢlenmesini önlemek veya bastırmak için yetkisi dâhilindeki tüm gerekli ve makul tedbirleri almamıĢ veya meseleyi araĢtırılması ve kovuĢturulması yargılanabilecektir207. 203 S. Şen, (2010). 114. Aslan, (2007). (Kişisel), 244. 205 Çınar, 48. 206 Aslan, (2007). (Kişisel), 244-245. 207 Şen, S. (2010). 207. 204 için yetkili makamlara sunmamıĢ ise 44 4.1.3. Devlet Temsilcilerinin, Resmi Statüdekilerin veya Dokunulmazlıkları Olanların Eylemleri Roma Statüsüne göre hükümet ya da devlet baĢkanı veya herhangi bir resmi sıfata sahip olma, ilgili kiĢileri hiç bir Ģekilde Statü kapsamında yer alan cezai sorumluktan muaf tutmamaktadır208. Statüye göre, Devlet veya Hükümet BaĢkanı, Hükümet veya Parlamento üyesi, seçilmiĢ bir temsilci veya bir hükümet görevlisi olma, kiĢisel cezai sorumlulukta hiçbir Ģekilde muafiyet sağlamayacak veya bundan dolayı hükmedilen cezada indirim yapılmayacaktır. Ayrıca, ister milli ister uluslararası hukuk tarafından tanınmıĢ olsun, bu kiĢiler üzerinde kiĢinin resmi sıfatından kaynaklanan muafiyet ve imtiyazlar, mahkemenin o kiĢi üzerinde yargı yetkisini kullanmasını engellemeyecektir209. 4.1.4. Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Haller Statüde kiĢisel cezai sorumluluğu kaldıran haller de düzenlenmiĢtir. Statüye göre somut olayda yanılma, zaruret hali, meĢru müdafaa210 ve diğer haller yani suçu iĢlendiği sırada mevcut olan akıl hastalığı, kasti iradi sarhoĢluk ve belirsiz kastla iradi sarhoĢluk hali dıĢındaki sarhoĢluk, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran hallerdir.211. Statüde cezayı azaltan haller için kural olarak kanuni bir hafifletici sebep kabul edilmemiĢtir. Ancak, Statüde üstün emrini yerine getirme savunmasının, savaĢ suçlarını iĢleyenler hakkında cezanın azaltılmasında takdiri bir sebep olarak dikkate alınacağı belirtilmiĢtir. Ayrıca Statüde, üstün emrini yerine getirme savunmasının soykırım ve insanlığa karĢı suçlar bakımından dikkate alınmayacağı bu suçların iĢlenmesine yönelik emirlerin açıkça hukuka aykırı olduğu da ifade edilmiĢtir212. 208 Halatçı, 70. S. Şen, (2010). 217. 210 Aslan, Eylül (2014). 117-118 211 Nuhoğlu, A. (2007). “Uluslararası Ceza Mahkemesi Tarafından Uygulanabilecek Yaptırımlar”. Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey (Editör). İstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım, 252. 212 Aslan, (2007). (Kişisel), 248. 209 45 4.1.4.1 Somut Olayda Yanılma Somut olayda yanılma, gerek doktrinde gerekse uygulamada geçerli bir savunma kabul edilir. Örneğin, bir topçu birliğinin komutanının düĢman komuta merkezi olarak değerlendirdiği bir binaya ateĢ emri verip imha etmesi durumunda, burasının daha sonra yapılan araĢtırmada, gerçekte bir okul veya hastane olduğunun ortaya çıkmıĢ olması karĢısında, somut duruma iliĢkin belli hal ve koĢulların mevcudiyeti çerçevesinde, aslında bir savaĢ suçu olarak değerlendirilebilecek böyle bir durumda, komutanın sorumlu tutulmaması, “somut olayda veya gerçekte yanılma” sebebiyle mümkün olabilecektir. Nitekim Norveç Temyiz Mahkemesinde görülen 1947 tarihli bir davada, bir çok Norveç vatandaĢının ölüm cezasını infaz eden bir görevli sanık olarak yargılanmıĢ ve beraat etmiĢtir. Mahkeme kararının gerekçesinde sanığın, gerçekten “meĢru bir mahkemenin” verdiği ölüm cezasını infaz etmekte olduğuna inanmıĢ olmasını göz önüne almıĢtır213. Roma Statüsü “olayda yanılmayı,” “kasıt” unsurunu ortadan kaldıracak nitelikte olmak Ģartıyla, geçerli bir savunma kabul etmiĢtir. ġüphesiz ki konunun özü suçlanan kiĢinin suç kastına gerçekten sahip olup olmadığının belirlenmesidir. Burada olayın koĢulları, mevcut deliller, istihbarat verileri, görevin gerektirdiği inceleme ve değerlendirmenin yapılmıĢ olması ve buna rağmen yanılmanın meydana gelmesi gibi haller suç kastını etkileyen durumlar olarak değerlendirilebilecektir214. 4.1.4.2 Meşru Müdafaa SavaĢ suçları yargılanmasında kendini ve baĢkalarını savunma gerekçeleri, kiĢileri ceza sorumluluğundan koruyan haller arasındadır215. Roma Statüsü de savaĢ suçları kapsamında, bir kiĢinin kendisini veya baĢkalarını, ani ve hukuk dıĢı saldırılara karĢı tehlikeye uygun bir Ģekilde koruma hakkını kabul etmektedir. Statü 213 Uluslar Arası Ceza Divanı ve Uluslar Arası Ceza Yargılaması, Harp Akademileri Yayını, İstanbul: Harp Akademileri Basımevi, 2003, 35 214 Aslan, Eylül (2014). 117. 215 Akipek, Ö. İ. (1955). Meşru Müdafaanın Mahiyeti ve Benzeri Müesselerle Mukayesesi, AÜHF Yayınları No:82, 26. 46 meĢru müdafaa hakkını sadece yaĢama yönelik değil, aynı zamanda mallara yönelik saldırılar karĢısında da tanımaktadır. Statü mallar konusunda ayrım yaparak, saldırıya uğrayanın yaĢamı açısından önemli olan mallar ile askeri görevin yerine getirilmesi açısından gerekli olan mallara yönelik saldırılara karĢı meĢru müdafaa hakkını tanımaktadır. Statü ayrıca, meĢru müdafaa halinde bulunan bir kiĢinin kullanmakta olduğu kuvvetin, baĢlı baĢına meĢru müdafaa için herhangi bir gerekçe teĢkil etmeyeceğini de belirtmektedir 216. 4.1.4.3 Zaruret Hali Kural olarak savaĢ suçları yargılamalarında, suçlanan kiĢinin zorlama altında kalarak suç kabul edilen eylemi gerçekleĢtirmesi de geçerli bir savunma nedeni olarak kabul edilmektedir. Bu durum, ya zorlama neticesinde zorlanan kiĢinin eylemi isteme iradesinin ortadan kaldırması, ya da zorlanan kiĢinin kendi yaĢamını kurtarması seçeneğinin kalmaması ile açıklanabilmektedir217. Bir kiĢinin zorlama altında eylemi gerçekleĢtirdiği kabul edilerek sorumluluktan kurtulması için aĢağıdaki koĢulların bir arada bulunması gerekir: a. Zorlanan kiĢinin suçu gerçekten istemeden yaptığı konusunda ciddi deliller olamalıdır. ġayet suç, zorlamanın etkisi sona erdikten sonra iĢlenmiĢse zorlama geçerli bir savunma olarak kabul görmez. b. Sanığın zorlama altında kalarak meydana getirdiği zarar, zorlanan kiĢiye potansiyel olarak yöneltilen zararla orantılı olmalıdır. Örneğin failin birkaç günlük hürriyetinin sınırlandırılması tehdidi ile baĢka birisini öldürmeye zorlanması, bu yöndeki savunmayı geçerli kılmaz218. Roma Statüsü‟ne göre de, zorlama altında suç iĢlenmesi hali geçerli bir savunma olarak kabul edilmektedir. Statü‟ye göre suçun iĢlendiği sırada mevcut bulunan bir ölüm tehdidine veya bedeni zarara maruz olan kiĢi, söz konusu bu 216 Aslan, Eylül (2004). 118 Aslan, (2007). (Kişisel), 250. 218 Erman, S. (1983). Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul, Yeniden gözden geçirilmiş ve Genişletilmiş 7‟nci Bası, İstanbul: Üçdal Neşriyat, 118-119 217 47 tehdit veye tehlikelerden gerekli ve makul bir Ģekilde kaçınmasına karĢın, kaçınabileceği zarara göre daha ağır bir zarara niyetlenmediği takdirde, statü kapsamına giren bir suçu iĢlemek zorunda kalmıĢ ise, bu suçtan dolayı sorumlu tutulmayacaktır219. Bu duruma göre, Uluslararası Ceza Mahkemesi yargılamasında zorlama sebebiyle suç iĢlenmesi halinde, aĢağıdaki Ģartların birlikte bulunması halinde kiĢi sorumlu tutulmayacaktır: a. Sanık, söz konusu eylemi gerçekleĢtirmeyi gerçekten istememiĢ olmalıdır. b. Sanığın maruz kaldığı zarar tehlikesi ile neden olduğu zarar orantılı olmalıdır. c. Sanığın maruz kaldığı tehlike hemen bir ölüm tehlikesi veya devam eden veya ani, ciddi bedensel bir zarar olmalıdır220. 4.1.4.4 Statüde Yer Alan Ceza Sorumluluğunu Etkileyen Diğer Haller Statüde yer alan akıl hastalığı, uyuĢturucu ve alkol gibi sarhoĢ edici etkiler ceza sorumluluğunu etkileyen diğer haller olarak kabul edilmektedir. SavaĢ hukukunun, uluslararası hukukun veya diğer uygulanabilir kurallardan kaynaklanan sorumsuzluk sebepleri de sorumluluğu etkileyen diğer haller olarak kabul edilmektedir221. Bunlardan akıl hastalığında, akıl hastalığının bir kiĢinin iĢlemiĢ olduğu fiil açısından algılama ve irade yeteneğini etkilemesi halinde ceza sorumluluğundan kurtulmak mümkündür222. SarhoĢ edici veya uyuĢturucu maddelerin tesiri altında bulunan kiĢilerin, bu durumda iken sorumluluktan kurtulabilmesi için kiĢinin gönüllü olarak bu maddeleri kullanmaması ve kiĢinin bu sarhoĢ edici maddelerin etkisi altında mahkemenin yetkisindeki suçlara karıĢabileceğini bilmemesi ve bu yöndeki riskleri ihmal etmemiĢ olması gerekmektedir223. 219 Aslan, Eylül 2014, 118 RomSt m. 27-28 221 Uluslar Arası Ceza Divanı ve Uluslar Arası Ceza Yargılaması, İstanbul: Harp Akademileri Basımevi, 2003, 37 222 Özgenç, İ. (2014). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş ve Güncellenmiş 10‟uncu Bası. Ankara: Seçkin Yayınevi, 388. 223 Alacakaptan, U. (1975). Suçun Unsurları. Ankara: Sevinç Matbaası, 170. 220 48 4.2. Mahkemenin Madde Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Materiae) Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin madde bakımından yetkisinin kapsamında tüm insanlığı bir bütün olarak ilgilendire en ağır suçlar yani soykırım suçu, insanlığa karĢı suç, dar anlamda savaĢ suçu ve saldırı suçu yer almaktadır224. Bu suçlar, özleri ve sonuçları itibariyle, iğrenç ve haince (heinous) bir yapıya sahiptirler ve bütün devletlerin menfaatlerini ilgilendirirler. Uluslararası toplumun temelini oluĢturan yapı taĢlarına zarar veren ve bunların esasını oluĢturan değerleri tehdit eden suçlardır. Örneğin soykırım suçu, insan gruplarının yok edilmesine yönelen bir fiil olarak, insanoğlunun varlığının devamını tehlike altına sokan bir suçtur. Ayrıca belirli bir grubu ortadan kaldırma amacı güttüğünden, söz konusu kitlenin insanlığa yapacağı katkıları da yok ederek, bir bütün olarak medeniyeti kayba uğratmaktadır. Ġnsanlığa karĢı suçlar; adam öldürme, toplu imha, iĢkence, ırza geçme gibi tarif edilemez vahĢette fiillerden oluĢmakta ve insanoğlunun en temel değeri olan kiĢi onurunu ve dokunulmazlığını hiçe saymaktadır. SavaĢ suçları da keza, soykırım ve insanlığa karĢı suçlar nedeniyle meydana gelen tüm tehlikeli sonuçları doğurabilmektedir. Saldırı suçu ise, ”uluslararası suçların babası” olarak, sadece insanlığın güven ve barıĢ içinde yaĢamasını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda “en vahim insan hakları ihlallerinin yetiĢmesine imkan sağlayan toprağı” temin ediyor. Bu açıdan, Statüye dahil edilen bu dört suç tipinin de, uluslararası hukuka karĢı iĢlenen, “delicta jus gentium” kapsamında olduğu kabul edilmektedir225. 4.2.1. Soykırım Suçu 4.2.1.1. Genel Olarak Soykırım, uluslararası kriterler bakımından teknik olarak değerlendirilen ve uluslararası insancıl hukuk kuralları içinde, en ağır ihlallerin baĢında gelen önemli 224 225 RomSt m. 5/1. Önok, 2007, 172. 49 ve nitelikli bir suçtur226. Soykırım; ırka, dine, siyasi görüĢe veya etnik kökene bağlı özelliklere dayanan bir grubun bilerek ve isteyerek, düzenli bir biçimde ortadan kaldırılmasıdır. BaĢka bir tanıma göre soykırım, bir ulusun kültürel bağlarından koparılması ve yaĢam alanlarının yok edilmesi amaçlanarak anavatanından koparılmasıdır227. Soykırım suçu, uluslararası ceza mahkemelerinin yargılama alanına giren en ağır ve en iğrenç suçtur. Soykırım kavramı 20. Yüzyılın baĢlarında en güçlü dönemini yaĢayan milliyetçilik akımının aĢırı görüĢlere kayarak faĢizm ideolojisini oluĢturmasıyla, saf ve ari bir ırk yaratmak amacı ile II. Dünya SavaĢında, milyonlarca insanın yok edilmesiyle doğmuĢtur228. Soykırım suçu gerek uluslararası öğretide, gerekse de uluslararası belgelerde “genocide” terimi ile anlatılmaktadır. Bu terim ilk olarak 1944 yılında Raphael Lemkin tarafından kullanılmıĢtır229. Lemkin‟e göre soykırım, bir ulusun üyelerini öldürerek yok etmekten öte tasarlanmıĢ bir plana dayandırılarak çeĢitli eylemlerle hedef seçilen ulusun temelinin kökten yok edilmesidir. Yok edilen kiĢilere karĢı yönelen böyle bir planın gerekçeleri, bireysel nedenlere dayanmamakta, mağdurların ulusal bir grubun üyeleri olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu plan mağdurların bir grup olarak onurunu, sağlığını, özgürlüğünü yok etmek ve grubun ekonomik varlığını, dinini, ulusal duygularını, dilini, kültürünü, politik ve sosyal kurumlarını parçalamak için gerçekleĢtirilmektedir. Lemkin‟in soykırım tanımı kültürel soykırımı da içermektedir. Lemkin‟in tanımı oldukça geniĢ ve birçok soykırım tanımını birleĢtirmesinden dolayı çok geniĢ bulunmuĢ ve ilerleyen zamanlarda geliĢen hukuk anlayıĢıyla beraber daraltılmıĢtır 230. 1944 yılındaki kullanımdan sonra, 1948 Soykırım SözleĢmesi231‟ne kadar soykırım kavramı sınırlı olarak kullanılmıĢtır. Soykırım kavramı 20. yüzyılın baĢlarında, bağımsız bir suç olarak kabul edilmemiĢ, insanlığa karĢı suçların bir alt 226 Başak, C. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar. Ankara: Turhan Kitabevi, 71. Beşiri, A. (2013). Soykırım ve Soykırıma İlişkin Uluslararası Mekanizmalar. TBB Dergisi (108), 180 228 S. Şen, 2010, 8. 229 Değirmenci, O. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları Işığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m.76). TBB Dergisi, Sayı 70, 50. 230 Beşiri, 2013, 180. 231 Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme için bkz.Kuran, S., Aydın Okur, D., Sarıbeyoğlu, M., Günel, R. V. ( Ekim 2014). Uluslararası Hukuk Temel Metinler. İstanbul: Beta Yayıncılık, 235. 227 50 sınıfı olarak gösterilmiĢtir232. Soykırım hususundaki ilk önemli düzenleme ise 206 sayılı B.M. Genel Kurul kararı doğrultusunda, 1948 yılında Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması SözleĢmesi (Soykırım SözleĢmesi)‟nin kabul edilmesiyle ortaya çıkmıĢtır233. Soykırım SözleĢmesi‟nin 2. maddesine göre soykırım suçu, milli, etnik, ırki veya dini bir grubu yok etmek için aĢağıdaki fiilerin iĢlenmesidir: a. Grup üyelerinin öldürülmesi, b. Grup üyelerine ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar vermek, c. Grubun tamamen veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaĢam Ģartlarını kasten değiĢtirmek, d. Grup içinde doğumları önlemek için tedbirler almak, e. Gruba mensup çocukların diğer bir gruba zorla nakledilmesi, fiillerinden herhangi birinin iĢlenmesi sonucu oluĢur. Soykırım esasında, yapılmıĢ bir plan doğrultusunda ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubun yaĢantısının temel unsurlarını ortadan kaldırmak amacıyla, özel olarak hedef alınan bu grubun kültür, dil, ulusal duygu, din ve ekonomik hayat gibi sosyal kurumlarını dağıtmak ve kiĢisel güvenliği, özgürlüğü, sağlığı, grubu ve grup üyelerinin hayatlarını yıkmayı bilme ve isteme iradesidir. Ancak bu suçun oluĢması için genel kasıt yeterli olmamakta, özel kastın (dolus specialis) varlığı da gerekmektedir. Hatta soykırım suçunu diğer uluslararası suçlardan ayıran en önemli özellik de kasttır. Bu suçun iĢlenebilmesini için özel kastla (dolus specialis) hareket edilmesi en önemli koĢuldur234. Soykırımın özel kastı, failin söz konusu dört gruptan (ulusal, ırksal, etnik ve dinsel) belli bir grubun üyelerini yok ettiğini bilmesi ve istemesi iradesidir. 1948 tarihli Soykırım SözleĢmesi‟nin yürürlüğe girmesiyle birlikte, devletlerin çoğunluğunun taraf olduğu bu sözleĢmenin soykırımı yasaklayan hükümlerinin uluslararası örf-adet hukuku kuralları haline geldiği, hatta 232 O. Değirmenci, 2007, 51-52. Değer, 2009, 68. 234 Önok, 2003, 151. 233 51 aksine sözleĢme dahi yapılamayan jus cogens (buyruk kuralları) niteliğinde olduğu kabul edilmektedir235. Soykırıma, Nuremberg ve Tokyo Mahkemeleri Statüleri‟nde açıkça yer verilmemiĢ, insanlığa karĢı suç adı altında ele alınmıĢtır. Soykırımdan dolayı ilk iddianame Yugoslavya Mahkemesi‟nde kabul edilmiĢ, ilk yargılama ve cezalandırma ise Ruanda Mahkemesi tarafından yapılmıĢtır. Bu anlamda, Ruanda Mahkemesi‟nin Akayesu Davası uluslararası düzeyde soykırım suçu dolayısıyla bireylerin cezai sorumluluğunu tesis eden ilk karar olması nedeniyle tarihi bir öneme sahiptir. Yugoslavya Mahkemesi Statüsü ise, soykırım suçunu kabul ederken, Soykırım SözleĢmesi‟nin ilgili maddelerini aynen tekrarlamıĢtır. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü de, Soykırım SözleĢmesi‟nin 2. maddesini aynen aldığı gibi, soykırım ile olarak ayrıntılı düzenlemeler getirip hukuktaki tüm boĢlukları kapatmıĢtır236 Ayrıca uluslararası mahkemeler içtihadında bu tanım yorumlanarak sonuçlara varılmıĢtır237. 4.2.1.2. Roma Statüsündeki Düzenleme Roma Statüsünde soykırımın tanımı 6. maddede düzenlenmiĢtir. Maddeye göre soykırımın suçunun tanımı Ģu Ģekilde yapılmaktadır238: “Madde 6. Bu Statünün amaçları bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur. a. Gruba mensup olanların öldürülmesi; b. Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; c. Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek; d. Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak; e. Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.” 235 Özkan, A. Silahlı Çatışmalar Hukukunun Uygulanmasında Ad Hoc Mahkemelerin Rolü. www.bilgesam.org/Images/.../0-161-201409154guvenlik-24.pdf adresinden 16 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır.489 236 Aslan, 2006, 112-114. 237 Akün, V. N. (2004). Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım (Jenosid) Suçu. Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Sevin Toluner‟e Armağan), Yıl:24, (S. 1-2) (53-70), 56-57. 238 RomSt m. 6. 52 4.2.1.3. Korunan Hukuki Yarar Soykırım suçu bazı özel insan gruplarının ortadan kaldırılmasını hedef alır. Bu yüzden soykırım suçu ile korunan hukuki değer bu grupların varlık hakkıdır 239. Roma Statüsü bu grupları, milli, ırki, dini ve etnik gruplarla sınırlamıĢ, siyasi ve iktisadi gruplar Statüye dahil edilmemiĢlerdir240. Statü koruma altındaki gurupların tespiti için herhangi bir kriter koymamıĢtır. Ancak bu grupları ayıran kriterleri Soykırım SözleĢmesini ilk kez yorumlayan RUCM‟nin Akayesu ile ilgili olarak verdiği kararda bulmak mümkündür. Akeyasu kararında mahkeme, 4 grubun ortak ölçütünün doğuĢtan gelen sabit yani daimi (stable) özellikler olduğunu değerlendirmiĢtir241. Akayesu kararına göre milli grup, “haklar ve görevlerin karĢılıklılığı ilkesi ile birleĢtirilmiĢ ortak bir vatandaĢlığa dayalı hukuki bir bağı paylaĢan insanlar topluluğudur”. Etnik grup ise “üyeleri ortak bir dili veya kültürü paylaĢan insan topluluğu” olarak tanımlanmıĢtır. Akayesu kararında ırki grup “ coğrafi bir bölgenin dilsel, kültürel, milli ve dini faktörleriyle bağlantısız olarak sadece kalıtımsal özelliklere dayanan insan topluluğu” olarak ele alınmıĢtır. Roma Statüsünün koruma altına aldığı son grup olan dini grup da ortak bir dini, mezhebi veya tapınma biçimini paylaĢan insan topluluğu olarak yorumlanmıĢtır 242. 4.2.1.4. Soykırım Suçunun Unsurları Soykırım suçu iki unsurdan oluĢur. Suçun maddi unsuru, actus reus, suçu oluĢturan fiilleri, manevi unsuru mens rea ise kasıt unsurunu ifade eder. Bu suçu meydana getiren suçlar Statünün 6. maddesinde (a) bendinden € bendine kadar sayılanlardan ibarettir. Mens rea‟yı oluĢturan milli, etnik, ırki veya dini bir grubu, grup olarak, tamamen veya kısmen yok etme kastı, bu suçun oluĢması için mutlaka bulunması gereken özel kast unsurudur243. 239 S. Şen, 2010, 67. Akün, 2004, 57. 241 Alpyavuz, 2009, 54. 242 Kocaoğlu, S. (2005). Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Bağlamında Soykırım Suçu. Ankara Barosu Dergisi, 2005-3/Kocaoğlu, 153. 243 Akün, 2004, 58-59. 240 53 4.2.1.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) Soykırım suçu açısından geçerli olan kastın, ulusal, dini, ırka dayalı veya etnik bir grubu, tamamen ya da kısmen yok etme amacına yönelik olması gerekmektedir. Akayesu kararında, soykırım suçu açısından burada bulunması gerekli olan özel kastın, bir fiilin soykırım suçunu oluĢturması için anahtar rol oynadığı belirtilmiĢtir. Burada, failin suç iĢleme iradesi ile gerçekleĢen fiziki netice arasında, soykırıma dayalı özel kastı içeren psikolojik bir bağlantının bulunması gerektiği ifade edilmiĢtir. Ruanda Mahkemesi, bu kararda bilme Ģartının dolaylı yönüne de iĢaret etmiĢtir. Failin gerçekleĢtirdiği fiillerin neticesinin, grubu tamamen ya da kısmen yok edebilecek bir fiil olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiğini ifade etmiĢtir. Mahkemeye göre fail, kendi yaptığı hareketin neticesini de bilmesi gerekmektedir. Akayesu‟nun, soykırım fiillerini teĢkil eden eylemler için teĢvik edici konuĢmalar yapması, örneğin kendisinin baĢkanı olduğu grubun üyelerine, Tutsi kadınlarının çoğu zaman sonu öldürme ile biten tecavüz mağduru olmalarına seyirci kalması soykırım kastını ispatlayan önemli göstergelerdendir. Ruanda Mahkemesi, Kayishema ve Ruzindana kararlarında bu konuyu biraz daha açıklığa kavuĢturmuĢtur. Bu kararlarda, spesifik bir planın varlığının soykırım açısından bir unsur olarak Ģart koĢulmamıĢ olmasına rağmen, bir plan ya da organizasyon olmadan, soykırım teĢkil eden eylemleri yerine getirmenin imkansız olduğundan bahsedilmiĢtir. Kastın, soykırım teĢkil eden fiillerden önce de var olmasının lüzumuna iĢaret edilmesine rağmen, bireysel fiilin taammütle iĢlenmiĢ olmasının gerekli olmadığı belirtilmiĢtir244. Soykırım suçu ile ilgili en önemli sorun ise, soykırım kapsamına giren fiillerin fail tarafından grubu yok etme amacıyla iĢlendiğinin ispat edilmesidir. Failin yok etme amacıyla hareket ettiğini ispat etmek oldukça zordur. Bu nedenle, failde yok etme amacının varlığı, doğrudan ispat yoluyla veya belirti yoluyla ispat usulü kullanılarak fiilin iĢleniĢine iliĢkin durumlardan çıkarılabilir. Bu konuda grubun can ve mallarına karĢı hedef gözeterek saldırma, onlar hakkında kullanılan aĢağılayıcı sözler, kullanılan silahların cinsi ve bu silahlarla neden olunan yaralanmaların niteliği, fiillerin planlı ve sistematik bir Ģekilde iĢlenmiĢ olması ve kurbanların oldukça fazla sayıda olması suçun ispatını kolaylaĢtıran belirtiler olarak kabul 244 Özkan, 491. 54 edilmektedir245. Nitekim kastın ispatı ile ilgili olarak Kayishema ve Ruzindana kararlarında da, gruptaki kurbanların sayısına, onlara karĢı kullanılmıĢ olan alçaltıcı ifadelerin mevcudiyetine, kullanılan silahlara, yaralama olaylarının çokluğuna, tüm bu olayların planlanmasındaki sistematik öldürme fiillerindeki metotların benzer Ģekilde tatbik edilmiĢ olmasına dikkat çekilmiĢtir246. 4.2.1.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) Soykırım suçunu oluĢturan fiiller Roma Statüsü‟nün 6. Maddesinde bentler halinde sayılmıĢtır. Bu fiiller, fiziksel bir imhayı yani Statü ile korunan grupların grup olarak, tamamen veya kısmen maddi varlığını yeryüzünden kaldırma sonucuna yönelir. Bir grubun kültürel ve sosyolojik özelliklerine karĢı bir saldırıda bulunulması soykırım suçunu oluĢturmaz247. Soykırım fiileri icrai olarak iĢlenebileceği gibi ihmali bir fiil Ģeklinde de iĢlenebilir. Ġhmali bir Ģekilde iĢlenen soykırım suçuna Ruanda Mahkemesi‟nin Kambanda kararı örnek gösterilebilir. Dava konusu olayda, dönemin devlet baĢkanı Kambanda, soykırımdan kurtulan çocukları hastanede bulundukları sürece korumakla görevlendirilmiĢti. Kambandana‟nın görevini yerine getirmeme fiilini kasıtlı olarak iĢlediğinin kendisi tarafından ikrarı da dikkate alınarak, ihmal suretiyle icra teĢkil eden bir suç olarak soykırım suçunu iĢlediği tespit edilmiĢtir. Burada, Kambanda‟nın çocukların güvenliğini sağlama hususundaki görevini yerine getirmediğini kabul etmiĢ olması, mahkemenin faildeki özel soykırım kastının oluĢtuğunun tespitini kolaylaĢtırmıĢtır248. Soykırım suçunu oluĢturan fiillerin özellikleri Ģunlardır: 1. Gruba mensup olanları öldürme Gruba mensup olanları öldürme fiili soykırım suçunun en açık ve belirgin halidir. Öldürmek suretiyle soykırım bir veya birden fazla kiĢinin, ulusal, etnik, ırki, ve dini grubun bir parçasını veya tamamını kısmen veya tamamen yok etme 245 Başak, 2003, 95-96. Özkan, 491. 247 Akün, 2004, 60. 248 Başak, 2003, 102-103. 246 55 niyetiyle, bu gruplardan bir veya birden fazla kiĢiyi öldürmesidir. Öldürme terimi ölüme neden olmayı da kapsamaktadır249. Ruanda Ġçin Uluslararası Ceza Mahkemesi, Akayesu Kararında, öldürme fiilinin üç unsuru olduğunu tespit etmiĢtir. Bunlardan ilki mağdurun tıbbi ve fiziksel anlamda ölmesi, ikincisi, bu sonucun sanığın fiilinden kaynaklanması ve üçüncüsü sanığın, öldürme fiili anında ölümün gerçekleĢmesi veya gerçekleĢmemesini önemsemeyerek, ölümle sonuçlanabileceğini bildiği ciddi fiziksel zarar verme kastını taĢımasıdır 250. 2. Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirme Bir veya daha fazla kiĢinin ulusal, etnik, ırki veya dini grubun bir parçasını veya tamamını kısmen veya tamamen yok etme niyetiyle, bu gruplardan birinin tamamının ya da bir kısmının fiziksel varlığını ortadan kaldıracağını hesaplayarak, hayat için gerekli, yiyecek veya vazgeçilmez kaynaklarından zorunlu yoksun bırakma, sağlık hizmetlerinden yoksun bırakma, sistematik evlerinden kovma veya baĢka yöntemlerle yaĢama Ģartlarını zorlaĢtıran, imkansız hale getiren eylemler bu suçu oluĢturur. 3. Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verme Ciddi surette bedensel ve zihinsel zarar vermek suretiyle soykırım bir veya birden fazla kiĢinin ulusal, etnik, ırki veya dini grubun bir parçasını veya tamamını kısmen veya tamamen yok etme niyetiyle, bu gruplardan birine ait bir veya daha fazla kiĢiye iĢkence, tecavüz, cinsel Ģiddet veya insanlık ya da küçük düĢürücü davranıĢlarla zarar verilmesidir. Ancak bu zarar verme Ģekilleri iĢkence, tecavüz, cinsel Ģiddet veya insanlık ya da küçük düĢürücü davranıĢlarla sınırlı değildir251. Ruanda Ġçin Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Akayesu Kararı, tecavüzün korunan bir grubun üyelerine ciddi bedensel ve ruhsal hasar verecek bir yöntem olarak uygulanmasının soykırım suçunu oluĢturduğuna hükmetmiĢ ve bu konuda 249 Aslan, M. Y. (Eylül 2014). Uluslararası Hukuk Bağlamında Asılsız Soykırım İddiaları, Ankara: Bilge Basım Yayım, 37. 250 S. Şen, (2010). 114. 251 Aslan, Eylül 2014, 37. 56 bir dönüm noktası olmuĢtur. Buna ek olarak kararda, tecavüzün bir gruptaki doğumları engelleme aracı olarak kullanılabileceği belirtilmiĢtir. Örneğin etnik, kökenin babanın kimliğine göre belirlendiği toplumlarda bir kurbana onu hamile bırakmak üzere tecavüz etmek kurbanın kendi grubuna mensup bir çocuk doğurmasını engelleyebilmektedir252. Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kayishema ve Ruzindana Davasında ise, ciddi bedensel ve zihinsel zarar verme fiillerini, sağlığı ciddi Ģekilde bozan, iç ve dıĢ organlara veya duyulara ciddi hasar veren veya Ģekil bozukluklarına yol açan fiiller olarak tanımlamıĢtır. Bu fiiller bakımından ölümün gerçekleĢmesi gerekmemekte, grup üyesinin bireysel veya sosyal yararlılığına zarar verilmesi yeterli olmaktadır253. 4. Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak Doğumları engellenmek suretiyle soykırım grubun bir veya birden fazla üyeleri üzerinde üremeyi engelleyici zorunlu tedbirler alınmasıdır. Bunlar çeĢitli tıbbi müdahaleler, genetik yöntemler ve baĢka surette kısırlaĢtırma eylemleridir. Alınan tedbirlerle, bir grubun biyolojik neslinin devam etmesi engellenmektedir. Zorunlu sterilizasyon, cinsel organlara zarar verme ve tahrip etme, zorla kısırlaĢtırma, zorunlu kürtaj, kadın ve erkeklerin bir araya gelmesinin yasaklanması gibi örnekler bu suç kapsamında değerlendirilmektedir254. 5. Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek Gruba mensup çocukları zorla bir baĢka gruba nakletme suretiyle soykırım grubu kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla, grubun varlığının devamını sağlayacak çocukların fiziki Ģiddet veya Ģiddet kullanma tehdidi ile ailelerinden alınması suretiyle gerçekleĢtirilir255. Zorlama terimi fiziksel baskı ile sınırlandırılamaz. Fakat psikolojik eziyet, alıkoyma, baskı, Ģiddet korkusuna neden 252 “Uluslararası Af Örgütü-Uluslararası Ceza Mahkemesi Bilgi Notu 3-Soykırım Suçunun Yargılanması”, www.amnesty-türkiye.org/arsiv/vifois1005200203shtml adresinden 12 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır. 253 S. Şen, 2010, 117-119. 254 Güller, N. (2006). Roma Statüsünde ve YTCK`da Uluslararası Suçlar, www.ngo-at work.org/icc2006/…/Country_report_Turkey_turk.pdf adresinden 9 Mayıs 2014’de alınmıştır., 13. 255 Topal, 2009, 150. 57 olma, zorlayıcı baskıcı çevrenin avantajını kullanma gibi baskı veya kuvvet tehdidini kapsayabilir256. Doktrinde çocuk teriminden ne anlamak gerektiği tarıĢma konusudur. BaĢka bir ifade ile kimlerin çocuk olduğu değiĢik Ģekillerde yorumlanmaktadır. Soykırım sözleĢmesinde de çocuk tanımı yapılmamıĢtır. Bu nedenle kimlerin çocuk olduğu sorusunun yanıtını diğer uluslararası belgelerde aramak gerekir. BM Genel Kurulunun 1989 tarihli ve 44/25 sayılı kararıyla kabul edilen ve 02.09.1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları SözleĢmesinin 1. maddesinde çocuğun tanımı “Çocuğa uygulanabilecek olan kanun rüĢtün daha erken yaĢta kazanılmasını öngörmemiĢ ise on sekiz yaĢın altındaki her insan çocuk sayılır” Ģeklinde yapmıĢtır257. ABD ve Ġsrail soykırım mevzuatında da çocuk 18 yaĢ altı olarak kabul edilmiĢtir. Uluslararası Ceza Mahkemesi Hazırlık Komisyonu 12-30 Haziran tarihinde, New York‟taki beĢinci oturumunda çucuğu onsekiz yaĢ altındaki insanlar olarak kabul edilmiĢtir258. Buna rağmen on sekiz yaĢın soykırım suçuna yönelik fazla olduğunu savunan görüĢler vardır. Bu görüĢü savunanlar, 18 yaĢındaki bir kiĢinin kiĢiliğinin oluĢtuğunu, bunu ailesinden veya mensup olduğu gruptan baĢka gruba nakletmenin, kazanmıĢ olduğu milli, etnik, ırki ve dini duyguları silemeyeceği ileri sürmektedir. Bu görüĢün aksini savunanlara göre ise sadece çocukların değil, yetiĢkinlerin baĢka gruba nakledilmesi de soykırım olarak kabu edilmelidir259. 4.2.1.5. Soykırım Suçunun Faili Roma Statüsünde soykırım suçunu iĢleyebilecek kiĢilerin niteliğiyle ilgili bir düzenleme getirilmemiĢtir. Soykırım suçunun faili herkes olabillir; hangi mevkide olursa olsun herkes soykırım suçuyla yargılanabilir. Bu demektir ki, sadece soykırımı planlayan ve yapılmasını emreden bir devlet baĢkanı ya da hükümet baĢkanı değil, suçu iĢleyen sıradan bir asker veya kapı komĢusu da soykırım 256 Aslan, Eylül 2014, 38 Doğru, O. (Ağustos 1998). İnsan Hakları Uluslararası Mevzuatı, İstanbul: Beta Yayınları, 218. 258 Aslan, Eylül 2014, 38 259 Schabas, W. A. (2000). Genocide in İnternational Law, Cambridge University Press, First published, 176. 257 58 suçunun faili olabilir260. Nitekim Soykırım SözleĢmesi‟nin görüĢmeleri esnasında soykırım suçunun yalnızca devlet örgütü tarafından iĢlenebilen bir suç olması yönündeki öneri kabul edilmemiĢtir. Bununla birlikte, uygulamada karĢılaĢılan fail asker, polis, gerilla grubu veya terör örgütü gibi bir grubun mensubudur261. Soykırım suçunun, hedef seçilen gruba mensup birisi tarafından iĢlenip iĢlenemeyeceği konusu tartıĢma konusu olmuĢtur. Bazı yazarlar, korunan gruba mensup kiĢinin, söz konusu suçun faili olamayacağı, soykırım suçunun mutlaka korunan grup dıĢında bir kiĢi tarafından iĢlenmesi gerektiğini savunurken, diğer yazarlar ise soykırım suçunun, hedeflenen gruba mensup bir kiĢi tarafından da iĢlenebileceği görüĢündedir262. 4.2.1.6. Soykırım Suçunun Mağduru Soykırım suçunun mağduru belli bir milli, etnik, ırki veya dini bir gruba mensup olması gerekmektedir. Soykırım suçunun koruduğu gruplar Statüde sınırlı Ģekilde sayılmıĢtır. Bunlar, milli, etnik, ırki ve dini gruplardır. SözleĢme hem siyasi grupları hem de diğer örneğin kültürel grupları SözleĢme dıĢı tutmuĢtur263. Bu nedenle örneğin, Kamboçya‟da Pol Pot rejiminin ve 2 milyona yakın sivilin hayatına mal olan katliamlar soykırım tanımının dıĢında bırakılmıĢtır. Aynı Ģekilde SSCB‟de Ekim Devrimi çerçevesindeki ölümler de soykırım sayılmamaktadır. Çünkü bu eylemler siyasi gruplara karĢı iĢlenmiĢtir. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin birçok kararına göre, bazı istisnai fiiler hariç, BosnaHersek‟te Sırpların yaptığı etnik temizlik bile soykırım dıĢında tutulmuĢtur264. Statüde siyasi gruplara karĢı yapılan eylemlerin ve azınlıkların kültürünün zorla yapılan asimilasyon sonucu yok edilmesinin soykırım suçu sayılmaması, Statünün uygulama alanını iyice daraltmıĢtır265. 260 Aslan, Eylül 2014, 33. F. Turhan,Yeni Türk Ceza Kanunu’da Uluslararası Suçlar, www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/101.doc adresinden 05 Temmuz 2015’de alınmıştır., 3. 262 O. Değirmenci, 2007, 79. 263 Aktan, G. (2001). “Devletlerarası Hukuka Göre Ermeni Meselesi, Türkiye Günlüğü”, (S.64), 7. 264 Aslan, Eylül 2014, 34-35. 265 Aktan, 2001, 9. 261 59 4.2.1.7. Ermeni İddialarının Soykırım Suçu Kapsamında Değerlendirilmesi Ermenilerin asılsız soykırım iddiaları, uzun yıllardır iç ve dıĢ kamuoyumuzu meĢgul eden ana gündem maddelerinden birisini teĢkil etmektedir. “ġark politikası”nın önemli bir ayağı olarak ortaya çıkarılan Ermeni meselesi ve asılsız Ermeni iddiaları, tarihçilerin ilgilendiği bir konu olmaktan çok, Batılı devletler ile Türkiye arasındaki diplomasinin bir unsuru olarak gündeme gelmektedir. Batılı devletlerin, gerek Ermeni meselesinin ortaya çıkıĢında, gerekse asılsız soykırım iddialarının gündemde canlı tutulması yönündeki siyasî gayretlerini ısrarla sürdürmelerinde, Türkiye üzerindeki emperyalist emelleri belirleyici rol oynamaktadır266. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun bünyesinde farklı dil, din, mezhep ve kültürlere mensup topluluklar hayatlarını sürdürmüĢlerdi. Osmanlı Türkleri ise gayrimüslim unsurlar arasında Ermenilere ayrı bir statü tanımıĢtı. Devlet idaresinde özel bir ayrıcalığa sahip olan Ermeniler, tacir ve tercüman olarak önemli rol üstlenmiĢlerdir. Ermenilerin büyük bir kısmı Ģehir merkezlerinde yaĢamıĢ , ticari hayatta kilit noktaları ele geçirmek suretiyle toplum içinde ön plana çıkıp zengin olmuĢlardır 267. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar hiçbir isyan hareketine karıĢmadıkları için de millet-i sadıka diye anılmıĢlardır268. Ermeni toplumu, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun “ayrıcalıklı” tebaası olarak Ġmparatorluk topraklarının hemen her yerine dağılmıĢ, yönetimin en üst seviyelerindeki görevlerde hizmet etmiĢtir269. Osmanlı döneminde Ermenilerden 29 paĢa, 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 baĢkonsolos, 11 üniversite öğretim üyesi, 41 yüksek rütbeli memur bulunmaktaydı, ayrıca 1876‟da toplanan ilk Osmanlı Meclis-i Mebusanı‟na seçilen 115 üyeden bir kısmı Ermenilerden seçilmiĢtir270. 266 Alp, İ. (Haziran 2009). Ermeni İddialarının Tarihsel Geçersizliği. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 11, (S. 1) (1-30 ), 2. 267 Aslan, M. Y. (2014). Uluslararası Hukuk Bağlamında Asılsız Soykırım İddiaları. Ankara: Bilge Yayınevi, 126. 268 Eryılmaz, B. (Mart-Nisan 2001). Osmanlı Devletinde Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye, Yıl 7, (S.38), 639. 269 Aslan, 2014, 126. 270 Aslan, 2014, 126. 60 Osmanlı devleti zayıflamaya baĢlayıp, hemen her konuda yabancı devletlerin müdahalesine maruz kalınca, Ermeni toplumu da yavaĢ yavaĢ Türklerden uzaklaĢmaya baĢlamıĢtır. Türklerin iyi tutumuna karĢın, Ruslarla gizli iliĢkiler kurmak suretiyle Türklerle mücadeleye baĢlayan Ermeniler, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaĢı sonunda, Rusya‟dan “iĢgal ettiği doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını” talep etmiĢlerdir. Bu isteklerle birlikte Ermeni sorununun ilk kez ortaya çıkmaya ve uluslararası bir Ģekil almaya baĢlamıĢtır. 1878 yılında imzalanan Ayastefanos AnlaĢmasının 16. maddesi ve daha sonra da aynı yıl toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin AnlaĢmasının 6. maddesi ile Ermeni sorunu tamamen uluslararası bir boyut kazanmıĢtır. Bunun üzerine Ġngilizlerin desteğini alan Ermeniler Osmanlı Devleti içerisinde bir Ermeni Devleti kurmak için isyan ve katliamlara baĢlamıĢtır271. Ermeniler, ilk olarak 1890 Erzurum isyanı olmak üzere, Kumkapı gösterisi, Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, Sason isyanı, Babıali gösterisi, Zeytun ve Van isyanı, Osmanlı Bankası‟nın iĢgali, Abdülhamit‟e suikast teĢebbüsü ve 1909 Adana isyanlarını çıkartmıĢlardır. Bu isyanlar sırasında, 1914 Zeytun‟da 100, 1915 Van olaylarında 3000 ve 1914-1915 MuĢ olaylarında 20000 Türk, Ermeni vahĢeti sonucu hayatını kaybetmiĢtir. Ermeniler, en büyük zararı, Birinci Dünya SavaĢı sırasında giriĢtikleri katliamlarla vermiĢtir. Bu dönemde Ermeniler; Ruslar hesabına casusluk yapmıĢ, seferberlik gereği yapılan askere alma çağrısına uymaksızın askerden kaçmıĢ, askere gelip silah altına alınanlar ise silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek, “vatana ihanet” suçunu topluca iĢlemiĢlerdir. Daha seferberliğin baĢlangıcında, Türk birliklerine karĢı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zarar vermiĢlerdir272. Özellikle Birinci Dünya SavaĢı sırasında, Rus kuvvetlerinin Rus ve Osmanlı Ermenilerinden oluĢan gönüllü alayları öncülüğünde Doğu‟dan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan çok sayıda Ermeni 271 Alkan, N. (Kış 20014). 1915 Ermeni Tehcir Kanunu ve Almanya’nın Etkisi. Akademik Bakış 91, Cilt 8, (S. 15), 2. 272 Ermeni Tarihine Kısa Bir Bakış, http://www.ermenisorunu.gen.tr adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır. 61 silahlarıyla firar ederek Rus ordusuna katılmıĢtır. Rus ordusuna ulaĢamayanlar ise, cephe gerisinde çete faaliyetlerine giriĢerek isyan etmiĢlerdir. 1914 sonu ve 1915 baĢında Osmanlı topraklarında 21 isyan çıkmıĢ, bu dönemde 100 binden fazla sivil Müslüman, Ermeni çetelerince öldürülmüĢtür. Bütün bu olaylar üzerine Osmanlı Devleti, iç güvenliği sağlamak ve cephe gerisini güven altına almak amacıyla 27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu olarak anılan “Sevk ve Ġskân Kanunu”nu çıkartmıĢ ve Ermenileri tehcire tabi tutulmuĢtur273. Osmanlı hükümeti, tehcir esnasında Ermenilerin sevk iĢleminin güvenli ve eksiksiz bir Ģekilde yürütülmesi için her türlü tedbir almıĢtır. Bu tedbirlerin baĢında emniyeti sağlamak yer almıĢtır. Ayrıca savaĢ dıĢı ve sorunsuz bölgelerde yaĢayan Ermeniler ile toplumun asayiĢini bozmayanlar, casusluk yapmayanlar, Katolik ve Protestan olanlar, milletvekilleri ve aileleri, askerler ve aileleri, Müslüman ailelerin yanında bulunanlar ve Müslüman olanlar da bu uygulamanın dıĢında bırakılmıĢtır274. Ancak, alınan bütün tedbirlere rağmen sevk esnasında birtakım kayıplar meydana gelmiĢtir. Genelde bunlar; bürokratik yeteneksizlik, savaĢ koĢullarının yarattığı olağanüstü sorunlar, soygun ve yağma gibi amaçlarla kafilelere yapılan saldırılar, son derece ilkel nakliyat sistemi ve sivil halkla askeri personelin maruz kaldığı açlık, yoksulluk ve salgın hastalıklar gibi sebeplerle meydana gelmiĢtir. Dolayısıyla, meydana gelen kayıplarda hükümetin kastî bir niyetinin olması söz konusu olmamamıĢtır. Zaten hükümet sevk sırasında görevini kötüye kullanan memurları Divân-ı Harplerde yargılamıĢ ve bu Ģekilde 1397 kiĢiyi idam dahil değiĢik cezalara çarptırmıĢtır275. Bu gün Osmanlı Hükümeti tarafından gerçekleĢtirilen tehcir olayı Ermeniler tarafından Ermeni milletini yok etmek amacıyla gerçekleĢtirilmiĢ bir soykırım olarak iddia edilmektedir. Ancak, bu iddia 1948 yılında kabul edilen Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması SözleĢmesi‟ne dayanmamakta sadece objektif olmayan tarihi incelemelere dayanmaktadır. Zira tehcir olayının gerçekleĢtiği zaman uluslararası 273 Altıntaş, A. Osmanlı İmparatorluğu‟nun Tehcir Kararı Alması ve Uygulaması. www.aku.edu.tr/aku/dosyayönetimi/sosyalbilens/dergi/vii1/altıntas.pdf adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır.12-13. 274 Alp, 24. 275 Ata, F. Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri Yargılamaları. sutad.selçuk.edu.tr/sutad/article/viewFile/267/257 adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır, 303304. 62 hukukta soykırım suçu diye bir suç bulunmadığı için, iĢlendiği zaman suç teĢkil etmeyen fiillerin daha sonra suç olarak nitelendirilmesi suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırıdır. Ayrıca Soykırım SözleĢmesi geriye dönük uygulamaları zorunlu kılan herhangi bir hüküm içermemekte, SözleĢmenin yürürlüğe girdiği tarih olan 12 Ocak 1951 tarihinden önce meydana gelen herhangi bir olay ile ilgili olarak herhangi bir bireysel veya devletle ilgili suç sorumluluğu yüklememektedir276. Öte yandan, tehcir olayının gerçekleĢtiği tarihte soykırımın suç olduğu varsayımından yola çıkarak bir değerlendirme yapılabilmesi tehciri gerçekleĢtirenlerde Ermenileri kısmen veya tamamen yok etmek amacının olup olmadığına bağlıdır. Soykırım suçunda yok etme amacının varlığı açısından tehcir olayının nasıl sonuçlandığından ziyade kararın niçin alındığı ve bu kararla güdülen hedefin ne olduğu önemlidir. Bu bakımdan Osmanlı Hükümetini tehcir kararını vermeye iten nedenler Ermenilerin soykırım iddialarının en önemli noktasını oluĢturmaktadır277. Soykırımı iddiasını destekleyen tarihçi ve yazarların hemen hemen hepsinin birleĢtikleri nokta, I.Dünya SavaĢı sırasında Osmanlı Hükümeti tarafından tehcir kararının alınmasını gerektiren boyutta bir tehdidin oluĢmadığı ve tehcir olayının, Ermeni halkını imha amacıyla devletin öncülüğünde hazırlanmıĢ olan planın uygulanmasını gizlemek için yaratıldığıdır. Bunlardan özellikle Ermeni olanlar, Tehcirin Ġttihatçı hükümetin ırkçı ve Anadolu‟yu TürkleĢtirme politikası kapsamında gerçekleĢtirildiğini iddia ederler278. Ancak bu iddia tamamen asılsızdır. Zira dinsel esaslara dayalı olarak yönetilen Osmanlı Devletinde etnik özelliğe dayalı olarak değil de, dinsel özelliklere dayalı bir toplumsal yapının mevcut olduğu ve söz konusu yapı içerisinde Türk, Ermeni gibi etnik kökene dayalı ayrımdan ziyade, Müslüman ve Gayri Müslüman Ģeklinde bir ayrımın söz konusu olduğu, Türk kimliğinin ön planda bulunmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Dahası Osmanlı Devletinde tarih boyunca Ermenilere karĢı kin ve nefret duygusu hiçbir 276 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması ile İlgili Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin Yirminci Yüzyılın Başında Vuku Bulan Olaylara Uygulanabilirliği, Uluslararası Daimi Adalet Merkezi (ICTJ) İçin Hazırlanan Hukuki İnceleme, www1.american.edu/cgp/TARC/ICTJTTurkishfinal030504.pdf adresinden 5 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 4. 277 Turhan, Faruk. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı. Hukuk.sdu.edu.tr/…/soykırım-sucunda-yok-etme-amacı-ve-ermeni sorun… adresinden 10 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 6. 278 Elekdağ, Şükrü. Ermeni Savları ve Soykırım Suçunun Hukuksal Niteliği Ermeni Soykırımı İddiasının Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi. https:/ sukruelekdag.wordpress.com/2006/04/22/ermenisavları-ve-soykirim-sucunun-hukuksal-niteligi-ermeni-soykirim-iddiasının-uluslararasi-hukuk-acisindendegerlendirilmesi/ adresinden 8 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 30. 63 zaman olmamıĢtır. Kaldı ki, Ermeniler arasında merkezi idarenin yüksek kademelerinde yer alan memurların yanı sıra, kaymakam, paĢa, vali, büyükelçi, hatta dıĢiĢleri bakanı olarak devleti temsil eden çok sayıda insan bulunmaktaydı. Tüm bu gerçekler tehciri gerçekleĢtirenlerin ırkçı nefretten kaynaklanan bir saikle hareket etmediğini, dolayısı ile tehcirin soykırım suçu oluĢturmadığını açıkça ortaya koymaktadır279. Yine Ermenilerin iddiasına göre, Birinci Dünya SavaĢı‟nın çıkması ile her türlü dıĢ baskının ortadan kalkması Anadolu‟nun TürkleĢmesi için uygun bir ortam oluĢturmuĢtu. Bazı bölgelerde Ermeni komitacılarının ayaklandıkları veya ayaklanma hazırlığı içinde oldukları iddiası tehcirin amacı değil, resmi gerekçesidir. Bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı, tehcir kararının verilmesinin temel nedeninin Ermeni isyanları olduğu ve tehcir kararının cephe gerisinin güvenliğinin sağlanması için acil bir tedbir olarak kararlaĢtırıldığı arĢivlerde açıkça yer almaktadır. Osmanlı Hükümeti tarafından tehcir kararının alınmasından 7 ay önce, yani savaĢın ilanıyla birlikte, genel bir isyan baĢlatan Ermeniler kendi devletlerine ihanet ederek düĢmanla iĢbirliğinde bulunmuĢtur. Bu bağlamda, Ermeni çeteleri gerilla savaĢı baĢlatarak Osmanlı cephe gerisinde sabotaj hareketlerine giriĢerek Rus ordusunun harekâtına yardımcı olmuĢtur. Bunların yanı sıra Müslüman köyleri basarak binlerce insanı öldürmüĢtür280. Tehcir olayını soykırım olarak kabul eden Ermenilerin bir baĢka iddiası ise Osmanlı hükümetinin tehcir sırasında Ermenilerin tamamının veya bir kısmının öleceğini veya öldürüleceğini öngördüğü ve bunu da istediğidir. Yani tehcirde soykırım suçunda aranan özel kastla hareket edildiğidir. Ancak bu iddia da gerçeği yansıtmamaktadır. Zira tehcir kararı bütün Ermenileri kapsamıyordu. Bu açıdan Katolik ve Protestan mezhebinde olanlar, askerler ve aileleri, hasta ve amalar, memurlar, tüccarlar ile bazı amale ve ustalar tehcire tabi tutulmamıĢtı. 281 Yine Ġstanbul, Ġzmir, Edirne ve devlet gücünün daha fazla hissedildiği diğer bölgelerdeki Ermeniler de tehcire tabi tutulmamıĢtı. Çünkü, bu bölgelerdeki Ermeniler Devlet 279 Aslan, (2014). 211-212. Elekdağ, 39-40. 281 Babacan, H. (2003). Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir, Dünden Bugüne TürkErmeni İlişkileri 1. Baskı, Ankara: Nobel Yayınları, 167. 280 64 için bir tehdit oluĢturmuyordu. Eğer Osmanlı hükümeti Ermenilere karĢı özel kastla hareket etseydi bu bölgelerdeki Ermenileri de tehcire tabi tutması gerekirdi 282. Tehcirin soykırım olduğunu ileri sürenlerin iddialarını ispat için dayandıkları en önemli delillerden birisi de Birinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Ġstanbul‟da kurulmuĢ olan divan-ı harb-i örfilerde yapılan yargılamalar ve verilen mahkumiyet kararlarıdır. Ancak, Paris BarıĢ GörüĢmelerini olumlu etkilemek ve muhalifleri tasfiye etmek amacı ile kurulan bu olağanüstü sıkıyönetim mahkemelerinde adil ve tarafız bir yargılama yapıldığını söylemek mümkün değildir283. Bu nedenle, bu mahkemelerin kararlarıyla soykırımın ispatlandığını iddia etmek doğru değildir. Ayrıca, bu mahkemelerin kurulması ve yaptıkları yargılamalar hakkında henüz yeterli çalıĢmaların yapılmadığını da belirtmek gerekir. 4.2.2. İnsanlığa Karşı Suç 4.2.2.1. Genel Olarak Ġnsanlığa karĢı suç devlet veya bir örgüt tarafından benimsenen bir politika çerçevesinde kendi sivil halkına ya da baĢka bir sivil halka yönelik yaygın ve sistematik saldırının parçası olarak iĢlenen belirli ağırlıktaki suçlardır 284. Ġnsanlığa karĢı suç kavramı, ilk olarak Martens hükmünde ve 1907 Kara SavaĢı Hukukuyla Ġlgili Lahey SözleĢmesi‟nde geçmiĢtir. Bu kavram, I. Dünya SavaĢı sonrasında savaĢ suçları çerçevesinde ele alınmıĢ ve Nürnberg Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü ile uluslararası hukukta ilk kez bağımsız bir suç türü olarak tanımlanmıĢtır285. NUAM Statüsünde yapılan bu tanım daha sonra Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü ve Roma Statüsü ile çeĢitli değiĢikliklere uğramıĢtır. 282 Turhan, F. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı. 12. 283 Turhan, F. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı. 15. 284 Jescheck, 2006, 29. 285 Azarkan, E. (2003). Uluslararası Hukukta İnsanlığa Karşı Suçlar. AÜHF Dergisi, C.52 (S.3) (275-297), 294. 65 Ġnsanlığa karĢı suçun unsurları bu suçla ilgili mahkeme kararlarında açıklanmaktadır. Nuremberg Mahkemesi yargılamalarında, insanlığa karĢı suçların Ģahıslara karĢı iĢlenen suçlar olduğu ifade edilmektedir. Bu yargılamalara göre insanlığa karĢı suçlar; doğrudan insan varlığına karĢı iĢlenen, insanları yaĢam koĢulları ve sağlıkları için gerekli mallardan yoksun bırakan suçlardır286. 4.2.2.2. Roma Statüsündeki Düzenleme Ġnsanlığa karĢı suçlar, Roma Statü‟nün 7. maddesinde düzenlenmiĢtir. Roma statüsüne göre, insanlığa karĢı suç, maddede bentler halinde sayılan fiilerden birinin saldırının bilincinde olarak herhangi bir sivil nüfusa karĢı yaygın veya sistematik bir saldırının parçası olarak iĢlenemesidir. Madde 7‟de yer alan fiiller Ģunlardır:287 a. Öldürme; b. Toplu yok etme; c. KöleleĢtirme; d. Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli; e. Uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek, hapsetme veya fiziksel özgürlükten baĢka biçimlerde mahrum etme; f. ĠĢkence; g. Irza geçme, cinsel kölelik, zorla fuhuĢ, zorla hamile bırakma, zorla kısırlaĢtırma veya benzer ağırlıkta diğer cinsel Ģiddet Ģekilleri; h. Tanımlanabilir herhangi bir grup veya topluluğa karĢı, cinsiyet ayrımı veya uluslararası hukukta kabul edilemez diğer nedenlere dayalı herhangi bir eylemle veya Mahkemenin yetki alanındaki herhangi bir suçla bağlantılı olarak siyasi, ırki, ulusal, etnik, kültürel, dinsel veya cinsel nedenlere dayalı zulüm; i. KiĢilerin zorla kaybedilmesi; j. Apertheid (ırk ayrımcılığı) suçu; k. Kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dıĢı eylemler. 286 Azarkan, E. (2003). Nuremberg‟ten La Haye‟ye Uluslararası Ceza Mahkemeleri. Kırklareli: Beta Yayınevi, 152-153. 287 RomSt m. 7/1. 66 4.2.2.3. Korunan Hukuki Yarar Suç, soykırımdan farklı olarak belirli bir grubun değil herhangi bir sivil halkın temel haklarını ihlâl eden kitlesel bir suçtur. Temel insan haklarına yönelik sistematik ve kitlesel bir saldırı söz konusu olduğu için bütün insanlığı ilgilendirmektedir288. 4.2.2.4. İnsanlığa Karşı Suçların Unsurları 4.2.2.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) Roma Statüsü‟ne göre suçun manevi unsuru genel kasttır. Failin, eyleminin sivil nüfusa karĢı yöneltilmiĢ yaygın veya sistematik bir saldırının parçasını oluĢturduğunu bilmesi veya parçasını oluĢturmasına niyet etmiĢ olması gerekmektedir289. Buna karĢılık failin saldırının tüm özelliklerini, plan ya da politikasını bilmesi gerekmez. Ġnsanlığa karĢı suçun manevi unsuru, bu suçu soykırım suçundan ayıran en önemli özelliklerden birisidir. Soykırım suçunun manevi unsuru, eylemin ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya yönelik iĢlenmiĢ olması unsurudur. Öte yandan insanlığa karĢı suçlarda böyle bir Ģart aranmamaktadır. Ġnsanlığa karĢı suçlarda, sayılan fiillerin sivil halka karĢı genel veya sistematik olarak iĢlenmesi yeterlidir 290. Diğer bir ifade ile soykırım suçu, insanlığa karĢı suçlara göre daha özel bir suçtur, insanlığa karĢı suçlar ise daha geneldir ve soykırım suçunu oluĢturmayan eylemlerin insanlığa karĢı suç kategorisine sokulması mümkündür. 4.2.2.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) Roma Statüsü‟ne göre, insanlığa karĢı suçun oluĢabilmesi için ilgili eylemin sivil nüfusa karĢı yöneltilmiĢ bir saldırının parçası olarak iĢlenmiĢ olması gerekir. Bu saldırının yaygın veya sistematik bir saldırı olması insanlığa karĢı suçu diğer adi suçlardan ayırt eden en önemli özelliktir. Ġnsanlığa karĢı suçlara iĢtirak eden fakat bunların sivil bir nüfusa karĢı yaygın ya da sistematik bir saldırının parçası 288 Güller, 14. Başak, 131. 290 Ateş Ekşi, (2004). 124. 289 67 olduğunun farkında olmayan bir birey, cinayetten hatta belki savaĢ suçlarından suçlu bulunabilir acak insanlığa karĢı suçtan dolayı mahkum edilemez291. Ruanda Mahkemesi, yaygın veya sistematik saldırıyı, “sık sık tatbik edilmiĢ, geniĢ kapsamlı fiiller olarak birçok mağdura yönelik ciddi bir Ģekilde gerçekleĢtirilmiĢ olması gerektiği” Ģeklinde tanımlamıĢtır. Mahkeme, sistematik kavramının ise, kamu ve özel kaynakların kullanılmasını içeren genel bir politika gözetilerek, organize ve düzenli bir Ģekilde birbirini takip etmesi anlamına geldiğini ifade etmiĢtir292. Ruanda Mahkemesi tarafından Akayesu Davası‟ nda yaygın saldırı daha kapsamlı bir biçimde tanımlanmıĢtır. Buna göre yaygın saldırı, “önemli ciddiyet ile kolektif olarak yürütülen ve mağdurların çokluğuna karĢı yöneltilen ağır, sık sık meydana gelen ve büyük ölçekli eylemler” dir. Yugoslavya Mahkemesi, Tadic Davası‟nda yaygın saldırıyı tanımlarken, mağdurların sayısına atıf yapmıĢtır. Kunarac Davası‟nda ise, benzer bir biçimde “yaygın kavramının saldırının büyük ölçekli yapısı ve mağdurların sayısı anlamına geldiğini” belirtmiĢtir. Ruanda Mahkemesi, Kayishema Davası‟nda da “yaygın saldırının mağdurların çokluğuna karĢı yöneltilmiĢ olmak zorunda olduğu” açıklamasında bulunmuĢtur293. Yugoslavya Mahkemesi, Blaskic Davası‟nda alınan karara göre saldırının sistematik olarak nitelendirilebilmesi için dört kriterin bulunması gerekmektedir. Bu kriterler; politik bir hedefin, saldırının izlediği bir planın veya bir topluluğu yok etme, ona zulmetme ya da onu zayıflatma ideolojisinin varlığı; suç oluĢturan fiilin bir grup sivile karĢı çok büyük bir ölçekte iĢlenmesi veya birbirine bağlı insanlık dıĢı fiillerin tekrarlanarak ve devam ederek iĢlenmesi; askeri veya diğerleri olsun, kayda değer kamu ve özel kaynakların hazırlanması ve kullanılması; düzenli planın tanımlanmasına ve oluĢturulmasına yüksek seviyede politik veya askeri yetkililerin karıĢmasıdır294. Eski Yugoslavya Mahkemesi Tadic kararında ise insanlığa karĢı suç için, fiille silahlı çatıĢma arasında genel olarak suçun iĢlendiği yer ve zaman kapsamında bir bağlantının mevcut olması gerektiği ifade edilmiĢtir. Ancak Roma 291 Schabas,36. Başak, 131. 293 Ateş Ekşi, (2004). 115. 294 Ateş Ekşi, (2004). 117-118. 292 68 Statüsü‟nde Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde yer alan, saldırının silahlı bir çatıĢma sırasında meydana gelmesi Ģartı yer almamaktadır 295. Dolayısı ile saldırının sadece savaĢ zamanında değil barıĢ zamanında da gerçekleĢebileceği sonucunu çıkarabiliriz. 1. Öldürme Suç, bir kiĢinin hayat hakkına son vermektir. Bu suçun insanlığa karĢı suç oluĢturması için öldürme fiilinin sivil topluma karĢı saldırı bilinciyle yapılması gerekir296. 2. Toplu yok etme Toplu yok etme, herhangi bir sivil topluluğu kısmen veya tamamen katletmek için yiyecek ve ilaca ulaĢma imkanından mahrum bırakma da dahil yaĢam koĢullarını kasten zorlaĢtırmaktır297. Bu suçun oluĢması için failin bir veya birden fazla kiĢinin ölümüne sebebiyet vermesi ve bu ölümlerin katliamın bir parçasını oluĢturması gerekir298. 3. Köleleştirme KöleleĢtirme, sistematik bir saldırıyı gerçekleĢtirmek için mülkiyet hakkına bağlı yetkilerden herhangi birinin veya hepsinin bir insan üzerinde kullanılmasıdır. Özellikle kadınların ve çocukların zorla çalıĢtırılması, cinsel kölelik, insan ticareti gibi filler bu kapsamda değerlendirilir299. 4. Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli, uluslararası hukukta kabul edilen gerekçeler olmadan, bir yerde hukuka uygun olarak ikamet eden insanların zorla 295 Seymen Çakar, 189. Güller, 15. 297 RomSt m. 7/2-b. 298 Güller, 15. 299 Çınar, 189. 296 69 yerlerinden edilmeleri veya baĢka zorlayıcı fiillerle yer değiĢtirmelerini ifade eder300. 5. Uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek, hapsetme veya fiziksel özgürlükten başka biçimlerde mahrum etme Bir kimsenin kamu hukukundan doğan herhangi bir hukuki usul izlenmeksizin hürriyetinden mahrum bırakılması bu suçu oluĢturmaktadır. Ġnsanların esir kamplarında tutulması bu kapsamda değerlendirilir301. 6. İşkence ĠĢkence, sanığın gözetim ve kontrolü altında bulunan bir kiĢiyi, fiziksel veya zihinsel olarak, ağır acı ya da ıstıraba kasten maruz bırakmasıdır. Ancak kanuni yaptırımlardan kaynaklanan acı ve ıstırap bu suçu oluĢturmaz302. 7. Cinsel şiddet Bu suç kapsamına her iki cinse karĢı da iĢlenebilecek cinsel tecavüz, herhangi bir nüfusun etnik oluĢumunu bozmak amacıyla kadınları zorla hamile bırakma, zorla kısırlaĢtırma gibi fiiller girmektedir303. 8. Zulüm Zulüm, bir grubun ya da topluluğun, kimliğinden dolayı uluslararası hukuka aykırı olarak temel haklarının ağır Ģekilde ihlal edilmesidir304. 9. Kişilerin zorla kaybedilmesi Bir devlet veya siyasi organizasyon tarafından ya da onların yetkisi, desteği ve bilgisi dahilinde kiĢilerin yakalanarak gözaltına alınması, tutuklanması veya kaçırılması sonrasında, bu kiĢilerin yasal güvenceden mahrum bırakılması 300 RomSt m. 7/2-d. Güller, 16. 302 Çınar, 189. 303 Çınar, 189. 304 Roma Statüsü 7/2-g. 301 70 amacıyla tutuldukları yer ve akıbetleri hakkında bilgi verilmemesi bu suçu oluĢturur305. 10. Irk ayrımcılığı Irk ayrımcılığının insanlığa karĢı suç oluĢturması BirleĢmiĢ Milletler Irk Ayrımcılığı (Apartheid) SözleĢmesi‟ne dayanmaktadır. SözleĢme‟nin 1. maddesine göre, ırk, renk, soy ya da milli veya etnik köken nedeniyle her türlü insan hakları ihlali ırk ayrımcılığını oluĢturur306. 11. Diğer insanlık dışı eylemler Ġnsanlığa karĢı fiiller listesinde sayılmayan, ancak yukarıdaki fiiller gibi insanlar üzerinde aĢırı acı ve ıstıraba neden olabilen fiiller diğer insanlık dıĢı eylemleri oluĢturur. Statüde böyle bir düzenlemeye gidilmesinin nedeni insanlığa karĢı suçun iĢleniĢ Ģeklinin öngörülebilecek nitelikte olmamasıdır307. 4.2.2.5. İnsanlığa Karşı Suçun Faili Roma Statüsü‟nde insanlığa karĢı suçların failleri hakkında sınırlayıcı bir düzenleme yer almamaktadır, dolayısıyla insanlığa karĢı suçların herkes tarafından iĢlenilebileceğini söyleyebiliriz. Bu suçun faili herkes olabilir. Statü‟de fail ile ilgili olarak hukuki veya fiili bir özellik aranmamıĢtır. Fakat Statüde yer alan, fiillerin „yaygın veya sistematik‟ olarak iĢlenmesi Ģartını düĢündüğümüzde bu fiillerin bir devlet veya örgüt politikası kapsamında iĢlenebileceğini anlıyoruz 308. 4.2.2.5. İnsanlığa Karşı Suçun Mağduru Roma Statüsü‟nün 7. maddesinde insanlığa karĢı suçun herhangi bir sivil nüfusa karĢı iĢlenebileceği belirtilmiĢtir. Sivil nüfus, ülkesinde bulunduğu devletin vatandaĢı olsun ya da olmasın, genel olarak savaĢan (muharip) statüsü 305 Şen, E. ve Malbeleği, E. (2011). Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar. Ankara: Seçkin Yayıncılık,43. 306 Güller, 17. 307 Başak, 166. 308 Seymen Çakar, 181. 71 tanınmayan, çatıĢma dıĢında kalan herkesi kapsar. Siviller Kızılhaç Örgütü‟nün Raporunda, silahlı kuvvetler mensubu olmayan Ģahıslar olarak tanımlanmıĢtır. SavaĢan ise, tıbbi ve dini personel dıĢında, çatıĢma taraflarının silahlı kuvvetlerini oluĢturan herkestir309. Ġnsanlığa karĢı suçun oluĢabilmesi için her Ģeyden önce ortada bir saldırı olması, bu saldırının geniĢ bir topluluğa yönelmiĢ olması gerekmektedir. Dolayısıyla soykırımdan farklı olarak tek bir kiĢiye yönelik olarak iĢlenen eylemin insanlığa karĢı suç oluĢturması mümkün değildir. Ayrıca bu topluğun özellikleri soykırım suçunda olduğu gibi sınırlandırılmamıĢtır. Diğer bir ifade ile saldırıya uğrayan insanların ulusal, etnik, dinsel, ırksal veya baĢka bir topluluğun üyeleri olması gerekmemektedir. 4.2.3. Savaş Suçları 4.2.3.1. Genel Olarak SavaĢ suçu, çok genel bir tanımla savaĢın temel kurallarının ve yapılageliĢ kuralların ağır Ģekilde ihlal edilmesidir. SavaĢ suçlarının ilk kez kapsamlı bir kanun halinde toplanması, Amerikan Ġç SavaĢı sırasında BaĢkan Lincoln tarafından 1863‟de çıkarılan Lieber Kuralları ile gerçekleĢtirilmiĢtir310. SavaĢ suçunun uluslararası hukukta kabulü ise 6 Temmuz 1906 tarihli Kara SavaĢında Yaralılara ve Hastalara ĠliĢkin Cenevre SözleĢmesi ile sağlanmıĢ311, ancak Ġkinci Dünya SavaĢının sonuna kadar bu suçların soruĢturulması mümkün olmamıĢtır. SavaĢ suçlarının soruĢturulması konusu Ġkinci Dünya SavaĢı'na kadar tartıĢılmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı patlak vermesiyle birlikte, bu suçların cezalandırılması ihtiyacının kaçınılmaz olduğu ortaya çıkmıĢ ve savaĢın sonuna yaklaĢıldıkça bu yönde tedbirler alınmaya baĢlanmıĢtır. Nitekim, Romanya ile 19 Eylül 1944; Finlandiya ile 19 Eylül 1944; Bulgaristan ile 28 Ekim 1944 ve Macaristan ile 30 Ocak 1945 tarihlerinde imzalanan sözleĢmelere mağlup devletlerin, savaĢ suçlularını yakalaması ve yargılaması konusunda müttefikler ile iĢbirliğinde bulunmasına mecbur eden hükümler konulmuĢtur. SavaĢ suçlularının 309 Önok, (2003), 31. Demirağ, F. (2007). “ Uluslararası Ceza Divanı, Savaş Suçları - Saldırı Suçu, Mevzuatımıza Göre Savaş Hali” , Uluslararası Ceza Divanı, Feridun Yenisey (Ed.). İstanbul: Arıkan Yayınevi, 96. 311 Pazarcı, 2013, 658. 310 72 uluslararası bir mahkemede yargılanması konusu ise, 1945 yılının baĢlarında Amerika BirleĢik Devletlerinin resmi çevrelerinde tartıĢılmaya baĢlanmıĢ, hatta anılan Devlet tarafından bir uluslararası ceza mahkemesi kurulması için Fransa, Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği hükümetleri nezdinde giriĢimlerde bulunulmuĢtur. Ancak Amerika BirleĢik Devletleri, Fransa, Ġngiltere ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan 8 Ağustos 1945 tarihli Londra AnlaĢmasına kadar bu suçların cezalandırılması ulusal mahkemelere bırakılmıĢtır. Londra AnlaĢması ile savaĢ suçlularının uluslararası düzeyde yargılanması ilk kez karara bağlanmıĢtır. AnlaĢma ile Nürnberg'de bir Uluslararası Askeri Mahkeme kurulması ve savaĢ suçu iĢleyenlerin bu mahkemede cezalandırılması kabul edilmiĢ, anlaĢmaya ek Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde de savaĢ suçunun tanımı yapılmıĢtır. SavaĢ suçu oluĢturan fiiller Nürnberg Statüsü‟nün 6. maddesinin 2. fıkrasında sayılmıĢtır. Maddeye göre: i) kasten öldürme; ii) kötü muamele, iii) sivil halkın ya da iĢgal altındaki halkın sürgünü; iv) kölelik ya da baĢka amaçla çalıĢtırma, v) savaĢ esirlerine ya da denizdeki kiĢilere kötü muamele; vi) rehinelerin öldürülmesi; vi) kamu ya da özel mülkiyetin yağmalanması, vii) gereksiz yere kentlerin, kasabaların ve köylerin yok edilmesi ya da askeri gereklilik olmadan bunların yakılıp yıkılması savaĢ suçu oluĢturan fiillerdir 312. Söz konusu fiillerin büyük çoğunluğu IV sayılı Lahey SözleĢmesi‟ne Ek Kara Harbi‟nin Kanunları ve Adetleri Hakkında Yönetmelik‟te de açıkça yasaklanmıĢtır. Bu nedenle, önceden beri pozitif hukukta temeli bulunan savaĢ suçları, Nürnberg yargılamalarında en sağlam temele sahip suç kategorisi olarak değerlendirilmiĢtir313. Nürnberg yargılamalarından sonra savaĢ suçlarının kapsamı 1949 tarihli Cenevre SözleĢmeleri314 ve 1962 tarihli Uluslararası Kızıl Haç Komitesi‟nin oluĢturduğu uzmanlar komitesi raporu ile daha da geniĢletilmiĢtir. Ancak 312 Lütem, İ. (1951). Harp Suçları ve Devletlerarası Hukuk. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, 60-61. 313 Aslan, 2006, 143. 314 Türkiye 1949 tarihli 4 Cenevre Sözleşmesini 1954 tarihinde onaylamıştır. 73 günümüzde savaĢ suçlarını mutlak Ģekilde sınıflandırmak mümkün değildir. Fakat doktrinde Ģöyle bir tasnife gidilmiĢtir315: Silahlı çatıĢmalara katılmayan kiĢilere karĢı iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin, sivillerin ya da esirlerin öldürülmesi, sivillere ya da esirlere iĢkence edilmesi; Yasak savaĢ metotlarını uygulayarak yabancı savaĢan ya da sivillere karĢı iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin, sivillere ya da savunmasız bölgelere kasten saldırmak; Yasak savaĢ araçları kullanmak: Örneğin, kimyasal ya da biyolojik silahlar kullanmak; Özel koruma hakkına sahip olan kimse ya da nesnelere karĢı iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin, insani yardım amaçlı faaliyetlere katılan personele saldırmak; Ayırt edici iĢaret ve amblemlerin kurallara aykırı olarak kullanılması ile iĢlenen savaĢ suçları: Örneğin, düĢman içine sızmak için Kızıl Haç amblemini kullanmak. 4.2.3.2. Roma Statüsündeki Düzenleme Roma Statüsü savaĢ suçu sayılan her suç fiili için, fiilin silahlı çatıĢma çerçevesinde gerçekleĢtirilmiĢ olması Ģartını aramıĢtır. Buna göre fiil ile silahlı çatıĢma arasında nedensellik bağı bulunmalı ve fiilin çatıĢma sebebiyle iĢlendiği ortaya konmalıdır. Bu nedenle silahlı çatıĢma sırasında gerçekleĢtirilen ancak silahlı çatıĢmayla bağlantısı olmayan fiiller savaĢ suçu olarak değerlendirilmeyecektir. Bu tür fiiller unsurlarını karĢıladığı ölçüde diğer suç baĢlıkları altında değerlendirileceklerdir.316 Öte yandan, Roma Statüsü savaĢ suçları ile ilgili yargı yetkisinin sınırlarını 8. maddenin 1. fıkrasındaki tanımla sınırlamıĢtır. Bu tanıma göre mahkeme, özellikle, bir plan veya politikanın ya da bu tarz fiillerin geniĢ çapta iĢlenmesinin bir parçası olmak kaydıyla savaĢ suçları üzerinde yargı yetkisine sahiptir.317 Ġnsanlığa karĢı suçlardan farklı olarak savaĢ 315 Tezcan, Erdem, Önok, 570-572. Topal, 2009, 271. 317 S. Şen, 2010, 94. 316 74 suçu olarak sayılan fiillerin ille de bu çerçevede iĢlenmiĢ olması gerekmeyecek, fakat bu çerçevede iĢlenen filler her halukarda mahkemenin yargı yetkisine girecektir. Bu açıdan, savaĢ esnasında rasgele gerçekleĢtirilen münferit ihlaller de, savaĢ suçunu oluĢturabilir. Bunların yaygın ve sistematik Ģekilde iĢlenmesi gerekmemektedir318. Statü‟de savaĢ suçu oluĢturan fiiller uluslararası bir çatıĢma sırasında iĢlenen savaĢ suçları ve uluslararası nitelik taĢımayan savaĢ suçları olarak iki gruba ayrılmıĢtır. Statü‟ye göre uluslararası silahlı çatıĢmalar düĢman devletler arasında gerçekleĢen çatıĢmalardır. Bu kapsamda iĢlenen savaĢ suçları Statü‟nün 8/2-a ve b maddelerinde sayılmıĢtır. Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢma ise bir isyan veya iç savaĢ boyutuna ulaĢmıĢ silahlı çatıĢma durumudur319. Bu görüĢ Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesinin Akayesu kararında benimsenmiĢtir320. Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalarda iĢlenen savaĢ suçları da Statü‟nün 8/2-c ve e maddelerinde tanımlanmıĢtır. 4.2.3.3. Korunan Hukuki Yarar SavaĢ suçları savaĢan devletler arasındaki karĢılıklı vaatlere dayandırılan hakların ihlalidir, bu yüzden öncelikle düĢman devletin vatandaĢlarını veya diğer savaĢan devlete bağlı bulunan kiĢileri korur321. Bunun yanı sıra bu suçlarla, bireyler üstü bir değer olarak dünya barıĢı ve uluslararası kamu düzeni de korunmaktadır322. 318 Önok, 2003, 167. Kocatepe, A. (2011). Silahlı Çatışma Hukuku Kapsamında Harp Esirleri ve Hukuki Statüleri. İstanbul: Harp Akademileri Basımevi, 14. 320 Önok, 2007, 228. 321 Seymen Çakar, 187. 322 Güller, 18. 319 75 4.2.3.4. Savaş Suçlarının Unsurları 4.2.3.4.1. Manevi Unsur (Mens Rea) SavaĢ suçlarının manevi unsuru kasttır. Bu suçun iĢlenebilmesi için failin silahlı bir çatıĢma yapma niyetinde olması323, yani silahlı bir çatıĢmanın varlığından haberdar olması ve suç teĢkil eden fiilleri bu bilinçle iĢlemesi gerekmektedir. Ancak failin çatıĢmanın niteliğinin yani uluslararası nitelik taĢıyıp taĢımadığının bilincinde olmasına gerek yoktur.324 Ayrıca failin suç teĢkil eden eylemi gerçekleĢtirirken suçun sonucuna sebep olmayı amaçlaması veya olayların normal sonucu olarak gerçekleĢeceğinin farkında olması suç kastının varlığı için yeterli kabul edilmektedir325. 4.2.3.4.2. Maddi Unsur (Actus Reus) SavaĢ suçunu oluĢturan fiiller Roma Statüsü‟nün 8/2 maddesinde sayılmıĢtır. Bu suçlar icrai hareketle iĢlenebileceği gibi ihmali olarak da iĢlenebilir. Statü‟nün 8. maddesine göre savaĢ suçu olarak kabul edilen bireysel fiillerle, silahlı çatıĢma arasında fonksiyonel bir bağlantı olmalıdır. Fiil, fırsat değerlendirilerek ve silahlı çatıĢmadan bağımsız olarak iĢlenmiĢse savaĢ suçu olarak kabul edilmez326. Uluslararası bir çatışma sırasında işlenen savaş suçları: Silahlı çatıĢmalar ve savaĢların nitelikleri hakkında 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre SözleĢmeleri‟nde yapılan sınıflandırma genel kabül görmektedir. Bu sözleĢmelerde çatıĢmaların, „uluslararası‟ ve „uluslarası nitelikte olmayan‟ çatıĢmalar Ģeklinde bir ayrıma tabi tutuldukları görülebilir. Cenevre SözleĢmeleri‟nde uluslararası silahlı çatıĢmanın özellikleri, ortak 2. madde kapsamında Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir: “BarıĢ zamanında yürürlüğe girecek hükümler dıĢında, bu SözleĢme, iki veya daha fazla Yüksek Akit Taraflar arasında, savaĢ 323 Kononov – Letonya Son Kararı, www.inhak.adalet.gov.tr/yabanci_karar/kononovson.pdf ., adresinden 14 Aralık 2014’de alınmıştır. 11 324 Önok, 2003, 168. 325 Aslan, 2006, 160. 326 Güller, 18. 76 hali bunlardan biri tarafından kabul edilmese bile, ilan edilmiĢ veya baĢka bir silahlı çatıĢmanın meydana gelmesi halinde uygulanacaktır.” Metindeki „Akit Taraflar‟ kavramından anlaĢılacağı gibi, çatıĢmanın uluslararası nitelik taĢıması için „devletler arasında‟ meydana gelmesi gerekmektedir327. Ayrıca devletler arasında gerçekleĢen silahlı eylemlerin uluslararası nitelikli bir çatıĢma olarak kabul edilebilmesi için taraflardan en az birisinin bu silahlı eylemleri savaĢ niyetiyle gerçekleĢtirmesi gerekmektedir. Taraflardan hiçbiri sözkonusu olan eylemleri ya da çatıĢmaları savaĢ amacı (animus belligerandi ya da animus belli) ile gerçekleĢtirilmiĢ eylemler ya da çatıĢmalar olarak değerlendirmedikleri takdirde, uluslararası hukuk açısından bunlar savaĢa varmayan silahlı zorlama yolları ya da silahlı karıĢma olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda çatıĢan taraflardan birinin animus belligerandi ile hareket etmesi silahlı çatıĢmaların uluslararası nitelikli bir çatıĢma olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir. Buna karĢılık, çatıĢan iki tarafın aksi yönde iradesine rağmen üçüncü devletlerin ya da BM‟in belirli bir silahlı çatıĢmayı uluslararası bir çatıĢma olarak değerlendirmesi bu çatıĢmaların hukuksal olarak uluslararası nitelik kazanmasına yetmemektedir328. a. 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlalleri : 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre SözleĢmeleri‟nde ağır ihlaller olarak adlandırılan fiillerin savaĢ suçu olarak adlandırılmadığı, bir baĢka deyiĢle, savaĢ suçları teriminin kullanılmadığı görülür. Ancak, sözleĢmelerin ilgili maddeleri incelendiğinde, söz konusu eylemlerin aslında birer savaĢ suçu oluĢturduğu anlaĢılmaktadır329. Roma Statüsü‟nde Cenevre SözleĢmeleri‟nin ağır ihlalleri olarak adlandırılan fiillerin suç oluĢturacağı 8/2-a maddesinde düzenlenmiĢtir. SözleĢme‟nin 8/2-a maddesinde yer alan fiiller Ģunlardır330: 1) Kasten adam öldürmek, 2) Ġnsanlar üzerinde biyolojik deneyler de dahil olmak üzere iĢkence yapmak veya gayri insani muamelelerde bulunmak, 327 Başak, 2003, 182. Pazarcı, H. (2006). Uluslararası Hukuk Dersleri IV. Kitap (Gözden Geçirilmiş 2. Bası), Ankara: Turhan Kitabevi, 140-141. 329 Aksar, 2007, 145. 330 RomSt m. 8/2-a. 328 77 3) Kasten büyük ıstıraplara sebebiyet verme ya da vücut bütünlüğü veya sağlığa ağır tecavüzlerde bulunma, 4) Askeri gereklilik olmadığı halde yasadıĢı ve keyfi olarak büyük ölçüde mal tahribatı yapmak veya mallara el koymak, 5) Bir savaĢ esirini veya diğer koruma altındaki Ģahsı düĢman devletin silahlı kuvvetlerinde hizmet etmeye zorlamak, 6) Bir savaĢ esirini veya diğer koruma altındaki Ģahsı bilinçli olarak muhakeme edilme hakkından mahrum etmek, 7) ĠĢgal altındaki halkı hukuka aykırı bir biçimde sürgün etme, nakletme veya tutuklama, 8) Rehin almak. b) Savaş hukuku ve teamüllerinin ihlali : SavaĢ hukukunun teamülleri düĢmanlıklar sırasında silahlı kuvvetlerin uygulamalarından ortaya çıkar. Eğer bu uygulama bir düzenlilik derecesine ulaĢır ve devletler arasında genel bir kanaat oluĢursa, teamüle dönüĢen bu davranıĢ zorlayıcı olur ve tüm devletleri birleĢtiren teamül hukukunun bir kuralı haline gelir. SavaĢ uygulamasının zaman içinde hukukun bir teamül kuralı haline geldiği noktayı belirlemek oldukça güçtür. Teknolojideki hızlı geliĢmelerle belirlenen periyod içinde savaĢ yelpazesinin geniĢletilerek ayaklanmaları ve devlet destekli terörizmi de içine almaya çalıĢması sonucunda devletlerin, savaĢın kabul edilen uygulamasının içeriği ve hukuk kuralı olarak değerlendirilmesi konusunda görüĢ ayrılıklarına düĢülmesine sebep olmaktadır. Teamül hukuku kurallarının belirlenmesi ve yorumlanmasında kesinlik olmaması, savaĢ hukukunun yazılı anlaĢmalarla kanunlaĢtırılması çabalarının temelini oluĢturmaktadır331. 331 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Harekatlarında Ulusal ve Uluslararası Hukuk, (1994). İstanbul: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Basımevi, 2-3. 78 Roma Statüsü‟nde savaĢ hukuku ve teamüllerinin ihlali çerçevesinde iĢlenen savaĢ suçları Statü‟nün 8/2-b maddesinde tanımlanmıĢtır. Maddeye göre: 1) ÇatıĢma dıĢı kalan ya da çatıĢmalara katılmayan sivil halka ve sivillere saldırı, 2) Askeri hedef oluĢturmayan sivil mallara saldırı, 3) Ġnsani yardım ya da barıĢın korunması amaçlı personele, tesislere, birim ve araçlara saldırı, 4) Beklenmeyen askeri avantajlara oranla aĢırı, sürekli ve ağır zararlara neden olacak biçimde sivil halkı öldürecek veya yaralayacak Ģekilde saldırma, 5) Savunmasız veya askeri hedef oluĢturmayan kentlerin, köylerin, yerleĢim yerleri ve binalarının bombalanması ya da bunlara saldırılması, 6) Teslim olan ya da çatıĢma dıĢı bulunan bir düĢmanın öldürülmesi ya da yaralanması, 7) Uluslararası hukukta güven suistimali amacıyla kullanılması yasaklanan iĢaretlerin ve bayrakların, düĢman bayrağı ve üniformasının savaĢ hilesi olarak kullanılması, 8) ĠĢgal altındaki halkın ülke içi ya da dıĢı sürgünü ya da iĢgal edilen ülkeye kendi ülkesinden sivil halkın nakli, 9) Askeri amaç dıĢı kültür, bilim, tarih vb. varlıklara saldırı, 10) DüĢman devletin askerlerini ya da sivil halkını haince öldürme ya da yaralama, 11) KiĢilerin bilimsel ya da tıbbi denek olarak kullanılması, 12) Haince bir Ģekilde öldürme ya da yaralama, 13) Hiçbir canlı bırakılmaması emri, 14) DüĢman mallarını yok etme ya da bunlara el koyma, 15) DüĢman devletin vatandaĢlarının haklarını tanımadığını bildirme, 16) DüĢman devletin vatandaĢlarını kendi ülkelerine karĢı savaĢmaya zorlama, 17) Yağma, 18) Zehir ve zehirli silahların kullanılması, 19) Öldürücü ve zehirli gazların kullanılması, 20) Vücutta parçalanan mermilerin kullanılması, 21) Gereksiz acılar veren silahların ve mermilerin kullanılması, 22) KiĢilerin onuruna saldırılması, 79 23) Tecavüz, cinsel kölelik, zorla fuhuĢ, zorla kısırlaĢtırma gibi cinsel saldırı biçimleri, 24) Sağlık personeline, binalarına ve araçlarına saldırı, 25) Cenevre SözleĢmelerinin tanıdığı amblemleri kullanan kiĢilere ya da hedeflere saldırı, 26) Sivillerin kasten aç bırakılması, 27) On beĢ yaĢından küçük çocukları orduya alma uluslararası savaĢ hukuku ve teamülleri çerçevesinde iĢlenen savaĢ suçlarıdır332. Uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmalarda işlenen savaş suçları Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalarda iĢlenen savaĢ suçları ülkeler arasında değil ülke içi yapılan savaĢlarda gerçekleĢmektedir. Bu suçlar ilk olarak uluslararası olmayan silahlı çatıĢmalarda sivil halkın haklarını koruyan 1949 Cenevre SözleĢmelerinin ortak 3. maddesinde düzenlenmiĢtir. Bu maddede düzenlenen suçların sadece belli durumlarda geçerli olacağı belirtilmektedir. Sözü edilen durumlar, BM SözleĢmesi'nde kutsal addedilen kendi kaderini tayin etme (self-determination) hakkını kullanma çerçevesinde halkların sömürgeci hakimiyete, yabancı iĢgallere ve ırkçı rejimlere karĢı savaĢtığı silahlı çatıĢmaları içermektedir. Ayrı ayrı ve öngörülmeyen bir biçimdeki Ģiddet eylemleri ve benzeri öteki eylemler gibi iç gerginlikler ve iç karıĢıklıklar durumunda Cenevre SözleĢmelerinin ortak 3. maddesi uygulanmamaktadır333. Son zamanlarda yapılan savaĢların hemen hemen hepsi etnik temizlik amacıyla yapıldığı için bu savaĢlarda iĢlenen suçlar da Cenevre SözleĢmelerinin ortak 3. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. a) Uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmalarda sivil halkın haklarını ihlal eden savaş suçları: Uluslararası nitelik taĢımayan sivil halkın haklarını ihlal eden savaĢ suçları Roma Statünün 8/2-c maddesinde yer almaktadır. Bu suçlar Ģunlardır334: 332 RomSt m. 8/2-b. Askeri Yargı ile İlgili Kanunlar ve içtihatlar. (1990). Ankara: Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet İşleri Başkanlığı Yayını, 857. 334 RomSt m. 8/2-c. 333 80 1) KiĢinin hayatına ve kendisine karĢı Ģiddet uygulama, özellikle her türlü cinayet, yaralama, zalimce davranıĢ ve iĢkence, 2) Rehin alma, 3) KiĢisel onuru alçaltıcı davranıĢlar, özellikle aĢağılayıcı ve küçük düĢürücü muameleler, 4) Bir kiĢiyi, yargısal garantileri sağlayan mahkeme kararı olmadan cezalandırma ve infaz. b) Uluslararası nitelik taşımayan silahlı çatışmaların yürütülmesi sırasında gerçekleştirilen fiillere ilişkin savaş suçları: Uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmaların yürütülmesi sırasında iĢlenen savaĢ suçları Statü‟nün 8/2-e maddesinde düzenlenmiĢtir. Bu fiiller Ģunlardır335: 1) Sivillere saldırı, 2) Sağlık personeli, binaları ve araçlarına saldırma, 3) Ġnsani yardım kuruluĢlarında ya da BarıĢ Gücü misyonunda çalıĢan personele veya hedeflere saldırı, 4) Kültür, sanat, eğitim ya da din varlıklarına saldırı, 5) Yağma, 6) Tecavüz veya fuhĢa zorlama gibi cinsel saldırı biçimleri, 7) On beĢ yaĢından küçük çocukları orduya alma, 8) Sivil halkın yerlerinden alınarak baĢka bir yere taĢınması veya sivilleri kendi topraklarını terk etmeye zorlamak, 9) Haince öldürme ya da yaralama, 10) Tıbbi ya da bilimsel denek olarak kullanma, 11) DüĢman tarafın mallarını yok etme veya el koyma, 4.2.3.5. Savaş Suçlarının Faili SavaĢ suçları asker ve sivil farkı olmaksızın çatıĢmayla bağlantılı bulunan herkes tarafından iĢlenebilir. Bu suçlar askeri personel tarafından düĢman ülkenin 335 RomSt m. 8/2-e. 81 askerlerine ve sivillerine karĢı iĢlenebileceği gibi, iĢgal bölgelerindeki siviller tarafından düĢman ülkenin ordu mensuplarına karĢı da iĢlenebilir. Ancak aynı orduda görevli asker Ģahısların birbirlerine karĢı iĢledikleri suçlar, ilgili Ģahıslar farklı vatandaĢlıklara sahip olsa dahi, savaĢ suçu kapsamına girmemektedir336. 4.2.3.6. Savaş Suçlarının Mağduru SavaĢta, savaĢ hukuku kuralları çatıĢan ve tarafsız devletlerce çiğnenebilmektedir. Bu bakımdan suçun mağduru çatıĢan ve tarafsız devletler ile bu devletlerin vatandaĢlarıdır337. 4.2.4. Saldırı Suçu 4.2.4.1. Genel Olarak BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması ilke olarak kuvvet kullanılmasının yasaklanması sonucu günümüzde baĢta BM AntlaĢması olmak üzere uygulanan uluslararası hukuka aykırı kuvvet kullanılması bir saldırı olarak nitelenmektedir. Nitekim 14.12.1974 tarihinde BM Genel Kurulunun 3314 (XXIX) sayılı kararı ile kabul ettiği Saldırının Tanımı Belgesinin 1. maddesinde bir devletçe baĢka bir devletin egemenliğine, ülke bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karĢı ya da BM AntlaĢmasına aykırı herhangi bir biçimde silahlı kuvvet kullanılması saldırı olarak değerlendirilmektedir. BaĢka bir deyiĢle saldırı silahlı kuvvet kullanma yasağını ihlal eden fiillerden bir tanesidir338. Ancak saldırıyı oluĢturan davranıĢlar suç olarak değerlendirilmemektedir. Zira saldırıyı suç haline getirmek ve UCM‟nin yargı yetkisine dahil etmek maksadıyla yürütülen saldırının tanımıyla ilgili çalıĢmalar hala sonuçlandırılamamıĢtır. Bu sebeple saldırı suçunu oluĢturan eylemlerin açıklanmasına gidilirken gerekli verileri bulmak amacıyla kuvvet kullanma yasağının unsurlarını esas almak uygun olacaktır. 336 Topal, (2009). 247-248. Aslan, (2006). 184. 338 Pazarcı, (2013). 654-655 337 82 Kuvvet kullanılması konusundaki temel düzenleme, BM AntlaĢması 2/4‟de yer alan kuvvet kullanma yasağıdır339. Uluslararası iliĢkilerde kuvvet kullanılmasını açıkça yasaklayan söz konusu hüküm Ģu Ģekildedir: “Tüm üyeler, uluslararası iliĢkilerinde gerek herhangi bir baĢka devletin ülkesel bütünlüğüne veya siyasî bağımsızlığına karĢı, gerekse BirleĢmiĢ Milletlerin amaçları ile bağdaĢmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına baĢvurmaktan kaçınmak zorundadırlar”340. BM AnlaĢmasının kabul edilmesiyle birlikte yalnızca kuvvet kullanımı değil, aynı zamanda kuvvet kullanma tehdidi de hukuka aykırı kabul edilerek yasaklanmıĢtır341. BirleĢmiĢ Milletler AnlaĢması‟nın 2(4). Maddesinde düzenlenen kuvvet kullanma yasağı, aynı maddenin 3. Fıkrasında öngörülen, devletlerin taraf oldukları uyuĢmazlıkları uluslararası barıĢ ve güvenliği, adaleti tehlikeye sokmayacak Ģekilde barıĢçıl yollarla çözmeyi benimsemiĢ olmasının bir sonucudur. Madde metninin yazımından da anlaĢılabileceği gibi, kuvvet kullanma yasağı uluslararası iliĢkiler için söz konusudur. Yoksa sınırları içerisinde isyan çıkan veya kamu düzeni bozulan veya bozulma tehdidi ile karĢı karĢıya kalan devletin kuvvet kullanması anılan yasağın kapsamı dıĢındadır. Dolayısıyla bir devletin ülkesinde devam eden terör eylemlerini sonlandırmak amacıyla kuvvet kullanması yasağı ihlal etmemektedir342. Bununla beraber, 1992 yılında Somali‟de yaĢananlara benzer durumdaki iç çatıĢmalar BM AntlaĢması‟nın 39. maddesine göre uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit eden ve önlem alınmasını gerektiren bir eylem oluĢturabilir343. Ancak bu durum söz konusu iç çatıĢmanın BM AntlaĢması 339 Taşdemir, F. (2006). Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi. Ankara: USAK Yayınları, 100. 340 Örnek, S. (2013, Ocak). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı 1991 ve 2003 Irak Harekatları, Ankara: Seçkin Yayınları, 37. 341 Topal, A. H. (2005). Uluslararası Terörizm ve Terörist Eylemlere Karşı Kuvvet Kullanımı, İstanbul: Beta Yayınları, 103. 342 Doğan, İ. (2013). Devletler Hukuku, Ankara: Astana Yayınları, 137. 343 Bozkurt, E. (2007). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma, Ankara: Asil Yayınları, 46-48. 83 madde 2/4‟de yer alan kuvvet kullanma yasağı kapsamına girmesine neden olmamaktadır344. BM AntlaĢması md. 2(4)‟de düzenlenen kuvvet kullanma yasağına antlaĢmalar hukuku açısından bakıldığında, yasağın sadece BM üyesi devletleri için geçerli olduğu, üye olmayan devletlerin doğrudan doğruya bu yasağın kapsamında olmadığı görülmektedir. BM üyesi olmayan devletlerin, BM AntlaĢması‟ndaki kuvvet kullanma yasağına uymalarını sağlayacak yegâne Ģey, md. 2(4)‟de yer alan kuvvet kullanma yasağının bütün devletlerce kabul edilen bir uluslararası örf ve adet hukuk kuralı haline gelmiĢ olmasıdır. Günümüzde, BM AntlaĢması md. 2(4)‟de yer alan kuvvet kullanma yasağı, hemen hemen bütün devletlerce genel bir uygulama olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple anılan yasak uluslararası örf ve adet hukukunu tamamlayıcı bir kuralı haline gelmiĢtir. Yani, sözkonusu yasağa BM üyesi olsun ya da olmasın bütün devletler uymak zorundadır345. Günümüzde, devletlerin çoğunluğu uluslararası iliĢkilerde kuvvet kullanma yasağını sadece bir antlaĢma ve uluslararası örfi hukuk kuralı olarak değil aynı zamanda aksine bir düzenlemeye izin vermeyen “jus cogens” kural olarak kabul etmektedir346. Kuvvet kullanma hakkı konusunda, San Francisco Konferansı‟nda geliĢtirilen BM AntlaĢması prensiplerini üç unsur oluĢturmuĢtur. Bu unsurlardan ilki BM AntlaĢması‟nın md. 2(4)‟de somut ifadesini bulan hukuksal bir yükümlülüktür. Bu çerçevede md. 2(4)‟te yer alan kuvvet kullanma yasağı, çok geniĢ kapsamlı ve kesin bir yasak olarak tasarlanmıĢtır. Bu sonuç BM AntlaĢmasının hazırlık çalıĢmaları tarafından da teyit edilmektedir. Ġkinci unsur, bu hukuksal yükümlülüğü uygulamak için oluĢturulan uluslararası kurumlardır. Üçüncü unsur ise, bu yükümlülüğün felsefi temelini oluĢturan bir değerler hiyerarĢisidir. Bu değerler hiyerarĢinin en üstünde uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunması yer almaktadır347. 344 Keskin,F. (1998). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Ankara: Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, 25. 345 Pazarcı, (2013). 518. 346 Taşdemir, 104. 347 Taşdemir, 103. 84 AntlaĢmanın 2/4. maddesinde yer alan kuvvet kullanma yasağı öğretide değiĢik Ģekillerde yorumlanmaktadır. Bu yorumları iki kategoriye ayırmak mümkündür. Bazı yazarlar, 2. madde 4. fıkradaki yasağı kapsayıcı ve kesin, bunun istisnalarını da dar yorumlamaktadır. Diğer yazarlar ise, yasağı BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢmasında kullanılan terimlerle sınırlamakta, istisnaları ise örf ve âdet hukukunu da kapsayacak Ģekilde geniĢ yorumlamaktadır348. AntlaĢmanın 2/4. maddesinde kuvvet kullanmak ya da kuvvet kullanma tehdidinde bulunmak yasaklanmakla beraber yasağın silahlı müdahaleyle sınırlı kalıp kalmadığı açıklanmamıĢtır. Bu nedenle, silahlı müdahalenin yanı sıra siyasî ve ekonomik zorlama yollarının yasaklanıp yasaklanmadığı konusunda baĢlıca iki görüĢ ortaya çıkmıĢtır349. Birinci görüĢte, madde metninde genel bir ifade olarak kuvvet sözcüğünün kullanılması sebebiyle yasağın sadece silahlı müdahaleyi kapsadığı, silahlı kuvvet kullanmayı içermeyen siyasî ve ekonomik zorlama yollarının, yasak kapsamına girmediği ileri sürülmüĢtür. Ancak gerek BirleĢmiĢ Milletler'in amacının, ilkelerin kabulü ve yöntemlerin kurulmasıyla birlikte silahlı gücün ortak çıkar haricinde kullanılmamasını güvence altına almak olarak belirlendiği giriĢ bölümünde, gerekse 41 ve 46. maddelerde “silahlı kuvvet” deyimi kullanılmıĢtır 350. Yine 2(4). maddeyi açıklamak üzere Genel Kurul tarafından 1970‟te kabul edilen “Dostça ĠliĢkiler Bildirisi” de sadece silahlı kuvvet kullanma kavramı üzerinde durmaktadır351. Özellikle geliĢmekte olan ve Sosyalist ülkeler tarafından savunulan ikinci görüĢ göre, 2/4. maddede yer alan kuvvet sözcüğünün anlamı açıklanırken hükmün amacının göz önünde bulundurulması gerektiği ileri sürülmektedir. Devletin ülke bütünlüğü ve siyasî bağımsızlığını korumak Ģeklinde ifade edilen hükmün amacı, yalnızca silahlı müdahale ile değil, ekonomik ve siyasî zorlama 348 Keskin, (1998). 35. Bozkurt, (2007). 60. 350 Keskin, (1998). 35. 351 Keskin, (1998). 36. 349 85 yollarıyla da tehdit edilebilir niteliktedir. Dolayısıyla bu tür zorlayıcı fiillerin de yasağın kapsamında sayılması gerektiği ifade edilmektedir352. Ancak yaygın olan görüĢe göre, ekonomik ve siyasî zorlama yollarının barıĢa yönelik bir tehdit veya BirleĢmiĢ Milletler Örgütü‟nün amaç ve ilkelerine aykırı bir eylem Ģeklinde kabul edilebileceği fakat kuvvet kullanma yasağı içinde değerlendirilemeyeceği ifade edilmektedir. Bu görüĢü savunanlara göre, ekonomik ve siyasî baskıya daha açık olan küçük devletlerin söz konusu yolları yasak kapsamına sokma çabaları anlayıĢla karĢılanabilir olmakla birlikte gelinen nokta bu tür bir yorumu desteklememektedir353. Kanaatimizce de yasak yalnızca silahlı kuvvet kullanma ile sınırlıdır. Siyasi, ekonomik ve benzeri Ģiddet içermeyen önlemler 2/4. madde kapsamına girmemektedir. BM AntlaĢmasındaki kuvvet kullanma yasağı ile ilgili düzenlemede savaĢ kavramı yerine “tehdit ve kuvvet kullanma” kavramı kullanılmıĢtır. Böylece savaĢın yanı sıra savaĢa varmayan askeri yöntemler de kuvvet kullanma yasağı kapsamında değerlendirilerek her türlü silahlı kuvvet kullanımı ve tehdidi yasaklanmıĢtır354. Bununla beraber, yasağın hangi eylemleri kapsadığı konusunda farklı görüĢler ortaya çıkmıĢtır. Maddenin, bir baĢka devletin toprak bütünlüğüne veya siyasî bağımsızlığına karĢıya da BirleĢmiĢ Milletlerin amaçları ile bağdaĢmayacak bir Ģekilde kuvvet kullanma tehdidinde veya kuvvet kullanımında bulunulmasını yasaklar biçimde düzenlenmiĢ olması, yasağın bu durumlarla sınırlı olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarmıĢtır355. Bu konuda bir sonuca ulaĢabilmek için, bu yasaklamanın konusu olan eylemlerin amacı ve niteliği ile ilgili iki koĢulun açıklanması gerekmektedir. Birinci koĢul amaçsal nitelikte olup bir devletin ülke bütünlüğüne, siyasal bağımsızlığına ve BirleĢmiĢ Milletler Örgütü‟nün amacına karĢı kuvvet kullanma tehdidi ve kuvvet kullanımının yapılamayacağını ifade etmektedir356. BM AntlaĢması‟nın klasik yorumuna göre; söz konusu yasak, kapsayıcı ve kesin bir yasaktır. Maddenin kapsamını sınırlandırdığı ileri sürülen bu terimler anılan yasağı sınırlandırmak için 352 Topal, (2005). 87. Keskin, (1998). 36. 354 Taşdemir, 107. 355 Topal, (2005). 88. 356 Bozkurt, (2007). 19. 353 86 değil, tam aksine güçlendirmek için konulmuĢtur. AntlaĢmanın hazırlık çalıĢmaları da bu görüĢü desteklemektedir. Bu hükümler, San Francisco Konferansı‟nda, küçük devletler, ülke bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığın korunan değerler olduğunun vurgulanmasını istediği için konulmuĢtur. Yani bu terimler kuvvet kullanma yasağını sınırlandırma niyeti ile kullanılmamıĢtır357. Yasağın sınırlandırıcı bir Ģekilde ele alınmasını savunanlara göre, yasak sınırlı bir yasak olup devletin ülke bütünlüğünü veya siyasî bağımsızlığını ihlâl eden ya da BM AntlaĢması'nın amaçlarına aykırı olan kuvvet kullanma eylemlerini yasaklamaktadır. Dolayısı ile bir devletin silahlı kuvvetlerinin tehlike altındaki vatandaĢlarını kurtarmak maksadıyla ya da insancıl amaçlarla diğer bir devletin ülkesine girmesini ve kuvvet kullanmasını hukuka uygun kabul etmek gerekir. Bu tür müdahalelerin meĢru olduğunu savunanlar, tehlike altındaki insanları kurtarmanın BM amaçlarına aykırı olmadığını, her iki nedenle yapılan müdahalelerin de diğer devletin ülke bütünlüğüne veya siyasî bağımsızlığına yönelik olmadığını belirterek, sadece devletin ülke bütünlüğünün geçici bir süre için ihlâl edildiğini vurgulamaktadır358. Bu duruma vatandaĢları hayati tehlike ile karĢı karĢıya kalan bir devletin onları kurtarmak için yaptığı müdahale örnek olarak gösterilmektedir. Bunu Ġsrail, Uganda‟nın Entebbe havaalanına kaçırılan uçakta bulunan Ġsrail vatandaĢlarını kurtarmak için359 ve Etiyopya‟daki iç savaĢ sırasında orada bulunan Etiyopyalı Yahudileri kurtarmak için yapmıĢtır. Kuvvet kullanma yasağının kapsamı ile ilgili olarak ortaya atılan görüĢler dikkate alındığında, öncelikle söz konusu yasağın BM sisteminde merkezî bir konuma sahip olduğu, sınırlı amaçlara yönelen ve sakıncasız olduğu iddia edilen istisnaların yasağı olumsuz bir yönde etkileyeceğinin belirtilmesi gerekmektedir360. Bu bağlamda sınırlandırıcı görüĢün BM kurucularının amaçlarıyla çeliĢtiği görülmektedir. Zira 2(4). maddedeki “siyasî bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne karĢı” ibaresi küçük devletlerin isteğiyle yasağı güçlendirmek için konulmuĢtur 361. Dolayısıyla, bir devletin diğer bir devlete karĢı siyasî bağımsızlık, toprak bütünlüğü 357 Keskin, Funda (İlkbahar-2002). “BM ve Kuvvet Kullanma”, Avrasya Dosyası, BM Özel, Cilt:8, (S.1) (149174), 155-156. 358 Topal, (2005). 89. 359 Keskin, (1998). 39. 360 Keskin, (1998). 132. 361 Topal, (2005). 90. 87 ve BM ilkelerinin amaçları ile bağdaĢmayacak biçimde kuvvet kullanmaktan kaçınması gerektiğininin madde metninde yer alması yasağı kısıtlamaya değil tam tersine kuvvetlendirmeye yöneliktir. Öte yandan, BM'nin amaçları arasında uluslararası barıĢ ve güvenliği devam ettirmek de yer almaktadır. Uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit eden durumları tespit etme yetkisinin Güvenlik Konseyinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda ise yasağın kapsamını dar bir Ģekilde yorumlamanın uyumsuz olacağı görülecektir. Ayrıca devletler silahlı müdahalelerinin kuvvet kullanmayı haklı kılan bir amaca dayandığını iddia edebilecektir. Söz konusu devletin amacının baĢka bir neden olduğu ise çoğu zaman ispat edilemeyecektir. Yani yasağın sınırlı bir yasak Ģeklinde kabul edilmesi, hükmün kötüye kullanılmasına da neden olabilecektir. Sonuç olarak, yasağı geniĢ ve kapsayıcı, istisnalarını dar ve geçici yorumlamanın yerinde olduğu görülmektedir. Nitekim öğretide de yaygın olan görüĢ, yasağı kapsayıcı ve kesin kabul eden yorumdur. Devletlerin çoğunluğu da geniĢ yorumu benimsememektedir. Çünkü anılan yasağın madde 2/4‟de kullanılan terimlerle sınırlı, istisnaların ise BM AntlaĢması'nın yanı sıra örf ve âdet hukukunu da kapsayacak biçimde geniĢ yorumlanması güçlü devletlerin iĢine yarayacaktır. Uluslararası Adalet Divanının Nikaragua Davası'nda verdiği karar da bu görüĢü destekler niteliktedir362. Divan 1986 tarihli Nikaragua v. United States of America (ABD) kararında bir devletin baĢka bir devletin isyan hareketlerine destek vermesinin, bu isyanda aktif olarak yer alanlara ülkesinden lojistik destek sağlamasının dolaylı olarak kuvvet kullanma yasağını ihlal ettiğine karar vermiĢ, BM AnlaĢmasını dar yorumlayan savunmaları kabul etmemiĢtir363. Divan aynı kararda komĢu ülkenin teröristlere silah ve lojistik temini, maddi destek sağlama gibi eylemlerini “kuvvet kullanma yasağını ihlal” olarak nitelemekten kaçınmıĢtır 364. BM AndlaĢması'nın 2/4. maddesi ile getirilen yasağın hangi eylemleri kapsadığı konusu, söz konusu yasağın ikinci koĢulu olan eylemin niteliğine iliĢkindir. Anılan hükme göre kuvvet kullanma tehdidinde bulunulması ve kuvvet kullanılması yasaktır. Devletin, ortada kuvvet kullanılmasını haklı kılacak herhangi 362 Keskin, (1998) 41. Yapıcı,U. (2006). Uluslararası Hukukta Terörizme Karşı Kuvvet Kullanımı Sorunu, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 2, No: 7 (21-40), 23-24 364 Doğan, 160. 363 88 bir neden yokken, talepleri yerine getirilmediği takdirde kuvvete baĢvuracağını açıkça veya dolaylı olarak ifade etmesi kuvvet kullanma tehdidir. Tehdit sözle veya eylemle gerçekleĢtirilebilir. Bununla birlikte hangi eylemlerin kuvvet kullanma tehdidi oluĢturduğu tartıĢma konusu olmuĢtur. Hangi eylemin kuvvet kullanma tehdidi oluĢturduğu BM AntlaĢması'nın VII. Bölümü çerçevesinde Güvenlik Konseyi tarafından saptanabileceği gibi sorunun herhangi bir uluslararası yargı veya hakemlik organı önüne getirilmesi halinde bu organlar tarafından da tespit edilebilecektir365. Ancak Güvenlik Konseyi'nin bu saptamayı yaparken neleri kriter alacağı açık değildir. Yasak kapsamındaki tehditlerin objektif ölçütlerle veya sübjektif bir Ģekilde ilgili devletin niyetinin saptanmasıyla mı belirleneceğine karar verilmemiĢtir366. 4.2.4.1.1. Kuvvet Kullanma Yasağının İstisnaları BM AndlaĢması'nın kabulüyle birlikte devletler taraf oldukları uyuĢmazlıkları barıĢçı yollarla çözmeyi ve uluslararası iliĢkilerde kuvvet kullanma ve kullanma tehdidinde bulunmaktan kaçınmayı kabul etmiĢtir. Bu durumun meĢru müdafaa ve Güvenlik Konseyi kararıyla uygulanan zorlama önlemleri olmak üzere geçerli ve uygulanabilir iki istisnası bulunmaktadır367. Bunlardan birincisi devletler tarafından tek taraflı olarak kuvvet kullanılması, ikincisi de uluslararası toplum adına yetkili bir merci tarafından kuvvet kullanılması niteliğindedir. Birinci yol istisnaî ve geçici niteliktedir, yetkili organ olan Güvenlik Konseyi olaya el koyana kadar devam eder; ikinci yol ise merkezî olarak kuvvet kullanılması durumudur368. 4.2.4.1.2. Meşru Müdafaa Hakkı BM AndlaĢması'nın 51. maddesinde 19 düzenlenen ve ortak güvenlik sisteminin bir parçası olan meĢru müdafaa hakkı, BM üyesi bir devlete karĢı silahlı saldırıda bulunulduğunda, uluslararası barıĢ ve güvenliği korumak amacıyla Güvenlik Konseyi gerekli tedbirleri alana kadar saldırıya uğrayan devletin tek baĢına veya müĢtereken kuvvet kullanımına baĢvurabileceğini öngörmektedir. 365 Topal, (2005). 92. Taşdemir, 107. 367 Bozkurt, (2007). 23. 368 Topal, (2005). 103. 366 89 MeĢru müdafaa hakkına dayanılarak alınan önlemler derhal Güvenlik Konseyine bildirilecek ve uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunmasında baĢlıca sorumlu organ olan Konseyin aldığı tedbirlere uyulacaktır369. MeĢru müdafaa hakkı, BM AndlaĢması'nın öngördüğü kuvvet kullanma yasağı ve ortak güvenlik sistemi çerçevesinde ortak güvenlik sistemi harekete geçene kadar baĢvurulacak bir yol olarak istisnaî bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla bireysel veya ortak meĢru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için Güvenlik Konseyi‟nin karar alması gerekmemektedir370. Uluslararası örf ve adet hukukunun “gereklilik ve ölçülülük” kıstaslarına ek olarak bu istisnaya “sadece silahlı bir saldırıya maruz kalma durumunda meĢru müdafaa hakkına baĢvurulabileceği” Ģeklinde üçüncü bir kısıtlama daha getirilmiĢtir371. 4.2.4.1.3. Birleşmiş Milletler Kararı ile Kuvvet Kullanma Kuvvet kullanmanın yasaklanmasıyla BM çatısı altında barıĢ ve güvenliği korumak veya bozulan barıĢı yeniden tesis etmek amacıyla müĢtereken kuvvet kullanılmasını öngören ortak bir güvenlik sistemi oluĢturulmuĢtur. BM AndlaĢması'nın "BarıĢın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemleri Durumunda Alınacak Önlemler” baĢlığını taĢıyan VII. Bölümünde yer alan 39. madde, Güvenlik Konseyi‟nin, barıĢın tehdit edildiği, bozulduğu veya bir saldırı eylemi olduğunu tespit etmesi halinde, uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için tavsiyelerde bulunacağını veya 41. ve 42. Madde uyarınca hangi önlemlerin alınacağına karar verileceğini düzenlemektedir372. Güvenlik Konseyi‟nin zorlama önlemi uygulama kararı BirleĢmiĢ Milletler Üyeleri için bağlayıcıdır 373. Bunun dıĢında, BM AndlaĢması‟nın VIII. Bölüm md. 52–54 çerçevesinde bölgesel örgütlere BM Güvenlik Konseyi‟nin izni ile zorlama tedbirleri uygulama yetkisi verilmiĢtir. Bu çerçevede kuvvet kullanma, normal usuldekinden daha az 369 Topal, (2005). 103. Keskin, (1998). 44. 371 Bozkurt, (2007). 56. 372 Topal, (2005). 104. 373 Keskin, (1998). 61 370 90 merkezileĢmekle birlikte, Güvenlik Konseyi‟nin kuvvet kullanımını kontrol etmeye devam etmesi sonucu, kuvvet kullanma tekeline bir istisna oluĢturmamıĢtır374. 4.2.4.2. Roma Statüsündeki Düzenleme Roma Statüsü‟nün kabul edilmesine kadar, hiçbir yargı organı saldırı suçunu konu yönünden ( ratione materiae ) yetki alanı içine almamıĢtır. Roma Statüsü saldırı suçu ile ilgili yargı yetkisini 5. maddede düzenlemiĢtir. Statüye göre Uluslararası Ceza Mahkemesi, saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini, 121 ve 123. maddelere uygun bir Ģekilde suçu tanımlayan ve bu suçla ilgili olarak mahkemenin hangi durumlarda bu yetkisini kullanacağını ortaya koyan bir hüküm kabul edildikten sonra kullanacaktır375. Yani mahkemenin, saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini kullanması suçun tanımının yapılmasından sonraya bırakılmıĢtır. Taraf Devletler Meclisi tarafından farklı tarihlerde saldırı suçunun tanımının yapılmasına yönelik çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢtır. Ancak bu amaçla yapılan en önemli çalıĢma, 31 Mayıs–11 Haziran 2010 tarihleri arasında Kampala‟da yapılan Gözden Geçirme Konferansı (Kampala Konferansı) olmuĢtur. Konferans çalıĢmaları sonucunda alınan 6 sayılı karar ile saldırı suçunun tanımına ve Mahkemenin saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisine iliĢkin düzenlemeler yapılmıĢtır. 6 sayılı karar ile Statü‟nün 5/2. maddesi yürürlükten kaldırılmıĢ ve Statü‟ye 8 bis, 15 bis ve 15 ter maddeleri eklenmiĢtir376. 4.2.4.3. Genel Olarak Kampala Düzenlemeleri 4.2.4.3.1. Düzenlemelerin Kabulü ve Yürürlüğe Girmesi Kampala Konferansı neticesi kabul edilen, 6 sayılı karar ile yürürlükten kaldırılan Statü‟nün 5/2. maddesinde, Mahkeme‟nin saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini kullanabilmesi için, Statü‟de yapılacak değiĢikliklerin Taraf Devletler Meclisi‟nin 2/3 çoğunluğu ile kabul edilmesi gerektiği düzenlenmiĢtir. Kampala‟da yapılan Gözden Geçirme Konferansı‟nda ise saldırı suçuna iliĢkin değiĢiklikler, 374 Bozkurt, (2007). 43. Holtzendorff, C. K. v. (2011, Temmuz). Saldırganlık Suçunda Kampala Uzlaşması, (Çev. O. Erözden). Küresel Bakış, Cilt: 1, (S.2) (13–65), 24. 376 Bayıllıoğlu, U. (2013). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yargı Yetkisi Açısından Saldırı Suçuna İlişkin Kampala Düzenlemeleri. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.9, (Sayı:33) ( 59-87), 60-61. 375 91 oybirliği ile kabul edilmiĢtir. Dolayısıyla değiĢikliklerin kabul edilmesine iliĢkin düzenlemeler tatmin edici olmuĢtur. DeğiĢikliklerin yürürlüğe girmesinde ise Ģöyle bir durum ortaya çıkmaktadır: 6 sayılı kararın 1. paragrafında, Statü‟de yapılan değiĢikliklerin, değiĢiklikleri kabul eden devletler için, onay veya uygun bulma araçlarının bildirilmesinden bir yıl sonra, yürürlüğe gireceği belirtilmiĢtir. DeğiĢiklikleri kabul etmeyen devletlerin vatandaĢları tarafından veya ülkelerinde iĢlenen suçlar hakkında ise mahkemenin yargı yetkisini kullanamayacağı belirtilmiĢtir. ġu halde konferansta yapılan değiĢiklikler, her devlet için, değiĢiklikleri kabul etiğini gösteren belgelerin bildirilmesinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girecektir. Bununla beraber, 6 sayılı kararın 2. ve 3. paragrafında Mahkemenin saldırı suçu üzerindeki yargı yetkisini, en az otuz taraf devletin değiĢiklikleri onaylamasından ve uygun bulmasından bir yıl sonra ve 1 Ocak 2017‟den sonraki bir tarihte kullanabileceği belirtilmiĢtir. Konferansta yapılan değiĢiklikler Ģu ana kadar sadece Liechtenstein tarafından onaylanmıĢtır. Dolayısıyla, Kampala değiĢiklikleri henüz yürürlüğe girmemiĢtir377. 4.2.4.3.2. Kampala Konferansı’nda Saldırı Suçuna İlişkin Olarak Kabul Edilen Düzenlemeler Kampala‟da hazırlanan değiĢiklik tasarısının 8 bis maddesi ile saldırı suçu detaylı biçimde düzenlenmiĢtir. Tasarıya göre saldırı suçu “Bir devletin siyasi ve askeri eylemleri üzerinde etkin kontrol veya yönetme yetkisi bulunan kişi tarafından planlanan, hazırlanan, başlatılan veya uygulanan, niteliği, ağırlığı ve boyutu itibariyle açıkça Birleşmiş Milletler Andlaşması’nın ihlalini oluşturan eylem” Ģeklinde tanımlanmıĢtır. Buna göre, saldırı suçunun sorumluluğu anlamında, askeri veya siyasi üst düzey devlet görevlilerinin bireysel cezai sorumluluğu öngörülmüĢ olup, söz konusu suçlardan dolayı örneğin, bir askerin sorumluluğunun gündeme gelmesi mümkün görülmemektedir. Tasarının 8 bis (2) no.lu paragrafında ise saldırı fiili (act of agression) “bir devletin başka bir devletin egemenliğine, toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı ya da Birleşmiş Milletler Andlaşması’na aykırı herhangi bir biçimde silahlı kuvvet kullanılması” olarak tanımlanmaktadır. Yine aynı hüküm, savaĢ ilan edilmiĢ olup olmamasına bakılmaksızın, 14 Aralık 1974 tarih ve 3314 (XXIX) sayılı BirleĢmiĢ Milletler Genel 377 Bayıllıoğlu, (2013). 61-63. 92 Kurul Kararına uygun Ģekilde yedi farklı eylem tipini saldırı eylemi niteliğinde kabul etmektedir. Söz konusu eylemlere örnek olarak, askeri müdahale, askeri iĢgal, ilhak, baĢka bir devleti bombalama veya diğer bir devlete karĢı herhengi bir silah kullanımı, limanların veya kıyıların ablukaya alınması gösterilebilir378: Saldırı suçu ve saldırı eylemi konusunda mahkemenin yargı yetkisini kullanabilmesi için gereken koĢullar tasarının 15 bis ve 15 ter maddelerinde düzenlenmiĢtir. Tasarının ilgili hükümleri, 1 Ocak 2017‟den sonra Statüye Taraf Devletler Genel Kurulu‟nun, Statüde yapacakları değiĢiklikle Mahkemenin saldırı suçu üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasını öngörmektedir.379 4.2.4.4. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Saldırı Suçu Kapsamında Değerlendirilmesi Kıbrıs Adası, 1571 yılında Osmanlı Ġmparatorluğu topraklarına katılmıĢtır. 1571 yılından 1878 yılına kadar Osmanlı Ġmparatorluğunun egemenliğinde kalan ada bu tarihten itibaren Ġngiltere‟ye kiralanmıĢtır 380. Ġngiltere 1960 yılına kadar Kıbrıs‟ta hâkimiyetini sürdürmüĢtür. 1960 yılında Zürih ve Londra AnlaĢmaları doğrultusunda hazırlanan Cumhuriyet Anayasası, KuruluĢ, Ġttifak ve Garanti AnlaĢmalarının yürürlüğe girmesi ile Türkiye, Ġngiltere ve Yunanistan‟ın garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuĢtur381. Bu Cumhuriyet uzun ömürlü ve kalıcı olmamıĢ, 1967 yılında geçici Türk yönetimi kurulmuĢtur. Rumların Kıbrıs‟ı Yunanistan‟a bağlama (enosis) giriĢimleri 15 Temmuz 1974‟te Yunanlı Generaller tarafından yapılan darbeyle neticelendirilmeye çalıĢılmıĢ, Türkiye 15 Temmuz 1974‟te gerçekleĢen darbeyle adanın Yunanistan‟a ilhakını engellemek amacıyla 20 Temmuz 1974‟te Kıbrıs Harekâtını gerçekleĢtirmiĢtir. 20 Temmuz 1974‟te icra edilen Kıbrıs Harekâtı, 1959 yılında imzalanan Ġttifak ve Garanti anlaĢmalarının vermiĢ olduğu yetkiye dayanılarak yapılmıĢtır. Birinci Harekât 5 gün sürmüĢ, Türk Kuvvetleri LefkoĢa-Girne bölgesine hâkim olmuĢlardır. Ġkinci Harekât doğu-batı istikametinde adanın kuzeyine geniĢleme imkânı bahĢetmiĢ, nihayet Türk 378 Aksar, Y. (2015, Temmuz). Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk-II. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 155. 379 Aksar, (2015, Temmuz). 156. 380 Turhan, T. (2008). Tarihsel Bakış Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi, AÜHFD, C.57, (S.2) (253-286), 254 381 Güler, Y. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna Kadar Kıbrıs Meselesi. Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi .Dergisi, Cilt 5, (S. 1), 106-107 93 Kuvvetleri Lefke-LefkoĢa-Magosa hattına hâkim olmuĢlardır. BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi‟nin ateĢkes çağrısına uyulmuĢ, bu suretle Rumlar LefkoĢa‟nın kendilerine ait 3/4‟lük büyük kısmını elde bulundurma imkânına sahip olmuĢlardır. Kıbrıs Harekâtı; iki tümen, iki hava indirme tugayı, bir amfibi alayının katılımı ile gerçekleĢtirilmiĢ ve Hava Kuvvetleri ile de desteklenmiĢ müĢterek bir harekâttır. Planlaması ve icrası en zor askeri harekâtlardan biridir. Türk Kuvvetleri bu harekâtta 27 subay, 48 astsubay, 1 deniz sivil iĢçi ve 422 erbaĢ ve er olmak üzere 498 kiĢi Ģehit vermiĢtir382. Tarihe Kıbrıs BarıĢ Harekâtı olarak geçen harekât, tamamen Garanti AnlaĢmasında tanınan yetki çerçevesinde Kıbrıs Türkünün hak ve menfaatlerini korumak, Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak maksadıyla icra edilmiĢ olmasına rağmen olumlu karĢılanmamıĢ ve tartıĢmalara sebep olmuĢtur. Bu hususta Rumların en önemli iddiası Garanti AnlaĢması çerçevesinde yapılan harekâtın 1960 Cumhuriyeti dönemindeki düzeni yeniden tesis etmek amacıyla yapılmadığı bu nedenle kuvvet kullanma yasağının istinası olan meĢru müdafaa hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği konusundadır383. Rumların bir diğer iddiası ise Garanti AnlaĢmasının yalnız dıĢtan gelecek saldırılara karĢı harekete geçme hakkı tanıdığı yönündedir384. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki Rumlar tarafından ileri sürülen iddialar hukuki bir mahiyet taĢımamaktadır. Zira Türkiye‟nin 20 Temmuz 1974‟de yaptığı harekât Garanti AnlaĢmasının 4. Maddesinde yer alan harekete geçme hakkı kapsamında gerçekleĢtirilmiĢtir. Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Türkiye, Ġngiltere tarafından imzalanan Garanti AnlaĢması‟nın 4. maddesi Ģöyle demektedir: "Bu anlaĢma hükümlerine bir riayetsizlik halinde Yunanistan, Türkiye ve BirleĢik Krallık bu hükümlere riayeti sağlamak için gereken teĢebbüsler veya tedbirler hakkında birbirleri ile istiĢare etmeyi taahhüt ederler. MüĢterek veya anlaĢarak hareket mümkün olmadığı takdirde garanti veren üç devletten her biri bu anlaĢma ile ihdas edilen nizamı tekrar kurmak münhasır maksadı ile harekete geçmek hakkını muhafaza eder". 382 Tarakçı, M. Kıbrıs Barış Harekâtı.www.mustafatarakci.com/wpcontent/uploads/…/kibrisbarisharekati.pdf, 1. Toluner, S. (1977). Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk. İstanbul: Fakülteler Matbaası, 270. 384 Toluner, 273. 383 94 Türkiye Cumhuriyeti iĢte Garanti AnlaĢması‟nın bu 4. maddesi uyarınca adaya müdahale etmiĢtir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, amacının "Darbe öncesindeki duruma dönmek olmadığını" ilk günden açıklamıĢtır 385. Bu durum hukuki yönden Garanti AnlaĢmasının 4. maddesi ile bir çeliĢki yaratmamaktadır. "Kıbrıs Sorunu ve Milletlerarası Hukuk" adlı eserinde Sevin Toluner hukuki açıdan Ģu yorumu getirmektedir. "Bu anlaĢmanın Türkiye‟ye verdiği müdahale hakkı, Kıbrıs Türk Toplumunun Zürih ve Londra anlaĢmaları ile doğan hak ve çıkarlarını korumayı amaçlamaktır. Kıbrıs Türk Toplumunun 1960 anayasası ile sağladığı haklar ise, 1963‟de Rum tarafının tek yanlı emrivakisi ile ortadan kaldırılmıĢtır. Sonuçta ise, 1974 darbesine kadar geçen dönemde bir Kıbrıs Cumhuriyeti değil, fiilen bir Kıbrıs Rum devleti ve Kıbrıs Rum hükümeti ortaya çıkmıĢtır. 1974 darbesi ise, Türk Toplumunun yasal haklarını tümden inkar eden ve adayı Yunanistan‟a bağlamayı amaçlayan yasadıĢı, Yunanistan‟ın tek yanlı müdahalesi demek olan bir eylemdi. Dolayısı ile Türkiye ve Kıbrıs Türkleri için 15 Temmuz 1974 darbesi öncesindeki fiili duruma dönmek, 1960 anayasası ve Zürih ve Londra anlaĢmaları ile doğan hukuki duruma dönmek değil; tamamı ile Türk Toplumunun aleyhine olan ve yasal hiçbir yanı bulunmayan eski fiili duruma dönmek demek olacaktı”386. Diğer bir açıdan ise Türkiye‟nin adaya müdahalesi "meĢru müdafaa" hakkından doğmaktadır. MeĢru müdafaa hakkı, Uluslararası Hukuk‟un bütün devletlere tanıdığı bir haktır. 20 Temmuz‟a bu açıdan da bakmak gerekmektedir. Çünkü 1963 saldırıları ve ardından da 15 Temmuz darbesi ile Türk Toplumunun yasal hakları ve varlığı toptan ortadan kaldırılmak istenmiĢ dolayısı ile meĢru müdafaa hakkı doğmuĢtur. Dolayısı ile bu açıdan bakıldığında da 20 Temmuz, Uluslararası hukuka uygun, bir kuvvet kullanma eylemidir387. Garanti AnlaĢmasının 4. madde hükmünün dıĢtan gelen müdahaleler karĢısında uygulama alanı bulacak bir garanti olduğu yönündeki iddia ise Yunanistan ve Türkiye‟nin davranıĢını aynı paralelde göstererek, 15 Temmuz-20 Temmuz Olaylarını Kıbrıs Devleti‟nin bağımsızlığını korumakla yükümlü devletlerin 385 Toluner, 271. Toluner, 271. 387 Toluner, 271. 386 95 “Kıbrıs‟ı istilası” Ģeklinde sunulmasını ifade eder. Bu görüĢ ise sebep sonuç öngörmeyen bir görüĢ olduğu kadar, 4. madde hükmünün anlaĢmanın amacına aykırı bir Ģekilde yorumlanmasıdır388. Zira dıĢtan gelecek saldırılar karĢısında adanın toprak bütünlüğüne yönelik saldırılara karĢı ortak savunmayı gerçekleĢtirmek amacıyla Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye ve Yunanistan‟ın askeri iĢbirliği yapmasını öngören Ġttifak AnlaĢması uygulanacaktır. Garanti AnlaĢması ise Kıbrıs‟ın bir baĢka devletle birleĢmesini veya taksiminin teĢvik edilmesini önlemeye yöneliktir. Yani Garanti AnlaĢması tarafların iç iĢlerinde de uygulanacaktır. 4.3. Mahkemenin Yer Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Loci) Bir ceza mahkemesinin, belirli bir bölgede iĢlenen suçlarla ilgili olarak, failin ya da mağdurun veya baĢka bir unsurun bulunduğu mahal (ikametgah, yakalanma, tescil makamı veya usul iĢlemlerinin yapıldığı yer vb.) esas alınarak belirlenen yargı yetkisine, yer bakımından yargı yetkisi denilmektedir389. Prensip olarak, uluslararası hukuk ulusal mahkemelerin uluslararası ceza davalarındaki yer bakımından yargı yetkisi üzerinde kısıtlamalar getirmektedir. Bunun nedeni ulusal hukuk sistemlerinin her egemen devletin ihtiyaçlarına ve çıkarlarına hizmet etmek üzere geliĢtirilmiĢ olması ve uluslararası ceza davalarına uygulanabilecek uluslararası ceza hukuku ilkelerini içermemesidir. Cezai yargı yetkisi uygulanırken devletler tarafından kabul gören dört ilke bulunmaktadır. Ġlk ilke ister vatandaĢ ister yabancı tarafından iĢlenmiĢ olsun, bir devlete kendi ülkesinde iĢlenen bütün suçları yargılama yetkisi veren mülkiliktir. Ġkinci ilke ise failin veya mağdurun vatandaĢlığını esas alan Ģahsilik ilkesidir. ġahsilik ilkesi faile göre Ģahsilik ve mağdura göre Ģahsilik olmak üzere iki tali sisteme ayrılabilir. Bir devletin yabancı bir ülkede suç iĢleyen vatandaĢını yargılamasına yetki veren sisteme “faile göre Ģahsilik” denilmektedir390. Mağdurun vatandaĢlığını esas alan sisteme ise “mağdura göre Ģahsilik” denilmektedir. Bu sisteme göre bir devlet, 388 Toluner, 274 Çınar, 49. 390 Koca, M ve Üzülmez, İ. (Eylül 2015). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 728. 389 96 yabancı bir ülkede kendi vatandaĢına karĢı iĢlenen suçlarda yargı yetkisi kullanabilmektedir391. Üçüncü ilke, bir devletin yurt dıĢında bizzat kendi güvenliğine karĢı iĢlenen suçları yargılamasına yetki veren koruma ilkesidir. Dördüncü ilke de evrensellik ilkesidir392. Evrensellik ilkesi, “insan haklarının evrensel geçerliliği çerçevesinde uluslararası toplumun çok ciddi uluslararası suçları ortaklaĢa ve toplumun her bir üyesi için bireysel olarak yargılama yönünde genel bir yükümlülüğünün” bulunduğu noktasından hareket eden ve bazı suçların uluslararası toplumun tüm üyeleri tarafından, herhangi bir bağlama noktasına ihtiyaç duymadan yargılama hakkının bulunduğunu ifade eden bir ilke olarak tanımlanmaktadır393. Bunlardan ilk üçünde suç ile devlet arasında suçun iĢlendiği yer, failin ya da mağdurun vatandaĢlığı ya da suçun ilgili devletin zararına karĢı iĢlenmiĢ olması nedeniyle belli bir iliĢki bulunmaktadır. Bu ilk üç ilkenin uygulanma nedeni, devletin hukuk sisteminin suçtan doğrudan etkilenmiĢ olmasıdır. Evrensel yargı yetkisi söz konusu olduğunda ise suç ile devlet arasında doğrudan bir bağ olmasına gerek yoktur. Bu durumda, suçla hiçbir ilgisi olmayan ve suçtan doğrudan zarar görmeyen üçüncü bir devlet bu suçlardan dolayı kendi ceza kanunlarına göre yargılama yapmaktadır. Çünkü evrensel yargı yetkisi, bütün ulusların ve bütün devletlerin menfaatlerini ihlal eden suçların iĢlenmesi halinde uygulama alanı bulmaktadır394. Uluslararası Ceza Mahkemesinin yer bakımından yargı yetkisi Roma statüsünün 12. maddesinde düzenlenmiĢtir. Uluslararası Ceza Mahkemesi yer bakımından yargı yetkisinin kullanılmasında mülkilik ve Ģahsilik ilkeleri uygulanacaktır395. Mülkilik ilkesi Statü‟nün 12/2-a maddesinde ifade edilmektedir. Statü‟nün 12/2-a maddesine göre, Mahkeme‟nin yargı yetkisini kullanabilmesi için iĢlenen suçun Statüye taraf olan devletlerden birinin ülkesinde iĢlenmesi gerekmektedir. ġayet suç teĢkil eden fiil bir deniz veya hava aracı içinde iĢlenmiĢse bu aracın bayrak devleti Statüye taraf olmalıdır. Statü‟nün 12/2-b maddesine göre, suç isnat edilen kiĢinin vatandaĢı olduğu devlet Statü‟ye taraf ise 391 Koca, M ve Üzülmez, İ. (Eylül 2015), 731. Aydın, D. (2011). Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması. TBB Dergisi (94), 132-137 393 Değirmenci, Olgun ve Hazar,Erdal (2013). Mülkilik İlkesinin İstisnası Olarak Nato Kuvvtler Statüsüne Tabi Personel Üzerindeki Yargı Yetkisi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Söz Konusu Yargı Yetkisine Etkisi, Ankara Barosu Dergisi, (2), 30. 394 Aydın, (2011). Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması. TBB Dergisi (94), 132-133 395 Kılıç, 2003, 633. 392 97 mahkeme yargı yetkisine sahip olacaktır. Söz konusu düzenleme Ģahsilik ilkesi olarak da adlandırılmakta ve hem ulusal hem uluslararası hem de uluslararası örf adet hukukunda yer almaktadır396. Roma Statüsüne göre Güvenlik Konseyi tarafından Mahkeme önüne getirilecek durumlarda iĢlenen suçlar evrensellik ilkesi kapsamına girecektir. Güvenlik Konseyi tarafından Mahkeme‟ye havale edilecek durumlarda suçun Statü‟ye taraf bir devletin ülkesinde veya onun vatandaĢları tarafından iĢlenmiĢ olması gerekmeyecektir. Dolayısıyla Mahkeme, dünyanın her yerinde iĢlenen suçlar üzerinde yargılama yapabilecektir397. ġunu da belirtmek gerekir ki Roma Konferansı sırasında Almanya tarafından insanlığa karĢı suçlar, soykırım suçu ve savaĢ suçları bakımından mahkemenin yargılama yetkisinin evrensel olması önerilmiĢ fakat kabul edilmemiĢtir398. 4.4. Mahkemenin Zaman Bakımından Yargılama Yetkisi (Jurisdiction Ratione Temporis) Bir ceza mahkemesinin suçu oluĢturan fiilin iĢleniĢ zamanına göre belirlenen veya yargılama yapabileceği zaman dilimi esas alınarak saptanan yargı yetkisine, zaman bakımından yargı yetkisi denir399. Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin zaman bakımından yargı yetkisi Roma Statüsü‟nün 11. maddesinde düzenlenmiĢtir. Maddeye göre Mahkeme Statü‟nün yürürlüğe girmesinden sonra iĢlenen suçlar üzerinde yargı yetkisine sahip olacaktır. Bir devletin, Statü yürürlüğe girdikten sonra Mahkemeye taraf olması durumunda, Mahkeme söz konusu ülkenin Mahkemeye taraf olduğu tarihten itibaren iĢlenen suçlar ile ilgili olarak yargı yetkisini kullanabilecektir400. Ayrıca söz konusu devletin yetki vermesi halinde taraf olma tarihinden önceki iĢlenen suçlar 396 Halatçı, 69-70. Erdal, 110-111. 398 Kılıç, (2003). 633. 399 Çınar, 47. 400 RomSt m. 11/1. 397 98 hakkında da yargılama yapılabilir401. Mahkeme Statüsü 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe girmiĢ olduğundan bu tarihten sonra iĢlenen suçlarla ilgili yargılama yapılacaktır. Statünün 29. maddesinde ise mahkemenin yetki alanında bulunan suçlara iliĢkin herhangi bir sınırlama getirilemeyeceği düzenlenmiĢtir402. Bu sebeple mahkeme yetkisine giren suçlarla ilgili olarak zamanaĢımı söz konusu değildir. Öte yandan Statü BM Güvenlik Konseyine soruĢturmanın veya kovuĢturmanın baĢlatılmasını engelleme yetkisi de vermektedir. Bu hükme göre Güvenlik Konseyi kararı ile UCM‟nin herhangi bir konuda 12 aylık bir süre için soruĢturma ya da kovuĢturma baĢlatmasının önüne geçebilmektedir. Bu karar, 12 aylık sürenin bitmesinden sonra da yenilenebilmektedir. Ayrıca devletler de Statü‟ye taraf oldukları tarihten itibaren 7 yıl süreyle mahkemenin savaĢ suçları üzerindeki yargı yetkisini erteleyebilme olanağına da sahiptirler.403. 4.5. Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması Türk Hukukunda Roma Statüsünde yer alan suçlardan saldırı suçu haricindeki suçlar yargılanmaktadır. Statüde yer alan suçlardan soykırım ve insanlığa karĢı suçlara iliĢkin davalara 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında ağır ceza mahkemeleri bakacaktır. SavaĢ suçu oluĢturan eylemlerin yargılaması ise, failin tabi olduğu yasaya göre Askeri Suç ve Cezalar Kanunu ya da Türk Ceza Kanunu kapsamında yapılacaktır. Türk Ceza Kanunu‟nun Ġkinci Kitabı özel hükümleri düzenlemektedir ve bu kitabın birinci kısmı Uluslararası Suçlarla baĢlamaktadır. Bu kısım altında iki bölüm içinde dört suç tipine yer verilmiĢtir, ilk bölüm soykırım suçunu (m.76), insanlığa karĢı suçları (m.77), ikinci bölüm ise göçmen kaçakçılığı (m.79) ve insan ticaretini düzenlemektedir (m.80). Roma Statüsü uygulaması açısından göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti önemi olmadığından, bu suçlara değinmeyeceğiz. 401 Erdal, 111. RomSt m. 29 403 Aslan, (2007). 76. 402 99 Soykırım ve insanlığa karĢı suçlara yer vermesi, TCK‟nın önemli yeniliklerinden birisidir. Soykırım ve insanlığa karĢı suçlar, uluslararası toplumun huzur ve güvenliğini tehdit etmesi, uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren en ağır suçlar olması ve bu suçların içerdiği haksızlıkların diğer suçlardan daha yoğun olması nedeniyle ceza kanununda özel hükümlerin ilk baĢına konması, bu suçlara karĢı kanun koyucunun tavrını göstermesi açısından isabetli olmuĢtur. 4.5.1. Soykırım Suçu Soykırım suçunun tanımı TCK md. 76 da yapılmıĢtır. Bu tanım Soykırım SözleĢmesinin 2. maddesinden alınarak yapılmıĢtır 404. Madde gerekçesinde, Soykırım SözleĢmesi‟ni 23 Mart 1950 tarihinde çekince koymaksızın onaylayan Türkiye‟nin, Soykırım SözleĢmesi‟nin 5. maddesinde yer alan soykırım suçu sanıklarına etkin cezaların verilmesinin sağlanması ve SözleĢme hükümlerinin yürürlüğe konması amacıyla, sözleĢmeci devletlere yüklenen yükümlülüğü yerine getirmek için Türk Ceza Kanunu‟nda soykırım suçuna yer verildiği belirtilmektedir. TCK md. 76‟ da soykırım suçuna iliĢkin olan düzenleme Soykırım SözleĢmesinin 2. maddesinden alınmakla birlikte “bir planın icrası suretiyle” ifadesi eklenerek Soykırım sözleĢmesi ile Roma Statüsündeki soykırım suçu tanımından ayrılmıĢtır. Soykırım sözleĢmesi ve Roma Statüsünde soykırım “bir insan grubunun imha niyeti” ile belirlenmekte ve böylece sübjektif bir ölçüt kullanılmaktadır. TCK md. 76‟ da ise “bir planın icrası suretiyle” denilerek objektif bir ölçüt kullanılmıĢtır. Böylece suç giriĢiminin planlı ve sistematik karakteri vurgulanmıĢtır405. Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsünde olduğu gibi TCK md. 76‟ da da seçimlik hareketli bir suç tipi olan soykırım suçunu oluĢturacak eylemler sınırlı Ģekilde sayılmıĢtır. TCK md. 76‟ ya göre: Soykırım amaçlı bir planın icraya konulması kapsamında; 1) Kasten insan öldürme, 2) KiĢilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme, 3) Grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koĢullarda yaĢamaya zorlanması, 4) Grup içinde 404 405 Turhan, Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar, 2. Özgenç, İ. (2004). Gerekçeli Türk Ceza Kanunu, Ankara: Seçkin Yayınevi, 164. 100 doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması, 5) Gruba ait çocukların baĢka bir gruba zorla nakledilmesi fiillerinden birinin iĢlenmesi soykırım suçunu oluĢturacaktır. TCK‟da soykırım suçu oluĢturan fiiller, kiĢilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme fiili dıĢında, Soykırım SözleĢmesi ve uluslararası ceza mahkemeleri statülerinde sayılan fiillerle örtüĢmektedir. Formülasyon açısından grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koĢullarda yaĢamaya zorlanması fiili yönünden Soykırım SözleĢmesi ve TCK arasında ufak farklıklar olsa da, içerik ve anlam açısından bir değiĢiklik yoktur. Ancak Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsünde “ciddi bedensel veya zihinsel zarar” ifadesi kullanılmıĢken TCK‟da “bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme” ifadesinin kullanılması nedeni anlamak mümkün değildir. Zira “zihinsel zarar” ile “ruhsal bütünlüğe” yönelik zararın her zaman eĢ anlamlı olduğunu söylemek zordur406. Kanaatimizce TCK‟daki “ruhsal bütünlük” ifadesini, Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsü‟ne özdeĢ Ģekilde, “zihinsel” olarak anlamak gerekecektir. TCK açısından Soykırım SözleĢmesi ve Roma Statüsünde olduğu gibi suçun manevi unsurunun oluĢumu özel kastın varlığına bağlıdır. Yani, maddi unsurda belirlenen hareketlerin, “ulusal, etnik, ırki veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen yok etmek” kastıyla iĢlenmiĢ olması gerekir. Mağdurun, kiĢiliği yüzünden değil, belirli bir gruba aidiyeti nedeniyle özellikle hedef alınması gerekmektedir. Yani, saik o grubu yok etmektir. Soykırım suçunda aranan özel kast, bu suçun ayırt edici özelliğini ortaya koymaktadır. Failin kastının grubun tamamını yok etmeye yönelik olması zorunlu değildir407. Burada önemli olan grubun önemli bir kısmını yok etme kastıyla hareket edilmesidir. Mağdur sayısının çokluğu soykırım kastının varlığının delilini oluĢturur. Gerçek mağdur sayısı ne 406 Önok, R. M. Uluslararası Ceza Divanı‟nı Kuran Roma Statüsü ile Türk ulusal Mevzuatının Maddi Ceza Hukuku Kuralları Yönünden Uyumuna Dair Rapor. www.ucmk.org.tr/dosya/Yayın/UCM rapor-web.pdf adresinden 16 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 24 407 Turhan, Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar,4. 101 kadar çok olursa, bir grubun kısmen veya tamamen yok etme maksadının varlığı sonucuna mantıksal olarak daha çabuk ulaĢılır408. Soykırım suçunda fail herhangi bir kimse olabilir. Soykırım SözleĢmesinde ve Roma Statüsünde faille ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıĢtır. Ancak soykırım suçunun, hedef seçilen gruba mensup birisi tarafından iĢlenip iĢlenemeyeceği konusu daha önce de ifade ettiğimiz üzere tartıĢmalıdır. Türk hukukunda ise suçun failinin, korunan gruplardan birine mensup olması yönünde bir engel bulunmamaktadır409. Soykırım suçunda mağdurun belli bir milli, etnik, ırki veya dini bir gruba mensup olması gerekmektedir. Soykırım suçunun koruduğu gruplar, hem Soykırım SözleĢmesi‟nde hem de TCK‟da sınırlı Ģekilde sayılmıĢtır. Bunlar, milli, etnik, ırki ve dini gruplardır. TBMM Adalet Alt Komisyonu‟nda kabul edilen TCK Tasarısı‟nda “bunlar dıĢında bir özellikle belirlenen” gruplar, korunan gruplar kapsamına dâhil edilmiĢtir. Ancak bu düzenleme, TBMM Genel Kurulu‟nda madde metninden çıkarılmıĢtır. TCK Tasarısı‟ndan “bunlar dıĢında bir özellikle belirlenen” ifadesinin çıkarılması yerindedir. Aksi halde düzenlemenin ulusal güvenlik ve kamu düzenini sağlamak amacıyla kimi gruplara yönelik olarak sürdürülen mücadelelere zarar vermek için kullanılma riski doğmuĢ olacaktı410. 4.5.2. İnsanlığa Karşı Suçlar Hangi fiillerin insanlığa karĢı suç oluĢturacağı TCK md. 77/1‟de sekiz bent halinde sayılmıĢtır. Burada sayılan fiiller, toplumun bir kesimine yönelik olarak iĢlenmekte olan fiillerin parçasını oluĢturmalıdır. Sayılan bu bireysel fiilleri insanlığa karĢı suç haline getiren, bu fiillerin planlı ve sistemli bir Ģekilde iĢlenmekte olan fiillerin bir kısmını oluĢturması ve failin de kendi fiilini iĢlerken bunun bilincinde olmasıdır. TCK md. 77/1‟de sayılan bu fiillerden, kasten öldürme, kasten yaralama, iĢkence, eziyet, kiĢi hürriyetinden yoksun kılma, bilimsel deneylere tabi kılma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, zorla 408 Koca, M. ve Üzülmez, İ. (2013). Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Adalet Yayınevi, 18. Göktepeoğlu, E. (Ekim 2014). Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu. TAAD, Yıl:5, (S. 19), 828. 410 Güller, 25. 409 102 fuhĢa sevk etme suçları, TCK‟nın diğer kısımlarında “adi” suçlar olarak da düzenlenmiĢtir. Zorla hamile bırakma suçu ise TCK‟da doğrudan düzenlenmemiĢtir411. TCK‟nın bu düzenlemesi Roma Statüsünde sayılan insanlığa karĢı suç oluĢturan fiillerden birçok noktada ayrılmaktadır. Statü‟de insanlığa karĢı suç olarak kabul edilen, imha, sürgün veya halkın zorla nakli, cinsel kölelik, zorla kısırlaĢtırma, siyasi veya diğer nedenlerle kovuĢturma, kiĢilerin zorla kaybedilmesi, ırk ayrımcılığı ve diğer insanlık dıĢı fiillerin 77. maddede karĢılığı bulunmamaktadır. Ancak bu fiillerin, ceza kanunumuzun diğer kısımlarında suç olarak düzenlenmiĢ fiiller kapsamına girmesi mümkündür412. TCK md. 77‟ye göre, insanlığa karĢı suç sayılan fiiller fail tarafından “siyasi, felsefi, ırki veya dini saiklerle” iĢlenmelidir. Buna göre failde, özel kastın varlığı gereklidir. Roma Statüsü‟nde ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde insanlığa karĢı suçların tanımlarında failde özel kastın varlığı gerekli değildir. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nde sadece insanlığa karĢı suç oluĢturan fiiller arasında yer alan “siyasi, ırki ve dini nedenlerle kovuĢturma (zulüm) yapma” fiili açısından failin özel kast ile hareket etmesi gerekmektedir. Buna karĢın Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟nün 3. maddesinde, insanlığa karĢı suç fiillerinin, sivil halka karĢı, “ulusal, politik, etnik, ırksal veya dini saiklerle iĢlenen yaygın veya sistematik herhangi bir saldırının parçasını oluĢturması” gerekmektedir. Bu açıdan failde ayrımcılık gözeten bir özel kastın varlığı aranmaktadır. TCK md. 77‟deki düzenleme Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü‟ne benzemekle birlikte, failin saiki açısından farklılıklar içermektedir. Çünkü md. 77/1‟de failin “siyasi, felsefi, ırki veya dini saiklerle” insanlığa karĢı suç oluĢturan fiilleri iĢlemesi gerekmektedir. Bu açıdan failin, maddede sayılan fiillerin “toplumun bir kesimine karĢı bir plan doğrultusunda sistemli olarak iĢlenen” fiillerin bir parçasını oluĢturduğunu bilmesi yeterli değildir. 411 412 Turhan, Yeni Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar, 6. Güller, 32. 103 Failde ayrıca siyasi, felsefi, ırki veya dini nedenlere dayanan bir ayrımcılık kastının da bulunması aranacaktır413. TCK m.77 kapsamında sayılan fiiller, „toplumun bir kesimine karĢı‟ iĢlenmiĢ olmalıdır. Burada Roma Statüsü ile TCK arasında küçük bir fark mevcuttur. Roma Statüsü‟nde „sivil halka yönelik‟ olma unsuru aranmaktadır. TCK‟daki ifadenin tercih edilmesinin nedeni madde gerekçesinde açıklanmamıĢtır. Ancak doktrinde, TCK m.77 deki „toplumun bir kesimine karĢı‟ ifadesinin Roma Statüsündeki sivil halkı tanımlamak için kullanıldığı belirtilmektedir414. Ġnsanlığa karĢı suçlar açısından, TCK‟nun Roma Statüsünden farklı olduğu diğer bir nokta da; Statüdeki “yaygın ve sistematik saldırı” ifadesinin, TCK‟da saldırının “bir plan doğrultusunda sistemli olarak iĢlenmesi” Ģekline bürünmesidir. Bundan dolayı TCK‟da suçun maddi unsuru açısından, Roma Statüsü‟nden ayrılma olup olmadığı noktasında bir görüĢ; suçun plan doğrultusunda uygulanmasının, fiillerin sistemli biçimde iĢlenmesi gerektiğini belirttikten sonra kanuni tanımda “yaygın” ifadesi geçmediğinden, insanlığa karĢı suç oluĢturan fiiller “yaygın” olarak iĢlense de TCK açısından söz konusu suçun oluĢmayacağını belirtmektedir. Buna karĢılık diğer bir görüĢ, TCK‟da yalnızca sistematik olma unsuruna yer verilmiĢse de, sistematik bir saldırı diyebilmemiz için birden çok mağdurun hedef alınması gerekeceğinden, “yaygın” ibaresinin bulunmaması tartıĢmalı olsa da uygulamada sorun yaratmayacağını belirtmektedir415. 4.5.3. Savaş Suçları Roma Statüsü‟nde savaĢ suçu oluĢturan fiiller uluslararası bir çatıĢma sırasında iĢlenen savaĢ suçları ve uluslararası nitelik taĢımayan savaĢ suçları olarak iki gruba ayrılmıĢtır. Uluslararası bir çatıĢmada iĢlenen savaĢ suçları RomSt m. 8/2-a‟da ve RomSt m. 8/2-b‟de tanımlanmıĢtır. Bu suçlar Türk Hukukunda kısmen genel kısmen de askeri ceza hukuku kapsamına girmektedir. 413 Seymen Çakar, 193. Güller, 30. 415 Beşiri, A. İnsanlığa Karşı Suçlar Üzerine Bir Araştırma. www.muharrembalcı.com/hukukdünyası/alintilar/ 186.pdf adresinden 20 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 4. 414 104 RomSt m. 8/2-a‟ya göre savaĢ suçu oluĢturan eylemler 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre SözleĢmelerinin ciddi Ģekilde ihlalidir. Bu nedenle Cenevre SözleĢmesiyle korunan kiĢi ya da mallara gerçekleĢtirilen aĢağıda sayılan her eylem bu niteliktedir: Kasten öldürme, biyolojik deneyler dahil iĢkence ya da insanlık dıĢı muamele, insan vücuduna veya sağlığına isteyerek büyük acı verme veya ciddi yaralanmaya neden olma, askeri gereklilik olmadan yasa dıĢı ve keyfi olarak malların aynı biçimde yok edilmesi veya sahiplenilmesi, bir savaĢ esirinin veya diğer koruma altındaki Ģahsın düĢman devlet silahlı kuvvetlerinde hizmet etmeye zorlanması, bir savaĢ esirinin veya diğer koruma altındaki Ģahsın bilinçli olarak adil ve normal yargılanmadan yoksun bırakılması, hukuka aykırı biçimde sürgün veya nakletme veya hapsetme, rehine alınma. Roma Statüsü m. 8/2-a‟da yer alan bu hareket Ģekilleri yeni TCK‟da sadece Ģu Ģekilde düzenlenmiĢtir. Kasten öldürme TCK m. 81 vd.‟na göre cezalandırılır. ĠĢkence ve insanlık dıĢı muamele TCK m. 94 vd.‟na göre cezalandırılır. Ġnsan üzerinde hukuka aykırı deney TCK‟nın 90. maddesine göre cezalandırılmaktadır. Bir savaĢ esirinin ya da diğer koruma altındaki Ģahsın düĢman devlet silahlı kuvvetlerine hizmet etmeye zorlanması ise duruma göre tehdit (TCK m. 106), cebir (TCK m. 108) veya kiĢiyi hürriyetinden yoksun kılma (TCK m. 109) olarak cezalandırılabilir416. AsCK‟nın Cenevre SözleĢmeleri kapsamında suç teĢkil eden eylemleri üçüncü bab yedinci fasılda düzenlenmiĢtir. Kanunda yer alan bu düzenlemeler esasında Cenevre SözleĢmeleri göz önüne alınarak getirilmiĢ değildir. Bu fasılda “seferberlikte insan ve mallar aleyhine yapılan cürümler” yer almaktadır. Cenevre SözleĢmeleri kapsamında asker kiĢilerin savaĢ suçu teĢkil eden eylemleri için öncelikle bu maddeler uygulanacaktır. AsCK‟da düzenlenmeyen eylemler bakımından doğrudan doğruya TCK uygulanacaktır. AsCK bakımından bu yasaya tabi kiĢilerce iĢlenmesi mümkün olan savaĢ suçları: Ganimet alma (AsCK 122), yağma (AsCK 123), savaĢta zaruret olmaksızın bir baĢkasının mal ve mülkünü tahrip ve imha etme (AsCK 125), zorla yağmacılık (AsCK 126), muharebe meydanlarında ölülerin, esirlerin ve yaralıların mallarına tecavüz etme (AsCK 127), kıt‟asından geri kalarak ahaliye kanunsuz tasarrufta bulunma (AsCK 127), 416 Güller, 40-43. 105 muharebe meydanında hıyanet ve muhariplerin mallarına tecavüz etme (AsCK 159) olarak cezalandırılabilir417. RomSt m. 8/2-b‟ye göre savaĢ suçları, uluslararası hukuk çerçevesinde uluslararası silahlı çatıĢmalarda diğer yasa ve geleneklerin ağır ihlalidir. Bu maddedeki hareket Ģekilleri de genel ve askeri ceza hukuku kapsamına girmektedir. Örneğin RomSt 8/2 –b ii‟ye göre askeri olmayan sivil nesnelere kasten saldırı düzenlenmesi, yani askeri amaç taĢımayan nesnelere karĢı gerçekleĢtirilen eylemler mala zarar verme olarak değerlendirilmektedir (AsCK m. 125). Ancak bu sivil nesnelere karĢı saldırıda herhangi bir kiĢinin zarar görmesi durumunda kasten öldürme suçu (TCK m. 82) oluĢur418. Uluslararası nitelik taĢımayan bir silahlı çatıĢmada iĢlenen savaĢ suçları ise RomSt 8/2-c ve RomSt m. 8/2-e‟de yer almaktadır. Bu maddelerde düzenlenen savaĢ suçları ise sadece TCK kapsamında cezalandırılabilir. Örneğin RomSt 8/2c,i de yer alan yaĢam hakkına ya da kiĢiye karĢı saldırılar, özellikle her türlü öldürme, sakat bırakma, zalimane muamele ve iĢkence kasten öldürme (TCK m. 82), kasten yaralama (TCK m. 86 vd.) veya iĢkence (TCK m. 94 vd) bağlamında ele alınabilir419. 4.6. Kıbrıs Türk Hukukunda Uluslararası Suçların Yargılanması Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde uygulanan hukuk sistemi, Ada'nın tarihi geçmiĢinin izlerini taĢımaktadır. 1878 - 1960 yılları arasında Adanın Ġngiliz hakimiyetinde olması nedeniyle, Kıbrıs Türk hukuk sistemi Ġngiliz hukuk sisteminin etkisi altında kalmıĢtır. Bugün KKTC‟de Ġngiliz hukuk sistemi etkilerini sürdürmektedir. Ġngiliz hukuku, "Common Law" denilen ve içtihat hukuku olarak bilinen bir hukuk sistemi üzerine inĢa edilmiĢtir. Ġçtihata dayalı hukuk sistemi, ilk önce Ġngiltere'de, daha sonra ABD'de uygulanmıĢ ve yargı kararları ile geliĢmiĢ hukuk kurallarını içermektedir420. 417 Aslan, 2006, 274. Güller, 40-43. 419 Güller, 44-45. 420 Aksoy İpekçioğlu, P. (2007). Teşebbüs Kurumu ve Kıbrıs Ceza Hukuku Açısından Değerlendirilmesi. İÜHFM, C.LXV, (S.2) (77-120), 1. 418 106 Kıbrıs Türk Hukuk sistemi içerisinde Ceza Yargılaması Fasıl 154 Ceza Yasası ve 29/1983 sayılı Askeri Suç ve Cezalar Yasası kapsamında yapılmaktadır. Her iki yasada da Roma Statüsün‟de yer alan soykırım, insanlığa karĢı suçlar, savaĢ suçları ve saldırı suçuna iliĢkin somut bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle Kıbrıs Türk Hukukunda bu suçların yargılaması doğrudan doğruya yapılamayacaktır. KKTC'de halen uygulanmakta olan Fasıl 154 Ceza Yasası Ġngiliz döneminden kalan bir yasadır. 1959‟da hazırlanıp Kıbrıs Cumhuriyeti Ceza Yasası olarak yürürlüğe giren bu yasa bugüne değin hiçbir köklü değiĢikliğe veya tadilata uğramamıĢ olduğundan günümüz hukuk anlayıĢının çok gerisindedir421. Askeri Suç ve Cezalar Yasası ise Kıbrıs Türk Federe Devleti döneminde hazırlanmıĢtır. 19 Nisan 1983‟de yürürlüğe giren bu yasa 1520 sayılı Askeri Ceza Kanunu örnek alınarak yapılmıĢtır. Fasıl 154 Ceza Yasası gibi bu yasa da bu güne kadar önemli bir değiĢikliğe uğramamıĢtır. Roma Statüsü m.7‟ye göre insanlığa karĢı suç oluĢturan eylemler adi suç olarak Fasıl 154 Ceza Yasasına istinaden cezalandırılabilir. Örneğin insanlığa karĢı suç oluĢturan öldürme ve kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dıĢı eylemler Fasıl 154 Ceza Yasasının beĢinci kısmında düzenlenen suçlar kapsamında değerlendirilebilir. Fasıl 154 Ceza Yasasının beĢinci kısmı “KiĢilere KarĢı Suçlar” baĢlığı altında düzenlenmiĢtir ve yedi bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölüm “Taammüden Katillik ve Adam Öldürme”, ikinci bölüm “Taammüden Katillik ve Ġntihara ĠliĢkin Suçlar”, üçüncü bölüm “Hayat ve Sağlığın Korunmasına ĠliĢkin Görevler”, dördüncü bölüm “Hayat ve Sağlığa Tehlike OluĢturan suçlar”, beĢinci bölüm “Cezai Ġhtiyatsızlık ve Ġhmalkarlık”, altıncı bölüm “Müessir Fiilller” ve yedinci bölüm ise “KiĢi Özgürlüğüne KarĢı Suçlar” baĢlığını taĢımaktadır. Ġnsanlığa KarĢı suç oluĢturan eylemlerden öldürme fiili Yasanın beĢinci kısım birinci bölümünde düzenlenen adam öldürme suçu (Fasıl 154 Ceza Yasası m.205), kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dıĢı 421 Uğurlubirel, Ö. Fasıl 154 Ceza Yasası 1959 Kapsamında “Cinsel Tecavüz” Suçunun Değerlendirilmesi, www.academia.edu/.../FASIL_154_CEZA_YASASI_1959_KAPSAMIN... adresinden 18 Ağustos 2015 tarihinde alınmıştır, 2. 107 eylemler ise beĢinci kısım dördüncü bölümde düzenlenen ağır yaralama (Fasıl 154 Ceza Yasası m.231) ya da yaralama ve benzeri fiiller (Fasıl 154 Ceza Yasası m.234) olarak cezalandırılabilir. Bu suçlara iliĢkin davalara ağır ceza mahkemeleri bakacaktır. SavaĢ suçu oluĢturan eylemlerin yargılaması Türk Hukukundaki gibi failin tabi olduğu yasaya göre kısmen Fasıl 154 Ceza Yasası kısmen de Askeri Suç ve Cezalar Yasası kapsamında yapılabilecektir. Bu eylemlere iliĢkin davalara ise yine failin tabi olduğu yasaya göre ağır ceza mahkemeleri ve Güvenlik Kuvvetleri Mahkemesi bakacaktır. Örneğin Roma Statüsü 8/2-a maddesinde yer alan Cenevre SözleĢmeleri kapsamında suç oluĢturan eylemler Askeri Suç ve Cezalar Yasası yedinci bölümünde “KiĢi ve Mala KarĢı Suçlar” baĢlığı altında düzenlenen yağmacılık (Askeri Suç ve Cezalar Yasası m.78), savaĢ meydanında mala veya kiĢiye tecavüz (Askeri Suç ve Cezalar Yasası m.80) ve halka zulüm (Askeri Suç ve Cezalar Yasası m.81) suçları bağlamında ele alınabilir. Yine RomSt 8/2 –b ii‟ye göre askeri olmayan sivil nesnelere kasten saldırı düzenlenmesi, yani askeri amaç taĢımayan nesnelere karĢı gerçekleĢtirilen eylemler Askeri Ceza Kanununda olduğu gibi mala zarar suçu olarak değerlendirilebilir (Askeri Suç ve Cezalar Yasası m.79). 108 109 5. SONUÇ Peter Von Hagenbach yargılaması ile hukuk tarihinde ilk kez boy göstermeye baĢlayan uluslararası ceza yargısı kavramı Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, Tokyo Uzakdoğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemeleri ile geliĢimini sürdürmüĢ ve 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi ile nihai halini alarak hayata geçirilmiĢtir. Soykırım, insanlığa karĢı suçlar, savaĢ suçları ve saldırı suçu olmak üzere uluslararası toplumun nefretini uyandıran en iğrenç suçlar her ne kadar öncelikle ulusal mahkemelerin yargı yetkisinde bulunsa da tarih bize bu tarz yargılamaların uluslararası kamuoyu vicdanını tatmin etmediğini göstermektedir. Bu nedenle bahse konu suçlarla ilgili yargılamanın daimi nitelikli bir uluslararası ceza mahkemesince yapılması milletlerarası adaletin sağlanması ve dünya barıĢına katkısı nedeniyle elzem görülmektedir. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargılama esaslarını belirleyen Roma Statüsü‟nün bazı kuralları örneğin Güvenlik Konseyinin mahkemeye baĢvuru hakkı ve savcılık makamının resen soruĢturma baĢlatabilmesi Türkiye‟nin milli çıkarlarına ters düĢmekte bu yüzden birçok sivil toplum örgütü tarafından mahkemeye üye olunması yönünde yapılan lobi faaliyeti Türkiye tarafından dikkate alınmamaktadır. Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin uygulamalarında Türkiye‟yi endiĢeye sürükleyen iki ana unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki terörün uzamıĢ silahlı çatıĢmalar olarak nitelendirilip uluslararası olmayan silahlı çatıĢma kapsamında değerlendirilmesi, diğeri ise Kıbrıs BarıĢ Harekatı‟nın saldırı suçunun tanımının yapılmasını müteakip siyasi kararlar çerçevesinde suç kabul edilebileceği ihtimalidir. Terör konusuna iliĢkin; Roma Statüsü‟nün 8/2-c ve e maddesinde yer alan savaĢ suçları uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalarda iĢlenen fiillerdir. Statüye göre iç savaĢ seviyesine ulaĢmayan ayrık ve seyrek Ģiddet olayları uluslararası nitelik taĢımayan silahlı çatıĢmalar olarak değerlendirilmeyecek 110 dolayısıyla iç karıĢıklık ve gerginlik olaylarında iĢlenen suçlar mahkemenin yargı yetkisine girmeyecektir. Uluslararası hukukta iç karıĢıklık ve gerginlik hallerinin iç savaĢ kapsamına girmediği Cenevre SözleĢmesi ile düzenlenmiĢ ve birçok devlet tarafından kabul edilmiĢtir. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi bir devletin sınırları içinde hükümet yetkilileri ile organize silahlı gruplar arasında uzun süre devam etmiĢ silahlı çatıĢmalar meydana gelirse söz konusu suçlarla ilgili yargı yetkisini kullanabilecektir. Bu durumda yoğunlukla Güney Doğu Anadolu Bölgesinde görülen terör olaylarına karĢı yürütülen mücadelede görev yapan güvenlik güçlerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nde yargılanması ihtimali gündeme gelebilecek, bu kiĢilerin hüküm giymesi halinde ise teröre karĢı yürütülen mücadelenin etkinliği azalacak ve iç güvenlik daha fazla tehdide açık hale gelecektir. Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟na iliĢkin; Türkiye‟nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti KuruluĢ AntlaĢmasının ve Anayasasının bütünü içinde yer alan "Garanti AnlaĢması” kapsamında sahip olduğu garantörlük yetkisine istinaden Kıbrıs Türk Halkının can ve mal emniyetini sağlamak maksadıyla icra ettiği meĢru savunma hareketinin özellikle siyasi kararların etkisiyle BM Güvenlik Konseyi‟nce saldırı suçu olarak değerlendirilerek Mahkeme‟nin gündemine getirilmesi söz konusu olabilecektir. Zira Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi‟nin Loizidou kararıyla Türkiye‟nin Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi‟nin yargı yetkisini tanıdığı tarihten önceki mülkiyet hakkı ihlalinin sürekli olduğu karara bağlanmıĢ ve Türkiye 1974 yılındaki Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟ndan dolayı sorumlu tutularak tazminata mâhkum edilmiĢtir. Bahse konu terör ve Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟na yönelik yaĢanması muhtemel sorunlar haricinde Türkiye‟yi uluslararası arenada zor duruma düĢürebilecek sınır ötesi operasyonlar ve özellikle Ege denizindeki karasularının sınırları ile ilgili uyuĢmazlık da saldırı suçu kapsamında değerlendirilebilecektir. Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin yargı yetkisinin asli nitelikte olmaması yani tamamlayıcı nitelikte olması göz önünde bulundurulduğunda Mahkeme‟nin Türk vatandaĢlarını yargılamasının önüne geçmek için etkili bir yargı sisteminin oluĢturulmasına yönelik tedbirler alınması gerekmektedir. Bu bakımdan iç hukukta yapılacak düzenlemelerle uluslararası suçları iĢleyen kiĢilerin cezasız kalmaması sağlanmalı ve Türkiye‟nin Roma Statüsü‟nü imzalaması yönündeki baskılara karĢı önlem alınmalıdır. 111 KAYNAKLAR Kitaplar Aksar, Y. (2007). Evrensel Yargı Kuruluşları. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Aksar, Y. (Temmuz 2015). Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk-II, Ankara: Seçkin Yayıncılık. Alacakaptan, U. (1975). Suçun Unsurları. Ankara: Sevinç Matbaası. Alpkaya, G. (2002). Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Turhan Kitabevi. Askeri Yargı ile İlgili Kanunlar ve içtihatlar (1990). Ankara: Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayını. Aslan, M.Y. (2006). Teoride ve Uygulamada Savaş Suçları. Ankara: Bilge Yayınevi. Aslan, M. Y. (2014). Uluslararası Hukuk Bağlamında Asılsız Soykırım İddiaları. Ankara: Bilge Yayınevi. Armaoğlu, F. (1992). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1980-1990). Ankara: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, C. 2. AteĢ EkĢi, C. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesinin İnsanlığa Karşı Suçlar Üzerindeki Yargı Yetkisi. Ankara: Seçkin Yayınevi. Aydın, D. (2006). Uluslararası Ceza Mahkemesi Temel Belgeler Derlemesi. Ankara: BuluĢ Tasarım ve Matbaacılık. Azarkan, E. (2003). Nuremberg’ten La Haye’ye: Uluslararası Ceza Mahkemeleri, Kırklareli: Beta Yayıncılık. Babacan, H. (2003). Ermeni Tehcirini Hazırlayan Faktörler ve Tehcir, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri (1. Baskı). Ankara: Nobel Yayınları. BaĢak, C. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Uluslararası Suçlar. Ankara: Turhan Kitabevi. Bozkurt, E. (2003). Türkiye’nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı (3. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Bozkurt, E. (2007). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma, Ankara: Asil Yayınları. Çakmak, C. (2014). Uluslararası Hukuk: Giriş,Teori ve Uygulama Bir Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı, Bursa: Ekin Basın Yayım Dağıtım. Çınar, M. F. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Gelişimi Işığında Uluslararası Ceza Divanı. Ġstanbul: Kazancı Hukuk Yayımevi. 112 Demirağ, F. (2007). Uluslararası Ceza Divanı, Savaş Suçları - Saldırı Suçu, Mevzuatımıza Göre Savaş Hali, Uluslararası Ceza Divanı, Feridun Yenisey (Ed.). Ġstanbul: Arıkan Yayınevi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Harekatlarında Ulusal ve Uluslararası Hukuk (1994). Ġstanbul: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Basımevi. Doğan, Ġ. (2013). Devletler Hukuku. Ankara: Astana Yayınları. Erdal, S.(2010). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Devlet Egemenliğine Etkisi. Ankara: Yetkin Yayınları. Erman Sahir (1983).Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul. Yeniden gözden geçirilmiĢ ve GeniĢletilmiĢ 7‟nci Bası, Ġstanbul: Üçdal NeĢriyat. Eser, A. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kurulması: Roma Statüsünün Ortaya Çıkışı ve Temel Özellikleri. (Çev. F. Turhan), Uluslararası Ceza Divanı, F. Yenisey (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım. Güneysu, G. (Nisan 2015). Uluslararası Hukukta Amirin Emri. Ġstanbul: On Ġki Levha Yayıncılık. Keskin, F. (1998). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Ankara: Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları. Kocatepe, A. (2011). Silahlı Çatışma Hukuku Kapsamında Harp Esirleri ve Hukuki Statüleri. Ġstanbul: Harp Akademileri Basımevi. Koca, Mahmut ve Üzülmez, Ġlhan (2013). Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Adalet Yayınevi. Koca, M. ve Üzülmez, Ġ. (Eylül 2015). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Kuran, S., Aydın Okur, D., Sarıbeyoğlu, M., Günel, R. V. (2014, Ekim). Uluslararası Hukuk Temel Metinler. Ġstanbul: Beta Yayıncılık. Nuhoğlu, A.(2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi Tarafından Uygulanabilecek Yaptırımlar. Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım. Önder, O. (2006). Birleşmiş Milletler Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Bilge Yayınevi. Önok, R. M. (2003). Tarihi Perspektifiyle Uluslararası Ceza Divanı. Ankara: Turhan Kitabevi. Önok, R. M. (2007). UCD’nin Görev Alanı ve Uygulanan Hukuk. Uluslararası Ceza Divanı, F. Yenisey (Editör), Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım. Örnek, S. (Ocak 2013). Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı 1991 ve 2003 Irak Harekatları. Ankara: Seçkin Yayınları. 113 Özgenç, Ġ. (2004). Gerekçeli Türk Ceza Kanunu. Ankara: Seçkin Yayınevi. Özgenç, Ġ. (2014). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler (Gözden geçirilmiş ve Güncellenmiş 10’uncu Bası). Ankara: Seçkin Yayınevi. Pazarcı, H. (2006). Uluslararası Hukuk Dersleri IV. Kitap (Gözden Geçirilmiş 2. Bası). Ankara: Turhan Kitabevi. Pazarcı, H. (2013). Uluslararası Hukuk. (Gözden GeçirilmiĢ 12. Bası), Ankara: Turhan Kitabevi. Schabas, W. A. (2004). Introduction to the International Criminal Court. 2nd Edition, United Kingdom, Cambridge University Press. ġen, E. (2009). Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık. ġen, E. ve Malbeleği, E. (2011). Türk Ceza Kanununda Uluslararası Suçlar. Ankara: Seçkin Yayıncılık. ġen, S. T. (Ocak 2010). Uluslararası Hukukta Soykırım, Etnik Temizlik ve Saldırı. Ġstanbul: On Ġki Levha Yayıncılık. TaĢdemir, F. (2006). Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi. Ankara: USAK Yayınları. Tezcan, D., Erdem, M. R., Önok, R. M.(2009). Uluslararası Ceza Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Turhan, F. Eski Yugoslavya Topraklarında İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçların Yargılanmasına İlişkin BM Milletlerarası Ceza Mahkemesi. (Seyfullah Edis‟ e Armağan). Z. Gören (Editör) (2000). Ġzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını. Topal, A.H. (2005). Uluslararası Terörizm ve Terörist Eylemlere Karşı Kuvvet Kullanımı. Ġstanbul: Beta Yayıncılık. Toluner, S. (1977). Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk. Ġstanbul: Fakülteler Matbaası. Topal, A. H. (Ekim 2009). Uluslararası Ceza Yargılamalarında Cinsel Suçlar. Ġstanbul: On Ġki Levha Yayıncılık. Töngür, A. R. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kapsamı ve Yargılama Hukuku. Ġstanbul: Kazancı Hukuk. Turhan, F. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yargı Yetkisi”. Uluslararası Ceza Divanı. F. Yenisey. (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım Yayım Dağıtım. Tütüncü, A.N.(2006). İnsancıl Hukuka Giriş. Ġstanbul: Beta Yayıncılık. Uluslar Arası Ceza Divanı ve Uluslar Arası Ceza Yargılaması (2003). Harp Akademileri Yayını, Ġstanbul: Harp Akademileri Basımevi. 114 Yenisey, F. (2007). Roma Statüsüne Göre Soruşturma Evresi ve Deliller”. Uluslararası Ceza Divanı, F. Yenisey (Editör). Ġstanbul: Arıkan Basım. Makaleler Akipek, Ö. Ġ.(1955). Meşru Müdafaanın Mahiyeti ve Benzeri Müesselerle Mukayesesi, AÜHF Yayınları No:82. Aksar, Y. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Amerika BirleĢik Devletleri (ABD). AÜHFD, C.52, (S.2). Aksar, Y. (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Uygulamalarına Genel Bir BakıĢ. Uluslararası Hukuk ve Politika, C.1, (No: 3) (1-14). Aksoy Ġpekçioğlu, P. (2007). TeĢebbüs Kurumu ve Kıbrıs Ceza Hukuku Açısından Değerlendirilmesi. ĠÜHFM, C.LXV, (S.2) (77-120). Alibaba, A. (2000). Uluslararası Ceza Mahkemesinin KuruluĢu. AÜHF Dergisi, 49, (1-4). Alkan, N. (KıĢ 20014). 1915 Ermeni Tehcir Kanunu ve Almanya‟nın Etkisi. Akademik Bakış 91, 8(15). Alp, Ġ. (Haziran 2009). Ermeni Ġddialarının Tarihsel Geçersizliği. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11(1), 1-30. Alpyavuz, T. (2009). Soykırım Suçu. Journal of Naval Science and Engineering, 5(1), 49-61. Aslan, M. Y. (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve KiĢisel Ceza Sorumluluğu, TBB Dergisi, (73). Aslan, M. Y. (2007). Uluslararası Ceza Divanı ve Türkiye‟ye Etkileri. AÜHF Dergisi, 56(4), 55-79. Aslan, M. Y. (2008). SavaĢ Hukukunun Temel Prensipleri. TBB Dergisi, (79). AteĢ, D. (2010). Egemenlik, AnarĢi ve Roma Statüsü. Uluslararası Hukuk ve Politika, 6(24), 1-34. Aydın, D. (2002). Uluslararası Ceza Hukukunun GeliĢimi. AÜHF Dergisi, 51 (4). Aydın, D. (2011). Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması. TBB Dergisi (94). Azarkan, E.(2003). Uluslararası Hukukta Ġnsanlığa KarĢı Suçlar. AÜHF Dergisi, 52(3), 275-297. Azarkan, E. (2004). Uluslararası Ceza Mahkemesi Ġle Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin KarĢılaĢtırmalı Analizi. Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Sevin Toluner’e Armağan), 24, (1-2), 211-243. 115 Bassiouni, M. C. (2008), The „Nuremberg Legacy‟, Perspectives On The Nuremberg Trial. Oxford University Press, ( 25). Bayıllıoğlu, U. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye. AÜHF Dergisi, 56(1), 51-121. Bayıllıoğlu, U. (2013). Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Yargı Yetkisi Açısından Saldırı Suçuna ĠliĢkin Kampala Düzenlemeleri. Uluslararası Hukuk ve Politika, 9(33), 59-87. BeĢiri, A.(2013). Soykırım ve Soykırıma ĠliĢkin Uluslararası Mekanizmalar. TBB Dergisi, (108). Bozkurt, M.U. (2010), Uluslararası Ceza Hukuku Ġlkeleri Kapsamında Ad Hoc Uluslararası Ceza Mahkemelerine Yönelik EleĢtiriler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 11 (73-91). Çakmak, C. (2008)., Evolution of the Idea of a Permanent Ġnternational Criminal Court Prior to World War I. Uluslararası Hukuk ve Politika, 4. (No:13) (135149), 136. Çoban, E. (Bahar 2008), Uluslararası Hukukta Soykırım Suçu ve Suça Zemin Hazırlayan Toplumsal Yapılar: Raunda Örneği, Uluslararası ĠliĢkiler, 5, (17) 47-72. Değer, O. (Yaz 2009), Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı‟nın Bosna-Hersek v. Sırbistan- Karadağ Kararı. Uluslararası ĠliĢkiler, C.6, (S.22) (61-95). Değirmenci, O. (2007). Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Kararları IĢığında Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu (TCK m.76). TBB Dergisi, (S. 70). Değirmenci, O. (2013). ÇeĢitli Görünümleriyle Uluslararası Suç Kavramı: Dar ve GeniĢ Anlamda Uluslararası Suçlar ve Türk Hukuku. İÜHFM, LXXI (1), 229266. Değirmenci, O. ve Hazar, E. (2013). Mülkilik Ġlkesinin Ġstisnası Olarak Nato Kuvvetler Statüsüne Tabi Personel Üzerindeki Yargı Yetkisi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Söz Konusu Yargı Yetkisine Etkisi, Ankara Barosu Dergisi, (2). Eryılmaz, B. (2001, Mart-Nisan). Osmanlı Devletinde Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye, 7(38). Güler, Yavuz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‟nin KuruluĢuna Kadar Kıbrıs Meselesi, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(1). Gülmez, Mesut (2001-2002). Ġnsan Haklarında GeliĢmeler Uluslararası Ceza Mahkemesi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı, 23-24. 116 Göktepeoğlu, E. (2014, Ekim). Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda Soykırım Suçu. TAAD, 5(19). Halatçı, Ülkü (2005). Uluslararası Ceza Mahkemesi‟nin Yargı Yetkisinin Kullanılabilmesinin Ön KoĢulları. Uluslararası Hukuk ve Politika, 1(3), 57-76. Jescheck, Hans-Heinrich, (Çev. Zeynel Kangal) (2006). Ulusal, Avrupa ve Uluslararası Ceza Hukukunda Yeni GeliĢmeler (21. Yüzyılda Bir Suç Politikası için Perspektifler mi?. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, III(1). Karakehya, H. (2008). Uluslararası Ceza Mahkemesi Ve Uygulanabilir Hukuk. AÜHF Dergisi, 57(2), 133-163. Keskin, F. (2002). BM ve Kuvvet Kullanma. Avrasya Dosyası, BM Özel, 8(1), 149174. Kılıç, A. ġ. (2003). Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Devletlerin Egemenliği Üzerine Ulusal Egemenlik Odaklı Bir Ġnceleme. AÜHF Dergisi, 58(3). Kirsch, P. (2004-2005). The International Criminal Court: A New and Necessary Instution Meriting Continued International Support. Fordham Internaional Law Journal, (292-307). Kocaoğlu, S. (2005). Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Bağlamında Soykırım Suçu. Ankara Barosu Dergisi, 2005-3/Kocaoğlu. Leonie von H., Claus, K. (2011, Temmuz). Saldırganlık Suçunda Kampala Uzlaşması, (Çev. O. Erözden). Küresel Bakış 1(2), 13–65. Lütem, Ġ. (1951). Harp Suçları ve Devletlerarası Hukuk. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını. Meron, T. (1993, July). Editorial Comment, Rape as Crime Under international Humanitarian Law. The American Journal of İnternational Law, 87(3), 424428. Odman, T. (1996). Eski Yugoslavya Ġle Ġlgili Uluslararası Ceza Mahkemesinin KuruluĢu ve Yasal Dayanağı. AÜHF Dergisi, 45( 1-4). Özkan, A.(Nisan 2002). Uluslararası Ceza Hukukunda Kritik Süreç: Milosevic Davası. Stratejik Analiz Dergisi, (24). Özsoy, ġ. (1997-1998). Ġnsancıl Hukukun GeliĢimi. TODAİE İnsan Hakları Yıllığı, 19-20. Pazarcı, H. (Ocak-Aralık 1996). Bosna-Hersek Sorununda Uluslararası Yargının Rolü. AÜSBF Dergisi (Prof. Dr. Oral Sander‟e Armağan), 5(1-4). Reçber, S. (2007). Irak‟a Yönelik Askeri Müdahalenin Uluslararası Hukuk Açısından Geçerliliği. Uluslararası Hukuk ve Politika 4(13), 59-82. 117 Seymen Çakar, A. (2012), Ġnsanlığa KarĢı Suçlar. TBB Dergisi, (103). Tezcan, D. (Ocak-Haziran 1994). Saldırgan SavaĢ ve Devletlerarası Ceza Hukuku. AÜSBF Dergisi, 49(1-2). Turhan, T.(2008). Tarihsel BakıĢ Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi, AÜHFD, 57(2), 253-286. Uzun, E. (2005-2006). Eski Yugoslavya Ġçin Milletlerarası Ceza Mahkemesi‟nin Banovic Davası Kararının Ġncelenmesi. Milletler Arası Hukuk Ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni (Prof. Dr. Aslan Gündüz’ün Anısına Armağan). 25(1-2), 709-725. Ünal, ġ. (Mayıs 2010). Galiplerin Adaleti veya Devletler Hukuku. 21. Yüzyıl Dergisi, (17). Yapıcı, U. (2006). Uluslararası Hukukta Terörizme KarĢı Kuvvet Kullanımı Sorunu. Uluslararası Hukuk ve Politika, 2(7), 21-40. İNTERNET SİTELERİ Ġnternet: Acer, Yücel. Uluslararası Ceza Mahkemesi: 10 Yılın Değerlendirilmesi, 12 Ağustos Pazartesi, 2013 www.ankarastrateji.org >Misafir KöşeYazıları Ġnternet: Alsan, Zeki Mesud, 1949 Cenevre SözleĢmeleri, http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd.../AUHF-1950-07-03-04-Alsan.pdf Ġnternet: AltıntaĢ, Ahmet. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Tehcir Kararı Alması Ve Uygulaması. www.aku.edu.tr/aku/dosyayönetimi/sosyalbilens/dergi/vii1/ baltıntas.pdf Ġnternet: Ata, Ferudun. Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri Yargılamaları. sutad.selçuk.edu.tr/sutad/article/viewFile/267/257 Ġnternet: BeĢiri, Arzu. Ġnsanlığa KarĢı Suçlar Üzerine www.muharrembalcı.com/hukukdünyası/alintilar/186.pdf Bir AraĢtırma. Ġnternet: Duhaime’s Timetable of World Legal History, LIoyd Duhaime, www.duhaime.org > LawMuseum Ġnternet: Elekdağ, ġükrü. Ermeni Savları ve Soykırım Suçunun Hukuksal Niteliği Ermeni Soykırımı İddiasının Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi. https:/ sukruelekdag.wordpress.com/2006/04/22/ermenisavları-ve-soykirim-sucunun-hukuksal-niteligi-ermeni-soykirim-iddiasınınuluslararasi-hukuk-acisinden-degerlendirilmesi/ . Ġnternet: Ermeni Tarihine Kısa Bir BakıĢ, Web: http://www.ermenisorunu.gen.tr 118 Ġnternet: Gordon, Gregory S. The Trial Of Peter Von Hagenbach: Reconciling History, Historiography, And Ġnternational Criminal Law, Web: http://ssrn.com/abstract=2006370 Ġnternet: Güller, Nimet, Roma Statüsünde ve YTCK`da Uluslararası Suçlar, owww.ng-at work.org/icc2006/…/Country_report_Turkey_turk.pdf Ġnternet: Kreicker, H. Devletlerarası Ceza Hukuku Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Durum Tespiti ve Eleştirisel Değerlendirme, Web: www.hukukturk.com/fractal/hukukTurk/pages/dwnldCntHT.jsp?... adresinden 12 Mart 2014‟de alınmıĢtır. Ġnternet: Kononov – Letonya Son Kararı, Web: www.inhak.adalet.gov.tr/yabanci_karar/kononovson.pdf., adresinden 14 Aralık 2014‟de alınmıĢtır. Ġnternet: Önok, Murat. Uluslararası Ceza Divanı‟nı Kuran Roma Statüsü ile Türk ulusal Mevzuatının Maddi Ceza Hukuku Kuralları Yönünden Uyumuna Dair Rapor. Web: www.ucmk.org.tr/dosya/Yayın/UCM rapor-web.pdf Ġnternet: Özkan,Arda, Silahlı ÇatıĢmalar Hukukunun Uygulanmasında Ad Hoc Mahkemelerin Rolü, Web: www.bilgesam.org/Images/.../0-161201409154guvenlik-24.pdf Ġnternet: Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması ile Ġlgili BirleĢmiĢ Milletler SözleĢmesi‟nin Yirminci Yüzyılın BaĢında Vuku Bulan Olaylara Uygulanabilirliği, Uluslararası Daimi Adalet Merkezi (ICTJ) Ġçin Hazırlanan Hukuki Ġnceleme, Web: www1.american.edu/cgp/TARC/ICTJTTurkishfinal030504.pdf Ġnternet: Tarakçı, M. Kıbrıs BarıĢ Harekatı. Web: www.mustafatarakcı.com/wpcontent/uploads/.../kibrisbarisharekati.pdf Tunç, A. UCM’nin Mavi Marmara Kararı. Web: ankarastrateji.org/yorum/ucmninmavi-marmara-karar. Turhan, Faruk. Soykırım Suçunda Bir Grubu Tamamen veya Kısmen Yok Etme Amacı ve Ermeni Tehciri Olayı. Hukuk.sdu.edu.tr/…/soykırım-sucunda-yoketme-amacı-ve-ermeni sorun. Turhan, Faruk. Yeni Türk Ceza Kanunu‟da Uluslararası Suçlar, Web: www.cezabb.adalet.gov.tr/makale/101.doc Ġnternet: Uğurlubirel, Özten. Fasıl 154 Ceza Yasası 1959 Kapsamında “Cinsel Tecavüz” Suçunun Değerlendirilmesi, Web: www.academia.edu/.../FASIL_154_CEZA_YASASI_1959_KAPSAMIN.. Ġnternet: Uluslararası Af Örgütü-Uluslararası Ceza Mahkemesi Bilgi Notu 3Soykırım Suçunun Yargılanması, Web: www.amnestytürkiye.org/arsiv/vifois1005200203shtml. 119 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : Uygun, Sevim Uyruğu : K.K.T.C. Doğum tarihi ve yeri : 28.01.1980 Medeni hali : Bekar Telefon : 533 880 67 77 Faks :- e-mail : [email protected] Eğitim Derece Eğitim Birimi Mezuniyet tarihi Yüksek lisans Gazi Üniversitesi Devam ediyor Lisans Doğu Akdeniz Üniversitesi/KKTC 2002 Lise Namık Kemal Lisesi/KKTC 1997 İş Deneyimi Yıl Yer Görev 2005-2010 KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Adli MüĢavirlik 2010- KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Hukuk MüĢavirliği Yabancı Dil Ġngilizce GAZİ GELECEKTİR... SEVİM UYGUN KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NİN YARGI YETKİSİ SEVİM UYGUN OCAK 2016 KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI CEZA VE CEZA USUL HUKUKU BİLİM DALI OCAK 2016