_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date 17.03.2017 Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 12.05.2017 Yrd. Doç. Dr. Gülzar İSMAYİL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler [email protected] ORTADOĞU’DA SON DÖNEM TÜRKİYE RUSYA İLİŞKİLERİ (SURİYE KRİZİ ÖRNEĞİNDE) Öz “Arap Baharı”1 ile Ortadoğu’da başlayan devrimler ve rejim değişiklikleri, küresel aktörlerin bu süreçlerdeki rolü ve katılımı söz konusu bölgeyi son yıllarda dünya gündeminin en çok odaklandığı mekânlardan birine dönüştürmüştür. Ortadoğu’nun en kritik bölgelerinden biri olan Suriye’de altı yıldan beri devam eden savaş bir taraftan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı destekleyen Rusya ve İran’ı, diğer taraftan Suriye ordusuna karşı mücadele eden muhalif güçleri destekleyen Batılı güçleri karşı karşıya getirmiştir. Hem coğrafi, aynı zamanda tarihi bağları açısından Ortadoğu’ya yakın olan Türkiye, bölgede cereyan eden olaylara kayıtsız kalamamıştır. Suriye cephesinde Rusya ordusu da, Suriye ile en uzun kara sınırına sahip olan ve bu ülkeden gelen çok sayıda göçmeni barındıran Türkiye’nin silahlı güçleri de operasyonlar yürütmektedir. Son dönemlerde Türkiye ve Rusya, Suriye’de savaşın durdurulması ve kalıcı barışın sağlanması yönünde aktif işbirliği gerçekleştirmektedirler. Çalışmanın amacı, Suriye’de yaşanan olaylar ışığında Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri, onların kendi siyasal ve ekonomik öncelikleri ve ulusal güvenlik algılamaları çerçevesinde değerlendirmektir. Anahtar kelimeler: Ortadoğu, Suriye savaşı, Türkiye Rusya ilişkileri 117 Aralık 2010’da Tunus’ta Muhammed Buazizi adlı 27 yaşındaki seyyar satıcının valilik binası önündekendini yakması ile başlayan ve daha sonra domino etkisi yaratarak Ortadoğu’nun diğer devletlerine yayılan uyanış hareketine literatürde verilen isim. 2The name given in literature to the revival movement, which began with the burning of 27-year-old Mohammed Buazizi on December 17, 2010 in Tunisia Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) TURKISH RUSSIAN RELATIONS IN THE MIDDLE EAST ( IN THE CASE OF SYRIAN CRISIS) Abstract Arising from the "Arab Springs"2 revolutions and change of the existing regimes in the Middle East, the role and involvement of globalactors in these processes have transformed the region in to one of the most discussed places by the international community. In the six-year, where-as Russian and Iran has supported Syrian President Bashar al-Assad, the Western forces tended to back the opposition against the Syrian army. Turkey, both in terms of geographical proximity, and due to the historicalties, could not remain all of from the events in the Middle East. On the Syrian front,both the Russian army and the military forces of Turkey, which has the longest border with Syriaan hosted large number of refugees from that country carry out military operations. Recently, Turkey and Russia are actively cooperating to end the war in Syriaan to establish a lasting peace. The aim of this study is analyzing Turkish Russian relations through the prism of the Syrian war. Keywords: Middle East, Syrianwar, Turkish Russian relations Giriş Sovyetler Birliği’nin ve eski Yugoslavya’nın çöküşü, ABD’nin Ortadoğu’da güçlenme politikalarının yaygınlaşması, son yıllarda söz konusu bölge devletlerinde iktidarların ve rejimlerin değişmesi, altı yıldan beri Suriye’de yaşanan savaş Türkiye’nin de uluslararası ilişkilerde konumunu güçlü bir şekilde etkilemiştir. “Arap Baharı” olarak anılan Ortadoğu halklarının rejimlerine karşı protestoları hem bu protestoların söz konusu olduğu ülkelerde hem de diğer devletlerin dış politika yapım süreçlerinde değişimler yaşatmıştır. Söz konusu değişimin başlamasını tetikleyen olay: 17 Aralık 2010’da Tunus’taMuhammed Buazizi adlı 27 yaşındaki seyyar satıcınınvalilik binası önünde çaresizlikle kendini yakması, Ortadoğu’da bir uyanışa neden olmakla tarihe “Arap Baharı” olarak geçmiştir. Tunus’tan başlayan ve Mısır’a, Libya’ya, Bahreyn’e, Yemen’e sıçrayan uyanış hareketi eşitlik, sosyal adalet ve demokrasi için milyonlarla insanı ayağa kaldıran bir harekete dönüşmüştür (Achcar ve Matta: 2015). “Arap Baharı”nın Suriye uğrağında ise hak talepleriyle başlayan rejim karşıtı protestolar giderek iç savaşa dönüşmüştür (Çağlar, 2012:42). Türkiye’nin coğrafi olarak Ortadoğu bölgesi ile yakın temas içinde bulunması nedeniyle bu coğrafyada oluşan olaylara kayıtsız kalması söz konusu değildir. Suriye ve Irak’la uzun kara sınırına sahip olması Türkiye’yi Ortadoğu’da yaşanan olayların merkezine çeken etkenlerdendir. Türkiye bölgede NATO üyesi olan tek devlettir. Bu anlamda Batı dünyasının Ortadoğu bölgesinde tek temsilcisidir. Ayrıca, tarihi geçmiş açısından da Türkiye’nin Ortadoğu ile ortak bir geçmişi vardır. Nitekim Ortadoğu’nun önemli bir kısmı bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğunun toprakları içindeydi. Tarihte Ortadoğu’da siyasi istikrarı en uzun süre (16. yy ile 19. yy arasında yaklaşık 400 yıl) koruyan devlet, Osmanlı Devleti olmuştur (Ersin, 2003: 20). The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 182 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) Ortadoğu gerek jeo-stratejik konumu ve zengin enerji kaynakları, gerekse de terör boyutlarına varan ve giderek yayılan etnik-milliyetçi, radikal dinci akım ve hareketleri ile dünyanın en önemli bölgelerinden birini teşkil etmektedir (Öztek, 2008: 271). Ortadoğu’nun en kritik bölgelerinden birisi Suriye’dir. Suriye sorunu ister bölgesel, isterse de küresel bağlamda son yıllarda çözümlenmesi en zor sorunlardan biridir. Altı yıldan beri Suriye’de devam eden savaş Türkiye’yi de etkilemiştir. Suriye’deki savaştan kaçan 3 milyon civarında göçmen Türkiye’de barınmaktadır (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2016). Suriye’de Türkiye’nin askeri gücünün bulunması savaş durumunda olan Suriye’nin sınırına yakın bölgelerde yaşayan Türkiye vatandaşlarının güvenliğini sağlama zaruretinden doğmuştur. Avrasya kıtasının büyük bir kısmına sahip olan Rusya da Ortadoğu bölgesinde yaşanan olaylarda aktif yer alan aktörlerden biridir. 30 Eylül 2015 tarihinden itibaren Rusya askeri güçleri Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın daveti üzerine Suriye’de askeri operasyonlar yürütmektedir. Rusya 1990-2000 yıllarında Yakın ve Ortadoğu’da kaybettiği dış politik pozisyonunu geri kazanmak çabası içerisindedir. Şii Müslüman nüfusa sahip olan Suriye’yi yine Şii Müslüman nüfuslu İran’ın desteklemesi doğal görünse de Rusya’nın Suriye yönetimi ile çok sık müttefiklik ilişkilerinin hangi nedenlere dayandığı düşündürücüdür. Bir birinden coğrafi, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak bu kadar farklılık gösteren Rusya ile Suriye’nin arasındaki sağlam işbirliğinin arkasında duran neden nedir? Söz konusu devletlerin ilişkilerinin tarihine ve bugünkü çıkarlarına daha sonra değinilerek bu soruya cevap bulunmaya çalışılacaktır. Suriye’de devam eden savaşın durdurulması ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması koşuluyla kalıcı barışın sağlanması konusunda Rusya ve Türkiye işbirliği yapmaktadır. Çalışmada Rusya Türkiye ilişkilerinin geçmişini kronolojik bir şekilde ele almadan daha çok son yıllarda yaşanan Suriye savaşı örneğinde güncel durumun değerlendirilmesi yapılacaktır. Makalenin birinci bölümünde Ortadoğu’da Türkiye’nin stratejik konumuna değinilecek, ikinci bölümde ise Ortadoğu’nun en sorunlu bölgelerinden olan Suriye cephesinde yaşanan olaylar ışığında Türkiye ve Rusya ilişkileri ele alınacaktır. 1. Türkiye’nin Ortadoğu’daki Konumu Türkiye Avrupa ile Asya’nın kesiştiği; Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinin çevrelediği; uluslararası öneme sahip olan boğazların bulunduğu; stratejik olarak çok avantajlı, ancak aynı zamanda da çalkantılı bir tarihin yaşandığı coğrafyada yerleşmektedir. Kendisini “jeopolitik eksen”e dönüştüren ve stratejik önem kazandıran benzersiz konumu (Brzezinski, 1997: 41), Türkiye’yi bir kez daha uluslararası politikanın ve Ortadoğu ile Avrasya’nın vazgeçilmez ülkelerinden biri yapmıştır. Türkiye, jeo-stratejik öneminin de ötesinde demokratik rejime sahip tek Müslüman NATO ülkesi olarak Medeniyetler İttifak’ında oynadığı rol ile Batı ile Müslüman dünyası arasında bir köprü olma potansiyeli olduğunu da göstermiştir (Balcı ve Miş, 2008: 387). Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkilerinde Türkiye Batı ile Doğu uygarlıkları arasında birleştirici rolüne vurgu yapmakla lider konumunu sergilemektedir. Türkiye’nin iç politik gündeminde gerçekleşen değişimler, yeni Osmanlıcılık düşüncesinin oluşumu onu bölgede söz sahibi olmaya iten belli başlı nedenlerdendir.Huntington bu konuda şöyle söylemektedir:” Türkiye’de Atatürk geleneklerinin devamcıları Türkiye’ni çağdaş, laik ve Batı tipli bir ulusal devlet olarak tanımlamaktadırlar. Onlar Türkiye’ni Batı ve NATO’ya, Avrupa Birliği üyeliğine adaylığa götürdüler. Ancak aynı zamanda Türkiye toplumunda İslami bir yükselişi ve Türkiye’nin temel olarak Orta Doğu Müslüman toplumu olduğunu savunan başka bir kesim The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 183 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) vardır”( Huntington, 1993:42). Türkiye’nin şu anki iç politik gündeminin bu iki farklı bakış açısı arasında mücadele ettiğini görmek mümkündür. Ancak Türkiye’nin 1959 yılından başlamakla AB’ye üyelik konusunda attığı adımların bu güne kadar başarıyla sonuçlanmaması ve üyeliğin gerçekleşmemesi bir hayalkırıklığı yaşatmakta ve bu husus Türkiye’ni Batı’dan uzaklaşmakla Orta Doğu’da pozisyonunu güçlendirmek eğilimine yönlendirmektedir. Günümüzde Türkiye’nin Büyük Ortadoğu bölgesindeki rolü ve konumunun değişimi izlenmektedir ve bunun birtakım jeopolitik nedenleri vardır. Ortadoğu coğrafyasında da jeopolitik güçlerin dönüşümünün gerçekleştiği görülür. Bu dönüşümün nedenlerinin başında Ortadoğu’dan uzakta yerleşen devletlerin söz konusu coğrafyaya ilgisinin artması gelmektedir. İkinci neden bazı bölge devletlerinin kendi jeopolitik konumlarını değiştirme istekleridir (Mikheeva, 2014: 96). Ortadoğu bölgesinin dışında bulunan devletlerin, özellikle ABD’nin bölgeye artan ilgisinin nedenleri Birleşik Devletler’in ekonomisinde yaşanan bazı istikrarsızlıklar ve onların etkisi ile dünyada jeo-ekonomik durumun dengesiz hale gelmesidir. ABD söz konusu duruma çözüm arayışlarında enerji kaynakları ile zengin olan Ortadoğu’da konumunu korumak ve güçlendirmek amacıyla farklı yöntemlere el atmış, bölge devletlerinde demokratik açılımları desteklemek adıyla iktidarlara karşı gelen muhalif güçleri desteklemiştir. ABD’nin bu tutumunun Suriye’de devam ettiğini görmek mümkündür. Nitekim terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD’ye verdiği destek bunun kanıtlarından biridir. Türkiye bölgede daha özgün pozisyon tutmaya ve bölge dışı devletlerle bağımsız ilişkiler kurmaya özen göstermektedir. Geleneksel petrol ve doğalgaz ihracatı yapan devletlerin arasına (İran Körfezi devletleri, Orta Asya ülkeleri, Azerbaycan) yenileri eklenmiştir (İsrail). Bazı enerji ihracatçısı ülkelerde (Mısır, Libya) oluşan istikrarsız siyasi durum Avrupa ülkelerinin onlardan enerji alımında önceliklerini yeniden gözden geçirmelerini zorunlu kılmaktadır. Suriye’deki durum bölgedeki ilişkilerin gelişmesine etki gösteren faktörlerden biridir. Suriye, Batı devletleri ile Rusya’nın çıkarlarının çakıştığı bir alandır. Suriye’deki durumun ve devam eden savaşın bu ülke ile en uzun sınırı olan Türkiye’yi ilgilendirmemesi mümkün değildir. Dolayısıyla, Ortadoğu’nun şekillenmesinde oynadığı rolüne göre bu coğrafyada yaşanan olayların merkezinde yer alan önemli aktörlerden birisi kuşkusuz Türkiye’dir. Geleneksel olarak uluslararası ilişkilerde Türkiye her zaman Batı ile Doğu uygarlıkları arasında birleştirici bir kavşak olarak algılanmıştır. Türkiye, Arap dünyası için Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olan Müslüman nüfuslu bir ülkedir. Türkiye bulunduğu coğrafyada aktif dış politika yürütmektedir. Genel olarak bakıldığında Türkiye’nin dış politikasında üçlü yapıyı görmek mümkündür. Birincisi, Türkiye’nin sınırları ile temas eden Ortadoğu ülkeleridir. İkincisi, Türkiye’ye komşu olan bölgeler, yani Kafkasya, Orta Asya, Balkanlar, üçüncüsü, uzak ülkeler, yani hem eskiden beri ilişkiler yürüttüğü ABD, AB, Rusya ve aynı zamanda daha yeni ilişkiler geliştirdiği Afrika, Güney Amerika, Güney-Doğu Asya ülkeleri (Rukomeda, 2013) . Son yıllarda Türkiye Ortadoğu devletleri ile yakınlaşma politikası yürütmektedir. 2010-2011 yıllarında Ortadoğu’da “Arap Baharı”nın yaşanması ile politik durumun değişimi Türkiye’nin dış politikasında dönüm noktası olmuştur. Türkiye’nin bölgede stratejik önemi konusuna değinirken enerji konusunu özellikle vurgulamak gerekir. Dünyanın hızla gelişen ekonomilerinden olan Türkiye ekonomisinin enerji bağımlılığı çok yüksektir. Türkiye enerji kaynakları bakımından yoksun ülke olsa da bulunduğu coğrafi konum, yani enerji kaynakları ile zengin olan Azerbaycan, Orta Asya ve İran körfezi ülkeleri ile Avrupa arasında bir köprü rolü oynaması ona çok önemli transit ülke statüsü kazandırmaktadır. Böylece enerji üreten ve tüketen ülkelerin arasında bulunan Türkiye transit ülke olmanın avantajlarının The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 184 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) yanı sıra sorumluluklarını da taşımaktadır. 2000’li yıllardan itibaren Türkiye, transit ülke ve ticaret merkezi olma amacıyla küresel ölçekte yakından takip edilen projelere çok önemli katkılar yapmakta ve geliştirdiği çok yönlü enerji politikaları ile Batı ve Doğu’yu buluşturan güçlü bölgesel bir aktör rolü oynamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye kendisinin ve bulunduğu bölgenin enerji güvenliğini arttırmaya yönelik çok yönlü enerji diplomasisi sürdürmeye devam etmektedir. 2. Son Dönemde Ortadoğu’da, Özellikle Suriye’de Yaşanan Gelişmeler Işığında Türkiye Rusya İlişkileri Beş yüz yıllık bir geçmişe sahip olan Türkiye ve Rusya ilişkileri her zaman müttefiklik ve ortaklık düzeyinde olmamıştır. Yüzyıllar boyunca Rusya ve Türkiye arasında Hazar Denizi’nden Karadeniz’e kadar uzanan geniş bölgelerde, Kafkas’larda, Karadeniz’den Akdeniz’e çıkışı sağlayan boğazlara sahip olmak amacıyla nüfuz çatışmaları yaşanmıştır (Orloff, 2013: 7). 1665-1917 yılları arasında, Çarlık Rusya’sı ile Osmanlı İmparatorluğu sekiz büyük barış antlaşmasına imza atmışlar ve aynı süre zarfında her otuz yılda bir savaşır durumda olmuşlardır (Sander, 1998: 77). Mücadelelerle geçen bu sürecin ana nedenlerinin arasında, Rusya’nın güneye doğru genişleme arayışının Osmanlı İmparatorluğu’nun çıkarlarıyla sürekli çatışma halinde olması yer almaktadır. Yalnız “Soğuk Savaş”ın sona ermesinden sonra Türkiye Rusya ilişkilerinde önemli bir değişimin yaşandığı gözlenmiştir. Özellikle ekonomik ilişkilerin gelişmeye başlaması iki ülke arasında siyasi ilişkileri de tetiklemiştir. “Soğuk Savaş”tan sonraki dönemde Türkiye ile Rusya arasında sağlanan en önemli anlaşmalardan biri 1994 yılında imzalanan “Askeri Teknik İşbirliği Sözleşmesi”dir. Bu sözleşmeye göre Türkiye, Rusya ile askeri işbirliği alanında gelişme sağlayan ilk NATO ülkesi olmuştur. Sözleşme Türkiye’nin teröre karşı mücadele amacıyla Rusya’dan askeri mühimmat almasını öngörüyordu ( Ulchenko ve Shlikov, 2014: 9). İki ülke arasında özellikle enerji alanında sağlam işbirliğinin temelleri atılmış, Karadeniz’in altından geçen “Mavi Akım” doğalgaz boru hattı faaliyete başlamış, Rusya’nın desteği ile Küçükkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin inşası planlanmaktadır. Ancak şu anki Rusya-Türkiye ilişkilerinde ekonomik faktör artık ikinci plana geçmiştir. İki taraflı ilişkilerin gelecekteki gelişimi artık daha çok siyasi, güvenlik konularıyla bağlantılıdır. Güvenlik konusunda işbirliği ihtiyacı özellikle Suriye sorununda daha belirgin ortaya çıkmıştır. Suriye’nin siyasi istikrarı ve toprak bütünlüğü Türkiye için büyük önem taşımaktadır.Türkiye, Suriye ile sınır bölgelerinde yaşayan vatandaşlarının can güvenliği ve istikrarlı yaşamını temin etmekle sorumludur. Ağustos 2016’dan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye topraklarında yürüttüğü “Fırat Kalkanı” operasyonu sonuçlanmıştır. Operasyonun amacı sınır ve bölgedeki halkın güvenliğini sağlamak, göç sorununu çözmek, 5 bin km² alandaTürkiye tarafından tehlike olarak görülen IŞİD, YPG, PYD gibi unsurların tamamen temizlenmesini hedefleyen Güvenli Bölge oluşturmaktı. Kuzey Suriye topraklarında Kürt ağırlıklı bir otonom devletin kurulması; terör örgütü PKK / PYD/YPG için uygun bir ortamın oluşmasına neden olabilir ki, bu da Türkiye’nin Güney Doğu bölgelerinde yeni çatışmaların yaşanması ile sonuçlanabilir. Türkiye, siyasi coğrafya açısından coğrafi konumunun sağladığı stratejik önem ve çevresindeki istikrarsız ülkeler nedeniyle Ortadoğu üzerine sergilenen ve uygulanan mekânsal paylaşıma dayalı senaryolarda çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle Ortadoğu ile ilgili konularda uluslararası her türlü sorunda ya da savaşta bölgenin en önemli devletlerinden biri olduğundan Türkiye kendi stratejisini belirtmek durumundadır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 185 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) Suriye’de protestoların ilk başladığı günden itibaren Türkiye ve Rusya’nın Suriye yaklaşımı farklılaşsa da iki tarafın başlıca hedefi ülkenin toprak bütünlüğünün korunması ve devlet egemenliğinin sağlanması olmuştur. Rusya’nın Suriye’ye olan yaklaşımına bakılacak olursa Sovyetler Birliği’nin çökmesine kadar olan dönemde Suriye SSCB’nin Ortadoğu’daki tek müttefiki idi. 1960’lı yıllardan 90’lı yılların öncesine kadar Moskova’nın Şam yönetimi ile ilişkileri müttefiklik ilişkileri düzeyinde olmuştur. 1980 yılında iki ülke barışa tehdit oluşturacak durumlarda karşılıklı yardım konusunda sözleşme imzalamışlardır (Ulchenko ve Shlikov, 2014: 10). 2008 yılında gerçekleşen Rusya-Gürcistan Savaşı sırasında Suriye, Moskova’ya destek veren birkaç ülkeden biri olmuştur (Özdal ve diğerleri, 2013: 29). İki ülke arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca Rusya, hâlihazırda Suriye’ye gelişmiş askeri teçhizat sağlamaktadır. Suriye’deki savaşın sonucunda Esad yönetiminin değişmesi olasılığı Rusya’nın Ortadoğu’daki en önemli müttefiklerinden birini kaybetmesi anlamına gelecektir. Rus siyasiler ve uzmanlara göre “Arap Baharı”nın gerçekleştirilmesinin amacı Ortadoğu devletlerindeki mevcut rejimleri devirmek suretiyle radikal İslamcıların ve El-Kaide’nin müttefiklerinin iktidara getirilmesidir (Trenin, 2013: 16). Bu anlamda Rusya’nın Suriye yönetimini desteklemesi uzun yıllara dayanan müttefiklik ilişkilerinin yanı sıra, aynı zamanda iyi tanınan Beşar Esad’ın yerine stratejileri tahmin edilemeyen muhafazakâr radikal İslamcı bir rejimin gelmesini tüm yöntemlerle önlemek zaruretinden doğmaktadır. Türkiye’nin Suriye krizine yaklaşımını ele almadan önce özellikle 20022010 yıllarında iki ülke arasındaki iyi ilişkilere değinmekte fayda vardır. Söz konusu yıllarda Suriye, Türkiye açısından Arap dünyasına açılan bir kapı haline gelirken, Türkiye de Suriye açısından Batıya açılan bir kapı olarak görülmüştür. Bu da iki ülkenin birçok ortak çıkar tanımlayabilmesiyle mümkün olmuştur (Altunışık, 2010). Serbest ticaret anlaşmasının imzalanması ve vizelerin kalkmasıyla iki ülke birbirini önemli birer ekonomik Pazar olarak görmüş, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturulmuş, bakanların be başbakanların katılımıyla ortak bakanlar kurulu toplantıları düzenlenmiş, 51 anlaşma ve mutabakat zaptı imzalanmıştır (Çağlar, 2012: 44). Fakat ilişkiler Mart 2011’de Suriye’deki protestolar ve Türkiye ile Suriye’nin buna yönelik anlaşmazlıkları nedeniyle bozulmaya başlamıştır. Suriye konusunda Esad yönetimini destekleyen Rusya ve İran ile karşıt tutum sergileyen Türkiye ABD’nin yanında yer almıştır. Türkiye, Rusya’nın Suriye’ye desteğini engellemeye çalışmış ve Rusya’yı dengelemek amacıyla Suriye sınırına muharip kuvvetler konuşlandırılmıştır. Akabinde ordunun sınır ötesi kullanımına yönelik tezkere çıkarılmış, bu sayede Suriye’yi caydırmak hedeflenmiştir. Bunlar değişim için alınan inisiyatiflerdir; fakat Türkiye bu çabalarında pek başarılı olamamıştır (Çağlar, 2012;50). Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getiren Suriye krizi derinleşmeye devam ederken 2015 yılının Kasım ayında TSK tarafından Rus askeri uçağının düşürülmesi olayı iki ülke arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Bu olayın yaşanmasından sonra Türkiye, Suriye politikasında Esad karşıtı tutumunu yeniden gözden geçirmiş ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik politika ağırlık kazanmıştır. Yukarıda değinilen fikir ayrılıklarına rağmen son dönemde yaşanan olaylar Rusya ve Türkiye’nin Suriye krizinin çözümü arayışlarında yakın olduklarını gösterdi. Her iki ülke Suriye sorununun ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması şartıyla savaşın durdurulması düşüncesindedir. Rus uçağının düşürülmesi olayı ile olumsuz etkilenen ilişkiler onarılarak yalnız ticari-ekonomik alanda değil, aynı zamanda genel siyasi ve stratejik güvenlik konularında Türkiye ve Rusya’nın çıkarlarının benzerliği nedeniyle gelişmeye devam etmiştir. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 186 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) 20 Aralık 2016 tarihinde Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanlarının Moskova’da Suriye krizinin çözümüne yönelik gerçekleştirdikleri Zirve’de etnik köken, din ve mezhep gözetmeksizin Suriye’nin egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne duyulan saygının dile getirildiği ve her üç ülkenin de Suriye sorununun askeri yollarla çözülemeyeceğinde hemfikir olduğunun altının çizildiği ortak bildiri imzalandı. Daha sonra Türkiye ve Rusya'nın garantörlüğünde Suriye'de sağlanan ateşkes 29 Aralık 2016’da yürürlüğe girdi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) de hazırlanan ateşkes anlaşmasıyla ilgili Rusya'nın sunduğu tasarıyı 31 Aralık'ta oybirliği ile kabul etti (BBC,03.01.2017). 23-24 Ocak 2017 tarihinde Kazakistan’ın başkenti Astana'da düzenlenen Suriye barış görüşmeleri sonucunda Rusya, Türkiye ve İran'ın kabul ettiği ortak bildiri yayımlandı. Üç ülkenin daha önce kabul ettiği Moskova bildirisinde olduğu gibi Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne vurgu yapılan Astana bildirisinde, Suriye'de ateşkesin denetlenmesi için Rusya, Türkiye ve İran'ın üçlü mekanizma kuracağı duyuruldu. Suriye’deki ateşkesin son durumunu ele almak ve savaşın durdurulması için çözüm yolları aramak maksadıyla savaşın tarafları ve BM, Rusya, İran ile Türkiye’den temsilciler Kazakistan’ın başkenti Astana’da ikinci kez 6 Şubat 2017 tarihinde buluşarak müzakereler gerçekleştirdiler. Suriye krizinin çözümü amacıyla Astana’da 14-15 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirilen üçüncü uluslararası görüşmelere Rusya, Türkiye, İran, BM, ABD ve Suriye hükümetinin temsilcileri katılsalar da Suriye’deki savaşta çatışan taraflardan biri olan muhalefetin temsilcileri katılmadılar. Suriye’de devam eden silahlı çatışmalar ve savaşan tarafların bir araya gelerek barışın sağlanması konusunda anlaşamaması, savaşın yakın zamanda biteceği konusunda umutları azaltmaktadır. Nitekim 4 Nisan 2017 tarihinde Suriye’nin İdlib kentinin güneyinde bulunan Han Şeyhun bölgesinde kimyasal silahkullanılması sonucunda 11’i çocuk en az 58 kişi yaşamını yitirdi. ABD, saldırıdan Esad rejimini sorumlu tuttu. İdlib saldırısı sonrası Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya Declet Başkanı Viadimir Putin’i telefonla arayarak bu saldırının “Astana barış sürecini tehlikeye attığını” söyledi (BBC, 05.04.2017). ABD Deniz Kuvvetleri, Suriye hükümetinin İdlib’te kimyasal silah kullandığı yönündeki iddialar üzerine 07 Nisan 2017 tarihinde El Şayrak hava üssüne füze saldırısı düzenledi. ABD Başkanı Donald Tramp füze saldırısının, 5 Nisan 2017 tarihinde Suriye’nin Han Şeyhun kasabasında kimyasal sinir gazı kullanıldığı öne sürülen saldırıya karşılık yapıldığını açıkladı (BBC, 07.04.2017). Suriye’de uzun yıllardan beri devam eden savaşı durdurmak ve barışı sağlamak adına yapılan girişimler gözle görülür bir sonuç vermeden son olayların yaşanması, uluslararası camianın girişimlerinin Suriye’deki krizi çözme konusunda yetersiz kaldığını göstermektedir. Suriye’deki iç savaş artık uzun zamandır Ortadoğu’nun sorunu olmaktan çıkmıştır. Ancak bu kriz çözülmediği müddetçe Ortadoğu coğrafyasının uzağında kalan devletleri de karşı karşıya getireceği ve daha tehlikeli boyutlara vararak küresel bir soruna dönüşeceği tehlikesini taşımaktadır. Sonuç Ortadoğu yeni Dünya düzeninde bir takım devletlerin (ABD, Rusya, Türkiye, İran, Suudi Arabistan) bölgesel liderlik arzusunda olduğu ve küresel aktörlerin çıkarlarının çatıştığı bir bölgedir. Güvenlik bakımından Ortadoğu yüksek gerginlik ve çatışmaların yaşandığı, aynı zamanda da savaş ve istikrarsızlığın bertaraf edilmesinde etkili olacak uluslararası çözüm sisteminin bulunmadığı bir bölgedir. Bölge devletleri arasında işbirliğine dayanan böyle bir çözüm sisteminin oluşturulması girişimleri de başarılı olamamıştır. Bölgeye Batı güvenlik kültürünü yerleştirme çabalarına rağmen Ortadoğu, bölge dışı devletlerin “sert güç” uygulayarak müdahale ettikleri bir alan olarak kalmaktadır. Bunun en bariz örneği Suriye’de devam eden savaştır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 187 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) Türkiye bu savaştan en çok etkilenen ülkelerden biridir. Suriye sınırı ile temas eden bölgelerde yaşayan vatandaşlarının güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye askeri güçleri zaman-zaman bu ülkede yürütülen operasyonlarda yer almıştır. Suriye’de aktif askeri müdahalede bulunan Rusya’nın gerekçesi ise Suriye yönetimi ile uzun yıllara dayanan müttefiklik ilişkileridir. Rusya ülke dışında Şii Müslümanları, ülke dâhilinde ise Sünni Müslümanları desteklemektedir. Bu durumun Rusya’da yaşayan Müslümanlar arasında bir memnuniyetsizlik doğurabileceği ihtimali her zaman vardır. Suriye krizinde Türkiye’nin temel endişelerinden biri Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasıdır. Rusya yönetiminin de Suriye konusunda temel amaçlarından birisi budur. Dolayısıyla Suriye’nin geleceğine dair Türkiye ve Rusya’nın bakış açılarındaki tüm farklılıklara rağmen iki ülkenin bu önemli konuda uzlaşması ve işbirliği yürütmesi mümkündür. Türkiye ve Rusya’nın çabaları Suriye’de savaşın sona ermesi ve kalıcı barışın sağlanmasına odaklanmalıdır. Bu önemli amaca ulaşıldıktan sonra bu iki ülke uzun süren savaşın sonucunda altyapı ve ekonomik açıdan çökmüş durumda olan Suriye’nin yeniden inşasında birlikte yer alabilirler. KAYNAKLAR Achcar, G.; Matta, N. (2015), “What Happened to the Arab Spring?”, Jacobin, USA, December. Altunışık, Meliha (2010), “Suriye Türkiye İlişkileri Üzerine Röportaj”. Dış Politika Enstitüsü. Balcı, A.;Miş, N. (2008), “Turkey's Role in theAlliance of Civilizations: A New Perspective in TurkishForeignPolicy”, TurkishStudies, Vol. 9, No. 3, pp. 387-406. BBC, (2017), Suriye görüşmeleri: Muhalifler Astana Hazırlıklarını Boykot Edeceklerini Açıkladı, http://www.bbc.com/turkce/38492843, (Erişim tarihi: 31.01.2017). BBC, (2017), Birleşmiş Milletler Suriye’de “Kimyasal Saldırı” İddiası Üzerine Toplanıyor, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39499304, (Erişim tarihi, 05.04. 2017). BBC, (2017), ABD, Suriye’de Bir Hava Üssünü Tomahawk Füzeleriyle Vurdu, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39523896, (Erişim tarihi: 07.04.2017). BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (2016), http://data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php. (Erişim tarihi: 27.01.2017) Brzezinski, Zbigniew (1997), The Grand Chessboard: AmericanPrimacyandItsGeostratejicImperatives, New York, Basic Books. Çağlar, Barış (2012), “Türkiye’nin Suriye Politikası: Yeni-Klasik Realist Bir Bakış”, Ortadoğu Analiz, Kasım, Cilt:4, sayı:47, s.39-52. Huntington, Samuel P.(1993), “TheClash of Civilizations”, ForeignAffairs, Volume 72, No.3, s.22-49. Ersin, Nihat (2003), Ortadoğu Savaşları’nın Perde Arkası, İstanbul, Gündem Yayınları. Mikheeva, Natalia (2014), TheProspects of Turkey as a RegionalLeader in theTransformation of theGreateMiddle East. Turkey: New Realities in InternalPoliticsandParticipate in theRegionalGeopoliticalProcesse, Moscow, MGIMO. Özdal, H.;Özertem H.S.; Has, K.; Demirtepe, T.M. (2013), Türkiye- Rusya İlişkileri, Rekabetten Çok Yönlü İşbirliğine, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, UŞAK Avrasya Araştırmaları Merkezi, UŞAK Rapor N 13-06. The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189 188 Ortadoğu’da Son Dönem Türkiye Rusya İlişkileri (Suriye Krizi Örneğinde) Öztek, Güner (2008), Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri Türkiye – Ortadoğu İlişkileri, İstanbul, Bilgesam Yayımları. Оrloff, Alexander (2013), Russian-TurkishRelations: DifficultMoveForward. RussianTurkishRelations: 2002-2012 years, Moscow, MGIMO. Rukomeda, Roman (2013), TurkishForeignPolice: ViewFrom Inside. https://www.unian.net/common/ 825493-vneshnyaya-politika-turtsii-vzglyadiznutri.html (Erişim tarihi:09.01.2017). Sander,Oral (1998), Türkiye’nin Dış Politikası,Ankara, Imge Yayınları. TASS Bilgi Ajansı (2017), http://tass.ru/mezhdunarodnaya-panorama/4098760 (Erişim tarihi: 17.03.2017). Trenin, Dmitri (2013), RussiaandCrisis in Syria, Karnegi, Moscow. Ulchenko, NataliaandShlikov, Pavel (2014) The Dynamics of Russian-TurkishRelations in theConditions of Growing Global Instability, (ed. V. Naumkin), Moscow, Russian Academy of SciencesInstitute of EasternStudies. 189 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 45, Mayıs 2017, s. 181-189