GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ ORTAÖĞRETĠM SOSYAL ALANLAR ANA BĠLĠM DALI FELSEFE GRUBU ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ‟NĠN EĞĠTĠM VE KÜLTÜR PROGRAMLARI YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Yusuf YALANIZ DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. ġakir BERBER Ankara Aralık, 2011 JÜRĠ ONAY SAYFASI Yusuf YALANIZ‟ın “Milli GörüĢ Partileri‟nin Eğitim ve Kültür Programları” baĢlıklı tezi, jürimiz tarafından Felsefe Grubu Öğretmenliği Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir. Adı Soyadı Ġmza Yrd. Doç Dr. ġakir BERBER ……………………….. Yrd. Doç. Dr. Erdal AKSOY ……………………….. Yrd. Doç. Dr. Beyhan ZABUN ……………………….. ii ÖN SÖZ Bu tezi hazırlama sürecinde baĢta danıĢman hocam Yrd. Doç. Dr. ġakir BERBER olmak üzere, her daim desteğini esirgemeyen ve bana sabırla katlanan anneme, babama ve eĢime, akademik formasyon kazandıran Yrd. Doç Dr. Beyhan ZABUN‟a, motivasyonuma ivme katan Salih AKYÜZ, M. Ali ALTINIġIK, Onur TURAN ve Fatih AYDIN‟a, teknik destek veren Prof. Dr. Arif ERSOY, Prof. Dr. Ġbrahim ARSLANOĞLU ve Atik AĞDAĞ‟a, imkânlarından istifade ettiğim Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi (ESAM)‟ne ve ESAM‟ın Genel BaĢkanı M. Recai KUTAN‟a teĢekkür ederim. Yusuf YALANIZ iii ÖZET MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ‟NĠN EĞĠTĠM VE KÜLTÜR PROGRAMLARI YALANIZ, Yusuf Yüksek Lisans Tezi, Felsefe Grubu Öğretmenliği Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç. Dr. ġakir BERBER Aralık-2011, 183 Sayfa Bu araĢtırmanın amacı, Türkiye siyaset tarihinde otantik bir siyaset kültürüne sahip olan Milli GörüĢ Partileri‟nin, eğitim ve kültür programlarını siyaset sosyolojisi açısından din, siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri dâhilinde kavramsal nitelik ve siyasal pratiklerini ele almak, siyasal süreç içinde değiĢikliklerini saptamak, siyasal toplumsallaĢma rolünü belirtmek ve Türkiye‟deki dindar kesimin kolektif bilincini siyasal alana nasıl ve ne düzeyde projekte ettiğini gözlemlemek ve değerlendirmektir. Bu araĢtırma, literatür taramasına dayalı tarihsel ve kavramsal yöntem ile ele alınmıĢtır. Tarihsel ve kavramsal yöntem araĢtırması ile bir süreç dâhilindeki çeĢitli dönemler, kendi konjonktürleri dâhilinde gözlemlenmiĢ ve kavramsal analizlerle değerlendirilmiĢtir. Buna göre; araĢtırma, nicel verilere dayalı analizlerin bir araya getirilmesiyle oluĢturulmuĢtur./ AraĢtırma öncelikle, belirlenen konunun öngörülen içeriği ve siyaset sosyolojisinin temel kavramlarının analiz edilmesiyle baĢlamıĢtır. AraĢtırma, Milli GörüĢ Partisi olarak nitelendirilen Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi kapsamında tarihsel bir çerçeve ile belirtilmiĢtir. Daha sonra araĢtırma analizleri, bu kapsamda belirtilen partilerin; parti programı, seçim beyannamesi, afiĢi ve sloganları, koalisyon protokolü, hükümet programı ve politikaları sınırlılıklarıyla değerlendirilmiĢtir. Belirtilen amaç doğrultusunda partiler, dönemsel farklılıkların belirlenmesi ve bütünlüğü sağlaması açısından kronolojik olarak bölümlere ayrılmıĢ ve her bir bölüm kendi içinde de analiz edilmiĢtir. Sonuç olarak da, geleneksel bir siyasi kültür ile hareket eden Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür alanlarıyla ilgili olarak tarihsel süreç içinde form, üslup ve içerik bakımında çeĢitli farklılıklar yaĢadığı gözlemlenmiĢtir. Anahtar Kelimeler: Siyasal toplumsallaĢma, siyaset, eğitim, kültür, Milli GörüĢ. iv ABSTRACT EDUCATION AND CULTURE PROGRAMS OF MĠLLĠ GÖRÜġ PARTIES YALANIZ, Yusuf Postgraduate Thesis, Science of Philosophy and Related Fields Thesis‟s Advisor: Assist. Prof. Dr. ġakir BERBER December-2011, 183 Page The aim of this research is to observe the education and culture programs of Milli GörüĢ Parties, having an authentic political culture in the history of Turkish politics, in the frames of religion, politics, education and culture from the view of political sociology, to determine the changes in political process and state the role of political socialization, and to assess to what extent the collective consciousness of religious part of Turkey reflect on politics. This research is approached with historical and conceptual method based on literature review. With the historical and conceptual method research, various periods in a process are observed in their own conjectures and evaluated by conceptual analysis. According to this, the research is constituted by gathering the analysis based on quantitative data. The research begins with analysis of basic concepts of political sociology and analysis of the estimated content of determined subject. The research is stated with a historical frame within the scope of Milli GörüĢ Parties, such as Milli Nizam Party, Milli Selamet Party, Refah Party, Fazilet Party and Saadet Party. And then the research analysis is evaluated by the borders of these stated parties‟ party programs, declarations of election, posters and slogans, coalition protocols, government programs and policies. In the direction of determined aim the parties are divided into periods chronologically to state the periodical differences and to get the coherence and each period is analyzed in itself as well. In conclusion, it is observed that Milli GörüĢ Parties moving with traditional political culture have some changes in their education and culture programs by form, style and content in the historical process. Key Words: Political socialization, politics, education, culture, Milli GörüĢ. v ĠÇĠNDEKĠLER SAYFA JÜRĠ ONAY SAYFASI ..................................................................................................... i ÖN SÖZ ............................................................................................................................ ii ÖZET ............................................................................................................................... iii ABSTRACT..................................................................................................................... iv KISALTMALAR LĠSTESĠ ............................................................................................ vii GĠRĠġ ................................................................................................................................ 1 Problem Durumu ....................................................................................................... 2 Amaç .......................................................................................................................... 3 Önem.......................................................................................................................... 3 Yöntem ...................................................................................................................... 4 Sınırlılıklar ................................................................................................................. 4 1. BÖLÜM: Kavramsal Analiz ........................................................................................ 6 1.1 Siyaset ................................................................................................................. 6 1.2 Din ...................................................................................................................... 8 1.3 Eğitim ve Kültür ............................................................................................... 10 1.4 Din-Siyaset-Demokrasi ve Eğitim ĠliĢkisi ........................................................ 12 2. BÖLÜM: 1969 Öncesi Türkiye‟de Dini-Siyasi Yapı ................................................ 19 2.1 1950 Öncesi Tek Partili Dönem ve Devlet Ġdeolojisi ....................................... 19 2.2 1950-1960 Arası Demokrat Parti Ġktidarı ve 1960 Darbesi .............................. 20 2.3 1960-1969 Arası Adalet Partisi Ġktidarı ve Milli Nizam Partisi‟nin KuruluĢuna Doğru ............................................................................................ 23 3. BÖLÜM: Türkiye Siyaset Tarihinde Milli GörüĢ Partileri ........................................ 27 3.1 Tarihsel Düzlem ............................................................................................... 27 3.1.1 Bağımsızlar Hareketi ve Milli Nizam Partisi Dönemi ............................ 28 vi 3.1.2 Milli Selamet Partisi Dönemi .................................................................. 30 3.1.3 Refah Partisi Dönemi .............................................................................. 39 3.1.4 Fazilet Partisi Dönemi ............................................................................. 63 3.1.5 Saadet Partisi Dönemi ............................................................................. 68 3.2 Kavramsal Düzlem ........................................................................................... 79 4. BÖLÜM: Milli GörüĢ Partileri'nin Eğitim ve Kültür Programları ............................ 85 4.1 Milli Nizam Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ..................................... 86 4.1.1 Milli Nizam Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ..................................................................................................... 93 4.2 Milli Selamet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları .................................. 95 4.2.1 37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ........................................................ 99 4.2.2 39. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ...................................................... 101 4.2.3 41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ...................................................... 107 4.2.4 Milli Selamet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ................................................................................................... 109 4.3 Refah Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ............................................. 111 4.3.1 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ...................................................... 117 4.3.2 Refah Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ....... 124 4.4 Fazilet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ........................................... 126 4.4.1 Fazilet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ..... 133 4.5 Saadet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları ............................................ 134 4.5.1 Saadet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi ...... 140 SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME................................................................................ 141 KAYNAKÇA................................................................................................................ 149 MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ‟NĠN BELGE, DOKÜMAN VE YAYINLARI............. 156 SÜRELĠ YAYINLAR................................................................................................... 160 ĠNTERNET ORTAMINDAN ELDE EDĠLEN KAYNAKLAR .................................. 163 vii KISALTMALAR LĠSTESĠ AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi ANAP : Anavatan Partisi Anasol-D : Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Türkiye Partisi Koalisyonu Anasol-M : Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi Koalisyonu AP : Adalet Partisi BBP : Büyük Birlik Partisi BMGYGM : BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü BP : Birlik Partisi BYEGM RĠS : Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi CGP : Cumhuriyetçi Güven Partisi CHP : Cumhuriyet Halk Partisi CKMP : Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi D8 : Developing 8 DEHAP : Demokratik Halk Partisi DEP : Demokrasi Partisi DGM : Devlet Güvenlik Mahkemesi DP : Demokrat Parti DSP : Demokratik Sol Parti DYP : Doğru Yol Partisi ESAM RĠS : Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Resmi Ġnternet Sitesi FP : Fazilet Partisi GP : Genç Parti HADEP : Halkın Demokrasi Partisi IMF : Uluslar arası Para Fonu MÇP : Milliyetçi ÇalıĢma Partisi MGK : Milli Güvenlik Kurulu MHP : Milliyetçi Hareket Partisi MĠT : Milli Ġstihbarat TeĢkilatı MNP : Milli Nizam Partisi MP : Millet Partisi viii MSP : Milli Selamet Partisi OECD : Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı Refah-Yol : Refah Partisi, Doğru Yol Partisi Koalisyonu RP : Refah Partisi SHP : Sosyal Demokrat Halkçı Parti SP : Saadet Partisi TBMM RĠS : Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi TCAB RĠS : Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi TCAM RĠS : Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Resmi Ġnternet Sitesi TCCB RĠS : Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaĢkanlığı Resmi Ġnternet Sitesi TCK : Türk Ceza Kanunu TCY : Türk Ceza Yasası TDK : Türk Dil Kurumu TDK RĠS : Türk Dil Kurumu Resmi Ġnternet Sitesi TĠP : Türkiye ĠĢçi Partisi TOBB : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TRT : Türkiye Radyo ve Televizyonu TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri YAġ : Yüksek Askeri ġura YÖK : Yüksek Öğretim Kurumu YSK : Yüksek Seçim Kurulu YTP : Yeni Türkiye Partisi 1 GĠRĠġ Siyaset sosyolojisinin temel konuları çerçevesinde en belirgin amaçlarından biri, toplumların yapılarıyla siyasal rejimler arasındaki iliĢkileri inceleyerek bir siyasal rejim tasnifi oluĢturmaktır. Toplumsal yapıyı oluĢturan devletin çeĢitli kurumları arasındaki iliĢkiler de bu tasnifin oluĢmasında etkili bir unsurdur. Devletin çeĢitli kurumları arasındaki iliĢkiler birçok münasebetle etkileĢim halinde olmalarıyla birlikte, birbirlerini etkileme oranları farklıdır. Siyasetin bir kurum olarak tam da bu noktada devleti oluĢturan diğer kurumları daha fazla etkileyerek yönlendirmesi birçok yönü ile siyaseti cazip hale getirmiĢtir. Devlet sisteminde siyasal yapının iĢleyiĢi ve beslendiği ideoloji açısından da siyasi partiler belirleyici bir öneme haizdir. Türkiye‟de çok partili siyasal hayata geçilmesi ve 1950‟den sonra yaĢanan sosyolojik değiĢimler siyasal yapının değiĢmesine ve beraberinde toplumsal yapının hareketlenmesine sebep olmuĢtur. Çok partili siyasal sistemin etkinliğinin belirginleĢmesi, toplumun siyasette etkililiğinin artması ve 1960 ihtilalinden sonra hazırlanan yeni anayasayla siyasal özgürlüklerin geniĢlemesi sivil toplum anlayıĢını da geliĢtirmiĢtir. 1969 yılı öncesiyle birlikte sivil hareketlilik mukavemetinin artması, dini-siyasi anlayıĢın değiĢmesi üzerine, Türkiye siyasi tarihinde “Bağımsızlar Hareketiyle” baĢlayıp üç defa koalisyon ortağı olmuĢ ve bir defa da hükümet kurma görevi üstlenmiĢ dini-siyasi bir anlayıĢa sahip olan “Milli GörüĢ Hareketi” ve partileri siyaset sahnesindeki yerini almıĢtır. Bu hareketin liderliğini, çeĢitli dönemlerde Türkiye siyasi tarihinde milletvekilliği ve baĢbakanlık yapan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bağımsızlar hareketindeki sekiz mühendis, iki avukat, iki ilahiyatçı ve üç eski politikacıyla Türkiye siyasetine farklı bir boyut kazandırmıĢtır. Ama bu modern görünüm ilk Milli GörüĢ 2 partisi olan MNP‟nin (Milli Nizam Partisi) daha sonra sırasıyla MSP‟nin (Milli Selamet Partisi), RP‟nin (Refah Partisi) ve FP‟nin (Fazilet Partisi) özellikle dini-siyasal anlayıĢ ve söylemlerinden dolayı kapatılmasını engelleyememiĢtir. Problem Durumu Türkiye siyasi tarihi ile ilgili yapılan çoğu çalıĢma; siyasi yapı, partiler ve ideolojiler üzerinedir. 1950‟den sonraki süreç için yapılan çalıĢmalarda ise partiler ve ideolojiler daha belirgin olarak ele alınmaya baĢlanmıĢtır. Partilerin ön plana çıkmasıyla sosyolojik olarak siyasal sistemdeki roller, siyasal davranıĢ, siyasal kültür ve siyasal ideoloji konuları da gündeme gelmeye baĢlamıĢtır. Siyasal ideolojiye bağlı olarak Ģekillenen siyasal yapıda, toplumdaki seçmenler partilerce kendisine oy verecek eğilime getirilmeye çalıĢarak eğitilmektedirler. Bu politikalar, partilerin hem siyasal davranıĢını hem de siyasal kültürünü ortaya çıkararak toplumu yönlendirmede etkili bir unsur haline gelmektedir. Parti politikalarına iliĢkin bu sistem, eğitim ve kültür politikalarıyla toplumun değer yargılarını etkileme ve bunlarla seçmenler üzerinde siyasal tercihleri belirlemede etkili olmaktadır. Bir devlet yaptırımı olarak milli eğitimde, yüksek öğretimde ve benzeri eğitim kuruluĢlarında uygulanan parti politikalarına iliĢkin Ġsmet Ġnönü, Cemal Gürsel, Süleyman Demirel gibi Türkiye Cumhuriyetinin BaĢbakanlığını yapmıĢ siyasetçilerin dönemleri araĢtırılarak çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢtır. Yerel yönetimlerin eğitim ve kültür uygulamalarına iliĢkin siyasal yapıdaki yerleri de parti politikalarıyla yakından ilgilidir. Siyasal iktidarın yadsınamaz gücü yerel yönetimlerde de etkisini göstermektedir. Bu probleme iliĢkin sadece Türkiye‟deki Ģehirler de değil Londra, Toronto, Tokyo gibi dünya Ģehirlerinde de incelemeler yapılmıĢtır. Türkiye‟de ise özellikle Ġstanbul ve Ankara‟daki Sosyal Demokrat Halkçı Parti ve Refah Partisi dönemlerindeki eğitim ve kültür politikaları üzerine çalıĢmalar yapılmıĢtır. Eğitim ve kültür ekseninin yanı sıra Milli GörüĢ Partileri‟nin insan hakları söylemi, maddi ve kalkınma anlayıĢları, ĠslamlaĢtırma çalıĢmaları, dört kez de yer aldığı 3 koalisyon hükümetlerinin kurumlar bazında hangi anlayıĢlara sahip oldukları üzerine çeĢitli yüksek lisans ve doktora tezleri yayınlanmıĢtır. Ancak bütün yapılan bu çalıĢmalara binaen Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programları üzerine sistematik bir çalıĢma ortaya konulmamıĢtır. Bundan dolayı ele alınan problemin durumu özgün bir nitelik taĢımaktadır. Amaç AraĢtırmanın konusunun özgünlüğüyle beraber çalıĢmada Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının; otantikliğini ne derece koruduğu, konjonktüre göre nasıl bir form kazandığı, öncelik etkilerinde nelerin değiĢtiği, toplumsal patolojiyi hangi üsluplarla dile getirdiği, siyasal değiĢimler ve manevralar karĢısındaki durumları, siyasal kültür oluĢturmadaki karĢılıkları, Türkiye‟deki dindar kesimin kolektif bilincini ne derece yansıttığı konularındaki analiz ve değerlendirmeler çalıĢmada ulaĢılmak istenen hedeflerdendir. Önem 1969 yılından bu yana Türkiye siyasal hayatında hükümet partisi olarak uzun süre iktidarda kalmamasına rağmen Milli GörüĢ Partileri‟nin siyasete getirdiği anlayıĢ toplumda ve siyasette sosyolojik bir karĢılık bulmuĢtur. Milli GörüĢ lideri Necmettin Erbakan‟ın siyasi üslubu ve özellikle Refah Partisi döneminde vurguladığı “Adil Düzen” söylemi siyasette “sistem sorununu” ortaya çıkarmıĢtır. Yine bu çalıĢma, Dünya ve Türkiye siyasetinde ideolojinin ve siyasal kültürün politikaya en belirgin olarak yansıdığı Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasi çizgisi ve partilerinin durumları, eğitim ve kültür programları ekseninde incelenerek siyasal ve 4 sosyolojik analizler doğrultusunda siyasal ideoloji, siyasal kültür, siyasal davranıĢ gibi siyaset sosyolojisiyle doğrudan bağlantılı olan kavramlarla değerlendirilmiĢtir. Milli GörüĢ Partileri‟nin dini içerikli siyaset anlayıĢı, siyasal ideolojiler açısından Türkiye siyasi tarihinde önemli bir yer teĢkil etmektedir. Ġdeolojisini söylemlerine yansıtarak kendine has bir siyasal kültür oluĢturması da bu önemi artırmaktadır. Bu söylem ve ideolojiyle Milli GörüĢ Partileri‟nin siyasal bir kültür oluĢturmakla birlikte nasıl bir kültür politikası izlediği de önemlidir. Toplumun değer yargılarını, eğitim ve kültür politikalarıyla etkileyerek dini-siyasal bir algıyı “nasıl” geliĢtirdiği bu çalıĢmanın önemli yanlarındandır. Ayrıca, Milli GörüĢ Hareketi‟nin partilerinden biri olan Refah Partisi‟nin hükümet olduğu dönemde baĢlayan “28 ġubat Süreci” gibi Türkiye siyasi tarihinde derin izler bırakan önemli bir siyasal, sosyal ve zihinsel dönüm noktasının ve bu sürecin baĢlamasına sebep olan Refah-Yol (Refah Partisi, Doğru Yol Partisi Koalisyonu) hükümeti politikalarının eğitim ve kültür açısından analizleri yapılmıĢtır. Yöntem Bu çalıĢma, literatür taramaya dayalı tarihsel yöntemle ele alınarak hazırlanmıĢtır. Sınırlılıklar Bu çalıĢma, Milli GörüĢ Partileri olarak adlandırılan Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi‟nin parti programları, seçim beyannameleri, koalisyon protokolleri, hükümet programları, siyasal yansıması olarak temsilcilerinin miting, televizyon ve meclis konuĢmaları sınırlılıklarında tarihsel temayüller dikkate alınarak ele alınmıĢtır. 5 Milli GörüĢ Hareketi ile doğrudan bağlantılı olsa da yapılan çalıĢmanın konusuyla korelâsyonu düĢük olduğu için cemaatler, sivil toplum kuruluĢları, Milli GörüĢ Hareketi‟nin diğer kuruluĢları olan; gençlik hareketleri, bayan örgütlenmeleri ve benzeri yapılanma ve organizasyonları bu araĢtırmanın sınırlılıkları dıĢında bırakılmıĢtır. Yine bu çalıĢmada Milli GörüĢ Hareketi çizgisinden ayrılarak farklı tarzda siyaset yapan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Halkın Sesi Partisi‟nin Türkiye siyaset tarihindeki yerleri, siyasi duruĢları, eğitim ve kültür program ve politikaları sınırlılıklar dıĢında bırakılmıĢtır. 6 1. BÖLÜM: KAVRAMSAL ANALĠZ 1.1 Siyaset Siyaset sosyolojisinin temel konuları çerçevesinde araĢtırmayla doğrudan bağlantılı olarak devlet, siyaset, din, eğitim ve kültür kavramları analiz edilerek birbirleriyle olan münasebetleri değerlendirilecektir. AraĢtırmanın ileri safhasında ise Ġslamcılık ve Ġslami hareket kavramlarının ayrımı yapılarak “Milli GörüĢ Hareketi”nin hangi alanlarda kendini belirgin olarak gösterdiğinin tespiti yapılacaktır. Bu tespitlerle beraber yine sosyoloji bilimi açısından “Ġslami Hareketler” gözlemlenirken Ġslami mobilizasyon, düzen, kolektif eylem, dini-siyasal metafizik ve davranıĢ, radikalizasyon, Cumhuriyet Ġslamcılığı gibi birçok yeni veya reorganize olmuĢ mefhum ele alınacaktır. Kavramsal analizine “Devlet” kavramıyla baĢlamak muhayyer olacaktır. Arapça bir kelime olan Devlet; TDK (Türk Dil Kurumu)‟nin tanımında, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiĢ millet veya milletler topluluğunun oluĢturduğu tüzel varlıktır. Topçu‟ya (2006) göre, muayyen topraklar üzerinde hâkimiyetle yaĢayan insanların meydana getirdiği manevi birliktir. Weber‟e göre de; toplumu yöneten, kuralları belirleme yetkisine sahip olan özel bir kurumlar bütünüdür (Marshall, 1999). Devlet tanımıyla ilgili olarak çok çeĢitli görüĢler mevcuttur. Farklılığın sebeplerinden birisi tarih boyunca değiĢen devlet yapısı ve algısıdır. Site devletleri, feodalite, imparatorluklar ve ulus-devlet gibi devlet Ģekilleri devleti oluĢturan unsurları farklılaĢtırarak değiĢik tanımların olmasını sağlamıĢtır. Farklılığın diğer bir sebebi de ideolojilerdir. Ġdeolojiler, insan-devlet iliĢkilerinden hareketle baza aldıkları farklı ağırlık merkezleriyle devlet kavramına değiĢik manalar yüklemiĢlerdir. 7 Devleti oluĢturan kurumlar arasında ise siyaset en etkin olanıdır. Çünkü siyaset, devletin diğer kurumlarını en fazla etkileyen değiĢken olmakla beraber temel hak ve özgürlükler noktasında da devlet sisteminde önemli bir yere sahiptir. Günümüz devlet anlayıĢında, bu siyasal etkinliği de halk adına partiler yapmaktadır. Bundan dolayı partiler modern siyasal sistemlerin en önemli unsurlarıdır. Ġçinde yaĢadığımız yüzyıl; partileri, siyasal katılmanın en temel örgütlenme biçimi ve siyasal sistemin vazgeçilmez demokratik mekanizmaları olarak karĢımıza çıkarmıĢtır. Bu nedenle demokratik rejimlerde partilerin önemi daha da fazladır. Partilerin artan bu önemiyle birlikte Türkiye‟de siyaset sosyolojisi bilim dalında parti sistemleri, partilerin kökenleri, partilerin iĢlevleri ve buna benzer konularda yoğunlaĢmalar baĢlamıĢtır (MaviĢ, 2009). Türkiye siyasal hayatında yaĢanan demokratikleĢme süreçleri, hak ve özgürlüklerdeki geniĢlemeler, sivil mukavemetin artması, siyasal çeĢitlilik, siyasal-ideolojik yaklaĢımlar, partizan tutumlar gibi ve benzeri durumlar da bu çalıĢmalardaki yoğunluğu arttırmıĢtır. Yalnız, siyasal alandaki çıkar iliĢkileri, ahlaki olmayan tutumlar, yanlıĢ siyaset üslubu, Türkiye siyasetinde partileri hak ettikleri mevzide tutamamıĢ ve bundan dolayı toplumdaki siyasi parti algılayıĢı ideal olandan uzak kalmıĢtır. Siyasi partiler, toplulukların hak ve menfaatlerini birleĢtiren kuruluĢlardır. Dolayısıyla, hak ve menfaatleri arasında paralellik olan toplum grupları, talep ve tepkilerini yönetim katmanına ulaĢtırmak için bir siyasal örgütlenme biçimi olarak siyasal partileri tercih edebilirler. ĠĢte bu noktada siyasi partilerin ülkenin gidiĢatını etkilemek, yönlendirmek, değiĢtirmek, ülke meselelerine çözüm getirmek ve o ülkede yaĢayan insanlara saadet getirmek gibi önemli bir iĢlevi ortaya çıkmaktadır (Erbakan, 1991b). Ayrıca siyasi partiler, “siyasal toplumsallaĢma” aracı olarak da iĢlev görürler. Bu siyasal toplumsallaĢma, insanların belli bir aidiyet duygusuyla hayatlarıyla ilgili kararlar almaya baĢladıkları andan itibaren baĢlar (Aktay, 2004). Daima bir topluluk içerisinde yaĢayan fert üzerinde, onu her tarafından çeviren cemiyetin, grubun veya partinin kendine özel baskısı ile bir takım etkileri vardır ve bu etkiler hem maddi hem de manevi yaĢayıĢta gözlemlenebilir (Topçu, 2006). Bu etkileĢim sürecinin karĢılıklı olduğu göz önüne alındığında ise siyasi partileri; toplumun eğilimleri, farklılaĢan talepleri, tabakalaĢmaları hatta bazen alt-kültür gruplarının bile Ģekillendirdiği söylenebilir. Onun için toplumdan uzak, etkileĢime kapalı, durağan siyasal hareketler varlık gösteremezler. 8 Bütün bu yönleriyle siyaset/siyasi partiler toplumların tekâmülünde yapıcı bir etkiye sahip olduğu kadar yıkıcı bir etkiye de sahip olduğu söylenebilir. Dünyaca ünlü fizikçi Stephan Hawking bu konuyla ilgili olarak Ģöyle demiĢtir: “Bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi kendimizi yok edecek bir virüs yaratma tehlikesiyle karĢı karĢıyayız (Güler, 2002).” 1.2 Din Bu çalıĢmada din kavramına; TDK‟nin “Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeĢitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleĢtiren toplumsal bir kurumdur” (Türk Dil Kurumu Resmi Ġnternet Sitesi [TDK RĠS]), Meydan Larousse ansiklopedisinin “akıl sahibi Ģuurlu insanları; kendi arzu ve istekleri ile hak ve gerçeğe, mutlak hayır ve saadete götüren, insanlara saadet yollarını gösteren ve peygamberlerin vahiy ve ilhamına dayanan ilahi bir kanundur (Zengin, 1995)”, Büyük Larousse ansiklopedisinin “insanın kutsal olanla iliĢkisini betimleyen inanıĢ ve dogmalar bütünüdür (Benk, 1986)”, Ana Britannica ansiklopedisinin “insanın kutsal saydığı gerçeklikle iliĢkisi; bu iliĢkinin çerçevesinde oluĢturulan inançlar, öğretiler, değer yargıları, davranıĢ kuralları, tapınma biçimleri ve kurumsal yapılardır (Goetz, 1994)”, Temel Britannica ansiklopedisinin “insanların anlayamadıkları, karĢısında güçsüz kaldıkları doğa ve toplum olaylarını gizemsel nitelikteki güçlere bağlayarak açıklamaya yönelmelerdir (Somerville, 1993)”, Rehber ansiklopedisinin “insanları ebedi saadete götürmek için, Allahü Teala tarafından gösterilen yoldur (Apak, 1984)”, Mc. Taggart‟ın “…muhtemelen kendimizle kainat arasında bir ahenk kainatı çerçevesinde derin bir duygudur”, Julian Huxley‟in “korku, saygı… ve mahiyette kutsiyet duygusudur”, Matthew Arnold‟un “duyguyla yüklenmiĢ, alevlenmiĢ, yanmıĢ bir ahlak ilmidir”, Michel Mayer‟in “Tanrıya, insanlara ve kendimize karĢı yapmamız gerekene dair öğütlerle inançların tamamıdır”, Emile Durkheim‟in “bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan ayin ve inançlar sistemidir”, Ragıp el-Ġsfahani‟nin “itaat ve cezadır” (Türkiye, 1994) ve genel olarak Ġslam ansiklopedilerinde bulunan “akıl sahiplerinin peygamberlerin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilahi bir kanundur (Zengin, 9 1995)” tanımlarından uzak ve farklı olarak felsefi ve sosyolojik temelli eklektik bir düzlemde yaklaĢılmaya çalıĢılacaktır. Din üzerine yapılan tanımlarda daha çok tikel unsurların ve mistik ifadelerin varlığı göze çarpmaktadır. Fakat kavram analizi ve içerik incelemesi yapıldığında daha tümel bir perspektif gözlemlenmektedir. Örneğin, Kur‟an da belirtilen “Sizin dininiz size, benim ki bana” (109/ 9) (Çantay, 1984) ifadesi peygamberlere çağdaĢ olan yerleĢik düzenlerin de din olarak kabul edildiğini göstermektedir. Yani Kur‟an, vahye dayalı olmayan yaĢam biçimlerini de din olarak adlandırmaktadır (Zengin, 1995). SistemleĢen yaĢam tarzının vahye dayansın veya dayanmasın din olarak nitelenebilinmesi beĢeri sistemlere (Kapitalizm, Marksizm ve benzeri) yaklaĢımımızı da Ģekillendirmektedir. Yalnız din olarak nitelenen beĢeri sistemlerde inanç esasları alıĢılagelmiĢ vahye dayanan din anlayıĢıyla aynı değildir. ĠĢte burada sosyolojik bakıĢ açısı, dinin tüm yaĢam alanlarıyla iliĢkisi olduğu kadar kendini asıl gösterdiği alanları tespit etmemizi sağlar. Ġnancın, beĢeri planda nihai amacı, o dinin belirlediği ahlak ve hukuk sistemini inananlarının yaĢamlarıyla iĢlerlik kazandırmaktır. Bundan dolayı ahlak ve hukuk alanı inancın dıĢa vuran kısmıdır, denilebilir (Zengin, 1995). Bunların biri tutumlarla ilgili, diğeri normatif olanla ilgili iki unsurdur. Dinin hukukla olan iliĢkisi ve değiĢimi siyasal alanda normlarla gözlemlenmektedir. Fakat ahlakla ilgili olan kısmındaki değiĢiklikler bariz değildir ve kısa süre zarfında da gözlemlenmesi kolay değildir. 21. yüzyılın kavramlarından biri olan “sekülerleĢme” dindeki bu değiĢimi, yozlaĢmayı ifade eder. Yani bir “sistemleĢmiĢ yaĢam tarzı” olarak dinin özüne uygun olmayan yaĢayıĢına “sekülerleĢme” denmektedir. Din sosyologu Peter Berger, sekülerleĢmeyi, toplum ve kültür alanlarının dini kurumlar ve sembollerin etkisinden çıkarıldığı süreç olarak tanımlamaktadır. Nasıl ki, toplum ve kültürün sekülarizasyonundan bahsediyorsak, aynı Ģekilde bilincin sekülarizasyonundan da bahsedilebilir (Güler, 2002). Burada meselenin iki boyutunu birbirinden tefrik etmek gerekir: Birincisi, dinin toplumsal hayatta ve bireysel bilinçte değerini yitirmesi; yani kültür, sanat, felsefe, eğitim, bilim, dil ve günlük hayatın dini sembol, kurum, düĢünce ve değerlerden arındırılmasıdır. Ġkincisi ise, devletin siyasi, hukuki ve ekonomik örgütlenmesinin din kurumundan uzaklaĢmasıdır. 10 Türkiye‟de din kavramı, hala alıĢılagelmiĢ sözlük anlamlarıyla kullanılmaktadır. Bundan dolayı beĢeri sistemlere karĢılık gelen bilincin sekülerleĢtiğinden bahsedilememektedir. Türkiye bir bakıma din, gelenek ve modernite arasında gidip gelen ve kendine özgü mecra arayan bir toplum haline gelmiĢtir (Bulaç, 2009). Bu sekülerleĢmenin bir sonucudur. Fakat Türkiye‟deki toplumun, hayatın her alanında tarihten gelen kolektif bir din algısı vardır. Topçu (2006), bu durumu “Kendimizi incelersek görürüz ki, bizim müfekkiremiz, ahlaki, siyasi ve içtimai inançlarımız, tamamı ile dinimizden geliyor.” sözleriyle açıklamaktadır. Türkiye‟de demokratikleĢme sürecine bağlı olarak 1950‟lerden sonra din ile bağlantılı olarak sosyal örgütlenmeler hız kazanmıĢ ve birçok siyasal açılımlar vuku bulmuĢtur. Kavramsal analiz açısından bu toplumsal mukavemet ve mobilizasyon bütün dünyada olduğu gibi “Ġslami Hareket” mefhumunu gündeme getirmiĢtir. Bu kavrama da Türkiye siyasi tarihinde 1969 yılında ortaya çıkan dini-siyasi bir oluĢum olarak “Milli GörüĢ Hareketi” karĢılık gelmektedir. 1.3 Eğitim ve Kültür Eğitim ve kültür birbirleriyle yakından iliĢkili olan iki kurumdur (Arslanoğlu, 2002). Kültüre göre eğitim, eğitime göre de kültür Ģekillenmektedir. Bir bakıma birbirlerinin otoritesi durumundadırlar. Örneğin, “milli eğitim” tabiri, kültüre angaje olmuĢ bir eğitimin algısıdır ve bir kültürün kendine has eğitim anlayıĢını göstermektedir. Topçu (2006) bu anlayıĢı Ģöyle izah etmektedir: Ġlim ve ahlâk hayatı, milli eğitim çalıĢmalarının mahsulüdür. Milli eğitimin saha ve istikameti, herhangi bir idare mekanizması tarafından düzenlenmez. Millet üniversiteleri tarafından düzenlenir, devlet eliyle gerçekleĢtirilir. Eğitim ve kültür kavramlarıyla ilgili bir analiz yapılırsa makro manada eğitim Ertürk‟ e göre, bireyin davranıĢlarında kendi yaĢantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen değiĢme meydana getirme sürecidir. BaĢka bir açıklama ile; kiĢinin bedensel, zihinsel, ruhsal ve sosyal yönlerini geliĢtirme sürecidir (Arslanoğlu, 2002). Eğitim ve öğretim, insanlık tarihiyle baĢlayan çağlar içinde geliĢip günümüzde evrenselleĢerek birey açısından bir temel hak, kamu açısından da bir temel görev halini 11 almıĢtır (Refah Partisi [RP], 1997). Meriç‟e (2009) göre devletin iki görevi vardır; içte ırkın korunması ve ıslahı, dıĢta bu ırkın yaĢaması ve hâkim olması için gereken toprağın zaptı. Ġçteki ırkçı misyonunu yerine getirmek için devletin kullandığı araçlar, propaganda ve eğitimdir. Bir ülkenin kalkınmasında en etkili olan faktör kaliteli yani eğitimli insan gücüdür (Arslanoğlu, 2002). Ġkinci dünya savaĢından sonra kendi kültürü ile eğitim sistemini Ģekillendiren devletler ilerlemiĢlerdir. Bu ilerlemenin devletlerin eğitim durumlarından kaynaklandığını zanneden devletlerin taklitçilikle birlikte önce milli eğitimleri sonra da kültürleri zeval olmuĢtur. Bu durumu Topçu (2010b) Ģöyle izah etmektedir: Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düĢmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiĢ millet ruhunun yıkılıĢını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. ġu halde millet, maarifi demektir. KiĢide olduğu gibi milletin yapısında da iki unsur vardır. Biri verasetle ecdattan getirdiği tecrübe ve kültür öbürü de eğitimle getirdiği eğilimdir. Ecdadın veraseti tarih Ģuuru içinde saklıdır. Eğitim ise maarifin hizmetidir. Kültürle ilgili olarak da Amerikalı iki yazar 160 tarifini bulmuĢ; kimi tasvir, kimi tarih, kimi normatif, kimi psikolojik, kimi yapısal, kimi jenetik ve saire yönlerini ele almıĢtır. Ama kültür tanımları bakımından tümel bir yaklaĢıma değinmek gerekir. Çünkü kültürün özünde zaten bir farklılık unsuru vardır. Etimolojisine uygun bir yaklaĢımla kültür, bir cemiyetin kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. BaĢka bir tahdit ile de insanın teĢekkül ettiği her Ģey kültürdür (Meriç, 2009). Kültür önce zihinde oluĢur sonra maddeye yansır. Bundan dolayıdır ki felsefe kültürler için çok önemlidir. Felsefe, bir milletin adeta kolektif algısı, eylemidir. Felsefe; bir insanın bir milletin kâinat görüĢüdür, bir milletin benliğinden çıkarak kâinatın her tarafına doğru uzanan iradesinin, sistem halindeki ifadesidir (Topçu, 2006). Bundan dolayıdır ki bir milletin felsefesi o milletin ne derece milli olduğunun da göstergesidir. Bir milletin milli olması veya kültür muhafazakârlığıyla ilgili olarak Meriç‟de (2009) Ģu ifadeleri kullanmıĢtır: Medeniyeti millileĢtirmek isteyen bir anlayıĢ, tekâmül; mukaddeslerimizden feragatle olamaz. Kültür muhafazakârlığı, özellikle de dini alana ait ne varsa tamamını ilga etmeye dönük 12 politikası karĢısında bir milletin tarihinden ve kültüründen kopamayacağı teziyle hareket eden bir aydın grubunu tanımlamak için kullanılmıĢtır. Sıradan insanın günlük inanıĢ ve davranıĢ kalıpları olarak kültürün kendisi muhafazakârlıktır. Olaylar ve iliĢkiler karĢısında düĢünce, kasıt, Ģuur, niyet ve kendini odaklama yerine itiyat, alıĢkanlık, âdet, örf ve geleneğin otomatik devreye giriĢidir. “Milli kültür” ve “milli eğitim” kavramları tarih felsefesi açısından ele alındığında, egemen kültürün alt kültürü olan toplumların zihinsel bir münazaa içine girerek, tahakküm ile öz benliklerini yitirdikleri görülmektedir. Ġbn-i Haldun‟un devletlerin beĢ aĢamadan geçerek yıkıldıklarını açıklayan skalasında dördüncü aĢama, iĢte bu taklitçilik devresidir. Bu aĢama yıkılmaya yüz tutmuĢ bir devletin yıkılmadan önceki son devrini ortaya koymaktadır (Muhammed, 2004). Ġbn-i Haldun‟un devlet nazariyesindeki aĢamalar mutlak geçiĢli değildir ve bir toplumun her aĢamada bulunma süreleri aynı olmayabilir. Çünkü bu nazariye izafidir, bir durumu tespit üzere yapılmıĢtır. Her bir aĢama, toplumun içinde bulunduğu çeĢitli durumların ahlaki ve hukuki boyutla ele alınarak devlet ömrü açısından organize edilmesiyle oluĢmuĢtur. Denilebilir ki taklitçilik evresi Ġbn-i Haldun‟a göre ahlaki ve hukuki zaafların bulunduğu bir aĢamaya karĢılık gelmektedir. Devletlerin kuruluĢ tarihinden bağımsız olarak hangi zaman aralığında olunursa olsun bu aĢama “milli kültür” den uzaklaĢma ve yıkılmaya yüz tutmuĢ toplum evresidir (Muhammed, 2004). 1.4 Din-Siyaset-Demokrasi ve Eğitim ĠliĢkisi Sosyoloji biliminin özgün bir alan olarak belirmesinden itibaren din-siyaset iliĢkisi üzerine baĢlayan tartıĢmalar, toplumsal ve siyasal yapılar hakkında teferruatlı bilgi edinilmesine ve analiz yapılmasına imkân vermiĢtir. Din anlayıĢı ile siyasal model arasında çok yakın bir iliĢki vardır. Tarihin çeĢitli dönemlerinde din anlayıĢının, siyasal ve sosyal modellerin, siyasi manevralar ise din ve eğitim kurumunun Ģekillenmesinde belirleyiciliğe sahip olduğu söylenebilir. Bu belirleyicilik bir denge unsuru olarak devletin varlık sebebi olan insanın temel hak ve özgürlüklerini sınırlamamalı, tahakküme meyletmemelidir. Tabi olarak bir 13 siyasal güce her zaman ihtiyaç vardır. Ancak bu güç bir din, bir yaĢam tarzı dayatma yetkisinde olan bir yasama gücü değil, bireyler ve toplumlar arası sözleĢmeleri yürüten bir yürütme gücü olmalıdır. Yoksa beĢeri kaynaklı bir sistemi dayatmakla ilahi kaynaklı bir sistemi dayatmak arasında, baskı altına alınan insan iradesi açısından bir fark yoktur (Zengin, 1995). Din-siyaset iliĢkisi bağlamında siyaset sosyolojisinin ve felsefesinin baĢlıca problemleri/odağı yetki kaynağına iliĢkin ve yetki kaynağının nasıl bir siyasal erke dayandığı konusundaki tartıĢmalardan oluĢmaktadır. Bu bağlamda genel bir tasnif yapılırsa; yetki kaynağına iliĢkin tartıĢmalar beĢeri ve ilahi kaynaklara, nasıl bir siyasal erke dayandığı konusundaki tartıĢmalar ise diktaya ve halkın rızasına dayanmaktadır. Devlet Ģekilleri ve yönetim biçimleri ise bir alt tasnifte yer almaktadır. Tarih felsefesi açısından siyasal anlayıĢ ve kavramların çeĢitli dönemlerde farklı düzlemlerde mütalaa edildiği söylenebilir. Yani milattan önce 4. yüzyılda yaĢamıĢ bir filozofun dönemindeki devlet anlayıĢıyla milattan sonra 21. yüzyılın baĢındaki devlet anlayıĢının aynı olması beklenmemelidir. Ama topluma ve devlete bakıĢ açıları, erdemler ve insan/halk iradesinin yine baskı altına alınıĢı bakımından değerlendirilmiĢtir. Aristoteles demokrasi için: “Ġnsanlar, adaletin eĢitlikle olduğunu ve eĢitliğin halk iradesinin üstün tutulması olduğunu ve hürriyetin anlamının insanın her istediğini yapması olduğunu düĢünürler. Böyle demokrasilerde herkes kendi keyfine göre yaĢar.” demektedir (Ebenstein, 2003). Demokrasi tartıĢmaları, pek çok dönemde -özellikle de filozoflar ve siyaset bilimcileri tarafından- gündemde tutulmuĢ, tarihin çeĢitli dönemlerinde birçok kere sekteye uğrasa da günümüze kadar sürüp gelmiĢ ve hem dünyada hem de Türkiye‟de siyasal tartıĢmaların merkezine oturmuĢtur. Güler‟e (2010a) göre, Türkiye Ģekli olarak demokrasiye, hukuk devletine geçmeye çalıĢsa da birçok siyasetçi ve asker-sivil bürokratın kafası bürokraside ve siyasette EĢ'ari teolojisinin gerektirdiği “hikmetinden sual olunmaz Allah” anlayıĢının yansımasını devam ettirmektedir. Rönesans‟la baĢlayan modern dönemde siyaset, giderek daha ziyade kamuya ait değerlerin ele geçirilmesi için çeĢitli iktisadi ve toplumsal kesimlerin verdiği bir mücadele, savaĢ ve çatıĢmaya dönüĢmüĢtür. Hobbs'un “Ġnsan insanın kurdudur” sözü bu siyaset anlayıĢının mottosudur. 14 Dinin siyasetle olan iliĢkisi bağlamında Güler‟e (2002) göre; eğer politika, birçok politikacının ve siyaset bilimcinin anladığı anlamda, bir toplumdaki değerlerin elde edilme mücadelesi; düĢünce, menfaat ve psikolojik eğilimlerin farklılığından doğan bir çatıĢma, iktidarı ele geçirme mücadelesi ve hükmetme tutkusu ise dinin politikayla bir iliĢkisi yoktur. Ancak, siyaset bununla birlikte, aynı zamanda, toplumun bütün üyelerinin yararına uygun olabilecek bir düzen kurma, haksız bireysel menfaatlere karĢı toplumun ortak çıkarını temin etme, iç barıĢ ve düzeni sağlama, bireysel, grupsal ve kitlesel zulümleri dinleyerek adaleti kaim kılma mücadelesi ve Aristoteles'in tanımıyla “pratik ahlak” ise, o zaman dinin önemli bir bölümünün siyaset olduğu söylenebilir. Din ve siyasal davranıĢ iliĢkileri söz konusu olduğunda, demokratik yönetimlerde kitlelerin siyasal davranıĢlarını belirleyen faktörler arasında din önemli bir faktördür. Siyasal yapıya yansıyan toplumsal olgular arasında dininde sayılması gerekir. KöktaĢ‟a (1997) göre, dine bağlılık ve dini pratikleri yapma düzeyi insanın siyasal hayata katılmasının yönünü ve siyasal partilerden beklentilerini etkileyen önemli bir faktördür. Bayyiğit‟e (2008) göre, Türkiye bağlamında bu durum -dinin siyasal alandaki önemi- uzun yıllar fark edilememiĢtir. Dinin etkinliğinin farkında olan siyasal elitler de rekabetçi siyasal sistemin tabi bir sonucu olarak dinsel alanı dikkate alma yarıĢı içine girmiĢlerdir. Çok partili siyasal hayata geçene kadar hep bastırılmıĢ ve otoritenin denetiminde olmuĢ olan dini alanın 1946‟dan itibaren siyasal iktidar üzerindeki denetiminden söz edilebilir. Aktay‟a (2004) göre, gündelik hayatında yaptığı bütün tercihlerde, eylemlerinde, dini bir metinle uyumlu olmayı gözeten bir insanın siyasal tercihlerinde veya katılımında bu metne uygunluğu gözetmemesi düĢünülemez bir durumdur. Demokrasinin, Ġslamcı kesimin devletle karĢılaĢmasında müracaat edeceği, buna karĢılık kendi üzerindeki refleksiyonu kolaylıkla görmezlikten gelebileceği bir araçsal algıdan çıkartılmıĢ olduğu da söylenebilir. Toprak‟a (2009) göre, 1950 yılında DP (Demokrat Parti)‟nin iktidara geliĢinde ve 1950-1960 döneminde iktidarda kalmayı baĢarmasında din faktörünün rolü Türk aydınları tarafından uzun yıllar tartıĢılmıĢtır. Bu tartıĢmalar DP döneminde dinsel güçlere çok fazla taviz verilmiĢ olduğu ve DP‟nin iktidar hırsı nedeni ile dini siyasete alet ettiği yönündedir. 15 Ergüder‟e göre de, Türkiye‟de 1950‟lerde çok partili demokratik düzene geçilmesiyle, dini semboller siyasi partilerce destek sağlamak için sıkça kullanılmaya baĢlanmıĢtır. 1970‟lerde de Türkiye siyaset hayatının ilginç bir boyutu orta çıkarak dinin önemi ve etkinliği gittikçe artmıĢtır (Bayyiğit, 2008). Aslında dinin siyasal hayat içinde etkinliğinin nasıl arttığının ve denetim iĢlevini gördüğünün en açık örneği ezanın Arapça okunması yasağının kaldırılıĢı ile ilgili Meclis görüĢmeleridir. Bu konuda Meclis‟te mutlak çoğunlukla karar verilmiĢtir. Bu durumun siyasi karĢılığı mütalaa edilirken CHP (Cumhuriyet Halk Partisi)‟li milletvekillerine karara neden karĢı çıkmadıkları sorulmuĢtur. Cevapları: “Onu yapsaydık da 1954 seçimlerini de kaybetseydik, öyle mi?” Ģeklinde olmuĢtur (MaviĢ, 2009). Din, devletin topluma olan görevlerinde meydana gelen aksamalara veya yanlıĢ uygulamalara karĢı toplum reflekslerini harekete geçirir. Siyasal alanın mukavemeti ve organizasyonuna karĢı toplumda kendi mukavemetini ve organizasyonunu oluĢturur. Türkiye‟de 1950‟lerde mobilize olmuĢ “Ġslamcılık” kavramından sonra yeni bir refleks olarak toplum, remobilize olmuĢ ve bir kolektif eylem olarak “Ġslami Hareket”i ortaya çıkarmıĢtır. 1969‟a kadar olan süreç, dini akımların gerek siyasiler üzerindeki denetim iĢlevleri açısından gerek kendi iç bünyelerine dönük faaliyetleri ve topluma dönük çalıĢmaları açısından daha etkin olmaya baĢladıkları bir süreçtir. Din-siyaset iliĢkisi bakımından 1969 yılı ise öncelik etkisinde dini ön plana çıkaran dindarların bir siyasal kimlik olarak var oluĢunun baĢladığı, yani bir “Ġslami Hareket” olarak “Milli GörüĢ Hareketi”nin ortaya çıktığı döneme karĢılık gelmektedir. Bulaç (2004), Türkiye‟deki bu "Ġslami Hareket"i "Ġslamcılık"dan ayırarak Ģöyle tarif etmiĢtir: “Cumhuriyet sonrası dönemde Ġslam'dan soyutlanarak halka da yabancılaĢan devlete karĢı Ġslami Hareket; sivil halk taleplerini dillendiren kitlelerin merkeze yürüyüĢünü ifade etmektedir.” Toplumun devlete yönelik bu talepleri arasında eğitimin özel bir yeri vardır. Eğitim hem bir toplumsal taleptir hem de devletin ana görevlerindendir. Eğitim, dini bir kolektif bilinç olarak da Müslümanların tekit ettikleri meselelerden biridir. Türkiye siyasi tarihi ve toplumun sosyolojik eğilimleri doğrultusunda spesifik olarak; Kur‟an öğrenimine yaĢ sınırının ve yasakların getirilmesi, kesintisiz zorunlu eğitim ve bu duruma bağlı olarak Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının kapatılıĢı, üniversiteye 16 giriĢ sınavlarındaki katsayı farklılıkları, üniversitelerdeki baĢörtüsü yasağı uygulamaları gibi olgular ülke gündemin de çokça tartıĢılmıĢtır. Yine din-siyaset ve eğitim iliĢkileri bağlamında “siyasal simge”, “dini-siyasi eğilim” ve “dini-siyasi davranıĢ” gibi kavramlar bu meselelerin ana ekseninde sıklıkla kullanılmıĢtır. Kimilerine göre birilerinin “arka bahçesi” olmuĢ okulların, kimilerine göre “namus meselesi” olmuĢ kıyafetlerin, kimilerine göre “zulüm” olarak nitelendirilen üniversiteye giriĢ sınavındaki uygulamaların her biri farklı ideoloji, cemaat, grup ve kiĢiler tarafından değiĢik perspektiflerde yorumlanmıĢ ve mütalaa edilmiĢtir. Türkiye siyaset tarihinde hükümetler ideolojilerini en belirgin olarak eğitim üzerinde göstermiĢlerdir. Çünkü ideolojiler; propaganda ve programlar sayesinde güçlenebilirler. Bu iki özellik de eğitim alanında mevcuttur. Zengin‟e (1995) göre, aslında ideolojinin hiç girmemesi gereken bir alan varsa o da eğitim ve öğretim alanıdır. Ama asıl mesele bir devlet bilinci olarak “milli” bir eğitim anlayıĢının olması gerekliliğidir. Türkiye de her on senede bir eğitim sistemi değiĢtirilmiĢtir. Fransız sistemi, Alman sistemi, Amerikan sistemi derken milli bir eğitim anlayıĢının olmasının gerekliliği bu sistem tartıĢmalarının uzağında kalmıĢtır. Eğitimde sistem tartıĢmalarının yanı sıra model tartıĢmaları da ülke gündeminde çokça kalmıĢ, yönlendirmeli 5+3 ve zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitim modelleri ideolojik söylemlerin odağı haline gelmiĢtir. Aslında; 5+3 derken Ġmam Hatip Okulları‟nın açılması, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim derken de Ġmam Hatip Okulları‟nın kaldırılması mı söz konusuydu? Yoksa gerçekten eğitimde iyileĢtirilme mi yapılmak isteniyordu? Bu bağlamda, Ġmam Hatip Okulları dıĢındaki okullar acaba göz ardı mı ediliyordu yoksa Ġmam Hatip Okulları bahane edilip Türkiye‟nin “Mesleki Eğitim” alanı mı daraltılıyordu? Bunlar gibi eğitimde sistem ve model çalıĢmalarıyla ilgili pek çok polemik söz konusu olmakta ve bu tartıĢmalar hala süre gelmektedir. Türkiye‟de din-siyaset ve eğitim bağlamında yapılan çalıĢmalara Ġmam Hatip Okulları en kayda değer örnektir. Ġmam Hatip Okulları‟nın hem dini hem siyasi hem de eğitim yönü, her döneme iliĢkin farklı sosyolojik analizlerinin yapılmasına imkân vermiĢtir. Kronolojik olarak Cumhuriyetin ilk yıllarından 8 yıllık kesintisiz eğitimin yasallaĢtığı 1997 tarihine kadar Ġmam Hatip Okulları‟ndan kısaca Ģöyle bahsedilebilir (BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü [BMGYGM], 1997). 17 AkĢit‟e (2004) göre, “Cumhuriyet döneminde gerçekleĢtirilen reformlar bir ıslahattan öte toplumun modern ve laiklik Ģemalarına göre yeni baĢtan yapılanmasını ve dönüĢümünü içerdiği için diğer reform hareketlerinden ayrılır. Eğitimle ilgisi bakımından düĢünüldüğünde dönemin en önemli yenilikleri, 1924 yılında kabul edilen "Eğitim ve Öğretimin BirleĢtirilmesi" (Tevhid-i Tedrisat) kanunu ile 1928 yılında gerçekleĢtirilen Latin alfabesinin kabulüdür.” 1920'lerde eğitim alanına iliĢkin gerçekleĢtirilen reformlar, Ġslami eğitimin "iyi Müslüman yetiĢtirme" ilkesine karĢıt olarak, eğitimin kontrolünü ulemadan alıp devlete vermeyi, ülkenin bütününde aynı eğitim sistemi ve müfredatların uygulanmasını sağlamayı, okuryazarlık düzeyini yükseltmeyi ve laik ve milliyetçi değerleri geliĢtirmeyi kendisine amaç edinmiĢtir. Ġmam Hatip Okulları‟nın açılıĢı bu politikaların uygulanmasıyla birlikte baĢlamıĢ ve ilk Ġmam Hatip Okulları 1923-1924 öğretim yılında 29 farklı yerde açılmıĢtır. Ama Ġmam Hatip Okulları‟na devam eden öğrencilerinin sayısı giderek düĢmüĢ ve bu okulların sayıları 1925'te 26'ya, 1926'da 20'ye, 1927'de 2'ye düĢmüĢ, 1930'da da Ġmam Hatip eğitimi tamamen kaldırılmıĢtır. Bu yıldan sonra 1948‟e kadar resmi anlamda Ġmam Hatip eğitimi yapılmamıĢtır. Özellikle 1940'lı yıllardan sonra dinsel ve laik dünya görüĢleri Türkiye'nin toplumsal, kültürel ve siyasal hayatını etkileyen iki farklı ideoloji olmuĢtur. Bu etkiler sonucunda, bir taraftan kendisini modernizeyle ve onun bütün kurumlarına karĢı korumaya çalıĢan ve dinsel ideolojiyle Ģekillenen kurumlar ve gruplar varlığını sürdürürken, diğer taraftan laik ideolojinin etkisiyle modern toplumun gerekli kıldığı kurumlar toplumsal yaĢamda etkili olmaya baĢlamıĢtır. Ġmam Hatip Okulları‟nın geliĢiminde gözle görülür bir artıĢ 1950 yılından sonra baĢlamıĢtır. Ne var ki asıl geliĢmeler, 1951 yılında gerçekleĢtirilmiĢ ve DP hükümeti Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasını kabul etmiĢtir. Bu tarihten itibaren Ġmam Hatip Okulları‟nın sayısı giderek artmıĢ ve aynı artıĢ Ġslam Enstitülerinde, Ġlahiyat Fakültelerinde, Kur‟an kurslarında ve Ġslamcı yayınlarda da gözlenmiĢtir. 1951 yılında Türkiye‟de yalnızca 7 adet Ġmam Hatip Okulu varken bu rakam 1968 yılında 69‟a ulaĢmıĢtır. Özellikle de Kur‟an kurslarında olduğu gibi 1965‟den sonra daha hızlı bir artıĢ söz konusu olmuĢtur (MaviĢ, 2009). Ġmam Hatip Okulları, buraya devam eden veya mezunu olan öğrenciler, aileleri ve bazı Ġslamcılar tarafından hem dini ilimlerin hem de modern bilimlerin öğretildiği 18 okullar olarak kabul edilmiĢ ve diğer okullara üstün tutularak tercih edilmiĢtir. Ġmam Hatip Okulları‟nın tarihi boyunca bu okullar bazı Ġslamcılar tarafından da “Ġslami yeniden uyanıĢın veya canlanıĢın” gerçek çerçevesi olarak görülmüĢtür. Toplum içinde bu çerçeveyi paylaĢan Ġmam Hatip Okulu yaptırma dernekleri bile kurulmuĢtur. 19961997 öğretim yılının baĢına gelindiğinde ise Ġmam Hatip Okulları‟nın sayısı 601‟e ulaĢmıĢtır (SubaĢı, 2004). BaĢlangıçta, Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasının asıl nedeni, tamamen mesleki bir eğitim vererek aydın, din adamı, imam ve hatipler yetiĢtirmek olmuĢtur. Hatta baĢlangıçta Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olan öğrenciler sadece "Yüksek Ġslam Enstitüsü"nde yüksek eğitim alma hakkına sahipken 37. Türkiye Cumhuriyeti CHPMSP Koalisyonu Hükümeti bu haklarda geniĢletme çalıĢması yapmıĢtır. CoĢkun‟a göre, bazı muhafazakâr kız öğrenci aileleri Ġmam Hatip Okulları‟nı kızlarının baĢlarını örterek devam edebileceği okullar olarak algılamıĢtır. 55. Mesut Yılmaz Hükümeti diğer adıyla Anasol-D (Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Türkiye Partisi Koalisyonu) Hükümeti tarafından 1997'de kabul edilen ve 18.08.1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 8 yıllık ilköğretim yasasına göre Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımları kapatılmadan önce de neredeyse tamamının kız öğrenci olduğu okullar haline gelmiĢ, böylelikle hem okul hem de öğrenci sayıları belirli bir tavan seviyesine ulaĢmıĢtır (AkĢit & CoĢkun, 2004). AkĢit‟e (2004) göre, esasen 1997 yılında doruğa çıkaran ve halen devam eden ilgili tartıĢmaları fitilleyen düĢünce ise Ġmam Hatip Okulları‟nın siyasal Ġslamcılığın, özelde Refah Partisi'nin “arka bahçesi” olma iddiasıdır. Güler‟e (2002) göre de, dinsel kimliği oldukça baskın olan Refah Partisi'nin giderek güçlenmesi, Türkiye'de Ġslamiyet ve özel olarak da din-siyaset iliĢkileri alanındaki tartıĢmaları arttırmıĢtır. Fakat gerek medyada, gerekse düĢünce dünyasında yapılan tartıĢmalar, entelektüel açıdan oldukça düĢük bir seviyede cereyan etmiĢtir. “Siyasal Ġslam”ın, son yirmi yılda Ġslam dünyasında güçlenmesi, geliĢmesi ve yer yer iktidara gelmesiyle din-siyaset iliĢkisi alanındaki tartıĢmalar da buna paralel olarak artmıĢtır. 19 2. BÖLÜM: 1969 ÖNCESĠ TÜRKĠYE’DE DĠNĠ-SĠYASĠ YAPI 2.1 1950 Öncesi Tek Partili Dönem ve Devlet Ġdeolojisi Türkiye siyasi tarihinde Cumhuriyet Dönemi‟nin ilk yılları, resmi ve ideolojik devlet anlayıĢının hâkim olduğu tek partili iktidar dönemlerine karĢılık gelmektedir. Ġdeolojik devlet anlayıĢına bağlı olarak siyasette ve dinde birçok sınırlılıklar olmuĢtur. SavaĢtan yeni çıkmıĢ bir millet için manevi kültürle ilgili yapılan bu sınırlılıklar toplum reflekslerini de farklılaĢtırmıĢtır. Mardin‟e (1991) göre, her ne kadar cumhuriyet devrimlerinin sert tutumu karĢısında dini alan daraltılmıĢ ve din geri çekilmiĢ olsa da, bu gerileme ancak 1945 yılına kadar sürebilmiĢtir. Tek partili iktidar dönemindeki dini hayatın kontrolü, dini alanı yeniden canlandırmayı amaçlayan Ġslami neĢriyatın ortaya koyduğu tavırla 1945'den itibaren değiĢen politik koĢullar içinde kısmen değiĢime uğramıĢtır. SubaĢı‟na (2004) göre, 1947'de bir geçiĢ döneminin baĢlangıcı olarak da sayılabilecek CHP Kongresi‟nde, toplumdaki dini hissiyatın yaratabileceği gerilimin politik bir manevra içinde nasıl kullanabileceğinin iĢaretleri verilmiĢtir. Bu konuda en ĢaĢırtıcı adımları atma önceliğine en baĢta CHP bizzat kendisi sahip olmuĢtur. Her dönemde tartıĢılan Ġmam Hatip Okulları‟nın yeniden açılıĢına iliĢkin ilk açılımı da CHP yapmıĢtır. Hatta medrese kökenli ġemseddin Günaltay'ın 1949 yılında baĢbakanlık makamına getirilmesi CHP'nin, seçmenlerin dini unsurlarına yaptığı bir jest olarak yorumlanmıĢtır. 1947'de yapılan CHP kurultayı laiklik, din eğitimi ve benzeri konularda bir dönemin kapandığını göstermiĢtir. 1949'da öncelikli olarak ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına seçmeli din dersleri konulmuĢ ve aynı yıl Ankara Üniversitesi bünyesinde Ġlahiyat Fakültesi açılmıĢtır. 1950'de de 1925'ten beri kapalı olan 19 türbede halk ziyaretine izin verilmiĢtir. Siyaset sosyolojisi açısından dini alanda yapılan bu açılımların 1950 seçimleri öncesi olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. 20 CHP'nin 1945-1950 yılları arasındaki din politikaları Türkiye'de ilk kez resmi olarak "dini inkiĢafı” gerçekleĢtirmiĢtir. Nitekim Günaltay, baĢbakanlığı döneminde dinin önemini ifade eden pek çok konuĢma da yapmıĢtır. Böylelikle dinin gittikçe siyasal erkten uzaklaĢmasına karĢı toplumsallaĢan yapı kontrol altına alınmaya çalıĢılmıĢtır. Türkiye‟nin sosyolojik yapısı daha sonra çok partili demokratik hayata geçiĢi zorlamıĢtır. Bu yapı içerisinde Ġsmet Ġnönü, 1946 yılında muhalif bir partinin kurulmasına izin vermiĢ ve 7 Ocak 1946 tarihinde ikinci bir parti olarak DP resmen kurulmuĢtur (Bulaç, 2009). Sallabi‟ye (2008) göre, 1946‟da kurulan bu parti bir bakıma Cumhuriyet Halk Partisi‟nin parçalanmasından doğmuĢtur. Türkiye‟de dini alanda bu tarz açılımlar yapılırken, dünyada da Müslümanların bulunduğu coğrafyalarda siyasal alanda dinin etkinliği artmıĢtır. Hint yarım adasında yaĢayan Müslümanların 1947 tarihinde Pakistan adı altında modern ulus devlet formatında bir “Ġslam Devleti”ni kurmaları, Mısır'da Ġhvan-ı Müslimin Hareketi‟nin politik bir kimlik değiĢimine uğraması ve 1953‟te Ġran'da “Musaddık Hareketi”nin patlak vermesi bunlardan bazılarıdır. Bu olgular Müslümanların politik düĢüncelerinde köklü değiĢimlere yol açmıĢtır. Bulaç‟a (2004) göre, Müslüman toplumlarda temel argüman, sadece devlet eliyle resmi toplumun ĠslamlaĢtırılması değil, devlet ve kurumlar yanında kültürel ve bütün toplumsal yapıların ĠslamileĢtirilmesidir. Türkiye‟de devlette dini algının değiĢmesi, geniĢ halk yığınlarının kendilerini siyasette hissettirmesi, dini cemaat ve tarikatların taleplerde bulunması ise çok partili hayata geçiĢle baĢlamıĢtır. Aynı zamanda bu dönem “din istismarı" ve "dinin siyasette bir araç olarak kullanılmasının” da baĢlangıcıdır. 2.2 1950-1960 Arası Demokrat Parti Ġktidarı ve 1960 Darbesi 1946'da, çok partili döneme geçiĢle birlikte DP, siyasallaĢan toplumsal muhalefetin dilini muhatap almaya baĢlamıĢtır. 1950'de DP'nin, dini alanda ifade edilen toplumsal hoĢnutsuzlukları kendi siyasal projesine tahvil ederek iktidara gelmesi, dinsel düĢüncenin yeniden canlılık kazanmasını sağlamıĢtır. 21 Sosyal değiĢmenin kendi doğal mecrası içinde gerçekleĢmemesi, karĢılıklı gerilme ve çatıĢmaları her zaman gündeme getirmiĢtir. Bunun bir sonucu olarak da 14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP oldukça güçlü bir halk desteğiyle iktidara gelmiĢtir. Burada, toplumdaki dinsel kaygı ve beklentilerin seçim sonuçlarını etkilediği gözlemlenmiĢtir. 1950'de iktidarı devralan DP, muhtemel bir rahatlamanın dini havada da gerçekleĢebileceğini göstermiĢtir. Ġslamcı düĢünürlerin ve Müslüman halkın din duygusuna hitap eden kararlara imza atmasına rağmen DP yönetimi, CHP‟nin laiklik anlayıĢını sürdürmüĢtür. DP, kendi siyasal projesini dinsel geleneğin diliyle takviye ederek dinin siyasallaĢmasına kapı açmıĢ olmasına rağmen DP'nin, dinsel siyaset geleneğine dönmek gibi bir amacı olmamıĢtır. BaĢka bir deyiĢle, desteğini kırsal kesimden alan DP, yaĢayan Ġslam kültürünü, siyaset yörüngesine yerleĢtirmiĢse de, Ġslam‟ın toplumsal yaĢantıda daha fazla yer alan bu görüntüsü aslında siyasal değil dini-kültürel bir olaydır. Çaha‟ya (2004) göre, 1950 sonrasındaki çok partili demokratik rejim dönemindeki Ġslami canlanıĢ, daha çok kitlelerin inançlarını yasaklanmıĢ ve bastırılmıĢ olan özel alanda yaĢama talebi etrafında geliĢmektedir. Özellikle cemaat Ģeklinde geliĢmeye baĢlayan dini gruplar için 1950'lerde en önemli talep, kendi çocuklarına dini eğitim verme imkânına kavuĢmanın yanı sıra, bir araya gelerek kitaplar okumak ve buna iliĢkin değerleri kolektif biçimde paylaĢmaktan ibarettir. Fakat zamanla Ġslami kesimin talepleri özel alanla sınırlı olmaktan çıkarak kamusal alana da taĢınmıĢtır. Kamusal alanda dini eğitime kavuĢma talebi, Kur‟an kursları ve Ġmam Hatip Okulları‟nın yaygınlaĢmasıyla kendisini ortaya koymuĢtur. DP, 16 Haziran 1950‟de ezanın Arapça okunma kararından sonra radyolarından dini yayınlar yapılmasına da izin vermiĢtir. Ayrıca 1950-1951 öğrenim yılında din dersleri zorunlu hale getirilmiĢ, yine 1951 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 7 ilde Ġmam Hatip Okulları açılmıĢ ve bunların sayısı 1954-1955 ders yılında 16‟ya çıkarılmıĢtır. Bunların yanı sıra 1950‟den itibaren Diyanet ĠĢlerinin bütçesi sürekli olarak geniĢletilmiĢ, Vakıflar Umum Müdürlüğü‟ne ayrılan fonlar çoğalmıĢ ve bu kurumun 1951-1954 yılları arasında 600‟ü aĢan cami ve türbeyi onarması sağlanmıĢtır. Yine 1950-1960 yılları arasında 15 bin civarında cami inĢa edilmiĢtir. 1950‟den sonra dini örgütlerin sayısında da çok hızlı bir artıĢ görülmektedir. Örneğin, Kur‟an kurslarının açılmasını ya da camilerin inĢasını amaçlayan türden dini örgütlerin sayısı 1946 yılında 11 iken, 1951 yılında 251‟e 1960‟da da 5104‟e çıkmıĢtır (MaviĢ, 2009). 22 1950-1954 arası DP politikalarının toplumsal karĢılığı, seçimlerde kendini göstermiĢtir. DP, 2 Mayıs 1954 seçimlerinde % 57.50 oy oranı ile 502 milletvekili, 27 Ekim 1957 seçimlerinde ise % 47,91 oy oranı ile 424 milletvekili çıkarmıĢtır. Böylelikle DP, toplumun beklentilerini doğru analiz ederek özellikle de dini alanda yaptığı ataklarla toplumsal desteği yakaladığını göstermiĢtir. DP‟nin dini alanda yaptığı bu atakların devletin diğer kurumları tarafından tasvip edildiği söylenemez. Bu tutumun siyasal alandaki karĢılığı ise, Türkiye‟nin demokratikleĢme sürecini etkilemiĢtir. Türkiye siyasi tarihinde 1947‟den sonra her ne kadar demokrasi adına açılımların baĢlatıldığı görülse de, bu dönemde askeri bir vesayetin varlığı her zaman söz konusu olmuĢtur. Bu vesayetin bir sonucu olarak da yine birçok sebep ortaya konularak ordu, 27 Mayıs 1960'da yapılan askeri bir darbeyle yönetime el koymuĢtur. Kurtoğlu‟na (2004) göre, Türkiye siyasal tarihindeki bu ilk askeri darbeden sonra yazılan 1961 Anayasası, askeri bürokrasiye tanınan ayrıcalıklarla doludur. Öyle ki, anayasanın 110. ve 111. maddeleri ile sivil otorite ile aynı düzeye yerleĢtirilen askeri otorite, yönetimin değil yürütmenin asli bir organı olarak tanımlanmakta, dolayısıyla siyasal bir aktör olarak anayasal bir statüye kavuĢturulmaktadır. Bu konum değiĢikliği Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasal bir erk olarak varlığını, anayasal olarak garanti altına almaktadır. Nitekim o tarihten itibaren yürütme erki, daha çok Bakanlar Kurulu tarafından değil de, Milli Güvenlik Kurulu tarafından etkilenmiĢtir. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yapılan 1961 Anayasası‟nın 19. maddesi, on dört yıllık demokrasi deneyimine farklı bir boyut getirildiğini göstermiĢtir. Bu maddede yer alan; "kimse devletin sosyal, iktisadi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya Ģahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan Ģeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz" ifadesi yalnızca devletin değil bireylerin de laik olmalarının gerekliliğini ortaya koymuĢtur. Bulaç‟a (2009) göre, 27 Mayıs 1960 ihtilali diğer bütün ihtilallerden çok daha önemlidir. Çünkü askeri darbelerin anasıdır. Ancak bu ihtilalden sonra "çok partili demokratik bir rejim" içinde "askeri müdahale”nin mümkün olduğu böylece herkese anlatılmıĢ ve hatta buna heves edecekler için referans alınacak bir teamül halini almıĢtır. 23 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sayesindedir ki açık modern veya üstü örtük post-modern müdahalelerle hep "siyaset dıĢı güçler" sivil siyasete müdahale etmiĢtir. 27 Mayıs 1960'da gerçekleĢen ve milli irade ile iĢbaĢına gelmiĢ bir hükümetin iktidardan uzaklaĢtırılması ve 16 Eylül 1961‟de hükümetin iki Bakanı Hasan Polatkan ve Fatin RüĢtü Zorlu‟nun, 17 Eylül 1961‟de de BaĢbakan Adnan Menderes‟in idam sehpasına götürülmesiyle sonuçlanan ihtilal, Türkiye‟nin demokratikleĢme sürecinde almıĢ olduğu en büyük darbe olmuĢtur (Güven, 2010). Ġhtilali yapanların yeni bir devlet ve yeni bir millet oluĢturma duygu ve düĢünceleri, bir kurum olarak eğitime yaptıkları müdahalelerde kendini iyice göstermektedir. Zaten ihtilal yapma nedenleri arasında gösterilen okullarda din dersinin zorunlu olması, orta öğretimde din dersi konması nasıl bir toplum oluĢturma düĢüncesinde olduklarının belirgin bir göstergesidir. Ġhtilalden hemen sonra 1962 yılında yapılan Milli Eğitim ġurası‟nda tarihin en detaylı kararları alınmıĢ, okullardaki sıra düzeninden kıyafete, ders programından öğretmenlerin nasıl davranacağına kadar her türlü husus karara bağlanmıĢtır. Çınar‟a (2010) göre, ihtilalin etkileri sadece eğitim alanında değil aynı zamanda diğer kurum ve kuruluĢlarda hissedilirken, Anadolu‟nun en ücra köĢesinde bu etkilerin yaĢandığı dönemlerde Amerika menĢeili olan ama Avrupa'dan çıkan 1968 öğrenci hareketleri ve bu hareketin yankıları, ülkemizde yine ihtilal odaklarının istediği biçimde geliĢmiĢ, kendi gençlerini kurdukları düzene kurban etmekten imtina etmemiĢlerdir. 1960 ihtilalinden aldıkları cesaret, güç ve imtiyazlarıyla 12 Mart 1971 muhtırasını gerçekleĢtirmiĢler ve ardından 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine uzanan yolu açmıĢlardır. 2.3 1960-1969 Arası Adalet Partisi Ġktidarı ve Milli Nizam Partisi’nin KuruluĢuna Doğru Çok partili siyasal hayatla beraber siyasal denetimi ve etkinliği artan dinin, 1960‟dan sonra da belirleyiciliği sürmüĢtür. Bununla beraber 1960‟dan sonraki yıllarda Ġslamcı kesim de yeni bir ideolojik yenilenme sürecine girmiĢtir. Bulaç‟a (2004) göre, 24 Ġslamcı kesimin içine girdiği bu ideolojik yenilenme süreci bir yandan Ġslam‟a yeni siyasi muhtevalar kazandırırken, diğer yandan da bağımsız siyasal Ġslami bir kimliğin oluĢumunu hazırlamaktadır. Bu süreç daha çok Türkiye dıĢındaki coğrafi ve kültürel alanların etkisiyle ĢekillenmiĢtir. Darbe sonrası yeni dönem ve anayasa, birçok siyasi faaliyete de imkân vermiĢtir. Yine bu dönemde sol ideolojilerde ve örgütlenmeler de kuvvetlenen radikal eğilimler dikkat çekerken, aynı Ģekilde sağ ideolojilerde ve örgütlenmelerde de benzer bir radikalleĢme eğilimi dikkatleri çekmektedir. 1960‟lı yıllar sağ, sol ve Ġslami kesim açısından hem bir ideolojik canlanma, hem de yenilenme süreci olmuĢtur. Bu açıdan bakıldığında 1960‟lı yılların, çok yoğun ideolojik içeriğe sahip olmayan dini hizmetler ile ilgili derneklerinin yaygınlaĢması yanında, ideolojik muhteva taĢıyan dernekleĢme faaliyetlerinin de yoğunlaĢtığı yıllar olduğu görülmektedir. Yine 1960‟lı yılların yayın hayatına bakıldığında, dini bir atılımın içine girildiği görülmektedir. Hem Ġslami yayınlarda ve tercümelerde hem de din karĢıtı ideolojilere karĢı yayınlanan eserlerde büyük artıĢlar olmuĢtur. Mısır Ġhvan-ı Müslimin‟in kurucusu Hasan el-Benna‟nın, aynı cemaatin ideologlarından Seyyid Kutub‟un ve Pakistan Cemaat-i Ġslami‟nin kurucusu Ebul ala Mevdudi‟nin eserlerinin Türkçeye tercüme edilmeye baĢlanması, toplumun din algısında zihinsel bir değiĢimi baĢlatmıĢtır. Bu dönemde devletin diğer bir kurumu olan eğitimle ilgili olarak 1960-1970 döneminde iktidarda bulunan I. ve II. Gürsel, VIII. , IX. ve X. Ġnönü, Ürgüplü ve I. Demirel Hükümetlerinin en önemli meselesi, öğretmen açıkları olmuĢtur. Demiralp‟e (2005) göre, bu durumun temel nedeni öğretmen yetiĢtirme programlarının yetersizliği ve toplumun öğretmen olmaya karĢı isteksizliğidir. I. Gürsel Hükümeti, öğretmen sorununu çözmek amacıyla, 11 Ekim 1960 tarihinde çıkarılan bir kanunla lise ve dengi okulu mezunları ile üniversite ve yüksek okullardan mezun olmadan ayrılanları, bir kurstan geçirilerek askerliklerini köylerde ilkokul öğretmeni olarak yapmıĢtır. Öğretmenlik görevine bulundukları yere de devam etmek isteyenler ise 26 Temmuz 1963 tarihte yayınlanan bir kanunla, sürekli olarak öğretmenliğe geçme hakkına kavuĢmuĢtur. 1956-1957 yıllarında ortaokullara konulan din dersi uygulaması da bu dönemde öğrenci velisinin isteğine bağlı olarak verilmiĢtir. 25 II. Gürsel Hükümetinde öğretmen açıkları üzerine 5 Ocak 1961 tarihinde, 222 sayılı Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu çıkarılmıĢtır. Bu kanun ile ortaokul ve dengi okullardan mezun olanlardan 18 yaĢını tamamlamıĢ olanlar, bir kurstan geçirilerek muvakkat öğretmen olarak ilkokullara, lise ve üstü okul mezunları da yine bir kurstan sonra orta dereceli okullara öğretmen olarak atanmıĢtır. II. Gürsel Hükümetinden sonraki hükümetler de hükümet programlarında yine bu sorunun çözümünün zarureti üzerine durmuĢ ama öğretmen açıkları kapatılmaya çalıĢılırken öğretmenlerin niteliği konusundaki sorunlar ortaya çıkmıĢtır. Siyasal alanla ilgi olarak da 27 Mayıs 1960‟da Milli Birlik Komitesi tarafından bir darbeyle son bulan DP iktidarının ardından, 13 ġubat 1961‟de YTP (Yeni Türkiye Partisi), 11 ġubat 1961‟de de AP (Adalet Partisi) kurulmuĢtur. AP, Emekli Orgeneral Ragıp GümüĢpala önderliğinde kurulmuĢtur. Daha sonra Ragıp GümüĢpala‟nın 6 Haziran 1964 yılında vefat etmesinden dolayı 29 Kasım 1964 AP Kongresi yapılmıĢtır. Kongrede Süleyman Demirel 1072 oy alarak AP‟nin yeni Genel BaĢkanı olmuĢtur. Demirel‟in diğer rakipleri olan devrin AP Genel BaĢkan Vekili Saadettin Bilgiç 552, Tekin Arıburun ise 39 oy almıĢtır. Demirel‟in Genel BaĢkanlığından bir yıl sonra yapılan 10 Ekim 1965 seçimlerinde AP, %52.87 oy oranı ile 240 milletvekili çıkararak tek baĢına iktidar olmuĢtur. Dört yıl süren bu iktidar döneminde AP ile muhafazakâr kesim arasında sert mücadeleler yaĢanmıĢtır (MaviĢ, 2009). Üçüncü Genel Kongrede ise Demirel‟in 1239 oyuna karĢılık rakibi Kadri Birdağan 175 oy almıĢtır. Demirel böylece bu yeni kongreyle delegelerin büyük çoğunluğun güvenini alarak tekrar AP‟nin Genel BaĢkanı olmuĢtur. AP‟nin yeni döneminde de muhafazakârlara karĢı yine cephe alınmıĢ, 1967‟nin Ocak ayına gelindiğinde ise muhafazakârların önemli isimlerinden Osman Yüksel Serdengeçti partiden ihraç edilmiĢtir (MaviĢ, 2009). AP, parti içinde muhafazakârlara karĢı yürütülen tutumunu zaman zaman parti dıĢına da taĢıyarak adeta bağımsız bir Ġslamcı siyasal örgütlenmeyi zorlamıĢtır. KahramanmaraĢ Senatörü Ahmet Tevfik Paksu, Adana Milletvekili Hasan Aksay ve Rize Milletvekili Arif Hikmet Güner'in yeni parti kurma çalıĢmalarına o tarihte Odalar Birliği Sanayi Dairesi BaĢkanı olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan da dâhil olmuĢtur. Erbakan daha sonra bulunduğu kuruluĢta küçük ve orta çaptaki iĢadamlarının 26 temsilcisi olarak Odalar Birliği baĢkanlığına seçilmiĢ ancak AP iktidarının siyasal baskıları sonucu polis zoruyla görevinden alınmıĢtır (Çakır, 2004). MaviĢ‟e (2009) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk siyasal giriĢimi olan “Bağımsızlar Hareketi” ve MNP, Erbakan‟ın TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) mücadelesinin devamı niteliğindedir. AP içerisindeki ayrıĢma ile Erbakan‟ın TOBB mücadelesinin kesiĢtiği nokta, yeni oluĢumların yönünün de belirginleĢmeye baĢladığı noktadır. AP‟den bir kısım milletvekilleri YTP, MP (Millet Partisi), CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi)‟yi birleĢtirmeye çabalamıĢ, sonuç alınamaması üzerine bağımsız bir siyasi parti kurmaya karar vermiĢlerdir. Hatta bir müddet sonra YTP Milletvekili Süleyman Arif Emre, Erbakan‟a parti kurma teklifinde bulunmuĢ ve kurulacak partinin baĢına geçmesini istemiĢtir. Süleyman Arif Emre‟nin baĢını çektiği yeni parti kurma çalıĢmalarına katılan parlamenterler siyasi manevranın AP içinde yapılmasını öngörmüĢlerdir. AP‟nin diğer milletvekilleri de bu durumu tasdik ederek, Erbakan‟ın AP‟den Konya Milletvekili adayı olmasını istemiĢlerdir. Erbakan, AP‟ye adaylık müracaatını Odalar Birliği‟nden ayrılmadan önce düzenlediği basın toplantısıyla açıklamıĢ, daha sonra da beraberindekilerle AP Genel Merkez‟ine gidip kaydını yaptırmıĢ ama AP Genel Merkezi, Necmettin Erbakan‟ın adaylığını veto etmiĢtir (MaviĢ, 2009). 27 3. BÖLÜM: TÜRKĠYE SĠYASET TARĠHĠNDE MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ 3.1 Tarihsel Düzlem 1960 sonrası Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya çıkıĢını hazırlayan en önemli etmenler arasında, toplumda din algısının değiĢime uğraması ve dini aksiyonların siyasalla olan iliĢkisinin artması olarak görülebilir. Necmettin Erbakan, TOBB dönemindeki çalıĢmaları sırasında kendisine yöneltilen siyasi bir oluĢuma öncülük etme teklifine, dini angajmanı olan Türkiye‟de NakĢibendî tarikatının hocalarından Mehmet Zahid Kotku ile yapmıĢ olduğu görüĢmeler sonunda karar vermiĢtir. Bu görüĢmeler aynı zamanda Milli GörüĢ Hareketi‟nin menĢeini de ortaya koymaktadır. Kotku, siyasal alanla ilgili “milli” ve “Ġslami” kaygılara dikkat çekerek Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya çıkıĢındaki temel unsuru Ģöyle açıklamıĢtır: Sultan Abdülhamid Han'ın tahtan indirilmesinden sonra ülkenin yönetimi batı taklitçiliği yapan masonların eline geçmiĢtir. Bunlar bir azınlıktır, milletimizi temsil edemezler. Yönetimin milletimizin gerçek temsilcilerine geçmesi için kanunların müsaadesi içerisinde siyasi parti kurarak çalıĢma yapmak kaçınılmaz bir tarihi vazifedir (Emre, 2002a). Dini alandan siyasete doğru yapılan bu açılım Türkiye‟de birçok kesim tarafından da desteklenmiĢtir. BaĢta NakĢibendi ve Kadiri tarikatlarının alt kolları ve dini cemaatlerin yanı sıra birçok yazar ve fikir adamı bu yeni dini-siyasal oluĢumda kendisine bir rol biçmiĢtir. Toplumda sosyolojik bir karĢılık bulan Milli GörüĢ Hareketi, MNP ile SP (Saadet Partisi) çizgisinde; toplumda, siyasette, uluslar arası kamuoyunda ve kendi iç dinamiklerinde birçok farklı dönemden geçmiĢtir. Özellikle, 12 Ekim 1969 Genel Seçimleri‟yle “Bağımsızlar Hareketi”nin baĢlaması ve 26 Ocak 1970‟de Milli Nizam Partisi‟nin kurulması; 20 Mayıs 1971‟de Milli Nizam Partisi‟nin, 16 Ekim 1981‟de 28 Milli Selamet Partisi‟nin, 16 Ocak 1998„de Refah Partisi‟nin, 22 Haziran 2001‟de Fazilet Partisi‟nin kapatılması ve sonrasında 20 Temmuz 2001‟de Saadet Partisi‟nin kurulması; 12 Eylül 1980 ve 28 ġubat 1997 askeri müdahaleleri; 26 Ocak 1974‟de CHP-MSP Koalisyonu, 31 Mart 1975‟de AP-MSP-MHP (Milliyetçi Hareket Partisi)CGP (Cumhuriyetçi Güven Partisi) Koalisyonu, 21 Temmuz 1977‟de AP-MSP-MHP Koalisyonu ve 28 Haziran 1996‟da RP-DYP (Doğru Yol Partisi) Koalisyonu Hükümetlerinin kurulması; “Milli GörüĢ Partileri”nden ayrılarak 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan‟ın Adalet ve Kalkınma Partisi‟ni, 2010 yılında da Numan KurtulmuĢ‟un Halkın Sesi Partisi‟ni kurması; son olarak da 27 ġubat 2011 yılında Milli GörüĢ Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın vefatı Milli GörüĢ Hareketi‟nin dönüm noktalarını oluĢturur. Bulaç‟a (2009) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nin 1969'dan baĢlayarak MNP, MSP ve RP ile siyasetin basamaklarında iktidara kadar tırmanmıĢ olması, siyasetin objektif ölçütleri açısından baĢarılı olduğunu gösterir. Her kapatılma onun bazı eksiklerinin tamamlanmasına yaramıĢ, hareketi daha demokrat ve özgürlükçü kılmıĢtır. Bazı açılardan Milli GörüĢ Partileri çok partili siyasi hayatımızın en sivil ve yegâne gerçek siyasi hareketi sayılır. Türk siyaseti üzerinde yaptığı derin etkiler ile Türk siyasi hayatından aldığı etkiler araĢtırılmaya değer bir konudur. 3.1.1 Bağımsızlar Hareketi ve Milli Nizam Partisi Dönemi Milli GörüĢ Hareketi‟nin 1969 yılında ortaya çıkıĢının ve etkilerinin öncesinde dini-siyasi hareketlilik muhafazakâr parlamenterler tarafından baĢlatılmıĢtır. 12 Ekim 1969 seçimleri öncesi bir grup muhafazakâr parlamenter tarafından sürdürülen yeni parti kurma çalıĢmalarına daha sonra Erbakan öncülük etmeye baĢlamıĢtır. Emre‟ye (2002a) göre, bu yeni parti kurma çalıĢmalarında hukuki olarak zemin oluĢturulmuĢtur. Ama AP içindeki milletvekillerinin AP‟de yapısal değiĢikliklerin olacağı kanaatiyle yeni parti kurma çalıĢmalarını AP 3. Genel Kongresi‟ne kadar bekletmeleri ve sonrasında Erbakan‟ın AP‟den Konya milletvekilliği adaylığının veto edilme süreci, kurulmak istenen yeni partiyi 12 Ekim 1969 seçimlerine yetiĢtirememiĢtir. 29 12 Ekim 1969 seçimlerine katılma konusunda diğer partilerden aday olmayı kabul etmeyen Erbakan; beraberindeki 15 kiĢi ile alternatif olarak, seçimlere farklı illerden bağımsız aday olarak girmeyi seçmiĢlerdir. Böylelikle, bu adaylık süreci “Müstakiller Hareketi” diğer bir adıyla “Bağımsızlar Hareketi” olarak Türkiye siyaset tarihine geçmiĢtir. 12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçimi neticesinde ise bağımsız adaylardan sadece Konya milletvekili adayı Necmettin Erbakan, 21.512 oy alarak meclise girebilmiĢtir. 12 Ekim 1969 Genel Seçimlerinden 106 gün sonra da daha önce yapılan yeni parti çalıĢmaları tamamlanmıĢ ve 26 Ocak 1970‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan “Milli Nizam Partisi” kurulmuĢtur. KuruluĢundan yaklaĢık bir yıl sonra da 24 Ocak 1971‟de MNP 1. Büyük Kongresi gerçekleĢtirilerek partinin kurucusu olan Necmettin Erbakan, MNP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir. Adil‟e (2007) göre; MNP, Türkiye‟de dini temelleri, söylemleri, sloganları ve aksiyonu olan ilk partidir. Yalnız bu dini tutumlar, 1970 sonrası Türkiye‟nin devlet ideolojisine ters düĢmüĢtür. Anayasa Mahkemesi, MNP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın 24, Genel BaĢkan Yardımcısı Hasan Aksay‟ın 4, Genel BaĢkan Yardımcısı Hüseyin Abbas‟ın 9, Genel BaĢkan Yardımcısı Hüsamettin Akmumcu‟nun 4, Genel BaĢkan Yardımcısı Ahmet Tevfik Paksu‟nun 4, Umumi Kâtip Süleyman Arif Emre‟nin 4, Genel Ġdare Kurulu Üyesi Fehmi Cumalıoğlu‟nun 4 konuĢmasını, yine Necmettin Erbakan‟ın konuĢmalarının yer aldığı “Ġslam ve Ġlim”, “Basında Prof. Dr. Necmettin Erbakan” ve “Mecliste Ortak Pazar” adlı üç yayını, MNP Birinci Büyük Kongresi‟nde okunan beyanname, ahd ve marĢları, MNP‟nin birçok alanla ilgili görüĢlerinin yer aldığı broĢür, gazete gibi neĢriyatları laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması prensiplerine aykırı bulduğu için 20 Mayıs 1971‟de MNP‟nin kapatılmasına karar vermiĢtir. Yalnız Anayasa Mahkemesi Ģahısları yargılama yetkisine sahip olmadığı için iddianamede ismi geçen kiĢiler hakkında bir yargıda bulunmamıĢtır. Yani bu kiĢilerin siyasi olarak yeni bir parti kurma veya baĢka bir partiye dâhil olma hakları ellerinden alınmamıĢtır. Türkiye siyaset tarihinde MNP‟nin kapatılmasına 12 Mart 1971 Muhtırası‟nın etkisi olup olmadığı ve bu dönemde Erbakan‟ın yasaklı olup olmadığı tartıĢılan iki husustur. Emre‟ye (2002a) göre, MNP‟nin kapatılma sebebi 12 Mart 1971 Muhtırası değil, Anayasa Mahkemesi‟nin kararıdır. Çünkü dava, zaten 12 Mart 1971 muhtırasından önce açılmıĢtır. Ordu‟nun buna dâhili söz konusu değildir. Erbakan‟ın 30 yasaklı olup olmadığı mevzusu ise Anayasa Mahkemesi‟nin kararında belirtilmiĢtir. Yani MNP kapatılmıĢ, sanıklar yasaksız olarak serbest bırakılmıĢtır. Erbakan, MNP‟nin kapatılmasından sonra geçirdiği kalp spazmı nedeniyle önce Almanya‟ya oradan da Ġsviçre de bulunan iyileĢtirme merkezine gönderilmiĢ, bir süre orada tedavi gördükten sonra Türkiye‟ye geri dönmüĢ ve bağımsız Konya milletvekilliğine devam etmiĢtir. 3.1.2 Milli Selamet Partisi Dönemi Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk siyasal tecrübesi olan MNP‟nin kapatılmasından sonra 11 Ekim 1972‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin ikinci partisi olan Milli Selamet Partisi kurulmuĢ, Genel BaĢkanlığına da kapatılan MNP‟nin Genel Sekreteri Süleyman Arif Emre getirilmiĢtir. MNP‟nin laik devlet prensiplerine aykırı faaliyet yaptığı gerekçesiyle kapanmasından ve 12 Mart 1971 Muhtırası‟nın siyaset üzerindeki etkisinden dolayı MSP‟nin kurucuları arasında, Necmettin Erbakan dahil MNP kurucularından hiç kimse olmamıĢtır (Sarıbay, 2004). 21 Ocak 1973‟te ilk kongresini yapan MSP, 14 Ekim 1973 seçimlerine yine Süleyman Arif Emre‟nin Genel BaĢkanlığında girmiĢtir. Böylece, Milli GörüĢ Hareketi‟ni temsilen seçimlere giren ilk parti MSP olmuĢtur. Sarıbay‟a (2004) göre, MSP'nin Birinci Büyük Kongresi'nin açılıĢ konuĢmasında partinin ilk Genel BaĢkanı Süleyman Arif Emre, Türk toplumunun siyasal bakımdan bir yapı değiĢikliği geçirdiğini ve bu değiĢikliğin, Ģimdiye kadar Türk siyasal hayatında birinci derecede rol oynayan kitle partilerinin çözülmesine, bunun yerine "fikir sistemleri etrafında mihraklaĢan" partilerin geçmesine neden olduğunu belirterek, hür ve demokratik Batı ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi Türkiye'de de belli baĢlı üç görüĢü temsil eden siyasal kuruluĢların yer alacağını vurgulamıĢtır. Bakacak‟a (2010) göre, parti programı biçiminde ve söylem düzeyinde gerçekleĢtirilen bu siyasallaĢma, hali hazırda eleĢtiri boyutuyla negatif düzeydedir ve siyasal ayrım çizgilerini belirtir. Bir yandan resmi söylemin modernleĢme anlayıĢına saldırılırken diğer yandan iktidar partisinin iktisadi alandaki siyasasına saldırılmaktadır. 31 Alternatif olarak önerilen ise, çevre bölgelerde gerçekleĢtirileceği vaad edilen "ağır sanayi” hamlesidir. Ancak daha önemlisi Milli GörüĢ‟ün kalkınmanın manevi boyutuna yaptığı vurgulardır. MSP, ilk kongresinden sonra seçim hazırlıklarını hızlandırırken, mecliste de Siyasal Partiler Kanunu‟yla ilgili bir değiĢiklik söz konusu olmuĢtur. Eğer eski kanun ilga edilirse yeni kanunun hükmü gereği kapatılan MNP kurucuları MSP‟de bulunamayacaklardır. Bu sebeple Necmettin Erbakan belirtilen kanun meclisten geçmeden 17 Mayıs 1973‟de MSP‟ye resmi olarak kaydını yaptırmıĢtır. 14 Ekim 1973 Milletvekili Genel Seçim sonuçları, seçim sosyolojisi açısından önemli bir analizi gerektirmektedir. Çünkü MSP yeni bir parti görünümünde de olsa söylemleri, eylemleri ve kadroları açısından MNP ile aynıdır. AP Genel BaĢkanı Süleyman Demirel bu durumu Samsun‟da yaptığı bir konuĢmada Ģöyle dile getirmiĢtir: “Milli Selamet, Nizam‟ın devamıdır. Selamet‟in teĢkilatı Nizam‟ın teĢkilatları üzerine kuruluyor. Kitle aynı kitledir (Emre, 2002b).” MSP, 14 Ekim 1973 seçimlerinde 1.265.771 oy almıĢ, % 11,8 oy oranı ile de 48 Milletvekili çıkararak 4. parti olmuĢtur. 15. Dönem MSP Milletvekilleri olarak MSP Genel BaĢkanı Süleyman Arif Emre Ġstanbul‟dan, Necmettin Erbakan‟da Konya‟dan seçilmiĢlerdir. 14 Ekim 1973 seçimlerinden 6 gün sonra da 20 Ekim 1973‟te Süleyman Arif Emre MSP Genel BaĢkanlık görevini bırakarak, yerini Necmettin Erbakan‟a vermiĢtir. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sayfası [TBMM RĠS], 2009Ģ) 14 Ekim 1973 seçimlerinden sonra meclis aritmetiğine göre hiçbir parti tek baĢına iktidar olamamıĢ, bundan dolayı koalisyon hükümeti kurulması gerekmiĢtir. Seçimden en fazla oy alarak hükümet kurma görevi kendisine verilen CHP, hükümet kuramamıĢ, özellikle AP ile arasındaki olumsuz münasebetler ve AP‟nin seçim sonrası kendisine muhalefet görevi biçmesi üç ay süren hükümet kurma buhranlarına sebep olmuĢtur. Erbakan‟a göre, seçim sonuçlarına göre gelinen durumda hükümet kurma buhranını çözmek için MSP‟nin, ambleminde olduğu üzere, “anahtar parti” olma özelliğini kullanması gerekmektedir. Bir yandan hükümet kurma buhranları ve erken seçim polemikleri devam ederken diğer yandan da 9 Aralık 1973 Yerel Seçimleri yapılmıĢtır. MSP, bu seçimlerde Türkiye geneli 620.140 oy ve % 6.20 oy oranı ile 4. parti olmuĢtur. MSP; 3 il, 19 bucak ve ilçede belediye baĢkanlıklarını kazanmıĢtır. MSP‟nin aldığı 3 il ve belediye 32 baĢkanları ise Ģunlardır; Adıyaman Belediye BaĢkanı Mustafa Kemal Kocatürk, MuĢ Belediye BaĢkanı Necati Kalsın, Tokat Belediye BaĢkanı Mesrur Gürgenç. (1973 Mahalli, 1973) Yerel seçim sonrası hükümet kurma çalıĢmaları yine devam etmiĢtir. Birçok ihtimal denenmeye çalıĢılsa da hiçbir parti kendine biçtiği misyon gereği hükümet kurmaya yanaĢmamıĢtır. Partilerin kendilerine biçtiği bu misyonun baĢında da ideolojiler gelmektedir. Bu durumda mevcut partiler arasında birbirine en uç olan iki parti CHP ve MSP görülmektedir. Yani siyasal ideolojiler bakımından CHP ile MSP‟nin düzlemleri çok farklıdır. Ama seçim sonuçlarına göre tek baĢına hiçbir parti iktidara gelemediği için farklı ideoloji ve partilerin hükümet kurmak için belirli protokol dahilinde bir araya gelmeleri gerekmektedir. Emre‟ye (2002b) göre, MSP‟nin, CHP veya AP ile belirli prensipler dâhilinde koalisyon kurması, siyasal alanda kendini göstermesi ve yol kat edebilmesi için önemlidir. AP‟nin kendine biçtiği görev nazara alındığında ise MSP‟nin CHP ile koalisyon kurması kaçınılmaz olmuĢtur. CHP-MSP görüĢmelerinin ardından hükümet kurma kararı alınmıĢ ve 1 ġubat 1974‟de hükümet programı açıklanmıĢtır. 7 ġubat 1974‟de yapılan meclis güven oylamasının sonuçlara göre; 373 oyun 235‟nin kabul çıkmasıyla 37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009a). Kurulan hükümette MSP‟nin aldığı 7 bakanlık ve bakanları Ģunlar olmuĢtur: Devlet Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Süleyman Arif Emre, Adalet Bakanı ġevket Kazan, ĠçiĢleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Ticaret Bakanı Fehim Adak, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanı Korkut Özal, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Abdülkerim Doğru (TBMM RĠS, 2009b). CHP-MSP Koalisyon Hükümeti‟nin; Ekonomide EĢel-Mobil sistemini uygulaması, Genel Af Kanunu‟nu çıkarması, müstehcen neĢriyat denetimini arttırması, Kıbrıs BarıĢ Harekâtı‟nı düzenlemesi, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nın kadrolarını geniĢletmesi ve Ġmam Hatip Okulları‟nın sayısını arttırması, “Ahlak Dersleri”ni ortaokul ve liselerde zorunlu hale getirmesi önemli politikalarındandır. Bu hükümet 7,5 aylık iktidar döneminden sonra CHP‟nin koalisyon protokolünü bozması ile 17 Eylül 1974‟de sona ermiĢtir. Nafi‟ye (2006) göre, Erbakan‟ın partisiyle CHP arasındaki yapılan koalisyon ideolojik olarak gerçekleĢmemiĢ ancak pragmatik Ģekliyle ortaya çıkmıĢtır. Erbakan bu 33 koalisyon hükümetiyle bir fırsat değerlendirmek istemiĢtir. Ama süreçte Ecevit, Erbakan ile anlaĢamamıĢ özellikle Erbakan‟ın Kıbrıs‟a yaptığı müdahale bu durumun ilerlemesine sebep olmuĢtur. MSP, Koalisyon hükümeti bozulduktan iki ay sonra 17 Kasım 1974‟de Ġkinci Büyük Kongresi‟ni yapmıĢ ve Necmettin Erbakan bu kongreyle MSP‟nin Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir. Yine CHP-MSP koalisyon hükümeti bozulduktan sonra mecliste tekrar hükümet kurma buhranları yaĢanmaya devam etmiĢtir. CumhurbaĢkanı Fahri Korutürk bu siyasal boĢluğu doldurmak için çözüm olarak mecliste üyesi bulunmayan Kontenjan Senatörü Sadi Irmak‟a hükümet kurma görevini vermiĢ ve 17 Kasım 1974‟de Sadi Irmak 38. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurmuĢtur. Siyasal boĢluk doldurma pahasına Irmak Hükümeti kurulmuĢtur ancak meclisteki partilerin tutumları bu tarz bir görevlendirmeye paralel olmamıĢtır. Irmak Hükümeti için yapılan meclis güven oylaması bunun bir göstergesidir. Meclis güven oylamasında kullanılan 378 oyun 17‟si kabul, 358‟i red olmuĢtur. Böylece Irmak Hükümeti açık bir farkla güvenoyu alamayarak düĢmüĢtür (TBMM RĠS, 2009ç). 31 Mart 1975 tarihine gelindiğinde AP-MSP-MHP ve CGP tarafından dörtlü bir koalisyon hükümeti oluĢturulmuĢ, 6 Nisan 1975‟de hükümet programı açıklanmıĢ, 12 Nisan 1975‟de de meclis güven oylaması yapılmıĢtır. Mecliste dönemin en kritik güven oylaması gerçekleĢtirilmiĢtir. Sonuçlara göre; 450 üyeden 442‟si oy kullanmıĢ, 222 kabul oyuna karĢı 218 red, 2 çekimser oy çıkmıĢ ve 5 kiĢide oylamaya katılmamıĢtır. Böylece 39. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti az bir farkla güvenoyu alarak resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009g). Kurulan bu hükümetle MSP‟nin aldığı 8 bakanlık ve bakanları Ģunlar olmuĢtur: Devlet Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Hasan Aksay, Adalet Bakanı Ġsmail Müftüoğlu, ĠçiĢleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Bayındırlık Bakanı Fehim Adak, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanı Korkut Özal, ÇalıĢma Bakanı Ahmet Tevfik Paksu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Abdülkerim Doğru (TBMM RĠS, 2009e). Emre‟ye (2002b) göre MSP, “Maddi ve Manevi Kalkınma” anlayıĢını 37. Hükümet Programı‟na aldığı gibi 39. Hükümet Programı‟na da almıĢtır. Bunların baĢında da; Meslek Okulları -Ġmam Hatip Okulları- öğrencilerinin üniversiteye girmelerine imkân tanınması, Meslek Okulu sayılarının arttırılması, ahlak derslerine 34 Ġlahiyat Fakültesi, Ġslami Bilimler Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları mezunlarının girmesi, Diyanet ĠĢleri TeĢkilat Kanunu‟nun değiĢtirilmesi, Ġslami ve ilmi araĢtırmalar yapmak ve ilmi eserler telif etmek üzere Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığına bağlı bir ilim heyetinin kurulması, Yüksek Ġslam Enstitülerinin Akademi haline getirilmesi ve kontenjanlarının arttırılması, iktisadi ve sosyal kalkınma için; milli, güçlü, süratli ve yaygın bir sanayileĢmenin gerçekleĢtirilmesi ana hedefi, ağır sanayi ve milli harp sanayisinin kurulması, organize sanayi bölgelerinin ve sanayi sitelerinin kurulması ve geliĢtirilmesi, devletçe desteklenen sanayi teĢebbüslerini finanse etmek maksadıyla, “Devlet Sanayi ve ĠĢçi Yatırım Bankası”nın kurulması gelmektedir. AP-MSP-MHP ve CGP Koalisyon Hükümeti‟nin, Türkiye‟yi Ġslam Konferansı‟na tam üye yapması, öğretmen yetiĢtirmek amacıyla Eğitim Enstitüleri ve Öğretmen Okullarını açması, ağır sanayi hamlesinin baĢlatması ve 98 adet yeni tesisi (fabrika, organize sanayi bölgesi, imalat sanayi, küçük sanayi sitesi ve benzeri) açması, karayolu ile hacca gitmenin serbest bırakması, dini kitapların okutulmasına konulan yasakları kaldırması önemli politikalarındandır. MSP koalisyon ortağı olduğu bu dönemde, 24 Ekim 1976‟da 3. Büyük Kongre‟si yapmıĢ ve Necmettin Erbakan Genel BaĢkanlığa tekrar seçilmiĢtir. Erbakan bu kongrede “maddi ve manevi kalkınma” söylemlerine vurgu yaparken hükümet ortağı olduğu AP‟nin seçim sonuçlarından dolayı dargın bir tavır takınmasını ve önceki hükümet ortağı CHP‟nin seçimden yeni çıkılmıĢ olunmasına rağmen “erken seçim” istemesini eleĢtirmiĢtir (MSP, 1976a). I. Milliyetçi Cephe olarak da adlandırılan AP-MSP-MHP ve CGP Koalisyon Hükümeti, 5 Haziran 1977 seçimlerine kadar sürmüĢtür. Seçim öncesi bütün partiler propaganda faaliyetlerine baĢlarken MSP‟nin iç dinamiklerinde bazı hareketliliklerde yaĢanmıĢtır. MSP bu dönemde ilk defa ayrılık yaĢamıĢ; Hüsameddin Akmumcu ve beraberindeki 10 kiĢi 14 Ocak 1977‟de Nizam Partisi‟ni kurmuĢlardır. Yine bu süreçte MSP bakanlarından Korkut Özal‟ın kardeĢi Turgut Özal, MSP Ġzmir milletvekili adayı olmuĢtur. 5 Haziran 1977‟de yapılan milletvekili genel seçim sonuçlarına göre; CHP % 41,39 oy oranı ve 213 milletvekili ile 1., AP % 36,89 oy oranı ve 189 milletvekili ile 2., MSP % 8,57 oy oranı ve 24 milletvekili ile 3., MHP % 6,42 oy oranı ve 16 milletvekili 35 ile 4. olmuĢtur. Yine bağımsız adaylardan 4 milletvekili, CGP‟den 3 milletvekili, DP‟den de 1 milletvekili meclise girmiĢtir (TBMM RĠS, 2009t). MSP‟nin milletvekili sayısı bu seçimde bir önceki seçime göre yarıya düĢmüĢtür. Ġstatistiksel veri olarak MSP‟nin oylarında geçen seçime göre 4.192 artıĢ olmasına rağmen bu seçimlere 4.408.593 yeni seçmenin dâhil olması oy oranını ve milletvekili sayısını düĢürmüĢtür. Bu düĢüĢ siyaset sosyolojisi açısından da araĢtırılmaya değerdir. MSP‟nin dini-siyasal alandaki bu boĢluğu sadece varlık sebebi olarak doldurması sosyolojik perspektiften değerlendirildiğinde birçok faktör gözlemlenmektedir. MSP‟nin politik tutumlarının toplum tarafından beklentileri karĢılayacak düzeyde olmadığı, MSP‟nin önce CHP ile daha sonra da AP ile yaptığı koalisyonun dindar kesimlerde olumsuz kanaat oluĢturduğu, parti içi farklı mülahazaların olması ve bunların toplumun reflekslerinde neye karĢılık geldiği gibi durumlar bu dönemle ilgili MSP‟ye yönelik yapılan farklı değerlendirmeleri ve tartıĢmaları ortaya koymaktadır. 5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra ilk olarak birinci parti olan CHP tek baĢına iktidar olamadığı için bir koalisyon hükümeti kurması gerekiyordu. AP ve MSP ile koalisyon kurmayı tercih etmeyen CHP bir “azınlık hükümeti” kurma denemesi yapmıĢ ve 21 Haziran 1977‟de 40. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurmuĢtur. Ancak 3 Temmuz 1977‟de yapılan güven oylaması neticesinde, kullanılan 448 oydan 217‟si kabul, 229‟u red çıkmıĢ ve kısa süreli bir tecrübeden sonra hükümet düĢmüĢtür. CHP‟den sonra hükümet kurma çalıĢmalarına baĢlayan AP, MSP ve MHP ile bir araya gelerek 21 Temmuz 1977‟de üçlü koalisyon hükümeti kurmuĢtur. 27 Temmuz 1977‟de açıklanan hükümet programından (TMBB RĠS, 2009ğ) sonra 1 Ağustos 1977‟de güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven oylaması sonuçlarına göre, kullanılan 448 oyun 229‟u kabul, 219‟u red çıkmıĢtır. Böylece AP-MSP ve MHP‟nin ikinci kez bir araya gelmesiyle 41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009i). Kurulan bu hükümette MSP‟nin aldığı 7 bakanlık ve bakanları Ģunlardır: Devlet Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı Süleyman Arif Emre, ĠçiĢleri Bakanı Korkut Özal, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fehim Adak, Ġmar ve Ġskân Bakanı Recai Kutan, ÇalıĢma Bakanı Fehmi Cumalıoğlu (TBMM RĠS, 2009h). 36 Bakanlar kurulu belli olduktan sonra MSP‟de yeni bir ayrılık daha olmuĢ, MSP kurucularından Sanayi ve Teknoloji Eski Bakanı Abdülkerim Doğru kendisine kabinede görev verilmediği için MSP‟den istifa etmiĢtir. II. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti I. Milliyetçi Cephe döneminin koalisyon protokolü ve hükümet programına benzer bir protokol ve program açıklamıĢtır. Hükümetin politikaları da bu doğrultuda paralellik göstermiĢtir (TBMM RĠS, 2009ı). 11 Aralık 1977 Yerel Seçimleri‟ne gelindiğinde MSP, Türkiye geneli 854.436 oy ve % 6,91 oy oranı ile 3. parti olmuĢtur. Bucak ve ilçe sayılarını arttıran MSP; 3 il, 46 bucak ve ilçede belediye baĢkanlıklarını kazanmıĢtır. MSP, bu seçimde yeni bir il belediye baĢkanlığı kazanırken bir önceki yerel seçimlerde kazandığı Tokat Belediye BaĢkanlığı‟nı kaybetmiĢtir. Böylece MSP‟nin aldığı 3 il ve belediye baĢkanları Ģunlar olmuĢtur: Adıyaman Belediye BaĢkanı Mustafa Kemal Kocatürk, MuĢ Belediye BaĢkanı Necati Kalsın, Konya Belediye BaĢkanı Mehmet Keçeciler. (Yerel, 1977) Yerel seçimlerin ardından, koalisyon hükümeti devam ederken hükümeti kuran AP‟den 12 milletvekili istifa ederek hükümetten ayrılmıĢ ve muhalefeti desteklemiĢtir. AP‟deki bu istifalardan sonra AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti mecliste çoğunluğunu kaybetmiĢtir. Bu süreçte CHP, 29 Aralık 1977‟de meclis baĢkanlığına gensoru açılması için önerge vermiĢ, 31 Aralık 1977‟de yapılan oylama sonucunda da hükümet güvenoyu alamayarak düĢmüĢtür. (TBMM RĠS, 2009aa) Sarıbay‟a (2004) göre, MC (Milliyetçi Cephe) koalisyonlarında MSP‟nin kendi ideolojisi doğrultusunda tutarlı davrandığı söylenebilir. MSP‟nin manevi kalkınma alanındaki Ġmam Hatip yorumu ile seçmenleriyle kurmak isteği simgesel iletiĢim karĢılık bulmuĢtur. MSP‟nin manevi kalkınma alanında Ġmam Hatip Okullarını, Kur‟an kurslarını hızlı bir Ģekilde yaygınlaĢmasını kendi ideolojisi doğrultusunda “siyasal toplumsallaĢma politikası” uyguladığını gösterir. Aynı politika laik eğitim gören okullarda ahlak derslerinin konulmasıyla da uygulanmaya çalıĢılmıĢtır. AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti düĢtükten sonra MSP‟nin içinde bulunmadığı, 5 Ocak 1978-12 Kasım 1979 tarihleri arasında CHP tarafından kurulan 41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve 12 Kasım 1979-12 Eylül 1980 tarihleri arasında AP tarafından kurulan 42. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti görev yapmıĢtır. (TBMM RĠS, 2009ab) 37 Hükümet kurma buhranları yaĢandığı bu döneme ek olarak 6 Nisan 1980‟de CumhurbaĢkanı Fahri Korutürk‟ün görev süresinin dolmasıyla cumhurbaĢkanı seçme buhranı da yaĢanmıĢtır. Buhran partilerin ortak bir isim üzerinde uzlaĢamamasından dolayı çözülememiĢ ve bu süreç 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar sürmüĢtür. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra ise askeri darbenin öncülüğünü yapan Kenan Evren 6 Kasım 1982‟de cumhurbaĢkanı olmuĢtur. (Türkiye Cumhuriyeti Resmi Ġnternet Sitesi [TCCB RĠS], 2010) MSP tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan 6 Eylül 1980 “Kudüs Mitingi” de bu dönemde yapılmıĢtır. MSP bu mitingi, Ġsrail‟in Kudüs‟ü baĢkent yapma giriĢimine karĢı düzenlemiĢ ancak miting öncesi ve sonrası yaĢanan hadiselerden dolayı mitingin boyutu değiĢmiĢtir. Bu miting, aydınlar tarafından 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesi “bardağı taĢıran son damla olarak” nitelendirilmiĢtir (Kutan, 2008). 12 Eylül 1980 tarihine gelindiğinde, Türkiye siyasi tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri yaĢanmıĢ; asker, devlet yönetimine el koymuĢtur. 12 Eylül 1980 askeri darbesi uzun yıllar tartıĢılmıĢ ve hala tartıĢılmaya devam edilmektedir. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle ilgili olarak, bu çalıĢma da Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel analizi yapıldığı için, sadece Milli GörüĢ Hareketiyle bağlantılı olarak yüzeysel bilgiler verilmiĢtir. Yoksa 12 Eylül 1980 askeri darbesi baĢlı baĢına bir akademik çalıĢma konusudur. 12 Eylül 1980 askeri darbesi gerçekleĢtirilince Genel Kurmay BaĢkanı ve Milli Güvenlik Konseyi BaĢkanı Kenan Evren önce televizyon ve radyoda darbeyle ilgili halka beyanat vermiĢ, sonrasında da parti liderlerine ve birçok milletvekiline izahatlı tutuklama emri göndermiĢtir. Kenan Evren‟in MSP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟a gönderdiği tutuklama emri Ģöyledir: Sayın Necmettin ERBAKAN Yapılan bütün uyarılara rağmen, Siyasi Partilerin takındıkları uzlaĢmaz tutum ve aĢın uçlara sempati gösterilmesi veya destek sağlanması; anarĢi, terör ve bölücülüğü büyük boyutlara ulaĢtırarak ülkemizi parçalanma noktasına getirmiĢtir. Türk Silahlı Kuvvetleri Ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaĢı ve kardeĢ kavgasını önlemek, Devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin iĢlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak maksadıyla; Ġç Hizmet Yasasının kendisine tevdi ettiği Cumhuriyeti kollama ve koruma yetkisine dayanarak Yüce Türk Milleti adına Ülke yönetimine el koymuĢtur. Parlamento ve Hükümet feshedilmiĢ, siyasi faaliyetler durdurulmuĢtur. 38 Parlamento üyeliği sıfatınız kaldırılmıĢtır. Hiçbir konuda beyanat vermeye yetkiniz yoktur. Can güvenliğiniz Türk Silahlı Kuvvetlerinin teminatı altındadır. Bu maksatla, emniyet içinde evinizden havaalanına götürülecek, oradan uçakla Uzunada/ Ġzmir‟e gideceksiniz. Arzu ettiğiniz takdirde ailenizi de yanınızda götürebilirsiniz. Geçici bir süre ikamet edeceğiniz adres aĢağıdadır. Bir saat içinde hazırlanıp, harekete hazır olduğunuzu güvenliğiniz için gelen subaya bildiriniz. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz. Bu talimat ile belirtilenler dıĢındaki her türlü tutum ve davranıĢınız suçtur. Rica ederim. (Kutan, 2008) Tutuklama emri gerçekleĢtirilince Necmettin Erbakan, Alparslan TürkeĢ ile birlikte üç hafta Uzunada‟da tutulmuĢtur. Daha sonra Erbakan, yargılanmak için Mamak Askeri Mahkemesi‟ne oradan da Askeri Dil ve Ġstihbarat Okulu‟na, o dönemde anılan diğer bir adıyla Kirazlıdere Tutukevine götürülmüĢtür. Kirazlıdere Tutukevi aynı zamanda 12 Eylül 1980 askeri darbesinde tutuklanan diğer 25 MSP‟li milletvekilinin de bulunduğu yerdir. Bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde farklı bir uygulama yapılmıĢtır. 20 Eylül 1980‟de hükümeti kurma görevi Devlet BaĢkanı, Genelkurmay BaĢkanı ve Milli Güvenlik Konseyi BaĢkanı Kenan Evren tarafından emekli Oramiral Bülend Ulusu‟ya verilmiĢtir. Ulusu, 27 Kasım 1983‟de Hükümet Programı‟nı açıklamıĢ sonrasında da Milli Güvenlik Konseyi'nin güvenoyunu alarak 44. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur. Bu hükümet 6 Kasım 1983‟de yapılan milletvekili genel seçimlerine kadar sürmüĢtür. (TBMM RĠS, 2009ac) Milli Güvenlik Konseyi 29 Haziran 1981‟de kabul ettiği 2485 sayılı kanunla yeni bir anayasa yapmak için “Kurucu Meclis” in, yeni siyasi partiler kanunu ile yeni milletvekili seçim kanununu hazırlamak içinde yasama organı olarak çalıĢmak üzere bir “DanıĢma Meclisi”nin kurulmasını kabul etmiĢtir. Yeni düzenlemelerle, faaliyetleri durdurulan bütün siyasi partiler de 16 Ekim 1981‟de kapatılmıĢtır (Kazan, 2002). 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yeni anayasa hazırlama çalıĢmaları da baĢlamıĢtır. Sürdürülen yeni anayasa çalıĢması tamamlandığında 23 Eylül 1982‟de DanıĢma Meclisi‟nde, 18 Ekim 1982‟de Milli Güvenlik Konseyi‟nde kabul edilmiĢ, 7 Kasım 1982‟de de halk oylamasına sunulmuĢtur. Halk oylaması sonucunda % 92 kabul, % 8 red oyu çıkmıĢ ve böylece yeni anayasa kabul edilmiĢtir (Kazan, 2002). Yeni anayasanın kabulüyle 9 Kasım 1982‟de Orgeneral Kenan Evren Türkiye Cumhuriyeti 7. CumhurbaĢkanı olmuĢtur (TCCB RĠS, 2010). 39 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra sıkıyönetim yaklaĢık 2 yıl sürmüĢtür. 20 Ağustos 1982‟de Mamak Askeri Mahkemesi‟ne MSP sanıklardan, Necmettin Erbakan, Süleyman Arif Emre Ġsmail Fehmi Cumalıoğlu, Mehmet Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk, Abdurrahim Bezci, Gürgen Mazhar Bayatlı, Ali Güneri, Tahir Büyükkörükçü, Lütfü Doğan, Korkut Özal, Fehim Adak, Temel Karamollaoğlu, Ali Oğuz, Yasin Hatipoğlu, Ahmet Remzi Hatip, Abdullah Tomba, Mustafa Güner Yazgan, Ali Rıza Öztürk, Mehmet Okul ve Ahmet Oğuz‟un cezalandırılmaları talep olunmuĢtur (Kutan, 2008). 9 Kasım 1982 tarihinde baĢlayan savunmalar 16 Aralık 1982 gününe kadar sürmüĢtür. 20 Ocak 1983 günü akdedilen celse ile de son sözler söylenmiĢtir. 24 ġubat 1983‟de de MSP‟li bütün sanıklar, tutuksuz olarak mahkeme salonuna getirilmiĢtir. DuruĢma Hâkimi Refik Dizdaroğlu sanıklardan Necmettin Erbakan ile ilgili Ģu kararı açıklamıĢtır: Laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla, kanunen kurulmuĢ olan Milli Selamet Partisi‟ni, paravan olarak kullanarak hakiki maksatlarını gizlemek suretiyle zahiren bu siyasi partinin faaliyetlerini sevk ve idare ediyor gibi görünüp, illegal bir cemiyet haline dönüĢtürdükleri sabit olan sanıklardan Necmettin Erbakan‟ın TCK 163/1. maddesi gereğince takdiren ve teĢdiden dört sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar vermiĢtir (Kutan, 2008). 3.1.3 Refah Partisi Dönemi 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra parti yöneticilerinin davaları devam ederken, meclis 22 Nisan 1983‟de Siyasi Partiler Kanunu‟nu yürürlüğe sokmuĢtur. Kanunun yürürlüğe girmesi ile yeni partilerin açılmasına izin çıkmıĢ ve 16 Mayıs 1983‟de Turgut Sunalp tarafından Milliyetçi Demokrasi Partisi, 20 Mayıs 1983‟de Turgut Özal tarafından Anavatan Partisi ve Ali Fethi Esener tarafından Büyük Türkiye Partisi, 25 Mayıs 1983‟de Necdet Calp tarafından Halkçı Parti, 6 Haziran 1983‟de Erdal Ġnönü tarafından Sosyal Demokrasi Partisi, 23 Haziran 1983‟de Ahmet Nusret Tuna tarafından Doğru Yol Partisi, 19 Temmuz 1983‟de Ali Türkmen tarafından da Refah Partisi kurulmuĢtur. 40 Milli Güvenlik Konseyi; Büyük Türkiye Partisi‟ni 26 Temmuz 1983‟de kapatmıĢ, Sosyal Demokrasi Partisi Genel BaĢkanı Erdal Ġnönü‟nün ve Refah Partisi Kurucu Genel BaĢkanı Ali Türkmen‟in baĢkanlıklarını veto etmiĢtir. RP, vetodan sonra kurucu genel baĢkanlığa Ahmet Tekdal‟ı getirmiĢtir (RP, 1985a). 6 Kasım 1983 seçimlerine gelinmeden Milli Güvenlik Konseyi; Refah Partisi, Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrasi Partisi‟ni seçimlere sokmama kararı almıĢtır. Böylelikle seçimlere Milliyetçi Demokrasi Partisi, Halkçı Parti ve Anavatan Partisi girmiĢtir. Seçim sonuçlarına göre Anavatan Partisi 7.833.148 oy ve % 45,14 oy oranı ile 211 milletvekili çıkararak tek baĢına iktidar olmayı baĢarmıĢtır (TBMM RĠS, 2009u). Turgut Özal kendisine verilen hükümet kurma görevini gerçekleĢtirmek için 19 Aralık 1983‟de hükümet programını açıklamıĢ, 24 Aralık 1983‟de güvenoyu almıĢ ve 45. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur (TCCB RĠS, 2010). 24 ġubat 1983‟de MSP‟li milletvekilleri hakkında verilen yargı kararından sonra Erbakan, temyiz için layiha hazırlamıĢ ve Askeri Yargıtay‟a vermiĢtir. 25 Ocak 1984‟de de bu temyiz değerlendirmesine Askeri Yargıtay bir tebliğ namesini hazırlamıĢ ve Askeri Yargıtay BaĢkanlığına sunmuĢtur. 8 Mayıs 1984‟de Askeri Yargıtay BaĢsavcılığı temyizi değerlendirerek bir tebliğ yayınlamıĢtır. Hâkim Albay Orhan Ertosun baĢkanlığındaki 4. Daire, yapılan temyiz incelenmesi sonunda; Askeri Yargıtay BaĢsavcılığı‟nın görevsizlik kararı verilmesi, davanın ve dosyanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesine iliĢkin mütalaasına itibar etmeyerek davanın esastan incelenmesine karar verilmiĢtir. Askeri Yargıtay 4. Dairesi‟nce yapılan esastan inceleme sonucu; 1. Sanıklardan ġevket Kazan ile Temel Karamollaoğlu hakkındaki hükmün noksan soruĢturma, 2. Sanıklardan Necmettin Erbakan, Mustafa Güner Yazgan, Ahmet Oğuz, Tahir Büyükkörükçü, ġener Battal ve Recai Kutan haklarındaki hükmün delil yetersizliği, 3. Eylem sahibi olmayan sanıklardan Mazhar Güngör Bayatlı, Süleyman Arif Emre, Fehmi Cumalıoğlu, Oğuzhan Asiltürk, Fehim Adak, Ali Oğuz, Korkut Özal, Ali Güneri, Mehmet Okul, Abdullah Tomba, Abdurrahim Bezci, Lütfü Doğan, Yasin Hatipoğlu, Ahmet Remzi Hatip ve Ali Rıza Öztürk haklarındaki hükmün mücerred 41 parti üyesi olmalarından dolayı suçlandırılmalarına kanuni imkân bulunmaması nedenleriyle, bozulmasına karar verilmiĢtir (Kutan, 2008). MSP‟li milletvekillerinin duruĢmaları bir yandan devam ederken bir yandan da 25 Mart 1984 Yerel Seçimleri yapılmıĢtır. Ahmet Tekdal‟ın genel baĢkanlığında seçime giren Refah Partisi 837.043 oy ve % 4,8 oy oranı ile 6. parti olmuĢ, 2 Ġl ve 15 ilçe ve belde belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. Refah Partisi‟nin aldığı 2 il ve belediye baĢkanları Ģunlardır: ġanlıurfa Belediye BaĢkanı Ġbrahim Halil Çelik, Van Belediye BaĢkanı Mustafa Çohaz (Belediye, 1984). 12 Eylül 1980 askeri darbesinden yaklaĢık 4 yıl 5 aydan sonra 13 ġubat 1985‟de MSP‟li milletvekillerinin son mahkeme celsesine gelinmiĢtir. DuruĢma Hâkimi YüzbaĢı Mehmet Sever, mutat usulleri yerine getirdikten sonra, mahkemenin kararını okumuĢtur: Mahkememizce ittihaz olunan hükmün Askeri Yargıtay 4. Dairesi‟nce bozulması üzerine, mahkememizde yapılan yargılama sonucu, Askeri Yargıtay 4. Dairesi‟nin bozma ilamına uyarak tüm sanıkların, legal olarak kurulan Milli Selamet Partisini laikliğe aykırı olarak devletin sosyal ve iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla illegal cemiyete dönüĢtürüp sevk ve idare ettiklerine dair yeterli delil bulunamadığından TCK‟nın 162 H maddesine muhalefet suçundan dolayı beraatlarına karar verilmiĢtir (Kutan, 2008). Mahkeme, MSP‟li milletvekilleri için berat kararı vermiĢtir ancak bu karar siyasi çalıĢma yapmalarına olanak vermemiĢtir. Çünkü darbenin etkisi ile hâlâ siyasi yasaklar devam etmektedir. MSP‟nin devamı niteliğinde olan RP ise bu dönemde yasaklı olmayan isimler üzerinden 30 Haziran 1985‟de Birinci Büyük Kongre‟sini yapmıĢ ve RP Genel BaĢkanlığına Ahmet Tekdal seçilmiĢtir (RP, 1985a). 12 Eylül 1980 askeri darbesinin etkisi siyasal alanda azalmaya baĢlayınca 12 Mart 1986‟da Bakanlar Kurulu kararı ile siyasi parti liderlerinin konuĢma yasakları kaldırılmıĢtır. Böylece Erbakan, Demirel, Ecevit ve TürkeĢ siyasetle ilgili konuĢmalara ve eleĢtirilere tekrar baĢlamıĢlardır. Bu eleĢtirilerin etkisi ile 29 Eylül 1986‟da yapılan ara seçimlerde Anavatan Partisi oy kaybı yaĢamıĢtır. Seçim sonuçlara göre; ANAP (Anavatan Partisi) % 32,5, DYP % 23,5, Sosyal Demokrat Halkçı Parti % 22,7, DSP (Demokratik sol Parti) % 8,7 ve RP % 5,5 oy almıĢtır. 11 milletvekili için yapılan bu ara seçim sonuçları neticesinde meclise SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti)‟den 1, DYP‟den 4 milletvekilleri girmiĢtir. Daha sonra, 23 Mayıs 1987‟de siyasi yasakların kalkması hususunda meclis, 6 Eylül 1987‟de yapılmak üzere “Halk Oylaması” kararı 42 almıĢtır. Yapılan halk oylamasıyla da siyasi yasakların kalkması yönünde % 50,16 evet, % 49,84 hayır oyu çıkmıĢtır. Sonuç olarak, bütün siyasi yasaklar kalkmıĢ ve eski siyasetçilerin parti kurma ve partilere girme imkânları oluĢmuĢtur (Kazan, 2002). Bu süreçte siyasi yasakların kalkmasıyla siyasi partilerle ilgili birçok geliĢme cereyan etmiĢtir. Öncelikle 24 Eylül 1987‟de DYP yaptığı kongre ile Süleyman Demirel‟i Genel BaĢkanlığa seçmiĢtir. Daha sonra MSP‟den ayrılan ve 19 Nisan 1987‟de MÇP (Milliyetçi ÇalıĢma Partisi)‟nin Genel BaĢkanı olan Abdülkerim Doğru MÇP ile RP‟yi birleĢtirme giriĢiminde bulunmuĢtur. Ancak 4 Ekim 1987‟de MÇP Ġkinci Olağanüstü Kurultayı yapılmıĢ ve Genel BaĢkanlığa Alparslan TürkeĢ‟in seçilmesiyle parti birleĢme giriĢimleri gerçekleĢtirilememiĢtir (Emre, 2002c). 11 Ekim 1987‟de de RP Ġkinci Büyük Kongresi‟ni yaparak, RP Genel BaĢkanlığına Necmettin Erbakan‟ı seçmiĢtir. Necmettin Erbakan‟ın RP Genel BaĢkanı olmasından sonra ise RP seçim sandığı merkezli ve 6 kademeli örgütlenme modelini ortaya koyarak ülke sathında teĢkilatlanmaya baĢlamıĢtır. Siyasi partilerle ilgili bu geliĢmelerden sonra 1988‟de yapılması gereken milletvekili genel seçimleri bir yıl öne alınarak 29 Kasım 1987‟de yapılmıĢtır. Seçim sonuçlarına göre; ANAP % 36,31, SHP % 24,74, DYP %19,14, DSP %8,53, RP 7,16 ve MÇP %2,93 oy almıĢtır. Seçimlere birçok parti girmesine rağmen %10 barajından dolayı meclise sadece ANAP, SHP ve DYP girebilmiĢtir. Seçim sayısal verilerine göre 450 milletvekili sandalyesinin 292‟sini alan ANAP yeniden tek baĢına iktidar olmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ü). Seçim sonrasında CumhurbaĢkanı Kenan Evren seçimden birinci parti olarak çıkan ANAP‟a hükümet kurma görevini vermiĢtir. Turgut Özal‟da, 25 Aralık 1987‟de hükümet programını okumuĢ (TBMM RĠS, 2009ae), 30 Aralık 1987‟de 290 kabul oyu ile güvenoyu almıĢ ve 46. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ad). RP, Necmettin Erbakan‟ın Genel BaĢkanlığında girdiği milletvekili genel seçimlerinde barajı aĢamayarak meclise girememiĢtir. Ancak 26 Mart 1989 Yerel Seçimleri RP açısından bir geliĢmeye tekabül etmiĢtir. Seçim sonuçlarına göre RP Türkiye Geneli oyunu % 9.80‟e çıkarmıĢ; 5 il, 16 ilçe ve 58 belde belediye baĢkanlıklarını kazanmıĢtır. RP‟nin aldığı 5 il ve belediye baĢkanları Ģunlardır: Konya Belediye BaĢkanı Halil Ürün, KahramanmaraĢ Belediye BaĢkanı Ali Sezal, Sivas 43 Belediye BaĢkanı Temel Karamollaoğlu, ġanlıurfa Belediye BaĢkanı Ġbrahim Halil Çelik ve Van Belediye BaĢkanı Fethullah ErbaĢ (SHP, 1989). Kazan‟a (2002) göre seçim sonuçlarından sonra RP, kazandığı belediyelerle belediye baĢkanlığını arttırmaktan ziyade bir dahaki milletvekili genel seçimleri için % 10 barajını aĢma endiĢesini ortadan kaldırmıĢtır. Ayrıca seçim sosyolojisi açısından RP, bir dahaki seçimde meclise girebilmek için kazandığı belediyelerde söylemleriyle ve eylemleriyle toplumsal bir atılım gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı gözlemlenmiĢtir. Türkiye geneli yapılan milletvekili ve yerel seçimler sonrasında, 9 Kasım 1989‟da CumhurbaĢkanı Kenan Evren‟in yedi yıllık görev süresi dolacaktır. Bundan dolayı CumhurbaĢkanlığı seçimleri için aday belirlemeler baĢlamıĢtır. Dönemin BaĢbakanı Turgut Özal, CumhurbaĢkanlığı görevi için ANAP‟tan kendisini aday göstermiĢtir. CumhurbaĢkanlığı için meclis oylamasına geçildiğinde ise muhalefet partileri olan DYP ve SHP seçimlerde oy kullanmayarak, durumu protesto etmiĢtir. Fakat 285 üye ile yeterli çoğunluğa sahip olan ANAP, 3. tur oylamasında CumhurbaĢkanı seçimi için gerekli olan çoğunluğu 263 oy ile sağlayarak Turgut Özal‟ı 8. CumhurbaĢkanı olarak seçmiĢtir (TCCB RĠS, 2010). Özal‟ın cumhurbaĢkanı olmasıyla hem baĢbakanlık hem de ANAP Genel BaĢkanlığı koltuğu boĢ kalmıĢtır. Önce, BaĢbakanlık görevi için CumhurbaĢkanı Özal meclis baĢkanlığından istifa eden Yıldırım Akbulut‟a hükümet kurma görevini vermiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmasını bitiren Akbulut‟da, 10 Kasım 1989‟da hükümet programını okumuĢ, 15 Kasım 1989‟da 278 kabul oyu ile güvenoyu almıĢ ve 47. Türkiye Cumhuriyeti‟ni resmen kurmuĢtur. Akbulut, bir gün sonra 16 Kasım 1989‟da yapılan ANAP olağanüstü kongresiyle de ANAP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir. O dönemin siyasi konjonktürü ANAP‟ın çoğulculuğuna dayanmaktadır, yani ANAP‟ın Genel BaĢkanı olan, aynı zamanda baĢbakanlık görevine de gelmektedir. Bundan dolayı ANAP‟ın siyasi tarihi Özal‟dan sonra çok karıĢık geçmiĢtir. RP, siyasal alanda bu süreçler yaĢanırken ülke sathında örgütlenme modelini ortaya koymuĢ, söylem tarzını geliĢtirmiĢ ve 7 Ekim 1990‟da da 3. Büyük Kongresi‟ni gerçekleĢtirmiĢtir. Bu kongre aynı zamanda, RP‟nin bundan sonraki süreçte nasıl bir çalıĢma modeliyle siyasal alanda varlık göstereceğini ortaya koymaktadır (RP, 1990). RP‟nin ortaya koyduğu teĢkilatlanma modeli örgüt organizasyonu ve sosyolojik açıdan analiz edilmeye değerdir. Örgüt organizasyonu açısından; içe kapalı hiyerarĢik 44 dikey bir örgütlenme modeli gözlemlenirken, planlı bir amaç içinde her bir eylemin hiyerarĢik yapıda bir üste rapor edildiği, her bir komutun da en alt organa kadar iletildiği bilgi sirkülasyonu görülmektedir. Bu hiyerarĢik yapı en üstte genel baĢkandan baĢlar ve en altta sandık müĢahitlerine kadar devam eder. Bu organizasyon içinde mahalle yönetim kurulları ile birlikte zamanla cadde sorumlusu, sokak temsilcisi, apartman temsilcisi gibi organlarda oluĢmuĢtur. Nihai olarak da, bu örgütlenmede her bir birey, yapıya yeni kiĢileri dahil etme giriĢimindedir (MaviĢ, 2009). Sosyolojik açıdan ise böyle bir örgütlenme modeli, bireyleri sosyal bir mobilizasyona sokarak organizasyon kültürüne motive etmektedir. RP örgütlenmesinde bu organizasyon kültürü, bireylerde dini sembol ve eylemlerle destekli toplumsal bir etki yapma eğilimi oluĢturmaktadır. Böylelikle organizasyon, dini bir talim ile toplumsal siyasallaĢmayı sağlamaktadır. RP‟nin söylem tarzındaki geliĢimi de “Adil Düzen” ile olmuĢtur. RP‟nin ortaya koyduğu bu kavram farklı alanların birleĢmesinden oluĢmuĢ tümel bir tabirdir. Erbakan‟a göre Adil Düzen Ģu dört temel düzenden meydana gelmiĢtir: Ekonomik Düzen, Ġlmi Düzen, Ahlaki Düzen ve Siyasi Düzen (Erbakan, 1993). Çakır‟a (2004) göre; Erbakan, Adil Düzeni "tam ve mütekâmil" bir düzen olarak görmektedir ve bu düzende kapitalizmin ve komünizmin faydalı yanları mevcuttur fakat mahsurlu ve zararlı yanlarına ise yer verilmemiĢtir. Adil Düzen‟de devlet, "güvenlik, yönetim, yargı, enerji temini, su, yol, altyapı hizmetleri gibi genel hizmetleri" yürütecektir. Erbakan, RP Üçüncü Büyük Kongresi‟nde Adil Düzenle ilgili olarak Ģu ifadeleri kullanmıĢtır: Adil Düzen‟de haksız bir kazanç olan faizin, fakiri ezen verginin, yine bütün bir milleti ezen karĢılıksız para basıp piyasaya sürmek için kullanılan darphanenin, emirle paranın değerini düĢürme iĢlemlerinin ve fakirden alıp zengine veren bugünkü bankacılık düzenine yer yoktur. Adil Düzen de üretimin maliyetinin içine giren faiz kalktığı için haksız vergiler ortadan kalktığı için maliyetler takriben bugünkünün üçte birine ucuzlayacaktır. Adil Düzen de geniĢ halk yığınları ayrıca darphane ile kambiyo değerleri ile ve haksız bankacılık düzeni ile ezilmekten kurtulacaktır. Bunun için iĢçinin, memurun, köylünün, esnafın, dar gelirlinin bütün insanların kurtuluĢu Adil Düzen‟dedir (RP, 1990). Erbakan‟ın Adil Düzen ile ilgili yapmıĢ olduğu bu konuĢmadan da anlaĢılacağı üzere Adil Düzen‟in en önemli unsuru ekonomidir. Çakır‟a (2004) göre, Süleyman Karagülle, Arif Ersoy, Süleyman Akdemir gibi kiĢiler tarafından hazırlanan faizsiz, 45 alternatif bir ekonomik sistem projesi olan "Adil Düzen"i, Erbakan biçimlendirerek parti görüĢü olarak benimsemiĢtir. Ardından Erbakan ve bazı RP'li uzmanlar Akevler çevresiyle birlikte bu projeyi parti programı olarak kaleme alarak yurtiçi ve yurtdıĢındaki çeĢitli platformlara taĢımıĢlardır. Adil Düzen, genellikle milletvekili adaylarının bile açıklamakta zorluk çekeceği ölçüde karmaĢık olduğu için, RP tabanı tarafından bile tam olarak anlaĢılamamıĢtır. RP örgütsel ve söylemsel bu tarz açılımlar yaparken ANAP, Özal sonrası çözülmeler ve yatay hareketlenmeler yaĢamaya baĢlamıĢtır. Bu hareketliliğin ilk örneği 16 Haziran 1991‟de yapılan ANAP Üçüncü Genel Kongresi‟dir. ANAP Genel BaĢkanlığı için Akbulut‟un karĢısına çıkan Mesut Yılmaz kongre neticesinde ANAP‟ın Genel BaĢkanı olmuĢtur. Sürecin devamında ise Akbulut, ANAP Genel BaĢkanlığını kaybettiği için baĢbakanlığı bırakmıĢ ve yeni hükümeti kurmak için CumhurbaĢkanı Özal, ANAP Genel BaĢkanı Yılmaz‟ı görevlendirmiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmasını bitiren Yılmaz, 30 Haziran 1991‟de hükümet programını okumuĢ, 5 Temmuz 1991‟de 265 kabul oyu ile güvenoyu almıĢ ve 48. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009af). Mesut Yılmaz tarafından hükümet yeni kurulmasına rağmen, 24 Ağustos 1991 tarihli TBMM oturumunda seçimlerin erkene alınarak 20 Ekim 1991‟de yapılması kararı alınmıĢtır. RP, Adil Düzen söylemini de ilk defa bu erken seçim öncesi kullanmıĢ ve seçim beyannamesinde tafsil etmiĢtir. Bu seçim kampanyası aynı zamanda RP‟nin alternatif bir model yapı ortaya koyduğunun ve seçmenlere de somut bir argüman sunduğunun göstergesi olmuĢtur. Yine seçim öncesi, RP ile MÇP‟nin seçimlere ittifakla girmesi gündeme gelmiĢtir. RP iç dinamiklerinde çokça tartıĢılan bu konuyla ilgili olarak önce parti içinde bir uzlaĢma sağlanmıĢ daha sonrada MÇP ile görüĢmeler gerçekleĢmiĢtir. Sonuç olarak, seçimlere bir ay kala 19 Eylül 1991‟de iki parti arasında prensipler ve kontenjanlar konusunda anlaĢmaya varılmıĢ ve seçimlere ittifakla girme kararı alınmıĢtır (Kazan, 2002). 20 Ekim 1991‟de yapılan seçimde; DYP 6.600.726 oy, % 27,3 oy oranı ve 178 milletvekili ile 1., ANAP 5.862.623 oy, % 24,01 oy oranı ve 115 milletvekili ile 2., SHP 5.066.571 oy, % 20,75 oy oranı ve 88 milletvekili ile 3.,MÇP ile ittifak yapan RP ise 4.121.355 oy, % 16,88 oy oranı ve 62 milletvekili ile 4. parti olmuĢtur. Seçim sonuçlarına göre, ANAP önceki seçimlere nazaran büyük bir oy kaybı yaĢamıĢ, birinciliği Süleyman Demirel‟in genel baĢkanlığındaki DYP‟ye kaptırmıĢ ve Ģimdiye 46 kadar sürdürdüğü tek baĢına iktidar olma çoğunluğunu yitirmiĢtir. RP ile ittifak sonucu meclise giren 22 milletvekili de 19. yasama döneminin baĢlaması ile 15 Kasım 1991 RP‟den istifa etmiĢlerdir. Yine, 17 milletvekili ANAP‟tan, 16 milletvekili de SHP‟den istifa etmiĢtir (TNMM RĠS, 2009v). CumhurbaĢkanı Özal, seçim sonuçları neticesinde seçimlerden birinci parti olarak çıkan DYP‟ye hükümet kurma görevi vermiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmalarına baĢlayan Demirel, SHP ile koalisyon hükümeti kurmayı tercih etmiĢ ve 25 Kasım 1991‟de de hükümet programını okumuĢtur. 30 Kasım 1991‟de meclis güven oylamasına geçildiğinde ise kullanılan 444 oydan 280‟i kabul oyu çıkmıĢ ve 49. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni resmen kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ag). Seçim sonrası TBMM‟nin parti dağılımı 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önceki Ģekline benzer bir yapı halini almıĢtır. 16 Ekim 1981‟de çıkarılan dönemin bütün siyasi partilerini kapatan yasa da 19 Haziran 1992‟de yürürlükten kaldırılmasıyla bu benzerlik daha da artmıĢtır. Yürürlükten kaldırılan bu yasayla siyasi partilerin kurucularından yaĢayanlara, partilerinin eski adlarını yeniden kullanabilme ve eski mal varlıklarına yeniden sahip olma imkânı tanınmıĢtır. Fakat bütün partiler bu yasadan yararlanmak istememiĢlerdir. Bu kanundan yararlanan ilk parti MÇP olmuĢtur. MÇP yeniden açılan MHP ile birleĢerek siyasete bu ismimle devam etmiĢtir. Daha sonra da bu yasadan SHP yararlanmıĢtır. SHP‟de yeniden açılan CHP ile birleĢerek siyasete bu isimle devam etmiĢtir. AP‟li ve MSP‟li yetkililer ise yeni kurulan partiler üzerinden siyaset yapmayı tercih etmiĢlerdir. Mecliste bu değiĢiklikler olurken RP, seçim öncesi meydanlarda yaptığı Adil Düzen propagandasını mecliste de yapmaya devam etmiĢtir. RP, özellikle ekonomi ve dıĢ politikada Demirel Hükümetini eleĢtirmiĢ ve hükümete karĢı TBMM‟ye devamlı önergeler sunmuĢtur. Bu önergeler o kadar çok olmuĢtur ki RP daha sonra bu önergelerin yer aldığı “Meclis‟te Ġlk 100 Gün: Refah Partisi” adlı kitap bastırmıĢtır. Mecliste iktidar ve muhalefet arasında bu tarz etkileĢimler yaĢanırken 17 Nisan 1993‟de CumhurbaĢkanı Turgut Özal vefat etmiĢtir. Özal‟ın vefat etmesiyle boĢalan CumhurbaĢkanlığı görevi için mecliste dengeler yeniden değiĢmiĢtir. CumhurbaĢkanlığı seçimi için partilerden adaylar açıklanmıĢtır. ANAP Kamuran Ġnan‟ı, CHP Ġsmail Cem‟i, DYP Süleyman Demirel‟i, RP‟de Lütfi Doğan‟ı aday göstermiĢtir. 16 Mayıs 1993‟de sürdürülen CumhurbaĢkanlığı seçiminde Demirel, mecliste yapılan üçüncü tur 47 oylamada 431 milletvekilinin 244‟ünün oyunu yani meclis çoğunluğunun üç‟te iki‟sini alarak, Türkiye Cumhuriyeti 9. CumhurbaĢkanı olmuĢtur (TCCB RĠS, 2010). Süleyman Demirel‟in cumhurbaĢkanı olmasıyla boĢalan DYP Genel BaĢkanlığına, 13 Haziran 1993‟de yapılan DYP Olağanüstü Kongresi‟yle Tansu Çiller seçilmiĢtir. Yine Demirel‟in cumhurbaĢkanı olmasıyla 49. Türkiye Cumhuriyeti Hükümet‟i düĢmüĢ ve iktidar boĢluğu olmuĢtur. Daha sonra, boĢalan iktidar için CumhurbaĢkanı Demirel hükümet kurma görevini DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟e vermiĢtir. SHP ile önceki hükümeti devam ettirmek isteyen Çiller, 30 Haziran 1993‟de hükümet programını okumuĢtur. 5 Temmuz 1993‟de yapılan meclis güven oylamasında kullanılan 432 oyun 247‟sinin kabul oyu çıkmasıyla da 50. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ağ). DYP-SHP koalisyonu Erdal Ġnönü'nün BaĢbakan Yardımcılığı ile baĢlamıĢ fakat SHP‟nin 4. Olağan Kurultayı'nda Murat Karayalçın SHP Genel BaĢkanı seçilmesiyle Erdal Ġnönü hükümetten istifa etmiĢtir. Daha sonra 12 Eylül 1993‟de DYP-SHP koalisyonu SHP Genel BaĢkanlığına seçilen Murat Karayalçın‟ın BaĢbakan Yardımcılığı ile devam etmiĢtir. 19 Temmuz 1993‟de kuruluĢunun 10. Yıl dönümünü kutlayan RP, 10 Ekim 1993‟de 4. Büyük Kongresini yapmıĢtır. Kongrede yeniden genel baĢkan seçilen Necmettin Erbakan, Türkiye‟deki sosyal değiĢimlerden, terör olaylarından, Güneydoğu meselesinden, demokrasi ve laiklikten, ahlaki yozlaĢmalardan ve özelliklede ekonomik durumlardan bahsederek Adil Düzen söylemine sıkça vurgu yapmıĢtır. Yine kongrede, RP‟nin üye sayısındaki artıĢ ve bunların etkileri, teĢkilat yapılanması ve yaklaĢan yerel seçimlerle ilgili politikaları gündeme gelmiĢtir (RP, 1993a). 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri‟ne gelindiğinde RP, bu seçimlerle oy oranındaki yükseliĢini yine devam ettirmiĢtir. Seçim sonuçlarına göre; ANAP % 22,8 oy oranı ile 789, DYP % 19 oy oranı ile 882, RP %18,9 oy oranı ile 324, SHP % 16,8 oy oranı ile 432, DSP % 7,9 oy oranı ile 23, MHP % 7,5 oy oranı ile 118 ve CHP % 4,4 oy oranı ile 63 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. RP il belediye baĢkanlıkları bazında ise 6‟sı büyükĢehir olmak üzere toplam 29 il belediyesi kazanmıĢtır. RP‟nin aldığı 6 büyükĢehir ve belediye baĢkanları Ģunlardır: Ankara BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ġbrahim Melih Gökçek, Diyarbakır BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ahmet Bilgin, Erzurum BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ersan Gemalmaz, Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri BüyükĢehir Belediye BaĢkanı ġükrü Karatepe, Konya BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Halil Ürün (Hangi, 1994). 48 RP‟nin oylarındaki bu artıĢ sosyolojik açıdan değerlendirmeye haizdir. RP her Ģeyden önce toplumda sosyolojik karĢılığı olan bir partidir. Bu süreçte RP örgütlenme modelinin ve söylemlerinin etkisiyle üye sayısını arttırmıĢtır. Seçim sosyolojisi açısından ise seçimlere parti tabanından büyük destek alan RP baĢta SHP‟li belediyeler olmak üzere RP‟li olmayan diğer belediyelere karĢı önemli eleĢtiriler yönelterek bunları yazılı ve görsel yayınlar halinde topluma yansıtmıĢtır. Böylelikle RP‟nin, siyasal alandaki ivmesinin örgüt modeli ve söylemlerinden kaynaklı olarak yerel hamlelerle hızlandığını söyleyebiliriz. Çakır‟a (2004) göre, Güneydoğu‟dan birinci parti olarak çıkan RP‟nin ittifakla küstürmüĢ olduğu tabanını üç yıl içinde geri kazanmıĢ olduğunu söylemek pek mümkün değildir. RP baĢarısının büyük ölçüde PKK'nın boykotuna, bölgenin en etkili partisi DEP (Demokrasi Partisi)‟in buna bağlı olarak seçimlere katılmamasına, diğer partilerin çoğunun da korkarak aday göstermemesi ya da propaganda yapmamasına borçludur. Örneğin 1989'da Siirt'te 40 bin oyla yüzde 26,6 oranına ulaĢan RP‟nin beĢ yıl sonra oylarının 21 bine düĢmesine rağmen oranını yüzde 31,5'e çıkartmıĢtır. Yine de 1994 yerel seçimleri RP'nin geleneksel oy deposu olan Kürt illeriyle olan iliĢkisini rehabilite etme noktasında önemli adımlar atmıĢ olduğunu kanıtlamıĢtır. 1994 seçimlerinin RP açısından çok daha önemli bir sonucu, bu partinin büyük kentler merkezli bir hareket olduğunu iyice ortaya çıkarmasıdır. RP bütün partilerden belediye baĢkanlığı, dolayısıyla oy almıĢtır ama esas olarak 1989 yerel seçimlerin birinci çıkan SHP‟nin yerine oturmuĢtur. 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri‟nden sonra SHP‟nin iç dinamiklerinde de bazı değiĢiklikler yaĢanmıĢ ve bu değiĢiklikler hükümetin yapısını da etkilemiĢtir. 18 ġubat 1995'de yapılan 9. Olağanüstü SHP Kurultayında SHP, CHP ye katılmıĢ ve CHP Genel BaĢkanlığına Hikmet Çetin seçilmiĢtir. Bu durumda Murat Karayalçın hükümetteki görevinden istifa etmiĢ ve DYP-CHP koalisyonu Hikmet Çetin‟in baĢbakan yardımcılığı ile devam etmiĢtir. 9 Eylül 1995‟de yapılan CHP'nin 27. Olağan Kurultayında ise Genel BaĢkanlığa Deniz Baykal seçilmiĢtir. BaĢbakan Tansu Çiller, CHP Genel BaĢkanı Deniz Baykal ile anlaĢamayınca 20 Eylül 1995'te hükümet istifa etmiĢtir (TBMM RĠS, 2009ağ). CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 50. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟nin istifası üzerine, DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟i hükümet kurmakla görevlendirmiĢtir. Çiller, bir azınlık hükümeti denemesi gerçekleĢtirerek MHP ve DSP 49 ile koalisyon kurarak 51. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni kurmuĢtur. 10 Ekim 1995‟de hükümet programını okumuĢ ve 15 Ekim 1995‟de meclis güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven oylamasında kullanılan 421 oyun 191‟i kabul, 230‟u red çıkmıĢ ve hükümet güvenoyu alamayarak düĢmüĢtür (TBMM RĠS, 2009ah). CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel, 51. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟nin güvenoyu alamamasından sonra hükümet kurma görevini yine DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟e vermiĢtir. Bu dönemde CumhurbaĢkanı‟nın hükümet kurma görevini arka arkaya üç kez Çiller‟e vermesi TBMM‟de polemiğe sebep olmuĢtur. 27 Ekim 1995‟de yapılan TBMM Genel Kurulunda 24 Aralık 1995‟de yapılmak üzere 20. Dönem Milletvekili seçimleri erkene almıĢtır. Erken seçim kararından sonra Çiller, CHP ile erken seçime kadar sürecek olan bir koalisyon kurmuĢtur. 31 Ekim 1995‟de okunan hükümet programından sonra 5 Kasım 1995‟de meclis güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven oylamasında, kullanılan 415 oyun 243‟ü kabul, 172‟si red çıkmıĢ ve 52. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009aı). 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimi öncesi RP, önceki seçim kampanyasına benzer bir seçim kampanyası sürdürmüĢ ve örgüt modelini daha da açmıĢtır. Yavuz‟a (2004) göre, RP bilgisayar teknolojisini kullanarak en iyi parti örgütlenmesini sağlamıĢtır. Partinin elemanları "dine hizmet" Ģuuru içinde geceli gündüzlü hummalı bir çalıĢma içine girmiĢlerdir. RP seçimlere kırsal kesimdeki 80 bin üzerindeki "mahalle ve köy temsilcileri", 12 bin civarındaki parti örgütlerinde ve kahvehanelerde sürekli konuĢan "öğretmen ve hatipler", sayısı 50 bini bulan "örgüt yöneticileri", sayısı 210 bini bulan "örgüt gönüllüleri" ve seçim günü sırf seçimlerde görevli 100 bin "müĢahit ordusuyla" hem yatay hem de dikeylemesine yoğun bir Ģebeke ağı kurmuĢtur. RP'nin en büyük baĢarısı ise Ġslam eksenli dayanıĢma ve ortak iĢ yapma güdüsünü siyasi alana aktarması ve gücü sürekli canlı tutması olmuĢtur. Partinin bir baĢka stratejisi ise partiye "tepki oyu" olarak oy veren veya sempati duyan seçmeni zamanla partilileĢtirmek ve her seçmeni "Refahlı” yapmaktı. 1980'li yıllarda baĢlayan hızlı kapitalistleĢme ve "köĢe dönme" çabaları sonucu toplumsal yapıda derin bir tahribat yaĢanmıĢ ve özellikle Ģehirleri muhasara altına alan varoĢlar sisteme duydukları tepkiyi yansıtacakları sistem dıĢı parti arayıĢına girmiĢ ve RP bu gruplar için bir sığınak ve protesto mekanizmasına dönüĢmüĢtür. RP'nin sağladığı yeni sığınma, savunma veya sisteme eklenme alanları bu kitlelerin radikalleĢmesini önlemiĢ ve onları kontrollü 50 Ģekilde sisteme entegre etmiĢtir, özellikle 24 Aralık 1995 seçimleriyle parti tabanının geniĢlemesi sonucunda hem teĢkilat yapısında hem söyleminde ciddi bir yumuĢama yaĢanmıĢ ve partinin büyümesiyle kendisine olan güveni artmıĢtır. RP‟nin 24 Aralık 1995 seçimi öncesi hazırladığı seçim beyannamesi ve seçim sloganları incelendiğinde Ġslami tutumunu daha belirgin olarak sürdürdüğü gözlemlenmektedir. RP seçim öncesi bu dönemde özellikle Ģu vurguları ve sloganları kullanmıĢtır: Devlet ve düzen ile ilgili; “Adil Siyasi Düzen”, “Kalkınma Ġnançla Olur”, “Devlet Yeniden Yapılandırılacak”, “Hak Gelince Batıl Zail Olur”, Her Miller Layık Olduğu Ġdareyi Bulur”, “Bir Millet Kendini DeğiĢtirmedikçe Saadete UlaĢamaz”, “Bir Milletin Ġçinde Hakkı Adaleti Tavsiye Eden Bir Zümre Olursa Onların Gayreti Ġle Bütünü Kurtulur”, “Zulme Son, Köle Düzenine Son, Baskıya Son, ÇatıĢmaya Son”, “Refah Gelecek Zulüm Bitecek”, “Refahta Adil Düzen Var”, “Çare Adil Düzen”, “Taklit Değil Milli GörüĢ”. Ekonomi ile ilgili; “Kalkınma Adil Düzenle Olur, Ġnançla Olur”, “Faizsiz, Vergisiz Adil Düzen”, “Adil Ekonomik Düzen”, “Faizsiz Kredi”, “Üretimde Seferberlik”, “Ġstihdam Bakanlığı Kurulacak”, “Adil Düzenle Enflasyon Ortadan Kaldırılacak”, Köylü, ĠĢçi, Esnaf, Emekli ve Muhtaçlar Bakanlığı Kurulacak”, “Koyu Faizci Düzenden Adil Düzene”, “Milli Harp Sanayi”, “Ağır Sanayi”. Terör ile ilgili; “Ġslam KardeĢliği”, “Devlet-Millet KaynaĢması”, “Bölgesel Dengesizlik Giderilecek”, “Çekiç Güç Gönderilecek”, “Olağanüstü Hal Kaldırılacak” Ġnsan hakları ve demokratikleĢme ile ilgili; “Ġstediğin Gibi Ġnan, Örgütlen, KonuĢ”, “Ġnandığın Gibi YaĢa”, “YaĢama, Ġnanma, Neslin Korunması, Aklın korunması ve Mülkiyet Hakkı Muhafaza Edilecek”, “Herkese Ġnsan Hakkı”, “Milletin Hiçe Sayılmasına Son Verilmesi Ġçin Gerçek Demokrasi”, “Güdümlü Demokrasiye Son”, “Gardiyan Değil Garson Devlet”, “Çocuğunu Ġstediğin Gibi Okut: Adil Ġlmi Düzen”. DıĢ politika ile ilgili; “Müslüman Ülkelerle BeĢ Adım ve ĠĢbirliği”, “Yeni Bir Dünya Kurulacak”, “Dünya Müslüman Ülkeler Birliği Kurulacak”, “Çekiç Güç Gidecek”. Ahlakla ilgili; “Adil Ahlaki Düzen”, “Önce Ahlak ve Maneviyat”, “Ahlaki ve Manevi Kalkınma”, “RüĢvet Kapıları Kapatılacak”, “Ġyi Ahlaklı, Ġrfanlı Ġnsan” (RP, 1991b). RP‟nin seçim sloganları ve görüĢler siyasi partiler sosyolojisi açısından incelendiğinde ise seçmenlere karĢı yoğun bir ideolojik seçim kampanyası yürüttüğü gözlenmektedir. Yine RP‟nin seçim kampanyasında otantik bir içerik göze çarparken, RP‟ye göre toplumsal patolojik olan durumlar Ġslami ve keskin söylemlerle izah edilmiĢtir. RP tüm bu çalıĢmaları toplumda sosyolojik bir karĢılığı olan ve Türkiye siyaset tarihinde rekor bir sayıya ulaĢan 4 milyon üyesi ile birlikte yapmıĢtır (RP, 1995b). 51 Milli GörüĢ Hareketi‟nin üçüncü partisi konumunda olan RP‟nin bu seçim kampanyası ile siyasal bir kültür oluĢturarak siyasal toplumsallaĢmayı gerçekleĢtirdiği gözlemlenmektedir. Bu siyasal toplumsallaĢma siyasal ideolojik bir eğitim olarak RP‟ye eğilimli seçmenleri arttırdığı da söylenebilir. Sürdürülen seçim kampanyaları sonunda gerçekleĢtirilen 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarına göre; RP 6.012.450 oy ve % 21,4 oy oranı ile 158, ANAP 5.527.288 oy ve % 19,65 oy oranı ile 132, DYP 5.396.009 oy ve % 19,2 oy oranı ile 135, DSP 4.118.025 oy ve % 14,6 oy oranı ile 76 ve CHP 3.011.076 oy ve % 10,7 oy oranı ile 49 milletvekili çıkarmıĢtır. Milli GörüĢ Partileri arasında RP, ilk defa bir seçimde en yüksek oyu alarak hükümet kurmaya aday en yakın parti olmuĢtur (TBMM RĠS, 2009v). Bulaç‟a (2009) göre, RP'nin 6 milyonun üzerinde oy almasının siyaset sosyolojisi açısından önemi vardır. Bürokrasinin desteğinde sermaye çevreleri ve medya RP'nin yükseliĢini sadece demokrasinin değil, neredeyse dünyanın sonu olarak algılamıĢ ve bir anda toplumsal çalıĢma ve kutuplaĢmalara varacak eylem planları uygulamaya koyulmuĢ, binlerce kiĢi örgütlenerek, adına "yeĢil sermaye" denen ve bu kategoriye giren firma ve kuruluĢlardan hiçbir Ģekilde alıĢveriĢ yapılmamasını istemiĢtir. Oysa 6 milyon seçmeni olan bir parti iktidar olmuĢtur ve bir koalisyon hükümetinde icraat yapacaktır. Böylece çok basit ve asgari bir demokratik teamül iĢleyecektir. RP'nin merkeze ait olmaktan çok, toplumsal bir çevre hareketi olması, 1950'lerden baĢlamak üzere 196O'lı ve 197O‟li yıllarda belli bir hız kazanan göç, baĢka faktörlerin de araya girmesiyle RP denen bir olguyu ortaya çıkarmıĢtı. Bu, aynı zamanda RP'nin siyasi limitlerine iĢaret eden sosyal bir gerçekliktir. RP oy oranlarındaki bu artıĢın sebebinin, seçim kampanyası ve ideolojik söylemlerinin ötesinde bir önceki yerel seçimlerde aldığı belediyelerin ve bu belediyelerde yaptığı çalıĢmaların bir ürünü olduğu da söylenebilir. Çünkü RP, yerel seçimlerden sonra aldığı belediyelerde beklenenin üzerinde bir performans göstermiĢtir. Bu da RP‟nin yapılan 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimlerinde oy oranını etkilediği söylenebilir. Seçim sonuçlarının açıklandığı gün medyada partilerin oy yüzdeleri değerlendirilerek, tek baĢına hiçbir partinin iktidar olamadığı bu durumda, koalisyon hükümeti için alternatifler gündeme gelmiĢtir. Bu alternatifler arasında en çok dikkat 52 çekeni ise RP‟nin birinci parti çıkmasına rağmen sağ oylarının ağır bastığı kanaatiyle ANAP ve DYP‟nin koalisyon hükümeti kurması durumudur. Bu durum karĢısında, kurulacak olan koalisyon hükümetinin alternatiflerinin değerlendirilmesinde, ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz 25 Aralık 1995 günkü Cumhuriyet Gazetesinde Ģöyle demiĢtir: Seçim sonuçlarına göre ANAP ikinci parti durumunda. VatandaĢlarımız artık ülkede merkez sağ iktidarı görmek istiyor. Akla gelen ilk olasılık ANAP-DYP koalisyonudur. Kanaatimce ANAP‟ın BBP (Büyük Birlik Partisi) ile seçim ittifakı yapması bize yarar değil zarar getirmiĢtir. Evet, merkez sağın birleĢmesi gerekiyor artık. … Bugünkü koĢullarda biz RP ile kesinlikle koalisyon kuramayız. DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit 25 Aralık 1995 günkü Milliyet Gazetesinde: “Seçim sonuçlarına göre en sağlıklı hükümet ANAP-DYP koalisyonudur. RP‟ye iktidar Ģansı görmüyorum. Diğer partiler sanırım RP ile koalisyon yapmayacaklar.” demiĢtir. DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller ise 26 Aralık 1995 günkü Türkiye Gazetesinde Ģöyle demiĢtir: Biz ülkenin menfaatleri ve yüksek çıkarları için yolumuza devam edeceğiz. RP‟ye hükümet kurma görevinin verilmesi Sayın CumhurbaĢkanımızın takdirindedir. Ama biz Refah Partisi ile iĢbirliği yapıp koalisyon ortaklığına gitmeyiz. Kadrolarımız ve hedeflerimiz buna engeldir. Ancak DYP‟ye ihtiyaç duyulduğu takdirde ANAP ile koalisyonu tıkayan da biz olmayız. … Biz seçim öncesi net bir tavır koyduk; Refah‟la koalisyon kurmayacağız (Kazan, 2002). RP ise devletteki demokrasi ve prosedür durumuna dikkat çekerek böyle bir durumun gerçekleĢmesine ihtimal vermemiĢtir Seçim sonuçlarının ve koalisyon alternatiflerinin değerlendirmesi için 26 Aralık 1995‟de bir basın toplantısı düzenleyen RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan Ģöyle demiĢtir: Türkiye demokratik bir ülkedir. Türkiye‟de yeni hükümeti medya kuramaz. Bütün çırpınıĢları beyhudedir. Türkiye‟de demokrasi vardır. Yeni hükümetin kurulmasının prosedürü vardır. … Bu noktaya gelindikten sonra Sayın CumhurbaĢkanımız, elbette milletin aldığı karara saygılı olarak, demokrasi gereği, en fazla oy alan partinin baĢkanına yeni hükümetin kurulması için görev verecektir. Bunun için bir kısım medyanın, karanlık odalarda bağırıp çağırmaları hiçbir Ģeyi etkilemez. Türkiye‟de demokrasi var, kurallar var ve hükümetin nasıl kurulacağının resmi prosedürü var. Millet sözünü söylemiĢtir. ġimdi milletin arzusuna uygun yeni bir hükümet kurulacaktır (RP, 1995b). 53 Medya yayınlarının etkisi ve siyasal parti genel baĢkanlarının seçim sonrası beyanları; Türkiye siyasetinin nasıl bir psikolojik zemin üzerinde olduğu konusunu siyaset sosyolojisi ve psikolojisi açısından önemli kılmaktadır. Seçim sonrası yaĢanan hükümet kurma polemiklerinden sonra CumhurbaĢkanı Demirel 9 Ocak 1996‟da bütün partilerin genel baĢkanlarıyla ayrı ayrı görüĢmüĢ ve aynı gün hükümet kurma görevini RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟a vermiĢtir. Koalisyon hükümeti kurma çalıĢmalarına baĢlayan Erbakan, hiçbir partiden destek alamayınca 19 Ocak 1996‟da hükümet kurma görevini CumhurbaĢkanına geri vermiĢtir. CumhurbaĢkanı Demirel yeni hükümet kurma görevini seçimlerde üçüncü parti olmasına rağmen milletvekili sandalye sayısı bakımından ikinci parti olan DYP‟ne vermiĢtir. Koalisyon hükümeti kurma çalıĢmalarına baĢlayan DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟de hiçbir partiyle uzlaĢamayınca 3 ġubat 1996‟da hükümet kurma görevini CumhurbaĢkanına geri vermiĢtir. CumhurbaĢkanı Demirel bu defa hükümet kurma görevini ANAP‟a vermiĢtir. Koalisyon hükümeti kurma çalıĢmalarına baĢlayan ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz, DSP‟nin de dıĢarıdan desteği ile üç ay süren hükümet kurma buhranlarını DYP ile koalisyon kurarak bitirmiĢ ve 53. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟ni kurmuĢtur. Yılmaz tarafından 8 Mart 1996‟da okunan hükümet programından sonra 12 Mart 1996‟da meclis güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven oylamasında, kullanılan 544 oyun 257‟si kabul, 207‟si red ve 80‟i çekimser çıkmıĢtır. Anayasanın 11. Maddesi‟nin son fırkasına göre bir hükümetin güvenoyu almıĢ sayılabilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğunun yani yarısından bir fazlası olan 550 milletvekilinden 276‟sının kabul oyu vermesi gerekmektedir. Bu durumda hükümet güvenoyu alamamasına rağmen Meclis BaĢkanı Mustafa Kalemli hükümetin güvenoyu aldığını kabul etmiĢtir (TBMM RĠS, 2009ai). Refah Partisi, güven oylamasının Anayasanın 96. maddesine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle 12 Nisan 1996‟da Anayasa Mahkemesine baĢvurmuĢtur. Mahkeme 14 Mayıs 1996'da güven oylamasını, olağanüstü hali ve çekiç gücün süresinin uzatılmasına iliĢkin TBMM kararını iptal etmiĢ fakat yeni oylamaya gerek olmadığını bildirmiĢtir. Refah Partisi daha sonra 27 Mayıs 1996'da BaĢbakan Mesut Yılmaz hakkında gensoru önergesi vermiĢtir. Yılmaz gensorunun görüĢülmesini beklemeden 6 Haziran 1996'da CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟e istifasını vermiĢ ve böylelikle hükümet düĢmüĢtür. 54 CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 7 Haziran 1996‟da siyasi parti liderleriyle görüĢtükten sonra aynı gün RP‟ne ikinci kez hükümet kurma görevi vermiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmalarına baĢlayan RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan, DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller ile bir protokol imzalayarak yeni hükümet kurulması yönünde anlaĢmaya varmıĢlardır. Bu protokolün maddeleri Ģunlardır: Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Genel BaĢkanları aĢağıdaki hususlarda anlaĢmaya varmıĢlardır. 1. Ġki parti ülkenin meselelerine çözüm bulmak üzere, ortak hükümet kurma konusunda mutabık kalmıĢlardır. 2. Her iki parti aralarında teessüs eden güven ortamının devamını sağlamak için gerekli itinayı göstereceklerdir. BaĢbakan ve Bakanlar ile BaĢbakana doğrudan bağlı kuruluĢlar BaĢbakanlık görevini üstlenmemiĢ bulunan partinin Genel BaĢkanı‟na da çalıĢmaları konusunda gerekli bilgi, belge akıĢını sağlayacaklardır. 3. Hükümet ortaklığının devamı süresince her iki parti TBMM BaĢkanlığı ve CumhurbaĢkanlığı seçimlerinde birlikte hareket etmeyi kabul ve taahhüt ederler. 4. Kurulacak ortak hükümette BaĢbakanlık eĢit süreli dönüĢümlüdür. BaĢbakanlığın ilk iki yılı RP‟de sonra ki iki yılı DYP‟de olacak, kalan süre ise tarafların mutabakatına göre kullanılacaktır. Koalisyon ortakları hükümetin kurulmasını takip eden ilk yılın sonunda birlikteliklerini devam ettirmeye karar verdikleri takdirde RP‟nin BaĢbakanlığında hükümetin bir yıl daha devamına, ancak ikinci yılın sonunda seçime gitmeye karar verdikleri takdirde iki yıl DYP‟nin BaĢbakanlığında seçime gidilir. 5. Ortaklık süresince BaĢbakan Yardımcılığı BaĢbakanlığı üstlenen parti dıĢındaki partiye ait olacaktır. 6. Protokol ve icraatla ilgili olarak ortaya çıkan önemli problemlerin çözümünde alt uzlaĢma komisyonlarına havale yöntemi uygulanacaktır. 7. Bakanlar Kurulu 37 üyeden oluĢacaktır. Ġcra Bakanlıklarından 9 adedi DYP, 8 adedi ise RP‟ye; Devlet Bakanlıklarından 10 adedi RP‟ye, 9 adedi DYP‟ye tahsis edilecektir. 8. Taraflar mutabık kaldıkları takdirde protokol maddelerinde değiĢiklik ve ilaveler yapabilirler (TBMM RĠS, 2009l). RP ile DYP arasında imzalanan bu protokolden sonra 7 Temmuz 1996‟da hükümet programı okunmuĢ ve 8 Temmuz 1996‟da güven oylamasına geçilmiĢtir. Güven oylamasında kullanılan 544 oyun 278‟i kabul, 265‟i red ve 1‟i çekimser çıkmıĢ ve 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümet‟i resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009m). Necmettin Erbakan‟ın BaĢbakan olduğu Refah-Yol hükümetinde RP‟nin aldığı 18 bakanlık ve bakanları Ģunlar olmuĢtur: Devlet Bakanı Fehim Adak, Devlet Bakanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı Sabri Tekir, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, Devlet 55 Bakanı Lütfü Esengün, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç, Devlet Bakanı Gürcan DağdaĢ, Devlet Bakanı Teoman Rıza Güneri, Devlet Bakanı Sacit Günbey, Devlet Bakanı Ahmet Demircan, Adalet Bakanı ġevket Kazan, Maliye Bakanı Abdüllatif ġener, Bayındırlık ve Ġskân Bakanı Cevat Ayhan, Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanı Musa Demirci, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan, Kültür Bakanı Ġsmail Kahraman, Çevre Bakanı Ziyaettin Toker. Bakanlar kurulundaki bu dağılımdan sonra Milli Güvenlik Kuruluna DYP‟den DıĢiĢleri ve BaĢbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan ve ĠçiĢleri Bakanı Meral AkĢener, RP‟den ise sadece BaĢbakan Necmettin Erbakan girmiĢtir (TBMM RĠS, 2009k). Refah-Yol Hükümeti‟nin; ekonomide havuz sistemini kurması ve denk bütçe yapması, IMF (Uluslar arası Para Fonu) ile anlaĢma yapmaması, iç ve dıĢ borçlanmayı önlemesi, iĢçi ücretlerinde, memur ve emekli maaĢlarında yüksek artıĢlar yapması, tarım desteğini arttırması, enflasyonu düĢürmesi, Güneydoğu‟ya yatırım yapması, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu‟nu kurması, Çekiç Güç‟ün görev süresini uzatmaması, D8 (Developing 8)‟leri kurması önemli politikalarındandır. RP‟nin bu politikalarıyla birlikte, Türkiye siyaset tarihinde ve Milli GörüĢ Hareketi üzerinde önemli etkileri olan “28 ġubat 1997 post-modern müdahalesi” bu dönemde cereyan etmiĢtir. Müdahalenin post-modern bir özellik taĢıması müdahale tarzındaki farklılığından kaynaklanmaktadır. Türkiye siyaset tarihinde “28 ġubat süreci” olarak da nitelendirilen bu olgu devletin bir kurumu olan ordunun siyasete, makro düzeyde de sivil alana müdahalesi olarak nitelendirilebilir. Bu süreçte ordunun silahlı bir müdahaleden ziyade tedbir ve tavsiyeler içeren ancak yaptırımı olan bir yaklaĢım tarzı izlemesi, medyanın, sivil toplum örgütlerinin ve muhalefet partilerinin tavırları müdahaleye post-modern olma özelliğini yüklemiĢ ve darbeler üstü bir anlayıĢ kazandırmıĢtır. 28 ġubat sürecinde siyasete ve sivil alana yapılan bu müdahalesinde “irtica” olgusu özellikle öne çıkan sebep olmuĢtur. RP‟nin iktidara gelmesinden sonra medyada ve muhalefet partilerinin beyanlarında irtica olgusu devamlı gündemde tutulmuĢtur. Ama süreçte bahsi geçen asıl müdahale 28 ġubat 1997‟deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ordunun tavrı ile gerçekleĢmiĢtir. Orgeneral Ġsmail Hakkı Karadayı‟nın baĢkanlığını yaptığı Genel Kurmay BaĢkanlığı hükümete iliĢkin Ģu 18 maddelik teklif ve tedbirleri Milli Güvenlik Kurulunda sunmuĢtur: 56 1. Laiklik ilkesinin büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunması, 2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okulların denetim altına alınıp Milli Eğitim Bakanlığı‟na devrinin sağlanması, 3. “Sekiz yıllık kesintisiz eğitim”in tüm yurtta uygulamaya konulması ve Kur‟an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sorumluluğu altında faaliyet göstermeleri, 4. Din adamı yetiĢtirmekle yükümlü Milli Eğitim kuruluĢlarımızın ihtiyaç düzeyinde tutulmaları, 5. Dini tesislerin siyasi istismar konusu yapılmaması, 6. Tarikatların tüm unsurlarının faaliyetlerine son verilmesi, 7. YAġ (Yüksek Askeri ġûra) kararları bahane edilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri‟ni dine karĢı imiĢ gibi göstermeye çalıĢan bazı medya kuruluĢlarının yayınlarının kontrol altına alınması, 8. Türk Silahlı Kuvvetleri‟nden iliĢikleri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdamına imkân verilmemesi, 9. Türk Silahlı Kuvvetleri‟ne aĢırı dinci akımların sızmasını önlemek için alınan tedbirlerin üniversiteler ve diğer eğitim kurumları baĢta olmak üzere tüm kamu kurumlarında uygulanması, 10. Ġran Ġslam Cumhuriyeti‟nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyetlerinin önlenmesi için tedbirler paketinin hazırlanması, 11. Mezhep ayrılıklarını körükleyici faaliyetlerin önlenmesi için mutlaka tedbir alınması, 12. Anayasaya, Siyasi Partiler Yasasına, Türk Ceza Yasasına ve Belediyeler Yasasına aykırı faaliyetler hakkında gerekli yasal ve idari iĢlemlerin derhal yerine getirilmesi, 13. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olan uygulamalara mani olunması ve Anayasa Mahkemesi kararlarının taviz verilmeden uygulanması, 14. Özellikle pompalı tüfeklere ait olan taleplerin dikkatle değerlendirilmesi, 15. Kurban derilerinin rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluĢlar tarafından toplanmasına mani olunması, 16. Özel üniforma sonuçlandırılması, giydirilmiĢ korumalar hakkında yasal iĢlemlerin ivedilikle 17. Millet kavramı yerine ümmet kavramının kullanımının önlenmesi, 18. Atatürk‟e karĢı iĢlenen suçlar hakkında 5816 Sayılı Kanunun titizlikle uygulanması (Kazan, 2003) Açıklanan bu maddelerden sonra 28 ġubat tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısında CumhurbaĢkanı Demirel‟in önerisi üzerine Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri‟ne tevdi edilen 18 maddelik Genelkurmay önerisi, anayasal açıdan tetkiki için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Hava Orgeneral Ġlhan Kılıç‟ın imzasıyla, BaĢbakanlığa göndermiĢtir. 57 Toplantı sonunda neticelendirilen 28 ġubat 1997 tarihli ve 406 sayılı Milli Güvenlik Kurulu Kararları ise Ģunlardır: 1. Milli Güvenlik Kurulu, 28 ġubat 1997 günü Sayın CumhurbaĢkanı baĢkanlığında, BaĢbakan, Genelkurmay BaĢkanı, DıĢiĢleri Bakanı ve BaĢbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, ĠçiĢleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri‟nin iĢtirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıĢtır. 2. Kurul‟un bu toplantısında esasları ve nitelikleri Anayasada belirlenmiĢ, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimizi ve cumhuriyet rejimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal dini düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile bunların oluĢturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek değerlendirilmiĢtir. 3. Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda; a. Ülkemizin Ģeriat hukukuna dayalı bir Ġslam Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların Anayasanın tanımladığı demokratik laik ve sosyal hukuk devletimize karĢı çok yönlü bir tehdit oluĢturduğu, b. Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aĢırı dinci grupların, laik ve anti-laik ayırımı ile demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleĢtirmeye yeltendikleri, c. Türkiye‟de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaĢam tarzı olduğu, d. Devletin yapısal özünü oluĢturan sosyal, hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayıĢından vazgeçilmeyeceği, yasalar göz ardı edilerek yapılan çağdıĢı uygulamaların takipsiz kalmasının, hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaĢmayacağı, hususlarında görüĢ birliğine varılmıĢtır. 4. Bu görüĢ ve değerlendirmeler sonucunda; a. Türkiye‟de ġeriat hukukuna dayalı bir Ġslam Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aĢırı dinci grupların, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyetimize karĢı oluĢturdukları çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla EK-A‟daki tedbirlerin kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine, b. 2945 Sayılı MGK (Milli Güvenlik Kurulu) ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu‟nun 9‟uncu maddesine uygun olarak, MGK Genel Sekreterliği tarafından Ek‟te belirtilen tedbirlere iliĢkin Bakanlar Kurulu Kararları ile Bakanlar Kurulu Kararı haline getirilmeyen uygulamaların, sonuçları hakkında belli süreler içerisinde BaĢbakan, CumhurbaĢkanı ve MGK‟na bilgi verilmesi kararlaĢtırılmıĢtır (Kazan, 2003). Bu kararlar alındıktan sonra ise 28 ġubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu sona ermiĢ ve toplantıya iliĢkin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından Ģöyle bir bildiri yayınlanmıĢtır: Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği‟nden bildirilmiĢtir. 1. MGK, 28 ġubat 1997‟de aylık olağan toplantısını yapmıĢtır. 2. Kurul‟un toplantısında, bölücü terörle mücadelede Ģimdiye karar alınan tedbirler ve elde edilen sonuçların geniĢ bir değerlendirilmesi yapılmıĢ mücadelenin devletimizin ülkesi ve 58 milletiyle bölünmez bütünlüğüne gönülden inanmıĢ, bu inancı sonsuza dek sürdürmeye azimli halkımızın, basınımızın, devletin bütün kurum ve kuruluĢları ve milli iradenin sembolü olan yüce Parlamento‟nun destekleri ile çok olumlu bir noktaya ulaĢtığı müĢahede edilmiĢtir. Bu sonuçların bundan sonra halkımızın huzur ve güvenliğine ekonomik, sosyal kültürel ve siyasal yaĢamına olumlu olarak yansıması için bu konuda alınacak tedbirlerin bir plan dâhilinde süratle yürürlüğe konulması gerektiği hususunda görüĢ birliğine varılmıĢtır. Bu tedbirlerin güvenlik içinde gerçekleĢtirilebilmesi bakımından halen dokuz ilde devam etmekte olan olağanüstü hal uygulamasının, 30 Mart 1997‟den itibaren dört ay daha uzatılması uygun bulunmuĢ ve bu görüĢün Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine karar verilmiĢtir. 3. Kıbrıs sorunu ve Yunanistan‟la iliĢkilerle ilgili durum değerlendirilmesi yapılmıĢ, bu konuda Türkiye‟nin ve KKTC‟nin hak ve menfaatlerini korumayı amaçlayan, siyasi, ekonomik ve askeri tedbirler uygun bulunarak Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine karar verilmiĢtir. 4. Toplantıda, bilhassa, Anayasa ile Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye Cumhuriyeti devletine karĢı çağdıĢı bir kisve altında zemin oluĢturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiĢ; Türkiye Cumhuriyeti‟nin varlığını, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda çağdaĢ medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği, Anayasanın tanımladığı, Cumhuriyetin demokratik laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin sağlıklı bir Ģekilde düzenlenmesine imkân sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barıĢın önem ve öncelik taĢıdığı, Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı, yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayırımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleĢtirmeye yeltendikleri, Türkiye‟de laikliğin, sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaĢam tarzı olduğu, Devletin yapısal özünü oluĢturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayıĢından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiĢ kuralların göz ardı edilerek yapılan çağdıĢı uygulamaların da, hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaĢmayacağı, Türkiye‟nin 1997 yılı içinde Avrupa Birliği‟ne tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi öncelikli bir hedef olarak sürdürdüğü, böyle bir dönemde, resmi sivil kurum ve kuruluĢların bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple, demokrasimiz hakkında kuĢkulara yol açacak, Türkiye‟nin yurtdıĢındaki imajını ve itibarını zedeleyecek her türlü spekülasyona son vermek gerektiği, Türkiye Cumhuriyeti‟nin laik, demokratik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olduğu yönündeki temel ilkelerinin Anayasamızın ve Devletimizin teminatı altında olduğu, rejimin; kendisine ve geleceğine yönelik tartıĢmaların, içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye‟ye yarardan çok zarar verdiği, 5. Açıklanan bu esaslar aksine davranıĢların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı, değerlendirilmiĢ, bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirler uygun bulunarak bu tedbirlerin Bakanlar Kurulu‟na bildirilmesine karar verilmiĢtir (Kazan, 2003). Dokuz saat süren bu toplantıdan sonra medya da hükümet aleyhine birçok manipülasyon yapılmıĢ ve koalisyon bozulmak istenmiĢtir. Bulaç‟a (2009) göre, 28 59 ġubat‟ın öngörüleri ve post-modern manipülasyonların hiç biri demokratik siyasetin hakiki sahibi ve aktörü olan halk tarafından kabul görmemiĢtir. Bütün kamuoyu araĢtırmaları "irtica" denen herhangi bir tehdit veya tehlikeden söz etmemiĢtir; "postmodern müdahale”nin en cafcaflı günlerinde bile "irtica tehlikesi" ne iĢaret edenlerin oranı sadece % 4 civarındadır. CHP'nin seçmeni bile böyle bir tehdide inanmıĢ değildir. Sürece sebep olan ve Erbakan'ı bu müdahaleyle iktidardan eden iki ana faktör vardır. Birisi D8 projesi, diğeri de içeride ekonomiyi kamunun ve halkın yararına olmak üzere denk bütçe ve havuz sistemi ile kontrol altına almak istemesiydi ki, Erbakan‟ın tabiriyle “rantiyeci zümre” bunu hiçbir zaman affetmemiĢtir. Özipek‟e (2004) göre, 28 ġubat sürecinde Türkiye toplumu genel olarak müdahaleyi onaylamadığını göstermeye çalıĢmıĢ ama bunu etkin bir sivil ve siyasi haklar mücadelesine dönüĢtürememiĢtir. Bu tespit, süreçten birincil derecede etkilenen Ġslami kesimler için de genel olarak geçerlidir. Müdahalenin neden baĢarılı olduğu, Ġslamcıların, dindar kitlelerin veya dindar olup olmamaktan bağımsız olarak dinle iliĢkili bir nedenden dolayı hakları ihlal edilen milyonlarca kiĢinin neden genel, yaygın, sürekli ve sarsıcı bir tepki veya protesto sergileyemedikleri de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu olmuĢtur. Bunun bir nedeni, Türkiye'de devletin politikasının demokratik laiklik değil; otoriter, totaliter, jakoben gibi kavramlarla eleĢtirilen bir laiklik anlayıĢına yakın olmasının ve özellikle de Tek Parti döneminde bu politikaya yönelik muhalefetin aĢırı Ģiddet kullanılarak bastırılmasının, Türkiye'deki dindar ve muhafazakâr kesimlerdeki kalıcı psikolojik etkisiyle açıklanabilir. Doğan‟a (2010) göre, Haziran 1997‟ye gelindiğinde söz konusu “sivil” güçlerle desteklenen ordu baskısı, Genel Kurmay BaĢkanlığınca yargı üyelerine, medya üyelerine ve üniversite öğretim üyelerine ayrı ayrı yapılan irtica brifingleriyle daha da boyutlandı. Brifinglerde 28 ġubat ve ertesinde irticayla mücadele için alınan kararları uygulamak konusunda hükümetin ayak dirediği ve “siyasal Ġslam”ın bu kararlara karĢı cephe oluĢturarak TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) Ġç Hizmet Kanunu‟nun ilgili hükümleri hatırlatılmıĢ ve “gerektiğinde görev silah kullanılarak yapılacaktır” demiĢtir. Devlet kurumları arasındaki bu tarz negatif psikolojik etkileĢim devam ederken 21 Mayıs 1997‟de Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı adına Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcısı Vural SavaĢ Anayasanın 69. maddesinin altıncı fıkrası yollanmasıyla 68. maddesinin 4. fıkrası gereğince RP‟nin Anayasanın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin 60 odağı haline geldiği açıklamasıyla temelli kapatılmasına karar verilmesi istemiyle iddianamesini Anayasa Mahkemesine vermiĢtir. Hükümete karĢı bu tarz müdahalelerin etkisi ile 28 ġubat sürecinin devamında RP‟den 1 milletvekili, DYP‟den 18 milletvekili istifa etmiĢ ve böylece koalisyon hükümeti çoğunluğunu kaybetmiĢtir. Hükümete dıĢarıdan destek veren Büyük Birlik Partisi ise bu süreçte desteğini sürdürerek hükümetin düĢmemesini, devamında da koalisyon protokolünün uygulanmasını sağlamıĢtır. DYP‟deki istifaların önüne geçmek ve koalisyon hükümetinin devamı için Tansu Çiller, Necmettin Erbakan ile 30 Mayıs 1997‟de görüĢerek koalisyon protokolünün 8. maddesine göre değiĢiklik yaparak 4. maddenin uygulamaya konulması konusunda öneride bulunmuĢtur. 31 Mayıs 1997‟de bir araya gelen parti yetkilileri koalisyon protokolünün 4. maddesine uygun yeni bir geçici protokol imzaladılar. Protokole göre, BaĢbakanlık görevi 18 Haziran 1997‟de DYP‟ye devredilecek; bu tarihten önce de Siyasi Partiler Kanunu‟nda gerekli değiĢiklikler yapılacak; yine koalisyon protokolünün 4. maddesi gereği erken seçim tarihi, baĢbakanlık görevini teslimden önce ortaklar arasında tespit edilecek; seçim kararı yeni kurulacak olan Çiller baĢbakanlığındaki hükümetin güven oylamasından sonra, meclisten çıkartılacaktır. 18 Haziran 1997‟de RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan, Hükümetin istifa mektubu ile üç parti liderinin Tansu Çiller BaĢbakanlığında kurulacak bir hükümete güvenoyu vereceklerine dair imzalı belgeyi CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟e vermiĢtir. Ġstifa dilekçesinin içeriği ise Ģöyledir: Sayın Süleyman Demirel, CumhurbaĢkanı Refah Partisi ile Doğru Yol Partisinin 28 Haziran 1996 günü aralarında imzaladıkları (Ortak hükümet protokolü ve ekleri) belgesindeki taahhütlere uygun olarak ve 28 Haziran 1996 tarihinde Bakanlar Kurulu Listesini onaylamanızla kurulan 54. Cumhuriyet Hükümeti bugüne kadar yaklaĢık bir yıldan beri bütün gücüyle Devletimizin yücelmesi, Ülkemizin kalkınması ve halkımızın refahı için uyum içinde, baĢarıyla çalıĢmıĢtır. Refah Partisi ve Doğru Yol partisi arasındaki Koalisyon Protokolü'ne uygun olarak, bu bir yıllık süreden sonra BaĢbakanlığın Doğru Yol Partisine geçebilmesi için yapmıĢ olduğumuz taahhüde ve iki parti arasındaki mutabakata uymak üzere BaĢbakanlık görevinden istifa ediyorum. Bu süre içerisinde gerek BaĢbakan olarak Ģahsıma, gerekse 54. Cumhuriyet Hükümetine ve onun üyelerine çalıĢmalarımızda gösterdiğiniz yakın ilgi ve desteklerinizden dolayı teĢekkürlerimi arz eder, saygılar sunarım (Kazan, 2000). 61 RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan 18 Haziran 1997‟de koalisyon protokolü çerçevesinde görevi DYP Genel BaĢkanı Tansu Çiller‟e devretmek üzere bu istifa dilekçesini vermiĢ ancak CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 20 Haziran 1997‟de yeni hükümeti kurmak üzere ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz‟ı görevlendirmiĢtir. Böylelikle, Erbakan‟ın kurduğu 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti düĢmüĢ ve RP sürecin devamında tekrar hükümete gelememiĢtir. CumhurbaĢkanı Demirel‟in bu görevlendirmesinden sonra 24 Haziran 1997‟de RP, DYP ve BBP‟den 277 milletvekili Mesut Yılmaz tarafından kurulacak olan hükümete güvenoyu vermeyeceklerine dair imzalı belgeyi CumhurbaĢkanı Demirel‟e vermiĢlerdir ancak bu giriĢimden hiçbir sonuç çıkmamıĢtır (TBMM RĠS, 2009m). CumhurbaĢkanı Demirel tarafından hükümet kurmakla görevlendirilen ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz, DSP ve 28 ġubat sürecinden sonra DYP‟den istifa edenlerin kurduğu Demokrat Türkiye Partisi ile azınlık koalisyonu kurmuĢtur. Bu koalisyondan sonra 7 Temmuz 1997‟de hükümet programı okunmuĢ ve 8 Temmuz 1997‟de güven oylamasına geçilmiĢtir. CHP‟nin de dıĢarıdan desteği ile hükümet, güven oylamasında 256 red oyuna karĢılık 281 kabul oyu almıĢ ve böylece 55. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009aj). Kurulan yeni hükümet 28 ġubat sürecinin devamında birçok yeni yasal düzenleme yapmıĢtır. Bunların en baĢında da eğitimle ilgili düzenlemeler gelmektedir. 16 Ağustos 1997‟de TBMM Genel Kurulu'nda görüĢülen 8 yıllık kesintisiz temel eğitim yasa tasarısı 242 ret oyuna karĢın 277 oyla kabul edilmiĢtir. Kabul edilen kesintisiz temel eğitimin 8 yıla çıkarılmasını öngören yasa 17 Ağustos 1997‟de CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel tarafından da onaylamıĢ (Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü [BYEGM], 2011a), 18 Ağustos 1997‟de de Resmi Gazete‟den yayınlanmıĢtır. (BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü, Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, 1997) RP iktidarının siyaset sosyolojisi açısından en önemli karĢılıklarından biri din siyaset iliĢkilerinde din faktörünü öncelik etkisi haline getirmesidir. Toplumsal bir patoloji haline gelen bu durum her siyasal manevrada kendini göstermiĢtir. Nitekim kurulan 55. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti‟nin özellikle eğitimle ilgili yasal düzenlemeleri bu dönemde toplumsal kolektif eylemin ürünü olarak toplumda protestoların artmasına neden olmuĢtur. Toplumdaki bu siyasal davranıĢın mobilize 62 olmasındaki unsurun RP‟nin toplumsal siyasallaĢmayı gerçekleĢtirerek toplumda siyasal bir kültür oluĢturması olarak değerlendirilebilir. Bu siyasal kültür, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin kurulmasıyla toplumda siyasal katılımını sağlamıĢ ancak devlet ideolojisine ters düĢtüğü için kapatılmıĢtır. Otantik bir siyasal kültür oluĢturan Milli GörüĢ Hareketi‟nin partileri bu sebepten dolayı her dönemde kapatılma durumuyla karĢı karĢıya kalmıĢtır. 29 Ağustos 1997‟de RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan yaptığı açıklamada, "Parti kapatmakla demokrasilerde halkın arzusu önlenemez. RP kapatılırsa, baĢka isim altında kurulur. Bu çok doğaldır. Çünkü 20 milyon insanı dıĢlayamazsınız" demiĢtir. Yine Erbakan, 4 Eylül 1997‟de düzenlediği basın toplantısında, parti kapatmanın yanlıĢ bir uygulama olduğunu belirterek Ģöyle demiĢtir: ġimdi bütün çağdaĢ dünyada, demokratik hayatta ancak iĢi gücü terör olursa partinin kapatılması söz konusu olabilmektedir. Bu dahi olmamaktadır. Dünyada 60 yıldan beri parti kapatma diye bir Ģey yok (BYEGM, 2011b). Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığının RP‟ye açmıĢ olduğu kapatma davası uluslar arası siyasal bir etki alanı da oluĢturmuĢtur. ABD DıĢiĢleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı James Foley 24 Kasım 1997‟de yaptığı açıklamada, RP'nin kapatılması konusunu ilgiyle izlediklerini söyleyerek. "Bu davanın sonucunun, Türkiye'nin, kuvvetle desteklediğimiz demokrasisinin ve laik sisteminin üzerinde etkisi olacağına inanıyoruz." demiĢtir (BYEGM, 2011c). Türkiye siyasi gündeminde polemiklerle birçok alanda tartıĢma konusu olan RP‟nin kapatılmasına iliĢkin dava Anayasa Mahkemesi 16 Ocak 1998‟de sonuçlandırılmıĢtır. Anayasa Mahkemesi BaĢkanı Ahmet Necdet Sezer kararı Ģöyle açıklamıĢtır: 1-Laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleri ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 101. maddesinin (b) bendi ve 103.maddesinin birinci fıkrası gereğince Refah Partisi'nin kapatılmasına, HaĢim Kılıç ile Sacit Adalı‟nın karĢı oyları ve oyçokluğuyla, 2-Beyan ve eylemleri ile Parti'nin kapatılmasına neden olan, Konya Milletvekili Necmettin Erbakan, Kocaeli Milletvekili ġevket Kazan, Ankara Milletvekili Ahmet Tekdal, Rize Milletvekili ġevki Yılmaz, Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan ve ġanlıurfa Milletvekili Ġ. Halil Çelik‟in milletvekilliklerinin Anayasa'nın 84. maddesinin son fıkrası hükmü gereğince, gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte sona ermesine, oybirliğiyle, 3-Beyan ve eylemleri ile Parti'nin kapatılmasına neden olan üyeleri Necmettin Erbakan, ġevket Kazan, Ahmet Tekdal, ġevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, Ġ. Halil Çelik ile ġükrü Karatepe‟nin Anayasa'nın 69. maddesinin sekizinci fıkrası gereğince gerekçeli kararın Resmi 63 Gazete'de yayımlanmasından baĢlayarak 5 yıl süre ile bir baĢka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamayacaklarına, oybirliğiyle, 4-Davalı Parti'nin tüm mallarının 2820 sayılı Yasa'nın 107. maddesi gereğince Hazine'ye geçmesine, oybirliğiyle, 5-1.236.000.000.000 lira devlet yardımının Parti'ye ödenmemesine iliĢkin 12.1.1998 günlü, E.1997/1 (Siyasi Parti Kapatma) sayılı tedbirin, gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına kadar devamına, oybirliğiyle, 6-Gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanlığı'na, BaĢbakanlığa ve Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na gönderilmesine, oybirliğiyle, karar verilmiĢtir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Resmi Ġnternet Sitesi [TCAM RĠS], 2011a). 3.1.4 Fazilet Partisi Dönemi RP‟nin kapatılması, malvarlığına el konması, hazine yardımını geri ödemesi, özelikle de RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın milletvekilliğinin sona ermesi ve 5 yıl süre ile siyasi yasaklı olması Milli GörüĢ Hareketi‟nde hukuki buhranlara ve siyasi boĢluklara neden olmuĢtur. Bu dönemde, RP‟nin mal varlığına el konması ve daha önce devlet yardımı olarak verilen paranın geri ödenmesi durumunun hukuki süreci devam etmiĢtir. Erbakan‟ın 29 Ağustos 1997‟de yaptığı açıklamada, "Parti kapatmakla demokrasilerde halkın arzusu önlenemez. RP kapatılırsa, baĢka isim altında kurulur. Bu çok doğaldır. Çünkü 20 milyon insanı dıĢlayamazsınız (BYEGM, 2011g)." demiĢ ve 17 Aralık 1997‟de RP‟nin kapatılma ihtimaline karĢı Ġsmail Alptekin‟in kuruculuğunda ve genel baĢkanlığında Fazilet Partisi‟ni kurdurmuĢtur. Böylece, RP kapatıldıktan sonra siyasal boĢlukta kısmen giderilmiĢtir. RP kapatıldıktan sonra bağımsız kalan milletvekilleri FP‟ye geçmeye baĢlamıĢlardır. Milletvekillerinin geçiĢinden sonra FP meclisteki milletvekili sayısı 5 Mart 1998 tarihi itibariyle 140‟a çıkarmıĢ (BYEGM, 2011f) ve mecliste en fazla milletvekili olan parti olmuĢtur. Daha sonra Ġsmail Alptekin‟in genel baĢkanlığındaki FP, 14 Mayıs 1998‟de Kurucular Kurulu‟nun kararı ile Mehmet Recai Kutan‟ı genel baĢkanlığa getirmiĢtir (BYEGM, 2011e). Bu dönemde FP, RP‟ye göre dinsel öğelerin daha az kullanıldığı, umumi bir söylem tarzı geliĢtirmiĢtir. Nitekim FP DanıĢma Meclisi‟nin 6 Eylül 1998‟de Ankara Kızılcahamam‟da sona eren toplantısının sonuç 64 bildirgesinde FP Genel BaĢkanı Kutan, Türkiye‟de her kesimin devlet, demokrasi, laiklik, insan hakları, siyaset, cumhuriyet gibi kavramları yeniden gözden geçirmesi gerektiğini savunarak, "Demokrasi bizim için vazgeçilmez evrensel bir değerdir." demiĢtir (BYEGM, 2011ğ). Yine Kutan, 11 Ekim 1998‟de Kayseri de yapmıĢ olduğu açıklamada; türbanın kadınların siyaset sahnesindeki rolünü engellememesi gerektiğini söyleyerek, “Elbette baĢörtülü bir hanımefendi kardeĢimiz parlamentoya girmeli. Bileğinin hakkıyla olabiliyorsa bakan da olmalı. Millet karar verirse bizden aday olmaması için bir sebep yok.” demiĢtir (BYEGM, 2011d). FP, bu süreçte kendi iç dinamiklerini revize ederken 19 Kasım 1998‟de TBMM Genel Kurulu, 55. Hükümet hakkında FP, DYP ve CHP‟nin verdiği gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul etmiĢtir. Gensoru neticesinde 55. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti düĢmüĢ ve BaĢbakan Mesut Yılmaz 26 Kasım 1998‟de hükümetin istifasını CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟e vermiĢtir (TBMM RĠS, 2009aj). Hükümetin istifasından sonra CumhurbaĢkanı Demirel‟de 2 Aralık 1998‟de yeni hükümet kurma çalıĢmaları yapması için DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit‟i görevlendirmiĢtir (BYEGM, 2011h). Ecevit, 18 Nisan 1999 seçimlerine kadar sürecek olan kısa ömürlü bir azınlık hükümeti kurmuĢtur. Azınlık hükümeti kurulduktan sonra 12 Ocak 1999‟da hükümet programı okunmuĢ ve 17 Ocak 1999‟da güven oylamasına geçilmiĢtir. DYP ve ANAP‟ın dıĢarıdan desteği ile hükümet, güven oylamasında 188 red oyuna karĢılık 306 kabul oyu almıĢ ve böylece 56. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ak). Türkiye de seçim geleneklerinden farklı olarak bu seçimde milletvekili genel seçimi ve belediye baĢkanlığı yerel seçimleri birleĢtirilerek yapılmıĢtır. Genel seçim havasının daha fazla hâkim olduğu seçim sürecinde FP, seçim kampanyasında; demokrasiye, insan haklarına, YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu)‟ün tutumlarına, üniversitelerdeki baĢörtüsü sorununa, 8 yıllık kesintisiz eğitime ve Ġmam Hatip Okulları‟na vurgu yapmıĢtır. Çakır‟a (2004) göre, FP‟nin yeni bir kimlik kazanmasını sağlayan Recai Kutan‟ın genel baĢkan olduğu FP, ilk önemli sınavını 18 Nisan 1999 genel ve yerel seçimlerinde vermiĢtir. FP'liler kampanyalarını görünüĢte, yıllardır telaffuz etmekten imtina ettikleri ama 28 ġubat süreciyle birlikte sahiplendikleri "demokrasi, insan haklan, hukuk devleti" üzerine oturtmuĢlardır. Fakat bu kavramların içi çoktan boĢaltılmıĢ olduğu için geriye bir tek "28 ġubat'ın mağduru" olmaları kalmıĢtır. 65 28 ġubat sürecinin baĢlangıcından ve PKK lideri Abdullah Öcalan‟ın yakalanmasından sonra 18 Nisan 1999‟da yapılan Türkiye Geneli Milletvekili Seçim sonuçlarına göre; DSP 6.919.668 oy ve % 22,19 oy oranı ile 136, MHP 5.606.634 oy ve % 17,98 oy oranı ile 129, FP 4.805.384 oy ve % 15,41 oy oranı ile 111, ANAP 4.122.926 oy ve % 13,22 oy oranı ile 86, DYP 3.745.417 oy ve % 12,01 oy oranı ile 85 milletvekili çıkarmıĢlardır (DSP, 1999). 18 Nisan 1999‟da yapılan Belediye BaĢkanlığı Yerel Seçim sonuçlarına göre de; FP 4.301.538 oy ve % 18,4 oy oranı ile 488, ANAP 4.074.986 oy ve % 17,43 oy oranı ile 779, DSP 3.551.412 oy ve % 15,19 oy oranı ile 189, MHP 3.539.079 oy ve % 15,13 oy oranı ile 499 ve CHP % 12,83 oy oranı ile 373, DYP 2.980.531 oy ve %13 oy oranı ile 736 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. FP, il belediye baĢkanlıkları bazında 4‟ü büyükĢehir olmak üzere 16 il belediyesi kazanmıĢtır. FP‟nin aldığı 4 büyükĢehir ve belediye baĢkanları Ģunlardır: Ankara BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ġbrahim Melih Gökçek, Ġstanbul BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Ali Müfit Gürtuna, Kayseri BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Mehmet Özhaseki, Konya BüyükĢehir Belediye BaĢkanı Mustafa Özkafa (Ġllere, 1999). FP Genel BaĢkanı Recai Kutan 20 Nisan 1999‟da seçim sonuçlarına iliĢkin düzenlemiĢ olduğu basın toplantısında, partisinin genel seçimde hedeflediği oy oranına ulaĢamadığını ancak yerel seçimlerde birinci parti olduklarını söylemiĢtir (BYEGM 2011i). Sonuçta FP, genel seçimde oyların ancak % 15,41‟ini alarak DSP ve MHP‟den sonra üçüncü parti olmuĢtur. Seçim sonuçları daha çok MHP'nin üstlendiği, FP aleyhine yürütülen "seçilseler bile iktidar olamazlar" kampanyasının etkili olduğunu, Ġç ve Doğu Anadolu seçmeninin bu propagandaya itibar ettiğini göstermiĢtir. Seçimlerden hemen sonra TBMM 21. Yasama dönemi 2 Mayıs 1999‟da açılmıĢ ve Genel Kurul, çalıĢmalarına milletvekillerinin yemin töreni ile baĢlamıĢtır. Yemin töreninde FP Ġstanbul milletvekili Merve Kavakçı‟nın TBMM'deki yemin töreni sırasında Genel Kurula baĢörtüsüyle girmesi mecliste krize neden olmuĢtur (BYEGM, 2011j). Meclisteki baĢörtüsü krizinden sonra 7 Mayıs 1999‟da Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcısı Vural SavaĢ, FP‟nin Anayasa'nın 2, 24, 68, 69 ve Siyasi Partiler Kanunu'nun 78, 86 ve 87. maddelerine aykırı hareket ettiği ve kapatılan Refah Partisi'nin devamı 66 olduğu gerekçesiyle FP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne dava açmıĢtır. Konuya iliĢkin FP Genel BaĢkanı Recai Kutan, SavaĢ‟ın FP hakkında açtığı kapatma davası ile ilgili hazırladığı iddianamenin hukuki değil, siyasi olduğunu söylemiĢtir (BYEGM, 2011j). Milletvekili Genel Seçiminden sonra CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel 3 Mayıs 1999‟da seçimden birinci parti olarak çıkan DSP‟yi yeni hükümet kurma çalıĢmaları yapması için görevlendirmiĢtir. DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit, siyasi parti genel baĢkanları ile görüĢmelerinin sonunda MHP ve ANAP ile ortaklık kurmuĢ ve 28 Mayıs 1999‟da DSP, MHP ve ANAP koalisyon protokolü imzalamıĢlardır. Hükümet oluĢturulduktan sonra 4 Haziran 1999‟da hükümet programı okunmuĢ ve 9 Haziran 1999‟da güven oylamasına geçilmiĢtir. Hükümet, güven oylamasında oylamaya katılan 536 milletvekilinin 182 red oyuna karĢı 354‟ünün kabul oyunu almıĢ ve böylece 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009al). Türkiye geneli yapılan seçimler ve sonrasında kurulan yeni hükümetten sonra, 16 Mayıs 2000‟de CumhurbaĢkanı Süleyman Demirel‟in yedi yıllık görev süresi dolacaktır. Bundan dolayı CumhurbaĢkanlığı seçimleri için aday belirlemeler baĢlamıĢtır. FP‟den Nevzat YalçıntaĢ, MHP‟den Sadi Somuncuoğlu, DYP‟den Rasim Zaimoğlu, Doğan GüreĢ, Ahmet Ġyimaya, ANAP‟dan Agah Oktay Güner, DSP‟den Oğuz Aygün, bağımsız olarak da Anayasa Mahkemesi BaĢkanı Ahmet Necdet Sezer ve Mehmet Büyükerman adaylığını koymuĢlardır. 27 Nisan 2000‟de 1. tur oylama, 1 Mayıs 2000‟de 2. tur oylama, 5 Mayıs 2000‟de de 3. tur oylama yapılmıĢtır. Bu 3. tur oylama ile bağımsız aday Ahmet Necdet Sezer cumhurbaĢkanlığı seçim için gerekli olan 276 oy sayısına kafi 330 oy almıĢ ve 16 Mayıs 2000‟de Demirel‟den görevi devralarak Türkiye Cumhuriyeti 10. CumhurbaĢkanı olmuĢtur (TCCB RĠS, 2010). Milli GörüĢ Hareketi ve FP yeni siyasal dönemle birlikte hukuki alanda ve iç dinamiklerinde birçok sorun yaĢamıĢtır. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 25 Ekim 1999‟da, Maliye Bakanlığı‟nın 16 Ocak 1998‟de kapatılan RP'ye yapılan ve usulsüz harcandığı belirlenen hazine yardımının tahsil edilmesi için açtığı davayı baĢlatırken, kapatılan RP'nin Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan ve aralarında FP‟li milletvekillerinin de bulunduğu 88 kiĢinin malvarlığına ihtiyati tedbir koymuĢtur (BYEGM, 2011k). 67 10 Mart 2000‟de de Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Refah Partisi‟nin Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan 25 ġubat 1994‟de Bingöl'de yaptığı bir konuĢmadan dolayı yargılandığı Diyarbakır DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi)'de Türk Ceza Kanunu'nun 312/2 maddesinden dolayı 1 yıl hapis cezasına çarptırılmıĢtır. Erbakan‟ın mahkûmiyet kararı, temyiz edilen davanın incelemesinden sonra 5 Temmuz 2000‟de Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından onanmıĢtır. Bu karar‟a göre Erbakan, ömür boyu siyasi yasaklı hale gelmiĢtir. Erbakan mahkûm olmuĢ ancak 21 Aralık 2000‟de 4454 sayılı Basın Yayın Yoluyla ĠĢlenen Suçlara ĠliĢkin Davaların Ertelenmesine ĠliĢkin Yasa‟nın düzenlenmesinden sonra gereğince Erbakan‟a verilen ceza infaz edilmeyerek, ertelenmiĢtir. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı ile Erbakan'ın 312/2'den doğan siyasi yasağı da kalkmıĢ ancak Erbakan RP'nin kapatılmasına söz ve eylemleriyle neden olduğu için 5 yıl siyaset yasağı almıĢtır (TCAB RĠS, 2011). FP‟nin kapatılma davası dâhil yaĢanan bu tarz hukuki süreçlerle beraber iç dinamiklerinde de hareketlenmeler olmuĢtur. Milli GörüĢ Hareketi tarihinde ilk kez 14 Mayıs 2000‟de Milli GörüĢ Partileri‟nin otantik seçim anlayıĢından farklı olarak FP 1. Olağan Büyük Kongresi‟nde iki genel baĢkan adaylı ve listeli kongre yapılmıĢtır. Bu listelerden biri Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan‟a vekâlet eden Malatya Milletvekili Mehmet Recai Kutan tarafından diğer de Kayseri Milletvekili Abdullah Gül tarafından çıkarılmıĢtır (Fazilet Partisi [FP], 2000). Kongre sonucuna göre; 1238 delegeden 1195‟i oy kullanmıĢ ve bunların 1154‟ü geçerli sayılmıĢtır. Geçerli sayılan oyların 633‟ünü Kutan, 521‟ini de Gül almıĢ ve 112 farkla FP‟nin genel baĢkanı tekrar Kutan olmuĢtur. Kongreden sonra her iki tarafta her ne kadar birlik ve beraberlik mesajları verse de Gül ve listesindekiler FP ile olan bağlarını minimize ederek Recep Tayyip Erdoğan‟ın öncülüğünde yeni bir siyasal oluĢumu baĢlatmıĢlardır (BYEGM, 2011l). Erbakan‟ın yasaklı hale gelmesinden sonra hukuki süreci devam eden FP kapatma davası bu süreçte neticelenmiĢtir. Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı‟nın 7 Mayıs 1999‟da Anayasa Mahkemesine açmıĢ olduğu dava 22 Haziran 2001‟de sonuçlanmıĢtır. Anayasa Mahkemesi BaĢkanı Mustafa Bumin kararı Ģöyle açıklamıĢtır: A-Temelli kapatılan bir partinin bir baĢka ad altında kurulamayacağına iliĢkin kapatılma isteminin reddine Yalçın Acargün, Ali Hüner, Ertuğrul Ersoy, Tülay Tuğcu‟nun karĢı oyları ve oyçokluğuyla, 68 B-1-Laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri nedeniyle anayasanın 68. ve 69., 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun değiĢik 101. maddesinin (b) bendi ve 103. maddesi gereğince FP'nin temelli kapatılmasına HaĢim Kılıç, Samia Akbulut, Sacit Adalı'nın karĢı oyları ve oyçokluğuyla, 2-Beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Ġstanbul milletvekili Nazlı Ilıcak ve Tokat Milletvekili Bekir Sobacı‟nın milletvekilliklerinin anayasanın 84. maddesinin son fıkrası uyarınca gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte sona ermesine oybirliğiyle, 3-Beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan üyeleri Merve Kavakçı, Nazlı Ilıcak, Bekir Sobacı, Ramazan Yenidede ve Mehmet Sılay'ın Anayasa'nın 69. maddesinin 8. fıkrası gereğince gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasından baĢlayarak, 5 yıl süreyle bir baĢka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olamayacaklarına oybirliğiyle, 4-Davalı partinin tüm mallarının 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 107. maddesi gereğince Hazine'ye geçmesine oybirliğiyle, 5-Kapatma kararının verildiği tarihte, parti tüzel kiĢiliğinin sona ermesine oybirliğiyle, 6-Gereğinin yerine getirilmesi için karar örneğinin, TBMM BaĢkanlığı'na, BaĢbakanlığa ve Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı'na gönderilmesine oybirliğiyle, karar vermiĢtir (TCAM RĠS, 2011b). FP‟nin özellikle laiklik gerekçesiyle kapatılması Milli GörüĢ Partilerinin biliĢsel sosyoloji açısından değerlendirilmesini önemli kılmaktadır. FP, her ne kadar RP‟nin devamı niteliğinde olmadığını göstermeye çalıĢsa da Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasal kültür olarak ortaya koyduğu değerler FP‟de gözlemlenmektedir. Ayrıca, Erbakan‟ın Milli GörüĢ Hareketi‟nde karizmatik lider olduğu ve Milli GörüĢ Partileri‟nin genel baĢkanı olmasa bile Milli GörüĢ Partilerine etkisinin olduğu görülmektedir. Bu aynı zaman da Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasal manevralarının replikatik olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı Milli GörüĢ çizgisindeki partilerin kapanmasındaki ana etken otantik siyasal davranıĢlarının belirgin olması ve tabanında bu durumun kolektif bir eylem olarak karĢılık bulmasıdır. 3.1.5 Saadet Partisi Dönemi FP kapatıldıktan sonra Milli GörüĢ‟ün siyasal boĢluğunu doldurmak için aynı düzlemde 20 Temmuz 2001‟de Recai Kutan‟ın genel baĢkanlığında Saadet Partisi kurulmuĢtur. FP 1. Olağan Kongresi‟nden sonra kendilerine farklı bir siyasal alan oluĢturmaya çalıĢan “yenilikçi” olarak da adlandırılan Abdullah Gül ve listesindekiler, 69 14 Ağustos 2001‟de Recep Tayyip Erdoğan‟ın genel baĢkanlığında Adalet ve Kalkınma Partisini kurmuĢlardır (BYEGM, 2011m). Milli GörüĢ Hareketi‟ndeki bu ayrılıktan sonra her iki partide grup oluĢturacak milletvekili çoğunluğu sağlayarak mecliste yer almıĢlardır. Fakat Erbakan ve Erdoğan‟ın siyasi yasakları devam etmiĢtir. Siyasi gündeme gelen 3 Kasım 2002‟de erken seçime gidilmesi konusuyla beraber Erbakan ve Erdoğan‟ın seçimlere katılıp katılamama durumları da tekrar gündeme gelmiĢtir. Yüksek Seçim Kurulu bu konuya ilgili olarak 17 Temmuz 2002‟de, Erbakan ve Erdoğan‟ın 3 Kasım 2002‟de seçimine katılamayacağına karar vermiĢtir (BYEGM, 2011n). Bu polemiklerle birlikte 31 Temmuz 2002‟de TBMM Genel Kurulunda erken seçim yapılması gündeme gelmiĢtir. Meclis BaĢkanlığına yapılan öneriyle, 3 Kasım 2002‟de Türkiye Geneli Milletvekili Seçimleri yapılması hususu mecliste oylanmıĢtır. Oylama sonucunda kullanılan 514 oyun 449‟u kabul, 62‟si red ve 3‟ü çekimser çıkmıĢ ve böylece seçimler için öngörülen tarih mecliste kabul edilmiĢtir (Siyasi, 2002). Mecliste kabul edilen erken seçim kararı beraberinde partilerin seçim kampanyası çalıĢmalarını da baĢlatmıĢtır. Süreçte SP ağırlıklı olarak “Milli GörüĢ” vurgusu yapmıĢ ve kapanan FP‟nin devamı niteliğinde olduğunu ima etmeye çalıĢmıĢtır. SP, “Acil Onarım ve Atılım Programı” adı altında yayınladığı seçim beyannamesinde; kapanan RP‟nin iktidar olduğu dönemdeki politikaları, Milli GörüĢ‟ün ideolojisi, SP‟nin Milli GörüĢ‟ün tek temsilcisi olduğunu açık bir dille ifade ederek epistemolojik anarĢiyi minimize etmeye ve söylem ve eylem tarzında Milli GörüĢ‟ün siyasal kültürüne bağlı olarak hareket ettiğini göstermeye çalıĢmıĢtır. Nitekim SP‟nin, seçim kampanyasında kullandığı otantik sloganları Ģunlardır: “Milli ġahlanıĢ”, “Önce Ahlak ve Maneviyat”, “Taklitçi Değil Milli GörüĢ”, “Milli GörüĢ: Ġnanç, Tecrübe ve BaĢarıdır”, “Çare var: Milli GörüĢ, Saadet Partisi”. AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ise yayınladığı seçim beyannamesinde kendisini; demokrat, muhafazakâr, yenilikçi ve çağdaĢ olarak tarif ederek Milli GörüĢ çizgisinden farklı olarak daha liberal ve merkez sağ parti konumunda olduğunu göstermeye çalıĢmıĢtır (Saadet Partisi [SP], 2002a). Sürdürülen seçim kampanyaları sonunda yapılan 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçim sonuçlarına göre; AKP 10.808.229 oy ve % 34,28 oy oranı ile 363, CHP 6.113.352 oy ve 19,39 oy oranı ile 178 milletvekili çıkarmıĢtır. Bağımsız olarak seçime giren adaylardan da 9‟u da milletvekili olarak seçilmiĢtir. SP ise 785.489 oy ve % 2,49 70 oy oranı ile %10‟luk seçim barajının altında kalarak meclise girememiĢtir. Yine DYP, MHP, GP (Genç Parti), DEHAP (Demokratik Halk Partisi), ANAP, DSP ve BBP seçim barajının altında kalan diğer partilerdir (BaĢbakanlık, 2002a). Seçim sosyolojisi açısından, FP‟ye yönelen seçmenlerin FP kapatıldıktan sonra AKP‟nin seçim sürecindeki psiko-politik tutumlarıyla AKP‟ye yöneldiği ve ayrıca sağ partilere yönelen seçmenlerin AKP‟nin merkez sağ vurgusuyla AKP‟yi tercih ettiği gözlemlenmektedir. Siyaset sosyolojisi açısından ise AKP‟nin, Milli GörüĢ çizgisinde bir parti olmadığını beyan etmesi ancak merkez kadrosunun büyük çoğunluğunu FP‟li milletvekillerinden oluĢması, 28 ġubat sürecinin ortaya çıkardığı sonuçlardan dolayı daha liberal bir tutum sergileyen toplumda sosyolojik bir karĢılık bulmuĢtur. SP oylarındaki büyük düĢüĢün sebepleri arasında ise ana kadrolarındaki kökleĢiklik, söylem ve eylemlerindeki klasiklik, 28 ġubat müdahalesinden sonra RP‟nin devamında FP‟nin kapatılması ve Erbakan‟ın siyasi yasakları Milli GörüĢ Partilerine yönelen seçmenlerde öncelik etkisini kaybettirmiĢtir. Yapılan 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra 4 Kasım 2002‟de Bülent Ecevit CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟e hükümetin istifasını sunmuĢtur. Sezer, 7 Kasım 2002‟de milletvekili olamayan ancak birinci parti olan AKP‟nin Genel BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan‟ı Çankaya KöĢkü‟ne kabul etmiĢ, 15 Kasım 2002‟de de Erdoğan‟dan yeni kurulacak hükümetle ilgili tekliflerini almıĢtır. GörüĢmelerden sonra CumhurbaĢkanı Sezer, 16 Kasım 2002‟de yeni hükümeti kurmak için AKP Genel BaĢkan Yardımcısı Abdullah Gül‟ü görevlendirmiĢtir. Tek baĢına hükümet kurma çoğunluğuna sahip olan AKP, 18 Kasım 2002‟de Abdullah Gül‟ün baĢbakanlığında bakanlar kurulunu açıklamıĢtır. Bakanlar kurulu açıklandıktan sonra 23 Kasım 2002‟de hükümet programı okunmuĢ ve 28 Kasım 2002‟de de güven oylamasına geçilmiĢtir. Meclis güven oylamasında kullanılan 516 oyun 346‟sı kabul, 170‟i red çıkmıĢ ve böylece 58. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009am). Yeni hükümet kurulduktan sonra AKP bir yandan hükümet çalıĢmalarına baĢlamıĢ bir yandan da milletvekili seçim sonucunda iller bazında Siirt ili için YSK (Yüksek Seçim Kurulu)‟ya “seçim iĢlemlerinde noksanlık” dan dolayı itirazda bulunmuĢ, YSK‟da 2 Aralık 2002‟de itirazı yerinde bularak 3 Kasım 2002‟de Siirt de yapılan seçimlerini iptal etmiĢ ve 4 Aralık 2002‟de de seçimin 9 ġubat 2003 tarihinde tekrar yapılması kararını almıĢtır (BaĢbakanlık, 2002b). YSK aldığı bu karardan sonra 71 16 Ocak 2003‟de yaptığı düzenleme ile de Siirt de yapılacak olan seçimi 9 ġubat 2003‟den 9 Mart 2003 tarihine kaydırmıĢ ve Recep Tayyip Erdoğan‟ın bu seçimlerde aday olabileceği açıklamıĢtır (BaĢbakanlık, 2003). YSK‟nın bu açıklaması üzerine AKP, YSK‟ya 6 ġubat 2003‟de AKP Genel BaĢkanı Erdoğan‟ın Siirt‟ten birinci sıra milletvekili adayı olma istemiyle baĢvuruda bulunmuĢ, YSK‟da 20 ġubat 2003‟de AKP‟nin baĢvurusunu kabul ederek Erdoğan‟ın milletvekili adayı olmasını onamıĢtır (BYEGM, 2011o). Erdoğan‟ın milletvekili adaylığıyla ilgili yaĢanan polemiklerden sonra 9 Mart 2003‟de Siirt Milletvekili Seçimleri yapılmıĢtır. Seçim sonucuna göre; AKP 55.203 oy ve % 84,8 oy oranı ile 3 milletvekilliğin 3‟ünü de almıĢ, CHP ise 8.972 oy ve % 13,8 oy oranı ile milletvekili çıkaramamıĢtır. Böylelikle AKP meclisteki milletvekili sayısını 363‟den 365‟e çıkartmıĢtır (BYEGM, 2011ö). Erdoğan‟ın Siirt‟ten milletvekili seçilmesinden sonra BaĢbakan Abdullah Gül, 11 Mart 2003‟de CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟e hükümetin istifasını vermiĢtir (TBMM RĠS, 2009am). Sezer tarafından kendisine hükümet kurma görevi verilen Erdoğan‟da 14 Mart 2003‟de yeni hükümetin bakanlar kurulunu açıklamıĢtır. Bakanlar kurulu açıklandıktan sonra 18 Mart 2003‟de hükümet programı okunmuĢ ve 23 Mart 2003‟de de güven oylamasına geçilmiĢtir. Meclis güven oylamasında kullanılan 512 oyun 350‟si kabul, 162‟si red çıkmıĢ ve böylece 59. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ao). Mecliste yeni hükümet Erdoğan‟ın baĢbakanlığında çalıĢmalara baĢlarken meclis dıĢında kalan SP ise seçim sonrası 1. Olağan Büyük Kongresi‟ni 11 Mayıs 2003‟de yapma kararı almıĢtır. Kongre süreciyle beraber Milli GörüĢ Partileri‟nde görev yapan yöneticiler hakkında hukuki davalar da devam etmiĢ, nitekim 9 Nisan 2003‟de Ankara Cumhuriyet BaĢsavcılığı, kapatılan RP‟nin Hazine yardımıyla ilgili olarak, SP Genel BaĢkanı Recai Kutan‟ın da aralarında bulunduğu dönemin 5 parti yöneticisi hakkında “özel evrakta sahtecilik” suçundan 7 yıl 6‟Ģar aya kadar hapis cezası istemiyle dava açmıĢtır (BYEGM, 2009p). SP Genel BaĢkanı Recai Kutan, 11 Mayıs 2003‟de yapılan SP 1. Olağan Büyük Kongresi‟nde görevi Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan‟a vermiĢtir. Erbakan kongre konuĢmasında kapatılan Milli GörüĢ Partileri‟nden, Ġslami terminolojinin hâkim olduğu Milli GörüĢ‟ün temel ilkelerinden ve mevcut hükümete iliĢkin eleĢtirilerinden bahsetmiĢtir. Kongre sonucunda ise Erbakan, SP Genel BaĢkanı olarak seçilmiĢtir (SP, 2003a). 72 Erbakan bu dönemde AKP hükümetinin özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri‟nin Kuzey Irak‟a gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türkiye sahalarını kullanmalarını içeren tezkereyi, AB ve ekonomi politikalarını sert bir üslupla eleĢtirmiĢtir (SP, 2003c). Yine Erbakan, SP Genel BaĢkanı olduktan sonra Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2 Aralık 2003‟de, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen mahkûmiyet kararlarının temyiz incelemesini sonuçlandırmıĢ; Daire, SP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan'a, Türk Ceza Yasası'nın 345. Maddesi'nde düzenlenen “özel belgede sahtecilik” suçundan verilen 2 yıl 4 ay hapis cezasını usul ve yasaya uygun bularak oybirliğiyle onamıĢtır. Onanan karardan sonra Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcılığı kesinleĢen hapis cezası nedeniyle genel baĢkanlıktan ve parti üyeliğinden istifa etmesini istemiĢtir. Daha sonra Erbakan‟ın sağlık sorunları nedeniyle Cumhuriyet BaĢsavcılığı 23 Aralık 2003‟de de, Erbakan'ın aldığı hapis cezasının infazının 1 yıl ertelenmesine karar vermiĢtir. Erteleme kararı verilmiĢ ancak Erbakan hapis cezasının kararı gereği 30 Ocak 2004‟de SP Genel BaĢkanlığından ve parti üyeliğinden istifa etmiĢtir. Erbakan‟ın SP Genel BaĢkanlığından istifası üzerine boĢalan göreve de Recai Kutan tekrar getirilmiĢtir (BYEGM, 2011r). SP yöneticilerinin bu hukuki süreci devam ederken 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri yapılmıĢtır. Seçim sonuçlarına göre; AKP 9.674.306 oy ve %40,18 oy oranı ile 1.750, CHP 4.988.427 oy ve %20,72 oy oranı ile 467, MHP 2.441.190 oy ve % 10.14 oy oranı ile 247, DYP 2.268.599 oy ve % 9,42 oy oranı ile 388, SP ise 1.148.920 oy ve % 4.77 oy oranı ile 63 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır (Hangi, 2004). Milli GörüĢ Partileri arasında ilk defa SP bir yerel seçimde il belediye baĢkanlıklarından hiç birini alamamıĢtır. Seçim sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde ise SP‟nin yerel seçimlerde bu kadar düĢük oy almasının en önemli sebepleri arasında AKP‟nin genel seçim baĢarısı ve FP kapandıktan sonra FP‟li çoğu belediye baĢkanının AKP‟ye geçerek toplumsal ve siyasal katılımı AKP lehine bloklaĢtırması olarak görülebilir. Yapılan seçimlerde FP seçmen tabanının AKP‟ye kaymasının, aldığı düĢük oy oranlarının ve hukuki süreçlerin etkisiyle SP bu dönemde demobilize bir sürece girmiĢtir. Bu dönemde yine Erbakan‟ın yaĢadığı hukuki sirkülasyon yargı ile Milli GörüĢ Hareketi‟ni karĢı karĢıya getirmiĢtir. Davalar devam ederken davalı taraftan sık sık hukuki süreçteki usulsüzlükler gündeme getirilmiĢtir. Ġddia edilen hukuki usulsüzlüklerin baĢında da; Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan partilerin mali 73 denetimini yine Anayasa Mahkemesi‟nin yapması, Anayasa Mahkemesi tarafından suç duyurusu bulunulmadan siyasi partiler hakkında ceza davası açılamaması ve kendisini fesheden veya Anayasa mahkemesi tarafından kapatılan partinin hesaplarını inceleme yetkisinin Anayasa Mahkemesine ait olmasının ihlal edilmesi gelmektedir. Milli GörüĢ Partileri ve yöneticileri hakkında devam eden hukuki süreçte daha sonra Ģu hadiseler yaĢanmıĢtır: Yargıtay 8. Dairesi 9 Kasım 2004‟de, kapatılan RP‟nin Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan'ın TCY (Türk Ceza Yasası)‟nin 312/2 fıkrası uyarınca aldığı mahkûmiyetinin “geçmiĢ hükümlülüğün vaki olmamıĢ sayılması” istemini reddeden, kaldırılan Diyarbakır 1 No'lu DGM'nin kararını bozmuĢtur (BYEGM, 2011s). Ankara Cumhuriyet BaĢsavcılığı 14 Ocak 2005‟de, Erbakan'ın ''Kayıp Trilyon'„davasında ''özel belgede sahtecilik” suçundan aldığı 2 yıl 4 ay hapis cezasının infazını, 3 ay süreyle ikinci kez ertelemiĢtir (BYEGM, 2011Ģ). TBMM Adalet Komisyonu 1 ġubat 2006‟da, Erbakan‟ın hapis cezasının ev hapsine dönüĢtürülmesi için hazine zararını ödemesi önkoĢulunu kaldıran yasa önerisi kabul etmiĢ (BYEGM, 2011t), 22 Mart 2006‟da da TBMM Adalet Komisyonu‟nda, CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in yeniden görüĢülmek üzere TBMM‟ye geri gönderdiği Erbakan‟ın cezasını evinde çekmesine de imkân sağlayan 5485 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı Hakkında Kanun‟da yapılmasına değiĢiklik Dair” kanun tasarısı aynen kabul edilmiĢtir (BYEGM, 2011u). Yargıtay 11. Ceza Dairesi 9 Nisan 2006‟da, Erbakan‟ın cezasının yeni TCK‟nın lehte hükümlerine göre ertelenmesi yönündeki talebi reddeden yerel mahkemenin kararını bozmuĢ, buna göre cezasının infazı durdurulmuĢ ve dava‟nın yerel mahkemede tekrar görülmesini kararlaĢtırmıĢtır (BYEGM, 2011ü). Bir yandan hukuki süreçler böyle devam ederken bir yandan da SP 2. Olağan Büyük Kongresi‟ni gerçekleĢtirmiĢ ve kongre sonucunda tek liste ile Recai Kutan vekâleten devam ettiği SP Genel BaĢkanlık görevine asaleten seçilmiĢtir. Yine, CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer 21 Nisan 2006‟da, Erbakan‟ın da cezasını evinde çekmesine imkân sağlayan 5485 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ġnfazı hakkında Kanunu” onaylamıĢtır (BYEGM, 2011ü). 74 Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 7 Haziran 2006‟da, Erbakan‟ın aldığı 2 yıl 4 aylık hapis cezasını yeniden yargılama sonunda değiĢtirmezken, cezasını 11 ay olarak konutunda çekmesine karar vermiĢtir (BYEGM, 2011v). Yargıtay 8. Ceza Dairesi 22 Temmuz 2006‟da, Erbakan‟ın eski Türk Ceza Yasası‟nın 312. maddesinden aldığı “mahkûmiyetin vaki olmamıĢ sayılmasına, mahkûmiyet hükmünün tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına ve beraat talebinin reddine” iliĢkin yerel mahkeme kararını onamıĢtır (BYEGM, 2011y). SP Genel BaĢkanı Recai Kutan‟ın da aralarında bulunduğu dönemin 5 parti yöneticisi hakkında “özel evrakta sahtecilik” suçundan 7 yıl 6‟Ģar aya kadar hapis cezası istemiyle açılan dava 28 Mart 2007‟de beraatla sonuçlanmıĢtır (BYEGM, 2011z). AKP, TBMM 22. Döneminde baĢlayan 59. Hükümet çalıĢmalarını devam ettirirken 16 Mayıs 2000‟de göreve gelen CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in 16 Mayıs 2007‟de görev süresi dolacaktır. Bundan dolayı CumhurbaĢkanlığı seçimleri için TBMM BaĢkanlığı 12 Nisan 2007‟de seçim hazırlıklarını, partilerde aday belirleme çalıĢmalarını baĢlatmıĢtır. Aday belirleme sürecinin baĢlamasında sonra da AKP Genel BaĢkanı ve BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan 24 Nisan 2007‟de AKP‟nin adayı olarak DıĢiĢleri Bakanı Abdullah Gül‟ü CumhurbaĢkanlığına aday göstermiĢtir (BYEGM, 2011aa). CumhurbaĢkanı adaylarının belirlenmesinden sonra 27 Nisan 2007‟de yapılan ilk oylamada Gül için 357 oy çıkmıĢ ancak CumhurbaĢkanı olmak için gerekli olan 367 oy sayısına ulaĢamamıĢ ve seçim ikinci tura kalmıĢtır. CHP‟de seçim oturumunda 367 üyenin hazır bulunması gerektiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine oturumun iptali için baĢvurmuĢtur. Aynı günün gecesi de Genel Kurmay BaĢkanlığı resmi sitesinden yaptığı basın açıklamasıyla da laikliği konu alarak Türkiye siyasi tarihine adı “emuhtıra” olarak geçen bir siyasi müdahalede bulunmuĢtur. Yapılan açıklamanın içeriği ise Ģöyledir: Türkiye Cumhuriyeti devletinin, baĢta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aĢındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müĢahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değiĢen geniĢ bir yelpazeyi kapsamaktadır. 75 Bu faaliyetlere giriĢenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüĢen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalıĢmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karĢı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle ĢaĢırtıcı bir benzerlik taĢımaktadır. Bu bağlamda; Ankara‟da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur‟an okuma yarıĢması tertiplenmiĢ, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiĢtir. 22 Nisan 2007 tarihinde ġanlıurfa‟da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile o saatte yataklarında olması gereken ve yaĢları ile uygun olmayan çağ dıĢı kıyafetler giydirilmiĢ küçük kız çocuklarından oluĢan bir koroya ilahiler okutulmuĢ, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teĢebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuĢtur. Ayrıca, Ankara‟nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum ġöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli‟de Ġl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaĢa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin baĢları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli‟nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk Ġlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleĢi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiĢtir. Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı‟nın ilgili yönergelerinde belirtilmiĢtir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dıĢı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiĢ ve Genelkurmay BaĢkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiĢtir. Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dâhilinde yapılmıĢ olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Cumhuriyet karĢıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aĢındırmaktan baĢka amaç taĢımayan bu irticai anlayıĢ, son günlerdeki bazı geliĢmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını geniĢletmektedir. Bölgemizdeki geliĢmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalıĢılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, baĢka bir Ģeye dönüĢtüğü, ülkemizde ve ülke dıĢında görülebilmektedir. Malatya‟da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaĢ bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaĢamasının tek Ģartının, devletin Anayasamızda belirlenmiĢ olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği Ģüphesizdir. Bu tür davranıĢ ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay BaĢkanı‟nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranıĢlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliĢtiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir. 76 Son günlerde, CumhurbaĢkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartıĢılması konusuna odaklanmıĢ durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endiĢe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartıĢmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartıĢmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karĢısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranıĢlarını açık ve net bir Ģekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin Ģüphesinin olmaması gerekir. Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk‟ün, “Ne mutlu Türküm diyene” anlayıĢına karĢı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti‟nin düĢmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiĢ olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. Genel Kurmay‟ın yaptığı bu açıklamanın ardından siyasi ve hukuki polemikler yaĢanırken 1 Mayıs 2007‟de Anayasa Mahkemesi 11. CumhurbaĢkanı‟nın seçimine iliĢkin 27 Nisan 2007‟de yapılan ilk oylamanın Anayasa‟nın 96. ve 102. maddelerine aykırı savıyla iptali istemini haklı bularak oturumu iptal etmiĢtir. Bu süreçte 3 Mayıs 2007‟de TBMM Genel Kurulu‟nda 22 Temmuz 2007‟de Milletvekili Genel Seçimlerinin yapılmasına iliĢkin önerge kabul edilmiĢ ve böylece seçim süreci baĢlamıĢtır. Seçim süreci devam ederken de 6 Mayıs 2007‟de CumhurbaĢkanlığı seçimi için ikinci kez oturum toplanmıĢ ancak seçim için yeter sayısına yine ulaĢılamamıĢtır. Milletvekili Genel Seçimi kararı alındıktan sonra seçim kampanyaları baĢlamıĢ, partiler siyasal düzlemlerini ve vaatlerini gündeme getirmeye baĢlamıĢlardır. SP 22 Temmuz 2007 seçimleri için hazırladığı seçim beyannamesinde otantik Milli GörüĢ jargonunu ve söylemlerini kullanmıĢtır. Yine seçim beyannamesinde Milli GörüĢ vurgusu yapan SP, AKP‟nin hükümet politikalarıyla ilgili çeĢitli eleĢtiriler getirmiĢtir. Bir teĢbih olarak SP bu seçimlerde John Von Neumann‟ın ortaya koyduğu “Oyun Teorisi” ni seçim stratejisi olarak kullanmıĢ, AKP ve CHP‟yi aynı tarz siyaset yapan ve birbirlerinden çıkar iliĢkileri çerçevesinde yararlanan iki parti olarak değerlendirmiĢtir. SP‟nin seçimlerde kullandığı belli baĢlı sloganlar ise Ģunlardır: “Önce Ahlak ve Maneviyat”, “Faizci Düzen Değil, Adil Bir Düzen”, “Zilletten Ġzzete, Sefaletten Saadete”, “Kıbrıs‟ı Kim Aldı, Kim Verdi?”, “Afganistan-Irak, Sonunda Sıra Sana Gelecek”. Yapılan seçim kampanyalarından sonra yapılan 22 Temmuz 2007 Milletvekili Seçimi sonuçlarına göre; AKP 16.327.291 oy ve % 46,58 oy oranı ile 341, CHP 77 7.317.808 oy ve % 20,88 oy oranı ile 112, MHP 5.001.869 oy ve % 14,27 oy oranı ile 71 milletvekili çıkartmıĢtır. Bağımsız olarak seçime giren adaylardan da 26‟sı milletvekili olarak seçilmiĢtir. SP ise 820.289 oy ve 2,34 oy oranı ile % 10‟luk seçim barajının altında kalarak meclise girememiĢtir. Seçim sosyolojisi açısından seçim sonuçları analiz edildiğinde cumhurbaĢkanlığı seçiminin yapılan seçimlere büyük ölçüde etki ettiği gözlemlenmektedir. Seçmenler bu seçimde AKP‟ye cumhurbaĢkanı seçimlerine daha etkili bir çoğunlukla girmeye yetki vermiĢtir. Seçim kampanyası sırasında her ne kadar kurumlarla ilgili politikalar ve vaatler açıklansa da seçime cumhurbaĢkanlığı seçimi psikolojisinde ve kolektif algısında girilmiĢtir. SP ise bu seçim sonuçlarına göre oy oranını yükseltememiĢ ancak AKP‟ye verilen oyların aslında SP‟ye verilmiĢ oylar olduğunu değerlendirmiĢ ve iddia etmiĢtir. Yapılan 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri‟nden sonra 23 Temmuz 2007‟de Recep Tayyip Erdoğan CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟e hükümetin istifasını sunmuĢtur. Sezer‟de 6 Ağustos 2007‟de seçimlerden birinci parti olarak çıkan AKP‟ye hükümet kurma görevini vermiĢtir. Erdoğan, 16 Ağustos 2007‟de 60. Hükümetin Bakanlar Kurulu listesini hazırlamıĢ ancak CumhurbaĢkanı Sezer listeyi seçilecek olan yeni cumhurbaĢkanına sunması istemiĢtir. Bu durumdan sonra devam eden cumhurbaĢkanlığı seçiminde 28 Ağustos 2007‟de yapılan 3. tur oylamada Abdullah Gül gerekli olan çoğunluğu 339 oy ile sağlayarak 11. CumhurbaĢkanı olarak seçilmiĢtir. AKP Genel BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaĢkanı seçiminden 1 gün sonra 29 Ağustos 2007‟de yeni hükümetin bakanlar kurulu listesini CumhurbaĢkanı Abdullah Gül‟e sunmuĢ ve CumhurbaĢkanı Gül‟de yeni hükümeti onaylamıĢtır. Hükümetin onaylanmasından sonra 31 Ağustos 2007‟de hükümet programı okunmuĢ ve 5 Eylül 2007‟de de güven oylamasına geçilmiĢtir. Meclis güven oylamasında kullanılan 535 oyun 337‟si kabul, 197‟si red çıkmıĢ ve böylece 60. Türkiye Cumhuriyeti resmen kurulmuĢtur. Bir yandan Türkiye siyaset tarihinde yaĢanan bu geliĢmeler yaĢanırken diğer yandan Yargıtay 11. Ceza Dairesi 3 Nisan 2008‟de, kapatılan RP‟nin Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ı 2 yıl 4 ay hapse mahkûm eden ve bu cezanın evde infazına iliĢkin Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi‟nin kararını onamıĢtır. Daha sonra da 19 Ağustos 78 2008‟de CumhurbaĢkanı Abdullah Gül ev hapsi cezasına çarptırılan Erbakan‟ın cezasını sürekli hastalık sebebi kapsamında değerlendirerek af etmiĢtir. Milli GörüĢ Hareketi‟nde ki bu hukuki süreçten sonra 26 Ekim 2008‟de SP 3. Olağan Büyük Kongresi‟ni yapmıĢ, kongrede SP Genel BaĢkanlığı‟na tekrar aday olmayan Recai Kutan‟ın yerine tek liste ile Numan KurtulmuĢ genel baĢkanlığa seçilmiĢtir. Bu kongreyle birlikte ayrıca SP, Yüksek ĠstiĢare Kurulu adında bir organ kurmuĢtur. Numan KurtulmuĢ‟un SP Genel BaĢkanı olmasından sonra SP‟nin söylemlerinde daha yumuĢak ve entelektüel bir dil hâkim olmuĢtur. Siyasette akademik tarzda bir üslup oluĢturan KurtulmuĢ, entelijans siyasi kültürü SP‟nin otantik yapısıyla bağdaĢtırmaya çalıĢmıĢtır. SP teĢkilat tabanında ise kolektif algı olarak bir açılım oluĢmuĢ ancak aynı tarz üslup ve söylem yakalanamamıĢtır. Yani, SP üst yöneticileriyle tabanı arasındaki biliĢsel korelasyon düĢük kalmıĢtır. SP‟nin siyaset tarzındaki bu değiĢim süreci devam ederken 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri yapılmıĢtır. Seçim sonuçlarına göre; AKP 20.121.467 oy ve % 40,19 oy oranı ile 1.452, CHP 13.857.446 oy ve % 27,68 oy oranı ile 506, MHP 7.564.219 oy ve % 15,11 oy oranı ile 484, SP ise 2.418.207 oy ve % 4,83 oy oranı ile 80 belediye baĢkanlığı kazanmıĢtır. SP bu yerel seçimde de hiçbir il de belediye baĢkanlığını alamamıĢtır. Yine, SP‟de her ne kadar oy ve kazanılan il sayısında artıĢ gözlense de oran olarak bir önceki yerel seçime göre önemli artıĢ gerçekleĢtirememiĢtir. Seçim sosyolojisi açısından değerlendirildiğinde ise SP‟nin siyaset tarzında farklılığının yerel seçimlere kadar olan kısa süreçte etkisini gösteren geniĢ tabanlı sosyolojik bir karĢılık bulmadığı gözlemlenmektedir. 29 Mart 2009‟da yapılan yerel seçimlerden sonra SP, iç dinamiklerinde tekrar hareketlilik yaĢanmaya baĢlamıĢtır. Hareketlilik, SP Genel BaĢkanı Numan KurtulmuĢ‟un il baĢkanlarının değiĢimiyle ilgili inisiyatif kullanarak “tasfiye mi, takviye mi?” polemiğinin ortaya çıkmasıyla baĢlamıĢ, sürecin devamında ise 11 Temmuz 2010‟da SP 4. Olağanüstü Büyük Kongresi yapılmıĢtır. Bu kongrede Milli GörüĢ Partileri kongresinde ikinci kez yaĢanan iki liste ile seçim yapma gündeme gelmiĢtir. Ancak çıkarılan yeĢil ve beyaz adlı iki listenin genel baĢkan adayı da Numan KurtulmuĢ olarak gösterilmiĢtir. Kongre sürecinde beyaz liste olarak adlandırılan listenin kendisinin hazırladığı ve ikinci listeye gerek olmadığını söyleyen KurtulmuĢ, yeĢil listeden istifa etmiĢtir. KurtulmuĢ‟un yeĢil listeden istifası ile yeĢil liste seçime 79 girememiĢ ve beyaz liste tek baĢına seçime girmiĢtir. Kongre sonucunda ise beyaz liste ile Numan KurtulmuĢ tekrar SP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir. Kongre sonrası süreçte ise kongrenin tekrar yapılması hususunda giriĢimler olmuĢtur. Bu giriĢimler, yeterli sayıda delege imzasının toplanmasıyla sonuçlanmıĢtır. Ancak bu olgudan sonra 1 Ekim 2010‟da Numan KurtulmuĢ düzenlediği basın toplantısıyla SP genel baĢkanlık görevinden ve üyeliğinden istifa etmiĢtir. Numan KurtulmuĢ‟un SP genel baĢkanlık görevinden istifası üzerine 17 Ekim 2010‟da SP 5. Olağanüstü Büyük Kongresi yapılmıĢtır. Kongre seçimine Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan tek liste ile SP Genel BaĢkanlığına aday olmuĢtur. Kongre sonucunda ise Erbakan 84 yaĢında, yaklaĢık 6,5 yıl aradan sonra tekrar SP Genel BaĢkanlığına seçilmiĢtir. SP‟den ayrılan Numan KurtulmuĢ ise 1 Kasım 2010‟da Halkın Sesi Partisi‟ni kurarak siyasete bu partide Genel BaĢkan olarak devam etmiĢtir. SP genel baĢkanlığına seçilen Erbakan, sürecin devamında sağlık sorunlarından dolayı hastaneye kaldırılmıĢ, 27 ġubat 2011‟de de solunum, kalp ve çoklu organ yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetmiĢtir. 3.2 Kavramsal Düzlem Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel süreç içinde nasıl bir anlama karĢılık geldiği, isminin etimolojisi, partilerinin hangi kavramlarla ön plana çıktığı, uluslar arası boyutu, otantik yapısı ve lideri olarak Erbakan faktörü Milli GörüĢ Hareketi araĢtırmalarında tetkik edilmesi gereken önemli konulardır. Kavramsal düzlemde bunların açıklanması Milli GörüĢ Hareketi‟nin daha iyi tefsir edilmesini sağlayacaktır. Bakacak‟a (2010) göre; Milli GörüĢ çizgisinde söylem düzeyinde manevi olarak arındırılmıĢ ve pozitifleĢtirilmiĢ Ġslami modernleĢmenin içinde korunacak öz sıfatı "milli"dir; ancak bu "milli" anlayıĢının içeriği Cumhuriyet resmi ideolojisinin iĢaret ettiği millilikten farklıdır. Milli GörüĢ Hareketi‟ne ad olan “milli” sıfatını, ilk akla gelen anlamıyla yani milliyetçiliğe gönderme yapmayı değil “yerliliği” vurgulamayı amaçlamaktadır. 80 Milli GörüĢ Lideri Necmettin Erbakan ise Milli GörüĢ‟ü bir benzetme ile Ģöyle tarif etmektedir: Milli GörüĢ demek “Ġbrahim milleti” demektir. GörüĢ bakıĢ demek, milli görüĢ Ġslami bakıĢ, Ġslami Hareket demektir (Tahhan, 2007). Milli GörüĢ adı üstünde milletimizin kendi görüĢüdür. Bütün insanlığın bildiği gibi Milletimiz asırlar boyu kaba kuvveti değil, hakkı üstün tutan bir zihniyetin temsilcisi olarak, insanlık tarihinin en büyük devletleri olan Selçuklu ve Osmanlı Devletlerini kurmuĢ, asırlar boyu insanlığa insan hakları, barıĢ ve adaletin en güzel örneklerini göstermiĢ, Ģerefli, parlak bir maziye sahiptir. Milli GörüĢ Anadolu‟ya hakkı, adaleti getiren, Malazgirt zaferini kazandıran görüĢtür. Sultan Alparslan‟ın görüĢüdür. Milli GörüĢ ilerici bir görüĢtür. Türkiye‟yi muasır medeniyetin üstüne çıkaracak görüĢtür. ĠĢte Sultan Fatih. Ne solcu idi, ne liberaldi, ne ortanın sağı idi ve nede sağın ortasıydı. Milli GörüĢçü idi. … Milli GörüĢ Mustafa Kemal‟in öncülüğünde Ġstiklal SavaĢını yapan görüĢtür (SP, 2003a). Milli GörüĢ Hareketi ortaya çıkıĢından beri bu tarz dini ve umumi motiflerle sıkı bir Ģekilde iĢlenerek açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Yine Erbakan‟a göre; Milli GörüĢ Hareketi, otantikliğini Ġslam‟dan ve tarihten almıĢtır (SP, 2008). Milli GörüĢ Hareketi'nin fikri temelleri, 1967 yılında atılmıĢtır, siyasi olarak baĢlangıcı ise 1969 genel seçimlerinde Necmettin Erbakan ve bir grup arkadaĢının bağımsız aday olmasıyladır. Erbakan kısa süre içinde kendilerinin "milli" diğer siyasi partilerin "gayrı milli" görüĢü temsil ettiğini ileri sürmüĢtür. Daha sonra ise "gayrı milli" tanımı yerini "taklitçi" suçlamasına bırakmıĢtır. Alganoshy‟ye (2010) göre, Ġslami Hareket olarak Milli GörüĢ‟ün 4 partisi kapatılsa da Ġslamcılar için bu hareket siyaset ve devlet yönetimi açısından büyük bir siyasi pratik olmuĢtur. Akpınar‟a (2009) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nde, ne maddi ne de manevi kalkınmanın tek baĢına bir önemi yoktur. Aksine, ikisinin bir arada gerçekleĢip, birbirini tamamlaması makbuldür. Buradan da anlaĢılacağı gibi “Milli GörüĢ”, ana meselesi olarak sanayileĢme ve kültür arasında bir bağlantı kurmaya çabalamaktadır. Kültürel alanda vurguladığı Ġslami eĢitlik, kardeĢlik ve yardımlaĢma kaideleri, Batılı Kapitalizm‟in getirdiği bireyciliğe ve sanayileĢmenin alt sınıfları yoksullaĢtırmasına karĢı bir çözüm olarak sunulmaktadır. 81 Sarıbay‟a (1985) göre, Milli görüĢün amacı, manevi ve maddi alanlarda kalkınmayı sağlamak; özellikle manevi geliĢmeye ve ahlakçılığa gereken ağırlığı vermek, bunun için de bireylerin manevi ve fikri eğitimini gerçekleĢtirmektir. Yavuz‟a (2004) göre de, Erbakan öncülüğünde baĢlatılan Milli GörüĢ Hareketi iki ana kavram üzerine inĢa edilmiĢtir, "maddi ve manevi kalkınma”. Milli GörüĢ Hareketi etrafında kurulan siyasi partiler dinin siyasi alanda temsilini sağlayarak, dindar/muhafazakâr kesimlerin yerel ve ulusal düzeyde politikaya ve bürokrasiye katılmalarını mümkün kılmıĢlardır. Bu süreçte de, isteyerek veya istemeyerek hem geleneksel devlet bürokrasisinin hem de siyasi alanın dini konularda daha hassas olmasına neden olmuĢlardır. Milli GörüĢ Hareketi‟nin asıl baĢarısı ise ekonomik ve kültürel açıdan dıĢlanmıĢ kitleleri ulusal siyasi sisteme yerel yönetimlerden baĢlayarak entegre etmesi olmuĢtur. Kısacası, Milli GörüĢ Hareketi hem muhalif merkez olmuĢ hem de çatısı altında toplanan kitlenin modernleĢmesini sağlamıĢtır. Erbakan, siyaset alanına girmekle beraber çoğu zaman dindar kesim adına da konuĢmalarda bulunmuĢ, dindar kesimlerin kolektif algısını siyasal davranıĢa dönüĢtürerek Türkiye‟de din ve vicdan hürriyetinin olmadığını vurgulamıĢtır. Dini bir kolektif bilinç olarak Erbakan, baĢka bir eleĢtiriyi de ekonomi alanında yapmıĢtır. MaviĢ‟e (2009) göre, Erbakan‟ın gerek bağımsızlar hareketinde gerekse siyasal yaĢamında ekonomik eleĢtirilerinin temelini faiz sistemi oluĢturmuĢtur. Erbakan, yeni bir ekonomik düzenden yanadır. Mevcut ekonomik düzenin haksız ve adaletsiz olduğunu, bir komprador mason azınlığın çıkarlarına iĢlediğini iddia eden Erbakan, bu gidiĢatın ancak faizsiz iktisadi sistemle düzeltilebileceğini iddia etmiĢtir. Cindi‟ye (1979) göre Erbakan; kapitalist ve sosyalist fikirlerin fesat olduğunu ileri sürmüĢtür. Sosyalizm hakkın da insan haklarını tehdit ettiğini ve milli güvenliğe zarar verdiğini ve yabancı kaynaklardan beslendiğini, Kapitalim için de faiz sistemine dayandığını ve yine yabancı kaynaklara dayandığını savunmaktadır. Yavuz‟a (2004) göre, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojik boyutuyla beraber model yapısının baĢında dini bir normatif olarak itaat edilmesi gereken bir Erbakan vardır. Erbakan siyasi alandaki cihadı yapacak tek liderdir ve tarikat liderlerinin de Erbakan'a itaat ve biat etmesi istenmektedir. Erbakan her zaman siyasi fikirlerini bir iyi ile kötü, güzel ile çirkin, hak ile batıl, refah ile yoksulluk, adalet ile zulüm ikilemi üzerine kurmuĢtur. Her zaman kendisini "ötekine" karĢı tarif etmek Erbakan stratejisinin 82 özünü oluĢturmaktadır. Parti içinde lidere itaat esastır. Erbakan'ın "diğer partilerin üyeleri bizim ise inananlarımız var" Ģeklindeki açıklaması aslında onun dini sürekli siyasi hedefler arasında belirttiğini göstermektedir. Erbakan'ın kullandığı muhalif söylem sürekli olarak dini sembol ve değerleri siyasete taĢımak olmuĢtur. Milli GörüĢ Hareketi halkın genelde sisteme olan tepkisini, özelde ise ĢehirleĢme ve modernleĢme arzusunu yansıtan sosyo-siyasi bir harekettir. Milli GörüĢ Hareketi‟nin bu "muhalif" yanıyla "modernleĢmeci" yanının beraber ele alması gerekmektedir. Bu harekete katılan kiĢilerin biyografisine, kullandıkları dile, stratejilere ve liderlik yapısına bakmak gerekir. Milli GörüĢ Hareketi sadece dini kavram ve kurumları değil yerine göre anti-kapitalist, anti-Batıcı ve anti-Kemalist bir dil de kullanmıĢtır. Bu sadece bir dini hareket değil din ile iktidar iliĢkilerinin yeniden tanımlanması, devlet-toplum arasındaki çizginin yeniden tanzim edilmesi ve inanç ve kimlikleri yüzünden sistem dıĢına itilen kitlelere protesto kimliği sunarak bu kesimleri siyasi alana taĢıma çabasıdır. Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasi söylemini Ģekillendiren dini kavramlar bir kimlik ve düzen arayıĢı içindedir. Burada bireysel ve cemaat bazında Ġslami kimlik, devlet düzeyinde ise yeni bir "adil düzen” arayıĢı söz konusudur. Hem kimlik hem de düzen arayıĢında kullanılan kavramlar geleneksel Osmanlı-Ġslami anlayıĢı ve kavramlarıdır. Nitekim ulus-devlet oluĢturma sürecindeki Türk-Kürt ayrıĢmasına karĢı, "Müslüman kimliği", "devlet-millet bütünlüğü" ve "memleket evlatları" vurgusu yapılarak, Kürtlerin bağımsız ve ayrılıkçı bir kimlik arayıĢı içine girmesini büyük ölçüde önlemiĢtir. Erbakan geçmiĢteki "büyüklüğü" tekrar inĢa etmek için manevi ve maddi kalkınmayı isterken hedefi "Yeniden Büyük Türkiye”yi tekrar inĢa etmek ve Türkiye öncülüğünde Ġslam âlemini Ģekillendirmektir. Büyük Türkiye'nin kurulmasında ve Ġslam âleminin lideri olmasında en büyük engel Batı emperyalizmi ve özellikle de Siyonizm görülmüĢtür. Hem Batıcılık hem Yahudilik, Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojisinin dıĢ düĢmanlarını oluĢturmuĢtur. Batı ve Siyonizm‟e karĢı "ağır sanayi" kalkınması ve manevi kalkınma sürekli vurgulanmıĢtır. Erbakan Ġslam kimliği ıĢığında çıkarları belirlerken, Türkiye'nin kendi çıkarlarının Ġslami söylem ve dayanıĢma içinde daha iyi korunacağına inanmaktadır (Yavuz, 2004). Bulaç‟a (2009) göre Milli GörüĢ Partileri bu öngördükleri çalıĢmalarda takiyye yoluna sapmamıĢ, doğru/yanlıĢ projelerini ve siyasi programlarını açık bir dille ifade 83 etmiĢtir. Nitekim bu ifadeler yeri geldiğinde parti kapatma sebebi olarak da sayılmıĢtır. BaĢka bir perspektiften Erbakan, baĢbakan olduğu gün Ġslam âleminde eĢine az rastlanır büyük bir heyecan yaĢanmıĢtır. Suriye, Ürdün ve Lübnan'da pek de politize olduğu söylenemeyecek insanlar camilere koĢarak, dua etmiĢtir. Sudan'da Müslümanlar Ģükür namazı kılmıĢtır. Mısır'da ve Kuzey Afrika'da insanlar sanki kendileri iktidar olmuĢ gibi birbirlerini tebrik etmiĢlerdir. Tahran'da genç hanımlar sokaklarda çörek ve pasta dağıtmıĢlardır. Kısaca, Erbakan'ın hükümet kurmuĢ olması Ġslam âleminde derin bir heyecan uyandırmıĢtır. Avrupa'nın çeĢitli ülkelerinde ve Amerika'da yaĢayan Müslümanların da benzer bir heyecan yaĢadığını söylemek mümkündür. Erbakan, Milli GörüĢ iktidarıyla beraber Ģu hamleleri ve hedefleri vaad etmiĢtir: Önce ahlak ve maneviyat, manen ve madden kalkınmıĢ “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya”nın kurulması. Yeni bir dünyanın kurulması içinde öncelikle Müslüman ülkeler ve topluluklarla en ileri derecede iĢbirliği sağlanacak ve bu meyanda 5 önemli adım atılacaktır: 1. Müslüman ülkeler ve topluluklar kendi “Müslüman Ülkeler BirleĢmiĢ Milletler TeĢkilatı”nı kurmalıdır. 2. ”Müslüman Ülkeler Savunma ĠĢbirliği TeĢkilatı”nın kurulması. Yani Müslüman ülkelerin kendi NATO teĢkilatlarını kurmalıdır. 3. “Müslüman Ülkeler Ortak Pazarı TeĢkilatı ve Birliği”nin kurulması ve teĢkili. 4. “Müslüman Ülkeler Ortak Para Birimi” ne geçilmesi. 5. “Müslüman Ülkeler ve Kültür ĠĢbirliği TeĢkilatı”nın kurulması. Bu teĢkilat her Ģeyden önce bütün Müslüman ülkelerdeki üniversiteler, enstitüler ve araĢtırma müesseseleri arasında koordinasyonu sağlayacak, ilim ve teknoloji sahasındaki iĢ birliğini temin edecektir. Böylece hali hazır dağınıklık “Adil Düzen”e değil “Siyonizm” ve “emperyalizm”e hizmet eden Ģuursuzluk ve israf ortadan kaldırılmıĢ olacaktır (Erbakan, 1991b). Erbakan, böylelikle yeni bir Ġslami kültür ve düzenin oluĢacağını düĢünmektedir. Erbakan‟a göre, medeniyetin merkezi Ġslam âlemidir. Batı bütün ilimleri Müslümanlardan almıĢtır ve medeniyeti Ġslam âleminden öğrenmiĢtir (Erbakan, 2009). Cindi‟ye (1979) göre Erbakan, Türkiye‟nin bütün Ġslam âlemiyle bütün alanlarda iliĢkileri geliĢmeye savunmaktadır. Bu iliĢkiler suni kalmamalı, fiili olarak gerçekleĢmelidir. Çünkü 50 den fazla Ġslam ülkesinin milyar nüfus vardır ve bu Ġslam ülkeleri güçlü doğal bir pazardır. Erbakan, kültür ve ilimlerle ilgili olarak da Fizik, Kimya, feza bilimlerinin ilk âlimlerinin Müslümanlar olduğunu ancak bunun kitaplarımızda öğrencilere Batılı 84 alimlermiĢ gibi anlatıldığını iler sürmüĢ ve “Biz halkın karĢısına geçip artık Ġmam Hatip Okulu ve Kur‟an kursu açmayacağız, diyen zihniyetin karĢısındayız. Türkiye‟de din hürriyetini kısıtlayan 163. Maddeyi kaldıracağız. Biz Ģekil değil, ruh istiyoruz.” demiĢtir. (MaviĢ, 2009). Milli GörüĢ „ün Ġslami, kültürel, ahlaki ve felsefi temellerinin çeĢitli yönlerinin belirtildiği açıklamalara ek olarak -bir RP projesi olan- Adil Düzen‟in teorisyenlerinden Arif Ersoy Milli GörüĢ‟le ilgili Ģu makro tanımlamayı yapmaktadır: “Milli GörüĢ; Ġslam dinine inanan milletimizin, ortak dünya görüĢüdür.” (Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Resmi Ġnternet Sitesi [ESAM RĠS], 2006) 85 4. BÖLÜM: MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ'NĠN EĞĠTĠM VE KÜLTÜR PROGRAMLARI Dini bir kolektif bilinç olarak Türkiye‟deki dindarların itina ile üzerinde durdukları en önemli konulardan biri eğitimdir. Eğitim, beraberinde insanların yaĢam tarzının ve menĢeinin bir ürünü olarak da kültürlerini Ģekillendirmektedir. Türkiye‟deki dindar kesimler bir yaĢam tarzı ve kültür olarak benimsediği ancak devlet ideolojisinin toplumsal bir patoloji olarak gördüğü dini değer ve semboller Türkiye siyaset tarihinde önemli yer tutar. Cumhuriyet sonrası tek partili siyasi hayatın egemen kıldığı ideolojik anlayıĢ uzun süre benliğini devam ettirmiĢtir. Bu süreçte dindar kesimde taleplerini makul dillerle ifade etmeye çalıĢmıĢ ancak baĢarılı olamamıĢtır. Türkiye siyaset tarihinde bir kırılma noktası olan çok partili siyasi hayata geçiĢ ise siyasal toplumsallaĢmayı beraberinde getirmiĢ ve özellikle dindar kesimin talepleri karĢısında politikacılar, bu durumu siyasi bir retorik olmaktan çok somut siyasi davranıĢa çevirmiĢlerdir. Nitekim Adnan Menderes‟in yine CHP kökenli politikacılarla oluĢturduğu DP, halkın bu talepleri kaĢısın da toplumsal siyasi bir duruĢ sergileyerek CHP‟nin kökleĢik yapısına rağmen tek baĢına iktidar olmuĢtur. Dindar kesimin siyasallaĢan toplumsal taleplerinin artması ve DP‟nin bu durum karĢısındaki pozitif tutumu DP‟yi dinsel kaygılar yönünden daha çekici kılmıĢ ve iktidarının devamını sağlamıĢtır. Peki, DP ile daha belirgin olarak ortaya çıkan eğitimle ilgili olan dini-toplumsal değerler nelerdir, bunlar DP‟den sonra nasıl bir siyasi konjonktürde reorganize olmuĢtur ve Milli GörüĢ Hareketi bu reorganizasyonda nasıl bir sosyolojik karĢılığa denk gelmektedir? Türkiye siyaset tarihinde özelliklede çok partili hayata geçildikten sonra dindar kesimin siyasal olana bir baskı unsuru olarak kullandığı eğitimle ilgili en çok gündemde tuttuğu konular; Kur‟an öğretimi ve yaĢ sınırı, kesintisiz zorunlu eğitim ve Ġmam Hatip 86 Okulları, üniversiteye giriĢ sınavındaki katsayı farklılıkları ve üniversitelerdeki baĢörtü yasağı uygulamaları olmuĢtur Milli GörüĢ Hareketi ortaya çıkıĢından itibaren epistemolojik olarak Ġslam menĢeine olan angajmanıyla dindar kesimin bu değerlerini psiko-politik bir Ģekilde içselleĢtirerek siyasal bir davranıĢa dönüĢtürmüĢ ve muhtelif olgularda toplumsal refleksleri hassaslaĢtırmıĢtır. Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ile ilgili eklektik yaklaĢımı ise parti ve hükümet programlarına, koalisyon protokollerine, seçim beyannamesi ve bildirilerine, slogan, vaad ve ideolojisine dolaylı ve açıktan projekte olmuĢtur. ĠĢte bu bölümde Milli GörüĢ Partileri olarak adlandırılan MNP, MSP, RP, FP ve SP‟nin eğitim ve kültür alanlarıyla ilgili bu yansımaları analiz edilecektir. 4.1 Milli Nizam Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları Milli GörüĢ Hareketi‟nin dini-siyasi bir tecrübe olarak ortaya çıkmasından önce parlamentoda muhafazakâr parlamenterler tarafından siyasal bir hareketlilik gerçekleĢtirilmiĢtir. Daha sonra Necmettin Erbakan bu siyasal hareketliliğin öncülüğünü yaparak parti kurmaya teĢebbüs etmiĢtir. Parti kurma çalıĢmaları, AP 3. Genel Kongresi‟nin beklenilmesi ve Erbakan‟ın AP‟den Konya milletvekilliği adaylığının veto edilmesi sonrasında yaklaĢan 12 Ekim 1969 Milletvekili Genel Seçimlerine yetiĢmemiĢtir. Erbakan ve beraberindeki parlamenterler yeni partinin kurulamaması üzerine seçimlere bağımsız adaylar olarak girmeyi tercih etmiĢlerdir. Türkiye siyaset tarihine “Bağımsızlar Hareketi” olarak geçen bu aksiyonda, Erbakan, Konya‟dan bağımsız milletvekili adayı olmuĢtur. Bağımsızların ve özellikle de Erbakan‟ın konuĢmaları, tanıtım malzemelerinde kullandıkları mesajlar, afiĢler, sloganlar, pankartlar bize gerek bağımsızların ve gerekse MNP‟nin ideolojik yapısını tasvir edecektir. MaviĢ‟e (2009) göre, Erbakan‟ın söyleminde iki temel unsur vardır; bunlardan ilki Anadoluculuk fikri; Anadolu sermayesinin güçlendirilmesi, milli sanayi, milli kalkınma hamlesi, diğeri de maneviyatçılıktır. Erbakan böylece ideolojisini “Maddi ve 87 Manevi Kalkınma” olarak iki temel düzleme oturtmuĢtur. Ayrıca Erbakan, dıĢ kaynaklı görüĢ ve ideolojilere de karĢıdır. Konya mitinginde Ġslamcı kimliği ön planda olan Mustafa Yazgan ve Necip Fazıl Kısakürek‟in konuĢmuĢ olmaları Bağımsızlar Hareketi‟nin Ġslamcı kesimlerle olan korelâsyonunu da yüksek tuttuğunu göstermektedir. Erbakan, Konya mitinginde “Ġmanlı Türkiye‟nin temeli bugün Konya‟da atılmaktadır” demiĢ ve sanayi, ekonomi ve mali alanda kuvvetli bir Türkiye kurmanın yolunda olduklarını ifade ederek ana prensibinin “iman ve hak yolu” olduğunu belirtmiĢtir. Yine Erbakan, komünizm ve masonluğun sakıncalı yönlerinden bahsederek bunların bir üst fikriyatının Siyonizm olduğunu vurgulamıĢtır. Bunların yanında bağımsızların söylemleri içerisinde; diyanete özerklik, vakıf müesseselerinin diyanete tevdi edilmesi, din ve devlet iliĢkisinin yeniden düzenlenmesi gibi konular da yer almıĢtır. Bağımsızlar Ġslami terimlerin yoğun olarak iĢlendiği söylemlerinin yanı sıra yine aynı tarzda Ģu sloganları kullanmıĢlardır: “Ġmanlı Büyük Türkiye”, ”Zafer Hakka Ġnananlarındır”, “Anadolucu Hamle; Sanayide, Ticarette ve Sosyal Yatırımlarda”, “Milletçe Özlenen Ahlâk ve ġahsiyet Reformu”, “Kendi Benliğimize DönüĢ, Memleketçi Köklü Eğitim”, “Hakka, Ġmana, Adalete ve Hürriyete Dayalı Politika”, “Önce Örnek Ġnsan, Sonra Yeni Nizam”, “Bağımsız Diyanet”, “Gençliğe Susadığı Sevgi ve Ruh”, “Sermaye ve Mülkiyette Tedbircilik ve Müdahalecilik”, “Fonksiyonunu Kaybeden Vakıfların Islahı”, “Pahalılığa KarĢı Köklü Tedbir”, “RüĢvet ve Ġltimas Gibi Cemiyetin Bünyesinde Yara Açan Saiklerle Amansız Mücadele”, “Mebus Değil Türkiye‟ye Ġstikamet Seçiyoruz”, “Mason Ötemez”, “Artık Doğum Kontrolü Değil, Mason ve Komünizm Kontrolü Ġstiyoruz”, “Montaj Değil, Yerli Ġmalat”, “Robot Değil, Ġnsan Seçelim”, “Türkiye Mason ve Komünistlere Yurt Değil, Mezar Olacak”, “Vetoyu Masonlar Değil, Millet Yapar” (MaviĢ, 2009) Bütün bunlar analiz edildiğinde tümel olarak “Bağımsızlar Hareketi”nin Ġslam menĢeine atfen Ġslami terminolojinin hâkim olduğu duygu sosyolojisi eksenli bir seçim kampanyası yürüttüğü gözlemlenmektedir. Yine masonluk, komünizm ve Siyonizm vurgusu ile dıĢ odaklı sistemleri ve ideolojileri sert bir üslupla eleĢtirmiĢ ve itham etmiĢtir. Bu eleĢtiri ve ithamların siyaset alanındaki ana karĢılığı da AP olmuĢtur. Bağımsızlar Hareketi‟nde eğitim ve kültüre iliĢkin doğrudan atıflar az bulunurken dolaylı söylemler yoğun iĢlenmiĢtir. Erbakan, eğitimle ilgili olarak “memleketçi köklü eğitim” den bahsetmiĢ, dolaylı olarak da din ve devlet iliĢkilerinin 88 yeniden düzenlenmesi ve diyanete özeklik verilmesi söylemleriyle bu alana ait kamusal temayüllere siyasal bir açılım yaparak gönderme yapmıĢtır. Kültüre ise dolaylı yoldan Anadolucu hamle, kendi benliğimize dönüĢ, masonluk ve komünizmle iliĢkili olarak emperyalizme mücadele konularına atıf yapılmıĢtır. Erbakan, Siyonizmle ilgili olarak da seçim kampanyaları boyunca üzerinde fazlasıyla durarak bu konuyla ilgili Türkiye siyasi tarihinde gündem açmıĢtır. Tüm bu olguların yanında 12 Ekim 1969 seçimlerini önemli kılan asıl unsur, Türkiye siyasal hayatına “Milli GörüĢ Hareketi” olarak adlandırılan popüler Ġslami söylemin “Bağımsızlar Hareketi” ve sonuçta da Erbakan‟ın girmiĢ olmasıdır. 12 Ekim 1969 tarihinde gerçekleĢtirilen seçimlerde bağımsız adaylardan sadece Erbakan seçimi kazanmıĢtır. Erbakan, Konya‟da yürüttüğü seçim kampanyası sonucu yaklaĢık olarak üç milletvekili çıkaracak kadar oy alarak meclise girmeyi baĢarmıĢtır. Erbakan meclise girdikten sonra milletvekili olarak muhtelif konularda müzakerelerde bulunmuĢ, önerge ve teklifler vermiĢtir. Eğitim ve kültür ile ilgili olarak TBMM‟de Üçüncü BeĢ Yıllık Plan Bütçe ve Plan Karma Komisyonu‟nda birçok müzakerelerde beyan ve tekliflerde bulunmuĢtur. Planın noksanlıklarına iliĢkin söz aldığı konuĢmasında Erbakan, eğitim ve kültür ile ilgili olarak ülkenin ahlaki olarak gerilemesinden, kalkınmanın önce ahlak alanından gerçekleĢmesi ve bu boĢluğu doldurmak için aydın din adamlarının yetiĢtirilmesi gereğinden bahsetmiĢtir. Planda belirtilen “Ġmam Hatip Okulu açılmayacaktır” ibaresi ise Erbakan‟ın en çok eleĢtiri getirdiği noktalardan biri olmuĢtur. Yine Erbakan, devletmillet kaynaĢmasının maarife dayalı olarak milli ve manevi eğitimden geçtiğini, maarifte çocuk terbiyesi gerçekleĢtirilirken terbiye, edep, hayâ, iffet gibi mefhumların öğrenilmesine ağırlık verilmesini dile getirmiĢtir. Erbakan‟ın Ģu açıklaması ise Milli GörüĢ Hareketi‟nin eğitimde sosyal bilimlere bakıĢ açısını ortaya koymaktadır: Liselerde okuttuğumuz din dersi mühim değildir. Okuttuğumuz sosyoloji dersi din dersinden daha mühimdir. Temel dünya görüĢü verirken çocuklarımıza bugün okuttuğumuz sosyolojinin görüĢünü verirsek sonra bu çocuklarımız niçin makineli tüfeklerle orta yere çıktığına ĢaĢmayalım! Bu yanlıĢ sosyoloji öğretiminden dönmemiz lazım. Bu sosyoloji öğretimi çocuklarımızı milli bünyesinden çıkartıcı mahiyettedir. Maarif sistemimizin manevi yapıyı kuvvetlendirici Ģekilde değiĢtirilmesini stratejimizin temel maddesi olarak teklif ediyoruz (Erbakan, 1973). Erbakan ve AP Tokat Milletvekili olarak meclise girip daha sonra Bağımsızlar Hareketini destekleyen Hüseyin Abbas‟ın Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı için 89 vermiĢ oldukları tadil teklifi önergesinde ise Anayasanın 41. Maddesindeki iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleĢtirme vazifesinin verilmesi ve kalkınma planlarının bu maksatla yapılması amirine atfen Ģunlar denmiĢtir: Hal böyle iken Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı Stratejisi ve Planın kendisi daha ziyade sadece iktisadi konulara ehemmiyet vermekte, sosyal ve kültürel konulara ve bu arada bilhassa manevi ve ahlaki kalkınmaya tek kelimeyle olsun temas etmemektedir. Hâlbuki bütün kalkınmaların esası ve temeli manevi ve ahlaki kalkınmadır. Manevi ve ahlaki kalkınma olmadan hiçbir kalkınmada baĢarı mümkün değildir ve esasen bunlarsız kalkınma olmaz. Üçüncü beĢ yıllık planda Ġmam Hatip Okulları dondurulmuĢ, orta kısımları kaldırılmıĢtır. Bu yanlıĢ bir yoldur. Yine Yüksek Ġslam Enstitüleri, Ġlahiyat Fakülteleri de yüksek din eğitimi veren müesseseler olarak geliĢmesi, sahasında ilmi araĢtırmalar yapabilmesi için lüzumlu tahsisatlardan, asistan ve sair kadrolardan mahrum kaldığı için memleketin muhtaç olduğu münevver din adamlarını yetiĢtirememektedir (Erbakan, 1973). Verilen önerge ve tekliflere binaen meclis kayıtlarına geçen konuĢmalarda eğitim ve kültüre iliĢkin ahlak ve maneviyat düzleminde Ġslam dininin ahlak ve faziletlerine iliĢkin normların benimsendiği görülmektedir. Eğitim ve kültürün birbirinin pekiĢtiricisi olarak görülen bu durumda kültür, iyi verilen Ġslami bir eğitime, iyi bir Ġslami eğitim de aydın olarak yetiĢmiĢ din adamlarına bağlanmıĢtır. Bu olgunun bir sonucu olarak da Ġmam Hatip Okullarına, Yüksek Ġslam Enstitülerine ve Ġlahiyat Fakültelerine devletin destek olması gerektiği ileri sürülerek, eğitim ve kültüre iliĢkin devlet kurumlarına özelde de eğitim kurumuna iliĢkin bir patolojik algı deklare edilmiĢtir. Necmettin Erbakan meclis çalıĢmalarıyla beraber parti kurma çalıĢmaları da devam etmiĢ ve nihayetinde 26 Ocak 1970‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan Milli Nizam Partisi kurulmuĢtur (Milli Nizam Partisi [MNP], 1970a). MaviĢ‟e (2009) göre, Türkiye siyasal hayatında ideolojik nitelikleri ile popüler bir Ġslami söylem MNP ile var olmuĢtur. Gerek MNP‟nin KuruluĢ Beyannamesi‟nde, gerek parti program ve tüzüğünde, gerekse parti yetkililerinin açıklama, konuĢma ve beyanlarında Ġslami söylemin izleri kolaylıkla bulunabilir. Ancak Ġslami söylem MNP‟nin üslubunda hiçbir zaman yalın ideolojik hali ile yer almamıĢ, daha çok onu andıran ve tamamlayan temalarla ifade edilmiĢtir. MNP, Türkiye siyasi hayatında farklı bir söylem ve ideoloji ile sağ ve sol yöneliĢlerin dıĢında üçüncü bir unsur olarak yerini almıĢtır. “Milli GörüĢ” olarak adlandırılan ve popüler Ġslami söylemi Türk siyasetine taĢıma çabası içinde olan MNP 90 de Türk toplumunda özellikle çok partili siyasal hayatla beraber hızlanan yeni iktisadi, sosyal ve kültürel hareketlilik ve çeĢitlenmenin tabii bir sonucu olmuĢtur. MNP‟nin temsil ettiği kitlenin iki temel özelliği vardır. Bunlardan birincisi; Cumhuriyet‟in tüm modernleĢtirme çabalarına rağmen, gelenekselliğini muhafaza etmiĢ ve giderek dindarlığını bir ideolojik kimlik haline dönüĢtürmüĢ olmaları, ikincisi ise Anadolu‟da küçük sermayeleri ile kurdukları küçük iĢletmelerde ticaret ve sanayi ile uğraĢan Anadolu esnaf ve tüccarı oluĢlarıdır. Buradan hareketle MNP‟nin temelde ilerlemeye, geliĢmeye kalkınmaya ve modernleĢmeye karĢı olmadığı ve modernleĢmeyi bir ahlâk transformasyonu olarak değil, batının ulaĢtığı maddi üstünlük düzeyini yakalama çabası olarak değerlendirdiği dolayısıyla MNP‟nin modernleĢmeci, Ġslamcı bir parti olduğu söylenebilir. Sarıbay‟a (1985) göre, MNP‟nin öngördüğü Ġslam algısının temeli ahlak ve maneviyata dayanmaktadır. MNP‟ye göre, “Ahlak Nizamı” olmadan sıhhatli ve baĢarılı bir demokratik cumhuriyet rejiminin mevcudiyeti düĢünülemez. Bir rejim ancak ona inananların mevcudiyeti ve çoğunluğu ile ayakta durabilir, bu ise ferdin manevi ve fikri eğitimi ile temin edilebilir ya da maddi kalkınma manevi kalkınmanın tamamlayıcısı ve desteği olmak durumundadır. MNP, “milli bünyeye” aykırı her Ģeye karĢı olumsuz bir tutum içindedir. MNP‟nin tutum alıĢlarının merkezinde ise “millilik” vardır. Bir Ģeyin milli oluĢu veya olmayıĢı MNP‟nin tutum alıĢının perspektifini belirlemektedir. MNP‟nin söylemine egemen olan temel unsurlardan biri anti-batıcılık diğeri ise milliyetçi olmasıdır. Ama bu milliyetçilik klasik tanımından farklı olarak kavmiyetçiliğe dayanmamaktadır. MNP‟ye göre Türk milleti -ki bu tabir içerisinde birçok milleti barındırır- kısa mazili tek düze bir millet değil, Allah tarafından milletler arasından seçilmiĢ bir millettir. Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk siyasal tecrübesi olan MNP, 20 Mayıs 1971‟de Siyasi Partiler Kanunu‟nun 101, 92, 94 ve 97. Maddelerine dayanarak, Kemalist ideoloji ilkelerinin sınırlarını çizdiği siyasal sistem içinde, partinin kuruluĢ prensipleri ve tasarruflarının Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olması, ülkede laikliği yıkıp yerine Ġslam hükümeti kurmayı amaçlaması, ekonomik, sosyal ve ülkenin kurulu hukuki esaslarının tamamının değiĢtirilmesinin düĢünülmesi, Atatürk ilkelerine karĢı gelinmesi, 91 bazı dini tezahürlere kalkıĢılması ve sisteminin içinde bir çatıĢmaya yöneldiği gerekçesiyle hiçbir seçime giremeden Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıĢtır. Kısa süreli bir parti olarak MNP‟nin, eğitim ve kültüre iliĢkin açıklamaları bu iki alanın birbirinin tamamlayıcısı olduğu algısını oluĢturmaktadır. MNP, ilk beyanatı olan kuruluĢ beyannamesinde eğitime, kültüre ve milliliğe vurgu yaparak Ģu beyanda bulunmuĢtur: Batının bugün bizden daha iyi faydalanmasını becerdiği maddi ilimlerin temelini kuran, onlara ilim hüviyetini veren ve o ilimlerin sahibi olan bizim milletimizdir…. Milletimizi kendi öz benliğinden uzaklaĢtırma ve fıtratında mevcut ahlak ve fazileti tatbikat sahasından kaldırmaya matuf maksatlı çalıĢmalar birkaç asıdan beri onu içten yıkma hususunda mühim merhaleler kat etti. … Kendi maarifi, kendisi için insan yetiĢtirmeyen yeryüzündeki tek millet. Öğretimini, kendi tarihi hazinelerini kötüleme, yok farzetme, küçük görmek ve ne olduğunu bilmeme gayretkeĢliğine maruz tek millet…. Yabancı kültürlerin komünist ve kozmopolit zihniyeti haline gelen iki baĢlı manevi istila hareketlerine karĢı alabildiğine baĢıboĢ ve sahipsiz bırakılmıĢ manevi bir âlem, mana hırsızlarının kendilerinin ve hakiki ev sahibinin ise kendi evine yerleĢememesi için her türlü tertibatın aldığı tek memleket… (MNP, 1970a) BaĢka bir beyan olan parti programında esas gaye olarak belirtilen kısımda, milletin fıtratında bulunan yüksek ahlak ve faziletten bahsedilirken manevi kalkınmanın yanında müsbet ilimde ve teknikteki kalkınmanın taklitçilikten uzak olması gerektiği vurgulanmıĢtır. Yine parti programında, eğitim ve kültürle ilgili muhtelif açıklamalarda bulunulmuĢtur. MNP, yabancı kültür ve millilikle ilgili olarak harici mürevviçleri kabul etmezken Ġslami kültürü bunların dıĢında tutmuĢtur. MNP‟ye göre yabancı kültür batı demektir. Zararlı her türlü ideoloji ülkenin gayri milli politikalarından dolayı millete bulaĢtırılmakta ve böylece ülke maddi ve manevi geliĢimini sağlayamamaktadır. Bununlar ilgili parti programında Ģu açıklama yapılmıĢtır: Zararlı cereyanların son senelerde inkiĢaf etmesi, gerek geçmiĢ ve gerek yeni iktidarların Milli Eğitim politikasının tabii ve elim bir neticesidir. Demokratik rejimin hiçbir prensibi gençliğe milli mefkûre ve ahlakımızın ve tarih Ģuurumuzun aĢılanmasına mani bulunmadığı halde, müfredat programlarının tanziminde gayri milli bir yol takip edilmiĢ, zihinler ve kalpler mefkûresiz bırakılmaya çalıĢılmıĢtır. Bu kısır politika memleketimizi manevi istilaya hevesli olan beynelmilel kültür emperyalistlerinin cesaretini ve faaliyetini arttırmıĢtır. Memleketimizde Marksizm‟in, kozmopolitliğin ve çeĢitli yabancı ideolojilerin yayılma istidadı taĢımasının sebebi iktisadi olmaktan ziyade ideolojiktir. Ve uzun yıllar devam ettirilen yanlıĢ politikanın neticesidir. 92 Bu sebepten maddi ve iktisadi kaynaklarla kendisini destekleyen manevi istila hareketini önlemeyi ve yeni nesilleri milletimize kazandırmayı, istiklal mücadelesi kadar ehemmiyet vereceğimiz mukaddes bir vazife saymaktayız (MNP, 1970b). Öncelikli olarak manevi kalkınmayı hedefleyen MNP, eğitim programıyla ilgili ana gayesini milletin fıtratına uygun yüksek ahlak ve fazilet sahibi, kendi kültürüne bağlı, ilmen ileri olan insan yetiĢtirilmesi olarak belirlemiĢ ve bunların milli bir eğitim politikasıyla gerçekleĢebileceğini ileri sürmüĢtür. Konuyla ilgili olarak parti programında Ģöyle beyanda bulunulmuĢtur. Partimizin birinci derecede ehemmiyet verdiği dava maarif kalkınmasıdır. Ġlim ve medeniyet yarıĢında Milletimizin layık olduğu mevkiye eriĢmesi ancak bu sayede mümkün olacaktır. Bu itibarla az geliĢmiĢ olmaktan kurtuluncaya ve insanlık camiasında her bakımdan örnek millet seviyesine eriĢinceye kadar maarif sahasında bir kültür milli mücadele hareketinin baĢarılması icap ettiğine kaniyiz. Maarif politikamızın ana hedefi, yeni nesillere, milletimizin fıtratında mevcut yüksek ahlak ve fazilet gibi hasletlerin bir hayat düsturu olarak intikal ettirilmesidir. Bu gaye ana okullardan baĢlayarak yüksek tahsile varıncaya kadar maarifin her kademesinde ders programlarının tanziminde ehemmiyetle göz önünde bulundurulacaktır. Yeni nesillerin inançlı, çalıĢkan, vatanperver, milli ahlaka, aile nizamına ve aile disiplinine bağlı, milli mefkûremize, kültürümüze ve tarih Ģuurumuza sahip, hakĢinas, feragatkar ve fedakâr, ilim, teknik ve medeniyet yarıĢında bütün insanlığa ıĢık tutacak bir seviyeye eriĢme azminde olarak yetiĢtirilmesi gayemizdir. … Bu maksatla, müsamahalı, tenkide tahammülü olan ve kendisini muharebe ile kadimi olgunlaĢtırmaya cehdeden, Ģahıslara körü körüne tabi olma itiyadından kurtularak gerçek fikirlere, ideallere bağlanma merhalesine eriĢmiĢ fikri taassuptan uzak hak ve hakikate eriĢme çabası içerisinde bulunan, beĢikten mezara kadar ilim prensibine inanan ve ahlaki tekâmül cehdi içinde olan, fikre karĢı fikirle mukabeleyi Ģiar edinmiĢ sınıf tefriki yapmayan demokratik zihniyet ve karakterde yeni nesiller yetiĢtirilmesinin lüzumuna kani bulunuyoruz. Vatanın bekası bu saydığımız hasletlerin yanında vatan ve milletin saadet ve selameti uğrunda lüzumu halinde malını ve canını feda edecek vatandaĢların mevcudiyetine bağlıdır (MNP, 1970b). Parti programından farklı olarak Erbakan‟ın konuĢmasını içeren partinin kapatılmasında da gerekçe gösterilen “Ġslam ve Ġlim” kitabında; Erbakan‟a göre, müsbet ilimlerin kurucuları Müslümanlardır. Batı ise bu ilimleri Müslümanlardan alarak geliĢtirmiĢtir. Hatta batılılar, 14. asırda tercüme ettikleri kitaplardaki mefhumları 18. asırda ancak anlamaya baĢlamıĢlardır (Erbakan, 2009). Bu konu ile ilgili olarak MNP, 93 parti programında ülke sathına yayılmak üzere müsbet ilimlere ve tekniğe önem vereceğini Ģöyle ifade etmiĢtir: Maarif kalkınmamızın ikinci ana hedefi aslında mensup olduğumuz medeniyetin malı olan ve batının bütün esas ve temellerini bizden alarak maddi kalkınmasını temin ettiği müsbet ilimlerin yurdumuzda süratle yayılması, bu ilimlerin mahsulü teknik ve teknoloji yardımıyla beĢeriyetin mazhar olduğu hızlı geliĢmeyi memleketimizde tekrar tahakkuk ve daha da terakki ettirerek milletimizi ilim ve teknik yolunda tarihi Ģahsiyetiyle mütenasip önder durumuna getirecek olan teknik ve ilmi kadroyu yetiĢtirmek ve verimli bir Ģekilde çalıĢabilmesi için bu kadroyu en ileri çalıĢma imkânlarına kavuĢturmak gayemizdir. Yeni nesillerimizin bu gayeyle yetiĢeceğine, ilim ve teknikte icat edici, keĢfedici kabiliyet ve istidadımızın yakın bir zamanda meydana çıkacağına ve milletimizin kuracağı yenidünya medeniyetinin, yenilmez maddi üstünlüğünü sağlayacağına inanıyoruz. Bu imanla milletimize telkin edilmeye çalıĢılan sathi batı özenti ve taklitçiliğine tamamen muarız bulunuyoruz. Maarif politikamızı bu ana hedeflere tevcih ve ders ve müfredat programlarını buna göre tanzim edeceğiz (MNP, 1970b). MNP‟ye göre az geliĢmiĢ olmaktan kurtuluncaya ve üstün bir medeniyet olana dek maarif sahasında bir milli kültür mücadele hareketinin baĢarılması gerekmektedir. Yine MNP, “Muasır neĢir ve telkin vasıtalarını” da eğitim aracı olarak görmekte ve milli eğitimin temel hedefleri doğrultusunda bu vasıtaların kullanılması ve baĢıboĢ bırakılmaması gerektiği görüĢündedir. 4.1.1 Milli Nizam Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi MNP‟nin Milli Eğitim ile ilgili görüĢleri ideolojisinin temel niteliklerini betimlemektedir. MNP‟nin maarif politikasında, milliyetçi, maneviyatçı, kalkınmacı, maddi ilimler sahasında batıyla yarıĢmacı, komünistlik ve masonluk karĢıtı bir muhteva hâkimdir. Onun maarif politikasını belirleyen bu muhteva, ideolojisinin özünü teĢkil etmektedir. MNP parti programında eğitim en geniĢ yer tutan alandır ve en fazla açıklanan konudur. Özetle denilebilir ki MNP programında buraya kadar aktarılan konuların ortak özelliği, sosyal hayat içinde ve iktisadi faaliyetlerde rol alacak "Ġslam dinine sadık inançlı insan tipi" oluĢturulması ve "ahlaki nizama” önem verilmesidir. Nitekim 94 programın iktisadi hayata iliĢkin önerileri de böyle bir anlayıĢı yansıtacak öğelere sahiptir (Sarıbay, 2004). Akpınar‟a (2009) göre MNP‟nin ortaya koymuĢ olduğu ve uzun izahlarda bulunduğu eğitim anlayıĢı, kurulması düĢünülen “iktisadi nizam”ın “ahlâki nizam”dan geçtiğini göstermektir. Erbakan, 24 Ocak 1971‟de yapılan MNP 1. Büyük Kongresi‟nde eğitim alanına sıklıkla değinerek, tedrisatın ana fikriyatına milli fikriyat dıĢında ne varsa doldurulduğunu ve talebeye, manevi bir eğitim verilmediğini, dünya görüĢü olarak da Mecusilerin, putperestlerin, çetecilerin fikriyatının, Siyonistlerin maarif de bulunmasını arzu ettikleri, renksiz ve milleti kendi aslından ve benliğinden uzaklaĢtırıcı her türlü görüĢün yer aldığını ifade etmiĢtir. Yine Erbakan‟a göre, gençlik maneviyatsız yetiĢmekte ve okullar eĢkıya yuvasını andırmaktadır. Erbakan, zararlı fikir ve cereyanlar ile militan eğitiminin bırakılması gerektiğini düĢünerek Ģöyle konuĢmuĢtur: Manevi sahada ahlak buhranı memleketimizi sarmıĢ, milletimizi helake doğru götürmeye zorlamaktadır. Ġçimize giren manevi istila hareketi, maarifimizi elimizden almıĢ, gayrı milli bir maarif yapmıĢtır. Çocuklarımıza milli ve manevi talim ve terbiye yaptırılmıyor. Çocuklarımıza mekteplerimizde dünya görüĢü olarak maalesef Mecusilerin, putperestlerin, her türlü yabancı zihniyetin görüĢlerine memnuniyetle yer verilmektedir. Bu yanlıĢ ve temelsiz maarif, gençlerimizi kalbi boĢ yetiĢtiriyor. Uzun yıllardan beri takip edilen yanlıĢ maarif politikamızın neticesi olarak bugün üniversitelerimiz maalesef eĢkıya yuvalarına döndü. Hakiki âlimlerimiz kalmadı, hakiki ilme hürmet unutuldu. Bazı resmi dairelerde maalesef rüĢvetsiz iĢ gördürülemiyor. Bir yerde iĢ alabilmek için araya mutavassıtların konması yaygın bir hal aldı. Mahkemelerimizde dosyalardan geçilemiyor. Sinema ve tiyatrolar milletimizin ahlakını bozucu oyunlarla dolu, müstehcen neĢriyat alabildiğine yayılmakta. Bünyemize uymayan yabancı neĢriyat bugün memleketimizi maddi bakımdan uçurumun kenarına getirmiĢ bulunmaktadır. Milletimiz ağır vergilerin yükü altında bunalmakta, dünyanın madenciliğe, ziraata ve hayvancılığa müsait arazileri, su kuvvetleri ve her çeĢit iklimleri ile en zengin yurdu üzerinde olduğumuz halde, gün geçtikçe fakirleĢmektedir (MNP, 1971). Bu görüĢlerin bir sonucu olarak Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin 20 Mayıs 1971‟de kapatılmasına iliĢkin iddianamede eğitim ve kültür ile ilgili; ülkede manevi eğitimin yapılmadığı, okullarda din derslerinin ihtiyari olmaması, diğer okullara tanınan imkânların Ġmam Hatip Okulları‟na da tanınması gerektiği, baĢını örten öğretmenlerin iĢlerinden atıldıkları durumda TCK‟nın 163. Maddesinin Müslümanlığı yok sayma olduğu savı gerekçe gösterilmiĢtir. MNP‟nin eğitim ve kültür ile ilgili öne sürdüğü patoloji ve çözümüne iliĢkin iddialar gözlemlendiğinde epistemolojik olarak Ġslam menĢeili siyasal bir davranıĢ 95 sergilediği görülmektedir. Yine MNP, dindarların itina ile üzerinde durdukları eğitim ve kültür ile ilgili olarak dini kolektif bilinci ortaya koyarak siyasal kültürünün nominelerini oluĢturmuĢ ve toplumsal refleksleri mobilize etmiĢtir. 4.2 Milli Selamet Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin 20 Mayıs 1971‟de kapatılmasından sonra 11 Ekim 1972‟de MNP‟ye hukuki olarak mestur ama ideolojik olarak otantik bir kimlikle MSP kurulmuĢtur (MSP, 1973). Sarıbay‟a (2004) göre MSP‟nin siyaset yaĢamında yer almasının çok önemli bir rolü vardır. MSP‟nin ana söylemi "milliliği" esas alarak "Milli GörüĢ" düĢüncesi etrafında ĢekillenmiĢ olmasına rağmen, "Ġslam Ortak Pazarı" söylemiyle MNP, Türkiye'nin bilinçaltına Ġslam Dünyası ülküsünü yerleĢtirmeyi baĢarmıĢtır. Dolayısıyla 1970'lerden sonra Batı'ya kuĢkuyla bakan, hatta düĢmanca duygular besleyen, Türkiye'nin yüzünü Batı'dan Ġslam Dünyası'na çevirmeye çalıĢan bir anlayıĢ, baĢlangıçta MSP camiası etrafında cemaatleri de kapsayacak Ģekilde yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtır. Yavuz‟a (2004) göre, MSP‟nin Ġslam'ın dünya görüĢünden esinlenen bir dinilaik karıĢımı ideolojisi ve kimliği vardır. Bu ideoloji iki yoldan çözüm öngörmektedir. Birincisi; devletin korumacı politikaları sayesinde esnaf ve tüccarın korunması için ağır sanayi hamlesinin yapılması, ikincisi ise; bireysel bazda inançlı bireylerin yetiĢtirilmesidir. "Yeniden Büyük Türkiye" sloganıyla ortaya çıkan MSP, bu büyüklüğün inĢaası için manevi kimliğin ve Ġslami kültürün gerekli olduğunu vurgulamıĢtır. MSP‟nin hareket ettiği varsayıma göre "Müslüman çalmaz, hak yemez ve adaleti gözetir". Ġslam, MSP için vicdanı ve davranıĢı kontrol eden yaptırıcı bir güç konumundadır. Bu kimlik ve kiĢiliğin inĢaasının "Müslüman aile" ve devlet eliyle açılacak Ġmam Hatip Okulları olduğu tezi iĢlenmiĢtir. MSP‟nin programına göre ahlaklı ve inançlı nesillerin yetiĢmesi için Müslüman aileye ve devlete büyük görev düĢmektedir. Ülke sathına yayılan birçok Ġmam Hatip Okulu yaptırma derneği yönetimi MSP il veya ilçe yönetici kadrolarından oluĢmuĢtur. Sonraki yıllarda birçok cemaatle bağlantılar kuran MSP, hem sanayi hem de Ġmam Hatip Okulları için geniĢ kitleleri 96 mobilize etmiĢ ve modernleĢmek için geleneğin gerekli olduğu vurgusunu da sürekli gündemde tutmuĢtur. Milli GörüĢ Hareketi, siyaset sahnesinde ilk ciddi çıkıĢını Ġslamcı bir perspektifi vurgulayan "Önce Ahlak ve Maneviyat" ve ulusal kalkınmacı bir hattı vurgulayan "Ağır Sanayi Hamlesi" sloganlarıyla yapmıĢtır. MSP, maneviyatçılığı sayesinde sağ partilerle, ekonomide devletçiliği öne çıkarmasıyla da dönemin yükselen partileri olan sol partilerle rekabete giriĢmiĢtir. Ayrıca MSP, uluslar arası bir gündem ve ideal ile batı karĢısına batıda olan benzer organizasyonlarla çıkma hedefinde ve mücadelesindedir. MSP‟nin kurgusal olarak imgelediği bu mücadelede ön gördüğü makro hedefler Ģunlar olmuĢtur: Ġslam Ortak Pazarı, Ġslam Ülkeleri Arasında Kültürel ĠĢbirliği TeĢkilatı, Ġslam Ülkeleri Arasında Askeri ĠĢbirliği TeĢkilatı, Ġslam Ülkeleri Arasında Siyasi ĠĢbirliği TeĢkilatı ve Ġslam ülkelerinde geçerli olan müĢterek bir para birimi (Emre, Siyasette 35 yıl, 2002b). MSP, temele aldığı bu hedef ve sloganlarla 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası tüm partilerin kapatılmasına kadar ki dokuz yıllık tarihinde iki genel seçim ve iki de yerel seçime katılmıĢtır. Bu süreç boyunca MSP üç kez de koalisyon ortağı olarak hükümette bulunmuĢtur. Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde MSP, teorik olarak bahsi geçen birçok konuda siyasal tecrübe kazanmıĢtır. Bu tecrübelerin en önemlileri de MSP‟nin eğitim ve kültüre iliĢkin siyasal pratikleri olmuĢtur. MSP bu süreçte dile getirdiği “manevi kalkınma” ve onu tekamül eden unsurları özellikle koalisyon protokolü, hükümet program ve politikalarında gündeme getirilerek bu konuda kendine spesifik bir alan oluĢturmuĢtur. MSP oluĢturduğu bu alanı anayasanın maddeleri ile de desteklemiĢtir. MSP parti programında eğitimde temel prensiplerini açıklarken Anayasanın 10. Maddesinde belirtilen devletin görevleri arasında bulunan fertlerin manevi varlıklarını geliĢtirme görevine vurgu yaparak yeni nesillerin her Ģeyden önce edep, ahlak ve fazilet bakımından üstün nitelikli olmaları gerektiğini belirtmiĢtir. MSP yine parti programında eğitim sisteminin içeriğine dikkat çekerek faydasız ve köksüz nazari bilgiler yerine, kabiliyeti olan ilme dayalı maarif politikası izleyeceğini, üniversitelerdeki araĢtırmaların yurt problemleri üzerine yöneltileceğini belirtmiĢtir. 97 Din eğitimi ile ilgili olarak da yurttaĢların dini ve ahlaki hasletlerle teçhizi için gereken imkânların sağlanarak öğretmen ve din görevlilerinin maddi olarak destekleneceği ifade edilmiĢtir. Bu dönemde Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile aynı kategoride ele alındığı için MSP, parti programında kültür ile ilgili olarak özel bir kısım ayırmamıĢ ancak genel olarak programda milli tarih ve milli kültür vurgusu yapmıĢtır. MSP ilk girdiği seçim olan 14 Ekim 1973 seçimleri öncesi hazırladığı seçim beyannamesinde eğitim ve kültür ile belirtilen hususları Ģöyle geniĢletmiĢtir. MSP, eğitim ve kültür ile ilgili olarak temelde maarif politikalarının yanlıĢ ideolojiler etrafında Ģekillendiğini belirterek materyalist felsefenin bu politikaları yönlendirdiğini ve materyalist bir anlayıĢla oluĢturulan eğitim içeriklerinin milletin asıl fıtratını ve tarihi karakterini yansıtmadığını belirtmiĢtir (MNP, 1973). MSP, parti programında eğitim ve rejim arasında da doğrudan bağlantı kurularak demokratik rejimin ancak ahlakçı ve maneviyatçı temel üzerine kurulabileceğinden bahsederek materyalist zihniyetin devlet Ģeklinin ya komünizme ya da sosyalizme dayandığını savunmuĢtur. MSP, bu konuda ileri sürdüğü eğitim anlayıĢıyla aynı zamanda Demokratik Cumhuriyet rejiminin teminatı olduğunu iddia etmiĢtir. Parti programında devletçi bir Ģablon dikkat çekerken, devletin kalkınması için yapılması gerekenler Ģu değerlendirmelerle açıklanmıĢtır: Vasıtalar ne kadar inkiĢaf ederse etsin, her alanda kalkınma hareketlerinin en baĢ unsuru insandır. Ġnsan unsuru sağlam ahlak ve karakter sahibi ise kalkınmanı randımanı da çok büyük olacaktır. Ġnsan unsuru ahlaken bozulmuĢsa, bu bozuk malzeme ile kurulacak resmi veya gayri resmi teĢekküller verimsiz olacağından hatta yapıcı değil yıkıcı olacağından emekler, masraflar, zahmetler boĢuna gidecektir. Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun, hak ve adalete ne kadar uygun bulunursa bulunsun, onu tatbik edecek insanın içerisinde hak ve adalet sevgisi girmemiĢse insanlar, içten gelerek samimi olarak hak ve adalete inanmıyorlarsa kanunların gereği gibi tatbik edilmesi mümkün olmayacak, netice tersine tecelli edecek, adalet yerine adaletsizlik, sosyal adalet yerine sosyal istismar hâkim olacaktır. MSP öyle bir nizam adıdır ki, istismarı sadece kanunlardan veya cemiyetin dıĢ nizamından değil, aynı zamanda insanların ruh ve karakterlerinden çıkartmak kararındadır. Hem kanunların hem de insanların adil olmasını gaye edinmiĢtir (MSP, 1973). Parti programında eğitime iliĢkin konuların genelinde ahlak ve maneviyat unsurları sıklıkla iĢlenmiĢ ve MSP‟nin maarif politikası Ģu ana gaye üzerine kurulmuĢtur: 98 Bu itibarla maarif politikamızın ana gayesi yani nesillerimize milli ahlakımızın ve manevi hasletlerimizin bir hayat düsturu olarak intikal ettirilmesidir. Bu gaye anaokullarından baĢlayarak yüksek tahsise varıncaya kadar maarifin her kademesinde ders programlarının tanziminde ehemmiyetle göz önünde bulundurulacaktır. Yeni nesillerin inançlı, çalıĢkan, vatanperver, milli ahlaka, aile disiplinine bağlı, milli mefkûremize, kültürümüze ve tarih Ģuurumuza sahip, hakĢinas feragatkar ve fedakâr, ilim, teknik ve medeniyet yarıĢında insanlığa örnek olacak bir seviyeye eriĢme azim ve kararında olarak yetiĢtirilmesi gayemizdir (MSP, 1973). MSP, maarifteki bu ana gayeye istinaden tevcih, ders ve müfredat programlarıyla ilgili tanzimi gerçekleĢtirerek, devletin teĢvik ve takviyesiyle ilmi inkiĢafı sağlayarak ulaĢılacağını yöntem olarak belirlemiĢtir. Erbakan, MSP‟nin program ve seçim beyannamesinde idealize ettiği maarif anlayıĢını yaklaĢan 14 Ekim 1973 seçimleri öncesi 26 Ağustos 1973‟de Erzurum da düzenlediği maarif mitinginde pratik karĢılıklarını dile getirmiĢtir. Erbakan mitingde yaptığı konuĢmada öncelikle önemle üzerinde durduğu ahlak ve maneviyat kavramlarına vurgu yaparak pozitif bilimlerin kurucularının Müslümanlar olduğu ve pozitif bilimlerdeki birçok mefhumun Müslümanlar tarafından ortaya çıkarıldığını savunmuĢtur. Ayrıca Erbakan, batının teknik ve teknolojik olarak geliĢmiĢliğini yine Müslümanların ortaya koyduğu ilmi tecrübelerin ürünü olduğunu ifade etmiĢtir. Erbakan, eğitim ve kültür alanında Müslümanların köklü bir geçmiĢinin olduğunu belirtmiĢ ve milli kültür ve tarih Ģuuru vurgusu ile mevcut eğitim sistemiyle ilgili olarak da eğitimin içeriğine dair eleĢtiriler yapmıĢtır. Bu eleĢtirilerden bazıları; eğitim kitaplarının özelde de sosyoloji ve psikoloji kitaplarının içeriklerinin Ġslam‟dan ve milli kültürden uzak olması, dinin ve dini kavramların yanlıĢ açıklaması ve bu yanlıĢ açıklamaların gençlere öğretilmesi, ahlak ve maneviyattan yoksun eğitim mefkûresinin olması ve Batı tarzı eğitim anlayıĢının ve içeriğinin benimsenmesi konularında olmuĢtur (Erbakan, 1975). Erbakan, eğitimin içeriğine karĢı yönelttiği bu eleĢtirilerle beraber milli kültüre ait olduğu iddia edilen bir takım mefhum ve söylemleri eğitimin gayesi çerçevesinde eğitimin içeriğine yerleĢtirilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Bunlardan bazılar Ģunlardır: Hakikat, fazilet, edep, iffet, hayâ, nefise hâkim olma, beĢikten mezara kadar ilim. Miting konuĢmasının devamında din eğitimine değinen Erbakan, din eğitimine büyük ehemmiyet vereceklerini dile getirerek din eğitiminde gereken aydınlanmanın yapılabilmesi ve yurttaĢların dini ahlaki hareketlerle teçhizi için gereken imkânların 99 sağlanacağını taahhüt etmiĢtir. Din eğitimini; Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an kursları ile pekiĢtiren Erbakan, bu konuyla ilgili olarak da AP politikalarını; Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının kapatması, Ġmam Hatip Okulları‟nın lise kısımlarını dondurulması ve Ġmam Hatip Okullarından mezun olan öğrencilerin üniversiteye giriĢte mesleki tercih özgürlüğünün kaldırılması konuları çerçevesinde eleĢtirmiĢtir. YaklaĢan seçimlere binaen Erbakan da; Ġmam Hatip Okullarına yapılan üvey evlat muamelesinin kaldırılacağını, yeni Ġmam Hatip Okulları açacağını, Kur‟an kurslarını ülkede yaygın hale getireceğini, Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarını tekrar açacağını, üniversiteye giriĢte mesleki tercih özgürlüğünü tahsis edeceğini taahhüt etmiĢtir (Erbakan, 1975) Üniversitelerin yapısıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Erbakan, üniversitelerin ideolojik yapılanmalardan çok ilme değer veren kurumlar olması gerektiğini savunmuĢ ve MSP‟nin iktidara gelmesiyle üniversitelerin yurt meselelerine yönelen, bu konularda araĢtırmalar yapan, yüksek âlim yetiĢtiren eğitim kuruluĢları olacaklarını vaad etmiĢtir. 4.2.1 37. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 14 Ekim 1973 genel seçimlerinden sonra üç ay süren hükümet kurma buhranlarının sonunda MSP, CHP ile hükümet kurmayı kabul etmiĢ ve koalisyon protokolü imzalamıĢtır. MSP‟nin protokolde eğitime iliĢkin mutabık olduğu dikkati çeken bazı hususlar olmuĢtur. Bunlardan baĢında da zorunlu din dersi eğitimi, meslek okullarının özelde de Ġmam Hatip Okulları‟nın üniversiteye giriĢleri ve orta kısımlarının tekrar açılması vardır. Protokolde bu konularla ilgili Ģu açıklamalar yapılmıĢtır: Çocuklarımıza töre ve geleneklerimizle milli hasletlerimize uygun ahlak kaidelerinin öğretilmesi gayesi ile ilk ve ortaöğretime mecburi ahlak dersleri konulacaktır. Bu dersleri okutacak öğretmenlerin gerekli vasıfları taĢımasına özel bir önem verilecektir. … … Meslek okullarının orta kısımları öncelikle açılacak ortaöğretimdeki meslek okullarının ikinci döneminden mezun olanların üniversite ve yüksek okulların giriĢ imtihanlarına girebilmeleri sağlanacaktır. Üniversite ve yüksek okullara girme imkânı bulamayan öğrencilere, 100 özellikle teknik eleman ve fen dalları öğretmeni olarak yetiĢtirilmelerini sağlamak üzere mevcut öğrenim kuruluĢlarının fiziki kapasitelerinden de faydalanılarak eğitim imkânları geliĢtirilecektir. Halk yardımıyla yapılıp da bugüne kadar öğrenime açılmamıĢ bulunan okul binaları, yapılıĢ maksatlarına uygun olarak bir an önce hizmete açılacaktır (Cumhuriyet, 1974). CHP ve MSP arasında oluĢturulan protokolden sonra 1 ġubat 1974‟de Bülent Ecevit tarafından mecliste okunan hükümet programında eğitime iliĢkin (TBMM RĠS, 2009a), oluĢturulan protokole ek olarak; bütün meslek ve sanat dallarında eğitimin ilköğretime dayalı olarak ortaokullarda meslek ve sanat eğitimi veren çeĢitli bölüm ve programların bulunacağı, Yüksek Ġslam Enstitülerinin, Eğitim Enstitülerinin ve benzeri diğer yüksek okullara geniĢ bilimsel araĢtırma imkânlarının sunulacağı belirtilmiĢtir. Okunan hükümet programından sonra 7 ġubat 1974‟de hükümet güvenoyu almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009ç). Kurulan hükümette MSP, 7 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim Bakanlığı CHP‟de kalmıĢtır. Hükümetin Milli Eğitim Bakanı ise CHP Konya milletvekili Mustafa Üstündağ olmuĢtur. MSP bu durumda her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı kendisinde olmasa da manevi eğitimle ilgili unsurlarda kendini ön planda tutmuĢtur (TBMM RĠS, 2009b). Manevi ve kültür eğitimiyle ilgili olarak bu dönemde; 9. Milli Eğitim ġurası kararıyla ahlak dersi 1974- 1975 ders yılı baĢında ilkokul 4. ve 5. sınıflarda, ortaokul ve liselerin her sınıfında zorunlu hale getirilmiĢtir (Demiralp, 2005). Yine bu dönemde, 12 Mart 1971 askeri muhtırası sonrasında kurulan I. Erim hükümetinin kapattığı Ġmam Hatip Okullarının orta kısımları tekrar açılmıĢtır. Orta kısımları kapatılan ve 19741975 döneminde yeniden açılan Ġmam Hatip Okulu sayısı 72, yeni açılan Ġmam Hatip sayısı 29 olmuĢ ve politikaların devamında Ġmam Hatip Okullarından mezun olan öğrencilere üniversiteye giriĢ imkânı sağlanmıĢtır. Ġmam Hatip Okullarının orta kısımlarının tekrar açılmasıyla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ Ģu açıklamayı yapmıĢtır: “... Ġmam Hatip Okullarının ortaokul kısmını açmakta samimiyiz. Bu konuda lütfen samimiyetsiz olduğumuz gibi bir husus iĢlenmeye kalkıĢılmasın. Çünkü Ġmam Hatip Ortaokulları kapandıktan sonra Ġmam Hatip Liselerindeki öğrenci mevcudunda düĢme olmuĢtur. Halbuki hep beraber savunuyoruz, din toplumu oluĢturan önemli müesseselerden birisidir. O halde bu önemli müesseseyi iyi yetiĢmiĢ elemanların yönetimine vermek, o müesseseye saygıyı, o müessesenin güçlenmesine yardımcı olmayı sağlar. O bakımdan iyi yetiĢmiĢ dini görevlilerinin sağlanabilmesi için Ġmam Hatip Okullarına ihtiyaç vardır. Ġmam Hatip Okullarının lise kısmındaki mevcut, %65 oranında ve süratle düĢmüĢtür. Süratle düĢtüğü için insan gücü açıklarımız olduğundan halkın bu amaca yönelik olarak yaptığı okulların elveriĢli olanlarında Ġmam Hatip Ortaokulları açılarak 101 Ġmam Hatip Liselerinin beslenmesi sağlanacak ve iyi yetiĢmiĢ din görevlilerinin bu okullarda yetiĢmelerine yardımcı olunacaktır (BaĢar, 2007).” Milli Eğitim Bakanlığının bu politikalarının yanı sıra bu hükümette Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü MSP‟li devlet bakanlığına bağlanmıĢtır. 1973-1974 döneminde 977 olan Kur‟an Kursu sayısı da 1974-1975 döneminde 1007‟ye çıkarılmıĢtır. Kültür ile ilgili olan boyutuyla bu dönemde yayınlanan genelge ile vakıf mallarının vakfiyedeki Ģartları ne ise o gayeye tahsisi, baĢka gayeye tahsis edilen varsa asli gayesine tebdil olunması, baĢka gayeler için kullanılan yerlerdeki özel Ģahısların kontratlarının feshedilmesini, anlaĢma sağlanamıyorsa dava yoluyla kanunların ve vakfiyenin gayesinin gerçekleĢtirilmesi sağlanmıĢtır (Emre, 2002b) Yine kültür ile ilgili olarak MSP, Cuma gününün resmi tatil olması için verilen kanun teklifini de kanunlaĢtırmak istemiĢ ancak teklif mecliste reddedilmiĢ, “Müstehcen NeĢriyatla Mücadele” adı altında yayınlara ve benzeri organlara müdahale edilerek bu konuda ceza kanunları hükümleri uygulanmıĢtır. 4.2.2 39. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti MSP-CHP hükümetinin bozulmasından sonra tekrar hükmet kurma buhranları yaĢanmaya baĢlanmıĢtır. Süreçte yapay bir hükümet olan Irmak Hükümetinin güvenoyu alamaması neticesinde Süleyman Demirel‟in baĢbakanlığında AP, MSP, MHP ve CGP‟nin bir araya gelmesiyle I. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan dörtlü koalisyon hükümeti kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009g). Kurulan hükümetin koalisyon protokolünde eğitim ve kültür konuları yine beraber iĢlenmiĢ; Meslek Liselerinin özelde de Ġmam Hatip Okullarının açılması ve mezunlarının üniversite sınavına girmeleri ve baĢarılı olanların Genel Lise mezunları gibi üniversiteye girmelerinin sağlanması ve milli kültür için büyük bir öneme haiz dil politikaları vurguları ile Ģu açıklamalar yapılmıĢtır: Milli eğitimde amacımız: Milletimizin bütün fertlerini, Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliĢtiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalıĢan; … 102 Büyük ve Ģanlı tarihimizle iftihar eden, milletimizin geleceğine güvenle bakan, her türlü taklitçilikten uzak, milli Ģahsiyetini müdrik, ilim, teknik ve medeniyet yarıĢında insanlığa örnek olmağı hedef alan vatandaĢlar olarak yetiĢtirmektir. … Yüksek öğretimde fırsat eĢitliğini sağlamak, liselerdeki birikimi önlemek ve meslek okullarına rağbeti arttırmak için, meslek okullarının ikinci döneminden mezun olanların üniversite ve yüksek okulların giriĢ imtihanlarına katılmaları ve imtihanda baĢarılı olanların lise mezunları gibi bütün üniversite ve yüksek okullara girebilmeleri sağlanacaktır. … Ġlk ve orta öğretimde okutulmakta olan Ahlak Dersleri, gayesine uygun ve milli ahlak esaslarına göre düzenlenecek ve bu dersleri öncelikle, Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları mezunları okutacaklardır. Ġl ve ilçelerde binaları tamamlanmıĢ olan meslek okulları öğrenime açılacaktır. Müfredat programlarının milli kültürümüze uymayan kısımları değiĢtirilecek ve milletimizin ilme ve insanlığa yaptığı hizmetlerin öğretilmesine önem verilecektir. Milli bir kültür siyaseti takip edilmek suretiyle, milletimizi meydana getiren değerler etrafında milli bütünlük kuvvetlendirilecektir. Güçlü bir milli kültür hareketinin, milletimizi zararlı dıĢ tesirlerden koruyacağına inanıyoruz. … Milli bir dil politikası izlenecektir. Dilimizin zenginliğinin korunmasına ve geliĢtirilmesine önem verilecek, Türkçemizin iki ayrı dil haline gelmesine yol açan aĢırılıklardan ve ilim dıĢı zorlamalardan kaçınılacaktır (TBMM RĠS, 2009f). AP, MSP, MHP ve CGP arasında oluĢturulan bu protokolden sonra 6 Nisan 1975‟de (TBMM RĠS, 2009d) Süleyman Demirel tarafından okunan hükümet programında eğitim ve kültüre iliĢkin, oluĢturulan protokole ek olarak; Din derslerinin normal ders saatleri içinde ve gerekli vasıfları taĢıyan öğretmenlerce verileceği, Diyanet ĠĢleri ve Milli Eğitim Bakanlıkları arasında yakın koordinasyon ve iĢbirliği sağlanacağı ve Yüksek Ġslam Enstitülerinin akademi haline getirileceği ve mevcut enstitülerdeki kontenjanların arttırılacağı belirtilmiĢtir. Hükümet programının okunmasının ardından 12 Nisan 1975‟de hükümet güvenoyu almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009g). Kurulan hükümette MSP 8 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı AP‟de kalmıĢtır. Hükümetin Milli Eğitim Bakanı AP Ġzmir milletvekili Ali Naili Erdem, Kültür Bakanı da AP Erzurum milletvekili Rıfkı DanıĢman olmuĢtur (TBMM RĠS, 2009e). AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon Hükümeti‟nin eğitim ve kültür politikaları incelendiğinde koalisyon protokolü ve hükümet programı çerçevesinde geliĢtiği görülmektedir. Hükümetin ilerleyen zamanlarında bu durum birçok beyanla ifĢa 103 edilmiĢ, nitekim MSP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın 19 ġubat 1976‟da Dördüncü BeĢ Yıllık Plan çerçevesinde mecliste yapmıĢ olduğu konuĢmada; anarĢik olayların ortadan kalkması için milli maarif içerisinde öğrencileri materyalizmden uzaklaĢıp maneviyatçı olarak yetiĢtirmesinin sağlanması, Anayasamızın 10. Maddesine göre Devletin, insanın maddi ve manevi varlığını geliĢtirmesi için gerekli Ģartları hazırlaması görevi ve bu göreve bağlı olarak milli ve manevi değerlerin öğretilmesinin anayasal bir hak olduğu, yine Anayasanın 11, 19, 22, 26, 29, 46 Maddelerine göre umumi ahlakın korunması gerektiği konularına vurgu yapmıĢtır. Koalisyon hükümetlerinde bakanlıklar her ne kadar paylaĢtırılsa da koalisyon ortakları arasında yaptırımlar ve istekler karĢılıklı olarak her zaman olmaktadır. Nitekim MSP, bu durumu kendi istekleri doğrultusunda bulunduğu koalisyon hükümetlerinde kullanmıĢtır. AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon Hükümeti devam ederken MSP Genel BaĢkanı ve BaĢbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan 5 Kasım 1976‟da, Partisinin Genel Ġdare Kurulu toplantısını açarken yaptığı konuĢmada, uygulanmayan koalisyon protokolü maddeleri bulunduğunu öne sürmüĢtür. 7 Kasım 1976‟da da MSP Genel Ġdare Kurulu bir bildiri yayınlayarak, hükümetin kurulduğu günden bu yana gerçekleĢtirilmeyen koalisyon protokolü hükümlerinin yerine getirilmesi gerektiğini belirterek eğitim ve kültürle ilgili olarak; maarif, ahlaki ve manevi değerlere istinat ettirilmeli, müfredat programlarının milli kültüre uymayan kısımları değiĢtirilmeli, binaları tamamlanmıĢ meslek okulları ve Ġmam Hatip Okullarının tamamı açılmalı, yurt dıĢında Müslüman ülkelerde tahsil yapanların, yurdumuzdaki muadeletlerinin tanınmasında karĢılaĢılan güçlükler kaldırılmalı, 1976-1977 ders yılı baĢından itibaren, ortaokul ve liselerin son sınıflarında da din ve ahlak derslerinin okutulmasının kararlaĢtırılmalı, dini kitapların okutulmasına konulan yasaklar kaldırılmalı, Kur'an kursu yapımı ve yürütülmesine devlet olarak iĢtirak için bütçeye ödenek telif edilmeli konuları hususunda tedbirlerin alınmasını istemiĢtir (BYEGM, 2011aj). Koalisyon ortakları arasında yaĢanan bu uyuĢmazlıkların yanı sıra bu dönemde Ġmam Hatip Okullarının sayısında önemli artıĢlar olmuĢtur. Yıllara göre toplamda: 1975-1976 ders yılında 70, 1976-1977 ders yılında 77 Ġmam Hatip Okulu açılmıĢtır (MSP, Ġnanç ve Hamle). Yine bu dönemde Ġmam Hatip Okulları ilgili olarak 1972‟de konulmuĢ olan “kız öğrencilerin Ġmam Hatip Okulları‟na kayıt yaptırma yasağı” DanıĢtay‟ın kararı ile bozularak kaldırılmıĢ böylece yeni dönemde Ġmam Hatip Okulları 104 kız öğrenci almaya baĢlamıĢlardır. Bu dönemde Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olan öğrencilere yine üniversiteye giriĢ imkânı sağlanmıĢtır. Koalisyon protokolünde belirtilen Yüksek Ġslam Enstitüleri ile ilgili olarak 25 Eylül 1975‟de Bursa Yüksek Ġslam Enstitüsü, 7 Eylül 1976‟da da Samsun Yüksek Ġslam Enstitüsü açılmıĢ ve ahlak derslerinin ortaokul ve liselerde özellikle Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġlahiyat Fakültesi mezunları tarafından okutulması konusunda okullara tamim olunmuĢtur (BYEGM, 2011ak). MSP‟nin seçim kampanyasında ve muhtelif beyanlarda öne sürdüğü ders kitaplarının içeriği ile ilgili patoloji ise 1976-1977 ders yılının baĢında Bakanlar Kurulunun aldığı kararla çözülmeye çalıĢılmıĢ, ortaokul ve lise kitaplarının içeriğinin değiĢtirilmesi sağlanmıĢtır (MSP, Ġnanç ve Hamle). Hükümetin eğitim ve kültürle ilgili olarak ayrıca; 1974-1975 döneminde 1007 olan Kur‟an Kursu sayısını 1975-1976 döneminde 1037‟ye ve 1976-1977 döneminde de 1267‟ye çıkartması, yurt dıĢında Ġslam ülkelerinde tahsil yapanların diplomalarının yurt içinde de kabul etmesi, muadeletini tanıması, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı'nın daha geniĢ hizmet yapabilmesi için TeĢkilat Kanunu'nu değiĢtirmesi, vakıf eserlerini onarması, restore ettirmesi, bunların vakıf Ģartnameleri dıĢındaki gayeler için kullanılmasına müsaade vermemesi, zararlı yayınlardan korunulması için tedbirler alması diğer politikalarındandır (Emre, 2002c). AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon hükümeti bir yandan devam ederken diğer yandan da 5 Haziran 1977‟de yapılacak olan seçimler için partiler seçim kampanyalarını yürütmeye baĢlamıĢlardır. MSP bu seçim kampanyasında ayrıntılı bir seçim beyannamesi hazırlamıĢtır. Hazırlanan seçim beyannamesinde “Manevi Kalkınma” alt baĢlığında eğitim ve kültüre iliĢkin Ģu açıklamalar yapılmıĢtır: "Önce Ahlak Ve Maneviyat" Anayasa'nın 10. maddesi devlete, millet fertlerinin manevi varlığını geliĢtirme görevini sarahaten vermiĢtir. 14. maddesi ise millet fertlerinin manevi varlıklarım geliĢtirme hakkına sahip olduğunu sarahaten ortaya koymakta ve teminat altına almaktadır. Temelde materyalist olduktan için maddi kalkınmaya ağırlık verip, manevi geliĢmeyi ihmal eden sol ve liberal görüĢler milli ihtiyaca cevap vermekten uzaktırlar. Ve Anayasa‟nın 10. ve diğer ilgili maddelerinde ortaya konan manevi geliĢme ve ahlakçılığa gereken ağırlığı vermemektedirler. YanlıĢtırlar, eksiktirler. Saadet ve selamet getiremezler. Çünkü saadet ve selametin temeli ahlak ve maneviyattır. Onun için partimiz "Önce Ahlak ve Maneviyat" bayrağını açarak yola çıkmıĢtır. “Manevi Kalkınma Maddi Kalkınmadan Daha Mühimdir" 105 Milli GörüĢ, manevi kalkınmanın maddi kalkınmadan daha önemli olduğunu bilen görüĢtür. Saadet ve selametin temeli ahlak ve maneviyattır. Manevi kalkınma olmadan maddi kalkınma olmaz. … BaĢlattığımız bu hamleye aile, maarif, tiyatro, sinema, basın, TRT (Türkiye Radyo ve Televizyonu) yardımcı olmalıdır. Anayasa en fazla “umumi ahlakın korunmasına” ehemmiyet vermektedir. Manevi kalkınma bakımından temel müessese ailedir. Anne ve babalar evlatlarına dinini, ahlak ve maneviyatını öğütlemekle mükelleftirler. … Yavrulara, çocuklara doğduğundan itibaren sahip olacaklar anneleridir. Hanımlara, annelere manevi kalkınmada en önemli görev düĢmektedir. Manevi Kalkınmada Harekete BaĢlanan Nokta: Daha üç yıl öncesini hatırlıyoruz. Ġmam Hatip Okullarının orta kısımları kapatılmıĢ, kapatma kabahatini de saatli bomba gibi herkes birbirine atıyor. Lise kısımları dondurulmuĢ. Erzurum'da Ġslami Ġlimler Fakültesi varken Yüksek Ġslam Enstitüsü‟ne ne lüzum var deniyor. Birçok köyler camisiz, kadrolar noksan. Karayolu ile Hacca gitmek yasak. Vakıflar yok pahasına satılmaya, elden çıkartılmaya, adeta ortadan kaldırılmaya çalıĢılıyor. Maarifte koyu materyalist maddeci felsefe cari. Müstehcen filmler ve neĢriyat almıĢ yürümüĢ. Yapacağımız hiçbir iĢ kalmamıĢ gibi tarihi büyük Ģehrimiz Sultan Fatih'in Ģehri Ġstanbul'un meydanının tam ortasına müstehcen heykeller konuyor. Memleket materyalizmin uçurumuna yuvarlanıyor. ĠĢte hareket noktamız bu idi. Üç yıldan beri geceli gündüzlü çalıĢıyoruz. Hem de koalisyon Hükümetleri içinde. MSP, manevi kalkınmayı yeniden baĢlattı ve bugüne kadar önemli adımlar attı. MSP iktidara gelir gelmez manevi kalkınmayı yeniden baĢlatmıĢtır. 1973-1977 arasındaki her iki hükümet programına manevi kalkınma için önemli icraat maddeleri yazılmıĢtır. Yukarda belirtilen noktalardan baĢlanılarak bugüne kadar manevi kalkınma sahasında mühim adımlar atılmıĢtır. Bu adımları ilgili diğer neĢriyatta ana hatlarıyla hulasadan görmek mümkündür. Manevi Kalkınma‟nın gerektirdiği yetiĢmiĢ insan gücü ihtiyacının karĢılanması için: 1. Camisiz köy bırakılmaması, programa dikkatle ve ihtimamla devam olunması. 4. BeĢ Yıllık Plan devir sonunda camisiz köy bırakılmaması. 2. Hedef; her köyde "Kur'an kursu" açılması, her ilçeye Ġmam Hatip Okulu, her ile Manevi Ġlimler Üniversitesi, fakülte veya yüksek okullarından birinin açılması. 3. Kadrosuz müftülük, vaizlik, cami, Kur'an kursu bırakılmaması, programa devam olunması. 4. Cami yapımının devlet hizmeti olduğu anlayıĢına devam olunması. 106 5. Camii, Kur'an kursu, Ġmam Hatip Okulu ve bunların yurtlarına ve vakıflara devlet bütçesinden mali yardımlara devam olunması. 6. Milletimiz tarafından yaptırılan cami, Kur'an kursu, Ġmam Hatip Okulu ve bunların yurtları ve vakıflara devlet müesseselerinden demir, çimento ve kereste ihtiyaçlarının özel tenzilatlı fiyatla verilmesi. 7. "Kur'an kursları" adet ve kadrolarının arttırılması. 8. Ġhtiyaç duyulan yerlerde okullardan yazın tatil aylarında "Kur'an kursu" olarak faydalanılması. 9. Ġmam Hatip Okulu adet ve kontenjanlarının arttırılması. 10. Ġmam Hatip Okulu mezunlarının üniversitelerde diledikleri fakültelere girebilmelerine ait kanunun tekrar çıkartılması. 11. Ġmam Hatip Okulu mezunlarının Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı yüksek okullarına giriĢte aynen lise mezunları gibi muamele görmeleri. 12. Ġmam Hatip Okulları mezunlarının ilkokullarda “Din ve Ahlak” dersleri öğretmeni olmalarına dair kanun teklifinin kanunlaĢtırılması. 13. Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının ilkokullara dayalı olarak kurulması. 14. Yüksek Ġslam Enstitüleri„nin arttırılması. Önce akademi haline, sonra "Ġslami Ġlimler Üniversiteleri" haline getirilmeleri ve kontenjanlarının, kadro ve tahsisatlarının arttırılması. 15. Yüksek Ġslam Enstitüleri'ne süratle öğretim üyesi yetiĢtirilebilmesi için özel bir programın tatbiki. 16. Yüksek Ġslam Enstitüleri ve Ġlahiyat Fakülteleri ve Ġslami Ġlimler Fakülteleri mezunlarının ortaokul ve liselerde din, ahlak, sosyoloji, felsefe, psikoloji, tarih, coğrafya ve sosyal bilimler öğretmenliği yapabilmeleri. 17. Yüksek Ġslam Enstitüsü, Ġlahiyat Fakültesi ve Ġslami Ġlimler Fakültesi mezunlarının kuruluĢlar, fabrikalar v.s. de sosyal uzman olarak görev yapmaları ve vali, kaymakam, emniyet müdürü olabilmek için Yüksek Ġdarecilik Okulu giriĢ sınavlarına katılabilmeleri. 18. Bütün Müslüman ülkeler için en yüksek seviyede din âlimi yetiĢtirmek üzere en ileri seviyede bir özel "Manevi Ġlimler Üniversite"sinin kurulması ve bu üniversitede bütün Müslüman ülkelerden imtihanla seçilecek, ilim adamı olmaya kabiliyetli gençler için kontenjan ayrılması (MSP, 1977a). MSP seçim beyannamesinde idealize ettiği bu eğitim ve kültür anlayıĢını seçim bildirisi ve sloganlarında da iĢleyerek seçim kampanyasını böylelikle yürütmüĢtür. 107 4.2.3 41. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti AP-MSP-MHP-CGP Koalisyon Hükümeti 5 Haziran 1977‟de yapılan milletvekili genel seçimlerine kadar sürmüĢtür. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP bir azınlık hükümeti kurma denemesi yapmıĢ ancak güvenoyu alamayarak düĢmüĢtür. Daha sonra seçimden ikinci parti olarak çıkan AP, Süleyman Demirel‟in baĢbakanlığında MSP ve MHP ile bir araya gelerek II. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan üçlü koalisyon hükümetini kurmuĢtur (TBMM RĠS, 2009i). Kurulan hükümetin koalisyon protokolünde eğitim ve kültür konuları beraber iĢlenmiĢ; manevi kalkınma, milli ahlak, manevi ve kültürel değer gibi unsurların; Ġmam Hatip Lisesi, Ġslam Enstitüleri gibi eğitim kuruluĢlarının özellikle üzerinde durularak Ģu açıklamalar yapılmıĢtır: Manevi ve maddi kalkınmanın bütün nimetleri, artan milli gelir ve yükselen refah, milletimizin bütün fertleri arasında yayılacak, dengesizlikler giderilecek, sosyal adalet sağlanacak, her vatandaĢı sosyal güvenliğe kavuĢturacağız. Bilhassa yaĢlıları, sakatları, iktisaden güçsüz olanları, dul ve yetimleri, kimsesizleri, dar gelirlileri ve iĢsizleri özel tedbirlerle ve öncelikle himaye etmeyi, milli ve insani bir görev saymaktayız. … Milli ahlakın korunmasına ve geliĢtirilmesine büyük önem veriyoruz. Bu sebeple, insanın edep ve hayâ hislerini rencide eden, milli ve manevi değerlere saldıran, mukaddesatı tezyif eden, ahlak dıĢı her türlü yayınlarla ve müstehcen neĢriyatta sürekli olarak mücadele edeceğiz. Bu maksatla, mevzuatımızda yetersiz olan hükümleri yeniden ele alıp düzenleyeceğiz. … Ġmam Hatip Lisesi ve diğer meslek lisesi mezunlarını, Üniversite ve Yüksek Okullara giriĢ imtihanlarında, diğer lise mezunları ile aynı Ģarta tabi tutacağız. Ġmam Hatip Lisesi mezunlarını, ilkokullarda Din ve Ahlak dersleri hocası olarak görev yapmalarını sağlayacağız. Ġmam Hatip liselerinin ilkokullara dayalı olmasını ve sayılarının artırılmasını temin edeceğiz. Ġslam Enstitüleri “Akademi” haline getirilecek, ilmi araĢtırma güçleri arttırılarak, adet ve öğrenci sayıları çoğaltılacaktır. Akademi mezunlarının, liselerde, felsefe, ahlak, sosyoloji ve psikoloji öğretmeni olarak görev yapmaları sağlanacaktır (TBMM RĠS, 2009ı). AP, MSP ve MHP arasında oluĢturulan bu protokolden sonra 27 Temmuz 1977‟de Süleyman Demirel tarafından okunan hükümet programında eğitim ve kültüre iliĢkin (TBMM RĠS, 2009ğ), oluĢturulan protokole ek olarak; komünizm, faĢizm ve materyalizme dayalı zihniyetlere karĢı olunduğu, Diyanet ĠĢleri Kanununun yeniden düzenleneceği, binaları tamamlanmıĢ meslek okullarının öğrenime açılacağı, gençliğin 108 yetiĢmesinde yabancı ideolojik akımların ve taklitçiliğin yayılıĢına müsaade edilmeyeceği belirtilmiĢtir. Hükümet programının okunmasının ardından 1 Ağustos 1977‟de hükümet güvenoyu almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009i). Kurulan hükümette MSP 7 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı yine AP‟de kalmıĢtır. Hükümetin Milli Eğitim Bakanı AP Aydın milletvekili Nahit MenteĢe, Kültür Bakanı da AP Bolu milletvekili Avni Akyol olmuĢtur (TBMM RĠS, 2009h). Kurulan hükümetin eğitim ve kültür politikaları incelendiğinde I. Milliyetçi Cephe Hükümeti‟nin devamı niteliğinde olduğu gözlemlenmektedir. Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an Kurslarındaki artıĢlar bu dönemde devam etmiĢtir. Bu dönemde yeni 86 Ġmam Hatip Okulu açılarak toplam Ġmam Hatip sayısı 334‟e, 1976-1977 döneminde var olan 1267 Kur‟an Kursu sayısı ise 1977-1978 döneminde 1490‟a çıkarılmıĢtır. Ġmam Hatip Okullarının sayılarındaki artıĢ için Milli Eğitim Bakanı Nahit MenteĢe bu dönemde liderler arasında yapılan gizli protokolden söz etmektedir. MenteĢe, protokolde Ġmam Hatip Okulları ile ilgili olarak açılacak okul sayının belli olduğunu belirterek; bu suretle okulların açıldığını söylemektedir. MenteĢe, bu dönemde Demirel‟e Milli Eğitim Bakanı olmak istemediğini ancak Demirel‟in kendisine koalisyon ortaklarının emellerinin belli olduğunu söyleyerek bu görevi verdiğini belirtmiĢtir. Ġmam Hatip Okulları ile ilgili olarak Demirel‟in gerekirse bu okulların müfredatında değiĢiklik yapılabileceğini de dile getirmiĢtir. MenteĢe, ayrıca bu dönemde din eğitimine ağırlık verilmeye baĢlandığını da söylemektedir. MenteĢe‟ye göre bu dönemde kamuoyunda da 12 Eylül‟de de gençlerin kafasına, kalbine Allah korkusunu koyalım, Ġmam Hatip Okulları açalım din eğitimi verelim fikri yaygınlaĢmıĢtır. Bundan dolayıdır ki Evren, anayasaya mecburi din dersini koymuĢtur (Demiralp, 2005). Akpınar‟a (Akpınar, 2009) göre Erbakan, manevi kalkınma sürecinde kültürel alana verdiği öncelik ile sembolik kültürel sermayenin Batılı ve Hristiyan değerlerden arındırılarak, milli ve Ġslami bir temelde yeniden üretilmesini esas almıĢtır. Böylece manevi kalkınma söylemi, yeni birikim yapılarını harekete geçirmede kültürel bir iĢleve sahip olmuĢtur. Hükümetin eğitim ve kültürle ilgili olarak; Müslüman ülkelerle iĢbirliği geliĢtirmesi, Suudi Arabistan, Suriye, Irak, Mısır, Libya gibi Müslüman ülkelerle 109 karĢılıklı ziyaretler yapılarak ticari ve kültürel anlaĢmalar imzalaması, ilmi ve ahlaki eserlerin okutulmasına iliĢkin konulan yasakları kaldırması diğer politikalarındandır. 4.2.4 Milli Selamet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi Milli GörüĢ Hareketi‟nin ikinci partisi olan MSP, siyasal alanda hem seçim, hem meclis, hem de iktidar tecrübesi yaĢamıĢtır. Bu tecrübelerle MSP, ideolojik olarak benimsediği anlayıĢını birçok alanda pratize etme imkânı bulmuĢtur. Spesifik olarak ele alındığında ise eğitim ve kültür açısından MSP döneminin tetkik malzemesi olarak zengin kaynaklı olduğu gözlemlenmektedir. MSP‟nin eğitim ve kültür programlarının analizinde koalisyon protokolleri, parti ve hükümet programlarının yanı sıra Milli GörüĢ Hareketi lideri Necmettin Erbakan‟ın konuĢmaları ve beyanatları da yardımcı kaynaklardandır. Nitekim MSP‟nin, eğitim ve kültür programıyla ilgili olarak belirtilen hususların tafsilinde Erbakan, 24 Ekim 1976‟da MSP 3. Büyük Kongresi‟nde yapmıĢ olduğu konuĢmada Ģu noktalara vurgu yapmıĢtır: Milletimiz, partimizin “Önce Ahlak ve Maneviyat” prensibine sımsıkı sarılmıĢ ve bunu ailede, okulda, fabrikada ve bütün yurt sathında, huzurun, istikrarın ve aynı zamanda hak ve hürriyetler rejimi olan demokrasinin, temel Ģartı saymıĢtır. Gerçekten, hür demokratik nizamın, bütün dünyada mevcudiyeti ve idamesi, ancak ahlak ve maneviyata dayanmakla mümkündür. Maneviyatsız demokrasi olamaz. Demokrasinin temeli maneviyattır. Maneviyatçı bir taban üzerinde, sosyalist veya komünist bir devlet düzeninin tutunmasına imkân mevcut olmadığı gibi, materyalist bir taban üzerinde de, hürriyetçi demokrasinin tutunmasına imkân yoktur. Bu itibarla demokratik rejimlerin yıkılmaktan kurtarılması, muhafazası ve güçlendirilmesi ancak, maneviyata sımsıkı sarılmakla mümkündür (MSP, 1976a). Erbakan, maarifle ilgili olarak 14 Ekim 1973 seçimleri öncesi yapılan 26 Ağustos 1973‟deki Erzurum da düzenlediği maarif mitinginde: “Ġki ay sonra inĢallah Milli Selamet Partisi iktidara geldiği zaman en büyük ehemmiyeti maarife verecektir.” demesine karĢın bu durumun bir yansıması olarak MSP‟nin ortağı olduğu üç hükümette de Milli Eğitim Bakanlığını almaması, ağırlık merkezinin eğitim eksenli olmadığını göstermektedir (Erbakan, 1975). 110 MSP‟nin eğitimle ilgili bu siyasal tavrının yanı sıra bu dönemde artan Ġmam Hatip Okulu ve Kur‟an kursu sayılarına iliĢkin tavrı ise eklektik bir politika izlediğini göstermektedir. Erbakan, manevi kalkınma adı altında bu geliĢmelerin olduğunu da ileri sürmüĢ ve psiko-politik bir durumu ortaya koymuĢtur. Çaha‟ya (2004) göre, Ġmam Hatip Okulları‟nın sayılarındaki artıĢ ve bu okulların giderek rekabet Ģartlarına uyum sağlama isteği, Ġslami tonu ağır basan renklerin devlet alanına rahatça taĢınabilmesi Ģansını doğurmuĢtur. Eğitim imkânlarının Türkiye'nin her köĢesine yayılmasıyla birlikte de toplumun değiĢik renklerini taĢıyan insanlar üniversiteye girme imkânına kavuĢmaya baĢlamıĢtır. MSP‟nin eğitim politikaları, Ġmam Hatip Okulları‟ndaki bu geliĢmeden sonra üniversiteler üzerine yoğunlaĢmıĢ ve devamında Ġmam Hatip Liselerinden mezun olanların istediği bölümü tercih etmeleri, Yüksek Ġslam Enstitüleri‟nin yaygınlaĢması ve üniversite mezunu olarak Ġmam Hatip Lisesi kökenlilerin kamuda görev almaları izlemiĢtir. Kültür politikalarında ise MSP‟nin makro politik siyasi duruĢu kolektif bilinç olarak Ġslam merkezli olduğunu göstermektedir. MSP‟nin kültür olarak ileri sürdüğü görüĢ, bir organizasyon olarak ümmetçiliği esas almaktadır. Bunun siyasal karĢılı olarak da MSP, Ġslam Ülkeleri Arasında Kültürel ĠĢbirliği TeĢkilatı kurulması hedefini, idealize ettiği “Yeni Bir Dünya”nın ön koĢulu olarak görmektedir. MSP‟nin kültür boyutuyla ortaya koyduğu kavramlardan olan milli kültür, milli Ģuur ve milli tarih yine Ġslam eksenli bir paradigmaya sahiptir. Bu kültüre Fatih Sultan Mehmet‟den Selahattin Eyyübi‟ye, Ömer bin Hattab‟dan Eba Eyyüb el Ensari‟ye, Sultan Alparslan‟dan Hasan el Benna‟ya geniĢ bir coğrafyayı kapsayan Ġslami karakter girmektedir. Yine kavramsal olarak fazilet, edep, iffet, hayâ gibi kavramlar eğitimde kültürel bir aktarım olarak öğrenilmesi gereken unsurlardandır. Bu bakımdan MSP‟nin kültür anlayıĢı analiz edildiğinde Ġslami terminolojinin hâkim olduğu, makro politik bir siyasal kültür ortaya koyduğu ve yaydığı gözlemlenmektedir. 111 4.3 Refah Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları Milli GörüĢ Hareketi‟nin ikinci partisi olan MSP, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında kapatılmıĢ ve yöneticilerine siyasi yasaklar getirilmiĢtir. TBMM ise darbeyle birlikte askeri bir yönetime tevdi edilmiĢtir. YaklaĢık iki buçuk yıl sonra da 22 Nisan 1983‟de Siyasi Partiler Kanunu‟nda yapılan değiĢiklik ile yeni partilerin açılmasına izin verilmiĢtir. Sürecin iĢlemesiyle birlikte kurulan birçok partinin yanı sıra 19 Temmuz 1983‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin üçüncü partisi olan Refah Partisi kurulmuĢtur (RP, 1983). Daha sonra TBMM Genel Kurulunda yapılan görüĢmeler neticesinde, 6 Kasım 1983‟de yapılmak üzere genel seçim kararı alınmıĢtır. Ancak Milli Güvenlik Konseyi kararı ile Refah Partisi bu seçime sokulmamıĢtır. RP yöneticileri açısından bu dönem hukuki davaların yoğun olduğu bir süreç olmuĢtur. Nitekim bu süreç 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası yaklaĢık dört buçuk yıl sürmüĢtür. Partilerin özelde de RP‟nin ideolojik olarak asıl çıkıĢı ise 12 Mart 1986‟da Bakanlar Kurulu‟nun 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası siyasi parti liderlerine getirilen konuĢma yasaklarının kaldırılmasıyla baĢlamıĢtır. Daha sonra bu siyasi açılımı 6 Eylül 1987‟de siyasi yasakların kalkması yönünde yapılan halk oylaması pekiĢtirmiĢ ve neticesinde askeri darbe sonrası konulan bütün siyasi yasaklar kalkmıĢtır. RP ise bu siyasi açılımın ardından Ġkinci Büyük Kongresi‟ni yaparak Necmettin Erbakan‟ı genel baĢkanlığa seçmiĢtir. KuruluĢ yıllarından itibaren RP, Milli GörüĢ çizgisinin otantikliğini koruyarak Ġslam‟ı, kültür dili olarak siyasal alanda tutmayı sürdürmüĢtür. RP'nin siyasi duruĢu, dünyadaki birçok Ġslami harekette olduğu gibi, iç politikadan çok dünyaya bakıĢta kendini göstermiĢtir. Çakır‟a (2004) göre RP, katı ve taviz vermez bir Batı karĢıtı parti olarak sivrilmiĢtir. Önce Türkiye'nin Ortak Pazar, ardından Avrupa Topluluğu üyeliğine, buna bağlı olarak da Gümrük Birliği AntlaĢmasına Ģiddetle karĢı çıkan Milli GörüĢçülerin esas meselesi ABD ve Ġsrail‟dir. Dünyada olup bitenleri, "ABD'yi ellerinde oynatan Siyonist ve masonların bir komplosu" olarak gören Erbakan'a göre bunların asıl hedefi Ġslam dünyasıdır ve bu oyunun bozulması Milli GörüĢ'ün iktidara gelip Türkiye'yi "uydu ülke" olmaktan çıkarıp Ġslam dünyasının lideri yapmasıyla mümkündür. 112 Milli GörüĢ Partileri arasında RP, Türkiye‟nin ve Ġslam dünyasının sorunlarını çözmek amacıyla ilk sistematik çıkıĢını “Adil Düzen” söylemiyle bu dönemde yapmıĢtır. Erbakan‟a göre Adil Düzen‟in hiçbir kimseye ve topluluğa ne kini, ne intikamı ne de düĢmanlık hissi yoktur. Tek gayesi herkese iyilik herkese saadet getirmektir. Bu yüzden sanayileĢmiĢ batı ülkeleri ve geliĢmekte olan ülkelerde barıĢ içinde en iyi dostluk münasebetleri yürütülecektir ve bu meyanda bil hassa ticari sahada, teknoloji ve ilmi araĢtırmalar sahasında her türlü iĢ birliği teĢvik edilecektir. Bu arada o ülkelerinde Adil Düzen‟i tanımalarına da yardımcı olunacaktır. Ve hali hazır zulüm nizamları yüzünden çektikleri ızdıraplardan kurtulmaları için her türlü gayret gösterilecektir (Erbakan, 1991b). Yine Erbakan‟a (1991a) göre RP, “Yeniden Büyük Türkiye”yi kurmak için bugünkü Anayasaya aykırı köle düzenini ortadan kaldıracak, yerine Anayasa‟da sözü edilen herkese refah getiren, herkese hakkını veren ve herkese fırsat eĢitliği tanıyan Milli GörüĢ‟ün kuracağı yeni düzende faiz olmayacak, haksız vergiler kalkacak, paranın değeri hak ölçüsü olarak kabul edilecek, sağlam paraya geçilecek, karĢılıksız para basılmayacak, paranın değeri düĢülmeyecek ve krediler adil ölçüler içinde faydalı iĢ yapacak herkese verilecektir. Adil Düzeni oluĢturan düzenlerden “Ġlmi Düzen” de ve bilhassa “Dini/Ahlaki Düzen” de insanların "irfan" sahibi bireyler olarak yetiĢmelerinin sağlanacağı, üretimin yanında eğitime, manevi terbiyeye ve bu bağlamda "nefis terbiyesi" ne büyük önem verileceği, ülke evlatlarının "taklitçi" olarak değil, "inançlı kadrolar" olarak yetiĢtirileceği ifade edilmiĢtir. RP‟nin ortaya koyduğu bu düzen tasnifinde eğitim ve kültür politikalarının temelini baĢlıca Ģu genel esasların oluĢturduğu gözlemlenmektedir: 1. Diğer düzenlerle uyumlu olmak. 2. Zorlama yöntemi yerine sevdirme ve inandırma yöntemini kullanmak. 3. Ġyiyi ve güzeli gösterme amacı taĢımak. 4. DeğiĢik din, mezhep ve cemaatleri bir arada barıĢ içinde yaĢatmak. 5. Ġnanç özgürlüğünün tam ve olgun anlamda bütün unsurları ile var olmasını ve korunmasını sağlamak. 6. VatandaĢların dini, manevi ve ahlaki eğitim ve öğretimlerini yeterli bir düzeye ulaĢtırmak. 113 7. VatandaĢların dinlerini öğrenmelerini ve dini ihtiyaçlarını gereği gibi karĢılamalarını temin etmek. 8. "Manevi ve Ahlaki Düzen"in, genel düzenin aktif bir unsuru olarak bu düzende yürütücü ve düzenleyici bir görev yapmasını sağlamak (Erbakan, 1991a). RP yayınladığı icraat programında, bu sistematik durumu tasnif ederek; taklitçilik hastalığını tedavi edeceğini, maddi ve manevi tahribatı durduracağını, maddi ve manevi kalkınmayı gerçekleĢtireceğini, manevi kalkınma hamlesini de planlı yürüteceğini ve Müslüman ülkelerle iĢbirliği yapacağını belirtmiĢtir (Erbakan, 1991c). Necmettin Erbakan, RP‟nin 1990‟lı yıllarda ivme kazanmasından ve belediye seçimlerinde baĢarı etmesinden sonra 25 Mart 1995‟de yaptığı bir konuĢmada yerel yönetimlerle genel yönetim arasındaki iliĢkileri kuvvetlendirerek farklı bir yönetim tarzı ileri sürmüĢtür. Bu yönetim tarzında genel yönetim dıĢarıya karĢı hizmetleri yürütecek, yani dıĢ politika, güvenlik, içeride adalet sağlayacak ve makro planları projeleri tanzim edecek, ülkenin toptan kalkınmasını gözetecek ama eğitim, sağlık, o bölgedeki ekonomik kalkınma dâhil bütün hizmetleri yerel yönetime devredecektir. Diğer partilerin bu yapamayacağını iddia eden Erbakan, sebebini de bu durumda halkın daha çok Ġmam Hatip Okulu açacağına bağlamaktadır. Ġmam Hatip Okulları, RP‟nin iktidara geldiği 1996-1997 yıllarında ise popüler bir söylem olarak medyada çokça gündem de kalmıĢ, 28 ġubat 1997 post-modern müdahalesi sonrasında da 8 yıllık kesintisiz eğitim çerçevesinde kapatılma durumuna getirilmiĢtir. Nitekim medyada ve siyasette Ġmam Hatip Okulları RP‟nin “arka bahçesi” olarak halka lanse edilmiĢtir. Bu söylem ilk kez Milliyet Gazetesi yazarı Yalçın Doğan tarafından 13 Kasım 1996 tarihinde Ģöyle ifade edilmiĢtir: Ġmam Hatip Lisesi mezunları üniversitelerde genellikle hukuk ve kamu yönetimini tercih ediyor. Oradan ĠçiĢleri, Emniyet ve Adalet birimlerine yerleĢiyor. RP‟nin kadroları buralarda oluĢuyor. “Ġmam Hatipler gerçekte RP‟nin arka bahçesi” dir. RP her geçen gün Ģu ya da bu biçimde kendini ele veriyor. Siyasette ise ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz 3 Nisan 1997 tarihli Hürriyet gazetesindeki habere göre Ģöyle demiĢtir: Türkiye'de iki zihniyet savaĢ halindedir. Bu iki zihniyetin bir kutbu CHP çizgisi, diğeri ise RP çizgisidir. Biri ister ki okullar dinsiz ve milliyetsiz bir nesil yetiĢtirsin. Diğeri Ġmam Hatipler onların arka bahçesi, mücahitleri olsun. 114 DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit ise 24 Nisan 1997‟deki bir konuĢmasında Ģöyle demiĢtir: Kesintisiz 8 yıllık eğitim rejim için önemlidir. Ġki ayrı kuĢak yetiĢtiriliyor. Erbakan, Ġmam Hatip Okulları'nı kendi fidanlığı gibi görüyor. Bu okullar Refah Partisi'nin arka bahçesi olmamalı (Kazan, 2001). Yine, 28 ġubat 1997‟de Genel Kurmay BaĢkanlığının Milli Güvenlik Kurulu‟nda hükümetin durumuna iliĢkin sunduğu 18 maddelik teklif ve tedbirlerin ağırlık noktasını eğitim ve dini ritüeller oluĢturmaktadır. RP ise manevi eğitim kapsamında din eğitimine ve onun unsurlarına baĢta parti programında olmak üzere sıklıkla iĢlemiĢtir. RP, oluĢturduğu parti programında en uzun açıklamayı yaptığı ve üzerinde önemle durduğu eğitim ve kültürle ilgili olarak Ģu beyanda bulunmuĢtur: Mili eğitim politikamızın, yurt kalkınmasına ve bu kalkınmanın doğurduğu ihtiyaçlara cevap verecek Ģekilde; bütün kalkınma planları ve bu konulardaki yurt ve dünyada meydana gelen yeni geliĢmeler göz önünde tutularak planlanması ve bu planlama neticesinde eğitim müesseselerinin yeniden Ģekillendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu planlama aynı zamanda Anayasanın devlete görev olarak verdiği ferdin manevi eğitim ve geliĢmesine ait Ģartları hazırlama hedeflerine göre tanzim edilecektir. Milletimizin medeniyet ve teknoloji yarıĢında örnek bir düzeye eriĢmesi maddeten ve manen geliĢmesi ancak eğitim yoluyla sağlanabileceğinden, bu geliĢmeyi bugüne kadar gereği gibi sağlayamamıĢ olan, nazari yurt ve dünya gerçeklerinden kopmuĢ ve uzak kalmıĢ, faydasız, zaman kaybına sebebiyet veren uygulamalar tespit edilmeli ve değiĢtirilmelidir. Eğitim politikası sadece ithal malı ilim, araĢtırma ve nazariye getiren bir mekanizma olmak yerine; ilimlerin kaynağını kendi bünyesinde taĢıyan, geliĢtiren ve millet hizmetlerine sunan müstakil, Ģahsiyetli, ilim ve kültür faaliyetlerinin mihrakı haline getirilmelidir. Eğitimde; öğretmene, hocaya ecdadımızın verdiği ulvi mevkii hem fikir planında hem saygı planında vermek ve hem de maddi refah bakımından mesleğe layık yeni düzenlemeler getirmek Ģiarımız olacaktır. Gençlerimizin hem fikren geliĢmesi ve hem de boĢ zamanlarını iyi değerlendirerek millet ve memleketi daha yakından tanımaları ve aynı zamanda bedenen geliĢmeleri için bütün bu gayeleri gerçekleĢtirecek bir uygulamadan yararlanmaları sağlanacaktır. Gençliğimizin eskiden olduğu gibi kısmen de olsa, anarĢik olaylara kaymamaları için yıkıcı ideolojik cereyanlara karĢı bir fikri muafiyete kavuĢturulması, bu maksatla anarĢinin evvelemirde fikir planında yok edilmesi maksadıyla dünya Ģartları göz önünde tutularak bilinçlendirilmesi ve milli ve manevi değerimizle takviye edilmesi gereğine inanıyoruz. Din eğitiminde aydın din âlimi kadrosu yetiĢtirilerek ihtiyaçlarının karĢılanması din görevlilerinin terfih edilmeleri ve sayı bakımından milletimizin ihtiyacını karĢılayacak seviyeye eriĢtirilmesi lüzumuna inanıyoruz. 115 Din eğitimi manevi geliĢmemizin temeli olduğu gibi yeni nesillerin hizmetinde bulunacağı asil milletimizin manevi hasletleriyle de yakından tanımasına ve yapacağı hizmetlerde baĢarılı olmasına yardımcı olacaktır. Din eğitimi, milli kalkınma hamlelerinde milletimizin manevi potansiyelinin harekete geçmesine ve bu hamlelere hız verilmesine müncer olacak Ģekil ve Ģartlara kavuĢturulmalıdır. Yaygın din eğitimi dinin aynı zamanda istismarına imkân bırakmayacak bir Ģuur ve bilincin teessüsüne amil olmalıdır (Kazan, 2002). RP, parti programında açıkladığı bu beyanla birlikte 1990‟ların baĢında yayınladığı manevi kalkınma hamlesinde özellikle üzerinde durduğu eğitim ve kültüre iliĢkin, çocukların ve gençlerin yetiĢtirilmesinin ülkenin en önemli konularından biri olduğu belirtilerek, bunun için Ģu temel esasların göz önünde bulundurulmasına dikkat çekmiĢtir: 1. Yeni nesiller batı taklitçiliği zihniyetinden ve ırkçılıktan kurtarılmıĢ olarak yetiĢtirilmeli. Bilmeden “kuvveti üstün tutan”, “zulüm nizamı” na hizmet etmek yerine, Ģuurlu bir Ģekilde “hakkı üstün tutan adil nizam” a hizmet eden ve herkese iyiliği gaye edinen gençler olarak yetiĢtirilmesi yani Milli GörüĢçü gençler olarak yetiĢtirilmeleridir. 2. Çocukların ve gençlerin bu zihniyette manevi ve maddi bakımdan geliĢmiĢ kabiliyetli ve sıhhatli gençler olarak yetiĢtirile bilmesi için bütün düzenin bu temin, hazırlayan ve buna hizmet eden bir düzen olmasında zaruret vardır. Bu hususta aile içinde ana babaya, toplum içinde de bütün devlete bu meyanda bil hassa devletin “Manevi ve Ahlaki Düzen” i ve “Ġlmi Düzen” ine çok önemli görevler düĢmektedir. 3. Çocukların ve gençlerin manevi ve maddi bakımdan geliĢmiĢ Ģuurlu gençler olarak yetiĢebilmesi için devlet yeniden reorganize edilip “Adil Devlet Düzeni” kurulurken bu düzenin “Manevi ve Ahlaki Düzen” ini ve “Ġlmi Düzen” ini bütün müesseseleriyle yurdun her yanında kurulması ve çalıĢmasına büyük önem verilecektir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi aĢağıdaki özelliklere sahip gençler olarak yetiĢtirmek hedefimizdir: a) Spor, sağlık ve çevre bilinci olan; Bu Ģuuru vermek ve gereklerini yerine getirmek “Manevi ve Ahlaki Düzen” in görevidir. Gaye bütün çocuk ve gençlerin bedeni ve ruhi bakımdan en iyi Ģekilde yetiĢmiĢ sıhhatli gençler olmalarını temindir. Bunun için bir yandan baĢta çocuk sağlığı olmak üzere yurdun her yerinde milli Ģuurla ve ibadet aĢkıyla çalıĢan sağlık teĢkilatı kurulacaktır. Ve yine baĢta milli sporlarımız olmak üzere güreĢ, ata binmek, ok atmak bütün spor dalları yaygın bir Ģekilde geliĢtirilecek ve teĢvik edilecektir. b) Manevi ve ahlaki olarak; - Hakkı üstün tutan, - Cihad gayreti, mücahitlik ruh ve Ģuuruna sahip olan, - Materyalist değil maneviyatçı olan, - Kötü ahlaklardan arınmıĢ, güzel ahlak sahibi olan, 116 - Manevi bilgilerle mücehhez nefis terbiyesi görmüĢ genç olan, -Ġç huzuruna sahip olan, - Herkese iyilik yapmayı, cemiyet için faydalıyı olmayı gaye edinmiĢ olan. c) Mesleki öğrenim ve eğitim bakımından en güzelde Ģekilde yetiĢmiĢ olmak. Adil Düzen de bu görevi yerine getirmek her Ģeyden önce “Adil Ġlmi Düzen” in görevidir (Erbakan, 1991b). Bu açıklamaların yanı sıra RP‟nin, Adil Düzen söylemiyle ilk gireceği 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimi öncesi yayınladığı seçim beyannamesi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde o döneme kadar ki en sistematik ve dini sembollerin en açık olduğu yayındır. Yayınlanan Beyanname, hak-batıl ekseninde yorumlanan tarihsel ve siyasal olaylarla beraber komünizm, kapitalizm ve Siyonizm karĢıtlığı da iĢlenmiĢtir (RP, 1991a). Beyannamede, eğitim ve kültürle ilgili olarak daha önceki yayınlara ek olarak Ģu hususlara değinilmiĢtir: Eğitimin, toplumun inanç ve değer ölçülerine göre yapılması, Din ve Ahlâk Kültürü derslerinin geliĢtirilmesi ve bu derslerin ihtisas sahibi ehil hocalar tarafından okutulmasına özen gösterilmesi, öğrencilere; matematik, cebir, geometri, fizik, kimya, astronomi, tıp, tarih, coğrafya gibi dalların kurucularının Müslümanlar olduğunun anlatılması, yine öğrencilere; milli kültürün tanıtılmasına, tarih Ģuuru verilmesine, milletin insanlığa yaptığı hizmetlerin öğretilmesi. Eğitime iliĢkin kurumsal bazda da; her il'e bir üniversite açılması taahhüt edilmiĢtir. Daha sonra özgürlükler kapsamında her vatandaĢın çocuğuna istediği eğitimi verme hakkına sahip olmasının gerekliliği vurgulanmıĢtır (RP, 1991a). RP‟nin sistematik olarak ortaya koyduğu Adil Düzen‟de ise eğitimin; bütün kurumlarıyla teessüs edinceye kadar herkesin okuyacağı okulunu, bilgi edineceği öğretmenini ve eğiticiyi kendisi seçme hakkına sahip olacağı, buna mukabil devletin resmi dilinin Türkçe olacağı ve mahalli meclislerde Türkçe ile birlikte istenilen dilde de öğretilme izin verileceği ancak dil özgürlüğünün esas olmasıyla beraber emperyalist kültürlerin egemenliğini sağlayan yüksek öğretimdeki yabancı dille öğretime son verileceği noktalarına ağırlık verilmiĢtir. Beyannamede, eğitim ve kültür alanıyla RP‟nin savunduğu manevi kalkınma hamlesi ayrı ayrı iĢlenmiĢtir. Milli GörüĢ Partileri arasında böyle bir durum ilk defa bu beyanname ile ortaya çıkmıĢtır. Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an kursları ise bu 117 bağlamda manevi kalkınma çerçevesinde değerlendirilmiĢ ve özel bir alt baĢlık altında Ģu açıklamalara yer verilmiĢtir. Özel dini eğitim görmüĢlere belli sürelerde kurslar açılarak Ġmam Hatip olmalarına imkân tanınmalıdır. Hedef, her köyde Kur'an kursu açılması ve her ilçeye Ġmam Hatip Lisesi, her il'e Manevi Ġlimler Üniversitesi, Fakülte veya Yüksek Okulu‟ndan birinin açılmasıdır. Ġmam Hatip Lisesi adet ve kontenjanının arttırılmalıdır. Ġmam Hatip Lisesi‟nin orta kısımlarının ilkokullara dayalı olarak kullanılmalıdır. Ġhtiyaç duyulan yerlerde okullardan yazın tatil aylarında Kur'an kursu olarak faydalanılmalıdır (RP, 1991a). RP, 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı bu beyannamesinden sonra 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimleri için yeni seçim beyannamesi hazırlamıĢtır. Hazırlanan seçim beyannamesi, önceki beyannamelerinden farklı bir formda oluĢturulmuĢ ve keskin söylemlerle seçim “taklitçi”- “Milli GörüĢçü” ayrımı yapılmıĢtır. Yine beyannamede “gerçekler” ve “çareler” olarak adlandırılan kurumlara iliĢkin açıklamalarda eğitim ve kültürle ilgili olarak özel bir baĢlık altında diğer seçim beyannamelerinde olduğu gibi tafsile yönelik bir değerlendirmede bulunulmamıĢ, sadece; insan hakları ve demokratikleĢme baĢlığı altında baĢörtüsü sorununa, Ġmam Hatip Okullarının ve din eğitiminin engellenmesine maddesel olarak değinilmiĢtir. Seçim beyannamesinin yine önceki seçim beyannamelerin farklı olarak ekonomi ağırlıklı olması da dikkat çekmektedir. 4.3.1 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 24 Aralık 1995‟de yapılan genel seçim Milli GörüĢ Hareketi açısından tarihi bir öneme haizdir. Bu önem, yapılan bir genel seçimde ilk defa bir Milli GörüĢ Partisi‟nin en yüksek oyu alarak birinci parti olarak çıkmasından kaynaklanmaktadır. RP, bu önem ve baĢarıya binaen CumhurbaĢkanı Demirel‟in verdiği görevle seçim sonrası hükümet kurma çalıĢmalarına baĢlamıĢ ancak aynı baĢarıyı hükümet kurmada sağlayamamıĢtır. Daha sonra hükümet kurma görevi kendisine verilen DYP de hükümet kurma çalıĢmalarını sonuçlandıramayınca Demirel bu görevi ANAP‟a vermiĢtir. ANAP ise DSP‟nin de dıĢarıdan desteği ile DYP ile hükümet ortaklığında mutabakata vararak 53. 118 Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini kurmuĢtur. Hükümet mecliste yapılan güvenoyu polemiklerinin ardından çalıĢmalarına baĢlamıĢ ancak güvenoyu hakkında verilen gensorunun ardından ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz gensoru görüĢmelerine baĢlamadan hükümetin istifasını cumhurbaĢkanına vermiĢtir. Bu süreçten sonra CumhurbaĢkanı Demirel, hükümet kurma görevini tekrar RP‟ne vermiĢtir. Hükümet kurma çalıĢmalarına baĢlayan RP ise, DYP ile koalisyon konusundaki görüĢmelerinin ardından mutabakata vararak koalisyon protokolü imzalamıĢtır (TBMM RĠS, 2009m). RP ve DYP arasında imzalanan koalisyon protokolünde eğitim ve kültür alanları ayrı ayrı ele alınarak, bu alanlarla ilgili Ģu noktalara vurgu yapılmıĢtır: Eğitimde, milli, manevi ve ahlaki değerlerimizi benimsemiĢ, bilgili, ilmi düĢünceye sahip, herkese karĢı saygılı ve hoĢgörülü, laik, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, bilgi çağının gereklerini yerine getirebilecek bilgi ve becerilerle donanmıĢ insanlar yetiĢtirmek temel amacımızdır. Zorunlu eğitim, 8 yıla çıkarılacak, öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre çeĢitli meslek alanlarında eğitim görebilmeleri için ilköğretimin ikinci kademesinde yönlendirme sistemine iĢlerlik kazandırılacaktır. YÖK yeniden düzenlenecek ve sadece koordinasyonun sağlanmasından sorumlu bir yapıya kavuĢturulacaktır. Üniversiteye giriĢteki yığılmaların önlenmesi için gerekli tedbirler alınacaktır. Vakıf üniversitelerinin kurulması teĢvik edilecek, özel üniversitelerin kurulması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Milli kültürümüzün korunması geliĢtirilmesi ve yaygınlaĢtırılması temel ilkemizdir. Kültür varlıklarımızın korunması ve tanıtılması için gerekli tedbirler alınacaktır (TBMM RĠS, 2009l). RP ve DYP arasında oluĢturulan protokolden sonra 7 Temmuz 1996‟da RP Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan tarafından mecliste okunan hükümet programında eğitim ve kültüre iliĢkin oluĢturulan koalisyon protokolüne ek olarak; ortaöğretimin yeniden yapılandırılacağı, yaygın eğitimin üretime yönelik yeniden düzenleneceği, yurt dıĢındaki vatandaĢların milli kültürlerinin korunması ve çocuklarının yaĢadığı ülkenin eğitim imkânlarından yararlanmaları ve Türkiye‟ye dönüĢlerinde Türk eğitim sistemine uyumlarını kolaylaĢtırıcı tedbirlerin alınacağı belirtilmiĢtir (TBMM RĠS, 2009j). Okunan hükümet programından sonra 8 Temmuz 1996‟da hükümet güvenoyu almıĢ ve resmen kurulmuĢtur (TBMM RĠS, 2009m). Kurulan hükümette RP, Kültür Bakanlığı dahil 18 bakanlık almıĢ ancak Milli Eğitim Bakanlığı DYP‟de kalmıĢtır. Hükümetin Kültür Bakanı RP Ġstanbul milletvekili Ġsmail Kahraman, Milli Eğitim 119 Bakanı ise DYP KahramanmaraĢ milletvekili Mehmet Sağlam olmuĢtur. RP, seçim kampanyalarında her ne kadar manevi kalkınma hamlesinin yapılmasına, Ġmam Hatip Okulları‟nın daha fazla açılmasına ve din eğitimiyle ilgili birçok hususu dile getirse de kendi kurduğu bu hükümette Milli Eğitim Bakanlığı‟nı almamıĢtır (TBMM RĠS, 2009k). Kültür Bakanlığı‟nın RP‟de olduğu bu dönemde RP‟nin kültür alanına karĢı tutumu ve politikalarında Ģu hususlar dikkat çekmektedir. RP, kültür politikalarını “insanımızın nasıl bir kiĢiliğe sahip olmasını istersek, politikamızı da ona göre tanzim ederiz” açıklamasındaki parametre ile ĢekillendirmiĢtir (RP, Ġktidarda 1 Yıl). Dönemin Kültür Bakanlığı politikalarıyla ilgili olarak; Bodrum Kalesi ve Trabzon Ayasofya‟sı hakkındaki polemikler en çok gündemde kalan konulardır. Ortaya çıkan polemiklerde Bodrum Kalesiyle ilgili olan husus Ģöyledir: Bodrum Kalesi, 1461 yılında yapılmıĢ ve Kanuni‟nin kaleyi fetih tarihi olan 1523 yılına kadar, 62 yıl Ģapel olarak kullanılmıĢtır. Bu tarihten sonra ise bu mekân, 1964 yılına kadar mescit olarak kullanılmıĢtır. Daha sonra Kale de, 1994 yılında gemi imitasyon çalıĢması yapılmıĢ ve bu mekânın Sualtı Arkeoloji Müzesi olması uygun görülmüĢtür. Refah-Yol hükümeti döneminde de 1915 Fransız bombardımanında yıkılmıĢ olan minare onarılmıĢtır. Kültür Bakanı Ġsmail Kahraman kalede yapılan çalıĢmalar için: “Gayemiz ne imitasyon olarak yapılan gemiyi ne de müzeyi yok etmek ve ne de ibadete açık bir mescit yapmaktır, yapılmak istenen var olan mescidin müze içerisinde sergilenebilmesidir” demiĢtir (Kültür, 1996). YaĢanan polemiklerde Trabzon Ayasofya'sı ile ilgili olan durum ise Ģöyledir: Bizans'ın 1262'de inĢa ettiği bu mekân; Trabzon'un 1462‟de fethinden 1964‟e kadar cami olarak kullanılmıĢtır. Bu yer Fatih Sultan Vakfının mülkiyetinde olup Kültür Bakanlığınca, geçici olarak müzecilik faaliyetinde kullanılmıĢtır. Ancak Ayasofya Camii, müzecilik faaliyetleri için yeterli olmadığından, Trabzon Ġl merkezinde bulunan eski Kız Meslek Lisesi binası, Bakanlıkça onarıma alınmıĢ ve müze kullanılacak hale getirilmiĢtir. 1997 yılında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından müze binasına taĢınmak üzere tahliyesi istenen binanın boĢaltılması kararlaĢtırılmıĢtır (Kültür, 1996). Yine bu dönemin kültür politikalarıyla ilgili olarak; D8 ülkeleri Kültür Bakanları Toplantısıyla ve D8 ülkeleri “I. Kültür ve Sanat ġöleni” yapılmıĢ, Koruma Üst 120 Kurulu'nca ilke kararları olarak alınan; köylerde eski camilerin onarım yasağı kaldırılmıĢ D8 Ülkeleri Kültür Bakanları I. Toplantısı gerçekleĢtirilmiĢtir (RP, Ġktidarda 1 Yıl). Kültür Bakanlığının izlemiĢ olduğu bu politikalar TBMM Kültür Bakanlığı Bütçe görüĢmelerinde tekrar gündeme gelmiĢtir. GörüĢmelerde CHP grubu adına konuĢan Ġçel milletvekili DurmuĢ Fikri Sağlar “opera” ve “bale” ye de gereken önemin verilmemesinden dolayı Kültür Bakanlığını eleĢtirmiĢtir. RP adına konuĢan Yozgat milletvekili Kazım Arslan ise bu eleĢtiriyle ilgili olarak; bazı insanların ideolojik bakıĢ açılarını millete dayattığını ancak milletin asıl kültür değerinin Ġslam olduğunu dile getirmiĢtir. Yine Arslan, sanat aracılığı ile yabancı kültür dayatmalarının yapılmaması gerektiğini savunarak çağdaĢlığın ve ilericiliğin bununla ölçülmemesi gerektiğini vurgulayarak halka rağmen siyaset yapılamayacağını ve opera, bale, senfoni orkestrası ve benzeri yabancı menĢeili sanatları milletin kültür değerlerini yansıtmadığını söylemiĢtir (Kültür, 1996). Yine görüĢmelerde; güncelliğinin koruyan bir konu olan “milli ve evrensel kültür”le ilgili RP grubu adına KahramanmaraĢ milletvekili Avni Doğan; kültür alıĢveriĢinin makul olduğunu anacak kozmopolit anlayıĢların evrensel kültür adı altında baĢka kültürleri istila ettiğini savunarak evrensel değerlerin olabileceğini ancak evrensel kültürün mümkün olmadığını dile getirmiĢtir. Yine Doğan, Goethe ve Mozart örneği ile çeĢitli beğenilerin bile önce milli olduğu vurgusunu yapmıĢtır (Kültür, 1996). RP‟nin kültürle ilgili bu dini-siyasi anlayıĢıyla beraber eğitim anlayıĢı da önemlidir. Eğitimle ilgili olarak bu dönemde en fazla üzerinde durulan meselelerin baĢında; kesintisiz 8 yıllık eğitim, Ġmam Hatip Okulları‟nın durumları, din eğitimi, baĢörtüsü gelmektedir. Belirtilen meselelerle ilgili olarak TBMM Milli Eğitim Bakanlığı Bütçe GörüĢmeleri‟nde muhalefet partileri hükümete birçok eleĢtiri getirmiĢlerdir. GörüĢmelerde CHP grubu adına konuĢan Ġstanbul milletvekili Ercan KarakaĢ eğitimle ilgili olarak; Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan ödeneğin düĢük olmasını, kesintisiz 8 yıllık eğitime geçilmemesini, Ġmam Hatip Okulları‟nın faklı iĢlevlere hizmet etmesini, zorunlu din dersi uygulamasının devam etmesini ve öğretmen açıklarını eleĢtirmiĢtir. 121 DSP grubu adına konuĢan DSP Genel BaĢkanı Bülent Ecevit‟te eğitim ve rejim arasında bağlantı kurarak; Ġmam Hatip Okulları, Kur‟an kursları bağlamında hükümeti eleĢtirmiĢtir. Yine, DSP grubu adına konuĢan Kocaeli milletvekili Halil Çalık belirtilen konulardan faklı olarak öğretmen atamalarındaki pedagoji formasyonu almamıĢ öğretmelerin atamasını eleĢtirmiĢtir. ANAP grubu adına konuĢan Ġçel milletvekili Halil Cin‟de eğitimle ilgili olarak; YÖK‟e ve üniversitelere ayrılan ödeneğin yetersiz olduğunu, öğretmenlerin ekonomik yönden desteklenmesi gerektiğini, terör ve öğretmensizlik nedeniyle kapalı olan okullar hakkında çalıĢma yapılması gerektiğini ifade ederek, eleĢtirilerini dile getirmiĢtir. Dönemin polemikli konularından biri olan öğretmen atamalarıyla ilgili olarak CHP Hatay milletvekili Atila Sav; atanan öğretmenlerin kaç tanesinin Türk üniversitelerinden mezun olduğu, bunların fakültelere göre dağılımlarının ne kadar olduğu ve kaç tanesinin eğitim fakültesi mezunu veya eğitim formasyonuna sahip olduğu sorularını hükümete yöneltmiĢtir (Kültür, 1996). Muhalefet partileri tarafından yapılan bu eleĢtiri ve sorulara karĢı hükümet cephesi çeĢitli savunmalar yapmıĢtır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı DYP KahramanmaraĢ milletvekili Mehmet Sağlam ise öğretmen atamalarıyla ilgili yöneltilen bu eleĢtiri ve sorulara; atanan 11.000 öğretmen içerisinden 4.000‟e yakınının eğitim fakültesi mezunu diğerlerinin de çeĢitli fakültelerden mezun olduğunu ancak bu atamalarda YÖK‟çe denkliği olmayan El-Ezher Üniversitesi gibi üniversitelerden gelen hiç kimsenin atanmadığını söylemiĢtir (Kültür, 1996). Sınıf öğretmenliğine diğer fakülte mezunlarının atanması hususunda ise Sağlam, Ağustos ayında yapılan 27.000 öğretmen atamasının tamamının öğretmen yetiĢtiren fakültelerden mezun olanların teĢkil ettiğini, son alımlarda ise 4.000‟e yakınının eğitim fakültelerinden mezun olduğunu dile getirmiĢtir. Polemik konusu olan eğitim fakülteleri mezunlarının diğer fakülte mezunlarıyla aynı düzeyde kuraya katıldığı hususunun da yanlıĢ anlaĢıldığı belirterek eğitim fakültesi mezunlarının öncelikli olarak atandığını ancak yer kurasına tabii tutulduklarını diğer mezunların ise ikinci öncelikli olarak kura ile seçildiğini açıklamasını yapmıĢtır (Kültür 1996). DYP grubu adına söz alan Adıyaman milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç de eğitimle ilgili olarak; devletin eğitim ve öğretime ayrılan payı ilk defa yüzde 100 122 arttırdığını, 8 yıllık kesintisi zorunlu eğitime 54. Hükümet Programı‟nda net tedbirlerin konulduğuna, baĢörtüsü meselesinde kimsenin ne baĢını açana ne de baĢını kapatana söz söyleme hakkına sahip olmadığına, insan haklarının ve inanç özgürlüğünün temel haklardan olduğuna, bu kapsamda YÖK‟ün üniversitelerdeki istismara açık uygulamalarının önüne geçeceklerini hususlarını ifade etmiĢtir (Kültür, 1996). Yine hükümet adına eleĢtirileri cevaplamak ve RP‟nin eğitim anlayıĢını tafsil etmek üzere RP grubu adına konuĢan Erzurum milletvekili Ömer Özyılmaz; eğitim sisteminin en önemli probleminin milli olmayıĢını, milletin inanç ve tarihinin zıddı bir anlayıĢla dizayn edilerek uygulandığını, Batılı ideolojileri dayattığını ileri sürmüĢtür. Özyılmaz, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi de eleĢtirerek eğitimin zorunlu olmasına değil kesintisiz olarak sürdürülmesine karĢı çıktıklarını ifade etmiĢtir. Yine kesintisiz zorunlu eğitimin geri kalmıĢlığı temsil ettiğini, bu durumun geliĢmiĢ ülkelerde 4+5, 6+3, 5+3 Ģeklinde formüle edildiğini ve YÖK‟le ilgili olarak da amacının dıĢına çıkan uygulamaların önünü açtığını ileri sürerek RP grubu adına eleĢtirilerini dile getirmiĢtir (Kültür, 1996). Bu dönemin eğitimle ilgili en çok dikkat çeken hususu ise 28 ġubat sürecinin baĢlamasına neden olan MGK toplantısındaki askeri kanatın tutumları olmuĢtur. Nitekim Milli Güvenlik Kurulunda Genel Kurmay BaĢkanlığının hükümete iliĢkin verdiği 18 maddelik teklif ve tedbirlerin içerisinde eğitimle ilgili olarak; Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okulların denetim altına alınıp Milli Eğitim Bakanlığı‟na devrinin sağlanması, 8 yıllık kesintisiz eğitimin tüm yurtta uygulamaya konulması ve Kur‟an kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sorumluluğu altında faaliyet göstermeleri, din adamı yetiĢtirmekle yükümlü Milli Eğitim kuruluĢlarımızın ihtiyaç düzeyinde tutulmaları, kıyafetle ilgili kanuna aykırı olan uygulamalara mani olunması ve Anayasa Mahkemesi kararlarının taviz verilmeden uygulanması konularına vurgu yapılmıĢtır: Bozan‟a (2007) göre, Necmettin Erbakan baĢkanlığındaki RP ile Tansu Çiller baĢkanlığındaki DYP‟den oluĢan Refah-Yol koalisyonunun bir yıllık iktidarı boyunca yaĢanan geliĢmeler “28 ġubat süreci” olarak tanımlanan sürece neden olmuĢtur. Bu süreç Ġmam Hatip Liseleri ile ilgili tartıĢmaların da zirve noktası olmuĢtur. Sonuç itibariyle Refah-Yol Hükümeti istifa etmek zorunda kalmıĢtır. Bu süreç sonunda ANAP Genel BaĢkanı Mesut Yılmaz tarafından kurulan Anasol-D hükümeti 16 Ağustos 1997‟de 8 yıllık kesintisiz eğitim yasası çıkartarak Ġmam Hatip Okullarının orta 123 kısımları kapatmıĢtır. Bu müdahale üzerinde çok farklı tartıĢmalar ve yaklaĢımlar olsa da sürece iliĢkin olarak ortada çok net bir panorama bulunmaktaydı: Ġmam Hatip Lisesi sayısı ve bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı Türkiye‟nin “din görevlisi” ihtiyacının çok üzerindedir. Dolayısıyla bu süreç Ġmam Hatip Okulu öğrencilerinin sayısında çok büyük miktarda düĢüĢe neden olmuĢtur. 1996-1997 öğrenim yılında Ġmam Hatip Liseleri‟nin orta ve lise kısmında toplam 511 bin 501 öğrenci öğrenim görürken bu sayı 1997-1998 öğrenim yılında 178 bin 46‟ya düĢmüĢtür. Bu aynı zamanda bir yıl içerisinde yaklaĢık % 65‟lik bir öğrenci kaybının olduğunu da göstermektedir. Akarçay‟a (2008) göre, Ġmam Hatip Okulları‟nın 1980 sonrası dönemde, hem okullaĢma hem de öğrenci sayısı bakımından niceliksel olarak artıĢ yaĢanmasının dıĢında, niteliksel olarak tek farklılık 1985 yılından itibaren Anadolu Ġmam Hatip Liseleri‟nin açılmıĢ olmasıdır. Anadolu Ġmam Hatip Liseleri ise eğitim açısından yabancı dil ağırlıklı olması ile normal Ġmam Hatip Liselerinden ayrılmıĢtır. Ġmam Hatip Liseleri ile ilgili olarak asıl önemli kırılma ise 1997 yılında gerçekleĢmiĢtir. Bu yıla kadar Ġmam Hatip Okulları‟nın “orta ve lise kısımlarının sayısı 601‟e eĢitlenmiĢ; öğrenci sayısıysa 511 bin 502 olmuĢtur. 511 bin 502 rakamı Ġmam Hatip Liseleri tarihinde ulaĢılabilmiĢ en büyük öğrenci sayısıdır. Bu rakamın 318 bin 775‟i orta kısımda, 192 bin 727‟si ise lise kısmında öğrenim görmektedir. Bulaç‟a (2009) göre de, 1961 Anayasası'nın 51. maddesi eğitim ve öğretimi sadece bir kamu görevi olması yönünden düzenlerken, 1982 Anayasası'nın 42. maddesi ise, bu iki konuyu daha demokratik bir yaklaĢımla hem bir hak hem de bir görev olarak ele almıĢ, esaslarını belirlemiĢ, eğitim ve öğretim hakkının kapsamının kanunla belirlenip, düzenleneceğini açıkça ifade etmiĢtir. Gerek 1961 Anayasası gerekse 1982 Anayasası, ilköğretimin bütün vatandaĢlar için zorunlu ve devlet okullarında parasız okutulacağı esasını getirmiĢtir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde ilköğretim bugüne kadar hep 5 yıllık ilkokullarda yapıla gelmiĢ ve okuma zorunluluğu sadece bu 5 yıllık Ġlkokullar için kabul edilmiĢtir. Ancak 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu zorunlu eğitimin imkânlar ölçüsünde 8 yıla çıkartılmasını öngörmüĢ, gerek VII. 5 Yıllık Plan ve gerekse Hükümet Programlarında söz konusu zorunlu eğitimin yönlendirmeli (5+3) olarak yapılması karara bağlanmıĢtır. Ne var ki TBMM'de 16 Ağustos 1997 tarihinde kabul edilip, 18 Ağustos 1997 tarih ve 23084 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 4306 Sayılı Kanun'da tüm bu ilkeler 124 hiçe sayılarak zorunlu eğitim kesintisiz ve yönlendirmesiz 8 yıl olarak kabul edilmiĢtir (RP, 1997). Kanunla getirilen düzenleme sonucu eskiden Ġlköğretimin ikinci kademesi olarak adlandırılan Anadolu Liseleri, Ġmam Hatip Liseleri, Sağlık Meslek Liseleri, Endüstri Meslek Liseleri, Erkek ve Kız Teknik Liseleri, Turizm Ticaret Liseleri, Tarım Meslek Liseleri ve Kız Sanat Okulları gibi okulların "Orta Kısımları" ile çıraklık ve sanat eğitimi veren kurumlar ortadan kaldırılmıĢ ve 8 yıllık zorunlu eğitim ve öğretim kesintisiz ve yönlendirmesiz hale getirilmiĢtir (Bulaç, 2009). 4.3.2 Refah Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi RP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinin eylem, söylem ve dinamikleriyle en dorukta olduğu sürece karĢılık gelmektedir. Özellikle RP, ortaya koymuĢ olduğu örgütlenme modeliyle; Türkiye‟de ilk defa bir halk hareketi organize bir güçle siyasi çalıĢmaların bir ürünü olarak iktidara gelmiĢtir. Bu iktidar aynı zamanda dindar kesimlerin kolektif bilincini siyasi alanda sistematik olarak yansıtan ilk tecrübe olmuĢtur. Bununla beraber dini bir kolektif bilinç olarak dindar kesimlerin üstelediği en önemli konuların eğitim ve kültür eksenli olduğu analiz edilmiĢtir. RP‟nin eğitim ve kültür programları analiz edilirken; parti ve hükümet programının yanı sıra RP adına TBMM‟de söz olan milletvekillerinin konuĢma zabıtları, seçim beyannameleri ve RP‟nin ilgili kurumlara yaptığı itiraz, iptal baĢvurusu metinleri yardımcı kaynak olarak belirlenmiĢtir. Nitekim RP‟nin, eğitim anlayıĢının menĢeini ortaya koyan ve Ġmam Hatip Okulları ile ilgili reflekslerini yansıtan; Anayasa Mahkemesine yaptığı “8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitime iptal baĢvurusu” metni önemli tespit ve analizleri yansıtmaktadır. Konuyla ilgili Ģu hususlar dikkat çekmektedir: Laiklik; devletin, aralarında fark gözetmeksizin bütün dinlere saygı göstermesi ve fakat devlet iĢlerinin tanziminde dogmatik esasların değil, ilim ve aklı esas almasıdır. Laiklik, dinsizlik veya din düĢmanlığı değil, herkese ve her inanç mensubuna din ve vicdan hürriyeti tanımaktır. Din ve vicdan hürriyeti: a) Belirli bir inanç ve dini görüĢü benimsemek ve inanmak hakkını, b) Bu inanca bağlı ibadet, tören ve ayini icra edebilme hakkını. 125 c) Örgütlenmek ve cemaat oluĢturmak hakkını, d) Dini görüĢlerini (inançlarını) açıklamak, yaymak ve ibadetlere katılmak hakkını, e) Devletten dini inançlara saldırıları önlenmesini talep hakkını, f) Dini düĢünce, açıklama ve yayma, … görüĢünü benimsetmek, bu amaçla propaganda yapmak, öğrenmek ve öğretmek haklarını" kapsamaktadır. … 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitim çağdaĢ eğitim kriterlerine uymamaktadır. ÇağdaĢ eğitim kriterini esas alan ülkelerde, örneğin ABD'de 6+3, Almanya'da 4+4+3, Fransa'da 5+3+3, Ġngiltere'de 6+5, Ġtalya'da 5+3, Japonya'da 5+4, Norveç‟de 6+3 Ģeklinde kademeli ve yönlendirmeli eğitim modeli uygulanmaktadır. GeliĢmiĢ demokratik diğer bütün ülkelerde de kademeli model uygulanmaktadır. Buna karĢın kalkınmakta olan, geri kalmıĢ 14 ülkede kademesiz ve yönlendirmesiz 8 veya 9 yıllık zorunlu eğitim modeli uygulanmaktadır. Henüz demokratik yönetime kavuĢamamıĢ bu üçüncü dünya ülkeleri; Afganistan, Arnavutluk, Belize, Bolivya, Bulgaristan, El Salvador, Kenya, Macaristan, Polonya, Romanya, Ruanda, Somali, ġili ve Yemen'dir OECD (Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı)'nin 1997 yılı eğitim mukayese raporunda demokratik yönetime kavuĢmamıĢ bu 14 üçüncü dünya ülkesine bir tane daha eklenmiĢ olduğu görülecektir. Yüksek Mahkeme'nizin buna müsaade etmeyeceği kanaatindeyiz. Anayasa'nın 24/IV. maddesinde din eğitimi ve öğretimi ancak; kiĢilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin isteğine bağlıdır. Söz konusu isteğe bağlı din eğitimi Ġmam Hatip Liseleri‟nin bünyesinde bulunan ortaokullarda veriliyordu. Ancak sekiz yıllık kesintisiz zorunlu Ġlköğretim Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle Ġmam-Hatip Okulları‟nın orta kısımları kapatıldığı için mesleğe uygun yaĢta yönlendirme esasına aykırı hareket edilmiĢ olduğu gibi diğer yandan da Anayasa'nın 24/IV. maddesinin teminat altına aldığı haklar kaldırılmıĢtır (RP, 1997). RP, MSP‟nin koalisyon ortağı olduğu hükümetlerde olduğu gibi Refah-Yol hükümetinde de eğitimle ilgili olarak kendisine dolaylı bir etki alanı oluĢturmuĢtur. Ancak RP‟nin iktidara gelmesiyle baĢlayan 28 ġubat süreci ve doğurduğu sonuçları, eğitimin doğrudan müdahale alanı olarak odak haline geldiğini göstermektedir. Netice itibariyle RP‟nin, Milli Eğitim Bakanlığını almaması, önceliğinin farklı olduğunu gösterdiği gibi politik bir tavır olarak da değerlendirilebilir. Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde RP‟nin, program ve yayınlarında MNP ve MSP‟ye göre dini sembol ve kavramları siyasette daha açık bir Ģekilde yansıttığını göstermektedir. RP‟nin özellikle gençlerin yetiĢtirilmesinde vurguladığı hakkı üstün tutma, nefis terbiyesini esas alma, cihad gayreti içinde, mücahit ruhlu ve maneviyatçı olma mottoları ve siyasi tavırları eğitim ve kültür ile ilgili olarak devletin Atatürkçü ideolojik yapısının temayüllerini manipüle ettiği olgusu tevil edilmektedir. 126 Yine kültür ile ilgili olarak D8 Ülkeleri Kültür Bakanları I.Toplantısı ve RP‟nin, D8 ile ilgili yaptığı açıklamalar ümmetçi bir Ġslami kültür geleneğinin oluĢturulması yönünde çalıĢma yapıldığı analizini doğrulamaktadır. 4.4 Fazilet Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları 17 Aralık 1997‟de kurulan Fazilet Partisi, RP‟nin Anayasa Mahkemesi tarafından 16 Ocak 1998‟de kapatılmasından sonra Milli GörüĢ Hareketi‟nin dördüncü partisi olarak siyaset sahnesinde yerini almıĢtır (FP, 1998c). Milli GörüĢ Hareketi lideri Necmettin Erbakan‟ın, RP‟nin kapatılma kararıyla beraber siyasi yasaklı hale geldiği FP döneminde; insan hakları, demokrasi ve özgürlük söylemleri ağırlıklı olarak gündemde kalan konular olmuĢtur. FP döneminin siyasi mülahazalarında dikkat çeken devlet, siyaset ve demokrasi iliĢkisi ise FP‟nin siyasi duruĢunu ve karakterini tafsil etmektedir. FP, demokrasiyi çağdaĢ ve müreffeh bir toplum olmanın yegâne unsuru olarak evrensel, vazgeçilmez bir değer olarak görmektedir (FP, 1998d). Yine FP, siyasetin “yıpratılarak milletten soğutulduğu” savını ileri sürerek, Türkiye siyasetinde önemli bir kavram olan laikliğin, uygulamada dinlerin yerini alacak bir dogma sistemi, ideolojik bir dayatma aracı ve kabulü zorunlu bir "iman" haline getirilmemesi gerektiği ileri sürmüĢtür. FP Genel BaĢkanı Mehmet Recai Kutan da konuyla ilgili olarak Ģahısların hangi dine inanıyorlarsa o dinin gereklerine yerine getirebilmeleri gerektiğini, laikliğin din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlamaması ve dinin her türlü tezahürünün toplum hayatı dıĢına çıkacak bir baskı aracı haline getirilmemesi gerektiğini vurgulamıĢtır. Yine Kutan, laikliğe farklı bir perspektifle yaklaĢarak; insanların dini vecibelerini yerine getirirken hiçbir sınırlamayla karĢılaĢmamasının laiklik ilkesinin meĢruiyet kaynağı olduğunu, devletin; farklı din ve mezhep mensuplarının birbirlerine karĢı korunması ilkesiyle laikliğin ortaya çıktığını ve laikliğin dinler ve inançlar karĢısında tarafsız ve belli bir dinin icaplarını halka baskı ile kabul ettirmemesi olduğu kadar fertlerin din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alan 127 bir unsur olduğunu belirterek FP‟nin her türlü laiklik karĢıtı uygulamaların ve laikçiliğin dıĢında olduğunu belirtmiĢtir (FP, 1998d). FP bu dönemde, Milli GörüĢ Hareketi çizgisindeki diğer partilerden farklı olarak dinsel öğelerin kullanımını minimize etmiĢ, eğitimle ve kültür ilgili olan kısmıyla; YÖK‟ün tutumları, üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunu, zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitimin ve Ġmam Hatip Okulları‟nın durumları konularına bile insan hakları ve demokrasi merkezli bir üslupla yaklaĢmıĢtır. Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde FP‟nin siyasetteki bu yöntem değiĢikliği; parti programına, seçim beyannamesine ve milletvekillerinin meclis konuĢmalarına da yansımıĢtır. FP parti programında, eğitim ile ilgili olarak özellikle Ġmam Hatip Okulları ve baĢörtüsü meselesi hakkında doğrudan atıf yapılmamıĢ, din eğitiminin bahsi geçmemiĢ ve manevi eğitim/kalkınmayla beraber daha önceki parti programlarında belirtilen gençliğin sahip olması gereken dini/ahlaki hasletlere değinilmemiĢtir. Parti programında eğitim ve kültür alanları ayrı ayrı ele alınırken, bu konularla ilgili Ģu hususlar dikkat çekmektedir: Bir ülkenin en önemli kaynağı, maddi ve manevi bakımdan iyi eğitilmiĢ insanıdır. Bu bakımdan fırsat eĢitliğine imkan veren, çağdaĢ eğitimi izleyen ve geliĢtiren, bilgi çağını yakalamıĢ, eğitim ve öğretim veren her kademedeki eğitim kurumlarını geliĢtirmeyi ve eğitimde özel sektörü azami derecede teĢviki görev biliriz. Her kademedeki okullarda, tek tip insan yetiĢtirme yerine fikri hür, vicdanı hür, gerçek demokrasiyi algılamıĢ, ulusunu seven ve onun değerlerine sahip çıkan, yüksek ahlak sahibi, barıĢçıl ve hoĢgörülü insan yetiĢtirecek müfredat programları uygulanacaktır. Yine müfredat programları, dünyadaki geliĢmeleri takip edecek, küreselleĢen dünyada, uluslararası rekabete dayalı yarıĢmada yerini alabilecek kuĢaklar yetiĢtirecek tarzda düzenlenecektir. … Yüksek öğretim kurumlarında hem öğrencilerin yetiĢtirilmesinde, hem üniversitelerde yapılan araĢtırmalarda uygulamaya dönük sanayi iĢ hayatı ile iĢbirliği içinde yapılmasına önem verilecektir. Ulusların geliĢmesinde en büyük paya sahip olan kültür ve sanat, milli değerlerin korunup geliĢmesinin yanı sıra, uluslararası iliĢkilerde de yakınlaĢma ve birlikteliğin temel unsurudur. … Diğer ülkelerdeki soydaĢlarımızın ana dillerini ve milli kültürlerini yaĢatıp geliĢtirebilmelerine imkân verici zemin hazırlamak, milletimizin sosyal ve kültürel hayatında önemli rolü olan; edebiyat, folklor, resim, musiki, sinema ve tiyatronun geliĢtirilmesine katkıda bulunmak, … Türkiye Cumhuriyetler ve toplulukları ile kültür ve sanatın her alanında çok yakın 128 iĢbirliği içine girmek, … kültür ve sanat politikamızın temel prensipleri arasında olup, bu amaca uygun her türlü çaba ve gayreti gösterme kararındayız (FP, 1998a). FP‟nin, parti programında açıkladığı bu beyanla eğitimle ilgili olarak önceki parti programlarından farklı bir perspektifle, patolojik olmayan bir yöntem izlediği gözlemlenirken, kültürle ilgili olarak da söylem ve kavram bazında yeni bir açılıma girdiği söylenebilir. Parti programında yayınlanan bu beyanlarla beraber FP Genel BaĢkanı Recai Kutan, 17 Aralık 1998‟de FP‟nin birinci kuruluĢ yıldönümü münasebetiyle yapmıĢ olduğu basın toplantısında eğitim ve kültür alanları hakkında parti programının tafsili niteliğine ve Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojik otantikliğine paralel olarak ilköğretim sistemini eleĢtirerek Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarının kapatılması uğruna zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitime geçildiğini ve zorunlu kesintisiz eğitimin geri kalmıĢ eğitim sistemi uygulaması olduğunu ileri sürerek eğitime ilmi ve milli bir anlayıĢ getirilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Yine Kutan, eğitimde mesleki ve teknik eğitime önem verilmesini konusunu iktiza etmiĢ ancak buna binaen din eğitiminin mesleki eğitim olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiĢtir. Kutan, yaptığı açıklamayla devlete din eğitimi konusunda faklı bir zorunlulukta yükleyerek devletin toplumda çocuklarının din eğitimi almasını isteyenlere bu imkânı sağlaması gerektiğini ileri sürerek, bununla bağlantılı olarak da din eğitiminin devlet destekli olarak Ġmam Hatip Okulları‟nın yapabileceğini belirtmiĢtir. Üniversiteye giriĢ sınavları, Üniversitelerin durumları ve YÖK‟le ilgili olarak da; yürürlüğe giren tek tip sınavla birçok kiĢinin mağdur olacağını, üniversite rektörünün o üniversiteye mensup kiĢiler tarafından geçilmesi ve YÖK BaĢkanı ve üyelerinin de TBMM‟nin seçmesi gerektiğini savunmuĢtur (FP, 1998d). Açıklamada, bir eğitim kurumu ve kültür aktarım merkezi olarak aile üzerinde de önemle durulduğu ve özel fonksiyonlar yüklendiği de gözlemlenmektedir. Kültür alanına iliĢkin yapılan açıklamalarda ise makro söylemlerin yanı sıra Milli GörüĢ Partileri arasında ilk defa bu alanla ilgili olarak yapılması düĢünülen icraat programı çıkarılmıĢtır. Ġcraat programında değinilen önemli noktalar ise Ģunlardır: Kültürümüzün dayandığı temel değerler ve eserler, bilimsel ve çağdaĢ çalıĢmalarla yeni kuĢakların, kültür ve sanat çevrelerinin yararlanmalarına sunulacaktır. 129 Plastik Sanatlar ile Klasik Türk-Ġslam Sanatlarının geliĢimini ve geniĢ kitlelere ulaĢımını sağlamak amacıyla, sanat galerilerinin ve sanat iliĢkilerinin kurulması teĢvik edilerek, desteklenecektir. Sinema salonlarında yabancı filmler lehine oluĢturulan tekeli kırmak, Türk filmlerinin seyirciye ulaĢmasını sağlamak amacıyla bütün sinema salonlarında en az % 30 oranında yerli film gösterme zorunluluğu getirilecektir. Yerli sinemanın yabancı sinemalarla rekabet edebilir noktaya gelebilmesi için, konulu film çalıĢmaları ve gösterimleri her türlü vergi ve rüsumdan muaf tutulacaktır. Yerli sinemanın geliĢmesini sağlamak için film platoları ve stüdyolarının kurulması teĢvik edilerek, M. Kemal Atatürk'ün ifadesiyle " özü bir, inancı bir, sözü bir" kardeĢlerimizin yaĢadığı Türk Cumhuriyetleriyle iĢbirliği yapılarak “Türk Dünyası Sinema Birliği”nin Türk-Ġmaj adı altında kurulması sağlanacaktır. Milli musikimizin, geliĢimini ve kendi iç dinamikleriyle yenilenmesini sağlamak amacıyla. Konservatuarların kurulması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Kültür ve sanat çalıĢmalarında hareket noktası olabilecek gerekli bilgi birikimini sağlamak, yeni formlara ulaĢmada ufuk açıcı çalıĢmalar yapmak üzere Klasik Türk Sanatları Fakültelerinin kurulması için gerekli hukuki zemin hazırlanacaktır. Ödenekli tiyatroların personel rejimi gözden geçirilerek, yeteneğe, çalıĢmaya ve baĢarıya dayalı rekabetçi bir yapı oluĢturulacaktır. Kültürümüzün dayandığı temel değerleri iĢleyen animasyon filmler, proje bazında desteklenecektir(FP, 1998d). Bu açıklamaların yanı sıra FP, ilk -ve tek- girdiği 18 Nisan 1999 Milletvekili Genel Seçimi öncesi yayınladığı seçim beyannamesinde (FP, 1999) eğitim konulu ana baĢlığı altında Milli GörüĢ Partileri‟nin daha önceki seçim beyannamelerinden farklı olarak; Genel Olarak Eğitim, Mesleki Eğitim, Din Eğitimi ve Yüksek Öğretim Kurumu alt baĢlıkları ile tasnife gitmiĢtir. Kültür alanının ise Milli GörüĢ Partileri‟nin daha önceki seçim beyannamelerindeki açıklamalardan faklı olarak daha uzun yer verildiği ve bu alanla ilgili somut hedeflerin konulduğu gözlemlenmektedir. Beyannamede, eğitim ve kültürle ilgili olarak daha önceki yayınlara ek olarak eğitimde özgür düĢünceli, kendi baĢına karar verebilen, kendi toplunun ve evrensel anlayıĢın ufuklarından haberdar olan ve donanımlı, yeterli ve yetenekli kiĢileri yetiĢtirmenin ehemmiyetine ve bu eğitim anlayıĢının çoğulcu ve katılımcı yönünün geliĢtirilmesine değinilmiĢtir. Mesleki eğitimle ilgili olarak FP, ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren ve dünyadaki değerlere ayak uydurabilen bir mesleki eğitim politikasının olmasına, kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitimin eğitim politikası durumlarını olumsuz etkilediğine ve 130 bu durumun Ġmam Hatip Okulları‟nı da kapsayarak çıkmaz bir hal aldığına, mesleki eğitimin yaygın olmamasından dolayı Genel Liselerde yoğunluğun arttığına ve üniversite önünde aĢırı yığılmaların olduğuna vurgu yapılmıĢtır. FP, üniversite önündeki yığılmaların önlenmesi için de mesleki eğitimin ülke çapında olabildiğince arttırılarak yaygınlaĢtırılması gerektiğini savunmuĢtur. Din eğitimi ile ilgili olarak da temel insan hakları ve özgürlükler ekseninde Ģu değerlendirmeler dikkat çekmektedir: Din eğitimi, bir eğitim konusu olmanın ötesinde bir temel hak ve özgürlükler konusudur. Din ve vicdan hürriyetinin en geniĢ alanını kapsayan bireyin dinini öğrenme ve öğretme hakkı, ülkemizde özgürlükçü ve demokratik bir ülkede olması gereken çerçevede değildir. … Temel eğitim sürecinde çocuklarımız ve gençlerimiz din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin yanı sıra, tercihe bağlı olarak Hz. Peygamber'in hayatını da ders olarak alabilmelidir. Bu bakımdan Fazilet Partisi'nin eğitim anlayıĢını Türkiye'nin ihtiyaçları ve öncelikleri oluĢturuyor (FP, 1999). FP‟nin din eğitimini Türkiye‟nin öncelikli meselesi olarak görmesinin yanı sıra modern bir eğitim anlayıĢını da benimsediği gözlemlenmektedir. Bu konuyla ilgili Ģu hususlar tespiti teyit eder niteliktedir: Türkiye‟nin ekonomiden, politikaya, teknolojiden kültüre birçok alanda yaĢadığı değiĢimlere eğitim sisteminin ayak uydurabilmesi için öğretimin her kademesinde özel okulların yaygınlaĢtırılması kaçınılmazdır. Özel okulların geliĢimi için eğitim hizmeti vermek isteyen müteĢebbislere her türlü maddi manevi destek verilecektir. GloballeĢen dünyada bireyler, toplumlar ve milletlerarası diyalogun sağlanmasında yabancı dil bilmenin ve öğrenmenin önemi büyüktür. Bu nedenle yapılan yabancı dil öğretimi modern imkân ve araçlarla kolaylaĢtırılacaktır. Yabancı dille eğitim, bazı zorunlu haller dıĢında terk edilecektir (FP, 1999). FP‟nin YÖK ve üniversitelerle ilgili ortaya koyduğu görüĢlerde ise Ģu duplikasyon gözlemlenmektedir: YÖK bilim üretmesi gereken üniversiteleri belli ideolojik zihniyeti yansıtan kurumlar haline getirmiĢtir. Üniversiteler bürokrasiden uzak, özgür ve bilimsel bir ortamın olduğu Türkiye‟yi evrensel değerlere taĢıyan kurumlar haline gelmelidir. YÖK, insanların giyimiyle değil bilimle uğraĢan bir kurum olmalıdır. 131 YÖK, anti-demokratik uygulamaların merkezi olmamalıdır. YÖK, bilim adamlarının iradelerini ipotek altına almamalıdır. YÖK, üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayan bir kurum haline getirilmelidir. YÖK yeniden yapılandırılmalıdır. YÖK üyelerinin TBMM tarafından seçilmesi temin edilmelidir. Üniversiteler kendi rektör ve dekanlarını kendileri seçmelidir. FP‟nin ortaya koymuĢ olduğu programlarda en çok dikkat çeken alan ise kültür olmuĢtur. Kültür alanı, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde süregelen gelenekçi anlayıĢtan farklı olarak ele alınmıĢtır. Dini ve milli değerlerle beraber form olarak daha önceki partilerde batı tarzı olarak dile getirilen perspektif, FP programlarında iĢlenmiĢtir. Programda kültürle ilgili olarak Ģu hususlar özellikle dikkat çekmektedir: Kültür ve sanat hayatı, toplumun ve onu oluĢturan fertlerin inisiyatifi ile Ģekillenir. Kültür ve sanat faaliyetleri de toplumun tercihleriyle belirlenir. Her toplum kendi kültürel dinamiklerine yaslanarak geliĢmesini sürdürür. Devletin öncelikli görevi kültürel birikimin korunması, geliĢtirilmesi ve yaĢatılmasıdır. Günümüzde müzik, sinema, tiyatro eserleri kısa sürede yaygınlaĢarak evrensel kültür içindeki yerini almaktadır. Sahip olduğumuz zengin kültür mirasının ve baĢarılı sanat eserlerinin milli sınırları aĢarak evrensel kültüre dahil olabilmesi devletin katkılarıyla mümkündür. Kültürümüzün uluslararası alanda rekabet edebilmesi de kendi kültür dinamiklerimizin korunarak geliĢmesi ne bağlıdır. … Fazilet Partisine göre kültür, konuĢtuğumuz dil gibi toplumun bütün unsurları tarafından ortaklaĢa üretilen bir değerler dünyasıdır. Türkiye'de uzun yıllar izlenen politikalarla toplum kültürel üretim süreçlerinin dıĢında tutulmuĢ, yalnızca verileni almak zorunda olan tüketici bir kitle olarak görülmüĢtür. … 1983'den sonra yeni bazı ekonomik imkânlarla takviye edilen yerel yönetimlerin kültürel üretime yaptığı katkılar, kültür hayatının canlanmasında büyük rol oynamıĢtır. BaĢta Ġstanbul ve Diyarbakır olmak üzere Fazilet Partili belediyelerin kültür hayatımıza yaptığı katkılar bütün kültür camiası tarafından ilgiyle izlenmiĢ, Ģehir kültürleri bir ölçüde milli kültürümüze dâhil edilmiĢtir. Kültür hayatımızın yabancı film ve müziklerin tazyiki altında olduğunu asla unutamayız. Uluslararası pazar kabiliyetini haiz dizi ve filmler üretmek ihtiyacı açıktır. Türk filmlerinin Orta Asya, Rusya, Balkanlar ve Orta Doğu ülkelerinde gördüğü ilgi göz önünde tutularak, bu büyük pazara yönelik film ve dizilerin desteklenmesi gerekmektedir. 132 Belirtilen meselelerle ilgili olarak da TBMM Milli Eğitim Bakanlığı Bütçe GörüĢmeleri‟nde FP grubu adına konuĢan FP Afyon milletvekili Sait Açba eğitimle ilgili olarak eğitim reformu olarak uygulamaya sokulan kesintisiz 8 yıllık eğitimin bilimsel temeli olmadığına ve halkın talepleriyle özdeĢleĢmediğine, din eğitiminin bir eğitim konusu olmaktan çok demokrasi ve insan hakları konusu olduğuna, YÖK‟ün totaliter bir anlayıĢla yönetildiğine ve kıyafetlerinden dolayı birçok kiĢinin eğitim haklarının elinden alındığına konularına vurgu yapmıĢtır (Milli, 1999). Yine FP grubu adına konuĢan Konya milletvekili Remzi Çetin, eğitimle ilgili FP‟li diğer milletvekillerinin konuĢmalardan faklı olarak Ģu hususlara değinmiĢtir: Bilindiği gibi, 1997 yılında yürürlüğe giren 4306 sayılı Yasayla zorunlu eğitim sekiz yıla ve ilköğretimde tek tip okul ve program uygulamasına geçilmiĢtir. Amaç, bütün ilköğretim okullarında sekiz yıllık eğitim verilmesidir. Bunun için, liselerin bünyesindeki ortaokullar kapatılmıĢ, bağımsız ilkokullar ve ortaokullar sekiz yıllık kesintisiz eğitim verecek ilköğretim okullarına dönüĢtürülmüĢtür. Hâlbuki Norveç, 1969 yılında çıkardığı benzeri bir yasayla, altı yıllık ilkokulu ve üç yıllık ortaokulu birleĢtirip dokuz yıllık zorunlu eğitimi aynı binada tamamlatmayı amaçlamıĢtır. 1990 yılında Norveç'in temel eğitim düzeyindeki okul sayısı 3.406 olup, bunların 1.000'den fazlasında dokuz yıllık zorunlu temel eğitimin tamamı verilememektedir. BaĢka ifadeyle, Norveç, otuz yılda, ilkokul ve ortaokullarının yüzde 70'ini temel eğitim okulu çatısı altında birleĢtirebilmiĢtir. 1998 ÖYS imtihanlarında bütün meslek liselerinden üniversitelere müracaat eden öğrenci sayımız 495.126'dır. Bunlardan 4 yıllık fakültelerimizi kazanan öğrencilerimizin sayısı 32.199'dur; yani, bütün meslek liselerimizden 1998 yılında üniversitelere girebilen öğrenci sayımız % 6,5. 1999'a geldiğimiz zaman, 1999'daki ÖSS sınavında, bütün meslek liselerimizden üniversite imtihanına müracaat edenlerin sayısı 565.677; 4 yıllık fakülteleri kazananların sayısı 19.561; diğer bir ifadeyle, kazanma yüzdesi % 3,4'tür. Yani, 1998 ile 1999 yılları arasında, 1 yıl içerisinde, meslek liseleri 1998'de üniversitelerimize % 6,5 oranında öğrenci gönderebilmiĢken, bu oran 1999'da % 3,4'e düĢmüĢtür. Yani, yüzde 100'lük bir kayıp söz konusudur. Bunun meslek liselerine göre dağılımına baktığımız zaman, mesela, 1998'de Ġmam Hatip Liseleri 84.759 öğrenciyi imtihana göndermiĢ, bunun 9.885'i imtihanı kazanmıĢ; yani, Ġmam Hatip Okulu mezunlarından üniversiteye girebilenlerin oranı % 11,6; 1999'da, bu oran % 2,9'a düĢüyor. Ticaret meslek liseleri 1998'de % 3,2 mezununu üniversiteye göndermiĢ, 1999'da % 0,7. Endüstri meslek liselerinde 1998'de % 3,3, 1999'da %1,8. Eğitimin her kademesinde, Türkî cumhuriyetler ile akraba topluluklar ve bölgesel ülkelerle, eğitim ve kültür amaçlı ortak programlar geliĢtirilmelidir (Milli, 2000). Milli GörüĢ Partileri olarak RP ve FP‟nin eğitim sistemiyle ilgili üzerinde önemle durdukları konun baĢında, zorunlu kesintisiz 8 yıllık eğitim polemikleri kapsamındaki düzlemde geliĢmiĢ denilen ülkelerin eğitim sistemlerinin karĢılaĢtırılması olmuĢtur. Yapılan bu kritik, eğitim sistemleriyle ülkelerin geliĢmiĢlik düzeyini gösteren önemli bir korelâsyonu da ortaya koymaktadır. 133 4.4.1 Fazilet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi FP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde söylem, eylem ve üslup bakımından liberal bir tutum içinde olduğu bir sürece karĢılık gelmektedir. Her ne kadar yapılan sözlü açıklamalarda Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasi ve ideolojik çizgisine paralel parametrelerin kullandığı gözlemlense de, yazılı beyanlarda bu özellik açık olarak görülmemektedir. Özellikle FP‟nin din eğitimi, baĢörtüsü sorunu, YÖK‟ün uygulamaları, kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim ve Ġmam Hatip Okulları‟nın durumu ile ilgili tutumları bu analizi teyit eder niteliktedir. FP parti programlarında eğitimin form ve muhteva yönü analiz edildiğinde, eğitimin önceki Milli GörüĢ Partileri‟nin parti programlarında olduğu gibi ekonomi alanından sonra biçim olarak en uzun, içerik olarak da en teferruatlı alan konumunda olduğu gözlemlenmektedir. Milli GörüĢ Partileri tarafından her dönem eleĢtirilen kesintisiz 8 yıllık eğitim ve bu durumun Ġmam Hatip Okullarına yansıması bu dönemde pedagojik ve istihdam açısından, YÖK‟ün ideolojik tutumları ve üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunları da insan hakları ve özgürlükler açısından ele alınarak kritize edilmiĢtir. Kur‟an kurslarının durumları ise bu dönemde FP‟nin iĢlediği en atıl konulardan biri olmuĢtur. FP‟nin iktidarda hiç bulunmaması bu durumların politik analizlerini mestur kıldığı halde Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde FP‟nin kolektif bilincinin nelere tekabül ettiği vazıhtır. Bunun en belirgin örneği ise FP‟nin kapatılmasına gerekçe olarak gösterilen laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerde bulunması kararının daha önce kapatılan Milli GörüĢ Partileri‟nin kararlarıyla aynı olmasıdır. FP‟nin parti programı ve seçim beyannamesi, üslup ve içerik açısından analiz edildiğinde konuların RP‟ye göre farklı bir yöntemle ele alındığı ve yansıtıldığı gözlemlenmektedir. Yine RP döneminde idealize edilen “Adil Düzen” söylemi, erdemli/Ģuurlu insan olma özellikleri ve dini motifler FP‟nin parti programı ve seçim beyannamesinde iĢlenmemiĢ, önceki betimlemelerden farklı olarak hoĢgörülü/barıĢçıl insan olma özelliği ön plana çıkarılmıĢtır. Adil Düzen söylemiyle sosyolojik bir karĢılık bulan RP, bu söylemle kendi tabanını mobilize etmiĢ, toplumu da kendisine oy verecek eğilime getirerek toplumsal siyasallaĢmayı gerçekleĢtirmiĢtir. Ancak 28 ġubat sürecinin 134 etkileriyle farklı bir strateji izleyen FP‟nin, söylem ve içerik bakımında bu görünümden uzak olduğu söylenebilir. FP, parti programı ve seçim beyannamesinde kültür alanı ile ilgili olarak da RP döneminde yapılan makro söylemlerden farklı olarak yerel ve akraba topluluklarla bağlantılı kültürel faaliyetleri kapsayan bir icraat programı hazırlamıĢtır. Yine daha önceki dönemlerde vurgulanan ümmetçi anlayıĢ, bu dönemin kültür anlayıĢında dile getirilmemiĢtir. Faaliyet bazında ele alındığında ise FP‟den önceki Milli GörüĢ Partileri‟nin devamlı eleĢtirdiği görsel ve iĢitsel medya araçlarının sinema, tiyatro ve müzik ayağıyla ilgili olarak yerel açılımların yapıldığı ve alternatiflerinin oluĢturulmaya çalıĢıldığı dikkat çekmektedir. 4.5 Saadet Partisi’nin Eğitim ve Kültür Programları FP‟nin, 22 Haziran 2001‟de Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe aykırı tutumlarından dolayı kapatılmasından sonra 20 Temmuz 2001‟de Milli GörüĢ Hareketi‟nin beĢinci partisi olan Saadet Partisi kurulmuĢtur Milli GörüĢ Hareketi lideri Necmettin Erbakan‟ın siyasi yasağının devam ettiği bu dönemde; RP ve MSP dönemlerine ait söylem tarzı ve konular tekrar benimsenerek iĢlenmeye devam edilmiĢtir. Hatta SP‟nin düzenlediği çeĢitli konferanslarda ve yayınladığı yazılı beyanlarda RP döneminde kullanılan grafik, karikatür ve Ģemalar kullanılmıĢtır (SP, 2002a). Ayrıca bu dönemde FP‟den ayrılarak kurulan AKP‟nin seçimlerden yüksek oylarla çıkması SP‟nin önceki seçimlerde Milli GörüĢ Partilerine yönelen seçmenlere karĢı daha keskin bir üslupla yaklaĢmasına sebep olmuĢtur. Ancak SP, yazılan bu tezin sınırlılıkları arasında bulunan; kuruluĢundan 12 Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimlerine kadar olan ki süreçte oy kaybını durduramamıĢ ve meclise girememiĢtir. SP‟nin eğitim ve kültürle ilgili görüĢlerine ise FP‟nin kapatılmasından sonra kısa sürede olsa TBMM‟de SP‟li milletvekillerinin yaptığı konuĢmalardan, seçim beyannamelerinden, parti programından, araĢtırma kitapçıklarından, Milli GörüĢ lideri 135 Necmettin Erbakan ve SP Genel BaĢkanlığı yapmıĢ Recai Kutan‟ın konuĢmalarından ulaĢılmıĢtır. UlaĢılan bilgiler doğrultusunda SP‟nin eğitim ve kültür ile ilgili olarak öncelikli iĢlediği konuların; zorunlu 8 yıllık kesintisiz eğitim, üniversitelerdeki baĢörtü sorunu, üniversiteye giriĢ sınavlarındaki katsayı uygulamaları, Kur‟an öğretiminde ki yaĢ sınırı ve din eğitimi olduğu tespit edilmiĢtir. Öncelikli olarak bahsetmek gerekirse de SP, parti programında eğitim ve kültürle ilgili olarak Ģu hususlara vurgu yapmıĢtır: Eğitim ve öğretimde insanların sadece bilgi ve becerilerle donatılması yeterli değildir, insanlara bazı yüksek değerlerin de kazandırılması gerekir; o nedenle biz eğitim ve öğretimin terbiye boyutunu da önemsiyoruz. … Saadet Partisi, çağın gereklerine uygun bir eğitim reformunu programına almaktadır. Sanat, bilim, araĢtırma, eğitim ve öğretim serbesttir. Ġnsan haklarına ve Anayasaya aykırı olmayan her düzeyde ve alanda eğitim ve öğretim kurumlarının açılması serbest olacaktır. Eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi ile din kültürü ve ahlak dersleri okutulması zorunlu olacaktır. Zorunlu eğitim ve öğretim 5+3 Ģeklinde kademeli olacaktır; zorunlu eğitim bir geçiĢ döneminden sonra 11 yıla çıkarılacaktır. … Yüksek öğretime geçiĢte fırsat eĢitliği ilkesi esas alınacaktır. Din eğitimi 18 yaĢına kadar velilerin, 18 yaĢından sonra bireylerin kendi isteğine bağlı olarak her kademede serbest olacaktır. Yüksek öğretim kuruluĢları açmak serbest olacaktır…. YÖK kaldırılacak, yerine yüksek öğretim konusunda devlete düĢen görevleri ve üniversiteler arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere, üyeleri TBMM tarafından seçilecek, bir üst kurul oluĢturulacaktır (SP, 2001). Eğitim ve kültürün Ġslam menĢeine dayanan taraflarıyla ele alındığı SP döneminde, Malatya milletvekili YaĢar Canbay 10 Aralık 2001 tarihinde TBMM‟de SP grubu adına yaptığı konuĢmada konuyla ilgili Ģu açıklamayı yapmıĢtır: Ġslam‟ın Ģefkat, sevgi ve hoĢgörü temellerine dayanan kültürümüz, tarihte eĢi görülmeyen bir medeniyetin kurulmasına vesile olmuĢtur. Kültür değerlerimizi ve üstün medeniyetimizi, insanımıza, genç nesillerimize yeterince öğretemiyoruz. Bunu verebilirsek, yetiĢen nesiller öz benliğine bağlı, güven duygusuna sahip, bugünü yarından daha ileride, insanlığa hizmet yarıĢı içerisinde olurlar. Yüksek seciyeye sahip, Ģuurlu, yeni hamleler içerisinde, insanlığın yüzakı bir nesil yetiĢtirmemiz gerekmektedir (Kültür, 2001). Mecliste dile getirilen benzer açıklamaların yanı sıra SP‟nin 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı seçim beyannamesinde eğitim ve kültürle ilgili olarak önceki Milli GörüĢ Partilerinde iĢlenen “önce ahlak ve maneviyat” 136 vurgusuna ek olarak “bilgi” mefhumu gündeme getirilmiĢtir. Yine beyannamede kurumlar bazında çeĢitli eleĢtirilere de yer verilmiĢtir. Beyannamede eğitim ve kültür ile ilgili olarak Ģu hususlar dikkat çekmektedir: Her ne amaçla olsun eğitim hakkına dokunulamaz. Kamu hizmeti alan konumunda olan öğrencilerin inançları gereği baĢlarını örttükleri için eğitim hakkından mahrum edilmeleri önemli bir insan hakları ihlalidir ve kabul edilemez. Eğitim ve öğretimde insanların sadece bilgi ve becerilerle donatılması yeterli değildir, insanlara bazı yüksek değerlerin de kazandırılması da gerekir; o nedenle biz eğitim ve öğretimin terbiye boyutunu da önemsiyoruz. Siyasi ve ideolojik mülahazalarla sürekli müdahale edilen ülkenin eğitim sistemi, artık baĢlı baĢına bir sorun haline gelmiĢtir. Kalite düĢmüĢ, eğitimde fırsat eĢitliği ortadan kaldırılmıĢ, hatta birçok gencin eğitim hakkı elinden alınmıĢtır. Üniversiteler bilim üreten ve yayan kurumlar olmaktan çıkarılmıĢ, yaĢama biçimi dayatmanın araçları haline getirilmiĢtir. … Bu nedenle Saadet Partisi, çağın gereklerine uygun bir eğitim reformunu programına almaktadır. … Eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri okutulması zorunlu olacaktır. Zorunlu eğitim ve öğretim 5+3 Ģeklinde kademeli olacaktır; zorunlu eğitim bir geçiĢ döneminden sonra 11 yıla çıkarılacaktır. Zorunlu eğitimin ikinci ve üçüncü kademesi mesleki ve teknik eğitime geçiĢi kolaylaĢtıracak Ģekilde programlanacaktır; yüksek öğretime geçiĢte fırsat eĢitliği ilkesi esas olacaktır. Din eğitimi 18 yaĢına kadar velilerin, 18 yaĢından sonra bireylerin kendi isteğine bağlı olarak her kademede serbest olacaktır. … YÖK kaldırılacak, yerine yüksek öğretim konusunda devlete düĢen görevleri ve üniversiteler arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere, üyeleri TBMM tarafından seçilecek, bir üst kurul oluĢturulacaktır. Yüksek öğrenime giriĢ, gerekli altyapı hazırlanarak sınavsız olacaktır. … Her türlü kültür ve sanat faaliyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde serbest olacak. Devlet kültür ve sanat üretmeyecek. Kültür ve sanat faaliyetleri, tamamen bireylere ve sivil topluma ait alan olarak kamusal koruma altında olacaktır (SP, 2002a). SP, yayınladığı bu beyanname ile FP‟den önceki Milli GörüĢ Partileri‟nin söylem tarzına tekrar döndüğünü göstermektedir. Yine beyannamede konu bazında 137 ekonomik unsurların ağırlıklı olduğu gözlemlenirken kültür alanıyla ilgili olarak teferruatlı bilginin verilmediği dikkat çekmektedir. Kültürün beyannamede iĢlenmeyen ancak çeĢitli konuĢmalarda ümmetçi bir düzlemde dile getirilen yönü SP‟nin bu alanı farklı parametrelerle üstelediğini göstermektedir. Nitekim Milli GörüĢ lideri Necmettin Erbakan‟ın 11 Mayıs 2003‟de yapılan SP 1. Olağan Büyük Kongresi‟nde dile getirdiği Müslüman Ülkeler Kültür ĠĢbirliği TeĢkilatı MSP döneminde söylem olarak geliĢtirilen ve RP döneminde idealize edilen “Yeni Bir Dünya”nın kurulması için gerekli görülen uluslar arası teĢkilatlardan biridir (SP, 2003a). SP‟nin eğitim ve kültürle ilgili görüĢlerinin yansıdığı baĢka bir kaynakta Erbakan‟ın 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelen AKP‟ye yönelik yaptığı eleĢtiriler olmuĢtur. Erbakan, 12 Haziran 2003‟de yapmıĢ olduğu televizyon konuĢmasında hükümete karĢı çeĢitli eleĢtiriler de bulunmuĢtur. Erbakan‟a göre, orta ve yüksek öğrenimde ki kılık ve kıyafet yasakları uygulamalar, üniversite seçme yerleĢtirme sistemindeki çarpıklıklar zulüm niteliğindedir ve temel insan haklarında yapılan haksızlıkları göstermektedir. Erbakan, özellikle Meslek Liseli öğrencilerin kat sayı farkıyla herhangi bir üniversiteye yerleĢtirilmemesi, okul kodu altında okul ve sınıfların baĢarı ortalamasının bütün öğrencilere yansıtıldığını ve bundan doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde eğitim imkânlarından düĢük seviyede istifade eden öğrencilerin mağdur olması durumlarını örneklerle açıklamıĢtır. Erbakan, Kur‟an öğrenimiyle ilgili olarak da halen Türkiye de ebeveynlerin on beĢ yaĢından küçük çocuklarına Kur‟an öğretiminde bulunmasının suç sayıldığını dile getirmiĢtir (SP, 2003c). Yine Erbakan, 4 Ekim 2003 yapmıĢ olduğu konuĢmada hükümetin eğitimle ilgili olarak IMF‟ye bağlantılı eğitim unsurlarının yerine getirilmeyiĢini, Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan bütçenin genel bütçeye göre düĢük olduğunu, sınıflardaki öğrenci mevcudunun çokluğunu ve yetersiz derslik sayısını, 8 yıllık kesintisiz eğitimin getirdiği problemlerle bağlantılı olarak taĢımalı eğitimi, yaĢa bağlı eğitim ortamını ve maruz kalınan psikolojik sıkıntıları eleĢtirmiĢtir. Bunlara ek olarak yine Erbakan, eğitimle ilgili olarak Ģu noktalara dikkat çekmiĢtir: Onlarca Ġmam Hatip Okulu, Kur‟an kursu binaları boĢaltılıp baĢka maksatlara tahsis hatası irtikap edilirken, tamamen hasbi; plaket, madalya, alkıĢ, matrah gibi dünyevi hesaba girmeden 138 eğitime destek vermiĢ on binlerce insanın niyeti Ģevki, maksadı bir kalemde yok sayılırsa halkın katkısı nasıl sağlanacaktır. … Üniversitelerdeki zulüm devam etmektedir. Puan silmeler, öğrenim özgürlüğünü yok saymalar… TavĢanlıda bir kız öğrenci Hacettepe Tıp Fakültesini tutturduğu halde, bu baĢarısı dikkate alınmamıĢtır. “Kıyafet özgürlüğü” hakkını kullanan birçok kız evladımızın imtihan kâğıtları değerlendirmeye alınmamıĢtır. AKP‟nin baĢarısı ise 40.000 sıfırdır. Harçlar el yakmaktadır. “Parasız kitap” propagandası ile ortaya çıkan AKP, harçlara %25 zam getirmiĢ aldığı kararla üniversite öğretimine de zamlı harcı %20‟ye kadar artırma yetkisi vermiĢtir. Ġkinci öğretimde ise harçlar 490 milyon ile 3 milyar 805 milyon TL arasında değiĢmektedir. Yurt ücretleri de el yakmaktadır. Aylık ücretler 160 milyondan 350 milyona, depozitolar ise 400 milyondan 1 milyara varmaktadır. Sayın Milli Eğitim Bakanı‟nın bir televizyon söyleĢisinde, hala birçok okulda tezekle ısınılıyor olmasın mazur göstermek için “benim çocukluğumda da tezek götürürdük, kaldı ki tezek hala o yörelerin yakıt malzemesidir” deyiĢi AKP yöneticilerinin eğitim perspektifini ortaya koyuyor, baĢka delile de ihtiyaç bırakmıyor (SP, 2003d). Erbakan‟ın AKP hükümetine karĢı yapmıĢ olduğu bu eleĢtirilerin yanı sıra SP‟nin 14 Ekim 2004‟de “AB‟nin Türkiye Ġlerleme Raporu” çerçevesinde yapmıĢ olduğu araĢtırmasındaki Ģu tespitleri dolaylı olarak kültürle ilgili kolektif düĢüncesini ortaya koymaktadır: Avrupa Birliği belli normlar içinde kurulmuĢ ve 50 yıllık bir çalıĢma düzeni ile belli bir seviye ve anlayıĢa ulaĢmıĢ devletlerin, kendi din-kültür ve siyasi tarih deneyimleri içinde uygulamayı doğru buldukları temeller üzerine inĢa ettikleri bir organizasyondur. Önce bir ekonomik iĢbirliği olarak baĢlayan bu kuruluĢ, daha sonra bu birlikteliği, siyasi ve sosyo-kültürel alanlara da taĢımıĢtır. … Dikkat çeken diğer bir konu da, AB‟ye uyum çalıĢmaları sürecinde, Türk milletinin örf ve adetlerinde, ahlaki değerlerinde ve hatta inancında büyük ölçüde değiĢmeler olacağının beklenilmesidir. AB yetkilileri böylece, yakın bir gelecekte “Türk halkının düĢünce yapısında” büyük ölçüde değiĢmeler olacağını ve bölge içinde, AB ölçülerine uygun ve diğer ülkelere “örnek teĢkil edecek bir Türkiye‟nin ” geliĢeceğini umduklarını ifade etmektedirler. ĠĢte, burada hepimiz için önemli olan husus, Türkiye‟nin ve Türk halkının böylesine bir değiĢime, adeta tarihi ve toplumsal kiĢiliğini kaybetmeye tahammül edip, edemeyeceği, razı olup, olamayacağı hususudur (SP, 2004a). Kültürle ilgili yapılan bu eleĢtirilerden baĢka SP, 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı seçim beyannamesinden sonra 22 Temmuz 2007 139 Milletvekili Genel Seçimleri için yeni seçim beyannamesi hazırlamıĢtır (SP, 2007). Hazırlanan seçim beyannamesi form bakımından, önceki seçim beyannamesinden farklı olarak kurumlar bazında ele alınmazken içerik bakımından duygu sosyolojisi eksenli olarak John Von Neumann‟ın ortaya koyduğu “Oyun Teorisi” stratejisiyle ele alınmıĢtır. Beyannamede eğitim ve kültür alanları ise bu çerçevede manevi tahribat ve manevi kalkınma baĢlıkları altında ahlaki ve sosyo-patolojik bir durum olarak iĢlenmiĢtir. Yine önceki seçim beyannamesinden farklı olarak eğitim ve kültür alanları hükümete karĢı dini/ahlaki yönden itham edici bir üslupla sloganik olarak iĢlenmiĢtir. ĠĢlenen konu bazında ise; fert, aile ve toplumun korunması için dini, ahlaki ve manevi eğitimin anaokulundan baĢlatılması ve Kur‟an kurslarına devamı engelleyen 12 yaĢ ve 15 yaĢ sınırının kaldırılması önceki seçim beyannamesinden farklı olarak dile getirilen beyanlardandır. SP, 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yayınladığı seçim beyannamesinden sonra da 12 Haziran 2011 Milletvekili Genel Seçimleri için yine yeni bir seçim beyannamesi hazırlamıĢtır. Hazırlanan seçim beyannamesi form bakımından 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamesine benzer Ģekilde oluĢturulmuĢtur. Ġçerik bakımından ise hem 3 Kasım 2002 hem de 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamelerinin sentezi Ģeklinde olması dikkat çekmektedir. Yine içerik olarak daha önceki seçim beyannamelerine ek olarak kültürle ilgili yeni bir açıklama yapılmazken eğitimle ilgili olarak SP‟nin, üniversite öğretimi için öğrenci harçlarının kaldırılacağı, zorunlu eğitim ve öğretim 4+4+3 Ģeklinde kademeli olacağı, Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımların yeniden açılacağı, Kur‟an kurslarının önündeki tüm engellerin kaldırılacağı, Osmanlıca eğitimin her aĢamasında seçmeli ders olacağı, üniversite sınavlarına giriĢte yaĢanan farklı katsayı uygulamalarının kaldırılacağı taahhütleri dikkat çekmektedir. 140 4.5.1 Saadet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi SP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde söylem ve eylem bakımından RP ve MSP dönemi dinamiklerinin yeniden harekete geçirildiği otantik bir sürece karĢılık gelmektedir. SP‟nin üslubu ise diğer Milli GörüĢ Partilerine göre daha sert ve ayrıĢtırıcı özellik taĢımaktadır. Bunun en önemli sebebi de FP‟nin kapatılmasından sonra Milli GörüĢ Hareketi düzleminden farklı olarak FP‟li diğer kadrolar tarafından AKP‟nin kurması olmuĢtur. Yani AKP‟nin kurulması FP‟den SP‟ye üslup farklılaĢmasını getirmiĢtir. Bu durumlara paralel olarak SP döneminde, ideolojik olarak Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasal kültürü en belirgin olarak yansıtılıĢtır. Alan bazında ise bu belirginlik en fazla ekonomi ve eğitimde göze çarpmaktadır. SP dönemi, hazırlanan seçim beyannameleri çerçevesinde değerlendirildiğinde üç genel seçim için farklı parametrelerin ele alındığı gözlemlenmektedir. Özellikle de 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamesi AKP‟ye karĢı oluĢturulmuĢ reaksiyonel bir siyasi tavrı yansıtmaktadır. SP dönemi, eğitim programları açısından değerlendirildiğinde 3 Kasım 2002 seçim beyannamesinde bulunan eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi derslerinin din kültürü ve ahlak dersleri gibi zorunlu olarak okutulması beyanı Milli GörüĢ Partileri‟nin yaĢadığı fikri, siyasi ve hukuki konjonktürleri ortaya koymaktadır. Yine SP‟nin eğitim alanı ile ilgili ele aldığı meselelerin otantikliğini koruduğu ama biçimsel değiĢikliklere uğradığı gözlemlenmektedir. Örneğin 3 Kasım 2002 seçim beyannamesinde belirtilen 5+3 eğitim sistemi modeli 12 Haziran 2011 seçim beyannamesinde 4+3+3 Ģeklinde idealize edilmiĢtir. Bu eğitim sistemi modelinin ortaya konmasından sonra ifade edilen Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarını tekrar açılması durumu ise SP‟nin Milli GörüĢ Hareketi çizgisindeki kolektif düĢüncesinin özünü korunduğu analizini teyit etmektedir. SP dönemi kültür programları ele alındığında ise, FP dönemi ele alınan kültür konularından hiçbirinin gündeme alınmadığı dikkat çekmektedir. Yine bu dönemin kültür alanı ilgili baĢka bir özelliği konuların yüzeysel ve soyut olarak ele alınmıĢ olmasıdır. 141 SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının kavramsal ve tarihsel düzlemde ele alındığı bu çalıĢmada din, siyasetle beraber araĢtırmanın merkezinde olan kavramlardandır. Çünkü Milli GörüĢ Partileri‟nin öne çıkan en önemli yüzü din eksenli duruĢu olmuĢtur. Bu yüzden her bir dönemin eğitim ve kültür programları/politikaları analiz edilirken bu kavramsal parametreler çerçevesinde incelenmiĢtir. Kavramsal düzlemde, din kavramı ele alınırken yaygın olarak bilinen ve mistik öğelerin hâkim olduğu tanımlardan farklı olarak sosyolojik bir perspektif yakalanmaya çalıĢılmıĢtır. Bu durum aslında bilimsel bir usülün dikkate alındığının göstergesidir. Özellikle sosyal bilimlerde her bir kavram araĢtırma alanına göre, menĢei kaybedilmeden yeniden teĢekkül ettirilmelidir. Nitekim bu araĢtırmada din kavramına, vahye dayansın veya dayanmasın “sistemleĢen yaĢam tarzı” anlamıyla yaklaĢılmıĢtır. AraĢtırma kapsamında elde edilen bulgularla dinin; siyaseti Ģekillendiren toplusal bir zorunluluk ve kültürün tevcihi olduğunu söylenebilir. Bunun siyasi alandaki en belirgin örneği ise çok partili hayata geçiĢle birlikte dine bakıĢ açısının partilerce transformasyona uğramıĢ olmasıdır. Eğitim ve kültür ilgili olarak da kavramsal düzlemde belirtilen bilimsel usülle makro manada, kültürün menĢeinde muhafazakârlık barındırdığı, eğitim de inkiĢafın ise bir toplumun kendi kültürü ile eğitim sistemini Ģekillendirdiğinde yakalayabileceği söylenebilir. Eğitim sistemi ve politikalarına iliĢkin farklı perspektifler/polemikler de değerlendirilmiĢtir. Bunların baĢında da; Ġmam Hatip Okulları, kesintisiz 8 yıllık eğitim, üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunu, YÖK‟ün üniversiteye giriĢ sınavlarındaki kat sayı uygulamaları, Kur‟an öğrenimindeki yaĢ sınırı ve yasakları gelmektedir. 142 Türkiye‟de din, siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri bağlamında tartıĢmaların/mütalaaların merkezine konan “demokrasi” kavramına da önemine binaen kritize edilmiĢtir. Bu kavramsal kombinasyonda, Türkiye siyaset tarihinde dinin zaman içindeki etkinliğinin nasıl değiĢtiğini görmek için araĢtırmaya 1950 öncesi tek partili dönemin ve devlet ideolojisinin dine bakıĢ açısının nasıl olduğunu belirterek baĢlanmıĢtır. Devamında da siyasi alanda dine bakıĢ açısının kronolojik olarak siyasi pratiklerin neler olduğu saptanmaya çalıĢılmıĢtır. Tarihsel düzlemde dinin siyaset alanında etkinliğinin artması yalnızca Türkiye‟de yaĢanmamıĢtır. Müslümanların çoğunlukta olduğu birçok ülkede bu durum rahatlıkla gözlemlenmektedir. Hatta denilebilir ki Türkiye‟deki dini toplumsal siyasallaĢmaya ve toplumun din algısında ki zihinsel paradigmaların değiĢimine yurt dıĢındaki Ġslami hareketler ve bu Ġslami hareketlerin zihinsel formlarını açıklayan, tevil eden yayınların tercüme edilmesi etki etmiĢtir. Dini alanda yaĢanan çeĢitli geliĢmeler karĢısında siyasi alanın bu duruma kayıtsız kaldığı söylenemez. Bu bağlamda Ģu üç değerlendirme söz konusu alanlarla ilgili önemli nitelik taĢımaktadır. Birincisi, toplumda dinle ilgili olarak özgürlük alanının geniĢlemesi kaçınılmazdır ve siyasi partiler bu durumu siyasi malzeme aracı olarak kullanacaklardır. Ġkincisi, siyasi otoriteler dini alandaki mukavemetin artmasından duyduğu hoĢnutsuzluğa karĢı dini özgürlükleri kendi istedikleri mecrada ve ölçüde geniĢleteceklerdir. Üçüncüsü de, bu durum karĢısında toplum/dindar kesim yeni bir dini-siyasi kimlik ile siyasal olana karĢı yönelecektir. Bu değerlendirmenin siyasi/toplumsal karĢılıkları olarak denilebilir ki Türkiye bu üç durumun hepsini her dönemde toplumsal ve siyasi refleks olarak yaĢamıĢtır. Ama bu üç değerlendirmenin oranları ve birbirleriyle olan korelâsyonları dönemlere göre farklılaĢmıĢtır. Tek partili dönemde din olabildiğine kontrol altında tutulmaya çalıĢılmıĢ ancak daha sonra çok partili hayata geçiĢle birlikte din, siyasi alanda malzeme aracı olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır. 1969 yılında bir Ġslami hareket olarak Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya çıkması da bu üçüncü değerlendirmeyi teyit eder niteliktedir. Bu çalıĢma sivil toplum ve Türkiye‟deki dindarların yöneliĢleri açısından tam manada analizlere/değerlendirmelere sahip olmamakla beraber Türkiye‟deki dindar kesimin dini-siyasi yeni bir kimlikle ortaya çıkığı Milli GörüĢ Hareketi‟nin partileri kapsamında değerlendirilmiĢtir. Dini alanla ilgili olarak cemaatlerin varlığı, sivil toplum 143 kuruluĢlarının çalıĢmaları hatta Milli GörüĢ Hareketi‟nin diğer kuruluĢları, gençlik hareketleri, bayan örgütlenmeleri ve benzeri yapılanma ve organizasyonları bu araĢtırmanın sınırlılıkları dıĢında kalan ama önemi de yadsınamaz meselelerdendir. BaĢka bir yönden; bu araĢtırmada belirtilen Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel düzlemi ve farklı merhaleleri sadece parti üst yapılanmasından kaynaklandığını göstermemektedir. Tarihsel düzlem ve Milli GörüĢ Partileri‟nin programları/politikaları dâhilinde bu araĢtırmada; objektif bir yaklaĢım ile verilere dayalı gözlemler, saptamalar, analiz ve değerlendirmeler yapılmıĢtır. Ancak bu belirlemeler Milli GörüĢ Hareketi‟nin kurucu/karizmatik lideri olan Necmettin Erbakan‟ın düĢüncelerinden bağımsız değildir. Hatta denilebilir ki Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya koymuĢ olduğu siyasi ve toplumsal çeĢitli kurumsal üretimler Necmettin Erbakan‟ın bizatihi kendi görüĢleridir. Örneğin; “Yeni Bir Dünya” söylemi, Ġslam ülkelerinin bir araya gelmesiyle sacayakları uluslar arası iliĢkiler, kültür ve ekonomi‟ye dayanan “D8” projesi, Ġslam BirleĢmiĢ Milletleri, Ġslam NATO‟su, Ġslam ülkelerinin müĢterek kullandığı ortak para birimi ve benzeri çalıĢmalar Erbakan‟ın ortaya koymuĢ olduğu çeĢitli fikirlerdir. Bundan dolayı çalıĢmada kimi zaman Erbakan‟ın konuĢmalarına yer verilmesi söz konusu noktanın öneminden kaynaklanmaktadır. Milli GörüĢ Hareketi bağlamında din, eğitim ve kültürle ilgili olarak sadece Milli GörüĢ Partileri‟nin ele alınması çalıĢma açısından bir dezavantaj oluĢturmamaktadır. Çünkü yapılan gözlemler/bulgular parti yapılanmasının Milli GörüĢ Hareketi‟nin merkezi olduğunu göstermektedir. Bu durum Ģunu tekit etmektedir; yapılan değerlendirmeler Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojisini yansıtması açısından yeterli korelâsyona sahiptir. Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür kurumlarına bakıĢ açılarının politik karĢılıkları da önemli nitelik taĢımaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Milli GörüĢ Partileri‟nin kurumsal bazda çeĢitli dönemde önde tuttukları alan ekonomi/kalkınma olmuĢtur. Bunun en önemli göstergesi de dört defa hükümette bulunan Milli GörüĢ Partileri‟nin aldıkları bakanlıklardır. Örneğin; Milli GörüĢ Partileri hükümette olduğu dönemlerde çoğu kez Ticaret Bakanlığını, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Maliye Bakanlığını, Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığını, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını almıĢtır. 144 Milli GörüĢ Partileri‟nin hükümette olduğu dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı hep diğer koalisyon partilerinde kalmıĢtır. Kültür bakanlığı ise sadece 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinde Refah Partisi‟nde kalmıĢtır. Bu durumlar Ģu değerlendirmeyi tekit eder niteliktedir: Hükümetler kurulurken koalisyon ortakları devlet yönetiminde eĢit hakka sahip olmak isterler ve denge unsurunu gözetirler. Bundan dolayı bir partinin her bir alanla ilgili giriĢimi beraberinde diğer alanlarla ilgili bazı haklardan özelliklede bakanlık misyonunda feragate mecbur bırakmaktadır. Örneğin; genel seçimlerde birbirlerine yakın oranda oy alan iki parti koalisyon kurmak istediklerinde muhtemelen bir parti Adalet Bakanlığını aldığında diğeri Milli Savunma Bakanlığını, bir parti ĠçiĢleri Bakanlığını aldığında diğeri DıĢiĢleri Bakanlığını veya siyasal alandaki denge unsuru çerçevesinde paralel bakanlığı aldığı görülmektedir. Bu unsurlar ekseninde, Milli GörüĢ Partileri‟nin çoğu zaman ekonomi/kalkınma alanlarına yönelmesinin koalisyon hükümetlerinde Milli Eğitim Bakanlığı‟ndan feragat edeceği anlamını taĢımaktadır. Yoksa salt Milli GörüĢ Partileri‟nin Milli Eğitim Bakanlığına önem vermediği anlamı bu verilerden çıkartılmamalıdır. Ama öncelik etkisine Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sahip olmadığı söylenebilir. BaĢka bir perspektifle değerlendirildiğinde ise verilere göre, Milli GörüĢ Partileri‟nin Milli Eğitim Bakanlığını almasa bile bu alana ait politikalara müdahil olduğu görülmektedir. Örneğin, Milli GörüĢ Partileri hükümette olduğu dönemlerde, koalisyon protokolüne Milli Eğitim politikalarıyla ile ilgili olarak Ģerh düĢmüĢ, hükümet programına “manevi kalkınma” ibaresi ekletmiĢ ve bu ibarelerin politik karĢılıkları olarak da özellikle Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasını teĢvik etmiĢtir. Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim anlayıĢıyla ilgili olarak makro manada Ģu söylenebilir: Milli GörüĢ Partileri, eğitim ile manevi/Ġslami yönü geliĢmiĢ, değerlerine bağlı ve müsbet ilimlerde de ileri seviyeye ulaĢmıĢ genç yetiĢtirmeyi hedeflemektedir. Nitekim bunun en önemli örneği; Milli GörüĢ Partileri‟nin Ġmam Hatip Okulu açma çalıĢmaları ve bu okullardan mezun olanların müsbet ilimlere yönelmeleri için üniversiteye giriĢ sınavlarına girmelerinin sağlamıĢ olmaları ve baĢarılı olanların genel lise mezunları gibi üniversiteye yerleĢtirilmeleridir. BaĢka bir açıdan ise, Milli GörüĢ Hareketi‟nin merkezinde olan kiĢilerin mesleki olarak mühendislik alanında uzman olmaları bu durumu pekiĢtirmiĢ olabilir. Necmettin 145 Erbakan‟ın Milli Nizam Partisi‟nin kapatılmasında gerekçe olarak gösterilen ve büyük bir kısmında müsbet ilimlerin kurucularının Müslümanlar olduğu savunulan “Ġslam ve Ġlim” adlı eseri nasıl bir gelenek tarzının benimsendiğini göstermektedir. Bu araĢtırmada, Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültürle ilgili meselelere yaklaĢımı konusunda çeĢitli analizler yapılmıĢtır. Bu analizler doğrultusunda, kapatılan her Milli GörüĢ Partisi‟nin farklı formlarda yeniden açılmasında çeĢitli farklılıklarının olduğu, dönemin konjonktürüne göre söylemde tarz değiĢikliğine gittiği ve görüĢ bildirilen alanla ilgili yeni/farklı açıklamaların yapıldığı gözlemlenmektedir. AraĢtırma kapsamında, yapılan analizler doğrultusunda, varılan bu sonuçlar; din, siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri bakımından siyaset sosyolojisi açısından önemli kılmaktadır. Milli GörüĢ Partileri‟nin bu korelasyon dahilinde ele alınması ise siyaset sosyolojinin Türkiye‟deki yansımalarına/problem alanına karĢılık gelen taraflarının ön planda tutulduğunu göstermektedir. Tüm bu değerlendirmelerle birlikte bu tezin ana merkezinde bulunan Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının konjonktürel değerlendirmesi de önemlidir. Hareketin siyasi temayülleri açısından değerlendirmeye “Bağımsızlar Hareketi”yle baĢlamak gerekirse Necmettin Erbakan‟ın eğitim ve kültürle ilgili mecliste yapmıĢ olduğu konuĢmalar Ģunu göstermektedir: Bu dönem de ekonomik tekitlerden müstakil olarak ahlaki kalkınma üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. Bu yoğunlaĢmanın pratik karĢılığı olarak da Ġmam Hatip Okulları‟nın orta ve lise kısımlarının kapatılmasına meclis komisyonlarında karĢı çıkılmıĢtır. Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin politik tutumlarının tevcihini milli olan ve milli olmayan ayrımı oluĢturmaktadır. Bu anlayıĢla, mevcut eğitim sistemi milli olmayan nitelendirmeyle ifade edilmiĢtir. Hatta “Kendi maarifi kendisi için insan yetiĢtirmeyen tek millet” tabiri bu döneme ait MNP söylemidir. MNP, eğitim ile “inançlı insan” tipi/profili oluĢturmayı hedeflemektedir. Bu anlayıĢının makro düzeydeki yansımasını ise “ahlak nizamı” oluĢturma projesidir. Bu projenin kabullenilmesi noktasında MNP‟nin/Erbakan‟ın attığı en önemli adım ise “Batı‟nın kullandığı maddi ilimlerin temelini Müslümanların attığı” düĢüncesidir. MNP‟nin parti programında tafsile en fazla ağırlık verdiği konu da eğitim olmuĢtur ve bu alanla ilgili yapmıĢ olduğu açıklamalar partinin kapatılmasında en fazla üstelenen unsurlardır. 146 MNP‟nin kapatılmasından sonra kurulan MSP‟nin eğitim anlayıĢının temelini “Önce Ahlak ve Maneviyat” sloganı oluĢturmaktadır. Milli eğitim ile ulaĢılmak istenen ana gaye de “yeni nesillere, milli ahlakın ve manevi hasletlerin intikal ettirilmesi” olarak belirtilmiĢtir. MSP, programına bu hedefler dâhilinde MNP‟ye göre daha açık ve somut hedefler koymuĢtur. Bunların baĢında da Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an kurslarının açılması ve okullardaki kitap içeriklerinin değiĢtirilmesi gelmektedir. Kültürle ilgili olarak da dönemin en önemli projesi Ġslam ülkeleri arasında kurulması düĢünülen kültürel iĢbirliği teĢkilatıdır. Bu aynı zamanda ümmetçi bir geleneğin takip edildiğinin göstergesi durumundadır. MSP‟nin eğitim ve kültürle ilgili belirttiği kapsamların politik karĢılıklarını değerlendirmek için de üç defa hükümet ortağı olduğu koalisyon dönemlerine bakmak gerekir. CHP ile MSP arasında kurulan koalisyonun protokolünde MSP, ilk ve ortaöğretimde “ahlak” derslerinin mecburi hale getirilmesini ve bu dersleri okutacak öğretmenlerinde vasıflı kiĢiler olması gerektiğini vurgulamıĢtır. Bunlara ek olarak da halk yardımıyla yapılan okulların yapılıĢ maksadına uygun hizmet vermesi gerektiğini koalisyon protokolüne yazdırmıĢtır. Yapılan koalisyon protokolü ve hükümet programı çerçevesinde CHP-MSP hükümetinin eğitimle ilgili en önemli icraatları arasında Ġmam Hatip Okulu mezunlarının üniversiteye giriĢ imtihanına giriĢ imkânını sağlanması olmuĢtur. MSP‟nin kültürle ilgili olarak yaptığı en kayda değer atak da Cuma gününü tatil olması konusundaki kanun teklifi olmuĢtur. MSP‟nin ikinci kez koalisyon ortağı olduğu 39. Hükümet‟in koalisyon protokolünde eğitimle ilgili olarak önceki koalisyon hükümetine göre daha ayrıntılı ama örtük açıklamalarda bulunulmuĢtur. Örneğin; Ġmam Hatip Okullarına atfen mesleki okullarda rekabetin arttırılması ve üniversiteye giriĢte fırsat eĢitliğinin sağlanması, halk tarafından yapılan meslek okullarının öğretime açılması ve ahlak derslerini Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olanların vermesi gerektiği belirtilmiĢtir. Ġmzalanan bu protokolden sonra ahlak derslerinin Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olanların vermesi hususu hükümet tarafından onanmıĢtır ancak diğer konular üzerinde hükümetin statik tavrı MSP‟yi 147 koalisyonu bozmaya itmiĢtir. MSP‟nin koalisyonun devamı için vermiĢ olduğu öneri ise eğitime verilen önemi teyit etmiĢtir. Bu maddelerin baĢında daha önce örtük olarak belirtilen Ġmam Hatip Okulları‟nın tamamının açılması vardır. MSP‟nin üçünce kez katıldığı koalisyonda, MSP için “manevi kalkınma” ve “maddi kalkınma” kapsamında atılan bir adımdır. Ağır sanayi çalıĢmalarının yapıldığı bu dönemlerde MSP eğitime özelde de Ġmam Hatiplere çokça önem vermiĢtir. Yapılan koalisyonun eğitimle ilgili kısmında Ġmam Hatip Lisesi mezunu olan öğrencilerin üniversiteye ve yüksek okullara giriĢ sınavlarına diğer lise mezunlarıyla aynı Ģartlarla gireceği ve ilkokullarda din ve ahlak dersleri hocası olarak görev yapabileceği belirtilmiĢtir. MSP‟nin koalisyon ortağı olduğu bu tarihsel düzlemde özellikle eğitimle ilgili birbirini pekiĢtiren adımların atıldığı ve bu adımların statikleĢme durumu karĢısında da koalisyondan çekilmeyi bir tehdit unsuru olarak kullandığı görülmektedir. BaĢka bir yönü ile de MNP döneminde bağımsız değerlendirilen eğitim; MSP döneminde, ekonomi ile paralel politik bir zemin üzerine oturtulmuĢtur. 12 Eylül 1980 Ġhtilali‟nden sonra kurulan RP, eğitim ve diğer alanlarla ilgili olarak diğer Milli GörüĢ Partilerine göre en sistematik çıkıĢını yapmıĢtır. Dil ve üslup bakımında da daha keskin ve radikal söylemlerin varlığı dikkat çekmektedir. Bunun en bariz örneği eğitim alanındaki açıklamalarda görülmektedir. RP, MNP ve MSP dönemindeki ahlaklı genç motifine “nefis terbiyesini esas alan, Ģuurlu ve cihad gayreti içinde olan mücahit ruhlu genç olma” motiflerini eklemiĢtir. RP‟nin “Adil Düzen” projesi kapsamında eğitime karĢılık gelen kısmı “Ġlmi/Ahlaki Düzen”dir. Ancak bu projenin rutin ilerleyen eğitim anlayıĢından farklı somut/politik bir karĢılığının olduğu söylenemez. RP‟nin diğer Milli GörüĢ Partileri‟ne göre en önemli özelliği seçimlerden en yüksek oy alarak hükümet kurma yetkisinin kendisine verilmiĢ olmasıdır. DYP ile koalisyon kuran RP; koalisyon protokolünde, genç nesillerin yetiĢtirilmesi hususunda Milli GörüĢ geleneğinin otantik ideolojik algısından farklı olarak manevi ve ahlaki değerlerine bağlı genç yetiĢtirilmesi yanında laik, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı genç prototipi ortaya koymuĢtur. Bu durumun psiko-politik durumu analiz edildiğinde ise RP‟nin ideolojik bir yumuĢamadan çok, devletin Atatürkçü ideolojik yapısının temayüllerini manipüle ettiği olgusunu tevil etmektedir. 148 Yine bu dönemde Türkiye siyaset tarihinde dönüm noktası olan “28 ġubat postmodern müdahalesi” yaĢanmıĢtır. Bu müdahaleye konu olan Milli Güvenlik Kurulu‟nda Genel Kurmay tarafından yapılan öneri maddelerinin ağırlıklı olarak eğitim üzerinden yapılması dikkate değerdir. Bu durum, Ģu iki değerlendirmeyi göstermektedir. Birincisi, müdahalenin özellikle eğitim düzlemi üzerinden yapılması eğitimin devletin diğer kurumları tarafından da önemle izlendiğini ve hassas bir alan olduğunu göstermektedir. Ġkincisi de, Milli GörüĢ Partileri müdahalenin olduğu zamana kadar ki dönemlerinde eğitimle ilgili önemli ve karĢıt ideolojileri rahatsız eden adımlar atmıĢtır. Kültürle ilgili olarak da bu dönemde en göze çarpan olaylar D8 bünyesinde Kültür Bakanlıkları düzeyinde yapılan çalıĢmalar ve mecliste opera ve bale gibi alanlar hakkında yapılan olumsuz kanaatlerin belirtilmesi olmuĢtur. Bu olgular RP‟nin, kültür portföyünü ve milli kültür algısını ortaya koyan çeĢitli unsurlardır. RP‟den sonra kurulan diğer bir Milli GörüĢ Partisi olan FP, Milli GörüĢ geleneğinde farklı bir siyasi tarz ortaya koymuĢtur. Bu dönem Milli GörüĢ Partileri açısından dini öğelerin minimize edildiği ve siyasi üslup olarak liberal tutumların sergilendiği sürece karĢılık gelmektedir. Bunun en bariz örneğini eğitim ve kültür üzerinden yapılan açıklamalar oluĢturmaktadır. Her dönem yapılan yetiĢtirilmek istenen gencin özelliklerinden bahsedilirken ahlaklı olmasının yanında barıĢçıl ve hoĢgörülü olma özelliğinden bahsedilmiĢtir. Din eğitiminden bahsedilmemiĢ, Ġmam Hatip Okulları ve üniversitelerdeki baĢörtüsü meselelerine doğrudan atıfta bulunulmamıĢtır. Kültürle ilgili olarak da edebiyat, folklor, resim, müzik, sinema ve tiyatronun öneminden ve geliĢtirilmesinden bahsedilmiĢtir. FP‟nin kapatılmasında sonra kurulan SP döneminde ise eğitim ve kültür, RP dönemindeki anlayıĢa tekrar geri dönmüĢtür. Genç yetiĢtirme profili tekrar Ġslami jargon üzerinden yapılmaya baĢlanmıĢ, kültür; Ġslam‟ın Ģefkat, sevgi ve hoĢgörü temellerine dayanan teĢekkülü Ģeklinde tafsil edilmiĢtir. 149 KAYNAKÇA Akarçay, E. (2008). Bir muhafazakarlaşma projesi olarak Türk-İslam sentezi. Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir. Akgönenç, O. (2009). Türkiye'nin AB stratejisi. Ankara: Nobel Yayınları. Akpınar, N. (2009). Maddi-manevi kalkınma: Necmettin Erbakan örneği. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul. AkĢit, B., & CoĢkun, M. K. (2004). Türkiye'nin modernleĢmesi bağlamında Ġmam Hatip Okulları. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 394410). Ankara: ĠletiĢim Yayınları. Aktay, Y. (2004). Türkiye'de Ġslamcılığın siyasal marjaları. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 13-25). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Allen, G. (2008). Gizli dünya devleti (H. Yavuz, & Ġ. Akça, Çev.). Ankara: KeĢif Yayınları. Apak, Ġ. (Ed). (1984). Rehber ansiklopedisi. Ġstanbul: Hizmet Matbaacılık. Arslanoğlu, Ġ. (2000). Sosyoloji teorileri ders notları. Ankara. Arslanoğlu, Ġ. (2002). Eğitim felsefesi. Ankara. Aydal, D. (1998). Nasıl bir seçim sistemi. Ankara. Aydın, M., Ünal, I., Balcı, E., Koçak, Y., & Burgaz, B. (1991). Eğitim sosyolojisi. Ankara: Gazi Büro Kitabevi Yayınları. Benk, A. (Ed.). (1986). Büyük larousse sözlük ve ansiklopedisi. Ġstanbul: Ġnterpress Basın ve Yayıncılık. 150 Bozan, Ġ. (2007). Devlet ile toplum arasında bir okul: İmam Hatip Liseleri, bir kurum: Diyanet İşleri Başkanlığı. Ġstanbul: Sena Ofset Basımevi. Bulaç, A. (2004). Ġslam'ın üç siyaset tarzı veya Ġslamcıların üç nesli. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 48-67). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Bulaç, A. (2009). Göçün ve kentin siyaseti MNP'den SP'ye Milli Görüş Partileri. Ġstanbul: Çıra Yayınları. Canatan, K. (1997). Din ve laiklik. Ġstanbul: Ġnsan Yayınları. Çaha, Ö. (2004). Ana temalarıyla 1980 sonrası Ġslami uyanıĢ. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 476-492). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Çakır, R. (1995). Ayet ve slogan Türkiye'de İslami oluşumlar. Ġstanbul: Metis Yayınları. Çakır, R. (2004). Milli GörüĢ Hareketi. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 544-549). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. ÇalıĢlar, O. (1995). RP nereden nereye. Ġstanbul: Pencere Yayınları. Çalmuk, F. (2004). Necmettin Erbakan. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 550-575). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Çantay, H. B. (1984). Kur'an-ı hakim ve meal-i kerim. Ġstanbul: Milsan Basım. Çeliker, D. (2009). 1961-1980 arası koalisyon hükümetlerine bir örnek: 1974 Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi koalisyonu. Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli. Çiğdem, A. (2004). Ġslamcılık ve Türkiye üzerine bazı notlar. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 26-33). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Demiralp, A. (2005). Süleyman Demirel dönemi eğitim ve kültür politikaları. Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta. 151 Duran, B. (2004). Cumhuriyet dönemi Ġslamcılığı. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 129-135). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Ebenstein, W. (2003). Siyasi felsefenin büyük düşünürleri (Ġ. Özel, Çev.). Ġstanbul: ġûle Yayınları. el-Allaf, Ġ. H. (2006). Haridat'ul İslamiye el-hadise fi Turkiya. Musul: Darul Kutub Yayınları. el-Cindi, E. (1979). Yakazat'ul İslam fi Turkiya. Kahire: Darul Ensar Yayınevi. Emre, S. A. (2002a). Siyasette 35 yıl (Cilt 1). Ankara: KeĢif Yayınları. Emre, S. A. (2002b). Siyasette 35 yıl (Cilt 2). Ankara: KeĢif Yayınları. Emre, S. A. (2002c). Siyasette 35 yıl (Cilt 3). Ankara: KeĢif Yayınları. Erbakan, N. (1973). Milli Görüş ve 3. beş yıllık plan. Ankara: Furkan Yayınevi. Erbakan, N. (1975). Maarif, iç bakış, herkese refah, anahtar ve Milli Görüş-temel görüş. Ankara: GüneĢ Matbaacılık. Erbakan, N. (1991a). Adil ekonomik düzen. Ankara: Semih Ofset Matbaacılık. Erbakan, N. (1991b). Türkiye'nin meseleleri ve çözümleri. Ankara: Semih Ofset Matbaacılık. Erbakan, N. (1991c). Türkiye'nin temel meseleleri. Ankara: Rehber Yayıncılık. Erbakan, N. (1993). Adil düzen. Ankara: Milsan Basım. Erbakan, N. (2002). Türkiye ve ekonomisi. Ġstanbul: Milsan Basım. Erbakan, N. (2009). İslam ve ilim. Ġstanbul: Milsan Basım. 152 Erbakan, N. (2010). Yeni bir dünya ve adil düzen. Ankara: ESAM Yayınları. Fidan, N., & Erden, M. (1987). Eğitim bilimine giriş. Ankara: Repa Basın Yayın. Giddens, A. (1996). Sociology. London: Norton Yayınları. Goetz, P. (Ed.). (1994). Ana britannica. Ġstanbul: Ana Yayıncılık. Güler, Ġ. (2002). Politik teoloji yazıları. Ankara: Kitabiyat Yayınları. Güler, Ġ. (2010a). Direniş Teolojisi. Ankara: Ankara Okulu Yayınları. Hayıt, H. (1997). 8 yıllık zorunlu eğitime geçiş. Ankara: Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Vakfı Yayınları. Karamısır, S. (1992). Türkiye'nin eğitim meseleleri. Ġstanbul: Hilal Matbaacılık. Kazan, ġ. (2000). Öncesiyle sonrasıyla 28 şubat. Ankara: KeĢif Yayınları. Kazan, ġ. (2001). Refah gerçeği (Cilt 1). Ankara: KeĢif Yayınları. Kazan, ġ. (2002). Refah gerçeği (Cilt 2). Ankara: KeĢif Yayınları. Kazan, ġ. (2003). Refah gerçeği (Cilt 3). Ankara: KeĢif Yayınları. Kazan, ġ. (2008). 28 şubat ürünü bir dava ile Erbakan nasıl yargılandı. Ankara: KeĢif Yayınları. KöktaĢ, M. E. (1997). Din ve siyaset, siyasal davranış ve dindarlık. Ankara: Vadi Yayınları. Kurtoğlu, Z. (2004). Türkiye'de Ġslamcılık düĢüncesi ve siyaset. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 201-216). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. 153 Kutan, R. (2008). Kirazlıdere tutukevi penceresinden 12 eylül. Ankara: KeĢif Yayınları. Mardin, ġ. (1991). Türkiye'de din ve siyaset. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Mardin, ġ. (1992). Din ve ideoloji. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Marshall, G. (1999). Sosyoloji sözlüğü (O. Akınhay, & D. Kömürcü, Çev.). Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. MaviĢ, N. (2009). Türk siyasal yaşamında Milli Görüş'ün doğuşu MNP. Ankara: KeĢif Yayınları. Meriç, C. (2009). Umrandan uygarlığa. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Mert, N. (2004). Türkiye Ġslamcılığına tarihsel bir bakıĢ. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 411-419). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Muhammed bin, H. H. (2004). Mukaddime (Cilt I, II) (H. Kendir, Çev.). Ankara: Ġmaj Basın. Naimi, A. (1993). El-hareket'ül İslamiye el-hadise fi Turkiya. Amman: Darul BeĢir Yayınları. Özipek, B. B. (2004). 28 Ģubat ve Ġslamcılar. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 640-651). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. PektaĢ, E. K. (1997). Büyük kent belediyelerinin eğitim ve kültür hizmetlerinde siyasal parti ideolojilerinin yansıması. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġzmir. Polat, Ö. (2009). 37. Cumhuriyet Hükümeti'nin (Cumhuriyet Halk Partisi- Milli Selamet Partisi) dış politikası 26 Ocak-17 Kasım 1974. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, Ġstanbul. Roy, O. (1994). Siyasal İslam'ın iflası. Ġstanbul: Metis Yayınları. 154 Sallabi, A. M. (2008). Osmanlı tarihi. Ġstanbul: Ravza Yayınları. Sanay, E. (1991). Genel sosyoloji. Ankara: Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Matbaası. Sarıbay, A. Y. (1985). Türkiye'de modernleşme din ve parti politikası MSP örnek olayı. Ġstanbul: Alan Yayınları. Sarıbay, A. Y. (2004). Milli Nizam Partisi'nin kuruluĢu ve programının içeriği. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 576-590). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Somerville, J. (Ed). (1993). Temel britannica. Ġstanbul: Ana Yayıncılık. SubaĢı, N. (2004). 1960 öncesi Ġslami neĢriyat: sindirme, tahayyül ve tefekkür. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 217-235). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Tahhan, M. (2007). Turkiya elleti araft ,mines'suldan ila Necmeddin Erbakan 18422006. Kuwait: Merkez el-Diraset el-Ġslamiyye Yayınları. Topçu, N. (2010a). Kültür ve medeniyet. Ġstanbul: Dergah Yayınları. Topçu, N. (2006). Sosyoloji. Ġstanbul: Dergah Yayınları. Topçu, N. (2010b). Türkiye'nin maarif davası. Ġstanbul: Dergah Yayınları. Toprak, D. F. (2009). Milli Görüş Hareketi'nin insan hakları söyleminin evrimi. Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli. Türkiye Diyanet Vakfı. (1994). İslam ansiklopedisi. Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Urği, C. (2010). El-hareket'ül İslamiye el-Turkiya. Daha: Merkez'ül Bahs'ül el-Cezire el-Ġlmi Arabi Yayınları. 155 Utku, T. (2010). Din ve bilim üstüne beyaz yorumlar. Ġstanbul: Altın ġehir Yayınları. Yavuz, H. (2004). Milli GörüĢ Hareketi: muhalif ve modernist gelenek. Y. Aktay (Ed.), Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık (s. 591-603). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Zengin, B. (1995). Özgürleşerek birlikte yaşamak. Ġstanbul: BirleĢik Yayıncılık. 156 MĠLLĠ GÖRÜġ PARTĠLERĠ’NĠN BELGE, DOKÜMAN VE YAYINLARI Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Arasında Yapılan Koalisyon Protokolü (1977). Ankara: BaĢbakanlık Basımevi. Cumhuriyet Halk Partisi ile Milli Selamet Partisi Arasında Yapılan Koalisyon Protokolü (1974). Ankara. Fazilet Partisi Kalkınma Programı, Öncü Türkiye Ġçin El Ele (1998a). Fazilet Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Ġçi Yönetmeliği (1998b). Fazilet Partisi Tüzük (1998c). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık. Fazilet Partisi, Türkiye‟nin Öncelikli ve Temel GörüĢlerimiz (1998d). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık. Fazilet Partisi 18 Nisan 1999 Seçim Beyannamesi, Gün IĢığında Türkiye (1999). Fazilet Partisi 14 Mayıs 2000 1. Olağan Büyük Kongre Recai Kutan‟ın KonuĢması (2000). Milli GörüĢ‟ün Ġktidardaki Hizmetleri 1974-1978. Milli Nizam Partisi KuruluĢ Beyannamesi (1970a). Ankara: Nüve Matbaası. Milli Nizam Partisi Programı (1970b). Milli Nizam Partisi 24 Ocak 1971 1. Büyük Kongresi, Milli Nizam Partisi Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan‟ın AçılıĢ KonuĢması (1971) Milli Selamet Partisi Ġnanç ve Hamle. Ankara: Gaye Matbaası. 157 Milli Selamet Partisi Seçim Beyannamesi (1973). Ġstanbul: Fatih Yayınevi. Milli Selamet Partisi 24 Ekim 1976 3. Büyük Kongresi (1976a). Ankara: Elif Matbaacılık. Milli Selamet Partisi Program ve Tüzük (1976b). Ankara: Elif Matbaacılık. Milli Selamet Partisi 5 Haziran 1977 Seçim Bildirisi (1977a). Milli Selamet Partisi 5 Haziran 1977 Seçim Bildirisi Malatya (1977b). Milli Selamet Partisi Seçim AfiĢ ve Sloganları (1977c). Milli Selamet Partisi Seçim Beyannamesi (1977d). Milli Selamet Partisi Tüzüğü (1977e). Ankara: Elif Matbaacılık. Milli Selamet Partisi 1979 Yılı ÇalıĢma Programı (1979). Ġstanbul: Milsan Basın. Refah Partisi Tüzüğü (1983). Ankara. Refah Partisi 30 Haziran 1985 1. Büyük Kongresi, Ahmet Tekdal‟ın AçılıĢ KonuĢması (1985a). Ankara: Elif Matbaası. Refah Partisi Tüzük ve Program (1985b). Ankara: Elif Matbaacılık. Refah Partisi Programı (1986). Samsun: Eser Matbaası. Refah Partisi 7 Ekim 1990 3. Büyük Kongresi, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın KonuĢması (1990). Refah Partisi 20 Ekim 1991 Genel Seçimi Seçim Beyannamesi (1991a). 158 Refah Partisi 20 Ekim 1991 Seçim Sloganları (1991b). Refah Partisi 10 Ekim 1993 4. Büyük Kongresi (1993a). Ankara: GümüĢ Matbaacılık. Refah Partisi, Erbakan‟ın KonuĢmaları (1993b). Ankara: Milsan Basın. Refah Partisi 24 Aralık 1995 Seçim Beyannamesi (1995a). Refah Partisi 24 Aralık 1995 Seçim Sonuçları Değerlendirmesi (1995b). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık. Refah Partisi Tüzük (1996a). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık. Refah Partisi, BaĢbakan Erbakan‟ın Hükümet Programı Müzakerelerinde Yaptığı konuĢma (1996b). Ankara: BaĢbakanlık Basımevi. Refah Partisi Kesintisi Eğitime Ġptal BaĢvurusu (1997). Ankara: Semih Ofset Yayıncılık. Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Koalisyonu Ġcraatları, Ġktidarda 1 Yıl, 28 Haziran 199630 Haziran 1997. Ankara: Uyum Ajans. Refah Partisi‟nin Kapatılmasına Ġç ve DıĢ Tepkiler (1998). Ankara. Saadet Partisi 11 Mayıs 2003 1. Olağan Büyük Kongresi, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın KonuĢması (2003a). Saadet Partisi 11 Mayıs 2003 1. Olağan Büyük Kongresi, Recai Kutan‟ın KonuĢması (2003b). Saadet Partisi 12 Haziran 2011 Seçim Beyannamesi (2011a). Saadet Partisi 12 Haziran 2011 Seçimleri Seçim Bildirisi (2011b). 159 Saadet Partisi 2. ġahlanıĢ KuruluĢ Hamlesi (2006a). Saadet Partisi 22 Temmuz 2007 Seçim Beyannamesi (2007). Saadet Partisi 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi, Acil Onarım ve Atılım Programı (2002a). Saadet Partisi 3. ġahlanıĢ Milli KurtuluĢ Hamlesi (2008). Saadet Partisi Milli ġahlanıĢ (2002b). Ankara: Milsan Basın. Saadet Partisi Programı (2001). Saadet Partisi Programı (2010). Saadet Partisi Tüzük (2002c). Ankara. Saadet Partisi, Avrupa Birliği Ġlerleme Raporu Gerçek Anlamı ve Tuzaklar (2004a). Saadet Partisi, Program (2006b). Saadet Partisi, Tarihe DüĢen Kayıtlar, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın ATV KonuĢması ve Haftalık Basın Toplantıları (2003c). Saadet Partisi, Tarihe DüĢen Kayıtlar, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın Fetih KonuĢması ve Haftalık Basın Toplantıları (2003d). Saadet Partisi, Tarihe DüĢen Kayıtlar, Prof. Dr. Necmettin Erbakan‟ın Uluslar arası ĠliĢkiler DıĢ Politika KonuĢmaları (2004b). 160 SÜRELĠ YAYINLAR 1973 mahalli seçimleri, seçimleri kazanan belediye baĢkanları. (11 Aralık 1973). Milliyet Gazetesi , s. 6. Akyürek, S. (2005). Kur'an kursu öğreticisinin mesleki yeterlilikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (18), 175-192. Bakacak, Ç. (2010). Türkiye'de Ġslamın siyasallaĢma serüveni, Milli GörüĢ ve partileri. Doğudan Dergisi (15), 54-60. BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (18 Ağustos 1999). Ġlköğretim ve eğitim kanunu, milli eğitim temel kanunu, çıraklık ve meslek eğitimi kanunu. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete, s. 2-6. BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (10 Kasım 2002a). 3 kasım 2002 pazar günü yapılan XXII. dönem milletvekili genel seçimi sonuçları. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (8 Aralık 2002b). Yüksek Seçim Kurulu kararı. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (17 Ocak 2003). Yüksek Seçim Kurulu'nun 37 sayılı kararı. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (30 Temmuz 2007). 22 temmuz 2002 pazar günü yapılan milletvekili genel seçimi sonuçları. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. BaĢbakanlık Mevzuatı GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü. (11 Mayıs 2009). 29 mart 2009 pazar günü yapılan yerel seçim sonuçları. Türkiye Cumhuriyeti Resmi Gazete. Bayyiğit, M. (2008). Din-siyaset iliĢkileri bağlamında seçmen davranıĢları ve din. Din ve Toplum Dergisi , 2 (1), 47-55. 161 Belediye baĢkanlığı kesin sonuçları. (27 Mart 1984). Milliyet Gazetesi , s. 3. Bostancı, M. (14 Eylül 2004). Eğitimin önündeki engeller. Cumhuriyet Gazetesi . Çınar, S. (2010). Elli yıllık sarsıntı. Ajanda Dergisi (47), 40-45. Doğan, A. E. (2010). 28 ġubat dönemecinden AKP'li yıllara Ġslamcı sermaye. Doğudan Dergisi (15), 45-47. DSP-MHP patladı. (19 Nisan 1999). Milliyet Gazetesi , s. 1. Gensoru, Genel GörüĢme, Meclis SoruĢturması ve Meclis AraĢtırması Önergeleri. (1997). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 95. BirleĢim), 11-12, 17-18. GörüĢmeler. (1996). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 1. Yasama Yılı 82. BirleĢim), 16-17. Güler, Ġ. (2010b). Türk muhafazakârlarının Amerika muhibliğinin kültürel -ahlaki soykütüğü. Doğudan Dergisi (15), 14-18. Gündem DıĢı KonuĢmalar. (1997a). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 76. BirleĢim ), 9-10, 10-11. Gündem DıĢı KonuĢmalar. (1997b). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 77. BirleĢim), 8-9. Güven, T. (2010). Darbeler CHP ve sivil siyaset. Ajanda Dergisi (47), 20-35. Hangi ilde kim, ne kadar oy aldı? (30 Mart 2004). Milliyet Gazetesi , s. 12. Hangi ilde, hangi aday? (30 Mart 1994). Milliyet Gazetesi , s. 21. Ġllere göre belediye baĢkanlığı dağılımı. (20 Nisan 1999). Milliyet Gazetesi , s. 14. 162 Kültür Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (1996). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 35. BirleĢim), 17-19, 23-24, 29-31, 40-41, 41-43, 55-56 . Kültür Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (2001). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (21. Dönem 4. Yasama Yılı 36. BirleĢim), 19-20. Milli Eğitim Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (1996). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (20. Dönem 2. Yasama Yılı 35. BirleĢim), 14-16, 20-22, 36-28, 31-32, 32-33, 37-39, 50,53. Milli Eğitim Bakanlığı Kanun Tasarı ve Teklifleri. (1999). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (21. Dönem 2. Yasama Yılı 43. BirleĢim), 58-59. Milli Eğitim Bakanılığı Kanun Tasarısı ve Teklifleri. (2000). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (21. Dönem 3. Yasama Yılı 34. BirleĢim), 35-37. Sayarı, B. (1978). Türkiye'de dinin denetim iĢlevi. Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, 173-185. SHP birinci parti. (27 Mart 1989). Milliyet Gazetesi , s. 13. Siyasi parti grubu önerileri. (2002). Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 5-12. Türkiye'de cumhuriyet dönemi din eğitimi ve öğretimi kronolojisi. (Ekim-Kasım-Aralık 2007). Dem Dergisi , s. 64-71. Yerel seçim sonuçları. (13 Aralık 1977). Milliyet Gazetesi , s. 8. 163 ĠNTERNET ORTAMINDAN ELDE EDĠLEN KAYNAKLAR Adalet Bakanlığı Mevzuatı, 21 Aralık 2000 (2011). Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1128.html adresinden 20 ġubat 2011‟de alınmıĢtır. Adil, M. (2007, ġubat). Türkiye'deki İslami Hareketler Hakkında. http://www.syriakurds.com/2007/derasat/der008.htm adresinden 20 2010‟da alınmıĢtır. Web: Ocak Alganoshy, R. (2010). Günümüz İslam hareketinde Türkiye'nin rolü. Web: http://www.ghannoushi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=4 5:test&catid=29:siyasa&Itemid=56 adresinden 3 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Alsergany, R. (2010, Haziran). Türkiye'deki İslami hareket tecrübesi. Web: http://www.paldf.net/forum/showthread.php?t=630796 adresinden 4 Ağustos 2011‟de alınmıĢtır. Anayasa Mahkemesi Kararı, 16 Ocak 1998 (2011a). Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar &id=2919&content adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Anayasa Mahkemesi Kararı, 22 Haziran 2001 (2011b). Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar &id=2167&content adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ağustos 1997 (2011a). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=8 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ağustos 1997 (2011g). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=8 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. 164 Ayın Tarihi, Ağustos 2001 (2011m). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2001&a=8 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ağustos 2007 (2011aç). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=8 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ağustos 2008 (2011ae). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2008&a=8 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Aralık 1998 (2011h). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=12 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Aralık 2003 (2011r). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=12 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ekim 1998 (2011d). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=10 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ekim 1998 (2011ğ). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=11 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ekim 1999 (2011k). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=10 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. 165 Ayın Tarihi, Ekim 2008 (2011af). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2008&a=10 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ekim 2010 (2011ah). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2010&a=10 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Eylül 1976 (2011ak). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1976&a=9 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Eylül 1997 (2011b). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=9 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Haziran 2006 (2011v). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=6 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Kasım 1976 (2011aj). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1976&a=11 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Kasım 1997 (2011c). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1997&a=11 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Kasım 2004 (2011s). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2004&a=11 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. 166 Ayın Tarihi, Kasım 2010 (2011aı). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2010&a=11 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mart 1998 (2011f). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=3 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mart 2003 (2011ö). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=3 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mart 2006 (2011u). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=3 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mart 2007 (2011z). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=3 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mart 2009 (2011ag). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2009&a=3 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mayıs 1998 (2011e). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=5 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mayıs 1999 (2011j). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=5 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. 167 Ayın Tarihi, Mayıs 2000 (2011l). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2000&a=5 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Mayıs 2007 (2011aa). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=5 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Nisan 1999 (2011i). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=4 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Nisan 2003 (2011p). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=4 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Nisan 2006 (2011ü). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=4 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Nisan 2007 (2011ab). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=4 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Nisan 2008 (2011ad). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2008&a=4 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Ocak 2005 (2011Ģ). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2005&a=1 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. 168 Ayın Tarihi, ġubat 1999 (2011ı). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=2 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, ġubat 2003 (2011o). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2003&a=2 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, ġubat 2006 (2011t). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=2 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, ġubat 2011 (2011ai). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2011&a=2 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Temmuz 2002 (2011n). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2002&a=7 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Temmuz 2006 (2011y). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2006&a=7 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Temmuz 2007 (2011ac). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2007&a=7 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. Ayın Tarihi, Temmuz 2010 (2011ağ). Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=2010&a=7 adresinden 15 Ocak 2011‟de alınmıĢtır. 169 BaĢar, E. (2007, ġubat). Eğitim görüşleri ve uygulamalarıyla Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ'ın Türk eğitim ki yeri. Web: http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/erdogan_basar_mustafa_ustundag.pdf adresinden 20 Mart 2011‟de alınmıĢtır. Büyük Türkçe Sözlük (2011). Türk Dil Kurumu Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://tdkterim.gov.tr/bts/ adresinden 15 Mart 2010‟da alınmıĢtır Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Haberler, 10 Kasım 2009 (2006). Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.esam.org.tr/hayrinti.aspx?HaberID=174 adresinden 20 Nisan 2011‟de alınmıĢtır. Ğanime, Z. E. (2005, Ekim). Türkiye'de Modern İslami Hareketin Kuruluşu. Web: http://www.daawa-info.net/bio.php?id=74 adresinden 10 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Nafi, B. (2006, Ekim). Türkiye'deki İslami hareket: laiklik krizi. http://www.aljazeera.net/NR/exeres/592BF993-800D-40B5-934E673CDDB2FB9C.htm adresinden 17 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Web: Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009b). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟de alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009c). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟de alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Oylama Sonuçları (2009ç). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟de alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 37. Hükümet Programı (2009a). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB37.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. 170 Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009e). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009f). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Oylama Sonuçları (2009g). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 39. Hükümet Programı (2009d). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP39.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009h). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009ı). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Oylama Sonuçları (2009i). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 41. Hükümet Programı (2009ğ). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP41.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. 171 Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Bakanlar Kurulu listesi (2009k). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HB54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Koalisyon Protokolü (2009l). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/KP54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Oylama Sonuçları (2009m). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümet Programı (2009j). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP54.htm adresinden 5 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaĢkanları (2010). Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaĢkanlığı Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlarimiz/ adresinden 7 Ekim 2010‟da alınmıĢtır Türkiye Cumhuriyeti Erdoğan Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ao). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o59.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Gül Hükümeti Oylama Sonuçları (2009am). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o58.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti I. Çiller Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ağ). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o50.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. 172 Türkiye Cumhuriyeti I. Yılmaz Hükümeti Oylama Sonuçları (2009af). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o48.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti II. Çiller Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ah). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o51.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti II. Özal Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ad). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o46.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti II. Özal Hükümeti Programı (2009ae). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP46.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti II. Yılmaz Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ai). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o53.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti III. Çiller Hükümeti Oylama Sonuçları (2009aı). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o52.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti III. Ecevit Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ab). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o42.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti III. Yılmaz Hükümeti Oylama Sonuçları (2009aj). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o55.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. 173 Türkiye Cumhuriyeti IV. Ecevit Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ak). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o56.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1950 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009n). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1950 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1954 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009o). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1954 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1957 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009ö). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1957 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1961 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009p). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1961 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1965 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009r). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1965 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1969 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009s). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1969 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. 174 Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1973 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009Ģ). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1973 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1977 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009t). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1977 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1983 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009u). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1983 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1987 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009ü). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1987 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1987 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009z). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1999 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1991 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009v). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1991 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri 1995 Yılı Genel Seçimlerinde Partilerin Aldıkları Oylar ve Oranları (2009y). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/secim_sorgu.secimdeki_partiler?p_secim_ yili=1995 adresinden 8 Ocak 2010‟da alınmıĢtır. 175 Türkiye Cumhuriyeti Ulusu Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ac). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o44.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti V. Demirel Hükümeti Oylama Sonuçları (2009aa). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o41.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti V. Ecevit Hükümeti Oylama Sonuçları (2009al). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o57.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. Türkiye Cumhuriyeti VII. Demirel Hükümeti Oylama Sonuçları (2009ag). Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi Ġnternet Sitesi. Web: http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/o49.htm adresinden 10 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.