tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü iletme anabilim dalı

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN BİLİM DALI
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİNİ VE
UYGULAMA ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Osman BİLGEN
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Halim ERGEN
Ankara-2009
ONAY
Osman
BİLGEN
tarafından
hazırlanan
“Uluslararası
Hisse
Senedi
Piyasalarından Fon Temini ve Uygulama Örneği” başlıklı bu çalışma, 20 Mart
2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliğiyle ile başarılı
bulunarak jürimiz tarafından İşletme Anabilim Finansman Bilim dalında
Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Prof. Dr. Ahmet AKSOY (Başkan)
Prof. Dr. Nevzat AYPEK
Prof. Dr. Halim Ergen (Danışman)
ÖNSÖZ
Bu tez çalışmasında uluslararası hisse senedi piyasalarından fon
temini yolları incelenerek, şirketler açısından sonuçları ortaya konulmuştur.
Çalışmada uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temini olarak
belirtilen kavram şirketlerin yerel piyasalarında halka arz ettikleri hisse
senetlerini yabancı yatırımcılara satması değil, şirketlerin hisse senetlerini
yabancı bir borsada satışa sunmalarıdır. Konuyla ilgili daha önce yapılan
çalışmalar çoğunlukla ABD hisse senedi piyasalarından fon temin eden
yabancı şirketleri incelediğinden, fon temin etmenin sonuçları ABD hisse
senedi piyasalarından örnekler verilerek açıklanmıştır. Çalışmada uygulama
olarak Turkcell İletişim Hizmetleri A.. hisse senetlerinin 2000 yılında eş
zamanlı olarak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda ve New York
Borsası’nda halka arzı sonuçlarıyla birlikte incelenmiştir.
Çalışmam
boyunca
göstermiş
olduğu
yardımlarından
ve
hoşgörüsünden dolayı tez danışmanım Prof. Dr. Halim Ergen hocama
teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım. Ayrıca çalışmam süresince desteğini
esirgemeyen ve fikirlerinden yararlandığımı Arş. Gör. Eşref Savaş Başçı’ya
sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ..........................................................................................................i
İÇİNDEKİLER ...............................................................................................ii
KISALTMALAR ...........................................................................................vi
TABLOLAR ................................................................................................vii
GRAFİKLER ..............................................................................................viii
EKİLLER ...................................................................................................ix
GİRİ ............................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
ULUSLARARASI FİNANSAL PİYASALARDA KÜRESELLEME
1.1 FİNANSAL SİSTEM ................................................................................4
1.1.1. Finansal Piyasalar ....................................................................4
1.1.2. Finansal Piyasaların Sınıflandırılması ......................................7
1.1.2.1. Para Piyasası ..............................................................7
1.1.2.2. Sermaye Piyasası .......................................................7
1.1.3. Finansal Piyasalarda Değişim ................................................10
1.2. FİNANSAL KÜRESELLEME ..............................................................11
1.3. FİNANSIN ULUSLARARASILAMASI ................................................14
1.3.1. Finansın Uluslararasılaşmasının Sonuçları ............................16
1.3.2. Uluslararası Finansal Riskler .................................................18
1.3.2.1. Global Risk ..............................................................19
1.3.2.2. Ülke Riski .................................................................20
1.3.2.3. Kur Riski ...................................................................20
1.3.2.4. Mikro Ekonomik Risk ................................................21
1.3.2.5. Uluslararası Pazarlayabilme Riski .............................21
1.3.2.6. Bilgi Edinme Riski .....................................................21
1.4. ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ .....................................22
1.4.1. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Gelişimi ........................22
1.4.2. Sermaye Hareketlerinin Türleri ...............................................24
1.4.2.1. Özel Sermaye Akımları .............................................24
1.4.2.1.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları....25
1.4.2.1.2. Dolaylı Yabancı Sermaye Yatırımları ........25
1.4.2.2. Resmi Sermaye Akımları ..........................................26
iii
1.5. ULUSLARARASI FİNANSAL PİYASALAR ..........................................26
1.5.1. Euro Piyasalar ........................................................................28
1.5.2. Uluslararası Sermaye Piyasaları ............................................32
1.5.2.1. Uluslararası Tahvil Piyasaları ...................................32
1.5.2.1.1. Yabancı Tahvil Piyasası ............................32
1.5.2.1.2. Eurotahvil Piyasası ....................................33
1.5.2.2. Uluslararası Hisse Senedi Piyasaları ........................34
İKİNCİ BÖLÜM
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARI
2.1. HİSSE SENEDİ PİYASALARI ..............................................................35
2.1.1. ABD Hisse Senedi Piyasaları .................................................38
2.1.2. Avrupa Hisse Senedi Piyasaları .............................................39
2.1.3. Japonya Hisse Senedi Piyasaları ...........................................40
2.2. HİSSE SENEDİ PİYASALARININ SINIFLANDIRILMASI .....................40
2.3. HİSSE SENEDİ PİYASALARININ ÖZELLİKLERİ ................................46
2.3.1. Piyasa Kapitalizasyonu...........................................................46
2.3.2. İşlem Hacmi ............................................................................48
2.3.3. Yoğunlaşma ...........................................................................50
2.3.4. Piyasa Dönüş Oranı ...............................................................52
2.3.5. Piyasaya Kote Yerli irket Sayısı ve Yeni İhraçlar .................53
2.3.6. Yabancı Yatırımcılara Açıklık .................................................55
2.4. HİSSE SENEDİ PİYASALARININ ULUSLARARASILAMASI ............55
2.5. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASASI OLARAK İMKB .............71
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİNİ
3.1. İRKETLERİ ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN
FON TEMİN ETMEYE TEVİK EDEN FAKTÖRLER .................................76
3.2. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİNİ
YOLLARI .....................................................................................................81
3.2.1. Yabancı Hisse Senedi İhracı ..................................................84
iv
3.2.2. Eurohisse İhracı .....................................................................84
3.2.3. Stratejik Birleşme....................................................................85
3.2.4. Depo Sertifikaları ....................................................................85
3.2.4.1. Tarihsel Gelişim ........................................................87
3.2.4.2. Depo Sertifikası Türleri .............................................88
3.2.4.2.1. Amerikan Depo Sertifikaları .......................88
3.2.4.2.2. Avrupa Depo Sertifikaları ..........................89
3.2.4.2.3. Global Depo Sertifikaları ...........................89
3.2.4.3. Depo Sertifikası Programlarının Oluşturulması .........90
3.2.4.4. Depo Sertifikası Programlarının Avantajları ..............92
3.3. AMERİKAN DEPO SERTİFİKALARI ....................................................93
3.3.1. Sponsorsuz ADR Programları ................................................94
3.3.2. Sponsorlu ADR Programları ...................................................94
3.3.2.1. Level 1 ADR Programları ..........................................95
3.3.2.2. Level 2 ADR Programları ..........................................96
3.3.2.3. Level 3 ADR Programları ..........................................96
3.3.2.4. Rule 144A ADR Programları .....................................97
3.3.3. ADR-Temsil Ettiği Hisse Senedi İlişkisi ...................................99
3.4. FON TALEP EDİLECEK ULUSLARARASI PİYASANIN SEÇİMİ .......102
3.5. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİNİNİN
ZAMANLAMASI ........................................................................................107
3.6. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİN
ETMENİN MALİYETİ ................................................................................109
3.7. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDA İLEM GÖREN
İRKETLERİN ÖZELLİKLERİ ...................................................................118
3.8. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİN
ETMENİN SONUÇLARI ............................................................................122
3.8.1. Sermaye Maliyetine Etkileri ..................................................124
3.8.2. Hisse Senedi Fiyatlarına Etkileri ...........................................129
3.8.3. irket Yönetimine Olan Etkileri .............................................130
3.8.4. irketlerin Büyüme Oranına Etkisi ........................................133
3.8.5. Firma Değerine Etkisi ...........................................................134
v
3.8.6. Sonuçların irketlerin Ülkelerine Göre Sınıflandırılması .......135
3.8.7. ADR Türüne Göre irketlere Etkisi .......................................137
3.8.8. Yerel Piyasalara Olan Etkileri ...............................................138
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
UYGULAMA
4.1. ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİN
EDEN TÜRK İRKETLERİ .......................................................................141
4.2. NYSE’DE HALKA ARZ EDİLEN İLK VE TEK TÜRK İRKETİ
TURKCELL ...............................................................................................145
4.2.1. Turkcell Hakkında Genel Bilgiler ..........................................145
4.2.2. Turkcell’in Halka Arzı Hakkında Genel Bilgiler .....................148
4.3. TURKCELL’İN ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN
FON TEMİNİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ................................................149
4.3.1. Turkcell’in Uluslararası Piyasalara Hisse Senedi İhracı .......149
4.3.2. New York Borsası’nın Seçimi ...............................................149
4.3.3. Temin Edilen Fon Miktarı ......................................................152
4.3.4. Büyüme Oranına Etkisi .........................................................154
4.3.5. Sermaye Maliyetine Etkisi ....................................................158
4.3.6. irketin Prestijine ve Bilinirliğine Etkisi .................................165
4.3.7. İMKB’ye Olan Etkileri ............................................................165
SONUÇ .....................................................................................................169
KAYNAKÇA .............................................................................................173
TÜRKÇE ÖZET ........................................................................................182
İNGİLİZCE ÖZET......................................................................................183
vi
KISALTMALAR
ABD: Amerika Birleşik Devletleri
AIM: Alternatif Yatırım Piyasası (Alternative Investment Market)
AMEX: Amerikan Borsası (American Exchange)
BORYAD: Borsa Yatırımcıları Derneği
BNY: Bank of New York
GSMH: Gayrisafi Milli Hasıla
IOB: International Order Book
İMKB: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
LSE: Londra Borsası (London Stock Exchange)
MSCI: Morgan Stanley Capital Investment
NASDAQ: National Association of Securities Dealers Automatic Quotation Market
NYSE: New York Borsası (New York Stock Exchange)
S&P: Standard and Poors’
SPK: Sermaye Piyasası Kanunu
TSPAKB: Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kurumları Birliği
Turkcell: Turkcell İletişim Hizmetleri A..
WFE: Dünya Borsalar Federasyonu (World Federation of Exchanges)
$: ABD Doları
vii
TABLOLAR
Tablo 1: WFE Üyesi Piyasalarda 2008 Ekim Ayında İşlem Gören Toplam irket
Sayısı .................................................................................................................. 37
Tablo 2: Gelişmiş Hisse Senedi Piyasaları .......................................................... 43
Tablo 3: Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasaları ............................................. 45
Tablo 4: Hisse Senedi Piyasalarının Toplam Piyasa Kapitalizasyonları............... 47
Tablo 5: Hisse Senedi Piyasalarının Toplam İşlem Hacimleri .............................. 49
Tablo 6: 2007 Yılı Verilerine Göre Hisse Senedi Piyasalarının Yoğunluk Oranları 51
Tablo 7: 2007 Yılı Verilerine Göre Hisse Senedi Piyasalarının Dönüş Oranları ... 53
Tablo 8: Hisse Senedi Piyasalarından Halka Arz Yoluyla Sağlanan Kaynak ....... 54
Tablo 9: WFE Üyesi Seçilmiş Piyasalarda 1999-2007 Yılları Arasında İşlem Gören
Yabancı irket ve Toplam irket Sayısı ............................................................... 59
Tablo 10: Seçilmiş Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket
Sayısının Toplam irket Sayısına Oranı .............................................................. 68
Tablo 11: ADR Programlarının Özellikleri ............................................................ 99
Tablo12: Gelişmekte Olan Ülkelerden Yapılan İlk Depo Sertifikası İhraçları ...... 106
Tablo 13: Türk irketlerinin Uluslararası Piyasalara Yaptıkları Hisse Senedi
İhraçları ............................................................................................................. 143
Tablo 14: Turkcell’in Ortaklık Yapısı .................................................................. 146
Tablo 15: Turkcell Grup 2007 Yılı Toplam Abone Sayısı ................................... 147
Tablo 16: 1999-2000 Arasında İMKB ve NYSE Arasındaki Korelasyon Analizi
Sonuçları ........................................................................................................... 151
Tablo 17: İMKB-100 ve Dow Jones Endekslerinin 1999-2000 Arasındaki Ortalama
Günlük Getirilerinin Farkı ................................................................................... 151
Tablo 18: 1997-2000 Yılları Arasında İMKB’den Halka Arz Yoluyla Temin Edilen
Fon .................................................................................................................... 153
Tablo 19: 1994-1999 Yılları Arasında Turkcell’in Toplam Abone Sayısı ............ 154
Tablo 20: 1999-2008/10 Arasında Turkcell’in Toplam Abone Sayısı ................. 155
Tablo 21: 1999-2007 Yılları Arasında Turkcell’in Toplam Satış Geliri ................ 156
Tablo 22: 1997-2007 Yılları Arasında Turkcell’in Net Karı ................................. 157
Tablo 23: Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-1 ................................................ 160
Tablo 24: Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-2 ................................................ 162
Tablo 25: T-Testi Sonuçları-1 ............................................................................ 163
Tablo 26: T-Testi Sonuçları-2 ............................................................................ 167
viii
GRAFİKLER
Grafik 1: Seçilmiş Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Toplam Yabancı irket
Sayısı .................................................................................................................. 60
Grafik 2: Seçilmiş Avrupa Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket
Sayıları ................................................................................................................ 60
Grafik 3: Seçilmiş Avrupa Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Toplam Yabancı
irket Sayısı ........................................................................................................ 61
Grafik 4: 3 ABD Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Yabancı irket Sayıları 62
Grafik 5: 3 ABD Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Toplam Yabancı irket
Sayısı .................................................................................................................. 62
Grafik 6: Asya - Pasifik Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket
Sayıları ................................................................................................................ 63
Grafik 7: Asya - Pasifik Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı Toplam
irket Sayısı ........................................................................................................ 63
Grafik 8: Kanada Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Yabancı irket Sayısı 64
Grafik 9: Güney Amerika Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket
Sayısı .................................................................................................................. 64
Grafik 10: Bermuda, Meksika ve Lüksemburg Borsalarında İşlem Gören Yabancı
irket Sayıları ...................................................................................................... 65
Grafik 11: LSE ve NYSE’de İşlem Gören Yabacı irket Sayıları ......................... 66
Grafik 12: 3 ABD Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Yabancı irket Sayısının
İşlem Gören Toplam irket Sayısına Oranı .......................................................... 69
Grafik 13: Seçilmiş 10 Avrupa Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Yabancı
irket Sayısının İşlem Gören Toplam irket Sayısına Oranı ................................ 69
Grafik 14: İMKB’nin Toplam Piyasa Kapitalizasyonu ........................................... 73
Grafik 15: İMKB’nin Toplam İşlem Hacmi ............................................................ 73
Grafik 16: İMKB’nin Piyasa Yoğunluğu ............................................................... 74
Grafik 17: Türk irketlerinin Uluslararası Hisse Senedi Piyasalarından Sermaye
Artırımı Yaparak Temin Ettiği Fon ...................................................................... 144
Grafik 18: 1999-2007 Yılları Arasında Turkcell’in Toplam Abone Sayısı ve Satış
Geliri .................................................................................................................. 156
ix
EKİLLER
ekil 1: Finansal Sistemin İşleyişi ......................................................................... 6
ekil 2: Global Risk ............................................................................................. 19
ekil 3: Uluslararası Piyasalara Hisse Senedi İhracı ........................................... 83
ekil 4: Depo Sertifikası Programlarının Oluşturulması ....................................... 91
GİRİ
Küreselleşme, günümüzde içinde yaşadığımız dünyanın en belirgin
unsurudur. Uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve bunun
sonucunda coğrafi sınırlamaya tabi olmadan uygun piyasalarda işlem
yapmayı ifade eden finansın uluslararasılaşması, küreselleşmeyle birlikte
1990’lı yıllardan itibaren oldukça hız kazanmıştır.
Sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ile birlikte hem fon ihtiyacı hem
de fon fazlası olan kesimlere uluslararası piyasalara erişim yolu açılmıştır.
Bununla
birlikte
teknolojik
gelişmeler
de
uluslararası
işlemlerin
hız
kazanmasına yardımcı olmuştur. Uluslararası işlemlerin hız kazanması ile
birlikte
finansal
piyasalar
arasındaki
kazanmıştır.
Uluslararası
modellerinin
geliştirilmesiyle
rekabet
kaynaklardan
birlikte
uluslararası
yararlanılarak
fon
talep
yeni
edenler
bir
boyut
finansman
uluslararası
piyasalardan daha ucuz ve daha geniş hacimli fonlara erişim imkanına
kavuşarak
fon
bulmak
için
ulusal
finans
piyasalarına
bağlı
kalma
zorunluluğundan kurtulmuşlardır.
Fon talep edenlerin uluslararası piyasalara erişim imkanına kavuşması
ile birlikte, uluslararası piyasalara yapılan menkul kıymet ihracı genişlemiştir.
Bunun sonucunda oluşturulan yeni finansman modellerinden biri de
uluslararası piyasalara hisse senedi ihracı gerçekleştirerek fon temini
olmuştur.
Faiz oranlarında ve sabit getirili menkul kıymetlerin getiri oranlarında
yaşanan uluslararası düzeydeki entegrasyon, hisse senedi piyasalarında
henüz
tam
olarak
gerçekleşmemiştir.
Entegrasyonun
tam
olarak
gerçekleşmemesi uluslararasılaşmanın en fazla hisse senedi piyasalarında
gerçekleşmesine neden olmuştur.
Sermaye hareketlerinin tamamen serbest olduğu ve hisse senedi
piyasalarının tam olarak entegre olduğu bir dünyada, uluslararası piyasalara
hisse senedi ihraç ederek fon temin etmenin şirketler üzerinde herhangi bir
etkisi olması beklenmez. Ancak dünyada ne sermaye hareketleri tamamen
2
serbesttir ne de hisse senedi piyasaları tam olarak entegre olmuştur. Bu
yüzden
şirketlerin
uluslararası
piyasalarından
fon
temini
hususunda
verecekleri karar önemlidir. Bu yüzden bu çalışmanın amacı; uluslararası
piyasalara hisse senedi ihraç ederek fon temini yollarını inceleyerek, söz
konusu yöntemin şirketler açısından nedenlerini ve sonuçlarını belirlemek,
avantajlarını ve dezavantajlarını ortaya çıkartmaktır.
Konu ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler açısından daha büyük
önem arz etmektedir. Önceleri sadece gelişmiş ülke şirketleri uluslararası
piyasalarından hisse senedi ihraç ederek fon temini imkanına sahipken,
finansal küreselleşme ile birlikte gelişmekte olan ülke şirketleri de bu imkana
sahip olmuşlardır. Likiditesi düşük, küçük ve etkin olmayan piyasalara sahip
ülke şirketleri açısından uluslararası piyasalardan hisse senedi ihraç ederek
fon temini, gelişmiş ülke şirketlerine göre daha önemlidir. Uluslararası hisse
senedi piyasalarına erişim gelişmekte olan ülke şirketlerine daha büyük
olanaklar sunmaktadır.
Konuyla ilgili yapılan uluslararası çalışmaların büyük çoğunluğu ABD
hisse senedi piyasalarında gerçekleştirilen uluslararası ihraçları incelemiştir.
Bu yüzden bu çalışmada da çoğunlukla ABD hisse senedi piyasalarından fon
temin etmek için kullanılan ADR programları ve bu programların şirketler
üzerindeki etkileri ele alınmıştır.
Çalışmanın birinci bölümünde kısaca finansal sistem ve finansal
piyasalar hakkında bilgi verildikten sonra günümüz finansal koşullarını ve
düzenini oluşturan faktörler ele alınmıştır. İkinci bölümde uluslararası hisse
senedi piyasalarının tanımı yapılarak, İMKB ve uluslararası hisse senedi
piyasaları ile ilgili bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde şirketlerin uluslararası
piyasalara hisse senedi ihracı gerçekleştirerek fon temini incelenmiştir.
Dördüncü ve son bölüm olan uygulama bölümünde Turkcell hisse
senetlerinin 2000 yılında eş zamanlı olarak İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası’nda ve New York Borsası’nda halka arzı incelenmiş ve sonuçları
açıklanmaya çalışılmıştır. Turkcell, Level 3 ADR programını kullanarak
NYSE’den fon temin eden ve bu borsada işlem gören ilk ve tek Türk şirketi
olduğu için uygulama örneği olarak seçilmiştir. Bu bölümde Turkcell
3
hisselerinin 11.07.2000 – 31.12.2005 tarihleri arasında İMKB’de ve NYSE’de
oluşan günlük getirileri ile aynı dönemde İMKB-100 endeksindeki, Dow Jones
endeksindeki ve ABD Doları kurundaki günlük değişimler kullanılarak:
1. Turkcell hisse senetlerinin fiyatının İMKB’de mi yoksa NYSE’de
mi oluştuğu,
2. İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin ortalama günlük
getirisi ile İMKB-100 endeksinin ortalama günlük getirisi
arasında fark olup olmadığı,
3. İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin İMKB-100 endeksine
göre günlük ortalama getirisi ile NYSE’de işlem gören Turkcell
hisselerinin Dow Jones endeksine göre günlük ortalama getirisi
arasında fark olup olmadığı test edilmiştir.
Testler ve analizler SPSS programı kullanılarak yapılmıştır. New York
Borsası ile ilgili veriler www.yahoo.com/finance sitesinden, İMKB ve döviz
kuruyla
ilgili
veriler
ise
www.analiz.com
sitesinden
alınmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
1. ULUSLARARASI FİNANSAL PİYASALARDA KÜRESELLEME
Gelişmiş ülkeler için dünyada keşfedecek ve sömürge haline
getirilecek
yeni
toprakların
kalmaması
finans
sektörünü
ön
plana
çıkartmıştır.1 1980’lere kadar üretken sermaye, toplam sermaye içinde en
büyük payı alırken, bugün yerini parasal sermayeye bırakmıştır.2 Bu yüzden
finansal piyasaların küreselleşmesi dünya ekonomisinde yaşanan en büyük
gelişmedir.
Dünya
ekonomisinde
1980’li
yıllardan
sonra
mal
ve
hizmet
pazarlarında başlayan serbestleşme ve bütünleşme, bir diğer ifadeyle sınır
ötesi ilişkilerin ve işlemlerin artması, özellikle kendisini finansal piyasalarda
göstermektedir.
Bunun
sonucunda
uluslararası
finansal
piyasalarda,
haberleşme ve iletişim teknolojisinin katkısıyla birlikte yeni bir finansal çevre
oluşmuştur. Bu yeni finansal çevre için genel olarak “Uluslararası Finansal
Piyasalarda Küreselleşme” terimi kullanılmaktadır.3
Bu bölümde ilk olarak finansal piyasaların tanımı yapılacaktır. Daha
sonra küreselleşmenin ve finansın uluslararasılaşması üzerinde durulacaktır.
Uluslararası sermaye hareketlerinin tanımı yapıldıktan sonra uluslararası
piyasalar hakkında bilgi verilecektir.
1.1.
FİNANSAL SİSTEM
1.1.1. Finansal Piyasalar
“Piyasa” terimi, mal ve hizmetlerin veya yasal hakların değiştirildiği yer
anlamında kullanılmaktadır. Buradan yola çıkarak “finansal piyasa” terimi,
finansal varlıkların değiştirildiği yeri veya değişim mekanizmasını ifade etmek
1
Larry Allen, Keseden Bankaya Tezgahtan Borsaya: Küresel Finans Sisteminin Öyküsü, çev.
Mahmut Tekçe, Kitap Yayın Evi, 2003, s. 223.
2
Sevgi Gerek, Finansal Küreselleşme ve Türkiye, Eskişehir, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları,
1995, s. 2.
3
Can Fuat Gürlesel, Kerem Alkin, Sadi Uzunoğlu, Avrupa Sermaye Piyasaları Bütünleşme ve
Türk Sermaye Piyasası, İstanbul, İMKB Araştırma Yayınları No:10, 1997, s. 11.
5
için kullanılır. Bir ülkede fon kullananlar ile fon arz edenler arasındaki fon
akımını düzenleyen kurumlardan ve akımı sağlayan araç ve gereçler ile
bunları düzenleyen hukuki ve idari kurallardan oluşan yapıya finansal piyasa
denir.4 Finansal piyasaları diğer piyasalardan ayıran en temel özellik, bu
piyasalarda değişime konu olan varlıkların diğer mal veya hizmetler gibi
tüketilmemeleridir.5
Finansal sistem; satın alma gücünün tasarruf erbabından alınıp,
yatırıma veya nihai tüketiciye aktarılmasını sağlayan kuruluşlar bütünüdür.6
Mali piyasa olarak ta adlandırılmaktadır. Bir ülkede finansal sistem,
piyasalardan ve kurumlardan oluşmaktadır. Finansal sistemde ihtiyacından
daha fazla geliri olanlar ile ihtiyacından daha az geliri olanlar fon arz veya
talebinde bulunarak bir piyasanın oluşmasını sağlar. Finansal sistemde 3
taraf vardır;
1. Fon arz edenler: Ellerinde bulunan kaynakları, bir gelir
karşılığında başkalarının kullanımına sunmak isteyenler.
2. Fon talep edenler: Başkalarının sahip olduğu fonları bedeli
karşılığında kullanmak isteyenler.
3. Aracı Kurumlar: Fonların devrinde aracılık yapan kuruluşlardır.
Finansal sistem, fonları servet sahiplerinden fon açığı olanlara doğru
yönlendirmektedir. Finansal sistem olmasaydı servet sahipleri ellerindeki
fonları para, dayanıklı mallar, fiziksel sermaye ya da doğrudan ihtiyaç
sahibine borç verme şeklinde kullanacaklardı. Doğrudan ihtiyaç sahibine borç
vermek, fon fazlası olanlar ile fon açığı olanları doğrudan birbirleriyle ilişkiye
girme zorunda bırakacaktı. Bu tür bir ilişki hem maliyetli hem de fizibil
olmayacaktı. Sonuç olarak finansal sistemin bulunmadığı bir ortamda, kaynak
dağılımında etkinlikten söz etmek mümkün olmayacaktı.
4
Ahmet Aksoy, Menkul Kıymet Yatırımlarının Analizi, Ankara, 1978, s. 70.
İlker Parasız, Kemal Yıldırım, Uluslararası Finansman: Teori ve Uygulama, Bursa, Ezgi Kitapevi
Yayınları, 1994, s. 3.
6
Muhammet Akdiş, Global Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye, İstanbul, Beta Basın
Yayın Dağıtım A.Ş., 2000, s. 5.
5
6
ekil 1: Finansal Sistemin İşleyişi
Finansal piyasaların 3 temel rolü vardır;7
1. Fiyat Belirleme Rolü: Piyasanın olmadığı bir yerde fiyattan
bahsetmek mümkün değildir. Finansal piyasa, alıcı ve satıcıları
karşılaştırarak finansal varlıkların fiyatlarını ya da aynı şekilde
finansal varlıkların sağlaması gereken getirilerini belirler.
2. Likidite Sağlama Rolü: Alıcı ve satıcıların kolayca pazara
girmelerini ve finansal varlıkların pazar fiyatından alım/satımının
gerçekleşmesini sağlar.
3. Araştırma ve Haber Alma Giderlerini Azaltma Rolü: Finansal
piyasaların yardımı ile pazardaki firmalarla ilgili her türlü haber
ve bilgiye kolayca ulaşılabilir.
Finansal sistemin temel amacı, fiyat düzeyinin yükselmesi gibi
olumsuz sonuçları meydana getirmeyecek şekilde, ekonominin çeşitli
sektörlerine maksimum kaynak kullanımını sağlayacak fonların temin
edilmesidir.8 Finansal sistem ekonomideki fon arz ve talebini dengeler. Bu
fonların zaman, miktar, vade ve kişiler bakımından kullanılabilir duruma
getirme fonksiyonunu yerine getirir. Kişilerin tasarrufları piyasalar sayesinde
yatırımlara aktarılır.9
Finansal piyasalarda yaşanan fon transferleri 2 şekilde olabilir;
1- Doğrudan ödünç verme (kredi)
2- Pay ortaklığı (hisse senedi satışı)
7
Mehmet Baha Karan, Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi, Ankara, Gazi Yayınevi, 1999, s. 6.
Parasız, Yıldırım, a.g.e., s. 5.
9
Akdiş, a.g.e., s. 5.
8
7
İşlemlerde var olan risk ve bunlara sahip olmada veya elden çıkarmada
yaşanabilecek güçlükler fon transferlerinde maliyeti belirler.
1.1.2. Finansal Piyasaların Sınıflandırılması
Finansal piyasalar çeşitli kriterlere göre sınıflandırılabilse de temel
olarak “Para Piyasası” ve “Sermaye Piyasası” olarak 2’ye ayrılmaktadır.
1.1.2.1.
Para Piyasası
Para piyasası, kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır.
Vade genellikle bir yılı aşmamaktadır. Genellikle işletme sermayesinin
finansmanına yönelik faaliyet gösterir. Mevduata dayalı belgeler, kısa vadeli
ticari krediler ve hazine bonosu gibi araçlar kullanılır.
Para piyasaları, ekonomik gelişme sürecinde finansal sistemin ilk
aşamasında kurulur. Merkez bankasının müdahalelerine, ödemler dengesine,
fiyat hareketlerine, politik olaylara ve diğer bütün ekonomik gelişmelere karşı
duyarlıdır. Bu özelliği nedeniyle ekonomi politikalarının uygulandığı ilk
alandır.10 Ticari bankaların oluşturduğu pazar, bir para piyasasıdır.
1.1.2.2.
Sermaye Piyasası
Sermaye piyasası uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılandığı
piyasadır. Temel ekonomik işlevi, dağınık ve küçük tasarrufları toplayarak,
doğrudan yatırımlara kanalize etmektir. Vade bir yıldan fazladır. Sermaye
piyasalarından
sağlanan
fonlar
genellikle
işletmelerin
duran
varlık
yatırımlarında kullanılır. Vadenin uzunluğu beraberinde riski de getireceği
10
Erdem Sağlamer, “Dolaylı Yabancı Sermaye Yatırımları ve Dış Yatırımcıların Türk Sermaye
Piyasasına Çekilmesi”, 9 Eylül Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2003, s. 7.
8
için, sermaye piyasasında para piyasasına göre faiz oranları daha yüksektir.
Sermaye piyasası araçları çok çeşitlidir ancak en çok kullanılanlar hisse
senedi ve tahvillerdir.
Her ekonomik oluşum gibi sermaye piyasaları da gereksinimler sonucu
ortaya çıkmıştır.11 Uzun süreli kaynak ihtiyacı duyan şirketler ile fonlarını
uzun süreli değerlendirmek isteyen yatırımcıların ortaya çıkmasıyla sermaye
piyasaları ortaya çıkmaya başlamıştır. Artan sermaye talebinin para
piyasaları tarafından karşılanamaması sermaye piyasalarının gerekliliğini
ortaya
çıkartmıştır. Nitekim
dünyada sermaye piyasalarının doğuşu,
sanayileşme ile başlamıştır.
Sermaye piyasaları, organize olmuş ve organize olmamış piyasalar
olarak 2’ye ayrılır. Organize olmuş sermaye piyasaları menkul kıymet
borsalarını ifade eder. Borsalar, belirli bir binası ve çalışma kuralları olan
piyasalardır. Buralarda yapılan işlemler, söz konusu borsanın güvencesi
altındadır. Borsada alınıp-satılan menkul kıymetler borsaya kayıt edilmiş
olmalıdır. Borsalarda yapılan işlemler direkt olarak değil de aracı kurumlara
verilen alım-satım emirleri vasıtasıyla yapılır. Borsalar, menkul kıymetler için
sürekli bir pazar oluşturur. Menkul kıymete sahip olan yatırımcıya, elindeki
menkul kıymeti nakde dönüştürebilme imkânı verir.
Menkul
kıymetlerin
borsa
dışında
el
değiştirdikleri
piyasalara
tezgahüstü piyasa denir. Aracılar, dealerlar, komisyoncular ve bankalardan
oluşur. Borsalarda olduğu gibi bu piyasanın belirli bir yeri ve çalışma usulü
yoktur. Bu durum yatırımcılar açısından riski arttırabilir, ancak işlem
giderlerinin düşük olması ve iletişim teknolojisindeki ilerlemeler bu piyasanın
gelişmesini hızlandırmıştır.
Tezgahüstü piyasalarda, faaliyet gösteren her aracı,
bilgisayar
ağlarıyla birbirine bağlanarak bir topluluk oluşturur. Toplulukta yer alan her
aracı kurumun bir bilgisayar terminali vardır. Alım-satım emirleri ve
anlaşmaları bu terminaller vasıtasıyla sisteme girilir. ABD’deki NASDAQ
11
Sağlamer, a.g.e., s. 11.
9
(National
Association
of
Securities
Dealers’
Automated
Quotation)
tezgahüstü piyasaların en bilinen örneğidir.
Sermaye piyasaları “Birincil Piyasa” ve “İkincil Piyasa” olarak ta 2 ye
ayrılmaktadır. Fon sağlamak üzere ilk kez çıkartılan menkul kıymetlerin
satıldığı piyasalar birincil piyasalardır. Menkul kıymetler bir kez çıkartıldıktan
sonra piyasada sonsuz biçimde el değiştirebilir. Bu şeklide mevcut menkul
kıymetlerin alınıp satıldığı piyasalar ikincil piyasadır.
Birincil piyasada menkul kıymetler bir kez el değiştirebilirken, ikincil
piyasada alım-satımın sayısı yoktur. İkincil piyasada işlemler yatırımcılar
arasında gerçekleştiği için, menkul kıymetleri çıkartan işletmelere fon
sağlamaz. Tüm bu özelliklerinin arasında ikincil piyasaların en önemli, özelliği
birincil piyasaları etkilemeleri hususundadır. İkincil piyasaların varlığı,
işletmelerin menkul kıymet ihracı yoluyla fon sağlamalarını güçlendirici bir
etkendir. İkincil piyasası güçlü olan menkullerin ilk satışı da kolay olur.12
İkincil piyasalar arasında da son yıllarda ayrıntılı bir sınıflandırma
yapılmaya başlanmıştır.13 Buna göre:
•
Birinci Piyasa (First Market): Merkezi bordadaki alım - satımları
kapsar.
•
İkinci Piyasa (Second Market): Merkezi borsa dışındaki alım –
satımları kapsar.
•
Üçüncü Piyasa (Third Market): Borsaya kayıtlı hisse senetlerinin borsa
dışında alınıp satılmasıdır. Borsa komisyonundan kurtulmak isteyen,
borsa üyesi olmayan broker ve dealerlar tarafından oluşturulmuştur.
•
Dördüncü Piyasa (Fouth Market): Broker ve dealer gibi tüm aracı
kurumların
aradan
çıkartılarak,
işlemlerin
yatırımcılar
arasında
doğrudan gerçekleştirildiği piyasadır. İşlem giderlerini tümüyle ortadan
kaldırmak
isteyen
büyük
kurumsal
yatırımcılar
tarafından
oluşturulmuştur.
12
13
Halil Seyidoğlu, Uluslararası Finans, 4. bs., İstanbul, Güzem Can Yayınları, 2003, s. 288.
Seyidoğlu, a.g.e., s. 288-289.
10
1.1.3. Finansal Piyasalarda Değişim
Tarihsel süreç içersinde finansal piyasalar sürekli gelişim göstermiştir.
Günümüzde
finansal
piyasalar,
yerel
sınırlandırmalardan
arınarak,
uluslararası özellik taşıyan bir pazar haline gelmiştir. Piyasaların küresel
anlamda etkinliği ve bütünleşmesi, 20. Y.Y.’ın en önemli ekonomik
gelişmelerinden biridir. Artık ülkeler kendi yerel piyasalarının, küresel
piyasanın bir parçası olduğunu kabul etmiş ve bu bilinçle hareket etmektedir.
Küresel finans sistemin geçirdiği değişim, hızı, karmaşıklığı ve çok
çeşitliliği ile geçmişte yaşanan tüm değişimleri gölgede bırakmaktadır. Eski
alışkanlıklar ve uygulamalar tarihe karışmaktadır. Borçlu-alacaklı, emeksermaye,
zengin-yoksul,
vasıflı-vasıfsız
ve
gelişmiş-gelişmekte
olan
arasındaki ilişkiler yeni boyut kazanmaktadır.14
Küreselleşme süreci finansal piyasalarla ilgili bir takım zorlukları da
beraberinde getirmiştir. Yaşanan gelişmeler ikili bir yapı ortaya çıkartmıştır.
Bir tarafta üretilmiş mal ve hizmetlerin ticaretinin yapıldığı reel ekonomi, diğer
tarafta para tüccarları ile spekülatörlerin yer aldığı kumarhane dünyası.15
Küreselleşme ile birlikte bütün dünyada finansal sektör, sanayinin, rantiyeler
de yatırımcıların önüne geçmiştir.16
Finansal piyasalar arasında küreselleşme eğilimi kendiliğinden oluşan
bir gelişme olarak yaşanmamaktadır. Finansal piyasaların değişimini
anlayabilmek için küreselleşmeyi anlamak gerekmektedir. Piyasalar büyük
ölçüde
yatırımcıların
gelişmektedir.
17
ve
Finansal
fon
talep
piyasalarda
edenlerin
gereksinimlerine
küreselleşme
önce
göre
bankacılık
sektöründe ve para piyasalarında başlamış, ancak daha önemli ve hızlı
gelişmesini sermaye piyasalarında göstermiştir.
Finansal
araçların
küreselleşmesi,
malların
ve
işgücünün
küreselleşmesinden daha kolay olmaktadır.18 Nitekim finansal araçlara ait
14
Allen, a.g.e., s. 222.
Barrie Axford, The Global System, New York, St. Martins Press, 1995, s. 108.
16
Akdiş, a.g.e., s. 31.
17
Gürlesel, Alkin, Uzunoğlu, a.g.e., s. 12.
18
James Tobin, “Financial Globalization”, World Development, cilt 28, sayı 6, 2000, s. 1101.
15
11
işlemlerde sadece bir kağıt parçasının ya da bir bilgisayar programının
kullanılması,
küreselleşmenin
etkisinin
daha
kolay
göstermesini
sağlamaktadır. Ayrıca iletişimde ve teknolojide yaşanan gelişmeler bu
işlemleri çok daha kolay hale getirmiştir. Bu tür işlemlerin önündeki tek engel
ülkelerin düzenlemeleri kalmıştır.
1.2.
FİNANSAL KÜRESELLEME
Küreselleşme çok geniş
anlamı olan bir süreçtir. Genel bir
tanımlamayla; ülkeler arasında, özellikle de ekonomik ilişkilerde, sınırların
ortadan kalkışını ve sınır ötesi faaliyetlerin artışını ifade eden bir kavram
olarak ifade edilebilir. Bu anlamıyla küreselleşme, dünyanın içinde bulunduğu
ekonomik, sosyal, kültürel
ve siyasi
değişim
sürecinin
en belirgin
unsurudur.19 Bu değişim günümüzde toplumsal, siyasi ve ekonomik hayatı
temelinden
sarsmakta,
iletişim
araçları
sayesinde
de
tüm
dünyayı
etkileyebilmektedir.
Küreselleşme süreci 1980’lerin sonunda Doğu Bloğu ülkelerindeki
çözülmelerle hız kazanmıştır. Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden
sonra yaşanan bu çözülmeler İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada
hakim olan “ 2 kutuplu” dengeyi sarsarak, bu düzenin yerini “Yeni Dünya
Düzenine” bırakmasına neden olmuştur.
Küreselleşme
bulunmaktadır.
20
kavramıyla
ifade
edilen
sürecin
2
bileşeni
Bunlardan bir tanesi sermaye birikimi süreci ile ilgilidir ve
finansal küreselleşme olarak da adlandırılır. Burada esas olan sermaye
dolaşımının serbestleşmesi, hacminin artması, hızlanması, yaygınlaşması ve
yeni yatırım araçlarının devreye girmesidir. Küreselleşmenin esas itici gücüde
budur. Bu süreç;
19
Akdiş, a.g.e., s. 28.
Muhammet Akdiş, “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye: KrizlerBeklentiler”, Dış Ticaret Dergisi, sayı 26, 2002, s. 2.
20
12
1. 1970’li yıllarda Bretton Woods sisteminin çökmesi ile birlikte gelişen
dalgalı kur sisteminden,
2. Hükümetlerin finansal serbestleşmeye imkan tanımalarından,
3. Bazı büyük ekonomilerin dış ödemeler dengesinde ortaya çıkan
yapısal dengesizlilerden,
4. Üçüncü dünya ülkelerinin borçlanmalarına yardım konusunda banka
ve diğer ödünç veren kurumların oldukça istekli olmalarından, etkilenmiştir.
Finansal küreselleşme, ulusal finans piyasalarını ayıran sınırların
ortadan kalkması ve uluslararası sermaye akımlarının ileri boyutlar
kazanması sürecini ifade eder.21 Finansal küreselleşme; finans piyasalarının
çeşitli
kontrol
ve
sınırlamalardan
arındırılarak
uluslararası
rekabete
açılmasını, piyasaların konvertibiliteye sahip olmasını, kurların dalgalanmaya
bırakılmasını, uluslararası sermaye hareketlerinin artmasını ve yatırım fonları
ile yatırım ortaklıkları gibi kurumsal yatırımcıların finansal piyasalardaki
rollerinin artmasını içerir.
Küreselleşme sürecinin ikinci bileşeni ise teknolojik ilerlemelerle ilgilidir
ve bilgisayarların yaygınlaşmasını, haberleşme ve bilgi işlem teknolojisinin
hızlanmasını ve büyük oranda ucuzlamasını ifade eder. Hayatın hiçbir alanı
bu gelişmelerin dışında kalmamış, bir şeklide etkilenmiştir. Bu sayede para,
mal ve diğer faktörlerin akışkanlığı hız kazanmıştır.
İlk
çıktığında küreselleşme kavramı “Batılılaşma”
olarak ifade
edilmekteyken günümüzde “Liberalizm” ile birlikte anılmaktadır. Liberalizm,
temelinde serbest piyasa işleyişi olan bir iktisadi düşünce tarzıdır, finansal
serbestleşme olarak da adlandırılmaktadır. Liberalizasyon, piyasalarda
yaşanan gelişmelerin en önemlisi ve diğer gelişmelere zemin hazırlayan en
önemli olaydır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulanan liberalizasyon
politikaları, bu ülkelerin küreselleşen dünya ekonomisine entegre olma
çabasından başka bir şey değildir.22
21
M. Tuba Ongun, “Finansal Globalleşme”, Ekonomik Yaklaşım, cilt 4, sayı 9, 1993, s. 35.
Ferhat Başkan Özgen, “Globalleşme Sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerde Finans Piyasaları”,
(Erişim) http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/finans.pdf, 15 Mart 2007, s. 1.
22
13
Finansal serbestleşme tartışmaları 1970’lerin başında Mc Kinnon ve
Shaw’un önderliğinde ortaya çıkmıştır. Mc Kinnon-Shaw hipotezinde, finansal
yapının serbest hale getirilmediği piyasa yapısı “bastırılmış” finansal yapı
olarak adlandırılmakta ve böyle bir ortamda oluşacak fiyatların finansal
kaynakların gerçek kıtlığını yansıtmadığı ileri sürülmektedir. Finansal
serbestleşme ile finansal kaynakların dağılımda temel kriter, o finansal
varlığın fiyatı olacak ve bu fiyat, kaynakların kıtlığını tam olarak yansıtacaktır.
Mc Kinnon-Shaw hipotezine göre, finansal serbestleşmenin sonucunda
finansal işlemlerde etkinlik artacak, ülkelerin tasarruf-yatırım kapasitesi
genişleyecektir.23 Finansal serbestleşme; tasarrufları, reel yatırım fırsatları
karşısında sermaye hareketleri yoluyla küresel olarak yaydığı için, ülkeler
arasında yatırımın getirisi eşitlenecektir.24
1929’daki ekonomik krizden ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
uygulanan kamu müdahalesi politikalarının, 1980’lerin küresel politikaları ile
uyumlu olmadığı ve mevcut problemlerin çözümünde yararlı olmadığının
anlaşılması üzerine, liberalizm ve serbest piyasa işleyişi problemlerin
çözümünde çıkış yolu olarak görülmüştür. Daha önce yaşanan krizler
neticesinde regüle edilen piyasalar, 80’li yılların başından itibaren deregüle
(liberalize) edilmeye başlanmıştır. Bu çerçevede ilk düzenlemeler öncelikle
gelişmiş ülkelerde başlamış daha sonra gelişmekte olan ülkelere sıçramıştır.
Ancak gelişmiş ülkelerde yaşanan gelişmeler ile gelişmekte olan ülkelerde
yaşanan gelişmeler farklılık göstermiş, farklı sonuçlar doğurmuştur.
Küreselleşme süreci içinde yaşanan finansal gelişmeler 4 başlık
altında toplanabilir;25
1- Dünya çapında bütün finansal piyasalar hızla gelişmektedir. Her
ülke mali yapılarını ve mali sistemlerini güçlendirmek için reformlar
yapmaktadır.
23
Hasan Bal, “Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Gelişmekte Olan Menkul Kıymet Borsalarına
Etkileri ve İMKB’deki Etkisinin İncelenmesi”, Gazi Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans,
2002, s. 50.
24
Bal, a.g.e., s. 50.
25
Özgen, a.g.e., s. 3.
14
2- Dünya çapında her alanda, özellikle de ekonomik ve ticari anlamda,
rekabet artmıştır.
3- Gelişmekte olan ülkelerin hepsi uluslararası finansal piyasalara
daha çok girmeye başlamışlar, ekonomik sorunlarını çözebilmek ve fon talep
etmek için uluslararası piyasalara daha çok başvurmaya başlamışlardır.
4- Dünya nüfusunun %78’ini oluşturan Latin Amerika, Güney Doğu
Asya ve Avrupa’nın Güney Sahillerinde yer alan (Türkiye dahil) ülkelerde
finansal piyasaların geliştirilmesine özel önem verilmektedir. Tamamı
gelişmekte olan ülke konumunda olan bu ülkeler finansal piyasalarını hızla
geliştirerek, uluslararası sermaye hareketlerinden daha fazla pay almayı
amaçlamaktadır.
1.3.
FİNANSIN ULUSLARARASILAMASI
Finansal sistem, geleneksel sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte
bugün önceden olduğundan çok faklı bir yapıdadır. Buna yol açan faktörler
şunlardır;26
1. ekonomik istikrasızlığın ve belirsizliğin artması,
2. yeni finansal ürünlerin geliştirilmesi ve liberalizasyon,
3. enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerindeki gelişmeler.
50’li ve 60’lı yıllarda ABD’de ve diğer önde gelen ülkelerde makroekonomik göstergelerin olumlu olması (düzenli büyüme, fiyatlarda ve
faizlerde istikrar vb.) yeni piyasa arayışlarını gündeme getirmemiştir. Ancak
60’lı yılların sonunda ve 70’lerde yaşanan ekonomik gelişmeler piyasalara
“belirsizlik”
kavramını
yerleştirmiştir.
Döviz
kurlarının
dalgalanmaya
bırakılması, kurlardaki belirsizliği arttırmıştır. Aynı şekilde 70’li yıllardan
itibaren enflasyon oranlarında gözlenen oynaklık faiz oranlarında ki
belirsizliğin de artmasına neden olmuştur. 1970’lerde yaşanan 2 petrol krizi
uluslararası piyasalarda enflasyonu ve faiz oranlarını oldukça yükseltmiştir.
26
Ali Alp, Uluslararası Mali Piyasalardaki Gelişmeler ve Türkiye, Ankara, İMKB Yayınları,
2002, s. 28.
15
1970’lerden sonra belirsizliklerin artması, yatırımcıların daha büyük
riskler ile karşılaşmasına neden olmuştur. Oluşan risklerden korunmak
isteyen yatırımcıların talepleri doğrultusunda klasik yatırım araçları önemini
yitirmeye başlamış, finansal kurumlar yeni finansal araçlar geliştirmeye
başlamıştır. Piyasalarda risklerin artması türev finansal araçların önemini
ortaya çıkartmıştır. Bu araçlar sayesinde yatırımcılar karşılaştıkları riskleri
yönetebilir hale gelmiştir.
Bütün bu gelişmeler arasında unutulmaması gereken önemli bir nokta
da, eğer teknolojik gelişmeler olmasaydı değişimin bu çapta olmayacağıdır.
Teknoloji ve iletişimde yaşanan gelişmeler finans piyasalarında yaşanan
değişimi şekillendirmiştir. Finans sektörü tüm dünyada teknolojiyi en fazla
kullanan sektördür. ABD’de yapılan bir araştırmada finans kuruluşlarının
toplam istihdamın %5 ini kullanırken, toplam bilişim teknolojisinin % 35 ini
kullandığını ortaya çıkartmıştır.27 Teknoloji piyasalar arasındaki fiziki sınırları
ortadan kaldırmıştır.
Finansın uluslararasılaşması, küreselleşmenin bir sonucu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak finansın uluslararasılaşması ve mali
piyasaların entegrasyonu aynı anlamda kullanılsa da aslında farklı anlamlar
taşımaktadır.28 Mali piyasaların entegrasyonu, değişik ülkelerde yer alan
getiri oranları/fon maliyetleri arasındaki farklılıkların ortadan kalkmasıdır.
Finansın
uluslararasılaşması
ise
uluslararası
sermaye
hareketlerinin
serbestleşmesi ve bunun sonucunda coğrafi sınırlamaya tabi olmadan uygun
piyasalarda işlem yapmayı ifade etmektedir.
Günümüzde her iki kavram içinde aynı koşulların var olduğunu
söylemek mümkün değildir. Finansın uluslararasılaşması hususunda hem
gelişmiş hem de gelişen ülkelerde önemli gelişmeler sağlansa da piyasaların
entegrasyonu hususunda sorunlar devam etmektir. Gelişmiş piyasalar
arasında büyük ölçüde entegrasyon sağlansa da, gelişmekte olan ülkeler ile
27
28
Alp, a.g.e., s. 31.
Alp, a.g.e., s. 45.
16
gelişmiş ülkeler arasında getiri/fon maliyeti açısından büyük farklılıklar
bulunmaktadır.29
1840’ların sonunda telgrafın icadıyla birlikte borsalar arasında kurulan
bağlantı, farklı bölgesel piyasalardaki kapanış fiyatlarının birbirleriyle olan
ilişkisini arttırdı. 20. Y.Y.’a sadece finansal işlemlerin önündeki zaman ve
uzaklık engellerini kaldıracak teknolojik gelişmeleri sağlamak kaldı.30
Teknolojik gelişmelerin sağlamasından sonra, küresel finans sisteminin tam
anlamıyla bütünleşmesinin önünde sadece yasal ve kültürel engeller kaldı.
Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere ülkelerin tümü vatandaşlarını
finansal araçlara yatırım yapmaya teşvik etti. Yabancı ülke vatandaşlarını da
ülkelerinde
Hükümetler
yatırım
yapmalarını
doğrudan
yabancı
sağlayacak
sermaye
düzenlemeler
yatırımını
yaptılar.
engelleyici
mekanizmalardan vazgeçtiler.
1.3.1. Finansın Uluslararasılaşmasının Sonuçları
Günümüzde sermaye piyasaları, fon talep eden kesimlere ve
yatırımcılara hem borçlanma hem de hisse senedi şeklinde çok geniş
yelpazede finansal hizmetler sunmaktadır. Yeni finansal araçlar yaratılarak,
yatırımcılara ve işletmelere çeşitli alternatifler sunulmaktadır. Bu gelişme, fon
talep eden kesimlere, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çok daha
ucuz ve geniş hacimli piyasalara ulaşma imkanı vermekte, borçlanma
maliyetlerini düşürmektedir. Teknoloji, aracıların fon arz ve talep edenleri
kolayca karşı karşıya getirmesine olanak sağlamış ve fon maliyetlerini önemli
oranda düşürmüştür. Aynı şekilde fon sahipleri de yabancı menkul kıymetlere
yatırım yaparak daha yüksek getiri elde edebilme imkanına kavuşmuştur.
Fon talep edenler ve arz edenler açısından piyasalar daha etkin hale
gelmiştir.
29
30
Alp, a.g.e., s. 46.
Allen, a.g.e., s. 223.
17
Finansın uluslararasılaşmasıyla birlikte, sistemde yer alan oyuncular
açısından yeni fırsatlar doğmuştur. Yeni finansal ürünlerin geliştirilmesi ve
liberalizasyon birçok yeni piyasa katılımcısını ortaya çıkartmıştır. Daha büyük
ve uluslararası finansal kurumlar yaratılmıştır. Mevcut rekabet ortamı daha iyi
finansal hizmet sunulmasına yol açmıştır. Etkinlikten uzak çalışan piyasa
katılımcıları ile sıkı kontrol ve aşırı düzenlemeler yapan politika yapıcıları için
tehditler ortaya çıkmıştır çünkü sermayenin kendisi için en uygun yere
hareket etmesi çok hızlı ve düşük maliyetli hale gelmiştir.31 Bütün bunlarla
birlikte piyasaların hacimleri artmıştır.
Daha büyük riskler alınarak daha yüksek getiri elde etme imkanı
doğmuştur. Yatırımcılar portföy çeşitlendirmelerini ve risk dağıtımlarını daha
rahat yapar hale gelmiştir.
Uluslararası menkul kıymet ihracı genişlemiştir. Borsalarda artık
yalnızca içinde bulundukları ülke şirketlerinin menkul kıymetleri işlem
görmemektedir. Birçok borsada yerli şirketler ile birlikte yabancı şirketlere ait
menkul kıymetler birlikte işlem görmektedir. Borsalarda, yabancı menkul
kıymetler için özel pazarlar oluşturulmuştur. Ayrıca uluslararasılaşmanın bir
sonucu olarak borsalar belirli mekan ve zamana sınırlı kalmaktan
kurtulmuştur. Günümüzde borsalar bilgisayar ağları sayesinde çok geniş bir
coğrafyada, 24 saat işlem yapılabilen yapılara dönüşmüştür.
Teknoloji sayesinde mali piyasalarda yüz yüze işlemlerin ortadan
kalkması, ulusal ve uluslararası düzeyde finansal işlemlerin hacmini
artırmıştır. Yine teknolojik gelişmeler ile birlikte uluslararası işlemlerde
maliyetler önemli ölçüde düşmüş, maliyetler bu işlemlerin yapılmasında
caydırıcı bir etken olmaktan çıkmıştır. Sınır ötesi yatırımlar ve sermaye
hareketleri artmıştır.
Finansal piyasaları uluslararası hareketlere açık olan ülkeler daha
rasyonel bir kaynak dağılımına sahip olurken, daha yüksek bir ekonomik
büyüme ve refah artışı gerçekleştirebilmektedir. Fon arz ve talep eden kesim
31
Alp, a.g.e., s. 46.
18
açısından
baktığımızda
da
taraflar
daha
cazip
vergi
ve
hukuk
düzenlemelerine muhatap olmaktadır.
Finansal hareketlerde devletlerin payları azalarak, özel finans
kurumlarının payı artmıştır. Farklı ülkelerin mali kurumları değişik finansal
merkezlerde konuşlanmaya başlamıştır. Böylece önemli finansal merkezler
yaratıldı. ABD firmaları Londra ve Tokyo’da şubeler açmaya başlarken, diğer
ülke firmaları ABD piyasalarına akın etti.
Finansın uluslararasılaşması ile birlikte kurumsal yatırımcı kimliği
ortaya çıkmıştır.32 Finansal işlemlerde bireysel yatırımcıların payı azalırken,
kurumsal yatırımcıların payı artmıştır. Piyasaların istikrarı için kurumsal
yatırımcılar çok önemlidir.
Kurumsal yatırımcılar profesyonel olduğu için
daha iyi analizler yaparak kaynak dağılımının daha rasyonel olmasına ve
istikrarın artmasına katkıda bulunmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde
kurumsal yatırımcılar getiriyi arttırmak ve riski azaltmak için uluslararası
çeşitlendirme yapmaktadır. Ancak kurumsal yatırımcı kavramı henüz
gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelerde olduğu kadar gelişmemiştir.
Bunun en büyük nedeni kurumlar ile müşterileri arasında menfaat çatışması
olmasıdır. Bireysel yatırımcı, kurumsal yatırımcının bilgi ve tecrübesini
önemsemek yerine, kendi parasıyla para kazandığını başka bir şey
yapmadığını düşünmekte, onlara güven duymamaktadır.33
1.3.2. Uluslararası Finansal Riskler
Risk, genellikle olumsuz sonuçların ortaya çıkma olasılığını içerir.
Finans alanında risk, mali varlıkların ve borçların değeri üzerinde
öngörülmeyen değişiklikleri ifade eder.34 Finans teorisinde risk 2 temel gruba
ayrılır.
32
Alp, a.g.e., s. 91.
Alp, a.g.e., s. 92.
34
Seyidoğlu, a.g.e., s. 246.
33
19
1. Sistematik Risk: Aynı pazarda bulunan her bir finansal varlığın sahip
olabileceği piyasa riskini ifade eder. Çeşitlendirme ile yok edilemez.
2. Sistematik Olmayan Risk: Çeşitlendirme ile yok edilebilen, her finansal
varlığı etkilemeyen, belirli bir ülkeye, firmaya ya da sektöre ait olan
risktir.
Uluslararası finansal işlemlerde üstlenilmesi gerek riskler çeşitlidir ve aşağıda
açıklanmıştır.
1.3.2.1.
Global Risk
Global risk, dünyayı bir bütün olarak etkileyecek olumsuzluklardır.
Dünya piyasasını bir bütün halinde düşündüğümüzde, global risk bir
sistematik risk olacaktır. Portföy çeşitlendirmesi yaparak global riskten
kaçınmak mümkün değildir çünkü en iyi oluşturulmuş bir uluslararası portföy
bile en azından global olaylara karşı duyarlı olacaktır. Portföye alınan varlık
sayısına bakılmaksızın sabit bir global risk her zaman olacaktır. Global riskin
en iyi göstergesi, uluslararası nitelikteki finansal araçların getirilerindeki
değişmeler ile uluslararası ticarette büyük önem sahip malların arz ve talep
durumudur. 35
ekil 2: Global Risk
35
Sağlamer, a.g.e., s. 34.
20
1.3.2.2.
Ülke Riski
Her ülke, kaynak dağılımını ve gelir paylaşımını şekillendirmek için
kendine özgü ekonomik, mali, siyasal ve yasal düzenlemelerde veya
kısıtlamalarda bulunur. Yapılan bu düzenlemeler veya kısıtlamalar, ülkedeki
ekonomik ve mali gelişimi etkiler. Finansal varlıkların yabancılara olan
getirilerini değiştirir.
Sermayeye
ilişkin
kısıtlamalar,
kamulaştırma,
makro
ekonomik
göstergeler ve vergi cezaları gibi ekonomik riskler ile birlikte, devletler
içindeki yolsuzluklar, ırkçı ve aşırı milliyetçi faaliyetler, siyasi darbeler ve
organize
dini
hareketler
gibi
politik
risklerin
toplamı
ülke
riskini
oluşturmaktadır. Ülke riski, her firmayı aynı derecede etkilemediği için, her
firma için ayrı ayrı hesaplanmalıdır.
1.3.2.3.
Kur Riski
Döviz kurlarında ki beklenmedik değişmeler, dış ticaret veya dış mali
işlemlerle uğraşıp uğraşmadığına bakmaksızın, her firmanın net karlılığını
dolayısıyla da piyasa değerini etkilemektedir.36 Kur değişimleri, piyasalarda
genel fiyat artışına yol açarak firmaların üretim maliyetlerini ve satış fiyatlarını
etkileyeceğinden, iç piyasalarda faaliyet gösteren firmaları da etkileyecektir.
Firmalar üzerindeki döviz kuru etkileri 3’e ayrılır;37
1. İşletme Etkisi: Firmanın önceden üstlenmiş olduğu ve halen vadesi
gelmemiş olan ödemelerinde, kur değişimleri sonucu ortaya çıkan
değişimi ifade eder.
2. Faaliyet Etkisi: Kurlardaki değişimin, gelecekteki satışlar, fiyatlar ve
maliyetler üzerindeki etkileri sonucunda firmanın bugünkü piyasa
değerinde yol açtığı değişimleri ifade eder.
36
37
Seyidoğlu, a.g.e., s. 246.
Seyidoğlu, a.g.e., s. 247.
21
3. Dönüştürme Etkisi: Çeşitli ülkelerde şubeleri bulunan şirketler için
geçerlidir. Farklı ülkelerde bulunan şubelerin bilançolarını, ana şirketin
bilançosuna
konsolide
ederken
etkisini
gösterir.
ubelerin
bilançolarına kaydedilen alacak ve borç kalemleri farklı tarihlerde
kaydedilmektedir. Kayıt tarihler arasındaki kur farklılıkları, şube
bilançosunu ana bilançoya konsolide ederken dönüştürme etkisine
sebep olmaktadır.
1.3.2.4.
Mikro-Ekonomik Risk
Firmaların kendilerine has olan riskleridir. irketin mali durumu, politik
risklere bağımlılığı, uluslararası rekabet gücü vb… özelliklerin toplamı mikroekonomik riski oluşturur. Finansal rasyolar kullanılarak ölçülebilir.
1.3.2.5.
Uluslararası Pazarlayabilme Riski38
Yabancı finansal varlıkları kolayca paraya dönüştürülememesi riskidir.
Piyasa değeri yüksek olan piyasalarda bu risk, düşük olanlara göre daha
azdır. Örneğin, bir ABD yatırımcısının sahip olduğu bir İngiliz şirketine ait
hisse senedi, Türk şirketinin hisse senedine göre daha kolay satılabilir.
1.3.2.6.
Bilgi Edinme Riski39
İçeriden öğrenen ve kendi ülkeleri hakkındaki bilgilere kolaylıkla
ulaşabilen diğer yatırımcılara karşı dezavantajlı duruma düşme riskidir.
38
39
Sağlamer, a.g.e., s. 38.
Sağlamer, a.g.e., s. 38.
22
1.4.
ULUSLARARASI SERMAYE HAREKETLERİ
Sermaye
hareketlerinin
serbestleşmesi
bugünkü
küreselleşme
hareketinin en belirgin özelliğidir. Uluslararası sermaye hareketi; bir ülkede
yerleşik bir kişinin bir başka ülkedeki yerleşik kişiye fon aktarması ya da
ondan aktif satın almak üzere fon göndermesidir.40
Bretton Woods sisteminin çöküşüyle birlikte ortaya çıkan dalgalı kur
sistemi, daha önce tanık olunmamış büyüklükte, kur ve faiz oranlarında
dalgalanmayı
beraberinde
getirmiştir.
Bu
süreçte
yaşanan
finansal
serbestleşme hareketleri, sermayenin uluslararası dolaşımını kolaylaştırmış,
uluslararası sermaye hareketlerini hacim olarak arttırmıştır. Günümüzde
sermayenin dolaşımı teknolojik gelişmelerle de desteklenerek baş döndürücü
boyutlara ulaşmıştır. Artık dünyada bir günde hareket eden para miktarı, mal
hareketinin çok çok üstündedir.
Gelişmiş ülkelerin dış ticaret fazlaları ile oluşan sermaye birikimi
kendine yeni karlı alanlar bulma arayışına girmiştir. Küreselleşmenin
beraberinde getirdiği finansal serbestleşme, teknoloji ile birleşerek, gelişmiş
ülke kaynaklı büyük sermayenin anlık hareketlerle hızlı dolaşımına olanak
sağlamıştır. Bu sermayenin uzun vadeli doğrudan yatırımlar için yaptığı yer
değiştirmeler ülkelerin sermaye ve yatırım ihtiyaçlarını karşılarken, aynı
sermayenin kısa vadeli kar peşindeki hızlı hareketleri milli finans sistemlerini
etkileyebilecek bir özellik kazanmıştır.41
1.4.1. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Gelişimi42
İlk büyük uluslararası sermaye hareketleri 1914 yılında demiryolu
kuruluşlarının İngiltere, Fransa ve Almanya mali piyasalarından yaptıkları
40
Sadi Uzunoğlu, Kerem Alkin, Can Fuat Gürlesel, Uluslararası Sermaye Hareketlerinin
Gelişmekte Olan Ülkelerde Makroekonomik Etkileri ve Türkiye, İstanbul, İMKB Araştırma
Yayınları No: 6, 1995, s. 34.
41
Akdiş, Global Finansal Sistem, s. 2.
42
Uzunoğlu, Alkin, Gürlesel, a.g.e., s. 36.
23
borçlanmalar ile gerçekleşmiştir.
1920’li yıllarda ABD’den Avrupa’ya olan
sermaye akımları hızlanmıştır. 1929 ekonomik buhranı ile uluslararası
sermaye akımları kesilmiş ve 1930’lu yıllarda devalüasyon ve siyasi
belirsizliklerle beraber sermaye akımları “sıcak para” olarak adlandırılan kısa
vadeli fon akımlarına dönüşmüştür.
Savaş sonrasında ekonomik kalkınma çabalarıyla ve off-shore döviz
piyasalarının
gelişmesiyle
1950’lerden
sonra
uluslararası
sermaye
hareketlerinde büyüme olmuştur. Gelişmiş ülkelerdeki finansal serbestleşme
hareketleri ile iyice gelişmiştir.
Uluslararası sermaye hareketleri 70’li yılların başından itibaren son
derece önem kazanmaya başlamıştır. OPEC ülkelerinin 1973 yılında petrol
fiyatlarını arttırmaları ile uluslararası bankalara çok büyük miktarda sermaye
akışı olmuştur. Petrol fiyatlarının artması ile petrol ihraç eden ülkelerde
fazlalar oluşmuş, petrol ithal eden ülkeler ise banka fonlarına bağlı hale
gelmiştir. 1970’den sonraki dönemi 4 evre halinde inceleyebiliriz;
•
Birinci evre, gelişmiş ülkeler arasında net sermaye hareketlerinin
genişlediği dönemdir. Kurumsal yatırımcıların ve yabancı finans
kuruluşlarının yerel piyasalara yaptıkları yatırımlar bu artışa sebep
olmuştur.
•
İkinci evre, gelişmiş ülkelerde sermaye kontrollerinin yumuşatıldığı
ve
finansal
Uluslararası
piyasalarda
sermaye
serbestleşmenin
piyasaları
arasında
arttığı
dönemdir.
bütünleşme
hız
kazanmıştır.
•
Üçüncü evre, gelişmiş ülkelerin cari işlemler ve kamu açıklarını
kapatmaya yönelik sermaye akımlarının geliştiği dönemdir. Resmi
sermaye akımları yerini özel sermaye akımlarına bırakmaya
başlamıştır. Özel sermaye akımları içinde de ticari banka
kredilerinin payı azalırken, menkul kıymet ihraçlarını payı artmıştır.
•
Dördüncü evre ise, 1980’li yılların sonundan itibaren özellikle
gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının başladığı
evredir. 90’lı yıllara gelindiğinde, gelişmekte olan piyasalarda
24
önemli
ölçüde
finansal
serbestleşmenin
yaşandığı
ve
bu
piyasaların büyük ölçüde uluslararası piyasalar ile bütünleştiği
görülmektedir.
Bu
gelişmelerin
sonucunda
gelişmekte
olan
piyasalara doğru çok yoğun sermaye akımı yaşanmaktadır.
Gelişmiş ülkelerdeki düşük getiriye sahip sermayenin yüksek
getiriye sahip az gelişmiş ülkelere doğru hareketi dünya üzerinde
kaynakların dağılımının etkinliğini arttıracaktır.43
1.4.2. Sermaye Hareketlerinin Türleri
Fonun sahipliği açısından uluslararası sermaye hareketleri 2 grup
halinde sınıflandırılabilir.
1 – Özel nitelikli sermaye akımları
2 – Ülkelerin ekonomik kalkınmasını finanse etmeye yönelik hibe veya
kredi şeklinde resmi sermaye akımları.
1.4.2.1.
Özel Sermaye Akımları
Fon talep edenler ile fon arz edenlerin, ülkelerarası sermaye
piyasalarında yaptıkları işlemler uluslararası özel sermaye akımlarıdır. Fon
talep eden kesimlerin ihraç ettikleri menkul kıymetleri uluslararası sermaye
piyasalarında satmaları ise uluslararası sermaye piyasası işlemlerini
oluşturmaktadır. Uluslararası hisse senedi piyasalarına hisse senedi ihraç
etmek bu tür bir işlemdir.
Uluslararası özel sermaye akımlarının en belirgin özelliği, uluslararası
piyasalarda ticari koşullara bağlı olarak gerçekleşmesidir.44 Dış yardım
43
Fikret Kula, “Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Etkinliği: Türkiye Üzerine Gözlemler”,
Cumhuriyet Üniversitesi İİBF Dergisi, cilt 4, sayı 2, 2003, s. 142.
44
Sağlamer, a.g.e., s. 1.
25
niteliğinde olmamaları, resmi sermaye akımlarından farkıdır. Doğrudan ve
dolaylı olmak üzere 2 tür uluslararası özel sermaye akımı vardır.
1.4.2.1.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları
Firmaların, ana merkezlerinin bulunduğu ülke dışındaki ülkelerde;
mevcut faaliyetleri çerçevesinde yeni bir tesis kurmaları, bu ülkelerde faaliyet
gösteren bir firmayı satıl almaları, yeni kurulacak bir firma için kuruluş
sermayesi sağlamaları ya da mevcut bir firmanın sermayesini arttırarak
kendisine bağlı duruma getirmeleri doğrudan yabancı sermaye yatırımı
olarak adlandırılmaktadır.
Bir ülkeye doğrudan sermaye girişleri, üretimde kullanılacak teknolojik
altyapıyı oluşturmak için makine, teçhizat ve yedek parça şeklinde olabileceği
gibi lisans, know-how, yönetim bilgisi ve teknik bilgi gibi gayri maddi haklar ve
hizmetler şeklinde de olabilir. Yabancı ülkedeki bir firmayı satın alma
durumunda, yabancı sermaye genellikle döviz transferi şeklinde olur.
Yabancı sermaye sahiplerinin, yatırımlarından elde ettikleri karları ülke dışına
transfer etmeyip sermayeye eklemesi de doğrudan yatırımlar çerçevesinde
değerlendirilir.45
1.4.2.1.2. Dolayı Yabancı Sermaye Yatırımları
Dolaylı Yabancı Sermaye Yatırımları (Portföy Yatırımları), tasarruf
sahiplerinin uluslararası sermaye piyasalarında bir takım riskleri (politik risk,
ülke riski, kur riski vb…) üstlenmek koşuluyla bir takım kazançlar (sermaye,
faiz, temettü) elde etmek amacıyla hisse senedi, tahvil ve diğer sermaye
45
Bal, a.g.e., s. 57.
26
piyasası araçlarına yaptıkları yatırımdır.46 Bu tür yatırımlarda mali fonların bir
ülkeden diğerine transferi söz konusudur.
1.4.2.2.
Resmi Sermaye Akımları
Doğrudan hükümetler arasında ya da uluslararası kredi kuruluşları ile
hükümetler arasında olan sermaye hareketleridir. Dünya Bankası ve IMF gibi
uluslararası kuruluşların ülkelere açtıkları krediler, resmi sermaye akımı
biçimindedir.
1.5.
ULUSLARARASI FİNANSAL PİYASALAR
Haberleşme ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler iç ve dış piyasalar
arasındaki engelleri azaltarak, dünyanın tek bir mali merkez durumuna
gelmesini sağlamıştır. Günümüzde ulusal mali kaynaklara sahip olmak bir
ayrıcalık olmaktan çıkmıştır.47 Artık mali kaynaklara sahip olmak şirketlere
veya ulusal ekonomilere bir rekabet üstünlüğü sağlamamaktadır. İşletmeler
fon bulmak için ulusal mali piyasalara bağlı kalmak zorunluluğundan
kurtulmuştur. Sermaye piyasalarının gelişmesi ve teknolojik gelişmelere
paralel olarak uluslararası nitelik kazanması, uluslararası piyasalarda
sermayenin çok hızlı hareket etmesini sağlamıştır. Bu bağlamda günümüzde
yeterli mali kaynaklara sahip olmayan ulusal ekonomilerin ve şirketlerin
yatırımları gerçekleştirmede uluslararası piyasalardan kaynak temini etmeleri
çok kolaylaşmıştır.
Uluslararası mali piyasalar, sınır ötesi fon akımlarına olanak sağlamak
amacıyla oluşturulmuş piyasalardır. Genelde uluslararası diye nitelendirilse
de, aslında tüm piyasalar ulusal niteliktedir. İşlemi gerçekleştiren taraflardan
en az birinin yabancı bir ülkede yerleşik olması işleme uluslararası nitelik
46
47
Sağlamer, a.g.e., s. 2.
Akdiş, Global Finansal Sistem, s. 31.
27
kazandırdığı
gibi
işlemin
yapıldığı
piyasaya
da
uluslararası
özellik
kazandırmaktadır. Mali işlemleri çekecek kolaylıkların ve yeterli altyapının
bulunduğu her yerde, ulusal yasaların izin vermesi koşulu ile bir uluslararası
mali piyasa oluşturulabilir. Ancak piyasanın önemli ve sürdürülebilir olması
için gelişmiş bir ekonomi, siyasal ve ekonomik istikrar ile hükümet
müdahalelerinin en düşük düzeyde olması önemlidir.48
Uluslararası piyasaların gelişmesi için ön koşul, sınır ötesi fon akımları
üzerindeki engellerin kaldırılmasıdır. Ancak bu tek başına yeterli değildir.
Bunun yanında uluslararası piyasalarda, ulusal piyasalara oranla bir
maliyet/getiri
avantajı
bulunmalıdır.49
Bu
avantaj
genellikle
işlem
büyüklüğünden (toplam işlem hacmi olarak) ve yurtiçi piyasalardaki
kısıtlamalardan ileri gelir. (faiz sınırlaması, vergi, mevduat karşılığı vb…)
Fon talep edenlerin ve arz edenlerin uluslararası piyasaları kullanma
nedenleri çeşitlidir. Ulusal piyasalarda uygulanan kısıtlamalardan kaçınma
isteği her iki taraf için de ortak nedendir. Uluslararası piyasalar, fonları çok
uluslu bir bazda sağladığı için göreli olarak ülkelerin ulusal para ve maliye
politikalarından bağımsızdır. Kullanılabilir fonların genişliği, formalitedeki
basitlikler ve düşük maliyet fon talep edenlerin uluslararası piyasaları tercih
etmesinin diğer nedenleridir. Diğer tarafta finansal varlıklarda ki çeşitlilik ve
ulusal piyasadan daha yüksek getiri sağlayabilme imkanı fon arz edenler
açısından uluslararası piyasaları cazip hale getirmektedir.
Küreselleşme mali merkezler arasında büyük bir rekabete yol açmıştır.
Bugün
uluslararası
finans
piyasaları,
ulusal
finans
piyasalarının
tamamlayıcısı ve rakibi olmak üzere ikili bir role sahiptir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD uluslararası finansın lideri
durumundadır. Amerikan Doları’nın gücü, Amerikan finans kurumlarının
kaynaklarının büyüklüğü ve Amerika’nın etkin ve likit finansal piyasalara
sahip olması ABD’nin liderliğini açıklamaktadır.50
48
Seyidoğlu, a.g.e., s. 289.
Seyidoğlu, a.g.e., s. 290.
50
Parasız, Yıldırım, a.g.e., s.10.
49
28
Uluslararası piyasalar kendi aralarında gelişmiş, gelişmekte olan ve
bölgesel piyasalar olmak üzere 3’e ayrılır.
1. Gelişmiş Piyasalar: Finansal arz ve taleplerin en etkin bir şekilde
finansal kuruluşlar tarafından karşılandığı piyasalardır.
2. Gelişmekte Olan Piyasalar: Ödemeler
dengesi
açığı, tasarruf
yetersizliği ve teknoloji transferi gibi sorunlara çözüm bulmak için
yabancı sermaye yatırımlarını kendilerine doğru çekmeye çalışan
piyasalardır.
3. Bölgesel Piyasalar:51 Coğrafi konumları itibariyle birbirine yakın olan
ülkelerin, izledikleri para ve sermaye politikaları çerçevesinde
piyasalarında
bir
entegrasyon
oluşturmaları
sonucunda
ortaya
çıkmıştır. “Nordquote Sistemi” oluşturulan bölgesel piyasalara bir
örnektir. Nordquote, Danimarka, Finlandiya, Norveç ve İsveç’i
kapsayan, borsalar arası bilgi iletişim sistemine dayanan, ülkelerarası
ortak işbirliği anlaşmasıdır. Bu sistem 1994 yılında Kopenhag Helsinki,
Oslo ve Stockholm borsalarında işlem gören hisse senetlerinin alım
satımını gerçekleştirmek için kuruldu. Sistem, İskandinav ülkeleri
arasında hisse senedi ticaretini arttırmanın yanı sıra, yabancı
yatırımcılara
ülke
piyasalarını
en
iyi
şekilde
tanıtma
amacı
taşımaktadır.
1.5.1. Euro Piyasalar
Euro piyasalar 1950’li yıllarda ABD doları cinsinden mevduatların
Londra’daki ve ABD dışındaki bankalara yatırılmasıyla yaşama geçmiştir.
Doğu Bloğu ülkeleri ile ABD arasında yaşanan gerginlik neticesinde, Doğu
Bloğu hükümetlerinin ABD bankalarındaki Dolar’larını Avrupa bankalarına
transfer etmeleri Euro Piyasaların doğuşunda ilk adım olmuştur.52 Başta ABD
bankalarının Avrupa’da bulunan şubeleri olmak üzere diğer bankalar ABD
51
52
Erdem Sağlamer (16)
Sadi Uzunoğlu, Yeni Finansman Teknikleri, İstanbul, Strada Yayınları, 1998, s. 107.
29
doları cinsinden mevduat kabul etmeye ve bu mevduatlara dayanarak her
hangi bir ülke vatandaşına kısa vadeli kredi vermeye başlamışlardır.
Euro piyasaların asıl gelişimi, Avrupa paralarının konvertibilitesinin
sağlanması ile gerçekleşti. 1960’lı yıllarda ABD’nin ödemeler dengesi açıkları
vermesi, Bretton Woods sisteminin yıkılması ve petrol krizi nedeniyle petrol
üreticisi ülkelerden gelen dolarlar Euro piyasaların işlerlik kazanmasına ve
gelişmesine neden oldu.
1973’ten sonra petrol fiyatlarının hızla yükselmesi, OPEC ülkelerinde
büyük miktarda fon birikmesine neden olmuştur. Biriken fonların kendisine
yeni yatırım yerleri araması, Euro Piyasaların gelişimini desteklemiştir. Aynı
zamanda hızla gelişen elektronik iletişim ve işlem teknolojisinin işlem
maliyetlerini düşürmesi, Euro piyasaların gelişimini hızlandırmıştır.
“Europara” kendi ülkesi dışında bulunan paraları tanımlamak için
kullanılan bir terimdir. Europara piyasası, bir ulusal paranın, onu çıkartan
ülkenin sınırları dışında oluşan piyasasına verilen isimdir. Europara
piyasaları, Europara mevduat ve/veya kredileriyle işlem yapan ve finansal
aracılık rolünü üstlenen Eurobankalar tarafından oluşturulmuş piyasalardır.
Europara mevduatı kabul eden bankalara Eurobank adı verilir. Europara
piyasaları özde kısa vadeli fon akımlarıyla ilgili olduğu için uluslararası para
piyasası görünümündedir.53
Europara iki şekilde yaratılabilir; bir ülke parasının bir başka ülkedeki
bankaya mevduat olarak yatırılması ya da mevduatların farklı ülkelerdeki
bankalara transfer edilmesi. Buradan yola çıkarak bir paranın Europara kabul
edilmesi için 2 koşul gereklidir. Birincisi, Europara bir bankacılık olayı olduğu
için, mevduatı kabul edecek tarafın bir banka olması gerekmektedir. İkincisi
ise, mevduatı kabul eden bankanın ilgili paranın kullanıldığı ülke dışında
bulunmasıdır.
Europara piyasası, iletişim ağları üzerine kurulmuş bankalar arası bir
piyasadır. Piyasada bankaların yanı sıra finansman şirketleri ile döviz
ticaretinde uzmanlaşmış diğer kurumlar da faaliyet göstermektedir.
53
Parasız, Yıldırım, a.g.e., s. 231.
30
Europara piyasalarının en belirgin özelliği, son derece geniş anlamda
ele alınabilecek etkinliğidir.54 Bu hem istenilen anda ve miktarda fon
sağlanabilmesinden hem de LIBOR kullanılarak marjinal fiyatlama tekniği
kullanılmasından doğmaktadır. Piyasalar, hükümet müdahaleleri dışında
kaldıkları için faiz
oranları
tamamen arz ve talep güçlerine göre
belirlenmektedir. Ürünlerin çeşitliliği ve haberleşme imkanları, piyasaların
etkinliğini daha da arttırmaktadır.
Europara
piyasasının
başlangıcını,
ABD
dolarının
Berlin
ve
Viyana’daki bankalara mevduat olarak yatırılıp, kredi olarak verilmek
amacıyla yerel para birimlerine dönüştürüldüğü 1920’li yıllara kadar
uzatılabilir. Ancak Europara piyasalarının öncüsü 1950’lerin sonunda oluşan
Eurodolar piyasasıdır. Eurodolar, ABD dışında bulunan ABD dolarını ifade
etmek için kullanılmaktadır. Ayrıca dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan ABD
dolarları
bulundukları
bölgeye
göre
de
özel
isimler
alabilmektedir.
(Petrodolar, Riodolar, vb…) Ancak genel olarak ABD dışında bulunan dolar
için Eurodolar terimi kullanılmaktadır. Bu yıllarda İngiltere’de bazı ticari
bankaların Amerikan doları cinsinden mevduat kabul etmeleri ve topladıkları
bu mevduatlara dayanarak Amerikan doları cinsinden kredi açmalarıyla
piyasa işlerlik kazanmıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra, IMF tarafından
doların döviz piyasasına müdahale aracı olarak kullanılmaya başlanması,
doların uluslararası ekonomik ilişkilerde anahtar para özelliği kazanmasına
neden olmuştur.55
Europara piyasasında yapılan işlemler hızlı bir gelişme göstererek
Avrupa kıtası dışına yayılmıştır. Bahamalar, Singapur ve Bahreyn de önemli
birer Europara piyasası durumuna gelmiştir.56 Avrupa dışında olan bu
piyasalara kıyı ötesi anlamına gelen “Off-Shore” piyasa da denilmektedir. İlgili
paranın yurtiçi piyasası ise “On-Shore” piyasa olarak tanımlanmaktadır.57
54
Parasız, Yıldırım, a.g.e., s. 234.
Parasız, Yıldırım, a.g.e., s. 232.
56
Seyidoğlu, a.g.e., s. 295
57
Seyidoğlu, a.g.e., s. 295
55
31
Europara piyasalarının ortaya çıkışında ve gelişmesinde maliyet ve
kolaylık faktörleri birlikte önemli rol oynamıştır.58 Bu mevduat sahiplerinin
yüksek faiz almalarına, fon talep edenlerin de en düşük faizi ödemelerine
olanak sağlamıştır. Sınır ötesi ticari işlemlerin gelişmesi, işletmeler için birçok
ulusal paraya bağlı nakit akımlarını yönetme zorunluluğu getirmiştir. Her bir
ulusal para için değişik ülkelerdeki farklı bankalarla çalışmak pek pratik ve
etkin bir rol değildir. Europara piyasaları, işletmeler açısından bu yönde
kolaylık sağlamıştır.
Aynı hizmetler Europara piyasalarında daha ucuza yapıldığına göre
tüm yurt içi piyasa işlemlerinin bu piyasalara kaymasını engelleyen nedenler
nedir?59 Europara piyasasında yapılan işlemlerde tasarruf sahipleri yurt içi
piyasalarda karşılaşmadıkları riskleri üstlenmek zorundadır. Bunlar kur riski
ve ülke riskidir. Ayrıca fonların ana ülke dışına yatırımının elverişsiz olduğu
koşullarda olabilir. Diğer tarafta her fon talep eden firma Europara
piyasalarını kullanamayabilir. Europara piyasaları kredi notu yüksek olan
büyük firmalara açıktır. Firmaların kredi itibarı ile büyüklükleri Europara
piyasalarından borçlanmayı engelleyici bir etken olabilir.
Europara piyasaları gelişerek, aynı paranın iç piyasası ile rekabet
eden paralel bir piyasa durumuna gelmiştir. Bunun sonucunda bugün
piyasalar arasındaki faiz farklılıkları minimum düzeye inmiştir.
Euro menkul kıymet ihracı, uluslararası bir konsorsiyum tarafından
belirli bir para cinsinden aynı anda birçok piyasada, söz konusu paranın
ülkesi dışında yapılan ihraçtır.
58
59
Seyidoğlu, a.g.e., s. 299
Seyidoğlu, a.g.e., s. 299
32
1.5.2. Uluslararası Sermaye Piyasaları
1.5.2.1.
Uluslararası Tahvil Piyasaları60
Uluslararası tahviller, bir özel şirket veya hükümet kuruluşu tarafından
çıkartılıp, ülke dışında satışa sunulan uzun vadeli borçlanma araçlarıdır. Bu
tahvillerin satışa çıkartıldıkları piyasalar da uluslararası tahvil piyasalarıdır.
Uluslararası tahviller, borçlanan ülkenin para birimi dışındaki ulusal para
birimleri cinsinden ihraç edilir.
Uluslararası
yararlanarak
tahvil
hızla
piyasaları,
gelişmiştir.
yaşanan
Hükümetler
mali
sermaye
liberalleşmeden
ihracına
yönelik
kısıtlamaları gevşetirken, yabancıların faiz gelirleri üzerindeki vergi stopajını
da azaltmışlardır. Önemli hacimlerdeki devlet tahvillerini yabancılara satmak,
hükümetlerin
oluşan
bütçe
açıklarını
kapatmak
için
uyguladıkları
yöntemlerden biri olmuş ve bu piyasanın gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Uygulanan politikalar iletişim teknolojisi ile desteklenerek günümüzdeki
durumuna gelmiştir. 1982 yılındaki borç krizinden sonra Eurokredilerin
durması piyasaların asıl gelişimini başlatmıştır.
Uluslararası
tahvillere
yatırım
nedeni,
portfolyo
teorisi
ile
açıklanmaktadır. Uluslararası tahviller ile yerli tahviller arasındaki korelâsyon
düşük olduğu için yatırımcılar portföylerine uluslararası tahvilleri ekleyerek
riski azaltmak isterler.
Uluslararası tahvil piyasası, yabancı tahvil piyasası ve Eurotahvil
piyasası olmak üzere 2’ye ayrılır.
1.5.2.1.1. Yabancı Tahvil Piyasası
Yabancı tahvil, belirli bir yabancı piyasada satılmak üzere, o ülkenin
ulusal parası ile çıkarılan ve genellikle yükleniciler grubu tarafından piyasaya
60
Seyidoğlu, a.g.e., s. 290-293.
33
sunulan tahvillerdir. Bir şirketin Japonya piyasasında, Japon Yeni cinsinden
ihraç ettiği tahviller yabancı tahvil türündedir.
Yabancı tahviller, daha çok faiz oranlarının çok düşük olduğu İsviçre
ve Japonya gibi ülke piyasalarında ihraç edilmiştir. Ayrıca ilgili hükümetler
ekonomideki aşırı likiditenin çekilebilmesi için yabancı tahvil satışlarını
özendirici politikalar izlemiştir. Yabancı tahvillerin çeşitli takma adları vardır.
Örneğin Amerikan piyasalarında satılanlara “Yankee”, Japonya’da satılanlara
“Samurai”, İngiltere’de satılanlara da “Bulldog” ismi verilmiştir. 1960’lı yıllara
kadar bu piyasalardan yalnızca hükümetler faydalanabilirken, daha sonraları
Amerikan çok uluslu şirketlerin öncülüğünde bütün dünyaya yayılmıştır.
1.5.2.1.2. Eurotahvil Piyasası
Bir ulusal para birimi cinsinden, fakat o para biriminin kullanıldığı ülke
piyasaları dışındaki piyasalara ihraç edilen tahvillere Eurotahvil adı
verilmektedir. Türkiye’nin Amerikan doları cinsinden çıkarttığı ve kredi
sendikasyonu içinde yer alan Almanya, Fransa ve Japonya’da yerleşik
bankalar tarafından, bu ülke piyasalarında satılan tahviller Eurotahvil
cinsindedir.
Eurotahvil piyasaları, Europara piyasalarının uzun vadeli karşılıklarıdır.
Borcun bağlı olduğu paranın, borçlanılan ülkenin ulusal parası olmaması,
tahvillere Euro özelliği kazandırmaktadır. Ulusal mali piyasalar üzerindeki
hükümet
düzenlemeleri
arasındaki
farklılıklar
bu
piyasaların
ortaya
çıkmasında temel etken olmuştur.
1960’lı yıllara kadar yurtdışına tahvil ihraç ederek fon sağlamak
isteyenler için tek kaynak New York piyasası idi. Düşük işlem maliyetleri,
New York piyasasını çok çekici hale getiriyordu. Ne var ki 1963 yılında
Kenedy yönetimi, Amerikan yatırımcıların alacağı yabancı tahvillerin üzerine
“Faiz Eşitleme Vergisi” (Interest Equalization Tax) adı verilen bir vergi
koyarak New York piyasasının çekiciliğini kaybetmesine yol açmıştır. Vergi,
yabancıların Amerikan piyasalarından borçlanmalarını ortalama olarak %1
34
pahalaştırıyordu. Bunun üzerine şirketler yeni bir yol deneyerek, Amerikan
Doları’na bağlı olarak çıkarttıkları tahvilleri başta İngiltere ve Almanya olmak
üzere Avrupa piyasalarında satmaya başladı. Böylece Eurotahvil piyasaları
oluşmaya başladı. 1974 yılında başkan Nixon bu vergiyi kaldırsa da, taşıdığı
avantajlar nedeniyle Eurotahvil piyasalarındaki gelişmeyi engelleyemedi.
1982 yılındaki borç krizi nedeniyle Europara piyasasındaki çöküş, Eurotahvil
piyasalarını daha da büyütmüştür.
Çıkartılan Eurotahvillerin faiz ve anapara ödemlerinde önemli bir
aksaklıkla karşılaşılmaması, piyasanın kendi kendini besleyen bir yapıya
kavuşmasını sağlamıştır. Yaşanan gelişmelere piyasanın kurumsal yapısını
güçlendirmiştir. Yaşanan rekabetten ötürü, Eurotahvil çıkartmanın maliyeti
önemli ölçüde düşmüş, ikincil piyasa da uygun bir yapıya kavuşmuştur.
1.5.2.2.
Uluslararası Hisse Senedi Piyasaları
Uluslararası hisse senedi ihracı, bir ülkenin menkul kıymetler
borsasında yabancı bir şirket tarafından, o ülkedeki bir aracı kurum
aracılığıyla yapılan ihraçtır. Yabancı şirketlere ait hisse senetlerinin kote olup
işlem görmesine olanak sağlayan borsalar uluslararası hisse senedi piyasası
olarak adlandırılmaktadır. Uluslararası hisse senedi piyasalarıyla ilgili ayrıntılı
bilgi bir sonraki bölümde verilmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
2.
2.1.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARI
HİSSE SENEDİ PİYASALARI
Fon talep edenlerin uzun vadeli fon sağladıkları ve talep ettikleri fonları
arz edenler ile karşı karşıya geldikleri piyasalar sermaye piyasalarıdır.
Sermaye piyasalarından fon temini menkul kıymet ihracı ile gerçekleştirilir.
Sermaye piyasalarından borç şeklinde finansman sağlamak isteyen şirketler
tahvil ihracı gerçekleştirirken, özkaynak şeklinde finansman sağlamak isteyen
şirketler hisse senedi ihracı gerçekleştirir. irketlerin hisse senedi ihracını
gerçekleştirdikleri piyasalar hisse senedi piyasalarıdır.
Hisse senedi piyasaları menkul kıymet borsaları ve tezgahüstü
piyasalar olmak üzere ikiye ayrılır. Menkul kıymet borsaları; fiziki mekânda ve
önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde menkul kıymet almak veya satmak
isteyen yatırımcıların alım satım emirlerinin eş zamanlı olarak karşılaştığı
organize piyasalardır. Tezgahüstü piyasalar ise; borsalarda işlem görmeyen
menkul kıymetlerin alınıp satıldığı, borsalara göre daha az ayrıntılı kuralları
ve az kıstasları olan piyasalardır. Bu piyasalarda işlemlerin yapıldığı fiziksel
bir mekân bulunmaz. İşlemler iletişim teknolojilerinden yararlanılarak aracı
kuruluşların kendi bürolarında yapılmaktadır.
Hisse senedi piyasalarının oluşturulmasındaki temel amaç şirketlere
fon sağlamaktır. Hisse senedi piyasalarında tek başına bir anlam ifade
etmeyen küçük birikimler birleşerek, fon ihtiyacı olan şirketlere kaynak
oluşturur. Bu şekilde şirketlerin sermaye yapılarını güçlendirmesine yardımcı
olur. Hisse senedi piyasalarının ikinci önemli fonksiyonu ise kaynak
dağılımında etkinliğin sağlanmasıdır. irketlerin ihraç ettikleri hisse senetleri
tasarruf sahipleri tarafından satın alınınca hem sermaye hem de kar tabana
yayılmış olur.
Hisse senedi piyasalarının gelişimi ile tasarrufların artması ve artan
tasarrufların daha etkin biçimde dağıtılması amaçlanmaktadır. Kaynakların
36
etkin bir biçimde dağıtılması reel büyümenin hızlanmasını sağlayacaktır.
Hisse senedi piyasalarının etkinliği, hisse senedi fiyatlarının oluşumu ile ilgili
bir olgudur. Etkin bir piyasada, hisse senetlerinin fiyatları; şirketler ile ilgili
bilgileri tam anlamıyla yansıtmaktadır. Etkin piyasalarda bilgiye ulaşmak
minimum maliyetli ve çok kolaydır. Ulaşılabilir bilginin fazlalığı riski azaltacağı
için şirketler daha uygun maliyetle fon temin edebilecektir.
2008 Ekim ayı rakamlarına göre Uluslararası Borsalar Federasyonu’na
(WFE) üye dünya çapında faal olan 53 hisse senedi piyasasında, toplam
46316 şirketin hisse senedi işlem görmektedir. Üye piyasalarının toplam
piyasa değeri global menkul kıymetler piyasasının %97’sini oluşturmaktadır.
Aynı verilerine göre Bombay Borsası, bünyesinde işlem gören tamamı yerli
4927 şirket ile dünya hisse senedi piyasaları arasında ilk sırada yer
almaktadır. Bombay Borsası’nı 80’i yabancı toplam 3838 şirketin işlem
gördüğü Toronto Borsası (TSX Group) izlemektedir. 3. sırada ise 40’ı
yabancı toplam 3584 şirket ile BME İspanya Borsaları61 yer almaktadır. Öte
yandan işlem gören 19 şirket ile Malta Borsası dünya piyasaları arasında en
az şirketin işlem gördüğü piyasa durumundadır. Malta Borsası’nı, 43 şirketin
işlem gördüğü Budapeşte Borsası ile 52 şirketin işlem gördüğü Bermuda
Borsası izlemektedir. (Bakınız tablo 1)
Dünya çapında faal olan 53 hisse senedi piyasasının 11 tanesi
Amerika kıtasında, 18 tanesi Asya – Pasifik ülkelerinde, 24 tanesi de Avrupa
– Afrika – Ortadoğu ülkelerinde faaliyet göstermektedir. Amerika kıtasında
faaliyet gösteren piyasalarda toplam 11123, Asya
- Pasifik ülkelerindeki
piyasalarda toplam 20846, Avrupa – Afrika – Ortadoğu piyasalarında da
toplam 14347 şirket işlem görmektedir.
61
İspanya’da faaliyet gösteren yerel borsalar (Madrid, Bilbao, Barselona, Valencia), vadeli işlem ve
opsiyon borsası, ve takas kurumu gibi çeşitli sermaye piyasası kurumları 2002 yılında Bolsas y
Mercados Españoles (BME) adıyla bir holding çatısı altında toplanmıştır.
37
Tablo 1: WFE Üyesi Piyasalarda 2008 Ekim Ayında İşlem Gören irket Sayısı
İşlem Gören irket
Sayısı
Yerli
İşlem Gören irket
Sayısı
Yabancı Toplam
Amerika Kıtası
AMEX
412
Bermuda Borsası
Buenos Aires Borsası
(Arjantin)
Kolombiya Borsası
Yabancı Toplam
Avrupa - Afrika – Ortadoğu
104
516 Amman Borsası
Atina Borsası
52
(Yunanistan)
261
0
261
284
3
287
16
36
107
5
112 BME İspanya Borsaları
3544
40
3.584
88
0
88 Borsa Italiana (İtalya)
297
6
303
Lima Borsası (Peru)
199
44
Meksika Borsası
125
126
2.571
363
NASDAQ
Yerli
243 Budapeşte Borsası
259 Mısır Borsası
2.934 Güney Kıbrıs Borsası
40
3
43
377
0
377
123
0
123
749
91
840
930
225
1.155
58
10
68
318
0
318
370
44
414
86
0
86
2.461
695
3.156
33
230
263
2.030
417
235
3
Deutsche Börse
2.447
(Almanya)
62
238 Euronext
387
9
396 İrlanda Borsası
3.758
80
3.838 İMKB
1.933
83
JSE (G. Afrika
Cumhuriyeti)
Ljubljana Borsası
(Slovenya)
2.016 Londra Borsası
4.927
0
978
4
982 Malta Borsası
19
0
19
234
0
234 Mauritius Borsası
65
4
69
1.249
10
1.259 OMX Nordic Borsası
807
25
832
Endonezya Borsası
398
0
398 Oslo Borsası (Norveç)
215
49
264
JASDAQ
928
0
928 İsviçre Borsası
253
71
324
Kore Borsası
1.790
3
1.793 Tahran Borsası (İran)
356
0
356
Hindistan Ulusal Borsası
1.408
0
1.408 Tel Aviv Borsası (İsrail)
632
14
646
415
26
441
102
16
118
NYSE
Santiago Borsası (ili)
Sao Paulo Borsası
(Brezilya)
Toronto Borsası (TSX
Group)
Asya – Pasifik
Avustralya Borsası
Bombay Borsası
(Hindistan)
Malezya Borsası
Colombo Borsası (Sri
Lanka)
Hong Kong Borsası
4.927 Lüksemburg Borsası
Varşova Borsası
172
(Polonya)
Viyana Borsası
474
(Avusturya)
Yeni Zelanda Borsası
147
25
Osaka Borsası
473
1
Filipinler Borsası
244
2
246
angay Borsası (Çin)
864
0
864
Shenzhen Borsası (Çin)
740
0
740
Singapur Borsası
460
310
770
Tayvan Borsası
711
4
715
Tayland Borsası
526
0
526
2.373
21
2.394
Tokyo Borsası
Kaynak: WFE
62
Veriler 2007 Aralık itibariyledir.
38
2.1.1. ABD Hisse Senedi Piyasaları
ABD hisse senetleri piyasası; alt yapısı, kurumları ve büyüklüğü
bakımından dünyanın önde gelen hisse senedi piyasaları arasında lider
konumundadır. ABD piyasalarının temeli 1933 yılında çıkartılan Menkul
Kıymetler Kanunu (Securities Act of 1933) ile 1934 yılında çıkarılan Borsalar
Kanunu’na (Exchange Act of 1934) dayanmaktadır. ABD’de Menkul
Kıymetler ve Borsalar Komisyonu (Securities and Exchange Commission –
SEC) yasal bir otorite olarak piyasaların işleyişini düzenlemekte ve
denetlemektedir.
ABD hisse senedi piyasaları ulusal borsalardan (national exchanges)
ve diğer teşkilatlanmış piyasalardan oluşmaktadır. Ulusal borsalar; kotasyon
şartları ve işleyiş mekanizmaları birbirinden farklı, yerli ve yabancı menkul
kıymetlerin işlem gördüğü New York Borsası (NYSE) ve Amerikan Borsası
(AMEX) gibi borsalardır. Diğer teşkilatlanmış piyasalar ise, bağımsız meslek
kuruluşları (inter – dealer system) tarafından kurulup işletilen NASDAQ ve
Tezgah Üstü Pazar (OTC) gibi organize piyasalardır.
New York Borsası (NYSE) 8 Mart 1817’de kurulan ama temelleri 1792
yılına kadar uzanan ABD’nin ve dünyanın en büyük ve en gelişmiş hisse
senedi piyasasıdır. Hisse senedi piyasaları arasında en katı kotasyon
şartlarına sahip piyasadır. Pazarlarında işlem görecek şirketler hususunda
oldukça seçici davranmaktadır.
Amerikan Borsası (AMEX), NYSE’den sonra ABD’nin 2. büyük menkul
kıymetler borsasıdır. Menkul kıymetleri borsa listesine almak için NYSE
kadar seçici değildir. irketlerin birçoğu için AMEX, NYSE ve tezgahüstü
piyasalar arasında geçici bir basamak niteliği taşımaktadır.
1961 yılında ABD’de merkezi düzenleyici otorite olan SEC fiilen var
olan tezgahüstü piyasaları organize etmek için Aracı Kurulaş Birliğini (NASD)
görevlendirmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda 1971 yılında elektronik bir
işlem platformu olarak NASDAQ (National Association of Securities Dealers
Automatic Quotation Market) faaliyete geçmiştir. Kotasyon koşulları NYSE ve
39
AMEX’e göre daha hafif olduğu için hızlı bir gelişim göstermiştir. NASDAQ
dünyada faaliyet gösteren en büyük tezgahüstü piyasa durumundadır.
2.1.2. Avrupa Hisse Senedi Piyasaları
Avrupa sermaye piyasaları ve borsalarının kuruluşu oldukça geçmişe
dayanmaktadır. Menkul kıymet ihraçları 16. Ve 17. yüzyılda İngiltere, Fransa
ve Almanya’da kamu tarafından başlatılmıştır. Bu menkul kıymetlerin düzenli
alım – satımının yapıldığı mekanların kurulması ile birlikte borsaların temeli
atılmıştır. Sanayileşme ile birlikte 18. Yüzyılın başında hisse senedi ihracı ile
özel menkul kıymetler de piyasalarda yer almaya başlamıştır. Bu gelişme
içinde Londra Borsası 1773 yılında, Roma Borsası 1802, Milano Borsası
1808, Brüksel Borsası 1801, Amsterdam Borsası 1876 yılında resmi olarak
kurulmuştur. Ancak menkul kıymet ihraçları ve hareketleri daha önceleri
başlamıştır. Bu tarih Frankfurt’ta 1585 yılına kadar dayanmaktadır.
Ekonomilerdeki gelişmeler, tarihi yapı, hukuki düzenlemeler, gelenekler,
uluslararası konum, tasarruf eğilimi ve dağılımı gibi etkenler ile Avrupa
sermaye piyasaları ve borsaları arasında çok önemli farklar oluşmuştur.63
Londra Borsası (LSE), Avrupa sermaye piyasaları ve borsalarının çok
ilerisinde New York ve Tokyo ile birlikte dünyadaki 3 süper borsadan birini
oluşturmaktadır. LSE; liberal, uluslararası rekabete açık, uluslararasılaşma
düzeyi çok yüksek bir piyasadır. LSE, uluslararası arenada öne geçebilmek
için NYSE ile büyük rekabet içindedir.1995 yılında kurulan Alternatif Yatırım
Piyasası (AIM) ile LSE atağa geçmiştir. AIM, özellikle küçük ve gelişmekte
olan hisse senedi piyasalarında işlem gören ve uluslararası piyasalara
açılmak isteyen şirketlere esneklik sağlamaktadır.
Avrupa’da faaliyet gösteren küçük borsalar, diğer borsalar ile rekabet
edebilmek için birleşme yoluna gitmiştir. Euronext, BME, OMX bu birleşmeler
sonucunda oluşmuş borsalardır. Euronext, 22 Eylül 2000 tarihinde Paris,
63
Gürlesel, Alkin, Uzunoğlu, a.g.e., s. 45.
40
Amsterdam ve Brüksel Borsaları’nın birleşmesi sonucu oluşan merkezi
Paris’de buluna hisse senedi piyasasıdır. Sisteme 2002 yılında Lizbon
Borsası da katılmıştır. 2006 yılında Euronext, NYSE tarafından satın alınarak
NYSE Euronext ismini almıştır.
OMX Nordic Borsası; , Helsinki, İzlanda, Stockholm, Tallinn, Riga ve
Vilnüs Borsalarının birleşmesi ile oluşmuştur. Bu piyasalara 2007 yılında
Ermenistan Borsası da eklenmiştir. 27 ubat 2008 tarihinde NASDAQ
tarafından satın alınarak NASDAQ OMX Grup adını almıştır.
İspanya’da faaliyet gösteren yerel borsalar (Madrid, Bilbao, Barselona,
Valencia), vadeli işlem ve opsiyon borsası ve takas kurumu gibi çeşitli
sermaye piyasası kurumları 2002 yılında tek bir çatı altında birleşerek Bolsas
y Mercados Espanoles (BME) İspanya Borsalarını oluşturmuşlardır.
2.1.3. Japonya Hisse Senedi Piyasaları
İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Japonya’da hisse senedi piyasaları
genellikle spekülatif amaçlarla kullanılırken, uzun süreli fon temini bankacılık
sistemi aracılığıyla yapılmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD
piyasaları örnek alınarak hisse senedi piyasaları yeniden düzenlendi. 1878
yılında kurulan Tokyo menkul Kıymetler Borsası NYSE ve LSE ile birlikte
dünyanın 3 süper borsasından biridir. NYSE’den sonra dünyanın 2. büyük
hisse senedi piyasasıdır. Bugün Tokyo Borsası 3 süper borsadan biri
olmasına rağmen uluslararası arenada NYSE ve LSE kadar iddialı değildir.
Tokyo
Borsası
yabancı
şirketlerin
ilgisini
NYSE
ve
LSE
kadar
çekmemektedir.
2.2.
HİSSE SENEDİ PİYASALARININ SINIFLANDIRILMASI
Dünya üzerinde faaliyet gösteren hisse senedi piyasaları gelişmiş
piyasalar ve gelişmekte olan piyasalar olarak 2 gruba ayrılmaktadır. Ancak
41
piyasaların gelişmişlik düzeyini belirleyecek kriterler hususunda tam bir fikir
birliği bulunmamaktadır. Gelişmekte olan piyasalara yönelik genel kabul
görmüş kesin bir tanım yoktur. Kullanılan kriterler genellikle araştırmayı
yapan kişi ya da kuruşların sübjektif değerlendirmeleri ile oluşmaktadır.
Gelişmiş piyasalar; sanayileşmiş ülkelerin uzun süredir kurulu olan
piyasalarıdır. Bu piyasalar işlem hacmi, işlem gören şirket sayısı,
yatırımcıların piyasaya ilgisi, aracı kuruluşlar ile finansal araçların gelişmişliği
ve düzenleyici yasal çerçevenin genişliği bakımından diğer piyasaların
üstündedir. Gelişmiş hisse senedi piyasalarında sermaye hareketleri
üzerinde herhangi bir kısıtlama yoktur.
Gelişmekte olan piyasaların temel özelliği ise hızlı bir gelişme
potansiyeline ve yüksek getiri potansiyeline sahip olmaları ve aynı zamanda
da riskli piyasalar olmalarıdır. Genel olarak gelişmekte olan hisse senedi
piyasalarını 2 şekilde tanımlanabilir:64
1. Küçük ve durağan piyasalar karşısında belli bir gelişme sürecine giren,
büyüyen ve gittikçe karmaşıklaşan piyasalar.
2. Gelişme potansiyeline sahip olduğu varsayımı altında, kalkınmakta
olan ekonomilerdeki tüm piyasalar.
Gelişmekte olan hisse senedi piyasalarında sermaye hareketleri
üzerinde genellikle çeşitli kısıtlamalar vardır. Hükümetlerin piyasalara çeşitli
müdahaleleri olur. Bu özelliklerin yanında sermaye piyasası mevzuatının
niteliği, gözetim ve denetim uygulamaları, şirketlerin yönetim uygulamaları,
şeffaflık ve muhasebe standartlarının düzeyi gelişmekte olan hisse senedi
piyasalarında dikkat edilmesi gereken özelliklerdir.65
Dünya bankası kriterlerine göre kişi başına düşen gayrisafi milli
hâsılası 10726 $ ve üstü olan ülkeler gelişmiş ülke olarak tanımlanmaktadır.
Bu ülkelerin hisse senedi piyasaları da gelişmiş piyasa olarak kabul
edilmektedir. Bu tanıma göre hisse senedi piyasalarının gelişmişlik
düzeylerine bakılmaksızın, ülkelerin kişi başına düşen milli geliri belirleyici
64
Murat Doğu, Gelişen Hisse Senedi Piyasaları ve Türkiye, Ankara, SPK Yayın No:27, Ocak, 1996,
s. 4.
65
Bal, a.g.e., s. 7.
42
unsur olmaktadır. Bu sınıflandırmanın amacı piyasalardaki sürekliliği ve
kalıcılığı ön plana çıkarmaktır. Nitekim ekonominin belli bir noktasındaki
gelişimin ekonominin diğer birimlerine de yansıyarak her birlikte bir gelişme
çizgisinin
yaşanabileceği
piyasalarında
hiçbir
düşünülmektedir.66
gelişim
olmamasına
Ancak
rağmen
hisse
döviz
senedi
kurunda
yaşanabilecek değişimler sonucunda kişi başına düşen milli gelirin değişmesi
ve bunun sonucunda piyasanın gelişmişlik düzeyinin belirlenmesi, Dünya
Bankası sınıflandırmasın en zayıf yönüdür.
Standard&Poors, gelişmekte olan hisse senedi piyasalarını “değişim
sürecinde olan, piyasa değeri ve işlem hacmi artan, olgunlaşma düzeyi
yüksek olan piyasalar” olarak tanımlamıştır. S&P hisse senedi piyasalarını 2
temel ölçüte göre sınıflandırmaktadır. 67
1. Dünya Bankası tarafından düşük veya orta düzey gelire sahip
sınıflandırmaya tabi bir ülke piyasası olması.
2. Piyasadaki yatırım yapılabilir hisse senetlerinin toplam değerinin milli
gelire oranının düşük olması.
Ayrıca S&P yabancı yatırımcılar için kısıtlamaların bulunduğu, sermaye
hareketlerine
sınırlamalar
getirilen
ve
serbest
piyasa
kuralları
ile
bağdaşmayan müdahalelerin bulunduğu piyasaları da gelişmekte olan piyasa
olarak sınıflandırmaktadır.
Bir başka yatırım bankası olan Morgan Stanley ise gelişmekte olan
hisse senedi piyasalarını; sermaye hareketlerinin kısıtlandığı, piyasa
işleyişinin düzensiz olduğu, yatırımcılar tarafından daha riskli bulunan ve
dünya bankası kriterlerine göre kişi başına milli geliri düşük veya orta
seviyede olan ülkelerin piyasaları olarak tanımlamaktadır.
Standart&Poors ve Morgan Stanley (MSCI – Morgan Stanley Capital
International) tarafından oluşturulan endeksler hisse senedi piyasalarının
performanslarını ölçmek için kullanılır. Hisse senedi piyasalarının gelişmişlik
düzeyine veya coğrafi konumuna göre oluşturulan endeksler ile piyasaların
performansları
66
67
ölçülmektedir.
Gelişmişlik
Doğu, a.g.e., s. 4.
S&P Emerging Marktes Index, 2007, s. 6.
düzeyine
göre
oluşturulan
43
endekslerde piyasalar gerekli kriterleri sağladıktan sonra bir üst endekse
dahil olmaktadır.
MSCI ve S&P tarafından oluşturulan gelişmiş piyasalar endeksleri aynı
piyasalardan oluşmaktadır. MSCI ve S&P’a göre dünyadaki gelişmiş hisse
senedi piyasaları şunlardır:
•
Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Finlandiya,
Fransa, Almanya, Yunanistan, Hong Kong, İrlanda, İtalya, Hollanda,
Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Singapur, İspanya, İsveç, İsviçre,
İngiltere, ABD, Japonya
Tablo 2: Gelişmiş Hisse Senedi Piyasaları
Piyasa
Gelir
Kapitalizasyonu/
Seviyesi*
Milli Gelir*
1,46625
Avusturya
Yüksek
Avustralya
Yüksek
0,56053
Belçika
Yüksek
0,87958
Kanada
Yüksek
1,47365
Danimarka
Yüksek
0,83085
Finlandiya
Yüksek
1,29615
Fransa
Yüksek
1,02157
Almanya
Yüksek
0,57085
Yunanistan
Yüksek
0,66098
Hong Kong
Yüksek
5,00528
İrlanda
Yüksek
0,60839
Japonya
Yüksek
1,05778
Piyasa
Gelir
Kapitalizasyonu/
Seviyesi*
Milli Gelir*
İtalya
Yüksek
0,50188
Hollanda
Yüksek
1,15798
Lüksemburg
Yüksek
2,56486
Norveç
Yüksek
0,84065
Portekiz
Yüksek
0,53992
Singapur
Yüksek
1,96286
İspanya
Yüksek
1,09820
İsveç
Yüksek
1,34388
İsviçre
Yüksek
3,01541
İngiltere
Yüksek
1,41384
ABD
Yüksek
1,43655
* Dünya Bankası Finansal Yapı Data Seti 2007
Gelişmiş hisse senedi piyasalarının tümü dünya bankası kriterlerine
göre yüksek milli gelire sahip ülke piyasalarından oluşmaktadır. Ortalama
toplam piyasa kapitalizasyonu/milli gelir oranı gelişmiş hisse senedi
piyasaları için 1,36’dır. Hong Kong, İsviçre ve Lüksemburg en yüksek orana
sahip 3 piyasadır. Bu ülke piyasalarının serbest bir yapıya sahip olması ve
kendi coğrafi bölgelerinde birer finansal merkez olmaları nedeniyle özellikle
Hong Kong hisse senedi piyasası diğer gelişmiş piyasaların çok üstünde
toplam piyasa kapitalizasyonu/milli gelir oranına sahiptir.
Gelişmekte olan hisse senedi piyasaları ise yatırım yapılabilir ve
yatırım yapılması tavsiye edilmeyen piyasalar olarak 2’ye ayrılmaktadır.
44
MSCI ve S&P gelişmekte olan piyasalar endeksleri şu piyasalardan
oluşmaktadır:
Standart&Poors Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksleri:
•
Yatırım Yapılabilir Piyasalar: Arjantin, Brezilya, ili, Çin, Kolombiya,
Çek Cumhuriyeti, Mısır, Macaristan, Hindistan, Endonezya, İsrail, Kore,
Malezya, Meksika, Fas, Pakistan, Peru, Filipinler, Polonya, Rusya,
Güney Afrika Cumhuriyeti, Tayvan, Tayland, Türkiye, Sri Lanka,
Bahreyn, Ürdün, Kuveyt, Oman, Katar, S. Arabistan, Birleşik Arap
Emirlikleri, Tunus.
•
Yatırım
Yapılması
Tavsiye
Edilmeyen
Piyasalar:
Romanya,
Slovenya, Ukrayna, Botsvana Cumhuriyeti, Gana, Kenya, Tunus,
Mauritius, Nambiya, Ekvator, Jamaika, Trinidad Tobago, Karayipler,
Bangladeş, Vietnam, Lebonan, Fildişi Sahili.
MSCI Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksleri:
•
Yatırım Yapılabilir Piyasalar: Arjantin, Brezilya, ili, Çin, Kolombiya,
Çek Cumhuriyeti, Mısır, Macaristan, Hindistan, Endonezya, İsrail,
Kore, Malezya, Meksika, Fas, Pakistan, Peru, Filipinler, Polonya,
Rusya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Tayvan, Tayland, Türkiye.
•
Yatırım Yapılmaması Tavsiye Edilmeyen Piyasalar: Bahreyn,
Bulgaristan, Hırvatistan, Estonya, Ürdün, Kazakistan, Kenya, Kuveyt,
Lebonan, Litvanya, Mauritus, Nijerya, Oman, Katar, Romanya,
Sırbistan, Slovenya, Sri Lanka, Tunus, Ukrayna, Birleşik Arap
Emirlikleri.
Görüldüğü üzere gelişmiş hisse senedi piyasaları hem MSCI hem de
S&P için aynıyken, gelişmekte olan piyasalara baktığımızda ise 2 kurum
arasında farklılıklar
görmekteyiz. S&P tarafından oluşturulan yatırım
yapılabilir piyasalar endeksi MSCI’a göre daha fazla piyasayı kapsamaktadır.
MSCI’nin yatırım yapmayı tavsiye etmediği bazı hisse senedi piyasalarını
45
S&P yatırım yapılabilir olarak tavsiye etmiştir. MSCI; Bahreyn, Ürdün, Kuveyt,
Oman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Tunus’u yatırım yapılabilir
gelişmekte olan piyasalar arasına almazken, S&P bu ülkeleri yatırım
yapılabilir
gelişmekte
olan
hisse
senedi
piyasaları
kategorisinde
değerlendirmiştir. MSCI piyasaları sınıflandırırken, piyasaların yapısına daha
dikkat etmesi MSCI endeksinin daha az ülkeden oluşmasına neden
olmaktadır.
Gelişmekte olan hisse senedi piyasaları homojen bir grup değildir.68
Piyasaların tek ortak özelliği, ülkelerinin milli gelirleri ile toplam piyasa
kapitalizasyonu/milli gelir oranının belirli bir değerin altında olmasıdır. Ancak
diğer ölçütler ve faktörler açısından piyasalar arasında büyük farklılıklar
vardır. Piyasa verileri açısından (işlem gören şirket sayısı, piyasa değeri,
işlem hacmi vb…) farklılıklar daha belirgindir. Bu yüzden uluslararası hisse
senedi
piyasalarını
gelişmiş
ve
gelişmekte
olan
piyasalar
olarak
sınıflandırmak yerine küçük, orta, büyük yada çok likit, orta likit ve az likit
piyasalar olarak ta sınıflandırabiliriz.69
Tablo 3: Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasaları
Piyasa
Gelir Seviyesi* Kapitalizasyonu/
Milli Gelir*
Arjantin
Brezilya
ili
Çin
Kolombiya
Çek Cumhuriyeti
Mısır
Macaristan
Hindistan
Endonezya
İsrail
Kore
Yüksek - Orta
Yüksek - Orta
Yüksek - Orta
Düşük - Orta
Düşük - Orta
Yüksek
Düşük - Orta
Yüksek
Düşük - Orta
Düşük - Orta
Yüksek
Yüksek
0,31949
0,79346
1,18918
1,31839
0,46096
0,36436
0,91243
0,32637
1,12722
0,40663
1,27223
1,01518
Malezya
Meksika
Fas
Pakistan
Peru
Filipinler
Polonya
Rusya
G.Afrika
Tayvan
Tayland
Türkiye
Gelir
Seviyesi*
Piyasa
Kapitalizasyonu/
Milli Gelir*
Yüksek - Orta
Yüksek - Orta
Düşük - Orta
Düşük
Düşük - Orta
Düşük - Orta
Yüksek - Orta
Yüksek - Orta
Yüksek - Orta
Yüksek
Düşük - Orta
Yüksek - Orta
0,42040
0,42040
0,85537
0,40472
0,76111
0,59778
0,42601
0,99620
2,80778
1,81118
0,68912
0,43485
* Dünya Bankası Finansal Yapı Data Seti 2007
Gelişmekte olan hisse senedi piyasaları çoğunlukla Dünya Bankası
kriterlerine göre orta gelir seviyesine sahip ülkelerin piyasalarından
68
Ramazan Aktaş, M. Mete Doğanay, “Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasalarının Piyasa Verilerine
Göre Gruplanması”, BDDK Bankacılık ve Finansal Piyasalar, cilt 1, sayı 2, 2007, s. 78.
69
Aktaş, Doğanay, a.g.m., s. 78.
46
oluşmaktadır. Bu ülke piyasalarının yanında Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
İsrail, Kore ve Tayvan gibi yüksek milli gelire sahip ülkelerin hisse senedi
piyasaları da gelişmekte olan piyasalar arasında sayılmaktadır. Bunun sebebi
piyasaların sahip oldukları özelliklerdir. Çek Cumhuriyeti ve Macaristan diğer
gelişmiş piyasalara oranla çok düşük piyasa kapitalizasyonu/milli gelir
oranına sahiptir. Kore ve Tayvan hisse senedi piyasaları yüksek piyasa
kapitalizasyonu/milli gelir oranına sahip olsalar da bu piyasalarda sermaye
hareketlerine getirilen kısıtlamalar devam etmektedir ve diğer hisse senedi
piyasaları ile entegrasyonu tam olarak oluşmamıştır. İsrail hisse senedi
piyasaları ise, İsrail devletinin coğrafi konumu ve komşuları ile yaşadığı
sorunlar nedeniyle riskli görülmekte, bu yüzden de gelişmekte olan hisse
senedi piyasaları içinde kabul edilmektedir.
2.3.
HİSSE SENEDİ PİYASALARININ ÖZELLİKLERİ
2.3.1. Piyasa Kapitalizasyonu
Bir piyasanın kapitalizasyonu, o piyasada işlem gören tüm şirketlerin
dolaşımdaki
hisse
senetlerinin
değerinin
toplamına
eşittir.
Piyasa
kapitalizasyonu, piyasaların büyüklüğünü ölçmek için kullanılır. Piyasa
kapitalizasyonu ve piyasa değeri eş anlamlı kullanılan terimlerdir. Piyasa
kapitalizasyonu bir piyasanın gelişmişlik düzeyini belirlemede önemli bir
faktördür. Gelişmiş hisse senedi piyasaları ile gelişmekte olan hisse senedi
piyasalarının kapitalizasyonları arasında büyük farklılıklar vardır. Bunun en
büyük nedeni gelişmekte olan hisse senedi piyasalarında işlem gören
şirketlerin
ortalama
büyüklüklerinin
küçük
olması
ve
bu
şirketlerin
dolaşımdaki hisse senedi sayısının az olmasıdır.70
2007 yılında WFE üyesi piyasaların toplam piyasa kapitalizasyonu
62.685.899,6 milyon $’a ulaşmıştır. 2008 yılının ilk 10 ayına baktığımızda ise
70
Ertuğrul Umut Uysal, “Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasaları ve Şirketlerin Finansman
Süreçlerine Etkileri”, Gazi Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2001, s. 109.
47
yaşanan küresel mali kriz ile birlikte dünyada ki hisse senedi piyasaları büyük
değer kaybetmiştir. 2008 yılı Ekim ayı verilerine göre dünya piyasalarının
toplam değeri % 45 azalarak 34.355.785,4 milyon $’a gerilemiştir. (Bakınız
tablo 4)
Tablo 4: Hisse Senedi Piyasalarının Toplam Piyasa Kapitalizasyonları (milyon $)
2007
2008/10
2007
2008/10
1
NYSE
15.650.832,5
10.312.695,0 28
Santiago Borsası (Şili)
212.910,2
130.921,8
2
Tokyo Borsası
4.330.921,7
2.884.409,8 29
Osaka Borsası
212.178,4
130.645,3
3
NASDAQ
4.013.650,3
2.579.456,0 30
İMKB
286.571,7
123.505,3
4
Euronext
4.222.679,8
2.083.611,5 31
Varşova Borsası (Polonya)
211.004,0
99.926,4
5
Londra Borsası
3.851.705,9
2.042.144,8 32
Tayland Borsası
197.129,4
95.220,6
6
Şangay Borsası (Çin)
3.694.348,0
1.341.028,8 33
Atina Borsası (Yunanistan)
264.960,8
92.760,1
7
Hong Kong Borsası
2.654.416,1
1.228.468,1 34
Endonezya Borsası
211.691,1
92.386,3
8
Toronto Borsası (TSX Group)
2.186.550,1
1.110.662,6 35
Mısır Borsası
139.273,8
85.265,5
9
Deutsche Börse (Almanya)
2.105.197,8
1.097.030,0 36
Kolombiya Borsası
101.955,9
79.006,7
10 BME İspanya Borsaları
1.781.132,7
923.856,2 37
JASDAQ
120.653,8
78.587,1
11 İsviçre Borsası
1.271.047,7
865.596,8 38
Viyana Borsası (Avusturya)
236.448,4
78.212,8
12 Avustralya Borsası
1.298.315,0
683.444,2 39
Lüksemburg Borsası
166.093,6
71.043,7
13 Sao Paulo Borsası (Brezilya)
1.369.711,3
646.298,5 40
Tahran Borsası (İran)
43.884,9
56.030,6
14 Bombay Borsası (Hindistan)
1.819.100,5
606.119,5 41
İrlanda Borsası
143.905,3
56.010,6
15 OMX Nordic Borsası
1.242.577,9
576.359,9 42
Filipinler Borsası
102.852,7
53.282,7
16 Hindistan Ulusal Borsası
1.660.096,8
570.351,4 43
17 Borsa Italiana (İtalya)
1.072.534,7
509.780,8 44
Amman Borsası
Buenos Aires Borsası
(Arjantin)
18 Kore Borsası
39.527,9
57.070,2
38.140,5
1.122.606,3
474.949,5 45
Lima Borsası (Peru)
69.386,5
34.221,5
19 JSE (G. Afrika Cumhuriyeti)
828.185,3
445.860,0 46
Yeni Zelanda Borsası
47.485,6
25.300,4
20 Tayvan Borsası
663.716,0
376.053,8 47
46.095,3
19.423,9
21 Shenzhen Borsası (Çin)
784.518,6
343.319,0 48
Budapeşte Borsası
Ljubljana Borsası
(Slovenya)
28.794,0
13.788,0
22 Singapur Borsası
539.176,6
258.019,1 49
29.474,3
9.524,1
23 Meksika Borsası
397.724,6
237.097,2 50
Güney Kıbrıs Borsası
Colombo Borsası (Sri
Lanka)
7.553,2
5.394,6
24 Malezya Borsası
325.290,3
180.087,5 51
Mauritius Borsası
7.919,1
5.081,4
25 Oslo Borsası (Norveç)
353.353,1
165.814,3 52
Malta Borsası
5.633,4
3.431,9
26 Tel Aviv Borsası (İsrail)
235.056,4
148.773,5 53
Bermuda Borsası
2.731,1
2.037,0
27 AMEX
257.797,0
145.821,5
Kaynak: WFE
WFE’in 2008 Ekim ayı verilerine göre dünyada piyasa kapitalizasyonu
en yüksek olan hisse senedi piyasası 10.312.695 milyon 4 ile NYSE.
NYSE’nin piyasa kapitalizasyonu 2008 Ekim ayı verilerine göre WFE üye 44
hisse senedi piyasasının toplam piyasa kapitalizasyonundan daha fazladır.
NYSE’yi Tokyo Borsası ve NASDAQ takip etmektedir. Bu 3 piyasanın toplam
48
piyasa değeri, dünya piyasalarının toplam piyasa değerinin %46’sını
oluşturmaktadır.
Bombay Borsası dünyada en fazla şirketin kote olduğu hisse senedi
piyasasıdır. Ancak piyasa kapitalizasyonu açısından Bombay Borsası 14.
sırada yer almaktadır. Öte yandan Euronext kote olan şirket sayısı
bakımından 12. sırada yer alırken, piyasa kapitalizasyonu bakımından 4.
sırada yer almaktadır. Bu sonuçlar bize gelişmiş piyasalarda işlem gören
şirketlerin, gelişmekte olan piyasalarda işlem gören şirketlere oranla daha
büyük şirketler olduğunu göstermektedir.
2008 yılında etkisini göstermeye başlayan ve yılın ikinci yarısında
etkisini en üst düzeyde hissettiren küresel mali kriz, hisse senedi
piyasalarının kapitalizasyonun büyük ölçüde azalmasına neden olmuştur.
Tahran Borsası dışındaki WFE üyesi tüm hisse senedi piyasalarının
kapitalizasyonu düşmüştür. Tahran Borsası’nda yaşanan artış, İran sermaye
piyasalarının diğer piyasalar ile entegrasyonun düşük seviyede olmasından
kaynaklamaktadır.
İran gibi uluslararası piyasalarla entegrasyonu düşük
seviyede olan Kolombiya, Sri Lanka ve Bermuda hisse senedi piyasalarının
kapitalizasyonundaki azalış 10 aylık süreçte en düşük yaşanmıştır.
2.3.2. İşlem Hacmi
İşlem hacmi, hisse senedi piyasalarında belli bir süre boyunca el
değiştiren hisse senetlerinin toplam değerinin ifadesidir. Bir piyasada işlem
hacminin yüksek olması o piyasada likiditenin de yüksek olduğunun
göstergesidir. İşlem hacmiyle ilgili bir diğer kavramda piyasanın derinliğidir.
Derinlik; bir piyasada muhtelif fiyatlardan çok fazla alıcı ve satıcının
bulunması demektir. İşlem hacminin yüksek olması o piyasada derinliğin de
oluştuğunun göstergesidir. Bir hisse senedi piyasasının gelişmişlik düzeyi
ölçülürken işlem hacmi piyasa kapitalizasyonu ile birlikte kullanılması
gereken bir faktördür.
49
Tablo 5: Hisse Senedi Piyasalarının Toplam İşlem Hacimleri (milyon $)
2007
2008/10
2007
2008/10
1
NYSE
29.209.971,2 30.214.608,6 28
Endonezya Borsası
114.468,2 105.729,8
2
NASDAQ
15.320.133,4 13.618.584,3 29
Tayland Borsası
118.259,7 103.638,9
3
Londra Borsası
10.324.334,6
5.961.180,2 30
Meksika Borsası
123.907,7 102.580,5
4
Tokyo Borsası
6.475.764,7
4.902.556,6 31
Viyana Borsası (Avusturya)
130.082,6 100.277,8
5
Euronext
5.648.451,9
4.050.874,1 32
Tel Aviv Borsası (İsrail)
101.178,9
97.523,0
6
Deutsche Börse (Almanya)
4.323.675,4
3.526.235,8 33
Mısır Borsası
60.502,5
87.337,4
7
BME İspanya Borsaları
2.970.616,0
2.196.147,0 34
Malezya Borsası
169.405,0
86.435,6
8
4.070.072,3
2.183.995,7 35
İrlanda Borsası
137.029,9
77.442,1
9
Şangay Borsası (Çin)
Toronto Borsası (TSX
Group)
1.648.617,1
1.549.405,6 36
Varşova Borsası (Polonya)
87.948,7
63.281,9
10
Hong Kong Borsası
2.138.698,5
1.458.629,3 37
JASDAQ
11
Borsa Italiana (İtalya)
2.311.826,9
1.428.071,7 38
Santiago Borsası (Şili)
49.899,0
31.052,2
12
İsviçre Borsası
1.886.095,1
1.379.839,5 39
Budapeşte Borsası
47.551,1
27.526,5
13
Kore Borsası
2.010.958,0
1.266.113,7 40
Amman Borsası
14
OMX Nordic Borsası
1.863.306,8
1.217.172,6 41
Kolombiya Borsası
16.849,7
17.915,4
15
Avustralya Borsası
1.378.520,0
1.146.689,5 42
Yeni Zelanda Borsası
24.227,3
17.303,6
16
Shenzhen Borsası (Çin)
2.102.443,8
1.052.623,9 43
Filipinler Borsası
29.251,8
14.761,5
17
Tayvan Borsası
1.010.554,5
762.102,0 44
8.238,3
13.285,1
18
Sao Paulo Borsası (Brezilya)
607.558,2
688.341,0 45
7.371,9
6.046,6
19
Hindistan Ulusal Borsası
761.074,1
662.633,2 46
11.245,4
5.602,0
20
AMEX
670.191,0
542.073,6 47
Lima Borsası (Peru)
Ljubljana Borsası
(Slovenya)
4.494,1
2.088,2
21
Oslo Borsası (Norveç)
549.794,0
424.956,8 48
Lüksemburg Borsası
278,3
1.527,3
22
JSE (G Afrika Cumhuriyeti)
425.325,1
359.296,5 49
5.731,0
1.483,7
23
Bombay Borsası (Hindistan)
347.681,8
279.819,1 50
Güney Kıbrıs Borsası
Colombo Borsası (Sri
Lanka)
952,2
980,9
39.667,5
Tahran Borsası (İran)
Buenos Aires Borsası
(Arjantin)
26.769,8
24
Singapur Borsası
381.622,3
237.849,5 51
Mauritius Borsası
412,5
348,6
25
İMKB
296.410,2
225.752,9 52
Bermuda Borsası
170,6
93,5
26
Osaka Borsası
264.434,4
208.476,8 53
Malta Borsası
89,2
68,8
27
Atina Borsası (Yunanistan)
169.404,7
106.458,4
Kaynak: WFE
WFE üye hisse senedi piyasaları 2007 yılında 100.417.081,6 milyon
$’lık toplam işlem hacmine ulaşırken, 2008 yılının ilk 10 ayında 82.681.256,1
milyon $’lık toplam işlem hacmi gerçekleşmiştir.
Hisse senedi piyasaları
toplam işlem hacimlerine göre sıralandıklarında, piyasa kapitalizasyonuna
göre yapılan sıralamaya benzer sonuçlar ortaya çıkmaktadır. ABD hisse
senedi piyasaları dünyada işlem hacmi en yüksek hisse senedi piyasalarıdır.
NYSE ve NASDAQ dünyada en yüksek işlem hacmine sahip hisse senedi
piyasalarıdır. NYSE 2008 yılında dünyada oluşan toplam işlem hacminin
%37’sini, NASDAQ da %16’sını oluşturmaktadır. Bu iki piyasanın toplam
50
işlem hacmi, dünya piyasalarında oluşan toplam işlem hacminin yarısından
fazladır. NYSE ve NASDAQ’ı, LSE ve Tokyo Borsası takip etmektedir.
Ancak 2008 yılı için ABD piyasaları ile bu iki piyasanın işlem hacimleri
arasındaki fark çok fazladır.
2.3.3. Yoğunlaşma
Piyasa yoğunluğu, piyasa değeri olarak en büyük veya işlem hacmi
olarak en aktif hisse senetlerinin toplam piyasa kapitalizasyonu veya toplam
işlem hacmi içindeki paylarının % olarak ifade edilmesidir. Yoğunluk
oranlarının fazla olması piyasaların derin olmadığının bir göstergesidir.
Yoğunluk oranı yüksek olan piyasalarda, endeksin yönü yoğunluğu oluşturan
hisse senetleri tarafından belirlenmektedir. Bir başka deyişle hisse senedi
piyasası birkaç büyük şirketin çevresinde oluşmaktadır.
Doğru bir değerlendirme yapabilmek için yoğunluk oranlarını, bu
yoğunluğu oluşturan şirket sayısı ile birlikte değerlendirmek gerekir. Yoğunluk
oranlarını tek başına değerlendirmek yanlış sonuçlara yol açabilir. Örneğin
Malta Borsası’nın %5 piyasa kapitalizasyonu bakımından yoğunluğu 35,28%,
%5 işlem hacmi bakımından yoğunluğu ise 30,13%’dür. Öte yandan Tokyo
Borsası açısından söz konusu oranlar sırasıyla 62,14% ve 61,90%’dır.
(Bakınız tablo 6) Sadece bu oranlara bakılarak yapılan değerlendirmede
Malta Borsası, Tokyo Borsası’na oranla daha derin bir piyasa çıkacaktır.
Ancak Malta Borsası’nda bu yoğunluğu sadece 1 şirket oluştururken, Tokyo
Borsası’nda 119 şirket oluşturmaktadır. Bu yüzdende Tokyo Borsası, Malta
Borsası’na oranla daha derin bir piyasadır. Bir başka deyişle yoğunluk
oranları değerlendirilirken piyasada işlem gören şirket sayısı da dikkate
alınmalıdır. Yoğunluk oranları, yoğunluğu oluşturan şirket sayısı ile birlikte
değerlendirildiğinde gelişmiş piyasaların yoğunluğunun gelişmekte olan
piyasalara oranla ortalama olarak daha düşük olduğu görülmektedir.
51
Tablo 6: 2007 Yılı Verilerine Göre Hisse Senedi Piyasalarının Yoğunluk Oranları
5% piyasa
Kapitalizasyonu
5% işlem
Hacmi
Şirket
Sayısı
5% piyasa
Kapitalizasyonu
Amerika Kıtası
5% işlem
Hacmi
Şirket
Sayısı
Avrupa - Afrika – Ortadoğu
AMEX
17,86%
5,00%
25
Amman Borsası
Atina Borsası
(Yunanistan)
70,89%
51,20%
12
Bermuda Borsası
Buenos Aires Borsası
(Arjantin)
Kolombiya Borsası
Lima Borsası (Peru)
Meksika Borsası
NASDAQ
NYSE
Santiago Borsası (Şili)
Sao Paulo Borsası
(Brezilya)
Toronto Borsası (TSX
Group)
59,43%
85,47%
1
72,82%
76,29%
15
50,86%
56,11%
58,84%
56,72%
65,12%
57,18%
51,41%
47,30%
50,09%
65,81%
50,82%
82,10%
26,35%
50,22%
5
5
9
6
145
94
12
BME İspanya Borsaları
Borsa Italiana
Budapeşte Borsası
Mısır Borsası
Güney Kıbrıs Borsası
Deutsche Börse
Euronext
NA
66,53%
62,91%
67,05%
82,94%
78,49%
68,13%
NA
73,84%
77,98%
59,31%
63,75%
70,83%
57,77%
NA
15
2
22
7
38
47
65,67%
52,52%
20
İrlanda Borsası
42,78%
44,55%
3
62,09%
71,25%
77
64,55%
57,99%
16
33,83%
63,05%
19
52,12%
86,02%
33,00%
87,07%
4
130
Avustralya Borsası
Bombay Borsası
(Hindistan)
Malezya Borsası
Colombo Borsası (Sri
Lanka)
Hong Kong Exchanges
Endonezya Borsası
JASDAQ
Kore Borsası
Hindistan Ulusal Borsası
87,45%
83,86%
96
İMKB
JSE (Güney Afrika
Cumhuriyeti)
Ljubljana Borsası
(Slovenya)
Londra Borsası
87,01%
69,32%
64,93%
48,90%
244
49
Lüksemburg Borsası
Malta Borsası
81,15%
35,28%
45,36%
30,13%
2
1
58,08%
74,44%
66,01%
57,99%
81,84%
68,48%
57,51%
70,28%
65,78%
55,88%
70,65%
64,08%
12
62
20
48
96
67
54,07%
68,53%
73,34%
71,38%
60,34%
58,52%
83,12%
76,93%
71,80%
82,90%
73,10%
70,12%
5
41
11
14
16
33
Yeni Zelanda Borsası
43,57%
62,89%
7
62,40%
55,06%
16
Osaka Borsası
Filipinler Borsası
Şangay Borsası (Çin)
Shenzhen Borsası (Çin)
Singapur Borsası
Tayvan Borsası
Tayland Borsası
Tokyo Borsası
77,03%
55,08%
73,63%
38,74%
43,51%
60,60%
67,64%
62,14%
82,00%
49,11%
31,57%
27,71%
34,38%
39,87%
59,01%
61,90%
23
12
43
34
24
35
26
119
Mauritius Borsası
OMX Nordic Borsası
Oslo Borsası (Norveç)
İsviçre Borsası
Tahran Borsası (İran)
Tel Aviv Borsası (İsrail)
Varşova Borsası
(Polonya)
Viyana Borsası
(Avusturya)
47,91%
50,64%
5
Asya – Pasifik
Kaynak: WFE
52
2.3.4. Piyasa Dönüş Oranı
Bir hisse senedi piyasasının dönüş oranı; piyasada belli bir dönemde
oluşan
toplam
işlem
hacminin,
ortalama
piyasa
kapitalizasyonuna
bölünmesiyle bulunur. Bazı çalışmalarda piyasa dönüş oranı hisse senedi
devir hızı olarak ta adlandırılmaktadır. Piyasa dönüş oranı, söz konusu
piyasanın likiditesi ve aktifliği ile ilgili bilgi verir. Yüksek piyasa dönüş oranı,
piyasanın likiditesinin yüksek olduğunun bununla birlikte söz konusu
piyasalarda
göstergesidir.
kısa
vadeli
yatırımların
daha
ağırlıklı
olduğun
da
bir
71
Ancak piyasa dönüş oranını değerlendirirken, piyasanın
büyüklüğü ile birlikte değerlendirilmelidir. öyle ki küçük ama aktif bir hisse
senedi piyasası yüksek dönüş oranına sahip olurken, büyük ama daha az
aktif bir piyasa daha düşük piyasa dönüş oranına sahip olacaktır.
2007 yılı verilerine göre WFE üyesi piyasalar içerisinde piyasa dönüş
oranı en yüksek piyasa Shenzhen Borsası’dır. Bu piyasayı NASDAQ ve
Çin’de faaliyet gösteren bir diğer borsa olan angay Borsası takip etmektedir.
Gelişmiş hisse senedi piyasaları, gelişmekte olan hisse senedi piyasalarına
oranla ortalama olarak daha yüksek piyasa dönüş oranlarına sahiptir.
Gelişmiş hisse senedi piyasaları tablonun sol tarafında yer alırken,
gelişmekte olan hisse senedi piyasaları genellikle tablonun sağında yer
almaktadır. (Bakınız tablo 7)
Piyasa dönüş oranları açısından Çin ve Lüksemburg hisse senedi
piyasaları dikkat çekicidir. Gelişmiş hisse senedi piyasaları arasında kabul
edilen Lüksemburg Borsası piyasa dönüş oranı açısından son sırada yer
almaktadır. Lüksemburg Borsası, uluslararası şirketlere sağladığı vergi ve
benzeri avantajlar nedeniyle diğer hisse senedi piyasaları arasında özel bir
konuma sahiptir. Lüksemburg Borsası’nda işlem gören şirketler bu
avantajlardan yararlanmak amacıyla bu piyasada işlem görmektedirler. Öte
yandan Çin ise dünyada en hızlı gelişen piyasa durumundadır. Bu gelişim
71
TSPAKB 2007 Sermaye Piyasaları Raporu, s. 41.
53
kendisini hisse senedi piyasalarında da göstermektedir. Bu yüzden Çin hisse
senedi piyasaları dünyada piyasa dönüş oranı en yüksek olan piyasalardır.
Tablo 7: 2007 Yılı Verilerine Göre Hisse Senedi Piyasalarının Dönüş Oranları
1
2
Shenzhen Borsası (Çin)
NASDAQ
3,8917
3,0362
27
28
Atina Borsası (Yunanistan)
JASDAQ
0,6400
0,6014
3
4
angay Borsası (Çin)
Deutsche Börse
2,1097
2,0835
29
30
Sao Paulo Borsası (Brezilya)
Malezya Borsası
0,5708
0,5707
5
6
Borsa Italiana
Kore Borsası
2,0411
1,9261
31
32
Viyana Borsası (Avusturya)
Mısır Borsası
0,5560
0,5363
7
8
BME İspanya Borsaları
NYSE
1,9195
1,6708
33
34
JSE (G. Afrika Cumhuriyeti)
Tel Aviv Borsası (İsrail)
0,5254
0,4955
9
10
Londra Borsası
Tayvan Borsası
1,5419
1,5327
35
36
Yeni Zelanda Borsası
Varşova Borsası (Polonya)
0,4518
0,4344
11
12
Oslo Borsası (Norveç)
Tokyo Borsası
1,4540
1,3845
37
38
Amman Borsası
Filipinler Borsası
0,3807
0,3302
13
14
OMX Nordic Borsası
Euronext
1,3700
1,3687
39
40
Meksika Borsası
Bombay Borsası (Hindistan)
0,2980
0,2939
15
16
İsviçre Borsası
İMKB
1,3388
1,2965
41
42
Kolombiya Borsası
Santiago Borsası (ili)
0,2462
0,2247
17
18
Osaka Borsası
Budapeşte Borsası
1,2760
1,0396
43
44
Güney Kıbrıs Borsası
Tahran Borsası (İran)
0,2203
0,1968
19
20
Avustralya Borsası
Hong Kong Exchanges
1,0155
0,9406
45
46
Ljubljana Borsası (Slovenya)
Lima Borsası (Peru)
0,1851
0,1658
21
22
İrlanda Borsası
Toronto Borsası (TSX Group)
0,8397
0,8370
47
48
Colombo Borsası (Sri Lanka)
Buenos Aires Borsası (Arjantin)
0,1231
0,0887
23
24
Singapur Borsası
Hindistan Ulusal Borsası
0,7760
0,6775
49
50
Mauritius Borsası
Bermuda Borsası
0,0627
0,0584
25
Tayland Borsası
0,6660
51
Malta Borsası
0,0179
26
Endonezya Borsası
0,6646
52
Lüksemburg Borsası
0,0021
Kaynak: WFE
2.3.5. Piyasaya Kote Yerli irket Sayısı ve Yeni İhraçlar
Piyasaya kote yerli şirket sayısı, ülkede tasarrufların önemli bir
bölümünün sermaye yoluyla özkaynak niteliğinde el değiştirmiş olduğunun bir
göstergesidir.72 Ancak hisse senedi piyasalarını değerlendirirken piyasaya
kote yerli şirket sayısı tek başına yeterli değildir. Süreklilik için yeni ihraçlar ve
72
Murat Doğu, a.g.e., s. 8.
54
ihraçların büyüklüğü de önemlidir. Gelişmiş hisse senedi piyasalarında
yapılan ihraçlar, gelişmekte olan piyasalara oranla daha büyüktür.
Tablo 8: Hisse Senedi Piyasalarından Halka Arz Yoluyla Sağlanan Kaynak (milyon $)
2007
2006
N/A
0,00
1.033,94
5.547,43
80,34
3.698,35
16.192,57
136.984,20
2.219,14
41.853,50
56.052,30
N/A
38,18
349,42
194,62
348,13
1.037,86
17.374,87
103.170,11
606,11
16.241,05
44.076,05
Asya – Pasifik
Avustralya Borsası
69.288,55
Bombay Borsası (Hindistan)
11.716,76
Malezya Borsası
2.474,96
Colombo Borsası (Sri Lanka)
389,52
Hong Kong Exchanges
74.027,02
Endonezya Borsası
5.422,81
JASDAQ
1.099,60
Kore Borsası
6.976,82
Hindistan Ulusal Borsası
33.344,22
Yeni Zelanda Borsası
2.090,93
Osaka Borsası
179,48
Filipinler Borsası
1.964,73
Şangay Borsası (Çin)
87.165,53
Shenzhen Borsası (Çin)
13.076,29
Singapur Borsası
9.748,08
Tayvan Borsası
2.116,29
Tayland Borsası
938,66
Tokyo Borsası
17.855,71
46.524,91
6.920,71
968,20
19,76
67.437,36
1.829,66
2.632,32
5.326,64
14.144,99
1.008,94
431,32
1.120,64
16.552,35
5.967,03
5.724,36
2.112,53
3.972,49
22.133,75
Amerika Kıtası
AMEX
Bermuda Borsası
Buenos Aires Borsası (Arjantin)
Kolombiya Borsası
Lima Borsası (Peru)
Meksika Borsası
NASDAQ
NYSE
Santiago Borsası (Şili)
Sao Paulo Borsası (Brezilya)
Toronto Borsası (TSX Group)
2007
Avrupa - Afrika – Ortadoğu
Amman Borsası
Atina Borsası (Yunanistan)
BME İspanya Borsaları
Borsa Italiana
Budapeşte Borsası
Mısır Borsası
Güney Kıbrıs Borsası
Deutsche Börse
Euronext
İrlanda Borsası
İMKB
JSE (G. Afrika Cumhuriyeti)
Ljubljana Borsası (Slovenya)
Londra Borsası
Lüksemburg Borsası
Malta Borsası
Mauritius Borsası
OMX Nordic Borsası
Oslo Borsası (Norveç)
İsviçre Borsası
Tahran Borsası (İran)
Tel Aviv Borsası (İsrail)
Varşova Borsası (Polonya)
Viyana Borsası (Avusturya)
1.250,00
1.938,28
116.766,67
10.975,95
32,18
3.231,64
287,76
N/A
N/A
3.217,78
6.248,28
17.852,98
1.367,84
82.785,17
2.467,97
70,27
42,26
12.976,29
8.046,62
1.265,69
4.532,14
5.896,11
7.253,51
10.257,46
2006
3.399,46
4.478,44
28.231,13
9.993,68
9,14
3.252,90
98,62
11.700,59
100.378,18
4.853,96
1.502,97
12.823,08
2.733,59
94.368,04
2.281,45
384,30
0,00
8.864,58
15.062,55
2.891,04
1.508,03
9.834,88
2.859,86
13.149,58
Kaynak: WFE
Tablo 8’den görüldüğü üzere ABD hisse senedi piyasaları şirketlere
sağladığı kaynak bakımından dünyada açık ara öndedir. irketlerin NYSE ve
NASDAQ’tan birincil ve ikincil arzlar vasıtasıyla sağladığı kaynak, WFE üyesi
37 hisse senedi piyasasından sağlanan toplam kaynaktan fazladır. Bu sonuç
şirketlerin fon temini için neden ABD hisse senedi piyasalarını tercih etmek
istemesinin bir nedenidir.
55
2.3.6. Yabancı Yatırımcılara Açıklık
Piyasaların dışa açıklık derecesini, yurt dışından yerel piyasalara ve
yerel piyasalardan yurt dışı piyasalara olan sermaye hareketlerinin düşük
maliyetle
ve
kolaylıkla
yapılabilmesi
belirlemektedir.
Hisse
senedi
piyasalarının dışa açıklık derecesi, o piyasanın gelişmişlik düzeyinin bir
göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Gelişmekte olan hisse senedi
piyasalarında genellikle sermaye hareketlerini engelleyici hukuki ve kurumsal
düzenlemeler mevcuttur. Ancak gelişmekte olan piyasalara olan ilginin
artması,
piyasalarda
mevcut
olan
düzenlemelerin
yenilenmesi
veya
kaldırılması sonucunda gerçekleşmiştir.
2.4.
HİSSE SENEDİ PİYASALARININ ULUSLARARASILAMASI
Mali piyasalar arasında yaşanan entegrasyon hisse senedi piyasaları
açısından incelendiğinde farklı özellikler görülmektedir. Günümüzde hisse
senedi piyasalarında yaşanan entegrasyon diğer mali piyasaların gerisinde
kalmıştır. Faiz oranlarında ve sabit getirili menkul kıymetlerin getiri
oranlarında yaşanan uluslararası düzeydeki entegrasyon, hisse senedi
piyasalarında henüz tam olarak gerçekleşmemiştir. Hisse senetlerinin
getirisinin, faiz ve tahvillerin tersine sabit olmaması ve sistematik ve
sistematik olmayan birçok faktör tarafından etkilenmesi entegrasyonun
zayıflığının nedenleridir.73 Ayrıca nominal ve reel döviz kurlarındaki
belirsizlikler, saniyeleşmiş ülkelerde bile daha etkili bir entegrasyonun
gerçekleşmesini engellerken, hisse senedi gibi belirsizliğin daha fazla olduğu
uzun vadeli finansal araçlarda entegrasyonun daha zayıf olması doğaldır.74
Hisse senedi piyasalarının tam olarak entegre olmamasının bir sonucu
olarak oluşan getiri farklılıkları, uluslararasılaşmanın en hızlı bu piyasalarda
yaşanmasına neden olmuştur. Gerek yatırımcılar gerekse de ihraççı
73
74
Alp, a.g.e., s. 110.
Alp, a.g.e., s. 112.
56
kuruluşlar uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem yaparak yerel
piyasalarından
sağlayamadıkları
avantajları
elde
edebilmektedirler.
Yatırımcılar uluslararası hisse senedi çeşitlendirmesinin avantajlarından
faydalanırken, uluslararası hisse senedi piyasalarının şirketlere sağladığı
avantajlar çeşitlidir.
Uluslararası hisse senedi ihracı, bir ülkenin menkul kıymetler
borsasında yabancı bir şirket tarafından, o ülkedeki bir aracı kurum
aracılığıyla yapılan ihraçtır. Yabancı şirketlere ait hisse senetlerinin kote olup
işlem görmesine olanak sağlayan piyasalar uluslararası hisse senedi
piyasası olarak adlandırılmaktadır. Uluslararası hisse senedi piyasaları; hisse
senetlerinin çıkartıldıkları ülke sınırları dışında işlem gördüğü piyasalardır.
Dünyadaki menkul kıymet piyasalarının çoğu yerel piyasada aranan kotasyon
şartlarına uymak koşuluyla yabancı hisse senetlerinin işlem görmesine izin
vermektedir, hemen hemen hepsinde yabancı menkul kıymetlerin işlem
görebileceği pazarlar oluşturulmuştur. Günümüzde hisse senedi piyasaları
arasındaki rekabet büyük ölçüde uluslararası menkul kıymetlerin borsa
kotasyonuna alınması ile uluslararası kurumsal yatırımcıların pazara
çekilmesi konusunda yoğunlaşmaktadır.75
Gelişmiş piyasalardan ABD ve İngiltere sermaye piyasası temelli
sistemlere sahip olduğu için uluslararası hisse senedi ihracı daha çok bu ülke
piyasalarına yapılmaktadır. 1920’li yıllara kadar uluslararası arenada Londra
tartışmasız lider konumdaydı. Ancak 1920’lerden sonra uluslararası ticaret ve
mali akımlar bakımından New York’un önemi Londra’nın önüne geçmiştir.
Önemli hacimlerdeki uluslararası fonlar New York’a gelmeye başlarken,
uluslararası şirketler ve hükümetler ihtiyaç duydukları fonları New York
piyasasından sağlama olanağına kavuşmuştur.76
Küreselleşmenin hız kazandığı 1980’lerin ikinci yarısından itibaren
Avrupa’daki hisse senedi piyasaları çekiciliğini kaybetmeye başlarken,
şirketlerin ilgisi ABD piyasalarına doğru kaymaya başlamıştır. Kote olan
yabancı şirket sayısı ABD piyasalarında artmaya başlarken, Avrupa
75
76
Gürlesel, Alkin, Uzunoğlu, a.g.e., s. 77.
Seyidoğlu, a.g.e., s. 296.
57
piyasalarında azalmıştır. Aynı zamanda Avrupa piyasalarına kote olan ABD’li
şirket sayısı azalırken, ABD piyasalarına kote olan Avrupalı şirket sayısı
artmaya başlamıştır.
1986 – 1997 yılları arasında en büyük 9 Avrupa borsasında
(Amsterdam, Brüksel, Frankfurt, Paris, Londra, Milano, Stockholm, Viyana,
Madrid) işlem gören yabancı şirket sayısı 732’den 625’e düşmüştür. Aynı
dönemde bu borsalarda işlem gören ABD’li şirket sayısı 284’den 184’e
düşerken, ABD hisse senedi piyasalarında işlem gören Avrupalı şirket sayısı
53’ten 207’e çıkarak neredeyse dörde katlanmıştır.77 1998 yılında şirketlerin
gerçekleştirdiği uluslararası halka arzlardan NYSE, AMEX ve NASDAQ %31
oranında pay alırken; LSE ve Londra Borsası Alternatif Yatırım Piyasası’nın
(AIM) payı %16 olmuştur.78
Söz konusu dönemde ABD hisse senedi piyasalarına olan ilginin
artması iki şekilde açıklanabilir.79 Birincisi; küreselleşme ve finansın
uluslararasılaşması ile birlikte şirketler artan beklentilerini karşılayabilecek,
ABD piyasaları gibi daha derin ve likiditesi daha fazla olan piyasaların
arayışına girmişlerdir. İkincisi ise ABD piyasalarında, yabancı şirketlerin işlem
görebilmesinin
ucuzlaması
ve
kolaylaşmasıdır.
Ayrıca
yüksek
işlem
maliyetlerine, zayıf muhasebe standartlarına ve kötü yatırımcı koruma
kriterlerine sahip olan Avrupa hisse senedi piyasaları, uluslararası hisse
senedi piyasalarına kote olmak isteyen şirketler tarafından tercih edilmemeye
başlarken; düşük işlem maliyetlerine, katı muhasebe standartlarına ve daha
iyi yatırımcı koruma kriterlerine sahip ABD piyasaları tercih edilmeye
başlanmıştır.80
Uluslararası
hisse
senedi
piyasalarında
son
yıllarda
yaşanan
gelişmelere baktığımızda gelişmelerin 1986 – 1997 yılları arasındaki
77
Marco Pagano, Ailsa a. Roell, Josef Zechner, “The Geography of Equity Listing: Why Do
Companies List Abroad”, The Journal of Finance, cilt 57, sayı 6, Aralık, 2002, s. 2664.
78
Borsa Yatırımcıları Derneği, “Global Arenada Halka Arz”, (Erişim)
http://www.boryad.org/boryad/boryad-arastirmalar/farkli-ulkelerde-halka-arz-imkani.html,
27.11.2008
79
Marco Pagano, v.d., “What Makes Stock Exchanges Succees? Evidence From Cross-Listing
Decisions”, European Economic Review, sayı 45, 2001, s. 772.
80
Pagano, Roell, Zechner, a.g.m., s. 2685.
58
gelişmelerden farklı özellikler gösterdiğini görmekteyiz. 1986 – 1997 yılları
arasında uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem gören yabancı
şirketler çoğunlukla gelişmiş piyasalara sahip ülke şirketleri iken, son yıllarda
gelişmekte olan piyasalara sahip ülke şirketleri de uluslararası hisse senedi
piyasalarına
açılmaya
başlamıştır.
Meksika
ve
Singapur
Borsaları
uluslararası hisse senedi piyasalarında ön plana çıkmaya başlamış ve bu
piyasalarda işlem gören yabancı şirket sayısında büyük artış yaşanmıştır.
Ayıca 2006 yılından başlayarak LSE atağa geçmiş ve eski günlerine dönme
sinyalleri vermeye başlamıştır.
Tablo 9‘da WFE üyesi seçilmiş hisse senedi piyasalarında 1999 –
2007 yılları arasında işlem gören yabancı şirket sayıları ile toplam şirket
sayıları verilmiştir. 1997 – 2007 yılları arasında bu piyasalarda işlem gören
toplam şirket sayısı %42 artarak 20479’dan 29165’e yükselirken; toplam
işlem gören yabancı şirket sayısı %14 artarak 2716’dan 3014’e yükselmiştir.
59
Tablo 9: WFE Üyesi Seçilmiş Piyasalarda 1999 – 2007 Yılları Arasında İşlem Gören Yabancı irket ve Toplam irket Sayıları
AMEX
Nasdaq
NYSE
TSX Group
Sao Paulo
Buenos Aires
Bermuda
Meksika
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam Yabancı Toplam
61
650
51
649
48
606
48
571
55
557
73
575
100
595
100
592
104
599
429
4829
488
4734
445
4063
381
3649
343
3294
340
3229
332
3164
321
3133
307
3069
405
3025
433
2468
461
2400
472
2366
466
2308
459
2293
452
2270
451
2280
421
2297
38
3599
32
3604
39
3758
52
3842
70
3951
1
487
3
467
3
441
2
412
2
391
2
388
1
342
3
350
9
404
1
125
3
125
3
119
4
114
4
110
4
107
4
104
5
106
5
111
23
45
25
47
28
50
32
54
33
55
37
58
37
56
38
54
37
53
4
190
4
177
5
172
6
169
79
237
175
326
176
326
203
335
242
367
Atina
Almanya
Amsterdam
Brüksel
Paris
Euronext
İtalya
İstanbul
Londra
Lüksemburg
İsviçre
BME
OMX
Viyana
Varşova
0
234
154
119
169
262
851
387
278
969
6
1
448
226
173
17
0
Avustralya
Yeni Zelanda
Hong Kong
Singapur
Tokyo
70
65
13
54
43
Kaynak: WFE
270
286
2274
277
412
114
221
1
241
158
104
158
6
1
448
216
164
14
0
310
983
392
265
966
297
316
2374
270
416
111
225
1
235
N/A
6
1
409
209
149
14
0
314
983
1195
294
311
2332
257
412
113
230
1
219
370
7
0
419
197
140
29
20
0
324
934
1484
295
288
2824
245
398
3015
129
216
1
182
346
8
0
381
198
130
21
1
332
866
1392
279
285
2692
242
419
125
203
2
159
334
9
0
351
192
127
20
21
5
341
819
1333
278
297
2837
234
409
685
120
230
2
116
293
7
0
334
206
116
22
19
7
304
764
1259
282
304
3091
245
400
678
111
241
2
104
256
27
0
343
224
92
39
26
17
12
290
760
1210
311
316
3256
260
348
3378
791
113
265
3
105
225
6
0
719
227
84
39
26
17
23
283
866
1155
307
319
3307
261
341
3537
851
119
375
1287
189
708
408
1935
76
56
11
63
41
1406
203
790
480
2096
75
50
10
69
38
1410
195
867
492
2141
66
50
10
67
34
1421
196
978
501
2153
66
43
10
26
32
1471
184
1037
560
2206
68
42
10
25
30
1583
200
1096
633
2306
71
32
9
122
28
1714
185
1135
686
2351
78
31
8
247
25
1829
182
1173
708
2416
85
26
9
290
25
1998
178
1241
762
2414
60
3500
3000
2500
2000
1500
1000
500
0
2716
3104
2765
2259
1999
2000
2001
2569
2465
2517
2525
2704
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Grafik 1: Seçilmiş Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Toplam Yabancı irket Sayısı
Avrupa’da faaliyet gösteren hisse senedi piyasalarına baktığımızda
2006 yılında kadar Avrupa hisse senedi piyasalarında işlem gören yabancı
şirket sayısının sürekli olarak azaldığını görmekteyiz.81 Sadece gelişmekte
olan hisse senedi piyasası olan Varşova Borsası’nda işlem gören yabancı
şirket sayısı artmıştır. 2007 yılında ise LSE büyük bir atak yaparak işlem
gören yabancı şirket sayısını 343’ten 719’a yükselterek dünyada en fazla
yabacı şirketin işlem gördüğü hisse senedi piyasası unvanını elde etmiştir.
Bu atakla birlikte 2006 yılında 1142’ye düşen seçilmiş Avrupa piyasalarında
işlem gören yabancı şirket sayısı 2007’de 1474’e yükselmiştir. Ancak
Avrupa’da söz konusu piyasalarda işlem gören yabancı şirket sayısı 1547
olan 1999 yılındaki seviyenin altındadır.
1000
800
600
400
200
0
1999
2000
2001
2002
2003
Avrupa Borsaları (Lüksemburg ve Londra Hariç)
2004
2005
Londra Borsası
2006
2007
Lüsemburg Borsası
Grafik 2: Seçilmiş Avrupa Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket Sayıları
81
2001 yılında Euronext’de işlem gören yabancı şirket sayısına ulaşılamamıştır.
2002 yılında BME İspanya Borsaları dahil olmuştur.
2003 yılında BME İspanya Borsalarında İşlem gören yabancı şirket sayısına ulaşılamamıştır.
2004 yılında OMX Nordic Borsası dahil olmuştur. BME İspanya Borsalarında İşlem gören şirket
sayısına ulaşılamamıştır.
2005 yılında BME İspanya Borsalarında İşlem gören yabancı şirket sayısına ulaşılamamıştır.
61
1800
1600
1400
1200
1000
800
600
400
200
0
1547
1511
1402
1474
1268
1220
1024
1999
2000
2001
2002
2003
2004
1122
1142
2005
2006
2007
Grafik 3: Seçilmiş Avrupa Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Toplam
Yabancı irket Sayısı
1999 – 2007 yılları arasında 3 ABD hisse senedi piyasasında işlem
gören toplam yabancı şirket sayısı 2000 yılında 972 ile maksimum seviyeye
ulaştıktan sonra düşüşe geçmiş, 2004 ve 2005 yıllarında artsa da daha sonra
tekrar düşerek 2007 yılı sonu itibariyle 832 olmuştur. Yabancı şirket
sayısındaki azalış genel olarak NASDAQ’ta işlem gören yabancı şirket
sayısındaki azalıştan kaynaklanmaktadır. NASDAQ’ta yaşanan düşüşte 1999
yılında Londra Borsası’na bağlı olarak oluşturulan Alternatif Yatırım
Piyasası’nın (AIM) etkisi büyüktür. AIM için NASDAQ’ın küçük versiyonu
demek mümkündür. NASDAQ’ta işlem gören şirketlerin ortalama büyüklükleri
oldukça büyük olduğu için, küçük şirketlerin NASDAQ’ta yatırımcıların ilgisini
çekmesi oldukça zor olmaktadır. AIM bu tür küçük şirketlerin ilgisini çekmiş
ve bu tür şirketler NASDAQ’tan AIM’ye yönelmişlerdir. AIM’nin 2007 yılında
birincil halka arzlardan ettiği tutar, NASDAQ ile neredeyse aynıdır.82
NYSE’de işlem gören yabancı şirket sayısı 2002’ye kadar artarken,
2002 yılından sonra azalmaya başlamıştır. İşlem gören yabancı şirket sayısı
AMEX’de ise 1999 yılından itibaren artmıştır. İşlem gören yabancı şirket
sayısı NYSE’de azalırken AMEX’de artması, AMEX’in NYSE’e oranla kote
olacak şirket açısından daha az seçici olmasından kaynaklanmaktadır.
82
Borsa Yatırımcıları Derneği, “Global Finans Merkezleri”, (Erişim)
http://www.boryad.org/boryad/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=43, 27.11.2008 s. 2.
62
600
500
400
300
200
100
0
1999
2000
2001
2002
AMEX
2003
NASDAQ
2004
2005
2006
2007
NYSE
Grafik 4: 3 ABD Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Yabancı irket Sayıları
1000
972
954
950
900
901
895
864
872
884
872
850
832
800
750
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Grafik 5: 3 ABD Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Toplam Yabancı irket Sayısı
Asya – Pasifik hisse senedi piyasalarını incelediğimizde Singapur
Borsası’nda yaşanan artış dikkat çekmektedir. Singapur Borsası’nda 2004
yılında 25 yabancı şirket işlem görmekteyken, 2007 yılında 290 yabancı
şirket işlem görmektedir. Singapur’un bölgesel bir finans merkezi haline
gelmesi, Singapur Borsası’nda yaşanan artışın nedenidir. Bununla birlikte
Tokyo Borsası’nda işlem gören yabancı şirket sayısı da dikkat çekicidir.
63
Tokyo Borsası toplam piyasa kapitalizasyonu ve işlem hacmi bakımından
dünyanın en büyük borsalarından biri olmasına rağmen, uluslararası arenada
şirketlerin ilgisini çekememektedir. 1999 yılında Tokyo Borsası’nda 43
yabancı şirket işlem görürken, 2007 yılında bu sayı 25’e düşmüştür. Diğer
Asya – Pasifik hisse senedi piyasaları olan Yeni Zelanda ve Hong Kong
Borsaları’nda işlem gören yabancı şirket sayısı azalırken, Avustralya
Borsası’nda artmıştır.
350
300
250
200
150
100
50
0
1999
2000
Avustralya
2001
2002
Yeni Zelanda
2003
2004
Hong Kong
2005
Singapur
2006
2007
Tokyo
Grafik 6: Asya-Pasifik Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket Sayıları
500
450
435
400
389
350
300
250
245
247
242
200
262
227
150
177
175
2003
2004
100
50
0
1999
2000
2001
2002
2005
2006
2007
Grafik 7: Asya-Pasifik Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Toplam Yabancı irket
Sayısı
64
Tablo 9’daki diğer hisse senedi piyasalarını incelediğimizde, işlem
gören yabancı şirket sayısı Kanada hisse senedi piyasalarında 2003’ten bu
yana artmıştır. Brezilya ve Arjantin hisse senedi piyasalarında da artışlar
yaşanmıştır ancak işlem gören yabancı şirket sayısı bakımından bu piyasalar
önemsizdirler. Bermuda ve Meksika Borsaları’nda ise artış yaşanmıştır.
80
70
70
60
52
50
40
39
38
32
30
20
10
0
2003
2004
2005
2006
2007
Grafik 8: Kanada Hisse Senedi Piyasasında İşlem Gören Toplam Yabancı irket Sayısı
300
250
200
150
100
50
0
1999
2000
2001
Sao Paulo (Brezilya)
2002
2003
Buenos Aires (Arj)
2004
2005
Bermuda
2006
2007
Meksika
Grafik 9: Güney Amerika Hisse Senedi Piyasalarında İşlem Gören Yabancı irket Sayıları
Lüksemburg, Bermuda ve Meksika Borsaları’nı dünyada faaliyet
gösteren diğer hisse senedi piyasalarından ayrı değerlendirmek gerekir. Bu
ülkelerin mali sistemleri burada işlem gören yabancı şirketlere çeşitli
avantajlar sunmaktadır bu yüzden bu piyasalar dünyada işlem gören yabancı
65
şirket sayısının yerel şirket sayısından fazla olduğu 3 hisse senedi
piyasasıdır. Lüksemburg Borsası’nda işlem gören yabancı şirket sayısı 2004
yılına kadar azalmış, sonraki yıllarda tekrar artarak 2007 yılında 1999
yılındaki seviyesine ulaşmıştır. Meksika Borsası bu 3 piyasa arasında 1999
yılında son sırada yer alırken 2003 yılında atağa geçerek önce Bermuda
Borsasını daha sonra 2007 yılında da Lüksemburg Borsası’nı geçmiştir.
Bermuda Borsası ise piyasa kapitalizasyonu bakımından dünyanın en küçük,
işlem hacmi bakımından ise 2. en küçük borsasıdır. 2007 yılında işlem gören
toplam 53 şirketin 37’si yabancı şirkettir.
300
250
200
150
226
100
216
209
198
197
50
224
203
206
176
175192
242227
79
23 4
25 4
28 5
32 6
33
37
37
38
37
0
1999
2000
2001
2002
Bermuda
2003
Meksika
2004
2005
2006
2007
Lüksemburg
Grafik 10: Bermuda, Meksika ve Lüksemburg Borsalarında İşlem Gören Yabancı irket
Sayıları
New York ile Londra arasında yaşanan global finans merkezi olma
yolunda var olan rekabet kendisini uluslararası hisse senedi piyasalarında
halka arz olmak isteyen şirket hususunda da yaşanmaktadır. İngiltere ve
ABD, yabancı şirketler açısından en aktif piyasa durumundadırlar. 1920’li
yıllardan itibaren New York, Londra’nın önüne geçmiş, küreselleşmenin hız
kazandığı 1980’li yıllarla birlikte New York tartışmasız lider konumuna
geçmiştir.
Ancak
son
yıllarda
yaşanan
gelişmeler
ile
birlikte ABD
piyasalarının üstünlüğü sarsılmaya başlamıştır. Londra, New York’un tahtını
tekrar zorlamaya başlamıştır.
66
800
700
600
500
400
300
200
719
448
405
448
433
461
409
472
419
466
381
459
452
451
351
334
343
422
100
0
1999
2000
2001
2002
NYSE
2003
2004
2005
2006
2007
Londra
Grafik 11: LSE ve NYSE’de İşlem Gören Yabancı irket Sayısı
1999 yılında NYSE’de 405 yabancı şirket işlem görmekteyken, 2007
yılı sonunda 422 yabancı şirket işlem görmektedir. 1999 yılından başlayarak
2002 yılına kadar NYSE’de işlem gören yabancı şirket sayısı artarak en
yüksek seviyesi olan 472’ye yükselmiştir. Ancak 2002 yılından başlayarak
NYSE’de işlem gören yabancı şirket sayısı azalmaya başlamıştır. Bu
düşüşün en büyük nedeni 2002 yılında uygulanmaya konan Sarbanes –
Oxley yasasıdır. Sarbanes – Oxley yasası ABD’de yaşanan Enron ve benzeri
skandallardan sonra bu tür skandalların bir daha yaşanmaması için alınan
önlemlerden biridir. Sarbanes – Oxley yasası, şirketlere ve yöneticilere ekstra
yükümlülükler getirerek, ABD piyasalarından fon temin etmek isteyen
şirketlerin maliyetlerinde artışa neden olmuştur. Sarbanes – Oxley yasalarına
uyum ABD piyasalarında halka arzın maliyetini önemli ölçüde arttırmıştır.
Bunun yanında 2007 yılında yaşanan düşüş daha dikkat çekicidir.
NYSE’de işlem gören yabancı şirket sayısı 2006 ‘da 451 iken 2007’de 422’ye
düşmüştür. Bu düşüşün en büyük nedeni günümüzde yaşanmakta olan
küresel mali krizin etkisini 2007 yılında göstermeye başlaması ve bu yüzden
şirketlerin ABD piyasalarından çekilmeye başlamasıdır.
Öte yandan LSE’e baktığımızda, 1999’da 448 olan işlem gören
yabancı şirket sayısı 2007 yılında 719 olmuştur. 2006 yılına kadar işlem
gören yabancı şirket sayısı LSE’ de sürekli azalarak en düşük seviyesi olan
334’e kadar düşmüştür. 2006 yılında ufak bir artışla 343’e yükselmiş, 2007
67
yılında ise 2 kattan fazla artarak 719’a yükselmiştir. LSE’ de yaşanan bu
artışın 2 temel nedeni vardır.
Birincisi; Sarbanes – Oxley yasası ile birlikte ABD hisse senedi
piyasalarında işlem görmek katı kurallara bağlanırken, LSE’ de daha esnek
kurallar uygulanmaya başlamıştır. LSE’e bağlı olarak 1999 yılında kurulan
Alternatif Yatırım Piyasası (AIM) uluslararası hisse senedi piyasalarına
açılmak isteyen şirketlere birçok esneklik sunmaktadır. Bu özelliğiyle AIM
küçük ve gelişmekte olan piyasalarda işlem gören birçok şirketin ilgisini
çekmiştir. Bu türde birçok şirket AIM’de işlem görmeye başlamıştır. İkinci
neden ise LSE’ de kullanılmakta olan International Order Book (IOB)
sistemidir. IOB, LSE’ de depo sertifikası olarak işlem gören yabancı menkul
kıymetlerin alım – satımında kullanılan ve yatırımcılara diğer piyasalara
oranla maliyet avantajı sunan bir sistemdir. IOB sistemi LSE’ de işlem gören
yabancı menkul kıymetlere olan ilginin artmasına neden olmuştur.
2005 yılından başlayarak AIM ve IOB’nin sunduğu avantajlardan
yararlanmak isteyen, özellikle de Çin, Rusya ve Ortadoğu ülkelerinin şirketleri
LSE’ de işlem görmeye başlamıştır. OIB yatırımcılara öyle avantajlar
sunmaktadır ki Kazakistan ve Rusya şirketlerine ait menkul kıymetler AIM’de,
kendi yerel piyasalarında olduğundan daha fazla işlem hacmine sahiptirler.
Hisse Senedi Piyasalarının Uluslararasılaşma Düzeyi
Hisse senedi piyasalarının uluslararasılaşma düzeyleri 2 orana
bakarak ölçülebilir.83 Bir piyasada işlem gören yabancı şirket sayısının işlem
gören toplam şirket sayısına oranı, yabancı şirketlerin söz konusu piyasaya
gösterdikleri ilginin göstergesidir. Yabancı piyasalarda işlem gören yerel
şirket sayısının yerel piyasalarda işlem gören toplam şirket sayısına oranı ise
yerel
piyasaların
şirketlerin
karşıladığının bir göstergesidir.
83
Pagano, v.d., a.g.m., s. 772.
ihtiyaçlarını
ve
beklentilerini
ne
ölçüde
68
Tablo 10: Seçilmiş hisse senedi piyasalarında işlem gören yabancı şirket sayısının
toplam şirket sayısına oranı
1999
0,094
0,089
0,134
0,002
0,008
0,511
0,021
2000
0,079
0,103
0,175
0,006
0,024
0,532
0,023
2001
0,079
0,110
0,192
0,007
0,025
0,560
0,029
2002
0,084
0,104
0,200
0,005
0,035
0,593
0,036
2003
0,099
0,104
0,202
0,011
0,005
0,036
0,600
0,333
2004
0,127
0,105
0,200
0,009
0,005
0,037
0,638
0,537
2005
0,168
0,105
0,199
0,010
0,003
0,038
0,661
0,540
2006
0,169
0,103
0,198
0,014
0,009
0,047
0,704
0,606
2007
0,174
0,100
0,183
0,018
0,022
0,045
0,698
0,659
BME İspanya Borsaları
OMX Nordic Borsası
Viyana Borsası
Varşova Borsası
Tel Aviv Borsası
0,000
0,275
0,398
0,428
0,174
0,022
0,004
0,197
0,816
0,420
0,149
0,000
0,002
0,003
0,245
0,403
0,392
0,164
0,020
0,003
0,189
0,800
0,394
0,126
0,000
0,002
0,003
0,239
0,020
0,003
0,175
0,813
0,362
0,124
0,000
0,002
0,003
0,235
0,249
0,024
0,000
0,148
0,804
0,352
0,010
0,155
0,000
0,003
0,003
0,210
0,249
0,029
0,000
0,142
0,818
0,310
0,168
0,005
0,007
0,006
0,194
0,251
0,032
0,000
0,124
0,821
0,311
0,029
0,175
0,022
0,009
0,007
0,152
0,233
0,025
0,000
0,108
0,841
0,290
0,032
0,171
0,029
-
0,007
0,137
0,212
0,087
0,000
0,105
0,862
0,264
0,012
0,033
0,150
0,045
0,018
0,011
0,121
0,195
0,020
0,000
0,217
0,870
0,246
0,011
0,031
0,143
0,061
0,021
Avustralya Borsası
Yeni Zelanda Borsası
Hong Kong Borsası
Singapur Borsası
0,054
0,344
0,018
0,132
0,054
0,276
0,014
0,131
0,053
0,256
0,012
0,140
0,046
0,255
0,010
0,134
0,045
0,234
0,010
0,046
0,043
0,210
0,009
0,040
0,041
0,173
0,008
0,178
0,043
0,170
0,007
0,349
0,043
0,146
0,007
0,381
Tokyo Borsası
0,022 0,020 0,018 0,016 0,015 0,013 0,012 0,010 0,010
Amex
Nasdaq
NYSE
Toronto Borsası (TSX Group)
Sao Poulo Borsası (Brezilya)
Buenos Aires Borsası (Arjantin)
Bermuda Borsası
Meksika Borsası
Atina Borsası
Almanya Borsası
Amsterdam Borsası
Brüksel Borsası
Paris Borsası
Euronext
İtalya Borsası
İstanbul Borsası
Londra Borsası
Lüksemburg Borsası
İsviçre Borsası
Tablo 10’da 1999 – 2007 yılları arasında dünyadaki çeşitli hisse
senedi piyasalarında işlem gören yabancı şirket sayısının bu piyasalarda
işlem gören toplam şirket sayısına oranı verilmektedir. 2007 yılına kadar
Londra başta olmak üzere Almanya ve İsviçre gibi büyük Avrupa
borsalarında söz konusu oran azalırken ABD borsaları açısından artmıştır.
2001 yılına kadar LSE’ de işlem gören yabancı şirket sayısının işlem gören
toplam şirket sayısına oranı NYSE’den fazla iken, 2001 yılında NYSE öne
geçmiştir. Bu sonuçlar bize söz konusu dönemde yabancı şirketlerin ABD
69
hisse senedi piyasalarına olan ilgisinin arttığını, Avrupa piyasalarına olan
ilgisinin ise azaldığını göstermektedir.
2007 yılında LSE’ de işlem gören yabancı şirket sayısının 2 kattan
fazla artarak 343’ten 719’a yükselmesi bu piyasada işlem gören yabancı
şirket sayısının toplam şirket sayısına oranında aynı oranda artarak %10’dan
%21’e yükselmesine neden olmuştur. Aynı dönemde NYSE’de ise işlem
gören yabancı şirket sayısı 451’den 421’e düşmüştür. Bunun sonucunda da
NYSE için işlem gören yabancı şirket sayısının toplam şirket sayısına oranı
%19,8’den %18,3’e düşerek LSE’nin gerisine düşmüştür.
0,250
0,200
0,150
0,100
0,050
0,000
1999
2000
2001
2002
Amex
2003
2004
Nasdaq
2005
2006
2007
NYSE
Grafik 12: 3 ABD hisse senedi piyasasında işlem gören yabancı şirket sayısının
işlem gören toplam şirket sayısına oranı
0,500
0,400
0,300
0,200
0,100
0,000
1999
2000
2001
Viyana Borsası
BME İspanya Borsaları
2002
2003
Varşova Borsası
İsviçre
2004
2005
2006
2007
OMX Nordic Borsası
Londra
Grafik 13: Seçilmiş 10 Avrupa hisse senedi piyasasında işlem gören yabancı şirket sayısının
işlem gören toplam şirket sayısına oranı
70
Ancak bir borsada işlem gören yabancı şirket sayısındaki artış her ne
kadar yabancı şirketlerin o piyasaya olan ilgisini gösterse de, bu olay tek
başına söz konusu piyasanın fon temininde daha iyi bir hizmet verdiği
anlamına gelmez. Bununla birlikte piyasalarda işlem gören şirketlerin niteliği
ve piyasaların sağladığı fon miktarı da önemlidir. LSE’ de yaşanan gelişmeler
bu duruma çok güzel bir örnektir.
Öncelikle 2007 yılında LSE’den fon temin edip işlem görmeye
başlayan şirket sayısı NYSE’den çok çok üstündedir. Bu sebepten ötürü
LSE’nin şirketlere sağladığı fon miktarının NYSE’nin üstünde olması
beklenmektedir. Ancak durum bunun tam tersidir. LSE 2007 yılında şirketlere
birincil ve ikincil halka arzlar yoluyla 82.785,17 milyon $ kaynak sağlarken,
NYSE 136.984,20 milyon $ kaynak sağlamıştır. Bunun en büyük nedeni LSE’
de işlem görmeye başlayan şirketlerin niteliğidir. LSE’i genellikle küçük
şirketler tercih etmeye başlamıştır. Ayrıca 1990 – 2001 yılları arasında
şirketler uluslararası piyasalardan hisse senedi ihracı ile toplam 435 milyar $
fon temin ederken, bunun 287 milyar $’ını ABD hisse senedi piyasalarından
temin etmişlerdir.84 Bu rakam uluslararası piyasalara toplam hisse senedi
ihracının %66’sını oluşturmaktadır.
LSE’nin ana pazarında işlem gören yabancı şirket sayısında önemli bir
değişim olmasa da Alternatif Yatırım Piyasası (AIM) birçok küçük şirket için
çekici durumdadır. ABD piyasalarına kote olma şartı taşımayan birçok şirket
AIM’yi bir başka deyişle LSE’i tercih etmektedir. Online kumarhane işletmesi
PartyGaming şirketinin 2005 yılında gerçekleştirdiği halka arz bu durum çok
güzel bir örnektir. 85
2005 yılında AIM’de halka arz edilen online kumarhane işletmesi
PartyGaming şirketi halka arzdan 1,9 milyar$ gelir elde etmiştir. Ancak bu
gelirin tamamı şirketin kasası yerine şirket ortaklarının cebine gitmiştir.
irketin ortakları bunu bizzat kendileri ifade etmişlerdir.
84
Oysaki ABD’de
Brian J. Henderson, Narasimhan Jegadeesh, Micheal S. Weisbach, “World Markets for Raising
New Capital”, Journal of Financial Economics, sayı 82, 2006, s. 64.
85
David Henry, “Londra’nın Başına Buyruk Borsası”, BusinessWeek, sayı 43, 19-25 Kasım 2006,
(Çevrimiçi) http://www.businessweek.com.tr/general/sonsayi.asp?contID=644, 10 Aralık 2008.
71
yapılan halka arzlarda ortaklar gelirin ancak %15’ini alabilmektedir.
PartyGaming gibi şirketlerin ABD piyasalarına kote olabilme şansları yoktur.
Bu yüzden ABD piyasalarında kote olamayan şirketler için LSE çekici
gelmektedir. LSE’ de işlem gören yabancı şirket sayısındaki artış genel
olarak bu yüzden olmaktadır. Ayrıca halka arzdan elde edilen gelirin şirket
için kullanılmasının yerine ortaklar tarafından paylaşılmasının izin verildiği
piyasalar, ileride yatırımcıların bu tür piyasaları tercih etmemesine neden
olabilir.
Ülkelerin uluslararası sermaye piyasalarındaki yerini belirlemeye
yarayan bir diğer oran yerel şirketlerin yurt dışı piyasalardan temin ettiği
toplam sermayenin yabancı şirketlerin yurt içi piyasalardan temin ettiği
toplam sermaye miktarını oranıdır.86 Bu oran ülkelerin sermaye ihraç eden
ülke mi yoksa ithal eden ülke mi olduğuna anlamaya yardımcı olur. Söz
konusu oranın 1 den büyük olması o ülkenin sermaye ithal eden bir ülke
olduğunun, 1 den küçük olması ise o ülkenin sermaye ihraç eden bir ülke
olduğunun göstergesidir. Dünyada sadece ABD ve İngiltere sermaye ihraç
eden iki ülkedir. Gelişmekte olan ülkeler en fazla sermaye ithal eden
ülkelerdir. Gelişmekte olan ülke sermaye piyasalarının yeterince gelişmemiş
olması ve bu ülkelerin kıt kaynaklara sahip olmaları, bu ülkelerin yüksek
miktarda sermaye ithal etmelerine neden olmaktadır.87
2.5.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASASI OLARAK İMKB
2008 Ekim ayında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB)
tamamı yerli 318 şirkete ait hisse senetleri işlem görmektedir. İMKB’de işlem
gören şirket sayısı, dünya hisse senedi piyasalarında işlem gören toplam
şirket sayısının binde 7’sini oluşturmaktadır. İMKB’de hiçbir yabancı şirkete
ait hisse senedi işlem görmemektedir. Bu özelliğiyle piyasalarına yabancı
86
87
Henderson, Jegadeesh, Weisbach, a.g.m., s. 77.
Henderson, Jegadeesh, Weisbach, a.g.m., s. 78.
72
şirketlere ait hisse senetlerinin işlem görmediği WFE üyesi 16 hisse senedi
piyasasından biri olmuştur.
26 Temmuz 1997 tarihinde İMKB’de yabancı şirketlere ait hisse
senetlerinin işlem görebilmesi için “UP
Depo Sertifikaları
Piyasası”
oluşturulmuştur. Bu bağlamda İMKB’de uluslararası özelliğe sahip bir hisse
senedi piyasasıdır.
Yabancı şirketlere ait hisse senetlerinin İMKB’de işlem görebilmesi
SPK’nın “Yabancı Sermaye Piyasası Araçlarının Kurul Kaydına Alınmasına
ve Satışına İlişkin Esaslar Tebliği” (Seri: III, No:20) bölümünde belirtilmiştir.
Bu tebliğe göre yabancı hisse senetlerinin Türkiye’de halka arz yoluyla
satışının, depo sertifikaları yoluyla yapılması şarttır. (Madde 3) Depo
sertifikalarının satışı TL üzerinden yapılır.(Madde 7) İhraççı kuruluşlar,
Türkiye’de yerleşik ortaklıkların tabi olduğu kamuyu aydınlatmaya ilişkin tüm
yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. (Madde 9)
Yabancı şirketlerin hisse senetlerini İMKB’de halka arz edilmelerine
yönelik hukuki düzenlemelerin hazır olmasına rağmen İMKB hiçbir zaman
yabancı şirketler açısından cazip bir piyasa olamamıştır. 2008 yılına kadar
İMKB UP Depo Sertifikaları Piyasası’nda sadece 1 şirket işlem görmüştür.
Piyasa faaliyete geçtiği tarihte Kazakistan bankası olan Kazkametsbank
şirketine ait menkul kıymetler piyasada işlem görmeye başlamış, ancak bu
menkul kıymetler 2002 yılında borsa kotundan çıkmıştır. İMKB’nin yabancı
şirketler tarafından tercih edilmemesinin en büyük nedeni Türkiye’de
sermaye piyasalarının yeterince gelişmemiş olmasıdır.
İMKB’nin 2006 yılında 162.389,9 milyon $ olan toplam piyasa değeri
2007 yılında yaklaşık %76 artarak 286.571,7 milyon $’a yükselmiştir. Bu
piyasa değeri ile İMKB WFE’ ye üye 53 hisse senedi piyasası arasında 26.
sırada yer almıştır. 2008 yılındaki küresel mali krizle birlikte dünyadaki diğer
piyasalar gibi İMKB’nin piyasa değerinde de büyük düşüş yaşanmıştır. 2008
yılı Ekim ayı verilerine göre İMKB’nin piyasa değeri %57 azalarak 123.505,30
milyon $’a gerilemiştir. Bu değerle İMKB diğer hisse senedi piyasaları
içerisinde 30. sıraya gerilemiştir.
73
350.000,0
286.571,7
300.000,0
250.000,0
200.000,0
161.537,6
162.398,9
150.000,0
123.505,3
100.000,0
50.000,0
0,0
2005
2006
2007
2008/10
Grafik 14: İMKB’nin Toplam Piyasa Kapitalizasyonu
Hisse senedi piyasalarının ülke ekonomisindeki yerinin ve öneminin bir
göstergesi olan toplam piyasa değerinin milli gelire oranı 2007 yılında %43
olmuştur. Bu oranla İMKB gelişmekte olan hisse senedi piyasaları arasında
son sıralarda yer almaktadır. Ülkemizde sermaye piyasalarının yeterince
gelişmemesinin bir sonucu olarak İMKB’nin toplam piyasa değerinin milli
gelire oranı düşüktür.
2005’te 402 milyar $ seviyesinde olan toplam işlem hacmi, 2006
yılında 449 milyar $ seviyesine yükselmiş ancak 2007 yılında 296 milyar $
seviyesine düşmüştür. 296 milyar $ toplam işlem hacmi ile İMKB global
arenada 25. Sırada yer almıştır. 2008 yılının ilk 10 ayında oluşan 225 milyar
$’lık toplam işlem hacmiyle İMKB dünya piyasaları arasında 25. sıradaki
yerini korumuştur.
500.000,0
449.219,5
400.000,0
402.277,3
300.000,0
296.410,2
200.000,0
225.752,9
100.000,0
0,0
2005
2006
2007
Grafik15: İMKB’nin Toplam İşlem Hacmi
2008/10
74
Piyasa dönüş oranı İMKB’de 2005 yılında %169,9 iken 2006 yılında
%141,3’e, 2007 yılında ise %129,7’ye düşmüştür. İMKB’de uzun vadeli
yatırım yapan yabancı yatırımcı sayısının artması, piyasa dönüş oranını
düşürmüştür.
88
Piyasa dönüş oranının azalması, İMKB’de likiditenin azaldığı
anlamına gelmemektedir.
%5 işlem hacmi yoğunluğu bakımında İMKB dünya piyasaları arasında
24. sırada yer alırken, %5 piyasa kapitalizasyonu yoğunluğu bakımında 28.
sırada yer almaktadır.
70,00%
60,00%
50,00%
40,00%
30,00%
20,00%
10,00%
0,00%
2005
2006
5% piyasa kapitalizasyonu
2007
5% işlem hacmi
Grafik 16: İMKB’nin Piyasa Yoğunluğu
88
TSPAKB 2007 Sermaye Piyasaları Raporu, s. 42.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİNİ
Bireylerin, ekonomilerin ya da hükümetlerin bir işletme kurmak veya
yatırım yapmak için ihtiyaç duydukları fonlara ve varlıklara sermaye denir.
İşletme iktisadına göre sermaye, işletmenin amaç ve üretim çabalarına uygun
olarak bir işletmede toplanmış üretim araçlarının tümünü ifade eder.89
Mülkiyeti işletmeye ait sermaye ve varlıkların tümüne de özsermaye denir.
Ekonomilerde sermaye üretim faktörlerinden biridir. Sermayeyi temsil eden
finansal varlıkların alım – satımının yapıldığı yerler de sermaye piyasalarıdır.
Finansal yönetimin temel amacı, firma değerini maksimum kılmaktır.
Firma değerini maksimum kılmak için 3 önemli karar vardır. Yatırım,
finansman ve kar payı. Bu üç faktörün firma değerini etki dereceleri hakkında
tartışmalar olsa da, yatırım kararlarının firma değerini etkileyen en önemli
faktör olduğu düşünülmektedir. Ancak yatırımın finansmanı sürecinde
optimum sermaye yapısının belirlenmesi, yatırımın firma değerine etkisini
belirlemektedir. Bu yüzden sermaye maliyeti çok daha önemlidir.
Finansal piyasalarda yaşanan liberalleşme ve küreselleşme ile birlikte
gerek fon ihtiyacı olanlar gerekse de yatırımcılar faaliyet gösterdikleri ulusal
piyasaların
uluslararası
dar
sınırlarına
piyasalardaki
bağlı
kalmak
fırsatları
zorunluluğundan
değerlendirme
kurtularak
olanağına
sahip
olmuşlardır. Küreselleşme piyasalar arasındaki sınırları ortadan kaldırsa da,
entegrasyon tam anlamıyla sağlanamadığı için piyasalar arasındaki maliyet –
getiri
farklılıkları
devam
etmektedir.
Finansal
piyasalar
arasındaki
uyumsuzluklar, şirketlerin yerel veya yabancı piyasalardan sağlayabilecekleri
kaynakları farklılaştırmıştır. Bu farklılıklar şirketlerin yatırım olanaklarını da
kısıtlamaktadır. Bu noktadan hareket ederek firmalar daha düşük maliyetli
finansman sağlamak için uluslararası piyasalara başvurmak isteyebilirler.
Uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmek de firmaların kullandığı
yöntemlerden biridir.
89
Halil Can, Doğan Tuncer, D. Yaşar Ayhan, Genel İşletmecilik Bilgileri, Ankara, Siyasal Kitapevi,
1995, s. 255.
76
3.1.
İRKETLERİ ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN
FON TEMİN ETMEYE TEVİK EDEN FAKTÖRLER
irketler,
ticari
faaliyetlerinde
ve
yatırım
stratejilerinde
uluslararasılaştıkça, uluslararası sermaye piyasalarına menkul kıymet ihraç
ederek
erişim
sağlamak
daha
da
önem
kazanmaktadır.
irketlerin
uluslararası hisse senedi piyasalarına açılmak istemesinin nedenleri çeşitlidir
ancak en büyük etken finansal faktörlerdir.
ABD gibi çok büyük ekonomilerde şirketler uluslararası yatırımlara ve
operasyonlara gerek kalmadan gelişip büyüyebilir. Ancak gelişmekte olan
ülkeler gibi imkanları sınırlı olan ekonomilerde şirketlerin büyümek için
uluslararası operasyonlara ihtiyacı vardır. Bu şirketler uluslararasılaştıkça,
uluslararası piyasalardan daha fazla teknoloji, iş gücü, hammadde ve
sermaye talep edeceklerdir. Uluslararası piyasalardan sermaye arayışı,
şirketlere hisse senedi başta olmak üzere, uluslararası piyasalara menkul
kıymet ihraç etmeyi teşvik edecektir.
Rekabet gücünü kaybetmemek için yeni yatırımlar yaparak büyümesi
gereken, ancak yerel piyasaların sınırlı imkanları neticesinde yeterli kaynağa
ulaşamayan şirketler, fon temini için uluslararası piyasaları kullanabilir.
Uluslararası sermaye piyasaları şirketlere kendi yerel piyasalarından
sağlayamadıkları büyüklükte finansman imkanı sağlar. Bir Danimarka şirketi
olan Nova Industri yatırımlarını finanse etmek için Temmuz 1981’de New
York Borsası’ndan fon talep etmiştir. 1981 yılında Kopenhang Borsası’ndan
toplam 100 milyon $ kaynak temin edilirken, Nova Industri şirketi New York
Borsası’ndan tek başına 64,8 milyon $ kaynak temin etmiştir.90
Uluslararası sermaye hareketlerinin tamamen kısıtlandığı piyasalarda,
risk sadece yerel piyasa koşullarına göre fiyatlandırılacağı için yatırımcıların
yatırımlarından bekledikleri getiri çok yüksek olacaktır. Hisse senetlerini çifte
kayıt yaptırarak uluslararası piyasalara açılan şirketler açısından ise risk
90
Shakrokh M. Saudagaran, “An Emprical Study of Selected Factors Influencing the Decision to List
on Foreign Stock Exchanges”, Journal of International Business Studies, cilt 19, sayı 1, 1988, s.
102.
77
global koşullara göre fiyatlanacaktır. Dünya piyasalarından çeşitli menkul
kıymetler ile oluşturulan bir portföyün volatilitesi sadece yerel piyasalar
kullanılarak oluşturulan portföyün volatilitesinden daha düşük olacağı için risk
global piyasalarda daha düşük fiyatlanacaktır. Risk daha düşük fiyatlanacağı
içinde kaynak maliyeti düşecektir.91
irketlerin uluslararası sermaye piyasalarına açılma kararlarını alırken
dikkate aldıkları unsurlardan biri de uluslararası yatırımcılardır.92 Yatırımcılar
makroekonomik göstergeleri kötü olan, zayıf ekonomilere sahip ülkelerin
piyasalarında yatırım yapmak istemezler. Bunun yanında piyasaların yasal
çerçevesi ve kurumsal yapıları da önemlidir. Ekonomileri kötü olan ülkelerin
şirketleri uluslararası sermaye piyasalarına erişimi, ülkelerindeki kötü
koşullardan kaçış olarak görebilir. irketler ihraç yaptıkları piyasaların
standartlarına uymak zorunda olacağından yatırımcılara finansal durumları ile
ilgi olumlu sinyal vereceklerdir. Öte yandan ekonomileri iyi olan gelişmiş ülke
şirketleri de, yatırımcılar karşısında diğer gelişmiş ülke şirketlerine göre daha
avantajlı
olmak
için
uluslararası
hisse
senedi
piyasalarına
açılmak
isteyeceklerdir. 1989 – 2000 yılları arasında ADR ihraç eden 111 ülkeden
39517 şirketi konu alan çalışmada şirketlerin ülkelerindeki kurumsal yapıya
bağlı olarak uluslararası sermaye piyasalarını tercih ettiğini söylemektedir.
Buna göre göreceli olarak daha iyi bir kurumsal yapıya sahip olan ülke
şirketleri uluslararası piyasaları daha az tercih etmektedir.93
irketleri uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin etmeye
teşvik eden faktörlerden biri de büyüme potansiyelleri ve yöneticilerin bu
potansiyelden ne kadar haberdar olduklarıdır.94 Büyüme potansiyeline sahip
olmayan şirketler, dış sermayeye ihtiyaç duymadığı için uluslararası hisse
senedi
91
piyasalarına
ihtiyaç
duymaz.
Öte
yandan
yüksek
büyüme
Vihang R. Errunza, Darius P. Miller, “Market Segmentation and the Cost of Capital in İnternational
Equity Markets”, The Journal of Financial and Quantitative Analysis, cilt 35, sayı 4, Aralık, 2000,
s. 581.
92
Stijn Claessens, Sergio L. Schmukler, “International Financial Integration Through Equity Markets:
Which Firms from Which Countries Go Global”, Journal of International Money and Finance, sayı
26, 2007, s. 799.
93
Claessensi Schmukler, a.g.m., s. 799.
94
Thierry Faucault, Thomas Gehrig, “Stock Price Infırmatveness, Cross Listings and Investment
Decisions”, Journal of Financial Economics, sayı 88, s. 147.
78
potansiyeline sahip şirketler ise uluslararası piyasaları daha fazla tercih
edecektir. Yerel piyasalarının kısıtlı özellikleri nedeniyle şirketler büyüme
potansiyellerinin yeterince farkında olmayabilir. irketler uluslararası hisse
senedi
piyasalarında
işlem
görmeye
başlayınca
yöneticiler
büyüme
potansiyellerinin daha çok farkına varacaktır. Büyüme potansiyelleri hakkında
yeterince bilgiye sahip olmayan şirketler ise uluslararası piyasaları daha az
tercih edecektir.
Finansmanın yanında, uluslararası sermaye piyasalarına açılmak
şirketlerin pazarlama faaliyetlerine de katkıda bulunur. irketler, uluslararası
sermaye piyasalarından fon temin ederek bu piyasalarda işlem görmeyi bir
reklam aracı olarak kullanabilmektedir. Uluslararası sermaye piyasalarında
işlem görmek, şirketlerin bilinirliğini arttırırken, şirketin tüketicilerin gözündeki
imajını geliştirecektir.95 Hisse senetleri uluslararası piyasalarda işlem gören
şirketlerin ürünleri tüketiciler tarafından daha kaliteli olarak görülmekte, bu
sayede de şirketler satışlarını ve pazar paylarını arttırabilmektedir. 96
Uluslararası piyasalara açılmak, medyanın ve analistlerin şirkete olan
ilgisini arttıracaktır. Gazeteciler, finansal analistler ve ilgili kurum ve kuruluşlar
ile yapılacak görüşmeler neticesinde medyada şirketle ilgili yer alan haber
sayısı artacaktır. irket daha göz önünde bulunur hale gelecektir. Bu durum
şirketlerin halkla ilişkilerini geliştirecektir.
irketlerin uluslararası sermaye piyasalarına açılmak istemesi politik
faktörler ile de açıklanabilir. Milliyetçi felsefe, ülkelerin kaderlerinin o ülke
vatandaşlarının
yabancılardan
elinde
önce
o
olması
ülke
gerektiğini
vatandaşlarının
ve
ülke
kaynaklarından
yararlanması
gerektiğini
savunmaktadır. Ana şirket hisse senetlerinin, şirketin faaliyet gösterdiği ülke
piyasalarında işlem görmesi, yabancı şirketlerin o ülkedeki faaliyetlerini
kolaylaştırabilir. Ana şirket hisse senetlerinin yerel yatırımcılar tarafından
95
Saudagaran, a.g.m., s. 106.
Neal M. Stoughton, K.P. Wong, Josef Zencher, “IPO’s and Product Quality”, Journal of Business,
sayı 74, 2001 s. 398.
96
79
satın alınması, şirketin ortaklık yapısını faaliyet gösterdiği ülkeler ile daha
orantılı bir hale getirir.97
Çok uluslu firmalar, çalışanlarını teşvik etmek amacıyla ya da
tedarikçileriyle olan ilişkilerini geliştirmek için uluslararası piyasalara hisse
senedi ihraç edebilir.98 İhraç ettikleri hisse senetlerini yabancı ülkelerdeki
iştiraklerinde çalışanlara vererek onarlın şirkete olan bağlılığını arttırabilir.
Yapılan çalışmalar bu tür politikalar uygulayan şirketlerin, uygulamayanlara
göre daha karlı olduğunu ortaya çıkarmaktadır.99
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülke şirketleri incelediğinde, bu
şirketlerin uluslararası hisse senedi piyasalarına girmek istemeleri 3 ana
nedenle açıklanmaktadır.100
1. Finansman
2. Globalleşme
3. Özelleştirme
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ticari banka kredileri şirketler
tarafından en fazla kullanılan finansman türüdür. Bu tür ülkelerin sermaye
piyasaları genellikle küçük ve etkin olmayan bir yapıya sahiptir ve çoğunlukla
sadece
devlet
kuruluşları
ile
çok
büyük
holdingler
tarafından
kullanılabilmektedir. Finansal piyasaların bu ve benzeri özellikleri, az gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde şirketlerin yerel sermaye piyasalarından
sağladıkları fonun maliyetini yükseltmektedir.101
Piyasaların likiditesi ve yatırımcılara açıklığı, kaynak maliyetini
etkileyen önemli faktörlerdir. Yabancı yatırımcılara kapalı ve likiditesi düşük
olan yerel piyasalardan şirketler uluslararası piyasalardan olduğundan daha
yüksek maliyetle fon temin ederler. Likit ve büyük sermaye piyasalarında
halka arz, sığ piyasalarda halka arza göre daha cazip bir finansman
yöntemidir. Bu yüzden az gelişmiş veya gelişmekte olan ülke piyasalarında
faaliyet gösteren şirketler daha likit ve büyük uluslararası sermaye
piyasalarından fon temin etmek istemektedir.
97
Insup Lee, “The Impact of Overseas Listings on Shareholdres Wealth: The Case of the London and
Toronto Stock Exchanges”, Journal of Business Finance and Accounting, cilt 18, sayı 4, Haziran,
1991, s. 106.
98
Pagano, Raell, Zechmer, a.g.m., s. 2659.
99
Saudagaran, a.g.m., s. 107.
100
Vurgun, a.g.e., s. 1.
101
Errunza, Miller, a.g.m., s. 577.
80
Globalleşme amacı şirketlerin dış pazarlarda imajını geliştirmek ve
menkul kıymet piyasalarına girerek yurt dışında tanınmak istemesinin bir
sonucudur. Bu bağlamda uluslararasılaşmak isteyen şirketlerin kullandığı
yöntemlerden biri de, hisse senetlerini uluslararası borsalara kote ettirerek o
piyasalarda işlem görmesini sağlamaktır.
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin en büyük sorunlarından biri
sermaye yetersizliğidir. Günümüzde hükümetler ülke içi kıt kaynakların
sınırlayıcı etkilerinden dolayı, özelleştirme kapsamında yaptıkları satışlarda
uluslararası piyasaları daha fazla kullanmaya başlamıştır.
irketler uluslararası sermaye piyasalarına tahvil ihracı ile de
erişebilirler ve fon temin edebilirler. Uluslararası piyasalara yapılan tahvil
ihracı şirketlere; döviz kuru riskinden korunma imkanı, ülkeler arasındaki faiz
oranı farklılığından yararlanabilme imkanı ve çeşitli vergi avantajları gibi
olanaklar sağlar.102 Ancak uluslararası piyasalara yapılan tahvil ihracı
şirketlere hisse senedi ihracı kadar avantaj sağlamaz. Tahvil ihracı şirketlerin
itibarını hisse senedi ihracı kadar arttırmaz. Ayrıca uluslararası piyasalara
tahvil ihraç eden şirketler, hisse senedi ihracı için gerekli olan finansal
standartlara uymak zorunda olmadığı için yatırımcılara herhangi bir olumlu
sinyal vermez. Yalnız uluslararası piyasalara yapılan tahvil ihracı, şirketin bu
piyasalarda bilinirliğini arttıracağı için ileride yapılacak hisse senedi ihracı için
zemin hazırlar.
Özetle belirtmek gerekirse şirketleri uluslararası hisse senetleri
piyasalarından fon temin etmeye teşvik eden faktörleri şu şekilde
sıralayabiliriz;
1. irketlere tek bir ulusal piyasaya göre daha büyük miktarda fon temini
olanağı verir.
2. irketlere kendi yerel piyasalarına oranla daha uygun koşullarda fon
temini imkanı verir.
3. irketlere ülkelerindeki kötü finansal koşullardan kaçış imkanı verir.
102
Henderson, Jegadeesh, Weisbach, a.g.m., s. 71.
81
4. irketlerin uluslararası piyasalardaki itibarını ve bilinirliğini arttırma
imkanı verir.
5. irketlere halkla ilişkilerini geliştirme imkanı verir.
6. irketler yabancı borsalara kote olarak risklerini azaltır. Yüksek
likiditeye kavuşurlar.
7. irketler çalışanlarını ve tedarikçilerini teşvik amacıyla uluslararası
hisse senedi piyasalarına açılmak isteyebilirler.
8. Özellikle yabancı ülkelerde faaliyet gösteren şirketler, ortaklık
yapılarını faaliyet gösterdikleri ülkeler ile daha orantılı hale getirmek
amacıyla uluslararası hisse senedi piyasalarına açılmak isteyebilir.
3.2.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİNİ
YOLLARI
Mali piyasaların tam olarak entegre olduğu bir dünyada uluslararası
piyasalara açılmanın şirketler üzerinde herhangi bir etkisinin olması
beklenmez. Entegre olan piyasalar arasında işlemler serbestçe ve etkin bir
biçimde yapılabilecekken, arbitraj olanağı fiyatların dengede kalmasını
sağlayacaktır. Ancak işlemler hiçbir piyasada tam bir serbestlik ile
yapılamamaktadır.
Hükümetler
piyasaları
gözlemlemekte
ve
ulusal
tasarrufları çok riskli girişimlere karşı korumak için müdahale etmektedir.
Devletler yerel tasarrufların yabancı gruplarca kurutulmasını ve ulusal
şirketlerin yeni pay senetlerinin yabancıların eline geçmesini engellemek için
sermaye
hareketleri
yapmaktadır.
103
üzerine
çeşitli
düzenlemeler
ve
kısıtlamalar
Sermaye hareketlerine getirilen bu kısıtlamalar piyasaların
entegrasyonunu engellemektedir.
Sermaye piyasalarının tam olarak entegre olmadığı bir dünyada,
piyasaların birbirleriyle entegre olmamasının oluşturduğu olumsuzlukların
103
Parasız, Yıldırım, a.g.e., s. 12.
82
etkisini azaltmak isteyen şirketlerin kullanabileceği 3 yöntem vardır.104
Bunlardan birincisi doğrudan veya dolaylı yatırım ile yabancı piyasalara
girmektir. İkincisi yabancı bir şirket ile ortaklık kurmaktır. Üçüncüsü ise
yabancı borsalara çifte kayıt yaptırmaktır. irketlerin uygulayabileceği bu
yöntemleri operasyonel (operating) ve finansal (finacial) politikalar olarak ta 2
gruba ayırabiliriz.105
•
Operasyonel Politikalar: Doğrudan veya portföy yatırımları vasıtasıyla
uluslararası piyasalara açılmak. Yabancı şirketler ile ortaklık kurmak.
•
Finansal
Politikalar:
irketlerin ihraç
ettikleri
hisse senetlerini
uluslararası borsalarda da satışa sunması ya da hisse senetlerini çifte
kayıt yaptırması.
Çifte kayıt, şirketlerin hisse senetlerini kendi ulusal borsalarıyla birlikte
yabancı bir borsada da satışa sunması ve kayıt ettirmesidir. Çifte kayıt; yasal
düzenlemelerden, maliyetlerden ve bilgi asimetrisinden kaynaklanan birçok
sorunun çözümünü kolaylaştırır.106 Hisse senetlerini uluslararası borsalara
çifte kayıt yaptırmak, şirketler açısından sermaye hareketlerine getirilen
kısıtlamaların olumsuz sonuçlarını azaltır. Dünyada piyasalar arasında tam
olarak bir entegrasyon sağlanamadığı için hisse senetlerini çifte kayıt
yaptıran şirketler, yaptırmayanlara göre çeşitli avantajlara sahiptir.
Uluslararası piyasalara hisse senedi ihracı uzun vadeli planlamayı
gerektiren bir stratejidir. Bu stratejinin temel amacı daha fazla yabancı
yatırımcının ilgisini çekmek ve güvenini kazanmaktır. Uluslararası piyasalara
hisse senedi ihraç etmek isteyen şirketlerin bir plan dahilinde çeşitli adımları
izlemesi gerekmektedir.107 Buna göre uluslararası hisse senedi piyasalarına
hisse senedi ihraç etmek isteyen şirketler ilk önce kendi yerel piyasalarında
104
Gordon J. Alexander, Cheol S. Eun, S. Janakiramanan, “International Listings and Stock Returns:
Some Empirical Evidence”, The Journal of Financial and Quantitative Analysis”, cilt 23, sayı 2,
Haziran, 1988, s. 136.
105
Anant K. Sundaram, Dennis E. Logue, “Valuation Effects of Foreign Company Listings on U.S.
Exchanges”, Journal of International Business Studies, cilt 27, sayı 1, 1996, s. 68.
106
Stephen R. Foerster, G. Andrew Karolyi, “The Effects of Market Segmentation and Investor
Recognition on Asset Prices: Evidence from Foreign Stocks Listing in the United States”, The
Journal of Finance, cilt 54, sayı 3, Haziran, 1999, s. 988.
107
David K. Eiteman, Arthur I. Stonehill, Michael H. Moffett, Multinational Business Finance,
ABD, Pearson Eucation Inc., 2004, s. 327.
83
halka arz edilmelidirler. Daha sonra uluslararası piyasalara tahvil ihraç
ederek, uluslararası piyasalarda yatırımcılara kendilerini tanıtma
tanıtma fırsatı elde
ederler ve hisse senedi ihracına zemin hazırlarlar. Tahvil ihracı
ihracından sonra
şirketler
irketler ilk olarak yeni hisse ihracı yapmadan mevcut hisse senetlerini
uluslararası hisse senedi piyasalarına çifte kayıt yaptırarak bilinirliğini
bilinirli
en üst
seviye çıkartmalıdırlar. Bu adımlardan sonra şirketler
irketler yeni hisse senedi ihracı
ile uluslararası piyasalardan fon talep etmelidirler. ABD hisse senedi
piyasalarından fon temin etmek isteyen şirketler içinde en düşük
şük seviyedeki
ADR programından ba
başlayarak(Level 1)) ve giderek program seviyesini
yükselterek (Level 2, Level 3) fon talep etmek en doğru
do ru stratejidir.
Yerel
Piyasada
Uluslararası
Piyasalara
Uluslararası
Piyasalara
Halka Arz
Tahvil İhracı
Çifte Kayıt
Uluslararası
Piyasalara
Hisse Senedi
İhracı
ekil 3: Uluslararası Piyasalara Hisse Senedi İhracı
hracı
Finansal küreselle
küreselleşme ile birlikte şirketlerin
irketlerin finansman kaynakları
çeşitlenmiş ve değişmi
ğ şmiştir. Doğrudan
rudan finansman biçiminin kullanımı artarak
uluslararası menkul kıymet ihracı genişlemiştir.
geni
tir. Yatırımcıların yabancı menkul
kıymetlere olan
lan talebinin
talebin
giderek artması da, şirketlerin
irketlerin uluslararası
piyasalara
yaptıkları
ihracın
artmasına
neden
olmuştur.
olmuştur.
irketlerin
uluslararası piyasalara yaptıkları ihraçlara zaman içersinde baktığımızda,
baktı
özkaynak şeklinde
eklinde finansman biçiminin arttığını,
arttı
borçlanmanın
anmanın ise azaldığını
azaldı
görmekteyiz. Günümüzde şirketler
irketler ihraç ettikleri hisse senetlerini yurt dı
dışı
borsalarda satışa
a sunarak giderek artan ölçülerde fon sağlamaktadır.
sa lamaktadır. 1991
yılında %9 olan yabancı piyasalardan özkaynak temini 2001 yılında %12,8’e
yükselirken,
ken, yabancı piyasalardan borçlanma oranı %26,6’dan %18,5’e
düşmüştür.108
108
Henderson, Jegadeesh, Weisbach, a.g.m., s. 64.
84
irketler uluslararası hisse senedi piyasalarından 3 şekilde fon temin
edebilir:
1. Yabancı hisse senedi ihracı
2. Eurohisse ihracı
3. Stratejik birleşmeler kapsamında yabancı bir şirkete hisse
senedi satışı.
3.2.1. Yabancı Hisse Senedi İhracı
Hedeflenen belirli bir yabancı piyasadaki yatırımcılara satılmak
amacıyla, o ülkenin yatırım kuruluşları tarafından tamamen veya kısmen
taahhütlü olarak hisse senedi çıkartılmasıdır.109 Genellikle satışa sunuldukları
ülkenin parası cinsinden ihraç edilirler.
Yabancı hisse senedi ihracı özellikle gelişmekte olan ülkelerde faaliyet
gösteren ve ülkelerindeki diğer şirketlere göre daha büyük olan firmalar için
önemli bir özsermaye kaynağıdır. Bu tür şirketler yabancı hisse senedi ihracı
ile kendi yurtiçi piyasalarından temin edemeyecekleri büyüklükte fon
sağlayabilirken, hisse senetlerinin likiditesini de artırabilir.
İhraç edilen hisse senetleri ayrım yapılmaksızın her yatırımcıya
satılabilinirken, “özel plasman” (private placement) denilen yöntemle sadece
az sayıda, yüksek güvenirliğe sahip kurumsal yatırımcıya da satılabilinir. Bu
tür ihraç edilen hisse senetlerinin borsalara kayıt ettirilmesi gerekmez. Hisse
senetlerini satın alan yatırımcılarda “satın al ve tut” politikası izler.
3.2.2. Eurohisse İhracı
Hisse senetlerinin, bir konsorsiyum taahhüdü altında ve konsorsiyum
tarafından yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda aynı anda satışa sunulmasıdır.110
109
110
Seyidoğlu, a.g.e., s. 371.
Seyidoğlu, a.g.e., s. 372.
85
Hisse senedinin önündeki “Euro” eki, Eurotahvilde olduğu gibi, hisse
senedinin aynı anda dünyanın birçok yerinde ihraç edilip satışa sunulduğunu
gösterir. Eurohisse senedi piyasaları, Eurotahvil ve Europara piyasalarından
çok sonra oluşmaya başlamıştır. Ancak bu piyasaların daha önceden
oluşmuş olması, Eurohisse senedi piyasalarının gelişimini kolaylaştırmıştır.
3.2.3. Stratejik Birleşme
Stratejik Birleşme (Stratejic Alliance), genellikle birlikte hareket
etmenin sağlayacağı destekleyici etkilerden (sinerji) yararlanmak isteyen
şirketler arasında kurulur. Yaratılmak istenen sinerjinin amaçları, teknolojik
gelişmelerin maliyetini düşürmek ya da birbirini tamamlayan pazarlama
faaliyetlerinin yürütülmesi gibi nedenler olabilir.
Mali açıdan stratejik birleşme ise, güçlü bir şirketin zayıf bir şirkete
desteği şeklindedir. Yurtiçinde faaliyet gösteren yerel bir şirketin çok uluslu ve
çok büyük bir şirket ile ortaklık yapması, onun borsadaki hisse senedi fiyatını
yükseltirken, mali itibarını yükselterek daha düşük maliyetli kredi bulmasına
olanak verir.
3.2.4. Depo Sertifikaları
Depo Edilmiş Menkul Kıymet Sertifikaları111 (Depositary Receipts),
sahibi tarafından yerel bir depo kuruluşunda depo edilen yabancı menkul
kıymetleri temsilen çıkartılan ve bu menkul kıymetlerin verdiği hakları aynen
sağlayan, bunlara özdeş, hamiline yazılı ve nominal değeri temsil ettiği
yabancı menkul kıymetin para birimi cinsinden ifade edilen sermaye piyasası
aracıdır.112 Uluslararası piyasalara hisse senedi ihracı depo sertifikaları
aracılığıyla yapılır. Depo sertifikaları çoğunlukla uluslararası piyasalara hisse
111
112
Çalışmanın geri kalan bölümünde Depo Sertifikaları olarak adlandırılacaktır.
Borsa Terimleri Sözlüğü, İstanbul, İMKB Yayınları, 2002, s. 7.
86
senedi ihracında kullanılsa da, tüm yabancı menkul kıymetleri temsilen
çıkartılabilir. Nadiren de olsa depo sertifikaları borçlanma senetlerini ihraç
ederken de kullanılır.
Depo sertifikası kavramını anlamak için bu kavramı oluşturan tanımları
bilmek gerekir. Depo Anlaşması (Depositary Agreement); depo sertifikası
programının oluşturulmasına dayanak teşkil eden ve depo sertifikasının
taşıdığı şartların, maliklerin haklarının, ihraççı ve depocu bankanın
yükümlülüklerinin düzenlendiği, genellikle ihraççı ve depocu bank tarafından
imzalanan anlaşmadır.113 Depocu Banka (Depositary); depo anlaşmasının
hazırlanmasından, depo sertifikalarının basılmasından, transfer acentesi ve
mukayyit
olarak
temettü
ödemelerinin
yapılmasından
ve
vekâleten
yürütülmesi gereken işler ile hissedarlara karşı depo anlaşması çerçevesinde
yükümlü olduğu bütün hizmetleri yerine getirmekten sorumlu kuruluştur.114
Depo Edilmiş Hisseler (Depositary Shares) ve Depo Sertifikası
(Depositary Receipts) genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Depo
edilmiş hisseler, ihraççı kuruluş tarafından ihraç edilen ve depocu banka
tarafından saklamaya alınmış hisse senetlerinden her biri belli bir sayıda
hisseyi ve bu hisselerin taşıdığı hakları temsil eden menkul kıymettir. Depo
sertifikası ise saklamaya alınmış hisse senetlerini yani depo edilmiş hisse
senetlerini temsil eden sertifikalardır. Her bir depo sertifikası, belli bir sayıdaki
depo edilmiş hisse senedini temsil etmektedir.
Depo sertifikaları menkul kıymetlerin yerel piyasaları dışındaki başka
ülkelerde de halka arz edilmesinde kullanılan ve asıl menkul kıymetleri temsil
eden belgelerdir. Bu bağlamda depo sertifikaları, yabancı bir ülkede ihraç
edilecek hisse senetlerinin, o ülkeye getirilmeden; ihraç edildiği ülkenin
dilinde ve o ülkenin öngördüğü şekil şartları altında düzenlenebilmelerini ve o
ülkenin mevzuatına uygun bir şekilde halka arz edilebilmelerini sağlar.
Uluslararası hisse senedi piyasalarına yapılan gerek yabancı hisse senedi
113
TSPAKB, “Ulusal ve Uluslararası Piyasalar”, Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey Lisansı
Eğitim Kılavuzu (Erişim) http://www.tspakb.org.tr/tr/Portals/57ad7180-c5e7-49f5-b282c6475cdb7ee7/ Uluslararasi %20 Pi_ 21.10.2008.pdf, 28.10.2008, s. 210.
114
TSPAKB, “Ulusal ve Uluslararası Piyasalar”, s. 210.
87
ihracı gerekse de Eurohisse ihracı çoğunlukla depo sertifikaları kullanılarak
yapılır.
3.2.4.1.
Tarihsel Gelişim
Depo sertifikaları ilk olarak ABD’de kullanılmaya başlanmıştır. Yabancı
menkul kıymetlere doğrudan yatırım yapmak, yerli menkul kıymetlere yatırım
yaparken ortaya çıkmayan risklere ve harcamalara neden olmaktaydı. ABD
ve Avrupa menkul kıymet pazarları arasındaki mesafe nedeniyle ortaya çıkan
gecikmeler, yabancı hisse senetlerine yatırım yapmanın önündeki en büyük
caydırıcı etkendi. Piyasalar arasındaki mesafe ve zaman farklılıkları, yabancı
hisse senetlerinin yabancı piyasalardan doğrudan alımını engelliyordu.
Ayrıca dalgalı döviz kurları, yatırılan sermayenin geri dönüş kaybı ve çok
yüksek taşıma maliyetleri kendi ulusal pazarından satın alınmış yabancı
menkul kıymeti satarken ortaya çıkan engellerdi.
Bu tür zorlukların üstesinden gelebilmek için ABD’de 1920’li yıllarda
yeni bir sistem oluşturulması için çalışmalar yapılmaya başlanmıştı. Yabancı
şirketlerin hisse senetleri yerine ABD piyasalarında kullanılacak, onları temsil
eden tedavülü kabil sertifikaların (negotiable receipts) oluşturulması üzerinde
çalışılıyordu. Bu çalışmaların sonucunda depo sertifikası kavramının ilk
örneği olan Amerikan Depo Sertifikası (American Depositary Receipts –
ADR) ABD’de 1927 yılında ortaya çıkmıştır. İngiliz kanunlarının ülkedeki
şirketlerin hisse senetlerini başka ülkelerin piyasalarına kote etmelerini
yasaklaması nedeniyle, ülke dışına çıkarılamayan bu hisse senetlerine
yatırım yapmak isteyen Amerikan yatırımcılar için 1927 yılında Guaranty
Trust Company tarafından, İngiliz şirketi Selfridge Provinical Stores Limited
şirketinin hisse senetlerini temsilen ilk ADR’ler ortaya çıkmıştır.
Ancak 1929 sermaye piyasaları krizinin sonucunda SEC’in çıkarttığı
kanunlarının getirdiği sıkı düzenlemeler ve 2. Dünya Savaşı sonrası ülkelerin
dışa kapalı ekonomi politikaları uygulamaya koymaları, takip eden yıllar
boyunca depo sertifikalarının pek fazla gelişmesine imkan vermemiştir.
88
1980’li yıllarla birlikte dünya da yaşanan küreselleşme ve finans piyasaların
uluslararasılaşmasıyla
birlikte
depo
sertifikalarına
olan
ilgi
artmaya
başlamıştır.
3.2.4.2.
Depo Sertifikası Türleri
Depo sertifikaları yatırımcılara ve ihraççılara daha iyi hizmet sunmak
için zaman içinde büyük gelişmeler kaydetmiş ve çeşitli türleri ortaya
çıkmıştır. Depo sertifikaları hedef piyasaya göre farklı isimler almaktadır.
ABD piyasasına yönelik programlar ADR (American Depositary Receipts),
Avrupa piyasalarına yönelik programlar EDR (European Depositary Receipts)
ve birden fazla piyasaya yönelik olan programlar ise GDR (Global Depositary
Receipts) isimlerini almaktadır. Bütün depo sertifikası programlarının ortak
özelliği
çıkardıkları
ülkelerde
yabancı
menkul
kıymet
ihracını
kolaylaştırabilmeleridir.
3.2.4.2.1. Amerikan Depo Sertifikaları
Amerikan Depo Sertifikaları (American Depositary Receipts – ADR),
ABD’de yabancı hisse senedi alım – satımında kullanılan bir sistemdir.
ADR’ler Amerikan Doları cinsinden ABD’de ihraç edilir ve Securities ve
Exchange Commission’ın (SEC) belirlediği ayrıntılı kamuyu aydınlatma ve
raporlama yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı olarak yalnızca Nitelikli
Kurumsal Yatırımcılara (Qualified Institutional Buyer) satılabileceği gibi,
Tezgahüstü Piyasalarda (OTC) ve borsalarda da işlem görebilir. irketler
kurumsal yatırımcıların yatırım yapabildiği veya borsalarda işlem görebilen
ADR programlarını kullanarak ABD hisse senedi piyasalarından fon temin
edebilirler.
89
3.2.4.2.2. Avrupa Depo Sertifikaları
Merkezi Avrupa Para Birliği dışında olan şirketlerin hisse senetlerini
temsilen çıkartılan, para birimi olarak Euro üzerinden işlem gören depo
sertifikalarına Avrupa Depo Sertifikası (European Depositary Receipts –
EDR) denir.115 EDR’ler, ADR ihracı için SEC’in istediği koşulları yerine
getiremeyen
şirketlerin
Avrupa
piyasalarından
fon
temin
etmelerini
sağlamaktadır. EDR’ler genellikle Londra ve Lüksemburg borsalarına kote
olmak için kullanılır ve takas işlemleri Euroclear ve CEDEL sistemi
aracılığıyla gerçekleşmektedir.
3.2.4.2.3. Global Depo Sertifikaları
Global Depo Sertifikaları (Global Depositary Receipts – GDR), ADR ve
EDR’lerin bir karışımı olarak hem ABD hem de Avrupa piyasalarından fon
temin etmeye yarayan depo sertifikası türüdür. GDR’ler ihraç edildikleri ülke
para birimi cinsinden işlem görür. GDR’lerin ABD’de ihraç edilecek kısmı
SEC’in ADR’ler için öngördüğü ayrıntılı kamuyu aydınlatma ve raporlama
yükümlüklerine tabidir. Eğer ABD’de ihraç edilen kısım sadece Nitelikli
Kurumsal Yatırımcılara yapılmışsa, bu yükümlülüklere tabi olmayacaktır.
ADR, GDR ve EDR’lerden başka çeşitli ülkeler de kendi iç
hukuklarında
düzenlemeler
yaparak
depo
sertifikası
programları
oluşturmuşlardır. Brüksel Borsası’nda işlem gören Uluslararası Depo
Sertifikaları
(International
Depositary
Receipts
–
IDR),
Amsterdam
Borsası’nda işlem gören Hollanda Depo Sertifikaları (Dutch Depositary
Receipts – DDR) ve Brezilya Depo Sertifikaları (Brezilian Depositary
Receipts – BDR) yerel depo sertifikalarına örnek gösterilebilir.116
115
Kudret Vurgun, Uluslararası Piyasalara Erişim (ADR-GDR) ve Türk Sermaye Piyasasına
Alternatif Öneriler, İstanbul, İMKB Araştırma Yayınları No:4, Aralık 1994, s. 14.
116
www.adr.com/adr/edr_info.html, (Erişim) 22.06.2007
90
3.2.4.3.
Depo Sertifikası Programlarının Oluşturulması
Depo sertifikası programları ihraççı kuruluşun bir depocu banka seçimi
ile başlar. Daha sonra seçilen depocu banka ile depocu bankanın hazırladığı
bir depo anlaşması imzalanır. Depo anlaşması depo sertifikası programının
oluşturulmasına dayanak teşkil eder. Hedeflenen piyasaya göre depo
anlaşmasının tabi olduğu mevzuat farklılık gösterir. Genellikle ABD piyasaları
için New York, Avrupa piyasaları için İngiliz ya da diğer AB mevzuatı
çerçevesinde resmi işlemler gerçekleşir.
Depo
anlaşması
ihraççı
kuruluşun
ve
depocu
bankanın
sorumluluklarını, depo sertifikası maliklerinin hak ve görevlerini yazılı olarak
belirler ve depo sertifikası maliklerine depo sertifikası programını tanıtır.
İhraççı kuruluş, depocu bankayı seçtiğinde bu kuruluş uluslararası piyasalara
yapılacak ihraçlarda tek yetkili acente olur. Depo sertifikası programlarında
depocu bankanın görevleri şunlardır:117
Hisse senetlerinin teslim edilmesini takiben depo sertifikalarını ihraç
eder. Depo sertifikalarının iptal edilmesi halinde de senetleri ilgili piyasaya
iade eder.
1. Temettü ödemelerini ve şirket genel kurullarını takip eder.
Temettüleri
depo
sertifikasının
çıkartıldığı
para
birimine
çevirerek yatırımcılara öder. Genel kurulda yatırımcılar adına
vekâleten oy kullanır.
2. Depo sertifikası programı yöneticisi olarak, şirket yönetimine
ilişkin faaliyetleri kontrol eder.
3. irket ile depo sertifikası hissedarlarına danışmanlık hizmeti
verir.
4. Depo sertifikası programlarını geliştirmek amacıyla şirket
çalışanlarını eğitir, depo sertifikası programlarını geliştirici
raporlar hazırlar.
117
TSPAKB, “Ulusal ve Uluslararası Piyasalar”, s. 213.
91
Depo sertifikası programlarının oluşturulması
olu turulması sırasında bilgi ve
belgelerin hazırlanması süreci önem arz etmektedir çünkü
ç
şirketler
irketler genellikle
yerel piyasalarından daha katı yasal düzenlemelere sahip piyasalarda depo
sertifikası programları olu
oluşturur.
turur. “Due Dilligence” adı verilen bilgi ve belge
hazırlanma süreci, genellikle ihraççı şirket,
irket, menkul kıymetlerin satı
satışına
aracılık eden kuruluşlar
şlar ve tarafların hukuk danışmanları
danı manları tarafından yürütülen
bir süreçtir. Bu süreçte şirketin
irketin faaliyetleri ve kamuya açıklanacak bilgilerin
şirketin
irketin gerçek durumunu eksiksiz yansıtıp yansıtmadığı
yansıtmadı ı incelenir. irketin
mali tablolarının doğrul
ğruluğu ve yeterliliğii tepsi edilir. Bu süreç sonunda elde
edilen bilgiler yatırımcıları bilgilendirmek amacıyla kullanılır.
İlgili
lgili bilgi ve belgeler hazırlandıktan ve gerekli koşullar
ko ullar sa
sağlandıktan
sonra hisse senetleri depocu banka tarafından belirlenen bir yerel
yerel saklama
kuruluşunda
unda depocu banka adına saklamaya alınır. Saklamaya
Saklamaya alınan hisse
senetlerini temsilen depocu banka depo sertifikalarını çıkartır. Çıkartılan depo
sertifikaları satışa
a aracılık eden kuruluşlar
kurulu lar tarafından uluslararası piyasalarda
satılarakk depo sertifikası programları olu
oluşturulur.
Konsorsiyum
Lideri
DS'LER
DS'ler uluslararası
takas sisteminde
konsorsiyum lideri
hesabına geçilir.
Uluslararası Takas
(Cleraring) System
DS İhracı
Depocu
(Depositary)
Blokaj Bildirimi
Saklamacı
(Custodian)
Hisse Senetleri
Yabancı Şirket
Hisse Senedi Teslimi
ekil
ekil 4: Depo Sertifikası Programlarının Oluşturulması118
118
TSPAKB, “Ulusal ve Uluslararası Piyasalar”, s. 212.
92
3.2.4.4.
Depo Sertifikası Programlarının Avantajları
Depo sertifikası programları yatırımcılara yabancı hisse senetlerine
kolayca yatırım yapabilme imkânı sunmaktadır. Yabancı hisse senetlerine
doğrudan yatırımda ortaya çıkan masraflar ve zorluklar, depo sertifikalarına
yapılan yatırımlarda ortaya çıkmaz. Depocu kuruluş, yatırımcıların tek başına
yapmasının zor ve masraflı olduğu işlemleri yatırımcılar adına yapar. Depo
sertifikaları ile yabancı hisse senetlerinin alım – satımı ve takası daha basite
indirgenirken, yatırımcılar yerel piyasalarının koşulları altında yabancı hisse
senetlerine yatırım yapma imkânı elde eder. Depo sertifikaları, yabancı
piyasalardan doğrudan hisse senedine alımına kıyasla daha düşük işlem ve
takas maliyetine sahiptirler.
Depo sertifikaları sadece ulusal menkul kıymetlere yatırım yapma
olanağı bulunan yatırımcılara, kendi ülkelerinin menkul kıymetleri ile özdeş
yabancı menkul kıymetlere yatırım yapma imkânı verir.119 Örneğin birçok
ABD bankası ve emeklilik fonu iç mevzuatları gereği yabancı hisse
senetlerine yatırım yapamamaktadır. ADR’ler, ABD menkul kıymeti olarak
kabul edildiğinden bu kuruluşların ADR’lere yatırım yapmalarının önünde bir
engel bulunmamaktadır.
Öte yandan ihraççılar açısından depo sertifikaları, uluslararası
piyasalara erişmek için kullanılan enstrümanlardan biridir. Depo sertifikaları
ihraççılara uluslararası piyasalara erişim imkanı sağlarken aynı zamanda
yatırımcı tabanlarını genişleterek ilgili menkul kıymetin likiditesinde artışa
neden olabilmektedir. Depo sertifikaları vasıtasıyla sermaye artırımı yapan
şirketler, yerel piyasalarının yanında uluslararası piyasalardan da fon temin
imkanı bulur.
119
TSPAKB, “Ulusal ve Uluslararası Piyasalar”, s. 216.
93
3.3.
AMERİKAN DEPO SERTİFİKALARI
Finansın uluslararasılaşması ile birlikte başta çok uluslu şirketler
olmak üzere birçok şirkette uluslararası piyasalara erişim isteği doğmuştur.
Dünya finans piyasaları arasında tartışmasız lider konumunda bulunan ABD
piyasaları şirketlerin erişmek istediği piyasaların başında gelmektedir.
Finansal
küreselleşme
ile
birlikte
çok
sayıda
yabancı
şirket
ABD
piyasalarından mevcut hisse senetlerini çifte kayıt yaptırarak ya da yeni hisse
senedi ihracı ile fon temin etmektedir. Yabancı şirketlere ait hisse senetlerinin
ABD
piyasalarında
işlem
görebilmesi
ADR
programları
vasıtasıyla
gerçekleşebilmektedir.
ADR’ler esas olarak, SEC’in 1991 yılında yayımladığı bültende
tanımlanmıştır.120 Bu tanıma göre ADR belirli sayıdaki menkul kıymetler
üzerinde mülkiyet hakkını temsil etmekte olup bu menkul kıymetlerin hamili
(holder) tarafından bir depocuya (depositary) depo edilmiştir. Bu şekilde depo
edilen menkul kıymetler (deposited securites) genellikle yabancı ihraççının
hisse senedi şeklindeki menkul kıymetleridir ve depocu da genellikle bir ABD
bankası ya da “trust company”dir. Depocu, depo edilen menkul kıymetler için
borsada, ADS’leri temsil eden tedavülü kabil bir sertifika ihraç eder.
ADR’ler bir ABD menkul kıymeti olarak daima nama yazılı senet
(registered shares) olarak ihraç edilmektedir. Bir ADR tek bir yabancı menkul
kıymeti temsil edebileceği gibi ABD ve yabancı piyasalar arasındaki farklı
fiyatlandırma düzeylerini karşılamak üzere ilgili menkul kıymetin belli bir kesri
ya da katını da temsil edebilir.121 Bir ADR programı oluşturulunca, ADR’ler
diğer ABD menkul kıymetleri gibi ABD’de serbestçe işlem görmeye
başlamaktadır.
ADR’ler, ABD’de herhangi bir ABD sermaye piyasası aracı gibi alınıpsatılabilirler. Yatırımcılar yabancı ülkelerdeki alım–satım işlemlerini öğrenmek
ve alım – satım sorunları ile uğraşmak zorunda kalmazlar. ADR’ler $
120
Korkut Özkorkut, “Depo Sertifikaları”, Ankara Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi,
2001, s. 15.
121
Vurgun, a.g.e., s. 14.
94
cinsinden işlem görürler ve temsil edilen hisse senetlerinin temettüleri de $’a
çevrilerek ödenir. Yabancı şirketler ise ADR programlarını ABD sermaye
piyasalarına ilk adım olarak görmektedirler. ADR programı şirketin ABD’deki
profilini yükselterek, ileride ABD piyasalarında yapabilecek halka arzlar için
zemin hazırlamaktadır.
ADR programları “sponsorsuz” ve “sponsorlu” olmak üzere 2 ana
sınıfa ayrılır. Hisse senedi ihraççısı şirketin programa dahil olduğu
programlara sponsorlu, ihraççının dahil olmadan oluşturulan programlara
sponsorsuz program denmektedir.
3.3.1. Sponsorsuz ADR Programları
Sponsorsuz ADR programları bir veya birkaç yatırım bankası
tarafından, tek taraflı olarak, hisse senedi ihraççısı şirketin programa iştiraki
olmaksızın, o şirketin hisse senetlerini temsilen çıkartılmaktadır. Sponsorsuz
programlarda depo anlaşması hazırlanmaz. Genellikle şirketin ihraca
herhangi bir itirazı olmadığına dair muvafakat anlaşması (letter of no
objection)
yapılmaktadır.
Sponsorsuz
ADR
programlarının
Amerikan
yatırımcılarına arz edilmeleri yasaktır.
3.3.2. Sponsorlu ADR Programları
İhraççının da ADR programına dahil olduğu ADR türü sponsorlu ADR
programlarıdır. Sponsorlu ADR programı, depocu banka, ihraççı kuruluş ve
muhtemel depo sertifikası malikleri arasında yapılan depo anlaşmasına göre
yürütülmektedir. Anlaşma yapıldığı aşamada depo sertifikaları henüz
satılmamış olmasından dolayı ortada herhangi bir depo sertifikası maliki
olmamasına rağmen, New York kanunlarına göre depo sertifikası malikleri de
depo anlaşmasına taraf kabul edilir ve anlaşmanın getirmiş olduğu
imkânlardan yararlanmaya hak kazanır.
95
Günümüzde
oluşturulan
ADR
programlarının
çoğu
sponsorlu
programlardır. Sponsorlu ADR programlarında, ihraççı kuruluş ADR yapısının
kurulmasına ilişkin masrafların çoğunu üstlendiği için, yatırımcılar için
ADR’lere yatırım yapmak daha ucuz ve çekici olmaktadır.122 ABD
piyasalarında
gerçekleştirilebilecek
3 çeşit
sponsorlu ADR
programı
mevcuttur. Level – 1, Level -2 ve Level – 3 ADR programları.
3.3.2.1.
Level 1 ADR Programları
Level 1 programı ABD sermaye piyasalarına erişmek için kullanılan en
kolay yollardan biridir. ABD dışında yerleşik şirketler, önemli bir masraf
yapmadan ve minimum yasal düzenlemeye tabi olarak ABD piyasalarına
girebilirler. Level 1 ADR programını kullanan şirketlerin Amerikan muhasebe
standartlarına uygun kayıtlar tutması veya SEC’nin kamuyu aydınlatma
kurallarına uygun davranması gerekmemektedir. Kendi ülkelerinde kamuya
açıklanan tüm bilgilerini SEC’e sunarlar.
Level 1 ADR’lerin ABD borsalarında işlem görmesi mümkün değildir
sadece “pink sheets” adı verilen tezgahüstü piyasalarda (Over-The-Counter –
OTC) işlem görebilirler. Level 1 programları seçen şirketlerin amacı; şirket
menkul kıymetlerinin ABD’de alım – satımını teşvik etmek, şirketin ABD’deki
bilinirliğini ve yatırımcı profilini yükseltmektir. Level 1 ADR programı ABD
sermaye piyasasına ilk adım olarak görülmektedir. Level 1 ADR programını
kullanarak sermaye artırımı yapılarak halka arz yoluyla fon temini mümkün
değildir ancak şirketler ileride yapabilecekleri halka arzlar için temel
oluşturmaktadırlar.
122
Özkorkut, a.g.e., s. 25.
96
3.3.2.2.
Level 2 ADR Programları
Menkul kıymetlerini bir ABD borsasına kote ettirmek isteyen şirketler
Level 2 programını kullanırlar. Level 2 ADR programı, ABD dışında yerleşik
şirketlerin hisse senetlerinin halka arz yapılmaksızın NASDAQ’da veya NYSE
ve AMEX gibi ABD’nin milli borsalarından birinde işlem görmesini sağlar.
ABD piyasalarında halka arz edilmeden hisse senetlerinin yatırımcı profilini
ve likiditesini arttırmak isteyen şirketler tarafından kullanılır. Level 2
programlarında şirketler hisse senetlerini GDR olarak aynı zamanda ABD
dışı bir borsaya da kote ettirebilir.
Programların
düzeyleri
yükseldikçe
şirketlerin
uyması
gereken
raporlama ve kayıt standartları daha sıkılaşmaktadır. Ancak buna karşılık bu
programlar yatırımcılar için daha şeffaf ve cazip olmaktadır.
123
Bu program
çerçevesinde çıkartılan depo sertifikalarının SEC’ye kayıt ettirilmesi ve
düzenli raporlama yapılarak ABD muhasebe standartlarına (US GAAP)
uyulması zorunludur. irketlerin kote olacakları ABD borsasının kotasyon
kriterlerini de taşımaları gerekmektedir. Bunların sonucunda şirketler Level 1
programlarına oranla menkul kıymetlerine ABD’de daha aktif eve etkin piyasa
sağlarlar. Hisse senetleri halka arz yapılmadığı için şirketler ABD
piyasalarından sermaye artırımı yoluyla fon temin edemezler ancak buna
zemin hazırlamış olurlar.
3.3.2.3.
Level 3 ADR Programları
Menkul kıymetlerini bir ABD borsasına kote ettirmenin yanı sıra halka
arz yoluyla ABD piyasalarından fon temin etmek isteyen şirketler Level 3
programını kullanırlar. Level 3 programını gerçekleştirmek için Level 2 ile
aynı şartları sağlamak gerekmektedir ancak Level 3 programları daha
ayrıntılı raporlama standartları içerir. Bu yüzden Level 3 programları, ADR
123
Vurgun, a.g.e., s. 21.
97
programları arasında en zahmetli ve masraflı programdır. irketler SEC’e
kayıt yaptırmak, düzenli raporlama yapmak ve ABD muhasebe standartlarına
uymak zorundadır. Ayrıca menkul kıymetler, kote olacakları ABD borsalarının
kotasyon kriterlerini de taşımaları gerekmektedir. Bu menkul kıymetler aynı
zamanda GDR olarak ABD dışında bir borsaya da kote ettirilebilirler.
Level 3 programları şirketlere ABD piyasalarında maksimum bilinirlik
ve en geniş yatırımcı kitlesine ulaşma imkanı verir. Level 3 ADR’lere hem
nitelikli kurumsal yatırımcılar (QIB) hem de bireysel yatırımcılar yatırım
yapabilirler. Level 3 programını kullanan şirketler dünyanın en geniş ve en
likit sermaye piyasası olan ABD hisse senedi piyasalarından fon temin etme
imkanı bulur. Bunun yanında gelecekte sermaye artırımları yoluyla sürekli fon
temin etme şansını da elde etmiş olur.
3.3.2.4.
Rule 144A ADR Programları
1933 Menkul Kıymetler Yasası (Securities Act), ABD piyasalarında
menkul kıymet ihraç etmek isteyen kuruluşlara, SEC’in ayrıntılı kayıt
kurallarına uyma zorunluluğu getirmiştir. Ancak Rule 144A düzenlemesi ile
Tahsisli satış yöntemini kullanan kuruluşlar bu yasanın dışında bırakılmıştır.
Tahsisli satış, halka arz edilen hisse senetlerinin nitelikli kurumsal
yatırımcılara satılmasıdır. Küçük ve bireysel yatırımcılar bu hisse senetlerini
satın alamazlar.
Nitelikli kurumsal yatırımcı; kurumlar için 100 milyon $ portföy yatırımı,
kayıtlı broker ve dealerlar için ise 10 milyon $ portföy yatırımı olan
yatırımcılara denmektedir.124 Ancak SEC bu şartları esneterek daha fazla kişi
ve kurumun nitelikli kurumsal yatırımcı kapsamına dahil etme yetkisine
sahiptir.
Rule 144A düzenlemesi SEC tarafından 24 Nisan 1990’da kabul
edilmiş ve 2 Mayıs 1990’da yürürlüğe girmiştir. Başlarda ABD’li şirketlerin
124
TSPAKB, “Ulusal ve Uluslararası Piyasalar”, s. 200.
98
piyasalardan daha uygun şartlarda fon temin etmesi amacıyla çıkartılmış olsa
da zamanla ABD piyasasından fon temin etmek isteyen pek çok yabancı
şirket tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Bu şekilde yabancı şirketler
SEC’in katı kayıt kurallarından kurtulmaktadırlar. Bu kapsamda çıkartılan
ADR’ler Rule 144A ADR olarak adlandırılmaktadır.
Rule
144A
ADR
programları
SEC’e
kayıt
ve
raporlama
yükümlülüğünden muaftır. Bu şekilde şirketler yüksek bir halka arz maliyeti
üstlenmeden ABD piyasalarından fon temin edebilirler. Bu programı
genellikle SEC’in katı kuralları yüzünden Level 3 programını kullanamayan
yabancı şirketler tarafından kullanılmaktadır.
Rule 144A düzenlemeleri
çerçevesinde oluşturulan ADR’lerin nitelikli kurumsal yatırımcılar dışındaki
ABD vatandaşlarına satışı yasaktır. İşlemler NASDAQ bünyesinde tahsisli
satışlar için özel oluşturulmuş olan PORTAL sisteminde (Private Offerings,
Resale
and
Trading
through
Automated
Linkages
System)
gerçekleştirilmektedir. PORTAL kurallara bağlı çalışan organize olmuş bir
tezgahüstü piyasadır.
Rule 144A programının, Level 3 programına göre en büyük avantajı
SEC’e kayıt zorunluluğu olmamasından dolayı işlemlerin çok kısa sürede
tamamlanabilmesidir.125 Ancak hisse senetleri sadece sınırlı sayıda kurumsal
yatırımcıya satılabildiği için, hisse senetlerinin likiditesi Level 3 programlarına
göre daha düşük olacaktır.126 Rule 144 A düzenlemesi, yabancı şirketlerin
ABD piyasalarından temin edeceği sermayenin maliyetini düşürerek,
yatırımcıların hisse senetlerini daha ucuza satın almasını sağlamaktadır.
Böylece
yatırımcılar
ADR’lerin
likit
127
olumsuzluğun karşılığını almaktadırlar.
olmamasından
dolayı
oluşan
ABD piyasalarına ilk Rule 144A
programı ile giren şirketler, ileride NYSE, AMEX ve NASDAQ gibi büyük ABD
borsalarında yapacakları ihraçlar için sağlam temeller oluşturmuş olurlar.128
125
Reena Aggarwal, Ian Gray, Hal Singer, “Capital Raising in the Offshore Market”, Journal of
Banking and Finance, cilt 12, sayı 6-7, Eylül-Ekim, 2006, s. 1183.
126
G. Andrew Karolyi, “The World of Cross Listings and Cross Listings of the World: Challenging
Convenional Wistom”, Review of Finance, sayı 10, 2006, s. 101.
127
Aggarwal, Gray, Singer, a.g.m., s. 1185.
128
Vurgun, a.g.e., s. 31.
99
Rule 144A ADR programı “Regulation S” denilen bir düzenleme ile
birlikte de gerçekleştirilebilir. Bu şekilde gerçekleştirilen programlarda
ADR’ler yalnız ABD hisse senedi piyasalarında değil, aynı zamanda ABD
dışındaki uluslararası hisse senedi piyasalarında da kayıt ettirilmeden satışa
sunulabilir.
Tablo:11 ADR Programları
Program
Yatırımcı Kitlesi
SEC’e
Kayıt
Var
Borsaya
Kotasyon
Tezgahüstü
Piyasalar
Halka Arz ile
Fon Temini
Yapılamaz
Kamuyu
Aydınlatma
Yok
Level 1
Bireysel Yatırımcılar,
Kurumsal Yatırımcılar
Level 2
Bireysel Yatırımcılar,
Kurumsal Yatırımcılar
Var
Yapılamaz
Var
Level 3
Bireysel Yatırımcılar,
Kurumsal Yatırımcılar
Var
Yapılabilir
Var
Rule 144A
Nitelikli Kurumsal
Yatırımcılar
Yok
Tezgahüstü
Piyasalar,
Borsalar
Tezgahüstü
Piyasalar,
Borsalar
Portal
Yapılabilir
Yok
3.3.3. ADR – Temsil Ettiği Hisse Senedi İlişkisi
Her ne kadar ADR’ler temsil ettikleri hisse senetlerinin sağladığı
hakların hepsini sağlasa da, ADR’ler ile temsil ettikleri hisse senetlerinin getiri
açısından tam olarak ikame olup olmadığı çeşitli çalışmalara konu olmuştur.
ADR’lerin fiyatlarını etkileyen 3 önemli faktör vardır.129 Bunlar; temsil ettikleri
hisse senedinin fiyatı, döviz kuru ve ABD piyasa endeksidir.
Arbitraj olanağı ADR’ler ile temsil ettikleri hisse senedi fiyatının aynı
düzeyde olmasını sağlar. ADR’nin fiyatı çeşitli işlem maliyetleri ve döviz
kuruna göre düzeltildiğinde temsil ettiği hisse senedinin fiyatı ile aynı
düzeyde olması gerekmektedir. Bu sebepten ötürü ADR’lerin fiyatı temsil
ettikleri
hisse
senedinin
fiyatındaki
değişmelerden
aynı
şekilde
etkilenmektedir.
ADR’ler $ cinsinden işlem gördükleri için, sadece temsil ettikleri hisse
senedi fiyatındaki değişimden değil, döviz kurundaki değişimden de
etkileneceklerdir. ADR’ler ile temsil ettikleri hisse senetlerinin oluşan
129
Minho Kim, Andrew C. Szakmary, Ike Mathur, “Price Transmission Dynamics Between ADRS
and Their Underlying Foreign Securities”, Journal of Banking and Finance, sayı 24, 2000, s. 1359.
100
krizlerden ve şoklardan etkilenme derecelerini döviz kurundaki değişimler
belirleyecektir. Hisse senedinin fiyatı değişmese bile döviz kurundaki
değişimden dolayı ADR’nin fiyatı değişecektir. öyle ki hisse senedinin
değerinin değişmediği ancak yerel paranın $ karşısında değer kaybettiği
durumlarda ADR’nin fiyatı düşecektir.
Bailey, Chan Ve Chung tarafından 2000 yılında yapılan çalışmada
Ekim 1994 – Nisan 1995 tarihleri arasında Meksika Pesosu’nda yaşanan
dalgalanmanın ABD sermaye piyasalarında işlem gören Meksika şirketlerine
ait menkul kıymetleri nasıl etkilediği araştırılmıştır.130 Çalışmanın sonucuna
göre Peso – Dolar paritesindeki %1’lik bir artış, Meksika şirketlerine ait
ADR’lerin fiyatının %0,13 düşmesine sebep olmuştur. Peso’nun değer
kaybetmesi ile birlikte ABD’li yatırımcılar Meksika şirketlerine ait ADR’leri
satmaya başlamışlardır. Döviz kurundaki volatilitenin artmasıyla birlikte
ADR’lerinde volatilitesi artmıştır. Sonuç olarak Meksika’da yaşanan bir döviz
kuru krizi, ABD’de işlem gören Meksika şirketlerine ait ADR’leri olumsuz
etkilemiştir.
ADR’lerin riski, ABD piyasalarına göre fiyatlandırılmaktadır.131 Bu
sebepten ötürü ABD piyasalarını etkileyen bir krizin, ADR fiyatlarını da
etkilemesi kaçınılmazdır. ABD piyasa endeksinin etkisi bu noktada ortaya
çıkmaktadır. Piyasalar arasındaki korelâsyon, ABD piyasasında yaşanan
gelişmelerin etkisini belirleyecektir. Eğer ki yerel piyasa ile ABD piyasaları
arasındaki korelâsyon yüksek ise ADR ve ABD piyasaları arasında pozitif
yönlü bir ilişki olacaktır.
Kim, Szakmary ve Mathur 2000 yılında yaptıkları çalışmada ADR
fiyatlarının en fazla temsil ettikleri hisse senedi fiyatlarındaki değişimlerden
etkilendiğini dolayısıyla da ADR’ler ile temsil ettikleri hisse senetleri arasında
arbitraj olanağının olmadığını bulmuşlardır.132 Lieberman, Ben-Zion ve
Hauser tarafından 1999 yılında yapılan çalışmada da aynı sonuçlar
130
Warren Bailey, Kalok Chan, Y. Peter Chung, “Depositary Receipts Country Funds, and the Peso
Crash: The Intraday Evidence”, The Journal of Finance, cilt 7, sayı 3, 1994, s. 2695-2713.
131
Kim, Szakmary, Mathur, a.g.m., s. 1360.
132
Kim, Szakmary, Mathur, a.g.m., s. 1373.
101
bulunmuştur.133 Gremmig, Melvin ve Schag tarafından 2005 yılında yapılan
çalışmada, 1 Ağustos 1999 – 31 Ekim 1999 tarihleri arasında NYSE ve
Frankfurt Borsası’nda eş zamanlı işlem gören Alman şirketlerine ait hisse
senetlerinin fiyat hareketleri, her iki borsanın da açık olduğu saatlerde
arasında incelenmiştir.134 Çalışmanın sonucunda Frankfurt Borsası’nda
oluşan fiyatın dominant rol üstlendiği yani NYSE’in Frankfurt Borsası’nda
oluşan fiyatı takip ettiği bulunmuştur. Bir başka deyişle hisse senedi
fiyatındaki değişim ADR fiyatını etkilemektedir.
Ely ve Salehizadeh tarafından 2001 yılında yapılan çalışmada ise
ADR’lerin fiyat hareketleri günlük ve yıllık olarak ayrı ayrı incelenmiştir.135
Çalışmada Ocak 1996 – Mart 1999 tarihleri arasında ABD piyasalarının
İngiltere, Japonya ve Almanya piyasaları ile olan entegrasyonu ve bu ülke
şirketlerinin ihraç ettikleri ADR’lerin sundukları uluslararası çeşitlendirme
olanakları araştırılmıştır. Çalışmanın sonucuna balkıdığında ADR’lerin
ortalama yıllık getirileri yerel piyasalarında yaşanan gelişmelere göre
şekillenirken,
ortalama
günlük
getiriler
ABD
piyasalarında
yaşanan
gelişmelerden daha çok etkilenmektedir. Bu sonuçlara göre ADR,
uzun
dönemli yatırım yapan yatırımcılar için temsil ettikleri yabancı hisse senedinin
sunduğu uluslararası çeşitlendirme olanağını sunmaktadır.136
Bu üç faktörle birlikte piyasalar arasında işlem maliyetlerinin ve işlem
saatlerinin farklı olması da ADR’nin getirisi ile temsil ettiği hisse senedinin
getirisinin farklı olmasına neden olmaktadır. Hisse senetlerinin işlem gördüğü
piyasalarda işlem maliyetleri farklı ise, getirilerde farklı olacaktır. İşlem
133
Offer Lieberman, Uri Ben Zion, Shmuel Hauser, “A Characterization of the Price Behavior of
International Dual Stocks: An Error Correction Approach”, Journal of International Money and
Finance, sayı 18, 1999, s. 303.
134
Joachim Grammig, Micheal Melvin, Christian Schlag, “Internationally Cross Listed Stock Prices
During Overlapping Trading Hours: Price Discovery and Exchange Rate Effects” Journal of
Emprical Finance, sayı 12, 2005, s. 147-162.
135
David Ely, Mehdi Salehizadeh, “American Depositary Receipts: An Analysis of International
Stock Price Movements”, International Review of Financial Analysis, sayı 10, 2001, s. 347-360.
136
Ely, Salehizadeh, a.g.m., s. 360.
102
maliyetlerinin
edilebilecektir.
düşük
olduğu
piyasalardan,
daha
yüksek
getiri
elde
137
Bir gün içerisinde ilk önce Asya piyasaları, daha sonra Avrupa
piyasaları en son olarak da ABD piyasaları kapanır. Eğer ki piyasalar tam
olarak etkin bir mekanizmaya sahip ise, gün içerisinde hisse senetleri
fiyatlarında yaşanan gelişmeler aynı gün içerisinde ADR’lerin fiyatlarını da
etkileyecektir. Ancak etkin olmayan piyasalar arasında işlem saatlerinin farklı
olması, bilginin piyasalar arasında transferinde uyumsuzluğa yol açar.
Oluşan bilgi asimetrisi ADR’ler ile hisse senetlerinin günlük getirilerinde
farklılığa yol açar.138
Yapılan çalışmalardan görüldüğü üzere ADR’ler ile temsil ettikleri
hisse senetleri, getirileri bakımından tam olarak ikame değildirdirler.
ADR’lerin getirileri ile hisse senetlerinin getirileri arasında farklılıklar olacaktır.
Ancak ADR fiyatlarının belirlenmesinde temsil ettikleri hisse senetlerinin
fiyatlarının belirleyici rol oynaması, uzun vadede ADR’lerin hisse senetlerinin
sunduğu
uluslararası
çeşitlendirme
olanağını
aynen
sunduğunu
göstermektedir.
3.4.
FON TALEP EDİLECEK ULUSLARARASI PİYASANIN SEÇİMİ
Sermaye piyasalarının tam olarak entegre olduğu bir dünyada,
şirketlerin finansman sağlayacakları
piyasa için herhangi
bir seçim
yapmalarına gerek yoktur. irketler hangi piyasayı seçerse seçsin, şirkete
fon temin edecek potansiyel yatırımcılar açısından herhangi bir farklılık
olmayacağı için şirketler içinde herhangi bir farklılık olmayacaktır. Ancak
piyasaların entegre olmadığı bir dünyada fon talep edilecek piyasanın seçimi
önemlidir çünkü uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin etmenin
şirketler üzerindeki etkisi piyasadan piyasaya farklılık gösterecektir.
137
Ramon Rabinovitch, Ana Cristina Silva, Raul Susmel, “Returns on ADRs and Arbitrage in
Emerging Markets”, Emerging Markets Review, sayı 4, 2003, s. 227.
138
Rabinavitch, Silva, Susmel, a.g.m., s. 227.
103
Geleneksel olarak piyasa tercihi yapılırken en önemli unsurlar söz
konusu piyasanın ve ülkenin özellikleridir. irketler açısından yabancı
piyasalardan fon temin etmenin maliyetleri ile faydaları söz konusu piyasanın
ve ülkenin özelliklerine bağlıdır.139 irketlerin fon talep edecekleri yabancı
piyasa seçimlerini etkileyen geleneksel değerler aşağıdaki gibidir.
1. Uluslararası Çeşitlendirme Olanakları: Piyasalar tam olarak entegre
olmadığı için, şirketler uluslararası piyasalara çifte kayıt yaptırarak
finansman
maliyetlerini
azaltabilir.
Yerel
piyasası
ile
düşük
korelâsyona sahip piyasalara yapılan ihraçlar, şirketlere en etkili
çeşitlendirme olanağı sunmaktadır. Diğer değerler göz ardı edildiği
durumlarda şirketlerin yerel piyasaları ile düşük korelâsyona sahip
piyasaları tercih etmeleri beklenmektedir.
2. Piyasa Özellikleri: Piyasaları birbirinden üstün kılan en önemli
özellikleri likiditeleri ve büyüklükleridir. irketler yerel piyasalarından
daha büyük ve daha likit piyasaları tercih edeceklerdir. Hisse
senetlerinin likiditesinin artması, şirketlerin finansman maliyetlerini
düşürmektedir. Bu yüzden şirketler hisse senetlerinin likiditesinde en
fazla artışı sağlayan piyasaları tercih edecektir. Aynı şekilde bir
piyasanın büyüklüğü daha çok sayıda potansiyel yatırımcı anlamına
da gelmektedir. Ayrıca işlem görülen piyasa ne kadar büyükse, şirkete
o kadar çok itibar sağlar. Yapılan çalışmalarda çifte kayıt yaptırmanın
en büyük avantajlarından birinin şirketin itibarının ve bilinirliğinin
artması olduğu belirtilmiştir.
3. Finansal Standartlar: Bir ülkede geçerli olan muhasebe standartları,
denetim standartları, finansal raporlama standartları ve yatırımcıyı
koruma
kriterleri
hep
birlikte
o
ülkedeki
finansal
standartları
oluşturmaktadır. Finansal standartların daha sıkı olması, onlara uyum
sürecinin de daha maliyetli olması anlamına gelecektir. Ancak buna
rağmen
139
şirketler
Pagano, v.d., a.g.m., s. 775.
asimetrik
bilgilendirmenin
yaratabileceği
104
olumsuzlukların önüne geçmek için yerel piyasalarından daha sıkı
finansal standartlara sahip piyasalarda işlem görmek isteyeceklerdir.
4. Rakipler ile Aynı Piyasada İşlem Görmek: Birçok şirket, aynı
endüstride faaliyet gösterdiği şirketler ile aynı piyasada işlem görmek
ister. Aksi durum şirketi rakipleri karşısında dezavantajlı duruma
düşmesine neden olabilecektir.
Literatürde yapılan çalışmalar yatırımcıların yabancı hisse senetlerine
yatırım yaparken bazı durumlarda uluslararası çeşitlendirme olanaklarını
ikinci plana iterek çeşitli yakınlık değerlerine (proximity concerns) göre
yatırım kararlarını alabildiklerini söylemektedir. Eğer ki yakınlık değerleri
yatırım kararlarının alınmasında etkili ise, finansman kararlarının alınmasında
da etkili olması beklenmektedir.140 Coğrafi yakınlık, ekonomik yakınlık,
kültürel yakınlık ve endüstriyel yakınlık şirketlerin piyasa seçimi yaparken
dikkat etmesi gereken değerlerdir. 141
Coğrafi yakınlık, yatırımcıların gösterdikleri ilgi ile doğru orantılıdır.
Yatırımcılar ile şirket merkezi arasındaki uzaklık arttıkça, gösterilen ilgide
azalacaktır. irketler kendilerine coğrafi olarak daha yakın piyasalara menkul
kıymet ihraç etmek isterler.
Yatırımcılar ticarete konu olabilen ürünler üreten şirketlere daha çok
ilgi
göstermektedir
(ekonomik
yakınlık).
irketlerin
yaptığı
ticaret,
yatırımcıların o şirketle ilgili daha çok bilgiye ulaşabilmesini sağlamaktadır.
Dolayısıyla yatırımcılar, hakkında daha kolay bilgiye ulaşabildikleri şirketleri
tercih edeceklerdir. Örneğin ABD’li yatırımcılar Japon Sony şirketine ait hisse
senetlerine, Japon Telekom şirketine ait hisse senetlerine daha fazla ilgi
gösterecektir.
Aynı dili konuşan ya da ortak geçmişe sahip ülke piyasaları arasında
bilgi akışı daha kolay gerçekleşecektir. Bu yüzden yatırımcılar kültürel
yakınlık duydukları ülke menkul kıymetlerine daha çok ilgi gösterecektir.
140
Sergei Sarkassian, Micheal J. Schill, “The Overseas Listing Decision: New Evidence of Proximity
Preference”, The Review of Financial Studies, cilt 17, sayı 3, 2004, s. 770.
141
Sarkissian, Schill, a.g.m., s. 772-774.
105
Ülkelerde faaliyet gösteren endüstri kollarının gelişmişlik düzeylerinin
benzer olması (endüstriyel yakınlık), yatırımcıların benzer endüstride faaliyet
gösteren şirketleri daha iyi analiz etmesine neden olabilir. Yatırımcılar daha
iyi analiz edebildikleri şirketlere ait hisse senetlerine daha fazla ilgi
göstereceklerdir.
irketlerin
göstermeyeceği
hisse
senetlerini
piyasalarda
satışa
yatırımcıların
sunması,
kendilerine
şirketlere
hiçbir
ilgi
katkı
sağlayamayacaktır. Bu yüzden piyasaların ve ülkelerin özelliklerinin yanında
yukarıdaki yakınlık değerleri de uluslararası piyasa seçiminde önemli rol
oynamaktadır.
Gelişmekte olan ülke şirketleri ile küçük şirketler yakınlık değerlerine,
gelişmiş ülke şirketlerine ve büyük şirketlere göre daha önem vermektedir.
Tablodan görüldüğü üzere gelişmekte olan ülkelerden yapılan ilk uluslararası
ihraçlarda yakınlık değerlerinin piyasa seçiminde etkili olduğu görülmektedir.
Arjantin, ili, Meksika, Filipinler ve Türkiye’den yapılan ilk ihraçlar142 coğrafi
yakınlık göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Hindistan ve Malezya ilk
ihraçlarını Londra Borsası’na yapmıştır. Bu ülkeler İngiltere’nin eski
sömürgeleridir ve aralarında kültürel bir yakınlık vardır.
Sonuç olarak ülkelerin ve piyasaların özellikleri fon talep edilecek
yabancı piyasanın tercih edilmesinde en önemli kriterlerdir. irketler kendi
yerel piyasalarından daha büyük ve likiditesi daha fazla olan yabancı
piyasalarda işlem görmek isteyeceklerdir. Ancak bu faktörler tek başına bir
anlam ifade etmez. Eğer öyle olsaydı, toplam piyasa kapitalizasyonu ve
GSMH bakımından dünyanın önde gelen piyasalarından biri olan Tokyo
Borsası’nın uluslararası alanda daha fazla kullanılması gerekmektedir.143
142
Makalede Türkiye’den uluslararası hisse senedi piyasalarına yapılan ilk ihraç olarak TOFAŞ’ın
03.03.1994 tarihinde Rule144a ve Reg. S düzenlemesini kullanarak yaptığı ihraç gösterilmektedir.
Ancak Türkiye’den uluslararası piyasalara yapılan ilk ihraç bu değildir. Türkiye’den ilk olarak Net
Holding 1990 yılında ABD OTC piyasasına hisse senedi ihracı gerçekleştirmiştir. Ayrıntılı bilgi için
çalışmanın 4.1 bölümüne bakınız.
143
Sarkissian, Schill, a.g.m., s. 789.
106
Tablo 12: Gelişmekte Olan Ülkelerden Yapılan İlk Depo Sertifikası İhraçları144
Ülke
Arjantin
Brezilya
ili
Kolombiya
Yunanistan
Hindistan
Endonezya
Kore
Malezya
Meksika
Filipinler
Tayvan
Tayland
Türkiye
Venezüella
İlk Uluslararası İhraç
Tarihi
Aralık 1992
Haziran 1982
Eylül 1992
ubat 1993
Aralık 1988
Nisan 1976
Ağustos 1994
Kasım 1990
Aralık 1950
Mayıs 1991
Mart 1990
Aralık 1992
Aralık 1993
Mart 1994
Kasım 1991
İhracın Yapıldığı
Piyasa
ABD
Lüksemburg
ABD
Lüksemburg
ABD
İngiltere
ABD
Lüksemburg
İngiltere
ABD
Singapur
Lüksemburg
Lüksemburg
Lüksemburg
ABD
Yakınlık Değeri
Coğrafi
Endüstriyel
Coğrafi&Ekonomik
Endüstriyel
Yok
Kültürel
Yok
Endüstriyel
Kültürel
Coğrafi&Ekonomik
Coğrafi&Ekonomik
Yok
Yok
Coğrafi
Coğrafi
irketlerin sundukları uluslararası çeşitlendirme olanaklarının piyasa
seçimine etkilerini araştıran çalışmalar farklı sonuçlar vermektedir. irketlerin
daha etkin bir çeşitlendirme sunmak için yerel piyasaları ile düşük
korelasyona sahip piyasaları seçmeleri beklenmektedir. Ancak Sarkissian ve
Scill tarafından yapılan çalışmada şirketlerin yerel piyasaları ile düşük
korelasyona sahip piyasalara çifte kayıt yaptırmak istediklerine dair çok fazla
sonuca ulaşılmamıştır. Aksine çalışmada yerel piyasa ile korelasyonu yüksek
olan piyasaların daha fazla tercih ettiği bulunmuştur.145
irketler daha sıkı finansal standartlara sahip ve yatırımcıları daha iyi
koruyan piyasaları tercih edecektir. Zaten şirketler kamuyu aydınlatmayla
ilgili herhangi bir zorunluluklarının olmadığı durumlarda bile yatırımcıların
ilgisini çekebilmek için kendi istekleriyle bazı bilgilerini yatırımcılarla
paylaşmak isteyeceklerdir.146
Piyasa ve ülke özelliklerinin yanında şirketlerin sahip oldukları yakınlık
değerleri de fon talep edilecek piyasa seçilirken göz ardı edilmemelidir.
irketler ürünlerinin satıldığı ülke piyasalarını daha çok tercih etmektedirler.
Faaliyetleri açısından daha büyük pazar olan ülkelerin piyasaları şirketlere
144
Sarkissian, Schill, a.g.m., s. 803.
Sarkissian, Schill, a.g.m., s. 771.
146
Shakrokh M. Saudagaran, Gary C. Biddle, “Foreign Listing Location: A Study of MNCs and Stock
Exchanges in Eight Countries”, Journal of International Business Studies, cilt 26, sayı 2, 1995, s.
324.
145
107
daha çekici gelmektedir. Ayrıca şirketler aynı endüstride faaliyet gösterdikleri
daha fazla şirketin işlem gördüğü piyasaları daha fazla tercih edecektir.
Bazı yatırımcılar yabacı şirketlere ait hisse senetlerine önyargılı
davranarak, sundukları uluslararası çeşitlendirme olanaklarına rağmen,
portföylerinde onlara yer vermek istemezler. irketlerin yatırımcılara olan
uzaklığı, ülkesinin kültürü ile kullandığı dil, üst düzey yöneticilerinin milliyeti
de yatırımcıları etkileyen faktörlerdir. Bu yüzden şirketler piyasa tercihi
yaparken bu tür yakınlık değerlerini de dikkate almalıdır. Ancak bu tür
yakınlık değerlerini daha çok küçük yatırımcılar önem vermektedir. Kurumsal
yatırımcılar bu faktörlere daha öz önem vermektedir.147 Küreselleşme ile
birlikte kurumsal yatırımcı kimliği daha çok önem kazanmış, piyasalara
kurumsal yatırımcılar yön vermeye başlamıştır. Bu yüzden şirketler fon talep
edecekleri piyasayı seçerken yakınlık değerlerini göz ardı edebilmektedir.
irketler bütün bu faktörleri kendi özellikleri ve beklentileri ile değerlendirerek
fon talep edecekleri uluslararası piyasanın seçimini yaparlar.
Dünyanın önde gelen hisse senedi piyasaları arasında pazarlarına
daha fazla yabancı şirketi çekebilmek için büyük rekabet yaşanmaktadır.
Hisse senedi piyasalarının entegrasyonu arttıkça bu rekabette artmaktadır.
3.5.
ULUSLARARASI
HİSSE
SENEDİ
PİYASALARINDAN
FON
TEMİNİNİN ZAMANLAMASI
irketler açısından hisse senedi ihracının zamanlaması sermaye
maliyetini etkileyen unsurlardan biridir. Yapılan çalışmalarda şirketlerin hisse
senedi ihracı için farklı zamanları seçtikleri gözlemlenmiştir. irketlerin yerel
piyasalarına yapacakları hisse senedi ihracının zamanlaması ile ilgili 3 teori
geliştirilmiştir.148 Birinci teoriye göre; piyasaların yükseliş trendinde olduğu
dönemler halka arz için en uygun dönemlerdir. Bu dönemler şirketlerin en
147
Mark Grinblatt, Matti Keloharju, “ How Distance, Language, and Culture Influence Stockholdings
and Trades”, The Journal of Finance, cilt 56, sayı 3, Haziran, 2001, s. 1070.
148
James Brau, Stanley E. Fawcett, “IPOs:An Analysis of Theory and Practice”, The Journal of
Finance, cilt 61, sayı 1, Şubat, 2006, s. 409.
108
fazla yatırımcının ilgisini çekebileceği ve hisse senetlerini en yüksek fiyattan
satabileceği dönemler olduğu için şirketler için en uygun zamandır.
İkinci teoriye göre şirketler diğer şirketler ile birlikte aynı dönemlerde
hisse senedi ihraç etmeyi seçeceklerdir. Bu teoriye göre şirketler hisse
senedi ihraç eden diğer şirketlerin performanslarını gördükten sonra
tercihlerini yapacaklardır. Üçünce teoride ise piyasanın trendleri veya diğer
ihraçlar önemsenmemektedir. Buna göre şirketler gelişim süreçlerinde belli
bir noktaya ulaşıp, büyümek için ilave sermayeye ihtiyaç duydukları zaman
hisse senetlerini yerel piyasalarında ihraç edeceklerdir.
Uluslararası hisse senedi piyasalarına yapılan ihraçların zamanlaması
ise daha karmaşık bir seçimdir. Zamanlamayı etkileyen 3 ana faktör vardır.
1. Yerel hisse senedi piyasasın trendi.
2. Halka arz edilecek yabancı hisse senedi piyasasının trendi.
3. Döviz kuru.
Uluslararası çeşitlendirme teorisine göre şirketler kendi hisse senedi
piyasalarının kuvvetli, halka arz edilecekleri yabancı piyasanın ise zayıf
olduğu dönemlerde yabancı piyasalara hisse senedi ihraç etmelidirler. Bu
şekilde uluslararası çeşitlendirmeden faydalanmak isteyen yatırımcıların
daha çok ilgisini çekeceklerdir. Bruner, Champlinsky ve Ramchard tarafından
yapılan çalışmada gerek gelişmiş ülke gerekse de gelişmekte olan ülke
şirketlerinin ABD piyasalarına yapacakları ihraçlarda zamanlama olarak ABD
piyasalarının kuvvetli bir yükselişten sonra düşüşe geçtiği dönemleri tercih
ettikleri görülmektedir.149
Konuyla ilgili bir diğer görüş de şirketlerin fon talep ettikleri uluslararası
hisse senedi piyasasının yüksek değerlendiği dönemleri tercih etmeleri
gerektiğidir. irketleri hisse senetlerini uluslararası hisse senedi piyasalarına
çifte kayıt ettirmeye teşvik eden faktörlerden biri de, şirketlerin uluslararası
hisse senedi piyasalarında oluşan yüksek fiyatlandırmadan yararlanmak
istemeleridir. irketler oluşan yüksek fiyatlar neticesinde daha fazla fon temin
edebileceklerdir. Bu yüzden şirketler uluslararası piyasaların yüksek
149
Robert Bruner, Susan Chaplinsky, Latha Ramchard, “Coming to America: IPOs from Emerging
Market Issuers”, Emerging Markets Review, cilt 7, sayı 3, Eylül, 2006, s. 205.
109
değerlendiği dönemlerde bu piyasalara hisse senedi ihracı gerçekleştirmek
isteyecektir.150
Uluslararası piyasalara yapılan ihracın zamanlamasını etkileyen
üçüncü faktör döviz kurudur. irketin yerel parasının düşük değerli olduğu
dönemler şirketler açısından daha avantajlı dönemlerdir. Düşük değerli yerel
para, yabancı yatırımcıların yapacağı yatırımın maliyetini düşüreceğinden,
yabancı yatırımcıların şirket hisse senetlerine olan ilgisinin artmasına neden
olabilir.151
Sonuç olarak şirketler yerel piyasalarının yükseliş içinde olduğu,
yabancı piyasaların ise kuvvetli bir yükselişten düşüşe geçtiği veya yüksek
değerlendiği,
döviz
kurunun
ise
yükseldiği
dönemlerde
uluslararası
piyasalara hisse senedi ihraç etmelidirler.
3.6.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINAN FON TEMİN
ETMENİN MALİYETİ
irketler için halka arzın maliyeti doğrudan maliyetler ve dolaylı
maliyetler olarak 2 ana gruba ayrılır. Doğrudan maliyetler, hisse senetlerinin
ihracı sırasında ödenen çeşitli fon ve komisyonlardır. İşlem maliyetleri olarak
ta adlandırılır. Doğrudan maliyetler arasında şu giderler yer alır:152
•
Aracı kuruluşa ödenen komisyon. Bu komisyon, aracı kuruluşun
menkul kıymeti alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki faktır. (Gross
Spread)
•
Yasal olarak ödenmesi gereken harçlar. (Tescil ücretleri, borsa
kotasyon ücretleri vb…)
150
•
Denetim giderleri.
•
Reklam ve tanıtım giderleri.
Henderson, Jegadeesh, Weisbach, a.g.m., s. 84.
Bruner, Chaplinsky, Ramchard, a.g.m., s. 205.
152
Stephen A. Ross, Randolph W. Westerfield, Bradford D. Jordan, Fundamentals of Corporate
Finance, ABD, Irwin and McGraw-Hill, s. 542.
151
110
Hisse senedi ihraç ederken aracı kuruluşa ödenen komisyon miktarı, en
büyük gider kalemini oluşturmaktadır.
Dolaylı maliyetler ise şunlardır:153
•
Hatalı veya düşük hesaplanmış ihraç fiyatı.
•
Yeni ihraç haberinden sonra dolaşımdaki mevcut hisse senetlerinin
fiyatının düşmesi.
•
Düşük fiyatlandırma.
Hisse senetlerinin ihraç fiyatının belirlenme süreci, şirketler açısından
potansiyel bir risk taşımaktadır. İhraççı firma maksimum fon elde edebilmek
için en yüksek fiyattan hisse senetlerini satmak ister. Diğer taraftan
yatırımcılar ise maksimum getiri sağlamak için hisse senetlerini en düşük
fiyattan satın almak ister. Aracı kurumlar ise bu iki taraf arasında orta yolu
bulmak zorundadır. Olması gerekenden daha az belirlenen ihraç fiyatı ise
hisse senetlerinin değeri altında satılması sonucunu doğuracağı için şirketin
daha az fon elde etmesine neden olur.
Halka arz kararları, yatırımcılara şirket hakkında bazı sinyaller
vermektedir. Asimetrik bilgilendirmenin sonucunda halka arz kararı ile birlikte
şirket hisse senetleri değer yitirebilir. Sermaye artırımı yapılmadan, mevcut
hisse senetlerinin satışı yatırımcılara şirketle ilgili negatif sinyal verebilir.
öyle ki sermaye artırımı yapılmadan yapılan halka arzlarda yatırımcılar,
mevcut hisse senedi sahiplerinin hisse senetlerinin fazla değerlendiği için ya
da şirketin geleceği hakkında olumsuz düşüncelere sahip oldukları için hisse
senetlerini satmayı düşündüklerini düşünebilir.
Düşük fiyatlandırma (underpricing) en basit anlatımla hisse senedinin
piyasadaki ilk işlem gününde oluşan fiyatının halka arz fiyatından yüksek
olmasıdır. Düşük fiyatlandırma; hisse senedinin hesaplanan ve olması
gereken değeri üzerinden yapılan belli bir iskontoyu ifade etmektedir. Bu
iskonto, hisse senetlerini halka arzdan satın alan yatırımcıların daha fazla
153
Ross, Westerfield, Jordan, a.g.e., s. 542.
111
kazanmasını sağlarken, şirketler için dolaylı bir maliyet niteliğindedir çünkü
şirketin halka arz yoluyla temin edeceği fonda düşüş yaratmaktadır.154
Düşük fiyatlandırmanın nedenlerini açıklamak için yapılan çalışmalar,
düşük fiyatlandırmayı piyasa katılımcıları arasındaki bilgi asimetrisine bağlı
gerekçelerle
açıklamaya
çalışmıştır.
Bu
çalışmalara
göre
düşük
fiyatlandırma;
1. İhraççı şirket ile aracı kurum arasındaki bilgi asimetrisinden,
2. İhraççı şirket ile potansiyel yatırımcılar arasındaki bilgi
asimetrisinden,
3. Potansiyel
yatırımcılar
arasındaki
bilgi
asimetrisinden
kaynaklanmaktadır.
irketler
yerel
piyasalarının
özellikleri
nedeniyle
uluslararası
piyasalardan daha uygun koşullarda, bir başka deyişle daha az maliyetle
daha fazla fon temin edebilmektedir. Hisse senedi ihracının direkt maliyetleri
tüm piyasalar için geçerlidir ve uluslararası piyasalara yapılan ihraçlarda
maliyetleri düşüren bir unsur olması beklenmez. Tersine bazı piyasalarda
maliyetleri arttırtan bir faktördür. Yabancı bir piyasada işlem görmek o
piyasasının
standartlarına
tabi
olmayı
gerektirdiğinden,
söz
konusu
standartlara uyum maliyetleri fazla olabilmektedir. Öte yandan dolaylı
maliyetleri en çok etkileyen faktör piyasaların özellikleridir. Maliyet farklılıkları
piyasaların özellikleri neticesinde ortaya çıktığı için uluslararası hisse senedi
piyasalarından sağlanan kaynağın maliyetinin daha düşük olması, dolaylı
maliyetlerde yaşanan düşüşten kaynaklandığı söylenebilir.
Uluslararası
hisse
senedi
piyasalarından
fon
temin
etmenin
maliyetlerini araştıran çalışmalar çoğunlukla ABD piyasalarını incelemiş ve
ABD hisse senedi piyasalarından fon temin etmek isteyen yabancı şirketler
açısından maliyetleri araştırmıştır.
ABD piyasaları dünyada en katı kurallara sahip olan piyasalardır. ABD
hisse senedi piyasalarında işlem görmek isteyen şirketler;
154
Ross, Westerfield, Jordan, a.g.e., s. 542.
112
•
SEC’in katı kamuyu aydınlatma kurallarına uymak zorunda
kalır.
•
US GAAP kriterlerine göre finansal tablolarını hazırlamak
zorundadırlar.
•
Katı kuralları olan ve etkin işleyen bir adalet sistemi ile karşı
karşıya kalırlar.
ABD piyasalarının bu özellikleri, ABD piyasalarında işlem görmek isteyen
yabancı
şirketler
için
hisse
senedi
ihracının
direkt
maliyetlerini
yükseltmektedir. Öte yandan ABD piyasaları dünyadaki en büyük ve etkin
hisse senedi piyasaları olduğu için dolaylı maliyetler daha düşük olacaktır.
Halka arzın dolaylı maliyetini yükselten faktörlerden biri bilgi asimetrisi
sonucunda şirketlerin piyasaya olumsuz sinyaller vermesidir. Halka arz
öncesinde yatırımcıların şirketle ilgili algılayacağı olumsuz sinyaller, şirketin
mevcut hisse senetlerinin değerinin düşmesine neden olacaktır. Mevcut hisse
senetlerinin
değerinin
düşmesi
firma
açısından
dolaylı
bir
maliyet
niteliğindedir. Öte yandan şirketlerin uluslararası hisse senedi piyasalarına
girme isteklerinin bir nedeni de, kendi piyasalarına verecekleri olumlu
sinyaldir. Bilgi asimetrisinin çok olduğu, etkin olmayan veya az etkin
piyasalarda işlem gören şirketler, bu durumun yarattığı olumsuzluklardan
kurtulmak için daha etkin olan uluslararası hisse senedi piyasalarına kote
olmak isteyecektir. Bu firmalar yerel piyasalarına kalitelerinin yüksekliği
açısından olumlu sinyaller vererek değerlerini arttırmak isteyecektir. (Sinyal
Etkisi)
Alexander,
Eun
ve
Janakiraman
tarafından
yapılan
çalışma
uluslararası hisse senedi piyasalarına yapılan ihracın hisse senedi fiyatlarına
etkisini araştıran ilk çalışmalardan biridir.155 Çalışmada NYSE, AMEX ve
NASDAQ’da işlem gören 34 yabancı şirkete ait hisse senetlerinin, ABD’de
işlem göremeye başlamadan önce yerel piyasalarında ki 72 aylık ve işlem
görmeye başladıktan sonraki 36 aylık fiyat hareketleri incelenmiştir.
Çalışmanın sonucunda, şirketler ABD’de işlem görmeye başlamadan önce,
155
Alexander, Eun, Janakiramanan, a.g.m., s. 135-151.
113
hisse senetlerinin fiyatlarının yerel piyasalarında yükseldiği ve piyasaya göre
daha yüksek getiri sağladığı bulunmuştur. Hisse senetleri ABD’de işlem
görmeye başladıktan sonra ise yerel piyasalarda herhangi bir anormal getiri
hesaplanmamıştır. Bunun nedeni ise yatırımcıların hali hazırda hisse
senedinin bu yeni durumuna ABD’de işlem görmeye başlamadan önce tepki
vermesi olarak açıklamıştır.
Konuyla ilgili bir diğer çalışma, Foerster ve Karolyi tarafından yapılan,
1976 – 1992 yılları arasında ABD piyasalarında ilk defa işlem görmeye
başlayan 152 yabancı şirketi inceleyen çalışmadır.156 Çalışmanın sonucunda
ABD borsalarından birine ilk defa çifte kayıt yaptıran şirketlerin hisse senetleri
yerel borsalarında, çifte kayıttan önceki bir yıl endekse göre ortalama %19
getiri sağlamıştır. Buna ek olarak çifte kayıt haftasında da endekse göre
ortalama %1,20 getiri sağlamıştır.
Görüldüğü üzere şirketlerin ABD piyasalarına kote olması yerel
piyasalarında
yatırımcılar
tarafından
olumlu
algılanmaktadır.
Bunun
sonucunda şirkete ait hisse senetlerinin fiyatı yükselerek şirketin değeri de
artmaktadır. Halka arzın bilgi asimetrisi sonucunda yatırımcılar tarafından
olumsuz algılanması ve şirketin değerinin düşmesi, ABD piyasalarına yapılan
hisse senedi ihracında yaşanmamaktadır. irketin değerinin düşmesi sonucu
oluşan dolaylı maliyet ABD piyasaların yapılan ihraçlarda görülmemektedir.
Dolaylı maliyetlerin diğer unsurları düşük hesaplanan ihraç fiyatı ile
düşük fiyatlandırmadır. Düşük fiyatlandırma, piyasa katılımcıları arasındaki
bilgi asimetrisinden kaynaklanan ve her piyasada geçerliliği olan bir
kavramdır. Düşük fiyatlandırmanın boyutu piyasaların etkinliği ile ters
orantılıdır. Bilgi asimetrisinin az olduğu etkin piyasalarda düşük fiyatlandırma
daha azdır. Eğer ki uluslararası piyasalarda halka arz edilen şirketler düşük
fiyatlanırken, sadece yerel piyasalarında halka arz edilen şirketler düşük
fiyatlandırılmaz ise, uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temini yerel
piyasaya göre ekstra maliyet içermektedir.
156
Foerster, Karolyi, a.g.m., s. 981-1013.
114
Her ne kadar uluslararası hisse senedi piyasaları, yerel hisse senedi
piyasalarına oranla daha etkin piyasalar olsa da, uluslararası piyasalara
yapılan ihraçlarda bilgi asimetrisinin etkisi daha fazladır. Yatırımcıların
yabancı şirketler ile ilgili bilgilere ulaşması, yerel şirketler ile ilgili bilgilere
ulaşmasından daha uzun zaman alan ve daha maliyetli bir süreçtir. Bu
yüzden uluslararası piyasalara hisse senedi ihracı yapan şirketlerin, yerel
şirketlere göre daha büyük oranda düşük fiyatlandırma ile karşı karşıya
kalacağı beklenebilir. Ancak konuyla ilgili ABD hisse senedi piyasalarında
yapılan çalışmalar beklentilerin aksine sonuçlar vermektedir.
Ejora ve Ghosh tarafından 2004 yılında yapılan, 1990 – 2001 yılları
arasında ABD piyasalarında halka arz edilen 430 ABD’li şirket ile tamamı
Level 3 ADR programından oluşan 284 yabancı şirketi kapsayan çalışmada,
yapancı şirketlerin ABD’li şirketlere oranla ortalama daha az düşük
fiyatlandırıldığı bulunmuştur. (%12,34 - %27,01). Level 3 ADR ihraçlarının
taşıdığı özellikler bilgi asimetrisini, dolayısıyla da düşük fiyatlandırmayı
azaltmaktadır. Bu özellikler şunlardır:157
1.
ADR kullanarak ABD piyasalarına hisse senedi ihracı yapan şirketler,
kendi ülkelerinde önemli bir büyüklüğe ve geçmişe sahip olan, çeşitli
uluslararası operasyonlara sahip, tanınan şirketlerdir. Bu yüzden
yatırımcıların bu şirketler ile ilgili ulaşabileceği daha çok bilgi mevcuttur.
Metron
çalışmasında,
bilgilerine
kolay
ulaşılabilen
şirketlerin,
yatırımcılardan daha çok ilgi gördüğünü ve diğer şirketlere oranla daha
düşük oranda düşük fiyatlandırıldığını söylemiştir.158 Nitekim düşük
fiyatlandırma, ABD’li yatırımcıların daha kolay bilgi sahip olabileceği;
Meksika (sınır komşusu), Çin( en büyük ticari ortağı) ve İngiltere
(müttefiki) şirketleri için diğer ülke şirketlerine oranla daha düşük
çıkmıştır.
2.
ABD hisse senedi piyasalarına hisse senedi ihracı yapan şirketler, ABD’li
şirketlerin tabi olduğu finansal standartlara uymak zorundadırlar. Buna
157
Demissew Diro Ejara, Chinmoy Ghosh, “Underpricing and Aftermarket Performance of ADR
IPOs”,Journal of Banking and Finance, sayı 28, 2004, s. 3155-3157.
158
Robert C. Merton, “A Simple Model of Capital Market Equilibrium With Incomplete Information”,
Journal of Finance, cilt 42, sayı 3, 1987, s. 498.
115
göre
şirketlerin
standartlarına
finansal
göre
tablolarını
yeniden
SEC
ve
düzenlemeleri
US
GAAP
GAAP
gerekmektedir.
Bu
düzenlemeler şirketin finansal tablolarını daha şeffaf hale getirmekte ve
bilgi asimetrisini azaltmaktadır.
3.
Özelleştirme programları dahilinde ABD piyasalarında halka arz edilen
devlet
kuruluşları
diğer
şirketlere
oranla
daha
az
düşük
fiyatlandırılmaktadır. Bu tür şirketlerin, diğer şirketlere göre daha büyük
ve eski olması, daha çok tanınması ve yatırımcıların ulaşabileceği daha
çok bilgiye sahip olması, onların daha az düşük fiyatlandırılması
sonucunu çıkartmaktadır. Ayrıca özelleştirme sonrasında, şirketin daha
etkin
bir
biçimde
yönetilmesi
beklentisi,
şirketlere
olan
ilgiyi
arttırmaktadır. Bir başka çalışmada Dewenter ve Malatesta, hükümetlerin
özelleştirme amaçlarının da düşük fiyatlandırmayı etkilediğini söylemiştir.
Buna göre siyasi
çıkarlar doğrultusunda yapılan özelleştirmeler,
ekonomik çıkarlar gözetilerek yapılan özelleştirmelerden daha az düşük
fiyatlandırılacaktır.159
ABD piyasalarına yapılan hisse senedi ihraçlarında piyasa katılımcıları
arasındaki bilgi asimetrisi daha düşük olacağı için, düşük fiyatlandırma oranı
daha düşük olacaktır. ABD hisse senedi piyasaları gibi dünyanın en etkin
piyasalarında yerel şirketlerden bile daha az düşük fiyatlandırılan şirketlerin,
yerel piyasalarında diğer şirketlere göre daha da az düşük fiyatlandırılacağı
söylenebilir. Neticede düşük fiyatlandırmanın daha düşük olması hisse
senedi ihracının dolaylı maliyetini de azaltacaktır.
Uluslararası hisse senedi piyasalarından gelişmiş ülke şirketleri ile
gelişmekte olan ülke şirketlerinin, aynı şartlar altında fon temin edip etmediği
de çeşitli çalışmalara konu olmuştur. Gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş
ülkelere göre daha fazla ülke riski taşıması ve gelişmekte olan ülke
piyasalarının etkin olmaması sonucu oluşan bilgi asimetrisi, yatırımcıların
159
Kathryn L. Dewenter, Paul H. Malatesta, “Public Offerings of State Owned and Privately Owned
Enterprises:An International Comparision”, Journal of Finance, cilt 52, sayı 4, Eylül, 1997, s. 1675.
116
gelişmekte olan ülke şirketlerine ön yargılı davranmasına ve bu şirketlerin
daha yüksek maliyetle fon temin etmesine sebep olabilir.160
1991 – 2001 yılları arasında ABD hisse senedi piyasalarında halka arz
edilen 299 (137 gelişmekte olan ülke şirketi, 163 gelişmiş ülke şirketi)
yabancı şirketi kapsayan çalışmada, gelişmiş ülke şirketleri ile gelişmekte
olan ülke şirketlerinin halka arz maliyetleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir fark bulunamamıştır.161 Maliyetler, düşük fiyatlandırma ve doğrudan
maliyetler olarak incelendiğinde; ortalama doğrudan maliyetler, gelişmekte
olan ülke şirketleri için daha düşük çıkmış ancak bu sonuç istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır. Düşük fiyatlandırma ise beklenenin tersine yüksek
ülke riskine sahip şirketler için daha düşük çıkarken, gelişmiş ülke şirketleri
ve gelişmekte olan ülke şirketleri arasındaki ortalama düşük fiyatlandırma
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. ABD piyasaları ile
düşük korelasyona sahip ülke şirketlerinde düşük fiyatlandırma daha düşük
gerçekleşmiştir. Bu tür şirketlerin uluslararası çeşitlendirme olanakları
bakımından daha avantajlı olması, ABD’li yatırımcıların onları daha yüksek
fiyattan satın almak istemesine neden olmaktadır.
ABD piyasalarında düşük fiyatlandırmayı gelişmiş ülke şirketleri ve
gelişmiş ülke şirketleri açısından inceleyen bir diğer çalışmada ise düşük
fiyatlandırmanın gelişmekte olan ülke şirketleri açısından daha düşük olduğu
bulunmuştur.162 Çalışmada; gerek özel şirketler gerekse de özelleştirme
kapsamında olan şirketler bakımından, ortalama düşük fiyatlandırma
gelişmekte olan ülke şirketleri için daha düşük bulunmuştur. Bu sonuç düşük
fiyatlandırma ile bilgi asimetrisi arasındaki ilişkiyi ortaya koyan teorilerin
tersini söylemektedir. Bunun iki nedeni olabilir:163
1. Gelişmekte olan ülke şirketlerinin ABD’li yatırımcılara daha
fazla uluslararası çeşitlendirme olanağı sunması.
2. Yüksek büyüme potansiyeline sahip ancak yerel piyasalar
kıtlığı
160
yüzünden
büyüyemeyen
Bruner, Chaplinsky, Ramchard, a.g.m., s. 192.
Bruner, Chaplinsky, Ramchard, a.g.m., s. 191-212.
162
Ejara, Ghosh, a.g.m., s. 3162.
163
Ejara, Ghosh, a.g.m., s. 3166.
161
şirketlerin,
bu
sorunu
117
uluslararası
piyasalar
vasıtasıyla
çözerek
yatırımcılar
açsından daha çekici hale gelmesi.
Yabancı şirketlerin ABD hisse senedi piyasalarına yaptıkları ihraçları
araştıran bir diğer çalışmada ise yabancı şirketler ile ABD’li şirketlerin fon
temin etme maliyetleri karşılaştırılmıştır. Bruner, Chaplinsky ve Ramchard
2004 yılında yaptıkları çalışmada ABD’li şirketler ile yabancı şirketlerin ABD
hisse senedi piyasalarından eşit maliyetle fon temin ettiğini bulmuşlardır.164
Bu sonuca bakarak ABD piyasalarına hisse senedi ihraç eden yabancı
şirketlerin ABD’li şirketlere göre daha kötü veya zayıf olduğunu söylemenin
mümkün olmadığını göstermektedir. Aslında bu da bize ABD piyasalarının ve
onları düzenleyen kurumların yabancı şirketlere halka arz izni verirken ne
kadar seçici davrandığını gösterir.
Sonuç olarak uluslararası hisse senedi piyasalarına yapılan ihraçlar,
taşıdığı
özellikler
ve
gerektirdiği
şartlar
neticesinde şirketlere
yerel
piyasalarına oranla daha uygun koşullarda fon temin etme imkanı verir.
Uluslararası piyasalara yapılan ihraçlarda direkt maliyetlerde yaşanabilecek
artış, dolaylı maliyetlerde yaşanabilecek olan düşüşün çok çok altında
olacaktır. Bu yüzden şirketler uluslararası hisse senedi piyasalarından daha
az maliyetle daha çok fon temin edebilmektedirler. Piyasaların ve ülkelerin
özellikleri yanında maliyeti belirleyen en önemli unsur şirketlerin özellikleridir.
irketlerin özellikleri etkili olmasaydı gelişmekte olan ülke şirketlerinin
gelişmiş ülke şirketlerine göre daha maliyetli fon temin etmesi gerekirdi.
Ancak çıkan sonuçlar bunu desteklememektedir. Zaten şirketler yerel
piyasaları kendilerine yetmediği, ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap
veremediği zaman uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin etmek
isteyeceklerdir. Düşük kalitedeki şirketler kendi yerel piyasalarında kalmayı
tercih ederken, yüksek kalitede ki firmalar uluslararası hisse senedi
piyasalarına açılmayı tercih edeceklerdir.
164
Robert Bruner, Susan Chaplinsky, Latha Ramchand, “U.S.-Bound IPOs: Issue Costs and Selective
Entry”, Financial Management, cilt 33, sayı 3, 2004, s. 57.
118
3.7.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDA İLEM GÖREN
İRKETLERİN ÖZELLİKLERİ
Uluslararası piyasalara erişim kararı ülke ve piyasa özelliklerinin
yanında şirket özellikleri ile de bağlantılıdır. irketlerin kendi özellikleri fon
talep edilecek piyasanın seçiminde, ülkelerin ve piyasaların özellikleri kadar
önemlidir.165 Literatürde uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem gören
yabancı şirketlerin özelliklerini konu alan ve hangi şirketler açısından
uluslararası hisse senedi piyasalarına girmenin olumlu sonuçlar doğuracağı
hakkında birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmaları 3 gruba ayırmak
mümkündür. Birinci grup işlem gören şirketler ile görmeyen şirketleri
karşılaştırırken, ikinci grup farklı yabancı piyasalarda işlem gören şirketleri
karşılaştırmaktadır. Üçüncü gruptaki çalışmalar ise aynı piyasada işlem
gören yabancı şirketleri karşılaştırmaktadır.
Birinci gruptaki öncü çalışmalardan biri Shakrokh M. Saudagaran’ın
1988 yılındaki çalışmasıdır.166 Çalışmada 1981 yılı itibariyle 9 ayrı
uluslararası hisse senedi piyasasında (NYSE, AMEX, Londra, Amsterdam,
Toronto, Tokyo, Frankfurt ve Zürih) ayrı ayrı veya birlikte işlem gören, 8 farklı
ülkeden (ABD, İngiltere, Hollanda, Kanada, Fransa, Japonya, Almanya ve
İsviçre) 223 şirket, sadece yerel piyasalarında işlem gören 258 şirket ile
karşılaştırılmıştır. Görüldüğü üzere çalışmaya konu olan şirketlerin tamamı
gelişmiş ülke şirketleridir. Çalışmanın sonucunda şirketlerin özellikleri ile ilgili
şu sonuçlara ulaşılmıştır.167
1. Uluslararası
hisse
senedi
piyasalarında
işlem
gören
şirketler
görmeyenlere göre yerel piyasalarında toplam aktifleri, satışları ve
piyasa değerleri bakımından daha büyük şirketlerdir. Ayrıca bu
şirketlerin daha fazla yabancı aktiflere sahip olduğu ve yabancı
ülkelerde daha fazla çalışanı olduğu bulunmuş ancak aradaki fark
istatistiksel olarak anlamsız çıkmıştır.
165
Pagano, Roell, Zechmer, a.g.m., s. 2669.
Saudagaran, a.g.m., s. 101-127.
167
Saudagaran, a.g.m., s, 121.
166
119
2. Enerji, elektronik ve telekomünikasyon gibi ileri teknoloji gerektiren
belirli sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, uluslararası piyasaları
daha fazla tercih etmektedir.
3. Yerel piyasaların büyüklüğü, borsalarda işlem görebilme şartları ile
finansal standartlar uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem
görmek isteyen şirketlerin milliyetlerini belirlemektedir.
Konuyla ilgili bir diğer çalışma G. Andrew Karolyi tarafından
yapılmıştır.168 Çalışmada ABD hisse senedi piyasalarında işlem gören
şirketler sadece yerel piyasalarında işlem gören şirketler ile karşılaştırılmıştır.
Karşılaştırmada
şirketlerin
özelliklerini
belirlemek
için
3
farklı
oran
kullanılmıştır:
1. ABD piyasalarında da işlem gören şirket sayısının yerel piyasada
işlem gören şirket sayısına oranı.
2. ABD piyasalarında da işlem gören şirketlerin toplam değerinin yerel
piyasa kapitalizasyonuna oranı.
3. ABD piyasalarında da işlem gören şirketlerin toplam işlem
hacminin yerel piyasanın toplam işlem hacmine oranı.
12 gelişmekte olan ülkeyi (Arjantin, Brezilya, ili, Kolombiya, Meksika,
Venezüella,
Endonezya,
Kore,
Meksika,
Filipinler,
Tayvan
ve
Tayland)kapsayan çalışmada, ikinci ve üçüncü oran tüm ülkeler için birinci
orandan daha yüksek çıkmıştır. Bu sonuç ABD piyasalarında işlem gören
yabancı şirketlerin kendi piyasalarına göre büyük şirketler olduğunu
göstermektedir.169
Uluslararası hisse sendi piyasalarında işlem gören şirketler ile sadece
yerel piyasalarında işlem gören şirketlerin özelliklerini karşılaştıran diğer
çalışmalarda da benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Uluslararası piyasalarda işlem
gören şirketler görmeyenlere göre daha büyük, daha karlı, daha yüksek
büyüme potansiyeline sahip ve yurt dışındaki piyasalarla daha çok ilişki
168
G. Andrew Karolyi, “The Role of American Depositay Receipts in the Development of Emerging
Equity Markets”, The Review of Economics and Statistics, cilt 86, sayı 3, 2004, s. 670-690.
169
Karolyi, “The Role Of ADRs”, s. 688.
120
içinde olan şirketlerdir.
170
irketler arasındaki fark büyüklük ve yurt dışına
yapılan satışlar bakımından daha büyükken, büyüme oranları ve karlılık
açısından daha azdır.171
Farklı piyasalarda işlem gören yabancı şirketlerin özelliklerini konu
olan
çalışmalar
genellikle
ABD
piyasaları
ile
Avrupa
piyasalarını
karşılaştırmıştır. Bu çalışmalarda Avrupa piyasalarında işlem gören şirketler
ile ABD piyasalarında işlem gören şirketlerin farklı özelliklere sahip olduğu
bulunmuştur. 172
ABD piyasalarında işlem gören şirketler yüksek büyüme potansiyeline
sahip, genç, ileri teknoloji gerektiren sektörlerde faaliyet gösteren ve AG-GE
yoğunlukları fazla olan şirketlerdir. Avrupa piyasalarında işlem gören yabancı
şirketler ise belli bir geçmişi olan ve yüksek karlılık oranlarına sahip olan
şirketleridir. Ayrıca ABD piyasalarında işle gören yabancı şirketler büyümeye
devam ederken, Avrupa piyasalarında işlem gören şirketlerin toplam
varlıklarında azalma meydana gelmiştir.
1990 – 1996 yılları arasında ABD hisse senedi piyasalarına hisse
senedi ihracı yaparak halka arz edilen 56 İsrail şirketi ile sadece İsrail
piyasasında halka arz edilen 163 şirketin özelliklerini karşılaştıran çalışmada
da yukarıdaki sonuçları destekleyen sonuçlar bulunmuştur. Buna göre;173
1. ABD piyasalarında halka arz gerçekleştiren şirketlerin AR-GE
faaliyetleri daha fazladır. (Tüm şirketler için ortalama 16 kat,
aynı endüstrideki şirketler için ortalama 2 kat)
2. ABD piyasalarında halka arz gerçekleştiren şirketler diğerlerine
göre daha gençtir.
170
Robert W.Faff, Allan Hodgson, Shahrokh Sausagaran, “International Cross-Listings Towards More
Liquid Markets: The Impact on Domestic Firms, Journal of Multinational Financial Management,
cilt 12, sayı 4-5, Ekim-Aralık, 2002 s. 373.
Craig Doidge, G. Andrew Karolyi, Rene M. Stulz, “Why are Foreign Firms Listed in the US Worth
More”, Journal of Financial Economics, cilt 71, sayı 2, 2004, s. 217.
171
Claessens, Schmukler, a.g.m., s. 804.
172
Pagano, v.d., a.g.m. s. 774.
173
Asher Blass, Yishay Yafeh, “Vagabond Shoes Longing to Stray? Why Foreign Firms List in the
United States”, Journal of Banking and Finance, cilt 25, sayı 3, 2001, s. 560-561.
121
3. ABD piyasalarında halka arz gerçekleştiren şirketler, halka arz
öncesinde karları düşük ama yüksek büyüme potansiyeline
sahip şirketlerdir.
4. ABD piyasaların halka arz gerçekleştiren şirketlerin ihracat
oranları diğerlerine göre daha fazladır.
Son gruptaki çalışmalardan biri olarak, R. Bruner, S. Chaplinsky, L.
Ramchard ABD piyasalarında işlem gören yabancı şirketleri gelişmiş ülke ve
gelişmekte olan ülke şirketleri olarak ayırarak özelliklerini karşılaştırmıştır.174
Çıkan sonuçlara göre;
1. ABD piyasalarında işlem gören şirketler görmeyenlere göre
daha büyüktür. irketler arasındaki fark gelişmekte olan ülke
şirketleri açısından daha büyüktür.
2. ABD
piyasalarında
işlem
gören
gelişmiş
ülke
şirketleri
gelişmekte olan ülke şirketlerine göre daha büyüktür.
3. Halka arz yeri olarak NYSE, gelişmekte olan ülke şirketleri
tarafından daha çok kullanılmaktadır.
4. irketlerin sahip olduğu varlıklara baktığımızda, gelişmekte olan
ülke şirketlerinin sahip fiziksel varlık (tangible asset) oranının
gelişmiş ülke şirketlerine göre daha fazla olduğu görülmektedir.
5. Gelişmekte olan ülke şirketlerinin sermaye yapısı, gelişmiş ülke
şirketlerine göre daha güçlü ve bu bağlamda iflas risklerinin
daha düşük olduğu görülmektedir.
6. Gelişmekte olan ülke şirketlerinin hisse senedi getirisinin ABD
piyasalarının
getirisiyle
olan
korelasyonu,
gelişmiş
ülke
şirketlerinin ABD piyasaları ile olan korelasyonundan daha
düşüktür. Bu durum gelişmekte olan ülke şirketlerini daha cazip
kılmaktadır.
Ülkelerin özellikleri düşünüldüğünde ABD piyasalarında işlem gören
gelişmiş ülke şirketlerinin gelişmiş ülke şirketlerinden daha üstün olması
beklenebilir. Ancak görüldüğü üzere ABD piyasalarında işlen gören
174
Bruner, Chaplinsky, Ramchand, “Coming to America”, s. 191-212.
122
gelişmekte olan ülke şirketlerinin gelişmiş ülke şirketlerine göre daha zayıf
veya kötü olduğunu söylemek mümkün değildir.
Sonuç olarak uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem gören
yabancı şirketler, sadece yerel piyasalarında işlem gören şirketlere göre
daha büyük şirketlerdir. Düşük kalitedeki şirketler kendi yerel piyasalarında
kalmayı tercih ederken, yüksek kaliteli şirketler uluslararası hisse senedi
piyasalarına açılmayı tercih etmektedir. Belirli ülkelerdeki veya bölgelerdeki
şirketlerin uluslararası piyasaları tercih ettiğini söylemek mümkün değildir.
Yerel piyasalar, şirketlerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini ne kadar çok
karşılıyorsa, o ülkelerden daha az şirket uluslararası piyasalarda işlem
görmek isteyecektir. Bir başka deyişle işlem görecek şirketlerin milliyetini o
ülkenin ve piyasanın özellikleri belirleyecektir. ABD piyasaları, piyasalarında
işlem görmek isteyen yabancı şirketler hususunda Avrupa piyasalarına göre
daha seçici davranmaktadır.
ABD piyasalarında işlem gören yabancı
şirketler, yüksek büyüme potansiyeline sahip, ileri teknoloji gerektiren
sektörlerde faaliyet gösteren ve AR-GE yoğunluğu olan şirketlerken, Avrupa
piyasalarında daha çok eski ve geçmiş karları yüksek olan yabancı şirketler
işlem görmektedir.
3.8.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİN
ETMENİN SONUÇLARI
irketler, uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç ederek, yerel
piyasalarına oranla daha uygun koşullarda fon temin edebilmektedir. Ancak
uluslararası piyasalara yapılan ihraçların sonuçları bununla sınırlı değildir.
Uluslararası hisse senedi piyasalarına yapılan ihraçların şirketlere olan etkisi
çeşitlidir. Literatürde yapılan çalışmalar genellikle, uluslararası ihraçların
hisse senedi fiyatları üzerindeki etkisini incelemiş ve hisse senedi fiyatlarında
yaşanan değişimden yola çıkarak, uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç
etmenin şirketler üzerindeki etkilerini açıklamışlardır.
123
Uluslararası hisse senedi piyasalarının hisse senedinin değerlerine
etkisini araştıran çalışmaların çoğu pozitif etkiler bulmuştur. Ancak dünya
piyasalarının entegre olmadığı, ülkelerin kapalı ekonomilere sahip olduğu
dönemleri kapsayan çalışmalarda negatif veya istatistiksel olarak anlamsız
etkiler bulunmuştur.
J.S. Howe ve K. Kelm tarafından 1987 yılında yapılan ve 1962 – 1985
yılları arasında Basel, Frankfurt ve Paris borsalarında işlem görmeye
başlayan 165 ABD şirketini kapsayan çalışmada; uluslararası hisse senedi
piyasalarında işlem görmeye başlamanın, hisse senedi fiyatlarını düşürerek
hissedarların servetlerini azalttığı sonucuna ulaşılmıştır.175 Bu yüzden
şirketlerin uluslararası hisse senedi piyasalarından uzak durması gerektiği
belirtilmiştir.
I. Lee tarafından 1962 – 1986 yılları arasında Londra ve Toronto
borsalarında işlem görmeye başlayan 141 ABD şirketinin çifte kayıttan önceki
90 günlük ve sonraki 40 günlük hareketlerini kapsayan çalışmada ise
uluslararası hisse senedi piyasalarının hisse senetleri üzerinde istatistiksel
olarak anlamlı herhangi bir etkisi bulunamamıştır.176 Kısa dönemde herhangi
bir olumsuzluğun bulunamaması yüzünden, çifte kayıtın uzun dönemli
stratejiler açısından göz ardı edilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
Uluslararası piyasalarının şirketlere etkilerini araştıran daha güncel
dönemleri kapsayan çalışmalara da ise çok çeşitli sonuçlar bulunmuştur.
Yapılan çalışmalarda uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmeye
başlayan şirketlerin; sermaye maliyetinde, hisse senedi fiyatlarında, yönetim
biçimlerinde, büyüme oranlarında ve firma değerinde değişimler olacaktır.
Yaşanan be değişim şirketin ülkesine ve seçtiği ADR türüne göre farklılık
gösterecektir. Ayrıca uluslararası hisse senedi piyasalarının yerel piyasalara
olan etkileri de araştırma konusu olmuştur.
175
John S. Howe, Kathryn Kelm, “The Stock Price Impacts of Overseas Listings”, Financial
Management, cilt 16, sayı 3, 1987, s. 51-56.
176
Lee, a.g.m., s. 590.
124
3.8.1. Sermaye Maliyetine Etkileri
Her finansman kaynağının maliyeti aynı değildir. Bu yüzden şirketler
her zaman daha ucuz maliyetli kaynaklara doğru yönelmektedir. irketlerin
finansal yönetim ve planlamaya gitmelerinin ana nedeni budur. Buna finans
literatüründe “finansal hiyerarşi” denmektedir.
Hisse senedi ihracı ile sağlanan kaynağın maliyeti, hisse senedi
yatırımcısının yaptığı yatırımdan beklediği getiridir. Yatırımcılar şirket
hakkındaki bilgilere ve genel ekonomik göstergelere bakarak tahminde
bulunurlar ve bekledikleri getiriyi belirlerler. Sermaye maliyeti risk ile yükselir.
Fon temin edenler üstlendikleri risk arttıkça karşılık olarak daha yüksek bir
getiri elde etmek ister. Beklenen getirinin yükselmesi, sermaye maliyetini de
yükseltecektir.
Piyasaların likiditesi ve yatırımcılara açıklığı sermaye maliyetini
etkileyen en önemli faktörlerdir. irketler açısından hisse senetlerinin
likiditesinin düşük olması sermaye maliyetini yükselten bir olgudur. irketlerin
uluslararası piyasalara yaptıkları ihraçların temel nedeni, yerel piyasalara
göre yatırımcılara daha açık ve likiditesi daha fazla olan uluslararası
piyasaların, şirketlere daha uygun maliyetle fon sağlamasıdır. Uluslararası
hisse senedi piyasalarında işlem görmek şirketlerin sermaye maliyetini
düşürmektedir.
Uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin eden şirketlerin
sermaye maliyetinde yaşanan değişimi araştıran öncü çalışmalar, sermaye
maliyetinde yaşanan değişimi uluslararası sermaye hareketlerine getirilen
kısıtlamaların olumsuz etkilerinin azalmasına bağlamıştır.
Uluslararası piyasalar ile entegre olmamış, sermaye hareketlerinin
kısıtlandığı piyasalarda işlem gören hisse senetlerinin taşıdığı risk primi
“süper risk primi” olarak adlandırılmaktadır. Bu piyasalarda yabancı
yatırımcıların işlem yapabilmesi kısıtlandığı için etkin bir risk paylaşımı
yoktur. Risk paylaşımının etkin olmaması, söz konusu piyasalarda yapılan
yatırımlarda yatırımcıların bekledikleri getiriyi yükseltmektedir. Beklenen
getirinin yükselmesi sermaye maliyetini de yükseltecektir. Öte yandan
125
şirketler hisse senetlerini uluslararası piyasalara ihraç ettiklerinde, daha etkin
bir risk paylaşımına sahip olacağı için risk primleri düşecek, buna bağlı olarak
sermaye maliyetleri de azalacaktır.
Errunza – Losq modeli sermaye piyasalarının tam olarak entegre
olmadığı ve sadece 2 ülkeden oluşan bir dünyada, sermaye hareketlerine
getirilen
kısıtlamaların
açıklamaktadır.
177
hisse
senedi
fiyatları
üzerindeki
etkisini
Modele göre birinci ülke varlıklarına her iki ülke
yatırımcıları da yatırım yapabilirken, ikinci ülke varlıklarına sadece ikinci ülke
yatırımcıları
yatırım
yapabilmektedir.
Böyle
bir
durumda
ikinci
ülke
varlıklarının risk primi birinci ülke varlıklarına göre daha fazla olacaktır çünkü
risk daha az yatırımcı arasında paylaştırılmaktadır. İkinci ülke varlığı, birinci
ülkede de işlem görmeye başladığında risk düzeyi ve beklenen getirisi
düşecektir.
Errunza – Losq modeline göre sermaye piyasalarının tam olarak
entegre olmadığı bir dünyada bir finansal varlığın, yabancı piyasalarda da
işlem görmeye başlaması, o varlığın risk düzeyini ve beklenen getirisini
azaltacaktır. Aynı şekilde hisse senetlerini uluslararası piyasalara ihraç eden
şirketlerin risk primleri ihraç etmeyenlere göre daha düşük olacaktır. Risk
primi azaldığından yatırımcıların hisse senetlerinden bekledikleri getiri de
azalacak, böylece şirketin sermaye maliyeti de azalacaktır.
Günümüzde sermaye hareketlerine getirilen kısıtlamalar büyük ölçüde
kalkmıştır. Ancak yabancı piyasalara direkt yatırım yaparken karşılaşılan
zorluklar yüzünden yatırımcılar yabancı piyasalarda işlem yapmaktan
kaçınmaktadır. Bu yüzden sermaye hareketleri her ne kadar eskiye göre
serbestleşse de uluslararası piyasalara hisse senedi ihracının hisse senetleri
üzerindeki etkileri hala devam etmektedir. Bir hisse senedi yerel piyasası ile
birlikte uluslararası bir piyasaya kote edildiği zaman, o hisse senedi için işlem
görebileceği
birden
fazla
pazar
yaratılmaktadır.
Bu
durumda
yerel
piyasalarda işlem yapmaktan kaçınan yatırımcılar, uluslararası piyasalarda
söz konusu hisse senedine yatırım yapabilecektir.
177
Alexander, Eun, Janakiramanan, a.g.m. s. 138.
Potansiyel yatırımcı
126
sayısındaki artışla birlikte hisse senedinin likiditesi de artacaktır.178 Yerel
piyasasından daha likit ve daha etkin piyasalarda işlem göremeye başlayan
hisse senetlerinin likiditesindeki artış daha da fazla olacaktır.179 Hisse
senetlerinin likiditesi arttığı için şirketin sermaye maliyeti düşecektir.
Uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmenin sonuçlarıyla ilgili
yapılan güncel çalışmalar sonuçları, şirketlerin bilgi ortamındaki değişimle
ilişkilendirerek açıklamaya çalışmıştır. irketler ile ilgili ulaşılabilen bilginin
fazlalığı şirketlerin bilgi ortamının derecesini belirlemektedir. Bu bağlamda
şirketlerin bilgi ortamının gelişmesi, asimetrik bilgilendirmenin de azalacağı
anlamına gelmektedir.
irketlerin bilgi ortamını etkileyen en önemli faktör, piyasaları oluşturan
yasal düzenlemelerdir. Sermaye maliyetinin piyasalar arasında farklılık
göstermesinin nedenlerinden biri yasal düzenlemeler arasındaki farklılıklardır.
Yasal düzenlemelerin temel amacı, yatırımcıların haklarını koruyarak daha
fazla yatırımcının piyasalara girmesini sağlamak ve bu sayede şirketlerin
finansman imkanlarını geliştirmektir.180 Bu yüzden yasal düzenlemeler bir
bakıma piyasaların gelişmişlik düzeyini belirlemektedir. irketler yerel
piyasalarına göre yasal düzenlemelerin daha etkin bir şekilde işlediği
piyasalardan fon temin etmek isteyecektir çünkü bu piyasalar şirketlere daha
uygun şartlarda fon temin edebilmektedir. Kamuyu aydınlatma kriterleri ve
yatırımcıyı koruma kriterleri yasal düzenlemelerin temelini oluşturmaktadır.
Kamuyu aydınlatma kriterlerinin etkin olmadığı piyasalarda, yöneticiler
şirket bilgilerini manipüle edebilir. Örneğin kötü geçen bir dönemi, şirket
yöneticileri bazı bilgileri saklayarak veya değiştirerek iyi geçmiş gibi
gösterebilir. Bu tür piyasalarda yatırımcılar, yüksek asimetrik bilgilendirmenin
neden olduğu risk yüzünden daha yüksek denetim maliyetleriyle karşı karşıya
kalacaktır. Sonuç olarak daha fazla getiri talep edecektir. Bu da şirketlerin
söz konusu piyasalardan talep edeceği fonların maliyetini yükseltecektir.
178
Darius P. Miller, “The Market Reaction to International Cross-Listings: Evidence from Depositary
Receipts”, Journal of Financial Economics, cilt 51, sayı 1, 1999, s. 114.
179
Alexander, Eun, Janakiramanan, a.g.m. s. 139.
180
Luzi Hail, Christian Leuz, “International Differences in the Cost of Equity: Do Legal Institutions
and Securities Regulation Matter?”, Journal of Accounting Research, cilt 44, sayı, 3, 2006, s. 486.
127
Öte yandan etkin bir biçimde uygulanan kamuyu aydınlatma kriterleri,
şirketlerin finansal tablolarını iyi de olsa kötü de olsa doğru bir biçimde
açıklamak zorunda bırakır. Böylece şirketler ile yatırımcılar arasındaki bilgi
asimetrisini ve belirsizlikleri azalır. Denetim maliyetleri ve risk azalacağı için
yatırımcıların bekledikleri getiri düşecektir. Yatırımcıların beklediği getirinin
düşmesi sonucunda sermaye maliyeti daha düşük olacaktır. Ayrıca
ulaşılabilen bilgilerin fazla olması, şirketin daha çok analistçinin ilgisini
çekmesine ve şirketle ilgili yapılan analizlerin daha tutarlı olması sonucunu
doğurur.181 irketle ilgili yapılan analizlerin tutarlı olması şirketle yatırımcılar
arasındaki bilgi asimetrisini azaltır. Bilgi asimetrisinin azalması sonucunda
şirket daha fazla yatırımcının ilgisini çekecektir. Bunun sonucunda şirketin
yatırımcı tabanı genişleyerek daha etkin bir risk paylaşımı gerçekleşeceği için
sermaye maliyeti düşecektir.
Yatırımcı koruma kriterleri, küçük yatırımcıların büyük yatırımcılar
tarafından sömürülmesini engellemek amacıyla oluşturulmuştur. Daha katı
yatırımcı koruma kriterlerini sahip piyasalara küçük yatırımcıların ilgisi daha
fazla olacaktır. Bunun sonucunda toplam risk daha çok yatırımcı arasında
paylaştırılacaktır. Bir piyasada riskin daha çok yatımcı arasında paylaşılması,
o piyasadan sağlanan fonun maliyetini düşürmektedir.
Kalimipalli ve Ramchard tarafında yapılan ve 1992 – 2001 yılları
arasında ABD piyasalarından fon temin eden 84 Hindistan şirketinin, ABD
piyasalarında işlem görmeye başlamadan ve işlem görmeye başladıktan
sonraki
250
günlük
fiyat
hareketini
inceleyen
çalışmada
asimetrik
bilgilendirmedeki değişimin etkileri araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda şu
sonuçlara ulaşılmıştır: 182
1. Toplam riski ifade eden hisse senetlerinin getirisinin volatilitesi
düşmüştür. (Önce %3,38, sonra %3,03)irket riskini ifade eden, hisse
senetlerinin piyasaya göre düzeltilmiş getirisinin volatilitesi de
düşmüştür. (Önce %2,76, sonra %2,55)
181
Mark H. Lang, Karl V. Lins, Darius P. Miller, “ADRs, Analysys and Accuracy”, Journal of
Accounting Research, cilt 41, sayı 2, 2005, s. 342.
182
Mahdu Kalimipalli, Latha Ramchand, “Does the Method of Entry Matter? Evidence from Indian
ADRs and GDRs”, Pasific-Basin Finance Journal, sayı 14, 2006, s.358-360.
128
2. Günlük ortalama getiri, ABD piyasalarında işlem görmeye başladıktan
sonra istatistiksel olarak anlamlı biçimde düşmüştür.
3. İhraçtan sonraki dönemde hisse senetlerinin likiditesi, ihraçtan önceki
döneme göre artmıştır.
4. Hisse senetlerinin işlem hacminde istatistiksel olarak anlamlı bir
değişiklik olmamıştır.
Görüldüğü üzere Hindistan şirketlerine ait hisse senetleri ABD
piyasalarında işlem görmeye başladıktan sonra, söz konusu şirketlerin riskini
ifade eden volatilitelerinde düşüş yaşanmıştır. Bununla birlikte şirketlerin
likiditesi artarken, yatırımcıların bekledikleri getiri de düşmüştür. Bunların
sonucunda da şirketlerin sermaye maliyeti azalmıştır. Çalışmada yaşanan bu
değişimler şirketlerin ABD piyasalarında işlem görmeye başlamasıyla birlikte
gelişen bilgi ortamına ve düşen bilgi asimetrisiyle açıklanmıştır.
irketlerin bilgi ortamını ölçen en kapsamlı çalışmalardan biri 47
ülkeden 21046 şirketin ele alındığı N. Fernandes ve M.A. Ferreira tarafından
2008 yılında yapılan çalışmadır.183 Aslında şirketlerin bilgi ortamının direkt
olarak ölçülmesi çok zordur. Hisse senetlerinin getirisini etkileyen en önemli
unsurlardan biri şirket ile ilgili bilgi akışıdır. Bu yüzden bu çalışmada hisse
senetlerinin getirisinin volatilitesi bilgi ortamındaki değişimi ölçmek için
kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda uluslararası piyasalarda işlem gören
şirketlerin getirisinin volatilitesi, işlem göremeyenlerin volatilitesinden daha
düşük olduğu bulunmuştur. 184
Literatürde yapılan bazı çalışmalar ise sermaye maliyetindeki değişimi
şirketin fon talep ettiği uluslararası piyasa ile yerel piyasası arasındaki
korelasyona bağlamaktadır. Günümüzde sermaye hareketleri serbestleşse
de, sermaye piyasaları ne tamamen entegre olmuştur ne de tamamen
birbirinden ayrıktır. Bu sebepten ötürü sermaye maliyetindeki değişim,
piyasalar arasındaki korelasyona bağlı olacaktır. Piyasalar arasındaki
korelasyon fazla ise, yatırımcılar için uluslararası çeşitlendirme olanağı fazla
183
Nuno Fernandes, Miguel A. Ferreira, “Does International Cross-Listiing Improve the Information
Environment?”, Journal of Financial Economics, sayı 88, 2008, s. 251-263.
184
Fernandes, Ferreira, a.g.m., s. 242.
129
olmadığı için şirketin sermaye maliyetinde fazla bir değişim olmayacaktır.
Ancak piyasalar arasındaki korelasyon ne kadar düşük olursa uluslararası
çeşitlendirmeden sağlanacak fayda o kadar fazla olacağı için sermaye
maliyetindeki değişim de o kadar fazla olacaktır.
Errunza ve Miller tarafından 2000 yılında yapılan çalışmada ABD
piyasalarından fon temin eden şirketlerin kaynak maliyetinde ortalama
%42,2lik bir düşüş bulunmuştur.185 (Önce %26,8, sonra %15,49) ABD
piyasaları ile düşük korelasyona sahip piyasalarda işlem gören şirketlerin
sermaye maliyetindeki düşüş en fazla olmuştur. (Ortalama %99,62) Sermaye
maliyeti ortalama olarak en az ABD piyasaları ile yüksek korelasyona sahip
piyasalarda işlem gören şirketler için azalmıştır. (Ortalama %18,91) Bu
sonuçlar Uluslararası Sermaye Varlıklarını Fiyatlandırma Modeli ile de
tutarlıdır.
Aynı çalışmada ayrıca uluslararası hisse senedi piyasalarının
şirketlerin β’sı üzerindeki etkisi de araştırılmıştır. irketler uluslararası hisse
senedi piyasalarında işlem görmeye başladıktan sonra şirketlerin yerel
piyasalarıyla olan β’sı ortalama 1,03’den 0,74’e düşmüştür.186 Global β’da ise
istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik olmamıştır. Bu sonuç bize
uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmeye başlayan şirketlerin,
yerel piyasalarında risklerinin azaldığını, uluslararası piyasalarda ise şirketin
riskliliğinin aynı kaldığını göstermektedir.
3.8.2. Hisse Senedi Fiyatlarına Etkileri
irketin
bilgi
ortamının
değişmesi
beraberinde
şirkete
yatırım
yapanların profilinde değişikliğe neden olabilir. irketler ile ilgili henüz
kamuya açıklanmamış özel bilgileri toplayıp yatırımlarını bu doğrultuda yapan
yatırımcıların uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç eden şirketlere olan
185
186
Errunza, Miller, a.g.m., s.588.
Errunza, Miller, a.g.m., s.588
130
ilgisi azalacaktır.187 Bu tür yatırımcılar yatırımlarını diğer şirketlere doğru
kaydıracaktır. Bir başka değişle “insider trading” azalacaktır.
Hisse
senetlerine spekülatif amaçlı yapılan yatırımlar azalırken, bilgiye dayalı
yapılan yatırımlar artacaktır. Hisse senedi fiyatlarının yeni yatırımlara olan
duyarlılığı artacaktır. Nitekim çifte kayıt ile birlikte şirketlerin bilgi ortamı
gelişerek şirketin yatırım olanakları ve büyüme potansiyeli ile ilgili daha fazla
bilgi olacaktır. irketle ilgili ulaşılabilir bilginin artması belirsizliği ortadan
kaldırarak yeni yatırımların değerini artıracaktır.
1970 – 2005 yılları arasında ABD piyasalarına ADR ihraç eden 286
şirketi inceleyen çalışmasında S. Liu, ADR ihracı ile söz konusu hisse
senetleri fiyatları arasındaki ilişkiyi araştırmıştır.188 Uluslararası piyasalara
hisse senedi ihraç eden şirketlerin hisse senetlerinin değeri yükselirken,
yatırımcıların bu hisse senetlerinden bekledikleri getiri düşecektir. Bu
çalışmada buna bağlı olarak ADR ihraç eden şirketlerin hisse senedi
fiyatlarının geçmiş fiyat hareketlerine dayanarak tahminin zorlaştığı ve
fiyatların şirketle ilgili haberlere daha da duyarlı hale geldiği sonucuna
ulaşılmıştır.189 Bir başka deyişe ADR ihraç eden şirketlerin hisse senetleri
daha etkin bir biçimde fiyatlandırılmaktadır.
3.8.3. irket Yönetimine Olan Etkileri
Birçok ülkede küçük yatırımcıların hakları şirketlerin hakim ortakları
karşısında yeterince güvence altında değildir. Hakim ortaklar, diğer küçük
ortakları
dikkate
almadan
kendi
çıkarları
doğrultusunda
kararlar
alabilmektedir. Ülkelerdeki yatırımcıları koruma kriterlerinin zayıflığı bir
bakıma bu ülke şirketlerinin neden dış finansman kaynağı bulamadığını,
bulsa bile neden yüksek maliyetle bulduğunu açıklamaktadır. irketler
187
Fernandes, Ferreira, a.g.m., s. 242.
Shinhua Liu, “International Cross-Listing and Stock Pricing Efficiency: An Empirical Study”,
Emerging Markets Review, sayı 8, 2007, s. 251-263.
189
Liu, a.g.m., s. 262.
188
131
yatırımcıyı koruma kriterlerinin daha etkin uygulandığı piyasalardan fon talep
ederek bu sorunu aşmaya çalışırlar.
irketler, kendileriyle ilgili daha çok bilgiyi yatırımcılarla paylaşarak
şeffaflaştıkça ve bu şeffaflığın devamı konusunda yatırımcılara güvence
verdikçe daha çok yatırımcının ilgisini çekecektir. Yerel piyasalarından daha
sıkı yasal düzenlemelere sahip piyasalarda fon talep etmek ve bu
piyasalarda işlem görmeye başlamak, yatırımcılara bu güveni verecektir. Bu
tür piyasalarda işlem gören şirketlerin yöneticileri ve hakim ortakları
kendilerini daha sıkı kurallara bağlarlar. Bu kurallar yöneticilerin ve hakim
ortakların kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini engeller. Bu
şekilde yatırımcılar açısından hem denetim maliyetleri hem de temsil
maliyetleri düşeceği için şirketler daha uygun koşullarda finansman imkanına
kavuşur.
Kurumsal yönetim ilkeleri, şirketi yönetenler (yöneticiler, hakim
ortaklar)ile şirket ile herhangi bir sebepten ötürü ilişki içinde olan (hissedarlar,
işçiler, müşteriler, tedarikçiler) gruplar arasındaki ilişkileri düzenleyen ve bu
ilişkide karşılıklı hakları koruyan kurallar bütünüdür. Yasal düzenlemelerin
daha etkin uygulandığı uluslararası piyasalarda işlem görmek şirket
yöneticilerinin kendi çıkarları doğrultusunda karar vermesini engelleyecektir.
Bu bağlamda uluslararası hisse senedi piyasalarından fon talep etmek ve bu
piyasalarda işlem görmeye başlamak şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerini
geliştirmesine yardımcı olur.
ABD piyasaları gibi yatırımcıyı koruma kriterlerinin katı olduğu
piyasalarda işlem görmek, küçük yatırımcılara şirketin hakim ortaklarına karşı
daha etkin bir koruma sağlamaktadır. ABD sermaye piyasası, hakim
ortakların kendi çıkarları doğrultusunda karar almasını kısıtlayarak küçük
yatırımcıların haklarını koruyacak biçimde düzenlenmiştir. Böylece hakim
ortaklar küçük yatırımcıların haklarına saygı göstermek zorunda kalmaktadır.
Bu şekilde yatırımcılar açısından hem denetim hem de temsil maliyetleri
azalacağı için şirketler ABD hisse senedi piyasalarından daha uygun
koşullarda fon temin edebilecektir.
132
ABD piyasalarında işlem görmeye başlama ve kurumsal yönetim
ilkeleri arasındaki ilişkileri araştıran çalışmalar bunun için çeşitli ölçütler
kullanmıştır. C. Doidge 2004 yılında yaptığı çalışmada oy hakkı primini kişisel
çıkarları ölçmek için kullanmıştır.190 irketlerin işlem gören biri oy hakkı
veren, diğeri ise oy hakkı kısıtlanmış 2 tertip hisse senedi varsa, bu hisse
senetlerinin fiyatları arasındaki fark oy hakkı primi olacaktır. Oy hakkı primi,
yatırımcıları koruma kriterlerinin etkinliği ile ters orantılıdır. Çalışmanın
sonucunda ABD piyasalarında Level 2 ve Level 3 ADR şeklinde işlem gören
yabancı şirketlerin, görmeyenlere göre ortalama %43 daha düşük oy hakkı
primine sahip olduğu bulunmuştur. Öte yandan Level 1 ve Rule 144A
programlarını kullanan şirketler için ise anlamlı bir fark bulunamamıştır. U. Lel
ve D.P. Miller tarafından 2008 yılında yapılan çalışmada ADR ihraç eden
şirketlerin üst yöneticilerini değiştirme oranına bakarak, ABD piyasalarında
işlem görmek ile kurumsal yönetim arasındaki ilişki araştırılmıştır.191Kurumsal
yönetim ilkelerinin etkin olduğu şirketlerde başarısız yöneticilerin görevlerini
koruyabilmeleri çok zordur. Bu yüzden bu şirketlerde başarısız yöneticilerin
değişme oranı daha yüksek olacaktır. Çalışmanın sonucunda ABD
piyasalarına çift kayıt yaptıran şirketlerin yaptırmayanlara göre daha fazla
başarısız üst yöneticilerini değiştirme oranına sahip olduğu bulunmuştur. Bir
başka deyişle ABD hisse senedi piyasalarında işlem görmeye başlayan
şirketlerde kurumsal yönetim ilkeleri daha etkin bir biçimde uygulanmaktadır.
Bu sonuç AMEX ve NYSE gibi katı kurallara sahip piyasalarda Level 2 ve
Level 3 ADR şeklinde işlem gören şirketler için geçerli olurken, Level 1 ve
Rule 144 A ADR için geçerli değildir. Ayrıca yatırımcıyı koruma kriterlerinin
zayıf olduğu ülke şirketlerindeki gelişim daha fazladır.
Yapılan çalışmaların sonuçları ABD hisse senedi piyasalarının
şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerini geliştirdiğini göstermektedir. ABD
piyasalarında Level 2 ve Level 3 ADR şeklinde işlem gören şirketlerin
190
Craig Doidge, “US Cross-Listings and the Private Benefits of Control: Evidence From Dual Class
Firms”, Journal of Financial Economics, cilt 72, sayı 3, Haziran, 2004, s.519-553.
191
Ugur Lel, Darius P. Miller, “International Cross-Listing, Firm Performance and Top Management
Turnover: A Test of the Bonding Hypothesis”, The Journal of Finance, cilt 63, sayı 4, Ağustos,
2008, s. 1897-1937.
133
kurumsal yönetim ilkeleri gelişirken Level 1 ve Rule 144 A ADR şeklinde
işlem gören şirketler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Bu sonuçlar
bir yanda şirketlerin neden ABD piyasalarından daha uygun fon temin
edebildiğini açıklarken bir yandan da sağladığı bir çok avantaja rağmen
neden her şirketin ABD piyasalarında işlem görmek istememesini de
açıklamaktadır.192 Birçok şirket yöneticisi
kurumsal yönetim ilkelerini
benimsemeyerek kendi çıkarları doğrultusunda karar almaktan vazgeçmek
istemezler. Bu tür yöneticiler, ABD piyasalarından sağlayacakları faydanın
kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerinden sağlayacakları faydadan
fazla olması halinde şirketlerinin ABD piyasalarında işlem görmesini
isteyecektir.
3.8.4. irketlerin Büyüme Oranına Etkisi
Uluslararası hisse senedi piyasalarından fon talep eden şirketler, yerel
piyasalarında işlem gören diğer şirketlere göre yüksek büyüme potansiyeline
sahip şirketlerdir. Ancak finansal piyasalar arasındaki uyumsuzluklar
şirketlerin yerel veya yabancı piyasalardan sağlayabilecekleri kaynakları
farklılaştırmıştır. Bu farklılıklar şirketlerin yatırım olanaklarını kısıtlayarak
büyüme fırsatlarını engellemektedir. Bu sebepten ötürü şirketler her ne kadar
yüksek büyüme potansiyeline sahip olsa da, kısıtlamalar sonucunda bu
potansiyelini kullanamamaktadır. Yüksek büyüme potansiyeline sahip
şirketler uluslararası hisse senedi piyasalarından fon talep ederek büyüme
fırsatlarını değerlendirmeye çalışırlar.
1995 – 2004 yılları arasında ABD hisse senedi piyasalarında işlem
görmeye başlayan 37 ülkeden 476 şirketi konu alan çalışmada, I.K. Khurana,
X. Martin ve R. Periera, ABD piyasalarına hisse senedi ihraç etmenin
şirketlerin yabancı kaynağa dayalı büyüme oranına etkisi araştırmıştır.193
192
Doidge, a.g.m., s. 522.
Inder K. Khurana, Xiumin Martin, Raynolde Periera, “Cross-Listing and Firm Growth”, Review of
Finance, sayı 12, 2008, s. 293-322.
193
134
Çalışmanın sonucunda ADR ihraç eden şirketlerin daha ucuza yabancı
kaynak sağlayarak yatırımlarını daha ucuza finanse ettikleri dolayısıyla da
daha yüksek büyüme oranlarına sahip olduğu bulunmuştur. Blass ve Yafeh
tarafından 2001 yılında yapılan çalışmada uluslararası hisse senedi
piyasalarından fon temin eden şirketlerin ortalama %55 büyüdüğü, yerel
piyasalarından fon temin eden şirketlerin ise ortalama %15 büyüdüğü
bulunmuştur.194
3.8.5. Firma Değerine Etkisi
Uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin ederek bu
piyasalarda işlem görmeye başlayan şirketler, kıt kaynaklara sahip yerel
piyasalarının oluşturduğu olumsuzlukların etkisinden kurtulur. Uluslararası
hisse senedi piyasalarında işlem görmeye başlamanın şirketler üzerindeki
etkilerini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, uluslararası hisse senedi
piyasalarında işlem görmenin şirketin değerini arttırdığını söyleyebiliriz.
Hisse senetlerinin likiditesinin artması, şirketin yatırımcı tabanının
genişlemesi, hisse senetlerinin getirisinin volatilitesinin azalması, şirketin bilgi
ortamının genişlemesi, şirketin kurumsal yönetiminin gelişmesi, hisse senedi
fiyatlarının daha etkin biçimde fiyatlandırılması, şirketin daha yüksek büyüme
potansiyeline sahip olması, şirketle ilgili bilgi asimetrisinin azalması ve
şirketin sermaye maliyetinin düşmesi; uluslararası hisse senedi piyasalarında
işlem gören şirketlerin firma değerini yükselten faktörlerdir.
irketlerin değerini araştıran çalışmalar genellikle Tobin’s q oranını
kullanmışlardır. Tobin’s q oranı; şirketin pazar değerinin varlıkların yerine
koyma maliyetine bölünmesi ile hesaplanır ve şirketlerin performansını
ölçmek için kullanılır. Oranın birden büyük olması firmanın kıt kaynakları etkin
kullandığının göstergesidir. Birden küçük olması ise kaynaklardan etkin bir
biçimde yararlanılmadığını gösterir. Doidge, Karoyi ve Stulz tarafından
194
Blass, Yafeh, a.g.m., s.565
135
yapılan çalışmada ABD piyasalarında işlem görmeye başlayan şirketlerin,
ABD piyasalarında işlem görmeyen şirketlerden %16,5 fazla Tobin’s q
oranına sahip olduğu hesaplanmıştır.195 Tobin’s q oranındaki bu fazlalığa
“çifte kayıt primi” denmektedir.196 ABD borsalarına kote olmayı gerektiren
ADR türleri için çifte kayıt primi daha fazladır. Level 3 ADR için çifte kayıt
primi %37’e kadar çıkmaktadır.
Sundaram ve Logue 1996 yılında yaptıkları çalışmada şirketlerin
değerini diğer çalışmalardan farklı olarak muhasebe değerlerindeki değişime
bağlı olarak incelemiştir.197 Çalışmada 1982 – 1992 yılları arasında NYSE ve
AMEX’de işlem görmeye başlayan 57 yabancı şirket incelenmiştir. Muhasebe
değerleri olarak fiyat – defter değeri oranı, fiyat – kazanç oranı ve fiyat – nakit
kazancı oranı kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda hisse senetlerini ABD
piyasalarına çifte kayıt yaptıran şirketlerin değeri söz konusu muhasebe
değerlerine göre, şirketin faaliyet gösterdiği endüstriye ve ülkesine bağlı
olarak, ortalama %10 arttığı bulunmuştur.
3.8.6. Sonuçların irketlerin Ülkelerine Göre Sınıflandırılması
Uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin etmenin ve bu
piyasalarda işlem görmeye başlamanın şirketler üzerindeki etkilerinin, şirketin
ülkesine bağlı olarak değişip değişmediği, konuyla ilgili yapılan çalışmalarda
ayrıca incelenmiştir. Aslında burada ülke olarak bahsedilen olgu söz konusu
ülkenin hisse senedi piyasalarıdır. Uluslararası piyasalara açılan şirketlerin
işlem gördüğü yerel piyasalarının özelliklerinin etkileri hakkında yapılan
çalışmalarda ortak bir sonuca varılamamıştır. Bazı çalışmalarda sonuçlar
şirketlerin ülkesine göre farklılık gösterirken bazı çalışmalarda çıkan
sonuçların şirketlerin ülkesinden bağımsız olduğu bulunmuştur.
195
Doidge, Karolyi, Stulz, a.g.m., s. 206.
Doidge, Karolyi, Stulz, a.g.m. s. 206.
197
Sundaram, Logue, a.g.m., s. 67-88.
196
136
Sonuçların şirketlerin ülkelerine göre farklılık gösterdiği çalışmalarda,
farklılığın
genellikle
ülkelerin
gelişmişlik
düzeylerinden
kaynaklandığı
savunulmaktadır. Uluslararası piyasalarda işlem görmeye başlamanın
etkileri, gelişmekte olan ülke şirketleri için daha fazla olması beklenmektedir.
irketleri uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin etmeye teşvik
eden faktörlerin başında şirketlerin yerel piyasalarının, özellikle de gelişmekte
olan piyasaların, olumsuz özelliklerinden kaçış isteğidir. Gelişmekte olan
piyasalarda işlem gören şirketler, yerel piyasalarından çok daha üstün
özelliklere sahip piyasalarda işlem görmeye başlayacağından, bu şirketler
daha fazla etkilenecektir. Özellikle hisse senetlerinin likiditesinde yaşana
artış, gelişmekte olan ülke şirketleri açısından daha fazla olacaktır.
Ko, Lee ve Yun tarafından 1997 yılında yapılan çalışmada ABD
piyasalarında işlem gören 24 Japon şirketinin ABD piyasalarından ne şekilde
etkilendiği araştırılmıştır.198 Japonya ve ABD, dünyada en gelişmiş sermaye
piyasalarına sahip ülkelerdir. Gelişmiş sermaye piyasaları arasında yapılan
uluslararası
ihraçların
şirketler
üzerinde
fazla
etkisi
olması
beklenmemektedir. Çalışmanın sonucunda ABD hisse senedi piyasalarının
Japon şirketleri üzerinde istatistiksel olarak anlamlı herhangi bir etkisi
bulunamamıştır. Bu sonuç uluslararası piyasaların gelişmekte olan ülke
şirketlerini daha fazla etkilediği görüşünü desteklemektedir.
A.C. Silva ve G.O.Chaves tarafından 2008 yılında yapılan çalışmada
şirketlerin yerel piyasalarının, işlem görmeye başladığı uluslararası piyasa ile
olan entegrasyonun, uluslararası piyasaların şirketlere olan etkilerini etkilediği
söylenmektedir.199 Yerel piyasa ile uluslararası piyasa ne kadar çok entegre
ise, şirket daha fazla etkilenecektir. irketler yerel piyasası ile entegre olan
uluslararası piyasalarda işlem görmeye başladığı zaman, yerel piyasalar ile
uluslararası
198
piyasalar
arasında
rekabet
oluşacaktır.
Oluşan
rekabet
Kwangsoo Ko, Insup Lee, Kesop Yun, “Foreign Listings, Firm Value and Volatility: The Case of
Japanese Firms’ Listings on the US Stock Markets”, Japan and the World Economy, sayı 9, 1997, s.
57-69.
199
Ana Cristina Silva, Gonzalo A. Chaves, “Cross-Listing and Liquidity in Emerging Market Stocks”,
Journal of Banking&Finance, sayı 32, 2008, s. 427.
137
sonucunda, uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmenin şirketler
üzerindeki etkisi daha fazla olacaktır.
Öte yandan kapalı ekonomilere sahip ülke şirketleri açısından durum
tam
tersidir.
Uluslararası
piyasalar
ile
entegrasyonu
sağlanmamış
piyasalarda, uluslararası piyasalarda işlem görmeye başlamak herhangi bir
rekabete yol açmayacaktır. Bu yüzden bu ülke şirketleri her hangi bir şekilde
etkilenmeyecektir.200
irketin yerel hisse senedi piyasasının diğer hisse senedi piyasaları ile
olan entegrasyonu ile ilgili bir diğer görüş ise yukarıdaki görüşün tam tersini
söylemektedir.
Bu
görüşe
göre
hisse
senedi
piyasaları
arasındaki
entegrasyon arttıkça, piyasaların özellilerinin önemi ve etkisi azalmaktadır
çünkü entegre olmuş piyasalarda risk global olarak fiyatlandırılmakta ve
paylaşılmaktadır.201 Bu yüzden piyasalar arasında risk – getiri – maliyet
farklılıkları olmayacaktır.
3.8.7. ADR Türüne Göre irketlere Etkisi
irketler sadece Level 3, Reg.S ve Rule 144A ADR programlarını
kullanarak sermaye artırımı yoluyla ABD sermaye piyasalarından fon temin
edebilirler. Level 3 ADR programı NYSE ve AMEX gibi organize olmuş
piyasalarda fon temin etme imkanı verirken Rule 144 A ve Reg. S ADR
programları NASDAQ gibi tezgah üstü piyasalardan fon temin etme imkanı
verir. Level 3 ADR’lere her türlü yatırımcı yapabilirken, Rule 144 A ve Reg.S
ADR’leri sadece kurumsal yatırımcılar yatırım yapabilmektedir. ABD’de
organize
piyasalar,
tezgahüstü
piyasalara
göre
daha
sıkı
yasal
düzenlemelere sahip piyasalardır. Ayrıca organize piyasalarda işlem yapan
yatırımcı sayısı, tezgahüstü piyasalarda işlem yapan yatırımcı sayısından
daha fazladır. Bu sebeplerden ötürü Level 3 ADR programını seçen
şirketlerin,
200
201
uluslararası
Silva, Chaves, a.g.m., s. 427.
Hail, Leuz, a.g.m., s. 520.
hisse
senedi
piyasalarından
daha
fazla
138
etkilenmektedir. Uluslararası hisse senedi piyasalarının, bu piyasalarda işlem
görmeye başlayan şirketlere etkileri Level 3 ADRler için istatistiksel olarak
daha anlamlı çıkmıştır. Level ADR programını seçen şirketleri yatırımcıların
daha fazla ilgisini çekmektedir.
D.P. Milller 1999 yılındaki çalışmasında 1985 – 1995 yılları arasında
ABD piyasalarında işlem görmeye başlayan 182 şirketi incelemiştir.202
Çalışmanın sonuçlarına göre NYSE ve NADAQ’da işlem görmeye başlayan
şirketler açısından olumlu etkilerin, PORTAL’da ya da diğer tezgah üstü
piyasalarda işlem görmeye başlayan şirketlere göre daha fazladır. NYSE ve
NASDAQ dünyada likiditesi en yüksek ve en fazla yatırımcının işlem yaptığı
piyasalar olduğu için, bu piyasaların etkilerinin daha fazla olması doğal
karşılanmalıdır.
3.8.8. Yerel Piyasalara Olan Etkileri
Uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmenin, şirketler ile birlikte
yerel piyasalar üzerinde de çeşitli etkileri olması beklenmektedir. Uluslararası
piyasalara yapılan hisse senedi ihraçlarının artmasıyla, yerel piyasaların bu
artıştan ne şekilde etkileneceği çeşitli çalışmalarda araştırılmıştır. irketleri
uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmeyi teşvik eden en büyük faktör,
şirketlerin yerel piyasalara göre daha gelişmiş olan uluslararası piyasaların
sunduğu
avantajlardan
yararlanmak
istemesidir.
Gelişmekte
olan
piyasalardan gelişmiş piyasalara doğru yapılan ihraçlarda bu faktör, gelişmiş
piyasalar arasında yapılan ihraçlara göre çok daha önemli bir faktördür. Bu
yüzden uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmenin gelişmekte olan
piyasalar üzerinde daha büyük etkisi olması beklenmektedir.
Gelişmiş piyasalarda işlem gören şirketler, diğer gelişmiş piyasalarda
işlem gören şirketlere göre rekabet avantajı sağlamak için yabancı piyasalara
hisse senedi ihraç etmek isteyeceklerdir. Yerel piyasaların özellikleri ikinci
202
Miller, a.g.m., s. 103-123.
139
planda kalmaktadır. Bu yüzden gelişmiş piyasalar arasında yapılan ihraçların,
yerel piyasalar üzerinde fazla bir etkisi olması beklenmez. Öte yandan
gelişmekte olan piyasaların uluslararası ihraçlardan ne şekilde etkilendiği
konusunda çeşitli görüşler vardır.
Gelişmekte olan piyasalarda işlem gören şirketlerin, uluslararası
piyasalara yaptıkları ihraç sayısındaki artışın, gelişmekte olan sermaye
piyasaların gelişimine olan etkisi tartışma konusu olmuştur. Uluslararası
ihraçlar piyasaların gelişimine yardımcı mı olmaktadır yoksa engellemekte
midir?
Konuyla
ilgili
oluşturulan
birinci
senaryoya
göre,
uluslararası
piyasalara yapılan ihraçlarda yaşanan artış, gelişmekte olan sermaye
piyasalarının gelişimini hızlandıran bir olgudur.203 Bu senaryoya göre
uluslararası piyasalarda işlem görmeye başlayan yerel şirket sayısı arttıkça,
yerel piyasalar, aracı kurumlar ve yasal otoriteler kendilerini daha çok
rekabetçi baskı altında hissedecekler, bu yüzden de piyasa standartlarını
geliştirmek için daha fazla gayret sarf edeceklerdir. Bu gelişmeler gerek yerel
gerekse de yabancı yatırımcıların sermaye piyasalarına olan ilgisini
arttırırken,
daha
çok
şirketin
sermaye
piyasalarına
başvurmasın
sağlayacaktır. Böylece piyasaların etkinliği ve likiditesi artacaktır. Bu senaryo
uluslararası piyasalar ile entegrasyonu sağlanmamış, kapalı ekonomilere
sahip ülkeler için geçerlidir.204
İkinci senaryo ise tam tersi görüşü savunmaktadır. Bu senaryoya göre
uluslararası ihraçlarda yaşanan atış, gelişmekte olan sermaye piyasalarının
gelişimini engelleyen bir faktördür.205 irketler uluslararası piyasalarda işlem
görmeye başladıkça, yatırımcıların ilgisi yerel piyasalarda uluslararası
piyasalara doğu kayacaktır. Bu durum gelişmekte olan hisse senedi
piyasalarının etkinliğini, işlem hacmini ve likiditesini azaltacaktır. Sonuç
olarak yatırımcılar ve fon talep eden şirketler yerel piyasalarından uzak
duracaktır.
203
Karolyi, “The Role of ADRs”, s. 671.
Silva, Chaves, a.g.m., s. 427.
205
Piotr Korczak, Martin T. Bohl, “Empirical Evidence on Cross-Listed Stocks of Central and Eastern
European Companies”, Emerging Markets Review, sayı 6, 2005, s. 122.
204
140
Karolyi 2004 yılında yaptığı ve 12 gelişmekte olan hisse senedi
piyasasından ABD piyasalarına yapılan ihraçları konu olan çalışmasında
birinci senaryonun geçerli olduğunu bulmuştur.206 Çalışmaya göre ADR
programlarında ki artış, yerel piyasaların; işlem gören şirket sayısı, piyasa
kapitalizasyonu ve likiditesi açısından gelişimine yardımcı olmaktadır. Ayrıca
fon talep eden yeni şirketlerin hisse senedi piyasalarına olan ilgisi
artmaktadır.
Korczak ve Bohl 2005 yılında yaptıkları çalışmada Karolyi ile benzer
sonuçlar bulmuştur. Korczak ve Bahl çalışmalarında 1995 – 2004 yılları
arasında uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmeye başlayan
Orta ve Doğu Avrupa’daki gelişmekte olan ülke (Çek Cumhuriyeti,
Macaristan, Polonya, Rusya, Slovakya, Slovenya) şirketlerini incelemiştir.207
Çalışmanın sonucunda söz konusu ülke şirketlerinin uluslararası piyasalarda
işlem görmesinin yerel piyasaları olumlu etkilediği bulunmuştur. Söz konusu
şirketlerin yerel piyasalarındaki likiditesi uluslararası piyasalarda işlem
görmeye başladıktan sonra artmıştır. Yabancı yatırımcılar şirkete uluslararası
piyasalarla birlikte yerel piyasada da yatırım yapmaya başlamıştır. Bu sayede
yabancı yatırımcılar yerel piyasalara girmiş ve yerel piyasaların likiditesi
artmıştır.
206
207
Karolyi, “The Role of ADRs”, s. 684.
Korczak, Bohl, a.g.m., s. 121-137.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
UYGULAMA
4.1.
ULUSLARARASI HİSSE SENEDİ PİYASALARINDAN FON TEMİN
EDEN TÜRK İRKETLERİ
Teknolojinin ilerlemesi ve sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte,
yatırımcılar sınır ötesi fırsatlara daha çok ilgi gösterirken, işletmeler de fon
sağlayabilme olanaklarını uluslararası alanda mümkün olduğunca genişletme
çabasına içine girmişlerdir. Türk şirketleri de yaşanan bu gelişmeler
karşısında tepkisiz kalmayıp, uluslararası piyasalardan fon temini arayışı
içine
girmişlerdir.
Sermaye
Piyasası
Kanunu’nda
yabancı
şirketlerin
Türkiye’de yapacakları halka arzla ilgili düzenlemeler yer alırken, Türk
şirketlerinin uluslararası piyasalara yapacakları ihraçlar ile ilgili herhangi bir
düzenleme bulunmamaktadır. Bank of New York (BNY) tarafından hazırlanan
Depo Sertifikaları Rehberi’nde (DR’s Directory) Türkiye’den 34 şirkete ait
hisse senetlerinin uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem gördüğü
belirtilmiştir. (Bakınız Tablo 13) Bu şirketler ile birlikte 1990 yılında Net
Holding, 1995 yılında Raks Elektronik, 1996 yılında Demirbank ve 1997
yılında da Park Tekstil şirketleri uluslararası hisse senedi piyasalarına hisse
senedi ihracı gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu şirketler tarafından oluşturulan
programlar daha sonra iptal edildiği için BNY depo sertifikaları rehberinde yer
almamıştır.
Hisse senetleri uluslararası piyasalarda işlem görmeye başlayan ilk
Türk şirketi Net Holding olmuştur.208 Net Holding hisse senetleri 1990 yılında
ABD OTC piyasasında işlem görmeye başlamıştır. Net Holding’i 1993 yılında
Garanti Bankası, 1994 yılında ise TOFA takip etmiştir. Türk şirketleri
tarafından 1990 yılında bir, 1993’te bir, 1994’te iki, 1995’te iki, 1996’da bir,
1997’de üç, 1998’de altı, 2000’de beş, 2002’de bir, 2003’te bir, 2004’de iki,
208
Güngör Uras, “Uluslararası Piyasalarda 20 Türk Şirketinin Hisseleri ADR Olarak İşlem Görüyor”,
Milliyet, 25 Temmuz 2000, (Çevrimiçi) http://www.milliyet.com.tr/2000/07/25/yazar/uras.html, 10
Aralık 2008.
142
2005’te iki, 2007’de iki, 2008’de ise 12 adet depo sertifikası programı
oluşturulmuştur. 2008 yılında oluşturulan programların tümü sponsorsuz
olarak gerçekleştirilirken diğer yıllarda programların tümü sponsorlu olarak
oluşturulmuştur. Bank of New York, Türk şirketleri tarafından en çok tercih
edilen depocu kuruluş olmuştur. Oluşturulan sponsorlu programların 15’inde
Bank of New York depocu kuruluşken, dördü Citibank, ikisi Deutsche Bank,
biri de J.P. Morgan tarafında oluşturulmuştur. 12 sponsorsuz programın
11’inde Bank of New York depocu kuruluş iken, birinde Citibank ve Bank of
New York birlikte depocu görevini üstlenmiştir.
Türk şirketleri çoğunlukla minimum maliyete ve prosedüre sahip Rule
144A programını tercih etmişlerdir. irketler Rule 144A programı ile birlikte
Reg. S düzenlemesini de kullanarak ABD piyasaları ile birlikte Avrupa hisse
senedi piyasalarına da hisse senetlerini ihraç etmişlerdir. Londra Borsası
Avrupa’daki piyasalar içerisinde Türk şirketleri tarafından en çok tercih edilen
hisse senedi piyasası olmuştur. Lüksemburg Borsası, Londra Borsası’ndan
sonra tercih edilen ikinci piyasa olmuştur. Goldaş ise işlem görmek için
Almanya hisse senedi piyasalarını tercih etmiştir.
Garanti Bankası, Anadolu Efes ve Akbank şirketleri daha önce Rule
144A programını kullanarak oluşturdukları depo sertifikası programlarını
Level 1 düzeyine yükselterek ABD OTC piyasasında işlem görmeye
başlamışlardır. Medya Holding ve BİM şirketleri ise Rule 144A programı
yerine Level 1 programını kullanarak uluslararası hisse senedi piyasalarında
işlem görmeye başlamışlardır.
Türk şirketleri tarafından oluşturulan depo sertifikası programlarının
çoğu sermaye artırımı yapılmadan gerçekleştirilmiştir. Sermaye artırımının
yapılmaması,
Türk
şirketlerinin
temel
amacının
minimum
maliyetle
uluslararası piyasalara açılarak bilinirliklerini ve prestijlerini arttırmak olduğu
sonucunu vermektedir.
Bir
başka
deyişle
Türk
şirketleri
finansman
amacından çok globalleşme amacıyla uluslararası hisse senedi piyasalarında
işlem
görmeye
başlamışlardır.
Öte
yandan
TÜPRA’ın
özelleştirme
kapsamındaki ikinci halka arzı uluslararası piyasalar kullanılarak yapılmıştır.
TÜPRA hisse senetleri Rule 144A programı, Reg S düzenlemesi ile birlikte
143
Tablo 13: Türk irketlerinin Uluslararası Piyasalara Yaptıkları Hisse Senedi İhraçları (Kaynak: BNY)
irket
Akbank
Akbank
Anadolu Efes
Anadolu Efes
Arçelik
Aygaz
Bank Asya
BİM
Denizbank
Doğan Holding
Doğan YayınHolding
EastPharma
Efes Sinai Yatırım
EGS Gayrimenkul Yat. Ort.
Finansbank
Garanti Bankası
Garanti Bankası
Goldaş
Halk Bankası
İhlas Holding
İş Bankası
Koç Holding
Medya Holding
Migros
Petrol Ofisi
Sabancı Holding
Tekfen Holding
TOFA
Turkcell
TÜPRA
Türk Ekonomi Bankası
Türk Hava Yolları
Uzel Makine Sanayi
Vakiflar Bankası
Vestel
Yapı ve Kredi Bankası
Yazıcılar Holding
Türü
Borsa Sembolü Sermaye Artırımı
144A
Yok
Level 1
AKBTY
Yok
144A
Yok
Level 1
AEBZY
Yok
Level 1
ACKAY
Yok
Level 1
AYGUY
Yok
Level 1
ASYKY
Yok
144A, Reg S
Var
144A, Reg S
Yok
Level 1
DSGUY
Yok
Level 1
DYYHY
Yok
144A, Reg S
EAST
Var
144A, Reg S
EFEZ
Yok
144A, Reg S
Yok
144A, Reg S
FBKD
Yok
144A
Var
Level 1
TKGBY
Var
Reg S
Yok
Level 1
THBIY
Yok
Level 1
IHLHY
Yok
144A, Reg S
TIBD
Var
Level 1
KHOLY
Yok
Level 1
MDYHY
Yok
Level 1
MGRTY
Yok
Level 1
PLOFY
Yok
144A, Reg S
Yok
Level 1
TKFHY
Yok
144A, Reg S
Yok
Level 3
TKC
Var
144A, Reg S
Var
144A, Reg S
TURA
Var
Level 1
TKHVY
Yok
144A, Reg S
Yok
Level 1
TKYVY
Yok
144A, Reg S
VESD
Var
144A, Reg S
Yok
144A, Reg S
Var
İşlem Gördüğü Piyasa
Portal
OTC
Portal
OTC
OTC
OTC
OTC
Portal
Portal
OTC
OTC
Portal, Londra Borsası
Portal, Londra Borsası
Portal
Portal, Londra Borsası
Portal
OTC
OTC, Frankfurt, Berlin-Bremen Borsaları
OTC
OTC
Portal, Londra Borsası
OTC
OTC
OTC
OTC
Portal, Londra Borsası
OTC
Portal, Lüksemburg Borsası
New York Borsası
Portal, Londra Borsası
Portal, Londra Borsası
OTC
Portal
OTC
Portal, Londra Borsası
Portal, Londra Borsası
Portal, Lüksemburg Borsası
Depocu
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Citibank
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Deutsche Bank
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York, Citibank
Citibank
Bank of New York
Bank of New York
Citibank
Bank of New York
Bank of New York
J.P. Morgan
Deutsche Bank
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Bank of New York
Citibank
Sponsorlu/Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorsuz
Sponsorlu
Sponsorlu
Sponsorlu
İhraç Tarihi
30.03.1998
25.03.2005
01.08.1995
11.06.2002
23.10.2008
23.10.2008
17.12.2007
08.07.2005
30.08.2004
23.10.2008
23.10.2008
18.07.2007
06.02.1998
10.03.1998
02.06.1998
01.11.1993
01.11.1994
09.06.2003
28.10.2008
23.10.2008
07.05.1998
10.10.2008
15.12.1998
23.10.2008
23.10.2008
03.07.1997
23.10.2008
03.03.1994
13.07.2000
12.04.2000
10.02.2000
23.10.2008
27.08.2004
23.10.2008
17.05.2000
26.06.1997
17.02.2000
144
kullanılarak uluslararası piyasalarda satışa sunulmuş ve TÜPRA hisseleri
Londra Borsası’nda işlem görmeye başlamıştır.
Aşağıdaki grafikte 1 Ocak 2000 tarihinden bu yana uluslararası hisse
senedi piyasalarında sermaye artırımı yapan Türk şirketlerinin sağladığı
kaynak miktarı görülmektedir. Bu tarihten günümüze Türk şirketleri
uluslararası
hisse
senedi
piyasalarından
sermaye
artırımı
yaparak
1.279.035.223 $ kaynak elde etmiştir. 2000 yılındaki halka arz ile Turkcell
ABD hisse senedi piyasasından 940.978.069 $ fon temin etmiştir. Turkcell’in
tek başına sağladığı kaynak, Türk şirketlerinin 2000 yılından bu yana
sağladığı toplam kaynak miktarının %73,5’ini oluşturmaktadır.
Yazıcılar H.
Vestel
EastPharma
Garanti B.
Turkcell
İş Bankası
Tüpraş
TEB
BİM
1.000.000.000
900.000.000
940.978.069
800.000.000
700.000.000
600.000.000
500.000.000
400.000.000
300.000.000
200.200.000
200.000.000
46.786.50034.755.662
100.000.000 999.900
26.180.000 15.738.560 10.985.055
2.411.477
0
Grafik 17: Türk irketlerinin Uluslararası Hisse Senedi Piyasalarında Sermaye Artırımı
Yaparak Temin Ettiği Fon209
Turkcell’in
2000
yılında
ABD
hisse
senedi
piyasalarında
gerçekleştirdiği ihracı, Türk şirketlerinin gerçekleştirdiği diğer ihraçlardan
farklı değerlendirmek gerekir. Diğer şirketler minimum maliyet ve prosedür
gerektiren depo sertifikası programlarını tercih ederken, Turkcell en yük sek
maliyetli ve en yüksek prosedür gerektiren Level 3 depo sertifikası
programını kullanarak ABD hisse senedi piyasalarında halka arz edilmiştir.
Turkcell, dünyanın en büyük, en etkin ve en sıkı kotasyon şartlarına sahip
209
http://www.adrbnymellon.com/dr_country_profile_capraising.jsp?country=TR, (Erişim) 10 Ararlık
2008.
145
hisse senedi piyasası olan New York Borsası’na kote olan ve bu borsada
işlem gören ilk ve tek Türk şirketidir. Bu özelliğiyle 2000 yılında Turkcell’in
ABD gerçekleştirdiği halka arz nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte ayrı
değerlendirilmelidir.
4.2.
NYSE’DE HALKA ARZ EDİLEN İLK VE TEK TÜRK İRKETİ
TURKCELL
4.2.1. Turkcell Hakkında Genel Bilgiler
Ticari faaliyetlerine 28 ubat 1994 yılında başlayan Türkiye’nin mobil
iletişim hizmeti veren ilk GSM şirketi olan Turkcell İletişim Hizmetleri A..
(kısaca Turkcell) 5 Ekim 1993 tarihinde kurulmuştur. Kuruluş aşamasında
GSM şebekesi kurmak, teknik işletmesini yapmak ve ilgili hizmetlerini vermek
amacıyla Türk Telekom tarafından görevlendirilen konsorsiyumlardan biri
olan Turkcell, 27 Nisan 1998 tarihinde T.C. Ulaştırma Bakanlığı ile 500
milyon ABD Doları karşılığında 25 yıllık GSM lisans anlaşması imzalayarak
sunduğu hizmetlerin çeşitliliğini, kalitesini ve buna bağlı olarak abone sayısını
da arttırarak gelişimini sürdürmüştür. 30 Eylül 2008 itibariyle Turkcell,
kurulduğu günden bu yana lisans bedelleri hariç sadece Türkiye’de 7,7 milyar
ABD Doları yatırım gerçekleştirmiştir. Son olarak 28 Kasım 2008 tarihinde
Turkcell, KDV hariç 358 milyon Euro karşılığında 3. Nesil Mobil Haberleşme
Sistemi (3G) için en yüksek kalitede hizmet sunma fırsatı veren A Tipi Lisans
ihalesini kazanmıştır.
Turkcell’in çıkarılmış sermayesi 2.200.000.000 YTL nominal değerde
olup, her bir hisse senedi 1 YTL nominal değerli ve 2.200.000.000 adet
hisseyi içermektedir. irket esas sözleşmesi gereği oyda ve yönetimde
imtiyazlı hisse bulunmamaktadır. Turkcell’in kurucu ortakları Çukurova
Grubu, Murat Vargı Holding ve daha önceden Telecom Finland Ltd. olarak
bilinen ve şu anda TeliaSonera’nın sahip olduğu Sonera Holding’dir. 22
146
Mayıs 2008 tarihi itibari ile Turkcell’in ortaklık yapısı aşağıdaki tabloda
belirtilmiştir.
Tablo 14: Turkcell’in Ortaklık Yapısı
Hissedar
Hisse Nominal Değeri (YTL)
Turkcell Holding A..
Pay Oranı
1.122.000.000,238
51,00%
995.509,429
1.558.452,599
0,05%
0,07%
Sonera Holding B.V.
Murat Vargı Holding A..
287.632.179,557
51.021.712,590
13,07%
2,32%
Müflis Bilka Kaynak ve İletişim San. Ve Tic. A..
Halka Açık
153.999,575
736.638.146,012
0,01%
33,48%
2.200.000.000,000
100,00%
Çukurova Holding A..
T. Genel Sigorta A..
Toplam
Kaynak: Turkcell
Turkcell hisseleri 11 Temmuz 2000 tarihinde İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası’nda (İMKB)ve New York Borsası’nda (NYSE) eş zamanlı
olarak işlem görmeye başlamıştır. Turkcell NYSE’ye kote olan ilk ve tek Türk
şirketidir.
Halen
Türkiye’de
mobil
iletişim
pazarında
3
şirket
faaliyet
göstermektedir. Vodafone ve Avea, Turkcell ile birlikte faaliyet gösteren diğer
2 şirkettir. Operatörler ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından yapılan
resmi açıklamalara göre 31 Aralık 2007 tarihi itibariyle Türkiye’de 62 milyon
mobil hat bulunmaktadır. Turkcell %57 pazar payı ile sektörde lider
konumdayken, Vodafone %26 ile ikinci, Avea ise %17 ile üçüncü sıradadır.
Faaliyete geçtiği 1994 yılında yaklaşık 65 bin abonesi olan Turkcell, 30 Eylül
2008 itibariyle 36,3 milyon abone sayısıyla Türkiye’nin lider, Avrupa’nın da
abone bazında en büyük üç GSM operatöründen biridir.
Türkiye’nin yanı sıra Turkcell; KKTC, Azerbaycan, Kazakistan,
Moldova, Gürcistan ve Ukrayna’da da faaliyet göstermektedir. Turkcell,
KKTC’de
faaliyetlerini
100%’üne
sahip
olduğu
KKTCell
vasıtasıyla
gerçekleştirmektedir. KKTC Telekomünikasyon Dairesi ile gelir anlaşması
çerçevesinde 1999 yılında hizmete giren KKTCell’in 31 Aralık 2007 tarihi
itibariyle 300 bin abonesi bulunmaktadır.
147
Turkcell;
Azerbaycan,
operasyonlarını
%41,45’ine
Kazakistan,
sahip
Moldova
olduğu
ve
Fintur
Gürcistan’daki
aracılığı
ile
gerçekleştirmektedir. 2007 yılı itibariyle Fintur’un yaklaşık 10,8 milyon
abonesi bulunmaktadır.
•
Azerbaycan’da faaliyet gösteren AzerCell 1996 yılında faaliyete
geçmiştir ve 31 Aralık 2007 tarihi itibariyle yaklaşık 3 milyon abonesi
bulunmaktadır. Fintur AzerCell’in %51’ine sahiptir.
•
Gürcistan’da faaliyet gösteren GeoCell’in 31 Aralık 2007 itibariyle
yaklaşık 1,3 milyon abonesi vardır ve Fintur GeoCell’in %83’üne
sahiptir.
•
Kazakistan’da 1999 yılında faaliyete başlayan K’Cell’in 31 Aralık 2007
tarihi itibariyle yaklaşık 6 milyon abonesi bulunmaktadır. Fintur’un
K’Cell’de %51 oranında ortaklığı bulunmaktadır.
•
Moldova’da faaliyet gösteren 2 GSM operatöründen biri olan MoldCell
2000 yılında hizmete girmiş ve 2007 yılında yaklaşık 500bin aboneye
ulaşmıştır. Fintur MoldCell’in%100’üne sahiptir.
Turkcell’in Euroasia üzerinden dolaylı olarak %55 oranında iştirak
ettiği Astelit, Ukrayna’da “Life:)” markası altında 2005 yılı ubat ayından beri
faaliyet göstermektedir. Astelit’in abone sayısı 2007 yılında 3,2 milyon adet
artarak yaklaşık 8,8 milyona ulaşmıştır.
Ulusal ve uluslararası operasyonları birlikte değerlendirdiğimizde
Turkcell’in 2007 yılı sonu itibariyle oransal olarak yaklaşık 47,1 milyon
abonesi bulunmaktadır. Fintur’un toplam abone sayısı, Turkcell’in Fintur’daki
her bir iştirakindeki payı göz önünde bulundurularak oransal olarak
hesaplanmıştır. Ukrayna ve KKTC’deki iştiraklerin finansal rakamları Turkcell
ile konsolide edildiğinden, bu ülkelerdeki abone rakamlarının tamamı dahil
edilmiştir.
Tablo 15: Turkcell Grup 2007 Toplam Abone Sayısı (milyon Adet)
Turkcell KKTC Ukrayna
2007 35,40
0,30
8,80
Kaynak: Turkcell
Fintur
(oransal)
2,60
148
4.2.2. Turkcell’in Halka Arzı Hakkına Genel Bilgiler
3 Temmuz 2000 tarihinde sona eren talep toplama döneminden sonra
Turkcell 11 Temmuz 2000 tarihinde eş zamanlı olarak hem İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası’na (İMKB) hem de New York Borsası’na (NYSE) kote
olarak söz konusu piyasalarda işlem görmeye başlamıştır. Konuyla ilgili İMKB
Başkanlığı duyurusu ve Turkcell’in İMKB’ye yaptığı açıklama aşağıdaki
gibidir: 210
•
“İMKB Yönetim Kurulu’nun 10.07.2000 tarihli toplantısında, Turkcell
İletişim Hizmetleri A..’nin halka arz edilen 26,4 trilyon TL. nominal
değerli hisse senetlerinin halka arz fiyatı olan 44.000 TL. baz alınarak
“TCELL” kodu ile, 11.07.200 tarihinden itibaren İMKB Ulusal Pazar’da
işlem görmeye başlamasına karar verilmiştir.”
•
“Turkcell İletişim Hizmetleri A..’nin halka arz edilen hisselerinin
miktarı daha sonra kesinleşecek bir bölümü New York Borsası’nda
kote edilmiştir. Turkcell hisse senetleri NYSE’de ADS211 olarak işlem
görmektedir. 1 ADS 250 hisse senedine karşılık gelmektedir. 1 ADS
değeri 17,60 ABD doları olarak belirlenmiştir.”
Böylece Turkcell NYSE’de işlem görmeye başlayan ilk Türk şirketi
unvanını kazanmıştır. İlk işlem görmeye başladığı tarihte 1 ADR 250 Turkcell
hissesini temsil ederken, 4 Ekim 2001 tarihinde 1 ADR’yi temsil eden hisse
sayısı 2500’e yükseltilmiştir. Türk Lirası’ndan altı sıfır atılarak YTL’ye geçiş ile
birlikte yeni bir düzenleme yapılarak Turkcell NYSE’de beş hisse iki ADR’yi
temsil eder şekilde işlem görmeye başlamıştır. Günümüzde hala Turkcell
NYSE’de işlem gören tek Türk şirketidir.
210
http://www.imkb.gov.tr/sirkethaberleri.htm, (Erişim) 10 Aralık 2008.
SEC 23.2.1991 tarihli bülteninde piyasalarda yarattığı karışıklık göz önünde bulundurularak ADS
kavramının artık kullanılmayacağını ve ADR kavramının ADS kavramını da kapsayacak şekilde
kullanılacağını açıklamıştır.
211
149
4.3.
TURKCELL’İN
ULUSLARARASI
PİYASALARINDAN
FON
TEMİNİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
4.3.1. Turkcell’in Uluslararası Piyasalara Hisse Senedi İhracı
Turkcell Level 3 ADR programı ile NYSE’de halka arz edilerek
uluslararası hisse senedi piyasalarına açılırken diğer şirketlerden farklı bir
strateji izlemiştir. irketlere ilk önce kendi yerel piyasalarına açılmaları daha
sonra da en düşük seviyedeki programlardan başlayarak zamanla program
seviyesini yükselterek uluslararası piyasalara açılmaları tavsiye edilirken,
Turkcell kendi yerel piyasası ile aynı anda en yüksek seviyedeki programı
seçerek uluslararası piyasalarda işlem görmeye başlamıştır.
irketlerin uluslararası piyasalara açılmakla elde edecekleri başarı,
onların yabancı yatırımcıların ilgisini ne ölçüde çektikleriyle ve yabancı
yatırımcılara ne ölçüde güven verdikleriyle orantılıdır. Bu yüzden Turkcell’in
kullandığı oldukça riskli ve şirketler tarafından fazla tercih edilmeyen bir
stratejidir. Yatırımcılar hakkında fazla bilgi edinemedikleri şirketlere yatırım
yapmak istemezler. Turkcell uluslararası piyasalara açılmadan önce hiçbir
piyasada işlem görmediği için yabancı yatırımcıların Turkcell ile ilgili bilgi
edinebileceği bir ortam oluşmamıştır. Bu durum Turkcell açısından
yatırımcıların ilgisini ve güvenini azaltıcı bir etken olma ihtimali doğurmuştur.
Yabancı yatırımcılar Turkcell ile ilgili bilgileri halka arz sirkülerinden ve
Turkcell yöneticilerinin yurt dışında yaptığı tanıtıcı geziler (roadshow)
sonucunda elde etmiştir. Turkcell kendi özelliklerine güvenerek yerel
piyasalar ile uluslararası piyasalara eş zamanlı olarak açılmıştır.
4.3.2. New York Borsası’nın Seçimi
irketler yerel piyasalarından daha büyük ve daha likit piyasalarda
işlem
görmek
istemektedirler.
Çünkü
şirketler
büyük
uluslararası
piyasalardan, küçük yerel piyasalarına oranla daha büyük miktarda fon temin
150
edebilirken, yükselen likidite şirketlerin sermaye maliyetini düşürmektedir.
NYSE, piyasa kapitalizasyonu ve işlem hacmi bakımından dünyanın en
büyük hisse senedi piyasasıdır. Yapılan çalışmalarda NYSE’nin yabancı
şirketlere yerel piyasalarından temin edemedikleri büyüklükte fon temin ettiği;
işlem gören yabancı şirketlerin likiditelerinin artarken, volatilitelerinin ve
sermaye maliyetlerinin azaldığı sonucu bulunmuştur. Ayrıca NYSE dünyada
kotasyon şartlarının en katı olduğu, denetim ve finansal raporlama
standartlarının ise en sıkı uygulandığı hisse senedi piyasasıdır. Bu sebepten
ötürü
asimetrik
bilgilendirmenin
yaratabileceği
olumsuzlukların
önüne
geçmek isteyen şirketler NYSE’i tercih etmektedirler.
irketlerin kote olacakları uluslararası hisse senedi piyasası seçimini
yaparken dikkat ettiği faktörlerden biri de, uluslararası yatırımcılara
sundukları çeşitlendirme olanaklarıdır. Küreselleşme ile birlikte uluslararası
yatırımcılar
gelişmekte
olan
ülke
şirketlerinin
sunduğu
uluslararası
çeşitlendirme olanaklarından ve yüksek getiriden faydalanmak için bu ülke
şirketlerine ilgi göstermeye başlamışlardır. Yatırımcılar kendi yerel piyasaları
ile düşük korelasyona sahip şirketlerde işlem gören şirketlere daha fazla
yatırım yapacaklardır. Bu hususta Turkcell ABD’li yatırımcılara çeşitli
avantajlar sunmaktadır.
İMKB’nin ABD’li yatırımcılara sunduğu olanakları test etmek için
01.01.1999 ile Turkcell’in NYSE’de işlem görmeye başladığı 11.07.2000
tarihleri arasında İMKB ile NYSE’nin korelasyonu ve ortalama günlük
getirilerinin farklılığı analiz edilmiştir
İMKB ile NYSE arasındaki korelâsyonu ölçmek için İMKB-100 endeksi
ile Dow Jones endeksinin söz konusu tarihler arasındaki günlük getirileri
kullanılmıştır. İMKB ile NYSE’in çalışma saatlerinin farklı olması ve NYSE’de
işlemlerin İMKB kapandıktan sonra gerçekleşmesi yüzünden Dow Jones
endeksinin getirisi t gününe aitken, İMKB 100 endeksinin getirisi t+1 gününe
aittir. Analizin sonuçları Tablo 16’da verilmiştir. İki piyasa arasındaki
korelasyonu belirten Pearson kat sayısı 0,05 anlamlılık seviyesinde 0,127
çıkmıştır. Pearson katsayısı bize söz konusu dönemde iki piyasa arasında
pozitif yönde düşük bir ilişki olduğunu söylemektedir. Bir başka deyişle
151
İMKB’ye yatırım yapmak ABD’li yatırımcılara iyi bir uluslararası çeşitlendirme
olanağı sunmaktadır.
Tablo 16: 1999-2000 İMKB ve NYSE Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları
İMKB-100 Dow Jones
Korelasyon Sonuçları
Dow Jones
Pearson Korelasyon
1
Anlamlılık (Sig.)
İMKB-100
0,127
0,016
N
357
357
Pearson Korelasyon
0,127
1
Anlamlılık (Sig.)
0,016
N
357
357
Uluslararası yatırımcıların gelişmekte olan piyasaları tercih etmelerinin
bir nedeni de bu piyasalarının yatırımcılara sunduğu yüksek getiri olanağıdır.
Söz konusu dönemde İMKB-100 endeksi günlük ortalama % 0,535 getiri
sağlarken, Dow Jones endeksi % 0,051 getiri sağlamıştır. Aynı dönemde
piyasaların riski İMKB için 0,0351 iken NYSE için 0,0125 bulunmuştur. İki
piyasanın günlük ortalama getirileri 0,05 seviyesinde anlamlı çıkmıştır. Bir
başka deyişle İMKB yatırımcılara 0,05 anlamlılık seviyesinde NYSE’e göre
daha fazla getiri sağlamıştır. (Bakınız Tablo 17.)
Tablo 17: İMKB-100 ve Dow Jones Endekslerinin 1999-2000 Arasındaki Ortalama Günlük
Getirileri Farkını Test Eden t Testinin Sonuçları
imkb-100
Dow Jones
Grup İstatistikleri
N
Ort. Getiri
357
0,005349
357
0,0005147
Std. Sapma
0,03512607
0,01257402
T-Testi Sonuçları
Levene Testi
Anlamlılık
F
(Sig.)
varyansların
eşit olduğu
varsayılırsa
varyansların
farklı olduğu
varsayılırsa
192,580
0,000
T
Anlamlılık
(sig.)
Df
Ort. Farkı
Std.
Sapma
Farkı
2448
712
0,015 0,00483438 0,001975
2448
445,76
0,015 0,00483438 0,001975
152
irketlerin kote olacakları uluslararası piyasa tercihi yaparken dikkate
aldığı bir diğer unsur, şirketlerin aynı endüstride faaliyet gösterdiği ve aynı
özelliklere sahip şirketler ile aynı piyasada işlem görmek istemesidir. Bunun
ana nedeni şirketlerin rakipleri karşısında dezavantajlı durumu düşmek
istememesidir. ABD piyasalarında işlem gören yabancı şirketler; yüksek
büyüme potansiyeline sahip, ileri teknoloji gerektiren sektörlerde faaliyet
gösteren ve AR-GE yoğunluğu olan şirketlerdir. Turkcell’in özelliklerini
incelediğimizde, Turkcell’in de ileri teknoloji gerektiren mobil iletişim
sektöründe faaliyet gösteren, AR-GE yoğunluğu olan ve yüksek büyüme
potansiyeline sahip bir şirket olduğunu görmekteyiz. Ayrıca NYSE’de 2000
yılında Nokia, Vodafone, Alcatel, Motorolla, HP ve IBM gibi Turkcell ile
benzer sektörlerde faaliyet gösteren, ileri teknolojiye sahip dünyanın en
büyük şirketleri işlem görmektedir. Bu şirketler ile aynı piyasada işlem
görmek Turkcell’e rekabet avantajı sağlayacaktır.
Sonuç olarak Turkcell’in kote olmak için NYSE’i seçmesini 3 ana
nedene bağlamak mümkündür. Birincisi, NYSE sahip olduğu özellikler
bakımından her şirketin kote olmak istediği bir piyasa olmasıdır. İkincisi
neden, Turkcell’in ABD’li yatırımcılara iyi bir uluslararası çeşitlendirme
olanağı sunması ve yüksek getiri vaat etmesidir. Son neden NYSE’de
Turkcell ile benzer özellikteki yabancı şirketlerin ve benzer sektörlerdeki
büyük şirketlerin işlem görmesidir.
4.3.3. Temin Edilen Fon Miktarı
11.07.2000 tarihinde İMKB ile eş zamanlı olarak NYSE’de işlem
görmeye başlayan Turkcell, o tarihe kadar Türkiye’de gerçekleştirilen en
büyük halka arzı gerçekleştirmiştir. Halka arz edilen toplam hisselerin %12,5’i
yurtiçinde, %87,5’i ise yurtdışında satılırken212, Turkcell gerçekleştirdiği bu
212
Engin Türüdü, “Ülkemizde İlk Kez Halka Arz Edilen Hisse Senetlerinin Fiyat Performansı ve
Diğer Ülkelerle Karşılaştırılması”, Gazi Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2001, s.
185.
153
halka arzın sonucunda 1,78 milyar $ gelir elde etmiştir. Elde edilen bu gelir
2000 yılında şirketlerin İMKB’den temin ettiği toplam fon miktarının
%63,45’ini, 1997-2000 yılları arasında temin edilen toplam fon miktarının ise
%50,89’unu oluşturmaktadır.
Tablo 18: İMKB’den Halka Arz Yoluyla Temin Edilen Kaynak
1997
1998
1999
2000
Turkcell
Satış Geliri ($)
418.447.955
263.023.009
11.019.646
2.805.778.477
1.780.308.942
Kaynak: İMKB
irketlerin uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temin etmek
istemesinin
en
büyük nedenlerinden biri,
uluslararası
hisse
senedi
piyasalarının şirketlere kendi yerel piyasalarından temin edemeyecekleri
büyüklükte fon temini imkanı vermesidir. Turkcell içinde bu durum aynı
şekilde gerçekleşmiştir. 1997, 1998 ve 1999 yılında şirketler İMKB’den halka
arz yoluyla toplam 692 milyon $ fon temin ederken,
2000 yılında
gerçekleştirilen halka arzlardan Turkcell’i çıkarttığımız zaman şirketlerin
toplam 1,02 milyar $ fon temin ettiğini görmekteyiz. Bu sonuçlar Turkcell’in
1,78 milyar $’lık halka arz geliri ile tek başına 1997-2000 yılları arasında
şirketlerin İMKB’den temin ettiği toplam fon miktarından daha fazla fon temin
ettiğini göstermektedir. Halka arz edilen hisse senetlerinin %87,5’inin yurt
dışında satıldığı düşünülürse, Turkcell uluslararası piyasalardan, yerel
piyasaya oranla daha fazla fon temin ettiği görülmektedir.
Turkcell’in bu kadar büyük miktarda fon temin etmesinin bir nedeni de,
Turkcell’in eş zamanlı olarak NYSE’de de kote olmasının yatırımcılara
gönderdiği olumlu sinyallerdir. NYSE’de işlem gören yabancı şirketlerin
yüksek büyüme potansiyeline sahip olması ve NYSE’in sahip olduğu katı
finansal standartların ve kotasyon kriterlerinin asimetrik bilgilendirmenin
olumsuz
sonuçlarını
azaltması
yatırımcıların
Turkcell’e
olan
ilgisinin
artmasına neden olmuştur. Turkcell, İMKB ile eş zamanlı olarak NYSE’de
kote olarak yatırımcılara kalitesini ispat etmiştir.
154
4.3.4. Büyüme Oranına Etkisi
Halka arzların başarısı en iyi yatırımcıların gösterdiği ilgi ile ölçülür.
irketler ne kadar çok yatırımcının ilgisini çekerse, halka arzdan da o kadar
çok kaynak sağlar. Yatırımcıların ilgisini ise halka arz fiyatının doğruluğu ile
birlikte halk arz edilecek şirketin özellikleri belirlemektedir. Genç, başarılı ve
hızlı büyüyen şirketler için halka arz, sağlanan kaynakla birlikte büyümenin
daha da hızlanması için bir fırsattır. Bu yüzden yatırımcılar bu tür şirketlere
daha fazla ilgi göstermektedir. 2000 yılında eş zamanlı olarak hem İMKB’de
hem de NYSE’de halka arz edilirken Turkcell kendisini genç, geçmiş dönem
karı fazla olmayan ancak buna karşın yüksek büyüme potansiyeline sahip bir
şirket olarak tanımlamaktaydı. Ayrıca Turkcell ile ilgili yapılan analizlerde
Türkiye GSM pazarının şirketlere büyük fırsatlar yarattığı bununda Turkcell’e
halka arzda büyük avantaj sağladığı belirtilmekteydi.
Turkcell 2000 yılında halka arz edilirken 6,5 yıllık bir geçmişe sahipti.
Faaliyetlerine başladığı 1994 yılında yaklaşık 65 bin abonesi varken, geçen
sürede Turkcell abone sayısını 8361 kat arttırarak 1999 yılında 5,5 milyon
aboneye ulaşmış, 697.312,9 bin YTL (1.283 milyon $) satış geliri elde
etmiştir.
Tablo 19: 1994-1999 Yılları Arasında Turkcell’in Toplam Abone Sayısı
1994
1995
1996
1997
1998
1999
Abone Sayısı
65.000
225.000
550.000
1.137.000
2.337.000
5.500.000
Değişim
246,15%
144,44%
106,73%
105,54%
135,34%
Kaynak: Turkcell
1998 yılında Ulaştırma Bakanlığı’ndan GSM işletim lisansı kiralayana
kadar, Turkcell gelirlerinin %75’ini Türk Telekom’a vermekteydi. Aynı
dönemde Turkcell büyük altyapı yatırımlarına devam da ettiği için, şirket 1998
yılının ilk çeyreğine kadar devamlı olarak zarar açıklamıştır. Turkcell, 1997
yılında 15,3 triyon TL (101 milyon $), 1998 yılında ise 1,6 trilyon TL (6,3
milyon $) zarar açıklamıştır. Ancak 1998 yılında kiralığı lisansla birlikte
155
gelirlerinin %75’ini Türk Telekom’a vermekten kurtulan Turkcell 1999 yılında
85,3 trilyon TL (156,95 milyon $) net kar açıklamıştır.
Halka arzdan önce Turkcell ile ilgili basında çıkan haberler ve yapılan
analizlerin çoğu Turkcell’in sahip olduğu yüksek büyüme potansiyeline dikkat
çekmekteydi. 2000 yılında 13 milyon olan toplam cep telefonu abonesi
sayısının 2005 yılında 30 milyon aboneye çıkması beklenirken, bu durumun
pazar lideri olan Turkcell için büyük fırsatlar yarattığı belirtilmekteydi.213Abone
sayısındaki beklenen artış Türkiye’nin demografik yapısına bağlanmaktaydı.
Buna göre Türkiye’nin demografik yapısı Türkiye’deki GSM pazarı için büyük
fırsatlar yaratmaktaydı çünkü yeni GSM abonelerini barındıran 20-40 yaş
arasındaki nüfus hızlı büyüme süreci içine girmişti.214
Nitekim halka arzdan sonra Turkcell’in büyümesi devam etmiştir. 1999
yılında 5,5 milyon olan toplam abone sayısı 2000 yılında % 83,64’lük artışla
10,1 milyon aboneye ulaşmıştır. 2007 yılına kadar geçen sürede Turkcell’in
abone sayısı sürekli olarak artmaya devam etmiştir. (bakınız tablo 20) 2007
yılında Turkcell’in abone sayısı 2000 yılına göre 2,5 kat artarak 35,4 milyon
aboneye yükselmiştir. 2008 yılı Ekim ayı verilerine göre Turkcell’in toplam
abone sayısı 36,3 milyon kişidir.
Tablo 20:Turkcell’in Toplam Abone Sayısı
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008/10
Abone Sayısı
5.500.000
10.100.000
12.200.000
15.700.000
19.000.000
23.400.000
27.900.000
31.800.000
35.400.000
36.300.000
Değişim
83,64%
20,79%
28,69%
21,02%
23,16%
19,23%
13,98%
11,32%
2,54%
Kaynak: Turkcell
213
http://www.ntvmsnbc.com/news/1375.asp, (Erişim) 10 Aralık 2008.
Enis Berberoğlu, “Yeni Ekonominin Falına Sadece Borsadan Bakılmaz”,Hürriyet, 29 Mayıs 2000,
(Çevrimiçi) http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-157817, 10 Aralık 2008.
214
156
Abone sayısındaki artışla birlikte Turkcell’in satış gelirleri de artmıştır.
1999 yılında 1.283 milyon $ gelir elde eden Turkcell, 2000 yılında gelirlerini
%64,91 arttırarak 2.115,77 milyon $’a yükseltmiştir. 2001 yılında yaşanan
ekonomik krizle birlikte Turkcell’in abone sayısındaki artışa rağmen gelirleri
% 28,77 azalarak 1.507,06 milyon $’a düşmüştür. 2001 yılından sonra ise
sürekli artarak 2007 yılında Turkcell 6.997,39 milyon $ gelir elde etmiştir.
(Bakınız Tablo 21) 2008’in üçüncü çeyrek verilerine göre Turkcell’in geliri
5.264,30 milyon $ olmuştur.
Tablo 21: Turkcell’in Toplam Satış Geliri
Değişim
64,91%
-28,77%
28,23%
49,43%
29,05%
20,20%
6,52%
46,65%
40
8.000,00
35
7.000,00
30
6.000,00
25
5.000,00
20
4.000,00
15
3.000,00
10
2.000,00
5
1.000,00
0
Toplam Gelir (milyon $)
Abone Sayısı (milyon kişi)
Satış Geliri
1999
1.283,00
2000
2.115,77
2001
1.507,06
2002
1.932,45
2003
2.887,69
2004
3.726,46
2005
4.479,16
2006
4.771,42
2007
6.997,39
Kaynak: Turkcell
0,00
1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
satışlar
abone sayısı
Grafik 18:1999-2007 Yılları Arasında Turkcell’in Toplam Abone Sayısı ve Toplam Satış Geliri
Lisans Sözleşmesi imzalayarak gelirlerinin %75’ini Türk Telekom’a
vermekten kurtulan Turkcell 1999 yılında 85,3 trilyon TL (156,95 milyon $)
157
kar açıklamıştır. Halka arzdan sonra Turkcell altyapı yatırımlarına devam
etmiştir. Bu yüzden 2000 yılında 255,08 milyon $, 2001 yılında da 446,68
milyon $ net zarar açıklamıştır. Ancak altyapı yatırımlarının büyük oranla
tamamlanmasıyla birlikte Turkcell kara geçmeye başlamıştır. 2002 yılında
88,08 milyon $ net kar açıklayan Turkcell, 2007 yılında net karını 1.503,10
milyon $’a yükseltmiştir. (Bakınız Tablo 21) 2008 yılının üçüncü çeyreğinde
ise Turkcell 1.494,55 milyon $ net kar açıklamıştır.
Tablo 22: 1997-2007 Yılları Arasında Turkcell’in Net Karı (milyon $)
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Net Kar Değişim
-101,00
6,30 -106,24%
156,95 2391,27%
-255,08 -262,52%
-446,68
75,11%
88,08 119,72%
800,74 809,11%
461,85 -42,32%
799,13
73,03%
900,96
12,74%
1.503,10
66,83%
Kaynak: Turkcell
Sonuç olarak Turkcell halka arz edildiği 2000 yılından 2008 yılına
kadar geçen sürede toplam abone sayısını 35,4 milyon kişiye, toplam gelirini
6.997,39 milyon $’a, net karını ise 1.503,10 milyon $’a yükselterek, halka arz
zamanında kendi ile ilgili yapılan yorum ve analizleri haklı çıkartmıştır.
Turkcell’in halka arz tarihinde yüksek büyüme potansiyeline sahip bir şirket
olması, Turkcell’e İMKB’de ve NYSE’de eş zamanlı yapılan halka arzında
büyük avantaj sağlamıştır. Halka arzdan elde ettiği gelir sayesinde Turkcell
yeni yatırımlar için kaynak sıkıntısı çekmeden yatırımlarına devam etmiş ve
söz konusu büyüme rakamlarına ulaşmıştır. Turkcell’in bu gelişimi basında
başarı hikayesi olarak yer almıştır. CNBC-E Business dergisi tarafından
yapılan “Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen 250 irketi” araştırmasında Turkcell
1998-2008 yılları arasında 19,23 kat büyüyerek 9. sırada yer almıştır.215
215
Mavi Burak, “En Hızlı Büyüyen 250 Şirket”, CNBC-E Business, sayı 25, Kasım, 2008, s. 54.
158
4.3.5. Sermaye Maliyetine Etkisi
Hisse senedi ihracı ile sağlanan kaynağın maliyeti, hisse senedi
yatırımcısının yaptığı yatırımdan beklediği getiridir. Yatırımcılar şirket
hakkındaki bilgilere ve ekonominin genel görünümüne bakarak bekledikleri
getiriyi belirler. Uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmeye
başlayan şirketlerin sermaye maliyetinin düşmesi beklenir.216 Literatürde
yapılan çalışmalar uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmeye
başlayan şirketlerin sermaye maliyetinin düştüğünü söylemektedir. Konuyla
ilgi yapılan çalışmalar şirketlerin yerel piyasalarında işlem gören hisse
senetlerinin uluslararası piyasalarda işlem görmeye başlamadan önceki ve
işlem görmeye başladıktan sonraki getirilerini karşılaştırarak sermaye
maliyetindeki değişimi test etmişlerdir.
Literatürde yapılan çalışmalara paralel olarak, İMKB ile eş zamanlı
olarak NYSE’de işlem görmeye başlayan Turkcell’in de sermaye maliyetinin
düşmesi beklenmektedir. Bu çalışmada Turkcell’in sermaye maliyetinde
yaşanan değişimi test etmek için, yapılan diğer çalışmalardan farklı bir
yöntem izlenmiştir. Turkcell uluslararası piyasalarda kendi yerel piyasası ile
eş zamanlı olarak işlem görmeye başladığı için, Turkcell ile ilgili uluslararası
hisse senedi piyasalarında işlem görmeye başlamadan önce herhangi bir veri
bulunmamaktadır. Bu yüzden Turkcell’in getirisi, endeksin getirisi ile
karşılaştırarak sermaye maliyetinde yaşanan değişim test edilecektir.
Hisse senedi endeksleri, hisse senedi piyasalarının genel bir
göstergesi olarak hisse senedi fiyatları baz alınarak oluşturulur ve piyasanın
genel
durumu
hakkında
bilgi
verir.217
Endeksin
ortalama
getirisini,
yatırımcıların söz konusu piyasadan bekledikleri getiri olarak değerlendirmek
mümkündür. Bir başka deyişle bir endeksin ortalama getirisi, söz konusu
piyasadan sağlanacak kaynağın maliyeti olarak görülebilir.
Turkcell’in sermaye maliyetindeki değişimi test etmek için, Turkcell’in
halka arz tarihi olan 11 Temmuz 2000 tarihinden 31 Aralık 2005 tarihine
216
217
Ayrıntılı bilgi için çalışmanın 3.9. bölümüne bakınız
http://analiz.ibsyazilim.com/egitim/endeksler.html, (Erişim) 11 Aralık 2008.
159
kadar geçen sürede İMKB-100 Endeksi’nin ortalama günlük getirisi ile
İMKB’de işlem gören Turkcell hisse senetlerinin ortalama günlük getirisi
karşılaştırılmıştır. İMKB-100 endeksi, İMKB’de yaşanan gelişmeyi en iyi
şekilde yansıtan endeks olduğu için tercih edilmiştir. Beklenen Turkcell
hisselerinin ortalama günlük getirisinin, İMKB-100 endeksinin ortalama
günlük getirisinden düşük olması gerektiğidir. Ancak ortalama getirileri
karşılaştırmadan önce, şirkete ait hisse senetlerinin fiyatlarının uluslararası
piyasalarda mı yoksa yerel piyasada mı oluştuğunun belirlenmesi önemlidir.
Piyasaların etkinlik düzeyleri farklığı olduğu için, hisse senedi fiyatlarının
oluşumunu etkileyen faktörler piyasalar arasında farklılık gösterecektir. Etkin
olmayan piyasalarda fiyatlar çoğunlukla spekülatif hareketler neticesinde
oluşurken daha etkin piyasalarda spekülatif hareketlerin etkisi daha azdır.
Genel olarak bir şirketin yerel piyasada işlem gören hisse senedinin
fiyatı ile uluslararası piyasalarda işlem gören hisse senedinin fiyatının döviz
kuruna göre ayarlandıktan sonra eşit olması beklenir. Bu bilgiden yola
çıkarak Turkcell hisselerinin fiyatının İMKB’de mi yoksa NYSE’de mi
oluştuğunu analiz etmek amacıyla 11.07.2000 – 31.12.2005 tarihleri arasında
Turkcell hisselerinin İMKB’de ve NYSE’de oluşan günlük getirisi ile aynı
dönemde dolar kurunda yaşanan günlük değişim kullanılarak 2 adet çoklu
regresyon analizi yapılmıştır. Birinci analizde, NYSE’de işlem gören Turkcell
hisselerinin fiyatının İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz
kuru ile istatistiksel olarak açıklanıp açıklanamadığı test edilirken; ikinci
analizde, İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatının NYSE’de işlem
gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak açıklanıp
açıklanamadığı test edilmiştir. İMKB ve dolar kuru ile ilgili veriler
www.analiz.com
sitesinden
elde
edilirken,
NYSE
ile
ilgili
veriler
www.yahoo.com/finance sitesinden elde edilmiştir.
Birinci Analiz
İlk olarak NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatının İMKB’de
işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak
açıklanıp açıklanamadığı test edilmiştir. Buna göre;
160
H0: NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı, İMKB’de işlem
gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak
açıklanamamaktadır.
H1: NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı, İMKB’de işlem
gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak
açıklanabilmektedir.
tkcgetirii = β0 ± β1 trcgetirii ± β2 dgetirii ± Єi
tkcgetirii:
NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin i günündeki
getirisi (bağımlı değişken)
trcgetirii: İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin i günündeki getirisi
(bağımsız değişken)
dgetirii: ABD dolarının i günündeki getirisi (bağımsız değişken)
Tablo 23: Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları - 1
Model Özeti
Adj.
2
2
R
R
R
0,681 0,464
0,463
F
565,57
ANOVA
Anlamlılık
(Sig.)
0,000***
Regresyon Modeli Çözümleri
Anlamlılık
Model
Beta
t
(Sig.)
sabit terim
0,000
0,303
dgetiri
-0,425 -8,227
0,000***
trcgetiri
0,681
0,000***
31,282
0,762
Yapılan çoklu regresyon analizinin sonuçları tablo 22’de verişmiştir.
Regresyon modeli çözümlerine bakıldığında, bağımsız değişkenlerin t testi
sonuçları istatistiki açıdan % 1 önem seviyesinde anlamlıdır. Model bir bütün
olarak incelendiğinde yapılan F testinin de istatistiki açıdan % 1 önem
düzeyinde anlamlı olduğu görülmektedir. Bu yüzden H0 hipotezi reddedilerek,
NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatının İMKB’de işlem Turkcell
hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak açıklanabildiğini
söyleyen H1 hipotezi kabul edilmiştir.
Tkcgetirii = 0,681 trcgetirii – 0,425 dgetirii
161
Yapılan analizin örneklemin ne kadarını açıkladığını belirten R2 değeri
0,464 olarak hesaplanmıştır. Bir başka deyişle NYSE’de işlem gören Turkcell
hisselerinin fiyatın %46,4 oranla İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin
fiyatı ve dolar kuru ile açıklanabilir. Değişkenlerin birbirleri ile olan ilişkisine
baktığımızda trcgetiri ile tkcgetiri arasında 0,681’lik, dgetiri ile tkcgetiri
arasında ise – 0,425’lik bir ilişki olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle
İMKB’de işlem gören Turkcell hislerinin getirisinde oluşan 1 birimlik bir
değişim, NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin getirisini 0,681 birim;
Dolar kurundaki 1 birim değişim ise NYSE’de işlem gören Turkcell
hisselerinin getirisini negatif yönde 0,425 birim etkilemektedir.
İkinci Analiz
İkinci olarak İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatının,
NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel
olarak açıklanıp açıklanamadığı test edilmiştir. NYSE ve İMKB’nin çalışma
saatlerinin
farklı
olması
ve
NYSE’de
işlemlerin
İMKB
kapanırken
başlamasından dolayı Turkcell’in NYSE’de i gününde oluşan fiyatının,
Turkcell’in İMKB’de i+1 gününde oluşan fiyatına etkisi test edilmiştir. Buna
göre:
H0: İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı, NYSE’de işlem
gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak
açıklanamamaktadır.
H1: İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı, NYSE’de işlem
gören Turkcell hisselerinin fiyatı ve döviz kuru ile istatistiksel olarak
açıklanabilmektedir.
trcgetirii+1 = β0 ± β1 tkcgetirii ± β2 dgetirii ± Єi
trcgetirii+1: İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin i+1 günündeki
getirisi (bağımlı değişken)
tkcgetirii: NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin i günündeki getirisi
(bağımsız değişken)
dgetirii: ABD dolarının i günündeki getirisi (bağımsız değişken)
162
Tablo 24: SPSS Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları - 2
Model Özeti
R
R2
0,234 0,055
Adj. R2
F
0,053
37,748
ANOVA
Anlamlılık
(Sig.)
0,000***
Regresyon Modeli Çözümleri
Anlamlılık
Model
Beta
t
(Sig.)
sabit terim
0,001 0,498
0,619
dgetiri
0,425 6,452
0,000***
tkcgetiri
0,189 7,249
0,000***
İkinci çoklu regresyon analizinin sonuçları Tablo 23’de verilmiştir.
Birinci analizde olduğu gibi ikinci analizin sonucunda da bağımsız
değişkenlerin t testi ve modelin F testi istatistiki olarak %1 önem seviyesinde
anlamlı çıkmıştır. Bu yüzden H0 hipotezi reddedilerek, İMKB’de işlem gören
Turkcell hisselerinin fiyatının, NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatı
ve döviz kuru ile açıklanabildiğini söyleyen H1 hipotezi kabul edilir.
Trcgetirii+1 = 0,001 + 0,189 tkcgetirii + 0,425dgetirii
Analiz sonucunda bulunan R2 değeri, İMKB’de işlem gören Turkcell
hisselerinin fiyatının %5,5 oranla NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin
fiyatı ve döviz kuru ile açıklanabildiğini göstermektedir. Ayrıca regresyon
modeli çözümlerinde NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin getirisindeki
1 birimlik değişimin, İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin getirisini 0,189
birim; dolar kurundaki 1 birimlik değişimin ise İMKB’deki Turkcell hisselerinin
getirisini 0,425 birim etkilediği bulunmuştur.
Yapılan iki analiz karşılaştırıldığında gerek NYSE’de oluşan fiyatın
İMKB’yi etkilediği hipotezi, gerekse de İMKB’de oluşan fiyatın NYSE’i
etkilediği hipotezi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Ancak etkilerin
dereceleri farklı bulunmuştur. İMKB’de oluşan fiyatın NYSE’deki fiyatı
etkilediğini test eden analiz modelin %46,4’ünü açıklarken, NYSE’de oluşan
fiyatın İMKB’yi etkilediğini test eden analiz modelin sadece %5,5’ini
163
açıklamaktadır. Ayrıca birinci analiz sonucunda İMKB’de oluşan fiyat ile
NYSE’de oluşan fiyat arasında 0,681’lik bir ilişki bulunurken, ikinci analizin
sonucunda NYSE’de oluşan fiyat ile İMKB’de oluşan fiyat arasında 0,189’luk
bir ilişki olduğu bulunmuştur. Bu sonuçlara bakarak Turkcell hisseleri için
İMKB’de oluşan fiyatın NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin fiyatını
daha fazla etkilediği söylemek mümkündür.
Turkcell hisse senetlerinin fiyatının İMKB’de oluştuğunu bulduktan
sonra sıra İMKB-100 endeksinin ortalama getirisi ile İMKB’de işlem gören
Turkcell hissellerinin ortalama getirisi arasındaki farkın testine gelmiştir.
11.07.2000 – 31.12.2005 tarihleri arasında İMKB-100 endeksinin ve Turkcell
hisselerinin ortalama günlük getirileri arasındaki fark t testi kullanarak test
edilmiştir. Buna göre:
H0: İMKB’de işlem gören Turkcell hisse senetlerinin ortalama günlük
getirisi ile İMKB-100 endeksinin ortalama günlük getirisi istatistiki olarak
aynıdır.
H1: İMKB’de işlem gören Turkcell hisse senetlerinin ortalama günlük
getirisi ile İMKB-100 endeksinin ortalama günlük getirisi istatistiki olarak
farklıdır.
Tablo 25: Turkcell ile İMKB-100 Endeksinin Ortalama Getirileri Arasındaki Farkı Test
Eden t Testinin Sonuçları
Grup İstatistikleri
Trcell
imkb-100
N
1352
1352
Std.
Ort. Getiri
Sapma
0,00095341 0,03826142
0,00112458 0,02822458
T-Testi Sonuçları
Levene Testi
F
varyansların
eşit olduğu
varsayılırsa
varyansların
farklı olduğu
varsayılırsa
64,120
Anlamlılık
(Sig.)
0,000
t
Df
Anlamlılık
(sig.)
Ort. Farkı
Std.
Sapma
Farkı
-0,132
2702
0,895
-0,0001712 0,001293
-0,132
2485,419
0,895
-0,0001712 0,001293
164
İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin 11.07.2000 – 31.12.2005
tarihleri arasındaki ortama günlük getirisi % 0,0953 iken, İMKB-100
endeksinin ortalama günlük getirisi ise % 0,1125’dir. Beklenildiği gibi Turkcell
hisselerinin ortalama getirisi İMKB-100 endeksinin ortalama getirisinden
düşük çıkmıştır ancak ortalama getirilerin arasındaki farkın anlamlılığını test
etmek için yapılan t testinin sonucunda ortalamalar arasındaki fark
istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur.
Bir başka deyişle istatistiksel
olarak Turkcell hisselerinin ortalama günlük getirisi ile İMKB-100 endeksinin
ortalama günlük getirisi arasında bir fark yoktur. T testi sonucunda H1
hipotezi reddedilerek H0 hipotezi kabul edilir.
H1 hipotezinin reddedilmesinin nedeni, Turkcell hisselerinin fiyatının
İMKB’de oluşması ve oluşan fiyatın NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerini
etkilemesidir. Turkcell hisselerinin NYSE’de oluşan fiyatı İMKB’de işlem
gören Turkcell hisselerinin fiyatını etkileseydi, İMKB-100 endeksinin ortalama
getirisi ile İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin ortalama getirisi arasında
anlamlı bir fark olması beklenecekti.
NYSE, İMKB’ye oranla etkinlik düzeyi daha fazla olan bir hisse senedi
piyasasıdır. Etkin bir biçimde uygulanan finansal standartlar ve Sarbanes –
Oxley yasası gibi düzenlemeler neticesinde NYSE’de hisse senedi fiyatları
etkin bir biçimde oluşurken, İMKB’de hisse senedi fiyatlarının oluşumunda
etkinlikten söz etmek pek mümkün değildir. İMKB’de hisse senedi fiyatları
genel olarak spekülatif hareketler neticesinde oluşmaktadır. Turkcell
hisselerinin fiyatının İMKB’de oluşması neticesinde, hisselerin NYSE’de de
işlem görüyor olmasının etkileri azalmakta bunun neticesinde de İMKB’de
işlem gören Turkcell hisselerinin ortalama günlük getirisi ile İMKB-100
endeksinin ortalama günlük getirisi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
fark bulunamamaktadır.
Turkcell’in İMKB-100 endeksi ile ortalama günlük getirisinin aynı
olması, yatırımcıların Turkcell’den bekledikleri getirinin İMKB’den bekledikleri
getiriyle aynı olduğu anlamına gelmektedir. Bu yüzden Turkcell’in hisse
senedi arzı ile temin edeceği fonun maliyeti, İMKB’nin şirketlere temin ettiği
fonun ortalama maliyeti ile aynı olacaktır. Sonuç olarak bu sonuçlara bakarak
165
NYSE’de işlem gören tek Türk şirketi olan Turkcell’in İMKB ortalaması ile
kıyaslandığında sermaye maliyetinin düştüğünü ve avantaj elde ettiğini
söylemek mümkün değildir.
4.3.6. irketin Prestijine ve Bilinirliğine Etkisi
irketleri uluslararası hisse senedi piyasalarına açılmayı teşvik eden
faktörlerden biri de, şirketlerin globalleşme isteğidir. Uluslararası hisse senedi
piyasalarında işlem gören şirketler piyasalarda daha fazla göz önünde
bulunurken, analistlerin daha çok ilgisini çekmektedir. Turkcell NYSE’e kote
olarak kendi sektörü ve benzer sektörlerde faaliyet gösteren dünyanın en
büyük şirketleriyle aynı piyasada işlem görme imkanına kavuşmuştur.
Yapılan analizlerde Turkcell de yer almaya başlamıştır. Nitekim Turkcell
halka açık iletişim ve teknoloji şirketlerinin Standard&Poor’s verilerine göre
sıralandığı “Businessweek Infotech 100” listesinde 2003 yılından beri yer
almaktadır.218 2003 yılında 97. sıradan girdiği listede Turkcell 2004 yılında
97., 2005’de 14., 2006’da 43., 2007’de ise 83. sırada yer almıştır. 2008
yılında oluşturulan listeye ise Turkcell 25. sırada girmiştir. 2008 yılında
Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden 19 şirketin yer aldığı listede
Turkcell, Türkiye’den listeye giren tek şirkettir. Avrupalı şirketler arasında
Turkcell 5. sıradadır. Amazon.com’un birinci, Apple’ın ikinci, IBM’in 13.,
Oracle’ın 22., Microsoft’un ise 23. olduğu listeye Turkcell 25. sıradan girerek
Cisco, HP, LG, Samsung, Intel ve SAP gibi dünyanın önde gelen teknoloji
şirketlerini geride bırakmıştır.
4.3.7. İMKB’ye Olan Etkileri
Turkcell halka arz tarihinde yaklaşık 17 milyar $’lık piyasa değeri ile
İMKB’nin o tarihteki toplam piyasa değerinin (95 milyar $) yaklaşık beşte
218
http://www.turkcell.com.tr, (Erişim) 10 Aralık 2008.
166
birini oluşturmaktadır. Turkcell’in İMKB’ de işlem görmeye başlamasıyla
İMKB’nin toplam piyasa değeri artarak, İMKB’nin uluslararası borsalar
karşısında ağırlığı artmıştır.219 Turkcell, İMKB’de işlem gören şirketlerin
niteliği bakımından dünyaya iyi bir örnek haline gelmiştir. Ayrıca Turkcell
endeks hesaplanmasında İş Bankası’ndan sonra ağırlığı en fazla olan 2.
şirket haline geldiğinden, bankaların ve diğer büyük şirketlerin endekslerdeki
ağırlığının azalmasına neden olmuştur.220 Bir başka ifadeyle Turkcell
İMKB’nin yoğunluk oranlarına pozitif katkıda bulunmuştur.
irketlerin uluslararası hisse senedi piyasalarında işlem görmeye
başlamasının yerel piyasaları olumsuz etkileyeceğini savunan görüşler,
yatırımcıların ilgisinin yerel piyasalardan uluslararası piyasalara doğru
kayacağını savunmaktadır. 11.07.2000 – 31.12.2005 arasında Turkcell
hisselerinin İMKB’deki günlük ortalama işlem hacmi yaklaşık 17,5 milyon $221
iken, NYSE’de oluşan günlük ortalama işlem hacmi yaklaşık 602 bin $’dır.
Görüldüğü üzere Turkcell hisselerinin İMKB’de oluşan işlem hacmi, NYSE’de
oluşan işlem hacminin çok çok üstündedir. Bu sonuca bakarak Turkcell
hisseleri için yatırımcıların ilgisinin İMKB’den NYSE’e doğru kaydığını
söylemek mümkün değildir. Ayrıca iki piyasa arasındaki işlem hacimleri
arasındaki fark Turkcell hisselerinin fiyatının neden İMKB’de oluştuğunu da
açıklamaktadır.
Yatırımcılar daha fazla getiri elde edecekleri piyasalarda işlem yapmak
istemektedirler. Söz konusu olan tek bir hisse senedi ise, o hisse senedine
yatırım yapmak hangi piyasada daha çok getiri sağlıyorsa yatırımcılar o
piyasayı tercih edecektir. Turkcell hisselerinin İMKB’de mi yoksa NYSE’de mi
daha fazla getiri sağladığını test etmek için, Turkcell hisselerinin 11.07.2000
– 31.12.2005 tarihleri arasında İMKB-100 ve Dow Jones endekslerine göre
düzeltilmiş ortalama günlük getirisi karşılaştırılmıştır. Buna göre:
219
“Turkcell Borsanın Havasını Değiştirecek”, Milliyet, 27 Haziran 2000, (Çevrimiçi)
http://www.milliyet.com.tr/2000/06/27/ekonomi/eko07.html, 10 Aralık 2008.
220
“Turkcell Borsanın Havasını Değiştirecek”, Milliyet, 27 Haziran 2000, (Çevrimiçi)
http://www.milliyet.com.tr/2000/06/27/ekonomi/eko07.html, 10 Aralık 2008.
221
http://www.analiz.com, (Erişim) 21 Aralık 2008.
167
H0: İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin İMKB-100 endeksine
göre düzeltilmiş getirisi ile NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin Dow
Jones endeksine göre düzeltilmiş getirisi arasında istatistiki olarak fark
yoktur.
H1: İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin İMKB-100 endeksine
göre düzeltilmiş getirisi ile NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin Dow
Jones endeksine göre düzeltilmiş getirisi arasında istatistiki olarak farklıdır.
İMKB’de işlem gören Turkcell hisselerinin İMKB-100 endeksine göre
düzeltilmiş getirisi -%0.01 iken NYSE’de işlem gören Turkcell hisselerinin
Dow Jones endeksine göre düzeltilmiş getirisi %0,05 bulunmuştur. Ancak
yapılan t testinin sonucunda iki ortalama arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir fark bulunamamıştır. Bu yüzden H1 hipotezi reddedilerek H0 hipotezi kabul
edilir. Bir başka deyişle Turkcell hisselerine İMKB’de ya da NYSE’de yatırım
yapmanın yatırımcıların elde edeceği getiri açısından hiçbir farkı yoktur. Söz
konusu dönemde Turkcell hisselerine İMKB’de yatırım yapan yatırımcılar ile
NYSE’de yatırım yapan yatırımcılar eşit getiri elde etmişlerdir.
Tablo 26: Turkcell Hisselerinin İMKB-100 ve Dow Jones Endekslerine Göre
Düzeltilmiş Ortalama Getirileri Arasındaki Farkı Test Eden t Testinin Sonuçları
Grup İstatistikleri
imkb-100
Dow
Jones
N
Ort. Getiri
Std.
Sapma
1352
-0,000171
0,02471875
1377
0,00055316 0,03958475
T-Testi Sonuçları
Levene Testi
F
varyansların
eşit olduğu
varsayılırsa
varyansların
farklı olduğu
varsayılırsa
105,155
Anlamlılık
(Sig.)
0,000
t
Df
Anlamlılık
(sig.)
Ort. Farkı
Std.
Sapma
Farkı
0,572
2727
0,567 -0,0007243 0,001266
0,574
2314,219
0,566 -0,0007243 0,001266
168
Sonuç
olarak
Turkcell
hisselerinin
NYSE’de
işlem
görmeye
başlamasının İMKB üzerinde herhangi bir olumsuz etki oluşturduğunu
söyleyemeyiz. Turkcell’in İMKB’de işlem görmeye başlamasıyla birlikte İMKB
uluslararası hisse senedi piyasaları içerisinde daha ilgi çekici hale gelmiştir.
Ayrıca yatırımcıların Turkcell hisselerine olan ilgisinin İMKB’den NYSE’e
doğru kaydığını söylemekte mümkün değildir. Turkcell hisselerinin İMKB’de
oluşan işlem hacmi NYSE’de oluşan işlem hacmi arasında çok büyük fark
vardır. Bununla birlikte Turkcell’e İMKB’de yatırım yapan yatırımcıların
getirileri ile NYSE’de yatırım yapan yatırımcıların getirileri arasında herhangi
anlamlı bir fark bulunamamıştır.
SONUÇ
Finansal küreselleşme ile birlikte uluslararası sermaye hareketleri hız
kazanmıştır. Bu dönemde yaşanan gelişmelerden biri de şirketlerin
uluslararası piyasalara mevcut hisse senetlerini çifte kayıt yaptırarak ya da
bu piyasalara yeni hisse senedi ihracı gerçekleştirerek fon temin etmeleridir.
Uluslararası piyasalara kote ettirilen hisse senetleri bu piyasalarda depo
sertifikası olarak işlem görür.
Hisse senetlerinin getirisinin sistematik ve sistematik olmayan birçok
faktör tarafından etkilenmesi ve belirsizliğin hisse senetlerinin getirisi
açısından
daha
fazla
olması
hisse
senedi
piyasaları
arasındaki
entegrasyonun, diğer finansal piyasalar arasındaki entegrasyondan daha
düşük seviyede kalmasına neden olmuştur. Ancak zayıf entegrasyon
sonucunda oluşan getiri farklılıkları, uluslararasılaşmanın en fazla hisse
senedi piyasalarında yaşanmasına neden olmuştur. Küreselleşme ile birlikte
sadece gelişmiş ülke şirketleri değil, gelişmekte olan ülke şirketleri de
uluslararası hisse senedi piyasalarını kullanmaya başlamıştır.
Uluslararası ihraçların artmasıyla birlikte birçok piyasada yabancı
hisse senetlerinin işlem görebileceği pazarlar oluşturulmuştur. Böylece hisse
senedi piyasaları yerel kimliklerinden sıyrılıp uluslararası boyut kazanmıştır.
Hisse senedi piyasaları arasında LSE ve NYSE uluslararasılaşma düzeyi en
fazla olan iki piyasadır.
irketlerin uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç ederek fon temin
etmek istemesinin nedenleri çeşitlidir ancak en büyük neden, bu piyasaların
şirketlere yerel piyasalara oranla daha düşük maliyetli ve daha yüksek
hacimli fon sağlamasıdır. Bunun yanında uluslararası piyasalara hisse senedi
ihraç etmek, şirketlere globalleşme imkanı vermektedir.
irketler kendi yerel piyasalarından daha büyük ve likiditesi daha
yüksek yabancı piyasalardan fon temin etmek isterler. Ancak uluslararası
piyasalara yapılan ihraçlar fon temininden çok ticari amaçlar için yapıldıysa,
şirketler kendi yerel piyasalarından daha küçük piyasaları da tercih
170
edebilirler. Ayrıca piyasaların sahip olduğu finansal standartlarda şirketlerin
tercihini belirleyen faktörler arasındadır.
Uluslararası piyasalara yapılacak ihracın zamanlaması yapılırken
şirketler yerel piyasanın, seçilen yabancı piyasanın ve döviz kurunun trendine
dikkat etmelidir. irketler yerel piyasalarının yükseliş içinde, fon talep
edilecek yabancı piyasanın düşüşe geçtiği veya yüksek değerlendiği, döviz
kurunun ise yüksek olduğu dönemlerde uluslararası piyasalara hisse senedi
ihraç etmelidir.
Uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmenin şirketler üzerinde
herhangi olumsuz bir etkisi yoktur. Uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç
etmek
şirketlerin
sermaye
maliyetini
düşürürken,
şirketlerin
yerel
piyasalarında işlem gören hisse senetlerinin daha etkin fiyatlandırılmasına
neden olmaktadır. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde
uluslararası
piyasalara
hisse
senedi
ihraç
eden
şirketlerin firma değerinin arttığı görülmektedir.
Turkcell NYSE’de işlem gören ilk ve tek Türk şirketidir. Turkcell
hisseleri 2000 yılında eş zamanlı olarak İMKB’de ve NYSE’de halka arz
edilmiştir. Turkcell’in fon temini için NYSE’yi seçmesini 3 ana nedene
bağlamak mümkündür. Birincisi NYSE, sahip olduğu özellikler neticesinde
dünyanın en önemli hisse senedi piyasasıdır. İkincisi, Turkcell’in ABD’li
yatırımcılara sunduğu uluslararası çeşitlendirme olanağı ve vaat ettiği yüksek
getiridir. Üçüncüsü de, NYSE’de Turkcell ile benzer şirketlerin işlem
görmesidir.
Çalışmada Turkcell’in halka arzı ile ilgili yapılan analizlerin sonucunda
şu sonuçlara ulaşılmıştır:
1. Turkcell, ülkemizde o tarihe kadar elde edilmiş en büyük halka arz
getirisini elde ederek (1,78 milyar $) yüksek büyüme oranları
yakalamıştır.
2. Hisse senetlerinin NYSE’e kote edilmesi ile birlikte Turkcell’in
uluslararası arenada bilinirliği ve prestiji artmıştır.
171
3. Piyasaların Turkcell hisseleri üzerindeki etkisi incelendiğinde, Turkcell
hisselerinin İMKB’de oluşan fiyatının NYSE’de işlem gören hisselerinin
fiyatını etkilediği bulunmuştur.
4. Turkcell hisse senetlerinin fiyatı yerel piyasada oluştuğu için,
uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç etmenin sermaye maliyeti
üzerindeki etkileri Turkcell üzerinde görülmemektedir.
5. Turkcell’in eş zamanlı olarak NYSE’de de işlem görmesinin, İMKB
üzerinde herhangi olumsuz bir etkisi olmamıştır. Aksine İMKB’nin
itibarını yükselmiştir.
Günümüzde hisse senedi piyasaları arasındaki entegrasyon düzeyi
artarken, sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamalar minimum seviyededir.
Bu yüzden uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç ederek fon temin
etmenin şirketler açısından yerel hisse senedi piyasalarından fon temin
etmeye kıyasla eskisi kadar avantajlı bir yöntem olmadığını söyleyen fikirler
ortaya çıkmıştır.
Bu görüşler finansal faktörler tarafından incelendiğinde gelişmiş hisse
senedi piyasalarına sahip ülke şirketleri açısından doğru olabilir, ancak
gelişmekte olan hisse senedi piyasalarına sahip ülke şirketleri açısından
uluslararası hisse senedi piyasaları hala çok önemli bir fon kaynağıdır.
Gelişmekte olan ülke şirketleri kendi yerel piyasalarından sağlayamadıkları
fonları uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç ederek sağlayabilirler.
Bunun yanında uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç ederek fon
temini şirketler açısından sadece finansal faktörlerden ibaret değildir. Kendi
yerel piyasası ile birlikte uluslararası piyasalarda da işlem görmek şirketlerin
bilinirliğini ve
prestijini
arttırırken,
rakiplerine
karşı rekabet
avantajı
sağlamaktadır. Bu durum hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke şirketleri
açısından önemlidir. Bu yüzden her ne kadar hisse senedi piyasaları
arasındaki entegrasyon düzeyi artsa ve sermaye hareketleri üzerindeki
kısıtlamalar minimum seviyede olsa da, uluslararası piyasalara hisse senedi
ihraç ederek fon temini, gerekli özellikleri ve şartları taşıyan şirketler
açısından, kullanılması gereken bir yöntemdir.
172
Gelişmekte olan ülkelerde kamu kesiminin yüksek borçlanma gereği
yüzünden faiz oranları çok yüksektir. Faiz oranlarının yüksek olması
şirketlerin
finansman
imkanlarını
kısıtlarken,
yöntemlerinin oluşmasını engellemektedir.
alternatif
finansman
Bu yüzden ülkemiz gibi
gelişmekte olan ülkelerde uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temini
daha da önem arz etmektedir.
Turkcell örneğinde olduğu gibi ülkemiz şirketleri de uluslararası
piyasalardan faydalanma imkanına sahiptir. Ancak uluslararası piyasalara
hisse senedi ihracı Türk şirketleri tarafından fazla tercih edilmemekte, tercih
edilse bile Turkcell’in aksine en düşük seviyedeki programlar tercih
edilmektedir. Bu da uluslararası piyasalara hisse senedi ihracından sağlanan
faydanın minimum seviyede olmasına neden olmaktadır. Bunun en büyük
nedeni Türk şirketlerinin çoğunlukla aile şirketleri olması ve şirket yöneticileri
ile hakim ortakların sıkı finansal standartlara tabi olmak istememeleridir.
Oysaki Turkcell gibi örneklerin çoğalması hem makroekonomik istikrar hem
de sermaye piyasalarının gelişimi için önemlidir. Bu yüzden ülkemizde şirket
yöneticilerine ve hakim ortaklarına uluslararası piyasalara hisse senedi ihraç
etmenin faydalarının en doğru biçimde anlatılarak, şirketlere uluslararası
piyasalara
açılmaya
teşvik
edilmesi
önem
arz
etmektedir.
173
KAYNAKÇA
AGGARWAL, Reena, SINGER, Hal, GRAY, Gray; “Capital Raising in the
Offshore Market”, Journal of Banking and Finance, XXIII, 8, 1999, 11811194.
AKDA, Ramazan, DOĞANAY, M. Mete; “Gelişmekte Olan Hisse Senedi
Piyasalarının Piyasa Verilerine Göre Gruplanması”, BDDK Bankacılık ve
Finansal Piyasalar, I, 2, 2007, 77-91.
AKDİ, Muhammet; Global Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye,
İstanbul, Beta Basın Yayın Dağıtım A.., 2000.
AKDİ, Muhammet; “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri
ve Türkiye: Finansal Krizler-Beklentiler”, Dış Ticaret Dergisi, 26, 2002, 1-45.
AKSOY, Ahmet; Menkul Kıymet Yatırımlarının Analizi, Ankara, Gazi
Yayınevi, 1978.
ALEXANDER, J. Gordon, EUN, S. Cheol, JANAKİRAMANAN, S. ;
“International Listings and Stock Returns: Some Empirical Evidence”, The
Journal of Financial and Quantitative Analysis, XXIII, 2, 1988, 135-151.
ALLEN, Larry; Keseden Bankaya Tezgahtan Borsaya: Küresel Finans
Sisteminin Öyküsü, çev. Mahmut Tekçe, İstanbul, 2003.
ALP, Ali; Uluslararası Mali Piyasalardaki Gelişmeler ve Türkiye, Ankara,
İMKB Yayınları, 2002.
AXFORD, Barrie; The Global System, New York, ST. Martins Press, 1995.
BAILEY, Warren, CHAN, Kalok, CHUNG, Y. Peter; “Depositary Receipts,
Country Funds and the Peso Crash: The Intraday Evidence”, The Journal of
Finance, LV, 6, 2000, 2693-2717.
174
BAL, Hasan; “Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Gelişmekte Olan Menkul
Kıymet Borsalarına Etkileri ve İMKB’deki Etkisinin İncelenmesi”, Gazi
Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2002.
BERBEROĞLU, Enis; “Yeni Ekonominin Falına Sadece Borsadan
Bakılmaz”,Hürriyet, 29 Mayıs 2000, (Çevrimiçi)
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-157817, 10 Aralık 2008.
BLASS, Asher, YAFEH, Yishay; “Vagabond Shoes Longing to Stray? Why
Foreign Firms List in the US?”, Journal of Banking and Finance, XXV, 3,
2001, 555-572.
BORYAD, “Global Arenada Halka Arz”, (Erişim)
http://www.boryad.org/boryad/boryad-arastirmalar/farkli-ulkelerde-halka-arzimkani.html, 27 Kasım 2008.
BRAU, C. James, FAWCETT, E. Stanley; “Initial Public Offerings: An
Analysis of Theory and Practice”, The Journal of Finance, LXI, 1, 2006,
399-437.
BRUNER, Robert, CHAPLINSKY, Susan, RAMCHAND, Latha; Coming to
America: IPOs from Emerging Market Issuers”, Emerging Markets Review,
VII, 3, 2006, 191-212.
BRUNER, Robert, CHAPLINSKY, Susan, RAMCHAND, Latha; “US-Bound
IPOs: Issue Costs and Selective Entry”, Financial Management, XXXIII, 3,
2004, 39-60.
BURAK, Mavi; “En Hızlı Büyüyen 250 irket”, CNBC-E Business, 25, Kasım
2008, 28-58.
CAN, Halil, TUNCER, Doğan, AYHAN, D. Yaşar; Genel İşletmecilik
Bilgileri, Ankara, Siyasal Kitapevi, 1995.
CLASSENS, Stijn, SCHMUKLER, L. Sergio; “International Financial
Integration Through Equity Markets: Which Firms from Which Countries Go
175
Global”, Journal of International Money and Finance, XXVI, 5, 2007, 788813.
DEWENTER, L. Kathryn, MALATESTA, H. Paul; “Public Offerings of State
Owned and Privately Owned Enterprises: An International Comparison”, The
Journal of Finance, LII, 4, 1997, 1659-1679.
DOIDGE, Craig; “US Cross-Listings and the Private Benefits of Control:
Evidence from Dual-Class Firms”, Journal of Financial Economics, LXXII,
3, 2004, 519-553.
DOIDGE, Craig, KAROLYI, G. Andrew, STULZ, M. Réne; “Why are Foreign
Firms Listed in the US Worth More?”, Journal of Financial Economics,
LXXI, 2, 2004, 205-238.
DOĞU, Murat; Gelişen Hisse Senedi Piyasaları ve Türkiye, Ankara, SPK
Yayın No:27, Ocak, 1996.
Dünya Bankası Finansal Yapı Data Seti, 2007.
EITEMAN, K. David, STONEHILL, I. Arthur, MOFFETT, H. Michael;
Multinational Business Finance, USA, Pearson Education Inc., 2004.
ELY, David, SALEHİZADEH, Mehdi; "American Depositary Receipts: An
Analysis of International Stock Price Movements”, International Reviews of
Financial Analysis, X, 4, 2001, 343-363.
ERRUNZA, R. Vihang, MILLER, P. Darius; “Market Segmentation and the
Cost of Capital in International Equity Markets”, The Journal of Financial
and Quantitative Analysis, XXXV, 4, 2000, 577-600.
FAFF, W. Robert, HODGSON, Allan, SAUDAGARAN, Shahrokh;
“International Cross-Listings Towards More Liquid Markets: The Impact on
Domestic Firms”, Journal of Multinational Financial Management, XII, 4-5,
Ekim-Aralık, 2002, 365-390.
176
FERNANDES, Nuno, FERREİRA, A. Miguel; “Does International CrossListing Improve the Information Environment”, Journal of Financial
Economics, LXXXVIII, 2, 2008, 251-263.
FOUCAULT, Thierry, GEHRIG, Thomas; “Stock Price Informativeness,
Cross-Listings and Investment Decisions”, Journal of Financial
Economics, LXXXVIII, 1, 2008, 146-168.
FOERSTER, R. Stephen, KAROLYI, G. Andrew; “The Effects of Market
Segmentation and Investor Recognition on Asset Prices: Evidence from
Foreign Stock Listing in the United States”, The Journal of Finance, LIV, 3,
1999, 981-1013.
GEREK, Sevgi; Finansal Küreselleşme ve Türkiye, Eskişehir, Anadolu
Üniversitesi Yayınları, 1995.
GHOSH, Chinmoy, EJARA, D. Diro; “Underpricing and Aftermarket
Performance of ADR IPOs”, Journal of Banking and Finance, XXVII, 12,
2004, 3151-3186.
GRINBLATT, Mark, KELOHARJU, Matti; “How Distance and Language and
Culture Influence Stockholdings and Trades”, The Journal of Finance, LVI,
3, 2001, 1053-1073.
GRAMMIG, Joachim, MELVIN, Micheal, SCHLAG, Christian; “Internationally
Cross-Listed Stock Prices During Overlapping Trading Hours: Price
Discovery and Exchange Rate Effects”, Journal of Empirical Finance, XII,
1, 2005, 139-164.
GÜRLESEL, Can Fuat, ALKİN, Kerem, UZUNOĞLU, Sadi; Avrupa Sermaye
Piyasaları Bütünleşme ve Türk Sermaye Piyasası, İstanbul, İMKB
Araştırma Yayınları No:10, Nisan, 1997.
HAIL, Luzi, LEUZ, Christian; “International Differences in the Cost of Equity:
Do Legal Institutions and Securities Regulation Matter?”, Journal of
Accounting Research, XLIV, 3, 2006, 485-531.
177
HENDERSON, J. Brian, JEGADEESH, Narasimhan, WEİSBACH, S.
Micheal; “World Markets for Raising New Capital”, Journal of Financial
Economics, LXXXII, 1, 2006, 63-101.
HENRY, David; “Londra’nın Başına Buyruk Borsası”, BusinessWeek, 43,
Kasım, 2006, 19-25 (Çevrimiçi)
http://www.businessweek.com.tr/general/sonsayi.asp?contID=644, 10 Aralık
2008.
HOWE, S. John, KELM, Kathryn; “The Stock Price Impacts of Overseas
Listing” Financial Management, XVI, 3, 1987, 51-56.
KALIMIPALLI, Madhu, RAMCHAND, Latha; “Does the Method of Entry
Matter? Evidence from Indian ADRs and GDRs”, Pasific-Basin Finance
Journal, XIV, 4, 2006, 349-366.
KARAN, Mehmet Baha; Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi, Ankara, Gazi
Yayınevi, 1999.
KAROLYI, G. Andrew; “The Role of American Depositary Receipts in the
Development of Emerging Equity Markets”, The Review of Economic and
Statistics, LXXXVI, 3, 2004, 670-690.
KAROLYI, G. Andrew; “The World of Cross-Listings and Cross-Listings of the
World: Challenging Conventional Wisdom”, Review of Finance, X, 1, 2006,
99-152.
KHURANA, K. Inder, MARTIN, Xiumin, PERİERA, Raynolde; “Cross-Listing
and Firm Growth”, Review of Finance, XII, 2008, 293-322.
KIM, Minho, SZAKMARY, C. Andrew, MATHUR, Ike; “Price Transmission
Dynamics Between ADRs and Their Underlying Foreign Securities”, Journal
of Banking and Finance, XXIV, 8, 2000, 1359-1382.
178
KORCZAK, Piotr, BOHL, T. Martin; “Empirical Evidence on Cross-Listed
Stocks of Central and Eastern European Companies”, Emerging Markets
Review, VI, 2, 2005, 121-137.
KULA, Fikret; “Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Etkinliği: Türkiye Üzerine
Gözlemler”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, IV,
2, 2003, 141-154.
LANG, H. Mark, LİNS K. Karl, MİLLER, P. Darius; “ADRs, Analysts and
Accuracy; Does Cross Listing in the United States Improve a Firms
Information Environment and Increase Market Value?”, Journal of
Accounting Research, XLI, 2, 2005, 317-345.
LEE, Insup, YUN, Kesop, KO, Kwangsoo; “Foreign Listings, Firm Value and
Volatility: The Case of Japanese Firms’ Listings on the US Stock Markets”,
Japan and the World Economy, IX, 1, 1997, 57-69.
LEE, Insup; “The Impact of Overseas Listings on Shareholders Wealth: The
Case of London and Toronto Stock Exchanges”, Journal of Business
Finance and Accounting, XVIII, 4, 1991, 583-592.
LEL, Uğur, MİLLER, P. Darius; “International Cross-Listing, Firm
Management and Top Management Turnover: A Test of the Bonding
Hypothesis”, The Journal of Finance, LXIII, 4, 2008, 1897-1937.
LIERBERMAN, Offer, HAUSER, Shmuel, BEN-ZİON, Uri; “A Characterization
of the Price Behavior of International Dual Stocks: An Error Approach”,
Journal of International Money and Finance, XVIII, 2, 1999, 289-304.
LIU, Shinhua; “International Cross-Listing and Stock Pricing Efficiency: An
Empirical Study”, Emerging Markets Review, VIII, 4, 2007, 251-263.
MERTON, C. Robert; “A Simple Model of Capital Market Equilibrium With
Incomplete Information”, Journal of Finance, XLII, 3, 1987, 483-510.
179
MILLER, P. Darius; “The Market Reaction to International Cross-Listings:
Evidence from Depositary Receipts”, Journal of Financial Economics, LI,
1, 1999, 103-123.
ONGUN, M. Tuba; “Finansal Globalleşme”, Ekonomik Yaklaşım, IV, 9,
1993, 35-46.
ÖZGEN, Ferhat Başkan; “Globalleşme Sürecinde Gelişmekte Olan
Ülkelerde Finans Piyasaları”, (Erişim)
http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/finans.pdf, 15 Mart 2007, 1-33.
ÖZKORKUT, Korkut; “Depo Sertifikaları”, Ankara Üniversitesi
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2001.
PAGANO, Marco ve başk.; “What Makes Stock Exchanges Success?
Evidence from Cross-Listing Decisions”, European Economic Review, XLV,
4-6, 2001, 770-782.
PAGANO, Marco, ROELL, A. Ailsa, ZECHNER, Josef; “The Geography of
Equity Listing: Why Do Companies List Abroad”, The Journal of Finance,
LVII, 6, 2002, 2651-2694.
PARASIZ, M. İlker, YILDIRIM, Kemal; Uluslararası Finansman: Teori ve
Uygulama, Bursa, Ezgi Kitapevi, 1994.
RABINOVITCH, Ramon, SILVA, C. Ana, SUSMEL, Raul; “Returns on ADRs
and Arbitrage in Emerging Markets”, Emerging Markets Review, IV, 3,
2003, 225-247.
ROSS, A. Stephen, WESTERFIELD, W. Randolph, JORDAN, D.
BRADFORD; Fundamentals of Corporate Finance, ABD, Irwin and
McGraw Hill, 2006.
SAĞLAMER, Erdem; “Dolaylı Sermaye Yatırımları ve Dış Yatırımcıların Türk
Sermaye Piyasasına Çekimi”, 9 Eylül Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İzmir, 2003.
180
SARKISSIAN, Sergei, SCHILL, J. Michael; “The Overseas Listing Decision:
New Evidence of Proximity Preference”, The Review of Financial Studies,
XVII, 3, 2004, 769-809.
SAUDAGARAN, M. Shakrokh; “An Empirical Study of Selected Factors
Influencing the Decision to List on Foreign Stock Exchanges”, Journal of
International Business Studies, XIX, 1, 1988, 101-127.
SEYİDOĞLU, Halil; Uluslararası Finans, İstanbul, 4. Baskı, Güzem Can
Yayınları, 2003.
SILVA, C. Ana, CHİAVES A. Gonzalo; “Cross-Listing and Liquidity in
Emerging Market Stocks”, Journal of Banking&Finance, XXXII, 3, 2008,
420-433.
Standart&Poors Emerging Markets Index 2007.
STOUGHTON, M. NOEL, WONG, P. Kit, ZENCHER, Josef; “IPOs and
Product Quality”, The Journal of Business, LXXIV, 3, 2001, 375-408.
SUNDARAM, K. Anant, LOGUE, E. Dennis; “Valuation Effects of Foreign
Company Listings on U.S. Exchanges”, Journal of International Business
Studies, XXVII, 1, 1996, 67-88.
TOBIN, James; “Financial Globalization”, World Development, XXVII, 6,
2000, 1101-1104.
TSPAKB; Sermaye Piyasaları 2007 Yıllık Raporu
TSPAKB; Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey Lisans Eğitim
Kılavuzu, Ekim 2008.
TÜRÜDÜ, Engin; “Ülkemizde İlk Kez Halka Arz Edilen Hisse Senetlerinin
Fiyat Performansı ve Diğer Ülkelerle Karşılaştırılması”, Gazi Üniversitesi
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2001.
181
URAS, Güngör, “Uluslararası Piyasalarda 20 Türk irketinin Hisseleri ADR
Olarak İşlem Görüyor”, Milliyet, 25 Temmuz 2000, (Çevrimiçi)
http://www.milliyet.com.tr/2000/07/25/yazar/uras.html, 10 Aralık 2008
UZUNOĞLU, Sadi; Yeni Finansman Teknikleri, İstanbul, Strada Yayınları,
1998.
UZUNOĞLU, Sadi, ALKİN, Kerem, GÜRLESEL, Can Fuat; Uluslararası
Sermaye Hareketlerinin Gelişmekte Olan Ülkelerde Makroekonomik
Etkileri ve Türkiye, İstanbul, İMKB Araştırma Yayınları No: 6, 1995.
UYSAL, Ertuğrul Umut; “Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasaları ve
irketlerin Finansman Süreçlerine Etkileri”, Gazi Üniversitesi
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2001.
VURGUN, Kudret; Uluslararası Piyasalara Erişim (ADR-GDR) ve Türk
Sermaye Piyasasına Alternatif Öneriler, İstanbul, İMKB Araştırma
Yayınları No:4, 1994.
http://www.adrbnymellon.com
http://www.analiz.com
http://www.imkb.gov.tr/sirkethaberleri
http://www.milliyet.com.tr/2000/06/27/ekonomi/eko07.html
http://www.ntvmsnbs.com/news/1375.asp
http://www.turkcell.com.tr
http://www.yahoo.com/finance
182
ÖZET
BİLGEN, Osman. Uluslararası Hisse Senedi Piyasalarından Fon Temini ve
Uygulama Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2009.
Bu çalışmada uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temini
yolları incelenerek, şirketler açısından nedenleri ve sonuçları araştırılmıştır.
Çalışmada uluslararası hisse senedi piyasalarından fon temini olarak
belirtilen kavram şirketlerin yerel piyasalarında halka arz ettikleri hisse
senetlerini yabancı yatırımcılara satması değil, şirketlerin hisse senetlerini
yabancı bir borsada satışa sunmalarıdır. Uygulama örneği olarak Turkcell’in
eş zamanlı olarak İMKB ve NYSE’de halka arz edilmesi incelenmiştir.
Finansal küreselleşme ile birlikte uluslararası sermaye hareketleri hız
kazanarak şirketlerin uluslararası hisse senedi piyasalarına, hisse senetlerini
çifte kayıt yaptırarak ya da bu piyasalara yeni hisse senedi ihracı
gerçekleştirerek fon temin etmeleri artmıştır. Sadece gelişmiş ülke değil,
gelişmekte olan ülke şirketleri de uluslararası hisse senedi piyasalarından fon
temini imkanına kavuşmuştur. irketler genel olarak yerel piyasalarından
daha büyük, daha likit ve daha katı kurallara sahip piyasalardan fon temin
etmek isterler. Uluslararası hisse senedi piyasalarından depo sertifikası
programları aracılığıyla fon temin edilir. ADR’ler en fazla tercih edilen depo
sertifikası türüdür. irketler uluslararası piyasalardan; yerel piyasalarına
oranla daha düşük maliyetli ve daha yüksek hacimli fon temin edebildikleri ve
daha fazla globalleştikleri için fon temin etmek isterler. Uluslararası hisse
senedi piyasalarından fon temin etmenin; sermaye maliyeti, hisse senedi
fiyatları, şirket yönetimi, büyüme oranları ve bütün hepsinin sonucunda da
büyüme oranları üzerinde olumlu etkileri vardır. Bu etkiler gelişmekte olan
ülke şirketleri ve fon temin etmek için organize piyasaları seçen şirket için
daha fazladır. Türk şirketleri de fon temini için uluslararası hisse senedi
piyasalarını kullanmışlardır. Turkcell, Level 3 ADR programını kullanarak
NYSE’den fon temin eden ilk ve tek Türk şirketidir. Uluslararası piyasalardan
fon temin etmenin olumlu sonuçları Turkcell içinde geçerlidir. Ancak
Turkcell’in İMKB ile kıyaslandığında sermaye maliyeti üzerinde herhangi bir
değişiklik bulunamamıştır.
Anahtar Sözcükler
1. Finansal Küreselleşme
2. Uluslararası Hisse Senedi Piyasaları
3. Depo Sertifikaları
4. ADR
5. Turkcell
183
ABSTRACT
BİLGEN, Osman. Providing Fund from International Stock Markets and an
Application Example, Master Thesis, Ankara, 2009.
In this thesis ways of providing fund form international stock markets
had studied with its reasons and outcomes for the firms. By providing fund
from international stock markets its meant issuing shares in the foreign stock
markets not selling shares to foreign investors which are issuing in the home
markets. As an application example, the initial public offering of Turkcell
simultaneously both in ISE and NYSE in the year 2000 had studied. With
financial globalization international capital movements has gain speed and
number of firms which provide fund from international stock markets by
cross-listing their existing shares or issuing new shares to these markets has
increased. Not only developed country firms but also firms from developing
countries now have the chance of providing fund from these markets. Firms
willing to provide fund usually from foreign markets which are bigger, more
liquid and has more strict rules than their home markets. Generally
depositary receipts are used for providing fund from international stock
markets and ADRs are the mostly used one among depositary receipts.
Higher volume funds at a lower cost and becoming more global are the
reasons why firms want to provide fund from international stock markets.
Providing fund from international stock markets has positive effects on cost of
capital, share price, firm governance, and growth rates. As a result of these
effects firms’ value also increases. The effects are higher for firms from
developing countries and for firms which chose organized markets for fund
providing. Turkish firms also use international stock markets for providing
fund. Turkcell is the first and the only Turkish company which provide capital
from NYSE by using Level 3 ADR program. Positive effects of providing fund
from international stock markets also acceptable for Turkcell. But the only
difference is there is no difference in the cost of capital when its compared
with ISE.
Key Words
1.
2.
3.
4.
5.
Financial Globalization
International Stock Markets
Depositary Receipts
ADR
Turkcell
Download