İlhan KARAÇAY`dan Ocak 2017 Bülteni

advertisement
İlhan KARAÇAY'dan Ocak 2017 Bülteni:
1- Son dakika yorumu: İşte o yüz kızartan ilan
2- İlhan Karaçay'dan Ocak ayı yorumu
3- Torunoğulları ve İngiliz partnerden büyük yatırım
4- Mesnevi, Hollandalılar tarafından master tezi
konusu oldu
5- Cengiz İnceosman THY Amsterdam Müdürlüğü'ne
atandı
6- Hollanda İş Konseyi NETUBA, Bakan Nihat
Zeybekçi'yi ziyaret etti
7- Doktora tezlerinizi yayınlama fırsatı...
8- Buğra Baykan, 22 Yıl önce 'Güzel çocuk'
seçilmişti. Şimdi Şirket Hukuku okuyor
9- Geri dönüş yapan Türkler sahnelendi
10- Türkiye'de online hastane dönemi başladı.
Yurtdışı Türkler için de ideal
10-İlhan Karaçay'dan A'dan Z'ye Turizm
*****
SON DAKİKA YORUMU:
Hollanda Başbakanı Rutte'nin oy toplamak için
yayınlattığı tam sayfalık ilan, Hollanda'da günün
konusu oldu
İşte o yüz kızartan ilan
Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin, 15 Mart'ta yapılacak olan genel seçimler çerçevesinde
tüm gazetelere tam sayfa olarak verdiği ilan, Hollanda'da son günlerin en çok konuşulan
konusu oldu.
Partisi Hürriyetçi Liberal parti VVD'ye oy toplayabilmek için, popülist ırkçı siyasetçilere
özenen Başbakan Rutte'nin ilanda sarfettiği sözler, sadece yabancılar arasında değil, diğer
kesimlerde de eleştiri konusu oldu.
Tam sayfa ilanda, yabancıları kastederek, 'Hollanda'daki toplumsal yaşama ayak
uyduramayanlar çekip gitsinler' anlamında cümleler kuran Mark Rutte'ye Türk Sivil Toplum
Kuruluşlarından da büyük tepki geldi.
Bu kuruluşlardan biri olan Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör'den
bir durum değerlendirmesi rica ettim.
İşte Veyis Güngör'ün verdiği yanıt:
Hollanda’da seçim süreci başladı. Siyasi partiler programlarını açıkladılar. Adaylar netleşti.
Tartışmalar başladı. Hafta başında Başbakan Rutte ulusal gazetelere tam sayfa ilan verdi.
Liderler ile söyleşiler de artık medyada yer almaya başladı.
Hem Başbakan Rutte’nin gazetelere, ‘Tüm Hollandalılara,’ başlığı ile yayınlanan ulusal
çağrısı, hem de diğer partilerin açıklamalarında ilk dikkari çeken, ‘kimlik tartışmaları’ oldu.
Biz kimiz?
Hollandalılar kimlerdir?
Hollanda’da neler normaldir?
Adetlerimiz, uygulamalarımız nelerdir?
Sorularına verilen cevaplar tüm siyasilerin ortak mesajı olma özelliğini taşıyor.
‘Hollandalılık’, ya da ‘biz böyleyiz’ etrafında şekillenen siyasi demeçler bize ‘kimlik
tartışması’nın seçimlere damagasını vuracağını gösteriyor.
Siyasi partilerin seçimlere böyle, kimlik tartışmalarıyla, Hollandalılığı tanımlamalarıyla
başlamaları, ilk etapta, ırkçı parti PVV’nin anketlerde çok önlerde gitmesi olarak
düşünülebilir. Hatta partilerin PVV’ye oy verecek seçmeni devşirme, tekrar kazanma çıkışları
olarak da izah edilebilir. Seçim döneminde bu ve benzeri tutum ve davranışlar, mantıksal
olarak aklımıza gelebilir. Bu yaklaşımda haklılık payı vardır. Irkçı partiye oy verenleri ikna
etmek ve oy oranını yükselmek siyasi partilerin olmazsa olmazlarıdır.
Ancak, kimlik tartışması yani seçimlere damgasını vuracak bir kimlik tartışmasının, daha
derin ve toplumsal arka planı bulunmaktadır. Zira Hollanda’nın gidişatından memnun
olmayanlar, sadece siyasetçiler değildir. Bilim adamları, sosyologlar, tarihçiler de
Hollanda’nın gidişatından memnun olmadıklarını açıkca belirtmekteler. Bilimsel çevrelerde
yapılan kimlik krizi tartışmasından önce, Başbakan Rutte’nin ulusal çağrısı üzerinde durmak
isterim
Başbakan Rutte, toplumun gidişatından şikayet ediyor. Büyük sessiz çoğunluğun sesinden,
vicdanından bahsediyor. Bu ülke için çalışanlara dikkat çekiyor. Sözkonusu huzursuzluğu
hak etmediklerini söylüyor. Örnekler veriyor. Toplumda, caddede, halk otobüsünde asosyal
davranışların olduğunu, sokaklara çöplerin atıldığını, tramway sürücüsüne tükürüldüğünü
ifade ediyor. Doğru. Bu ülkede yaşayan bizler de, bu tür davranışları onaylamıyoruz. Kabul
edilir bulmuyoruz. Ahlaki görmüyoruz. Bu sorun hepimizin sorunudur.
Ancak, ulusa çağrının bir bölümünde, ülkelerinde özgürlük olmadığı için Hollanda’ya gelen ve
bizim özgürlüğümüzü istismar ederlerden bahsediyor. 'Ya kurallarımıza uyarar ya da ülkeyi
terkederler' diyor.
Kim bunlar?
Mülteci olarak Hollanda’ya gelenler mi?
Ülkede yaşayan göçmenler mi?
Rutte, Hollanda toplumunun ne hale geldiğininden yakınıyor ve 'nasıl bir ülke istiyoruz?' diye
soruyor. 'Gelin birlikte çalışalarım, birbirimize yardım edelim. Daha iyi bir ülke
oluşturalım' diyor.
Biz bunlara asla hayır diyemeyiz. Bu ülkenin sorunu bizim de sorunumuzdur.
Tabii ki, Başbakan Rutte ve diğer siyasilerin bir kaç gündür açıklamaları, aslında Avrupa’da
var olan ve tartışılan ‘Biz kimiz’? sorusunun Hollanda’ya yansımalarıdır. Tüm Avrupa’da
ırkçı akımlarda bir yükselme gözlemleniyor. Yükselmede kimlik tanımına atıfta bulunma prim
yapıyor. 'Biz, önce Holllandalıyız, Fransızız' diyorlar. Avrupalılık tanımı ve kimliği artık bir
bunalımı getiriyor.
Sorun daha derin kanaatimce. Siyaset duayenlerinin de ifade ettiği gibi, otuz kırk yıl önce
Hollanda toplumu ideoloji veya bir dini inanç etrafında kimliklerini buluyorlardı. Birileri
sosyalist, bazıları protestan veya katolik, liberal kimliklerle kendilerini ifade ediyorlardı. İşte
bu bölünmüşlük, aslında toplumsal sorumluluğu da beraberinde getiriyordu. Oysa
günümüzde, bu kimliklerin belirginliği, ağırlığı hissedilmiyor. Bunun için bireyler: 'ben neyim'
sorusu yenire 'ben kimim' sorusuna cevap vermekte zorlanıyorlar. Bireysellik ufalanmış
kültürler meydana getirdi. Birey ise bu kültürler içinde yerini bulmakta zorlanıyor. Kimlik
problemi yaşanıyor. Bu belirsizlik, bu sorun da siyasete yansıyor.
Olaylara böyle baktığımızda, Başbakan Rutte’nin ulusa seslenişi tam bir popülizm olarak
değerlendirilmelidir. Kimleri kasdettiği belli olmayan, bir çok insanın üzerine alındığı suçlama,
bir Başbakan tarafından yapılmaması gerekirdi. Ama Rutte, bu davranışı ilk kez yapmıyor.
Altı ay önce bir televizyon programında da ‘defolun gidin’ lafını etti. Rutte’nin bu çıkışı, 2016
yılının en talihsiz açıklaması olarak tarihe geçti.
Bize gelince. Bu ülkede yaşayan, ülkenin kalkınmamsında ebeveynlerimizin alın terlerinin yer
aldığı bu ülke için mutkala sorumluluk almalıyız.
'Nasıl bir Hollanda istiyoruz?' sorusunu bizim de kendimize sormamız ve cevabını
bulmamız gerekiyor. Biz Türkler, tarih boyunca gittiğimiz her ülkede hiç bir zaman
sorumluktan kaçmadık. Tam aksine insanlığın gelişmesi, topluluğun sorunlarının çözümü için
görevler üstlendik. Bu bizim, tarih içinde insanlığa hizmet anlayışımızda vardır. Tekrar
hatırlamamız gerekiyor.
Bizim tarihi referanslarımız var. Örneğin Hoca Ahmed Yesevi, ki bu yıl UNESCO tarafından
‘Hoca Ahmed Yesevi Yılı’ ilan edilmiştir, bizim için Avrupa’da yaşayanlar için örnek alınacak
rehberlerimizdir. Zira içinde bulundukları çağın zor şartlarına rağmen, Hoca Ahmed Yesevi
ve öğrencileri, insanları hep hakikate ve birliğe çağırdılar. Başarılı oldular. Bugün, Avrupa’da
bizim de içinde yaşadığımız süreç, ırkçılık, islamofobi, yabancı düşmanlığı, önyargılar ve
ayırımcılığın gittikçe yaygın hale geldiği bir süreçtir. Biz de kimsenin kalbini kırmadan,
incitmeden, kültür ve medeniyet kurucularımız ve taşıyıcılarımızın öğretilerini
aktüelleştirmeliyiz. Kendimize ve gençlerimize güven gelmeli. Hal ve davranışlarımızla, çok
ama çok çalışarak hak ve hakikati temsil etmeye ve dikkat çekmeye gayret etmeliyiz.
Piri Türkistan Hoca Ahmed Yesevi’nin dediği gibi: “Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini
kırma. Kalb kırmak, Allahü teâlâyı incitmek demektir.” Gönül yıkan değil, gönül kazanan
olmalıyız. Bizim bu davranışımız, hem başbakan Rutte hem diğer siyasi liderleri
sevindirecektir.
*****
İlhan KARAÇAY'dan ayın yorumu
'EEEEY HOLLANDA!' DİYE BAĞIRIP,
MANGALDA KÜL BIRAKMAYANLAR!!!
Hollanda Sosyal İşler Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Lodewijk Asscher, Diyanet Vakfı'nı
vesayet altına aldı. Sesinizi şimdi yükseltin bakalım!
Hollanda'ya geldikleri zaman katıldıkları toplantılarda 'Ey Hollanda !' diye bağıran ve
mangalda kül bırakmayan politikacılar, Hollanda'da Türkiye ve Türkler aleyhine gelişen
olaylardan sonra kül yutmuş kediye benzetildiler.
Malumunuz, Hollanda'da faaliyet gösteren Diyanet Vakfı, siyasetçiler ve medya tarafından
topa tutulmuştu. Gerekçe de, bu vakıfın başkanı ve üye derneklere bağlı imamların
'Ankara'ya casusluk yapıyorlar' iddiası.
Vakıf'ın Başkanı Yusuf Acar 'Casus başı' olarak damgalanmış ve Hollanda'da 'İstenmeyen
diplomat' olarak sınırdışı edilmesi gündeme gelmişti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin daha da kötüye gitmemesi için iki ülkenin Dışişleri Bakanları
aralarında konuşmuş ve Hollanda sınırdışı etmeden, Türkiye'nin bu diplomatı geri çağırması
en iyi çözüm olarak bulunmuştu.
Ne var ki, Diyanet Vakfı Başkanı'nın Ankara'ya gitmesiyle konu kapanmamıştı.
Başta ana muhalefetin lideri Sybrand Buma olmak üzere pek çok politikacı, sadece Diyanet
Vakfı'nın değil, diğer Türk vakıf ve derneklerinin de takibe alınmasını isteyerek, bu konuda
daha önceden ipi çeken Sosyal İşler Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Lodewijk Asscher'in
ekmeğine yağ sürmüşlerdi.
Zira Lodewijk Asscher, Hollanda'daki 5 Türk kuruluşu hakkında bir araştırma yaptırmış ve
daha sonra da bu araştırmanın çok olumsuz sonuçlarını ballandıra ballandıra anlatmıştı. Türk
toplumundan yükselen tepkiler üzerine, araştırmayı yeniden yaptıracağını belirten Asscher,
Türkler için 'antipatik' bir adam olmuştu.
Asscher, 15 martta yapılacak olan genel seçimler arifesinde, Türkler için 'antipatik' kalma
niyetinde görülüyor.
Hoş, Türkler'in gönlünü kazanmak için daha önceleri bir camiyi ziyaret eden Asscher, geçen
hafta da Diyanet Vakfı yöneticileri ile biraraya gelerek 'sempati' kazanmaya çalıştı ama,
yapılan son görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, hiç de hoş olmayan sözlerini tekrarladı.
Önce, Asscher'in 19 Ocak 2017 günü saat 17.39'da yapmış olduğu açıklamayı okuyalım:
*Bugün öğleden sonra, Diyanet'in bir dalı olan Hollanda İslam Vakfı yöneticileri ile Bakanlık'ta
bir görüşme yaptım.
*Görüşmenin nedeni, geçen yılın sonunda baş gösteren, Diyanet Vakfı Başkanı Yusuf
Acar'ın, hem Türk devletinin bir diplomatı ve hem de Diyanet'te dini lider olarak üstlendiği
çifte rolüydü. Böylesi bir çifte rol, siyaset ile dinnin karışımı nedeniyle ülkemizde nahoş
gelişmelere neden olabilirdi.
*Hollanda Diyanet Vakfı'nın yöneticilerine, Hollanda'da din ile siyasetin ayrı tutulduğunu ve
dışarıdan politikamıza karışılmasına musaade etmeyeceğimizi bir kez daha hatırlattım.
*Hollanda'da yaşayan herkesten ve yabancı din liderlerinden, ülkemizin hürriyet esaslarına
ve anayasasına saygılı olmalarını istedim.
*Hollanda Diyanet Vakfı'nın gelecekteki yapısal konumunu ve yönetim şeklini de ele aldık.
*Hollanda Diyanet Vakfı yöneticilerinin oluşturacağı yeni bir komisyon, yeni bir organizasyon
yapılanması çalışması yapacak ve din ile siyasetin birbirine karışmasını önleyecek.
*Bu demek oluyor ki, Diyanet'in gelecekteki başkanı, sadece bir dini lider olarak rol alacaktır.
*Hollanda Diyanet Vakfı ile, finansman konusunu, imamların durumunu bana kısa zamanda
yazılı olarak beyan etmeleri konusunda da anlaştık.
*Hollanda Diyanet Vakfı ile, benim Bakanlığım işbirliği yaparak, Türkiye'den gelecek olan
imamların, Hollanda'daki yaşama ayak uydurabilmeleri için yapılacak ön hazırlıklar
konusunda da anlaşmaya vardık.
(Asscher'in yaptığı açıklamanın Hollandaca metnini olduğu haliyle yorumun sonuna
ekliyorum.)
Asscher'in yapmış olduğu bu açıklamadan sonra, Hollanda'daki Türk Sivil Toplum
Kuruluşları'nın çoğu, 'Diyanet vakfı vesayet altın alındı' kanısına vardılar.
Kimileri resmi açıklama yaptılar, kimileri de sosyal medyada ironik seslenişlerde bulundular.
Hangi siyasetçiyi kastettiği bence belli olmayan, ama pek çok siyasetçi için benzetilebilecek,
o ironik seslenişlerden bir örnek sunuyorum:
''Salon ağzına kadar dolmuştu. Heyecenlı bir grup toplanmıştı.Türkiye'den gelen
milletvekilleri ve erkan yerini almıştı. O'nun sırası gelene kadar konuşmalar yapılmıştı. Ama
salondakiler O'nu bekliyordu. Siyasetin ağır abisini...
O'ndan önce konuşanlardan daha fazla bağırmalı, daha gür konuşmalıydı...
Konuşmak için kürsüye çıktı. Sesinin tonu gürleşmeye başladı. Gürleştikçe salondakiler de
coştu. Alkışlar, 'bravo' sesleri salonu inletiylordu.
Artık salonun hakimiyetini eline almıştı. Dayanamadı, önce kravatını çıkardı ve atti. Ardından
ceketi çıkardı.
Salondakiler de coşmuş, abilerinin coşkusunu alkışlıyorlardı.
'EEEEY HOLLANDA, EEEEY AVRUPA !' diyerek racon kesmeye başladı. 'Biz varken
kimse bizden habersiz birsey yapamaz' dedi.
O, 'Eeeey Hollanda' dedikçe salondakiler daha çok coşuyordu ve ıslıklar çalınıyordu.
Savas kazanmış komutan edasıyla programdan ayrıldı.
Daha sonra da racon kestiği ülkenin topraklarından.....
Tabii ki, 'EEEEY HOLLANDA !' diye racon kesilen ülkenin sahipleri, bu raconu not ettiler.
Hollanda da Batılı bir ülkeydi. Elbette sırasını bekleyecek ve 'EEEY HOLLNDA'nın intikamını
alacaktı.
Gecikmediler de...
Hemen araştırmalar, soruşturmalar yapıldı ve Hollanda Diyanet Vakfı'nın ipi çekildi.
Maalesef Baskan geri çağrıdı. Kim bilir nasıl bir anlaşma yapılmıştı.
Sonunda Başbakan Yardımcısı Asscher bizi hizaya çekmişti. Yapılması gerekenleri notlar
halinde önümüze koymuştu. 'Bundan sonra Diyanet ve diğer Vakıflar, artık bizim
kontrolümüzde' dedi.
Şimdi gözler, kravatını ve ceketini çıkararak 'EEEY HOLLANDA' diye bağırıp racon kesenleri
arıyor.
Son olanlardan sonra sesleri çıkmadı.
Biz de haklı olarak, 'Neredesin gözlerim arar seni' şarkısını söylemeye başladık.
Son dakika:
Yukarıdaki çok önemli konuyla ilgili olarak, Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis
Güngör'ün, HABER NL portalında yayınlanan bir yorumunu gördüm. Önemine binaen bu
yorumu sizlere sunuyorum:
Neden Hollanda Diyanet Vakfı?
Değişik Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Hollanda’da da Diyanet ile ilgili tartışmalar aldı başını
gidiyor. Avrupa’da Diyanet tartışmalarının en ağırı ve girift olanı ise Almanya’da yaşanıyor.
Her geçen gün Diyanet üzerinde yapılan tartışmalar dozajını artırarak devam ediyor.
Yaşananlar elbette Avrupa’daki Müslümanları rahatsız ve huzursuz ediyor.
Örneğin Diyanet, Hollanda kamuoyunda son altı ayda sürekli gündeme geldi. Bunların ilki
FETÖ’nün Hollanda’daki önde gelen yöneticilerinden birinin Algemene Dagblad Gazetesi'ne
Diyanet imamlarıyla ilgili verdiği açıklamaydı. Haberin başlığı şöyleydi: ‘İmamlar Erdoğan’ın
gizli ajanlarıdırlar’.
Diyanet, geçtiğimiz ay, ‘Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği görevlisi ve aynı zaman da
Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Yusuf Acar’ı geri çekti’, haberiyle gündeme gelmişti.
Geride bıraktığımız hafta sonu ise, Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’ın, Hollanda
Diyanet Vakfı (HDV) yöneticileriyle yaptığı görüşmeyle Diyanet Vakfının konumu ve
çalışmaları tekrar gündeme getirildi. Görüşmenin sonucu Bakanlığın kendi websitesine
koyduğu ve Hollanda Diyanet Vakfına çifte standard uygulayarak bir basın açıklamasıyla
duyuldu. Böyle bir uygulama diğer dinlere ait kurumlara yapılmamaktadır. Açıklama çeşitli
yorum ve yeni tartışmaları da beraberinde getirdi…
Esasen Bakanlık, yetkilerini aşarak Hollanda Diyanet Vakfını bir çeşit sorguya çeker bir
tutuma girdiğini gözler önüne serdi....
Diğer taraftan, devamlı aşırı ve radikal dincilerden korkuyla bahseden siyaset ve Bakanlığın,
Diyanet camileriyle ilgili en ufak bir olay olmazken, Hollanda Diyanet Vakfını devamlı hedef
göstermesi de çok manidardır!!!!
Olaylara aklı selim yaklaşılmalı
Özellikle belirtilmeli ki, hiç kimse suçu bir yerlere atarak olayı çarpıtmamalıdır. Bu çok kolay
bir sıyrılma biçimidir. Çeşitli adresler göstererek ve suçlayıcı bir dil kullanarak yapılan
açıklama ve tartışmalar çözüm değildir. Durumu sadece zorlaştırır. Bu mesele, Hollanda’daki
Müslümanlar'ın, öncelikle de Hollanda Diyanet Vakfı ve bağlı kuruluşlarının meselesidir.
150’ye yakın teşkilatı ve onların mensuplarının meselesidir. Yıllarca Diyanet teşkilatına emek
vermiş, görev yapmış, gençliği buralarda geçmiş sayısız isim vardır. Elli yıllık bir göç tarihi ve
otuz, kırk yıllık bir organizasyon kültürüne sahip bir topluluk, elbette bu sorunu da çözecektir,
çünkü artık Hollandalı Türkler arasında Hollanda Diyanet Vakfını günün ihtiyaçlarına göre
yönetebilecek yetişmiş kadrolar vardır!. Olaylara aklı selim ve soğukkanlı bir şekilde
yaklaşmamız kaçınılmazdır.
Ancak, çözüm, sorunun bu noktaya nasıl geldiğini de bilmemizle başlar. Kanaatimce, olay
çok boyutludur. Bunları, sorunun yoğunlaştığı Hollanda Diyanet Vakfı’nın yapısı ve işleyişi,
Hollanda içindeki gelişmeler, hesaplar ve Türkiye–Avrupa Birliği ilişkilerinde yaşanan kırılgan
süreç olarak genelleyebiliriz.
Diyanet araçsallaştırılmakta mıdır?
İsterseniz son şıktan başlayalım. Bir çok kişinin de kabul edeceği üzere, ne yazık ki
Türkiye– Avrupa Birliği ilişkileri, son yıllarda arzu edildiği şekilde gitmemektedir. Taraflar
kendilerine göre haklı sebeplerle süreci neredeyse durdurmuşlardır. Karşılıklı açıklamalar
adeta restleşme noktasındadır. İşte böyle bir süreçte, Avrupa’da Diyanet üzerinde
yoğunlaşan bir tartışmanın başladığı dikkat çekmektedir. Adeta son aylardaki Türkiye–
Avrupa ilişkilerinin gerginleşmesinin bir sonucu olarak, Diyanet günah keçisi seçilmiştir.
Diyanet, bir takım hesapların içine çekilerek araçsallaştırılmaktadır. Burada Hollandalı
Türklerin sadece dini değil sosyal ve kültürel ihtiyaçları konularında da destekleyici
çalışmalar yapması tüzük emri olan HDV kasıtlı olarak Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve
Türkiye Devleti hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karıştırılmaktadır!
Hollanda iç siyasetinde gelişmeler
Diyanetin hedef tahtasına oturtulmasında rol oynayan Hollanda içindeki gelişmeler ise şöyle
sıralanabilir:
Geçtiğimiz yıl yapılan Türkiye seçimlerinde, vatandaşımıza hizmet ve kolaylık anlayışıyla,
seçim noktalarına kaldırılan otobüs meselesinde, Diyanet gündeme gelmiştir. Diğer taraftan
15 Temmuz kanlı ve kahpe darbesinden sonra, FETÖ’cüler başta olmak üzere, Hollanda
medyası Diyanet imamlarını ve camilerini 'Türkiye’nin uzun eli' olarak lanse etmişlerdir.
İmamlar 'ajan' olarak nitelendirilmiş ve Diyanet teşkilatı yıpratılmıştır.
Bu bölümde, bir de 15 Martta yapılacak milletvekili seçimleri ve bazı parti ve liderlerin
Türkler'in oylarını hesap etmeleri de düşünülmelidir.
Teşkilatta hantal yapı
Önemli sorunlardan biri ise, Hollanda Diyanet Vakfı’nın yapılanmasındadır. Kurulduğu 1982
yılından beri şartlar çok değişmiş olmasına rağmen HDV nin yönetim şekli ve organizasyonu
hemen hemen aynı kalmıştır. Hantal bir yapı görünümü hakimdir. Konuyu geçenlerde kısaca,
‘Hem Hollanda hem de Müslümanlar Kaybetti’ başlıklı yorumumda anlatmıştım.
Tekrarlamak gerekirse; Hollanda Diyanet Vakfı İcra Kurulu başkanlığına otomatik olarak
daima Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Müşaviri atanır. Atanan kişi hem diplomat hem de
Diyanet görevlilerinin amiridir. Bu kişinin başkanlık ettiği HDV ise Hollanda Türk toplumuna
yönelik çalışmalar yapar. Maddi ve manevi destekler konusunda karar verir. Bu çalışma şekli
ve Diyanet teşkilatını bilmeme ve bir türlü anlamak istememe, zaman zaman Hollandalılarla
Türk toplumu arasında bir sorun olarak algılanmaktadır.
Diğer taraftan, maalesef, Din Hizmetleri Müşaviri olarak Hollanda’ya tayin edilen bazı
arkadaşların da bu hassas dengeyi anlamamaları, sivil nitelikli HDV başkanlığı ve Din
Hizmetleri Müşavirliği görevlerini defalarca birbirine karıştırmıştır. Bu da elbette Diyanet
teşkilatından haz almayanların ekmeğine yağ sürmüştür.
Hollanda Diyanet Vakfı’ndaki yapısal sorunlarla ilgili yıllardır eleştiriler yapılmaktadır. Ancak
bunların pek de ciddiye alındığına şahit olmadık. Bu durum, 'gelen gideni aratır' mantığıyla
hep devam ede geldi. Hollanda Diyanet Vakfı, biran önce kendine çeki düzen vermeli ve çok
özenle yeniden yapılanmalıdır. Yapılanmada organizasyon kültürünün ileri derecede geliştiği
ve uluslararası tecrübeye sahip bir ülke olan Hollanda’dadan istifade etmenin de bir yolu
bulunmalıdır.
Evet, Soysal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in, Hollanda kamuoyuyla paylaştığı konular ve
notlar, Hollanda Diyanet Vakfı için bir fırsat haline dönüştürülmelidir. Eleştirileri muğlak niyet
okumalarla geçiştirmekle bir yere varmak mümkün değildir. Kurumun sağlıklı işlemesine
yönelik her türlü yapıcı eleştiri ciddiye alınmalıdır. Öyle bir teşkilat yapısı ortaya konulmalı ki,
gelecek asırlarda da Hollanda Diyanet Vakfı, insanımıza hizmet etmeye devam edebilsin.
Veyis Güngör.
Başbakan Yardımcısı Lodewijk Asscher'in kendi
diliyle yaptığı açıklama:
Persverklaring minister Asscher over gesprek met Diyanet Nederland op 19 januari 2017
Nieuwsbericht | 19-01-2017 | 17:39
• Vanmiddag heb ik op het ministerie gesproken met een aantal bestuursleden van de
Islamitische Stichting Nederland (ISN), de Nederlandse tak van Diyanet.
• Aanleiding voor het gesprek is de onrust die eind vorige jaar ontstond rond de dubbelrol
van Diyanet Nederland-voorzitter dhr. Acar, als diplomaat voor de Turkse overheid en als
religieus leider van Diyanet in Nederland. Een dubbelrol die kan leiden tot ongewenste
vermenging van politiek en religie in ons land.
• Ik heb richting de bestuursleden van Diyanet Nederland herhaald dat in Nederland politiek
en religie gescheiden zijn en dat we geen buitenlandse politieke inmenging accepteren.
• Ook heb ik benadrukt dat we van iedereen, ook van buitenlandse religieuze leiders,
verwachten dat zij de vrijheden en grondrechten van ons land respecteren.
• We hebben een constructief gesprek gehad over de toekomstige rol en organisatiestructuur
van Diyanet in Nederland.
• Het bestuur van Diyanet Nederland zal een commissie instellen die werkt aan een nieuwe
organisatiestructuur waarbij elke vermenging van religie en politiek wordt voorkomen.
• Dat betekent dat de toekomstige voorzitter van Diyanet Nederland ook uitsluitend een rol
als religieus leider zal hebben.
• Verder heb ik met Diyanet Nederland afgesproken dat ze mij op korte termijn schriftelijk
inzichtelijk zullen maken hoe de financiering rond Diyanet Nederland en de bij hen
aangesloten imams geregeld is.
• Tot slot heb ik afgesproken dat Diyanet Nederland samen met mijn ministerie gaat bekijken
hoe door Turkije uitgezonden imams beter kunnen worden voorbereid op de Nederlandse
samenleving.
*****
Türkiye'de yatırım yapmaya korkanlar olduğu gibi,
yatırımlarını cesurca sürdürenler de var
TORUNOĞULLARI ve İNGİLİZ
PARTNERDEN BÜYÜK YATIRIM
ORKA WORLD THEMAPARK geliyor...
İlhan KARAÇAY'ın haberi...
Hollanda'da tencerecilikten kazandığı paralar ile, Türkiye'de otelciliğe ve inşaatçılığa
başlayan ve bu yolda epey yol alan Turgut Torunoğulları, Marmaris, Fethiye ve İstanbul'daki
ORKA otelleri zincirini daha da uzatmak için bir İngiliz şirketi olan J&S Leisures ile sözleşme
imzaladı. Utrecht Turizm Fuarı'nı Turgut Torunoğulları ile birlikte ziyaret eden şirket sahibi
Edward Grant, gördüğü atmosferden mutlu olduğunu belirtti.
Torunoğulları ve Grant arasında, medya mensuplarının önünde imzalanan sözleşmeye göre,
Türkiye'de milyonlarca harcama yapılarak dev projeler gerçekleştirilecek. Utrecht Turizm
Fuarı'na özel olarak gelen Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temuçin ile de
görüşme fırsatı elde eden ikili, Türkiye'deki kötü şartlara rağmen yatırım yapmaktan
çekinmediklerini açıkladılar.
Edelstaal ve Orka Oteller Grubu Yönetim Kululu Başkanı ve DEİK Yönetim Kurulu Üyesi
olan Turgut Torunoğulları, Hollanda’da 36 yılldır EDELSTAAL GROUP INTERNATIONAL
olarak kardeşleri ile birlikte, şirketleşmeyi büyütmeye devam ediyor. İtalya’daki Çelik tencere
üreten fabrikanın önce ortağı, daha sonra da sahibi olmaları ile birlikte, Avrupa’da güvenilir
maka haline gelen Simtronic çelik tencere markasını yarattı. Simtronic markası ile tencere
pazarlayan 800 bayan pazarlamacı olan Torunoğulları'nın dünya genelinde 3250 çalışanı
bulunmaktadır. Kardeşleri ile Avrupa’daki kazançlarını Türkiye’de değerlendirmeye karar
vediktenten sonra, İstanbul, Fethiye, Marmaris ve Kocaeli Orka Otelleri ile devre mülkler ve
villalar yaptırdılar. Son yıllarda Avrupa’dan anlaştıkları ortakları ile 100 Milyon Euro'nun
üzerinde turizm yatırımı yapmayı planladılar.
İMZA SONRASI GRUP FOTOĞRAFI: Torunoğulları ile İngiliz yatırımcı Edward Grant
arasında, Utrecht Turizm Fuarı'nda yapılan imza töreninden sonra, başta Bakanlık
Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temurci ve Deventer Başkonsolosumuz Zafer Ateş olmak
üzere, çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri bu fotoğrafa girdiler.
Torunoğulları'nın İngiliz ortak ile gerçekleştirmek istediği ORKA World Themapark fikri altı yıl
önce başlamıştı.
Fethiye bolgesinde, bolge turizmine büyük katkı sağlayacağını düşünerek ORKA World
Themapark projesini planlayan Torunoğulları, Bunun için lazım olan arsayı 6 yıl önce aldı.
3 yıl önce mimarları projenin çizimine basladılar. Farklı ve Türk turizmine büyük katkı
sağlaması için dünyanın farklı eğlence parklarını ziyaret ederek, etüdler hazırladılar.
Los Angeles'e, Orlando'ya, Bahamalar'a ve farklı yerlere giderek tasarladıklarını kağıt
üzerine döktüler.
Ülkemizde cereyan eden olumsuzluklar karşısında işadamlarını yatırıma çağıran
Cumhurbaşkanına kulak verdiklerini belirten Torunoğulları, yabancı yatırımcı arayışını
hızlandırdı.
J&S Leisure adlı İngiliz firmasnın, Ingileterede ve Avrupa'da büyük çapta gayrimenkul ve
eğlence yatırımları olduğunu öğrenen Torunoğulları, firmanın sahipleri ve yonetimi ile
görüştükten sonra Türkiye'ye davet ettiler. ORKA'ya ait tüm tesisleri gören İngiliz ortak
adayı, gerekli araştırmaları yaptıktan sonra yatırım teklifine 'olur' dedi.
MUHTEŞEM EĞLENCE PARKINA MUHTEŞEM OTEL:Türkiye'de bir ilke imza atacak
olan mıhteşem eğlence parkının yanına bir de muhteşem otel yapılacak. Üstteki
fotoğraflarda, planlanan otelin maket görüntüleri yer alıyor
Böylesi güçlü ve bu sektörü iyi bilen bir Ingiliz firmasının ülkemizde yatırım yapmak istemesi
tabii ki büyük şanstı. Utrecht'teki Turizm Fuarı'na birlikte gelen ortaklar, burada medya
mensuplarının önünde sözleşme imzaladılar.
Sözleşmede, eğlence parkının yanına bir de dev bir lüks otel projesi eklendi.
Torunoğulları'nın yatırım sevdası sadece Avrupa ile ilintili değil. Özelikle eski Sovyet
ulkelerdeki ve Orta Doğu'daki firmalar ile de görüşmeler sürdürülüyor. Örneğin Azeriler ile,
Türkiye'de yeni bir beş yıldızlı otel inşaatı için önümüzdeki hafta anlaşma imzalanacak.
Moskova'dan işadamları ile Türkiye'de inşaat yapmak için yapılmakta olan görüşmeler olumlu
bir şekilde gelişiyor. Lübnanlı, Mısırlı, Özbekistanlı ve Rus firmalar ile görüşmeler de sürüyor.
*****
'Amsterdam Mesnevi okumaları'
Hollandalılar tarafından master tezi
konusu yapıldı
İlhan KARAÇAY'ın haberi:
Amsterdam Üniversitesi bünyesinde, Transnasyonalizm perspektifine göre, Hollanda’da Sufi
grupları incelendi. Hollanda Türkevi Topluluğu tarafından 3 yıldır organize edilen
'Amsterdam Mesnevi Okumaları' projesi, bilimsel araştırmanın konusu oldu. Amsterdam
Üniversitesi Din Bilimleri Fakültesi’ne master konusu olan 'Mesnevi Okumaları', Hollanda
bilim tarihinde yerini aldı.
Master tezi, Amsterdam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gerard A. Wiegers rehberliğinde yapıldı.
Tez, göz doktoru Jan Sietse Stilma tarafından, ‘Transnasyonalizm çevresinde
Amsterdam’da iki Sufi grupla buluşma’ başlığı adında yapıldı.
Alanında Profesör olan Stilma’nın bu master tez çalışması, alanı dışında ikinci eğitimi oluyor.
Stilma, bu çalışmasının gerekçesini tezinde şöyle açıklıyor: ‘Protestan bir aile
terbiyesinden sonra, uzun yıllar bir göz doktoru olarak, Arfrika hastanelerinde görev
yaptım. Burada Afrika dinleri, Presbyterian, Lutherciler , Baptistler, Methodistler
(Metodcular), Rum-Katolikler, Anglikanlar ve tabii ki Müslümanlarla tanıştım. 2009
yılındada Inayat Han’a bağlı Sufi grubuyla tanıştım. Bu konuda Bakalorya tezimi
yazdım. Bu tez beni, Sufi’lerin İslam hakkında düşüncelerinin ne olduğu sorusunu
sordurdu. Soruma cevap ararken, bir çok eser okudum. Okuma sürecinde
Hollanda’daki müslümanlar üzerine çok farklı araştırmaların yapıldığını öğrendim.
Bunlar sırasıyla: Hollanda’da müslümanların yaşayışları, gelenek ve görenekleri,
sayıları, uyum, cami ziyaretleri, cenaze işlemleri, ahlak, imamların toplumda rolü,
selefiler üzerineydi. Bu araştırmalar Üniversiteler, Sosyal Kültürel Planlama Bürosu,
Gevenlik Hızmetleri ve Devlet tarafından yapılmıştı. Hollanda’daki Müslüman Sufiler
üzerine pek fazla araştırma yapılmadığını gördüm. Ve bunun üzerine Amsterdam’da
bulunan iki farklı Sufi grubunu taranstasyonalizm perspektifine göre araştırmaya,
analiz etmeye karar verdim.’
Prof. Dr. Jan Sieste Stilma & Prof. Dr. Gerard A. Wiegers
Stilsma master tezini Amsterdam’da faaliyet gösteren iki farklı grup; Nakşibendi Hakkani Sufi
Grubu ve Türkevi’nin organize ettiği Amsterdam Mesnevi Okumaları Grubu üzerine
uygulamış. Stilsma, grubu 14 ay izlemiş ve Mesnevi okumalarına katılmış. Katılımcılarla
söyleşiler yapmış.
Master tezi yedi ayrı bölümden oluşuyor. Sufizmin tanımıyla başlayan araştırma, Avrupa’da
21. Yüzyılda Sufi grupları, Nakşibendi Hakkani Sufi Grubu, Türkevi Amsterdam Mesnevi
Okumaları, İki grubun mukayesesi, Transnasyonalizm konularından oluşuyor.
Araştırmadan bazı tespitler şöyle:
* 21. yüzyıl Avrupa’sında, Sufizm'in tahmin edilemeyen yükselişi, modernizmin,
küreselleşmenin ve transnasyanlizmin etkisiyle gelişmiştir.
* Avrupa’daki Müslümanlar'ın İslam anlayışına Transnasyanalizm ve diaspora etki etmiştir.
Bu alanlar şunlardır: ‘Kimlik ve toplum’, 'Dini süreç ve mekan', ‘Kültür ve din arasında
farklılık’, ‘Küresellik ve yerellik arasında mekik dokuma’, ‘Din ve siyaset ilişkisi’,
‘Özverinin yansıması’, ‘Toplumsal kimliğin seçimi’.
*Amsterdam Mesnevi okumaları grubuna transnasyonal perspektiften bakıldığında, grubun
tarihsel olarak herhangi bir Sufi grubunun uzantısı olmadığı, Hollanda dışından gruplarla
ilişkisinin de olmadığı görülmektedir.
* Elbette, Rumi öğretisi taransnasyonalisttir. Horasan’dan doğmuş, Konya’da kurumlaşmış ve
dünyayı etkilemiştir.
Jan Sietse Stilma master tezini şu cümleyle noktalıyor: ‘Bu araştırma bana, din ile bilimin
uyuştuğunu, bir defa daha kanıtlamıştır’.
*****
THY'NİN AMSTERDAM YENİ MÜDÜRÜ,
'KOLTUKLARIMIZ HİÇBİR ZAMAN BOŞ
KALMAYACAK' DEDİ
Singapur'dan Amsterdam'a atanan Cengiz
İnceosman, ayağının tozu ile hız kesmeden
çalışmalarına yoğunlaştı. . .
CENGİZ İNCEOSMAN VE EKİBİ: Singapur'dan Hollanda'ya atanan Cengiz İnceosman
ve çalışma arkadaşları, medya mensupları ile yaptıkları yemekli toplantı sırasında
toplu halde görülüyor
İlhan KARAÇAY'ın haberi:
Singapur'dan Amsterdam'a atanan ve ocak ayı başnda işe başlayan Cengiz İnceosman,
Türkiye aleyhine başgösteren turizm krizine çözüm yolları bulmak için şimdiden kolları sıvadı.
İnceosman'ı ilk kez Utrecht Turizm Fuarı sırasında görmüştüm. Beraberimde olan turizm
uzmanları ile birlikte yaptığımız görüşme sırasında, 'Turizm krizinden etkilenmemek için
ve buradaki yurttaşlarımıza daha iyi hizmet verebilmek için neler yapmalıyım' şeklindeki
sorusu, O'nun bu işe daha profesyonelce yaklaşacağının ilk işareti olmuştu.
Öyle ya, Singapur'dan apayrı bir dünyaya gelmiş olan İnceosman, kendi bildiklerinin dışında,
uzmanların da fikirlerini sorarak başladığı bu işten, elbette başarıyla çıkacaktır.
Biz, bildiklerimizi ve düşüncelerimizi, çiçeği burnunda yeni müdürümüze anlattık.
Ama o bununla da yetinmedi. Hollanda'da bulunan tüm uzmanlarla toplantılar yaparak fikir
teatisinde bulunmayı prensip edindi.
İlk olarak da Hollanda'daki Türk medya mensupları ile biraraya geldi.
Yemekli toplantıya çok sayıda medya mensubu katılmıştı.
İLGİ FAZLAYDI: Hollanda'ya gelir gelmez, 'Yurttaşlarımıza nasıl daha yararlı olabilirim'
sorusu ile dikkatleri çeken THY Hollanda Müdürü Cengiz İnceosman, 'Turizm krizi
moralimizi bozmayacak' dedi
THY’nin Avrupa’nın en iyi havayolu olduğunu, yakında dünyanın en iyisi olması için
çalışmaların sürdüğünü belirten ve ülkemiz ile Hollanda arasında hergün beş sefer
yaptıklarına işaret eden ve bunun çok önemli olduğunu söyleyen İnceosman, eskiden sadece
bir sefer yapıldığını hatırlatarak şunları söyledi: ''Sizler çok daha iyi bilirsiniz, eskiden
günde bir seferimiz oluyordu. Ama şimdi günde beş seferimiz var. Özellikle iş yapan
insanlarımız için çok önemli bir servis. Biz bunu da geliştirmeye çalışıyoruz. Sefer
sayımız inşallah artacak. Yeni çalışma döneminde ben ve ekip arkadaşlarım, öncelikle
buradaki vatandaşlarımıza en iyi hizmeti sunmaya çalışacağız. Tatlı dil güler yüz, yani
yapılabilecek ne varsa yaparak hizmet kalitemizi bir derece daha artıracağız.
Havaalanında çalışan arkadaşlarımız çok tecrübeli ve Hollanda’ya da alışmış bir kadro
oluşturmuşlar. Bu da bizim için önemli.”
Kargo taşımacılığının THY için iyi kazanç sağlayan bir dal olduğuna vurgu yapan İnceosman,
bu alanda da yeni projeler ortaya koyacaklarını ifade etti.
İnceosman konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ekibiniz iyi ise maçta galip gelirsiniz. Biz ticari
bir şirketiz ve ülkemiz için çalışıyoruz. Benim konuya bakış açım çok basit esasında.
Biz bilet satarız, bilet sattırırız. Biz her Hollandalı'nın ülkemize gitmesini sağlamaya
çalışırız. Biz burada sizlerin de desteği ile ülkemiz ve kurumumuz için güzel şeyler
yapmak adına dürüst bir şekilde, anlımız açık olarak namusumuzla, şerefimizle
çalışacağız. 50 yılımızı kutladığımız bu dönemde dünyanın en iyisi olmak için
çalışacağız”
Aslen Afyonlu olan 1972 doğumlu Cengiz İnceosman, Almanya'da yetişmiş, Almanca,
İngilizce ve Fransızca dillerini biliyor.
'Vakit bulabilirsem Hollandacayı da öğreneceğim' diyen İnceosman'ın, bu işi de rahatça
kotaracağı sanılıyor.
*****
Hollanda'dan NETUBA İş Konseyi
Heyeti, Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci’yi ziyaret etti
Kısa adı NETUBA olan Hollanda- Türkiye İş Konseyi üyeleri, Ankara”daki temasları
esnasında Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ile görüştüler.
Bakan Zeybekçi, heyeti kabulü esnasında yaptığı konuşmada Hollandalı yatırımcıları
Türkiye'de yatırım yapmaya çağırdı.
Ekonomi Bakanlığındaki görüşmeye NETUBA Türkiye Masası Başkanı Cor Bekker, Organic
Kimya CEO'su Emre Kaya, Acıbadem Hastaneler Gurubu Hollanda temsilcisi DR Koray
Yürük, Edelstaal Groep Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları, Edelstaal Groep
Başkan Yardımcısı Ertan Torunoğulları , ADK Hollanda Hukuk Danışmanlık Ofisi Temsilcisi
Avukat İnan Yıldız, Netuba Bord Başdanışmanı Hatice Bekker ve Ekonomi Bakanlığı
danışmanları katıldı.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin salona girişi ile başlayan toplantıda öncelikle
katılımcılar kendilerini tanıttılar.
HASTANELER HAKKINDA BİLGİ
Heyet adına bir konuşma yapan heyet başkanı Cor Bekker;” NETUBA nın Hollanda Ticaret
Bakanlığı tarafından tanındığını ve bu anlamda da NETUBA nın Hollanda nın DEİKi
olduğunu vurguladı. İki ülke arasındaki ilişkilerin son zamanlarda azaldığını ve karşılıklı
ticaretin attırılmasının her iki ülkenin yararına olacağının altını çizdi.
Daha sonra heyet üyeleri kurumlarını ve yaptıkları çalışmaları anlattılar. Acıbadem
hastaneler gurubunun 2017 yılı Mart ayında Amsterdam’da açacağı poliklinik hakkında bilgi
verildi.
TURİZM ÖNCELİKLİ
İki Ülke arasında başta sağlık Turizmi olmak üzere, karşılıklı yapılabilecek çalışmalar ile ilgili
görüş alışverişinde bulunuldu.
Daha sonra konuşan Organik Kimya yetkilisi Emre Kaya Avrupa da ve Hollanda’da açtıkları
tesisler hakkında bilgi verdi. Hatice Bekker toplantıya katılamayan diğer Netuba Bord üyeleri
ING Bank ,KPMC ve Tandarspraktijk çalışmaları hakkında bilgi verdi. NETUBA nın Hollanda
da yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Faaliyet konuları netleştirildi bir sonraki ziyaret
ve aktiviteler ile ilgili görüşmeler yapıldı. Yapılan konuşmalarda iki ülke arasındaki Ticaretin
geliştirilmesinin her iki ülkenin lehine olacağına vurgu yapıldı
TORUNOĞULLARI KARDEŞLER
Edelstaal ve Orka Oteller grubu yönetim kurulu başkanı DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Turgut
Torunoğulları ve Edelstaaal Groep Başkan Yardımcısı Ertan Torunoğuları yaptıkları
konuşmalarda şunları söylediler: “Hollanda’da 36 yıldır Edelstaal grup olarak bir aile
şirketi olarak yolumuza devam ediyoruz. Edelstaal Avrupa da ki 36 yılı aşkın bir aile
şirketi olarak faaliyetlerini devam etmekte ve bu alanda da ayni zamanda bir örnek
firma olmayı sürdürmektedir. Kardeşler olarak, Şirketleşmeyie ve büyümeye devam
ediyoruz. İtalya’da ki Celik tencere üreten fabrikanın önce ortağı olduktan sonra daha
sonra sahibi olduk. Avrupa’da güvenilir marka haline gelen Simtronic ve SWS çelik
tencere markasını yarattık 16 Avrupa ülkesinde Simtronic ve SWS ürünlerini
pazarlayan yaklaşık 1000 tane bayan pazarlamacımız var. Türkiye’de başta Fethiye
olmak üzere, Marmaris, İzmit ve İstanbul’da yatırımlarımız var. Fethiye ve Marmaris
bölgesinde yaklaşık 7 bin yatak kapasitimizle iç ve dış turizme yönelik çalışmalar
yapıyoruz. Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerinde yaklaşık 3500 çalışma arkadaşımızla
Ülkemize döviz kazandırıyoruz. Kardeşlerimizle birlikte Avrupa’da ki kazançlarımızı
Türkiye’de değerlendiriyoruz.
Ayrıca önümüzdeki aylarda da en az 5 Hollandalı yatırımcıyla birlikte Türkiye’de ortak
yatırımlar yapacağız. Bu konudaki çalışmalarımız ve görüşmelerimiz sürüyor.
Önümüzdeki Mart ayında, Holandalı yatırımcılar ile birlikte Türkiye ye geleceğiz
şeklinde açıklamalarını sürdürdüler.
Ayrıca Orka otelleri ve devre mülkler ve villalar yaptık. Son yıllarda Avrupa’dan
anlaştığımız ortaklarımızla 50 Milyon Avro üzerinde Turizme yatırım yapmayı
planlıyoruz. Biz bunları, Türkiye ekonomisine güvendiğimiz için yapıyoruz. DEİK DTİK
olarak ülkemizi tanıtıcı faaliyetlere ayrı bir önem veriyoruz. Bu konuda da Avrupa’da ki
çalışmalarımız devam ediyor”.
BAKAN ZEYBEKÇİ
Bakan Zeybekçi ise şöyle konuştu: ”Türkiye olarak batılı dostlarımızı Türkiye’de yatırıma
davet ediyoruz. Yabancı sermayenin gelmesi için kolaylıklar düşünüyoruz. Bu konuda
onlara her konuda yardımcı olmak istiyoruz. Avrupa ile önemli bir çalışmayı da
sonuçlandırdık. AB ile Gümrük Birliği çalışmamızı güncelledik. AB ile Gümrük Birliği
konusunda 3 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğümüz çalışma sonuçlandırıldı. Bu
bağlamda da Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında ekonomik işler eşitlendi.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ciddi anlamda yatırımlar mevcuttur. Türkiye’deki
yatırımların yüzde 65 i AB ülkeleri tarafından yapılmaktadır. Bu rakamlarda da
Hollandalı yatırımcılar AB ülkeleri arasında yüzde 65 yatırım payı ile Hollanda ve
Hollanda’lı yatırımcılar ilk sırayı almaktadırlar. Türkiye olarak Hollanda’ya ve Hollanda’
lı yatırımcılara büyük önem vermekteyiz. Biz Türkiye olarak batılı dostlarımıza
kendimizi anlatmakta zorlanıyoruz.''
OLUMSUZLUKLAR OLDU
Bakan Zeybekci konuşmasına şöyle devam etti: “Vatanımızda son aylarda hiç
beklemediğimiz olumsuz olaylar oldu. Bu olayların başında terör örgütleri geliyor, 15
Temmuz’da Feto terör örgütünün darbe girişimi Türkiye’yi kaosa sürüklemek istemesi,
üst üste gelen bu olaylar karşısında güçlü yönetimine, güçlü iktidara halkımızın sahip
çıkmasıyla ekonomide yıkılmayacağımızı ülke olarak gösterdik. Türkiye ekonomide
yıldızı parlayan ülkeler arasındadır,
Ülkemiz Türkiye, Orta Doğuya açılan bir kapıdır, Hollandalı girişimciler ile birlikte ortak
yatırımlar yapabiliriz. Türkiye, bu bağlamda ekonomide, ticarette köprü vazifesi
görmektedir. Ülkemiz Türkiye Yatırımlar için cazibeli ülkeler arasındadır.
Ülkemizin kalkınması için Avrupa’da ki yatırımcıyı ülkemize çekmeliyiz.Bu anlamda da
Avrupa’da ki Türk asıllı girişimciler Hollandalı girişimciler ile birlikte hareket edebilir.
Biz, Avrupa Birliği ile diyalog içerisinde olmaktan yanayız, birbirimize tavsiyeler
verebiliriz. Avrupa Birliğinin Türkiye’ye, Türkiye’nin de Avrupa’ya ihtiyacı vardır.
Avrupa tıkanan ekonomiyi ancak Türkiye ile canlandırabilir. Birlik olup diyalog
içerisinde masaya oturmalıyız. Gümrük Birliği onaylandı. İkili ilişkileri geliştirip
nerelerde nasıl yatırım yapmalıyız birlikte karar verebiliriz. Avrupa kadar İsrail ve
Rusya’yla ticaret yaparak ekonomimizi genişletmek gerekmektedir. DEİK, NETUBA
gibi kuruluşları destekleyerek yabancı yatırımcıyla her zaman masaya oturmaya neler
yapabileceğimizi tartışıp yardımcı olmaya hazırız” diyerek sözlerini tamamladı.
Daha sonra yapılan konuşmalarda karşılıklı diyaloğun ve bir araya gelmenin
gerektiğinin altı çizildi.''
Ergun Kula/ANKARA
*****
Doktora Tezleri'ni yayınlatmak
isteyenlere büyük fırsat
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi, özel bir
Kurul'a inceleteceği tezleri kitap halinde yayınlatacak
Türkevi Araştırmalar Merkezi geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, 2017 yılında da ‘Doktora
Tezleri Yayın Projesi’ başlatmıştır. Avrupa’daki Türkler ve Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin bilgi
birikiminin artırılması ve kaynak oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla, her yıl
beş (5) adet Türkçe yazılmış veya Türkçeye tercüme edilmiş doktora tezinin yayınlanması
desteklenecektir. Doktora tezlerinin son üç yıl içinde bitirilmiş olması şarttır.
Avrupa’da Türk kültürü ve kimliği; Türk sivil toplum kuruluşları, Türkler'in siyasi süreçlere
katılımı, dini kurum ve hayatları, medya , eğitim ve ekonomideki konumları, Türkiye-AB
ilişkileri gibi konularla ilgili siyaset bilimi, sosyoloji, hukuk, antropoloji ve uluslararası ilişkiler
bilim dallarında başarılı görülen doktora tezleri yayınlanacaktır.
Çizgi Yayınları işbirliği ile yayınlanacak ve okuyucuya sunulacak olan kitaplardan, yazara
telif olarak 100 adet kitap verilecektir. Yayın için gönderilen tezler, alanında uzman hakemler
tarafından değerlendirilecektir.
Yukarıda genel çerçevesi belirtilen konulardaki tezlerini ‘Doktora Tezleri Yayın Projesi’
kapsamında yayınlatmak isteyenlerin, geniş bir özet ile birlikte tezlerinin tam metnini ve
özgeçmişlerini [email protected] adresine göndermeleri gerekmektedir.
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Talip Küçükcan, Prof. Dr. Musa Taşdelen,Prof. Dr. Önder Kutlu,
Prof. Dr. Nuri Tınaz, Doç. Dr. Birol Mercan, Dr. Arslan Karagül, Ahmet Suat Arı,
A. van Bommel, M. El-Fers.
*****
22 Yıl önce Çocuk Güzellik
Yarışması'nda 'Erkek Güzeli' seçilmişti
Şimdi 'Şirket Hukuku' okumak için
Avustralya'ya gidiyor
İlhan KARAÇAY yazdı:
Tam 22 yıl önceydi. Yeni Günaydın gazetesi'nin Avrupa baskıları yayın hakkını satın
almıştım. Gazeteyi tüm Avrupa'da daha fazla satabilmek için kampanyalar sürdürüyordum.
Yapmakta olduğum atraksiyonlardan biri de, Avrupa'nın en güzel Türk çocuğunu seçmekti.
Aylarca uğraş verdik. Yüzlerce çocuğumuzun fotoğrafları yağmaya başlamıştı. Peki 'En
Güzel Çocuk'u kim seçecekti? Düşündük, taşındık ve çözümü İstanbul'da kurulacak olan bir
juride bulduk.
O zamanların en ünlü magazin fotoğrafçılarını, modacıları, aktrist ve artistleri ve hatta
Rotterdam'dan emekliye ayrılmış eski Başkonsolosumuz Ali Üstün'ü de bularak juriye
koymuştuk.
Juri üyeleri fotoğraflar üzerinde bir hafta çalıştılar ve zor da olsa, kızlar ve erkekler arasında
ilk üçü saptadılar.
Yarışmanın sonucunu açıklamak için Frankfurt'taki Marriot Oteli'nde bir şölen düzenledik.
Şölenimizin sunucusu olarak, Hollanda'da çok sevilen öğretmen ve şimdi rahmetli olan
Ferruh Başaran'ı seçmiştik.
Avrupa'nın dört bir yanından Frankfurt'a çocukları ile birlikte akın eden ailelerin, Marriot
Oteli'ndeki heyecanları çok yüksekti. Çocukların tabiiki hepsi güzeldi. Ama en güzel için
sadece üç isim saptanacaktı. Teselli için mansiyonlar da koyduk.
Frankfurt'a akın eden aileler yine de mutlu bir şekilde evlerine döndüler.
Şimdi bu nostaljik konuyu neden açtığımı soracaksınız.
Anlatayım:
10 Ocak salı günü Utrecht Turizm Fuarı'ndaydım. Standlardan birinde otoran bir hanımefendi
bana seslendi ve 'Görüşebilir miyiz' diye sordu.
'Hay hay' dedim ve görüşmeye başladım.
Hanımefendi bana tam 22 yıl öncesini hatırlattı. 'Benim çocuğum Buğra Baykan, o
yarışmadan üçüncü erkek güzeli seçilmişti' dedi.
Çok heyecanlanmış ve mutlu olmuştum. 'Peki, çocuğunuz şimdi ne yapıyor' diye sordum.
Aldığım cevap şöyle oldu:
' Çocuğuma o yarışmadan sonra büyük bir güven gelmişti. Özellikle kız
arkadaşlarından çok büyük ilgi gördüğü halde, derslerini hiç aksatmıyordu. Daha
sonra Rotterdam Erasmus Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı. Şimdi 'Corporate Law'
(Şirketler Hukuku) için Avustralya'ya gidecek.'
Buğra'nın annesi Gülçin Sade-Baykan bunları anlatırken gözleri yaşarmıştı. 22 yıl geriye
dönüp baktığım zaman benim de gözlerim yaşardı. Bu nostaljik hikaye, haber olmaya
değerdi.
CEMİL İPEKÇİ DE JÜRİ ÜYESİYDİ: Utrecht Turizm Fuarı'nda karşılaştığım (yukarıda
sağdaki fotoğraf) Gülçin Sade Baykan, Ünlü modacımız Cemil İpekçi, 22 yıl önceki
Çocuk Güzellik Yarışması'nın jüri üyesi olduğunu bilmiyordu. Geçenlerde Rotterdam'a
gelen modacımız ile (yukarıda solda) fotoğraf çektiren Gülçin Sade Baykan, bu
sürprizi, bu haberi okuyunca öğrenecek
*****
Geriye dönüş yapan Türkler
Babaları rencide eden işleri kabullenmişti, ama genç
Türkler o işleri kabul etmiyor ve ülkelerine göç
ediyorlar...
Gösteri 4 Şubat'ta Amsterdam Mozaik Tiyatrosu'nda
İlhan KARAÇAY'ın haberi:
Hollanda'da araştırmacı gazetecilik ve televizyonculuk ve de tiyatro sanatçılığı yapan Yonina
Spijker ile Lizzy Timmers , 50 yıl önce Hollanda'ya çalışmaya gelen ve rencide edici işleri
kabul eden birinci nesil Türkler'in aksine, ikinci ve üçüncü nesil Türkler'in aynı pozisyondaki
işleri kabul etmediklerini ortaya seren bir araştırmayı sahneye koydular.
Aylardır, Hollanda'nın çeşitli kentlerindeki tiyatro salonlarından sahneye konan oyun, 4
Şubat cumartesi akşamı Amsterdam'daki Podium Mozaik Tiyatrosu'nda gösterime girecek.
Konuyu sağlıklı bir şekilde irdelemek için Türkiye'ye giden ve çeşitli işler yapan ikinci ve
üçüncü nesil Türkler'i bularak röportajlar yapan Yonina Spijker ve Lizzy Timmers'in sahne için
düzenledikleri bu eserde, canlı müziği Ata Güner ve Floris van Bergeijk icra edecek.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Yonina Spijker ve Lizzy Timmers, Hollanda'dan Türkiye'ye
geri dönüş yapan genç Türkler'in hikayelerinin inanılmaz olduğunu, Hollanda'da doğdukları
halde, hiç yaşamadıkları Türkiye'ye yığınlar halinde geri dönüşün düşündürücü olduğunu
belirtiyor.
İkilinin, 'Hakiki Hollandalılar' diye niteledikleri genç Türkler'in anavatanlarına dönüşlerinin,
Hollanda'daki 'Mültikültürel' yaşam tarzının iflas ettiğine işaret ettiğini söylüyorlar.
4 Şubat Cumartesi akşamı saat 21.00'de başlayacak olan oyun, Bos en Lommerweg 191
adresindeki Podium Mozaik'de sahnelenecek.
Rezervasyon için telefon numarası: 020-580038.
De Terugkeer-Turk
Voor het eerst in de geschiedenis verhuizen er meer mensen uit Nederland naar Turkije, dan
Turken naar hier. Twintigers en dertigers, die als (klein)kind van Turkse migranten in
Nederland opgroeiden, wijken uit naar een land waar ze nimmer woonden. Wat betekent het
als jonge mensen met potentie, ‘echte Hollanders’, ons land beginnen te verlaten? Ligt het
ideaal van onze multiculturele samenleving aan diggelen? Of is het allemaal niet zo
dramatisch?
Op dit moment verhuizen er meer mensen vanuit Nederland naar Turkije dan andersom. Dat
gebeurde nog niet eerder. Steeds meer Nederlanders van Turkse afkomst emigreren naar
het land van hun (voor)ouders. Betekent dit dat de multiculturele samenleving is mislukt?
De Terugkeer-Turk is een fictieve informatieavond en een muzikale en morele achtbaan
ineen. Een door de wol geverfde journaliste presenteert de resultaten van haar multiculturele
onderzoek. Als er echter een Turkse man opstaat die zijn hartverscheurende verhaal vertelt,
spelen haar emoties op. Een komische en ontregelende confrontatie tussen de ‘witte’
presentatrice en de ‘terugkeer-turk’ is het gevolg.
Lizzy Timmers en actrice Yonina Spijker interviewden ‘remigranten’ in Nederland en Turkije
en baseerden hun voorstelling op deze getuigenissen. Tijdens de researchperiode verbleven
ze net na de mislukte coup in juli 2016 in Istanbul. De broeierige sfeer en de inzichten die de
makers daar opdeden, hebben hun weerslag gehad op het resultaat.
Onder de indruk van de verschillende visies op de actualiteit maakten ze een voorstelling die
ver over de grenzen die er tussen groepen lopen, heen reikt. De voorstelling toont een
mozaïek van perspectieven: grappig, ontroerend, maar ook verrassend genuanceerd.
*****
Türkiye'de online hastane dönemi
başladı…
Yurtdışındaki Türkler için de ideal
sistem
'Doctor Turkey' tarafından oluşturulan 'online sağlık
hizmeti' her branştan hizmet verebilecek
300'ün üzerinde uzman doktor ile anında bağlantı
kurulabiliyor
İlhan KARAÇAY'ın haberi...
Türkiye'de yeni hizmete giren 'online hastane' sistemi, artık cep telefonlarına taşınıyor.
'Doctor Turkey' tarafından oluşturulan online sağlık hizmeti kapsamında,
her branştan hizmet verebilecek 300'ün üzerinde uzman doktor, psikolog ve diyetisyen ile
anında bağlantı kurulabilecek. Cep telefonları, tablet ya da bilgisayardan yüz yüze muayene
ve rapor yanıtlamak artık mümkün.
Dünyanın her yerinden 'Doctor Turkey' hekimlerine istenildiği zaman muayene olma imkanı
sağlanıyor. Kişiye özel ve sürekli bilgi paylaşımının bulunduğu hizmette, hastaneye
gitmeden, tarafsız 2. görüş alma fırsatı sunuluyor.
Hastaneye gitmeye gerek olup olmadığına karar veremeyen kullanıcılar, laboratuvar
sonuçlarını yorumlatmak istediklerinde, doktora gitmeye vakit bulamadıklarında, 'online
hastane' hizmetinden kolayca yararlanabiliyor.
Ev, iş yeri, tatil ya da yurt dışında bulunurken bile cep telefonundan psikoterapi alınabiliyor,
hatta dermatolog ve plastik cerrahlar ile görüşüp hizmet alınabiliyor.
KAHVE İÇERKEN TEDAVİ: Doktor Turkey'in sistemindeki 'online hastane' sayesinde,
evinizde kahve içerken doktorunuz ile konuşabiliyor ve tedavi şeklinizi
öğrenebiliyorsunuz
Amerika'da yapılan araştırmalar, doktor vizitelerinin %75'inin sadece bilgi alma amaçlı
olduğunu ve 2016 yılında 100 milyon kişinin online muayene hizmeti aldığını göstermektedir.
'DoctorTurkey‘de Türkiye’nin en iyi online psikologları arasından seçim yaparak, istediğiniz
terapistten yardım alabiliyor ve online terapi sonrası terapistinizi değerlendirebiliyorsunuz.
Üstelik tedaviniz geleneksel terapi seanslarına göre % 90 daha ucuza tamamlanıyor.
DoctorTurkey üyeleri 1 seans, 10 dakikalık online terapiyi yalnızca 30 TL satın alabiliyorlar.
Bu ücret aslında terapistinize ulaşmak için harcayacağınız yol parasından bile daha az.
Sistem Yurtdışında yaşayan Türkler içinde ideal…
'DoktorTurkey' ihtiyaçlara uygun olarak hazırlanmış sağlık sistemi modeli olan 'online
hastane' ile üyelerine maksimum faydayı sağlamayı hedefliyor. 'Online Hastane' ile hastalar
doktorlarına diledikleri anda diledikleri yerden ulaşabiliyor, online soru sorabiliyor, online
muayene olmanın keyfini yaşıyor ve dilerlerse 7/24 hızlı ve kolay bir şekilde hastane
randevusu oluşturabiliyorlar.
Yatırım maliyeti 500 bin dolar
İki yılı aşkın bir çalışmanın ürünü olan 'online hastane' sistemi, yaklaşık 500.000 dolar
yatırım maliyetine sahip.
Sağlık sektöründe bir çığır açan 'Doctor Turkey'in kurucuları arasında, çoğumuzun
yakından tanıdığı bir isim var. Türkiye'de onbinlerce Türk ve Hollandalı'nın tedavi olmasında
büyük yararı olan Agis Hastalık Sigortası'nın Genel Müdürlüğü'nü yapan Savaş Avcı'nın
asistanı olan Dr.Bülent Göker'in de inisiyatifi ile kurulan 'Doctor Turkey', sağlık sektöründe
çığır açıyor.
DR. BÜLENT GÖKER: Dotor Turkey'in kurucuları arasında Hollanda'dan tanıdığımız Dr.
Bülent Köker de var
4,5 G sistemi ile anında kolay ve hızlı erişime sahip olan sistem, eksiksiz bir hizmet sunmayı
hedefliyor. Cep telefonlarına ücretsiz indirilen doctorturkey applikayonu ile de, doktorlarla
yüzyüze görüşmek, soru sormak, hastalığınızla ilgili resim paylaşmak mümkün oluyor.
Türkiye'de sağlık turizmini başlatan ve son 10 yılda 300 bin hastanın yanı sıra 200 milyon
Euro gelir kaynağı oluşturan ekip tarafından hayata geçirilen online hastane hizmeti ile,
komşu ülkelerdeki 500 milyon nüfusa ulaşmak ve güvenilir sağlık hizmeti sunmak için ar-ge
çalışmalarına devam ediyor.
Ayrıca telekomünikasyon firmalarının yoğun ilgisi ile karşılaşan 'DoctorTurkey', 2017
yılından itibaren, sistemin tüm Türkiye'ye ve yurtdışına yayılması ve yeni projeler konusunda
çözüm ortağını belirlemiş durumda. Çok yakında Türkiye’nin en büyük operatörü ile tüm
evlerde ve ceplerde doktor olacak.
*****
İlhan KARAÇAY'dan A'dan Z'ye Türk Turizmi
Ah Devlet Baba Ah!
İşleri, ehil ellere ne zaman vereceksin?
* Utrecht Turizm Fuarı'nda, Türk turizminin batışına mı, kurtuluşuna mı
işaret verildi?
* Genel kanı; zirveye yükselirken, düşüşe geçen Türk turizmi, ancak
ehil ellerde canlanabilir
* Türkiye'ye giren turist sayısı abartılıyor. Türkiye'ye giriş yapanların
tamamı turist değildir
* Devletimiz, Türkiye için yapılan reklamların karşılığını ödeyerek,
küçük firmaları da güçlendirmeli
* Turizm sektörü, Alman firmalarının kuşatması altında. Bu nedenle
Alman firmalara dikkat edilmeli
UTRECHT (Hollanda),- Geçen yıl bu günlerde, yani Utrecht Turizm
Fuarı'nın açıldığı gün (12 Ocak 2016), Sultan Ahmet Meydanı'nda patlayan bombanın, Türk
turizmine de bomba gibi düştüğü haberi ile sarsılmış ve üzülmüştük. Bugünlerde ise, geçen
yılki sarsıntı ve üzüntümüzün boşuna olmadığını anlamış olduk. Zira, Türk turizmi geçen yıl
yüzde 45'lik bir darbe yedi.
Yıllarca önce başlayan, 'Turizm'deki Türkiye Sevdası', içinde bulunduğumuz ortam
nedeniyle ateşini kaybetmeye devam ediyor. Ortam'ın bu şekilde daha da devam etmesi
halinde ise, bu sevda sona erecek gibi...
Türk turizminin bu koşullarda nereye gitmekte olduğu sorusunun yanıtını almak için, çok
geniş kapsamlı bir analiz yapılması gerekiyor.
Önce, Türk turizminin nasıl kalkındığına bakmak lazım.
Hollanda'daki Türk seyahat acentaları, bir zamanlar yaptıkları kampanyalar ile turizmimize
büyük bir katkı sağlamıştı. Sayıları 50'yi aşan Türk tur operatörlerinin gönderdikleri, onar,
yirmişer ve hatta ellişer binlik Hollandalı turist sayısı yarım milyonu aşmıştı.
NEREDEN NEREYE
Verilen resmi bilgilere göre, Türkiye'nin turizmdeki kaybı yüzde 30.
Hollanda'yı örnek alırsak, bir yıl önce Türkiye'ye giren Hollandalı sayısı
1.199.502 iken, geçen yıl bu sayı 880.976 olmuş.
Bu da gösteriyor ki, geçen yıl Türkiye'ye 318.576 daha az Hollandalı girmiş.
Bana göre, 318.576 Hollandalı'nın tamamı turisttir. Zira, Türkiye'ye giriş yapan Hollandalılar
arasında, benim gibi Hollanda pasaportu taşıyan sizlerin de birkaç kez girişleri ve
işadamlarının girişleri de turist olarak sayılmaktadır. Benim, sizin ve işadamlarının Türkiye'ye
girişlerinde hiçbir eksiklik olmamıştır. Demek ki, Türkiye'ye giriş yapmış olan Hollandalı turist
sayısı 500 bine düşmüştür.
500 BİN TURİSTİ KİM TAŞIYOR?
Utrecht Turizm Fuarı'nda görüştüğüm turizm uzmanlarıyla birlikte yaptığım analize göre,
Türkiye'ye Hollandalı turist taşıyan ilk 6 firma şöyle sıralanabilir:
En çok Corendon olmak üzere, Tui, Neckerman, Thomas Cook, Sunweb, Kras.
Daha sonra FTİ, Alltours, Rewe ve İTS firmaları gelir.
Eskiden sayıları elliyi aşan ve kendilerine 'Turizm Kahramanları' dediğimiz Türkler'den eser
kalmadı artık. Türkiye'ye üç-beş bin de olsa turist taşıyan Türk firmalarından ancak dördünü
saptayabiliyorum.
Bunlar da, Bentour, Nuhr, Prettig , Enka, Freesun, Lara Reizen ve ADO.
ALMANLAR KUŞATMADA
Avrupa turizm sektörü, Alman firmalarının kuşatması altında. Alman firmaları Hollanda'da da
etkin vaziyetteler. D-Reizen'i satın alan, FTI'nin de sahibi olan RTK Group ve Prijsvrij'i satın
alan Rewe gibi firmalar da Hollanda pazarında güçleniyor.
Buna karşın, daha önceleri pazarda büyük bir paya sahip olan Türk firmları kaybolup gidiyor.
Şimdilerde faaliyet gösteren Türk firmalarının turist gönderme sayısındaki payı ise 20 bini
geçmiyor.
DEVLET YADIM YAPMALI
Fuar'da konuştuğumuz uzmanlar, Türk devletinin sadece büyük firmalara verdiği para
desteğinin, küçük çaptaki firmalara da verilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Uzmanlara göre,
yurtdışında Türkiye için yapılan her reklamın karşılığı Türk devleti tarafından ödenirse, küçük
firmalar da güçlenirler ve daha fazla turist gönderirler. Güçlenecek olan bu firmaların çoğu
Türk olduğu için, eforlarını sadece Türkiye için harcayacaklar. Zira, diğer büyük firmalar,
gerektiği zaman uçuş destinasyonlarını başka ülkelere taşıyabiliyorlar.
FUAR'DA TÜRKİYE'NİN KONUMU MUHTEŞEMDİ
Bu yıl 47'incisi düzenlenen Utrecht Uluslararası Turizm Fuarı, Berlin ve Londra'dan sonra
Avrupa'nın en önemli fuarı olarak tanınıyor. Fuar'a Türkiye, 50 dolayında firma ile katılıyor.
Otel temsilcilikleri ile birlikte katılım sayısı yüzü geçiyor.
Türkiye bu yıl toplamda 1300 m²'lik ön plandaki bir alanda, profesyonelce bir dizayn ile
onbinlerce ziyaretçiyi ağırladı.
Lahey Turizm Müşavirliği'mizin kontrolunda kurulan standlarda, Türk misafirperverliğinden
örnekler sunuldu. Fuar günleri boyunca Maraş Dondurması ikramı, şov gçsterileri ile
sunuldu. Ebru Sanatı Sergisi ve müzik dinletleri de cabası idi.
Sonradan yaşama geçen Corendon firmasının katkısı ve Hollandalı rakip firmaların rekabeti
sayesinde, Hollanda'dan Türkiye'ye giden turist sayısı bir milyonu aşmıştı.
Türkiye'ye diğer ülkelerden ve Rusya ile eski uzantısı olan ülkelerden giden turist sayısı,
Turizmde iddialı olan diğer ülkeleri kıskandıracak bir hal almıştı. Başta Yunanistan olmak
üzere, tüm rakip ülkeler, turizmimizin baltalanması için planlar yaparken, son gelişmeler o
ülkelerin ekmeğine yağ sürmüş oldu.
GÖBEK ATTIRARAK KORKUYU DA ATTIRDILAR: Turizm Müşavirliğimizin düzenlediği
1300 metrekarelik alanda hafta boyunca müzik ziyafeti de vardı. Müge Alpay
Grubu'ndan , Mer Demircioğlut, Oray Yay ve Nedim Kaston, icra ettikleri repertuarları
ile beğeni kazandılar. Kıvrak müzük başladığı zaman sahneye dökülen Hollandalıları
kıvır kıvır göek attıran ekip, Türkiye kourkusunu da attırdılar
BÜROKRATİK İLGİ YOKTU
Utrecht Turizm Fuarı'nın 47 yıllık geçmişinde, bu fuara gelen Türk Bakan sayısı 3'ü geçmedi.
Birkaç kez de Müsteşar ile temsil edilen fuarda bu yıl maalesef öksüz kaldık.
Fuara geleceği belirtilen Kültür ve Turizm Müsteşarı Ömer Arısoy'un gelişi son anda ertelendi
ama Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temurci'nin katılımı gönüllere bir nebze olsun su serpti.
Lahey'de Turizm Müşavirliği ve Ataşelik makamları da hala boş duruyor. Fuar'daki tüm
organizasyonlar, Müşavirliğimizde çalışan fedakar elemanlar tarafından yapıldı.
TÜRK HAVA YOLLARI DA VARDI
THY bu yılki fuarda, geçen yıllara oranla daha geniş bir alanda yer aldı. THY Amsterdam
Müdürülüğü'ne yeni atanan Cengiz İnceosman ve satış sorumluları Hüseyin Yüksek ile Emel
Kanat, standlarınız ziyaret edenlere yakın ilgi gösterdiler ve yeme içme ikramında
bulundular.Görsel yayınlar ile THY'nin altıncı kez Avrupa'nın en iyi havayolu şirketi olduğu
belirtien standta, çiçeği burnunda yeni müdür İnceosman, 'Hollanda'da Türkiye'ye daha
çok uçuş ve daha çok yolcu' sloganı ile yeni kampanyalar yapılacağını belirtti.
İnceosman, Hollanda'daki Türk medya mensupları ile çok yakında yemekli bir toplantı
yapacaklarını da sözlerine ekledi.
FOTOĞRAFLARLA TURİZM FUARI
TORUNOĞULLARI ve İNGİLİZ PARTNERDEN BÜYÜK YATIRIM: Hollanda'da
tencerecilikten kazandığı paralar ile, Türkiye'de otelciliğe ve inşaatçılığa başlayan ve bu
yolda epey yol alan Turgut Torunoğulları, Marmaris, Fethiye ve İstanbul'daki ORKA otelleri
zincirini daha da uzatmak için bir İngiliz ile sözleşme imzaladı.Utrecht Turizm Fuarı'nı birlikte
ziyaret eden ikili, mdya mensuplarının önünde imzaladıkları szöleşmeye göre, Türkiye'de
milyarlarca harcama yapılarak dev projeler gerçekleştirilecek. Utrecht Turizm Fuarı'na özel
olarak gelen Turizm bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temuçin ile de görüşme fırsatı
elde eden ikili, Türkiye'deki kötü şartlara rağmen yatırım yapmaktan çekinmediklerini
açıkladılar.
Soldaki fotoğrafta, Turgut Torunoğulları'nı, oğlu Ercan, kardeşi Ertan ve İngiliz ortak Lee
Edward Grant ile görüyorsunuz. Sağdaki fotoğrafta ise, girişimcileri, Turizm Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temuçin ile görüşürken görüyorsunuz.
GARSONLUK YAPAN GENEL MÜDÜR: Türkiye'ye en çok turist gönderen tur opreratörleri
arasında yer alan Kras Reizen'in Genel Müdürü Marianne Romijn, açtıkları standta
ziyaretçilere hizmet için hafta boyunca garsonluk yaptı. Firmanın Türkiye sorumlusu Yavuz
Ataç ile birlikte görüntülediğim Romijn, kötü koşullara rağmen bu yıl Türkiye'ye daha çok
turist göndermeyi amaçladıklarını belirtti.
TURİZMCİLER BİR ÇATI ALTINDA TOPLANIYOR: Gerek Türk turizminin duraklama
dönemine girmesi ve gerekse sektördeki sorunlar ve yurttaşların şikayetleri konusunda
çözüm bulmak için biraraya gelen Kamil Saygı, Osman Çelik ve Durmuş Doğan, görülen
aciliyet nedeniyle Hollanda Türk Turizm ve Seyahat Acentelari Derneği'ni resmen kurdular.
Derneğin Başkanlığını yapan Kamil Saygı, Turizm Fuarı'nda
Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temurci ile yaptıkları görüşme hakkında şunları söyledi:
''Hollanda Türk Turizmciler Derneği olarak Sn Ahmet Temurci ile yaptığımız
görüşmede ön plana çıkan en önemli unsur, Tui, Sunweb gibi büyük şirketlere
uygulanan ve Türk acentelere uygulanamayan desteğin Türk acentelere de
uygulanmasının yapılan düzenleme ile önünün açılmış olması oldu.Ayrıca bundan
sonra bakanlıkla birlikte turizm çalıştayları gibi ortak çalışmaların yapılması
konusunda anlaşmaya varıldı.''
Dijital ortamda turizm hizmetleri veren İATİ firmasının Hollanda, Belçika ve Fransa
temsiciliğini yapmakta olan Kamil Saygı, bu konuda da şunları söyledi: ''İati olarak 2016
yılını sektörün aksine % 59 luk bir büyüme ile başarılı bir şekilde kapadık. 2017 de
büyümeyi sürdüreceğiz.Türkiye turizmi içinse aynı düşüncede olmak isterdim ama
maalesef çok büyük bir artış ön görülmüyor. Özellikle Hollanda, Almanya, Fransa ve
Belçika gibi öncü ülkelerde pazar sadece büyük tur operatörlerine kaldı.Türk tur
operatörlerinin büyük çoğunluğu faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı. Tam bu
noktada acentelerin önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Oteller ve havayolu
şirketleri, ihmal edilen Türk seyahat acentelerine umut bağlamış durumda. Biz
acentelerimiz ve özellikle 'etnik pazar' dediğimiz Türkler için bir paket hazırladık. Bu
paket ile misafirlerimiz Karaman, Kayseri gibi, diledikleri yerlere giderek, akraba
ziyaretlerini yapabilecek, sonra dilediği otel ve şehirde tatilini yapacak ve oradan
dönebilecek.''
VONRESORT OTELLERİ ÇOK İDDİALI: Vonresort otelleri zincirinin Genel Müdürü
Süleyman Gürpınar (ortada), otellerinin tanıtımı için katıldıkları Utrecht Turizm Fuarı'nda,
hafta boyunca ziyaretlerde bulundu ve görüşmeler yaptı. Kendilerine müşteri gönderen
Corendon standı içinde kendi standlarını da kuran Gürpınar, yaz ayları için önemli
rezervasyonlar aldıklarını belirtti. Gürpınar, Türkiye hakkında yanlış istifhamlara kapılmış
olan Hollandalılar'ı, kendileri için hayati bir endişe olmadığına inandırdığını belirterek,
'Diyaloglar mantıklı yapıldığı zaman sonuca ulaşılıyor' dedi.
KUŞADASI ve BÜLENT İLBAHAR: Hollanda'da 'Kuşadası' dendiği zaman akla ilk gelen
isim Bülent İlbahar oluyor. Zira Bülen İlbahar, uzun yıllar turizmcilik yaptıktan sonra 30 yıl
önce Kuşadası'na göç etmiş ve küçük çapta incaming işlerine başlamıştı. Ama sonra rüzgarı
arkasına alan İlbahar otel kiralamaya ve satın almaya başladı. Bugün tam 5 otelin
işletmeciliğini yapan Bülent İlbahar'ı, Fuar'daki Kuşadası standında bulduk. Standa Kuşadası
belediyesi'ni temsilen bulunan Nuray Eken ile birlikte bulduğumuz İlbahar, ''Bize gelen
Hollandalılar, bombadan korkmayan Hollandalılardır. Bizde atom bombası da patlasa,
Hollandalılar bize gelmekten caymayacaklardır.'' diye konuştu.
NUHR OPERASYONU İZMİR'E TAŞIDI: Hollanda'da turizmciliğe Yıldırım reizen olarak
başlayan Ahmet Karacadal (soldan ikinci), daha sonra kurduğu NUHR zinciri ile büyük bir
hamle yaptı. Güvendiği turizmcilerle birleşerek yeni bir yapı oluşturan Karacadal, Hollanda'da
çeşitli kentlerdeki şubelerin işini kolaylaştırmak için operasyon merkezini İzmir'e taşıdı.
İstanbul, Antalya, Ankara, Konya ve Kayseri'de de faaliyet gösteren NURH, Türkiye'ye turist
gönderen Türk firmaları içinde başı çekiyor.
ANTALYA KELEİÇİ MEHMET ALP'TAN SORULUR: Hollanda'ya fakir bir işçi çocuğu olarak
babasının yanına gelmişti. Konya'nın Karapınar ilçesinin Yenikuyu köyünden Hollanda'ya
geldiği zaman 'otel'in ne olduğunu bilmiyordu. Hollanda'da kendini geliştirdi ve tekstil işine
başladı. Teksti işi için gittiği Antalya'da Kaleiçi'ne girdi. Burada tanışıp konuştuğu birinden,
işletmek üzere otelini aldı. Antalya'nın Eski Kent'inde, Kesik Minare'ye 100 metre mesafede
yer alan ve Osmanlı tarzı odaları bulunan bu otel, kendine ait bir açık hava müzesi gibi
duryor. ALP PAŞA adını verdiği bu otelden sonra, etraftaki binaları satın alarak restore eden
Mahmet Alp şimdi 180 odalı bir tesise sahip.
Amsterdam'da da ALP 1 ve ALP 2 adlı otellerine sahip olan Mehmet Alp, Utrecht'teki Turizm
Fuarı'ndaki renkli simalardan biriydi.
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ DE VARDI: Geçtiğimiz yıllarda, Yunanistan
tarafından, 'Dünya'da resmen tanınmıyor' iddiasıyla Fuar'a katılımına itiraz edilen Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu yıl sorunsuz olarak Fuar'a katıldı.
Ahmet Savaşan (ortada) ve Emre Aktül tarafından temsil edilen Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti standında, ziyaretçilele yaptıkları görüşmelerde, Kıbrıs'ın bilinmeyen yönlerini
anlatan temsilciler, tur operatörleri ile yaptıkları görüşmelerin de olumlu geçtiğini söylediler.
TURİZM MELEĞİMİZ AYŞE ESEN: Manavgat'taki Palmworld Otelinin Genel Müdürlüğünü
yapan Ayşe Esen (solda) her yıl düzenlenen Fuar'a geliyor ve ülkemizi temsil ediyor. Adeta
bir Turizm Meleği olan Esen, Hollanda'daki Fuar'dan sonra Almanya'daki Fuar'a koştu.
TÜRK SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI DA FUAR'DAYDI: Bu yılki Turizm Fuarı'na
Hollanda'daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları'nın temslcileri de ilgi gözterdiler. Fotoğrafta,
Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Temuçin ve Deventer Başkonsolosumuz Zafer
Ateş'in etrafında toplanan Muhlis Aydoğan, Veyis Güngör, Turgut Torunoğulları, Durmuş
Doğan ve Ertan Torunoğulları görülüyor.
OTELCİLER İYİ TANITIM YAPTILAR: Turizm Müşavirliğimizin düzenlediği standta bu yıl
Türkiye'den 50 firma vardı. Bu firmalar, Bodrum, Kuşadası, Marmaris, Alanya olarak nitelendi
ama, bunlara ait 50 kadar da otel temsl edildi. İşte, bu otellerden biri de Alanya'daki Saphir
Otel'di. Otel Müdürü Işık Saral, Türkiye'yi merak eden Hollandalılar'a otellerini tanıtma fırsatı
buldukları için memnun olduklarını belirtti.
Fuar'a katılan oteller şunlardı: VONRESORT Hotels, Arura Kuşadası, Asena Kuşadası,
Pigale Kuşadası, Seqwiev Suit Kuşadası, Saphir HotelColossae Hotel, Palm World Hotel,
Barut Hotel,MER Holiday Resort, Aquasis, Konak SU, BC Dalyan, Güral Resort,
Dreamsworld, Ela Quality, La Blanche, NG Hotels, Le Blue,KoruMar, Derici Hotel, Paloma,
Turquoise,Stone, Adalya, Side Star Hotel,Ramada-Kuşadası, Alp Paşa, Topaze, World
Hotels, Dalyan Resort, Hotel Palmyra, Begonville Hotel.
*****
Download