Tarihi Meşhur Sarıyer Böreği Börek deyince aklınıza ne geliyor? Bizim aklımıza Sarıyer Böreği geliyor. Siz de merak edip denemek isterseniz diye sizler için araştırdık. Antimikrobiyal Direnç Kanserden Daha Ölümcül Hepimiz hastalandığımızda ilaç kullanmışızdır. Peki bu ilaçlar hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz ve bu ilaçları ne kadar doğru kullanıyoruz? Gelin öğrenelim... Sayfa 14 Sayfa 13 Tarihi Sporlar Deney Zamanı Spor deyince aklınıza sadece futbol ya da basketbol mu geliyor? O zaman bu haber sizi spor tarihinde ilginç bir yolculuğa çıkaracak. Bilimi laboratuvarlardan çıkarıp evinize getirmeye ne dersiniz? Cevabınız evetse sizler için üç deney derledik. Sayfa 15 Sayfa 8 LALELER DİYARI: EMİRGAN KORUSU Doğayla iç içe olmayı sevenlerden misiniz? Peki Boğaz’ın incisi Sarıyer’deki Emirgan Korusu’na yolunuz hiç düştü mü? Düşmediyse bu haberi okuduktan sonra eminiz içinizde Emirgan Korusu’na gitme isteği oluşacak. Hele bir de nisan ayında gidecek olursanız koruda karşınıza çıkacak ilk şey binlerce laleden oluşan Lale Festivali… Sayfa 11 Eşsiz Bir Güzellik: Atatürk Arboretumu Bitkilerin müzesi olur mu demeyin, Sarıyer’deki Atatürk Arboretumu’nu gezin! Sayfa 12 Yer Kabuğunun Hareketi: Deprem Nedir? Renkli Kalemler Gazetesi, Yapı Kredi’nin desteği ile Ülkemizin gerçeği depremden gerçekten korkmalı mıyız? Kandilli Rasathanesi’ni ziyaret ettik ve bu sorunun cevabını sizler için araştırdık. deneyimli gazeteci Çiçek Tahaoğlu koçluğunda TEGV İstanbul Yeniköy Öğrenim Birimi çocukları tarafından hazırlanmıştır. Sayfa 5 02 KÜLTÜR-SANAT Uzun Bir Aradan Sonra Pınar Ablamızla Tekrar Bir Aradaydık Geçtiğimiz dönemde Yeniköy Öğrenim Birimi'nde gönüllü olarak bize drama eğitimi veren Pınar Deniz ablamıza davetimizi kırmayıp bizimle röportaj yapmaya geldiği için çok teşekkür ederiz. Bizim için çok eğlenceli bir gün oldu. Nerelisiniz? Mardinliyim. Eğitim hayatınız nedir? Liseyi Vehbi Koç'ta, üniversiteyi ise İstanbul Üniversitesi'nde okudum. Kaç yıldır TEGV gönüllüsüsünüz? Aktif olarak 3 yıldır gönüllüyüm. Bir yıl ara verdim, onunla beraber 4 yıldır TEGV gönüllüsüyüm. En büyük hayaliniz nedir? Ben çocukları çok seviyorum. O yüzden de en büyük hayalim tüm dünyada aktif olan bir çocuk kurumu kurmak. Hobileriniz nelerdir? Hayal kurmayı, müzik dinlemeyi ve gezmeyi çok seviyorum. Bütün dünyayı gezmek istiyorum. Durmayı çok seviyorum. Hiçbir şey yapmadan durup hayal kurmayı. Koşturmayı hiç sevmiyorum. Fobileriniz var mı? Varsa nelerdir? Küçük böceklerden çok korkuyorum. Büyük hayvanlarla hiçbir sıkıntım yok ama küçük böcekler üstümde yürüdüğünde tedirgin oluyorum. Hiç birisi canınızı kurtardı mı? Çok küçüktüm, ablamla Yeniköy'e doğru giderken denizde yüzenlere bakıyordum ve denize düştüm. Bir kadın kurtarmıştı beni sağolsun kim bilmiyorum, teşekkür ediyorum buradan. En sevdiğiniz yemek nedir? Yemek yemeyi çok seviyorum, hiç yemek ayırmıyorum. Tatlı hayatımın tek düşmanı! Bir kalıp keki yiyebilirim ama siz yemeyin tabi ki. Abur cubur yememeye çalışıyorum, onlar çok zararlı. İlk ne zaman oyuncu olma kararı aldınız? Müzik dinlerken hep hayal gücümde o şarkının klibinde oynardım. Film izlerken sevdiğim karakterlerin yerine kendimi koyardım. Bazen denerdim rol yapmayı ama çekingendim çok göstermezdim. Yengem beni ajansa yazdırdı. Sonra ben eğitim alacağım dedim ve Akademi 35.5'a yazıldım. Aslında oyuncu olmalı mıyım olmamalı mıyım derken son 1 yılda aldığım eğitimden sonra, tamam ben bu işi galiba hayatım boyunca yapacağım dedim. Neden oyunculuk? Hissetmek duygusunu çok seviyorum. Sanat dışında hissedilebilen bir meslek olduğunu sanmıyorum. İnsanların duygularını çok merak ediyorum. Meraktan doğuyor aslında. O merakı gidermek, her şeyi bilmek istiyorum. Mesleğinizi yaparken eğleniyor musunuz? Çok eğleniyorum. Hayatta en çok zevk aldığım şey bu şu anda. Oynamak çok güzel. Aslında sizin oynadığınız oyunla benimkinin arasında bir fark yok. Siz nasıl saklambaç oynarken zevk alıyorsanız ben de öyle zevk alıyorum. Şimdiye kadar kaç dizide rol aldınız? Sil Baştan, Beyaz Yalan, Günebakan ve Vatanım Sensin olmak üzere dört dizide ve bir de Murat Dalkılıç'ın klibinde oynadım. Dizilerde hangi rolleri oynadınız? İlk dizim Sil Baştan'da sert mizaçlı birini, Beyaz Yalan'da hırsları olan, Günebakan'da saf ve hayata pembe gözlüklerle bakan bir kızı oynadım. Şu an Vatanım Sensin'de ise hırslı, sadece sevilmek isteyen ve amacına ulaşmak için her şeyi yapabilecek bir kızı oynuyorum. Yaptığınız için pişman olduğunuz bir iş var mı? Çok seçiciyim. Sırf para kazanmak ya da şan şöhret için bir işi yapmam. Şu anki kafamla düşünmüyorum aslında. O an yaptıysam öyle olması gerekiyordur diye düşünüp pişmanlık duymamaya çalışıyorum. Dizi çekimleri sosyal hayatınızı etkiliyor mu? Engelleme demeyeyim de ben çok içinde olduğum için kafam hep orada oluyor. O yüzden de bir engelleme oluyor. Haftalık program belli olduğunda çok sorun olmuyor. Kendimi ona göre ayarlıyorum, ama olmadığında sorun olabiliyor. Dizideki hayatınızı mı yoksa gerçekteki hayatınızı mı daha çok seviyorsunuz? İkisini çok birleştiremem. Birbirlerine fazla benzemiyorlar. O bir karakter, o kendi hayatından ben de kendi hayatımdan sorumluyum. Çekimler sırasında hiç iş kazası yaşadınız mı? Beyaz Yalan'da araba sürmem gerekiyordu ve gaza fazla bastım. Neyse ki bir şey olmadı. Hiç ağlama rolünüz oldu mu? Olduysa nasıl ağlıyorsunuz? Çok oldu, özellikle bu dizide. Genellikle karakterin durumunu düşünüyorum ve ağlıyorum. Hiç sinirinizi bozan bir rol oldu mu? Şu an oynadığım dizide bazı sahnelerde çok etkileniyorum. Ben Milli Mücadele Dönemi ve Atatürk Dönemi'ni çok seviyorum. O yüzden de benim karakterim biraz umursamaz olduğu için Pınar olarak çok sinirleniyorum ama Yıldız olarak hak veriyorum. Şimdiye kadar oynadığınız en zor sahne hangisiydi? Mustafa Sami'nin ölüm sahnesinden çok etkilenmiştim. Birinin ölümü var ortada. Bir de kardeşimin idam sahnesinden psikolojik olarak çok etkilenmiştim. Gerçek hayatta korktuğunuz bir şey rol olarak önünüze gelirse ne yaparsınız? Rol için yaparım. O korkumu aşmaya çalışırım. En fazla kaç saat çekim yaptınız? Bizim set çok insani bir set. 12 saati aşmamıştır. Devamı 3.Sayfa KÜLTÜR-SANAT 03 Tokat sahnesi çekilirken gerçekten tokat atılıyor mu? Ben duyguyu getirdiği için o an karakter yerde sürükleniyorsa sürüklenmeyi, tokat atılıyorsa gerçekten atılmasını tercih ediyorum. Sahne içinde çok bir şey hissetmiyorum, sonrasında acıyı fark ediyorum. Bir sahneyi en fazla kaç kere çektiniz? Sahne ne kadar kalabalıksa o kadar çok çekiyoruz o sahneyi. Bazen hiç ses olmaması gerekirken mesela uçak geçiyor ve sahneyi tekrar çekmemiz gerekiyor. 16 kere ağlama sahnesini tekrarladığım oldu. Çekimlerde sizi engelleyen şeyler var mı? Sahne çekildiğinde etrafın sessiz olması gerekiyor. Mesela yine ağladığım bir sahne vardı, kuşlar fazla öttüğü için o sahneyi tekrar çektik. Bu gibi şeyler engelleyebiliyor. Kendinizi izliyor musunuz? Bazen izlemiyorum. O sahnede sorun yaşadıysam, kötü olduğunu düşünüyorsam izlemek istemiyorum ama kendimi eleştirmek için izliyorum. Peki nerede izliyorsunuz? Bazen dizi yayınlandığı esnada sette oluyorum ama değilsem ve olduğum yerde televizyon varsa orada izliyorum. Dizide evin yanma sahnesinde ev gerçekten yandı mı? Evin çok küçük bir yerini yakıp bilgisayarda o yangını büyütüyorlar. İçinde kan olan sahneler nasıl çekiliyor? Kan gibi görünen boyalarla yapılıyor ya da sonradan bilgisayar yardımıyla kan varmış gibi gösteriliyor. Oyunculuktan başka bir meslek yaptınız mı? Satış danışmanlığı yaptım iki ay boyunca, insanlarla olan iletişimimi görmek için. Üniversitede reklamcılık okudum ben, o zaman staj yaptım. Vals Eğlencesi Asaletin dansı vals ile tanışmaya hazır mısınız? Vals dansı, 19 yy'ın başlarında Almanya ve Avusturya'da dans edilen bölgenin yerel farklılıklarını bünyesinde barındırarak gelişim göstermiştir. Kısa sürede Johann Straus'un müziğinin etkisiyle önce Viyana'da ardından da 1812 yılından itibaren de İngiltere'de geniş kitlelere ulaşmış, aristokrasinin beğenisini kazanarak baloların vazgeçilmez eğlencesi olmuştur. Sonrasında da bütün dünyaya yayılmıştır. Vals, günümüzde Viyana Valsi ve Modern (Standart) Vals olmak üzere iki farklı ritim ve kategoride dünya dans literatüründe yerini almaktadır. Miray Karakuş Vals'te Dikkat! Modern Vals, Viyana Valsi'ne göre çok daha yavaştır ve figürler belli bir bölgede gerçekleşir. Viyana Valsi'nde ise çiftler kendi etrafında dönerlerken tüm alanı kullanırlar. Yaklaşık 400 yıl önce doğmuş bir dans olması nedeniyle çiftler kendilerinin geçmişe doğru bir yolculuğa çıktığını hissetmelidir. Tüm duruş ve bakışlar eskinin izlerini taşımalıdır. Çiftler birbirlerine sıkıca tutunmalı ve birbirlerine güvendiklerini izleyenlere hisettirmelidir. Bir nokta çevresinde dönerken bu temas asla kesilmemelidir. Duruş pozisyonu, diğer dans türlerine göre daha dik ve abartılıdır. Bu da çiftlerin asil görünmelerini sağlar. Bu sebeple bu duruştan asla vazgeçilmemelidir. Kaynak : www.globalsanat.com.tr Renklerin Suda Dansı: Ebru Sanatı ve Tarihçesi Kültürel mirasımızın en güzel örneklerinden olan ebru sanatı kendine özgü tekniğiyle suyun üzerinde hayat buluyor. Varoluşu yüzyıllar öncesine dayanan ebru sanatı, kitre denilen malzeme ile özel olarak hazırlanmış; su üzerine fırça darbeleri ve yardımcı aletlerle yapılan resim desenlerini kağıt üzerine aktarma işlemidir. Günümüzde güzel vakit geçirmek, kafa dağıtmak ve sanatsal ürün çıkarmak isteyenler, hobi olarak Ahmet Emin ebru yapmayı deneyebilirler. Son derece görsel olan bu sanatı gelin daha yakından tanıyalım. Ağbulut Renklerin suda dansı diyebiliriz ebru sanatı için... Ebru sanatı görsel açıdan şölen haline gelen çok renkli ve kıymetli bir sanattır. Suyun üzerinde renk verme çalışmaları ile yapılan süsleme sanatı ebru, günümüzde pek uygulanmamaktadır. Türk geleneğinde çok kullanılan bu sanatın kursları ve eğitimleri önceki dönemlerde fazlayken, günümüzde sınırlıdır. Osmanlı döneminde uygulanan bu sanat önemli bir iş kolu ve kazanç kapısıydı. Doğu topraklarından Avrupa'ya yayılan ebruya, Avrupa'da Türk Kağıdı adı verilmiştir. Peki ebru sanatının nasıl yapıldığını öğrenmek ister misiniz? Öncelikle kullanılan malzemeler : Kağıt: 1. kalite kullanılır. Su: Kitre ve kireçsiz su, yağmur suyu ve yağlı su gibi sular kullanılır. Toprak boya: Bu boyalar topraktan hazırlanır. Fırça: Genellikle hayvan kılı tercih edilir. Tekne: İçine su ve kitre konulur. Yapılışı: İlk olarak ebru teknesi kitreli su ile doldurulur ve uygun kıvam yakalanır. Kısa bir süre bekledikten sonra topraktan hazırlanmış özel ebru boyaları bu suyun üzerine damlatılır. Fırça veya ince bir çubuk yardımıyla suyun üzerinde şekiller oluşturulur. Bir ebru tek seferde yapılabilir; bu yüzden dikkat çok önemlidir. Son olarak kağıt yapılan şeklin üzerine örtülür. Fazla su teknenin kıyısına sıyırılarak kağıt tekneden çıkarılır. İşte ebrumuz hazır. 04 KÜLTÜR-SANAT Görkem Abla ile Kitapların Dünyasına Yolculuk "Merhaba çocuklar, ben Görkem Kantar Arsoy. Çocuk kitapları yazarıyım. 3-8 yaş arası çocuklar için kitaplar yazıyorum, bir de sizin okuduğunuz, 9 yaş üstü çocuklara hitaben ‘Hayalperest Çocuk’ adlı kitabı yazdım. Bugün buraya sizin sorularınızı yanıtlamaya geldim." Nerelisiniz? İstanbul'da doğdum. Eğitim hayatınıza dair bilgi verir misiniz? Liseye Şişli Terakki Lisesi'nde başladım, Amerika'da Shelton Lisesi’nde bitirdim. Pine Manor Üniversitesi’nde İşletme okudum. Suffolk Üniversitesi’nde İletişim Bilimleri üzerine yüksek lisans yaptım. Hobileriniz nelerdir? Kitap okumak, film seyretmek, yürüyüş yapmak, seyahat etmek ve yemek yemek. Fobileriniz var mı? Varsa nelerdir? Yükseklikten korkuyorum. Yüksekten bakınca içim ürperiyor. Kaç yıldır TEGV'de gönüllüsünüz? Yaklaşık iki buçuk yıl oldu. Kaç yaşında yazar oldunuz? 30 yaşımda çocuklar için yazmaya başladım. Bu mesleği seçmenizin hikayesi nedir? Ben kitapları çok seviyorum. Üniversitede okurken kitapçıda çalıştım, yazılar yazdım. Okulda, çalıştığım üniversitelerde dergiler çıkardım. 2007 yılında oğlum doğdu. Ona kitaplar okumaya başladım. Bol bol okudum. Sonra fark ettim ki, kitapları oğluma değil kendime okuyordum. Oğlum sayesinde çocuk kitaplarının sihirli dünyasını tekrar keşfettim, zaman zaman da çocukluğuma döndüm, çocuklar için öyküler yazdım. Neden yazar oldunuz? Yoktan var etmeyi, yaratmayı, yazmayı seviyorum. Yazmak benim için bir tutku, bir yolculuk. Benim yolculuğum. Gördüklerim, yaşadıklarım, duyduklarımla yarattığım öykü, karakterlerle meselemi anlatmak beni mutlu ediyor. Bu meslek tecrübe gerektiriyor mu? Okumayı ve yazmayı seven herkes güzel şeyler yazabilir. Yazdıkça daha iyi şeyler yazarız. O anlamda evet, tecrübe ve birikim gerektiriyor. Yazar olmak için neler yaptınız? Çok okudum. Çok yazdım. Yazdım, sildim, yeniden yazdım… Çok kez yazdıklarımı çöpe attım. Çocuk kitabı yazmanın tekniklerini öğrendim. Kurslara gittim. Ama öğrenmenin, daha iyi yazabilmenin yolculuğu hiç bitmiyor. Kitap yazmak nasıl bir duygu? Yazmak lunaparka gidip oradaki atlı karıncalara, çarpışan arabalara, dönme dolaplara binmek kadar zevkli bir aktivite benim için. Yazarken rahatlıyorum, dinleniyorum, sakinleşiyorum. İçim kıpır kıpır oluyor. Sanki bulunduğum yerden ışınlanıp başka bir dünyada varoluyorum. Güzel, eğlenceli bir dünya. Ve o dünya gerçek oluyor benim için. Mesela Hayalperest Çocuk kitabımı okuyanlar bilir. Deniz'in yaşadıklarını satırlara dökerken sanki ben yaşamışım gibi oluyorum. Okurken de aynı şekilde. Bu yüzden seviyorum masalları, öyküleri, kitapları… Bu meslekte sizi en çok ne zorladı? Yazmak, kitabın yayımlanma süreci çok yavaş ilerliyor. Mesela ilk kitabım olan Zuzu'nun Ormanı’nı yazmam ve basılma süreci 2,5 yıl sürdü. Kitaplarınızı ne kadar sürede yazıyorsunuz? Değişiyor. Mesela Zuzu'nun Ormanı kitabını yazmam, resimli çocuk kitabı olmasına rağmen aylar sürdü. Ama Zuzu ile Uykucu Baykuş ve Rengarenk Tavşanlar İstiyorum kitaplarımı çok daha kısa sürede yazdım. Yazarken zorlandığınız oldu mu? Kimi zaman zorlanıyorum, kimi zaman da bir çırpıda çıkabiliyor öykü. Yazarken hiç sıkıldığınız oldu mu? Bazen yazamadığım, tıkandığım zamanlar oluyor elbette. O zaman sıkılıyorum, üzülüyorum. Ben yazamıyorum diyorum, moralim bozuluyor, yazmayı hepten bırakasım geliyor. İşte bu zamanlarda yazmaya devam etmek lazım. Tıkandığım zamanlarda yürüyüşe çıkmak, okumak çok iyi geliyor. Kitap yazarken hiç hata yaptınız mı? Tabii ki. Yazdığım öyküler arasında keşke başka türlü yazsaydım diye düşündüğüm olmuştur. Yaptığınız en büyük hata nedir? Zuzu'nun Ormanı kitabında Zuzu sihirli bir kalemle karşılaşıyor. Onu alıp hayvanlar çizmeye başlıyor ve hayvanlar gerçek oluyor. Sonra kasabaya gidiyorlar ve işler biraz karışıyor. Tabi bu karışıklığın çözülmesi gerekiyor. Öykünün düğüm noktası burası ve bu soruna kitabın içindeki yaşlı bilge Yüce Momba karakteri bir çözüm üretiyor. Zuzu da Yüce Momba’nın bulduğu çözümü uyguluyor. Şimdiki aklım olsa çözümü Zuzu'ya buldururdum. Yazarken en çok içinize sinen kitabınız hangisi? Hepsinin ayrı bir yeri var; ama tabi ki ilk yazdığım kitap, Zuzu'nun Ormanı kitabının yeri ayrı. Her şeyin ilkini bu kitapta yaşadım. Kendi kitabınızı okumak nasıl bir duygu? Kitabım matbaadan ilk geldiği an, paketi açıp kitabı elime aldığımda çok heyecanlanırım ve mutlu olurum. Kaç kitap yazdınız? Hayalperest Çocuk, Puki ile Yaşlı Karga, Rengârenk Tavşanlar İstiyorum!, Ufak ile Tefek, Zuzu Çöplükte, Zuzu'nun Ormanı ve Zuzu ile Uykucu Baykuş. Ayrıca üç tanesi İngilizceye çevrildi, üzerinde çalıştığım öykülerim de var. Geçtiğimiz dönemde Yeniköy Öğrenim Birimi'nde bizlere Okuyorum Oynuyorum etkinliği veren Görkem ablamıza bu eğlenceli röportaj için teşekkür ederiz. BİLİM Yerkabuğunun Hareketi: Deprem Nedir? 05 Hepimizin ismini duyduğunda korktuğu doğal afet: Deprem! Deprem Nedir? Başlangıç noktası yerin derinlerinde bulunan yer kabuğu katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi sonucunda, yanar dağların püskürme durumuna geçmesi gibi doğal bir nedeni olan yer kabuğu sarsıntısı. Kısacası yer kabuğunun hareket etmesine deprem denir. Siz bu bilgilere nereden ulaştınız derseniz, işte cevabı: Kandilli Rasathanesi! Kandilli Rasathanesi 1868 yılında Rasathane-i Amire adıyla Maçka'da kurulmuştur. Osmanlı Dönemi'nde yaşanan 31 Mart Vakası (12 Nisan 1908) sırasında ayaklananlar gözlem aletleri ve sismograflarla birlikte rasathaneyi tahrip etmişlerdir. Ayaklanmanın bastırılmasıyla birlikte 31 Mart Vakası’nda tahrip edilen Maçka’daki Rasathane-i Amire’den sağlam kalabilen iki deniz kronometresi, eski bir geçiş aleti, ufak bir teodolit ve iki elektrikli duvar saati de bugünkü yerinde yeni kurulan rasathaneye verilmiştir. Cumhuriyet Dönemi'nde yapılan harf inkılabı ile bugünkü adını almıştır. Kandilli Rasathanesi'nin yapılma sebebi deprem ve tsunami hareketlerini ölçmek, meteorolojik bilgilere ulaşmak ve deprem olduğu zaman ne yapmamız gerektiği hakkında bilgileri vermektir. O yüzden rasathanede çocuklara yönelik eğitimler de yapılmaktadır. Peki Bu Depremler Nasıl Ölçülüyor? Yeryüzündeki hareketler sismograf adı verilen aletlerle ölçülür. Türkçe adı depremyazar olarak da geçer. Sismograf depremleri kaydeder, depremlerin şiddetini ve uzaklığını gösterir. Sismograf Nasıl Çalışır? Sismograf, sarkaç esasına dayanır. Yer sarsıldığı sırada, sarkacın ucundaki yuvarlak ağır topuz, hareketsiz kalır. Yeryüzünde duran bir kimse, yerle birlikte gidip geldiği için, sarkacı hareket eder gibi görür. Topuzun ucunda bir kalem vardır. Kalemin ucu bir makara üzerinde sarılı duran kağıda değer. Yer sarsılınca kağıt da sağa, sola, yukarı, aşağı hareket edeceği, topuz ise sabit duracağı için, kalem kağıda bu hareketleri çizer. Geçmişte Kullanılan Sismograf Günümüzde Kullanılan Sismograf Simülasyon Nasıldı? Kandilli Rasathanesi'nde bulunan simülasyonda sahte bir deprem provası yaptık ve depremde ne yapılması gerektiğini öğrendik. Öncelikle simülasyondaki eşyalar sarsıntıya rağmen devrilmedi, çünkü hepsi sabitlenmişti. Bizler de evlerimizdeki eşyaları sabitleyerek deprem sırasında olabilecek kazaları önleyebiliriz. Bu simülasyon sonucunda anladık ki eğer önlemlerimizi alırsak depremden korkmamıza gerek yok. Deprem Simülasyonu Herkesin bir deprem çantası olmalı, bu çantada olması gerekenler: Su Enerji veren yiyecekler Yedek pilleriyle radyo ve fener İlk yardım çantası Kişisel eşyalar, reçeteli ilaçlar (Örneğin, kalp, damar, tansiyon, şeker ve hormon ilaçları.) Bir kat giysi Bir miktar para Çok amaçlı çakı Düdük Kalem, kağıt Eylül Naz Acar, Ahmet Cihat Düzgün İçinde önemli telefon numaralarının, iletişime geçilecek kişilerin bilgilerinin, önemli evrakların fotokopilerinin bulunduğu su geçirmeyen bir dosya Kaynak: www.koeri.boun.edu.tr, webb.deu.edu.tr 06 BİLİM Meteoroloji ve Kullandıkları Aletler Hava olaylarını inceleyen bilim dalı meteoroloji ile ilgili bilinmeyenleri sizler için araştırdık. Meteoroloji Nedir? Atmosferde meydana gelen hava olaylarının nedenlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Hava olaylarının canlılar ve dünya üzerinde nasıl bir etki oluşturacağını araştırır. Meteoroloji Fransızca bir kelimedir. Özellikle atmosferin alt kısımlarındaki hava olaylarının tahminini yapar ve bunun için matematik, coğrafya ve fizik gibi alanlardan yararlanır. Bu doğrultuda insanlara bilgi akışı sağlamış olurlar. Günümüzde bu bilim dalına hizmet veren on binden fazla kara istasyonu, altı binden fazla gözlem gemisi, bunlarla beraber de çok sayıda hava sondajı yapan istasyonlar vardır. Bizim gezdiğimiz Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarları'nda yapılan çalışmalar ise şöyle; Gözlem ve dokümantasyon çalışmaları Ahmet Emin İklim, iklim değişimi ve değişkenliği ile ilgili çalışmalar Ağbulut Meteorolojik uydu verileri ve görüntülerinin yorumlanması çalışmaları Yüzey enerji dengesi ve bileşenleri ile ilgili çalışmalar Rüzgar enerjisi kullanılabilirliği, yüzey rüzgarları ve yüzey rüzgar modelleri ile ilgili çalışmalar Meteorolojik ve iklimsel bilginin mühendislik uygulamalarında kullanımı konusunda çalışmalar Peki bu çalışmaları yaparken kullanılan aletleri merak ediyor musunuz? Basınç ölçen aletler Sıcaklık ölçen aletler Nem ölçen aletler Rüzgar ölçen aletler Yağış ölçen aletler Buharlaşma ölçen aletler Radyasyon ölçen aletler Güneşlenme müddeti ölçen aletler Yüksek atmosfer ölçümünde kullanılan aletler Kaynak: web2.boun.edu.tr/meteoroloji/ Güneşe Bakmak Artık Daha Kolay: Güneş Gözlemevi Güneşin yüzeyini hiç merak ettiniz mi? Peki gözlemevlerindeki teleskoplar sayesinde bunu görebileceğinizi söylesek? Uzay Güneş Gözlemevi Nedir? Uydu Güneş Gözlemevi, güneşi gözlemlemek için 1962 ve 1975 arasında Delta roketleri kullanılarak uzaya başarıyla sekiz tanesi yollanmış olan dokuz tane NASA uydu serisine verilen addır. Temel görevleri 11 yıllık güneş spot çemberindeki morötesi ve x ışını tayfını gözlemlemekti. Gözlemevlerinde her kademedeki öğrenciler uzayın görkemli büyüklüğünü, en yakın yıldızımız güneşi, gezegenleri, güneş sistemini, doğal ve yapay uyduları, göktaşı yağmurlarını, yıldızları, ölen yıldız kalıntılarını, yıldız doğum bölgelerini ve daha birçok gökyüzü cismi ile olayını gözleyerek ve inceleyerek öğrenme fırsatı bulurlar. Türkiye'deki Gözlemevleri Nerededir ? 1. Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi 2. İstanbul Üniversitesi Gözlemevi Araştırma ve Uygulama Merkezi 3. Ege Üniversitesi Gözlemevi 4. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Araştırma Enstitüsü 5. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ulupınar Gözlemevi 6. Atatürk Üniversitesi Astrofizik Araştırma ve Uygulama Merkezi 7. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Gözlemevi 8. Çukurova Üniversitesi, Uzay Bilimleri ve Güneş Enerjisi Araştırma Uygulama Merkezi Teleskop Nedir? Teleskop uzaydan gelen her türlü radyasyonu alıp görüntüleyen astronomların kullandığı bir Rasathane cihazıdır. 1608 yılında Hans Lippershey (Hollanda gözlük üreticisi) tarafından icat edilmiştir. 1609 yılında Galileo Galilei tarafından ilk defa gökyüzü gözlemleri yapmakta kullanılmıştır. Kaynak: www.tug.tubitak.gov.tr, www.koeri.boun.edu.tr Esra Okan BİLİM 07 Takımyıldızı Nedir? Bence hepinizin dikkatini takımyıldızları çekmiştir. O zaman uzayın renkli simaları takımyıldızları ile tanışalım. Takımyıldızları bir nesne, eşya ya da hayvan adı alırlar. Bunun sebebi, bilim insanları takımyıldızlarını zihinlerinde canlandırarak yıldızların arasına çizgi çekmeleri ve bu çizgilere göre oluşan şekil ile adlandırılmaları. Bu takımyıldızlarından bazıları; Ejderha Takımyıldızı Kral Takımyıldızı Kraliçe Takımyıldızı Ahmet Emin Andromeda Takımyıldızı Ağbulut Üçgen Takımyıldızı Koç Takımyıldızı Balina Takımyıldızı Irmak Takımyıldızı Tavşan Takımyıldızı Yelken Takımyıldızı Su Yılanı Takımyıldızı Karga Takımyıldızı Başak Takımyıldızı Çoban Takımyıldızı Berenices'in Saçı Takımyıldızı Büyük ayı Takımyıldızı Küçük ayı Takımyıldızı Avcı Takımyıldızı vb. Peki Takımyıldızı Ne Demek? Takımyıldızı gökte, birbirine göre durumları her zaman aynı kalan, değişmeyen yıldızlar topluluğudur. İnsanoğlu çok eski çağlardan bu yana gökyüzünü gözlemiş, yıldız kürelerini belirli cisimlere ve yaratıklara benzeterek adlandırmıştır. Takımyıldızları Latince birer kelimeyle adlandırılır. Milletler bu isimleri kendi dillerine çevirerek kullanmaktadırlar. Günümüzde gökyüzünde 88 takımyıldızı var olduğu kabul edilmektedir. Modern astronomide artık Uluslararası Astronomi Birliği’nce 44 tanesi kuzey yarımkürede ve diğer 44’ü de güney yarımkürede olmak üzere belirlenmiş 88 adet takımyıldızı bulunuyor. Burada belirtmek gerekir ki, zannedildiği üzere takımyıldızları yalnızca gökyüzündeki yıldızları hayali çizgilerle birleştirmemizden ibaret değillerdir. Gökyüzünde belirlenmiş her bir takımyıldızı belirli ve kesin bir alanı temsil eder. Böylece 88 takımyıldızı bütün gökyüzünü kaplayabilirler. Bu da örneğin herhangi bir galaksinin gökyüzünde nerede bulunduğunu öğrenmek için başta astronomlar olmak üzere bütün gözlemcilere büyük kolaylık sağlar. Zaten, zannedildiği üzere takımyıldızları, yalnızca belirli yıldızların hayali çizgilerle birleştirilmesinden ibaret olsaydı gökyüzünde hatırı sayılır büyüklükte alanlar boş kalacaktı. Kaynak: www.kozmikanafor.com, www.fizikist.com Cüce Gezegen DeeDee Uzayın bilinmeyen derinliklerinde yapılan araştırmalar sonucunda bir keşif daha geldi: DeeDee. Distant Dwarf (uzak cüce) ya da kısaca DeeDee adı verilen gezegen, Dünya’ya epey uzak bir noktada yer alıyor. Güneş Sistemi'nin uzak bir köşesinde bulunan ve keşfi bilim dünyası için son derece önemli olan DeeDee'ye ait ilk sinyaller aslında geçtiğimiz yıllarda alınmıştı. Ancak o zamanlarda objenin fiziksel yapısıyla alakalı henüz çok az şey biliniyordu. Atmaca Büyük Milimetre/Milimetre-altı Dizisi (ALMA) adı verilen radyo teleskopları tarafından yapılan yeni gözlemler ise bilim insanlarını şaşırttı. Çünkü DeeDee, önceden düşünüldüğünden çok daha büyük bir objeydi ve bugüne kadar tespit edilememiş olması epey şaşırtıcıydı. Küre şeklinde olmasını sağlayacak kadar büyük bir kütleye sahipti ve bu da onun astroid değil de cüce gezegen olarak anılmasına neden oldu. Tabi ki bu objenin ne olarak değerlendirileceğini görmek için resmi olarak sınıflandırılmasını ve isimlendirilmesini beklememiz gerekiyor. Bu keşifler bize Güneş Sistemi ile ilgili daha bilmediğimiz bir çok şey olduğunu gösteriyor. Bu gibi gezegenlerin keşfi Güneş Sitemi'nde bulunan gezegenlerin nasıl oluştuğunu anlamamızda bize yardımcı olabilir. Çünkü DeeDee ve benzeri gezegenler hem Güneş SisteHüseyin Berkan mi'nin geçmişini anlamamıza, hem de astronominin geleceğini öngörmemize olanak tanıyor. Görece daha yeni oluşmuş bir gezegen olduğu düşünülen DeeDee'nin kendi gezegenimizin geçmişiyle ilgili bilgi sahibi olmamızı da sağlayabileceği İşinden düşünülüyor. DeeDee, Güneş'ten yaklaşık 140 milyon kilometre kadar uzakta bulunuyor. Güneş ışınlarının DeeDee'ye ulaşması 13 saat alıyor. DeeDee'nin Güneş etrafındaki bir turunu tamamlaması ise yaklaşık 1.100 yıl alıyor. DeeDee'nin -240 dereceyle mutlak sıfıra oldukça yakın bir sıcaklığa sahip olduğu ve üzerine yansıyan Güneş ışığının yalnızca %13'ünü yansıttığı tespit edildi. Kaynak: www.onedio.com 08 BİLİM Deney Zamanı Bilim denilince hepimizin aklına çılgın bilim insanları gelir. Hani şöyle beyaz önlüklü, laboratuvarlardan çıkmayan insanlar vardır. Siz de isterseniz bu haberimizdeki deneyleri yaparak yarım saatliğine bir bilim insanı olabilirsiniz. Haydi başlayalım! Süt ve Deterjan Deneyi Süt ve deterjan deneyinde tam yağlı süt ile deterjanın etkisiyle boya sanki tabağın içinden doğuyor gibi görünüyor. Tabii bu deney biz çocuklar için çok eğlenceli. Zeynep Özkoca Malzemeler : Geniş bir tabak Tam yağlı süt Bulaşık deterjanı Farklı renklerde gıda boyaları Kulak çubuğu İlk olarak bir miktar sütü tabağın içine dökün ve çeşitli renklerde gıda boyalarını damlatın. Daha sonra süt dolu tabağa deterjanı damlatın. Kulak çubuğunun ucunu bulaşık deterjanına batırın ve sonra sütün içine gıda boyası eklediğiniz bir yere batırın. Ortaya çıkan renkli görüntüyü seveceğinize çoktan karar kıldım. Kalem Hilesi İkinci deneyim olan kalem hilesinde ise amaç havanın etkisiyle suyun poşetten çıkmaması. Malzemeler : Bir adet polietilen torba Birkaç sıradan kalem Su Torbanın yarısını su ile doldurun. Torbanın suyla dolu olan yerlerinden kalemleri kullanarak delikler açın. Daha sonra kalemleri torbanın diğer tarafından çıkarın. Peki bu nasıl oldu? Açıklayayım. Eğer kalemleri torbanın içinden delerek geçirirseniz ve ondan sonra içine su dökerseniz su yaptığınız deliklerden dışarı sızacaktır. Ama önce torbayı suyla doldurup sonra kalemleri içine sokarsanız su akmayacaktır. Bir polietilen parçalara ayrılınca molekülleri ile birlikte daha yakın hareket etmeye başlar. İşte bu gerçekliğin bir sonucudur. Kristalize Şeker Deneyi Üçüncü ve bana göre en eğlenceli deney ise kristalize şekerlerde sıcak şerbetin soğuğun etkisiyle donması. Tabii bu benim düşüncem. Malzemeler : İki bardak su Beş bardak şeker Kebap şişleri Kalınca kağıtlar Birkaç kavanoz veya temiz bardak Bir sos tavası Gıda boyası Çeyrek bardak suyun içine birkaç yemek kaşığı şeker ekleyerek şeker şurubu yapın. Bir parça kağıdın üzerine biraz şeker serpin. Şişleri karışımın içine batırın. Şeker parçalarını üzerlerine yapışacak şekilde şişleri karıştırın. Daha sonra bunları kağıdın üzerine yatırın. Bir gece sonra: Sabah sıcak bir sos havasında beş bardak şekeri iki bardak suyun içinde eritin. Oluşan şurubu 15 dakikalığına soğumaya bırakın. Ama çok uzun bekletmeyin. Aksi takdirde kristaller oluşmaz. Sonra bunu kavanozlara boşaltın ve gıda boyası ekleyin. Artık hazır olan şişleri kavanozların içine yerleştirin. Şimdi bekleyin ve sonucu görün. Kaynak: http://www.egitimpedia.com , http://www.omo.com Kendini Onaran Maddeler Günümüzde gelişen teknoloji ile karşımıza çıkan kendini onaran maddeler sayesinde gelecekte yaşam daha kolay olacak. Esra Okan Bunlardan ilki Fransız bilim insanlarının geliştirdiği, kesilse bile kendini onarabilen ve yeniden yapışabilen bir materyal. Bir tür yapay lastik olarak tanımlanan materyal, bitkisel yağ ve idrarda bulunan bir bileşenin birleşimiyle yapıldı. Malzeme kesildiğinde diğer tarafına güçlü çekim özelliğini koruyan bir yüzey üretiyor ve materyal yapıştırmaya gerek kalmadan yeniden yapışıyor. Fransız araştırmacılar, bu maddenin üretiminde molekül mühendisliğinden yararlandılar. Bir diğeri ise NASA tarafından uzayda daha uzun süre kalabilmeyi sağlamak adına geliştirdikleri kendini saniyeler içerisinde onarabilen madde. Dışı katı polimer kaplı olan bu maddenin içinde ise özel bir sıvı bulunuyor. Devamı Sayfa 9’da 09 BİLİM Bu özel sıvı, darbe alan kısımdan dışarı sızarak oksijenle temas ettikten sadece saniyeler sonra katılaşıyor ve hasar alan bölgeyi onarıyor. Bu madde sayesinde uzayda seyir halinde olan mekiklere gök taşı ve benzeri cisimler çarpsa bile uydular ya da mekikler saniyeler içerisinde hiçbir dış desteğe ihtiyaç duymadan kendilerini onarabilecekler. Kaynak: www.hurriyet.com.tr, shiftdelete.net , muhendisbeyinler.net Gezegenler Hakkında Bilgiler Kimi zaman bize yüzünü gösteren, kimi zaman ise sadece belgesellerde ve dergilerde görüp bilgi sahibi olabildiğimiz o devasa gezegenleri gelin hep birlikte inceleyelim. Gezegen Nedir? Bir yıldızın etrafında dolanan ve kendisi yıldız olmayan doğal gök cisimlerine gezegen adı verilir. Dar anlamıyla, Güneş Sistemi içinde, Güneş’in doğrudan uydusu olan ve Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) tarafından bu tanıma uygun bulunmuş sekiz gök cismi belirlemede kullanılır. Hüseyin Berkan İşinden Gezegenler Hakkında Bilgiler 1. Gezegenler Güneş'in etrafında döner. 2. En sıcak gezegen Venüs'tür. 3. Dünya en sıcak üçüncü gezegendir. 4. En büyük yıldız UY Scuti. 5. Güneşin üzerinde çok fazla leke vardır. 6. Dünya bize çok büyük gelir ama aslında daha büyük gezegenler vardır. 7. Jüpiter en büyük gezegendir. 8. Jüpiter'in 67 adet uydusu bulunmaktadır. 9. Jüpiter'in içine 1321 adet Dünya sığabilir. 10. Ay Güneş'in aynasıdır. 11. Gökyüzü Dünya'ya özeldir. 12. Ay Dünya'nın uydusudur. 13. Güneş'e en yakın gezegen Merkür'dür. 14. Merkür, 4879 kilometrelik çapıyla Güneş Sistemi'ndeki en küçük gezegendir. 15. Merkür yüzeyinde diğer gezegenlerden daha çok krater bulunmaktadır. 16. Uzayda ağlarsanız gözyaşlarınız akmaz. 17. Venüs’te bir gün bir yıldan daha uzun sürer. 18. Venüs Dünya'ya en yakın gezegendir. 19. Venüs diğer tüm gezegenlerden farklı olarak saat yönünde dönmektedir. Güneş batıdan doğar, doğudan batar. 20. Güneş’in içine 1 milyon tane Dünya sığabilir. 21. İnsan vücudu yerçekimsiz ortama çıktığında insan omurgası düzleşir, bu da Uzay'a çıktığınızda 5 cm’ye kadar daha uzun boylu olmanıza yol açar. 22. Bilim insanlarının hesaplarına göre evrende 1 septilyon civarında yıldız var. Septilyonun kaç olduğunu merak ediyorsanız 1’den sonra 24 tane sıfır koymalısınız. 23. Uzay boşluğu dondurucu soğuklukta, kapkaranlık ve tamamıyla sessizdir. Kaynak : turkcebilgi.com , bilgimat.com , haberuzay.com 10 EĞİTİM Eğitim Her Yerde Eylül Naz Acar Bizler eğitim almak için okula gideriz ve okulda bize ödev verirler. Hepimizin hayatında önemli bir yer olan okullar üzerine yazmak istedik. Neden mi? Hadi, gelin öğrenelim. Çocukların okul ile ilgili sorunları çok önemlidir. Örneğin bir öğrenci, arkadaşı yüzünden derse odaklanamıyorsa sınavından kötü not alabilir. Bu sorunu velisine veya öğretmenine söyleyebilir. Eğer bu gibi sorunlara çözüm bulunamazsa bu çocukların derslerine yansıyabilir. Yansırsa çocuklar derslerinde başarısız olurlar. Bu sorunları çözemiyorsak bir büyüğümüzden yardım isteyebiliriz. Sonuç olarak okul ile ilgili sorunlarımızı önemsemeli ve çözmeye çalışmalıyız. Peki eğitim sadece okulda mı olur? Eğitim, hayatımızın her yerindedir. Gökyüzünü izlerken kuşların hareketinden, bulutların geçip gitmesinden, yağmurun damlalarından ve hatta gökkuşağından bile yeni şeyler öğrenebiliriz. Düşünmeye başladığımız andan beri araştırmaya da merak salmışızdır. Biz çocuklar her an öğrenmeye açız. Açlığımızı dindirmek içinse düşünmek ve araştırmak gerekir. Bu sayede eğitimi ve öğrenmeyi hayatımızın her alanına uygularız. Ne demiş Pascal? “Bir adamın büyüklüğü, düşüncelerinin gücünde yatar." TEGV'den Çocuklara Yüz Güldüren Etkinlikler 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı TEGV'de kutlanır! TEGV Yeniköy Öğrenim Birimi göZeynep Mine nüllüleri, ilk ve orta okulda okuyan Öztürk 100 öğrenci ile birlikte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamak amacıyla 22 Nisan 2017 Cumartesi günü TED (Tenis, Dağcılık, Eskrim) Spor Kulübü'ne gittiler. Orada gerçekleşen Minik Eller Büyük Hayaller Çocuk Şenliği'ne katıldılar. Şenlikte çocuklar hem tenis öğrendiler hem yüz boyama, sihirbazlık gösterisi, tırmanış, tişört boyama gibi aktivitelere katıldılar hem de patlamış mısır ve pamuk şeker alarak eğlenceye doydular. Peki çoğu çocuğun bu etkinlik sayesinde tanıştığı tenis nedir, nasıl oynanır? Öncelikle tenis; toprak, çim, sentetik veya sert olmak üzere 4 farklı kortta oynanabilir. Kortlar fileyle ortadan ikiye ayrılır. Tenis, 2 veya 4 kişi ile kauçuk bir top ve raketle oynanır. Oyun servis atışı ile başlar. İlk atıştan sonra topa havadan vurulabilir. Topu karşı alanın içine çarptıramayan veya alanın dışına atan, bir sayı kaybetmiş olur. Tenis ilk defa 1874’te İngiltere'de ortaya çıkmış ve 1900 yılında Türkiye'ye gelmiştir. Çocukları ilklerle buluşturan banka: Yapı Kredi TEGV işbirliğiyle 2006 yılından beri 1.- 8. sınıf öğrencileri için “Okuyorum Oynuyorum” eğitim programını gerçekleştiren Yapı Kredi, 2014 yılında programı bir adım öteye taşıyarak Renkli Kalemler projesini başlattı. Proje ile ilgili sorularımızı Yapı Kredi Yöneticisi Nurcan Erhan yanıtladı. çevre odaklı Sınırsız Mavi eğitimi, TEGV ile yürüttüğümüz Okuyorum Oynuyorum ve Renkli Kalemler, içinde olmaktan mutluluk duyduğumuz projeler. Yapı Kredi’nin eğitim için bugüne kadar yaptığı çalışmalardan kısaca bahsedebilir misiniz? Yapı Kredi olarak kurulduğumuz günden bu yana ülkemizdeki okuryazarlık seviyesinin yükselmesi için birçok proje gerçekleştiriyor ve erken yaştan itibaren okuma alışkanlığının sağlanması için çalışmalar yapıyoruz. Turmepa ile ilkokullarda verilmesine destek olduğumuz Geçtiğimiz sene içerisinde ayrıca Yapı Kredi World’ün çok sevilen ve Worldcard ile özdeşleşen maskotu Vadaa’nın oyuncaklarını yine TEGV işbirliği ile satışa sunduk. Vadaa oyuncaklarından elde edilen geliri, TEGV eğitim noktalarındaki çocukların bir senelik eğitimine aktardık. Bugüne kadar tüketicilerle 16 binin üzerinde Vadaa maskotunu buluşturduk. Yine 2016’da Yapı Kredi World’ün 15 yıldır ana sponsorluğunu üstlendiği Marka Konferansı’nda Vadaa’nın dev versiyonunu gittigidiyor.com’la eş zamanlı olarak açık artırmaya sunduk. Marka Konferansı’ndaki Vadaa için verilen tekliflerin en yükseği, Yapı Kredi’nin “sürpriz oranı” ile katlandı ve geliri TEGV’e bağışlandı. “Okuyorum Oynuyorum” projesi için yapılan çalışmalar nelerdir? kadar gerçekleştirdiğimiz etkinlikler arasında yer alıyor. 2006’da başlattığımız Okuyorum Oynuyorum Eğitim Programı, 6-14 yaş grubu çocukların okuma becerilerini geliştirmek amacıyla her sınıf düzeyi için seçilmiş 10 ayrı kitaptan/öyküden ve bu öyküleri anlamaya yönelik çalışmalardan oluşuyor. Program, TEGV’in 3.500’ü aşkın gönüllüsü tarafından Türkiye çapındaki Eğitim Parkı ve Öğretim Birimlerinde, bu proje için özel tasarlanmış “Okuma Adası” adı verilen etkinlik odalarında uygulanıyor. Renkli Kalemler nasıl bir proje? Kimlerle birlikte çalışıldı? Yapı Kredi olarak 11 yıldır yürüttüğümüz bu çalışma ile çocukların gelişimine katkıda bulunacak ek faaliyetler de düzenliyoruz. Edebiyat şenlikleri ve yazar -çocuk buluşmaları, ünlü sanatçılarımızın da desteklediği ve Çocuk Hakları Bildirgesi’nden seçilen 12 temel ilkenin senaryolaştırıldığı “Sokak Tiyatroları” bugüne Türkiye’nin farklı noktalarında TEGV etkinlik alanlarında yürüttüğümüz Renkli Kalemler’i OkuyorumOynuyorum programını bir adım daha ileri taşıyacak bir proje olarak tasarladık. Proje ile çocukların ‘dinleme-anlama’ ve ‘konuşma-anlatma’ becerilerini geliştirmelerinin ötesinde araştırma, kendini doğru ifade etme ve yaratıcı düşünme gibi konularda beceriler kazandırılmasını hedefliyoruz. Proje kapsamında medyanın değerli isimlerini çocuklarla bir araya getiriyoruz. Renkli Kalemler sürecinde çocuklar mizanpajından fotoğraflarına, haber içeriğinden tasarımına kadar Renkli Kalemler Gazetesi’ni kendileri üretiyor ve kendi illerinde kamuoyu ile paylaşıyor. BİZİM BURALAR 11 05 Türkiye'nin İlk Özel Müzesi Sadberk Hanım Müzesi, tarihte bir yolculuğa çıkarmak için siz ziyaretçilerini bekliyor. Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, 14 Ekim 1980 tarihinde Sarıyer Büyükdere'de Azaryan Yalısı'nda, Vehbi Koç'un eşi Sadberk Koç'un anısına, onun kişisel koleksiyonunu sergilemek üzere açılmış, Türkiye'nin ilk özel müzesidir. Müze, Türk İslam Eserleri ve Arkeolojik Eserler olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Sadberk Hanım Müzesi kuruluşunda yaklaşık 3 bin esere sahipken, bugün 18 bini aşkın eseri bünyesinde toplamaktadır. M.Ö. 6 bin yıllarından Bizans dönemi sonuna kadar Anadolu'da yaşayan uygarlıkların maddi kültür kalıntılarını yansıtan arkeolojik eserler Sevgi Gönül Binası'nda, Osmanlı ağırlıklı İslam eserleri, Osmanlılar için yapılmış Avrupa, Uzak ve Yakın Doğu eserleri ile Osmanlı dönemi dokumaları, kıyafetleri ve işlemeleri Azaryan Yalısı'nda sergilenmektedir. Arkeolojik eserlerin sergilendiği bölümü gezerken para olmadan önce takas yapıldığını, yazıyı Sümerler 'in bulduğunu ve ilk olarak taşa yazdıklarını öğrendik. Bugün kullandığımız paranın, yazının ve aletlerin tarihsel gelişimini gördük. Mesela şimdiki aynalardan farklı olarak görünümünü parlaklığa göre ayırt edebildiğimiz tunçtan yapılma aynalar olduğunu öğrendik. Türk İslam tarihi eserlerinin sergilendiği bölümü gezerken ise Osmanlı Dönemi'nde odaların içinde bulunan mangallarda bakır, pirinç gibi metallerden ya da pişmiş topraktan mangalın içinde kör ateş yandığını, bazı mangalların çay, kahve ve yemek pişirmeye yaradığını ve kubbe kapaklı üzeri oymalı süslemeli olanların ise evin odalarında yalnızca sıcaklık sağlamakla birlikte eve güzellik kattığını öğrendik. Osmanlı Dönemi'ne ait kıyafetleri ve Türk gelenek göreneklerine ait eserleri gördük. En çok dikkatimizi çeken ise Geleneksel Türk Hamamı'ndaki takunyalardı. Ayrıca Sadberk Hanım Müzesi 1981 yılından itibaren düzenlediği konferanslarda, konusunda uzman araştırmacılar ve bilim insanları tarafından gerçekleştirilen konuşmalar ile bilimsel bilginin paylaşımını artırıyor. Okul gruplarıyla çeşitli aktiviteler yaparak çocukların gelişimine katkı sağlamayı ve Haydi Müzeye! eğitim projesi kapsamında yayımlanan eğitim kitapları ile çocukların kültürel mirasımızı öğrenmesini amaçlayan Sadberk Hanım Müzesi, çocuklarda bu mirası koruma bilincinin geliştirilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Sadberk Hanım Kimdir? Sadberk Hanım 1908 yılında Ankara'da doğdu. 18 yaşında Vehbi Koç ile evlendi ve bu evlilikten 4 çocuğu oldu. Geleneklerine bağlı, çevresindeki insanları memnun etmeye çalışan ve güçlü bir espri anlayışına sahip bir hanımefendiydi. En büyük merakı el işleri yapmak, bahçesi ile uğraşmak, doğadaki şifalı otlar ve çocuklarıydı. 1973 yılında vefat etti. Umarım bir gün sizin de bu tarihi müzeye yolunuz düşer. Mehmet Can Öncü Laleler Diyarı: Emirgan Korusu Renkli Kalemler Yeniköy ekibi olarak siz okurlarımızı Boğaz'ın incisi Emirgan'da tarih ve doğayla buluşturmak istedik. Emirgan Korusu'nu sizler için ziyaret ettik. İstanbul'da Emirgan - İstinye semtleri arasında stresinizi atarak harika bir gün geçirebileceğiniz bir yer var. Başlıktan da anlamışsınızdır ki burası meşhur "Emirgan Korusu". Eminim çoğunuz gitmiştir. Fakat biz Renkli Kalemler Yeniköy gazetecileri olarak gördük ki hala gitmeyenler, daha doğrusu gidemeyenler var. O zaman Emirgan'ı onlara getirelim dedik ve sizler Zeynep Özkoca için küçük bir grup olarak Emirgan Korusu’na gittik. Koru 17.yüzyılda Osmanlı Padişahı 4. Murad tarafından İranlı Emir Güne Han'a armağan edilmiştir. Yıllar boyunca pek çok kez el değiştirmiştir ve en sonunda da 19. yüzyılda Osmanlı Padişahı Abdulaziz tarafından Mısır Hidiv-i İsmail Paşa'ya verilmiştir. Önceden koruya "Feridun Bahçeleri" denmekteydi fakat daha sonra "Emirgan Korusu" adını almıştır. 1871-1878 yılları arasında koruya üç tane köşk yaptırılmıştır. Günümüze de ulaşan bu üç köşk: Sarı, Pembe ve Beyaz Köşklerdir. Ayrıca bizim gibi sizler de evlenecek çiftlerin fotoğraf çekimlerini izleyebilirsiniz. Unutmadan bu mekanın, fotoğraf çekimleri için birebir uygun olduğunu da söyleyeyim. Ayrıca her yıl nisan ayında, bu yıl on ikincisi düzenlenen Lale Festivali yapılıyor. Bu yıl Emirgan Korusu’na 190 farklı türde 2 milyon 800 bin adet lale ekildi. Bu da demek oluyor ki koruda tüm lale türlerini görebilirsiniz. Burada çeşitli lalelerle fotoğraf çekimi yapabilir, içinde bulunan göletteki ördek, kuğu ve kaplumbağaları izleyebilirsiniz. Hafif bir müzik eşliğinde, stantlardaki İSMEK (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitim Kursları) ile yürütülen el emeği çalışmaları satın alabilir ve piknik yapabilirsiniz. Umarım Emirgan'a gitmiş kadar olursunuz sevgili Renkli Kalemler okuyucuları.. 12 BİZİM BURALAR ÇEVRE SORUNLARI Eşsiz Bir Güzellik: Atatürk Arboretumu Şehrin karmaşasından uzaklaşmak için Belgrad Ormanı yakınındaki eşsiz güzellik Atatürk Arboretumu yeni tercihiniz olabilir. Arboretum Nedir? Arboretumlar bilimsel araştırma ve gözlem amacıyla orijini ve yaşları belli, her biri doğru ve dikkatli bir şekilde bir araya getirilmiş olan çoğunluğu ağaç ve diğer odunsu bitki taksonlarının uygun seçilmiş alanlarda yetiştirilip sergilendiği tabiat parçalarıdır. Başka bir açıdan bakıldığında arboretumlar eğitim ve bilimsel yanları ağır basan bilgi, emek ve sabırla meydana getirilmiş canlı bitki müzeleridir. Arboretumların amacı, ilk ve orta öğretimden üniversite düzeyine kadar tüm öğrencilere ve çevre halkına otsu ve odunsu bitkiler hakkında bilgi vermek, onları yetişme alanlarında tanıtmak, çevre koruma bilincinin gelişmesine katkıda bulunmaktır. Arboretumun ne demek olduğunu öğrendiğimize göre artık Atatürk Arboretumu ile tanışabiliriz! Atatürk Arboretumu, Sarıyer ilçesinde bulunan floristik zenginliğiyle birçok yerli ve yabancı botanikçinin ilgisini çekmiş bulunan ünlü Belgrad Ormanı’nın güneydoğusunda 296 hektarlık bir orman parçası üzerinde kurulmuştur. Sınırları içinde Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan Kirazlıbent ile 1916 yılında Neşet Hoca tarafından kurulan Türkiye’nin ilk fidanlığını barındıran Atatürk Arboretumu yeryüzündeki diğer arboretum ve botanik bahçeleriyle tohum ve fidan temini konusunda işbirliği içerisindedir. Arboretumda evcil hayvan, motor ve bisiklet girişine izin verilmez. Ayrıca mangal yakmak ve piknik yapmak da yasaktır. Atatürk Arboretumu'na ulaşım Hacıosman Metro İstasyonu'ndan kalkan otobüslerle ya da özel aracınızla gidecekseniz yine Hacıosman'dan tabelaları takip ederek kolayca sağlanır. Atatürk Arboretumu'na gittiğinizde bol bol fotoğraf çekip, göl kenarında romantik anlar yaşayabilirsiniz. Atatürk Arboretumu, Orman Genel Müdürlüğü İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'nün Bahçeköy Orman İşletme Müdürlüğü'ne bağlı bir işletme şefliğidir.Arboretumun kelime anlamı da çeşitli canlı ağaç türlerinin derlemini [koleksiyonunu] barındıran bir ağaç müzesi olarak tanımlanabilir. Arboretum'da 1500’ü aşkın bitki türü vardır. Ayrıca hatırı sayılır bir soğanlı bitkiler koleksiyonu da bulunmaktadır. Kaynak: http://www.gezilmesigerekenyerler.com Doğanın Verdiği Huzur: Belgrad Ormanı Şehirden uzaklaşıp doğayla iç içe, huzurlu ve keyifli vakit geçirmek isteyenlerin tercihi Belgrad Ormanı... Belgrad Ormanı, Çatalca Yarımadası'nın en doğu ucunda İstanMiray Karakuş bul Avrupa Yakası'nda yer alan doğal oluşumlu ağaçlık bir bölgedir. Doğusunda İstanbul Boğazı, kuzeyinde ise Karadeniz doğal sınırlarıdır. Bizans ve Osmanlı döneminde İstanbul'a içme suyu sağlayan en önemli kaynakken; günümüzde kente sağladığı su, kentin gereksiniminin çok altında olduğu için daha çok rekreasyon alanı olarak kullanılıyor. Neden Ormanın Adı Belgrad? Orman, adını Kanuni Sultan Süleyman'ın 1521’de Sırbistan seferi dönüşü beraberinde getirdiği Belgradlıların yerleştirildiği Belgrad Köyü'nden almaktadır. Köy sakinlerinin su kaynaklarını kirlettiği anlaşılınca 1894’te köy taşınmış, bu tarihten sonra ormanın ve barındırdığı su kaynaklarının korunması için ilk kez önlemler alınmıştır. Gittikçe kalabalıklaşan İstanbul’un su ihtiyacının büyük bir kısmının Belgrad Ormanları'ndan karşılanabileceği anlaşıldığında Mimar Sinan tarafından su kemerleri inşa edilmiştir. Belgrad Ormanı'na gittiğinizde bol bol oksijen alıp uzun yürüyüşler yapabilir, bisiklet sürebilirsiniz veya piknik yapabilirsiniz. Yılın her mevsiminde koşan veya yürüyüş yapan insanlarla karşılaşabilirsiniz. Ayrıca harika fotoğraflar da çekmeyi unutmayın! Peki Belgrad Ormanı'nda 9 Tane Tabiat Parkı Olduğunu Biliyor muydunuz? 2011’de açılan Tabiat Parkları, zengin bir bitki ve hayvan varlığına sahip. Bu parklarda piknik yapabilir, orman yolları ve patikalarda yürüyüşe çıkabilirsiniz. Ayrıca Belgrad Ormanı içerisinde bulunan 6 km'lik yürüyüş ve koşu parkurunun bir girişi Neşet Suyu Tabiat Parkı'ndan, diğer Ayvatbendi Tabiat Parkı girişi ise Irmak Tabiat Parkı'ndan sağlanmaktadır. Bu parkların en büyüğü 67.47 hektar alanıyla Neşet Suyu Tabiat Parkı, en küçüğü ise 3 hektar alanıyla Kömürcübent Tabiat Parkı. Diğerlerinin isimleri ise Bendler,Falih Rıfkı Atay, Irmak, Kirazlıbent, Mehmet Akif Ersoy, Fatih Çeşmesi ve Ayvatbendi Tabiat Parkı. Bendler ve Kirazlıbent Tabiat Parkı dışındaki tüm Tabiat Parkları'nda keyifle oturup bir şeyler atıştırırken sohbet edebileceğiniz kır kahveleri de bulunmaktadır. Kaynak: www.istanbultabiatparklari.gov.tr , www.gezilmesigerekenyerler.com Kömürcübent Tabiat Parkı BİZİM BURALAR Meşhur Tarihi Sarıyer Böreği Günün her öğünü bir fincan çay eşliğinde yenilebilecek; yaşadığımız ilçenin çok sevilen, meşhur, tarihi yiyeceği olan Sarıyer böreğini, Renkli Kalemler Yeniköy ekibi olarak okurlarımızla buluşturmak istedik. 13 Tarihi Lezzet: Su Muhallebisi Renkli Kalemler ekibi olarak eski Türk mutfak kültürünün unutulmaz tatlısı olan su muhallebisini sizler için araştırdık. Eski İstanbul'da ev dışındaki sosyal hayatın mekanlarından biri de muhallebicilerdi. Muhallebinin rengiyle uyumlu ve temizliğin simgesi beyaz mermerli tahta masaların üzerini sildikten sonra siparişinizi alan garsonların seri servisleriyle saat kısıtlaması olan, günün belli saatlerinde bir şeyler yiyip, içeceğiniz yerlerdir. Bu muhallebicilerde yiyebileceğiniz muhallebilerden biri de tarihi su muhallebisidir. Eğer evde denemek isterseniz işte size tarifi; Malzemeler: 3 su bardağı su 1 su bardağı süt Yarım su bardağı kadar mısır nişastası 1 paket vanilya 1 su bardağı şeker Üzerine serpmek için: Pudra şekeri veya çeşitli soslar Sarıyer böreği bölgemizin meşhur ve tarihi bir böreğidir. Sarıyer böreğinin kendine has bir kokusu vardır. Bu börek Zeynep Mine yiyenleri kendine hayran bırakır. Kıtır kıtır, orta sıcaklıkta ve isteğe bağlı olarak üzerine pudra şekeri ile Öztürk müşterilere sunulur. Yiyenlerin ağzında dağılır. Sarıyer böreği ilk olarak Osmanlı Devleti’nin kıtlık döneminde gayrimüslim bir vatandaş tarafından 1895’te halka sunulan, sade ve üstüne pudra şekeri dökülerek yapılmıştır. Sarıyer'in meşhur böreği, zamanla Sarıyer böreği adını almıştır. Böreğin orijinali aşağıdaki gibidir, ayrıca günümüzde patateslisi de yapılmaktadır. Evde denemek isteyenler için; Malzemeler: 3 adet yufka 1 su bardağı sıvı yağ Yapılışı: 600 gram kıyma Öncelikle tüm malzemeler güzelce karıştırılır ve ocağa konur. Ardın 125 gram margarin dan karıştırmaya devam edilerek pişirilir. Kaynamaya başladıktan bir 5 adet soğan kaç dakika sonra ocağın altı kapatılır. Islatılmış kaselere veya kalıba 2 adet kesme şeker dökülür. Buzdolabında birkaç saat bekletildikten sonra kaseleri ters çevirerek servis edebilirsiniz. 2 çorba kaşığı sıvı yağ Afiyet olsun Renkli Kalemler okurları... 1 kahve fincanı dolmalık fıstık 1 kahve fincanı kuş üzümü Tuz Karabiber Üzeri için: İstanbul Boğazı'nın manevi bekçilerinden Telli 1 su bardağı soda Baba'yı sizler için araştırdık. Yapılışı: Geçmiş tarihimizde Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde Anadolu İlk olarak iç malzemeleri hazırlanır. Soğanlar küp küp doğranır ve topraklarında çok sayıda gönül sultanları yaşamıştır. Özellikle yağda kavrulur. Rengi hafif dönen soğanlara fıstık ve kuş üzümü ilaİstanbul'da yaşamış olan bu gönül sultanları, hem Osmanlı yönetiminve edilir. Ardından kıyma koyulur ve kavrulur. Tuz ve baharatlar da de hem de halka doğru yolu göstermede önemli katkılarda bulunmuşeklenerek soğumaya bırakılır. Börek için kat aralarına sürmek üzere lardır. Ülkemizin dört bir tarafında çok sayıda gönül sultanlarının türharcımız hazırlanır. Eritilmiş tereyağı, sıvı yağ, süt, soda, yumurta ve beleri bulunmaktadır. İstanbul'da yer alan gönül sultanlarından biri de tuz ayrı bir kapta karıştırılır. Yufkalar çok çabuk kurur ve bu nedenle Telli Baba hazretleridir. Telli Baba Hazretleri’nin kesin doğum tarihi hızlı hareket etmek gerekir. Mümkünse üzeri nemli bezle örtülmelive ölüm tarihi de bilinmemekle birlikte birçok tarihi kaynaklara göre dir. İlk kat tezgaha alınıp fırça ile yağlanır. Ardından 2. yufka da Osmanlı dönemlerinde yaşamış olduğu yönünde çeşitli bilgiler bulunyağlanır ve fırça ile harç 3. 4. ve en son 5. yufkaya da sürülür. Kıyma maktadır. Yine birçok tarihi kaynağa göre Osmanlı İmparatorluğu'nun uç kısma konulur, rulo yaparak katlanır ve cam tepsiye uzunlamasına başarılı hükümdarlarından olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın dönemindizilir. Kalan harç tüm yufkaların üzerine bolca sürülüp dilimlenir. de Osmanlı ordusunun imamlık görevinde bulunduğu ve bu dönemde İmkan var ise bir gece buzdolabında bekletilir. 180 derecede üzeri hayatını kaybettiği bilgiler arasında yer almakta... kızarana kadar pişirilir ve böreğimiz servise hazır hale gelir. Afiyet olsun Renkli Kalemler okurları... Telli Baba Kimdir? Asıl isminin "İmam Abdullah Efendi" olduğu Telli Baba Hazretleri hakkında bir bilgi de, Üsküdar bölgesinde yatan Aziz Mahmut hazretleri, Beşiktaş bölgesinde yatan Yuşa hazretleri ve Yahya Efendi ile birlikte İstanbul Boğazı'nın dört manevi bekçisinden biri olduğu yönünde. Telli Baba'nın Türbesi Nerededir? Telli Baba Türbesi İstanbul'un Rumeli Kavağı semtinde yer almaktadır. Diğer birçok gönül sultanlarının türbelerinin ziyaret edildiği gibi Telli Baba Türbesi de İstanbul halkı, çevre illerde yaşayan insanlar ve yabancı turistler tarafından oldukça ziyaret edilmektedir. Hatice Zehra Rivayete göre yaklaşık yüz yıl önce çeşitli rahatsızlıkları olan genç bir kız rüyasında Telli Baba Türbesi'ni görmüştür. Genç kızın daha sonra bu türbeyi ziyaret etmesiyle türbenin yerinin tespit edildiği söylenmektedir. Cömert Kaynak: www.bilgiustam.com 14 SAĞLIK Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri Hastalık denince aklımıza önüne geçilemeyen öldürücü durumlar geliyor olabilir. Ama korkmayın! Bu haber sayesinde bilinçlenecek ve geçirebileceğimiz hastalıkların tedavileri olduğunu göreceksiniz. Hep beraber öğrenelim... Apse: İçi iltihap dolu şişlikler e ver ilen isimdir . Vücudun her tar afında or taya çıkabilir . Nedeni vücuda giren mikroplardır. Tedavi için gerekli malzeme: Lahana Hazırlanışı: Soğuk su ile yıkanan bir lahana yaprağı, apsenin üzerine dolanır. Yarım saatte bir yenisi ile değiştirilir. Adenit: Boyundaki lenf damar lar ının şişmesi sonucu meydana gelen iltihaplı şişliğe adenit denir. Tedavi için gerekli malzeme: Soğan, sarımsak Hazırlanışı: Öğle ve akşam yemeklerinde yarımşar kuru soğan ile ikişer diş sarımsak yenir. Alerji: Vücudun, bazı madde veya hava şar tlar ından etkilenmesi yahut psikolojik etkenler sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Önce, alerjiye neden olan etkenleri bulmak gerekir. Alerjinin belirtileri de; şahsa göre değişir. Kiminde kaşıntı, kiminde kurdeşen, kiminde astım görülür. Tedavi için gerekli malzeme: Siyah turp Hazırlanışı: Büyükçe bir siyah turp iyice yıkanır. Sonra kabukları soyulup, rendelenir ve sıkılır. İnce ve temiz bir tülbentten süzülerek içilir. Alerjik belirtiler kayboluncaya kadar, her gün devam edilir. Arpacık: Halk arasında it dirseği de denir. Doktorların Hordoleum dedikleri hastalıktır. Göz kapağındaki herhangi bir kılın dibinde; içi dolu bir şişlik meydana gelir. Acı ve zonklama vardır. Arpacıkla, hiçbir şekilde oynamayın, onu sıkmayın! Beslenmenize önem gösterin. Tedavi için gerekli malzeme : Sarımsak Hazırlanışı: 1 diş sarımsak, iyice dövülür. Arpacığın üstüne sürülür. 20 dakika sonra, ılık su ile yıkanır. Hava Yutma: Tıp dilinde aer ofaji diye bilinen bu hastalık, genellikle asabi mizaçlı kimseler de gör ülür . Bunlar yemek sırasında farkına varmadan hava yutarlar. Hava yutma, mide ve bağırsak gazlarının oluşmasına yardımcı olur. Tedavi maksadıyla aşağıdaki reçeteler uygulanır. Tedavi için gerekli malzeme: Nane, su. Hazırlanışı: 1 çay bardağı sıcak suya yarım kahve fincanı kuru nane konur. 5 dakika bekletilip süzülür. Yemekten sonra içilir. Bu hastalıklarda tabi ki öncelikli olarak doktora gidilmesini tavsiye ediyoruz, ancak evde de yapabileceğiniz bir şeyler olduğunu bilmek iyi olabilir. Derya Köroğlu Kaynak: http://www.neleryokki.com/saglik/hastalik_tedavisi.htm Antimikrobiyal Direnç Kanserden Daha Ölümcül Doktorlar kanserden daha ölümcül olabilecek bir hastalık olan antimikrobiyal direnç hakkında uyarıyor. İlerleyen yıllarda 10 milyon insan antimikrobiyal direnç nedeniyle hayatını kaybedebilir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Akılcı Dairesi'nin yaptığı araştırmalar 2050 yılında antimikrobiyal direncin kanserden daha tehlikeli olabileceğini ve bunun da 10 milyon insanın ölümüne neden olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle ilaçların doğru kullanımı çok önemli. Antimikrobiyal Direnç Nedir? Hatice Zehra Antibiyotik direnci, bakterilerin antibiyotik varlığında dahi üreyebilme ve hastalıklara sebep olma durumudur. Bazı Cömert antibiyotiklere direnç doğal olarak mevcut iken, diğerlerine karşı direnç bakterilerde gelişen mutasyon yoluyla ortaya çıkmaktadır. Bu durumda antibiyotik uygulaması duyarlı bakterilerin üremesini durdurur veya öldürürken, dirençli bakteriler seleksiyona uğrayarak popülasyona hakim hale gelirler. Antibiyotik kullanımı arttıkça doğal direnç sorunu da artmaktadır. Eğer önlem alınmaz ve antibiyotik kullanımı bu hızla devam ederse direnç nedeniyle basit bir enfeksiyonun dahi öldürücü olabildiği antibiyotik öncesi çağa dönmek söz konusu olabilecektir. Buna karşılık gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak ve gerektiğinde de akılcı politikalar üretmek yoluyla direnç oranlarını düşürmek mümkündür. Bunu başarabilen ülkelerde direnç oranlarında gözlenen düşme umut vericidir. Kaynak : www.haberturk.com, www.medimagazin.com.tr 15 SPOR Tarihi Sporlar İstanbullular Etnospor Kültür Festivali'nde tarihi sporlarla buluştu. Bu yıl 11-14 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Yenikapı'da Etnospor Kültür Festivali düzenlendi. Bu festivalde eski sporlar tekrar gün yüzüne çıktı. Ayrıca, ziyaretçiler, alanda bulunan stantlarda dünyanın dört bir yanında yapılan geleneksel yemeklerin de tadına bakabildiler. Festivalin amacı, çocuklara ve yetişkinlere teknolojiden uzak, güzel ve tarihi sporlarla ilgili pek çok bilgi öğrenebilecekleri bir gün yaşatmaktı. Sizin için bu festivali araştırdık. Bakalım hangi sporları bulmuşuz? Yağlı Güreş, Şalvar Güreşi, Kuşak Güreşi, Mas Güreşi, Aşırtmalı ve Kapışmalı Aba Güreşi Ahmet Emin Atlı Cirit, Atlı Okçuluk, Yaya Okçuluk Ağbulut Kökbörü Mangala Bunlardan Bazılarını Tanıyalım Diğer adı Ağaç Güreşi olan Mas Güreşi'nde yarışmacılar en az 4-5 metre boyutlarında, 60 cm yüksekliğinde sabit, düz ve kaygan olmayan bir platform üzerinde yarışırlar. Bu platform üzerinde yüz yüze oturan yarışmacılar ayaklarını karaçam ağacından yapılan, yere dik duran ve her iki ucundan yere sabitlenmiş bir tahtaya dayarlar. Bu spor kişiye; kuvvet, el çabukluğu, hızlılık, dayanıklılık, cesaret ve yaşama gücü gibi fiziksel ve ruhi özellikler kazandırmaktır. Mangala, Tür k zeka ve str ateji oyunudur . İki kişi ile oynanır . Oyun tahtası üzer inde kar şılıklı 6'şar adet olmak üzer e 12 küçük kuyu ve her oyuncunun taşlarını toplayacağı birer büyük hazine bulunmaktadır. Mangala 48 taş ile oynanır. Oyuncunun amacı kendi haznesinde en çok taşı toplamaktır. Kura neticesinde başlama hakkı kazanan oyuncu, kendi bölgesinde bulunan istediği kuyudan 4 adet taşı alır. Bir adet taşı aldığı kuyuya bırakıp saatin tersi yönünde her bir kuyuya birer adet taş bırakarak elindeki taşlar bitene kadar dağıtır. Elindeki son taş hazinesine denk gelirse, oyuncu tekrar oynama hakkına sahip olur. Oyuncunun kuyusunda tek taş varsa, sırası geldiğinde bu taşı sağındaki kuyuya taşıyabilir. Hamle sırası rakibine geçer. Her seferinde oyuncunun elinde kalan son taş oyunun kaderini belirler. Kaynak: www.etnosporfestivali.com Basketbol Bazen o uzun boylarını kıskandığımız, bazen de yanlarında küçücük kalmanın bizi güvende hissettirdiği o dev insanların sporu, basketbol! Basketbol, beşer kişilik takımlar halinde elle ve topla oynanan, yüksekliği 3,05 metre olan pota adı verilen çemberden topu geçirerek kazanmaya çalışılan takım oyunudur. İlk olarak 1891 yılında Amerika'da ortaya çıkmıştır ve 1. Dünya Savaşı ile Ahmet Cihat birlikte dünyaya yayılmaya başlamıştır. Basketbol Türkiye’de ilk defa, 1904 yılında Amerikan Robert Koleji öğrencileri tarafından oynanmıştır. Bilinen ilk resmi müsabaka 1921 yılında Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri ile İstanbul’da yaşayan Düzgün Amerikalılar arasında olmuştur. Basketbol Nerede Oynanır? Oyun Alanının Özellikleri Nelerdir? Basketbol çoğunlukla kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, FIBA standartlarına göre 28 m x 15 m'dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet bulunur. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, yarıçapı yaklaşık 12,3 cm, ağırlığı 650-700 gramdır. Basketbolun Kuralları 1.Oyunu 1 baş hakem ve 2 yardımcı hakem olmak üzere 3 hakem yönetir. Misafir takım alan seçme hakkına sahiptir. Maç orta saha çizgisinde yapılan hava atışıyla başlar. 2.Takımlar 5 kişiden oluşur ve sınırsız oyuncu değiştirme hakkına sahiptir. Eğer bir oyuncu 5 faul ile oyun dışı kalırsa tekrar oyuna giremez. 3.Oyun 10'ar dakikalık 4 periyottan oluşur ve eşitlik olursa uzatma periyodu yapılır. 4.Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer. 5.3 sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış 2 sayı, 3 sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış 3 sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir. 6.Bir oyuncu kural ihlali veya hatası yaparsa top kullanma hakkı karşı takıma geçer. Yapılan bireysel fauller ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar ya da serbest atış yapma hakkı kazanır. Serbest atış hakkı adedi, faulün yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. Kaynak: http://www.besyo.org 16 SPOR Beyin sporuna hazır mısınız? Kızların sayısı ile erkeklerin kareli bölümünün alanını çarpıp, sonucu erkeklerin sayısına bölüp kalanı da ekleyerek kızların kareli bölümünün alanı ile toplayın. Daha sonra sizin için boş bıraktığımız alana bulduğunuz sonucun çarpımlarından oluşan kareli bir alan yaratın ve şık bir fotoğrafınızı ekleyin! Kareli alanı yaratacağınız kısım : Zeynep Özkoca Sarıyer Spor Kulübü Bir zamanların efsane futbol takımı Sarıyer Spor Kulübü... 1940 yılında kurulan kulüp, Sarıyer ilçesinin en ünlü takımıdır. Renkleri lacivert ve beyazdır. Lacivertin asaleti, beyazın ise temizliği simgelediği kabul edilmiştir. 1982-1994 ve 1996-1997 yılları arasında Türkiye 1. Ligi'nde oynamıştır. 1. Ligde oynadığı yıllar boyunca çok başarılı sonuçlar alan takım uzunca bir süre İstanbul'un 4. büyük takımı olarak gösterilmiştir. Ancak 1990'lı yılların son bölümünde bölgede inşaatların yasaklanması ve akabinde varlıklı iş insanlarının Sarıyer'den el çekmeleri kulübün desteksiz kalmasına neden olmuştur. Kulüp gerileme dönemine girmiştir. Sarıyer Spor Kulübü'nün kuruluş çalışmaları üç önemli aşamadan geçerek gerçekleşmiştir. Bu üç aşama; 1.Sarıyer Gençler Cemiyeti, 1920'li yıllarda kurulmuş, 1927 yılına kadar aktif olmuş ve 1930 yılında etkinliğini yitirmiştir. 2.Sarıyer Gençler Mahfili, 1932 yılında kurulmuş, 1938 yılına kadar aktif olmuş ve 1940 yılında yerini Sarıyer Gençlik Kulübü'ne bırakmıştır. 3.Sarıyer Gençlik Kulübü, kuruluşun son aşaması olarak yerini almıştır. Peki Futbol Nasıl Bir Spor? Futbol, 11 kişilik iki takım arasında oynanır ve kendine özgü kuralları vardır. Oyunun amacı, topu rakip kaleye sokmaktır. Topa elle ve kolla vurmak kesinlikle yasaktır ama kafa ile ya da kurallara uygun olarak bedenin herhangi bir yeriyle topa vurulabilir. Yalnızca kaleciler belirlenmiş bir alan içinde topu elle tutabilirler. Futbolcular kendi takımlarının simgesi olarak forma giyerler. Her oyuncunun forması üzerine farklı bir numara yazılıdır. Yalnızca kaleciler, öbür oyunculardan kolayca ayırt edilebilmesi için farklı renkte forma giyer. Bütün futbolcular, bu oyun için uygun biçimde üretilmiş özel ayakkabılar Mehmet Can (krampon) kullanırlar. Kaynak: http://www.sariyersporkulubu.org.tr Öncü Yayın Ekibi Ahmet Cihat Düzgün Ahmet Emin Ağbulut Yönetim Yeri: Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı İstanbul Yeniköy Öğrenim Birimi Cumhuriyet Mahallesi Ladik Sokak No:8 Tarabyaüstü-Sarıyer Telefon: (0212) 2627379 e-posta: [email protected] g www.tegv.org Derya Köroğlu Gönüllüler Esra Okan Ecem Çolak Eylül Naz Acar Pelin Alaçam Hatice Zehra Cömert Hüseyin Berkan İşinden Gazeteci Koç Mehmet Can Öncü Çiçek Tahaoğlu Miray Karakuş Zeynep Mine Öztürk Zeynep Özkoca