Birçok az gelişmiş ülkede. ithal ikamesi yoluyla

advertisement
İHRACATA DAYALI SANAYiLEŞME
Cem ALPAR(*)
ı.
Az Gelişmiş Ülkelerin Sanayii Mallar İhracatı
Birçok az
,.
ülkede. ithal ikamesi yoluyla sanayileş­
me çabalarının başarısızlığa uğraması veya bu politikanın ekonomik darboğazlar yaratması neo- klasik iktisatçıları veya bu
iktisatçıların genellikle görev yaptıkları
uluslararası kuruluş­
ları H.M.F., G.A.T.T., World Bank) az gelişmiş. ülkelere ithal
ikamesi politikasını terkederek ihracata dayalı sanayileşme
stratejilerini önermeye yöneltti. Özellikle Hong- Kong, Güney
Kore ve Brezilya gibi ülkelerin 1960'lardan sonra sanayi mallan ihracatında gösterdikleri başarı ve sağladıkları ekonomik büyüme, bu ülkelerin diğer az gelişınişlere -her ülkenin özellik
arzeden siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarına bakılmaksızınörnek olarak gösterilmesine neden oldu.
·
İhracata
gelişmiş
dayalı sanayileşme
-büyüme- politikasını ve
muhtemel sonuçlarını eleştirici bir açıdan incelemeden önce,
endüstri mallarının dünya ticaretinde ve özellikle az gelişmiş
ekonomilerde göster,diği gelişmelere biraz daha yakından bakmak yararlı olur.
1958- 1977 yılları arasında az gelişmiş ülkelerde endüstri üretimi ve istihdamı sanayileşmiş ekonomilere nazaran daha hızlı
bir artış göstermiştir. Az gelişmiş ülkelerin 1960- 1980 yılları
arasında toplam ihracatlan yıllık ortalama % 4,6 fakat sanayi
mallan ihracatı yıllık ortalama % 12,9 oranında artmıştır (ll.
(*)
(i)
Doç. Dr., A.l.T.l.A. Ekonomi Fakültesi.
The \Vorld Bank (1981), World Development Report.
121
.
;
Orta gelir grubuna dahil edilen ve petrol ithalatcısı duru~
munda bulunan az gelişmiş ülkelerin ihracat/gayri safi milli·
hasıla oranları 1960 ~ 1980 döneminde % 22'den % 24;'e toplam
ihracat içinde sanayi mallannın payı ise % 33'den % 46'ya yükselmiştir (2). Başka bir hesaplamaya göre yalnızca 1965- 76 yıl­
ları arasında az gelişmiş ülkelerin sanayi' malları ihracatı 3,8
ınilyon dolardan 8,9 milyon dolara yükselmiştir (3J.
Az gelişmiş ülkelerin sanayi mallan ihracatında son yıl­
larda görülen bu gelişmeleri yorumlarken bir iki nokta üzerin~
de durmak gerekir. Herşeyden önce OPEC dışındaki az geliş~
ıniş ülkelerin toplam sanayi malları ihracatı toplam Dünya sa•
nayi maparı ihracatının ancak % 15'ini oluşturmakta ve bu ihracatın yaklaşık % 70'i sanayileşmiş ülkelere
yönelmektedjr
<Bkz. Tablo ı) . Bu bakımdan ilerde de değineceğimiz gibi sa~
·;.ı-.,..
TABLO: 1
SANAYİ MALLARI İHRACATININ DAGILIMI
1978 (Milyon Dolar J
I
Dünya* (!)
Sanayileşmiş
ülkeler
nn
OPEC (lll)
Az Gelişmiş ülkeler CIVl
Sosyalist ülkeler (V)
ll
lll
IV
V
250.900 180.811 21.663 31.321 13.985
192.006 147.083 16.716 21.559 5.341
1.346
608
538
151
28
38.469 27.149 3.357 7.089
809
14.429
4.610
414
687 6.898
Kaynak : UNCTAD .. Handbook of International Trade and Development
Statistics Supplcment (1980).
(*) Dahil edilmeyen ülkeler nedeniyle toplamlaı· tutnıa:valıilir.
nayileşmiş
ülkelerin takip edecekleri dış ticaret ve koruma politikaları bu ihracatın gelişimi üzerinde önemli bir rol oynayacaktır. Diğer yandan çok uluslu şirketler tarafından ihracat üssü olarak kullanılan ülkeler dışındaki az gelişmişlerde sanayi
malları ihracatı bu ülkelerdeki toplam sanayi malları üretim· (2)
(3)
122
The \Vodd Bank (1981).
U.N. (1980). Conference on Trade. and Development. Handhook of
International Trade and DeYelopıneııf Statistic~, Supplcmcnt.
bir bölümünü oluşturmaktadır (4). Ayihracatı farklı az geliŞmiş ülkelerde aynı artışı göstermediği gibi, sanayi mallarının toplam
ihracat
içindeki payları da ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin düşük gelir grubuna dahil edilen ülkelerde
sanayi malları ihracatı toplam ihracatın % 30'unu oluştururken
orta gelir grubuna dahil edilen ülkelerde bu oran % 52'dir (5).
Ayrıca tablo 2 ve 3'de görüleceği gibi sanayi mallarının önemi
ve yapısı ülkeler ve bölgeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Bu açıdan az gelişmiş ülkelerin bugün sanayi malları ihracatında ulaştıkları düzeyi incelerken bu incelerneyi ülke ve/veya bölge. düzeyinde yapmak daha anlamlı olacaktır.
lerinin ancak ufak
. rıca sanayi malları
Tablo 3'den de izleneceği gibi sanayi malları ihracatının
toplam ihracat içindeki payı ülkelere göre %7'den % 95'e kadar
değişmektedir. Ayrıca gerçek endüstrileşmeyi
gösterecek makina ve nakil araçları ihracatı ancak az sayıdaki ülkelerde
önemli bir değere ulaşmaktadır. Örneğin orta gelir grubuna dahil edilen toplam 100 az gelişmiş ülkeden ancak 9'unda makina
ve nakil araçları toplam sanayi malları ihracatı içinde % 10 ve
daha yukarı bir paya sahiptir (6).
••
, r ,
Ulke düzeyinde görülen bu dengesiz gelişmeyi bölge düzeyinde de görmek mümkündür. Örneğin 1965-75 yılları arasın­
da yalnızca Uzak Doğu Asya ülkeleri toplam ihracat içinde sanayi malları ihracatını artırmışlardır..Ayrıca bu ülkeler toplam
az gelişmiş ülke sanayi ürün ihracatının % 65'ini gerçekleştir­
mektedirler.
Chenery ve Keesing sanayi malları ihracatı bakımından az
gelişmiş ülkeleri 4 grup içinde toplamaktadır (7).
(4)
(5)
(6)
(7)
Kcesing'in hesaplamasına göre JD7:J yılında az gelişmiş ülkelerin sanayi malları ihracatı bu ülkelerdeki toplanı sana~·i ınalları üretiminin ancak % JO'unu oluştunıyordu. Bu oranın nasıl geliştiğini saptamak için 34 ülkeyi alarak 1978 yılı verileri ilc yaptığımız hesaplamada toplam sanayi malları üretimi içinde sanayi malları ihracat
oranı tarafımızdan
% 9,8 olarak bulunmuştur. Bu konuda bkz.:
Keesing D.B. (1979), World Trade and Output of Manufactures :
Struclural Tremis and Developiııg Countries Expoi'ts, \Vorld Bank
Staff Working Paper No: 316.
The World Bank (1981), s. 1.50.
The World Bank (1981.), s. 151.
Chenery H.B. ve Keesing D.B. (1979), The Clıanging Composit.ion of
Dcveloping Count.ry Exports, \Vorld Bank Staff Papcr No: 31/ı.
'123
TABLO: 2
SEÇiLMiŞ AZ GELİŞM/Ş ÜLKELERDE SANAYi ,MALLARI
iHRACATININ TOPLAM iHRACAT İÇiNDEKi PAYI VE
YAPISI 1978 -Yüzde Olarak-
Tekstil
Ürünleri
Ülkeler
Makina V(3
Diğer
Nakil
Endüstri
Araçları
Malları
Toplam
Afganistan
Tanzania
Kenya
ll
o
2
13
ı
Q.
7
ı
o
6
12
Mısır
21
ı
7
Türkiye
Kore
Meksika
Brezilya
Arjantin
Ho;ng Kong
Yunanistan
·ıs
ı
32
3
4
3
46
17
21
10
15
8
15
3
6
36
. 17 .
13
29
22
88
30
34
26
95
46
15
15
36
26
Kaynak : The World Bank, \Vorld Development Report 1981.
TABLO: 3
BÖLGELERE GÖRE AZ GELIŞMIŞ ÜLKELERIN
SANAYI MALLARI İHRACATI
Milyon Dolar
1965 1970
1976
Asya
Latin Amerika
Güney Asya
Orta Doğu ve Afrika
1.625 4.530 25.280
655 1.845
7.500
1.005 1.480 3.300
590 ı.ı15
3.000
Toplam
3.875
Doğu
8.970
39.080
Yüzde
1965 1970 1976
42
17
26
15
50
20
17
13
65
19
9
100
100
100
7
Kaynak : Sanayi malları SITC 5 - 8 ve 68'i kapsamaktadır.
Keesing D.B. (1979), World Trade and Output of Manufactures:
Structural Trends and Dcveloping Countries E:xports, World
Bank Staff Working Paper No: 316.
124
Birinci gruba dahil edilen ülkeler sanayi
na 1950 ve 60'lı yıllarda başlayan ülkelerdir.
malları ihracatı­
Doğu
Asya ülkelerinden Hong Kong, Singapur, Tayvan, Güney Kore ve Akdeniz ülkelerinden İsrail, Portekiz ve Yunanistan
bu gruba dahil edilmektedir. Bu ülkelerin ihracatları faktör yoğunluğu veya üretim dönemleri kuramıarına uygun bir gelişme
göstermiştir. Tekstil, ayakkabı, elektronik, plastik mallar ihracatı büyük bir oranı. oluşturmaktadır. Özellikle gelişmiş ülke
pazarlarına· ulaşınada çokuluslu şirketlerin bu ülkelerdeki. yatırımları önemli bir rol oynamıştır.
İkinci
;:.-
gruba dahil edilen ülkeler, endüstrinin alt ve üst yapısını önemli ölçüde ithal
ikamesi politikasıyla oluşturmaya
çalışmış ülkelerdir. Bunların bir kısmı daha sonra ithal ikamesi
politikasından ihracata dönük politikaya kaymışlardır .. Bu ülkelerin başında İspanya, Yugoslavya ve Brezilya gelmektedir.
Bu ülkelerin birinci grup ülkelerd~n önemli bir farkı, iç pazarın ihraç malları üzerinde rakip olmasıdır. Bu ülkeler aynı zamanda sanayi için gerekli ara malları üretiminin önemli bir
kısmını da ithal ikamesi yoluyla üretmektedirler. Bu grup içine dahil edilen Türkiye'nin ithal ikamesi uygulaması sürecinde özellikle 1975- 1980 yılları arasında döviz gelirleri açısından
karşılaştığı sorunlar daha sonra ihracata yönelik poUtikaya dönmesinde temel faktörü ol"Qşturmuştur.
Üçüncü gruba dahil ülkeler daha çok geleneksel ürünlerin
ihracatında ihtisaslaşmış ancak son yıllarda sanayi malları ih·racatı gelişme gösteren ülkelerdir. Venezuella, Tunus, Filipinler
bu gruba dahil edilen ülkelerdir. Bu ülkelerin önemli bir sorunu halen geleneksel ürün _ihracatının ihracat gelirleri içinde
önemli bir yer tutması ve çlöviz kurlarının bu ihracat yapısına
göre belirlenmiş olmasıdır.
·
Dördüncü gruba dahil ülkeler genellikle kişi başına geliri
350 doların altında olan ülkelerdir. Bu ülkeler zaman zaman
endüstri mallan ihracatını teşvik etmişlerdir. Çok ucuz işgücü
ve iç pazarın büyüklüğü bu ülkelerin ortak yapısıdır. Ancak
endüstrinin yapısı bakımından bu ülkeler arasında büyük farklılıklar vardır. Örneğin Hindistan önemli ölçüde endüstri mallan üretimini sağlarken Bengaldeş hemen hemen böyle bir üre- ·
timden yoksundur.
Hangi . gruba dahil edilirse edilsin sanayi malları ihracatı
bakımından veya i.hracata dayalı sanayileşme politikasının uy125
gulanmasında
lar
ülkelerin karşılaştıkları ortak sorunbu sorunları incelemeye çalışacağız.
gelişmiş
vardır. Aşağıda
2 -
..
az
ihracata Dayalı Sanayileşmenin Koşulları :
Özellikle neo- klasik iktisatçıların ithal ikamesine dayalı
sanayileşme politikasına karşı yaptıkları eleştirllerin odak noktası, böyle bir politikanın sürdürülmesinin ekonomide kaynakların yanlış dağılımına neden olacağı noktasında yoğunlaşmak­
tadır.
Neo- klasik iktisatçılara göre (8), az gelişmiş ülke pazarlarının ufak olmaları düşük kapasite nedeniyle ithali ikamesinin
maliyetini yükseltmektedir. Ayrıca aşırı koruma ile desteklenen
ikame politikası bir yandan firmaları teknolojik geriliğe iterken,
diğer yandan da yükse~ fiyatlar nedeniyle tüketiciler üzerinde
bir nevi ilave vergi etkisi yapmaktadır.
1thal ikamesine dayalı sanayileŞmeda aşırı değerlendirilmiş
kur politikası nedeniyle tarım sektörü ihmal edildiğinden, iç ticaret hadleri tarım sektörünün aleyhine gelişmektedir. Ayrıca
faktör piyasalarındaki ve döviz piyasalarındaki fiyat çarpıklık­
ları sonucu yatırımların alternatif maliyetleri az gösterilmekte
ve ekonomide kaynak israfına neden olunmaktadır.
Neo- klasik iktisatçılar ileri sürdükleri eleştirileri ayrıca
bir çok ülke için yaptıkları çalışmalarla. da kanıtlamaya çalış­
mışlardır. (g). Bu nedenlerle Balassa (lO) ihracata yönelik politikanın, dış pazarlara açılan bir ekonomide verimlilik artışının
ve yeni teknolojilerin dikkatle izleneceği gerekçesiyle üretimin
ve kaynak dağılımının etkin hale geleceği üzerinde durmaktadır.
İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin başarısı için arz
yönünden iki önemli faktör üzerinde
durulmaktadır.
Bunlardan
Bu eleştiriler için bkz.: Keesing D.B. (1979), Trade Policy for Developing Countries, 'Vorld Bank S taH vV orking Pa per N o: 353.
Balassa B. (1980), The Process of Industrial Development and Alte1··
native Development Strategies, World Bank Staff Papcr No: 438.
(9) Littlc I.M. ve diğerleri (1970), Industry and Trade in Somc Deve·
loping Countrics, Oxford University Press, Kruger D.A. (1976), Foreign Trade Reqimes and Economic Development : Turkey, Colombia University Press.
(10) Balassa B.B. (1978), Export and Economic Growt.h, Furthcr Evi·
dence, Journal of Development Economics Vol: 5, No: 2, ss. 181-H}9.
(8)
126
birincisi ihracata yönelik endüstrilere yeterli teşv~kin sağlan­
ması, diğeri ise mevcut döviz kurunun istikrarlı ve ihracatçıla­
rı özendirecek düzeyde tutulmasıdır. Ayrıca değişen döviz kuru sisteminde ihracatçıların zarar görmemesı ıçın ihracatın
farklı coğrafi bölgelere
dağıtılmasının önemine değinilmiştir
(lll. Bu şekilde, belli ülkeler karşısında ulusal paranın değer
yitirmesi ile ihracatın satın alma gücündeki kayıplar, ulusal
:paranın değer kazandığı ülkelerle yapılan .ihracatla karşılan­
mış olabilecektir. Yang'a (12) göre döviz kurlarının ihracatçı­
lar için dış fiyatları iç fiyatlara göre daha cazip kılacak düzeyde tutulması ve bunun sürekli olacağı güvencesinin ihracatçı­
lara verilmesi döviz politikasının ana hatlarını oluşturmalıdır .
. Ancak bu görüşlere karşı, ulusal paranın sürekli aşağıya
çekilmesinin yaratacağı sakıncalara salt ihracat kesimi bakı­
mından değinmek isteriz. Herşeyden evv:el ulusal paranın değer kaybetmesi ihracatçılar için teşvik sağlarken mevcut gelir
dağılımının yalnızca bu kesim lehine
değiştirilmesi sonucunu
yaratacaktır. Bu ise az gelişmiş 'ülkede çarpık olan gelir dağılı­
nıını daha da bozacaktır. Ayrıca, eğer ihracata yönelik endüstriler ara malları bakımından önemli ölçüde dış kaynaklara bağımlıysa, ihracatçılar döviz kurlarının değişmesi ile sağladık­
ları avantajı, ürettikleri malların -kur ayarlamasından sonra
ithal girdi maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle- fiyatlarındaki
yükselme nedeniyle kaybedebilirler.
Balassa (13) ihracatı teşvik tedbirlerinin -ihracat yapan firmalara. ucuz kredi, ithal kolaylığı ve gümrüklerde muafiyet,
.kazanılan dövizleriri belli bir kısmı üzerinde serbest harcama
yetkisi gibi- ihracata yönelmede önemli bir rol oynadığını, örneğin Uzak Doğu Asya ülkelerinin, ithal ikamesi politikasının
· ilk dönemlerinde, aynı zamanda ihracatı da teşvik ettiklerinden ·
Latin Amerika ülkelerine nazaran ihracatta daha başarılı ol(11)
(12)
(13)
l3avistista M. Romeo (1981), Exchange Hale Changes a.nd LDC Export Perforınanee Undcr Gcııeralized Currency Floaling, \Veltwirtsclıaftichcs Arehiv Vol: U7, No: :1, ss. lılı3 -lıG:-3.
Yang Y. Yung (1981), A coınpcmtivc Aııalysis of the Delcrminants
of Nontraditional Expoı'Ls for Brazil, Jsrail and South Korea. \Veltwirtschafliches Archiv. Vol: U7. No: 3. ss.lı97-512.
Bu konuda bkz.: Balaşs[!_ B. (1978), Export lııecntİ\'CS and Export
Perfoı·mancc in Dcvcloping Countrics, \Veltwirtschi1ftırhcs Arclıiv
Vol: 14, No: 1, ss. 2ft- 61.
Balassa B. (1980). Tlıe Process of Industrial Development and .Altcrnativc Development Sıralegies, \Vorld Bank Staff Papcr No: 438.
127
duklarını
ileri sürmektedir. Kruger de (14), kısa ve orta dönemde döviz kuru politikası önemli olmakla birlikte, uzun dönem~
.de hükümetin aldığı teşvik tedbirlerinin ihracatın arttırılma­
sında en önemli faktör olduğu görüşündedir.
Daha önce değindiğimiz gibi neo- klasik iktisatçıların ithal
ikamesine yönelik sanayileşmeye karşı yaptıkları en önemli
eleştiri, ithal ikamesi ile birlikte getirilen korumanın ekonomide kaynakların yanlış dağılımına sebep olacağı idi. Oysa kanı­
mızca aynı eleştiri ihracat için verilen teşvikler konusunda da
yapılabilir. Örneğin Dünya fiyatlarının üzerindeki fiyatlarla üretim yapan firmalar aldıkları teşvikler sayesinde etkin olmayan
bu üretime devam edecekler ve maliyetleri düşürmek için çaba
harcamayacaklardır. Teşviklerin daha önce kurulmuş endüstrilere sağlandığı ve başlangıçta bu endüstrilerin yanlış kaynak
dağılımları sonucu kurulduğu düşünüldüğünde, ekonomideki
bu çarpıklık mevcut ihracatı teşvik sistemiyle de desteklenmiş
olacaktır.
Üzerinde durulması gerekli diğer bir nokta, ithal ikamesine
dayalı sanayileşme stratejisinin hangi aşamasında ihracata dayalı sanayileşmeye dönüleceğidir. Balassa bu geçişin, Uzak Doğu Asya ülkelerinde olduğu gibi ithal ikamesinin ilk aşamasın­
da yapılmasını önermektedir. Oysa belli bir alt yapıyı oluştur­
.madan ve ihracata dayalı endüstrilerin yurt içinde diğer endüs. trilerle olan ·ileriye ve geriye doğru alışverişlerini yoğunlaştır­
madan ithal ikamesi politikasına son verilmesi, ekonominin dış
kaynaklara- olan bağımlılığını ihracat aşamasında da sürdürecektir. Bu nedenle bu geçişin bazı Latin Amerika ülkelerind~
·olduğu gibi yatırım ve ara malları endüstrilerinin kurulmasın­
dan sonra sağlanmasının ·daha anlamlı b lacağı ileri sürülebilir..
İhracata dönük sanayileşme .stratejisine geçişte Uzak Do-
Asya ülkelerinin <Kore, Hong Kong, Filipinler> elde ettikleri başarının · diğer az gelişmiş ülkel~re örnek olarak gösterilcliğine daha evvel değinmiştik.
ğu
Ancak bu politikanın biraz daha yakından incelenerek,
özellikle çok uluslu şirketlerin burada aynadıkları role dikkati
çekmek gerekir.
(14)
128
Kruger D.A. (1978), Liberalization Attempts and Consequences, Ballinger Co.
.
Özellikle 60'lı yıllardan sonra çokuluslu şirketler emek yo- ·
ğun ve teknolojinin standardize olduğu ürünlerin üretimlerini
işgücünün ucuz olarak bulunduğu ve sendikalaşmanın gerçekleşmediği az gelişmiş ülkelere kaydırdılar.
Bu şekilde tekstil,
radyo ve diğer elektronik araçlar, büro malzemeleri, . hassas
aletler, oyuncak ve spor araçları bu ülkelerde üretilerek yeniden sanayileşmiş ülke pazarlarına ihraç edildi (15).
··
Diğer yaridan 1960'ın ortalarında bazı az gelişmiş ülkeler-
\ 1
·.
de Tayvan, Meksika, Güney Kore serbest ihracat bölgeleri kuruldu (16l. Bu bölgede faaliyet gösteren şirketlere, gelir ve gümrük vergisi bağışıklıklarİ ve hükümet tarafından alt yapı eksiklerinin tamar;nlanması kolaylıkları sağlandı. Ancak bu üretim tarzı, yerli· ekonomiyle birleşmediği ve aynı ayrıcalıklar
yerli şirketlere sağlanmadığı için teşvikler, az gelişmiş ülkelerin çokuluslu şirketler taraf~ndan istismarı olarak yorumlandı (17).
Gerçekten ihracata dönük üretim montaj düzeyinde ve dış
girdilere aşırı ölçüde bağımlı ise üı::etim faktörü olarak yurt
içinden yalnızca işgücü talep edeceğinden üretimin- ekonomi
üzerindeki etkileri de sınırlı olacaktır. Bu nedenle bazı ülkelerde serbest ihracat bölgesinde üretim yapabilmek için katma
değerin en ?ıZ % 50'sinin ülke içinde kalması koşulu aranmış­
tır (18) ..
Ayrıca
bu tip üretim tarzınıı;ı ödemeler dengesi ve genel. likle ekonominin genel yapısı üzerindeki etkilerinin çok sıhhat­
li bir: biçimde değerlendirilmesi gerektiği kanısındayız. Yalnız­
ca, ülkenin ucuz işgücünü kullanan çok uluslu şirketlerin ülkeye sağladıkları sınırlı katma değer yanında. elde edilen ihracat
(15)
(16)
(17)
(18)
Bu konuda bkz.: H elieni er K.G. (1973), 1\'I~nufaclured Exports
from Less Developed Countries and Multinational Firms, Economic
Journal1973, Vol: 83, No: 329.
Hellenier K.G. (1979), lntrafirm Trade and the Devcloping Countries an Assesment of the Data, Journal of Development Economics
Vol: 6, ss. 391 - 406.
.
Oı:neğin GUney Kore'de bu alanlar sermayenin % 50'dcn fazlası yabancı olan şirketlere ayrıldı. Bu konuda bkz.: Adams Gy. (1971),
New Trends in International Business, Acta Economica Vol: 7, No:
3- 4..
~
Morton Kathryn ve Tulloch Peter (1977), Trade and Dcvcloping
Countries Croom Helm s. 197.
Asian Development Bank (1971), Southeast Asia's Ecoııoıny in tlıc
1970_'s Longman, s. 307.
·
129
·.
elirlerinin de, ara malları için yapılan ith~lat h~rcamaları :e
~abancı şirketlerin kar ve lisan$ transferlerı şekilnde ka~be~~~
diği düşünüldüğünde, gerçek k~tkının ne kadar az oldugu .
laşılacaktır ..
özellikle 1970'li yıllardan so!lra yüksek ihracat geliri elde
eden Uzak Doğu Asya ülkelerinin gene de dış
içinde
'
3.
olmaları
bunu
ödeme sorunu
kanıtlamaktadır.
ihracat Karamsarlığı _: ·
İhracata
dönük
gelişmiş
sanayileşme
stratejisinin
başarısı arz yöuluslararası
pazarlarda rekabet
ülkelerin
edebilecek nitelikte mal üretmelerine talep yön~nden ise bu
malları alabilecek olan ülkelerin .tak.i\) ~d~c~~1~r\ thq ticaret
nünden az
politikasına bağlı olacaktır.
Bu konuda talep yönünden yaratılan en büyük engel az
gelişmiş ülk,elerin ürettiği sanayi
mallarının % 70'inin alıcısı
durumunda bu_lunan sanayileşmiş ülkelerin. bu mallara karşı
uyguladıkları gümrük vergileri ve vergi dışı
kısıtlamalardır.
Yapılan araştırmalarda sanayileşmiş ülkelerin koydukları gümrük vergilerinin, özellikle az gelişmiş ülkelerin ihracatçısı oldukları mallara karşı kendi aralarındaki vergi oranlarından
daha yüksek olduğu saptanmıştır (19). Tekstil, konfeksiyon, deri ve deriden mamul eşyalar işlenmiş gıda ürünleri, hassas aletler ve elektronik mamuller üzerindeki etkin vergi oranları (20}
nominal vergi oranlarına nazaran daha yüksek olduğu gibi, özellikle az gelişınişlerin önemli ölçüde ihraç ettikleri mal gruplarına daha fazla tarife dışı kısıtlamalar uygulandığı izlenmiştir
/
!
i\
;.ı
(21).
(19)
(20)
,.
-\.
/
Morton Kathryn ve Tulloch Peter (:L977).
Etkin gümrük vergisi oram, yalnızca bitmiı;; mamül üzerindeki değil, fakat o mamülü üretmek için ithal edilen ura malları üzerindeki gümrük vergi oranlarını da dikkate alıp, yerli üreticilere sağla­
nan korumanın katma değerler üzerinden hesap edilmesidir. Buna
göre gümrük vergilerinin bulunduğu zamanki katma değer vp, gümrük vergilerinin bulunmadığı zamanki vf ise etkin koruma z,
(
z
(21)
·'
130
.
ı
Vo-Vt
= ----
·vf
olacaktır.
Kenddy görüşmeleri sH·asında sanayileşmiş lilkelerin ·az gelişmiş ülkelerden ithal edilen sanayi mailarına ortalama % 1().9 nominal,
fakat % 28,6 etkin koruma uyguladıkları saptanmıştır. Bu konuda
bkz.: UNCTAD (1968) ,The Kencddy Ro und, Estimatcd Effects on
· Tariff Barriers, TD/G/Rev 1.
.
'.'
(1
ı
.
'
Tarife dışı kısıtlamalar, sanayileşmiş ülkelerde üreticileri
korumak için az gelişmiş ülkelerden gelen mallara uygulanan
miktar kısıtlamaları, ithalat izninin lisansla yalnız belli ithalatçılara verilmesi, sağlık, güvenlik ve standardizasyon koşulları­
nı taşımadığı gerekçesiyle az gelişmiş 9-lkelerden gelen ithal
mallarının limanlarda bekletilmesi veya az gelişmiş ülkelerden
ihracatın gönüllü olarak kıqıtlanmasının sağlanması gibi önlemlerdir. Yeni korumacılık olarak tanımlanan bu önlemlerin
arkasında yatan temel faktör olarak, sanayileşıniş ,ülkelerdeki
ekonomik durgunluk ve işsizlik gösterilmektedir. Oysa her ne
kadar az gelişmiş ülkelerin sanayileşmiş ülkelere sattıkları endüstri malları 1973-77 yılları arasında ortalama % 30 oranında
arttıysa da, örneğin OECD ülkelerinin toplam endüstri malları
ithalatı içinde yeni sanayileşen olarak tanımlanan az gelişıniş
ülkelerin payı ancak % 19, toplam endüstri malları tüketiini
içinde ise % 2'den azdır (22). Ayrıca OECD ülkeleri az gelişmiş
ülkelerle olan dış ticaretlerinde konfeksiyon dışında bütün mallarda ticaret geliri fazlasına sahiptirler (23) .
Sanayileş~iş
/
ülkelerdeki işsizliğin sorumluluğunu az geliş­
miş ülkelerden yapılan endüstri malları ithalatından çok teknolojide ve verimlilikte meydana gelen değişmelere ve uluslar.:
arası .rekabetin aldığı yeni şekle bağlamak daha doğru olacaktır (24). Sanayileşmiş pazar ülkeleri ve bu ülkelerin denetiminde olan uluslaranisı finansman kuruluşları, Dünyada, karşılaş­
tırmalı üstünlüklere ve se:r;best ticaret· esaslarına göre bir işbö.· lümü istediklerine göre, bazı malların üretimlerini de az geliş­
miş ülkelere bırakmak gibi bir anlayışı göstermek zorundadır­
lar. Ayrıca yeni korumacılık az gelişmiş ülkelerin sanayileşmiş
ülkelerdeki satın alma gücünü etkileyeceğinden, sanayileşmiş
ülkeler gerçekte korumayı artırdıkları oranda kendi ülkelerindeki işs.izliğin artmasına da katkıda bulunmuş olmaktadırlar(25):
(22)
(23)
OECD (1979), Development Cooperation Review.
Balassa B. (1979), The Changing International Division of Labour
·in Manufactures, Banca Nazionale del Lavoro Quaterly Review Vol:
30, No: 130, s. 247.
(24) Yapılan hesaplamalarda az gelişmiş ülkelerden ithal edilen sanayi
ürünlerinin, gelişmiş ekonomilerde iş kaybına sebep olmadığı ortaya konmuştur. Bu konuda bkz.: Kruger D.A. (1978), lmpact of LDC
Exports on Employment in American lndustry, (minıco) Kierzkowski Henrgyk (1980), Displacement of Labour hy lmports of 1\·ianufactures, World Development, Vol: 8, ss. 753- 762.
(25) Sampsorı P. Gary ('1980), Contemporary Proteclionisiın and Exports
of Developing Countries, World Development Vol: 8, ss. 113- 127.
,: .
).31
;
Az gelişmiş ülkelerin sanayi mall~rı ihracatının gelişUrU­
mesinde önemli bir. teşvik de genel terci.h sistemidir (26). Az
gelişmiş ülkelerden gelen sanayi ürünlerine karşı gelişmiş ülkelerin gümrük vergilerinin düşürülmesini amaçlayan sistemin
başarısı konusunda da kuşkular bulunmaktadır. Örneğin 1976
yılında, sosyalist ülkeler dışında sanayileşmiş ülkeler, az geliş­
miş ülkelerden yaptıkları 59.1 milyar dolarlık sanayi ürün ithalatının ancak 10.4 milyarlık kısmını (% 18) genel tercih sist~minden yararlandırarak gümrük vergilerinde indirim sa(5lamışlardır (27).
-
Sistemin en önemli eksikliği, genel tercihin sanayileşmiş ül. keler için uyulması zorunlu olan bir sistem olmayıp, bu ülkelerin tercihlerine bırakılmış olmasıdır. Bunun da ötesinde her
ülke genel tercih sistemini farklı uygulamakla ve tek taraflı
olarak değişiklikler yapabilmektedir (28).
Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi,
ihrac!l-t karamsarlığı dışa dönük sanayileşme politikaları için
önemli bir d~rboğaz olmaktadır. Oysa az gelişmiş ülkelerin sanayi ürünleri ihracatının artmasının gelişmiş ekononıilere de
yarar sağlayacağı açıklanmıştır (29). Herşeyden evvel, az gelişmiş ülkelerden
yapılacak ucuz sanayi malı ithalatı, gelişmiş
.
ülkelerde enflasyonun gerilemesine olumlu katkı sağlayabilir.
Ayrıca daha önce de değindiğimiz gibi az gelişınişlerin satınal­
ma güçlerinin yükselmesi, sanayileşmiş ülkelerin ihracatının da
~
artmasını sağlayacaktır.
(26)
UNCI'AD'ın öncülüğünde yapılan uzun göri,işmelerdcn sonra, genel
tercih sistemi ·1971 yılında yürürlüğe kondu. lık uygulayanlar Or- /
tak Pazar ülkeleri ve sosyalist bloktan, Bulgaristan, Çekoslovakya
ve Macaristan'dır. Kanada ve A.B.D. sistemi kabul etmekte olduk-·
ça yavaş davranmışlardır. Kannda 197/ı, A.B.D. ise 1976 yılJnda
yürürlüğe koymuşlardır.
Bu konuda bkz.: Morton Kathryn ve
Tulloch Peter (1977).
The vVorld Bank (1981).
Orneğin A.B.D.'nin herhangi bir malda ithalatı 23 milyon doları
aşar veya o ıhalda tck ülkeden % 50'nin üzerinde alım yaparsa genel
tercih sistemini uygulamamaktndır. Bu konuda bkz.: UNCTAD
(1976), Operation and Effects of the GSP, TD/B/C5/58. U.N. (1981), Reconstructing 'I1ıe International Economic Frnmework,
"Report by the Secretaı·y General of the United Nations Conference on trade and Development to Fifth Session of the Conference. '
TD/221/Rev 1.
1
(27)
(28)
,
(29)
132
Açıktır
ve bu nedenle yaygınlaşan ihracat kararnsadığı az gelişmiş ülkelerin ihracata dayalı sanayileşme politikalarına geçmelerini önleyecek iki faktör_ olar~k
belirmektedir.
--
ki yeni
korumacılık
ülkelerin kalkınma umutlarını bu politikalara
bağlayan neo - klasik iktisatçılar ve uluslararası kuruluşlara
düşen görev sanayileşmiş ülkelerin yeni korumacılık uygulamalarından vaz geçmelerini sağlamak ve sanayt malları ihracatında ' beliren karamsar havayı dağıtmaktır.
Az
gelişmiş
.
'
4.
/
Değerlendirme:
1970'lerin sonlarında az gelişmiş ülkelerin dış ticaret yapı­
larına göz attığımızda bir kaç önemli olgu
gözümüze çarpar.
Bunlardan birincisi, genelde az gelişmiş ülkelerin sanayi ürün
ihracını artırınakla birlikte bu artışın daha çok «yeni sanayileşen ülkeler» ola.rak tanımlanan ülkelerde ·yoğunlaşması, diğ.er
az gelişmiş ülkelerin ise ekonomik .kalkınmaya gerekli ivmeyi
verecek yapısal değişik_!jği henüz sağlayamamış olmalarıdır.
İkinci olgu ise, Dünya ticaretinde ancak üçte bir paya sahip
olan az gelişmiş ekonomiler.in bu ticaretlerini daha çok sanayileşm~ş piyasa· ekonomileri ile sürdürmekte olmalarıdır .
..
1950'lerden sonra hemen hemen tüm. az gelişmiş ekonomiler ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikalarını yürürlüğe
koymuşlardır. ithal ikamesi politikası iki bakımdan ekonomi
politikasını uygulayanlar için cazip gelmiştir. Herşeyden evvel
ithalatı kısarak döviz tasarrufu etmek, ihracatı artırarak döviz
kazanmaktan daha kolay olmuştur. Diğer yandan sanayi malları üretebilmek, az gelişmiş ülkelere öz güven sağlanuştır.
~
Ancak uygulanan ithal ikamesi politikasında en önemli sorun ikamenin .hangi mallarda başlatılacağı noktasında toplanmaktadır. Özellikle yatırım kararlarının ve kaynak dağılımının
fiyat sisteminin yol göstericiliği altında, piyasa ekonomisinin
kurallarına göre gerçekleştirildiği ülkelerde, ikame talebin gelir esnekliği yüksek olan tamamlanmış mallardan başlatılmış
yatırım ve· ara mal üretimi ile alt yapı yatırımları de;vletin sorumluluğu altına bırakılmıştır. Böyle bir gelişimin temel nedeni, dayanıklı tüketim ·ve tamamlanmış malların döviz sorunu.
nedeniyle yüksek gümrükler ve miktar kısıtlamaları ile korunmuş olmas~ ve diğer yandan kısa dönemde kar makzimizasyonu için çalışan özel kesimin talebin gelir esnekliği yüksek olan
\
1~3
1
1
;
ve üst gelir gruplarına _hitap eden malları üretmeyi tercih etmeleridir. Ancak böyle bir üretim özellikle montaj düzeyinde
kaldığı ölçüde ekonominin dış kaynaklara
olan bağımlılığını
-finansman ve girdi yönünden- artırdığından bir çok az gelişmiş ülkede ikame politikası kısa zamanda dar boğazlara gir-
-
miştir.
İthal ikamesi politikalarında ortaya çıkan darboğazlar 1970'.
1
lerden sonra neo- klasik olarak tanımlanan iktisatçıların ithal·
ikamesi yerine ihracata dayalı büyüme modelini, az gelişmiş
ekonomilere bir alternatif olarak sunmalarına neden olmuştur.
(
ekonomilerin kalkınması sanayileşmeye bağlı
olduğuna göre, sanayi ürünleri ihracatının önkoşulu da ancak
bu ürünlerin daha önce ithal ikamesi politikası yoluyla üretilmeleridir. Ancak onemli olan ithal ikamesi sürdürülürken hangi sektörlerde dışa açılacağının saptanmasıdır. Kanımızca altı­
nın çizilerek vurgulanması gereken nokta, ihracata dayalı büyümenin ithal ikamesine alternatif bir politika _görünümünde
sunulmasındaki yanılgıdır.
·
,
Az
gelişmiş
Az gelişmiş bir ekonomi tüm kaynaklarını ihracat şansı
olan sektörlere -ki bu alanlar o anda karşılaştırmalı üstünlü-~
ğü sahip alanlardır- kaydırdığında, kısa dönemde milli gelir
ve döviz girdilerinde artış sağlansa bile, uzun dönemde ekono- minin istenilen sanayileşme düzeyine ulaşması mümkün ola, maz. Çünkü az geli~miş ekonomi yönünden amaçlanan, sanayileşme düzeyinin, stratejik mallar olarak nitelendirilen, sürekli teknolojik yeniliklerin ı uygulanabildiği yatırım malları üretimine çıkarılmasıdır. İhracat sektörü dinamik bir açıdan ele alı­
nıyor, başka bir deyişle karşılaştırmalı üstünlük bir zaman sü;reci içinde değerlendiriliyorsa, bu üstünlüğün değişmesi ile ihracatın da yapısı değişecektir. Ancak böyle bir politika, belli
, sektörlerde ithal ikamesinin de sürdürülmesi ile sağlanabilir. ·
'-
Özellikle son yıllarda neo- klasik iktisatçıların ihracata yönelik politikaları az gelişmiş ülkelere genel bir reçete gibi sunmaları ayrıca eleştirilmesi gereken bir konudur. Çünkü farklı
üretim ve iç pJyasa koşullarına sahip ülkelerde bu politikanın
uygulanması aynı olumlu sonuçları vermeye bilir. Örneğin çok·
geniş bir iç piyasaya sahip az gelişmiş ekonomide, Hindistan gibi, yeterli iç talep uluslararası alanda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olunmayan sektörlerde de üretimin sürdürolmesini
gerekli kılabilir. 134
1 .. '
'''
''
Diğer
yandan az gelişmiş ülkelerin sınai ürün ihracatında
karşılaştıkları önemli bir sorun sanayileşmiş piyasa ekonomi-·
lerinin uyguladıkları koruyucu politikalardır. Serbest ticaret ve
karşılaştırmalı üstünlüklere göre uzmanlaşmış bir uluslararası
ticaret isteyen piyasa ekonomilerinin kendi iç ekonomilerinde
en ufak bir sorun belirdiğinde hemen serbest ticaret düzeninden vazgeçip az . gelişmiş ülkelerden gelen sanayi ürünlerine
karşı kısıtlamalar getirmeleri önemli bir çelişki
olarak görülmektedir.
Kanımızca
az gelişmiş ekenomilerin Dünya ticaret hacmi
içinde daha fazla yer almaları bugün piyasa ekonomileri ile yoğunlaşmış olan ticaretlerini kendi aralarında yapacakları ticarete kaydırmalarına bağlıdır. Çünkü bu sistem içinde az geliş­
miş ülkelerin en önemli darboğazı ticaret yapabilmek için ·ge. - lişmiş bir piyasa ekonomisinin parasına -konvertibl dövizsahip olmaktır. Oysa· az gelişmiş ülkeler arasında yaratılacak
bir ödeme sistemi -aralarındaki ticarette kullanılacak bir para birimi ve bunu düzenieyecek bir uluslararası merke_z bankası- bu ülkelerin hem Batı ekonomilerine olan bağımlılıkları- ·
nı azaltabilir hem de ticaret hacminin ve sanayileşme düzeyinin artmasını sağlayabilir:
/
i
/
./
135
Download