ARTUKLU UYGARLIĞI VE TÜRKMENLER Prof. Dr. İlhan ERDEM* Özet Ortaçağın sonlarında Kuzey Mezopotamya’da (Güneydoğu Anadolu Bölgesi) siyasi hakimiyet tesis eden Artuklular, büyük bir tarihi misyon üstlenerek hakim oldukları asırlar süresince Anadolu ile Mezopotamya arasındaki kültürel rabıtayı güçlendirdiler. Aynı zamanda, sonraki dönemler için homojen bir siyasi birliğin oluşmasına da zemin hazırladı. Türkmenler de bu sürecin devamı olmuşlardır. Anahtar Kelimeler: Artuklular, Türkmenler, Medeniyet. ARTUKID CIVILIZATION AND THE TURKOMANS Abstract Artukids, established a political authority in the North Mesopotamia during the last centuries of the Middle Ages, took over a mission to strengthen the relations between Anatolia and Mesopotamia. At the same time, this process provides to establish a political unity for future. Turcomans are continuation of this process. Key Words: Artukids, Turkomans, Civilization. Miladi 1409 yılında Mardin’in Kara-Koyunlu Türkmenlerince ele geçirilmesi, sadece kent için değil tüm Güneydoğu Anadolu için bir milad ve dönüm noktasıdır. Zira ortadan kalkan sadece bir “Hanedan” veya siyasi bir güç değil daha ötede yüzyıllarca büyük emekle oluşturulmuş bir gelenek ve medeniyettir. Yukarı Mezopotamya’da coğrafi özelliklerinin yanında etnik ve kültürel açıdan da çeşitlilik gösteren Mardin ve yöresi Tarih boyunca büyük siyasi güçlerin ve kültürlerin çatışma alanı haline gelen yörede Antik çağ boyunca kısmi bir Helenleşme ve ardından Hıristiyanlık görülürken, İran ve Aryani kültür de nüfuz alanı bulmuştur. * Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü. 237 Bununla beraber güneyden gelen Sami unsurları öteden beri başat konumdaydılar. Yörede antik dönemin ünlü kentleri Dara ve Nusaybin idi. Dönemin sonlarında Ortaçağ başlarken Roma İmparatorluğu ve Sasaniler kıyasıya bir mücadele içine girdiklerinde en çok karşılaştıkları alanlardan birisi de buralar idi. Uzun süren savaşlar sonucu büyük zarar gören ve bir sınır bölgesi haline gelen yörede her bakımdan bir gerileme söz konusu olmuştur. Nihayet Sasaniler 607’de yöreye egemen olduğunda bütün kentler gibi Mardin’de küçülmüş ve bir kale-kent haline gelmiştir1. VII. asrın ortalarına doğru 640 yılında Mardin ve çevresi Müslüman Araplar tarafından fethedilmesi yeni bir döneme işaret eder. Bu dönemde köklü değişiklikler de yaşanmıştır. Fatihlerle beraber İslam dini hâkim inanç haline gelirken, Sami Arap kültürü de paralel olarak gelişti. Buna karşın Hıristiyanlık inancı ve diğer kültürler de varlıklarını güçlü şekilde sürdürdüler2. Ortaçağ ortalarında Mardin ve yöresi İslam dünyası içinde fazlaca önemli bir role sahip olmayan kabile yapılanmalarının hâkim olmaya başladığı az gelişmiş bir merkez görünümü arz ediyordu. Bağdat merkezli Abbasi Halifeliği yöreyi sadece stratejik bir alan olarak görüp, elde tutmaya gayret ediyorlardı. Ancak bu politikalar 10. asırda başarısızlığa uğradı ve yerel güçler siyasi boşluktan istifade ile hâkimiyet tesis etmeye başladılar. Bunların başında da güney Arabistan kökenli bir Arap kabilesinden gelen Hamdaniler vardı. 10. asır boyunca yöreyi elinde tutan bir emirlik tesis eden bu zümre Mardin’in yerel özelliklerinin (Ortaçağ) oluşup gelişmesinde etkin olduğu anlaşılıyor. Büveyhi, Abbasi ve Bizans müdahalelerinin yansıması da bu durumu pek değiştirmedi. İslam dünyasındaki Türk gurupları da (Tolunoğlu-İhşidi) yöreyle ilgilenmişse de kalıcı sonuçları olmadı. M.S. XII. yüzyılda girerken yörenin kaderini etkileyen faktörlerde değişiklik yaşandı. Daha önceleri siyasi ve kültürel olarak Musul’a bağlı bir çizgi izleyen yöre Mervaniler ile Diyarbekir ve ardından da Türklerin gelişiyle de kısa bir süre için İran- 1 Değerlendirmeler için bkz. İ. Erdem, Mardin’de Ak-Koyunlu Mirası”, I. Uluslar arası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006, s. 399 vd. 2 Belazurî, Fütuhu’l-Buldân, çev. M. Fayda, Ankara 1987, s. 252 vd. 238 Azerbaycan ardından da Anadolu-Selçuklu medeniyeti Mardin’in ve hatta yörenin kaderini değiştirdi. 1071 yılı 26 Ağustos’unda Malazgirt ovasında tarihi zaferin ardından başlayan yeni süreçte Türklerin Anadolu, Kafkasya, İran, Irak, Azerbaycan, Suriye’de coğrafyalarında hakimiyet tesisi ile Anadolu’da yurt tutma sürecine girildiği ortamda Mardin Diyarbekir bölgesinin 4 kentinden biri olarak vasat bir konumu vardı. Bölgenin merkezi olarak Meyyafarikin (bugünkü Silvan) Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf) ve Amid (Diyarbekir) iktisadi ve kültürel refah yaşanıyordu. Nihayet 1085 yılında Türkler Mardin’e hakim oldular. Bölgenin diğre merkezleri de büyük çoğunlukla onların eline geçmişti. Ancak Mardin’in geleceği farklı oldu3. Alp Arslan’ın komutanlarından ünlü Türkmen beyi Artuk Bey’in soyundan gelen Artuklular Selçuklu ekolüne mensuptular. Hanedan kurucusu Artuk Bey yenilmez bir savaşçı olarak nam salmış, Anadolu’nun fethine katıldıktan sonra kardeşi Melikşah devrinde Melik Tutuş’un hizmetine girmiş ve birlikte Suriye-Filistin Devleti’ni (1078– 1117) kurmuşlardır. Tutuş kendisine 3 büyük din açısından da kutsal sayılan Kudüs’ü ikta etmiştir. Artuk Bey 1087’den ölümü 1091’e kadar Kudüs’ü oğullarıyla birlikte yönetmiş kente Selçuklu damgasını vurmuştur. Ölümünden sonra Sökmen ve İlgazi adlı oğulları Filistin’i yönettiler. Ancak Roma kilisesi Papalık’ın müdahalesi gecikmedi. Önce Mısır-Fatımileri, ardından da Haçlılar Kudüs’ü aldılar (1098)4. Artukoğullarından Sökmen, Melikşah’ın ölümü ile Selçukluların sarsıntı geçirdiği ve Ermenilerin Güney-Doğu Anadolu’da etkin olmaya çalıştığı dönemde Suruc’u ele geçirerek bir yönetim kurdu. Ancak dahili harpler ve Haçlı mücadelesi sonucunda Urfa kaybedildi ve Artuklular Hısn-ı Keyfa’ya çekildiler ve burada tutunarak bir devlet kurdular. (1101-1231). Gerçekte de 1085 yılında Artuk Bey Diyarbekir’in fethinde çocuklarına bölgede hakimiyet hakkı vermekteydi5. Sökmen ve İlgazi birlikte Haçlılara karşı savaşırken Berkyaruk’un ölümü ardından (M.S. 1105) Büyük Selçuklular katından itibarını kaybeden İl-gazi o asırda 3 Mukayese için bkz. M. Yınanç, “Diyarbekir” Mad. İA. O.Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1998, s. 134-136. 5 Turan, Doğu Anadolu, s. 142-144. 4 239 Urfa Haçlı saldırıları karşısında çaresiz ve savunmasız durumda bulunan Mardinlilerin yardımına koştu ve ardından kente hakim oldu. Böylelikle kentte 3 asır sürecek bir çağ başladı. İl-gazi kenti imar ederken, döneminin gereği Haçlılar ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. 1112 yılında Urfa ve Antakya 1117’de Halep ve 1121’de de Gürcülere karşı seferler yaptı. Hepsinde de başarılı oldu. Zaferler onun iktidarını güçlendirdi. Mardin dışında, Meyyafarikin’e de sahip oldu (1120). Bu tarihten itibaren Irak, Selçuklularına tabi olan Artuklularda medeni inkişaf başladı. Selçuklu Türk düşüncesini, kültürünü yansıtan medreseler, daha İlgazi döneminde yaptırılmaya başlandı6. Musul’da Zengi Atabeklik Devleti’nin ortaya çıkması (M.S. 1127) ile Artuklular da bu yeni devlete tabi oldular. Zengilerin izlediği fütuhatçı siyaset Mardin Artuklularının eğitim sanat, kültür alanlarında daha fazla vakit harcamalarına vesile oldu. Faaliyetlerinde daima Türkiye Selçuklularını örnek aldılar.beyliğin kurucusu İlgazi ve oğlu Süleyman bu hanedanla akrabalık kurmuşlardır. Eyyubilerin ortaya çıkışına kadar (M.S. 1175) durum bu minval üzere idi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kurulmuş Türkmen beyliklerinin olumlu etkisi de Mardin’i önemli kıldı. Bu dönemde Erzen, Bitlis, Ahlat, Erzurum, Erzincan ve Diyarbekir (Amid) kentleri gelişmiş, yöre iktisadi, sosyal ve kültürel olarak büyük refaha kavuşmuştur. Etki o kadar güçlüydü ki, Mardin’in banliyöleri bile nasibini aldı. Koçhisar (Duneyser) kasabası buna en iyi örnektir. Devrin kaynaklarına göre kentte haftada üç gün büyük pazarlar kurulmaktaydı. Kuteybiye ve Şahabî adlı medreselere de sahiptir7. Büyük devlet adamı ve asker Suriye-Mısır hakimi Nureddin Mahmud’un 1174 yılındaki ölümüyle yöre içinde yeni bir dönem başladı. Bu süreçte ortaya çıkan Eyyübiler Doğu Anadolu’daki Türkmen Beylikleri ve Mardin Artukluları üzerinde baskı oluşturdular. Yine aynı zamanda Gürcülerin kuzeyden siyasi başlattığı saldırılar büyük zararlara yol açtı. Buna karşı Mardin Artukluları direndiler. Türkiye Selçukluları 6 İbnü’l-Ezrak, Tarih-i Meyyafarikin ve Amid, Çev. A. Savran, Erzurum 1992, s. 29 vd; Turan, Doğu Anadolu, s. 154–155. 7 M. Sarıbıyık, “XII. Yüzyılda Bir Ticaret ve Kültür Şehri Olarak Kızıltepe/Koçhisar (Duneysir)”, I. Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006, s. 599. 240 ile bağlarını sürdürüp desteklerini almaya çalıştılar. Selçuklular 1202’den itibaren yörede fiilen ortaya çıktılar ve Erzurum yöresini denetimleri altına aldılar. Ancak Ahlat ve Meyyafarikin’in düşmesi dengeleri değiştirdi ve Mardin’i yalnızlaştırdı. 1231’den sonra da yörede Moğolların gözükmesi kültür ve medeniyetin gelişmesine olumsuz tesir yaptı8. Mardin ve yöresi Hulagu’nun Suriye seferi sırasında büyük (1259) zarar gördü. Halk katledildi, yapılar yıkıldı. Ancak bir süre sonra Moğol denetiminin sağlanması ve yolların açılmasıyla kültürel hayat yeniden canlandı. Mardin Artukluları İlhanlı Devleti’nin himayesinde varlıklarını sürdürdüler. Muzaffereddin Kara Arslan döneminde kentte bazı yeni gelişmeler yaşandı (1258–1291). Ünlü Muzafferiye medresesi onun tarafından inşa edildi. Yöredeki inkişaf II. Necmeddin Gazi (12941312) ve oğlu Melik Salih (1312-1365) dönemlerinde de sürdü. Kente pek çok eğitim kurumu, sosyal ve ticari yapılar inşa edildi. Ancak yöre Memlûk ve bazı Moğol gruplarının istilalılarına uğradı. 1335 yılından itibaren İlhanlı Devleti’nin Ortadan kalkmasıyla istikrar bozulunca Mardin Artukluları da himayesiz kalarak her noktadan saldırılara hedef oldular. Bu dönemde Memluklara tabi oldular ise de fazla bir destek görmediler. Melik Salih bu fırtınalı dönemde devletini ve Mardin’i korumayı başardı. Bu dönemde Kara-Koyunlu Türkmenleri yörede etkin olmaya başladı. Musul’u zapteden Türkmenlerin reisi Bayram Hoca ile 1367 yılından itibaren ilişkiler geliştirildi. Onlar zaman zaman Mardin’e gelerek kentin kültürel zenginliklerinden yararlandılar9. Son büyük Artuklu hükümdarı Mecdeddin İsa el-Zahir’dir (1376–1407). Onun zamanında Türkmenler etkinliklerini artırdılar. Bu dönemde Anadolu’nun her yöresinde kentler zarar görüp kültür ve medeniyet gerilerken aşiretsel düzen ve istikrar hâkim olmaya başlamıştı. Bağdat, Tebriz ve Şiraz gibi büyük kentlerde sıkıntı içindeydiler. Ancak batı Anadolu’da Bursa, Kütahya, İznik, Denizli gibi merkezler gelişme içine girdiler. Artuklu Devleti bir yandan Ak-Koyunlu ve Kara-Koyunlu Türkmenlerinin ve 1396’dan itibaren de Çağataylı hükümdarı Timur’un saldırıları 8 9 Turan, Doğu Anadolu, s. 170. Turan, Doğu Anadolu, s. 180 vd; Sümer, Kara-Koyunlu. 241 sonucu çok zayıfladı ve 1409 tarihinde tarihe karıştı. Bu şekilde yörede medeniyetin son kalesi de düşmüş oldu10. Kısa süren Kara Koyunlu hâkimiyeti ardından 1430 yılından itibaren AkKoyunluların eline geçen Mardin, kısmi bir istikrara kavuştu. Bilhassa 1457’den sonra Cihangir Mirza ve oğlu Kasım Bey dönemlerinde refah ve istikrar geri geldi. Mardin yörede cazibe merkezi oldu. Artuklu mirası korunarak üzerine yeni ilaveler yapıldı. Ünlü Kasımiye Medresesi bunlara en güzel örnektir. Ancak XVI. Asra girerken AkKoyunluların yıkılışı ve Safevi-Osmanlı çekişmesi sonucu yöredeki medeniyet büyük ölçüde kayboldu. Barış ve istikrar yerini yeni savaşlara bıraktı11. Sonuç olarak Mardin’de XI. asırda başlayan ve Artuklular elinde büyütülen medeniyet yüzyıllar boyunca yukarı Mezopotamya’ya ışık oldu ve yöre büyük bir refah dönemi yaşadı. Buralardaki medeniyetin gücü ve kaynakları Türkiye Selçuklularına dayanmaktaydı. Bu sayede Anadolu’da ortak değerler gelişti. Ancak XIII. asrın ikinci yarısından sonra başlayan olumsuz siyasi ve askeri dönemde Selçuklu medeniyeti geriledi. Mardin’de bundan etkilendi. Ancak yine de bir asırdan fazla direndi. Yöreye medeniyet ışığı yandı. 15. asrın başında kente hâkim olan Türkmenler de bu ışığı söndürmediler. Ancak bütün çabalara rağmen tarihi süreci değiştiremediler. Ortaçağın sonlarında yaşanan bu müstesna dönem bir daha tekrarlanmadı. 10 11 Turan, Doğu Anadolu, s. 195 vd. Erdem, Ak-Koyunlu Mirası, s. 405. Erdem, Ak-Koyunlu Mirası, s. 405–406. 242 KAYNAKÇA Belazurî, Fütuhu’l-Buldân, çev. M. Fayda, Ankara 1987. Erdem, İ., Mardin’de Ak-Koyunlu Mirası”, I. Uluslar arası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006. İbnü’l-Ezrak, Tarih-i Meyyafarikin ve Amid, Çev. A. Savran, Erzurum 1992. Sarıbıyık, M., “XII. Yüzyılda Bir Ticaret ve Kültür Şehri Olarak Kızıltepe/Koçhisar (Duneysir)”, I. Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006. Turan, O., Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1998. Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006. Yınanç, M., “Diyarbekir” Mad. İA.