gömük dişlerle ilişkili patolojiler izmir 2014

advertisement
T.C.
E.Ü.Diş Hekimliği Fakültesi
Ağız-Diş Ve Çene Cerrahisi
Anabilim Dalı
GÖMÜK DİŞLERLE İLİŞKİLİ PATOLOJİLER
BİTİRME TEZİ
Stj.Diş Hekimi Selin GENÇ
Danışman Öğretim Üyesi:Prof.Dr.Turgay SEÇKİN
İZMİR 2014
ÖNSÖZ
Diş hekimliği eğitimim boyunca maddi, manevi yanımda olan ve desteklerini
esirgemeyen sevgili aileme, tez çalışmam boyunca bilgileri ve deneyimiyle her
aşamada yanımda olan değerli hocam Sayın Prof.Dr.TURGAY SEÇKİN’E
teşekkürü bir borç bilirim.
İZMİR-2014
Stj.Diş Hekimi Selin GENÇ
İÇİNDEKİLER
Giriş……………………………………………………………………1
Gömüklük Tanımı…………………………………………………….2
Gömüklük Sınıflandırılması…………………………………………..3
Gömüklük Teorileri……………………………………………………4
Gömüklüğün Teşhisi…………………………………………………..5
Periapikal Radyografiler………………………………………………5
Okluzal Radyografiler…………………………………………………6
Ekstraoral Radyografiler………………………………………………6
Bilgisayarlı Tomografi…………………………………………….......7
Dişlerin Normal Sürme Zamanları……………………………………8
Gömüklük Nedenleri………………………………………………….9
Doğum Öncesi Etkili Nedenler……………………………………….9
Doğum Sonrası Etkili Nedenler………………………………………9
Lokal Faktörler……………………………………………………….10
Sistemik Faktörler…………………………………………………....10
Gelişim Bozuklukları………………………………………………...11
Gömüklük Epidemiyolojisi…………………………………………..11
Alt Gömük 3.Molarların Sınıflandırılması…………………………..12
Çenede Bulundukları Konuma Göre Sınıflandırılması……………...12
Gömüklüğün Derinliğine Göre Sınıflandırılması……………………13
Ramus Anterior Kenarı ile Olan İlişkiye Göre……………………….14
2.Molar Dişin Okluzali ile Olan İlişkiye Göre……………………….14
Üst Çenedeki Gömük 3.Molarların Sınıflandırılması………………..15
Gömük Kaninlerin Sınıflandırılması…………………………………16
Gömük Premolar,Santral ve Artı Dişler………………………………16
Gömük Dişlerle İlişkili Patolojiler……………………………………17
1.Kist Oluşumu……………………………………….……………….19
Kist Sıvısı……………………………………………………………..20
1.1.Keratokist…………………………………………………………22
1.2.Dentigeröz Kist……………………………………………………24
1.3.Erupsiyon Kisti……………………………………………………25
Kistlerin Tedavisi……………………………………………………..25
2.Odontojenik Tümör Oluşumu………………………………………30
2.1.Ameloblastoma……………………………………………………31
2.2.Odontojenik Miksoma…………………………………………….32
2.3.Ameloblastik Fibroma…………………………………………….33
2.4.Karsinoma…………………………………………………………34
3.Perikoronitis…………………………………………………………34
4.Komşu Diş Köklerinde Rezorpsiyon………………………………..37
5.Periodontal Hastalıklar……………………………………………...38
6.Diş Çürüklerinin Meydana Gelmesi………………………………...38
7.Spontan Çene Kırıkları……………………………………………...38
8.Kırık Parçalarının Birleşmesinin Zorlaşması……………………….39
9.Baş ve Yüz Ağrıları………………………………………………….39
10.Alt Ön Dişlerde Çapraşıklık……………………………………..…39
11.Protez İrritasyonu…………………………………………………..39
12.Dişin Burun Boşluğuna Sürme İhtimali…………………………….40
13.Daimi Santral Dişlerin Gömük Kalması………………………….....41
14.Lateral Dişlerin Malpozisyonu……………………………………...41
15.Diastema…………………………………………………………….41
16.Komşu Dişlerde Yer Değişikliği……………………………………41
17.Ortodontik Tedaviye Engel Teşkil Etmesi………………………….42
18.Osteomyelit………………………………………………………….42
19.Hipoestezi ve Parestezi………………...……………………………43
20.Trismus……………………………...……………………………….43
Gömük Dişlerin Çekimine Karar Verilmesi……...……………………..43
Gömük Dişlerin Çekim Endikasyonları……..…………………….........44
Gömük Dişlerin Çekim Kontrendikasyonları……………………..........45
Sonuç…………………………………………………………..………..46
Kaynaklar…………………………………………………...…………..47
Özgeçmiş………………………………………………..………..…….51
GİRİŞ
İnsan fiziki gelişiminde primitif devirden günümüze kadar çeşitli
devreler geçirilmiştir. Kafa ve vücut iskeletinin gelişmesi ile birlikte çenelerde
görülen
değişmelere
paralel
olarak
dişlerin
gelişimi,erupiyonu,dentisyonu,makroskopik yapıları ve sayılarının değişmekte
olduğu insan evrimini inceleyen birçok araştırmacı tarafından bildirilmektedir.
Zamanımızdan 1-2 milyon yıl önce yaşadığı çeşitli antropolojik
araştırmalar sonucu ortaya çıkan benzer
insan öncesi canlıların çene ve
dişlerinde yapılan incelemelerde görülmüştür kiüst ve alt azı dişleri genelde
günümüz insanına benzer özellik göstermekle birlikte hacimsel olarak çok daha
büyüktür ve geriye doğru gittikçe hacimleri artmaktadır.Üçüncü büyük azı
dişleri hacimsel olarak en büyük dişlerdir.Her iki çenede sıralama
3.molar>2.molar>1.molar şeklindedir.
Ancak taş devri başlarında yaşadıkları kabul edilen ilkel insana geçişte
alt çenenin oldukça kalın ve kuvvetli, çene ucunun ise teşekkül etmediği
gözlenmektedir. Her iki çenede hacimsel sıralama
2.molar>3.molar>1.molar şeklindedir.
Modern insan,”Homo Sapiens”,”üstünlük,
ortamauyabilme,
doğa
ile
mücadelede özel kabiliyet ve buluş yeteneğinin kullanılması”şeklinde
tanımlanmıştır.Modern insanda kişinin düşünme yeteneğinin fazlalaşmasına
bağlı olarak beynin gelişmesi ve büyümesi diğer bütün canlılardan ve ilkel
insanlardan fazla olmuş,bu sebeple kafatası vücudun diğer kısımlarına oranla
daha fazla gelişmiştir.
Kafatasının
gelişmesine
ek
olarak
yüz
bölgesinde
gerileme,küçülme,narinleşme söz konusudur.
Dolayısıyla ilkel insanlarda başın önünde gittikçe bir uzantı şeklinde
olan yüz,modern insanda gerilemiş,küçülmüş ve gittikçe kafatasının altına
sokulmuştur.Yüz bölgesinin gerilemesine küçülmesine paralel
olarak yüzü
meydana getiren kemik yapıları küçülmüş ve narinleşmiştir.Alt çene modern
0
insanda küçülürken ,alt çene kemiğinin bazal kısmı bu gerilemeye uymamış ve
sonuçta alveoler yapı daha fazla bazal kısım daha az gerilediği için çene ucu
oluşmuştur.
İnsanlar yiyeceklerini daha pişirilmiş
sağladıkça çiğneme kaslarının
ve yumuşak
besinlerle
fonksiyonları azalmıştır.Sonuç olarak bu
kasların yapıştığı bölgeler atrofiye uğramışlardır.Buna bağlı olarak
gözler
üzerindeki ve yanlardaki çıkıntılar önemini kaybetmiş daha silik,az belirgin
çıkıntılar haline dönüşmüştür.Alt
çene kemiği ,angulus bölgesi ve arcus
zygomaticus da anatomik olarak aynı şekilde atrofiye uğramışlardır.Aynı
nedenle dişler üzerinde etkili olan kuvvetlerde azalmış ve sonuç olarak alveol
kemik daha az kuvvetli hale gelmiştir.Bu gerilme ve küçülme ilkel insanlarda
görülen belirgin biprognathie durumunun azalmasına yol açmıştır.Alveolar
bölge küçülme oranı diş boyutlarının küçülmelerinden daha fazla olduğu için
dişler çenelerde daha zor bulmaya
insanların
çenelerinde
başlamışlardır.Bu
nedenle modern
sıkışıklık,çapraşıklık,yer bulma sorunları ve gömük
kalma gibi komplikasyonlar başlamışlardır.Kesici,kanin,küçük azı dişler şekil
olarak fazlabir değişikliğe uğramamasına rağmen azı dişleri hacim bakımından
belirgin bir küçülme göstermişlerdir.
Bu durumda sıralama ,1.molar>2.molar>3.molar olarak değişmiştir.
1
GÖMÜKLÜĞÜN TANIMI
Fizyolojik olarak bütün dişler diş keseleri açılmadan başka bir deyimle
erupsiyona uğramadan önce gömülüdurumdadır.Dişlerin
belirli zamanlarda
erupsiyona uğramayarak sağlam diş kesesi içinde kalması gömüklük olarak
tanımlanabilir.Gömülü
dişler
karıştırılmamalıdır.Çünkü
değildir.Yine
burada
burada
inkluzyon
diş
çıkma
dişin
erupsiyonu
ile
anklavmanı
gecikmeleri
ile
bahis
konusu
birbirinden
ayırmak
gereklidir.Eğer bir dişin kronu gingivaya kadar gelmiş fakat çıkmamışsa buna
anklavman denir.Buna karşılık jansivle diş arasında ince kalın bir kemik
tabakası varsa bu inkluzyondur.(2)
Gömük diş terimi,sürme yaşı tamamlandığı halde dental arkta yerini
alamamış kemik ve yumuşak doku içerisinde bütünüyle veya kısmen kalmış
dişler için kullanılmaktadır.(3)
Bu dişler retansiyon şekillerine bağlı olarak:
1.Kemik retansiyonlu gömük dişler
2.Kısmen kemik kısmen yumuşak doku retansiyonlugömük dişler
3.Yumuşak doku retansiyonlu gömük dişler ,olmak üzere 3 grup altında
toplanabilirler.
Klinikte gömülü dişler ya tek taraflıdır,ya da iki taraflı simetriktir.Ya da
bütün dişleri ilgilendiren siste matize bir şekildedir.(2)
2
Tek dişin gömülü kalması:
Ekseriya bir engel sonucu diş çıkıp arktaki yerini almamış ve gömülü
kalmıştır.Dişin çıkmasına engel olan bu etken ekseriya daha önce süt dişinde
geçirilmiş enfeksiyon veya o kısımdaki mukozanın travması sonucu oluşan
skatristir.Yine tek dişlerin gömülü kalma sebepleriarasında süt dişlerinin
patolojik olarak kök rezorpsiyonlarının durması ve zamanında düşmemesi
veya erken çekilen süt dişinin yerini yandakidişlerin mezial ve distale kayarak
doldurmaları
sonucudur.Bunun sonucunda
diş
kendine
çıkacak yer
bulamayarak gömülü kalır.Burada gömülü kalmış diş palatinal pozisyonda
ise ve önündeki diş vestibuler durumda ise arkadaki dişin kökünü iterek dişte
dizi bozukluguna sebep olur.(2)
Bilateral gömülü dişler:
Burada gömülü dişler bilateral veya simetriktir.Burada yukarda sayılan
etkenlere ek olarak kalıtım ve çene gelişiminin geri kalması yada dişlerin
büyüklüğü eklenebilir.(2)
Sistematize gömülü dişler:
Burada genelde distrofik tablo hâkimdir.Burada dişler gömülü veya anklave
kalır.Bazen de bir kök aplazisi
gösterir.Bu genel distrofik hastalıklar
arasında,bir nevi herediter kemik distrofik hastalığı olan cleidocranial displazi
veya Pier marie hastalığı vücutta kalsiyum bozukluğu ile ve diş dokusunu da
ilgilendiren displazi periostal veya Van Der Haeve sendromu nihayet nadir ve
öldürücü olan Albert Schönberk Hastalığı sayılabilir.(2)
Dişlerin gömük kalma sıklıklarına göre sıralamasını şu şekilde yapabiliriz:
1.Mandibular 3.molar
2.Maksiller 3.molar
3
3.Maksiller kanin
4.Mandibular kanin
5.Mandibular premolar
6.Maksiller premolar
7.Maksiller santraller
8.Maksiller lateraller
GÖMÜK KALMA TEORİLERİ
Gömük kalma patogenezinde 3 geçerli teori vrardır.Bu teoriler şu şekilde
sıralanır.
1.Ortodontik Teori
Çenelerin fizyolojik gelişimi ve büyümesi ve dişlerin erupsiyon hareketleri öne
doğrudur.Eğer bunu engelleyen bir durum oluşursa bu durum dişlerin gömük
kalmalarıyla sonuçlanır.
2.Filogenetik Teori
Beslenme şekillerinin değişmesine bağlı olarak çene büyüme ve gelişmesinde
ve dişlerin erupsiyonunda yeterli baskı kuvveti oluşmamaktadır.Besinler
yumuşamış ve parçalar küçülmüştür. Bunun sonucunda alveoler kemikte
yetersiz baskı kuvvetine cevaben yeterli büyüme ve gelişme olmamaktadır.
3.Mendelian Teorisi
Genetik çaprazlama sonucunda çocuk annesinden büyük dişler babasından
küçük çene alırsa yada tam tersi anneden küçük çene babadan büyük dişler
alırsa ,dişlerin düzgün sıralanmaları için yeterli yer elde edilmemiş olur ve
bunun sonucunda çapraşıklık yada daha ileri darlıklarda gömüklük
çıkabilir.
4
ortaya
GÖMÜKLÜĞÜN TEŞHİSİ
Basit bakmakla muayenede dişin yerinde olmadığı,bazen hala yerinde persiste
süt dişi
olduğu ve yanındaki dişlerin intizamsızlığı
görülür.Asıl teşhis
radyografi iledir.
TEŞHİSE YÖNELİK RADYOGRAFİK YÖNTEMLER
Dentisyonun radyografik değerlendirilmesi gömük dişlerin teşhisinde ve
lokalizasyonunun belirlenmesinde önemli bir tanı aracıdır. Değişik radyografi
teknikleriyle;
- Gömük dişin kuron ve kök apeksinin, komşu dişlere ve dental arka göre
konumunun belirlenmesi
- Persiste süt dişinin ve komşu dişlerin prognozunun belirlenmesi,
-Rezorpsiyon
varlığında
komşu
dişlerin
durumunun
değerlendirilmesi,
amaçlanır (4,5)
Periapikal Radyografiler
Periapikal radyografiler uygulaması en basit ve en bilgi verici yöntemlerden
biridir. Net ve gerçeğe yakın bir görünüm sağlanması için röntgen ışınlarının
film düzlemi ile dişin uzun ekseni arasındaki açıya dik gelmesi sağlanıp
distorsiyon miktarının minimuma indirilmesi gerekmektedir (6). Periapikal
radyografiler yardımıyla; gömük dişin belirlenmesi, erüpsiyonu için gerekli 2/3
kök uzunluğunun değerlendirilmesi, belirgin bir folikül varlığının ve
boyutlarının tespiti, kuron ya da kök rezorpsiyonuna neden olabilme
durumunun incelenmesi gerçekleştirilebilir. Periapikal radyografiler kist gibi
yumuşak doku lezyonlarını da gösterir (7).
Periapikal radyografilerde gömük dişin konumu, Geleneksel Tüp Kaydırma ya
da Clark Kuralı'na göre tüpün değişik horizontal yönlerde konumlandırılmasıyla
5
alınan iki radyografinin karşılaştırılmasıyla belirlenebilir. Gömük diş röntgen
tüpünün kaydırıldığı yönde hareket etmiş ise, lingual konumda olduğu kabul
edilir. Gömük diş görüntüsü röntgen tüpünün kaydırıldığı tarafın zıt yönünde
hareket etmiş görünüyorsa gömük diş bukkal pozisyondadır. İki periapikal
radyografi arasında röntgen tüpü vertikal yönde yaklaşık olarak 20º açılandırılır
(6,8,9).
Okluzal Radyografiler
Okluzal radyografiler gömük dişlerin bukko-lingual pozisyonlarını belirlemede
sık kullanılan bir yöntemdir. Gömük dişin horizontal yönde yerleşimi, diğer
komşu
dişlerle
ilişkili
olarak
kuronun
ve
apeksinin
pozisyonu
değerlendirilebilir. Bu radyografilerde sık karşılaşılan bir problem gömük dişin
komşu dişler üzerine süperpoze olabilmesidir (8,10)
Mandibular Ark: Kemik kalınlığının fazla olması nede- niyle, büyük
kistler ya da bukko-lingual konumlanmış dişlerden kaynaklı ekspansiyonların
yer aldığı durumlar dışında mandibular arktan alınan radyografilerin detayı
düşüktür.
Maksiller Ark: Maksiller Anterior Okluzal Radyografi: Merkezi ışının
geçtiği kemik kalınlığı daha az olduğu için görüntü kali- tesi periapikal
radyografiler kadar olmasa da mandibulaya göre daha yüksektir (7). Verteks
Okluzal Radyografi: Anterior maksillanın ger- çek görünümü merkezi ışının
santral dişlerin uzun aksına paralel verilmesiyle elde edilir. Işın demetinin
kafatası içinde geçeceği yol çok fazla olduğu için görüntünün kalitesinde ve
netlikte kayıp yaşanır (7).
Extra-oral Radyografiler
Panoramik radyografiler periapikal radyografiler kadar detaylı bir
görünüm vermese de tüm dişlerin ve çene kemiklerinin görüntüsü kolayca elde
edilir. En önemli özelliği, alt ve üst diş kavislerinin her bölgesine dikey yönde
çok dar bir X-ışını demetinin ulaşabilmesidir. Bugün ortodontistler panoramik
radyografilerden daha nitel bilgiler elde edildiği konusunda görüş birliği içindedirler (4,5,7,11). Panoramik radyografilerden, gömük dişlerin bukko-lingual
6
pozisyonları hakkında sınırlı bilgiler elde edilse de; kanin cusp eğimi, lateral
kesici diş kökünün distal yarısı ile ilişkisi, palatinal pozisyon için iyi bir bilgi
verir.
Panoramik
radyografi
tekniklerinden
biri
olan
Status-
X'in
ortopantomografiden üstünlüğü; gömük dişlerin bukko-palatinal pozisyonunun
tespit edilebilmesi ve azı dişlerine kadar olan süperpozisyonların elimine edilebilmesidir. Arka dişler bölgesinde süperpozisyonlar olabilmekte ancak diş
kavisleri daire şekline yaklaştıkça süperpozisyonlar azalmaktadır (4).
Lateral sefalometrik radyografiler frontal radyografilerle kombine
edildiğinde gömük dişlerin lokalizasyonu hak- kında doğru bilgiler elde edilir.
Frontal radyografiler gömük dişin bukko-lingual pozisyonu kadar bukkolingual aksın eğimi hakkında da doğru bilgiler verir. Lateral sefalometrik
radyografiler gömük dişin mesiodistal eğimi ve erüpsiyonu için gerekli vertikal
mesafeyi değerlendirmede de kullanılır (5).
Bilgisayarlı Tomografi (CT)
Son zamanlarda bilgisayarlı tomografi yöntemi, palatinal pozisyonlu
gömük kaninin özellikle lateral kesici kökün- de rezorpsiyona neden olduğu
vakalarda, konumunun tam olarak teşhisi için kullanılmaktadır. Aynı zamanda
bu
teknik
görüntüdeki
süperpozisyonları
elimine
ederek
geleneksel
radyografiler ile tam olarak izlenemeyen yapıları detaylı bir şekilde gösterir
(12,13). Her ne kadar bu teknik, gömük ve supernumerer dişlerin teşhisinde
mükemmel bir güç ise de; çok fazla dozda radyasyon içerdiğinden özel
durumlar dışındaki tüm vakalarda kullanımı doğru değildir (11).
Maksillanın yer aldığı seri radyografi kesitlerinde gömük dişin komşu
dişlerle olan ilişkisi, kuron ve apeksin po- zisyonu, dişin uzun aksının eğimi,
dişi çevreleyen kemiğin miktarı, lokalanatomik yapılar, dental gelişimin tüm
safhaları uzayın tüm 3 düzleminde doğru olarak değer- lendirilir. Bu yöntem ile
kök rezorpsiyonunun, özellikle de palatinal ve bukkal kök yüzeylerinde erken
bir dö- nemde teşhisi yapılabilir. (7,13,14,15).
7
Bilgisayarlı tomografi ünitelerinin sayılarının az ve pa- halı olmalarına
rağmen kullanımları gittikçe artmakta ve bugün ortodonti alanında serbestçe
kullanılmaktadır. Özellikle CT yöntemi ile, cleidocranial dysplasia gibi
vakalarda birçok gömük dişin pozisyonunun belirlenme- si tedavi planlanması
sürecinde ve bir sonraki cerrahi safhada oldukça önemlidir (4,7).
DİŞLERİN NORMAL SÜRME ZAMANLARI
Dişlerin normal sürme zamanlarını bilmemiz ,gömük kalıp kalmadığını
anlamamızı saglayan ve teşhiste yardımcı bir faktördür.
DİŞLER
SÜRME ZAMANLARI
Maksiler keser
7-8 yaş
Mandibular keser
6-7 yaş
Maksiller lateral
8-9 yaş
Mandibular lateral
7-8 yaş
Maksiller kanin
11-12 yaş
Mandibular kanin
9-10 yaş
Maksiller 1.premolar
10-11 yaş
Maksiller 2.premolar
10-12 yaş
Mandibular 1. Premolar
10-12 yaş
Mandibuler 2.premolar
11-12 yaş
Maksiller 1.molar
6-7 yaş
Maksiller 2.molar
12-13 yaş
8
Mandibuler 1.molar
6-7 yaş
Mandibuler 2.molar
11-13 yaş
Maksiller 3.molar
17-21 yaş
Mandibuler 3.molar
17-21 yaş
GÖMÜKLÜK NEDENLERİ
Gömüklük nedenlerini dogum öncesi ve sonrası olarak ayıracak olursak
şu şekilde sıralayabiliriz:
1.DOGUM ÖNCESİ ETKİLİ NEDENLER
Irsiyet
Genetik sorunlar
2.DOĞUM
SONRASI
ETKİLİ
NEDENLER(ÇOCUĞUN
GELİŞMESİNİ ETKİLEYEN NEDENLER)
Raşitizm
Kansızlık
Konjenital Sfiliz
Çocukluk döneminde kronik tüberküloz
Endokrin sorunlar(hipofiz,tiroid,paratiroid)
Beslenme bozuklukları
9
NORMAL
DİŞLERİN GÖMÜK KALMA NEDENLERİ
Gömüklük sebeplerini lokal faktörler,sistemik faktörler ve gelişim
bozuklukları olarak üçana başlık altında inceleyebiliriz.
1.LOKAL FAKTÖRLER
Yer darlıgı
Mekanik engeller(kist,tümör,doku hiperplazieri,lokal enfeksiyonlar)
Travma
Ortodontik tedavi sonucunun devamlılığı
Komşu dişlerin yapı ve dizi bozuklukları nedeniyle oluşturdukları baskı
Uzun süreli kronik enflamasyon
Süt dişlerinin uzun süre persiste kalması
Dişlerin gelişim anomalisi veya jerminin başka bir yerde bulunması
Enfeksiyon veya abseye bağlı nekrozlar
Çocuklarda ateşli hastalıklar(kızıl,çiçek,kızamık) sonucu kemikte meydana
gelen değişiklikler
Bir kron veya kök malfırmasyonu(8)
2.SİSTEMİK FAKTÖRLER
Heredite
Hatalı beslenme
10
Sfiliz,tüberküloz gibi bazı spesifik enfeksiyonlar
Anemi
Raşitizm
Gelişmemiş çenelerde yer darlığı
Travma
Endokrinal hastalıklar
Çene ve çevredoku hastalıkları(8)
3.GELİŞİM BOZUKLUKLARI
Cleido-cranial dysostosis
Oxycephali
Progeria
Acondroplazi
Damak yarığı(8)
GÖMÜKLÜĞÜN EPİDEMİYOLOJİSİ
Literatürde kadın ve erkek bireylerde gömük diş görülme sıklığı
bakımından farklılık olmadığını bildiren çalışmaLarın (16,17,18) yanı sıra
kadınlarda görülme sıklığının erkeklerden fazla olduğunu gösteren çalışmalar
da vardır (19,20). Tüm dişler arasında gömük kalma oranlarına ba- kıldığında;
sırasıyla alt 3.molar dişler, üst 3.molar dişler, üst kanin, alt kanin, alt
1.premolar, üst santral, üst 2.premolar, alt 2.premolar, üst 1.premolar ve üst
4.molar dişler olduğu görülmüştür (19). Üçüncü molar dişlerin dahil edilmediği
11
başka bir çalışmada ise gömük kalma oranları üst kanin, alt 2. premolar ve alt 2.
molar olarak belirtilmiştir (21).
1961 yılında ABD’de iki diş hekimliği fakültesinde Dachii ve Howell
son sınıf öğrencilerinin çekmiş oldukları filmleri incelemişlerdir. İnceleme
3874 filmden oluşmaktadırve bunlarda
%16,6 lık gömüklük oranı
raporedilmiştir.Burada gömük dişler sıklık açısından sıralanacak olursa birinci
sırada mandibular 3.mola,ikinci sırada maksiler 3.molar,üçüncü sırada maksiler
kaninler,dördüncü
sırada
mandibuler
premolarlar,beşinci
sırada
artı
dişler,altıncı sırada maksiler premolarlarve en sonda mandibuler kaninler yer
almıştır.Bu
çalışmada
gömük
olan
hiçbir
anterior
diş
rapor
edimemiştir.Buradaki neden küçük yaşlarda bu dişlerin tedavi edildiği olabilir
bu dişler en erken sürdüğü için.Mandibuler gömük 3.molarların oranı%21.9 ve
maksiler gömük 3.molarların oranı %17.5 olarak belirtilmiştir.Aynı zamanda
buradaki dağılımda cinsiyetin etkisi yoktur.Ancak bu durum üst gömük
kanin için farklıdır.Bayanlarda oran %1.7 ve erkeklerde oran %0.51 dir.Bu
dişin total gömük kalma
oranı ise %0.92 dir. Gömük kaninlerin %92’si
unilateral ,%8’i ise bilateraldir.
GÖMÜK ALT 3.BÜYÜK AZI DİŞLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
Sınıflandırma;
1.3.MOLAR
DİŞLERİN
2.MOLAR
DİŞ
İLE
ÇENEDE
BULUNDUKLARI
OLUŞTURDUKLARI
KONUM
AÇIYA
VE
GÖRE
SINIFLANDIRILMASI
Alt çenede gömük olan 3.molar dişler çenede bulundukları konum ve
2.molarla oluşturdukları açıya göre sınıflandırılmışlardır.Bu sınıflandırma
Winter sınıflandrması olarak bilinmektedir.(23)
1.Vertikal: Dişin uzun ekseninin 2.molar dişin uzun ekseni ile paralel ve
aynı doğrultuda olduğu durumdur.
12
2.İnverted: Dişin uzun ekseni ile2.molar dişin uzun ekseninin paralel
olduğu ancak dişin ters konumda olduğu durumdur.Bu durumda dişin
kronu apikalde ve kökleri ise alveol kenara doğru yer almaktadır.
3.Horizontal: Dişin uzun ekseninin 2.molar
dişin eksenine
dik
olduğu
durumdur.
4.Mezioanguler: Dişinuzunekseninin koronal bölgede 2. Molar dişin uzun
eksenine yaklaştıgı durumdur.
5.Distoanguler: Dişin uzun ekseninin apikal bölgede 2.molar dişin uzun
eksenine yaklaştığı durumdur.
6.Bukkoanguler veya
bukkoversiyon: Gömük 3.molar
dişin
kronunun
bukkalde yer aldığı durumdur.
7.Lingoanguler veya lingoversiyon: Gömük 3.molar dişin kronunun lingualde
yer aldığı durumdur.
8.Olağandışı (unusual):Gömük dişin normalde bulunması gereken yer ve
konumdan olmaması gereken bir yerde bulunmasıdır.Örneğin,mandibular
3.molar dişin ramusta veya corpusun alt sınırında yer almasıdır.
2.GÖMÜKLÜĞÜN DERİNLİĞİNE GÖRE SINIFLANDIRILMASI
Gömük dişler yüzeye yakınlık ve uzaklık derecelerine göre ikiye
bölünürler
2.1.Yüzeyeldişler (high level):Radyografik incelemelerde gömük diş
kronunun üst kısmı ile örten kemik arasındaki mesafenin 5 mm.den az
tespit edildiği durumdur. Bu yüzeyel olarak nitelenir ve çıkarılması nispeten
kolaydır.(8)
13
2.2.Derin dişler (low level): Söz konusu mesafenin 5mm.den fazla olduğu
durumdur. Bu durum üs çene gömük dişleri içinde
geçerlidir. Mesafenin
derinliği 5mm.den az olduğunda bu sefer üst gömk dişler low level olarak ve
mesafenin fazla olduğudurumlarda ise high level olarak adlandırılacaktır.(8)
3.RAMUS
ANTERİOR
KENARI
İLE
OLAN İLİŞKİYE
GÖRE
SINIFLANDIRILMASI
Bu sınıflandırmada alt gömük 3.molar dişin ramus anteror kenarı ile
olan ilişkileri sınıflandırılmıştır.(24)
3.1. Sınıf 1: Bu durumda 2.moların distali ile ramusun anterior
bölgesi arasındaki mesafe 3.molar dişin sürebilmesi için yeterlidir. Bundan
dolayı 3.molar dişkemikten çıkabilmekte ve sorun yaşamamaktadır.
3.2.Sınıf 2: Bu durumda 3.molar dişin okluzal yüzeyinin yaklaşık
olarak yarısı ramus kemiğinin altında yer almaktadır.İkinci moların distali
ile ramusun anterior kenarı ile olan mesafe alt 3.molar dişin okluzal
yüzeyinin1/2 si kadardır.
3.3.Sınıf 3: 3.molar dişin kronunun tamamı vertikal kemiğin altındadır
ve bundan dolayı gömük dişin çıkartılması diğerlerine göre daha zordur.
4.ALT GÖMÜK 3.MOLAR DİŞİN ALT 2.MOLAR DİŞİN OKLUZALİ İLE
OLAN İLİŞKİSİNE GÖRE SINIFLANDIRILMASI
4.1.Sınıf A: Bu durumda gömük 3.molar dişin okluzal yüzeyi yaklaşık
olarak ikinci moların okluzal yüzeyi ile aynı seviyededir.
4.2.Sınıf B: Bu durumda gömük 3. Molar dişin okluzal yüzeyi alt ikinci
molar dişin yaklaşık olarak servikal seviyesindedir.
14
4.3.Sınıf C: Bu durumda gömük 3.molar dişin okluzal yüzeyi marjinal
kenarın veya ikinci moların servikal seviyesinin altında yer almakta ve
tamamen kemik ile örtülmektedir.(24)
ÜST ÇENEDEKİ GÖMÜK 3.MOLAR DİŞLERİN SINIFLANDIRILMASI
Üst 20 yaş dişlerinde bir çoksınıflandırma yapılmıştır.Archer sınıflandırması
şöyledir:
1.Klass A: Gömülü üst 20yaş dişinin kronu üst ikinci moların kesici
yüzünde geçen okluzal çizginin seviyesindeveya biraz altındadır.
2.Klass B: Gömülü
20
yaş
dişinin
kronu 2.moların
servikal
dişinin kronu 2.moların
servikal
çizgisinin hizasındadır.
3.Klass C:
Gömülü yirmi yaş
çizgisinin altındadır.
Açı ve pozisyonlarına göre:
1.Vertikal
2.Mezyonguler
3.Distoanguler
4.Horizontal
5.Bukkopale anguler
Üst gömülü 3.molar dişlerin sınıflandırması yapılırken maksiler sinüs ile
ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Buna göre;
1.Sinüs ile ilişkisi olmayanlar
15
2.Sinüsile ilişkide olanlar
3.Sinüsun içinde olanlar
GÖMÜK KANİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Maksiller gömülü kanin dişler şu şekilde sınıflandırılabilir:
1.Klass 1: Gömük kanin dişleri tamamıyla palatinal tarafta lokalizedirler.
2.Klass 2:Gömük
kanin dişleri üst çenenin
bukkal tarafında lokalize
olmuşlardır.
3.Klass 3:Gömük kanin dişleri üst çenenin vestibuler ve palatinal kısmında
aynı anda lokalizedir.
4.Klass 4:Alveoler uzantı içerisinde yer alan gömük kanin dişleri genellikle
yan keser ve birinci küçük azı arasında lokalize olup çoğunlukla vertikal
pozisyondadır.
5.Klass 5: Dişsiz çenelerde lokalize görülen gömükkanin dişleridir.
GÖMÜK PREMOLAR, SANTRAL VELATERAL DİŞLER
Bu
grup
dişler arasında
en sık
gömük
premolarlardır.Bunları maksiler santraller
kalan
dişler
ve sonrada maksiler
mandibuler
lateraller
izler.Ancak bunlar çok nadiren gömük kalan dişler oldukları için bunlara
özel bir sınıflandırma yapılmamıştır.
16
GÖMÜK DİŞLER İLE İLİŞKİLİ PATOLOJİLER
Genel bir sıralama yapacak olursak gömük dişlerden kaynaklı ya da onlarla
ilişkili patolojileri şu şekilde sınıflandırabilir.
1.Kist oluşumu
Gömük dişlerden kaynaklı oluşabilecek kistler;
Keratokist
Dentigeröz kist
Erupsiyon kisti
Paradental kist
2.Odontojenik tümör oluşumu
Gömük dişlerden kaynaklı olabilecek odontojenik tümörler;
Ameloblastoma
Odontojenik miksoma
Ameloblastik fibroma
Karsinoma
3.Perikoronitis oluşumu
4.Komşu diş köklerinde rezorpsiyon oluşumu
5.Gömük dişlerden kaynaklı oluşabilecek periodontal hastalıklar
6.Gömük dişlerden kaynaklı çürük oluşumu
7.Gömük dişlerden kaynaklanabilecek spontan çene kırıkları
17
8.Gömük bir diş ağızda
iken
çene kırılırsa
kırık parçalarının bir araya
gelmesinin ve reunionun zorlaşması
9.Gömük dişlerden kaynaklı baş ve yüz ağrıları
10.Alt ön bölgede çapraşıklıkların oluşması veya artması
11.Protez irritasyonu
12.Mesiodentlerin burun boşluğuna sürmesi,
13.Daimi santral dişlerin gömülü kalması,
14.Lateral dişlerin malpozisyonu
15.Diastema
16.Gömük dişe komşu dişlerde yer değişikliği
17.Ortodontik tedaviyi engellemesi
18.Osteomyelit
19.Hipoestezi ve Parestezi
20.Trismus
Şimdi
ise
yukarıda
belirttiğim
patolojilerin
oluşumunu
kliniğini
ve
tedavilerinden bahsedeceğim.
1.KİST OLUŞUMU
Kistler kemik içerisinde yada yumuşak dokularda yer alan, içleri kist
sıvısı denilen materyal ile dolu olan,epitelyum dokusundan meydana gelen
patolojik oluşumlardır.
Kistler doku derinliklerinde embriyonal gelişimden veya epitelyal
yanlış farklılaşmadan artakalmış epitelyum dokusundan oluşabilirler.
18
Bütün odontojenik kistler hemen hemen tümüyle kemik içerisinde
yer alırlar.Odontojen kistlerin gelişmesinde rol oynadığı kabul edilen
epitelyum kaynakları şunlardır.
1.Diş germi
2.Diş kronunun indirgenmiş mine epiteli
3.Malassez epitelyum artıkları ,Hertwig epitelyum kını artıkları
4.Dental lamina artıkları
5.Ağız epitelinin bazal tabakası
Kistlerin gelişimi iki safhada incelenebilir.Birinci safhada nonspesifik
irritasyon,dokuda metabolizma
değişikliği yapıp
epitelyum
artıklarının
proliferasyonuna yol açar.Bu ilk irritasyon genellikle iltihapsaldır.Ancak
şimdiye kadar travmatik nedenler ve henüz aydınlığa kavuşmamış endojen
metabolizma bozuklukları üzerinde de durulmuştur.
Prolifere olan epitelyum,dokuda varolan boşluklara(mikroabselerdoku aralıkları) doğru gelişip onu çevreler veya epitelyum kümeciği,epitel
dizisi
oluşturur.Epitel kümeciğinin orta kısmında
yer alan hücrelerin
zamanla canlılıklarını yitirip dejenere olması sonucu kist boşluğu denen bir
boşluk meydana gelir.
Epitel dizisinde artışa neden olan primer irritasyon kist boşluğu
oluşmadan sona ererse geriye dönüşün olabileceği ileri sürülmektedir.
Kist
gelişiminin ikinci safhasında
gelişme kist dokusunun
proliferasyonu
kistin
büyümesi
incelenir.Bu
gerçek
bir gelişme
şeklinde
değil,pasif hacimsel bir artıştır.Kistler ekspansif gelişme gösterirler.Kistlerin
büyümesi kistin içerisindeki
kemiğin
rezorbe
hidrostatik
olmasına
bağlı
basıncın
yükselmesi
olduğu gibi
prostoglandinlerin stimüle ettiği “bone resorbing
ile
çevre
aynı zamanda
factor”ler ile de
olmaktadır.Kisti çevreleyen doku itilme,basınç atrofisi veya rezorpsiyon
nedeniyle zarar görür.Ododntojen kistler büyürken çevrelerindeki kemiğin
19
santral
kısımlarında
rezorpsiyon,perifer
kısımlarında
apozisyon
gerçekleştiğinden vestbül kemikte ekspansiyona neden olurlar.Kemikteki
rezorpsiyon,apozisyondan daima fazla olduğu için kemik incelir ve hatta
kist büyüdükçe tamamen ortadan kalkıp kist mukozası ile yumuşak doku
birleşebilir.
Kist epitelinin sıklıkla yassı epitelden oluşmasına rağmen,bazen
kaynağını
aldığı
yalancı çok
katlı
kalınlığı
epitelyum
çeşidine
silyalı prizmatik
enflamasyonun
göre
prizmatik,izoprizmatik veya
epitelyum
görülebilmektedir.Epitelin
derecesine
göre
çeşitlilik
gösterebilmektedir.Enfekte olmayan kistlerde epitelyum tabakası 2-3 kat
yassı epitelyum hücrelerinden oluşurken,enfekte kistlerde bu kalınlık 20
kata kadar çıkabilir.Epitel orto yada parakeratinizasyon gösterebilirler.
Kist Sıvısı
Odontojen kist
sıvıları
grimsiveya
sarı
renkli
likitten,kısmen
katılaşmış peynirimsi bir kütleye değişiklik gösterir.
Osmoz
yolu
ile
biriken
kist
sıvılarında,
elektrolitler,proteinler,lipitler,visköz komponentler,bakteriler,ölü hücreler ve
iltihap hücreleri saptanmıştır
Bunlar kistlerde lenfatik drenajın esikliği nedeniyle birikmiş olup
kist sıvısının osmotik konsantrasyonunu yükselterek kist kavitesine daha
fazla
sıvı
çekilmesine
yol
açarlar.Kistin
nedeniyle baskı altında kalan
yaratarak
epitelyum
hücelerinin
yüksek
hidrostatik basıncı
kapiller damarlar , çevre dokuda iskemi
beslenmesini
bozarlar
ve
ölümlerini
hızlandırırlar.Böylece kist sıvısının osmotik basıncı biraz daha yükselir ve
çevre dokudan kist boşluğuna sıvı çekilmesi devam eder.(26)
Kistler yavaş büyüyen oluşumlardır.Enfekte olmadıkları sürece
kinik belirti vermeden çenelerde kalabilirler ve çok büyük boyutlara
ulaşabilirler.Enfekte kistlerde ilk belirti akut iltihap bulgularıdır.
20
Klinik belirtilerine göre kistler latent safhada ve deformasyon
sahasında olmak üzere iki dönemde incelenebilirler.
Latent safhada kistler tesadüfen radyografik kontroller sırasında fark
edilirler.
Deformasyon
safhasında
diş
köklerinde
itilme,diş
kronlarında
çapraşıklık kemikte kabarıklık ve yumuşak dokuda asimetri vardırç
Büyük kistler gelişimleri sırasında çevredeki kemiğin rezorpsiyon
sonucu
incelmesine,formunun ve fonksiyonunun
bozulmasına
neden
olurlar.Şişlik olan bölgeye palpasyon yapıldığınd a renitans ve krepitasyon
hissedilir.
Kistlerin tanısında klinik bulguların yanı sıra radyografi en önemli
tanı aracıdır.Kistler radyografide oval yada yuvarlak,kesin sınırlı,etrafa
dogru konveks,radyolusent görüntü verirler.Sağlam kemikten çok ince bir
kemik kompaktası ile ayrıldıkları gözlenir.
Özellikle üst çenede yan bölgede yerleşmiş olan kistler radyografide
sinus maksillaris ile karıştırılabilirler.Eğer bir kist söz konusu ise sinus
maksillarisin tabanı
yukarıya
doğru
konvekstir,çünkü
kistin
etkisi ile
yukarıya doğru itilmiştir.Üst çenede ön bölgeye yerleşmiş olan kistlerin
foramen incisivum ile,alt çene küçük azılar bölgesinde yerleşmiş olan
kistlerin foramen mentale ile ayırıcı tanılarının yapılması gerekir.
Radyografide kiste benzer radyolusent bölgeler içerisinde septumlar
ve aşırı
kök
rezorpsiyonları
görülmesi
tümöral
oluşumları
veya
keratokistleri düşündürebilir.
Toplumda
görülme
insidansı
sürmemiş
her 100 dişin yaklaşık
%1.44’ünün dentigeröz kiste neden olabileceği şeklindedir.Gömülü bir diş
kist oluşumu meydana getirebileceği gibi,kist oluşumu dadişin süremeyip
gömülü kalmasına neden olabilmektedir.Aydıntuğ ve arkadaşları (27) 535
gömülü ve yarı gömülü diş folikülünden 9’unda kistik dejenerasyon tespit
etmiş ve histopatolojik araştırma sonucu olark, folikuler aralığı genişlemiş
21
olan gömülü dişlere şüpheyle bakılması gerektiğini belirtmişlerdir.Baykul ve
arkadaşlarının,10 alt büyük 3.azı dişlerinin çevresindeki folikül dokusunu
değerlendirerek yaptıkları çalışmada,alt 3.büyük azı dişlerin çevresindeki
folikül dokusunda %50’lik bir oranda kistik değişim rapor etmişlerdir.(28)
Al-Khateeb ve arkadaşlarının(29) 2432 gömülü alt büyük azı dişi
üzerinde yaptıklarıçalışmada,kist görülme insidansını %12 olarak bulmuşlar
ve en çok%0.8’likoran ile dentigeröz kist görüldüğünü rapor etmiştir.
Kistler hakkında yukarıda verdiğim genel bilgilerden
sonra ,gömük
dişlerden kaynaklı oluşabilecek kistlere daha ayrıntılı değinmek istiyorum.Bu
kistleri şu şekilde sıralayabiliriz.
1.1.Keratokist
1.2.Dentigeröz kist
1.3.Erupsiyon kisti
1.4.Paradental kist
1.1.KERATOKİST
Keratokistler gerek histopatolojileri,gerek klinik davranışları ile diğer
kistlerden ayrılırlar.Keratokist epitelinin mitotik aktvitesi ve bağ dokusunun
proliferasyon kabiliyeti yüksektir.
Odontojen keratokistler dental lamina artıklarından ve ağız epitelinin
bazal hücrelerinden kaynaklanırlar.
Çok değişik yaş gruplarında gözlenebilmekle birlikte en sık ikinci ve
üçüncü
yaş da kadında
ortaya çıkarlar. Maalesef
çok büyük
boyutlara
ulaşmalarına rağmenpek belirti vermezler.Radyografide tesadüfen veya
klinikte yarattıkları deformasyonun belirtileri ile fark edilirler.
22
Sıklıkla
maksilla
kanin
bölgesinde,mandibulada
posterior
corpus,angulus, ramus bölgesinde gelişirler.
Radyografide
radyolusent
düzgün
alanlar
sınırlı,ince
halinde
radyoopak
çizgi
ile
gözlenirler.Monoloküler
çevrili
olabildikleri
gibi,multilokuler de olabilirler.
Olguların %40 ‘ı unilokuler olup gömük bir dişin etrafındadırlar.
Maksiller
lezyonlat
bukkal
ekspansiyon
yaparken,mandibuler
lezyonlarda lingual ekspansiyona rastlanabilir.Genelde manibuler lezyonlar
vestibul
ve lingual
yönde
dar,anteroposterior
yönde
geniş
gelişim
gösterirler.Bu da ameliyatları esnasında kist epitelinin enukleasyonunu
güçleştirir.
Keratokistlerin
ortokeratotik
veya
bahsedilmektedir.Keratokistlerin
parakeratotik
tiplerinden
parakeratotik
%85-95’i
tiptedir.Keratokistlerin epitellerinde gözlenen bu histopatolojik farklılık
klinik davranışlarını da etkiler.
1.Ortokeratotik kistler kadınlarda erkeklerden üç
kat daha
fazla
görülmektedir.
2.Ortokeratotik kistler genelde monolokulerdir.
3.Ortokeratotik kistler bazal hücre tabakası pek belirgin olmasa da granüler
tabaka belirgindir.
4.Parakeratotik kistler genelde multilokuler olup daha agresiftir.
5.Parakeratotik kistlerin epitellerinin bazal tabakası bağ dokusuna doğru
tomurcuklanma
gösterdiği
için
ameliyatlarında
tam bir enükleasyon
sağlanamayacağından rezidiv riskleri yüksektir.Bu tomurcuklara uydu kist
veya mikrokist denir.
Ayırıcı
tanıları
özellikle
dentigeröz
kist,ameloblastoma,minimal
kalsifikasyon gösteren kalsifiye odontojenik kist ile yapılmalıdır.
23
Tedavisinde kistin enükleasyonu ve daha sonra çevrede marginal rezeksiyon
tavsiye edilir.Eğer bu cerrahi
rastlanabilir.Residiv
olasılığı
işlem
olasılığı %5-62
yeterli
olmaz
ise
residivlere
arasındadır.En sık residiv
ilk 5 yıldır.Ancak sekiz yıl
sonra dahi
residiv
görülme
olabildiği
bildirilmiştir.Residivlerin yanı sıra bu kistlerde neoplazik değişikliklere de
rastlanabilir.Bu nedenle bu hastaların uzun süreli takipleri gerekmektedir.
Keratokistlerin residiv yapmalarını arttıran faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
1.Öncelikle yetersiz enükleasyon
2.Nevoid bazal hücreli karsinoma sendromu ile birlikte görülmesi(GorlinGoltz Sendromu)
3.Kist epitelinin tek parça
halinde çıkartılamaması(Keratokist epiteli ince
olduğu için genelde tek parça halinde çıkmazlar.Bu da artık epitelyum
kalma riskini yükseltir.)
1.2.DENTİGERÖZ KİST
Dentigeröz kistler veya diğer adı ile folikuler kistler odontojen kistler
içerisinde
ikinci
sıklıkta görülen
gelişmekte olan bir diş
kistlerdir.Klinikte
sürmemiş
veya
ile birlikte gözlenirler.Kaynaklandıkları
dişin
sürmesini engelledikleri gibi yerinin de değişmesine yol açabilirler.
Mine organı artıklarının kistik değişime uğramasından kaynaklandıkları
düşünülmektedir.
Sıklıkla
maksiler
kanin
ve
mandibuler
3. Büyükazı
dişlerinden
kaynaklanmaktadırlar.En sık ratlandıkları yaş grupları 2. Ve 3. Dekad olup
erkeklerde kadınlardan 1.6:1 oranında daha sık görülür.
Enfekte olmadıkları sürece kemikte ekspansiyon yapıncaya kadar fark
edilmeden
büyümelerini
sürdürürler.Bu dönemde klinikte
diş
eksikliği
nedeniyle alınan radyografilerde rastlanabilir.Çok büyüdüklerinde kemikte
patolojik kırıklara da neden olabilirler.
24
Radyografide düzgün sınırlı,çoğunlukla unilokuler,bir dişin kronu üzerinde
veya nadiren lateralinde yerleşmiş radyolusent alanlar halinde izlenirler.
Kist epiteli çok katlı yassı epitelden oluşur.Enfekte olmayan kistlerde
epitelyum 4-6 hicre
%25’inde,maksiler
katında
oluşur.Mandibuler
dentigeröz kistlerin %50’sinde
dentigeröz
fokal
kistlerin
müköz
hücre
yerleşimi görülen olgularda ileride intraossöz mukoepidermoid karsinomaya
dönüşüm olabileceği üzerinde durulmaktadır.Daha ender olarak dentigeröz
kistlerin
epitelinde
siliyer
hücrelere veya
keratinize
elemanlara
rastlanabilir.Bu farklı yapılar dentigeröz kistlerin multipotent karakterlerini
vurgulamaktadır.Ayırıcı
anterior maksiler
tanıları
alanda
ameloblastoma,odontojen
yerleşenlerin
keratokist ve
ise adenomatoid
tümör
ile
yapılmalıdır.(26)
1.3.ERUPSİYON KİSTİ
Erupsiyon kisti sürmekte olan dişin folikuler aralığında sıvı birikimi ile
gerçekleşir.Kisti çevreleyen epitelyum indirgenmiş mine epitelidir.Kemikte
sürmekte olan dişin üzerindeki dişetinde mavimsi,yumuşak bir şişlik
halinde fark edilir.Daha çok çocukları etkileyen bu kistin dişin kronu
üzerine gelen kısmı dişin sürmesine izin verilecek genişlikte açılması
tedavi için yeterlidir.Dişin sürmesi ile kendiliğinden iyileşir.(26)
KİSTLERİN TEDAVİSİ
Kistler
odontojenik
ve
fissural
olmak
üzere
geniş
çaplı
olarak
sınıflandırılmalarına rağmen, kistlerin tedavisinde bu durum pek önemli
değildir. Kistlerin cerrahi tedavileri – bazı özel durumdaki kistler hariç kistlerin tipine göre değişmemektedir. Hatta kist tedavisinde kullanılan
yöntemler iyi huylu odontojenik tümörler ve diğer oral lezyonların tedavisi için
de kullanılmaktadır.
1. Enükleasyon (Partsch II)
25
Kistin bulunduğu yerden bütünüyle çıkartılıp alınması anlaşılır. Geriye kist
kapsülünden hiç artık bırakılmadan çıkartılıp alınması anlamına gelir.
Genellikle bütün kistlerin kapsülü bu şekilde bütün olarak çıkar. Ancak
odontojenik keratokistlerde olduğu gibi kolay parçalanan bir doku ile
karşılaşırsak daha dikkatli davranılması gerekir. Enükleasyon, çenelerdeki tüm
kistlerde uygulanabilir. Önemli olan çevre anatomik yapılara zarar verilmeden
çalışılmasıdır. Kök ucunda yerleşmiş olan ufak radyolusent lezyonlarda kanal
tedavisi yapıldıktan sonra iyileşme görülmüyorsa, kist olabileceği düşünülerek
enükleasyonu yapılmalıdır. Bu durumda iki şekilde yapılabilir ya diş
çekilmeden apikal rezeksiyon işlemi ile birlikte ya da diş çekilerek çekim
kavitesinden. Bu durumda inferior alveoler sinir damar paketi ve maksiller
sinüs gibi anatomik oluşumlara zarar vermemek için dikkatli çalışılmalıdır.
Çünkü apikalde kemik çok ince olabilir veya hiç olmayabilir. Artık materyal
kalması açısından da riskli bir yöntemdir. Büyük kistlerde mukoperiostal flep
kaldırılması gerekebilir. Bu durumda kret tepesine dokunulmadan (kret
yüksekliğini azaltmamak için) kemiğin labial tarafından kiste ulaşılır. Kist
kapsülü sağlam olduğunda sınırları ayırt etmek daha kolaydır ve içindeki basınç
sayesinde kemik kavitesinden daha rahat ayrılır. Bu nedenlerle kisti kapsülünü
zedelemeden tek parça halinde çıkartmak gerekir. Kist damar sinir paketlerine
yakın ise, büyüme ile birlikte damar sinir paketini kavitenin bir tarafına iter.
Kist enükleasyonunda buna dikkat edilmeli ve atravmatik çalışılmalıdır.
Enükleasyon sonrası kavite yıkanır ve kurulanır. Artık doku kalmaması için
tüm kavite kontrol edilir. Artık dokular uzaklaştırılır. Keskin kavite kenarları
yuvarlatılır. Diş köklerinin arasına giren kistler çok iyi kürete edilmelidir. Bu
sırada dişler devitalize olabilir. Bu durumda kısa sürede endodontik tedavi
yapılmalıdır.
Enükleasyon işlemlerinde primer dikiş ile bölge kapatılır. Kemik kavitesi kan
pıhtısı ile dolar ve zamanla organize olur. Kemik oluşumu radyografik olarak 6
ile 12 ayda ortaya çıkar. Kist nedeniyle genişlemiş bir çene zamanla normal
konturlarını kazanacaktır. Eğer süturlar açılırsa, kavite sekonder iyileşmeye
bırakılır. Kemik duvarlarında 3-4 gün içinde granülasyon dokusu gözlenir. Bu
doku kaviteyi zamanla doldurmaya başlar. Oral epitel kavitenin üzerini kapatır
ve kemik iyileşmesi başlar. Kavitede sıvı birikeceği ve basınç oluşturacağı
26
düşülüyorsa, post op dönemde kaviteye bir tampon yerleştirilebilir. Bu tampon
en geç 48 saat içinde çıkarılmalıdır. Özellikle büyük kist kavitelerinde geriye
boşluk bırakmak yerine içi doldurulmuş bir kavite tercih edilir. En sağlıklısı
otojen kemik greftleridir. Ancak bu 2. bir ameliyat gerektiğinden zordur.
Sentetik, seramik implant materyalleri, kurutulmuş kemik greft materyalleri
kullanılabilir. Kist çıkartıldıktan sonra kemik konturları da bu materyallerle
düzeltilir.
Enükleasyon Tedavisinin Avantajları
1. Kistin tamamı çıkarıldığından mikroskobik inceleme rahatlıkla yapılır.
2. Geride açık bir kavite kalmadığı için hastaya postoperatif olarak sık sık
kontrol gerekmez.
Bu avantajlarından dolayı kist tedavilerinde enükleasyon önceliklidir.
Enükleasyonun Dezavantajları
1. Hacmi geniş olan kistlerde enükleasyondan sona geriye kalan kavitenin
içerisinde toparlanan kan normal pıhtılaşma yerine bazen bozulabilir. Kistten
geriye kalan boşluğun içerisindeki basınç artabilir ve dikişler açılabilir veya
pıhtı enfekte olabilir.
2. Herhangi bir önlem alınmadan kavite bırakılırsa primer ya da sekonder
kanama
3. Çevredeki vital dişlere zarar verilebilir. Diş kistin içinde olmasa bile yakın
komşuluğu nedeniyle zarar görebilir ve devital hale gelebilir.
4. Anatomik komşuluklara (n. alveolaris inf. kiste yapışık olabilir) zarar
verilebilir. Alt çeneden. Alveolaris inferior, üst çene sinüs maksillaris ve burun
tabanı zarar görebilir.
5.Geniş mandibular kistlerde çene kırıkları meydana gelebilir.
27
2. Marsüpyalizasyon (Partsch I)
Kistler ilk olarak Partsch tarafından marsüpyalizasyon ile tedavi edilmiştir.
Bu nedenle marsüpyalizasyon Partsch I, enükleasyon ise Partsch II operasyonu
olarak bilinir. Marsüpyalizasyonda kistin kapsülü bütünüyle çıkartılmaz. Kistin
üzerinden yumuşak doku ve kemik kaldırılarak bir pencere açılır. Eskiden bu
pencerenin büyüklüğü kistin çapına eşit olduğunda marsüpyalizasyon, küçük
olduğunda ise dekompresyon ismi verilirdi. Ancak günümüzde her ikisi için de
marsüpyalizasyon terimi kullanılmaktadır. Açılan bu pencere kist kavitesi
iyileşip normal hale dönene kadar hiç kapanmamalıdır. Tedavinin temeli budur
ve başarısı buna bağlıdır. Bölgeye anestezi yapıldıktan sonra kist sıvısı aspire
edilir. Elde edilen sıvıda kollestirin kristalleri gözlenmelidir. Kist sıvısı
tamamen boşaltılır ve kavite yıkanır. Geriye bırakılan kist epiteli ülserasyonlar
ve kapsül kalınlaşmaları açısından değerlendirilmelidir. Bunlar mevcutsa
displastik ve neoplastik değişim ihtimali düşünülür. Bu bölgelerin veya
gerekirse tüm kist kapsülünün (enükleasyon) çıkartılması ve patolojik
incelemesinin yapılması gerekir. Mukoza süturlarla (pencerenin kenarları) kist
kapsülüne
259dikilir. Kistin üzerindeki basınç kalktığında kist büyüme
eğilimini kaybeder. Yani alttan kemik dokusu oluşmaya başlar ve kistin çapını
küçültür. Kist kapsülü de iyileşmenin başlamasıyla karakterini değiştirir ve ağız
mukozası karakterini alır. Kist kapsülünün içini döşeyen epitel ağız epiteline
dönüşüm yapar. Kavitenin enfekte olmaması için, 2. haftanın içinde bir ölçü
alınır ve kavite üzeri bir obtüratör ile kapatılır. Hasta takip edilir. İyileşme gözle
de görülebilir. Dokunun sağlıklı rengine döndüğü görülür. İyileşme olup kavite
küçüldükçe yaptığımız obtüratör de küçültülür. Normal iyileşme sonunda
çıkartılır.
Marsüpyalizasyonun Endikasyonları
1. Çevre dokulara hasar verileceği düşünülüyorsa (oronasal-oroantral fistül,
nörovasküler yapıların hasar görmesi, sağlıklı dişlerin devitalize olma riski
varsa)
2. Cerrahi erişim zor olduğunda
3. Diş sürmesine yardımcı olmak için
28
4. Sağlık durumu iyi olmayan hastalarda daha basit ve stressiz olduğu için
5. Çok büyük boyutlu kistlerde (çene kırığı riski varsa)
Marsüpyalizasyonun Avantajları
Çevre anatomik yapılara zarar verilmemesi, işlemin kolay olması çok çabuk
bitmesidir. Bu nedenle yaşlı ve sağlık durumu iyi olmayan insanlarda
kullanılabilir. Ulaşılması zor olan bölgelere uygulanabilir.
Marsüpyalizasyonun Dezavantajları
Kist bütünüyle yerinden çıkartılmadığı için mikroskobik inceleme lezyonun
tamamında yapılamaz ve geride patolojik doku bırakılır (geride bırakılan doku
daha agresif olabilir). Diğer bir dezavantaj da hasta uyumudur. Kist kavitesinin
büyüklüğüne ve kemik dolma hızına bağlı olarak hasta belli aralıklarla hekime
kontrole gitmek zorundadır. Pencere hemen kapanırsa kist yeniden oluşur.
Yumuşak doku kistlerinde öncelikle enükleasyon tercih edilir. Hatta tükürük
bezleri de, kistle beraber çıkartılabilir. Marsüpyalizasyon da kullanılan bir
yöntemdir. Kistlerin tedavisinde tek başına marsüpyalizasyon nadiren
uygulanmaktadır.
260Genellikle marsüpyalizasyon sonrası enükleasyon
yapılmaktadır. Dentigeröz kistte marsüpyalizasyon sonrası diş sürerse geriye
kist epiteli kalmaz ve enükleasyona gerek olmaz. Hastanın sistemik durumu
nedeniyle marsüpyalizasyon tek başına kullanılabilir. Zamanla kavite tamamen
kapanabilir veya kapanmayabilir. Kavite kalsa bile temiz tutulduğu sürece bir
problem oluşturmaz.
Marsüpyalizasyonu Takiben Enükleasyon
Marsüpyalizasyon uygulandıktan bir süre sonra enükleasyon ile geriye kalanlar
temizlenebilir. İşlem sonrası erken dönemde iyileşme hızlıdır. Belirli bir
dönemden sonra enükleasyon işlemi yapılabilir ve komşu dokulara zarar verme
şansı çok daha azalır. Tedavi planlaması başlangıçta bu şekilde yapılabilir.
Enükleasyondan sonra kavite primer kapatılır. Ancak bazen sekonder
iyileşmeye bırakmak gerekebilir. Bu genelde tercih edilmez, ancak kistin
bulunduğu ortamdaki enfeksiyon kistin primer kapatılmasını engelliyor olabilir.
29
Bu durumda marsüpyalizasyondaki gibi iyileşme olur Enükleasyondan sonra
kemik de dahil edilerek küretaj gerekebilir. Yumuşak doku ile kist kapsülü çok
grift bir halde birbiri içine girmişse yumuşak doku kesilir.
Enükleasyon Sonrası Küretaj Uygulaması
Enükleasyon işleminden sonra kavitenin çevresinden kemik kaldırılması
işlemidir. Odontojenik keratokist ve tekrarlayan kistlerin tedavisi olmak üzere
iki endikasyonu vardır. Küretaj işlemiyle enükleasyon sonrası epitel artığı
kalmaması sağlanmış olur. Çevre dokulara (sinüs, pulpa, sinir vb) zarar verme
riski artar. Bu nedenle küretaj dikkatli yapılmalıdır. (30)
2.ODONTOJENİK TÜMÖR OLUŞUMU
Çenelerde
görülen ve
dokular)köken
alan
odontojenik
tümörlere
denilmektedir.Odontojenik
epitelyum
gingivada
kalırlar.Diş
sonsuza kadar
periodontal
ligamentte
dokulardan(dişleri
ise
odontojenik
artıkları
etinde
Malasses
periodontal
tümörler
ligament
Serres epitelyum
epitelyum
oluşturan
artıkları
ve
artıkları
adını
alırlar.Ektomezenkim doku artıklarının çevre mezodermal dokulardan ayırt
edilemediği
bilinmektedir.Yetişkinlerdeki odontojenik
tümörler
epitelial
doku artıklarından (Serre ve Malassez) kaynaklanırlar.Üçüncü bir sebep ise
sürmemiş bir dişin kronunu çevreleyen mine epitelidir.
Diş yapısının meydana gelebilmesi için odontojenik epitelin mezenşime
induksiyonu,daha sonra mine meydana gelmesi için de ameloblastlara
dentin induksiyonu gereklidir.Halbuki odontoblastlar kendiliğinden,herhangi
bir induksiyon
olmadan
dentin
üretirler.Odontojenik
tümörler,dental
laminadan veya onun derivelerinden menşei alırlar.Genellikle bütün ağız
tümörlerinin %1o unu oluştururlar.
Gömük dişlerden kaynak alabilecek tümörler şunlardır:
2.1.Ameloblastoma
30
2.2Odontojenik Miksoma
2.3.Ameloblastik Fibroma
2.4.Karsinoma
Şimdi bu tümör çeşitlerini tek tek açıklayalım:
2.1.AMELOBLASTOMA
Ameloblastoma,epitelyal
orjinli
odontojenik
bir
tümördür.Dental
lamina,Hertwig epitelyum kın,mine organı veya dental follikul dentigeröz
kistlerden köken alabilir.
Ameloblastoma tüm ağız tümörleri içerisinde %1 oranında,odontojenik
tümörler
içerisinde ise %18
oranında
görülür.Türk
toplumunda
ameloblastom odontojenik tümörler içinde görülme sıklığı en fazla olan
tümördür.Her iki cinsiyeti de eşit şekilde etkiler.Her yaşta görülebilmekle
beraber vakalar daha çok 3. ve 4. Dekadlarda toplanmıştır.
Tümör vakalarının %80 inde mandibulada ve sıklıkla 3.molar bölgesi ile
ramusu ilgilendirir.Bazı araştırmacılara göre olguların %15 inde kistik bir
dejenerasyon söz konusudur ve bünyelerinde çıkmamış gömülü bir diş
bulunabilir.Tümöral kistlerin büyümesi rezorbsiyonun fazlalaşması ve kistik
dejenerasyonun artması sonucuçene kemiği incelir ve krepitasyon alınabilir.
Bir çok vakada klinik bulgu sadece şişliktir.Lezyonun büyümesi oldukça
yavaştır ve gelişmeye başlaması ile tedavi edilmesi gereken zaman arasında
5-8
yıl
olabilir.Tümörün
büyüdüğü
bölgede
dişlerde
sallanmalar,yer
değişiklikleri olabilir.
Ağrı sık rastlanılan bir bulgu değildir.Çok büyük boyutlardaki vakalar
bile ağrısız olabilirler.Ancak kistik değişiklikler iltihaplanma ve ağrıyı
beraberinde getirir.
Ameloblastoma radyolojik olarak yuvarlak,unilokuler veya multilokuler
kisitik görünümdedir.En tipik tanı konan formu çok odaklı “bal peteği”veya
31
“sabun köpüğü”
genellikle
şeklindeki
hem lingual
radyolusent alanlardır.Okluzal
hem
vestibuldeki
kemik
duvarının
filmlerde
şiştiği
görülür.Bölgedeki dişlerin kök uçlarında belli derecelerde bıçakla kesilmiş
tarzda muntazam rezorbsiyon vardır.Tümör sürememiş bir dişi çevreleyebilir
ve bu durumda da dentigeröz kiste benzer.Bnusebeple hömük dişlerden
kaynaklı ameloblastoma da oluşabilir.
Teşhis için panoromik radyografiler ve ileri görüntüleme tekniklerinden olan
CT ve 3D CT kullanılır.
Tümör infiltratif tarzda büyümeye ve nüks yapmaya meyillidir. Bu özelliği
ile yarı malign olrak bilinir ve tedavide sağlam sınırlar bırakılacak şekilde
ensizyon yapmayı gerektirir.Tümör lokal olarak çıkarıldıktan sonra belli
aralıklarla radyolojik takibi yapılmalı ve nüks olup olmadığı belirlenmelidir.
Temel
tedavi
prensibi radikal rezeksiyon
olmakla birlikte kondili,ön
bölgede geniş alanı tutan vakalarda veya genç kişilerde,çocuklarda çene
gelişimini
engellememek
amacıyla
konservatif
yaklaşımın önerildiği
durumlarda vardır.
2.2.ODONTOJENİK MİKSOMA
Odontojenik miksoma klinik olarak ameloblastomadan ayırt edilemeyen
benign infiltratif bir lezyondur.Dişli bölgelerde görülür ve mandibulada daha
sık görülür.Genellikle 30-40 yaşlarında görülür ve yavaş büyüyen bir
lezyondur.Dental mezenkim veya folikulden köken alır.
Klinik
olarak
yavaş büyüyen,ağrısız,sonuçta yüzde asimetri
meydana
getiren özelliktedir.Alt çenede yerleşimli tümörler dudakta hissizlik,üst çene
yerleşimli
infraorbital
tümörlerde
sinir
maksiler
bozukluğu
sinüsün
tamamen
dolarak
şişmesi,
görülebilir.Tümör, mandibulada posterior
lokalizasyonda daha fazla görülür.Çoğu kez eksik yada sürmemiş bir dişle
birliktedir.Bu nedenle gömük kalmış dişerden de köken alabilir.
32
Radyografik görüntüsü
ayırıcı
değildir.Ameloblastoma
ile
benzer
özellikleri(multilokuler radyolusensi) vardırçBazı araştırmacılar odontojenik
miksomada
materyal
loküllerin
üretimi
daha
olmadığı
küçük
için
olduğunu
tamamen
bildirmişlerdir.Kalsifiye
radyolusenttir.İyi
sınırlı
radyolusent bir gölge ve karekteristik olarak tenis raketi görünümündedir.
Lezyon gelişmekte olan pulpaya benzeyebilir ve gelişimi sürmekte olan bir
3.molar diş ile karıştırılabilir.
Tedavisi ameloblastomada olduğu gibi bu lezyon da blok eksizyon ile
tedavi edilir.Nüks olasılığı ameloblastomaya göre daha düşüktür.
2.3.AMELOBLASTİK FİBROMA
Epitelyal ve mezenşimal dokuların mine ve dentin oluşmadan bir arada
neoplazik proliferasyon göstermeleri nedeniyle ortaya çıkarlar.Yani iki
embriyonik dokunun kombinasyonundan kaynaklanan gerçek miks bir
tümördür.Genç bireylerde
görülür.Ağrı
tipik
bir
görülür.Genellikle 5-20 yaş
bulgu
değildir. Lezyon
aralıgındadır.Nadir
genellikle
mandibula
posteriorunu tutar.Yavaş büyür,dişleri birbirinden uzaklaştırır,çevre dokulara
baskı yapar.Lokal bir şişme mevcuttur ve dişin zamanında düzenli sürmemesi
gibi belirtiler verebilir.
Genellikle sürmemiş bir diş ile birlikte görülür.Tek odaklı ve keskin sınırlı
osteolitik
radyolusens
alanlar
gözlenir.Diş
olabilir.Benign bir lezyondur.Ekspansif
köklerinde
büyüme
rezorpsiyonlar
gözlenir.Çevre
dokulara
gözlenir.Unilokuler veya
bilokuler
invaze olmaktan çok öne doğru büyüme gözlenir.
Genellikle mandibula
radyolusensi şeklinde
posteriorunda
görülür.Görüntüsü
unikistik
ameloblastomaya
benzer,bu nedenle ikisinin ayırıcı tanıları yapılabilir.
Tümör üzerinde fibröz bir kapsül görülür ve bu tümörün çıkarılmasını
kolaylaştırır.Enukleasyon ve küretaj tedavide etkili yöntemdir.Hastanın takibi
33
önemlidir birkaç yıl belli aralıklarda nüks
olasılığını
değerlendirmek
gereklidir.
Bu lezyon ameloblastoma ile karıştırabileceği için
dikkatli
olunması
gereklidir.Çünkü eğer ameloblastoma gibi düşünülüp radikal rezeksiyon
yapılırsa,genç yastakı
hastalarda
kozmetik
ve gelişim
açısından
sorun
yaratabilir.
2.4.KARSİNOMA
Gömük dişler
sık olmasa da karsinoma neden
olabilir.Odontojenik
ve
epidermoid karsinoma oluşabilir.
3.PERİKORONİTİS
Perikoronitis özellikle gömülü 20 yaş dişlerinin neden olduğu bir enfeksiyon
şekli olup, yarı sürmüş dişlerde kronu çevreleyen yumuşak dokuların
enfeksiyonu olarak tanımlanabilir. Meydana gelen iltihaplanma akut, subakut
veya kronik olabilir ve bazı vakalarda ülseratif gingivitis görülebilir. Teorik
olarak perikoronitis ağızdaki tüm dişlerde görülebildiği halde vakaların
çoğunda en fazla mandibular 3. molarda belirgindir. Parsiyel olarak intifa etmiş
dişin üzerindeki dişeti ve diş kronu arasında bir follikül meydana gelir. Bu
follikül ağız boşluğu ile iştiraklidir ve klinik muayene sırasında yumuşak
dokuda bu açıklık gözlenebilir. Eğer bu boşluktan bir sond sokulursa sondur
ucu diş ile temas eder. İltihap muhtemelen follikülde başlar ve üstteki yumuşak
dokuları da tutar. Her iki sekste en çok 16 -30 yaş arasında, en çok ilkbahar ve
sonbaharda görülür. Entellektüel bireylerde görülme şansı daha fazladır. Bunun
sebebi sosyoekonomik seviyesi düşük toplumda 3. molarların erkenden
çekilmesine bağlıolabilir.
Perikoroniti alevlendiren nedenler arasında üst solunum yolu enfeksiyonları,
emosyonel stresler, zayıflık ve gebelik (2. trimestırda en çok) sayılabilir.
Menstruasyonun olumsuz etkisini gösterecek belirgin bir bulgu ise yoktur.
34
Tedavi planlamasını iyi yapabilmek için perikoronitisin kliniğini sınıflandırmak
gerekir.
♦ Akut perikoronitis: Çiğneme ile artar, uykuyu engelleyen, komşu sahalara
yayılan zonklama şeklindeki ağrılarla karakterizedir. Çeşitli derecelerde trismus
olabilir ve hasta ekstraoral şişlik île yutma sırasındaki zorluktan şikayet eder.
Muayenede, hastada düşük bir dirençle karşılaşılır. Ateş, nabız ve solunum hızı
artmış olur Submandibular lenf nodları şiştir ve palpasyondâ hassastır. Ağız
kokusu vardır, ilgili bölgedeki dişeti şişmiştir ve çok hassastır. Ufak bir temas
ile altından pü gelir.
♦ Subakut perikoronitis: Ender olarak yayılan, devamlı, kunt bir ağrı ile
karakterizedir. istenmeyen tat, ağız içi şişlik ve çenedeki huzursuzluktan şikayet
vardır.
Akut değişime oranla subakut perikoronitis daha az sistemik şikayet verir.
Fakat submandibular lenf bezlerinde şişme ve hassasiyet belirgindir. İntraoral
muayenede dişin üzerinde ödemli bir dişeti görülür. Yanak ısırmak, ağız
kokusu, bukkal sulkusta flüktüasyon gözlenen klinik bulgular arasındadır. Pü
oluşumu subakut perikoronitis sonucu olarak görülebilir. Sulkus boyunca m.
buccinatorius fıbrilleri arasında pü ilerler ve gevşek konnektif dokuyu tutarak
ağız içine fıstülize olabilir.
♦ Kronik perikoronitis: Bir gün kadar süren orta dereceli kunt bir ağrı ile
karakterizedir. Ara sıra şikayet tekrarlanmaktadır. Hasta istenmeyen, hoş
olmayan bir tatdan şikayetçidir. Röntgende o bölgede krater şeklinde bir defekt
vardır.
Hastadan iyi bir anamnez alınır. Hastanın yaşı, ev adresi ve mesleği gibi
detaylar gözden kaçırılmadan not edilmelidir. Henüz çene gelişimini
tamamlamamış bireylerde enfeksiyonu kontrol altına aldıktan sonra konservatif
tedavi düşünülebilir, halbuki daha yaşlı bireylerde enfeksiyonu kontrol altına
aldıktan sonra dişin çıkartılması en emin yoldur. Ağrının zamanı, süresi ve tipi
iyice ayırt edilerek sebep hakkında tam karar verilmeli ve perikoronitisin klinik
tipi ayırt edilmelidir.
35
Perikoronitisin tedavisi: Tanı tam olarak konduktan sonra tedaviyi planlamak
ve uygulamak daha kolay olur.
Ağrıyı ortadan kaldırmak için analjezikler verilir. Hastanın genel durumu göz
önüne alınarak antibiyotikte verilir.
Eğer bir üçüncü molar fonksiyon dışı ise veya tam olarak intifa etmemiş ve
etme şansıda yoksa o zaman çıkartılmalıdır. Eğer sulkusta pü birikimi varsa o
zaman drenaj yapılmalıdır. M. buccinatorius kas engelinin dışına çıkmış olan
apselerde ekstraoral direnaj da gerekebilir. Bu tip cerrahi işlemlerin hastane
şartlarında yapılmasında fayda vardır. Kromik asit, triklor asetik asit, gümüş
nitrat gibi koterizan maddeler kapişon altına konabilir. Ağız içinden sıcak
serum fizyolojik gargaraları verilerek hastanın bu gargarayı ağzında bir süre
tutması istenir. Bundan amaç ağrının mümkün olduğu kadar aza indirilmesi ve
perikoronitis dağılımının süre olarak en aza indirilmesidir. Eksternal direnaj
yapılmadığı sürece dıştan sıcak uygulamasına geçilmemelidir. İlgili diş
perikoronitis olayında pasif bir rol oynar bu nedenle akut enfeksiyon tam olarak
kontrol altına alınmadıkça dişin çıkartılması işlemine geçilmemelidir. Akut
enfeksiyon varken bir dişin çıkartılması işlemi osteitis veya akut osteomyelitis n
nedeni olabilir.
Özellikle eğer hastada gingivitis tablosuda varsa olay daha kolaylaşır.
Bir kere sinyal veren perikoronitise neden olan gömülü veya kısmen gömülü bir
diş cerrahi olarak çıkartılmadığı sürece belli aralıklarla şikayet kaynağı olabilir.
Çoğu kez böyle bir diş çekildikten sonra alveolit şikayeti ile karşılaşılır. Bu
nedenle dişi antibiyotik baskısı altında çıkartmak daha emin bir yoldur.
Akut perikoronitisin tedavisinde derhal antibiyotik tedavisine başlamak gerekir.
Çünkü bu işlem, enfeksiyonun acilen kontrol altına alınmasını, ciddi
komplikasyonlarm en aza indirilmesini ve tedavi süresinin kısaltılmasını sağlar.
Ancak eğer bir apse meydana geldiyse o zaman direnaj en iyi yoldur. Ciddi
vakalarda 6 günlük daha az ciddi vakalarda 3 günlük intramusküler antibiyotik
tatbiki yapılır. Hastaya sıcak ağız gargaraları tavsiye edilir. Eğer diş parsiyel
çıktıysa ve üst dişlerin tüberkülleri temas ile ağrı meydana getiriyorsa bu dişin
36
fonksiyon dışı olması halinde çekimi veya tüberküllerin aşındırılması
düşünülebilir. Yeterli analjeziklerle ağrı kontrol altına alınır. Enfeksiyon
kontrol altına alındıktan sonra dişin çıkartılması düşünülür. Bazende diş yerinde
bırakılarak dişin üzerindeki kapşon ortadan kaldırılır (operkulektomi).
Klinik tablo subakut perikoronitis şeklinde ise lokal tedaviye çoğu kez cevap
verir ve sıklıkla antibiyotik tedavisi gerektirmez. Hastanın ilk baş vurusunda diş
çekilebilir. Röntgende dişin kronunuda içine alan geniş radyolüsent bir gölge
olabilir, dişin civarına bastırınca koyu kıvamlı kremimsi bir pü gelebilir. Böyle
derin cep olan vakalarda dişler çoğunlukla distoangular pozisyondadır ve dişin
çekimi en iyi tedavi yoludur.
Kronik perikoronitis lokal tedaviye cevap verir ve antibiyotik kullanımı
genellikle gerekmez. Çoğu vakada şikayetin tekrarlayacağı düşünülerek çekime
gidilir.
Perikoronitisin akut klinik tablosunun dışında gömülü veya yarım gömülü dişler
perikoronitise sekonder olarak kan tablosunda da iltihabı bir durum gösterirler.
Bakteriyemi ve septisemi komplikasyonlan bu tip akut klinik olaylara örnektir.
Ayrıca sürmüş bir yirmi yaş dişi nasıl komşu lojlara yayılım gösterip akut
iltihaplanmalara neden oluyorsa tedavi edilmeyen bir perikoroner enfeksiyonda
akut değişimle bu tip yayılımlar yapabilir.
4.KOMŞU DİŞ KÖKLERİNDE REZORPSİYON
Pozisyonu uygun olmayan ve sürme eğiliminde olan gömük yada yarı gömük
dişler komşu dişlerin
rezorpsiyonun
köklerinde
gömük dişlerin
rezorpsiyona neden
,komşu diş
olabilirler.Bu
köklerine yapılan basıçtan
kaynaklandıgı düşünülmektedir.Rezorpsiyon kök yüzeyinden başlar ve eğer
ilerlemeye
devam
eder
ve
müdahale
edilmezse
pulpla
dokuya
kadarilerleyebilir.Tedavisi rezorpsiyona neden olan dişin çekilmesi,ve diğer
dişlerin korunmasıdır.
37
5.PERİODONTAL HASTALIKLAR
Gömülü dişler çevresinde periodontal rahatsızlığa neden olabilir.Alt gömülü
yirmiş yaş dişi ikinci molar dişin distalindeki kemik desteğini zayıflatır.Bu
bölge zaten rahat temizlenemediği için periodontal hastalıklara daha açık
bir alan haline gelir.Düşük dereceli bir gingivitiste bile bakteriler ikinci
moların kök ucuna doğru ilerler ve ciddi bir periodontitis ortaya çıkartabilirler.
Gömülü 3. molan olan hastalarda 2. moların distalinde derin periodontal cep
saptanır, halbuki hastanın ağız hijyeni iyidir ve ağzın diğer bölgelerinde böyle
bir problem yoktur. Maksiller 2. molarların distalindeki böyle ceplerin tedavisi
alt dişlerinkine göre daha zordur. Bu şekildeki gömülü dişlerin erken dönemde
çekimi periodontal problemlerin ortaya çıkmasını engeller.
6.DİŞ ÇÜRÜKLERİNİN MEYDANA GELMESİ
Yirmi yaş dişi kısmen veya tamamen gömülü olduğu zaman diş
çürüğüne
neden
olan
bakteriler hem 2.molarların
distalini ve hem de
3.molarları etkiler.Her iki dişte birden çürük meydana gelebilir.Özellikle
mezyoanguler ve horizontal konumdaki molarlarda risk daha fazladır.
7.SPONTAN ÇENE KIRIKLARI
Gömülü
bir
diş çene içinde
kapladığı
yer
dolayısıyla
kemiği
zayıflatır.Travma sırasında bölgeyi zayıflatan bir hat oluşturur.
Literatürde özellikle Klass 1,Klass 2,mezyoanguler ve vertikal gömük
dişlerin çene kırığı riskini arttırdığına yönelik araştırmalar vardır. (28)
38
8.KIRIK PARÇALARININ BİR ARAYA GELMESİNİN VE REUNİONUN
ZORLAŞMASI
Eğer çenede gömülü bir diş varsa,varsa ve bu sırada bölgeye alınan travma
sonucu çenede kırık meydana gelmişse,kırık tedavisi sırasında parçaların bir
araya getirilmesi zorlaşır.Bu durum özellikle kırık hattında diş varsa daha
zordur.Bu durumun sonucu olarak da kemiklerin kaynaşması yani reunion
zorlaşır.Aynı zamanda bölgede kırık diş bulunması
açık yaralanmalarda
bölgeyi enfeksiyona daha yatkın hale getirir.
9.BAŞ VE YÜZ AĞRILARI
Genelde gömük diş varlığında görülen ve orijini belli olmayan baş ve yüz
ağrılarında,hasta retromolar bölgede ağrı şikayetiyle başvurur.Eğer TME
disfonksiyonuna bağlı bir neden bulunamıyorsa ve gömük diş mevcut ise
ağrının bu
dişten
bölgeye,temporal
kaynaklandığı
düşünülebilir.Bu ağrılar
bölgeye,enseye ,boyuna
ve clavicular
periauriküler
bölgeye yayılan
tarzda olabilir.
10.ALT ÖN DİŞLERDE ÇAPRAŞIKLIK
Genellikle genç
bireylerde düzgün dizilimli veya hafif çarpık
alt
ön
dişlerin,zamanla özellikle alt 3.molar dişlerin sürmeye çalışması aşamasında,
çarpıklığında artış
görülebilir.Alt 3. Büyük azı dişi sürmeye çalışması
sırasında yaptıgı basınç ile bu duruma neden olur.(31)
11.PROTEZ İRRİTASYONU
Diş çekimlerini takiben alveol kemikte rezorpsiyon devam eder.Gömülü
bulunan bir dişin üzerindeki kemik dokusununda rezorpsiyonuyla beraber
39
gömülü diş yüzeye yaklaşır.Aynı zamanda hareketli yada total protez
kullanımıyla birlikte oluşan basınç,dişin sürme mekanizmasını uyarabilir ve
bu sebeple bölgede odontojen enfeksiyonlar veya ülserasyonlar meydana
gelebilir.
Dişsiz bir ağızda protez yapımından önce kemikte bulunan gömük diş
varlığı
mutlaka
değerlendirilmeli,bölge radyolojik
olarak
tetkik
edilmelidir.Bu bölgede bulunan dişlerin protez yapımından önce cerrahi
olarak çekilmeleri gereklidir.Bu bölgedeki gömülü dişte protez kullanımı ve
rezorpsiyon
etkisiyle
zamanla
pasif
erupsiyon
oluşacağı
göz önünde
bulundurulmalıdır.
Tamamen kemikle
çevrili
dişler eğer
herhangi
bir patoloji belirtisi
göstermiyorsa ve hastanın yaşı 40’ın üzerindeyse genellikle bir problem
oluşturmamaktadır.Ancak gömülü dişin üzerinde 1-2 mm kemik bulunası
durumunda
ve eğer
bölgeye
hareketli
bir protez
yapılması
planlanıyorsa,zamanla bu bölgedeki kemiğin rezorbe olması,mukozada
perforasyon olması ile birlikte ağrılı ve enfekte bir tablo beklenmektedir.Bu
enfeksiyon cerrahi ve ilaçlar ile kontrol altına alındıktan sonra bölgedeki
dişin çekimi gereklidir.
12.MEZİODENT
VAKALARINDA DİŞİN
BURUN
BOŞLUĞUNA
SÜRME İHTİMALİ
Gömük diş eğer maksiler anterior bölgede yer alıyorsa, dişin pozisyonu
olması
gerekenin tam
tersinde bulunuyorsa zamanla diş burun boşluğuna
doğru sürebilir.Nadir de olsa görülebilen bu durum burun boşluğunu içerdiği
için medikal olarak da tehlikelidir ve müdahale gerektirir.Tıp hekimleriyle de
konsultasyonda bulunulur.
40
13.DAİMİ SANTRAL DİŞLERİN GÖMÜK KALMASI
Mesiodent
kapatması
dişlerin
olması
nedeniyle
daimi
bu dişlerin
santral
dişlerin
gömülü
sürme
kalmasında
yollarını
en
önemli
nedendir.Başka bir neden ise bu bölgede daha önce oluşmuş bir enfeksiyon
yada bölgedeki süt dişlerinin geç düşmelerinden dolayı yumuşak fibröz
dokunun
oluşmasıdır.Daimi
santral
dşlerde
bir
sürme
gecikmesi
görüldüğünde bölgenin radyolojik olarak incelenmesi gereklidir ve eğer
sürme yolunu kapatmış bir meziodent varsa bu dişin alınması gereklidir.(22)
14.LATERAL DİŞLERİN MALPOZİSYONU
Mesiodent
varlığı
santral
dişlerde
yer
değiştirmesi
yada
konum
bozukluklarına ve bazen de üst çenede laterallerin arktan çıkmasına veya
dişin rotasyonuna neden olabilmektedir.Durumun düzeltilmesi için mesiodent
alınmalıdır.(22)
15.DİASTEMA
Üst çenede iki daimi santral diş arasındaki mesafenin artması, hipertrofik
labial
frenulum
yada iki santral
arası
mesiodens
varlığından
kaynaklanabilir.Diastema varlığında bölgeden radyografi alınıp mesiodent
varlğına
bakılmalıdır.Mesiodentin
çıkartılması
ve ortodontik
tedavi ile
boşluğun kapatılması gereklidir.(22)
16.KOMŞU DİŞLERDE YER DEĞİŞİKLİĞİ
Gömük bir dişin diğer komşu dişlere yaptığı fazla basınç ve dişin uygun
konumda olmaması,sürme yolunda başka bir diş bulunması sonucu,komşu dişe
yapılan baskı sonucu dişte yer değişimi nadir de olsa gözlenebilir.(1)
41
17.GÖMÜK DİŞİN ORTODONTİK TEDAVİYİ ENGELLEMESİ
Birinci ve ikinci molarlara ortodontik tedavi uygulanacağı zaman eğer gömülü
üçüncü molar varsa bu diş tedaviyi engelleyebilir ve böyle bir durumda
ortodontik tedavi başlamadan önce gömülü dişin çıkartılması gerekir.
Bir başka durum ortodontik tedavi bittikten sonra mandibula ön bölgede
çapraşıklığın meydana gelmesidir. Geçmişte bu durum gömülü üçüncü moların
arkadan yaptığı baskı ile molar ve premolarların
meziale ilettikleri baskı
sonucu ön bölgede çapraşıklığın meydana geldiği şekilde idi. Bugün için bu
düşünce geçerli değildir. Yeni görüşe göre alt ön bölgedeki çapraşıklığın sebebi
maksillanın büyümesinin mandibuladan önce sona ermesidir. Eğer alt ve üst
kesiciler normal overbite ve overjet pozisyonunda iseler ve eğer mandibula
maksilladan sonra büyümeye devam ederse alt kesiciler üst kesicilerin yapmış
oldukları baskı nedeniyle çapraşık hal alırlar. Gömülü dişler bu durumda
sorumlu olmamakla birlikte cerrahi olarak çıkartılmalarındaki diğer avantajlar
gözönüne alınarak endikasyon konabilir. (1)
18.OSTEOMYELİT
Osteomyelit,kemiğin önce havers kanalları ve medullasında başlayıp,daha
sonra
peiostu
tutan
geniş
bir
kemik
enfeksiyonudur.Osteomyelitin
sebeplerinden sadece biri odontojenik kaynaklıdır.Bu odontojen kaynak da
gömük
yada
yarı
gömük
diş
olabilir.Osteomyelit
ağrı,ateş,halsizlik,titreme,kusma,yüzde
şiddetli
şişlik
ve
asimetri,lenfadenopati,parestezi gibi semptomlar ile akut olarak başlar,
fistüller oluşmaya başlayınca kronik evreye geçer.
Tedavide
uygun
antibiyotik
kullanımı,direncin
sağlanması,sökestrin
çıkartılması,etkenin ortadan kaldırılması ve düzenli beslenme önemli rol
oynar.Bunun
yanında son
yıllarda
kullanılmaktadır.(33)
42
hiperbarik oksijen tedavisi
de
19.HİPOESTEZİ VE PARESTEZİ
Alt 3.molar dişlerde
mandibular kanalla yakın ilişki yada dişin kanalın
üzerinde olması,kanalın dişin iki kökü arasından geçmesi gibi durumlar
gözlenebilir.Bu durumda dişin kanala yaptığı baskı sonucu
çalışması
sırasındaki değişimler sonucu
kanalda oluşan
yada sürmeye
basınç ile sinir
zedelenmesi ve sonucunda hipoestezi veparestezi gözlenebilir.Gömük bir alt
akıl dişinin mandibuler kanalla ilişkisi mutlaka izlenmelidir.Konvansiyonel
radyografi yöntemleri kanalla olan net ilişkiyi yansıtamayabileceğinden,ileri
tekniklerden olan CT,CBCTveMRI dan yararlanılabilir.
Aynı zamanda bu durum gömülü bir yirmi yaş dişinin cerrahi çekimi
sırasında
da oluşabilir.Cerrahın dikkatli çalışması,radyografi ile kanal diş
ilişkisini
tam
saptaması
ve tecrübesi
önemlidir.Ayrıca hasta da durum
hakkında net bir şekilde bilgilendirilmelidir.
20.TRİSMUS
Alt üçüncü molar cerrahisini takiben hafif trismus beklenir, fakat bu
bir veya birkaç
gün içinde
geçmelidir.
Ağız
belirgin bir kısıtlılık aşırı kemik kaldırılması
açıklığındaki
daha
sonucu ve temporalis
tendonunun insersiyosundaki kopmaya bağlı olarak hematom oluşması
sonucu meydana gelir. Özellikle submasseterik
lojda enfeksiyon olması
da şiddetli trismusa neden olabilir.
GÖMÜK
DİŞLERİN
ÇEKİMİNE
KARAR
VERİLMESİ
VE
KRİTERLERİ
Gömük diş varlığında uygulanan en yaygın prosedur, gömük dişin
çekimidir.Semptomatik dişlerin hemen çekilmesine dair bir görüş birliği
vardır fakat asemptomatik ve herhangi bir patolojiye yol açmamış dişlerin
43
çekimi hala tartışmalıdır.Bazı hekimler,ileride problem oluşturma riski
olduğu
için profilaktik
açıdan
söylemişlerdir.Asemptomatik
gömük
dişlerin
dişin
rutin
çekilmesi
gerektiğini
çekimi,sağlık
sistemine
maliyeti,hasta konforuna etkisive etik açıdan sorgulanmalıdır.Bazı hekimler
asemptomatik dişlerin radyografi ile rutin kontrollerinin yapılmasını ve
tehlikeye sebep olmaya başladığında çekilmesini önermektedirler.Gömük
dişler,çenede kırık,tümör,kist gibi oluşumlara neden olabilirler.Radyografide
3.molar dişin folikülünün 2.5 mm.den geniş olduğu durumlarda patoloji riski
belirtilmiştir.Gömük dişlerin ortodontik tedaviyi engellemesi veperiodontal
hastalığa sebep olması ihtimali vardır.Ortodontistin değerlendirmesi ile
gömük
diş
asemptomatik
bile
olsa
çekim
kararı
alınabilir.Hastanın
sistemik sağlığı göz önüne alınıp,enfeksiyon odağı olabilecek gömük dişler
de çekilmelidir.Gömük dişler için genel kanı,asemptomatik dişlerin çekim
yerine rutin takibinin yapılması gerekliliğidir.
GÖMÜK DİŞLERİN ÇEKİM ENDİKASYONLARI
Gömük dişlerin proflaktik sebeple ve terapotik olarak çekim endikasyonları
vardır.
1.Patolojiye Sebep Olan Gömülü Dişlerin Çekim Endikasyonları
Periodontal hastalık
Restore edilemeyecek derecede kron harabiyeti ve çürük
Osteomyelit,abse varlığı
Gömük dişte fraktür varlığı
Gömük dişte internal yada eksternal rezorpsiyon
Tedavi edilemeyecek pulpal yada periapikal patoloji varlığı
Kist veya tümör oluşumu yaratması
44
Perikoronitis
2.Patolojiye Sebep Olmayan Gömülü Dişlerin Çekim Endikasyonları
Profilaktik çekimler
Çenenin diğer alanlarına odontojen transplantasyon yapılacağında
Yarı gömük yada tam gömük dişin yapılacak proteze engel olması
durumunda
Gömük dişin yerleştirilmesi planlanan implanta yakın olması durumunda
2.molar dişin sürmesinin engellendiği durumlar
Gömük diş,çene cerrahisini yada rekonstrüksiyonunu engelliyorsa
Atipik ağrı durumunda TME yada kas disfonksiyonu şüphelerini elimine
etmek için.
GÖMÜK DİŞLERİN ÇEKİM KONTRENDİKASYONLARI
Kooperasyon güçlüğü bulunan mental retarde hastalar
Aşırı kanamaya sebep olabilecek hematolojik sistem bozukluğu bulunanlar
Kanser,ürem ve terminal safhada kardiak şikayetler gibi kötü prognoza
sebep olabilecek durumlar
Paget yada osteopetroz gibi kemikte alveol yapıya veya dişe ait yapısal
anomalilerin olması
Diabetes Mellitus gibi direnci düşüren ve iyileşmeyi geciktiren şartlar
Çekim
ile
vital
dokulara
zarar
kontrendikasyonlar
45
verilmesi
ihtimali olan
lokal
SONUÇ
Gömük
dişler
çenelerde
hiçbir
semptom
vermeden
yıllarca
gömük
kalabildikleri gibi, birtakım semptomlar ile birlikte ciddi patolojik durumlara
neden olabilir. Tez çalışmamda bu patolojik durumları açıklamaya çalıştım.
Bu patolojilerin tedavisinde ve gömük dişin tedavisinin belirlenmesinde diş
hekimi radyografik ve klinik bulguları dikkatli bir şekilde değerlendirmeli ve
yapılacak tedavi seçeneklerine hâkim olmalıdır. Ayrıca bazı tip patolojilerin
periyodik izlemini de yapmalı ve nüks olasılıklarını değerlendirmelidir.
46
KAYNAKLAR
1.Ağız ,Diş,Çene Hastalıkları CerrahisiProf.Dr.Şule Yücetaş,Ankara 2004,
221-225,248-260
2.Ağız,Çene ve Diş HastalıklarıDr.Cihat Borçbakan Hacettepe-Taş Kitapçılık
Ltd.Şti Ankara,1981
3.Smyrna
Tıp
Dergisi-64Gömük
Dişlerin
Etyolojisi,Teşhisi
ve
TedavisiDr.Dt.Mine GeçgelenDoç.Dr.Alev Aksoy Kabul tarihi, 29 Aralık 2011
4.Sağlam
A.
,Tam
Gömük
Dişlerin
İnsidansı,Meydana
Getirdikleri
Komplikasyonlar ve Çekim Zamanları Üzerine Klinik ve Radyolojik Bir
Araştırma,Doktora Tezi
A.Ü.Sağlık Bilimleri Enstitüsü,Ağız,Diş,Çene
Cerrahisi A.B.D,1995
5.Mitchell L,An Introduction to Orthodontics,NY;Oxford University Press,1996
6.Ülgen
M,Ortodonti
Anomaliler,Sefalonetri,Etyoloji,Büyüme
ve
Gelişim,Tanı,İstanbul Yeditepe Ü, 2000
7.Becker A,The Orthodontic Treatment of Impacted Teeth,London,Martin
Dunitz Publishers,1998
8.Türker M,Ağız Diş ve Çene Hastalıkları ve Cerrahisi,Ankara,Özyurt
Matbaacılık,1999
9.Wangs,Fon LF,Comparison of Dentomaxillary Pantomography and Periapical
Radyografs with horizontal Tube Shift in Localizing the İmpacted
Teeth,Shangai Kou Qiong Yi Xue,2005, 14(2) 134-136
10.Van Der Linden FPGM,Problems and Procedures in Dentofacial
Orthopedics,Chicago,Quintessence Publishing Company İncorporated,1990
11.Negpal A,Pai KM,Setty S,Sharma G,Localization of İmpacted Maxillary
Canines Using Panoromic Radiography,Journal of Oral Science 2009,51(1),3745
47
12.Tantonoparnkul W,Okouchi K,Fujiwara Y,A Comparative Study of Conebeam Computed Tomography and Conventional Panaromic Radiography in
Assessing the Topographic Relationship Between the Mandibular Canal and
İmpacted Third Molars,Oral Surgery,Oral Medicine,Oral Pathologhy,Oral
Radiology&Endodontics 2007,103(2),253-259
13.Bayrak S,Dalcı K,Sari S,Case Report:evaluation of supernumerary teeth
with
CT,Oral
Surgery,Oral
Pathologhy,Oral
Radiologhy&Endodontics
2005,100(4):65-69
14.Walker L,Enciso R,Mah J,3D Localization of Maxillary Canines with Conebeam Computed Tomography American Journal of Orthodontics and
Dentofacial Orthopedics,2005,128(4),418-423
15.Zhang X,Zhang JM,Chen SL,Chen JL,Clinical Application of of Computer
Assisted
Technologhy Based Spiral CT Scan for Locating İmpacted
Tooth,Huaxi Kou Quiyang Yi Xue Za Zhi 2009,27(5),525-527
16.Schersten E,Lysell L,Rahlin M,Prevalance of İmpacted Third Molars in
Dental Students,Swedish Dental Journal 1989,13,7-13
17.Tuğsel Z,Kandemir Ş,Küçüker F,Üniversite Öğrencilerinde 3.molarların
Gömüklük Durumlarının Değerlendirilmesi, Cumhuriyat Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Dergisi 2001,4(2),102-105
18.Çelikoğlu M,Miloğlu Ö,Kamak H,Kazancı F,Öztek Ö,Ceylan İ,Erzurum ve
Çevresinde Yaşayan ve Yaşları 12-25 Arasında Değişen Bireylerde Gömülü
Diş Sıklığının Retrospektif Olarak İncelenmesi, Atatürk Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Dergisi 2009,19(2),72-75
19.Yazıcı S,Kökden A,Tarık A,Gömük Dişler Üzerine Retrospektif Bir
Çalışma. Çukurova Üniversitesi D.H.F. Dergisi 2002,5(2),103-105
20.Dural S,Avcı N,Karabıyıkoğlu T,Gömük Dişlerin Görülme Sıklığı, Çenelere
Göre Dağılımları ve Gömülü Kalma Nedenleri, S.B.Araştırma Dergisi
1996,7(16),127-133
48
21.Fardi A,Kondylidav-Sidira A,Bachour Z,Parisis N,Tsirlis A,İncidance of
İmpacted and Supernumerery Teeth-A Radiographic Study İn a North-Greek
Population.Medicina Oral Patologia Oral y Cirurgia Buccal 2011,16(1),56-61
22.Gömük ve Sürmüş Dişlerin Extraksiyonu,Prof.Dr.S.Mendi Jafari,2004,61-86
23.Winter G.B.,Princibles of Exodontia as Nippled to the İmpacted 3rd
molar,St.Louis:American Medical Books 1926
24.Günbay S,Gömük yada Yarı Gömük alt Akıl Dişlerinin Operasyonundan
Sonra Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar,Doktora Tezi,Ege Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü,Ağız,Diş,Çene Hastalıkları ve Cerrahisi A.B.D.
İzmir,1983
25.Atalay B,Mandibular Gömük 3.molarların Çekimi Sonrası Gerçekleşen
Komplikasyonların İnsidansının ve Hastaların Yaşam Kalitesinin Belirlenmesi,
MasterTezi, Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ağız,Diş ,Çene
Hastalıkları ve Cerrahisi A.B.D. İstanbul 2007
26.Ağız Hastalıklarının Tani ve Tedavisi,Prof.Dr.Meral Ünür Prof.Dr.Özen
Doğan Onur Quintessence Yayıncılık 2008
27.Aydıntuğ Y.S. Gömülü ve Yarı Gömülü
Diş Foliküllerinin Patolojik
Potansiyellerinin Değerlendirilmesi,Doktora Tezi GATA Ankara 1988
28.Atalay B,Mandibuler Gömülü Üçüncü Molar Dişlerin Çekimi Sonrası
Gelişen Komplikasyonlarınİnsidansının ve Hastaların Yaşam Kalitesinin
Belirlenmesi, İstanbul, 2007
29.Al-Khateed T,Bataineb A,Pathology Associated with İmpacted 3rd Molars
in aGroup of Jordanians,J.Oral Maksillofacial Surgery 2006,64,1598-1602
30.Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrahi,2004-2005 Seminer Çalışması Çenelerde Görülen Odontojenik Kistler
Dt.Neslihan Akıcı sf,248
49
31.Laskin D,Oral and Maksillofacial Surgery.St.Louis:Mosby Year Book,Inc
1985
32.Kara İ,Gömülü Alt 3.molar Cerrahisi Sonrası Ağrı,Trismus ve Ödemin
Kontrolünde Oksaprozin Araştırılması ,Doktora Tezi,Cumhuriyet Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü,Ağız Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi A.B.D. Ekim
2008
33.Diş
Çekim
Komplikasyonuna
Bağlı
Gelişen
Odontojen
Kaynaklı
Osteomyelitis Tedavisi ve Takibi, MehmetYaltırık,Çetin Kasapoğlu,Hakan
Özyuvacı,Kerem
Dedeoğlu
,kurula
tarihi:06.09.1998
50
telsin
tarihi:08.07.1998,kabul
ÖZGEÇMİŞ
1991 yılında Kastamonu’da doğdum. İlk ve ortaokulu İzmir
Bey İlköğretim okulunda tamamladım.2009
yılında
Vali Rahmi
İzmir Bornova
Anadolu Lisesi’nden mezun oldum.2009 yılında Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi’ni kazandım.
51
Download