Kardelen Şenyurt 21502107 04.10.2016 Maddeselliğin İçinde Bir Düşünce İnsanlar, ilk hava tanecikleri ciğerlerini doldurmasından itibaren bir şeyleri başarmak için uğraşırlar. Başta nefes almak, yediğini yutmak veya ilk adımlarını atmakla başlayan başarılar zamanla daha karmaşık ve başarması zor bir hal alır. Özellikle okumayı öğrendiği andan itibaren bir bireyin başarması gereken şeyler katlanarak devam eder. İnsanların alanlara ayırdığı Dünya’yı, onun nasıl işlediğini ve bugünkü düzenine nasıl geldiğini öğrenmeye başlar. İnsan her daim başarı açlığı çeken bir varlıktır ama sadece belli bir kısmı aradan sıyrılıp hedeflerine doğru gider. Hedeflerini elde etmek için, başarmak için saatlerce günlerce çalışır. Peki, ne için? Onu kendini bildi bileli öğretilen Dünyası ve içindeki insanlar için. Onlarda küçük ya da büyük bir iz bırakmak için. Benim için başarı ölçüdü insanın kendini tatmin etmesinden geçse de; toplumun başarı ölçüdü pahalı bir ev, güzel bir araba... Kısacası aylık gelirle ölçülür. Peki, toplumun sizden beklediği bu hayata sahipseniz. Yani büyük bir şirkette, özgüven sahibi başarılı bir profesyonelseniz ve bir sabah uyandığınızda yok olduğunuzu farkediyorsanız. Uğrana yıllarca çalıştığınız evinizde hatta yatağınızda, yıllarınızı beraber geçirdiğiniz bir dostunuzun sizin sesinizle başlayan telesekreter makinasına bıraktığı mesajın sesiyle uyanıyor ama ne mesaja cevap vermek için telefonu kavrayabiliyorsanız ne de düğmeye basıp mesajı silebiliyorsanız. Maddelerden ibaret olan bir alanda artık bir düşünce olduğunuzu düşünün. Işıl Kocaoğlan’ın Bir Sabah Uyandığımda Yoktum adlı kitabında konu aldığı gibi. Yıllarını toplumun başarı ölçütünü aşmak için harcamış bir insanın bir anda yok oluşu. Yok olmaktan kastım ölmek veya hiç var olmamak değil. Sahip olduğu maddesel her şeyin varlığı dururken kendisinin bir seyirci gibi sahip olduğu her şeyi izlemesinden ama artık hiçbir şeye müdahale edememesinden bahsediyorum. Kitabın konusu imkansız gibi görünsede benim tüylerimi diken diken etmeye yetti. Evet kesinlikle bir korku gerilim romanı değil ama bence çok daha kötüsü. Nedensizce bir anda yok oluyorsunuz. Kimseye derdinizi anlatamıyorsunuz. Nedenini bilmiyorsunuz. Maddesel bir dünyada artık bir düşünceden ibaretsiniz ve en kötüsüde yalnızsınız. Tüm hayatınız boyunca uğruna çalıştınız o pahalı evinizin veya arabanızın artık hiçbir önemi yok. Çünkü onların artık size herhangi bir faydası da yok. Peki, sahip olduklarınızın artık bir önemi yoksa. Ne kaldı geriye? Aynı sizin olduğunuz gibi sadece düşünceler. Her insanın beyninde olan sizin yansımalarınız. Onlarla paylaştığınız anılar, onlara karşı nasıl davrandığınız… Toplumun size hep dayattığı başarı ilizyonundan ziyade gerçek olan başarı. Nedensizce bir gün yok olursanız sizi arayacak veya sizi siz olduğunuz için özleyecek insanlar. Bana kalırsa başarması en zor olan insanlar üzerinde iyi bir etki bırakmak. Daha öncede dediğim gibi sizi sadece siz olduğunuz için sevecek, özleyecek arkadaşlara sahip olmak. Asıl başarı budur. Bir gün uyandığında bütün maddeselliğini kaybetmiş olmak çok korkutucu gibi görünsede düşüncesi bile insanın değerlerini sorgulaması açısından güzel gözüküyor. İlk doğduğumuz günden beri sürekli bir şeyleri başarmak için çabalıyoruz. Toplumda bir birey olabilmek için çalışıyoruz. Bize getirisi rahat, güzel bir yaşam için gerekli olan maddeler oluyor. Bir gün yok olursak hiçbir önemi kalmayacak maddeler. Her insanın sahip olabileceği ama aslında hiçbir önemi olmayan maddeler. Bir defa geldiğimiz ve bir sonu olduğunu bildiğimiz bir yerde neye ne kadar sahip olduğumuz değil. Neyi ne kadar yaşadığımız ve sahip olduklarınız haricinde sizi siz olduğunuz için seven insanlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığınız. Onların hatırında nasıl kaldığınız önemli. Kaynakça: Kocaoğlan, Işıl. Bir Sabah Uyandığımda Yoktum. İletişim Yayınları. 2015. Baskı