DiYANET ISLERI BASI<ANLIGI
DERGiSi
1
1
DİNİ, İLMİ, EDEBİ, MESLEKI AYLlK DERGi
Cilt : XIII
TEMMUZ -
Sayı
: 4
AGUSTOS
c
----~.
-
«EY IMAN EDENLER, TOPLU BiR HALDE KAFIRLERLE KARŞILAŞDIGIN!Z ZA·
MAN ONLARA ARKALARlNlZI DÖNMEYiN (KAÇMAYiN). TEKRAR MUHAREBE
iÇiN BİR TARAFA ÇEKiLEN, YAHUD
DiGER BiR FIRKAVA ULAŞlP MEVKi' TUTANIN HALi MÜSTESNA OLMAK ÜZERE KiM ÖYLE BiR GÜNDE ONLARA ARKA
ÇEViRiRSE O, MUHAKKAK Ki ALLAH'IN
GAZABlNA UGRAMIŞDIR. ONUN VURDU
CEHENNEM'DiR. O, NE KÖTÜ BiR SONUCDUR! ONLAR! SiZ ÖLDÜRMEDiNiZ, FAKAT ALLAH ÖLDÜRDÜ ONLARL ATDIGIN
ZAMAN DA (HABIBIM) SEN ATMADIN,
ANCAK ALLAH ATDI. (VE BUNU) 1\!lÜ'MiNLERi KENDiNDEN GÜZEL BiR (Nİ'·
MET) iMTIHf-\N iLE DENEMEK iÇiN (YAPDI). ŞÜPHESiZ Ki, ALLAH HAKKlYLE
iSiDEN,
~ .
.
İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşierini
Fiilen İdare Erten Sorumlu Müdür
M. SAİM YBPREM
Diyanet İşleri Başkanlığı
Derleme ve Yayın Müdüril
Emel Matbaacılık Sanayi Ltd. Şti. Ankara
/1/1
.A
A
.._Jrt.anev.ı
İNSAN TEKAMÜLÜNÜN ÜÇ MERHALESİ
V
Müellifi : Dr. Ahmet A. GALWASH
Müterciıni :Dr. Ekmeleddin İHSAN
Kur'an-ı
Kerim insanın fiziki, manevi ve ruhani olan üç halini
geniş şekilde ele almıştır. Kur'an-ı Kerim bu taksimi, insanın bu üçlU hali için ard arda gelen üç kaynak tesbit etmek suretiyle, ortaya
koyar. Kur'an-ı Kerim, bu üç halin menşe'ini aldığı üç kaynak zikretmektedir. Bunlardan birincisi «en-Nefsu'l-eım.nara» dır ki, gemlenemeyen veya şehvet ve kötülüğe mütemayil olan nefse delalet eder..
Bunun için, Kur'an-ı Kerim:
«Çünkü nefis, olanca
demektedir.
şiddetiyle kötülüğü
emredendir (XII-53)
İbtidai
nefsin tabiatı, insanı şer yapınağa, günah ve gayr-i ahlaki yollara temayül etmeğe sevkeder. Kısacası, insanın ibtidai tabiatı,.
gelişmesi esnasında belirli bir yaşta onu günaha sevkeder, ve yüksek
ahlaki vasıflardan mahrum olduğu müddetce, kötü tabiat onda hakim durumda olur. Hikmet ve bilginin ışığı altında yürümediği ve·
hayvanlar gibi tabii temayüllerinin istikametinde hareket ettiği
müddetçe, bu halde kalınağa mahkumdur.
İnsan
kendini, ihtiraslarının esaretinden kurtarır kurtarmaz,.
bilgi ve hikmeti rehber ittihaz eder etmez, tabii arzuların dizginlerini elinde bulundurur ve onlara mahkum olmak yerine, onlara hakim
olur. Onun ruhunda kabalıktan fazilete doğru bir değişme hasıl
olunca, fiziki merhaleye geçer ve kelimenin kesin manasıyle manevi
varlık haline gelir. İnsanın manevi hallerinin kaynağı «en-Nefsu'llevva'me», yani (kendini alabildiğine kınayan nefstir). el-Kıya'me'
suresinde şu ayet-i kerime geçmektedir:
«Kendini alabildiğine kınayan nefs'e yemin ederim» (LXXV-2)
İşte, yüksek ve ahlaki bir hayatı'Fl menhal buduJ!"·."İnsan bu ınerhale246
İSLAM'IN MANEVi CEPHESİ
ye erişince hayvaniliğinden kurtulmuş olur. «Kendini kınayan nefs»e
yemin etmek, o nefse matuf olan itibarı gösterir.
İtaatsızlıktan
nefsi kınarnaya varan bu değişiklik, tekamül ve
arınmanın kesin·. bir alameti olduğu için Allah'ın nezdinde rızaya
layıktır. «En-nefsü'l·levvfune» veya «kendini kınayan nefs», kötülük
yapan sahibini azarladığı, dizginsiz arzu ve hayvanı şehvetlerden
nefret ettiği için bu isimle adlandırılmıştır. Öte yandan kendini kı­
nayan nefs, asilane vasıf ve .faziletli istidatları yaratmak, hayatı bütün mecrasıyla itidale sevketmek, dünyevi ihtiras ve hissi arzulan
gerçek sınırları içinde tutmak temayülündedir. «Kendini kınayan
nefs», hata ve manevi zaaflarından dolayı kendini azarladığı halde,
hem ihtiraslarına hakim değil, hem de faziletli davranışların dışına
çıkarnıyacak kadar kuvvetli değildir. Bazı hallerde nefsaniyetin zaafı
galebe çalar ve sonra tökezliyerek sukut eder. Onun bu zaafı, düş­
mek istemediği halde zayıf hacakları kendisini taşımıyan çocuğun
-düşmesine benzer. Fakat hatasında israr etmez, ve her kusur akla
yeni bir takbih şekli getirir. Kısacası, bu merhalede ruh, ahlaki yüceliğe erişmenin şiddetli arzusu içerisinde, birinci merhalenin, yani
hayvan! nefsin karakteri olan itaatsizliğe karşı isyan halinde olmakla beraber, fazilete olan bu iştiyakma rağmen bazen de doğru yol·dan, Allah'ın yolundan sapar.
Manevi Faziletiere erişmenin, üçüncü veya son merhalesinde,
ruh bütün manevi vasıfların kaynağına kavuşmuş olur. Ruh bu merhalede Kur'an-ı Kerim'in tavsifiyle «En nefsu-1-mütma'inne» yanı
{<itmi'nane erişmiş ruh» olur.
«Ey itmi'nane erişmiş ruh, dön Rabbine, sen ondan razı, O senden razı olarak, Gir ce:ı:met:ime» (LXXXIX-30)
Bu İstihale safhasında ruh bütün zaaf ve noksanlarından arın­
mış, -manevi kuvvetle dolmuş olur. Bu itmi'nan halindeki ruhun
rehberi Allah'tır ve eş-Şems süresinde ifade edildiği gibi :
«Onu (1) tertemiz yapan (2) muhakkak umduğuna ermiş,
.onu (3) alabildiğine örten (4) ise elbette ziyana uğramıştır.» (5)
( 1) Nefsini.
(2) Günahlardan •celaleyn» İlim ile arnelle iyice terbiye eden, salaha, kemale götüren
«BeyzAvi»,
(3) Nefsini,
(4) Ma'siyetle «Cela!eyn», Cehaletle (günahla eksik ve kör bırakan «Beyzavi».
ÇS) Resılllüllah Sallallahü aleyh ve sellem şöyle derdi Ya Rabbi, aczden tembellikten ...
· ; cimrilikten, fazla ihtiyarlıktan, kabir azabından SANA sığınırım. Ya Rabbi nefsime
takvasını ver. Onu (salak ile) teınizle. Sen onu
temizleyenierin en hayırlısısın. Sen
onun velisi ve mevlasisın. Ya Rabbi faide vermeyen ilimden, huşu olmayan kalbden
doymayan nefsden , kabul edilmeyen dü!adan SANA sığınırım•• {MÜslfm~Zeyct· bin
Erkarn radıyallahu anh, a,g.e Cilt Ili, s;. 1160-11~8,_ 1).85-1161) , ; 3. ; .
~47
EKMELEDPİN İHSAN
Kısacası,
nefsin bu üç hali fiziki, manevi ve· ruhani haller olarak adlanabilir. Bulılardan, insanın şehvani arzu ve iştahlarının tat-·
ınini peşinde olduğu fiziki hal, arzu ve ihtirasların ifrata vardığı zamanlarda çok tehlikeli bir vaziyet arzeder; çünkü insanın manevi
ve ruhani hallerine öldürücü darbe indirmiş ve Allah'ın hükmünce·
elbette ziyana uğramış olur.
KURAN'IN İNSANlN FiZİKİ
HALi HAKKINDAKi TELKiNLERi:-
İslam'ın mukaddes kaynakların göre, insanın Fiziki halinin, ma--
1
i
1
1.
nevi ve ruhani vasıflanyla çok yakın bir alakası vardır. Onun için,.
eğer tabii arzularını kanuni bir şekilde ifade ederse ahlaki değerlere
uygun olur ve nefsin ruhani hali üzerinde derin bir tesir rica eder ..
İ şte bu sebepledir ki, ibadetlerin bütün şekillerinde ve dahili temiz-·
lik ve salahe davet eden emir ve nasihatlarda harici temizlik, taha-ret ve vücud için en uygun tavırlar üzerinde geniş ölçüde durulmuş­
tur. İnsanın dış organlarının iç tabiatı, üzerindeki tesiri dikkatli bir
şekilde müşahadeye tabi tutulursa, fiziki ve manevi tabiatları ara-sındaki münasebet daha çok vuzuha kavuşur. Mesela, ağlamak yapmacık da olsa kalbi birden malızun eder, sun'i bir gülüş ona neş'e·
verir. Namazda olduğu gibi yere kapanıp secde etmek, ruhu müte-vazi kılar ve Allah'a ibadete sevk eder, azamedi tavır takınmak ise
insanı gurur ve kibre götürür. Bu misaller, müslümanların her gün
belirli ibadetlerini yaparken vücutlarının aldığı tavırların ruh hal-·
leri üzerindeki tesirlerini kafi derecede gösterir.
Diğer
taraftan gıdanın, insan karekterine şekil vermek bakımın-·
dan mühim bir yeri vardır. Bunun için Kuran-ı Kerim, insana şunu
öğütlemektedir:
«Yiyin, için israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri ·sev•·
mez» (VII-31).
Her hangi bir yernede ve içmede israf etmeyiniz ki karakter ve·
sılılıatınız haleldar olmasın. Ruha nisbetle insan hayatının fiziki
tarafının ne derecede büyük bir ehemiyete haiz olduğu hususıinda
Allah'ın emir ve kelamı meskut geçilemez: Kuran-ı Kerim insan hayatının fiziki halinin yeniden şekillenmesi üzerinde durmuştur. Bize, insanın alakadar olduğu bütün hususlarda, en değerli ve sahih
İstikamederi göstermiştir. Bütün hareketleri, ihtiyaçlarının tatıniTh
tarzı~ aile, cemiyet ve umumi münasebetleri, sıhhat ve hastalık halleri, kaidelerle tanzim edilmiş, ve harici disiplin ve temizliğin insa-nın. manevi hali üzerindeki tesiri. gösterilmiştir.
248
İSLAM'IN MANEVI CEPHESİ
İnsan dış hayatının şekillenmesiyle
ve onun adım adını vahşi­
likten medeniliğe ve en nihayet rUhani hayatın zirvesine erişmesiyle
ilgili olan Kur'an'ı nasihat ve irşadlar dikkatli bir şekilde incelenirse şu hakimane metod ortaya çıkar: İlk planda, Cenab-ı Hak, insanı
karanlık ve iptidai halinden kurtarmak için günlük hareket ve
sosyal hayat tarzlarıyla ilgili kaideleri öğretmiştir. Böylelikle insan
tekamülünün en düşük seviyesinde insanı hayvandan ayıran bir çizgi oluşur, ve muaşeret adabı diye adlandırabileceğimiz ahlak kaideleri öğretilebilir. Bundan sonra bu Kur'ani nasihat ve irşadlar,
insanın itiyatlarını itidale sevk ederek elde edilmiş bu basit ahlakifiği ilerletmeğe ve onları yüksek ahlak seviyesine yükseltrneğe çalı- ·
ş ır.
Allah sevgisi uğrunda insan, kendi nefsini unutup, iradesini ilahi iradeye bağlayarak bütün hayatını Rabbinin emrine bırakmasıy­
b ilerlemenin üçündi merhalesine geçmiş olur. İşte İSLAM kelimesinin delalet ettiği ma'na bu kadernede tecelli eder; çünkü İSLAM
demek Allah'ın emirlerine tam olarak ita'at etmek, emrinde olmak
Ye nefsaniyeti tamamen unutmak demektir. Bu hususu Kur'an-ı
Kerim şöyle ifade etmektedir :
«Hayır,
kim ( taat ve arnelinde) «İhsan» mertebesine yükselerek (6) yüzünü(= kendini) (7) tastamam Allah'a teslim ederse, iş­
te ona Rabbi katında (amelinin) ecri (olarak cennet) vardır. Onlar;J hiç bir korku yoktur. Onlar malızun da olmazlar.» (II-112)
«De ki: şüphesiz benim namazım da, ibadetlerim de ( 8) diriınim
de, ölüınüm de hiç bir ortağı olmayan, alemierin Rabbi Allah'mdır. Ben böylece emrolundum. Ben (bu üınmette) müslüman olanların ilkiyiın>>. (VI-162-163)
«Şüphesiz
ki (emrettiğinı) bu (yol) benim dosdoğru yolumdur.
O halde ona uyun. (Başka aykın) yollara tabi, olmayın. Sonra sizi
onun (Allah'ın) yolundan ayınr. İşte (Allah size bunian emretti ki
(kötülükten) sakınınız.» (VI- 153)
«De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sev·
sin ve suçlannızı örtsün. Çünkü Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.» (III-31).
(6} Hadis: İhsan, Allaha, onu görüyormuşsun gibi ibadet etmekliğindir. Sen onu görmüyorsan da, O seni görüyor.
(7) •Zikri cüz irade-i kül» kabilindendir. a.g.e, Ci!t I, s. 35
(8) Mücahid, Said bin Cübeyir, Dahhak, süddi kavil!erine göre «Nilsh den maksud
hac ve uroredeki kurbandır. Ba'zılarınca hac amelleridir. Ba'zıları da AllAha yaldaş·
tıran her şeydir, bütün ibadetlerdir, demiştir. Biz. bunu tercih ettik. a.g.e. cilt I, 213.
249
-
-
-
----------~---
~-
Şimdi hayatın üç halini ayrı ayrı ele alacağız. Btmdan önce, insanın
üçlü tabiata sahip olmasınin üç menşee dayanmaktan ileri
geldiği ifade edilmişti; bunlar: İ.taatsız nefs, kendini kınayan nefs ve
itminana ermiş nefstir.
-Sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.s.) gönderildiği
~aman, bütün dünya tefessühün en süfli derekelerine düşmüş bulu·
mıyordu. Bu devirde insanları kurtarmak için, Kuran-ı Kerim üç
kaçtemeli tekamülü vazetmiştir. Bu sebepledir ki Mukaddes kitabı­
:rmz, insanoğlu için kamil bir rehber olmak iddiasındadır. Çünkü
yalnız ona göre, bütün yönle~iyle tam bir reformasyon sağlamak imkcinı hasıl olmaktadır. Kur'an-ı Kerim ölüye hayat bahş etmek için
gönderilmiştir.
«Karada, denizde fesad
beliırdi»
(XXX - 41)
{{Şu hakikatıı.
.lt~ll!haklmk
bilin. ki Allah yere, _ölümünden sonra, can veriyor
ki biz, akhmz ersiıı diye, size ayetleri açl!.kça bildirdik.»
(LVII -17)
O devirde bütün Arabistan' ı koyu bir zulmet ve barbarlık kaplamıştı. Her hangi bir sosyal kanuna riayet edilmiyordu; en çirkin ve
sufl1 arzular pervasızca tatmin ediliyordu. Sayısız kadınla evleniliyordu, ve bütün günahkanine işler meşru görüyordu. Cebren gasb ve
nikah düşmeyen akrabalada zina, korkunç bir salgın halinde idi;
ana:ların zevce olarak alındığı haller de nadir değildi. Bunun için
Kuran'ın önünde ulv! bir gaye vardı: İnsanları bu vahşilikten kurtarmak ve onları insan yapnmk; sonra onlara ahlak Imidelerini öğretip
iyi insan husule getirmek ve hepsinden sonra da ilerlemenin zirvesine ulaştırmak suretiyle onlan salih insan haline getirmek. Kur'an
bu üç safha hakkında fevkalade nasihatlar vermiştir. İnsanın aklına
ters düşen muhakemesini zorlayarak kabul edeceği hiç bir akideyi
telkin etmez. Kur'an-ı Kerim'in bütün maksadı ve talimlerinin esas
gayesi insanın üç kademeli reformasyonudur, ve gösterilen bütün
diğer istikametle.r bu heqefe vusulün vasıtalarıdır. Bütün Ahlaki talimat, tavsiye ve akidelerin tazamnıun ettiği maksad, insanı , valı­
şet Alud fiziki halinde kurtarİp manevi hale geçmesini, sonradan
ruhani halin simrsız yüceliğirte intikal etm'esini sağlamaktır. Ruhani
tilviyetin arzuedilen en yüksek derecesine ulaşabilmek için, Kur'awi
Kerim bize iki yol göstermiştir. Bunlardan birincisi İSLAM diye ta~
rif edilen Allah'ın iradesine tamamen teslim olmaktır. Bu da Allah'ın emirlerine ve peygamberin sünnetine uygun, şekilde yaşamakla
bizi yaratan ve yaşatan Allah'ımızı clyvamlı olarak sevmek ve anlamakla olur. Diğeri de devamlı surette nefsimizi doğru yolda yürüyüp yürümediğim~z p~lqrründan zat! kônr:ol'ıi tabi tutmahm;dır.
250