CUMHURİYET 2 5AĞUST0S1993 PERŞEMBE KÜLTÜR Oyun yazan, dekoratör, oyuncu ve yönetmen Sermet Çağan'ı 23 yıl önce yitirmiştik Dört dörtlük çağdaş bir tiyatro adamı met'in. Türkiye 70 ve At Gözü adlı yarım kalmış oyunların hazırlıklarını hastalığa aldırmadan sürdürüyor. Gene aynı dönemde, Sermet’in iste­ ği üzerine, Piscator’un Tolstoy’dan uyarladığı Savaş ve Barış’ı çeviriyo­ rum. Sermet bu oyunu AST’a öneri­ yor. İyileşir iyileşmez, Ankara’ya gidip Brecht’in Carrar Ana'nın Silahları’nı Ankara Yenişehir Tiyatrosu’nda sah­ neye koyuyor. 'Savaş ve Banş'ın ilk çalışmaları için AST’ta bir toplantı ya­ pıyoruz. Hemen bunun ardından AST çalışanları greve girdikleri için bu gü­ zel tasarı da suya düşüyor. Ne gam! Biz aynı gün Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Özdemir Nulku'nun ti­ yatro öğrencileriyle bir söyleşiye katı­ lıyoruz, onların çalışmalarını izliyo- CEVAT ÇAPAN Sermet'in belleğimdeki ilk görüntü­ sü bir futbol sahasından. İkimiz de Robert Kolej’de öğrenciyiz. O mühen­ dislik bölümünde, ben lise birdeyim. Güneşli bir güz günü sınıflar arası bir maç olmalı. O. sahada, olağanüstü hızlı bir santrfor, bense kenarda oyu­ nu heyecanla izleyen bir seyirci. Yıllar sonra dostluğumuzu tazelediğimizde, "Futbolu anlamayan nesle aşina deği­ liz” diye anıyoruz o günleri. Sözünü ettiğim öğrencilik yıllarında hızlı bir ti­ yatro oyuncusu olarak da tanıyorum Sermefi. Okuldaki en yakın arkadaşı Ferda Sevin’le “Robert Kolej Oyuncularv’run çalışmalarına tiyatro bilgisi ve tutkusuyla şaşırtıcı bir canlılık kazan­ dırmaya çalışıyor. Ferda. Ankara Devlet Konservatuvarı'nın ünlü diksi­ yon öğretmeni Prof. Nurettin Sevin’in oğlu. Aşiyan’daki evleri tiyatro kitap­ larıyla dolu. Sermet durmadan o ki­ taplar hatmediyor, sahneye konacak oyunlar konusunda en ilginç öneriler hep ondan geliyor. Birçok önemli oyun yazarının adını ilk kez ondan du­ yuyoruz. Bir öğrenci tiyatro toplulu­ ğunun. o topluluktaki gençler için bir tiyatro okulu gibi çalışmasını o sağlı­ yor. Evi, tek kişilik bir üniversite Yeni ufuklar açan tiyatrolar ! 953-1957 arası kaybediyoruz birbi­ Ben üniversite öğrenimi için yurtdtşma gidiyorum. Sermet, An­ kara'da Devlet Tiyatrosu'nda. Muh­ sin ErtuğruFun genel müdür olduğu dönemde birçok oy unlara dekor ha­ zırlıyor. Güner Sümer’le birlikte Sahne Z adlı amatör tiyatro topluluğunda çalışıyor. Ama onun 1957’de Alman edebiyatı konusunda yaptığı araştır­ malar için federal Alman hükümetinin SchiUer Ödülü'nü almasını, Dünya ve Öncü gibi gazetelerle bazı dergilerdeki yazılannı hep uzaktan izleyebiliyo­ rum. 1962 de İstanbul’da Arena Tivatrosu’nda, Gülriz Surun - Engin Cezzar Tiyatrosu’nda dekorcu ve oyuncu ola­ rak çalıştığı dönemde de ben İstan­ bul’da olmadığım için görüşemiyoruz. 1964 te yazdığı Ayak Bacak Fabri­ kasını İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu'nda sahneye koyduğu za­ man. bıraktığımız yerden sürdürüyo­ ruz dostluğumuzu. Arada geçen yıllar­ da neler yaptığımızı birbirimize anlat­ maya pek vakit bulamayacak kadar hızlı yaşanan günler. 1961 A nayasası­ nın getirdiği özgürlük ortamı, Türkiye , İşçi Partisi'nin kurulmasıyla bambaş_Jça bir canlılık kazanan siyasal hayatıTnız, bu uyanışa katılan yayın dünyası, toplumdaki bu silkinişi yansıtan tiyat­ ro toplulukları bütün bu konularla il­ gilenenler yeni ufuklar açıyor, birço­ ğumuza yeni çalışma olanakları sağlı­ yor, heyecanımıza heyecan katıyordu. rim iz i. Çağan,‘Ayak Bacak Fabrikası’nın sahnelenmesiyle dönemin en önemli tiy atro yazarı olarak ortaya çıkar. Eksilmeyen bir hızla yaşarken ‘Ayak Bacak Fabrikası’ "Ayak Bacak F abrikasının 1965’te Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Güner Sümer tarafından sahneye konmasıyla • Sermet bence o dönemin en önemli oyun yazan olarak ortaya çıkıyor. O yıllarda sözü en çok edilen tiyatro us­ tası Bertolt Brecht’in diyalektik tiyatro anlayışını gerçekten özümlemiş, bu anlayışla geleneksel Türk tiyatrosu­ nun özelliklerini bağdaştırmış dört dörtlük çağdaş bir tiyatro adamı. Bu dönemde Sermet’le komşu oluyoruz. Eşi Seçkin ve üç çocuklanyla Bebek’e taşınıyorlar. Önce bir süre bizim de oturduğumuz Ehram Yokuşu'nda İnayet Hanım’ın evinde kalıyorlar, sonra Dereboyu Sokak'taki Çamlık Sermet’le Seçkin’in Bebek'te otur­ dukları yıllar Nazmi’nin bahçeli mey­ hanesinin de altın çağı, özellikle yaz mevsiminde evlere sığmayan dost ka­ labalığıyla orada buluşuluyor. Sermet, Selahattin Hilav, Atilla Tokatlı, Aziz Çalışlar, Utku Varlık, Nazmi’nin ge­ dikli müşterileri. Ben ikinci memuriyet kitabım Değişen Tiyatro’yu yazarken iki paragraf arasında onlan yoklama­ dan edemiyorum. Ediple Mefharet’in Bebek'e taşınmalarıyla kadro daha da genişliyor. Seçkin’le Sermet’in evinin bir uzantısı haline gelen Nazmi’de sık sık Hayalet Oğuz. Ömer Uluç, Ali Özoğuz, Edgar Kemal, Kuzgun Acar, Özer Kabaş da görünüyorlar. Aslında Sermet’in evi tek kişilik bir üniversite. Değişik yaşlarda bir sürü öğrencinin, büyük bir keyifle, hiçbir kurumun öğretemeyeceği bilgileri ve deneyimleri onlara cömertçe aktaran bir kaynak. Seçkin’le Sermet bu kaynağı kurut­ mamak için insanüstü bir çabayla çalı­ şıyorlar. Hem de bu çabayı'kimseye hissettirmeden. Kitaplar çevriliyor, ansiklopedilere danışmanlık ediliyor, maddeler hazırlanıyor. Bu arada asıl işleri olan tiyatrodan da uzak kalma­ maya çalışıyorlar. Tiyatro çevresinin bütün maya tutmazlığına karşın. Mehmet Ulusoy’un inanılmaz bir ba­ şarıyla gerçekleştirdiği 1967 Uluslara­ rası Gençlik Şenliği de Sermet'le Seçkin'in cömertliklerinden izler taşıyor. Daha başka profesyonel ve am atör ti­ yatro çalışmaları da. Oyuncu Sermet Çağan, Aziz Nesin’in “Ah Biz Eşekler” adlı oyununda. Apartmanı'na taşmıyorlar. Burası gerçekten Sermet'in başarısının sürek­ li olarak kutlandığı bir şenlik evi. Hem uzatmalı çocukluklarını sürdüren sa­ natçı dostların uğradığı selatin meyha­ nelere taş çıkartan bir dost sofrası, hem de gerçek çocukların mutlulukla­ rını büyükleriyle paylaştıkları bir ço­ cuk bahçesi. Bu cömertliğin baş so­ rumlusu da, bir yandan yayınevlerine önemli çeviriler yetiştiren, bir yandan da o zengin sofraları hazırlayan Seç­ kin. Sermet. Savaş Oyunu adlı radyo oyununu Özdemir Nutku’yla sahneye uyarlayarak Erlangen ve Nancy’deki uluslararası tiyatro şenliklerine katılı­ yor. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi öğrencilerinin oy­ nadıkları bu oyun kazandığı birincilik ödülüyle Sermet’in başarısını daha da pekiştiriyor. Sermet o hızla 1966-67 ti­ yatro mevsiminde Türkiye'nin ilk sen­ dika tiyatrosunu kuruyor: TÖS. Tür­ kiye Öğretmenler Sendikası’nın deste­ ğiyle kurulan bu tiyatro topluluğu 67 ili kapsayan bir Türkiye turnesinde bir yıl boyunca Ayak Bacak Fabrikası’nı ve gene onun hazırladığı Sacco ile Vanzetti’yi oynuyor. Binbir güçlüğe, anlayışsızlığa ve sanat düşmanlığına karşın. Bu aşın yorgunluğun sonunda Sermet, Seçkin’in deyimiyle bir “EnfarkTÖS ” geçiriyor. Bir süre yatak­ tan çıkmaması gerekiyor. Ama hasta­ lık da çalışma hızını kesmiyor. Ser­ Ansiklopedilerde Sermet Çağan’ın 10 Nisan İ929'da Amasya’da doğdu­ ğu yazılı. Amasya’da bir baba evi ol­ duğunu hatırlar gibiyim. Ama asıl unutamadığım ünlü tarihçi Arnold Tovnbee Türkiye’ye geldiği zaman, Sermet'in onu Amasya’da Ycşilırmak’ın kıyısındaki böyle bir evde nasıl ağırladığıdır. Ne mutlu o tarihçiye ki Anadolu’yu gezerken Sermet gibi bir yol arkadaşı bulmuştur. Kim bilir. Sermet'in anlatmadığı, anlatmaya va­ kit bulamadığı buna benzer daha nice güzel anıları vardı Amasya’yla, Amas­ ra’yla, Antalya’yla ilgili. Sermet işte böyle eksilmeyen bir hızla yaşarken, ’Ayak Bacak Fabrikası’nın İstanbul Sanat Tiyatrosu'nda sahnelenme hazırlıkları sırasında, beklenmedik bir anda bu dünyadan ayrıldı. Bu ölümün irkiltisini onu sevenlerden kimsenin unutabildiğini sanmıyorum. O şimdi sonsuzluğa göçen sevdiklerimizin ço­ ğu gibi nur içinde- yatıyordur demeye dilim varmıyor-koşuyordur. Hem de Hayalet Oğuz’un korur gibi yaptığı kale­ ye sayısız goller atarak. Balkanlar’ın en durdurulmaz merkez muhacimi hızıyla. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi