Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Ermeniler Tarafından Azerbayca’nın Erivan, Zengezur ve Karabag Eyaletlerinde Müslüman Nüfusunun Soykırımı yaklaşık 350 bin Ermeni göç etmişti ve onların büyük çoğunluğu Erivan Eyaletinin topraklarında yerleşmişlerdir. Ermenilerin bu terörü karşısında yerel Türk-Müslüman nüfus kendi topraklarında mülteci durumuna düşüyordu. 1918 yılı Mart`ında Ermeniler, başlıca önemli niyetlerinden biri olan temizleme operasyonlarını başarıyla gerçekleştirebilmişlerdi. Söz konusu operasyon Transkafkasya`nın Güney Batısında henüz mevcut olmayan, yeni, ‘Ermeni Devleti’nin kurulması için Kars, Erivan Eyaleti, Zengezur, Göyçe, Elizavetpol eyaletinin bir sıra il ve ilçelerinde ve Karabağ`da meskun, sivil Azerbaycanlı nüfusu tarihen geleneksel topraklarından itilip, sürülerek, silahlı zor kullanarak yurtdışı etmek ve kitle halinde katliam uygulamak yoluyla gerçekleşmişti. Anahtar kelimeler: I Dünya Savaşı, Erivan, Zengezur, Karabag, Azerbaycanlıların Soykırımı, Olağanüstü Tahkikat Komisyonu Özet Birinci Dünya Savaşı başladığı dönem Türkiye ile savaş halinde ve bu ülkenin topraklarının büyük bir bölümüne iddiası olan Çar Rusyası ile Osmanlı topraklarında “Batı Ermenistan” devleti kurmak isteyen Ermenilerin çıkarları örtüşüyor. Bu işbirliğinin ilk sonuçları gibi ilk önce Güney Kafkasya Ermenilerinden, daha sonra ise Türkiye Ermenilerinden oluşan gönüllü silahlı birliklerin oluşturulmasına başlanır. Savaş ortamında casusluk, düşmana doğrudan yardımcı olmak, huzurlu Türk – Müslüman nüfusuna karşı görülmemiş çapta terör operasyonları gerçekleştirmek gibi işler yapmış Ermeni nüfusunun aktarılması o dönem için tek mümkün ve gerekli önlem idi. Fakat, aktarılması öngörülen Ermeni nüfusunun büyük bir bölümü hiç de Türkiye’nin içlerine değil, Güney Kafkasya’ya göç etmiştir. Ermeni kaynaklarının verdiği bilgilere göre 1914-1916 yılları arasında Kafkaslara The genocide of Muslim Population in Iravan, Zangezur and Karabakh Regions of Azerbaijan by Armenians During World War I Interests of tsarist Russia that was in a state of war with Turkey at the outbreak of World War I and was claiming the division of the territories of this state coincided with those of Armenians’ who wanted to establish ‘Greater Armenian’ state on the lands of Turkey. As a result of this cooperation it started to be created the volunteer armed forces at first in the South Caucasus, then from the Armenians in Turkey. The transfer of the Armenian population that was spying, fighting on the enemy’s side, created an unprecedented terrorist operations against the civilian Muslim population during the war from the frontal regions into the inland of the country was the only possible and necessary way out. However, a part of the Armenian population intended to be moved did not migrate into inland of Turkey but to the South Caucasus. According to the Armenian documentations, 350 thousand Armenians moved to the Caucasus in 1914-1916, and most of them through killing, driving out the native Turkish population and burning their villages had settled in the areas of Iravan (*) Prof.Dr. Azerbaycan, Bakü. Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Ziya Bünyadov Şarkiyat Enstitüsü. [email protected], 1 YENİ TÜRKİYE 60/2014 Solmaz Rüstemova Tohidi* gubernia. in the face of Armenians’ terrorism the Turkish-Muslim population of the region became refugees on their native land. As a result of the cleansing operations carried out by Armenians by March 1918 they had already realized one of their main purposes: the native, peaceful Azerbaijani population in southwest of the South Caucasus, i.e. in Kars, Iravan gubernia, in a number of uyezds of Zangezur, Goycha, Yelizavetpol (Ganja) gubernias were subjected to the armed aggression and slaughtered and these areas became deserted and ready to create a new ‘Armenian state’ there. Key words: World War I, The azerbaijani genocide, Iravan, Zangezur, Karabakh, Extraordinary Investigation Commission Giriş YENİ TÜRKİYE 60/2014 2 Ermenilerin Ortadoğu ve Kafkasya bölgelerinde milli - siyasi güç olarak siyaset sahnesine çıkmasının tarihi XX. yüzyılın başlarında Rusya-İran ve Rusya-Türkiye savaşı ve sonuçları olarak 1813, 1828, 1829 yılları Gülistan, Türkmençay ve Andrianapol antlaşmalarıyla başlar. Bu antlaşmalar temelinde Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin tarihi topraklarının bölünmesi, Ermenilerin İran›dan ve Türkiye’den tarihi Azerbaycan (11 hanlığın ve 5 Sultanlığın sınırları) ve Gürcistan (Akhaltsikh ve Akhalkalaki) topraklarına göç ettirilmesi Ermeni nüfusunun hayatında önemli izler bıraktı. Bu yeni tarihi şartlar, ister Osmanlı Türkiye’si, ister Rusya İmparatorluğu›nda Ermenilerin nispeten daha gelişmiş ve üstün durumu Ermeni milli bilincinde yüz yıllarca beslenen kendi bağımsız devletini kurmamak fikrini artık yetişmekte olan Ermeni milliyetçiliğinin siyasi sloganına çevirdi. ‘Büyük Ermenistan’ onun ‘kurucularının’ planlarına göre Osmanlı Türkiye’sinin ve Rusya İmparatorluğu’nun Azerbaycan ve Gürcistan topraklarında kurulmalıydı. Bu ise ülke yöneticileri ile kendi bölücü niyetlerini beyan etmiş Ermeni nüfusu arasında belli ilişkilerin başlanmasını önemli kılmaktaydı. Fakat ne kadar ki, Osmanlı Türkiye’si güçlü ve kudretliydi, Ermeni milliyet- çileri ona karşı çıkmaya ve herhangi belirgin faaliyette bulunmaya cesaret etmiyorlardı. Ama XX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı devletin iç ve dış durumu zorlaşmaya başladı. Bir zamanların kudretli Osmanlı İmparatorluğu›nun zayıflatılması ve Türk boğazlarını ele geçirilmesi amacını güden Avrupa devletleri ve Rusya İmparatorluğu Ermenilerin Türklere karşı olan planlarını her araçla teşvik etmeye ve desteklemeye başladılar. Şöyle ki, katı milliyetçi Ermeni partileri olan Gnçaq (Hınçak) (1887), Taşnaksutyun (1890) ve diğerleri Avrupa’da ve Rusya’da kurulmuştur. Ermeni teşkilatları arasında daha güçlü, disiplinli ve çevik örgüt olan Taşnaksutyun artık 1890 yıllarda Osmanlı’da silahlı isyan hazırlar ve bununla “Avrupa’nın dikkatini Ermenistan’ın milli mücadelesine çekecek çatışma yaratmayı umuyorlardı. Bu aşamada Taşnaksutyun henüz sadece Türkiye topraklarında mevcut olsa da, onların faaliyetlerinin temel tabanı Rus Ermenistan’ı idi”.1 Şöyle ki, 19 yüzyılın sonu - 20 yüzyılın başlarından itibaren Ermeni temsilcilerinin, ajanlarının ve Ermeni nüfusunun Türkiye›den Kafkasya›ya akımı özellikle güçleniyor. Artık kafalara işlemiş bir fikre dönüşen ‘Büyük Ermenistan’ sloganı etrafında birleşen bu insan akımı teşkilatlanmış askeri birlikler oluşturarak aktif olarak silahlanmaya başlıyor. Bu birliklerin ilk görevi yeni Ermenistan devletinin kurulması için öngörülen bölgelerde yaşayan yerli Türk ve Azerbaycanlı nüfusun fiziksel olarak yok etmek olur. Yirminci yüzyılın başlarında Ortadoğu’da kendi nüfuz alanını genişletmek için büyük devletler İngiltere, Fransa, Rusya, ABD ve Almanya arasında mücadelenin sinyalleri ve bunun sonucu olarak 1914 yılında I. Dünya Savaşının başlaması Ermenilere kendi niyetlerini gerçekleştirmek için geniş imkânlar sağlamıştır. Rusya’nın boğazlara ve İstanbul’a ulaşabilme geleneksel isteği yeniden başkaldırmıştı. 21 Şubat 1914’de Rusya Dışişleri, askeri ve deniz bakanları Çar II. Ni(1) Kazım-Zadeh F. Struggle for Transcaucasia (1917-1921). New-York, 1951, s. 29 Rusya’nın bu tehditleri karşısında kendi konumunu korumaya çalışan Türkiye 1 Ocak’ta 1914 yılı Rusya’ya savaş yapmış Almanya ile müttefik olur ve 2 Ağustosta Türkiye ve Almanya ittifakı hakkında anlaşma imzalanır. Almanya - Rusya savaşı sırasında Rus birliklerinin karşısında zorlanan Almanya Rus birliklerinin bir kısmının geri çekilmesini sağlamak için Türkiye’yi Kafkas cephesinde saldırıya geçmeye teşvik ediyor. 29 Ekim Türk gemileri Rusya’nın Karadeniz limanlarını bombalıyor ve böylece Türkiye ile Rusya savaşı başlıyor. Kafkas cephesinde ise resmen 1 Kasım’da Rusya Türkiye’ye karşı savaş ilan ediliyor. Burada belirtilmelidir ki, “Ermeni Unsurunu” Türkiye›ye karşı kullanmayı kesin olarak karara almış Rusya yönetiminin Ermenileri himaye etme politikası daha 1913 yılından güçlenmeye başlamıştı. Ermeni burjuvası ile anlaşma sağlamış Rus diplomatları “mazlum Ermenilerin korunması” uğruna açık konuşma yaparak Türkiye›nin doğu vilayetlerinde reformlar yapılması talebini ileri sürmüşlerdi. Türkiye hükümeti 2 Ocak 1914’te reformlar konusunda anlaşma imzalamaya mecbur olmuştu. Bu anlaşmaya göre, Ermenilere yabancı devletlerin, öncelikle Rusya’nın kontrolü altında yönetim, dil, askeri mükellefiyet vb. alanlarda geniş özerklik veriliyordu.3 Birinci Dünya Savaşının başlarında Rusya her araç ile Ermenilerin özerklik ve kendi devlet oluşturma hakkında gizli arzusunu daha da gerçekleştirmeye başladı. II. Nikolay kendisinin özel Bildirisi’nde net olarak Ermenileri, uzun zamandır beklenen özerkliğe çekerek, Türkiye’ye karşı Rusya’nın yanında aktif yer almaya tahrik ediyordu: “Ermeniler! Çar’ın iktidarı altında kendi kan kardeşlerinizle birleşerek, siz, sonunda özgürlüğü ve adaleti tadacaksınız”.4 Ermeni milliyetçilerinin II. Nikolay’ın vaatlerini ne derecede ciddiye aldıkları Taşnaksutyun partisinin Çar’a müracaatında daha net görünüyordu: “Bizim kalplerimiz öyle bir güçlü hevesle dolmuştur ki, bizim aziz vatanımızın payına düşen deneme Rus silahının yeni azameti ve Rusya’nın Doğu’da tarihi görevlerinin çözümü ile sona ulaşsın. Artık Rus bayrağı özgürce İstanbul ve Çanakkale’de dalgalansın. Büyük Hükümdar, sizin azminizle Türkiye’nin egemenliği altında yaşamış halklar özgürlük elde etsinler.”5 Savaşın başlamasıyla tüm Ermenilerin Katolikosu V. Gevork Kafkas Genel Valisi Vorontsov Daşkova mektupla müracaat ederek “Ermeni Mesele’sini” çözmenin zamanı geldiğini hatırlatır. Kafkasya Valisi de Ermeni Katolikosuna ortam oluşursa bu konunun çözüleceği garantisi verir. 1914 Aralık 20-de Kafkas cephesinde savaş bölgelerine gelmiş çar II. Nikolay ile katalikos V. Gevork’un 15 dakikalık görüşmesi olur. Çar Katolikosu “Ermeni halkını iyi bir geleceğin beklediğini” vaat ederek ondan hangi bölgelerde Ermeni yönetim uygulanmasını istediklerini sorar. Ermeni Katolikosu şöyle cevap veriyor: “Altı vilayette (Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır, Sivas) ve Kilikya’da, Aleksandretiya kadar demir yolunu Kars’tan devam ettirmek, Akdeniz’e kadar ulaştırmak olur’. Fakat İmparatorun bu alanlarda ne kadar Ermeni yaşadığı, onların sayısının ne kadar çok olduğu sorusuna V. Gevork belirsiz bir cevap veriyor: ‘Yeni sınırlarda Ermeni nüfusu yeterli olacaktır”.6 3 Böylece, “Batı Ermenistan” devletini yaratmak için iddia ettikleri bölgelerde bile (2) Gottlieb V.V. Taynaya diplomatiya vo vremya pervoy mirovoy voynı. Moskova, 1960, s. 56 (3) Qurko-Kryajin V. Erməni meselesi. Bakü, 1990, s. 12 (4) Azerbaycan Cumhurbaşkanının İşler Müdürlüğü Siyasi Belgeler Arşivi, (Bundan sonra: ACB IM SBA), fond 276, liste 8, iş 463, S. 18. (5) Lalayan A. “Kontrrevolyussionnıy “Taşnaksütun” i imperialistiçeskaya voyna 1914-1918q.” Bak: Azerbaycan tarih belgeler ve yayınlar üzere. Bakü, 1990, s.98. (6) Harutyunyan A. Kafkazskiy front. 1914-1917. Erivan,1971, s. 345346. YENİ TÜRKİYE 60/2014 kola’yı bu konuda tutumunu savunarak böyle bir karar kabul etmişlerdi ki, “büyük Avrupa savaşı olursa, Rusya’nın İstanbul ve Çanakkale boğazlarında, İstanbul’da kendi hâkimiyetini kurmak yolu ile ‘Doğu Meselesini’ kendi lehine çözmesi gerekir.”2 Ermenilerin say avantajı teşkil etmediklerini anlayan Ermeni milli - siyasi ve dini güçleri bu sorunun çözümünü bu bölgelerde yaşayan Türkleri tüm araçlarla sıkıştırıp çıkarmak, onların yerine Ermenileri yerleştirme amaçlıyordular. YENİ TÜRKİYE 60/2014 4 Böylece, I. Dünya Savaşı başladığı dönem Türkiye ile savaş halinde ve bu ülkenin topraklarının büyük bir bölümüne iddia eden Çarlık Rusya’sı ile Türkiye topraklarında “Batı Ermenistan” devleti kurmak isteyen Ermenilerin çıkarları örtüşüyor. Bu işbirliğinin ilk sonuçları gibi ilk önce Güney Kafkasya Ermenilerinden, daha sonra ise Türkiye Ermenilerinden oluşan gönüllü silahlı birliklerin oluşturulmasına başlanır. İlk zamanlar Ermeni gönüllülerinin sayısı 2500 iken, sonraları bu rakam 6000, daha sonra 9000 ulaşır. 1916 yılının sonları da Ermeniler Kafkasya ordusunda büyük çoğunluk oluşturuyordu. 1 Ocak 1917’te olan bilgiye göre Rusya hükumeti tarafından sadece Tiflis seferberlik merkezinde askeri hizmete 304164 nefer çağırılmıştı ki, onlardan 121321 kişisi Ermeni idi.7 Fakat Ermeni generallerinin Kafkas ordusu bünyesinde ayrıca Ermeni silahlı birliklerinin oluşturulması hakkında defalarca konu olsa da Rusya Savunma Bakanlığı uzun süre buna izin vermiyordu. 23 Ekim 1917 yılında Kars cephesinin başkumandanının emriyle iki Ermeni tetikçi ekibi yaratılır. Sonralar bu Tugaylar Ermeni Taşnak hükümetinin ordusunun temelini teşkil edecek ve Kars vilayetinden başlayarak Erivan Guberniyası, Zengezur ve Karabağ’da, daha sonra Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde Türk - Azeri nüfusunun toplu soykırımını hayata geçirecektir. Burada belirtilmelidir ki, Rusya’da Ermeni gönlü birliklerinin oluşturulmasına Osmanlı ordusunda hizmet eden Ermeni subay ve askerlerinin Rusya tarafına geçmesi ve Türk ordusuna arkadan darbe vurmasında eşlik ediliyordu. Ermenilerin Osmanlı ordusundan aldığı silahla firar etmesi artık savaşın başlarında toplu hal almıştı. Osmanlı’da faaliyet gösteren Ermeni siyaset adamlarının da kendi vatanlarına karşı ihanet ve firar örneği göstermekte Ermeni subay ve askerlerinden geri kalmadılar. Ve kesin olarak söyleye biliriz ki, ister bu firar halleri, isterse de savaş sırasında Ermeniler tarafından yerli Müslüman nüfusuna karşı işlenmiş suçlar hiçte Ermeni kitlesinin Türklere karşı tutumunun kendiliğinden yansıması değildi. Tüm yaşananların arkasında Ermeni siyasetçileri ve askerleri tarafından önceden düşünülmüş planı vardı. 1914-1916 yılları Rusya ile Osmanlı arasında yapılan askeri operasyonlarda Ermeni silahlı birliklerinin rolü, özellikle Ermenilerin Türkiye topraklarında yerli Türk nüfusuna karşı yaptıkları katliamlar ayrı bir inceleme konusudur. Fakat burada Van olaylarını hatırlatmak önemlidir, öyle ki, Kafkasya’ya da ilk Ermeni mültecileri Van’dan gelmeye başlar. Mart ve Nisan 1915 yılı Van’da yaşanan facialar şehrin Ermeniler tarafından işgali ve Rusların koruması altında Ermeni devletinin yerel Müslüman halka işkence yapması ve şehrin yerli Türk nüfustan tamamen temizlenmesi, Osmanlı’nın tüm doğu şehirlerinden binlerce Ermeni’nin “Yeni Ermeni Devletine” akın etmesi; Ermeni siyasi ve askeri kuvvetlerinin bu savaş döneminde elde ettikleri en büyük “başarısı” sayılabilir. Fakat 1915 yılının ortalarında cephede durum değişmeye başlar. Temmuz’un başlarında Türkiye birlikleri Rusları sıkıştırmaya başlar ve bu arada Van’da sayısı artık 250 000 varan Ermeni nüfusu geri çekilen Rus - Ermeni birlikleri ile birlikte Güney Kafkasya’ya koşuyor: Onlar “ölü doğmuş” devlette yaptıkları katliamlara göre ceza almaktan korkuyorlardı.8 Burada Türkiye’nin askeri Bakanı Enver Paşa’nın henüz 2 Mayıs 1915 tarihinde İçişleri Bakanı Talat Paşa’ya yazdığı mektuptaki bir hususa dikkat etmek gerekir. Mektuptan anlaşılıyor ki, Nisan ayından başlayarak ‘Ruslar yerli Müslümanları kendi sınır bölgelerinden Türkiye topraklarına göçe (7) Harutyunyan A., a.g.e., s. 15-16 (8) Stenford J.Shaw. History of Otaman impier and Modern Turky, 2 fol. Cambridge Universitiy, Press, Cambridge, 1977, s. 123 Sonuç Türkiye hükümeti Rusların (ve Ermenilerin) örneğine uygun ve aynı koşullarda tam adil sayılabilecek “ön cephe” değil, daha insancıl olmayan “arka cephe” seçeneğini tercih etmiştir. Türkiye’nin cephe hattında bulunan doğu şehirlerinden Ermeni nüfusunun Suriye’ye sınır dışı edilmesi hakkında karar alınır. Savaş ortamında casusluk, düşmana doğrudan yardımcı olmak, huzurlu Türk Müslüman nüfusuna karşı görülmemiş çapta terör operasyonları gerçekleştirmek gibi işler yapmış Ermeni nüfusunun aktarılması gibi o dönem için tek mümkün ve gerekli önlem az sonra Ermeni milliyetçileri tarafından sözde “Ermeni Soykırımı” gibi kaleme verilecek ve bugüne kadar Türklere karşı Ermeni propagandasının çıkış noktasına dönüşecek. Bu konu üzerinde fazla durmadan belirtelim ki, aktarılması öngörülen Ermeni nüfusunun büyük bir bölümü hiç de Türkiye’nin içlerine ve Suriye’ye değil, Güney Kafkasya’ya göç etmiştir. Rusya’da çar hükümetin gözü önünde Ermenilerin baskı ve saldırılarına ilk olarak Kars’ın Türk ve Azeri nüfusu maruz kalır. Savaşın başlaması ve Rusların Körpüköy etrafında mağlubiyetinden sonra 37 yıllık Rus Ermeni esaretinden kurtuluş bekleyen Kars’ın Müslüman nüfusu 1915 yılının başlarından itibaren birkaç ay sürekli olarak özel şiddetle eşlik edilen toplu katliamlar ve talanlarda 40000 den fazla Türk ve Azerbaycanlı öldürüldü, binlerce evler, yüzlerce köyler yakıldı ve yıkıldı.10 Kars faciası tüm Güney Kafkasya’nın Müslüman nüfusu arasında geniş yankı uyandırıyor, Bakü’de, Gence’de (Yelizavetpol), diğer şehirlerde Azerbaycan camiası temsilcilerinin toplantıları geçirilir, Ermeni aşırılık kapsamının artması heyecanla vurgulanıyordu. Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriye’si Kars nüfusuna yardım etmek için üç kez Rus Çar’ına başvurmuş, fakat her defasında ret cevabı almıştı. Azerbaycan’ın ünlü devlet adamı Alimerdan Bey Topçubaşov’un başkanlığı ile Tiflis’e Kafkas valisinin yanına heyet gönderir. “Siz, Müslümanlar, bizim düşmanlarımıza yardım etmek istiyorsunuz. Savaş sırasında buna izin verilmez” diye heyetinin talebi reddedilir. Topçubaşov’un cevabı daha mantıklı olur: “Siz, iki devlet - Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya Çarlığı savaş yapıyorsunuz. Biz, sizin düşmanlarınızla değil, işkâlınız altına aldığınız vilayetlerdeki perişan kardeşlerimize insanı ve maddi yardım etmek istiyoruz”.11 İzin alınır ve Dr. Hüsrev Bey Sultanov başkanlığındaki heyet Nevruz Bayramı arifesinde Bakü’den çıkarak Gence’ ye gelir, burada ek maddi yardım toplayarak Kars’a yollanır. Dr. Sultanov 8 Nisan 1915’te Ardahan’dan Bakü’de çıkan “Kaspi” gazetesine gönderdiği mektubunda yazıyordu: ’Tüm Müslüman yerleşim birimlerinde bir kişi de olsa, canlı insan bulmak mümkün değildir. Sadece iki mıntıkaya 500-600 kadın ve çocuk yığılmıştır. Onların arasında toplam 6 erkek vardır ki, onlar da bitkin yaşlılar’. Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriye’si’ resmi izinle 22000 askeri yaralıya 1917 yılı sonuna kadar yardımını sürdürüp onları ölümden kurtardı’.12 Bu insanların arasında binlerce sahipsiz ve yetim çocuk vardı ve onlar için toplum tarafından (9)Kamuran Gürün. Le dossier armenien, Triangle, Paris, 1984, s.242 (10)Kırzioglu F.Kars tarihi. I cild, İstanbul, 1953, s. 554. (11)Vagif Arzumanlı, Nazim Mustafa. Tarihin kara sehifeleri.Deportasiya, soykırım, Göçmenlik. Bakü. 1998, s. 65-66. (12)Kaspi, 8 aprel\ nisan, 1915, no 88 5 YENİ TÜRKİYE 60/2014 zorluyordu. Buna cevap olarak ve öngörülen amaca ulaşmak için ya Ermenileri aileleri ile birlikte kendi sınırlarımızdan çıkarıp Rusların topraklarına göndermek, ya da onları aileleri ile Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yerleştirmek gerekir’9. Bu belge düşmana ilgi göstermede şüpheli bilinen nüfusun sınır dışı edilmesi girişiminin hiç de Türklere değil, Ruslara ait olduğunu (20 Nisan 1915) ve işte Rusların Enver’e düşmana karşı adımı atmak fikrini verdiğini (gerçi Türkler Ruslar aleyhine ayaklanmamıştır) söylemeye esas veriyor’. Ayrıca, bu belge Türkiye iktidarının Van olaylarından sonra, sönmek bilmeyen ihtilal ocakları önünde, kendisi de sadece Doğu Anadolu’nun ihtilal yapmış Ermeni nüfusunun aktarılması (veya ön cephe hattına, ya da arkaya) icabı yüzleştiğini gösteriyor. ayrıca çok iyi şekilde donatılan sığınacaklar açılmıştı. 6 Burada özellikle belirtmek gerekir ki, Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler kendi vatanlarına açık ihanet ederek, Rusların tarafında Türklere karşı topyekûn halde, Kafkas’ın Müslümanlarının Türklere sempati beslemesi, hatta hayırseverlik ile meşgul olmasını ihanet gibi değerlendiriyorlardı. Ermenileri ihanete sürükleyen Rus hükümeti de onları bu meselede de destekliyordu. 1915 yılında “Türk askerinin çekilmesinden sonra, bölgede yeniden Rusların hegemonyan olmasını fırsat bilen Ermeniler, Artvin ve çevresinde özellikle Ardanuç Müslümanları hakkında tahkikat yapılmasını istenmiştir. Bu tahkikata sebep olarak da, bölge Müslümanlarının Türk kuvvetlerine yardım ederek, onların safında savaşmaları gösteriliyor ve “Vatan Hainliği” ile cezalandırılmaları istenmiştir. Bu sırada Kafkas Genel Valisi Vorontsov Daşkov ve onunla aynı görüşte olan birkaç yüksek rütbeli Rus memurlar da Müslümanlar hakkında bir tahkikat yapılmasını gerekli görüyor, Rus kırgınından ve göçten sonra bölgede kalan az sayıdaki Müslümanları cezalandırmak yoluyla sindirmek istiyorlardı”.13 YENİ TÜRKİYE 60/2014 Zaten büyük sıkıntılar içerisinde bulunan Müslüman halkın bir de bu şekilde cezalandırılmak istenmesi Azerbaycan’da duyulmuş ve gazeteler bu haberi şöyle vermişlerdi. ‘Yerleri savaş meydanı olan bu muharebe meydanındaki Müslümanlar yalnız talan edilir, dağıtılır, yer yurtlarından sürgün düşmek, soyulup bir soğana dönmek suretiyle değil, bunların hepsinden büyük, daha ağır bir belaya düşmüşlerdi. Acara ile Kars etrafı Müslümanları Türk kuvvetlerine yardım etmek ve onların tarafına geçmek ve bu suretle de Rusya’ya ihanet etmekle suçlanıyorlar.14 Bu sırada Ermeniler de büyük bir faaliyete girişmişlerdi. Çünkü onların bu tahkikatı istemelerinin asıl amacı farklıydı. Şöyle ki, Tiflis Ermeni Cemiyeti, Türkiye’nin doğu illerindeki Ermenileri bir yere yerleştirmek teşebbüslerinde bulunuyordu. Tiflis Ermeni Piskoposu Mesrop, Kafkasya Genel Valisi Vorontsov Daşkovun Ermeni olan eşişi vasıtasıyla, Artvin ve çevresindeki bölgelerin Müslüman halkının vatan haini olarak suçlanıp buradan sürülmesi, yerlerine Ermenilerin yerleştirilmesini teklif etmişti. VorontsovDaşkov bu teklifi muvafık bulmuş, Artvin ve Ardahan çevrelerine bir “Tahkik Heyeti” göndermişti. Üç ay süren bir tahkikat sonunda bu Türklerinin hepsinin “Vatan Haini” oldukları, ayrıca 840 kişinin bölgedeki Ermenilerin öldürmeleri ile ilgilerinin bulundukları kararına varılmıştı. Bundan sonra Batum’da “Rus Harp Divanı” kurulmuş, 840 kişilik listede adı geçenlerden ve hala Ardanuç ve Şavşat köylerinde ve diğer yerlerde bulunan Türkler aranıp bulunarak tevkif edilmişti. Mahkeme işe başlarken bütün Rusya onun vereceği kararı büyük bir merakla bekliyordu. Fakat bu olayla en yakından ilgilenen Azerbaycan Türkleri olmuştu. Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriye’si Müslüman kardeşlerine yardım etmek istemiş, Bakü’den ve Gence’den tecrübeli avukatlar gelerek mahkeme Müslüman kardeşlerini hiçbir karşılık almadan savunmak, avukatlıklarını yapmak üzere geldiklerini bildirmişlerdi. Batum’daki mahkeme on gün kadar sürmüş, Cemiyet-i Hayriye avukatları büyük fedakârlıkla vatana ihanet etmekte suçlanan bu insanları savunmuşsa da, mahkeme neticesinde 72 Türk’e idam, sürgün ve uzun süreli hapis cezaları verilmiştir.15 Böylece, Ermeni siyasi güçleri Güney Kafkas’ın Müslüman nüfusunu kendi öz topraklarından göç ettirmek için hiçbir yoldan kaçınmamıştır. Bu amaçla en ‘denenmiş’ araç ise Ermeni gönüllü silahlı birliklerinin Kars vilayetinin ve Erivan Guberniyasının Türk Müslüman köylerine saldırmak, yerli halkı katletmek veya mülteci düşmeye zorlamak (13)Betül Aslan. I Dünya savaşı esnasında “Azerbaycan tükleri”nin “Anadolu türkleri”nə “Kardaş Kömegu (Yardımı) ve Bakü Müslüman Cemiyyeti-Hayriyesi. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı. Ankara, 2000, s. 256. (14)Açık Söz, 22 Oktyabır\Ekim 1915, no 17 (15)Açıq söz. 22 Oktyabr\Ekim 1915, no 17; Ətraflı bax: Betül Aslan. a.g.e., s.256-260. 1915-1916’lı yıllarda Rusya ordusu Türkiye topraklarının bir bölümünü işgal ettikten sonra Ermeniler, Ermenistan devleti kurulması konusunu netleştirmeye başladılar. “Taşnaksutyun” partisinin lideri ve mevcut olmayan devletin Dışişleri Bakanı Zavriyev bu konuda İngiltere, Fransa ve Rusya ile uzun uzun görüşmeler yapıyordu. Fakat olayların gidişi gösterdi ki, müttefik devletler ve özellikle de Rusya önceden Ermenilere verdiği sözleri yerine getirmek fikrinde değil idi. 18 Mart 1915 tarihinde İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması’na göre İstanbul Rusya’ya verilmeli, Ermeni nüfusu yaşayan araziler ise Fransa ve Rusya arasında dağıtılmalıydı. Bir yıl sonra (16 Mayıs 1916) yine aynı devletlerarasında imzalanan Sayks-Piko gizli anlaşmasına göre “Türkiye Ermenistan’ının büyük bir bölümü basit Rus Guberniyası şeklinde Rusya’ya dâhil ediliyordu’, Rus hükümeti ise bu bölgelere Don, Kuban ve Sibirya kazaklarını göç ettirerek ‘Türkiye Ermenistan’ını Ruslaştırmak istiyordu”18. İlginçtir ki, müttefiklerin Ermenilerle yaptıkları bu görüşmelerde ne bağımsız Ermeni devleti, ne de Ermeni özerkliği hakkında sohbet bile geçmiyordu. Taraflar Ermeni halkının ‘meşru haklarının sağlanması konusunda genel ifadelerle yetiniyorlardı. Öyle ki, İngiltere ve Fransa›nın görüşmeler sırasında Ermeni muhtariyeti hakkında verdikleri soruya Rusya tarafı böyle bir kesin cevap vermişti: “Ermeniler müttefikler adına çok kurbanlar verseler de, özerkliğe layık değillerdir. Çünkü onların devrimci kurumlardan başka kurumları yoktur. O kurumlar Ermeni halkının irade ve arzularını irade ve ifadecisidir. Bu kurumlar Rusya’ya düşman tutum gösterirler, bu nedenle onların eline geçen Ermeni Özerkliğinde de Rusya’ya düşman olabileceği tehlikesi vardır”.19 Fakat 1917 yılının başlarından itibaren Rusya’da yaşanan siyasi olaylar sadece Ermeni meselesini arka plana geçirdi, tüm Kafkasya’da ve genellikle, I. Dünya Savaşı sırasında büyük değişikliklere neden oldu. Savaş döneminde Rusya’nın ekonomik-siyasi durumunun hayli bozulması, Batı cephesindeki başarısızlıkları, Rusya’ya ait birçok arazilerin Polonya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Balkan ülkeleri arazilerinin bir bölümünün kaybedilmesi, açların ayaklanması, grevler, cephede firar, devrimci partilerin Rusya çar rejimi aleyhine faaliyetlerinin güçlenmesi, 1917 yılında Rusya’da monarşinin devrilmesi ile sonuçlandı. I. Dünya Savaşının başlaması ile özellikle de 1917 yılı Şubat devrimi ve Rusya İmparatorluğunun çöküşü sonrası savaşa katılan dünya devletlerinin Kafkasya üzerinde menfaatleri keskinleşti ve çatıştı. Bununla bir arada, kendi politik-milli ülkülerini ve peşinde bulundukları hedefleri gerçekleştirmek için, Kafkasya halkları önünde geniş ufuklar açılmış oluyordu. Ermeni ideologları “Ermeni Devletçiliği” meselesini çok yıllık amaca yönelik çabalar sonucunda Batı ülkeleri ve (16)İstoriya armyanskoqo naroda. Erivan, 1980, s. 268. (17)Bak: Betül Aslan. a.g.e., s.260-309. (18)Shakhtin İ. Taşmaksutyun” na slujbe russkoy beliqvardeyşinı i anqliyskoqo komandovaniya na Kafkaze. B., 1990, s.6. (19)ACB IM SBA, f.276, s.8, iş 513, v.17. 7 YENİ TÜRKİYE 60/2014 idi. Boşaltılmış evlerde ise Türkiye›den gelen Ermeniler yerleşiyordu. Ermeni kaynaklarının verdiği bilgilere göre 1914-1916 yılları arasında Kafkaslara yaklaşık 350 bin Ermeni göç etmişti ve onların büyük çoğunluğu Erivan guberniyasının topraklarında yerleşmişlerdir.16 Ermenilerin bu terörü karşısında yerel Türk Müslüman nüfus kendi topraklarında mülteci haline düşüyordu. Ebeveynleri öldürülmüş, evsiz kalmış, sefalet ve açlık içinde şaşkınca dolaşan çocukların durumu özellikle acı idi. Tüm bu bölgeleri gezen Bakü ve Erivan Cemiyet-i Hayriyelerinin üyeleri sahipsiz kalan Müslüman çocuklarını ve bakıma muhtaç olan kadınları trenle Bakü, Gence ve Tiflis’te bulunan Toplum Sığınaklarına gönderiyorlardı. Fakat sayısı yüz binlerce ölçülen Müslüman göçmenlerinin hepsine yardım etmek mümkün değildi. Bu dönem Erivan bölgesinde ve bir bütün olarak Türk Müslüman nüfusun yaşadığı tüm bölgelerde oluşmuş bu kritik durum Toplum üyelerinin mektup ve raporlarına çok net tarif ediliyordu.17 Rusya`nın, Güney Kafkasya`nın geleceği ile ilgili planlarına dâhil etmeği başarmışlardı. Kendi devletçiliğini kurmak üzere Gürcülere de itirazsız olarak hak tanınmıştı. Ama Güney Kafkasya`nın diğer milletlerine oranla, daha çok nüfusu oluşturan Azerbaycan nüfusu, gerek Batı devletleri, gerekse, petrol Bakü`sünü genelde Azerbaycan şehri hesap etmeyen Rus politik güçleri tarafından dikkat ve özen dışında bırakılmışlardı. YENİ TÜRKİYE 60/2014 8 Azerbaycanlılar için şu elverişsiz durumda, çoğunluğu Azerbaycanlıların oluşturduğu ilerici Müsavat Partisi’nin, Kafkasya Siyaset alanına girmesi, sınıf mücadelesi düşünce öngörüleri propaganda eden ve Kafkasya dâhil, tüm geçmiş Rus topraklarına sahip olmayı iddia eden Bolşevikleri olduğu kadar, terkibine Azerbaycanlı nüfusun çoğunluk oluşturduğu tarihten geniş, ezeli Azerbaycan topraklarını da dâhil ettikleri bölgede Ermenistan devletini kurmak için, önceden geniş hipotetik alan tasarlayan Ermeni milliyetçilerinin huzurunu kaçırabilirdi. Birinci Dünya Savaşı daha son bulmadığı sürede, Ermeni milliyetçileri Türkiye`nin 7 bölgesinde “Büyük Ermenistan” kurmak ümitlerinden vazgeçmek istemiyorlardı. Ama ortaya çıkan durumlarda, şu planları iyice zorlaştı. Bu zorluk, Ermenileri, kendi düşüncelerini gerçekleştire bilmeleri için, ana faaliyetlerini daha elverişli koşulların mevcut olduğu Güney Kafkasya arazisine yönlendirmeğe zorlamış oldu. Şöyle ki, 1918 yılı Mart`ında Ermeniler, başlıca önemli niyetlerinden biri olan temizleme operasyonlarını başarıyla gerçekleştire bilmişlerdi. Söz konusu operasyon Trans Kafkasya’nın Güney Batısında henüz mevcut olmayan, yeni, ‘Ermeni Devleti’nin kurulması için Kars, Erivan eyaleti, Zengezur, Göyçe, Elizavetpol eyaletinin bir sıra il ve ilçelerinde ve Karabağ`da meskûn, sivil Azerbaycanlı nüfusu tarihten geleneksel topraklarından itilip, sürülerek, silahlı zor kullanarak yurtdışı etmek ve kitle halinde katliam uygulamak yolu ile gerçekleştirilmişti. Rusya’da 1917 Şubat Devriminden sonra Kafkasya cephesinden Ermeni ve Gürcü askeri hisselerinin geri çekilmesi sonucunda aynı döneme kadar kalıcı olarak Türk topraklarında yaşayan ve yahut da Rus ordusunun Türk vilayetlerini işgali sırasında geçici süreye bu topraklara yerleştirilmiş yüzbinlerle Ermeni nüfusu Trans Kafkasya’ya sevk edilmiş bulundu. Onlar burada, 1915 yılında Türk iktidarınca, Ermenilerin cephe bölgelerinden sürgünü üzerine yasa kabül edilmesi sonrası, yukarda adı geçen yerlerdeki Ermeni göçmenleri ile birleştiler. Taşnaksutyun’ silahlı militanlarınca yönetilen ve cepheden firar eden binlerle Ermeni askerlerince desteklenerek, hayal kırıklığına uğramış ve hayata küsmüş Ermeni nüfusunun dev akışı, kısa bir süre önce kısmen katledilmiş ve kısmen de kendi ezeli topraklarından sürülmüş sivil, silahsız Müslümanları vurdu. 1917 yılı başlarından 1918 yılı Mart’ına kadar bir dönemde, yalnız Erivan Eyaletinin Ermeni nüfusu tarafından 199 Müslüman köyü viran edilmiş ve yeryüzünden silinmiş bulunuyordu.20 Bu cinai operasyon Azerbaycan topraklarının Azerbaycan Türklerinden etnik temizlenmesinin ardınca Trans Kafkasya’nın merkezinde kurulacak Ermeni devleti hakkında Taşnaksutyun siyasetinin terkip hissesine dönüşmüştü. Tam bu dönemde Ermeni Devletinin arazi temeli atılmış oldu. “Fakat Denizden Denize Büyük Ermenistan`ın” kaderi, Bakü dâhil, şehirlerde çözülüyordu. Rusya’da Ekim Devrimi az sonra 29 Aralık 1917 tarihinde Bolşevik yöneticileri. Lenin ve Stalin “Türk Ermenistan’ı Hakkında Kararname” adlı belge imzaladı. Bu belgede Ermeni halkına ilan ediliyordu ki, “Rusya İşçi ve Köylü Hükümeti Rusya’nın işgal ettiği Türk Ermenistan’ı” Ermenilerinin kendi kaderini tayin etme hakkını destekler”. Lenin tarafından Kafkasya çalışmaları üzere olağanüstü komiser tayin edilmiş Ermeni Bolşevik’i Şaumyan’a ise bizzat “mazlum Ermeni halkının” yüzyıllardır beklediği milli düşüncülerin ha(20)Azerbaycan Cümhuriyeti Devlet Arşivi ( Bundan sonra:AC DA), f.894. siy.10, iş 80, v.49-56. Böylece, Rusya hâkimiyeti Çar hükümeti olmasa da, Bolşevik Hükümeti 29 Aralık 1917 tarihli Yönetmeliğin ile nihayet, Ermenistan’a Türkiye topraklarında uzun zamandır beklenen özerklik verdi ve onu yaratmayı Kafkasya’nın yeni Bolşevik “Valisi”, “Rus Marksist’i” ve “Ermeni halkının sadık oğlu” Stepan Şaumyan uyarmak için gönderildi. Fakat bu “Özerkliğin” hayata geçirilmesi için bu dönem ne Bolşeviklerin, ne de Şaumyan’ın, Ermeni milli güçlerinin ve Taşnaksutyun tüm askeri olanakları dikkate alınarak böyle, gerçek bir güç ve kuvveti yoktu. Rusya’nın kendisi iç savaş, anarşi ve kargaşa kıskacında çapalanırdı, ülkenin tarım tam berbat ve bozulmuş haldeydi, Bakü petrolü Rusya’nın için ölüm durum meselesi idi ve Moskova’dan gelen kurallarda Şaumyan tüm Güney Kafkasya’da, özellikle Bakü’nün kendisinde Sovyet yönetiminin güçlendirilmesi için kritik adımlar atılması gerektiriyordu. Tesadüfi değil ki, işte bu dönemde Bolşevik liderleri en ciddi şekilde Bakü’nün ve Bakü Guberniya’sının diğer Hazar yanı topraklarının Azerbaycan’dan izole edilmesi ve daha sonra Rusya Federasyonu bünyesine dâhil edilmesi planlarını çalışıp hazırlıyorlardı. Fakat 1918 yılı Mart ayının başlarında Bakü ve Yelizavetpol (Gence) vilayetleri üzerinde hâkimiyetin önemli kısmı, fiilen, etrafında Azerbaycanlı Müslüman nüfusun çoğunu birleştirmeği başararak Azerbaycan toplumunun önde gelen siyasi gücüne çevrilen ‘Müsavat’ partisinin elinde bulunuyordu.22 Bakü`deki mevcut durum ülkeyi tek yetkili (tek elden) yönetmeye kalkışan ilerici politik güçlerin arasındaki ilişki geriliminden çok daha karmaşık hale gelmişti. Şöyle ki, daha 1917 yılı Kasımında, Rusya`da Bolşevik Devriminden hemen sonra Stepan Şaumyan’ın başkanlığında bulunan Bakü Sovyet’i (Konseyi), kendisini yalnız Leninci Halk Komiserleri Konseyi’ne tabi tek yetkili başkan ilan etti. Bolşeviklere muarız çıkan sol siyasi güçler dâhil, çeşitli güçler bu karara karşı koydular. Her şeye rağmen, Müsavat partisi ve hukukçu-avukat Fetali Han Hoyski başkanlık ettiği ve Bakü Ulusal Derneği’nin sağ kolunu temsil eden Bakü Duma’sının (Konseyinin) yerel şehir iktidar konumu fazla kesindi. Müsavat partisinin başkanlığındaki Azerbaycan`ın ulusal güçleri bu dönemde milli-arazi otonomu (özerkliği) uğruna mücadele veriyorlardı ki, onların hak ettiği bu talepleri tek bir sınıf düşüncülerini propaganda yapan Bolşevikler şöyle dursun, Azerbaycan üzerine kendi karşıt jeopolitik menfaatlerini savunan ‘Taşnaksutyun’ partisi liderlerince asla kabullenemez bir talepti. Sonuncular, bu arada Ermeni Stepan Şaumyan’ın başlık ettiği İşçi Temsilcilerinin Bakü Sovyet’i yönetmesinde kilit makamlara sahiplerdi. Bu dönemde gerek Taşnaksutyun’un yönettiği aşırı milliyetçi Ermeni grupları olsun, gerekse Bolşevik Enternasyonaliler olsun, farklı çıkarlar peşinde olsalar bile, Azerbaycan`ın ulusal kuvvetlerini aradan kaldırmak amacı onları bir araya getiriyordu. 29(17) Mart 1918`de Bolşevikler ve Taşnaklara Azerbaycan silahlı kuvvetlerini silahsızlaştırmak ve kendilerini de, karşı saldırıya tahrik ederek, Bakü Sovyet’i Kızıl ordusunun Birleşik Silahlı kuvvetlerini kullanarak, yüzde 70`i Taşnak subaylarının kumandası altında Ermeni cephecilerden, 3-4 binide Taşnaksutyun milli kuvvetlerinden oluşan 6 bin kişi Bakü`nün sivil Azerbaycan nüfusuna karşı asıl savaş başlattılar. Şöyle ki, yalnız bir hafta zarfında, 30 Mart akşamından 2 Nisan`a kadar üç günü bilhassa kitle halinde kıyım, yağmalama, katliam, taciz vs. gibi vahşliği ile özel karakter alan bu savaşta 12 binden fazla kişi vahşicesine katla yetirilmişti. Türk-Müslüman mağdurların esasını sivil insanlar, çoğunlukla eli silah tutmayan binlerle kadın, çocuk, ihtiyar, ‘sıradan işçiler ve çaresiz yoksul nüfus teşkil ediyordu.23 (21)Dekretı Sovetskoy vlasti. Moskova., 1957, c. 1, s. 298-299. (22)Bak: Şaumyan S.G. İzbranniye Soçineniya, M.,1978, C. 2,s.291; Ratgauzer Y. Revolyusiya i grajdanskaya voyna v Baku.1917-1918, Bakü, 1927, s.71. (23)AC DA, f. 894, lis.10, i. 148, v. 30. 9 YENİ TÜRKİYE 60/2014 yata geçirilmesi için’ Ermeni kurumlarına her yardımıyla göstermek’ havale ediliyordu21. Aynı trajik Mart olayları sonrası Bakü Menşeviklerinin “Naş Golos” (‘Bizim Sesimiz’) gazetesi Bakü`nün mevcut durumunu tasvir ederek yazıyordu: “Her yerde donakalmış, çirkin hale getirilmiş, kül olacak kadar yakılmış cesetler, ayrı ayrı yerlerde kâh galalınmış, kâh da tek, tek, cansız, donmuş gözleri nereyse uzaklara dalmış, erkek, kadın, çocuk cesetleri. Taze Pir Camisinin yanı başında korkunç bir manzara var. Camii kurşun-mermi ateşlerinden kendi nasibini almış, şu kutsal yere karşı yapılmış hakaret halkın kalbini acıtıyor, cesetlerse fazla perişan ediyor”.24 YENİ TÜRKİYE 60/2014 10 Asıl bu günlerde Şamahı ve onun çevresindeki köyler yakıldı. Şamahı olayları kendi büyüklüğüne göre 1918 yılı Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde yapılan katliamlar arasında özel bir yere sahiptir. Öyle ki, Ermeni-Bolşevik ve yerel Rus nüfusu tarafından 1918 yılı Mart-Nisan aylarında 2 kez saldırılara maruz kalan Şamahı Kenti tam yıkılmış ve yakılmış, Temmuz ayına kadar ise Şamahı kazasının 110 köyü harap edilmiş ve yakılmıştı. Bu saldırılar sırasında 18 binden fazla sivil Müslüman nüfus katledilmiş, on binlerce nüfus göçmen hale düşmüş, 60 binden fazla insan ise açlıktan, soğuktan ve hastalıktan ölmüşlerdir.25 Şamahı ardı sıra Kuba, Kürdemir, Cavad, Areş, Lenkeran 1918`in Mart-Temmuz aylarında yaklaşık 50 binden artık sivil Azerbaycan halkı Bolşevik Taşnak müfrezelerince katla yetirildi ve daha 10 binlerce Azerbaycanlı tenkil operasyonları sonucu öz yurtlarını terk etmek ve kendi ülkesinde göçmen olmak zorunda kaldılar. Ayrı ayrı şehirlerde yüzlerle köy, on binlerle oturulur bina, tüm Müslüman caddeleri, milli mimarlık örneği bulunan onlarla abideler (anıtlar), Azerbaycanlıları sosyal- kültürel ve manevi merkezlerinin timsalini oluşturan mescitler, okullar, hastaneler ve Müslümanlara ait diğer sivil, sanayi, ticari tesisleri tahrip edildi. Tüm bu olayların ardında, Azerbaycanlı nüfusun, tüm bölgeler üzere sayıca azami düzeyde azaltılması ve sonra da Azerbaycanlıların tarihsel-ezeli topraklarının parsellenip Rusya-Ermeni devleti ve kısmen Gürcüler arasında bölüştürülmesi çabaları geldiği gayet netti.26 Böylelikle, aslında Azerbaycan`ın dün­ yanın haritasından silinmesi söz konusuy­du ve yalnız Azerbaycan`ın milli güçlerinin özverili savaşı sayesinde bu cinayet kar plana engel ola bildi. 28 Mayıs 1918 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin kurulması ve Azerbaycan halkının ulusal hakları ve bağımsızlığı uğruna ölüm kalım mücadelesine kalkması ülkede siyasi durumu kökünden değişti. Azerbaycan milli kuvvetleri sırayla kardeş Türkiye’nin askeri yardımıyla 1918 yılının Temmuz ve Eylül ayları arasında işgal edilmiş topraklar kurtarıldı, Azerbaycan halkı kendi yurtlarında geri döndü, Eylül ayının on beşinde ise cumhuriyetlerinin başkenti Bakü şehri Bolşevik-Taşnak iktidarından tahliye edildi. Şu da dikkate değer bir durum ki, aynı dönemde dünya medyası tam gücüyle belirtiyordu ki, “meğer Ermenilere Trans Kafkasya halklarınca şiddet uygulanıyor”. Azerbaycanlılardan farklı olarak, tam başarı ve hilekârlıkla Ermeni halkının ‘çilekeş’ imajını yansıtan mitler yaratıyorlardı. Yoksa Trans Kafkasya’da aynı 1918-1919 yılları olaylarının canlı tanığı olan İngiliz gazetecisi Skhotland Liddel boşuna Ermenileri dünyanın en iyi propagandacıları adlandırmamıştı.27 1918 yılının trajik olayları üzerine fazla bilgilere sahip bulunan Azerbaycan`ın Adliye Bakanı Halil Bey Hasmemmedov derin hüzün ve esefle kaydediyordu ki, Azerbaycanlılar, tüm Avrupa`ya ses salamadılar, hatta kural icabı, kendilerine ‘iyi bir basın’ bile kuramadılar...’ Bunun da nedenini diğerlerinin, özellikle de kendi düşmanlarının, el attığı hileleri kullanamayan Azerbaycanlıların, benzer durumlarda politikanın acemisi olması’ ile açıklıyordu.28 (24)Naş Golos, Bakü, 24 Mart 1918 y., no 59 (25)Bak: Rustamova-Tohidi Solmaz. Şemakha Mart-İyul 1918. Azerbaycanskiye pogromı v dokumentah. Bakü, 2013, seh. 8-279 (26)Balayev A. Fevralskaya Revolyusiya i nasionalniye okrainı. Martovskiye sobitiya 1918 goda v Azerbaycane. Moskova, 2008, s. 41-42,47 (27)AC DA, f.894, lis.1, i. 95, v.8. (28)Azerbaycan, Bakü, 8 Aralık, 1918. rin vahşice sine yaptıkları cinayetlere, Bakü, Gence, Şemahı, Kuba, Nuha şehirlerinde ve keza Bakü ve Gence çevre köylerinde ve keza Şemahı, Kuba, Cevat, Nuha, Göyçay, Ereş ilçelerinde türettikleri cinayetlere, vahşetlere tanıklık ediyordu.29 Burada belirtilmelidir ki, OTK Azerbaycan’ın bölgelerinde işlediği sürede Zengezur ve Karabağ’da durum halen ağır olarak kalıyordu. Bu bölgelerde tahkikat yapmış OTK üyesi Mihaylovun konuşmasında bilinen oluyordu ki, Zengezur ve Karabağ kazalarının Müslüman nüfusu ister yerel Ermeni nüfus, isterse Türkiye’den gelmiş Ermeni göçmenleri ve orduları tarafından sürekli saldırı ve katliam tehlikesi altında yaşıyorlar. Bu açıdan Zengezur’da durum özellikle dayanılmaz oldu, çünkü burada Ermeni köylülerinin silahlı birliklerinden başka General Andronikin başkanlığı ile çok sayıda nizami ordu vardı. Bu orduya güvenen ve muhtemelen, Ermenistan Cumhuriyeti’nin gösterişine göre Azerbaycan topraklarına girmiş Andranik yerli Azerbaycanlı nüfusa Ermenilerin iktidarına uymak, ya da bu arazileri terk etmek konusunda kesin uyarı vermişti. Amaç Zengezur ve Karabağ topraklarını Ermenistan’a tabi etmekti. Tüm dünyadan izole bir halde bulunan Müslümanlar, bununla birlikte Ermenistan’a tabi olmaktan imtina etmişlerdir. Mihajlov sakinlerinin ifadeleri temelinde Andronikin birlikleri tarafından Zengezur kazasında 115 köyün dağıtıldığı ve imha edildiğini, 3257 erkek, 2276 kadın, 2196 çocuğun öldürüldüğünü, 1060 erkek, 794 kadın, 485 çocuğun yaralandığını bildiriyordu. Genel olarak, Zengezur kazasında 10.068 Müslüman öldürülmüş ve yaralanmıştı, fakat Mikhaylov’un göre Ermeni vahşetinin bu göstergesi hiç de net rakam değildi, çünkü bölgede mevcut olan korkunç kargaşa ve Müslümanların panik içinde kaçması sonucunda tüm kurbanları hesaplamak mümkün olmamıştır. Mikhaylov’un raporunda Andranik’in birliklerinin ve yerel Ermeni nüfusun (29)AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v.132-133. 11 YENİ TÜRKİYE 60/2014 Fakat “Azerbaycan yetkilileri” gerçeklerin uluslararası, ilk önce Batı toplumuna ulaştırma işinde o kadar da acemi’ kalmadılar. 1918 yılı Temmuzunun tam ortasında, kendi faaliyetine başlamasından bir buçuk ay sonra ve Tiflis`ten Gence’ye gidişi sonrası Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Bakanlar Konseyi Cumhuriyet’te olup bitenlerin ve özellikle, sivil Azerbaycan halkına karşı zor uygulanması olgularına kendi mevkilerini belirtmek gerektiğini bildirdi. Dış (Hariciye) İşleri Bakanı M. Hacınski`nin raporunu dinleyerek, Azerbaycan hükumeti Avrupa savaşının başından beri tüm Trans Kafkasya hududunda Müslümanlar ve malları üzerine ‘zor uygulanmasının incelenmesi için’ Olağanüstü Teftiş Komisyonunun (OTK) kurulması üzere karar kabul edildi. Bakanın raporunda aynı söz konusu Komisyonun acilen kurulması vurgulanıyordu, “çünkü şimdi kişilerin soruşturulması, fotoğrafların çekilmesi, maddi kanıtların elde tutulması vb. gibi sıcak deliller çok şeylerin anında açıklığa kavuşturulmasını kolaylaştıracaktı, geç kalmak ise, işi daha da zorlaştırır ve belki de tam imkânsız kılardı”. Burada keza kaydediliyordu ki, bu komisyonun çalışmaları başlıca Avrupa Rus, Fransız ve Alman ve tabii ki, Türk dillerinde okunacak ve geniş çapta yaygınlaşacaktı. OTK başkanı ünlü Azerbaycan hukukçusu ve avukatı Alekper Bey Hasmemmedov idi. Yedi kişiden oluşan bu Komisyon ilerdeki çalışmalarına Bakü ve Gence şehirlerinin soruşturma-Savcılık mercileri ve yargı organları temsilcilerinin katılmasını da sağlamışlardı. OTK-nın terkibi çokuluslu idi ve başlıca Polonyalı, Rus, Alman, Litvanyalı tatarlardan ve keza Rus üniversiteleri mezunları profesyonel Azerbaycanlı hukukçular ve avukatlardan oluşuyordu. Aşağı yukarı bir buçuk yıl zarfında (1918 Ağustos ve 1919 Kasım) Komisyon 1918`de Ermeni milliyetçileri tarafından Müslüman halkın topyekûn imhası ve kendilerini, maddi zarara uğratılması üzerine devasa bilgileri içeren bütün bir malzemeler takımını biriktirmeği başarmıştı. OTK`ca toplanan yargı malzemeleri 36 Cilt ve 3500 sayfayı oluşturuyordu ve Ermenile- silahlı birliklerinin Karabağ’ın Şuşa, Cebrail ve Cavanşir kazalarında yaptıklarında ayrıntılı olarak açıklanmış, talan edilmiş köylerin, hem de Ermeni suçlularının isimleri gösterilmiştir.30 OTK, kendi çalışmaları sonucunda sivil insanlara karşı çeşitli suç işlemekten sanık tutulan ve milliyetçe Ermeni olan 194 kişi aleyhine ağır suç işlemekten dava açılması üzere karar tasarımı hazırladı. 1919`da Bakü ve Şemahı sorgu işleri üzere Bakü`de başlında Ermeni asıllı olan 24, Şemahı`da 100 kişi tutuklandı. Azerbaycan hudutlarında Azerbaycanlılara katliam, kıyım uygulamaktan suçlu tutulan birkaç kişi, şu döneme kadar daha ülke dışına kaçmayı başardı.31 YENİ TÜRKİYE 60/2014 12 Fakat 1920`li yılların başlarında vuku bulan ve özellikle, Azerbaycan Cumhuriyeti için bilhassa önemli olan politik olaylar, OTK`ca başlatılan işlere kendi düzenlemesini yapmış oldu. 11 Ocak Müttefik Devletler Yüksek Konseyi Azerbaycan`ın bağımsızlığının de-facto tanınması üzerine oybirliğiyle karar aldı. Bu tarihi olaylarla ilgili 9 Şubat 1920`ı Azerbaycan Parlamentosu Genel Af kanunu kabul etti. Aynı kanunda etnik nefretten suç işleyen tüm kişilerin takip ve cezadan serbest bırakılacakları, işkolunda meydana çıkan tüm ağır cinayetten yargılama dosyalarının ebedi kapatılacağı göz önünde bulunduruluyordu.32 Komisyon üyelerinin inanılmaz çabaları ve inceden inceye titiz çalışmaları sayesinde cezaya çarptırılan az sayılı cinayet karların bile serbest bırakılmasına rağmen, OTK`nın faaliyet görevinin önemi, tabii ki, kendisinin tek bir tüzel-hukuki çerçeve ile kısıtlanmıyordu. OTK faaliyetlerinin ilk önce Ermeni vahşiliğinden zarar gören Cumhuriyet halkı üzerinde büyük ahlaki (manevi) psikolojik önemi bulunuyordu. Böylece bir Komisyonun mevcutluyu ve bundan da ziyade komisyon üyelerinin toplumun farklı tabakalarıyla, sade Azerbaycanlılarla sıkı işbirliği kurması, halka inam ve adaleti geri getirmiş oldu, tek bir yasal yönetim kurulu olan Azerbaycan hükumetine güven telkin etti. Azerbaycan hükumetine, mevcut koşullarda OTK çalışma sonuçlarını çeşitli Avrupa ve Türk dillerinde yayımlama ve yaygınlaştırma nasip olmasa da, OTK`nın kurulması sırasında, Uluslararası Kongresine katılacak Azerbaycan delegasyonuna, Bakü şehrinde ve keza Şamahı, Küba, Göyçay, Cevat ilçelerinde sivil Müslümanlara uygulanan Ermeni şiddeti gerçeklerinin (olgularının) incelenmiş olduğu belgesel malzemeler sağlanmıştı. 6 Cilt ve 95 foto resimden oluşan malzemelerin sureti büyük devletlerle bir arada farklı ulusal makamlara da sunuluyordu. 1919`un Mayıs`ında Paris`e Azerbaycan Delegasyonun emrine verilmesi üzere ek malzemeler ve keza 95 foto resimler ve 80`e yaklaşık diyapozitifler hazırlatılmıştı.33 Fakat Nisan 1920 Devrimi sonrası, Azerbaycan Cumhuriyetinin mevcutlusuna ve de Kızıl Ordunun yardımıyla Azerbaycan`da Sovyet hükumetinin tesisine son veren millî iktidarın yerine geçmiş yeni politik güçler 1918 yılının trajik olaylarına tavrını kökünden değişti. Söz konusu olaylar tam on yıl zarfında Sovyet tarih yazımında Müsavatçılar tarafından güya kışkırtılan iç savaş gibi çarpıtılmış bir şekilde anlatılıyordu. OTK`nın ‘Tam gizli’ grifi(kolu) altında saklı tutulan belgeleri araştırmacılar için uzun süre erişilmez kaldı. Oysaki gerçekleri içine alan şu belgeler saklı tutulduğunda geçenler de olup bitenler araştırmacılar tarafından objektif değer alamıyordu. Yalnız XX. yüzyılın 20`li yıllarında SSCB’de yeniden kurmanın başlatılmasıyla, eskiden kapatılmış arşiv fonlarının kullanılması mümkün hale geldi. OTK`nın malzemeleri Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti tarihine ait belgeler olarak, bütünlükte uzman ve bilginlerin, değerli servetine dönüştü. Biriktirilerek bir araya getirilmiş ve muhafazası devletçe gerçekleştirildiği için, resmi belgeleri oluşturan OTK malzemeleri eskiden de ve tüzel kişilik-hukuksallık bakı(30)AC DA, f.894, siy.10, iş 80, vv.39-44 (31)AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v. 126-127. (32)AC DA, f.895, lis.3, i. 301, v.16-17. (33)AC DA, f. 100, lis.2, i.791, v.77-78. şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti’nin ezeli Azerbaycan toprakları olan İrevan Guberniyası’nın ve Zengezur Kazasının topraklarında oluşturulduğunu kanıtlıyor. Ermenilerin bugün Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 20 % topraklarını işgal etmesi ve 1 milyon Azeri halkı kendi vatanlarında göçmen haline düşürmesi ve bu işgalle birlikte Azerbaycan’a karşı yalan ve iftira dolu bilgi savaşı de götürmesi Ermenilerin 100 yılı aşkın sürede yaptıkları saldırgan politikalarını sürdürdüklerini göstermektedir. Şamahı Şehrinin Müslüman kısmının genel görünüşü (panorama). Esefle kaydedilmesi gerekiyor ki, OTK üyelerinin raporları dışında, birkaç ilçeler üzere soruşturma işleri dâhil, hiç de Komisyon belgelerinin tamamı Cumhuriyetin arşiv fonlarında korunmamıştır. Fakat Bakü`de İsmailliye binasından tutmuş, Şamahı mescitlerine, Kuba ve Kürdemir`de müslüman evlerine ve dükkânlarına (tezgahlarına) kadar, Ermenilerce tahrip edilmiş şu veya diğer enkaz haline getirilmiş tesislerin bakımı sırasında her yapılmış fotoğrafları fikse eden komisyon üyelerince defalarca hatırlatılan OTK`nın foto grafik malzemeleri kendine öz bir ortam sağlıyordu. OTK`ca hazırlatılan 95 fotoğraf ve 80 diyapozitiflerin ADC’nin Dış İşleri Bakanlığınca Fransa’ya Paris Barış Kongresine gönderilmesinden yukarda söz etmiştik. Fakat aynı fotoğraflardan tek biri bile olsun, Azerbaycan’da bulunamadı. Uzun yıllar taramasından sonra 2011 yılında bu satırların yazarı OTK üyeleri tarafından, Bakü, Şamahı, Göyçay ve Cavad trajik olaylarını betimleyen fotoğrafları Fransa arşivlerinde bularak Vatana iade etti. Bugün OTK tarafından hazırlanmış belgeler ve fotoğraflar Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan topraklarında ‘Büyük Ermenistan’ devleti kurmak düşü ile yaşayan Ermeni milliyetçilerinin bu amaç yolunda hiçbir araçtan kaçınmadığını teyit eden en önemli ve inkâr edilemez argümanlar olmakla beraber 13 Şamahı şehri Cuma Mescidinin iç görüntüsü. Şamahı şehrindeki Rus Pravoslav Kilisesi. YENİ TÜRKİYE 60/2014 mından bugün de özel değere sahip olmakla kalmıyor. Başkasının topraklarını ve diğer servetlerini işgal etmek amacıyla çeşitli politik ve milli bayraklar altında hareket eden Ermeni örgütleri tarafından Müslüman halkın, özellikle de Azerbaycanlıların kitlesel imhası ve kendi öz topraklarından yurtdışı edilmesi üzere uydurulmuş ve amaca yönelik politiğin asıl gerçek muhteviyatını açığa kavuşturan çok ciltli belgeler bilimsel kaynak çalışmaları, tarihi politik ve diplomasi alanında ciddi önem içermektedir. Bu belgeler aynı zamanda, Ermenilerin Azerbaycanlılara karşı yönettiği ve Dağlık Karabağ, Ermenistan-Azerbaycan sorunu adlanan Ermeni tecavüzünün yeni aşamasında tam aktüellik kazanmış oldu. Şamahı şehrinde Ermeni-grigoryan kilisesi. Katliamlar zamanı dokunulmamıştır. Bakü ilinin Cevad ilçesinin Hocalı köyünün sakini, Ermeniler tarafından işkence edilmiş 18 yaşında Süreyya Meşedi Dadaş kızı 14 Şamahı ilinin Aksu köyü. Hacı Samet Hacı Memmed oğlu’nun evi. Kaynakça 1. Kazım-Zadeh F. Struggle for Transcaucasia (1917-1921). New-York, 1951, s. 29. 2. Gottlieb V.V. Taynaya diplomatiya vo vremya pervoy mirovoy voynı. Moskova, 1960, s. 56 3. Qurko-Kryajin V. Ermeni meselesi. Bakü, 1990, s. 12 4. Azerbaycan Cumhurbaşkanının İşler Müdürlüğü Siyasi Belgeler Arşivi, (ACB IM SBA), fond 276, liste 8, iş 463, vereq 18. Göyçay ilçesinin Kürdemir semtinde Toprak sahibi Nurmemmedbeyofa’nın malikanesi. 5. Lalayan A. ‘Kontrrevolyussionnıy ‘Taşnaksütun’i imperialistiçeskaya voyna 1914-1918q.’ Bak:Azerbaycan tari belgeler ve yayınlar üzere. Bakü, 1990, s.98. 6. Harutyunyan A. Kafkazskiy front. 19141917. Erivan,1971, s. 345-346 7. Harutyunyan A. a.g.e., s. 15-16 YENİ TÜRKİYE 60/2014 8. Stenford J.Shaw. History of Otaman impier and Modern Turky, 2 fol. Cambridge Universitiy. Press, Cambridge, 1977, s. 123 9. Kamuran Gürün. Le dossier armenien, Triangle, Paris, 1984, s.242 10. Kırzioglu F.Kars tarihi. I cild, İstanbul, 1953, s. 554. Göyçay ilçesinin Kürdemir semtsinin Ceyli köyünde Ferman Rüstemoğlu’nun malikanesi. 11. Vagif Arzumanlı, Nazim Mustafa. Tarihin kara sehifeleri. Deportasiya, soykırım, Göçmenlik. Bakü.1998, s. 65-66. 13. Betül Aslan. I Dünya savaşı esnasında ‘Azerbaycan tükleri’nin ‘Anadolu Türkleri’ne ‘Kardaş Kömegu (Yardımı) ve Bakü Müslüman CemiyyetiHayriyesi. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı. Ankara, 2000, s. 256. 14. Açık Söz, 22 Ekim 1915, no 17 15. Açık söz. 22 Ekim 1915, no 17; Etraflı bax: Betül Aslan. a.g.e., s.256-260. 16. İstoriya armyanskoqo naroda. Erivan, 1980, s. 268. 17. Bak: Betül Aslan. a.g.e., s.260-309. 18. Shakhtin İ. Taşnaksutyun’na slujbe russkoy beliqvardeyşinı i anqliyskoqo komandovaniya na Kafkaze. B. 1990, s.6. 19. ACB IM SBA, f.276, s.8, iş 513, v.17. 20. Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Arşivi (AC DA), f.894. siy.10, iş 80, v.49-56. 21. Dekretı Sovetskoy vlasti. Moskova., 1957, c. 1, s. 298-299. 22. Bak: Şaumyan S.G. İzbranniye Soçineniya, M.,1978, C. 2,s.291; Ratgauzer Y. Revolyusiya i grajdanskaya voyna v Baku.1917-1918, Bakü, 1927, s.71. 23. AC DA, f. 894, lis.10, i. 148, v. 30. 24. Naş golos, Bakü, 24 Mart 1918 y., no 59 25. Bak:. Rustamova-Tohidi Solmaz. Şemakha Mart-İyul 1918. Azerbaycanskiye pogromı v dokumentah. Bakü, 2013, seh. 8-279 26. Balayev A. Fevralskaya Revolyusiya i nasionalniye okrainı. Martovskiye sobitiya 1918 goda v Azerbaycane. Moskova, 2008, s. 41-42,47. 27. AC DA, f.894, lis.1, i. 95, v.8. 28. Azerbaycan, Bakü, 8 Aralık, 1918. 29. AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v.132-133. 30. AC DA, f.894, siy.10, iş 80, vv.39-44 31. AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v. 126-127. 32. AC DA, f.895, lis.3, i. 301, v.16-17. 33. AC DA, f. 100, lis.2, i.791, v.77-78. 15 YENİ TÜRKİYE 60/2014 12. Kaspi 8 Nisan, 1915, no 88