Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Ermeniler

advertisement
Birinci Dünya Savaşı
Yıllarında Ermeniler
Tarafından Azerbayca’nın
Erivan, Zengezur ve
Karabag Eyaletlerinde
Müslüman Nüfusunun
Soykırımı
yaklaşık 350 bin Ermeni göç etmişti ve onların
büyük çoğunluğu Erivan Eyaletinin topraklarında
yerleşmişlerdir. Ermenilerin bu terörü karşısında
yerel Türk-Müslüman nüfus kendi topraklarında
mülteci durumuna düşüyordu. 1918 yılı Mart`ında
Ermeniler, başlıca önemli niyetlerinden biri olan
temizleme operasyonlarını başarıyla gerçekleştirebilmişlerdi. Söz konusu operasyon Transkafkasya`nın
Güney Batısında henüz mevcut olmayan, yeni,
‘Ermeni Devleti’nin kurulması için Kars, Erivan
Eyaleti, Zengezur, Göyçe, Elizavetpol eyaletinin bir
sıra il ve ilçelerinde ve Karabağ`da meskun, sivil
Azerbaycanlı nüfusu tarihen geleneksel topraklarından itilip, sürülerek, silahlı zor kullanarak yurtdışı
etmek ve kitle halinde katliam uygulamak yoluyla
gerçekleşmişti.
Anahtar kelimeler: I Dünya Savaşı, Erivan,
Zengezur, Karabag, Azerbaycanlıların Soykırımı,
Olağanüstü Tahkikat Komisyonu
Özet
Birinci Dünya Savaşı başladığı dönem
Türkiye ile savaş halinde ve bu ülkenin topraklarının büyük bir bölümüne iddiası olan Çar Rusyası
ile Osmanlı topraklarında “Batı Ermenistan” devleti kurmak isteyen Ermenilerin çıkarları örtüşüyor.
Bu işbirliğinin ilk sonuçları gibi ilk önce Güney
Kafkasya Ermenilerinden, daha sonra ise Türkiye
Ermenilerinden oluşan gönüllü silahlı birliklerin
oluşturulmasına başlanır. Savaş ortamında casusluk, düşmana doğrudan yardımcı olmak, huzurlu
Türk – Müslüman nüfusuna karşı görülmemiş çapta
terör operasyonları gerçekleştirmek gibi işler yapmış
Ermeni nüfusunun aktarılması o dönem için tek
mümkün ve gerekli önlem idi. Fakat, aktarılması
öngörülen Ermeni nüfusunun büyük bir bölümü hiç
de Türkiye’nin içlerine değil, Güney Kafkasya’ya
göç etmiştir. Ermeni kaynaklarının verdiği bilgilere göre 1914-1916 yılları arasında Kafkaslara
The genocide of Muslim Population
in Iravan, Zangezur and Karabakh
Regions of Azerbaijan by Armenians
During World War I
Interests of tsarist Russia that was in a state
of war with Turkey at the outbreak of World War I
and was claiming the division of the territories of this
state coincided with those of Armenians’ who wanted to establish ‘Greater Armenian’ state on the lands
of Turkey. As a result of this cooperation it started to
be created the volunteer armed forces at first in the
South Caucasus, then from the Armenians in Turkey.
The transfer of the Armenian population that was
spying, fighting on the enemy’s side, created an unprecedented terrorist operations against the civilian
Muslim population during the war from the frontal
regions into the inland of the country was the only
possible and necessary way out. However, a part of
the Armenian population intended to be moved did
not migrate into inland of Turkey but to the South
Caucasus. According to the Armenian documentations, 350 thousand Armenians moved to the Caucasus in 1914-1916, and most of them through killing,
driving out the native Turkish population and burning their villages had settled in the areas of Iravan
(*) Prof.Dr. Azerbaycan, Bakü. Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Ziya
Bünyadov Şarkiyat Enstitüsü. [email protected],
1
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Solmaz Rüstemova Tohidi*
gubernia. in the face of Armenians’ terrorism the
Turkish-Muslim population of the region became refugees on their native land. As a result of the cleansing
operations carried out by Armenians by March 1918
they had already realized one of their main purposes:
the native, peaceful Azerbaijani population in southwest of the South Caucasus, i.e. in Kars, Iravan gubernia, in a number of uyezds of Zangezur, Goycha,
Yelizavetpol (Ganja) gubernias were subjected to the
armed aggression and slaughtered and these areas became deserted and ready to create a new ‘Armenian
state’ there.
Key words: World War I, The azerbaijani
genocide, Iravan, Zangezur, Karabakh, Extraordinary Investigation Commission
Giriş
YENİ TÜRKİYE 60/2014
2
Ermenilerin Ortadoğu ve Kafkasya
bölgelerinde milli - siyasi güç olarak siyaset
sahnesine çıkmasının tarihi XX. yüzyılın başlarında Rusya-İran ve Rusya-Türkiye savaşı
ve sonuçları olarak 1813, 1828, 1829 yılları
Gülistan, Türkmençay ve Andrianapol antlaşmalarıyla başlar. Bu antlaşmalar temelinde Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin
tarihi topraklarının bölünmesi, Ermenilerin
İran›dan ve Türkiye’den tarihi Azerbaycan
(11 hanlığın ve 5 Sultanlığın sınırları) ve
Gürcistan (Akhaltsikh ve Akhalkalaki) topraklarına göç ettirilmesi Ermeni nüfusunun
hayatında önemli izler bıraktı. Bu yeni tarihi
şartlar, ister Osmanlı Türkiye’si, ister Rusya İmparatorluğu›nda Ermenilerin nispeten
daha gelişmiş ve üstün durumu Ermeni milli
bilincinde yüz yıllarca beslenen kendi bağımsız devletini kurmamak fikrini artık yetişmekte olan Ermeni milliyetçiliğinin siyasi sloganına çevirdi. ‘Büyük Ermenistan’ onun ‘kurucularının’ planlarına göre Osmanlı Türkiye’sinin ve Rusya İmparatorluğu’nun Azerbaycan
ve Gürcistan topraklarında kurulmalıydı. Bu
ise ülke yöneticileri ile kendi bölücü niyetlerini beyan etmiş Ermeni nüfusu arasında belli
ilişkilerin başlanmasını önemli kılmaktaydı.
Fakat ne kadar ki, Osmanlı Türkiye’si güçlü ve kudretliydi, Ermeni milliyet-
çileri ona karşı çıkmaya ve herhangi belirgin
faaliyette bulunmaya cesaret etmiyorlardı.
Ama XX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı devletin iç ve dış durumu zorlaşmaya
başladı. Bir zamanların kudretli Osmanlı
İmparatorluğu›nun zayıflatılması ve Türk
boğazlarını ele geçirilmesi amacını güden Avrupa devletleri ve Rusya İmparatorluğu Ermenilerin Türklere karşı olan planlarını her
araçla teşvik etmeye ve desteklemeye başladılar. Şöyle ki, katı milliyetçi Ermeni partileri
olan Gnçaq (Hınçak) (1887), Taşnaksutyun
(1890) ve diğerleri Avrupa’da ve Rusya’da
kurulmuştur. Ermeni teşkilatları arasında
daha güçlü, disiplinli ve çevik örgüt olan Taşnaksutyun artık 1890 yıllarda Osmanlı’da
silahlı isyan hazırlar ve bununla “Avrupa’nın
dikkatini Ermenistan’ın milli mücadelesine
çekecek çatışma yaratmayı umuyorlardı. Bu
aşamada Taşnaksutyun henüz sadece Türkiye
topraklarında mevcut olsa da, onların faaliyetlerinin temel tabanı Rus Ermenistan’ı idi”.1 Şöyle
ki, 19 yüzyılın sonu - 20 yüzyılın başlarından
itibaren Ermeni temsilcilerinin, ajanlarının ve
Ermeni nüfusunun Türkiye›den Kafkasya›ya
akımı özellikle güçleniyor. Artık kafalara işlemiş bir fikre dönüşen ‘Büyük Ermenistan’
sloganı etrafında birleşen bu insan akımı teşkilatlanmış askeri birlikler oluşturarak aktif
olarak silahlanmaya başlıyor. Bu birliklerin ilk
görevi yeni Ermenistan devletinin kurulması
için öngörülen bölgelerde yaşayan yerli Türk
ve Azerbaycanlı nüfusun fiziksel olarak yok
etmek olur.
Yirminci yüzyılın başlarında Ortadoğu’da kendi nüfuz alanını genişletmek için
büyük devletler İngiltere, Fransa, Rusya,
ABD ve Almanya arasında mücadelenin sinyalleri ve bunun sonucu olarak 1914 yılında
I. Dünya Savaşının başlaması Ermenilere
kendi niyetlerini gerçekleştirmek için geniş
imkânlar sağlamıştır. Rusya’nın boğazlara ve
İstanbul’a ulaşabilme geleneksel isteği yeniden başkaldırmıştı. 21 Şubat 1914’de Rusya
Dışişleri, askeri ve deniz bakanları Çar II. Ni(1) Kazım-Zadeh F. Struggle for Transcaucasia (1917-1921). New-York,
1951, s. 29
Rusya’nın bu tehditleri karşısında kendi konumunu korumaya çalışan Türkiye 1
Ocak’ta 1914 yılı Rusya’ya savaş yapmış Almanya ile müttefik olur ve 2 Ağustosta Türkiye ve Almanya ittifakı hakkında anlaşma
imzalanır. Almanya - Rusya savaşı sırasında
Rus birliklerinin karşısında zorlanan Almanya
Rus birliklerinin bir kısmının geri çekilmesini
sağlamak için Türkiye’yi Kafkas cephesinde saldırıya geçmeye teşvik ediyor. 29 Ekim
Türk gemileri Rusya’nın Karadeniz limanlarını bombalıyor ve böylece Türkiye ile Rusya
savaşı başlıyor. Kafkas cephesinde ise resmen
1 Kasım’da Rusya Türkiye’ye karşı savaş ilan
ediliyor.
Burada belirtilmelidir ki, “Ermeni Unsurunu” Türkiye›ye karşı kullanmayı kesin
olarak karara almış Rusya yönetiminin Ermenileri himaye etme politikası daha 1913
yılından güçlenmeye başlamıştı. Ermeni burjuvası ile anlaşma sağlamış Rus diplomatları
“mazlum Ermenilerin korunması” uğruna açık
konuşma yaparak Türkiye›nin doğu vilayetlerinde reformlar yapılması talebini ileri sürmüşlerdi. Türkiye hükümeti 2 Ocak 1914’te
reformlar konusunda anlaşma imzalamaya
mecbur olmuştu. Bu anlaşmaya göre, Ermenilere yabancı devletlerin, öncelikle Rusya’nın kontrolü altında yönetim, dil, askeri
mükellefiyet vb. alanlarda geniş özerklik veriliyordu.3
Birinci Dünya Savaşının başlarında
Rusya her araç ile Ermenilerin özerklik ve
kendi devlet oluşturma hakkında gizli arzusunu daha da gerçekleştirmeye başladı.
II. Nikolay kendisinin özel Bildirisi’nde net
olarak Ermenileri, uzun zamandır beklenen
özerkliğe çekerek, Türkiye’ye karşı Rusya’nın
yanında aktif yer almaya tahrik ediyordu:
“Ermeniler! Çar’ın iktidarı altında kendi kan
kardeşlerinizle birleşerek, siz, sonunda özgürlüğü ve adaleti tadacaksınız”.4
Ermeni milliyetçilerinin II. Nikolay’ın
vaatlerini ne derecede ciddiye aldıkları Taşnaksutyun partisinin Çar’a müracaatında
daha net görünüyordu: “Bizim kalplerimiz
öyle bir güçlü hevesle dolmuştur ki, bizim aziz
vatanımızın payına düşen deneme Rus silahının yeni azameti ve Rusya’nın Doğu’da tarihi görevlerinin çözümü ile sona ulaşsın. Artık
Rus bayrağı özgürce İstanbul ve Çanakkale’de
dalgalansın. Büyük Hükümdar, sizin azminizle
Türkiye’nin egemenliği altında yaşamış halklar
özgürlük elde etsinler.”5
Savaşın başlamasıyla tüm Ermenilerin
Katolikosu V. Gevork Kafkas Genel Valisi
Vorontsov Daşkova mektupla müracaat ederek “Ermeni Mesele’sini” çözmenin zamanı
geldiğini hatırlatır. Kafkasya Valisi de Ermeni Katolikosuna ortam oluşursa bu konunun
çözüleceği garantisi verir. 1914 Aralık 20-de
Kafkas cephesinde savaş bölgelerine gelmiş
çar II. Nikolay ile katalikos V. Gevork’un
15 dakikalık görüşmesi olur. Çar Katolikosu
“Ermeni halkını iyi bir geleceğin beklediğini”
vaat ederek ondan hangi bölgelerde Ermeni yönetim uygulanmasını istediklerini sorar.
Ermeni Katolikosu şöyle cevap veriyor: “Altı
vilayette (Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır, Sivas) ve Kilikya’da, Aleksandretiya
kadar demir yolunu Kars’tan devam ettirmek,
Akdeniz’e kadar ulaştırmak olur’. Fakat İmparatorun bu alanlarda ne kadar Ermeni yaşadığı,
onların sayısının ne kadar çok olduğu sorusuna
V. Gevork belirsiz bir cevap veriyor: ‘Yeni sınırlarda Ermeni nüfusu yeterli olacaktır”.6
3
Böylece, “Batı Ermenistan” devletini
yaratmak için iddia ettikleri bölgelerde bile
(2) Gottlieb V.V. Taynaya diplomatiya vo vremya pervoy mirovoy voynı.
Moskova, 1960, s. 56
(3) Qurko-Kryajin V. Erməni meselesi. Bakü, 1990, s. 12
(4) Azerbaycan Cumhurbaşkanının İşler Müdürlüğü Siyasi Belgeler
Arşivi, (Bundan sonra: ACB IM SBA), fond 276, liste 8, iş 463, S.
18.
(5) Lalayan A. “Kontrrevolyussionnıy “Taşnaksütun” i imperialistiçeskaya voyna 1914-1918q.” Bak: Azerbaycan tarih belgeler ve yayınlar
üzere. Bakü, 1990, s.98.
(6) Harutyunyan A. Kafkazskiy front. 1914-1917. Erivan,1971, s. 345346.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
kola’yı bu konuda tutumunu savunarak böyle
bir karar kabul etmişlerdi ki, “büyük Avrupa
savaşı olursa, Rusya’nın İstanbul ve Çanakkale
boğazlarında, İstanbul’da kendi hâkimiyetini
kurmak yolu ile ‘Doğu Meselesini’ kendi lehine
çözmesi gerekir.”2
Ermenilerin say avantajı teşkil etmediklerini
anlayan Ermeni milli - siyasi ve dini güçleri
bu sorunun çözümünü bu bölgelerde yaşayan
Türkleri tüm araçlarla sıkıştırıp çıkarmak,
onların yerine Ermenileri yerleştirme amaçlıyordular.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
4
Böylece, I. Dünya Savaşı başladığı dönem Türkiye ile savaş halinde ve bu ülkenin
topraklarının büyük bir bölümüne iddia eden
Çarlık Rusya’sı ile Türkiye topraklarında
“Batı Ermenistan” devleti kurmak isteyen Ermenilerin çıkarları örtüşüyor. Bu işbirliğinin
ilk sonuçları gibi ilk önce Güney Kafkasya
Ermenilerinden, daha sonra ise Türkiye Ermenilerinden oluşan gönüllü silahlı birliklerin oluşturulmasına başlanır. İlk zamanlar
Ermeni gönüllülerinin sayısı 2500 iken, sonraları bu rakam 6000, daha sonra 9000 ulaşır.
1916 yılının sonları da Ermeniler Kafkasya
ordusunda büyük çoğunluk oluşturuyordu. 1
Ocak 1917’te olan bilgiye göre Rusya hükumeti tarafından sadece Tiflis seferberlik merkezinde askeri hizmete 304164 nefer çağırılmıştı ki, onlardan 121321 kişisi Ermeni idi.7
Fakat Ermeni generallerinin Kafkas ordusu
bünyesinde ayrıca Ermeni silahlı birliklerinin
oluşturulması hakkında defalarca konu olsa
da Rusya Savunma Bakanlığı uzun süre buna
izin vermiyordu. 23 Ekim 1917 yılında Kars
cephesinin başkumandanının emriyle iki Ermeni tetikçi ekibi yaratılır. Sonralar bu Tugaylar Ermeni Taşnak hükümetinin ordusunun
temelini teşkil edecek ve Kars vilayetinden
başlayarak Erivan Guberniyası, Zengezur ve
Karabağ’da, daha sonra Azerbaycan’ın diğer
bölgelerinde Türk - Azeri nüfusunun toplu
soykırımını hayata geçirecektir.
Burada belirtilmelidir ki, Rusya’da
Ermeni gönlü birliklerinin oluşturulmasına
Osmanlı ordusunda hizmet eden Ermeni
subay ve askerlerinin Rusya tarafına geçmesi
ve Türk ordusuna arkadan darbe vurmasında
eşlik ediliyordu. Ermenilerin Osmanlı ordusundan aldığı silahla firar etmesi artık savaşın
başlarında toplu hal almıştı. Osmanlı’da faaliyet gösteren Ermeni siyaset adamlarının da
kendi vatanlarına karşı ihanet ve firar örneği
göstermekte Ermeni subay ve askerlerinden
geri kalmadılar. Ve kesin olarak söyleye biliriz
ki, ister bu firar halleri, isterse de savaş sırasında Ermeniler tarafından yerli Müslüman
nüfusuna karşı işlenmiş suçlar hiçte Ermeni
kitlesinin Türklere karşı tutumunun kendiliğinden yansıması değildi. Tüm yaşananların
arkasında Ermeni siyasetçileri ve askerleri
tarafından önceden düşünülmüş planı vardı.
1914-1916 yılları Rusya ile Osmanlı
arasında yapılan askeri operasyonlarda Ermeni silahlı birliklerinin rolü, özellikle Ermenilerin Türkiye topraklarında yerli Türk nüfusuna karşı yaptıkları katliamlar ayrı bir inceleme
konusudur. Fakat burada Van olaylarını hatırlatmak önemlidir, öyle ki, Kafkasya’ya da
ilk Ermeni mültecileri Van’dan gelmeye başlar. Mart ve Nisan 1915 yılı Van’da yaşanan
facialar şehrin Ermeniler tarafından işgali ve
Rusların koruması altında Ermeni devletinin
yerel Müslüman halka işkence yapması ve
şehrin yerli Türk nüfustan tamamen temizlenmesi, Osmanlı’nın tüm doğu şehirlerinden
binlerce Ermeni’nin “Yeni Ermeni Devletine”
akın etmesi; Ermeni siyasi ve askeri kuvvetlerinin bu savaş döneminde elde ettikleri en
büyük “başarısı” sayılabilir. Fakat 1915 yılının
ortalarında cephede durum değişmeye başlar. Temmuz’un başlarında Türkiye birlikleri
Rusları sıkıştırmaya başlar ve bu arada Van’da
sayısı artık 250 000 varan Ermeni nüfusu geri
çekilen Rus - Ermeni birlikleri ile birlikte Güney Kafkasya’ya koşuyor: Onlar “ölü doğmuş”
devlette yaptıkları katliamlara göre ceza almaktan korkuyorlardı.8
Burada Türkiye’nin askeri Bakanı
Enver Paşa’nın henüz 2 Mayıs 1915 tarihinde İçişleri Bakanı Talat Paşa’ya yazdığı
mektuptaki bir hususa dikkat etmek gerekir. Mektuptan anlaşılıyor ki, Nisan ayından
başlayarak ‘Ruslar yerli Müslümanları kendi
sınır bölgelerinden Türkiye topraklarına göçe
(7) Harutyunyan A., a.g.e., s. 15-16
(8) Stenford J.Shaw. History of Otaman impier and Modern Turky, 2 fol.
Cambridge Universitiy, Press, Cambridge, 1977, s. 123
Sonuç Türkiye hükümeti Rusların (ve
Ermenilerin) örneğine uygun ve aynı koşullarda tam adil sayılabilecek “ön cephe” değil,
daha insancıl olmayan “arka cephe” seçeneğini tercih etmiştir. Türkiye’nin cephe hattında
bulunan doğu şehirlerinden Ermeni nüfusunun Suriye’ye sınır dışı edilmesi hakkında karar alınır. Savaş ortamında casusluk, düşmana doğrudan yardımcı olmak, huzurlu Türk
Müslüman nüfusuna karşı görülmemiş çapta
terör operasyonları gerçekleştirmek gibi işler
yapmış Ermeni nüfusunun aktarılması gibi o
dönem için tek mümkün ve gerekli önlem az
sonra Ermeni milliyetçileri tarafından sözde
“Ermeni Soykırımı” gibi kaleme verilecek ve
bugüne kadar Türklere karşı Ermeni propagandasının çıkış noktasına dönüşecek. Bu
konu üzerinde fazla durmadan belirtelim ki,
aktarılması öngörülen Ermeni nüfusunun
büyük bir bölümü hiç de Türkiye’nin içlerine ve Suriye’ye değil, Güney Kafkasya’ya göç
etmiştir.
Rusya’da çar hükümetin gözü önünde
Ermenilerin baskı ve saldırılarına ilk olarak
Kars’ın Türk ve Azeri nüfusu maruz kalır.
Savaşın başlaması ve Rusların Körpüköy
etrafında mağlubiyetinden sonra 37 yıllık
Rus Ermeni esaretinden kurtuluş bekleyen
Kars’ın Müslüman nüfusu 1915 yılının başlarından itibaren birkaç ay sürekli olarak özel
şiddetle eşlik edilen toplu katliamlar ve talanlarda 40000 den fazla Türk ve Azerbaycanlı öldürüldü, binlerce evler, yüzlerce köyler
yakıldı ve yıkıldı.10 Kars faciası tüm Güney
Kafkasya’nın Müslüman nüfusu arasında
geniş yankı uyandırıyor, Bakü’de, Gence’de
(Yelizavetpol), diğer şehirlerde Azerbaycan
camiası temsilcilerinin toplantıları geçirilir,
Ermeni aşırılık kapsamının artması heyecanla
vurgulanıyordu. Bakü Müslüman Cemiyet-i
Hayriye’si Kars nüfusuna yardım etmek için
üç kez Rus Çar’ına başvurmuş, fakat her defasında ret cevabı almıştı. Azerbaycan’ın ünlü
devlet adamı Alimerdan Bey Topçubaşov’un
başkanlığı ile Tiflis’e Kafkas valisinin yanına
heyet gönderir. “Siz, Müslümanlar, bizim düşmanlarımıza yardım etmek istiyorsunuz. Savaş
sırasında buna izin verilmez” diye heyetinin
talebi reddedilir. Topçubaşov’un cevabı daha
mantıklı olur: “Siz, iki devlet - Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya Çarlığı savaş yapıyorsunuz.
Biz, sizin düşmanlarınızla değil, işkâlınız altına
aldığınız vilayetlerdeki perişan kardeşlerimize
insanı ve maddi yardım etmek istiyoruz”.11 İzin
alınır ve Dr. Hüsrev Bey Sultanov başkanlığındaki heyet Nevruz Bayramı arifesinde
Bakü’den çıkarak Gence’ ye gelir, burada
ek maddi yardım toplayarak Kars’a yollanır.
Dr. Sultanov 8 Nisan 1915’te Ardahan’dan
Bakü’de çıkan “Kaspi” gazetesine gönderdiği mektubunda yazıyordu: ’Tüm Müslüman
yerleşim birimlerinde bir kişi de olsa, canlı
insan bulmak mümkün değildir. Sadece iki
mıntıkaya 500-600 kadın ve çocuk yığılmıştır. Onların arasında toplam 6 erkek vardır
ki, onlar da bitkin yaşlılar’. Bakü Müslüman
Cemiyet-i Hayriye’si’ resmi izinle 22000 askeri yaralıya 1917 yılı sonuna kadar yardımını
sürdürüp onları ölümden kurtardı’.12 Bu insanların arasında binlerce sahipsiz ve yetim
çocuk vardı ve onlar için toplum tarafından
(9)Kamuran Gürün. Le dossier armenien, Triangle, Paris, 1984, s.242
(10)Kırzioglu F.Kars tarihi. I cild, İstanbul, 1953, s. 554.
(11)Vagif Arzumanlı, Nazim Mustafa. Tarihin kara sehifeleri.Deportasiya, soykırım, Göçmenlik. Bakü. 1998, s. 65-66.
(12)Kaspi, 8 aprel\ nisan, 1915, no 88
5
YENİ TÜRKİYE 60/2014
zorluyordu. Buna cevap olarak ve öngörülen
amaca ulaşmak için ya Ermenileri aileleri ile
birlikte kendi sınırlarımızdan çıkarıp Rusların topraklarına göndermek, ya da onları
aileleri ile Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde
yerleştirmek gerekir’9. Bu belge düşmana ilgi
göstermede şüpheli bilinen nüfusun sınır dışı
edilmesi girişiminin hiç de Türklere değil,
Ruslara ait olduğunu (20 Nisan 1915) ve işte
Rusların Enver’e düşmana karşı adımı atmak
fikrini verdiğini (gerçi Türkler Ruslar aleyhine ayaklanmamıştır) söylemeye esas veriyor’. Ayrıca, bu belge Türkiye iktidarının Van
olaylarından sonra, sönmek bilmeyen ihtilal
ocakları önünde, kendisi de sadece Doğu
Anadolu’nun ihtilal yapmış Ermeni nüfusunun aktarılması (veya ön cephe hattına, ya da
arkaya) icabı yüzleştiğini gösteriyor.
ayrıca çok iyi şekilde donatılan sığınacaklar
açılmıştı.
6
Burada özellikle belirtmek gerekir ki,
Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler kendi vatanlarına açık ihanet ederek, Rusların tarafında Türklere karşı topyekûn halde, Kafkas’ın
Müslümanlarının Türklere sempati beslemesi, hatta hayırseverlik ile meşgul olmasını
ihanet gibi değerlendiriyorlardı. Ermenileri
ihanete sürükleyen Rus hükümeti de onları
bu meselede de destekliyordu. 1915 yılında
“Türk askerinin çekilmesinden sonra, bölgede
yeniden Rusların hegemonyan olmasını fırsat
bilen Ermeniler, Artvin ve çevresinde özellikle
Ardanuç Müslümanları hakkında tahkikat yapılmasını istenmiştir. Bu tahkikata sebep olarak
da, bölge Müslümanlarının Türk kuvvetlerine
yardım ederek, onların safında savaşmaları gösteriliyor ve “Vatan Hainliği” ile cezalandırılmaları istenmiştir. Bu sırada Kafkas Genel Valisi
Vorontsov Daşkov ve onunla aynı görüşte olan
birkaç yüksek rütbeli Rus memurlar da Müslümanlar hakkında bir tahkikat yapılmasını gerekli görüyor, Rus kırgınından ve göçten sonra
bölgede kalan az sayıdaki Müslümanları cezalandırmak yoluyla sindirmek istiyorlardı”.13
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Zaten büyük sıkıntılar içerisinde bulunan Müslüman halkın bir de bu şekilde cezalandırılmak istenmesi Azerbaycan’da duyulmuş ve gazeteler bu haberi şöyle vermişlerdi.
‘Yerleri savaş meydanı olan bu muharebe
meydanındaki Müslümanlar yalnız talan edilir, dağıtılır, yer yurtlarından sürgün düşmek,
soyulup bir soğana dönmek suretiyle değil,
bunların hepsinden büyük, daha ağır bir belaya düşmüşlerdi. Acara ile Kars etrafı Müslümanları Türk kuvvetlerine yardım etmek
ve onların tarafına geçmek ve bu suretle de
Rusya’ya ihanet etmekle suçlanıyorlar.14
Bu sırada Ermeniler de büyük bir faaliyete girişmişlerdi. Çünkü onların bu tahkikatı istemelerinin asıl amacı farklıydı. Şöyle
ki, Tiflis Ermeni Cemiyeti, Türkiye’nin doğu
illerindeki Ermenileri bir yere yerleştirmek
teşebbüslerinde bulunuyordu. Tiflis Ermeni
Piskoposu Mesrop, Kafkasya Genel Valisi
Vorontsov Daşkovun Ermeni olan eşişi vasıtasıyla, Artvin ve çevresindeki bölgelerin
Müslüman halkının vatan haini olarak suçlanıp buradan sürülmesi, yerlerine Ermenilerin
yerleştirilmesini teklif etmişti. VorontsovDaşkov bu teklifi muvafık bulmuş, Artvin
ve Ardahan çevrelerine bir “Tahkik Heyeti”
göndermişti. Üç ay süren bir tahkikat sonunda bu Türklerinin hepsinin “Vatan Haini”
oldukları, ayrıca 840 kişinin bölgedeki Ermenilerin öldürmeleri ile ilgilerinin bulundukları
kararına varılmıştı. Bundan sonra Batum’da
“Rus Harp Divanı” kurulmuş, 840 kişilik listede adı geçenlerden ve hala Ardanuç ve Şavşat
köylerinde ve diğer yerlerde bulunan Türkler
aranıp bulunarak tevkif edilmişti.
Mahkeme işe başlarken bütün Rusya
onun vereceği kararı büyük bir merakla bekliyordu. Fakat bu olayla en yakından ilgilenen
Azerbaycan Türkleri olmuştu. Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriye’si Müslüman kardeşlerine yardım etmek istemiş, Bakü’den ve
Gence’den tecrübeli avukatlar gelerek mahkeme Müslüman kardeşlerini hiçbir karşılık
almadan savunmak, avukatlıklarını yapmak
üzere geldiklerini bildirmişlerdi. Batum’daki
mahkeme on gün kadar sürmüş, Cemiyet-i
Hayriye avukatları büyük fedakârlıkla vatana
ihanet etmekte suçlanan bu insanları savunmuşsa da, mahkeme neticesinde 72 Türk’e
idam, sürgün ve uzun süreli hapis cezaları
verilmiştir.15
Böylece, Ermeni siyasi güçleri Güney
Kafkas’ın Müslüman nüfusunu kendi öz topraklarından göç ettirmek için hiçbir yoldan
kaçınmamıştır. Bu amaçla en ‘denenmiş’ araç
ise Ermeni gönüllü silahlı birliklerinin Kars
vilayetinin ve Erivan Guberniyasının Türk
Müslüman köylerine saldırmak, yerli halkı
katletmek veya mülteci düşmeye zorlamak
(13)Betül Aslan. I Dünya savaşı esnasında “Azerbaycan tükleri”nin “Anadolu türkleri”nə “Kardaş Kömegu (Yardımı) ve Bakü Müslüman
Cemiyyeti-Hayriyesi. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı. Ankara,
2000, s. 256.
(14)Açık Söz, 22 Oktyabır\Ekim 1915, no 17
(15)Açıq söz. 22 Oktyabr\Ekim 1915, no 17; Ətraflı bax: Betül Aslan.
a.g.e., s.256-260.
1915-1916’lı yıllarda Rusya ordusu
Türkiye topraklarının bir bölümünü işgal ettikten sonra Ermeniler, Ermenistan devleti
kurulması konusunu netleştirmeye başladılar. “Taşnaksutyun” partisinin lideri ve mevcut olmayan devletin Dışişleri Bakanı Zavriyev bu konuda İngiltere, Fransa ve Rusya
ile uzun uzun görüşmeler yapıyordu. Fakat
olayların gidişi gösterdi ki, müttefik devletler
ve özellikle de Rusya önceden Ermenilere
verdiği sözleri yerine getirmek fikrinde değil
idi. 18 Mart 1915 tarihinde İngiltere, Fransa
ve Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması’na göre İstanbul Rusya’ya verilmeli,
Ermeni nüfusu yaşayan araziler ise Fransa ve
Rusya arasında dağıtılmalıydı. Bir yıl sonra
(16 Mayıs 1916) yine aynı devletlerarasında
imzalanan Sayks-Piko gizli anlaşmasına göre
“Türkiye Ermenistan’ının büyük bir bölümü
basit Rus Guberniyası şeklinde Rusya’ya dâhil
ediliyordu’, Rus hükümeti ise bu bölgelere Don,
Kuban ve Sibirya kazaklarını göç ettirerek ‘Türkiye Ermenistan’ını Ruslaştırmak istiyordu”18.
İlginçtir ki, müttefiklerin Ermenilerle
yaptıkları bu görüşmelerde ne bağımsız Ermeni devleti, ne de Ermeni özerkliği hakkında sohbet bile geçmiyordu. Taraflar Ermeni
halkının ‘meşru haklarının sağlanması konusunda genel ifadelerle yetiniyorlardı. Öyle ki,
İngiltere ve Fransa›nın görüşmeler sırasında
Ermeni muhtariyeti hakkında verdikleri soruya Rusya tarafı böyle bir kesin cevap vermişti: “Ermeniler müttefikler adına çok kurbanlar
verseler de, özerkliğe layık değillerdir. Çünkü
onların devrimci kurumlardan başka kurumları
yoktur. O kurumlar Ermeni halkının irade ve
arzularını irade ve ifadecisidir. Bu kurumlar
Rusya’ya düşman tutum gösterirler, bu nedenle onların eline geçen Ermeni Özerkliğinde de
Rusya’ya düşman olabileceği tehlikesi vardır”.19
Fakat 1917 yılının başlarından itibaren
Rusya’da yaşanan siyasi olaylar sadece Ermeni meselesini arka plana geçirdi, tüm Kafkasya’da ve genellikle, I. Dünya Savaşı sırasında
büyük değişikliklere neden oldu. Savaş döneminde Rusya’nın ekonomik-siyasi durumunun hayli bozulması, Batı cephesindeki
başarısızlıkları, Rusya’ya ait birçok arazilerin
Polonya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Balkan ülkeleri arazilerinin bir bölümünün kaybedilmesi,
açların ayaklanması, grevler, cephede firar,
devrimci partilerin Rusya çar rejimi aleyhine
faaliyetlerinin güçlenmesi, 1917 yılında Rusya’da monarşinin devrilmesi ile sonuçlandı.
I. Dünya Savaşının başlaması ile özellikle de 1917 yılı Şubat devrimi ve Rusya
İmparatorluğunun çöküşü sonrası savaşa katılan dünya devletlerinin Kafkasya üzerinde
menfaatleri keskinleşti ve çatıştı. Bununla bir
arada, kendi politik-milli ülkülerini ve peşinde bulundukları hedefleri gerçekleştirmek
için, Kafkasya halkları önünde geniş ufuklar
açılmış oluyordu. Ermeni ideologları “Ermeni Devletçiliği” meselesini çok yıllık amaca
yönelik çabalar sonucunda Batı ülkeleri ve
(16)İstoriya armyanskoqo naroda. Erivan, 1980, s. 268.
(17)Bak: Betül Aslan. a.g.e., s.260-309.
(18)Shakhtin İ. Taşmaksutyun” na slujbe russkoy beliqvardeyşinı i anqliyskoqo komandovaniya na Kafkaze. B., 1990, s.6.
(19)ACB IM SBA, f.276, s.8, iş 513, v.17.
7
YENİ TÜRKİYE 60/2014
idi. Boşaltılmış evlerde ise Türkiye›den gelen
Ermeniler yerleşiyordu. Ermeni kaynaklarının verdiği bilgilere göre 1914-1916 yılları
arasında Kafkaslara yaklaşık 350 bin Ermeni
göç etmişti ve onların büyük çoğunluğu Erivan guberniyasının topraklarında yerleşmişlerdir.16 Ermenilerin bu terörü karşısında yerel Türk Müslüman nüfus kendi topraklarında mülteci haline düşüyordu. Ebeveynleri öldürülmüş, evsiz kalmış, sefalet ve açlık içinde
şaşkınca dolaşan çocukların durumu özellikle
acı idi. Tüm bu bölgeleri gezen Bakü ve Erivan Cemiyet-i Hayriyelerinin üyeleri sahipsiz kalan Müslüman çocuklarını ve bakıma
muhtaç olan kadınları trenle Bakü, Gence ve
Tiflis’te bulunan Toplum Sığınaklarına gönderiyorlardı. Fakat sayısı yüz binlerce ölçülen
Müslüman göçmenlerinin hepsine yardım etmek mümkün değildi. Bu dönem Erivan bölgesinde ve bir bütün olarak Türk Müslüman
nüfusun yaşadığı tüm bölgelerde oluşmuş bu
kritik durum Toplum üyelerinin mektup ve
raporlarına çok net tarif ediliyordu.17
Rusya`nın, Güney Kafkasya`nın geleceği ile
ilgili planlarına dâhil etmeği başarmışlardı.
Kendi devletçiliğini kurmak üzere Gürcülere
de itirazsız olarak hak tanınmıştı. Ama Güney Kafkasya`nın diğer milletlerine oranla,
daha çok nüfusu oluşturan Azerbaycan nüfusu, gerek Batı devletleri, gerekse, petrol
Bakü`sünü genelde Azerbaycan şehri hesap
etmeyen Rus politik güçleri tarafından dikkat
ve özen dışında bırakılmışlardı.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
8
Azerbaycanlılar için şu elverişsiz durumda, çoğunluğu Azerbaycanlıların oluşturduğu ilerici Müsavat Partisi’nin, Kafkasya Siyaset alanına girmesi, sınıf mücadelesi düşünce öngörüleri propaganda eden ve Kafkasya
dâhil, tüm geçmiş Rus topraklarına sahip
olmayı iddia eden Bolşevikleri olduğu kadar,
terkibine Azerbaycanlı nüfusun çoğunluk
oluşturduğu tarihten geniş, ezeli Azerbaycan topraklarını da dâhil ettikleri bölgede
Ermenistan devletini kurmak için, önceden
geniş hipotetik alan tasarlayan Ermeni milliyetçilerinin huzurunu kaçırabilirdi. Birinci
Dünya Savaşı daha son bulmadığı sürede,
Ermeni milliyetçileri Türkiye`nin 7 bölgesinde “Büyük Ermenistan” kurmak ümitlerinden
vazgeçmek istemiyorlardı. Ama ortaya çıkan
durumlarda, şu planları iyice zorlaştı. Bu zorluk, Ermenileri, kendi düşüncelerini gerçekleştire bilmeleri için, ana faaliyetlerini daha
elverişli koşulların mevcut olduğu Güney
Kafkasya arazisine yönlendirmeğe zorlamış
oldu. Şöyle ki, 1918 yılı Mart`ında Ermeniler, başlıca önemli niyetlerinden biri olan temizleme operasyonlarını başarıyla gerçekleştire bilmişlerdi. Söz konusu operasyon Trans
Kafkasya’nın Güney Batısında henüz mevcut
olmayan, yeni, ‘Ermeni Devleti’nin kurulması için Kars, Erivan eyaleti, Zengezur, Göyçe,
Elizavetpol eyaletinin bir sıra il ve ilçelerinde
ve Karabağ`da meskûn, sivil Azerbaycanlı
nüfusu tarihten geleneksel topraklarından
itilip, sürülerek, silahlı zor kullanarak yurtdışı etmek ve kitle halinde katliam uygulamak
yolu ile gerçekleştirilmişti.
Rusya’da 1917 Şubat Devriminden
sonra Kafkasya cephesinden Ermeni ve Gürcü askeri hisselerinin geri çekilmesi sonucunda aynı döneme kadar kalıcı olarak Türk
topraklarında yaşayan ve yahut da Rus ordusunun Türk vilayetlerini işgali sırasında geçici
süreye bu topraklara yerleştirilmiş yüzbinlerle Ermeni nüfusu Trans Kafkasya’ya sevk
edilmiş bulundu. Onlar burada, 1915 yılında
Türk iktidarınca, Ermenilerin cephe bölgelerinden sürgünü üzerine yasa kabül edilmesi
sonrası, yukarda adı geçen yerlerdeki Ermeni
göçmenleri ile birleştiler. Taşnaksutyun’ silahlı militanlarınca yönetilen ve cepheden firar
eden binlerle Ermeni askerlerince desteklenerek, hayal kırıklığına uğramış ve hayata
küsmüş Ermeni nüfusunun dev akışı, kısa
bir süre önce kısmen katledilmiş ve kısmen
de kendi ezeli topraklarından sürülmüş sivil,
silahsız Müslümanları vurdu. 1917 yılı başlarından 1918 yılı Mart’ına kadar bir dönemde, yalnız Erivan Eyaletinin Ermeni nüfusu
tarafından 199 Müslüman köyü viran edilmiş
ve yeryüzünden silinmiş bulunuyordu.20 Bu
cinai operasyon Azerbaycan topraklarının
Azerbaycan Türklerinden etnik temizlenmesinin ardınca Trans Kafkasya’nın merkezinde
kurulacak Ermeni devleti hakkında Taşnaksutyun siyasetinin terkip hissesine dönüşmüştü. Tam bu dönemde Ermeni Devletinin arazi
temeli atılmış oldu. “Fakat Denizden Denize
Büyük Ermenistan`ın” kaderi, Bakü dâhil, şehirlerde çözülüyordu.
Rusya’da Ekim Devrimi az sonra 29
Aralık 1917 tarihinde Bolşevik yöneticileri.
Lenin ve Stalin “Türk Ermenistan’ı Hakkında
Kararname” adlı belge imzaladı. Bu belgede
Ermeni halkına ilan ediliyordu ki, “Rusya İşçi
ve Köylü Hükümeti Rusya’nın işgal ettiği Türk
Ermenistan’ı” Ermenilerinin kendi kaderini
tayin etme hakkını destekler”. Lenin tarafından Kafkasya çalışmaları üzere olağanüstü
komiser tayin edilmiş Ermeni Bolşevik’i Şaumyan’a ise bizzat “mazlum Ermeni halkının”
yüzyıllardır beklediği milli düşüncülerin ha(20)Azerbaycan Cümhuriyeti Devlet Arşivi ( Bundan sonra:AC DA),
f.894. siy.10, iş 80, v.49-56.
Böylece, Rusya hâkimiyeti Çar hükümeti olmasa da, Bolşevik Hükümeti 29
Aralık 1917 tarihli Yönetmeliğin ile nihayet,
Ermenistan’a Türkiye topraklarında uzun
zamandır beklenen özerklik verdi ve onu yaratmayı Kafkasya’nın yeni Bolşevik “Valisi”,
“Rus Marksist’i” ve “Ermeni halkının sadık
oğlu” Stepan Şaumyan uyarmak için gönderildi. Fakat bu “Özerkliğin” hayata geçirilmesi için bu dönem ne Bolşeviklerin, ne de
Şaumyan’ın, Ermeni milli güçlerinin ve Taşnaksutyun tüm askeri olanakları dikkate alınarak böyle, gerçek bir güç ve kuvveti yoktu.
Rusya’nın kendisi iç savaş, anarşi ve kargaşa
kıskacında çapalanırdı, ülkenin tarım tam
berbat ve bozulmuş haldeydi, Bakü petrolü
Rusya’nın için ölüm durum meselesi idi ve
Moskova’dan gelen kurallarda Şaumyan tüm
Güney Kafkasya’da, özellikle Bakü’nün kendisinde Sovyet yönetiminin güçlendirilmesi
için kritik adımlar atılması gerektiriyordu.
Tesadüfi değil ki, işte bu dönemde Bolşevik
liderleri en ciddi şekilde Bakü’nün ve Bakü
Guberniya’sının diğer Hazar yanı topraklarının Azerbaycan’dan izole edilmesi ve daha
sonra Rusya Federasyonu bünyesine dâhil
edilmesi planlarını çalışıp hazırlıyorlardı.
Fakat 1918 yılı Mart ayının başlarında Bakü ve Yelizavetpol (Gence) vilayetleri
üzerinde hâkimiyetin önemli kısmı, fiilen,
etrafında Azerbaycanlı Müslüman nüfusun
çoğunu birleştirmeği başararak Azerbaycan
toplumunun önde gelen siyasi gücüne çevrilen ‘Müsavat’ partisinin elinde bulunuyordu.22 Bakü`deki mevcut durum ülkeyi tek
yetkili (tek elden) yönetmeye kalkışan ilerici
politik güçlerin arasındaki ilişki geriliminden çok daha karmaşık hale gelmişti. Şöyle ki, daha 1917 yılı Kasımında, Rusya`da
Bolşevik Devriminden hemen sonra Stepan
Şaumyan’ın başkanlığında bulunan Bakü
Sovyet’i (Konseyi), kendisini yalnız Leninci
Halk Komiserleri Konseyi’ne tabi tek yetkili
başkan ilan etti. Bolşeviklere muarız çıkan
sol siyasi güçler dâhil, çeşitli güçler bu karara karşı koydular. Her şeye rağmen, Müsavat
partisi ve hukukçu-avukat Fetali Han Hoyski
başkanlık ettiği ve Bakü Ulusal Derneği’nin
sağ kolunu temsil eden Bakü Duma’sının
(Konseyinin) yerel şehir iktidar konumu fazla
kesindi. Müsavat partisinin başkanlığındaki
Azerbaycan`ın ulusal güçleri bu dönemde
milli-arazi otonomu (özerkliği) uğruna mücadele veriyorlardı ki, onların hak ettiği bu talepleri tek bir sınıf düşüncülerini propaganda
yapan Bolşevikler şöyle dursun, Azerbaycan
üzerine kendi karşıt jeopolitik menfaatlerini
savunan ‘Taşnaksutyun’ partisi liderlerince
asla kabullenemez bir talepti. Sonuncular,
bu arada Ermeni Stepan Şaumyan’ın başlık
ettiği İşçi Temsilcilerinin Bakü Sovyet’i yönetmesinde kilit makamlara sahiplerdi. Bu
dönemde gerek Taşnaksutyun’un yönettiği
aşırı milliyetçi Ermeni grupları olsun, gerekse Bolşevik Enternasyonaliler olsun, farklı
çıkarlar peşinde olsalar bile, Azerbaycan`ın
ulusal kuvvetlerini aradan kaldırmak amacı
onları bir araya getiriyordu.
29(17) Mart 1918`de Bolşevikler ve
Taşnaklara Azerbaycan silahlı kuvvetlerini silahsızlaştırmak ve kendilerini de, karşı
saldırıya tahrik ederek, Bakü Sovyet’i Kızıl
ordusunun Birleşik Silahlı kuvvetlerini kullanarak, yüzde 70`i Taşnak subaylarının kumandası altında Ermeni cephecilerden, 3-4
binide Taşnaksutyun milli kuvvetlerinden
oluşan 6 bin kişi Bakü`nün sivil Azerbaycan
nüfusuna karşı asıl savaş başlattılar. Şöyle ki,
yalnız bir hafta zarfında, 30 Mart akşamından 2 Nisan`a kadar üç günü bilhassa kitle
halinde kıyım, yağmalama, katliam, taciz vs.
gibi vahşliği ile özel karakter alan bu savaşta
12 binden fazla kişi vahşicesine katla yetirilmişti. Türk-Müslüman mağdurların esasını
sivil insanlar, çoğunlukla eli silah tutmayan
binlerle kadın, çocuk, ihtiyar, ‘sıradan işçiler
ve çaresiz yoksul nüfus teşkil ediyordu.23
(21)Dekretı Sovetskoy vlasti. Moskova., 1957, c. 1, s. 298-299.
(22)Bak: Şaumyan S.G. İzbranniye Soçineniya, M.,1978, C. 2,s.291;
Ratgauzer Y. Revolyusiya i grajdanskaya voyna v Baku.1917-1918,
Bakü, 1927, s.71.
(23)AC DA, f. 894, lis.10, i. 148, v. 30.
9
YENİ TÜRKİYE 60/2014
yata geçirilmesi için’ Ermeni kurumlarına her
yardımıyla göstermek’ havale ediliyordu21.
Aynı trajik Mart olayları sonrası Bakü
Menşeviklerinin “Naş Golos” (‘Bizim Sesimiz’) gazetesi Bakü`nün mevcut durumunu
tasvir ederek yazıyordu: “Her yerde donakalmış, çirkin hale getirilmiş, kül olacak kadar yakılmış cesetler, ayrı ayrı yerlerde kâh galalınmış,
kâh da tek, tek, cansız, donmuş gözleri nereyse
uzaklara dalmış, erkek, kadın, çocuk cesetleri.
Taze Pir Camisinin yanı başında korkunç bir
manzara var. Camii kurşun-mermi ateşlerinden
kendi nasibini almış, şu kutsal yere karşı yapılmış hakaret halkın kalbini acıtıyor, cesetlerse
fazla perişan ediyor”.24
YENİ TÜRKİYE 60/2014
10
Asıl bu günlerde Şamahı ve onun
çevresindeki köyler yakıldı. Şamahı olayları
kendi büyüklüğüne göre 1918 yılı Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde yapılan katliamlar
arasında özel bir yere sahiptir. Öyle ki, Ermeni-Bolşevik ve yerel Rus nüfusu tarafından
1918 yılı Mart-Nisan aylarında 2 kez saldırılara maruz kalan Şamahı Kenti tam yıkılmış
ve yakılmış, Temmuz ayına kadar ise Şamahı
kazasının 110 köyü harap edilmiş ve yakılmıştı. Bu saldırılar sırasında 18 binden fazla
sivil Müslüman nüfus katledilmiş, on binlerce
nüfus göçmen hale düşmüş, 60 binden fazla
insan ise açlıktan, soğuktan ve hastalıktan ölmüşlerdir.25
Şamahı ardı sıra Kuba, Kürdemir, Cavad, Areş, Lenkeran 1918`in Mart-Temmuz
aylarında yaklaşık 50 binden artık sivil Azerbaycan halkı Bolşevik Taşnak müfrezelerince
katla yetirildi ve daha 10 binlerce Azerbaycanlı tenkil operasyonları sonucu öz yurtlarını
terk etmek ve kendi ülkesinde göçmen olmak
zorunda kaldılar. Ayrı ayrı şehirlerde yüzlerle
köy, on binlerle oturulur bina, tüm Müslüman caddeleri, milli mimarlık örneği bulunan
onlarla abideler (anıtlar), Azerbaycanlıları
sosyal- kültürel ve manevi merkezlerinin timsalini oluşturan mescitler, okullar, hastaneler
ve Müslümanlara ait diğer sivil, sanayi, ticari
tesisleri tahrip edildi. Tüm bu olayların ardında, Azerbaycanlı nüfusun, tüm bölgeler üzere
sayıca azami düzeyde azaltılması ve sonra da
Azerbaycanlıların tarihsel-ezeli topraklarının
parsellenip Rusya-Ermeni devleti ve kısmen
Gürcüler arasında bölüştürülmesi çabaları
geldiği gayet netti.26
Böylelikle, aslında Azerbaycan`ın dün­
yanın haritasından silinmesi söz konusuy­du
ve yalnız Azerbaycan`ın milli güçlerinin özverili savaşı sayesinde bu cinayet kar plana
engel ola bildi. 28 Mayıs 1918 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin kurulması ve
Azerbaycan halkının ulusal hakları ve bağımsızlığı uğruna ölüm kalım mücadelesine kalkması ülkede siyasi durumu kökünden değişti. Azerbaycan milli kuvvetleri sırayla kardeş
Türkiye’nin askeri yardımıyla 1918 yılının
Temmuz ve Eylül ayları arasında işgal edilmiş
topraklar kurtarıldı, Azerbaycan halkı kendi
yurtlarında geri döndü, Eylül ayının on beşinde ise cumhuriyetlerinin başkenti Bakü şehri
Bolşevik-Taşnak iktidarından tahliye edildi.
Şu da dikkate değer bir durum ki, aynı
dönemde dünya medyası tam gücüyle belirtiyordu ki, “meğer Ermenilere Trans Kafkasya
halklarınca şiddet uygulanıyor”. Azerbaycanlılardan farklı olarak, tam başarı ve hilekârlıkla Ermeni halkının ‘çilekeş’ imajını yansıtan
mitler yaratıyorlardı. Yoksa Trans Kafkasya’da
aynı 1918-1919 yılları olaylarının canlı tanığı
olan İngiliz gazetecisi Skhotland Liddel boşuna Ermenileri dünyanın en iyi propagandacıları adlandırmamıştı.27
1918 yılının trajik olayları üzerine fazla
bilgilere sahip bulunan Azerbaycan`ın Adliye
Bakanı Halil Bey Hasmemmedov derin hüzün ve esefle kaydediyordu ki, Azerbaycanlılar, tüm Avrupa`ya ses salamadılar, hatta
kural icabı, kendilerine ‘iyi bir basın’ bile kuramadılar...’ Bunun da nedenini diğerlerinin,
özellikle de kendi düşmanlarının, el attığı
hileleri kullanamayan Azerbaycanlıların, benzer durumlarda politikanın acemisi olması’
ile açıklıyordu.28
(24)Naş Golos, Bakü, 24 Mart 1918 y., no 59
(25)Bak: Rustamova-Tohidi Solmaz. Şemakha Mart-İyul 1918.
Azerbaycanskiye pogromı v dokumentah. Bakü, 2013, seh. 8-279
(26)Balayev A. Fevralskaya Revolyusiya i nasionalniye okrainı.
Martovskiye sobitiya 1918 goda v Azerbaycane. Moskova, 2008, s.
41-42,47
(27)AC DA, f.894, lis.1, i. 95, v.8.
(28)Azerbaycan, Bakü, 8 Aralık, 1918.
rin vahşice sine yaptıkları cinayetlere, Bakü,
Gence, Şemahı, Kuba, Nuha şehirlerinde
ve keza Bakü ve Gence çevre köylerinde ve
keza Şemahı, Kuba, Cevat, Nuha, Göyçay,
Ereş ilçelerinde türettikleri cinayetlere, vahşetlere tanıklık ediyordu.29
Burada belirtilmelidir ki, OTK Azerbaycan’ın bölgelerinde işlediği sürede Zengezur ve Karabağ’da durum halen ağır olarak
kalıyordu. Bu bölgelerde tahkikat yapmış
OTK üyesi Mihaylovun konuşmasında bilinen oluyordu ki, Zengezur ve Karabağ kazalarının Müslüman nüfusu ister yerel Ermeni
nüfus, isterse Türkiye’den gelmiş Ermeni
göçmenleri ve orduları tarafından sürekli
saldırı ve katliam tehlikesi altında yaşıyorlar.
Bu açıdan Zengezur’da durum özellikle dayanılmaz oldu, çünkü burada Ermeni köylülerinin silahlı birliklerinden başka General
Andronikin başkanlığı ile çok sayıda nizami
ordu vardı. Bu orduya güvenen ve muhtemelen, Ermenistan Cumhuriyeti’nin gösterişine
göre Azerbaycan topraklarına girmiş Andranik yerli Azerbaycanlı nüfusa Ermenilerin iktidarına uymak, ya da bu arazileri terk etmek
konusunda kesin uyarı vermişti. Amaç Zengezur ve Karabağ topraklarını Ermenistan’a
tabi etmekti. Tüm dünyadan izole bir halde
bulunan Müslümanlar, bununla birlikte Ermenistan’a tabi olmaktan imtina etmişlerdir.
Mihajlov sakinlerinin ifadeleri temelinde
Andronikin birlikleri tarafından Zengezur
kazasında 115 köyün dağıtıldığı ve imha
edildiğini, 3257 erkek, 2276 kadın, 2196 çocuğun öldürüldüğünü, 1060 erkek, 794 kadın, 485 çocuğun yaralandığını bildiriyordu.
Genel olarak, Zengezur kazasında 10.068
Müslüman öldürülmüş ve yaralanmıştı, fakat Mikhaylov’un göre Ermeni vahşetinin
bu göstergesi hiç de net rakam değildi, çünkü bölgede mevcut olan korkunç kargaşa ve
Müslümanların panik içinde kaçması sonucunda tüm kurbanları hesaplamak mümkün
olmamıştır. Mikhaylov’un raporunda Andranik’in birliklerinin ve yerel Ermeni nüfusun
(29)AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v.132-133.
11
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Fakat “Azerbaycan yetkilileri” gerçeklerin uluslararası, ilk önce Batı toplumuna ulaştırma işinde o kadar da acemi’ kalmadılar.
1918 yılı Temmuzunun tam ortasında, kendi
faaliyetine başlamasından bir buçuk ay sonra
ve Tiflis`ten Gence’ye gidişi sonrası Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Bakanlar Konseyi
Cumhuriyet’te olup bitenlerin ve özellikle,
sivil Azerbaycan halkına karşı zor uygulanması olgularına kendi mevkilerini belirtmek
gerektiğini bildirdi. Dış (Hariciye) İşleri Bakanı M. Hacınski`nin raporunu dinleyerek,
Azerbaycan hükumeti Avrupa savaşının başından beri tüm Trans Kafkasya hududunda
Müslümanlar ve malları üzerine ‘zor uygulanmasının incelenmesi için’ Olağanüstü Teftiş
Komisyonunun (OTK) kurulması üzere karar
kabul edildi. Bakanın raporunda aynı söz konusu Komisyonun acilen kurulması vurgulanıyordu, “çünkü şimdi kişilerin soruşturulması,
fotoğrafların çekilmesi, maddi kanıtların elde
tutulması vb. gibi sıcak deliller çok şeylerin
anında açıklığa kavuşturulmasını kolaylaştıracaktı, geç kalmak ise, işi daha da zorlaştırır ve
belki de tam imkânsız kılardı”. Burada keza
kaydediliyordu ki, bu komisyonun çalışmaları
başlıca Avrupa Rus, Fransız ve Alman ve tabii
ki, Türk dillerinde okunacak ve geniş çapta
yaygınlaşacaktı. OTK başkanı ünlü Azerbaycan hukukçusu ve avukatı Alekper Bey Hasmemmedov idi. Yedi kişiden oluşan bu Komisyon ilerdeki çalışmalarına Bakü ve Gence
şehirlerinin soruşturma-Savcılık mercileri ve
yargı organları temsilcilerinin katılmasını da
sağlamışlardı. OTK-nın terkibi çokuluslu idi
ve başlıca Polonyalı, Rus, Alman, Litvanyalı
tatarlardan ve keza Rus üniversiteleri mezunları profesyonel Azerbaycanlı hukukçular ve
avukatlardan oluşuyordu. Aşağı yukarı bir
buçuk yıl zarfında (1918 Ağustos ve 1919
Kasım) Komisyon 1918`de Ermeni milliyetçileri tarafından Müslüman halkın topyekûn
imhası ve kendilerini, maddi zarara uğratılması üzerine devasa bilgileri içeren bütün bir
malzemeler takımını biriktirmeği başarmıştı.
OTK`ca toplanan yargı malzemeleri 36 Cilt
ve 3500 sayfayı oluşturuyordu ve Ermenile-
silahlı birliklerinin Karabağ’ın Şuşa, Cebrail
ve Cavanşir kazalarında yaptıklarında ayrıntılı olarak açıklanmış, talan edilmiş köylerin,
hem de Ermeni suçlularının isimleri gösterilmiştir.30
OTK, kendi çalışmaları sonucunda sivil insanlara karşı çeşitli suç işlemekten sanık
tutulan ve milliyetçe Ermeni olan 194 kişi
aleyhine ağır suç işlemekten dava açılması
üzere karar tasarımı hazırladı. 1919`da Bakü
ve Şemahı sorgu işleri üzere Bakü`de başlında Ermeni asıllı olan 24, Şemahı`da 100 kişi
tutuklandı. Azerbaycan hudutlarında Azerbaycanlılara katliam, kıyım uygulamaktan
suçlu tutulan birkaç kişi, şu döneme kadar
daha ülke dışına kaçmayı başardı.31
YENİ TÜRKİYE 60/2014
12
Fakat 1920`li yılların başlarında vuku
bulan ve özellikle, Azerbaycan Cumhuriyeti için bilhassa önemli olan politik olaylar,
OTK`ca başlatılan işlere kendi düzenlemesini yapmış oldu. 11 Ocak Müttefik Devletler
Yüksek Konseyi Azerbaycan`ın bağımsızlığının de-facto tanınması üzerine oybirliğiyle
karar aldı. Bu tarihi olaylarla ilgili 9 Şubat
1920`ı Azerbaycan Parlamentosu Genel
Af kanunu kabul etti. Aynı kanunda etnik
nefretten suç işleyen tüm kişilerin takip ve
cezadan serbest bırakılacakları, işkolunda
meydana çıkan tüm ağır cinayetten yargılama
dosyalarının ebedi kapatılacağı göz önünde
bulunduruluyordu.32 Komisyon üyelerinin
inanılmaz çabaları ve inceden inceye titiz çalışmaları sayesinde cezaya çarptırılan az sayılı cinayet karların bile serbest bırakılmasına
rağmen, OTK`nın faaliyet görevinin önemi,
tabii ki, kendisinin tek bir tüzel-hukuki çerçeve ile kısıtlanmıyordu. OTK faaliyetlerinin ilk
önce Ermeni vahşiliğinden zarar gören Cumhuriyet halkı üzerinde büyük ahlaki (manevi)
psikolojik önemi bulunuyordu. Böylece bir
Komisyonun mevcutluyu ve bundan da ziyade komisyon üyelerinin toplumun farklı tabakalarıyla, sade Azerbaycanlılarla sıkı işbirliği
kurması, halka inam ve adaleti geri getirmiş
oldu, tek bir yasal yönetim kurulu olan Azerbaycan hükumetine güven telkin etti.
Azerbaycan hükumetine, mevcut koşullarda OTK çalışma sonuçlarını çeşitli Avrupa ve Türk dillerinde yayımlama ve yaygınlaştırma nasip olmasa da, OTK`nın kurulması sırasında, Uluslararası Kongresine katılacak
Azerbaycan delegasyonuna, Bakü şehrinde
ve keza Şamahı, Küba, Göyçay, Cevat ilçelerinde sivil Müslümanlara uygulanan Ermeni
şiddeti gerçeklerinin (olgularının) incelenmiş
olduğu belgesel malzemeler sağlanmıştı. 6
Cilt ve 95 foto resimden oluşan malzemelerin sureti büyük devletlerle bir arada farklı
ulusal makamlara da sunuluyordu. 1919`un
Mayıs`ında Paris`e Azerbaycan Delegasyonun emrine verilmesi üzere ek malzemeler ve
keza 95 foto resimler ve 80`e yaklaşık diyapozitifler hazırlatılmıştı.33
Fakat Nisan 1920 Devrimi sonrası,
Azerbaycan Cumhuriyetinin mevcutlusuna ve
de Kızıl Ordunun yardımıyla Azerbaycan`da
Sovyet hükumetinin tesisine son veren millî iktidarın yerine geçmiş yeni politik güçler
1918 yılının trajik olaylarına tavrını kökünden değişti. Söz konusu olaylar tam on yıl
zarfında Sovyet tarih yazımında Müsavatçılar
tarafından güya kışkırtılan iç savaş gibi çarpıtılmış bir şekilde anlatılıyordu. OTK`nın
‘Tam gizli’ grifi(kolu) altında saklı tutulan
belgeleri araştırmacılar için uzun süre erişilmez kaldı. Oysaki gerçekleri içine alan şu
belgeler saklı tutulduğunda geçenler de olup
bitenler araştırmacılar tarafından objektif
değer alamıyordu. Yalnız XX. yüzyılın 20`li
yıllarında SSCB’de yeniden kurmanın başlatılmasıyla, eskiden kapatılmış arşiv fonlarının
kullanılması mümkün hale geldi. OTK`nın
malzemeleri Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti tarihine ait belgeler olarak, bütünlükte uzman ve bilginlerin, değerli servetine
dönüştü. Biriktirilerek bir araya getirilmiş ve
muhafazası devletçe gerçekleştirildiği için,
resmi belgeleri oluşturan OTK malzemeleri
eskiden de ve tüzel kişilik-hukuksallık bakı(30)AC DA, f.894, siy.10, iş 80, vv.39-44
(31)AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v. 126-127.
(32)AC DA, f.895, lis.3, i. 301, v.16-17.
(33)AC DA, f. 100, lis.2, i.791, v.77-78.
şimdiki Ermenistan Cumhuriyeti’nin ezeli
Azerbaycan toprakları olan İrevan Guberniyası’nın ve Zengezur Kazasının topraklarında
oluşturulduğunu kanıtlıyor. Ermenilerin bugün Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 20 % topraklarını işgal etmesi ve 1 milyon Azeri halkı
kendi vatanlarında göçmen haline düşürmesi
ve bu işgalle birlikte Azerbaycan’a karşı yalan ve iftira dolu bilgi savaşı de götürmesi
Ermenilerin 100 yılı aşkın sürede yaptıkları
saldırgan politikalarını sürdürdüklerini göstermektedir.
Şamahı Şehrinin Müslüman kısmının genel görünüşü (panorama).
Esefle kaydedilmesi gerekiyor ki, OTK
üyelerinin raporları dışında, birkaç ilçeler
üzere soruşturma işleri dâhil, hiç de Komisyon belgelerinin tamamı Cumhuriyetin arşiv
fonlarında korunmamıştır. Fakat Bakü`de
İsmailliye binasından tutmuş, Şamahı mescitlerine, Kuba ve Kürdemir`de müslüman
evlerine ve dükkânlarına (tezgahlarına) kadar, Ermenilerce tahrip edilmiş şu veya diğer enkaz haline getirilmiş tesislerin bakımı
sırasında her yapılmış fotoğrafları fikse eden
komisyon üyelerince defalarca hatırlatılan
OTK`nın foto grafik malzemeleri kendine
öz bir ortam sağlıyordu. OTK`ca hazırlatılan
95 fotoğraf ve 80 diyapozitiflerin ADC’nin
Dış İşleri Bakanlığınca Fransa’ya Paris Barış
Kongresine gönderilmesinden yukarda söz
etmiştik. Fakat aynı fotoğraflardan tek biri
bile olsun, Azerbaycan’da bulunamadı.
Uzun yıllar taramasından sonra 2011
yılında bu satırların yazarı OTK üyeleri tarafından, Bakü, Şamahı, Göyçay ve Cavad trajik olaylarını betimleyen fotoğrafları Fransa
arşivlerinde bularak Vatana iade etti.
Bugün OTK tarafından hazırlanmış
belgeler ve fotoğraflar Türkiye, Azerbaycan
ve Gürcistan topraklarında ‘Büyük Ermenistan’ devleti kurmak düşü ile yaşayan Ermeni
milliyetçilerinin bu amaç yolunda hiçbir araçtan kaçınmadığını teyit eden en önemli ve
inkâr edilemez argümanlar olmakla beraber
13
Şamahı şehri Cuma Mescidinin iç görüntüsü.
Şamahı şehrindeki Rus Pravoslav Kilisesi.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
mından bugün de özel değere sahip olmakla kalmıyor. Başkasının topraklarını ve diğer
servetlerini işgal etmek amacıyla çeşitli politik ve milli bayraklar altında hareket eden Ermeni örgütleri tarafından Müslüman halkın,
özellikle de Azerbaycanlıların kitlesel imhası
ve kendi öz topraklarından yurtdışı edilmesi
üzere uydurulmuş ve amaca yönelik politiğin
asıl gerçek muhteviyatını açığa kavuşturan
çok ciltli belgeler bilimsel kaynak çalışmaları, tarihi politik ve diplomasi alanında ciddi
önem içermektedir. Bu belgeler aynı zamanda, Ermenilerin Azerbaycanlılara karşı yönettiği ve Dağlık Karabağ, Ermenistan-Azerbaycan sorunu adlanan Ermeni tecavüzünün yeni
aşamasında tam aktüellik kazanmış oldu.
Şamahı şehrinde Ermeni-grigoryan kilisesi. Katliamlar zamanı dokunulmamıştır.
Bakü ilinin Cevad ilçesinin Hocalı köyünün sakini, Ermeniler tarafından işkence edilmiş 18 yaşında Süreyya
Meşedi Dadaş kızı
14
Şamahı ilinin Aksu köyü. Hacı Samet Hacı Memmed oğlu’nun evi.
Kaynakça
1. Kazım-Zadeh F. Struggle for Transcaucasia
(1917-1921). New-York, 1951, s. 29.
2. Gottlieb V.V. Taynaya diplomatiya vo vremya
pervoy mirovoy voynı. Moskova, 1960, s. 56
3. Qurko-Kryajin V. Ermeni meselesi. Bakü,
1990, s. 12
4. Azerbaycan Cumhurbaşkanının İşler Müdürlüğü Siyasi Belgeler Arşivi, (ACB IM SBA), fond 276,
liste 8, iş 463, vereq 18.
Göyçay ilçesinin Kürdemir semtinde Toprak sahibi Nurmemmedbeyofa’nın malikanesi.
5. Lalayan A. ‘Kontrrevolyussionnıy ‘Taşnaksütun’i imperialistiçeskaya voyna 1914-1918q.’
Bak:Azerbaycan tari belgeler ve yayınlar üzere. Bakü,
1990, s.98.
6. Harutyunyan A. Kafkazskiy front. 19141917. Erivan,1971, s. 345-346
7. Harutyunyan A. a.g.e., s. 15-16
YENİ TÜRKİYE 60/2014
8. Stenford J.Shaw. History of Otaman impier
and Modern Turky, 2 fol. Cambridge Universitiy. Press,
Cambridge, 1977, s. 123
9. Kamuran Gürün. Le dossier armenien, Triangle, Paris, 1984, s.242
10. Kırzioglu F.Kars tarihi. I cild, İstanbul,
1953, s. 554.
Göyçay ilçesinin Kürdemir semtsinin Ceyli köyünde Ferman Rüstemoğlu’nun malikanesi.
11. Vagif Arzumanlı, Nazim Mustafa. Tarihin
kara sehifeleri. Deportasiya, soykırım, Göçmenlik.
Bakü.1998, s. 65-66.
13. Betül Aslan. I Dünya savaşı esnasında
‘Azerbaycan tükleri’nin ‘Anadolu Türkleri’ne ‘Kardaş
Kömegu (Yardımı) ve Bakü Müslüman CemiyyetiHayriyesi. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı. Ankara,
2000, s. 256.
14. Açık Söz, 22 Ekim 1915, no 17
15. Açık söz. 22 Ekim 1915, no 17; Etraflı bax:
Betül Aslan. a.g.e., s.256-260.
16. İstoriya armyanskoqo naroda. Erivan,
1980, s. 268.
17. Bak: Betül Aslan. a.g.e., s.260-309.
18. Shakhtin İ. Taşnaksutyun’na slujbe russkoy
beliqvardeyşinı i anqliyskoqo komandovaniya na Kafkaze. B. 1990, s.6.
19. ACB IM SBA, f.276, s.8, iş 513, v.17.
20. Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Arşivi (AC
DA), f.894. siy.10, iş 80, v.49-56.
21. Dekretı Sovetskoy vlasti. Moskova., 1957, c.
1, s. 298-299.
22. Bak: Şaumyan S.G. İzbranniye Soçineniya,
M.,1978, C. 2,s.291; Ratgauzer Y. Revolyusiya i grajdanskaya voyna v Baku.1917-1918, Bakü, 1927, s.71.
23. AC DA, f. 894, lis.10, i. 148, v. 30.
24. Naş golos, Bakü, 24 Mart 1918 y., no 59
25. Bak:. Rustamova-Tohidi Solmaz. Şemakha
Mart-İyul 1918. Azerbaycanskiye pogromı v dokumentah. Bakü, 2013, seh. 8-279
26. Balayev A. Fevralskaya Revolyusiya i nasionalniye okrainı. Martovskiye sobitiya 1918 goda v Azerbaycane. Moskova, 2008, s. 41-42,47.
27. AC DA, f.894, lis.1, i. 95, v.8.
28. Azerbaycan, Bakü, 8 Aralık, 1918.
29. AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v.132-133.
30. AC DA, f.894, siy.10, iş 80, vv.39-44
31. AC DA, f.100, lis.2, i. 791, v. 126-127.
32. AC DA, f.895, lis.3, i. 301, v.16-17.
33. AC DA, f. 100, lis.2, i.791, v.77-78.
15
YENİ TÜRKİYE 60/2014
12. Kaspi 8 Nisan, 1915, no 88
Download