'KQR'AN'I NASIL OK~MALI? HOW TQ "READ" T~J: QUF\'AN? PROF. MUHAMMED ARKOUN ÇEV: 'AHMET ZEKI ÜNAL Batmakta olan yıldıza andolsun ki. arkaO, hevasından ko- daşıruz sapmadı, azniadı. nuşmaz. O~un konuştuğu şey kendısine vahyedllen vahlyden başka blr şey değlldJr. (Kur'an, 53/1,4) Kur'an, hakkında çok konuşulan ve yazı­ lan, buna rağmen az tanınan, evrensel düzeydeki metinlerden btridır. Fransız hallorun durumuyla yetınecek olursak, önertlen değişik çevtrtlere rağmen. kabul etmek gerekır ki. ondan gertye akılda üstünkörü düşünceler, hatta yüzyıllardan bert sürüp gelen önyarwlar kalmaktadır. "Tann'nın Kltabi·nın, en Iyi durumlarda bile. en Iyi yorumcul~ . çabalarıru yıl­ dırdığı bir gerçektir. Yine gerçektır ki, müslüman olmayan okuyucu, mesajı almada en güven1Ur araç olarak kalan bu ·dım duyarlık kapasltesı·ne sahip değildir. Sıkı bir plana göre oluşturulmuş metinlerde bir · kanıtlama, bir çağnştırma. bir betlmleme. bir anlatımı iZlemeye alışmış modem bir anlayışa göre; Kur'an düzensiz sunuşuyla, alışılmamış konuşma yöntemiyle, coğra.fl, tarthi, efsanevi alıştırmalarının, tekrarlarının. tutarsızlıklarının bolluğuyla, kısa­ cası ne zihinsel Jşlemlertmizde ne de fiziksel. topluinsal, ekonomik, ahlaki bağlamımızda somut dayanaklar olarak artık hiç yer almayan bütün bJr işaretler topluluğuyla açıkça bıktın­ cıdır. Kur'anl evrenin Jçlne girme imkansızlığı. endüstri çağının doğuşundan bert ınsanlığın içine düşmüşlerdlr, çünkü onlar da ekonômik büyüme uğruna tüm katıanmaları geçerli sayan ideolojiler -modern dinler-In yıkımianna marıızdurlar. Bütün herkes gibi, onlara göre de, dindışı güdüleme sonunda dinsel güdülemeyi dtşlamıştır. Şu halde, Kur'an'ın güncel olarak sunuluşunun, ortaya koymak ve çözmeye gtrtşme~ zorunda olduğu temel problem. bugün bu Kitab'ın nasıl okurtacağını bilme problemldJr. Bizim şimdJkl yaş~tımızda mevcut olmayan anlamaları -bir okuma anında- yemden yaşa:tmak ıçın dertr;ı bUgl dağlan mı yığfnak gerekir ? Yalnızca kavramsai·çözümleme planıyla yetınmek de Tann'nın Sözü'nü, düşünce tarihçisinin ılgilendığt ve bir filolog tarafındıvt çözümlenebllen basıt bir belgeye indirgemek mfunkün mü? Kur'an'ın, ne olursa olsun, müslümanların kitabı olduğu ve müslüman olmayanın, olsa olsa. doğrudan sorgulayıcı sıfatını hiçbir şekilde kendınde görmeksizin, sevecenllk ve hoşgörüyle kapağını açacağı bir kitap ·olduğu blçlmlndeJd değerlendirmeyJ sürdürmek uygun olur mu? ... Aynı tür sorular, yahudı ve hırtstlyan çevrelerde Kıtab-ı Mukaddes ve Yen1 Abit konusunda gündeme gelmiştir. Ünlü tealoglar ve filozofla:r, birkaç yıldan beri, çağdaş anlayışın Isteklerine uygun olarak, vahyedllmlş Tanrı­ 'dan söz etirtek Jçln klasik sorunsaliann aşıl­ masına çalış1yorlar. Böyle bir çabaya, İslam düşüncesinde şimdiye kadar asla glrlşllrnlş değildir. İslam düşüncesi, yahudi düşünce­ stnde bir A.Neher11n, kataiık düşüncesinde bir J. Danlelou, Y. Congar, U. Marttaın, E. Gllson vb.'nin, prottistan düşüncesinde K. Barth, R. Bultmann, A. Dumas vb.'nln çalışmala rına eşdeğer hiçbll." şey taşımıyor. Bu eksiklik, burada aynntılandıramayacağımız birçok nedenle açıklanablllr 1 • fakat ne yazık ki bu, Vahy, Hakikat ve Tarih üzertne yapılan tartışmada İs la.mi tanıklığın yokluğunu gösterir.2 1Kur'an'da Öykilierne Sanalı (el-Fenn.Q'l·Qasaslft'l·Qur'an. 3 . bsk. Kahtre 1965) üzerine yenilik getlr!cl bir tezi 195S'te yayıniayan Mısırlı profesör Muhanuned Halafallah'ın cesaretll glrlşlmlne burada Işaret etmek gerekir. 2 Anlaşılıyor Id. oryantallzm böyle bir tanıklığı taşıyaıııaz b OtünOyle bilimsel bir balaş açısından dolayı. sonu bir kavrama yükünisıizlügüne varan bir saygı uygular. Kabul etmek gere· Idr ki. Vahy. Hakikat ve Tarih arasındaki Ulşkiler sorunu hala pek kafa kurcalamıyor birkaç bilginin dışında: Bkz. H.I. MAR· ROU. TMologle de l'Hlstolre. Seull. 1968. JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER-AUTUMN 1994 : -.- - - ----·· 247 ,.- . ,. ··- -~ -~ ·.- - ·. ·----. ı ' KUR'AN'I NASIL OKUMAU? 248 Müslümanların okunabilen her şey, kalemlerinden çıkıp ta peygamber I\1uhammed tarafından alınmış ve sunulmuş Mesaj'ın doğ­ ru, sonsuz. eksiksiz özelllğının. az ya da çok ateşli, yeniden ller! sürülüşüdür. Kur'an üzerine modern literatür - kavmnabilirHğe bir yol arama olmaktan çok ·savunmacı övgü-dür klasik literatüre oranla çok düşüktür. 3 Şu halde. bizim toplumlarımızın praxls'i tarafından karşı konulan, güç duruma düşürülen: müslümanlar tarafından saygı duyulan fakat. tersine. kaçınılan; gelişmeden çok durağanlık nedeniyle, oryantalJst düşünce tarafından basıt kültürel olay düzeyıne tndlrgenen Tanrı'nın Sözü, Kitab-ı Mukaddes'de valıyedilmiş, Diri. Yaratıcı. Yargılayıcı tün insanlara olan aym Ta.nn bütünlüğünde ananlmayı 1 tarafırıdan btlolarak niyetinin bekliyor. Anlaşılacak­ gönderilmiş uyarı tır ki. bu sunuşta, yalnızca müslümanların manevi yaşantısında değil. aynı zamanda. ı n­ san blllnclhln bir kategorisi olarak d insel olguyu kavramayı arzulayan filozofun bilimsel ufkunda, Kttab'ın yeniden uygulanışını mümkün kılan koşullar üzerinde durmak ıçın, dış tarihe lllşkin bilgileri ve Kttab'ın4 Içeriğini bütünüyle Ihmal edeceğiz. Bizim tutumumuz. görüldüğü gibi. felsefldlr: ama klasik ve modern teolojllerin katkılanna ve sorularına açık bulunmaktadır. Din felsefelerını ve teolojllerl, kendilerını tüm blllmsel araştırmalann ortak olduğu epistemolojik konum içlJ1e girdirecek kararlı bir adım atmaya hazırlama yolunda zorlamak için. •Jrutsaı doktri.nde 'ekonomik' an ve 'ontolojfk' an· 5 üzerine yapılan tartışmaya katılmak Istiyoruz. 1anrı"nın Sözü, gerçekte, diye yazar R.P.Congar, İsa Mesih'tir: Ondan başka hiçbir şey yoktur. Tarırı. bizim tarafımız­ dan, yalnızca İsa'da tanınabilir ve erişilebil!J'­ dir.6 Bütün müslümanlar bu ınanç açıkla- ı ı ı ı : ı· ı ; !1 ! ı ) ı ]: ls 'a . masını, yalnızca İsa Mesih yerine Kur'an'ı .yerleştirmek koşu l uyla, onaylayacaktır. Şu halde yüzyıllardan beri ı nsanlar. subjektif gerçeklikler Içine sıkışıp kalmışlardır ki. çağdaş bilinç bu subjektif gerçeklıkleri aşmak zorundaydı ve nihayet aşabilmiştlr. Şimeli söz konusu olan. dinsel kaynaklı çcHşkllcrln. ·sen var olanım· diyen aynı Tanrı'ya ve aynı Aşkınlığa gönderme yapan sanat. tarıh. ayın ve dile Ilişkin göstergeler düzeyinde yer alelığını göstermektir. Burada basıt bir bağdaştırmacılık görmemek gerek; ı1nı bilgilerimiz ıçınde kabul edilebilir tek gerçeğe katılmak daha yerinde olur: K. Mukaddes'te İsa Mesih'te beliren Tanrı'nın Sözü aynı zamanda Kur'an'dadır. Metin Incelemesi ve İslami blllncln fenomenolojlsl bunda hiçbir kuşku bıra.lanaz. Şu halde Hz. Muhammed'e ındlrllen Vahy başlangıçtaki meydan okuma tutumuyla ·Ehl-i Kttab·ın karşısına tekrar gelir: fakat bir dogmanın yerine başka dogmalar koyan polemlk bır meydan okuma yerıne, bu defa, bilımsel bir meydan okuma söz konusudur. Ya da. aslında, Kur'anl Vahy asıl Vahy'l kopyalayan Insani bir dilden başka bir şey değildir, bu durumda Vahy'ln }?ir bir kopyasının, asıl Vahy'tn sonuçlarıyla aynı değilse bile karşılaştırılabllen psikolojik, kültürel, tarihsel sonuçlara neden götürdüğünü açıklamak gerekecektir. Ya da Kur'an da bütünüyle, hrlstiyanlann Kurtuluş Zenllğı (Economıe du Salut) adını verdikleri şeytn ıçınde yer aldığı şekliyle. Tanrı'nın Sözü'dür. Modern teolojlk çaba. her ne kadar bugüne değin pöyle yapmışsa da,8 artık bu şekilde bundan sıyrıla­ maz. Dileğimiz, Kutsal Metinler'In dayanışrnalı sorumluluğunu •Kftab ehll·nın üzerine alışını mümkün kılmaktır. Bunun Için, okuyucuyu. doktrlnlerln tüm büyük metinlerine uygulanablUr bir yöntemın kurallanna göre Kur'an'ı çözümlemeye çağıracağız. bu yöntem de şundan Ibarettir; 1- Kur'an metnin! ve İslam düşünce tarihinde aydınlatmaya çalışılmış olan bütün her şeyt. karışıklıkları giderecek, yanlışlıkları. sap3 0rtaçağ'dakJ dogmatik teoloji (kelılm) blr -savunmacı övgii" olarak tanımlanmışsa da (!... Gardet). polem1k bölı1mlertnde bile. çağdaşlarda gıtglde eksikleşen aşlonlığın bir yönilnı1 korumuştur. Çağdaşlar. ne çağımızın eleştiri Ihtiyacını sonuna dek üzerlerine almayı. ne de selefln parçalarunaz bilincine gerçekten yenıden hayat vermeyi hala başaramadı­ lar. 4 8kz. J.>tbllografik yönlendirme. ~mak Içindeki Ifade ya da kavramiann tarumı ıçın bkz. Y.M. CONGAR: Kutsal doktrlnde (Vahy, TeoiDji. TeoiDjlk ba· tnrı) "ekonomik" zaman ve "ontoiDjl" zaman, M .D. CHENU . Vrln 1967 s.135 ve devamı. 6 A.g.e. s. 146. 7 Göç. m. ı4. 8 Hırlstıyan olmayan dinler üzerine II. Vatlkan'ın taslağı. bu anlamda baloşaçılan açar. bununla blrllkte, kutsal Irade'nin başka lfadelerinin kendisi üzerine eninde sonunda yônele~klcrt ve katollk!Jk olan tek dJnsel gerçekilk merkezını de en azından metoclolojlk olarak bı.rakmaz. Oysa bize öyle geliyor Id. eşitlikçi Ideolojinin zafer kazandığı çağımızda. tealojik tasan en azından felsefi tasan Ue atbaşı gitmek wrundadır: -Kavrayışın ardındaki Inanç-. tum araştırma alanlannda. Inancın ardındaki kavrayış tarafından tamamlanmalı­ dır. Biyolojik. psikolojik. ontolojlk temelleri olmayan eşitilk­ çi Ideoloji lle bir kısım Kutsal Metinler üzerıne kurulmuş. Kur'an'ın "bozulmuş· clccllğl dogmatik teolojiler arasında nesnel bir gizli anlaşma vardır. ISlAMi ARAŞTIRMALAR ClLT: 7, .SAYI: 3·4, YAZ-GÜZ DÖNEMI1994 ' - 249 MUHAMMED ARKOUN/AHMET ZEKI ÜNAL malan, yetersiZlikleri ortaya çıkaİ-acak ve tüm zamanlar lçln geçerli olan öğrt!tllere doğrU yönlendirecek gerçek eleştirel bir sınamaya tabi tutarak, İslam'da kutsal doktrirr adı verilebUecek şeyin anlamını ortaya çıkannak; 2- İncelenen kavramlan ıster reddetmek için olsun, ıster sürdürmek ıÇın olsun, 'çağdaş · aklın tleri sürebildiği konuların, Içinde tnceleneceğl. bir ölçütbillmin tanımlanması.9 Burada, bir giriş çerçevesinde yerleştırUe­ meyecek büyüklükte bir program söz konusudur. Btz tse, yolun · güçlüklerint gösterıneyi özelllkle .sağlayacak olan birkaç noktayı ortaya koym~a yetıneceğtz. 1. KClR•AN•JN ANLAMI Kendlm.lzl -kısacası- Kur'an'ın gerçek anlaortaya koyma gülünçlüğüne kaptırmaya­ cağız. Pek çok yarumcu kuşağı bu yanılgıya kapıldı, fakat bugün, ~nlam araştırması, Hk anlam özünü kurgusal düşüncenin· yığdığı her türlü tortudan ayırarak. süregelen yorumlan yanılgılardan kurlarmakla Işe başlamak zorundadır. Yine de örtülü bir dogmatızmden başka bir şey olmayan Mobjektlf" yöntemın yerine bir alay etme yöntemı getirilmek ıstenebiUr, Alay. Mdüşünmeye sürekil yol açanM Kur'an"i mesajı açıkça hede fleyemez. fakat bütün tutkusu onun anlamını kesin bir biçimde bellrlemektlr. Bir potansıyeller yığınıyla karşı karşıyayız, ki gerçekleşmesi, soru sorana ve sorgulamayı harekete geçiren her şeye bağlıdır. Şu halde, XX. yüzyılın ikincı yarısında, ruhsal ve düşünsel durumumuzdaıi h areketle, okuyuşumuzun kaçınılmaz olarak şu üç süreci kapsaması gerekecektir. · mını la) Görünüşteki düzenslzllğl.n altında yatan derin düzenı ortaya çıkarmamıza imkan verecek bir dUbUimsel süreç; lb) Kur'an'da mı~ere 1lişkln yapının dJUnl tanımaktan ibaret olacak _bir antropolojtk süreç; le) Günümüze kadar müslümanlarca glrişllmJş ımgelemsel yorumların ve mantıksal sözlüksel oexıcographlque) yorumlann kapsam ve . sınırlarının, Içinde saptanacağı bir tarıhsel süreç. la) Dilbilimsel DU, öz yakla,ım değil blçlmdlr, diyen Saussure'cü dikkat çeken L. Hjelmslev, dillerin Incelenmesinde geleneksel -tümevaanlayışın sonuçlarına rımcı- yöntemın yerine çözümleyicl ve açıklayı­ bir yöntemı koymayı öneriyordu ki, bu yöntemin Ktir'an'a uygulanışı çoktan cesaretlendirıcı sonuçlarını vermlştl. 10 Yalıtılmış olgulardan (ses, sözcükler, cümlecik, cümle) hareket etmek yerine, kendi bü tünlüğü içinde metni iç ilişkiler sıstemı olarak değerlendirmek gerekir. Anlam, bu tU şkilerin düzeytndedir, bütünlük içinde yapmacık bir şekilde yalıtılmış birtmlerin değil. Kur'an metnını oluşturan tüm ıç illşkllere dönecek. olursak. yalnızca Arap dilinın özel yapısı ve· dtnamJklJğl. göz önünde bulundurulmakla kalınmaz, İsl ami blllncin yaşamlan tarihinde tam da btrtncl planda bir rol oynayacak bir düşünme ve algılama tarzı da yakalanır. Bu da, fizyolojl, akustlk, psikoloji, sosyolojt , tarih vb.'nln birbirlerine nasıl dayandıklarını ve bölünmez anlamlar ağı kurmayı nasıl başardıklarını göstermek ıçın. çözümleme yalnızca Arap dilinin içinde yürütülemez demektir. 1 Bu teorik görüşleri açıklamak içln, en etkileylctlerl arasından üç örnek ele alacağız: Ma~ kitab, cahiL Eğer bu sözcükleri, söz konusu oldukları tek tek ayetler düzeyinde anlamakla yetinirsek. onlardan geriye elJmizde, sözlüksel, hukuki, ahlaki, psikolojik ayrıntılar biçiminde parçalanmış bir bilgi kalır. Bu sözcüklerin, Metin'In 11 bütünü demek olan niyetten aldıklan her .şey ve karşılık olarak, metni bellrll bir biçimde renklendJrmek ve yönlendirmek ıÇın, getirdikleri her şey, ü.Stükapalıya yani biz modd:·nlere 12 göre ayırdedllmeze hatta gereksize mahkum edilmiş olur. Böyİelikle, Kur'an'da "nial"ın çağrıştırdığı h er şey (maddf zenginlik, kadınlar. çocuklar, köleler, miras. vs.), İslam ve Kapitalizm, İslam ve Sosyalizm, İslam ve Demokrasi . . . blçıhıtnde yanlış ve bitmez tükenmez tartışmalara yol açacaktır. Aynı şekilde, "kitab" sözcüğü de kolayca nötr bir anlam yüklenebJUr; bu durumda onun. Kurcı ıJau yol. tüm felsefe tarıh! lçln H. Gouhler tarafından tav- siye edJlmlştlr. Bkz: Les Orandes Avenues de la pensee pht, Parts-Louvaln 1968. 1 0Skz: T. IZUTSU. God and man in the Koran: a semant(ı;al analysts of the kararıle wetıanscha.u.ung. Tokyo 1964. ııMetln'l büyük harflerle yazarak, Kur'ani söylernın açık açık sernantlk lltşkllerden (çağrışımlar. lçenneler, karşıtlı· klar.....) oluşturulmuş bır sıstem olduğunu vurgulamak ıs­ Uyonız. Böylece her ayn metin ya da ayet. yeniden kuruluşu Metne her zaman geri götüren sözcükbilimsel ağiara bağlanırsa. ancak tam anlamını alır. 12 Kur'an·ı artık esk1nln kurallanna ve geleneğine göre öğren­ meyen rnuslürnanlann modemleri dahil. losophlque en Frcuıı:e, JOURNAL OF ISLAMIC AESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER-AUTUMN 1994 ~ -.- - ------· . '- ...... , ··- ·--.;. -·~ -- - -- ···-- . . ... KUR'AN'I NASIL OKUMAU? 250 'an'a uygulanması, birçok düzeyde anlam olma riskini getirir. "Ca/ıU"In durumu çok daha nazlktlr; bütün çeviri ya da -bile- tanımlama denemelerı. Metnin karşılıklı merkezi ilişkilerinden birini kopanr . Anlama ulaşmak Için, sürekli değişen kabile ve gramer mantığına ayrıcalık tanıyan bütün düz okumalan burada bırakmak gerekir. Ayetler ilgi merkezlerinceı 3 sınıflandınlmış olsa bile, daha temel bir düzen olan yapısal düzenl ortayş. çıkarmak Için belagat (rhetorlque) düzeninl aşma zorunluluğu varlığını sürdürecektir. Gerçekten de Kur'an'l söylem, -yüzyıllara göre kökten değişmiş bul unan - ortak bir Arapça sözcük dağarcığı Içinden alınmış anahtar kavramıann h em müziksel hem de anlamsal bir birleşlmldlr. Biz, Arap yazariann Kltab'ın mucizevi özelliğini (i'caz) göstermek Için çokça inceledllderl üslup yönünden kaçınacağız; fakat bir yapısal Incelemenin ana hatlannı saptamak için üç örneğimize geri döneceğiz. ı 4 Kur'an'ın, sözcük dağarcığını dikey olarak kullandığı düşüncesinden yola çıkıl acaktır. Böylece okuyucu, Tanrı'nın egemen olduğu dörl anlam alanı arasında süreldı Inen ve çı ­ kan bir hareket gerçeldeştırmeye zorlanacaktır. oluşturan çağrışunları dışlamış .' ' " 1 Aşağıdaki şekilde, Vahyln "lnlşl"nJ (tenzil) iz- leyerek en az algılanablllrden en fazla algılana­ blllre, sonsuzdan sonluya, süreklllikten geçlclliğe nasıl gidildiği görülüyor. İnlş, insana gayb alemlnliı varlığını telkin . ederek, ona diğer hayatın (ahiret) koşullarını açıldayarak ve yeı: lle gölderin olağanüstülülderlnl göstererek bu dünyanın gerçekliklerini dertnden etkiler. Böylece vahyedllmlş bütün bilgi (ilm), insaiıın ıç bakış ını (galb, lubb, aqıisı zengtnleştırme ve r.:x>ÖA (GERÇEK KUR'ANI SÖYLEM sembolik ifade ....... ''· '·,' ...... ' ·., ',, · Mitolojileştirme . 1 ALGI Şe ma 1. Yaratılmış- Dünya- Varlığı Kur'an'i söylem Arap dilinden beslenir ki, karşılığında temelden ve kalıcı bir şekilde değişmeye uğrar. Insan da artık gerçek anlamları, kendisi ile doğa ar~sında zorunlu bir arabulucu olan bu söylemden alacaktır. Bu sırada dil, başka tür algıların ortak arabulucusu olarak kalır: "Refleks sonucu olmayan bütünlük, nedenleri olan ve insanın tanımadığı bir insani akıldır". (Cl. LeviStrauss, Pensee Sauvage). Şu halde •algı-doğa-dil-dil yetisi" ilişkileri, ll. şeman1n gösterdiği duruma doğru dönüşecektir. Ve bugün, bütün sorun, Kur'an'ı okumayı bilmekle toplan ıyor: Örneğin ll. şemayı da ihmal etmeksizin ı. şemaya göre. · Söylemde, gösterilen gerçekliklerle gösteren gerçeklikleri uygunlaştırmak için, algl, zihinsel görüntülemenln önüne geçmeyi amaçlar. Sonu'nda, nesnel akıl, "refleks sonucu olan bir bütünlüğe" dönüşmüş bir dile yerleşmek zorundadır. GERÇEK SÖYLEM ideal ulaşıma doğru ·, gösteren ' ', " ALGI Şema 2. !.-·· Nesnel- Dünya- Varlığı 13 J. LABEAUME'un gırtştığı gıbı. Le Coran analyse. Arılp· çaya M. F. Abdulbaki çev1rmJştır: Tafsllu'l-dyıltl'l-qur'ant'l­ ALLAH BILOISİYLE HER.ŞEY1 KUŞATIR 1) Giz Alanı (gayb), 2) C'!e dünya Alanı (ahiret), 3) Gökler Alanı hakim. Kahtre 1955. 4) Yer: yeryüzünün nesneleri (Yaratılışın olaganüstülüklen) Allah'ı tanı· 14 mak Için O'nun nimetleri'= Sahip olma, yapabilme ve isteme A yönlendiril· caklır. miş insıin faaliyetnini nesnesi A Allah. Not Alan'ın ve Çember'in sembolizmi Anbl< ve Ortaçağ'ın bakışına ege- •:;ıer biri: yilrek. hayat merkezi. akıl. Bu sözeilklerden her biri Kur'an'da önemU psikoloJik bir ıçerlğe sahiptir. men olmuştur. Bu sembolizm, Kur'an'ın yaratılışı tüm sergileyişiyle can- 'Fransızca •mytıque· sözcüğiine karşılık ·mıtsel" sözciığfınCı landırdığı bütünlük içinde birliğe, bütüne ve Allah'a bağlan ır. kullanıyoruz Bu yOntemin gılçlii bir uygulaması T. Izutsu'da bulunaA.g.e. (çev.). ISLAMi ARAŞTIRMALAR ClLT: 7, S,<\YI: 3-4, YAZ-GÜZ DÖNEMi 1994 1 ~ • - . 251 MUHAMMED ARKOUN/AHMET ZEKI ÜNAL IMAN KÜFR zulm-'adv-srf-s arr-takdtb-tgy:. ILM bğy-'tv-kbr-fur­ MAL hbt-cdl-gny-ltın KESB -dnb-seyyt'e-fls d-haram vb. 'adl-gst-hyrhsn -tasdtq-ts lam-havf-taq va-şukr- lhlas-tevbe-sab _J----r--... tekabur r-fgr-.şt!1-ha­ ganime sene-helal vb. Şema lll. Samantikyapılar yükseğe doğru. yakarışlar (dua). düşünceler (zat es-sudur) ve eylemiere (amel) doğru yöneltme Işlevine sahiptir. Buradan, dil ıçın, ancak çağdaş billmin çıkışından ıtıbaren ciddi şekilde yeniden tartışma konusu olacak ~?ir aynlacalık ortaya çıkar. Tanrı'nın Sözü, yaratılmış- dünya-varlığının (I. şema) ayıncı özelliği olan ve nesrıel-dünya­ varlığınınkinden (Il. şema) tam olarak farklı bulunan bir bllgi edinme blçlmJ ortaya koyar. Dil ve düşünce dayanışmalı olarak. her sımge­ sözcük tarafından harekete g~çlrilen zincirleme çağnşımların yardımlarıyla. Yaratıcı- Düzenleyici (hılllq-müdebblr) Tanrı'ya gönderme yapan bir anlamlar dünyasına açılır. İşte en yüksek düzeyde tutulmuş olan mal. kitab, calıil Işlevleri­ nı. ancak, basıt dilsel göstergeler olarak değll de, sımge-sözcükler olarak alınırlarsa, yerine getirmelerinin nedeni· bu. Mal ve onu somutlaştıran (III. şema. dairenın Içinde sıralanmış) bütQn varlıklar ya da nesneler; Tanrı-ınsan, insan-Tanrı kutşal Ulşklslnln gösterildiği yerlerden daha az, -elde edllmesl. elde tutulması. çekip çeVrilmesi vb. hedefl_cnen- somu.t gerçekllklerdir. Bundan dolayı. tüm dünyevt nlmej:ln dualist görünümüne göre. Temel Sözleşme (misaq) (Kitab-ı Mukaddes'In Antlaşma'sı) Inancın (rma.n). boyun eğlşln (taat). minnettar tesilmiyetın (şükr) vs. Insanı tarafından korunmuş. ya da ınançsızlığm (küjr). başkaldırının ('asa, baga., taga). nankör reddedişin (cefıl) vb. Insanı tarafından bozulmuştur. Eklemek gerekir ki. her f.ki tutum da eşit olarak aynı MuUak Varlığa gönderme yapar ki. O Mutlak Varlık böylece. Solun Adamları/Sağın Adamları (Asha.bü'ş-Şlmal/Asfıabü'l-Yemin); Seçllmlşlcrin Yüce ikametgahı (Uliyyun)/Cehennemllklerin aşağı durumu (esfeLe safilin) lfadelerinin gösterdiği gibi, ytne simgesel olan bır antıteztn ortasında 1 kendini gösterir. . Ib) Bir mitsel yapı ~ili Mit, sosyal ve kültürel antropolojl tarafın­ dan ·sağlığına kavuşturulmuş ve gözler önüne serilmiş en zengin kavramlardan biridir. Tüm gerçek temeli çözümlemiş olmasına rağmen. kurgusal anıatı ve fabl ne karışmış mitln gözden düşüşü özelllkle Arlsto'dan bu yana aklın yükselişiyle bağlantılıdır. 16 Bugün. m.itl, ilk ve evrensel gerçeklllderin simgesel ~ır f.fadesı olarak degerlendlrme konusunda anlaşıyoruz. Mitsel anlatım a.Z ya da çok, Içinde oluştuğu sosyal grubun ~ültürel durumuna bağ~dır: Böy- . lece. ıçınde ınsanlık durumunun değişmezlerı eungesel olarak çağrıştırılan Kitab-ı Mukaddes'In oldukça saflaştırılmış anlatılarına. YunanLatın Antikçağının şiirsel mltolojllertne. endüstrıyel uygarlığımızın çürük ve geçıcı mitlerine sahibiz. Böyle bir tanımlama. kendi kendilerine ve bize göre değerlendirilen bütün kültürlerin derinliğine yorumlanışına f.mkan sağlamada geniş bir kolaylık sağlar. Böylece h angi tür m.ıto­ lojlnln Kur'an'ı oluşturduğunu kendi kendlmlze sorarken. onun simgesel ifadesının Ince Işleytşlerlnl sezınlcme şansımızı artırıp çağrısı­ nın çağdaş düşüncede etkisini hala gösterebilmesinin nedenını tümüyle keşfedertz. Dilbilimsel yaklaşım bizi, - karşı tlık. Içerme. karşılıklı bağıntı, sımetrı Ilişkileri tarafından harekete geçirilmiş. değişik "kavram1 flskz: G. DURAND. L'Imagtnatlon symbollque. P. U.F. 1964: M. EL!ADE: Aspects du mytlıe. Galllmard 1963. JOURNAL OF ISLAM lC RESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER-AUTUMN 1994 t -.-- -·----·· . ' - . . . .. -- ·-......; - -·. ·- - ··· ....-.. . ... . ' t .ı ı KUA 'AN'I NASIL OKUMALI? 252 lardan 1 ı fışkıran kaynak -slmge- sözcüğün karşısına -mantığa vurulabilen bilgiye temel oluşturan- Mgenel düşünce-kavram"ını koymaya götürmüştür. Gösterge-sözcüğün simge:sözcüğe yüksellşl, mantıklı ya da somut dilin mitsel dile yüksellşlnl sağlar. Kitab-ı Mukaddes ve Yeni AhJt'de mitsel dilin şimdiye kadar bulgulanmış tüm Ip uçları Kur'an'da bulunmakta- dır. 17 O halde göstermek kolaydır ki Kur'an di- U: ı) ı 1-·· Doğn.u:lı..ır. çünkü benzer bakışaçıları sağlayan bir başka mitsel dil tarafından henüz yükseltilmemiş ınsan bilinci üzerine etki eder: 2) Etkilidir, çünkü YaraWış'ın Esas Zamanı'n~ bağtanır ve bizzat kendisi ayncalıklı bir zaman başlatır: Vahyln, Muhammed'In Peygamberliğinin ve Dindar hkler'ln (Selef-t Salih) zamanını; Tanrı tarafından çiZilmiş, fakat tarihsel yol alışlar sırasında yltırllmlş Doğru Yol (el-hu.da) üzerinde yeniden yola koyulmak ıçın, müslüman blllncln Inatla dönmek isteyeceğl zaman. Pozitivist açıklama diyecektır ki. İslam, gelişme kavramını bilmez: ama mitsel bilinç tçfn gelişme, Başlangıç Zamanı'na dönmekten ibarettir; ı.a 3) Kendiliğindendir; blr tspata dayanmayan fakat insan duyarlılığının sürekli atıltmlarına derin uygunluğu üzerıne dayanan gerçekUklerden süregelen bir kaynamadır. Kur'an'da oldukça sık görülen isim cümlesının 19 üslup özellikleri, dinleyicinin bütün psişik ı srarlarını aynı anğa kuşatıveren (zira Kur'an sessızce okunmak değil. anlatılmış olmak zorundadır) bu kaynağın gücünü vurgular. Yine MKitab ehU"ne, ınançsızlara, lklyüzlülere karşı tartışma bölümlerinde üslup, çürütmeden çok doğrula­ ma biçiminde: sağırlann, asllerln. örtülü kalpUlerin vs. düzmeleri, uydurmalan ve tutarsızlık­ larına karşı gerçeğin ortaya çıkışı blçlmlnde sürer; 4) Slmgeseldir. MBaldan, şaraptan ırmaklar aktığı ve lsleklendlrlcl hurllcrln dolu olduğu (vb.) Allah'ın cenneti" ıstıhzasını, çözüme kavuşturmıik gerekir. Çeviri, burada. somut Imgelere (images) başvuran bir çağrıştırırnın tehUkelerlnl arttınr. Somut imgeler Ise, tüm y~ra­ tıcı güçlerını ve etkileyici değerlerını ancak, bunlar, bedev1lerin şıırsel lmgeleme (lmaglnatıon) yapılarına yeniden bağlanırsa. gösterirler. Cennetin ve cehennemln Mgcrçekçl" tasvtrleri, kutsal tarihten alınmış anlatılarla. kurtulmuş ya da lanetlenmış halkların örnek deneyimlerinın ve peygamberlerin ideal davranışlarının ıs- rarlı anımsatmalarıyla aynı amacı güderler. söz konusu olan şey. ınsanlık durumumuzun yapıcı Umud'unu beslemek ve rneşrulaşbrmaktır. Tam ve geri alınamaz Adalet beklentisi; insanın, dünyanın ve Tanrı'nın sayılamayacak kadar çok esrar perdelertnl (bkz. Mbtllmsel". ayetler ve bağışlar) aralama isteği; dün~evt varlığı­ mızın yeterslZUklerinl. güvensızUklertnl ve geç1clllğln1 aşma arzusu bu Umut'ta toplanır. Arap dtlintn ş llrsel potansiyellerının gerçekten ulaşamadığı bir eşstzllğe varasıya parıldayan Kur'an, bilince, ınananların günümüze kadar eylem ve düşüncesını ilham etmeye devam eden geniş simgesel bir yapı önererek bilinci doldurur. Bu yapının parçaları ayrılarak ele alınacaktır: a) MYanlzş bilinç sembolizmi". Teolojlk. hukuki ve ahlaki düşünüş ondan blçlmcı. kab ve baskıcı bir hukuk düzecekttr. PeygamberelUkten yasallıkçılığa. . Mkutsal bir ıradenın lfadesını anlayacak, bulunuşun özel biçimi" olan buyruktan yasa doktorlarının kazutstiğlne bu geçış. Kur'an'a uygulanabilir terlmlerle, Eski Ahlt konusunda, P. Rlcoeur tarafından Incelenmiştır. 20 b) MU1ırevi ufuk semboUzmi" tarthe bir anlam verir, yanı bir yönlendirme ve anlamıan­ dırma tahsis eder. Araplar ve İslamlaşm~ş bütün toplumlar, böylelikle. Tanrı halkının Kutsal Tarih'! Içine girmiş bulunurlar; Kutsal İrade­ 'nin lfadesının temsilelleri olarak- Muhammed, Gönderilenler dızısını kesin olarak kapamıştır­ Kurtuluş'un ufkunu başkalarına . göstermek zorunda olan seçllmlş halka dönüşürler; c) MToplum (ü.mİTl.et) sembolizmr geçmiş örneğı dile getirir ve H.l (622) yılındaki Medtne'den somut tarihsel bir yansıma alır. Burada ı 7Bu. mitler aynıdır demek değildir. Tersine. yöntemlmlz. Eski Ahlt'e göre Kur'an'ın. bozulmalara. basltleşUrmelere vs. kayıtsızhğı düşüncesını ortaya koyan metinsel ve tarihsel gereksiz karşılaştırına.lardan kaçınınayı sağlar. Bu meUnsel eleştırının yenı bir uygulaması Için bakınız: H. Speyer. Die Blbllschen erz<lhlungen tm Qoran. Hlldeshelm 1961. Söz konusu olan daha çok. Kur'an'ın kencUne özgü . mıtolojlslnl oluşturmak ıçın kişiler. aniatılar ve sembolleı1 . kendi tarzında nasıl kullandığım göstermektir. Saptanmış olaylardan farklı olarak. mltlertn amaçlılığı ve oluştu~a yöntemiertnde benzerilk vardır. ıssu tutum İslam'da Hanbeli tarihtyle üne kavuşmuştur: Karşılaştırınız: H. LAOUST. Les Schlsmes dans l'Jslam. Payot 1965. ısıçınde. şlmcUkl zaman olmak fiilinin gızu bulunduğu kü- · çük cümle: sürekli gerçekilkierin ve olayiann anlabmına uygundur. · :WOi<z: La Symbollque du mal. Paris 1960 s. 55-57 ve değişik birçok sayfalannda. IslAMi ARAŞTIRMALAR ClLT: 7, SAYI: 3-4, YAZ-GÜZ OÖNEMI1994 . . 253 MUHAMMED ARKOUN/AHMET ZEKI ÜNAL modem tarlhçlnin, 622'de yalnızca müslüman bır devletin doğuşundan söz ettığtnde, üstilkapaiı.' -üstükapalı oluşu daha da .ziırarlıdır- yaptığı ciddi, felsefi seçim üzerinde durmak gerekir. Oysa Ommet'tn günümüze kadar beklenmedik tarıhsel olaylannın tümü bu Başlangıç Olay'da toplanrnışbr. Bu olay, ilgiUler tarafindan, yer-yüzünde Tann'nın iradesi'ni gerçekleştirme olarak. tüm Insanların yol alışında son bır döneme giriş -zira herkes sonsuz Kurtuluş'a çağ-nlıdır- olarak yaşablmışbr. Olayın simgesel özellfği. yeni bir çağın kuruluşu tarafından bellrgınleştirllfr. Fakat, böylece ınsanın erlşeblleceğt bir uzaklığa konmuş olan aşkın­ lık. somut tarihin zararlanna. kirlerine ve çelfşkllerlne maruz kalır. Arlstocu alalcıhğın müdahalesiyle karmaşıklaşan. Vahy Ue tarih arasındaki gerglnllkler. Ortaçağ blllnclnln başlıca tartışmasına, akıl ve Inanç çatışmasına, yol açacaktır. Bu nedenle de. Ommet-Sıte'ntn kadert, Vahy-Haklkat-Tarth2 ı arasında süreklf btr diyalektik olarak okunmak zorunda kalacaktır. d) ·Hayat ve ölüm senıbolizmi.". Yenı Ahlt'ın zenginliğine ulaşamaz, çünkü onunkl özelUkle. bu dünyayı aşağılama lle yeniden dtrllme arasında: geçıcı sınav olarak anlaşılan dü~ya hayatı lle lklncl ve .son bir Yaratılış olarak sunulan sonsuz hayat arasında sancıyan antıteze dayanıyor. · .Bu konular. Platc:>ncu ve stoacı felsefenın konulanyla yakınlaşacak ve zengin ahlaksal-dlnsel bir Uteratür oluşturacaklardır. 22 Sözcük araştırmasının gösterdiği gibi. bu değışık sembollzmler, ·doğru· yanı tam olarak kurtuluşumuzun keşfine bağlanmış. ·ışlevseı· bir dünya gö rüşü (vtslon) oluşturmak ıçın karşılıklı olarak Içice girerler, birbirlerine destek olurlar. Daha açıkcası. denecektir ki. ·doğ­ ru· bir görüştür, çünkü Insanın varoluşsal ve varlıkblllmsel olasılıklarını teoremler şeklinde sınırlar: mitsel tasarnnlar ımgelern ınt doldurur ki bu mitsel tasarımların karşısına düşünen aklın yanılgıdan kurtaran Iddiaları gtbl gerçek tarthin bunca olaylan da kınlmak üzere geleceklerdlr. Özelllkle İslam'da, trngclcmsel. tarthötesel görüş (vtsıon lmagınatre. transhıstorıque) onu, sonunda. aklileştıren metafizik görüş ü zerıne getirir. 23 le) Geleneksel yorumlamaların gücü ve sınırları Nesnel gerçeğin verılerınden ğerlendlrllen tüm ciddi dinsel olgunun düşünüşler, yalnızca biri olarak de- anlamı üzerıne kutsal metinle- rı değil. eşit derecede, geçmiş kuşaklarca glokumalan da göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Fakat yorum geleneği ile ilgllenm enln Iki biçimi vardır ya çok geniş bir kamuoyunca saygı duyulan uzmanlara tercihen başvurarak. otorite oluşturan sonuçlar araştırılır, ya da vahyedllmlş metni realltenln farklı düzeylerine bağlamaya çalışan müslüman blllnç üzerine bunca tanıklıklar olarak, bütün klasik yorumların tasvirine özen gösterllfr. Blrlncı".durumda, sağlam olarak tanınmış, dolayısıyla tüm eleştirilerden uzak, bir öğreti elde edlUr: Ikincı durumda Ise. tüm İsla­ mi düş ünce fenomenolojik ve epistemoloj ik açıdan ortaya konur: bu durumda da bu düşüncenın araçlarını ve ölçü tlerlnl blzlmkllere göre açıklamak .ve kurmak söz konusu olur. Bu sonuncu yöntem. ınanıyoruz ki. zihinsel ufkurnuzu eskl teolojlk ve felsefi önkabullerden kurtaran, böylece kutsal metınlerln tekrar okunuşuna yenı bir bdkış açan tek yöntemdlr. Marx, Nletzsche. Freud zlrveyl oluştururlar ki o zirveden Iki yamaç Iner: biri "yanlış blllnç·ın egemen olduğu bir geçmiş, diğert nes n el anlayışa açık bir gelecek. Birinet fllo~of tarihte ekonomının işlevine uygulanmış olan diyalektik aklın çıkışını sağladı: lklncısı. bır· üst felsefenin (metaphllosophie) yani "İyt'nin · ve .Kötü'nün·. Doğru ve Yanlış'ın ·aşırı ~~~ııncıl" ın ötesinde bir düşünüşün koşullarını tanunladı; nihayet üçüncüsü. açı~ ve seçik bUinç tarafın­ dan bastırılmış. büyük, örtülü. psiŞik kıtayı ortaya çıkardı. •Eğer onların ortak niyetlerine yenıden ulaşılsa. diye yazar P. Rıccieur. orada öncelikle blUncın. bütünlüğü Içinde "yanlış" bllinç olarak değerlendlrllmesl karan bulunur. Oradan, her biri ayrı bir tönda. kartezyen kuşku problemıne. onu kartezyen kalesinin de tam ortasına taşımak Için, yeniden sarılırlar. rlşllmlş sayısız Bu okuyuşa. Gazali"nln eserine dayanarak gu.ıştlk: bkz: M. AKROUN. Revelation. Vertt.e et HtstDtre d'apres l"oeuvre de Gha.ıdli: J . Schacht. Studla Islamica XXXI. Marksist açıklamaya katJhyoruz. temel bir farklaı Dln sadece ve zorunlu olarak "halkın afyonu- değildir: o. tnsamn tarihsel gerçekleşme biçimlerinden blrfsldlr ve olduğu gibi. Içinde bir mutlağın dogrulanışını siirdürdOgıl tarihin deglşmelertne 21 bağlıdır. 22 Bu yalonlıklann ıncelenmesı lçln bkz: M. Arkoun: CCuntri· button iı l"etude de l"lıumanısme arabe au rv·e stecle de l"Mglre: Mtskawayh plıllosplıe et hlstDrten. Dört tlp sembollzm P. BARTI-IEL tarafından aynştJnlmıştır. Interpret.alfon du langage mythlque et Uıeologle btbllque. Leyde 1963. 23 Bkz. H. CORBIN. Hlstolre de la phUosophie lslamlque. GalUmard 1964. 24 De l"Int.erpretaLion. SeuU 1965. s. 41. JOURNAL OF ISLAM lC RESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER-AUTUMN 1994 : -..-· -·-··-. - ._,_ - o·.- - -. ....... .. ·-- 254 .•. ı KUR' AN'I NASIL OKUMAU? Descartes okukı'nda biçlmlerunlş filozof, şeyle­ rin kuşku· 'verici olduklannı. görün<iükleri gibi olmadıklanm blllr: faka.t blllncln kendi kendisine göründüğünd~n başka bir şey olmadı­ ğından kuşku duymaz, onda anlam lle anlamın billnci örtüşür: Marx. Nietzsche ve Freud'dan beri bundan kuşkuluyuz. Şey üzerine kuşkudan sonra, blllnç konusunda kuşkuya girdik". 24 Bu önerrill felsefe tarihi özeti İslami düşüncenin anlamı ve sınırları üzerine yeni bir ışık tutar. Vahyedilmiş verinln, Arlsto manbğı­ nın kavramcılığının ve neoplatoncu duallzmfn temelleri üzerifnde geliştiği ölçüde, İslami düşünce, · hristlyan skolastiğine ve daha genelde, nesnel ldeallzme yöneltilen tüm eleştıri­ lere hedef olur. Kur'an'a uygulanmış başlıca üç -mantıksal, dilsel ve nebevi- yorumlama akımının nasıl, mutlak ve değlşkenln. doğru ve yanhşın, · Iyi ve kötünün vs. hakim kararcısı olarak yalnızca "yalnış bir bilinç" kurmaktan başka bir . şey yapmadığı kolayca gösterilebilir. Kur'an'da, ~mlduğumuz bu mitsel yapı dilini. bağdaşbrmacı bir metafiziğln 25 yoğun etkisi altında, doğrusal v e biçimsel düşünüşler şeklinde, soyut ve geri dönülmez antıtezler biçlminde, ·yavan ve kısır tarbşmalar .blçlmlnde, ya da blllneblllr kuruluşlar şcklJnde donduran aynı esasici düşünce her yerde bulunab1lir. Burada Şiı.nu eklemek gerekir ki Ortaçağ Insanlığı ~"!Jrguyla (speculatlon) · yitirdiği şeyi ayinlerle · (r~tes) ·telafi ediyordu ve bugün biz, ayinleri Inkar ettiğimiz Için elimiiden kaçan anlamı, gerçeğin eksiksiz bir bilgisi sayesinde, yeniden yakalayablllriz. Ayinler Inananın günlük yaşantısını düzenliyorlar ve onu kutsal olanla sürekli ilişkide tutuyorlardı. Mit-simgelerde telkin edllmiş olan örnekleri ve amaçlan, hareket ve sözle canlandırmayı sağlıyorlardı. 26 Bu durumda sorun, ayinler sayesinde süreklilik kazartmış bıu mitsel evrenin çoğu zaman, kurgusal planda katı sıstemler biçiminde küçülmesinin nedenini ve nasıllığını bilmektir. Yukanda Işaret edllmlş olan üç akımın her blrinde baŞlıca kırılma noktalarını saptayarak bu soruyu cevaplamaya çalışacağız. ' Bizi ilgilendiren -Kur'an'a uygulanmış okuma yöntemlerını Incelemek- bakış açısından, mantıksai akımı dilsel akımdan ayırmak zordur. Gerçekten, hlcri ikincı asırdan başlayarak Irak'ta glrlşllmlş dilbllglsl ve sözlükçülük çalışmalarının. baştarı beri İran-Yunan mantık- sal yöntemlerine ne kadar borçlu olduklan kesin olarak hala blllnmfyor.27 Fakat, olgu tarihine derinden girmiş olan, üstelik bir insani dllde seslendirilen Tanrı'nın Sözü'nün, OrtaDoğu'nun kültürlü merkezlerinde geçerll olan anlama ve yorumlama yöntemlerine göre, tüm bilgi ve gündeilk yaşantı anlannda çok hızlı lşletıldlğ!ni göstermek kolaydır. Kuşkusuz ilk dönemde, İran-Bizans düşünce geleneklerinden yayılan etki, onu bllgtsel etkinin üstüne çıkardı. Üçüncü yüzyılın başından beri, bir "ldeoloji"nin peşindeki bir rejim tarafından desteklenen Yunan felsefesinin kaba müdahalesi, Ikili bir aldatmacanın "blllmsel" aracını üretecektlr: bir taraftan, gerçekten, o güne dek olmadığı kadar etlmolojlnln, dilbilgisel yapının ve belagat usullerinin çeklclllğlne boyun eğlle­ cek: diğer taraftan, hukuk doktorlan -teologlar ve usfıl hukukçuları- Vahy'i, ahlaki-dini bir yasa biçimine dönüştüreceklerdir, ki bu ahlaki-dini yasa, peygamberin sözü (hadis) lle, bu şekilde bir tutulmuş olan Tanrı'nın Sözü'nün28 aşkın niteliği kuramsal olarak da olsa kurtarıl­ madığı için yasama çalışmasını bozacak ve yoksullaştıracaktır. Öte yandan, Yunanca uzmanı filozoflar {{elasifa), Iki bilgenln, Platon ve Arısto'nun öğreUlcrinl tercih ederek Kur'an karşısında uzaklıklannı açıkça ortaya koyacaklardır. Bunun sonucunda, klasik metafizik bütün İslam kültüründe geniş bir yayılun kazanmıştır. İslam'ın genel tarıhı içinde, bu zaferin zararlı sonuçlarını ölçmek için, İslam'da olduğu gıbı hrisUyan Bab'da da, Kutsal Kitapları, ardından da, toplumların yazgısını 29 çözmeyi yönlendiren temel ilkelert anunsatmakta yarar görüyoruz. Beş Ilke üzerinde durulacakbr: a) Yarumcular aracılığıyla elde edildikleri Arlsto'nun kategorileri, Yunan diline özgü olan gerçeklikten kopmayı metafizik esasşekliyle, ~Orada. yeni platoncu öğret! (Aristo teorlsl). farklı kaynaklı bilinebilir elemanlar, Aristo'nun categories'sln1n yarduroyla az çok 2 slstemleştırllmlştır. ıı.Ayln' konusunda bkz. J . CAZENElNE, Les Rttes et la · CondUfon humatne. P.U.F. 1957. lslarrü ayfnlerl Incelemek Için en Iyi eser..hareketlerln ve biçimlerin dış tasvtrlyle yetinen Gazatrnln Ihya'sıclır. 27 Bkz. H. FLEISCH. Tra tte de ptıılo/Dgte arabe, c. I, Beyrut 1961. :ı.aau bir tutmayı. öyle görunuyor Id, kutsalın anlamında her şeyi birleştiren mitsel bilincin Işaretlerinden blrl gibi · dQşfınmek gerekiyor. · 2 !i3u fonnülleştlnne, kultür ile toplum arasmda y~ızca etkileşim hareketını saptar. O halde bir anlamda blr nedenseliiği düşünmek gereks!zdlr. ISlAMi ARAŞTIRMALAR ClLT: 7, SAYI: 3-4, YAZ-GÜZ DÖNEMI1994 ' 255 MUHAMMED ARKOUN/AHMET ZEKI ÜNAL lar düzeyıne yükselttiler. Arapça, Latince ve dilleri kendi dilbilgisel yapılarında mantık­ Waştılar, öyle ki Tann ve Kutsal Kitaplar keyfi kavramsal ·Çerçeveler tçtnde duşunt1ldu; 30 ~} Aklın özdeşlik. çelişmezlik, tasun (syllogtsme} tlkelert·, ıçınde analojl (kıyas) yoluyla akıl yürutme · işlemının mumkllil ve hatta gerekli olari' toplumsal turcleş bir zaman kavramı oluştururlar. Böylece bu akıl yürutme musluman uzmanlarca. Vahly'le tarthin kontrol yöntemı olarak kabul ettirildi. Ne kadar aldatıcı. zararlı ve özelllkle tarıhı harekete geçiren Tanrı'nın Sözü'nun dirlltici amacına karşıt bir yöntemi Sonunda, İslam'da en saygın duşunurlerden btrtnın esertnln öyleslne anlarnlı paradoksuna ulaşılacaktır: Gazali (öl. 505/ 1111} tumuyle M din 111mlerının thyasıMnı amaçlayan bir öğreti ortaya koyar, fakat eserlerinden birini, butun tasun biçim ve şek1llerlni Kur'an'ın ıçerdJğlnf göstermeye adarl 31 Daha genel olarak. bu akli llkelerden beslenen çok sayıda yorumcu, sayısal parçalamaları oluşumun gerçek zamanı Içine sokan, şey. durum, tur, birey vb. kavrarnlarını Kur'an'a uygular; c) Nedensellik (causalite) ilkesi, empoze edildiği determinist, doğrusal ve soyut görüntirnde değil. felsefi olarak formuHenişinde sunni denilen teoloji tarafından dışlanmıştır. İlk Muharrlk'ten ya da İlk Neden'den söz etmek yerine her şeyin Yaratıcı tarafından her anda tekrar yaratıldığı söylenecektir: nedensellik atılmamıştır, fakat somut doğuştan, oluşumdan, gerçekliğin diyalektik dinamiZminden haberi olmayan, açıklama ilkesi olarak, Batı basltleştirtlmiştir; d) Vahyedllm1ş gerçekl:Iğln yanında -ya da olmayan bu Ilke ve kategorilerin tam uygulanışının sıkıcı sonucu gibi algılanan, akli bir gerçeklik kendini gösterir; böylelikle ınanç He akıl ve özelllkle Jelasifenin tirettiği sahte çözümler arasında ·ünlü tarkarşısinda-, zainana bağlı tış~alar doğacaktır; e) Platon'un bellettiği, Plotin'Jn vurguladığı, kendllertnce değiştirdikleri ruh-beden tklclllğl. Vahy'in açtığı UmUt'un yerıne bir Irade mitolojisi koyar. Akıl tarafından aydınlatı­ lan trade, -maddi, pts, geçici gerçeklik- bedenin aleyhlne -manevi, saf, ölümsüz llke ve gerçek yurdu gök olan- ruhun kurtı,ıluşunu seçebilir. Sonuçta, Kur'an1 öğretiye yansıtılacak bir ahla.:. ki-siyasi değerler sıstemı ortaya çıkmaktadır. Stoacıların Bu Jlkeler, yazanna göre az ya ·da çdk sıkı bir uygulama alanı buldu. · Bütün durumlarda. Kur'an metninden Mmantıksal" çelişkiler çıkar­ dılar: önceden takdir ve cüzi irade (el-cebr w'el-qader); peygamberllğe velayet ve hilafetemirlik-saltanat; yaratılmış Kur'an, yaratılma­ mış Kur'an; muhkem, muteşablh ayetler vs. de olduğu gibi. Her şeye karşın Tanrı'ya götüreri yolda (el-lw.da) sabit kalmak için, belirli tarihsel bağlamlarda, siyasal-dinsel tutumlara bağlı çeşıtıi kurgusal çözümler ortaya konmuştur. Böyleçe, metnin lik akla gelen (zahir) anlamına kesin bağlılıklan, hem tum aklileştir­ menln berisinde Tanrı'nın Çağrısı'na katılma kaygısını hem de dünyaya fazlasıyla kapılrnış bir arıstokraslnln toplumsal-siyasal reddini Ifade eden lafızcılar (lltterallstes) · (hanbelüer, zahiriler); -genel Insan aklı gibi sunulan- Aristecu akla güvenleri, resmi bir ideolojiye katılı­ mı. yanı dini, mıto]pjl, ve yasa olarak kullanarak ülkenin Işlerını etkili bır şekilde yönetme kaygısını dile getiren akılcılar (mutezile, eş'aıt­ ler, felasife) ortaya çıktı; nihayet, döktrlnlerl, mıt-slmgelerln deneyimsel bir keşfi olarak algı­ lanan simgeseller ile kurtarıcı düş 32 olarak yaşanan bilinebilir (gnos) arasında gidip gelen, imgelernciler (Jmaglnatifs) (suji.ler, şitler) diyeceğırniz kimseler ortaya çıktı. Bu sonuncu anlayış grubu özeııi~e nebevi akımı . temsil etti. 334'e33 dek Iktidarın tek sahlplerı .. olan hasımlan sünniler W:rafından siyasal-dinsel muhalefette tutulan şiiler. -ümmet'in kartzmatik önderi olan- ve Kur'an'da temel fakat gizU bir amacın en uç sonuçlarını çıkaran, İmam sımgesi üzerinde merkezleşen 'bir Mnebevi felsefe" geliştirdiler. -İlk karlzmatlk önder olan- Peygamber'in ölümünden beri şlilertn ve sünnllerln amansızca giriştikleri çatışmalar. aşkınlık boyutunu tarthin içlne sokarak tarihte diyalektiği harekete geçtren Vahy'in eksiksiz anlamını tam. olarak dile getirirler. Gerçekten de sünnller biçiminde parlak adı kabullenenler, bir oldu-blttı kuramı hazırlamaya elverişli bir Kur'an okuma yöntemini benimsedtler: açık-seçik metinlereve ilk öğretllerin ,tutumuna :ı<>skz. E. BENVENİSTE. Categorles de pensee et Categorles de Iangue. Problemes de ltrıgulsttque generale, Gallimard 1966. s. 63-74. 31 Bkz. Al-Qistas al-rruıstaqtm, V. Chelhot Yay. Beynıt 1959. 32 Bkz. H. CORBİN. L'Imnglno.liDn ereatıice dans le soujlsme d'Ibn Arabl. Flammarlon 1958. Düş sözcüğü. G. Bachelar- d'ın eserlerlnde tanımladığı anlamda alırunası gerekiyor. 33 Şfi mezhebinden olan Büveyhoğullan'nın Bağdat'ta yönetlml ele geçlrdlklerl tarıh: Bkz. H. Laust. a.g.e. JOURNAL OF ISLAMleRESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER-AUTUMN 1994 t. ··.- - - · ··-··-·· ···- ·-._ - ··. ..... ·-··· ......... ··- · ~ '\j .. KUR'AN'I NASIL OKUMALI? 256 ruz: Çağdaş anlayışı, Kur'an'la yalnızca tarıhi ve edebi belge olarak değil. aynı zamanda evrensel bilincin bir anlatım kipi ve kaynaşma alanı olarak llgllenmeye hangi motifler yönlendirebilir? Tanımladığımız çizgide Kur'an'ın ve ·İslami düşüncenın Incelenmesi üç acil ihtiyaca cevap vereblllr: a) KaVIm merkezci zihniyeti ve teolojlk vetolar.ı kesin olarak aşmak; b) Diyalektik ilişkilert Içinde Vahy. Hakikat ve Tarih'In Insan hayatını yapılandiran terimler olarak değerlendirileceklerı bir bilimsel araştır­ ma geliştirmek; c) Çağdaş bilinci. kendisinin ifade edlldlğl dlllerle birleştirmek. Yine yerlıniz olmadığı ıçın burada, günümüz ölçülerınde bir humaniZmin hazırlanışına Kur'an'ın geliştırcliği bakışaçılan üzerine geçici göre, görevdeki hallfeye Iktidarını meşrulaştıra­ rak itaat etmek gerekir. Başka bir deyişle, lafızdan alınmış ve zaten akla uygun olan34 emlrlere ve yasaklarnalara özen göstermek yeterlidir. Böylelikle Kur'an'ın gizli kalmış bir anlamı ihtimali de atılmış olur. Oysa şlilerın, saklı (batın) amaca ulaşmak ıçın dllln görünümlerini aşan bir yorumlama (te'wil) tekniği. sayesinde gün yüzüne çıkarmaya çalışacaklan ve haklı olarak ayrıcalıklılaşacakları Işte bu anlamın gızllllğldlr. Gerçekten. resmi IdeoloJI tarafından sapkın olarak Ilan edilenler, sünnilerln pragmatik tutumuna ve nihayet, tarihte aşkınlığı çok büyük bir çabayla canlandırmak olan Vahy'ln Ilk gereğini ınsanların kalbinde durdurma·· becerisine sahip tek dinsel tutum olan lalkleştırıcı tutumuna karşı çıkmaktan övünç duydular. Böylelikle onlar. peygamberliğin (nübüvvet) en son anlamının. Ilahi llhamın Insani varlıkta sürekli ve aldatmaz bir yansıması .'olduğu konusunda direttiler. Peygamber, yeıyüzünde Tanrı'nın iradesi'ni eksiksiz olaraK; sadakatle aktardı ve uyguladıi böyle değinimlerle yetınecef,rız. 2a) Batılı If!.et-~ıte sadakatslzliğe düşmeksizin karlzmatık bir önderden vazgeçemez. O halde, peygamvelayet ile devam etmesi gerekir: yani zamanın · 'Sonuna kadar insanların karşısında Tanrı'nın :canlı bır varlığını göstermeklerı ibaret olan ruh~ni nalplik. Zira veU. tam anlamıyla Tanrı'nıı:ı. yakın dostudur. özel bir bağışla, Aşk'ın gö,rünümlerinde kusursuz karşılıklılığı gerçekleş:9~en Insandır. · Görüldüğü gıbı. mitsel yapı dil düzeyinde yer alan Tanrı'nın Sözü'nün bir yorumu söz konusudur. Adalet'in Efendisi olarak da Jsirrilendlrllen · ·şii İmam, Insanların Ilk örnek (archetypales) isteklerini simgesel kişiliğinde toplar. Bütün bu ıstekler Kur'an tarafından keskinleştırllmJş ve denenebillr kılınmıştır. Şiilik, elbette. çağın kültürel olağanlığından da .kurtulamadı: böylece maneVi mirası Hz. Muhammed'In biyolojik soyuna bağladı ve İsmaillyye lfrikiye'de3.5 , daha sonra Mısır'da Iktidar sahibi olduğunda. söylem düzeyinde gerçekleşmiş olan maneVi gerekliliği, tarihe egemen olmak Için meşrulyctçi ve şekilcl gerekllllğe dönüştürmek gerekti. · berliğin i ı-·. ı 2- ÇAGDAŞ DÜŞÖNCE KARŞlSlNDA KOR'AN Kur'an Metni'nin geliştırdiği bakışaçılan ve klasik İslam düşüncesının giriştiği. yaklaşımlar üzerinde yeterınce konuştuktan sonra, bu yazının başında sorduğumuz Ikincı soruya geliyo~ Vetoların ötesinde benmerkezcllikten özelllkle söz etmek alışkanlık haline geldi; konu. aşırı bir evrensellik Iddiası yanılgısından kurtarmak amacıyla olduğu kadar emperyalist çağın sürekli çalışan şeytanlarını kovmak amacıyla da büyük rağbet görmeye devam ediyor. Antropolojl ve etnolojinln gelişmeleri. dinsel gerçekliklere ilişkin konularda yüzyıllardır sürüp gelen bir duy:;ı.rlı­ lığın etkilerine karşı denge oluşturmak için çok yeni, çok yetcrst? ve çok tartışmalı bir durumdadırlar. Dinsel gerçeklikler ise ırka, zlhniyete. akılötesi düzeyinde, diğertnın. yani bu diğerının yaşadığı değerlerin temelden reddedillşini kuran her şeye bağlıdırlar. Kuşkusuz, üniversite kültürü hoşgörüsüzlük evresını aşabildl . mi ki; bütün hristıyan kiliselerini birleştirme hareketıyle (oecumenisme) eaşmuş hrıstıyanlar hristıyan olmayan dinlerle maneVi bir kardeşliği de desteklemeye çalışıyorlar: 36 Kaldı ki hrlstiyan tcolog. tekelcilik sorunsalın­ dan hiç ayrılamazken37 üniversiteli de fiilen bir rol geri dönülmez bir durum yarattı: Üm- • 34 Dinsel yasa (Şeriat) hükümlerının akla mutlak uygunluğu Yunanca uzmaııı filozofların bu yola çektıklerl hukuk doktorlarının değil$mez saplantısıydı. Bunun. dini. dinsel. düşünce üzcriııde resmi sansürciller tarafından uygulanan yasa gibi baskın çıkartmakta katkısı · çok olmuştur. 35 0rtaçağ'da, bugünkü Libya'nın bir bölümünü. Tunus·u ve Cezayir'In batısını kapsayan siyasi zatlyet.. 3 1i3kz. not. ı. 37 Teoloğun bu direnişi yine de normaldir: dinsel olgu felsefesinin hızla diniert sona erdirmesinden korlanaktadır. Fakat dinler lllozofun tedirglnUğlne kadar dışlamaya yönelen etkenierin yıpratıcı hareketı altında değlşmektedirler. i !. ır ~ iSlAMi ARAŞTIRMALAR ClLT: 7, SAYi: 3-4, YAZ-GÜZ DÖNEMİ 1994 - 251 MUHAMMED ARKOUN/AHMET ZEKI ÜNAL hiçbir zaman k~ndisini Ugtlendirmeyen görüngüleı:in (phenomenes) "nesnel" tasvirtyle yetinJyor. Bununla birlikte, Batı'da, yabancı kültürlerin düşünsel sorumluluğunu gerçek yüklenişe doğru son bir adım atmak başarılınasa da, böyle bir ihtiyacın orada gitgide bellrginleştiği en azından kabul edılecektir. Az gelişmiş denen yani müslüman ülkeler bakımından durum aynı şekilde değildir. Bunlarda, 19. yüz- yıldan beri, oıyantallzmle eşdeğer olan batıcı­ lığı, ya devrtıncı düşünceleri, edebi ifade tekniklerini ve dahası, maddi uygarlığın kazanım­ larını safça kabullenme, ya da daha çok son zamanlarda, ruhsuz bir insanlığı tutkuyla, reddetme belirliyor. Böylelikle, birilerinin kültürel bencllllklerin~ diğerlerinin bedduaları karşılık veriyor. Bu koşullarda, evrensel bilincin tanİk belgesi düzeyine Kur'an'ın yükselişi hala gerçekleşemedi. Oysa, tarihi, felsefi ve teolojlk bllimlere yeni yollar açmak için her iki yandan da. gelen bu sağlanması zamanı Söz konusu · olan, Tanrı'nın yüksellştır. Hz. Muhammed'in . aracılığıyla ınsanlara seslendiğini karşılık beklemeksizin ilan ederek müslümanlarınkine benzer bir tutumu "hayalle ve sempatiyle"38 sergilemek değildir. Tersine. bir din felsefesi açısından Kur'an'ın özgün katkısı, Peygam. her'In hayatının koşullarıyla apaçık bağlanna karşın, bir Vahy gibi alınmayı sürdürüyor olmasıdır. Bugüne kadar teoldgların dogmatik yapıtanna ve bilimellerin keyfi yorumlarına terkedilmiş Insani bir fenomenı. nihayet tüm olumlu sonuçları içinde, o gün bu gündür düşünmeye zorluyor. Karşılaştırmalı dinler tarihi kadar önemli bir dlslpllnin yüksek öğre­ nimde yerini almamış olması bile çok anlamlı­ dır.39 İnsanlığın din t:arıhinde aldatmacadan ve mıtolojileştirmeden anndırma gibi çok büyük bir görev böylece, önceki tüm teolojilerden kurtulmuş bilimsel ·bir amaçla yerine getirilmeğl bekliyor. Büyük teolojlk eserler de kendilerini bu eleştirel sınamaya kon!! yapmak zorundadırlar. Bu anlamda Hristiyaiılık için daha korkusuzca antropolojlk bir hedefe harcanan çaba yine de yeterli değil: Mltolojlleştirmeden anndırmaya karşı çıkışlar, bir inanç üzerıne düşünmekten, en değişik tarıhsel bağlamlarda işlevsel insani gerçeklik olarak inancın kavramşma geçtirnek istenmediğini ortaya koyarlar. Tüm Kutsal Metinler'i tnsanıı ı Kurtuluş ZenglnllğJ'nJn parçası kılan sayısız olaylar olarak okumayı sağlayacak -tüm bilim koşullarında­ ortak bir sözcük dağarcığı ve yöntembilim tanımlamak gerekmektedir. Böylece, dar kullanımlı söylem olarak teolojiden bir teoloji felse- fesine geçilecektir. Artık bir inancın gerçekliğini" savunmak için değil. fakat tnancı . gerçeklik olarak anlamak için çaba harcanacaktır. Bu koşulladır ki, Kur'an, birileri için en son Vahy. diğerleri için basit dalılee bir yapım olmaktan kurtulacaktır. 2b) Diyalektiğin ve aşkınlığın serüvenleri Geleneksel inançlıların ileri süreceklerı bir yaklaşım, sonunda ınsanı aşkınlıktan koparacak ve yalnızca dlfiln b esleyeblldiğl bu umuttan insanı yoksun bırakacaktır. Dinl, bir ayinler, kurumlar ve billmsel incelemeye. açık laik eylemler toplamına lndlrgeyerek, sonuçta. dinden olmayana, şimdiye, olağana yerleşmek için dünyayı ve ınsan hayatını kutsallıktan arındır­ ma sürecine atlanır. O andan itibaren, amaçsız ve genelllkle de saçma serüvenierin bir dizisi olarak çözümlenmış somut tarıh planında anlamları sınırlayan anlayış daha fazla yer eder. Ve çağımızın çbk belirgin özelliği olan şu sonuca ulaşılır: Ekonomik ve toplumsal güçlerin diyalektik oyununa boyun eğmiş~ tarihsel eylemde sakınımsız güdümlenme karşısında, eski ınsan nostaljlsl bir suçlama olarak ortaya çıkar. Aşkınlığı dlyalektiğln serüvenlertrıe bağla­ tam olarak bu nostaljlnitı gösbiridir. Bu, lns,anlarm neden şimdiye dek olmadığı kadar böylesine az çağ­ . daş olduklannı açıklar. Ortaçağ' da," zangln ve yoksul.-.efendl ve köle. aydın ve kült~rsüz mıt­ lerin ve ayınle.rin kurduğu kutsal mekanda ve zamanda eşit bulunuyorlardı; bugün. Tanrı'nın Insanı lle devle tin insanı arasında aynm köktendir. Mesafeyi .kapatmak için gırıŞilen çabalar ise dil planını ya da daha çok, kendinde parçalanmanın izlerini taşıyan bir diUn alanını pek aşmazlar. . Felsefi ve teolojik düşüncelerin önemli bir bölümü. böylelikle, tüm . ~ksik yorumlamaların kökten sorgulanışına yükselecek insan zekasının bir yeteneksizliğini gizleyen eski rut:ıçuluk ve maddecilik sorunsalma devam ettiriyor. .. Önerdiğimiz okuma ınsanı aşkınlıktan komayı reddcdlş tergelerınden parmıyor; yalnızca aşkınlığı, aşkınlığİD. değişik biçimlerde yeniden ortaya çıktığı tarihsel gerçeklikte izlemeye zorluyor. Böylelikle, Kitab-ı Mukaddes ve Yeni Ahlt gibi tüm tarıhsel ve fenomenolojik anlamlarını yeniden ku·rmuş, 38 P. Ricoeur'un Ifadesi. Sorbon ne'da, dinler tarth1 dlploması almak ıçın her yıl bir ya da !kı öğrenci İslam'ı seçiyor! 39 JOURNAL OF ISLAM lC RESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER-AUTUMN 1994 ~ -.- .. - ·-----·· .! ı ı ı 1 KUR'AN'I NASIL OKU MALI? 258 Kur'an gibi bir metin, ınsanlığın geçmişini yeni bir gözle tekrar okuma aclllyetlni ve Imkanını onaylar. Gerçekte, billnçlertn mevcut ayrılış ve dağılış nedeni!lln yalnızca endüstrıyel uygarlığın gelişmeleri olduğu doğru değildir. BlUmsel bir gerekslnimle birlikte, bir kere b1lglnln tüm alanlarında güdümlenmlş olan akıl. bütünleştiricl bakış aşamasına hala ulaşma­ mışbr. Özelllkle tarıh, yüzyıllar boyunca teolojlk, ahlaki ve ideolojik kaygılarla birlikte olduktan sonra ekonomik ve toplumsal gerçekliği Içinde yeniden kurulmaktadır. Fakat artık şu soruyu sormak gerekiyor: "Kur'an'm bayrağı albnda"40 ya da inelllerin ve Kıtab-ı Mukaddes'in doğrudan veya örtük etkisi altında yaşan­ mış tarİhsel psikoloji alanını her zaman karanlıkta bırakarak, tarihi, ortaya çıkartılabilir ve çözümleneblllr olayların -ekonomık ve toplumsal altyapı diyeceklerdir markslstler- eksiksiz bir betlmlenlşlne indirgemekle hala yetlnebllir mı? Bir tür toplumb111mcil1ğin (soclologlsme) dÜnün pozltlvlzmlnin yerini alma eğiliminde olduğu bir gerçektir. Dinsel duygu. en fazla, apayİ1 bir gölge olay (epipheenomene) olarak ele alınmıştır ve dindışı-kutsal, maddi-manevi karşıtlıkları, bütün insan gerçekllğlrtln bir şemalaştırılmasını hatırlatıyor. Kutsalm dindışına ve dindı~ının kutsala dönüşümünü anlamaktan uzak durulacağı gibi, ayrımın net ol- . duğu Hrtstlyanlığa nazaran İslam'da maddinin maneviden asla ayrılmadığı yine bir dogma ola- 1 rak aşkınlık kavramını çağdaş düşüncenin ufkuna sahiptir. Aşkınlık. bir dil bütünleştlrtmı sayesinde bir blllnç bütünleştiri­ mine ulaşmak ıçın şu anda tek uygun şeydir. 2c) Bilinçlerin karşılıkhlığma doğru Aşkınlığa tarıh içinde bir anlam kazandıra­ rak, tarihsel belleğin dışlamakta olduğu mitsel belleği de yeniden harekete geçirmiş oluruz. Tarihsel bellek bölünmüş, dağılmış, kısmidir, dolayısıyla kaçınılmaz olarak taraflıdır: diğert öz, kapsamlı. varlığın simgesel göstertmlerine · dolayısıyla dertnden iletişime açıktır. Sık sık tekrar edilir: yahudiler. hrlstiyanlar. müslümanlar İbrahim'in manevi çocuklarıdırlar; Peygamberler· aracılığıyla Insanlara bildirilen diri, yaratıcı bir Tanrı'ya lnanıyorlar: . Bu btldirlm, çareyl. benzeşlk simgeler kUllanan bir . mitsel yapı diline sürükleyen şeydir. Fakat. böylelikle açılmış olan Inanç birliği şanslan. farklı tarthsel belleklerce dışlanmıştır: yaşanan tarıh. sonuçta. her bir toplum Için, yazılan tarihte kaydedilmiş "kendine özgü değerler" biçiminde bellrglnleşlr. En önemlisi, yüzyıllardan beri, her din . .bağlılarının ekonomık ve sıyasal davranışlarını tam olarak -tam anlamıyla- kutsa· taşıma kaygısına maıJa yaradı. İşte ınsanın, Tanrı'yla lllşkislni. aynı ler bütünüyle Yahudlllk'te, Hrıstıyanlık'ta ol- duğu gibi, devletin ve İslami kurunilann kut- sallaştırılmasına Imkan verdi. Bu, bugün, K. gü.çlü açıklamayı Barth'ın şu paragrafındaki izah eder: tekrarlanacaktır. Bu · çok kısa düşünceler41 , Insanlığın evriminde vahyln. hakikatın ve tarihin -ya da dilerseniz, mıtın, aklın ve olayın- saygın önemine basmakalıp düşünce almaksınız değer biçecek her bir çağa ve her bir ınsan grubuna kendini verecek olan tar:ıhsel bir bilgıyı aklama amacı­ nı güdüyor. Toptan tarıh O'hlstoire totale) adıriı verd1ğlmlZ şey, daha yukarıda bellrttlğlmiz gibi sürekli gerilim hallnde olan bu. üç etkenin sonucudur. İslam uygarlıkla~ı. zengın olduğu kadar· çok sayıdaki örneklerin yardımıyla bu görüşleri yansıtmaya Imkan verirler. Kur'an'da, hala, aşkınlığın tarihe nüfuzu, b111ncln mıtıeşİnesı (mythlsatıon) ve buna karşılık, aşkınlığın tarlhl~şmesi ve mitın aklileşmesi (natioııallsatlon) . izlenebilir:. Bu diyalektik, Y~­ nan aklının Oogos grec42) yorumlanışıyla birlikte artar. Böyle bir yaklaşım, görüldüğü gibi, hayatımızı ve aynı zamanda43 ekondmlk, toplumsal ve sıyasal vs. olanı da hareketlendiren zamanda da her toplumsal kltlede gedoktrtnler, yasalar, gelenekler, görenek- lişmiş bu dünyadaki eylemını Tanrı'sız hiç değlştırmez. Yalnızca tüm güzelliğiyle atelzrn1 ortaya çıkara­ bilir. Zira Insanın var olması. sahip olması ve davranışta bulunması ·oiarak din dış kı­ sımdır. Tüm Insani olanın dindışı özelliğine ve düzensizliğine katılır. En yüksek noktasındadır tamamlanışında; aşılmakta değU yenilenmektedir. İlk hrıstıyanların dını de değU. 44 Ne İsa'nın dini ne de . reformcuların. Dın. ınsanın gerçekleştıriyor oiuşunu ~ustafa Sadık er-Raırnln ünlü eserının çarpıcı başlığı. • Her cümle. ele alınan konular üzerine eski ve yeni Uteratürlerde a.Çık örneklere dayanır: Fakat biz, notlandırm~ ölçüsüzce genişletmekten uzak dunnayı yeğledik. · 42 Hlcıi m. asırda çok sevHen yazar Cahız'ın esen buna bir parça tanıklık eder. Fakat. aslında örnekler çoktur. 43 İnsan üzeone bllgllerımızın bugünkıi durumunda. "daha çok", ·ayni· , "daha az• dlyemlyoruz; bunu söylemek . haklı · olarak açık bir araştınnaya aittir. Fakat o da ona hiç ulaşabilecek midir? 44 Bız ekleyellm. ne de "doğru" din! onarmak ıstedlkleı1 h er defasında müslümanlan yarduna çağıran "selef-1 salih"ln dinl. 41 ISLAMi ARAŞTIRMALAR ClLT: 7, SAYi: 3-4, YAZ-GÜZ DÖNEMI 1994 ~ MUHAMMED ARKOUN/AHMET ZEKi ÜNAL Bir ölüm kolrusunun dinin doruklarından açıkça yayılması rasıantı değildir: O din kı. Zwfngle onun çevresine yavan bir buıjuva Uberallzml yaydı, Klerkegaard zehlrll bir üstpletlzml*, Dostoyevskl histerik bir parçalanışı... Ne yazık kl dinin doruklanndan dinden başka bir şey yüksclmezkenl ÖzgürlcşUrmiyor. tüm hapscdcbtlcnlerın en kötüsü olan koşullarda hapsediyor.45 Yavaş bir mıtolojlleştırme çalışması tcı.ra­ fından kutsallaştırılmış bir gerçeklikler bütünü Içine kapatılmış. tartulaşmış blllnçler. kuşaklar boyunca işte böyle şeklllend1. Mo-. dern anlayışın, kendisinden bir mekanizma elde etmek, üzerınden baskıları kaldırmak ve nihayet, mümkünse, gerçeğin dolambaçsız, aracısız bir anlaşılırlığmı, doğrudan ve bütüncül bir okunuşunu kurmak Için Incelemek Istemem küstahlığı Mgünahı"nı gösterdiği işte bu çalışmadır. Anlatılmış olan mıtolojlleştırmeden arındınlış, inceleme sırasında, gizlice yenı bir mltolojileştlrmeye dönüşmesi mümkündür. Sembolün yerıne kavramın geçtiği, aklileştırll­ mlş mıtolojller olan ideoloJiler çağında yaşadığı­ mız Için tehlike korkutucudur. Bu nedenle . filozoflar ve tealoglar mıtolojlleştırme (den arın­ dırma -(de)mythologlsatıon-) lle mıtleştırme(den anndırma -(de)mythısatıon-)yı birbirinden ayır- · maya özen gösteriyorlar. Modern eleştirinin şeklleilik düşmanlığı (iconoclasme)(*), kısacası, tüm klasik İsiani'ın en değişmez tutumuna ulaşıyor, örneğin: klasik İslam, tarihin doğur­ duğu tüm çeşitleriyle yorumlamaların. aldatmalann, putların ötesinde sürekli Vahy'e dönüşe çağırır. Tanrı'nın Sözü'nün Milk tazellğl"ne, zlklr aracılığıyla. yenıden ulaşmak gerekliğini Sufiler tekrar tekrar dile getirdiler. Bugün de biz, Kutsal Metinlerin ki.ırtarıcı amacı olan Ilk mitsel ·çekirdeği, din adı altında karmakarışık edilmiş tüm inançlardan, uygulamE dardan ve doktrınlerden kurtarmak gerektiğini söylüyoruz. Eskilere nazaran bizim ayrıcalığımız. bu mltolojileştırmeden arındtrma ıŞi ni,,tarihi reddetmeden, tersine, orada daha çok bilinçli. daha az yabancılaştırıcı bir faaliyet göstererek gerçekleştırebllmemlzdlr. Çağrı'ya açık. fa kat Insan tarafından yaratılmış kutsallıklarda eksiksiz kendini gösteren eleştiri Ihtiyacı sayesinde, git gıde artan sayıdaki bfllnçler, "hlr bakışaçılan karşılıklığı" ıçınde, henüz, diya l rığa giriyorlar. Tavsiye ettiğimiz Kur'an okunuşu işle bu diyaloğu desteklerneyi amaçlıyor. Kuşkusuz öne sürülen bütün bu görüşler, titiz metin çözümlemelerıne, geniş ve çeşitlen­ dirilmiş araştırmalara, bilimsel düşüncenın . tam b~r evrım -.-- -----· ·. değlştlrici · ;~rtleriyle sıkı arzu ederler. İnsanların dikkatine sunulmuş en olağanüstü metlnlerden birinde hala dolaşan en acı · verici ortak noktaları sona erdirme sabırsızlığının bizi belki de dikkatsiz açıklamalara sürüklediğini şu an Için içtenilkle kabul ediyoruz. Duyguya kapılacağı her defasında okuyucu, kendisini, kesin sonuçlara ulaşmaktan çok. bir düşünüşe çağırdığımızı iyi hatırlamak zorundadır. Bununla birlikte, aşağıdaki noktalan kazanım olarak hatırda tutmak gerck('r ....l<t!r: 1) Tarihsel ve felsefi eleştiri, müslüıuan bilincin kabul ettJği ve yaşadtğı biçimde anlamların fenomenolojik betımlenişi karşısında, kaçı ­ nılmaz bir Ilk aydınlatma çalışmasında her şeyini göstererek haklarını yitlrır: 2) Simgesel imgelemle müttefik diyalektik akıl, diğer bir deyışle, bölünmez bilinç, düşünen akılı. Voltaıre'in dediği gibi MKur'an'ın her sayfasında tıtreyentakıl"ı ortaya çıkanveren MçeUşkllerM dahil Vahy'In diliyle bütünleşme yeteneğlnde tektir; 3)Kur'an, yalnızca özel incelenmesi dış ın­ da, edebi ve tarihi bir belge olarak ele alına­ maz: bu demektır ki. eski kökteneller Vf! modern yarumcular tarafından şeretle ortaya konmuş yöntemi tersine çevirmek gerekiyor: ayetler, anlamlarını Mınış koşulları"ndan (esbabu'nnüzül) almazlar, fakat tarihçlye, VII. yüzyılın başında Arabistan'da toplumun ve kültürün durumu üzerine ipuçları verirler. Daha önce yapıldıK,ıı. gibi. ayetlerı koşula bağlamak, opportunlst bir Vahy, 'gerektiği zaman Tanrı'yı yardtma çaK,ıı.ran bir p~ygamber pozitivist düşüncesi­ ni aklamaktadır: · İlk amacı ve mevcut sonucu tarihi canlandırmak olan bir Metin'In gücünü sıradanlığın Içinde dondurmaktır. Ortaçağ'da gelişmiş özcü (escentialiste) teolojinin bu ölümcül tutumunu elden geçirmenin tam zamanı; 4)Yorumlama. alanında eleştiri ihtiyacı öyle bir eştğe gelmiştır ki, orada ya ayrıntı denemeler lçtnçie tekrarlanmaya ve yoğunluğunu yitirmeye mahkumdur, ya da dilin ve, ardından da, bilincin birleştırlmine doğru kendini aşmaya mecburdur. Bu sırada, araştırmanın bu yeni aşamasının, başlamaktan başka yapacaK,ıı. bir şey yoktur. 'PfeUsme: Protestanlığın gl.zemcı bir kolu. zühdiye (çev.). 45H. BROUİI..IARDAN.dan alırtı K. Barth. c. I. s.54. •ıconoclasme: Kiliselerdeki tasvirlere tapmmayı yeren ve bu tasVirleri kınp parçalamayı öğütleyen bir dinsel öğreti (çev.). JOURNAL OF ISLAM lC RESEARCH VOL: 7, NO: 3-4, SUMMER·AUTUMN 1994 ~ hallnde yüzleştırimlere dayanmış olmayı