KUR` AN-I KERİM`İN ARAPÇA`YA KAZANDlRDIKLARI

advertisement
Ç. Ü. ilahiyat Fakaltesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2003
İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR DÖNEMİNDE
KUR' AN-I KERİM'İN ARAPÇA'YA KAZANDlRDIKLARI
Dr. BiHU TEMiz"
The Aids of the Qur'an for Arabic in the Early Philology Terms
The fastidiousness given for the recital of Qur'an and its writting and written
forrns had started philolojic movements in the Arab Language which has chosen as
the last human language for the Verses ofGod. And Qur'an had affected Arabic in
positive meaning in the areas below :
Before all else Qur'an had collected Arabic in one dialect (Quraish) and hardened
its unitity. The poetry competitions were been made at Ukaz Bazaar in the llliterated
(Cahiliye) Terrn couldn't obtain Arabic Unitıty but Qur'an had made it completely.
Qur'an had made Arabic legally recognized language of Arabia and became the
first example of all, source and guide in rhetoric and clearity. Thanks to the clearist
(mubeen) expressions of Qur'an a comman and clear language for literature is being
continue without changing or being spoiled.
Qur'an'd made a lot of Arabic words developed in different meanings, and added
an enormous list to its vocabulary. Finally, Qur'an is the couse of existence of Arabic
and its guarantity until the end of the world.
Anahtar Kelimeler: Etimoloji, labn, bedeviler, miliiv-sarf ...
• Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde
Kur 'an-ı Kertm 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
I. FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR ÖNCESiNDE ARAPÇA' YA KISA BİR
BAKlŞ
Dünya üzerindeki diller,
sayıda
teoriler ortaya
çeşitli
yönlerden
atılmıştır.
sınıflandınlmış
Dillerin
ve bu konuda çok
sınıflandınlmasında
en
meşhur
nazariyelerden biri Max Muller'in fıkridir. Dilleri gruplara ayınrken Muller, cümle
kuruluşlarındaki yakınlıklara, asılları arasındaki
dikkate alarak bir fikir yürütür ve dünya dillerini
ı.
alakaya,
şu
akrabalık
vb.
hususları
üç grupta toplar :
Hint - Avrupa Dilleri, 2. Hami - Sa.mi Dilleri, 3. Ural - Altay (Turan)
Dilleri.
Bu sınıflandiı;maya göre Arapça, "Sami Diller"in "Güneyde konuşulanlar"
dalının ilk sırasında bulunur 1 ve Hz. Nüh'un çocuklarından Sam'ın oğullarının
konuştuğu dillerin başında gelir. Diğer kardeşleri Süryanca, İbranca, Biibilce (artık
yaşamıyor)
ve
Habeşçe'nirı asıllarını kurmuşlardır. Arapça'nın nasıl doğduğunu
kesin olarak bilemiyoruz. İbn 'Abbas (ö. 68/687-88) Arapça'yı liifız ve dil mantığı
olarak ilk defa ortaya atanın ve yazanın Hz. İsmli'il olduğunu söyler. 2
Yiilp1tu'l-Hamevi (ö.626/1228), Mu'cemu'l-Buldan' adlı eserinin "Arabe
..
. de, _,_<:.,ı.,.,.
··1.1.::..5'·'''·:- 1 ı:uiı4:ıı:...J'>ı·-:.ı . .~t··· 'flrı
yy:., madd esın
.JA.J 1...1""::' Y. .JA.J. u
eY. Y..)'L;! ~..?-'
• •
• .w ~ (.).4 UJ
".~<)~.ll yyil diyerek Arapça'nın etimolojisini açıklar3 ve daha sonra şu riviiyeti
nakl eder:
·:c;''-t::.:...l'j'fl~·-·'-·':lı·h~rı
.~ ~
•
.J
. (.).JY:.. U"'
·.;c::~.·.·•ıı:-•.1
·~
11\'ı·,A.:.,ı·.~··.
ı..;-- (.).4 u;:. (.), •
1..5". ~
~ (..lt" ı,# .J
f'!'. •
ı.....ı:ıt:Jı··~···'~J\.S
'LLı" 1 JJ ,LJ::.1ı"·ı·.ı··t·G..ııL·-:.ı...:- ._;::.11~- ··
..
•
eY..
eY.{' •
.J . '.llı
~- . f""' •. Y:. .J-"'-'1
• ..?-' ~ ~ u .. ~.J •• ..?-' Y...?.-
• ı.~
u.:;ı
ı.:.,s-
.J
.. ~-t..j~
• ll t..j
•
-~ .11 ~ı.~ ı.::.:!:;
~ u.:;ı
". u... J! ~~ c.N. .. ~~..>ll"
ll
~
- - ll
ı,FY:.
._; .:. 11
• . Y""":
- ı.~ ~UA. •. u.:;ı •
(..lt".J
' :cı.Y:.
-
- ~ ..~.,_;..>"-'
::.11 ~-Y...?..- ..
ır-
~..>UlJ
1
Hüseyin Küçükkalay, Kur'an Dili Arapça, Konya 1969,69-71.
2
Ahmed b. Paris, es-Slihibtj'ifılf}ıi'l-luga, tahk.: Ahmed Sakar, Kahire 1977, 6; Muharrem Çelebi,
f!.utrub (Hayatı, Eserleri ve Kitab al-Azmina), Basılmamış Doçentlik Tezi, Erzurum 1981, 1.
3
Yiil}ütu'l-Hamevi, Mu'cemu'l-buldiin, Beyrut, 1957, IV, 96; Muharrem ÇELEBİ, "Arapça'da
Ezdad Meselesi", D.E.Ü İliihiyiit Fak Dergisi, N, İzmir 1996,35. Cümlenin anlamı: Allah'ın,
dilini Arapça ile ilk konuşturduğu kimse Ya'rub b. I):ahtan'dır. O da, öz Arap olan
Yemeniiierin babasıdır.
304
Dr. Biltil Temiz
Bu rivayette ise Y~utu'l-Hamevi, Hz. İsma'il'in, Tihame bölgesinden olan
'Arabe'de doğup büyüdüğünü, dolayısıyla soyunun, Hintli ya da İranlıların
isimlerinde olduğu gibi,
belirtmektedir.
yerleştiideri
Bu nakillerden, "Arap" ismi ve
öğreniyoruz :
Arapların
1. "Arap" ismi,
bölgeden
dolayı
Arapların aslı
babası
"Arap" ismini
konusunda
şu
aldıklarını
iki ihtimali
olan "Ya'rubu"dan bozularak ortaya
çıkmıştır.
2. Araplar bu ismi 'Arabe'de oturdukları, yani o bölgeye mensup
almışlardır.
oldukları
için
4
adı
Peki "Arabe"
nereden geliyor? Kaynaklarda bu ismin tarihçesi
açıklanmıyor.
Ancak Arapça'yı ilk konuşan kişinin Ya'rub'un babası Yal}.tan
b.' Amir olduğu, "Yal}.tan" isminin Arapçalaşarak " ~Jb~.!'' olduğu ve oğlunun da,
Arapça'yı ilk defa konuştuğu için "Ya'rub y'j.:j' adını aldığı ifa:de edilir. 5
asıl
Sami Dilleri
(kök)leri bilinmeyen
kardeş
dillerdir.
Bazıları
Babilce ve
Asurca'nın, bunların anaları olduğunu ileri sürer; tıpkı Latince'nin İtalyanca ve
Portekizce'nin
anası
olduğu
gibi. Fakat Arap dilini
desteklemezler. Onlara göre Sami dillerinin
olmuştur.
anası,
araştıranlar
bu
görüşü
tarih öncesinde tamamen yok
Dilciler ayrıca Sami dillerini, Sam'ın oğullarından Aram'a nisbet ederek,
Arami Dili diye de isimlendirirler. 6
Sami Dilleri,
Doğu
Sami Dilleri (Babil, Asur dilleri ve
bunların aslı
Akadça)
ile Batı Sami Dilleri (Finike, Nabat ve İbran Dillerinden oluşan Ken'an Dili,
kuzeybatıdaki
Suriye ve Lübnan'da Aram, Habeş dilleri ve bir de güneybatıdaki
Yemen Dili) olmak üzere ikiye
(Yemen)
Arapçası
ayrılır.
Arapça
olan "Klasik Arapça" ve ona
denildiği
bağlı
zaman
aslı, güneybatı
lehçeler manzumesi kaste-
4
Çelebi, "Arapça'da Ezdiid Meselesi", IV, s. 35.
5
Y~tü'l-Hamevr, a.g.e, N, 97.
6
Corci Zeydan, Tiirtfiu iidiibi'l-lugati'l- 'arabiyye", III. Basım, MatbaatU'l-hih11, I, 33.
305
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
dilir. 7 Güney Arabistan dili ise, yazıda olduğu gibi, Main, Seba ve Himyer
SWiilelerine göre lehçelere ayrılırdı. 8
Güneyde hüküm süren Himyeıiler "Müsned Harfleri", kuzeyde nüfuz kazanan
Nabatlılar da "Nabat Harfleri" ile Arapça'yı yazıyorlardı. Müsned yazısı, herhalde
Güney Arabistan Medeniyetinin
yıkılmasından
sonra çok
yaşamaınış olmalı
ki,
İslam'ın ortaya çıktığı dönemde artık kullanılmıyordu ve Nabat yazısı buralara da
hakim
olmuştu.
Hicaz Bölgesi
Arapları
ise
yazıyı,
ticaret için gittikleri memleketlerden
öğrendiler. İslam'ın zuhurundan önce Nabat yazısını Şam Bölgesindeki Havran
şehrinden öğrenip
ticaret ve
haberleşmede,
Irak'taki Küfe
kaynaklı Kı1fi yazıyı
da
Kur'an'ı Kerlın nazil 'olduktan sonra, onun ve diğer d1n1 kitapların yazıınında
kullandılar. 9 Daha sonraları Nabat harflerinden Nesih, Kı1fi harflerden de Sülüs
yazısı gelişmiş,
yetıniştir.
makinelerle yazma imkarn
kadar bu
daha az yer kaplar.
yazı
kullandıkları
hattı
sanki bir s~enodur;
diğer yazılardan
dile "Klasik Arapça"
yan yani
sayıda
daha hızlı
yazılır
ve
diliyle yazan milletierin hemen hemen bütün eserlerinde
adı
verilir. Bu tür
ticaret, din, politika vb. herhangi bir
de çok az
Arapça'ya
10
Arapça'nın
lerine Cahiliye Devri'nde rastlayabiliyoruz. Bu devirde
Arapları
yazılar
Çünkü bu yazı, güzellikte ve mükemmellikte tektir ve kağıttan tasarrufta
benzeri yoktur. Arap
Arap
doğuncaya
dağınık
en eski metinbir hayat süren
bağ birleştirmiş değildi.
Bu sebeple
okuma-yazma bilenler vardı. Genel olarak okuma yazması olma-
ümınl kişilerdi,
dil ve edebiyat da sözlü anlatım ve aktarıma dayanıyordu.
7
Nihat Çetin, "Arabistan", Küçük Türk-İslam Ansiklopedisi, I. Basım, İstanbul 1978, IL Fasikül,
134.
8
Neşet Çağatay, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliyye Çağı, Ankara Üniversitesi ilahiyat Fak.
Yayınları, Ankara 1982, ss. 35-36.
9
Çağatay, a.g.e, ss. 141-142.
10
Muhammed Hamtdullah, "Kitfl.bet San'atı ", Terc. Yusuf Ziya Kavakçı, İslam Medeniyeti
Mecmuası, İstanbul bty., sayı: XXV, 2.
306
Dr. Biliii Temiz
Arapça'nın
kendi grubu· içinde büyük bir üstünlüğe sahip olduğu inkar
edilemez bir gerçektir. Mesela, Sami Dillerinin
çoğunda kısa
sıralamak mecburiyeti olduğu halde, Arapça' da
cümleleri asli cümleye bağlamak mümkündür.
çeşitli
cümleleri yan yana
edatlar kullanarak tall
Bunlardan başka, i'rap 11 , eş anlamlı ve zıt anlamlıların çokluğu, dilin genişli­
ğini
gösteren seci' gibi sebepler ile seslerin taklldi olan kelimelerin
yine Arapça'nın kendine has bazı'vasıflarıdır. 12
Diğer
kabiliyeti,
dilleri ile
taraftan çok zengin kelime haznesi ve en ince
diğer
bulunuşu
manaları
vb.
irade etme
dillerin hemen hepsinde bulunmayan bir özelliktir. Hint-Avrupa
karşılaştırarak, bazı Batılı kaynakların
ortaya
attığı
gibi,
Arapça'nın
bir
çok kusurunun olduğunu iddia etmek yersizdir. İnsan bilmediğine ya da
tanımarlığına -bu
bir dil de olabilir- düşmandır.
Arap Diline hangi cephesirtden bakılırsa bakılsın,
çok güzellikler görülür. En
beliğ
ve edeb1 tabirler
insanın
ondadır.
gönlünü fetbeden bir
Allah (c.c.) tarafindan,
sonuncu ve en mükemmel İlahi' Kitab'ımıza dil olarak seçilmesi, bunun en tartı­
şılmaz delilidir. Ayetlerde kısmen noktalama işaretlerinin yerini tutan "secavend"
denilen küçük harflerin
yerleştirilmesirtdeki rahatlık
masına rağmen anlamlarının
ve ayetlerin birbirinden
girift ve ahenkli biçimde
devamlılık
ayrıl­
arz etmesi, ancak
Arapça' da tecelll edebilirdi. Genel olarak ve hangi dilde olursa olsun, mealierin
tatsızhğının,
o dili konuşanlarca itiraf edilmesi de bunu desteklemektedir.
A. Filoloji ve Dillerin Doğuşu:
Yunanca "philos: dost" ve "logos: kelime, söz" parçalarından oluşan "fıloloji",
önce "Bir dilin tarihinin
"Bir dilde
yazılı
yazılmış bazı
lanması" diye tanırnlanır.
belgelere dayanarak
araştırılması",
eski metinlerin incelenerek ve
ikinci olarak da,
değerlendirilerek yayın­
13
ı ı İ'rap
(YJ:.';11), kelimelerin sonlarının, cümledeki görevlerine göre ya da başlarına getirilen edat,
harf vb. sebeplerden dolayı aldıkları harfveya hareke değişiklikleri demektir.
ı 2 Corci Zeydan, a.g.e, I, ss. 42-46.
13
Ş em s ettin Sami, "Filoloji ", Kiimiis-ı Türki (Fürla;e Temel Sözlük), I. Basım, İstanbul 1985.
307
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerfm 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
Filolojiyle
yakından
çalışmalara yardımcı
olur
ilgili bir terim de "etimoloji"dir. Arapça ile ilgili
düşüncesiyle,
bu terime de yer vermek gerekir: Bugünkü
bilime göre etimoloji, bir kelimenin bütün
bulundurarak, onun ses ve mana
bakımından
varmak, yani bir kelimenin içinde
değerini
saklı
(türevlerini) göz önünde
kabul edilebilecek en eski
bulunan "anlam
şekline
çekirdeği"nin sernantİk
ortaya koymak demektir.
izahı,
Filoloji kelimesinin
göre
müştaklarını
değişegelmiştir.
muhtelif asırların ve milletierin
Filolojinin
yukarıdaki tanırnma
farklı anlayışlanna
paralel bir dil
araştırmacılığı
-özellikle Avrupa' ya- Arap ve İslam alimlerinden intikal etıniştir. Aşağıdaki
terimierin karşılaştıı;ması bunu ifade eder:
Terimin Arapça 'Orijinali:
Türkçe Karşılığı:
Batıdaki Karşılığı
~y...JI~
Kelime Bilgisi
Morfologie
~~~
Cümle Bilgisi
Syntax
~~~~
Üslup Bilgisi
Stylistic
'· lj
•4:iill ..<...ıl ~i c;-ı...J
Dil Tarihi
Çalışmaları
:
Philologie
Arapça'da İslamiyet'ten önce dil ile ilgili bazı münferit fıkirler ortaya atılmışsa
çalışması
da, bunlara bir dil
demek
ması, Müslümanlığın gelişmesinden
doğru öğretilmesi
doğru değildir.
hemen sonra
gayretleri ile önemli boyutlara
Gerçek anlamda bir dil
ilerlemiş
ve
Kur'an-ı
ulaşmıştır. Batıdaki
dil
çalış­
Kerim'in
çalışma­
ları ise, İslam Alemine nazaran çok daha sonraları hayat bulmuştur.
İlk filolojik hareketlerden önce de şüphesiz ki Arapça vardı ve bir dil olma
özelliğine
sahipti. Peki "dil" nedir ve nasıl bir fonksiyona sahiptir?
Dil, pek çok
kişi tarafından
meşhurlarından bazıları,
ve
değişik
tarih sırasıyla şöyledir :
308
biçimlerde
tanımlanmıştır.
En
Dr. Biltil Temiz
ı. Ebu'l-Feth 'Osman İbnu Cinıll (ö.392/1002) el-Ma5ais adlı eserinde dili,
"Her kavmin kendi demek istediği şeyleri anlattığı seslerdir : tı ~ ~ ~1:;....:.1 !i.i..:l.li
~1)::.1 0l:- f'"_}, " 14 diye tanımlar.
2. 'Osman b. 'ümer İbnu'l-Hacib (ö. 658/1357): "Bir anlam için ortaya konan
her bir lafızdır : ~ ~j ~US" der.
3. el-Esnevi (ö. 772/1370-71) de, "Dil, anlamlar için ortaya konmuş sözlerden
ibarettir: ~G:JJ ~j..;d_;JI ,l;.Ul\11. 0c- (;~ 4.i.lll " diye tarif eder. 15 Dilbilimci
Muharrem Ergin,
yukarıdaki
sıraladıktan
üç tarifi
adına
sonra, kendi
şöyle
dili
tanımlar:
4. "Dil, insanlar
kanunları
arasında anlaşmayı sağlayan
tabli bir
gelişen canlı
olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde
bilinmeyen zamanlarda
atılmış
gizli
vasıta,
anlaşmalar
kendine mahsus
bir
varlık;
sistemi ve seslerden
temeli,
örülmüş
içtimai bir müessesedir" ı •
6
5. Bunlardan
başka Arapça'nın Kur'an-ı
Kerim'le ilgisini ortaya koyan
tanımlar da yapılmıştır. Mesela, "Simaru's-Sına'a" adlı eserin sahibi Nahv'i,
"Allah'ın Kitabı'ndan
sonuç
çıkararak,
fasih
konuşan Arapların
alarak ve kıyas ile elde edilen bir ilimdir." diye tanımlar.
Dilin,
Allah'ın
gerçekleştiği
sözlerini örnek
17
(c.c.) ortaya koymasıyla mı yoksa insanın ortaya
konusu birkaç itikadi mezhep
Mezhebi bunun Allah
Terua'nın
ortaya
arasında ihtilaflıdır.
koyması
dogma olduğunu ileri sürer. Ancak bize kadar nasıl
ile
atması
ile mi
Bunlardan
Eş'ari
yerleştiğini,
ulaştığı
tevl}Ifl yani bir
konusu:
a) Peygamberlerirıden birine vahyederek mi,
b)
Bazı
cisimler
hakkında, onları
gösteren
bazı
sesler
yaratıp,
tarif ettiği
kişi­
lere duyurması ve nakletmesiyle mi,
Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyüti, el-İqtirtih fl 'Ilmi usuli'n-nahv, Tahk.: Ahmed Subhl
Furat, İstanbul Üniv. Yayınları, İstanbul 1975, 26.
15
Muharrem Ergin, TürkDil Bilgisi, II. Basım, İstanbull962, 3, 5.
14
16
17
Ergin, aynı yer.
Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyütr, el-İqtirtih ... , 26.
309
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerfm 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
c)
Bazı
yaratmasıyla mı,
kullarda zarilri' ilmi
malı dır. Bunların
en üstünü, birincisi olup bu
görüş
diye üç
görüşün
ve
adı
halinde
tartış­
geçen mezhebin
asıl
dayanağı, "Allah Adem'e (adı konulan şeylerin) isimlerini bütünüyle öğretti. ~:.,
\i.lS ~~tyı f'~l" ayetidir. 18 İbn
'Abbas bu ayeti tefsir ederken, "Sayfayı, tencereyi,
kazanı, hatta sesli-sessiz yellenme isimlerini bile ona öğretmiştir." der. 19 Bir başka
rivayette ise ona
çocuklarının
bu da at' denmiştir."
20
ve
hayvanların adları arzedilmiş
'Bu
eşek,
bu deve,
İbn Cinni, hacası Ebü 'Ali el-Farisi'den bunu benimseyip
nakletmiştir ki, ikisi de Mu'tezile Mezhebindendir. İbn Cinni daha sonra söz
konusu ayeti, "Allah, Adem'i isimleri ortaya koymaya güçlü kıldı." şeklinde te'vil
etmiş,
son olarak
~a,
"Bu konuda kesin bir delil
olmadığı
ortaya koydu, insan:mı; bilinemez." görüşünü seçmiştir?
Dil maddi ve sun'! bir
vasıta değil,
insanlar dili kullanırken ona tam
tabii ve
anlamıyla
canlı
için, isimleri Allah
mı
1
bir
vasıtadır. Dolayısıyla
hükmedemezler. Onu olduğu gibi kabul
etmeye, özelliklerini kollamaya ve yerine göre onun tabiatma uymaya mecburdurlar. Konu şöyle bir benzetme ile izah edilebilir:
At da otomobil de birer ulaşım vasıtasıdır. İnsanoğlu otomobili istediği
biçimde
yapıp, istediği
tarzda kullanabilir; isterse uçuruma bile yuvarlar. Ama
kendine göre organik bir
varlığı,
bir
bütünlüğü
olan
atı, ürktüğü
zaman veya
istemediği yere bir adım bile götüremez. Öyleyse dilin de at gibi tabii bir varlığı
vardır.
22
Nasıl ki at tarih öncesinden beri insana hizmet ediyorsa, dil de filolojik
hareketlerden önce vardı ve iletişim görevini yapıyordu.
Dil insanla beraber ortaya çıktığına göre, önceki neslin sonrakine dili
çabaları,
bu konuda örnek
olmaları, şüphesiz
18
ki ilk insana kadar gider.
öğretme
Yalnız
bu
el-Bakara, 2/31.
Celiiluddin el-Mahallr- Celiiluddin es-Süyüti Tefs[nı '1-celiileyn, Salalı Bilici Kitabevi, İstanbul
bty. I, 6.
20
es-Süyüti, el-İlj:tiriih., 9; el-Mahalli -es-SüyüH, a.g.e., I, 6.
21
es-Süyüti, el-İ!piriih. .. , 9.
22
Ergin, a.g.e., 5.
19
310
:
i
,,
1
Dr. Bilal Temiz
ilk
anlaşma
ya da
iletişimierin
uygulanması
mahiyeti ve
bizce bilinemez
durumdadır.
Bizce dilin bütünü değilse de kök kısmı, Allah tarafından Hz. Adem'e vahiy ve
ilham yoluyla
öğretilmiş,
şartlar
zamanla ve
genişleyerek iletişimi sağlayan
olduğu
uygun
gelişip
oranda da
sesler mecmuası haline gelmiştir.
Bütün dillerin Allah Teala
tarafından
vahiy ve ilham yoluyla
öğretiimiş
olduğuna kesin bir delil yoksa d~" (..)\1a' ~\ ~ ~Y:. ~ ~ ~ı::.:.}ıl\ i.li ~J
~,)L.:. ~ 0! y."}.'jb. y.t:.:...t.,ı ~jı.;JI" ayeti23 Hz. Adem'e dillerin temelini öğretliğine
mutlak surette bir delildir.
Dillerin
nasıl
büyüyüp
geliştiği,
durumu, kelime ve terkipierin
doğuşu
sesli bir
oluşumu
ve
anlaşma
geçirdiği
biçimini almadan önceki
merhaleler,
kısaca
dillerin
ve gelişmesi konusu metafizik bir durum arz etmektedir. Ahmed İbnu
Faris, bu konuda şu fikirlere yer verir :
"Arap dili tevi}Ifidir (yani
orijinalliği tartışılamaz);
buna delil, mezkur ayettir.
İbn 'Abbas (ö. 68/687-88) bu konuda, Allah'ın, isirolerin hepsini öğretiDesinden
sonra ancak insanlar yer, ova,
dağ,
hayvan,
eşek,
millet vb.
şeyleri
kendi
isimleriyle tanıyorlardı." der.
24
"Bir kimse tevi}Ifi
olduğuna işaret ettiğimiz
dilin toptan ve bir zamanda
geldiğini sanabilir ama iş öyle değildir. Allah (c.c.) Adem (a.s.)'e, kendi zamanın­
da
ihtiyacı olduğu kadarını,
Kendi
istediği şekilde kalıcı
öğretmiş
ve ondan da
Allah'ın dilediği
konuşan
nebilerden her birine vermek
Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)'e
vermediği
kadar
yayılmıştır.
ve
değişmez
istediği kadarını öğretmiş
dayanmış,
biçimde
Adem'den sonra fasih
ve
iş
gelip
ona da öncekilerden hiç birine
ölçüde ve önceki lügatierden daha iyisini
vermiştir.
Ondan da sonra
23
el-Bakara, 2/3 ı. Meali : "Ve Adem'e isiınierin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterip,
'İddianızda sadıksan ız haydi şunları isimleriyle bana haber verin.' dedi."
24
İbnu Faris, a.g,e., 6.
311
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-z Kerim 'in Arapça ya Kazandırdık/arz
ortaya çıkan birinin
olduğunu
25
bilmiyoruz;
çıkan
olursa karşısında epeyce tenkit ve
reddeden kişileri bulur."
"İlk müfessirlerden Müca.J:ıid (ö. 104/722)'e göre, 'Öğretilen isimler her şeyin
isimleriydi.' diyenler olduğu gibi, 'Adem (a.s)'ın bütün nesillerinin isimleriydi,'
diyenler de vardır. Bize göre İbn Abbas'ın, 'Allah her şeyin ismini öğretti.' sözü
doğrudur."26 Çağdaş alimlerden Fazlur Ralıman bu noktada, Hz. Adem'in, Allah
(c.c.)'ın eşyanın
insanın
bilgi
öğretip
isimlerini ona
öğrenip
tekrar
sayması isteğini başarmasıyla,
yeteneğini sergilediğini
uygulama
meleklerden üstün hale geldiğini belirtir.
ve bu yetenek sayede
27
İnanç açısından 'ortaya çıkan ve bir bakıma "İslam Rasyonalistleri" sayılan
Mu'tezile Mezhebine göre
adı
geçen ayetin tefsiri
şöyledir:
Allah Teala Hz.
Adem' e bütün yaratıkların adlarını Farsça, Arapça, Süryanca, İbranca, Rumca vb.
bütün dillerden öğretti. Hz. Adem ve çocukları bütün bu dilleri konuşuyorlardı.
Sonra çocuklar etrafa
dağıldılar
ve her biri o lisanlardan birini dillerinde tutup
çokça kullandılar. Kullanılmayanlar zayıfladı ve gitgide unutuldu. 28
B. Arapça'nın Tarihi Safbaları:
Arapça'nın
tarihi
gelişme
karşılaştırmak açısından,
ve
yayılma safhaları,
çok sade olarak şöyle
Kur'an öncesi ve
sıralanabilir
sonrasını
:
1. Eski Arapça ( ~ı ~_;..ll ),
2. Klasik Arapça ( ~,§Jll ~_;=.ll ) ve ona kaynak olan edebi lehçeler (VI. ve
VII.
asırlaı:),
25
İbnu Paris, a.g.e., ss. 8-10.
26
Söz konusu ayetteki " ~j:. " ibaresinde, isimleri, yani irade ettikleri kadın-erkek bütün
belirtmek için " ;.A : o erkekler" zamirinin kullanılması, Arapça'nın genel irade tarzı
olan "müzekkeri tağl'ib: erkeği veya eril'i esas alma" iidetiyledir. Bkz. Celiiludd'in
'Abdurrahman b. Ebibekr es-Süyüti, el-Müzhir fi 'u/üm i 'l-luğati ve enva 'zha, Tahk.: Fuii.d 'Ali
Mansür, Diiru'l-Kütübi'l-'İlmiyye, I. Baskı, Beyrut 1988, I, 13.
insanları
27
Bkz. Fazlur Rahman, Ana Konularzyla Kur'an, Terc. Alpaslan Açıkgenç, Fecr Yay. Ankara
1987, 70.
28
es-Süyütr, el-Müzhir, aynı yer.
312
Dr. Biltil Temiz
3. Ortak Arapça (tr~\ ~jJI ),
4. Modern (Yeni) Arapça( ~'\§,.11 ~jJI ),
5. Ortak ve Modern Arapça safhalarına paralel olarak gelişen mahalli lehçeler.
Bu
beş
Ar~pçası
safha
ile
arasında
konumuza
Kur'an-ı Ker"ım
beşiklik
sayesinde
eden Kadim Arapça, yani C§hiliyye
başlayan fılolojik
hareketlere uygun bir
çevre oluşturan Klasik Arapça saf4alarına dikkat çekmek gerekmektedir.
Eski Arapça'nın orijinal özelliklerini. bazı eski kitabelerde29, bir derece de eski
çağlarda
Araplar la sosyal
isimlerden
ilişkiler kurmuş
öğrenebiliyoruz;
çünkü
yazı
kavimlerle ilgili metinlerde yer alan özel
dili henüz yeterince -belki de hiç-
gelişip
yerleşmiş değildi.
Arapça'nın teşekkülünde etkili olan Aram kültürünün IV. asırdan itibaren
tesirini kaybetmeye başlamasıyla,
bitişikNabat yazısı şeklinde
ve Nabat Dilinin yerini Arapça almaya
İmru'l-Kays'ın
yansıtması
olmak anlamında "ümmilik" ile damgalarırnış
onların
bakımından
yazıyı
ve
övüncil
son derece önemli
nasıl yazıldığını görmemiş
olduğu yaygındır. Kur'an-ı
ümmi olmasından bahsedilir ve "O (Allah), ümmi
den, onlara Kendi ayetlerini okuyan,
öğreten
Arapların
Bütün
30
C§hiliyye Döneminde Arap toplumunun,
de
doğmuş
mezar taşında da yer alan 328m. tarihli "en-Namara" adlı kitabe,
söz konusu devrin özelliklerini
sayı lmaktadır.
başlamıştır.
Arap yazısı
bir peygamber gönderendir.
onları
kişilere
temizleyen, onlara
Kuşkusuz
ki onlar, önceleri
Kerim'de
kendi içlerin-
Kitab'ı
apaçık
ve hikmeti
bir
şaşkın­
lık içindeydiler." buyurulur.
31
Nihat Çetin'in "Arabistan" maddesinde belirttiğine göre, bugün en eski Arapça vestka,
Milattan önce 843-626 tarihleri arasında Aribi (Arubu veya Urbu)larla Asurluların yaptığı
savaşlara dair Asurca metinlerde geçen kırk kadar özel isimi içeren belgedir. Klasik Arapça'ya
örnek, şu iki kitabede açıkça görülür: a) Haleb'in doğusunda Zabad'da bulunmuş 512 tarihli
Yunanca, Süryanca ve Arapça yazılmış kitabe. b) Harran'da bulunmuş 568 tarihi Yunanca ve
Arapça yazılmış kitabe.
30
Çetin, a.g.m, s.l35
31
el-Cum'a, 62/2.
29
313
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'lin-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
Fakat Kureyş'ten, yazıyı İslam'dan az önce öğrenip öğretmeye başlayan birkaç
kişi
bu
kuralın dışında kalıyordu.
Sanki bu, Hz. Peygamber'in gönderilmesi,
Kur'an ile ona indirilen vahyin tescil edilmesi_ve İslam Dini'nin yerleşmesi için
kolaylık sağlamaydı.
Allah'tan bir irhas yani
mesini ve
korunmasını sağlamış,
kaybolup
Çünkü yazma
işi
vahyin kaydedil-
unutulmasını önlemiştir.
Tarihçiler Kureyş'in Mekke'de yazı yazmayı yalnızca Harb b. Ümeyye b.
'Abdişems
kimden
öğrendikleri
yoluyla
öğrendiği
doğru
yazıyı
şiir
Arapça'nın yayıldığı
koruyarak
ancak Harb'in
Dolayısıyla Ebfı
Abdullah b. Ced'an'dan
kişi
olarak Peygamber
el-Mühim'den öğrendiğini hatırlatır?
Mevcut en eski
etmişler,
'Amr ed-
öğrendiğini,
sonra bu
Ziyad b. En' am, el-Enbar halkı, Yemenlilerden Kinde kablle-
sinden rastgele biri Ve ilk
çatısını
dü-şmüşler.
konusunda ihtilafa
Dani'nin rivayeti, onun da
zincirin geriye
konusunda sanki ittifak
Hfıd (a.s.)'ın
katibi el-Halacan b.
2
metinleriyle Kur'an ve Hadislerde görülen, daha
her yerde din,
kullanılışını
şiir,
sonraları
edebiyat ve ilim dili olarak kullanılan, ana
sürdüren, lehçeler üstü Arapça'ya "Klasik Arapça"
denir.
C. Arapça'nın Lehçeleri ve Kureyş Lehçesi:
Arapça'nın
tarihi seyri içinde Ortak Arapça, VI. miladi
gramer ve Jügat bakımından
oluşan
farklılık
gösteren lehçelerden
kablleler arasında
ortak bir edebi lehçe (coin) demektir. Cahiliye devrinde
haznesi olarak kendi kabile lehçelerini
lehçeden de
faydalanıyorlardı
Yarımadası 'na
yayılmış
"Kitabu'l-Ezmine"
adlı
kullandıkları
ve bu lehçe,
eserinde, fasih Arapça
yanında
Basım,
şairler,
kelime
gibi, eserlerinde bu ortak
ravtleri sayesinde bütün Arap
edebiyatçısı
konuşan
Yerbü'
Muaınmed ez-Zerl,<1ini, Menahilu'l- 'irfon
dirasat, Dfuu'l-fikr, I.
şiir
bulunuyordu. Arap
ve Esed Kabllelerinin lehçeleri
32
başka,
asrın ortalarında
I}.utrub (ö. 2 I 0),
kabllelerden Kays, Temim
I}.uşeyr
ve I}.uza'a lehçelerinin
fi 'ulümi '!-!}ur 'an, tahk.: Mektebu'l-buhüs ve'dBeyrut 1996, I, 250.
314
Dr. Bi/al Temiz
fesahatinden de yararlanmıŞtır.
Kureyş
Lehçesi'nde kendini
Araplarda
bölgelere
olmaları
değişik
yerleşmeleri
yüzünden dil,
Kişinin ağzına nasıl
şiyor,
33
İslam illimlerine göre Ortak Arapça'nın esası
bulmuştur.
doğmasının başlıca
lehçelerin
ve
sık sık
göçmeleridir.
insanların ağızlarına
kolay geliyorsa o
ve
Diğer
sebebi,
farklı
ve
dağınık
taraftan o zamanlar ümmi
konuşma tarziarına bağlı kalıyordu.
şekilde konuşuldukça
da durmadan
tabii bir taklit yoluyla variığını sürdürüyordu. Çünkü Arap bunu
deği­
ecdadından
kalma bir miras kabul edip başkalarıyla kıyas etmeye gerek görmüyordu.
Arap toplumu kabilelerden, kabileler
çeşitli batınlardan
meydana geliyordu;
sonra boylar (~G.ll), aşiretler ve nihayet aileler... Bu bölünmelerde aileİer arasında
bile esaslı farkların (~;/1
;.;..;.u)
alınası da kaçınılmazdı.
İbnu
Side
(ö.458/1 066) "el-Muhassas" adlı kitabında şunları nakl eder:
"Ebü 'Ubeyde (ö.21 0/825), nahiv alimi el-Kisai' den (ö.182/798), "gelişti: W"
fiilinin muziiriinin "~" olduğunu nakleder. Ancak, el-Kisiii, "Süleymoğul­
larından iki kardeşin bu kelimeyi "~ " diye söylediklerini, ancak onlardan bir
başka grubun ".l' ile"~" şeklini bilmediklerini belirtir. Bu hal Arapça'nın, Arap
halkına
Kur'an ve
şiirle yayıldığı
görülecek durumdaydı.
34
hatası) şeklinde değildi.
günlerdeydi. O halde ihtilaf, bir ailede bile
Ancak bu lehçe ayrılıkları hiçbir zaman lahn (yani i'rab
Hareke ve
okunuşa
ait
değişiklikler yanında,
kelime
anlamlarında da büyük farklar görülınekteydi. Mesela, "~ " kelimesi, Himyer
kabllesinde "Otur." manasında, ama Kureyş kabilesinde "Atla!" anlamındaydı".
Kabileler
arasında uzaklık arttıkça
lehçeler
arası farklılıklar
da
35
artıyordu.
Meselii, 'Adni:iniler, kendilerine uzak olan Kahtanilerin lügatini ayrı bir dil
sayıyorlardı.
33
Çelebi, Arapça 'da Ezdad Meselesi, 103.
34
Mustafa Sadık er-Ra·fi't, Tiir[hu iidlıbi'l-'arab[, Diiru'l-Kütübi'I-'Arabi yayınlarından, Beyrut
1974, I, 128.
35
Çelebi, Kutrub ... , 2, 3.
315
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerfm 'in Arapça ya Kazandırdıkları
VI. miladi asırda Himyeriler, Habeşlilerin ve İranlıların iki yandan hücumlarıyla zayıfladılar.
'Adniinller ise bunun tam aksine pazarlar, hac işleri, İranlılar
Habeşlilerle
ile rekabet,
ticaret ve
savaş temasları
neticesinde kuvvetlendiler;
lügatieri de gelişti. Nihayet İslamiyet'in de Kııreyş Lehçesini desteklemesiyle
Himyeri Lehçesi kayboldu.
Bundan
sorıra Kureyş
Lehçesinin
diğer
lehçelerle dini, iktisadi ve ticari sebep-
lerle üstünlük sağladığını görüyoruz. Zamanımızın fuarlarına benzeyen panayırlar,
şiir yarışmalarına,
kültür mübadelelerine ve
diğer
edebi ve ticari faaliyetlere sahne
olurdu. Dini merkez olan Kabe etrafında İranlıiar, Babeşliler ve Yemenliler ticaret
için toplanırlardı. :
Kısacası,
başında,
Kııreyş
önceleri
Kureyş'in
lığından dolayı diğer
gelişinden sorıra
Arap
Lehçesinin
gelişmesini
sağlayan
en önemli sebeplerio
medeniyetteki üstün yeri, hac
işleri
ve Ukil.z
başkan­
kablleterin onlarla fazlaca ilgileruneleri gelirken, İslamiyet'in
ise Kur'an-ı Ke:nm yegane sebep idi.
Edebiyatçtiarı arasında
kendi dilinin lügatini
hazırlamakla
övünmek, o
dilin seviyeli lehçesi üzerinde titizlik gösteren bir sembol haline gelmişti. Öyle ki,
Hz. Peygamber (s.a.v) de, şu hadisinde Kendisinin Kureyşte doğmuş, Sa'd Oğulları
içinde büyümüş ve Arapların en fasihi olmakla övünürdü:
~ '·._ili
, '· _ı--.
(..)"'-'-' '-?
U.J->:ı
·ı
!.s-l
36
' •~ ı.,?!.-·"
"
~ bt:.i:ı ' ı.fo.') ~ \JI
Arapça'nın başlıca şu iki lehçeye ayrıldığını görürüz 37 :
· a) Yarımadanın kuzeyine yerleşenterin lehçesi,
b) Yarımadanın güneyine yerleşenterin lehçesi.
Arapça'nın
ilk gramer kaidelerini (Nahv) tesbit eden dil alimlerince İslam'ın
doğuşu sırasında,
yaşayan
dilleri fasih kabul edilen lehçeler, Hicaz ve Necd'in
kabilelerle, bunlara
komşu olanların
lehçeleri idi. Fakat
36
Ahmed Abdulgafiir 'Attar, Mu/f.addemetu 's-sıhiih, II. Basım, Beyrut 1979, 27.
37
Çelebi, Kutnıb... , 3.
316
doğusunda
Kureyş
ile
Dr. Biliii Temiz
Temim'e bağlı kabHelerin lehçeleri arasında farklar vardı. Dolayısıyla "Klasik
Arap Dili" bazan bir grubun, bazan da diğerinin husı1siyetleriiıi taşımaktaydı. 38
Ancak tekrar belirtelim ki, lehçeler arasındaki farklar· biİer konUşma hatası,
birer kelime
yaniışı sayılmıyordu.
çıkmayan
coğrafya bakımından kapalı
ve
Denebilir ki,
etrafıyla
belirli
ilişkileri dışına
bir sisteme sahip Arabistan'da, özellikle
l:)edevi hayatındaki Arapça, bozucu dış tesirlerden uzak kaldığı için yazılı gramer
kaidelerine
(fıloloji)
pek ihtiyaç duymuyor ve kendi kendine yeterli bir halde,
konuşanları arasında yaşayıp
gidiyordu.
II. ARAP FİLOLOJİSİNİN GEREKÇELERİ VE KUR' AN İLE
İLİŞKİLERİ
A. Arapça'da Lahnların Ortaya Çıkışı ve Örnekleri:
Yukarıda Arapça'nın kendine has özellikleri arasında "i'rap: yi)::. ).ll" özelliği
ilk sırada belirtilmişti. Modern dünyada,
şu
üçünden
Almanca.
başka i'raplı
Görünüşe
zaınanımızda yaşayan
dil yoktur: Arapça, bundan
o kadar dil
doğan Habeşçe
arasında
ve. bir de
göre i'rap, eski medeniyetin özelliklerindendir. Çünkü o
medeniyetlerin dillerinin
çoğu i'raplıydı.
Latince ve Sanskritçe de böyledir.
Farklı
Babilce, Asurca, Arapça, Yunanca,
köklerden gelen
diğer
diller i'rap
özelliğinden uzaktı. Aynı şekilde Avrupa'da Latince'den, Hindistan ve İranda
Sanskritçe'den
türemiş
diller
i'rapsızdır.
Yine Babilce'den türeyen Süryanca ve
Keldanca'da da i'raptan bir şey kalmamıştır.
"İ'rap
bir dilin tabii akışına bırakılırsa, yani i!adede serbestlik halinde kalırsa
sanki uzun müddet yaşamıyor; ancak badiye vb. sert ve kavi yerlerde yaşıyabiliyor.
· Bu arada bir dilin konuşanları kendi dillerini kaidelere bağlamak isterlerse Arapların
ve
Almanların yaptıkları
gibi- o dil,
i'raplı
kalabiliyor, ama Arapça,
halkın dilinde kendi seyrine bırakılırsa i'rap terkediliyor." 39
38
39
Çetin, a.g.e, 136.
Corci Zeydan. a.g.e., I, ss. 42-43.
317
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerfm 'in Arapça ya Kazandırdıkları
Arapça'da
fılolojik çalışmanın
sebeplerinin
başında,
i'rap
özelliğinden dolayı
_yapılan hataların çoğalması gelmektedir.. İ'rap hatalarma genel anlamda "lalın:
0=Jll" deniliyordu. Tarihi seyri içinde "lalın"ın manalarından şunları zikredebiliriz :
ı. İslamiyetten önce lalın,
40
"
JJill ı:FJ ı) ~~-' " ayetinde olduğu gibi. bir
sözün manasını ifade ediyordu.
2. Şu hadis-i şerifte lalın, fetfuıet ve zeka anlamındadır : İki kişi ortaya konan
mirası bölüşmede anlaşamayınca Hz. Peygamber'in haberi olmuş ve onlara,
-.L.l:i'
~4.]'.1..!\Wil.ı..ı.:i..t'·- ·.
4.]:-.·;,;..,;~·-·
c- . -.- '-""" ı.Jt' f ··•
~
•
0...S
41
'
"UJJ
····.~-.·'If·. r.··ı·.t··-~-.
~ L.l:i' - - • • l..l"'-' 1 LJ.J->':! u ~
~Gl! "buyurmuştur.
3. Şu hadiste nci~e veya lügat anlamındadır: 42 "~Y-11 u;J.ı ~)Ylll_,jjil"
4. Daha önce yer verdiğimiz,
"Kureyş'te doğup
Sa'd Oğulları içinde büyüdüm;
hatalı konuşma bende neden olsun ki?! "hadisi ile, Hz. 'Omer'in" (.):o
p.;.-:_; "
43
sözünde lalını "telaffuz hatası" anlamında görüyoruz.
5. Ebu'l-Esved ed-Dueli (ö. 69/688)nin,
sözünde de "cümle
bu anlamı,
40
1_;...1 ~
44
"
f:Jll ~ 1:.;.,1 tJ:jJ ~t.; <)! "
hatası" manasında kullanıldığına şiibit
diğerlerinden
oluyoruz.
Anlaşılıyor
ki
daha meşhur ve yaygındır.
Muhammed, 47/30. Meaii: "Andolsun ki sen, onları konuştukları sözün manasından (üsh1p ve
gelişinden) tanırsın."
41
el-I,<.ali, Ebü 'Ali İsmi'il b. el-I,<.asım, el-Bagdadi, el-Emali, Darul-kütübi'I-'IImiyye, Beyrut
bty., I, 5; Çelebi, Kutnıb, 4; Anlamı: "Belki biriniz delilini diğerinizden daha iyi ileri sürer.
Böyle bir durumda kimin lehine kardeşinin hakkından birşey hükmetmişsem, ona ateşten bir
parça kesmişindir."
42
İsma'il b. Hammad el-Cevherf, es-Sıhiih (Tiicu '1-luga ve sıfiahu '!- 'arabiyye, Tahk. Ahmed
Abdulgafiir 'Attar, Daru'I-'Ilm li'l-Melayin, II. Basım, Beyrut 1979. "(:F.l" maddesi, Anlamı:
Kur'fuı'ı Arapların lügat (ya da nağme)leriyle okuyunuz."
43
Ebu'l-Feth O§man İbnu Cinni, el-ffasiiis, neşr. Muhammed 'Ali en-Neccar, Beyrut 1952, III,
246; Çelebi, Kutnıb.. , 4; Anlamı: "Konuşmadaki hatanız, ok atmadaki başarısızlığınızdan da
kötü!"
44
Ebu Bekr Muhammed b. el-Kasım b. Beşşar en-N ahvi, İziifiu '/-valf ve 'l-ibtidii 'fi kitiibi 'lliihi
'azze ve ce/le, tahk. Muhyidd'in 'Abdurrahman Ramai:an, Mecme'ui-Luğ;a ei-'Arabiyye,
Dimeşk 1971, 32; Ebü Said Hasen b. Abdiilah es-Siran, Ahbiint 'n-nahviyy[ne '1-basriyy[n, neşr.
F. Krenkow, Paris 1936, 14; Çelebi, Kutntb .. , 4; Anlamı: "Ben konuşmadaki hatada, bozulmuş
etteki koku gibi bir tiksindiricilik hissediyorum."
318
Dr. Bildi Temiz
Arap
fılologların çoğuna·
hatalı konuşmalar,
göre
Cahiliye Devrinde ve
İslamiyet'in ilk zamanlarında yoktu. Hatalı konuşmalar, İslam ile müşerref olan
Acemlerin yani Arap olmayanların, Arapların arasına karışıp İslamiyet sayesinde
tek vücut haline gelmelerinden doğan samimi kaynaşmanın bir sonucudur. Hz. Ali,
"Beyaz ırktan yabancıların (w.J'_Y;:..YI) Araplara karışması ile Arapça'nın borulacağından endişelendim" dediği rivayet edilir. 45 Demek ki, Arapça'daki dil çalışma­
larının sebeplerinin başında, yabancı unsurların İslam'ı kabul edip Araptarla bir
arada yaşamaları ve de Arapça'nın tabi'i gelişimi sonucu ortaya çıkan lahnlardır. 46
Hatalı konuşmaların
tesbit etmek mümkün
kesin olarak hangi tarihte ortaya
değilse
çıkmaya başladığını
de, tahmine dayanarak bir zaman belirlemek
mümkündür. Tabi' ki bu zaman, İslam'ın gelişinden sonraki bir zamana rastlayacaktır. islam alemindeki dil çalışmalarına ışık tutan olaylar, rivayetlere göre,
Hz. Ali (r.a.) zamanına rastlar. İslam'ın ortaya çıkışından sonra bir çok Arap
kablleleri müslümanlığı kabul etmişler, daha sonra da Acemierden İslam' ı benimseyenler
olmuştu.
Ancak bu
çok büyük tesirleri
ya çıkması gelir.
saınlmi kaynaşmanın
olmuştu. Bunların başında
dil üzerinde hiç
da yer yer
şüphe
yok ki,
hatalı konuşmaların
orta-
47
"Bazı ilim adamlarının hatalı konuşmaları İslamiyet öncesi deviriere teşmil
etmek istediklerini görmekteyiz. Bize göre bu
yanlıştır
ve
hatalı konuşmaların
bilinen başlangıç devresi İslam'ın gelişinden sonradır. Cahiliye Devri ile yakından
ilgili bulunan
"Mu'allel}at-ı Seb'a"yı
inkar etmek gibi bir mahiyet taşıyan bu fikir,
cılız bir tahminden ileri gidememiştir. "
45
48
Ebu'l-Berakiit Kemiiluddin 'Abdurrahman İbnu'l-Enbiiri, Nuzhetu'l-elibbli'
üdebli ', tahk. Muhammed Ebu'l-FııZI İbrahim, Diiru'n-nehza, Kahire bty. 8.
46
İslam Ansiklopedisi, IX, 36.
47
Küçükkalay, a.g.e., 50, 137.
48
Çelebi, Kutrub ... , 4.
319
fi
tabal}iiti'l-
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
B. Valq Lahnlardan Bazı Örnekler :
Arapça'daki cümle
kuruluşu
hatalarını
konuşmada,
yazıda
ve (Kur'an)
okumada olmak üzere üç bölümde misallendirmek doğru olacaktır :
a) Konuşmada ilk lahn Hz. Peygamber zamanında görüldü. O, sahabileriyle
birlikte iken, yanlarına gelen bir heyetin başkanı, heyeti temsllen konuşmaya başlar
ve hata yapar. Bunu üzerine Hz. Peygamber üzülür ve oradaki heyete,
"Kardeşi­
nize doğruyu gösteriniz, konuşurken hata yaptı: ~ ~ !d!S ~1.1.1 l.J'.l;:ı") "buyurur. 49
b) Hz. Ömer (r.a.) kendi hil§feti zamanında ok atma talimi yapan bir gruba
rastlar. Hedefi vuramactıklarını belirtmek için, "Ok atışınız ne kadar da kötü!" der.
Onlar da cevap ol~fik, "Öğrenmeye çalışan kişileriz." demek için,"~ ~'_,i 0=J"
derler. Hz. Ömer, "u~' yerine, hata ederek "U..t..!~f4 " demesine kızarak,
"Konuşmadaki hatanız ok atmadaki vuramayışınızdan da betermiş!: (),.. IY.,I ~
•_ı::: "d
(""'::""->
er.
c) Lahnlar özellikle Irak, Hicaz ve
Şam'da
olmayanlar Araplarla en çok bu ·bölgelerde
ezanda, "~~\ ~ (~) ~ "
50
daha çok
karışmışlardı.
yayılmıştı.
Çünkü Arap
Irak'ta görülen ilk lahn
şeklindedir. Çölde ise ilk lahnı, "Bu hastanurodur
(~L..:.l:. ~~) ~L..:.l:. \~" şeklinde, meşhur
Arap edibi el-Cahız (ö. 255/869)
duymuştur.
d) Fasih konuşan Arap ailelerde bile lahn görülmüştür. Bunlardan Ebu'l-Esved
ed-Düell'nin evinde vuku bulan lahnı, es-Sirafi (ö. 368/979) şöyle anlatır:
gün Ebu'l-Esved ile kızı
~_)ı ·_1
~, • i.::..ıl\.9
f"'ı.F.,
•
arasında şu konuşma
, ~, ·•
:tı.rı.c.;,
· ı. J\.9
, ,._,_
'T"'.J'?'-1
49
"Bir
geçer:
s.
~c· t:..:.ııı ~~c.''Jf- t:..:.ııı ~~c.,
w:ıı
l.::.ılt...ı
,
- , ••
;.
•.-.
ı ı·.~- • -·
\ııı- t:..:.ııı ~~[.,ll
ı.··~\. (JL952
~
rı.r' c.;
. ;.
.
ı.!"..J9 w •.
'T"':f'
51
.
l
Müslim b. el-Haccac en-Nisabüri, Sahflıu Müslim, Tahk.: Muhammed Fuad 'Abdülbii\<i, I.
Basım, Mısır 1955, Kitiibu'l-libas, 2; Ayrıca, "AL:- ;ili ~ı !fo).} iJ:.,yl ~ı.::.:.ıı j: Şaşırdığı
yerde bir adamı irşad etmen sana sadaka olur." hadisi de konuyla ilgilidir. Bkz. Muhammed b.
'Isa et-Tirmizi, Siinenıı't-Tirmii[, Daru ihyai't-türasi'l-'arab[, Beyrüt bty, Kitabu'l-birr, 36
(IV. 339).
50
Doğru itadeler parantez içinde verilmiştir.
51
es-Siriifi, a.g.e., 14; el-I}.ıfti, İnbahu 'r-ruvat, I, 16; Çelebi, Kutrub ... , 5.
320
--,
Dr. Biliii Temiz
e) Hz. Ali zamanında Ba5ra valisi olan Ziyad b. Ebi.hi'ye bir miras davası
getirilir. Davacı lahn yaparak şu ifadelerle konuşur: .(~)Cı):ı~_;:., (Cı.Jil) Cıyl-;j.'jı
•
u~ (llı.ıl)
ı.::ıı:ıı•
-
53
. ur•- "i....Jjr ~.::.ıı.:. cı.::ıı:ıl)
. .J cı.::ıı::..l) \lı.:o..l
~ •·
U,J
. ı.::ıY.'1 ··ı
U. "
h!..1'""
t) Yüsuf llalid es-SımtT anlatıyor: "İbnu'l-M~affa' (ö. 143/760), 'Ensesinden
kesilen bir tavuk için ne dersin?: ~w u,.,;<.. /) ~~J t,i-ı u~ ı.:.• sorusundaki yanlış
iradeye, ' lAw U,., deyiver de kurtul!' diyerek çıkışrruştır."
g)
Arapça'yı
ikinci bir dil olarak
öğrenenlerin
ne dedikleri lahn yüzünden
bazan anlaşılmıyordu. Mesela İran'lı bir koyun tüccarı, " Cı1~~:., I.Aji:.,A t,i-ı Cı1~~
. 0.fo
ı-...
~~ ~
·"e":"'_,.,..._,
J
J
h)
J ~1-:ı::.. t,i-ı"
derken şunu demek istemişti: .ı:.,ı;ır:ı::Jij jljA\tt,ı Cı)~y
" 54
...
ı-.~,:\'·. ,. ,\_ır ~1 o.- \.Yıli'· ~- ·ur-~~
-~
u~
. _,
·-
Konuşmadaki
hataları
i'rap
yanında,
manada da
şu
türden hatalar
görülüyordu : llalef b. Ahmer (ö. 180/796) bir bedeviye, "Sana sakin vezninde bir
beyit okuyacağım: ~G.. ~
4-
<)ll " deyince, bedevi "beyt"i yanlış anlamış ve
"Sen o evi kendi başına yık! : :41~ :~ı:,,ij; 4-" demiştir. 55
i) Sa'd isminde bir İranlının lahnı ise şöyledir: Bir gün atını yedeğe almış,
Ebu'l-Esved'in
yanından
da, "( ~ll:.) ~t:.;.. y;J~
Çünkü
"Atım
topal."
geçerken, kendisine atma niçin
binmediği sorulmuş.
0! " deyince orada bulunanların bir kısmı
diyeceği
yerde,
"Atım eğridir." demiş.
O
ona gülmüşler.
Ebu'l-Esved ise
şunu
söyler: "Bu yabancılar İslam'ı benimsediler ve bizlere kardeş oldular. Onlara
(Arapça'yı düzgün) konuşmayı öğretsek ya! .. " 56
52
Anlamı: Kızı sordu: "Babacığım, semanın en güzel şeyi nedir?" Babası: "Canım kızım,
ben, 'Oranın nesi güzel?' demek istemedim; sadece güzelliğine
hayran kaldım." deyince Babası: 'Öyleyse "Gökyüzü ne kadar güzel!' desene!"
yıldızlarıdır." Kızı: "Doğrusu
SJ
Anlamı: "Babamız öldü, ardında oğullar bıraktı. Babamız ölünce kardeşimiz babamızın malına
gerçekten kondu ve onu tüketti."
s4 Anlamı: "Ortaklarımız Ehvaz ve Medain'dedir. Bize bu hayvanları gönderiyorlar, biz de onları
nasıl gelmişse öylece satıyoruz."
ss Çelebi, Kutrub ... , 6.
s6 Çelebi, Kutrub ... , 8.
321
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
İşte bu bozuk Arapça, Arapların kendilerini de etkilerneye başlamıştı ki,
nahvin
doğuşuna
en büyük sebep bu husustur.
Yazıdaki ilk lahn ise
Hz. Ömer Devrinde KılfeValisi Ebü Müsa el-Eş'ari'nin
(ö. 44/664) katibinde görülmüştür. Adı geçen validen Hz. Ömer'e gelen bir
mektupta, " ... ~~':lı ~_;., ( ı,F!) ).li):.." yazılmıştı. Bunun üzerine" i):.." harfii
cerrinin arnelini (sonraki isme etkisini) bilmeyen katibin
işinden de aziedilmesini eınretti.
C. Lahn
Sayılmayan Bazı
Yapılan hata~ar
cezalandırılmasını
ve
57
Hatalar :
konusunda ender rastlanan
bazı farklı kullanımları
gerçekten
hatalı kelime ve'Y,a terkiplerle karıştırmamak lazımdır; bunlar lahn sayılmaz.
Mesela, muzari bir fiili nasbeden " wl " edatına, şu beyitteki gibi, bazen bu görevinin yaptınlmadığı ve hatta cezm ertirildiği görülmektedir :
58
"
ı~lı~ \ll
J ~ı
~
-
t:.&:ı J ~ı.:.:.ıl ~ dJI.ı wl "
Yine "Ernzirmeyi tamamlamak isteyenler için ... :d..C.t.:..::.yı
ayetinde
59
f;Y
wl ::ıı)
w:.J''
fiilin, " ~ wl " şeklinde merfil, yani son harfinin ötreli okunınası
muteber bir okuyuş türü (vecih) sayılmaktadır.
60
Bir rivayete göre İmam 'Azam Ebü Hanife bir soruya verdiği cevapta, "
~ ~~ ~:il ~" ifadesini kullanmıştır.
"yl"
!di Jl
kelimesinin "altı isim"den biri
olduğu ve cer halinde " ~~ " şeklinde kullanılması bir hata değildir. Çünkü bu
kelimeyi, üç i'rap halinde de elifile kullanan lehçeler vardır.
61
57
el-EnbarT, a.g.e., 25; Çelebi, Kutrub ... , 6.
58
Küçükkalay, a.g.e., 149 vd. Anlamı : Esma'ya benden selarn söyleyip (benim yerime) ısrar
etmeni ama kimseye hissettirmemeni (isterim).
59
el-Bakara, 2/233.
Ebu' 1-Fa.Zl Mahmüd el-AlüsT, Rühu'l-Me 'ani fi tefo iri '!-~ur'ani'!- 'aiim ve 's-seb 'i '1-mesant,
Daru ihyai türasi'l-'arabi., Beyrut bty., XIII,l97; Küçükkalay, a.g.e., 149 vd.
60
61
Küçtikkalay, a.g.e., 152.
322
Dr. Biliii Temiz
D. Lahnlardan Duyulan Endişe ve Araplarm Dillerine Özen
Göstermeleri:
lahnların çoğaldığını
Söz konusu
gören Araplar, bundan ciddi
şekilde endişe
duydular. Kendi dillerine önem vermeleri, yeni müslüman olanlara
öğretme imkanı
sağlama
temin etmeleri ve özellikle de
alma gayreti,
onları fıloloji
Kur'an-ı
Kerim'in
Arapça'yı
doğru okunuşunu
konusunda harekete sevkeden sebepler olarak
sayabiliriz.
Bu özen C3hiliye Devrinde başlar, İslam'ın gelmesiyle artar. Çünkü Arapça,
Kur'an'ın
yani yeni dillin
Arapça olmayan
çeşitli
sadık
ve emin Peygamberi'nin dili haline
kelimeler Arap beldelerinde duyulup
gelmişti. Artık
yayılıyor, yanlış
ifadelere rastlanıyer ve Arapça bozulmaya yüz tutuyordu. İslami fetihler sonucu
Arap
olmayanların
da topluma
karışması,
Arapça daha da bozuldu ve örnek
yabancılaşmaktan
hata ve
bu
alınamaz
asıl
uzak kalan
bozulmayı hızlandırdı. Şehirlerdeki
oldu. Dilciler fasili
Arapça'yı,
dilleri
Araplardan alabilmek için hadiyelere
gitmek zorunda kaldılar. Bu fedakarlıklar sonucunda :
el-t=Ialil b. Ahmed (ö.170/786),
t=Ialefu'l-Ahmer (ö.l80/796),
Yünus b. Habib ez-Zaby (182/798),
el-Kisai (ö.l89/804),
en-Na:Zr b.
Şumeyl
Ebü Zeydel-Ensari (ö.215/830),
(ö.204/819),
İbn Dureyd (ö.321/933),
el-Esma'i (ö.215/830),
el-Ezheri (ö.370/980-81)
lügat alimlerini ve
el-Cevheri (ö.395/1005) gibi
ve
başka uğraşanları
görüyoruz. Bu önderler ve
büyük
diğerleri Arapça'yı
güvenilir kaynaklardan almak için şu yönlerde gayret sarfettiler :
Çeşitli
görüşüyor
yörelerin Arap sakinleriyle
kelamları hakkıyla değerlendiriyorlardı.
bir deyime veya nefls bir ibareye
vilerden
dukları
çoğu, çeşitli ihtiyaçların
fasih
kullanılan
ve bunlardan
duydukları
Nahiv ve lügat ilmine dair az
rastladıklarında
çok sevinirlerdi.
Arap sakinleriyle
kelamları hakkıyla değerlendiriyorlardı.
bir deyime veya nefls bir ibareye
323
görüşüyor
fasih
kullaıulan
Ayrıca
bede-
ve bunlardan duy-
Nahiv ve lügat ilmine dair az
rastladıklarında
sevinirlerdi.
Ayrıca
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
bedevilerden
çoğu, "Keşke
insanlar bunu
başkalarına
duyururken bozmasalar... "
derlerdi. Bu deyim"! uAı...>JJ ~ı~~ C." manasında ender kullanılan bir teaccüp
fiili cümlesiydi.
62
Basra ve Küfe Ekallerinin .ilimleri, söz konusu "fas!h malzeme toplama"
yarışıyorlardı.
konusunda sanki birbirleriyle
yazdıkları için 15 şişe mürekkep harcamıştı.
Araplardan
söylenir.
topladığı
dışında,
el-Kisiii'nin, ezberledikleri
63
Ayrıca, Ebü 'Amr b. el-E'la'nın
edebi malzemeyle evinin bir
odasını
doldurduğu
tamamen
64
Fi!olojik
mevzularını
yazılmıştır.
çalışmaların başladığı
vecl.Z. bir
şekilde
devirde Nahvin ilk planda
öğretilmesi
özetleyen mukaddemeler veya muhtasar
gereken
kitapçıklar
Gramer öğrenmeye yeni başlayanları bıktırmadan, onların kolaylıkla
kavrayıp öğrenebilecekleri
kilideler manzumesi sunmak, dil
öğretiminde
en iyi
metodu uygulama gayesidir, denebilir. Mesela, adı geçen el-tfalefu'I-Ahmer bütün
Arap
fılologların,
mübtedllerin muhtaç
olduğu
muhtasar gramer eserleri yerine, detaylara
gördüğünü
ifade eder. Bundan
başlayanları
yeni
uzun
dolayı
şerhlerden
ve
boğulan
kavramaları
kolay gelecek
bir metod
uyguladıklarını
kendisinin, Nahvin
kurtaran bir kitap
esaslarını
yazmayı düşündüğünü
sonuçta Nahvin özeti şeklinde" ~~ı" adlı eserini yazdığım belirtir.
İlk
kapsayan ve
ve
65
dönemlerde lalın yapanlar toplum içinde gözden düşüyor, kendilerine önem
verilmez hale geliyorlardı. Bu durum dilin
bozuimasına karşı durmayı teşvik,
nahvi
tesbit ve tasnif etme sebeplerinden biriydi. Dillerine son derece önem veren
Arapların,
Arap
onun
bozulmasını
önlemek için gayret göstermeleri de tabii idi.
düşüncesinin gelişmesini
hesaba katmak gerekir. Ama
ve zinili faaliyetlerinin artarak
diğer
Ayrıca
güçlenınesini
taraftan müsta'rabe (sonradan
de
Araplaşmış)
62
Çorci Zeydan, a.g.e., II. 103.
63
Alimed 'Abdulğaffır 'Attar, a.g.e.., I, 278.
64
İbnu'l-Enbil.ri, Nıızhe, 69; Mehmet Reşit Özbalıkçı, Arap Gramerinde Kur'an ve Hadis/e
İstişhiid, İzmir 2001, 16.
65
Muharrem Çelebi, "Muhtasar Nahiv Kitaplarına Bir Bakış", D.E.Ü. İlalıiyat Fakültesi Dergisi,
İzmir 1989, V, I, 4.
324
Dr. Bi/al Temiz
Araplar bu kaidelere daha çok ihtiyaç
duyuyorlardı.
Araplar kendi dillerini
inceleme ve araştırmaya diğerleri kadar lüzum görmediklerinden dolayı, bu iş ile
daha çok "mevall" denilenler66 meşgul olmuşlardır. Meşhur sahabi eş-Şa'bi bir gün
mevaliden bir grubun Arapça öğrendiklerini görür ve onlara,
edin, çünkü onu sizler bozmuştunuz." der.
"Arapların
dilini islah
67
Araplar bile anadillerindeki her kelimenin
anlamını bilemiyorlardı.
Ashab'a
göre, anlamı bilinmeyen bir çok kelimeyi Hz. Peygamber (s.a.v) konuşuyordu.
Ama bununla beraber
aralarında
'ümer b. el-Hattab, Ali b. Ebi Talib ve Abdullah
b. 'Abbas (r. a) gibi Arapça'nın inceliklerine vakıf ve bu konuda söz sahibi kimseler de
bir
vardı.
Nitekim Hz. Ali bir gün Hz. Peygamber'e, "Ey
babanın oğullarıyız.
Ama seni,
konuşurken görüyoruz." demişti.
bazı anlayamadığımız
Allah'ın
Resülü! Biz
kelimeleri Araplarla
68
Kur'an tefsirleri ve hadislerin garip kelimelerinin izahı, Hz. Peygamber ve İlk
Dört Halife Devrinde modem lügatierin tertip ve kapasitesinde olmasa da bir
"mu'cer.ı"in varlığını
gösterir.
Emevller Devrinde
dedir.
Bazı Bınevi Halifeleri
edebilecek
çabaların
66
Arapça'nın geçirdiği
şeyleri
safhalar daha çetin ve
bu konuda çok hassas
önlemeye gayret
ediyorlerdı.
davranıyor
Nahvin
geniş
ölçü-
ve Arapça'ya sirayet
işte
bu tür gayret ve
bir eseri olarak doğmuş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Arap asıllı olmayıp, genellikle savaş esiri veya kölelik sebebiyle Araplara karışan ve soyca
kalan müslümanlara mevrul (tekili "dost, azatlı" anlamında mevla) deniyordu.
Bıneviler ve sonraki yıllarada sayıları epeyce artmış, hatta idareye karşı problem olmaya
başlamışlardı. Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğfi,
azınlıkla
Devlet Kitapları, İstanbull971, "mevali" madd.
67
Ebü 'O§man 'Amr b. Bahr, el-Bey/in ve 't-tebyin, Tahk.: el-Muhiimi Fevzi 'Atvi, Beyrut 1968, I,
68
Ahmed 'Abdulga.J:Ur 'Attar, a.g.e., 27, 28.
246.
325
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde
Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
E. İlk Filolojik Hareketler ve Öncüleri :
Araplarda İslamiyet'in geldiği zamana kadar teriın anlamıyla bir "mu'cem"
yapılmış değildi.
Ancak o zanıandan sonra bazı yeni kelimeleri ve terim
sözlü olarak sorma gereği
Başlangıçta fılolojik
ınımalarını
duymuşlardı.
hareketler şu üç unsur etrafında toplanmıştı :
1. İlk fıloloji hareketleri Kur'an-ı Ker!m'i ve hadis-i şerifleri doğru okutmak
için kullanılan basit ve iptidai bazı kaidelerin vaz' ı
şeklinde
ortaya çıkmıştır.
Diğer
bir iradeyle, İslamiyet'in doğuşundan sonra yayılmaya başlayan hatalı konuş­
maların
önüne geçmek için "dar salıalı bir bilgi derlemesi"
şeklinde
de görülebilir.
2. Daha sonraArap Diline yabancı kelime ve terkipierin akın etmesi nedeniyle
mu'cemlere ihtiyaç
cağı endişesi
3.
hasıl olmuştur. Ayrıca
Arap Dilinden
bazı müfredatın
kaybola-
de mu'cemler için ikinci bir sebep olarak mütalaa edilebilir.
Yukarıdaki
iki gayeye cevap vermekle birlikte,
kelimelerini
açık­
ilk tefsir ve edebiyat
kitapları
da zikredilmeye
Filoloji hareketlerine ilk ve en kuvvetli sebep,
Kur'an-ı
Kerim'i anlama arzusu
lamaya yönelik
hazırlanan
Kur'an'ın
değer
niteliktedir.
idi. Filolojik
çalışmaların toplandığı
Nahiv,
çoğu
alim
tarafından
Kur'an ile ilgili
olarak tanımlanmıştır. Mesela İbn Babşiiz, Nahvi şöyle tanımlar: "Alliih'ın -O'nu
tenzih ederimçıkarılan
kitabından
ve fasih kelamdan
kıyas
bir ilimdir. Bundan maksat, sözün
varım)
yoluyla
yanlışını ayırt
ederek
ve istikra (tüme
doğrusu
ile
Allah'ın (c.c.) kelamının manalarını ve pratik faydalarını anlamaktır."
69
İlk fılologlar bu gaye için eski şiiriere de müracaat eder, Arapça'ya dair çok
şeyler öğrenmeye
gayret gösterirlerdi.
Şiirlerden aldıkları
bu bilgilerin,
Kerim'i anlama yolunda kendilerine yardımcı olmasını isterlerdi.
Kur'an-ı
70
69
Çelebi, "Muhtasar Nalıiv Kitaplarına Bir Bakış", 7 (İbn Babşaz, el-Mukaddinıe, neşr. Huslim
Sa'id en-Nli'imi, Bağdat 1970, 124'ten nakleder.).
70
ibn Paris, es-Siihıbf... , 467.
326
Dr. Biltil Temiz
Kısacası
filolojik
çalışmalar, Kur'an-ı
Kerim'in kitap haline getirilmesi ve
yazılmasıyla başlamış
ve bu arada gramer,
kıraat
Nitekim gramere
sıkı sıkıya bağlı
Kur'an ayetterindeki kelimelerin
konmasıy la başlamıştır.
ilk
çalışma,
sonlarına
ilmine
bağlı
olarak
doğmuştur.
Ebu'l-Esved (ö. 69/688)
tarafından
şeklinde
i'rap hareketerinin nokta
71
'· Nahvin kurucusu hakkında çokça ihtilaf vardır. Bu konuda Ebu'l-Esved edDueli72, Nasr b. 'Asım (ö. 89!7o"8), Abdurrahman b. Hürmüz73 gibi isimler geçer.
Nahvin
kurulmasını
emredenterin
adları
olarak da 'ümer b. el-Hattab (ö. 23/644),
'Ali b. Ebü Talib (ö. 40/660) ve Ziyad b. Ebi.hi (ö. 53/ 673)'nin isimleri geçer. Bu
konudaki
anlaşmazlık
Ebu'l-Esved
ve
olduğu anlaşılmaktadır.
ler ile anlatılmaktadır ki,
a) Ebu'l-Esved
girdim;
tartışmaların
başını
eğmiş
:
"Hz. Ali'nin Irak'ta
halde gördüm. 'Ne
olduğu sıralarda yanına
düşünüyorsunuz
emiri?' dedim. 'Beldenizde lahn duydum. Bunun için
ey Mü'minlerin
Arapça'nın
ihtiva eden bir kitap ortaya koymak istedim.' dedi. Ben de, 'Bunu
dili
aramızda yaşatmış
olursunuz!' (ya da 'Bizi diriltmiş ve bu dili
kılmış olursunuz') dedim."
kişinin
Onu bu işe sevkeden kişiler ise çeşitli rivayet-
bazıları şunlardır
şöyle anlatıyor:
önüne
sonucunda, nahvi ilk ortaya koyan
ana
hatlarını
yaparsanız,
aramızda
bu
baki
74
Bir kaç gün sonra, huzuruna giren Ebu'l-Esved'in önüne Hz. Ali, içinde
Arapça'nın kelam yani cümle bilgisi kurallarını ihtiva eden bir kağıt koyar ve 'İşte
bu şekilde devam et.' anlamında (~~)"demek sfuetiyle ilk teşvikte bulunur. Ebu'lEsved
aldığı
kendisine, "
bu talimat ile tesbit
Ol ve kardeşlerine"
ettiği esasları
ona sunarken, bir
defasında
"tş.l "yi de ilave etmesini hatırlatır.
71
Çetin, a, g, e., 150 vd.
es-Srriifi, a.g.. e, 13; Özbalıkçı, a.g.e., 18.
73
İbnu'n-Nedrm, el-Fihrist, 39; İbnu'l-Enbiirf, a.g.e., 10; Özbalıkçı, a.g.e., 18.
74
el-l}.ıftr, İnbahu 'r-Ruviit, I, 4 vd.
72
327
Hz. Ali
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
Ebu'l-Esved'e
aldın?"
diye
derlediği
sorulması,
onun da
mesi, bu görüşü destekler.
başka
b) Bir
Nahiv kaideleri kastedilerek, "Bu kadar ilmi nereden
"Anahtarlannı
Hz. Ali'den
aldım." cevabını
ver-
75
rivayete dayanarak Hz. Ali'nin bizzat "ilk ortaya koyan"
olduğunu ileri sürenler, bir bedevinin "(j),bGJı ~! !ill;~ 'J " ayetindeki 76 sonunu
"~\1JI" okuduğunu görünce Nahvi ortaya koyduğunu ileri sürerler.
77
c) Diğer bir rivayete göre de Nahvin vaz'ını emreden Hz. Ömer (r.a.)'dır. Bu
rivayete göre Tevbe Suresi'nin 3. ayetinin bir bedeviye, "0:§~1;;. ~':?_;. 4111
(... :ı..:!Y..,j_,)
kasının
~_;.;j_,
Kur'an
" şeklinde
01 ...
yanlış öğretilmesi üzerine, "Dil alimlerinden baş­
'9ğretmemesini
Ebu'l-Esved'in de Nahiv ilmini vaz' etmesini
emretmiştir.
d) Hz. Ömer'in gördüğü ya da duyduğu lahnı anında düzetmedeki titizliğine
bir diğer örnek: Bir gün" ... ~(~) ı).J.c. ~1-'q.:,Gl" ayetini okuduğunu duyar duymaz
ona, "Bunu sana kim okuttu?" diye sorar. "İbn Mes'ud okuttu." cevabı üzerine,
okuyuşunu "~~... "diye düzelttikten sonra İbn Mes'ı1d'a, "Selam sana. Demek
istediğim şüphesiz
diliyle
apaçık
ki Allah, Kur'an'ı indirmiş ve onu Kureyş'ten bu çevrenin
bir Arapça
kılmıştır.
Bu mektubum sana gelir gelmez insanlara
(Kur'an'ı) Kureyş lügatiyle okut, Hüzeyl lügatiyle değil." diye yazar. 78
e) Başka bir rivayette ise, Ebu'l-Esved'i Arapça'nın esaslarını tesbite sevkeden
zat, Ziyad b. Ebihl'dir. Basra valisi iken Ziyad'a bir adam gelir,
babasının
öldüğünü, arkasında çocuklar bıraktığını ifade etmek için, " ll~~jlj (GY,l) üt~l 'Jı'Y
(~)
" der. Bu bozuk konuşmayı işiten Ziyiid, ona doğrusunu söyler; Ebu'l-
Esved'e de Nabiv ilminin esaslarını vaz' etmesini emreder. 79 Ya da Ziyad, Ebu'lEsved yanındayken ona, "Ey Ebe'l-Esved! Bu pembe tenliler ((.J_,'j.t:=.."ıl) çoğaldı ve
75
İbnu'l-Enbart, a.g.e., 8, I 1; Özbalıkçı, a.g.e., 19.
76
el-H~a, 69/37. Meiili :"O (kanlı koyu irin)i ancak (bile bile) hata işleyenler yer!"
77
el-I}.ıfti, a.g.e., I, 15; Özbalıkçı, a.g.e., 18.
78
el-Enbari, a.g.e.,l3.
79
el-Enbart, a.g.e., 40, 43.
328
Dr. Biliii Temiz
Arapların dilini bozdular. İnsanların, kelfunlarını düzelteceği ve Allah'ın Kitabını
i'rab edeceği bir şey vaz 'etsen... lahn duyduğundan · bahsederek, bunun
yayılmasını
önlemek için bir rehber hazırlamasını emreder. Fakat o, nedense bunu
kabul etmeyip Vali Ziyii.d'dan affını ister. Daha sonra bir kişinin Tevbe Süresi'nin
üçüncü ayetini yanlış okuduğunu duyunca, kabul etmediği emri yerine getirmeye
karar verir ve Kur' an' ı da harekeler.
Yine bir rivayete göre, Ebıi'l-Esved'in Nahve dair yazmak istediği esere li
Ziyad'dan
affını
ister. Daha sonra bir
yanlış okuduğunu
Kur'an'ı
duyunca, kabul
kişinin
etmediği
Tevbe Suresi'nin üçüncü ayetini
emri yerine getirmeye karar verir ve
da harekeler. Yine bir rivayete göre, Ebu'l-Esved'in Nahve dair yazmak
istediği esere onu teaccüb fiili konusudur. 81 Ebu'l-Esved'in kızının" ! r.r..:.ıı ~~C.
" deyimini yanlış söylemesi üzerine Nahiv ilmini vaz'
bunun, Nahvin
vaz'ına
"bardağı taşıran
son damla" olması mümkündür.
tek
Bütün bu rivayetlerden
başına
sebep
bir gerçek olarak görülmektedir.
olarak,
de rivayet edilir. Ama
olmaz, deyim yerindeyse,
: Nahvin vaz'ını emreden
koyduğu
ve
Dolayısıyla
olduğunu kabul edenler de az değildir.
Arapça'nın
olması doğru
anlaşılan şudur
ise de, bu ilmi Ebu'l-Esved'in ortaya
ettiği
esaslannı
farklı kişiler
da Hz. Ali'den
aldığı
Nahvi ilk vaz' edenin Hz. Ali
82
ilk fılologları arasında İbn Abbas'a (ö. 68/687-88) ve buna bağlı
fılolojinin şiirle
ilgisine de burada yer vermek gerekir :
İlk fıloloji hareketlerinde dini gayenin hakim olduğu düşünülür ve bu gaye
içinde tefsrre de yer verilirse,
örnek getirmenin
görülür.
fılolojik
Şiirle istişMd
şiirle istişMdın
hareketler
arasında
yani Nahiv
kurallarına şiirlerden
çok önemli bir yer
işgal ettiği
açıklamak
başlamıştır.
Kur'an'daki garip kelimeleri
için
Mesela İbn Abbas, hem epeyce şiir okumuş, hem de ayetlerdeki bazı garip
Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyüti, Sebebu Vat'ı 'Ilmi"/ -'Arabiyye, Tahk.: Merviin eiI. Basım, Daru'I-Hicra, Dimeşl,< 1988, 29-3 ı.
81
Ebu'l-Ferec İsfehiini, e/-Egiini, Tahk.: Semir Cabir, Dii:rü'I-Fikir, II. Basım, Beyrut Bty., XII,
349.
82
Özbalıkçı, a.g.e., 20.
80
'Atıyye,
329
İlk FiZolajik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
açıklamak
kelimeleri
için
şiirlerden
deliller getirmiştir. Lügat ve gramer sahalarına
ait ilk bilgileri, Arap fılolojisini Kur'an araştırmalarına bağlı olarak başlatan İbn
Abbas'a borçluyuz. Kur'an'da yer verilen fakat günlük hayatta nadir
kullanılan
veya tefsire ait kelimelere dair, ancak tamamlanmamış olan çalışması, diğer
Jelıçelerin klasik Arapça'ya yakınlıklarını tayine yardım edecek en mühim kaynaklardan biridir. 83
Ebü Na8r el-Farabi (ö. 330/942)'nin "e/-Elfoi ve 'l-hurı?f' adlı eserinden esSuyüti (ö. 905/lSOO)'nin
naklettiğine
göre, Arap Dili'nin
Temim ve Esed Kabilelerinin lehçeleri esas
alınmış;
I}.ays,
Huzeyl, Kinane ve Taiflilerin
bir kısmından
dı:ı alınmakla
birlikte,
şehirlerle
yab'ancılarla
münasebetleri bulunan çöl
ve
diğer
toparlanmasında
kablleterin sözleri kabul
halkından
edilmemiş,
kelime
yine
alınma­
mıştır.84
en-Na.Zr b.
Şumeyl
(ö. 204/819-20)'in de uzun slire çölde
kalıp
fasih
konuşan
Araplardan kelime topladığı kabul edilmektedir. Önceleri notlar halinde kaydedilen
kelimeler, daha sonra
halkın
küçük mecmualar halinde
olmuştur.
İlk
Birinci
bazı
kullandığı şeylerin
toplanmış
ad ve
vasıflarını
içeren
ve bunlar Arap dilinin ilk sözlükleri
85
zamanlarda bütün çalışmalar Nahiv çalışmaları adı altında toplanmıştı.
asrın sonlarına
hususlar girmeye
Ancak
en çok
Sarfı
kadar devam eden bu durumdan sonra, araya Sarf ile ilgili
başladı
ve o da zamanla müstakil bir ilim haline geldi.
Nahiv'den tamamen ayırmak ve
ayrı
mütala etmek mümkün
değildir.
Sarf ın pek çok konuları Nahv'in içinde zikredilir.
Ebu'l-Esved'in
başlattığı
Nahiv
çalışmaları,
onun talebeleri
tarafından
sürdü-
rülmüştür. İlk planda ondan ders alan Nasr b. 'Asım (ö. 89/708), 'Anbesetu'l-fll (ö.
100/18-19), Yahya b. Ya'mer (ö. 129/747) ve Ebu'l-Esved'in
Esved'i görebiliyoruz. Bunlar ve
akranları arasında
83
hangisinin
Çetin, a.g.e., 135.
es-Suyütr, el-Müzhir... , I, 2ı ı vd.
85
Ahmed Emin, Zulia '1-İs/iim, Beyrut bty, I, 302; Özbahkçı, a.g.e., ı 6.
84
330
oğlu
'Ata b. Ebi'l-
diğerlerinden
üstün
Dr. Biliii Temiz
olduğu veya önce geldiği hususu ihtilaflıdır. Bu ihtilaflar birlikte değerlendirilirse,
adı geçen öğrencilerin Nahve ne tür hizmet ettikleri şöyle sıralanabilir:
ı.
86
Ebu'l-Esved'in eserine kendisinden sonra Yahya b. Ya'mer
ilaveler
yapılmıştır.
Onun bu
işi
Ebu'l-Esved'in
oğlu
'Ata ile
tarafından
gerçekleştirdiği
de
rivayet edilir.
/ 2. Ebu'l-Esved'in Nahvine ikinci ilave Meymün b. Akriin, üçüncüsü de
'Anbesetu'l-fil tarafından yapılmıştır.
3. Ebu'l-Esved'in talebeleri
'Asım' ın verdiği
arasında
Nahve dair müstakil bir eseri Na.Sr b.
belirtilir.
F. Filolojik Hareketlerin
Gelişmesi
:
Ebu'l-Esved'in talebelerinden sonra dil
lemiş,
çalışmaları
daha da önem
kazanıp
eldeki dökümanlar maktıkl esaslara göre değerlendirilerek Nahiv ilmi
iler-
geniş­
letilmiştir. Önceleri Basra'da, sonraları Kufede de gerçekleştirilen Dil-Edebiyat
çalışmaları, farklı
prensipleri ve meseleleri kendilerine mahsus bir
leyişleri, dolayısıyla
dağınasına
yol
da
İlıtilatları
açtı. Basralılar
ve buna
bağlı münakaşaları
ile onlardan istifade ederek
yetişen
görüşle
ince-
olan iki ekolün
Kufe'liler hara-
retli bir yarış içindeydiler.
Basra Ekolü (mektebi)
fasih
konuşan
bedevilerden
kıyasa başvurmuşlardı
ve
mensupları aldıkları
duydukları şekilde
dolayısıyla kıyasları
nakilleri, titizlikle seçtikleri ve
kabul
daha
etmişler,
sağlıklı
ancak güç hallerde
idi. Mesela, Abdullah
b. Ebi İshak (ö. 117/735) Nahv'i olgunlaştırmış, kelime ve cümleleri kıyaslayarak
kullanmayı geliştirmiştir.
Böylece onunla, özellikle
kıyas
konusunda, çok mühim
bir merhale aşılmıştır.
Ebu'l-Esved ve talebelerinden sonraki devrede Nahiv konulu ilk eserleri,
"~~1" ve " (JG.S';ı'l" adlı eserleriyle isa b. 'ümer es-Sal}afi vermiş, gelişen ve
ilerleyen dil
çalışmalarını
zirveye
doğru tırmandırmış,
onun talebesi el-rtal11 b.
Ahmed (v.175/791) ise en mükemmel şeklini kazandırmıştır. Arapçanın ilk
86
Çelebi, Kutnıb ... , ss. 29-30.
331
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
karnusu sayılan "~\ y~"i te'lif eden bu büyük ilim ile, hem Lügat hem de
Nahiv çalışmaları olgunlaşmıştır. Sonuçta bize ulaşan ilk Nahiv kitabı "y~l"ın
sahibi ve el-J=Ialil'in talabesi Sibeveyh (ö. 1801796) sayesinde Arapça'nın
düzgün bir şekilde tesbit edilmiştir.
kılideleri
87
Sibeveyh aslında Hadis ilmiyle meşgul olmaktaydı. Ancak hacası Hammad b.
Selerne (ö. 167/783-84)'nin huzurunda bir hadisi
ettin Sibeveyh!" diye
bağınnca
çok
üzülmüştü.
yanlış okumuş, hacası
da, "Hata
Ondan sonra bütün gücüyle Nahiv
ilmine çalışmaya başladı. Hacası Hanıriıad'ı bir derece terk eden Sibeveyh, o
zamanlar Nahiv'de şöbret bulmuş olan el-ttalil ya da (Büyük) el-Ahfeş'in öğren­
cisi olmuş, daha '-sonraları kendisi de pek çok ünlülere hocalık etmiştir.
Sibeveyh'in
doğruyu
savunma konusundaki
titizliğini
88
"Zenbüriyye" diye ün
kazanan şu olay gösterir: Sibeveyh ile Küfe ekolünden el-Kisru (ö. 181/797)
arasında bir tartışma çıkar. el-Kisi:ii "~ '.}. 1~)1 '.J~)lı 0,- ~ ~~ y_;;JI 0101=1 ~,
"loYJ -_;,
cümlesinin89 son kısmını,
1~)1" olması gerektiğini savunur. Sonuçta haklı
olduğu halde hakarete uğramış, kederinden hastalanıp İran'a dönmüştür. Basra
Ekolünün başkanlığına kadar yükselen Sibeveyh, bütün Nahiv illimlerinin hacası
90
olarak tanınmaktadır. Bu şöhrete kavuştuğunun en büyük delil i, telif ettiği " yt'ı,$l\"
adlı
eseridir.
Ebu'l-Esved ile
başlayan
dil
çalışmaları
benzeri bir kareket görülmemektedir. Nahiv
masının çeşitli
merkezi
tuğu
sebepleri
vardır. Bunların
olmasıdır. Çeşitli
kültür
akimiarına
sayıda
çalışmalarının
önce Basra'da
başla­
Basranın
ticaret ve kültür
millet ve mezheplere mensup alim ve
şahısların buluş­
yer olan Basra, gramer
Küfe'de ise çok
Basra'da devam ederken Küfe'de de
en önemlisi
çalışmalarının gelişmesi
sahabe ve tabiiler
Basra kadar
açık değildi.
için münasip bir yerdi.
bulunduğundan, yabancı
Sonuçta
Arapların
ve
etkilere ve
yabancılarla
87
Çelebi, Kutrub ... , ss. 30-31.
88
Mehmet Çakır, Sibeveyh Öğretim Yöntemi ve Bazı Koyduğu Kurallar, İzmir 1994, 13, 15.
89
Cümlenin aniarnı : Akrebin eşek arısından daha zehirli olduğunu sanırdım. Anladım ki ha o, ha
diğeri.
90
Çakır, a.g.e., 15.
332
Bilfı/
Dr.
buluştuğu
akımı gelişti.
bir kültür merkezi olan Basrada Mu'tezile
Mezhebi'nden olanlar
başarılı
Temiz
görüşlerini açıkça
olabilmek için bu
Mu'tezile
karşı
izah edebilmek ve rakiplerine
lisanı öğrenmeye çalışıyorlardı.
Bu ve benzeri sebep-
lerden dolayı, "ihtiyaçlar yeni yeni keşif ve icatları doğurur." gerçeği bir kez daha
ortaya
çıkmış
ve dil
çalışmaları
başlamış,
Basra'da Küfe'den önce
ancak iki
şehir
arasında irtibat kesilmemişti. Üstelik çeşitli nedenlerle birinden diğerine devamlı
dolayısıyla
hicretler oluyor,
diğerinde
birinde meydana gelen bir olay,
kısa
zamanda
de duyuluyordu. İşte Nahv'in Küfe'ye geçmesi böyle olmuştu.
Küfe'de Nahv'in öncüleri, Mu'az el-Herra (ö. 187/803) ve Ebü Ca'fer er-Ruesi
(ö. 187/803)dir. Ebu Ca'fer er-Ruesi., Nahv'i Basra'da 'İsa b. 'Umer ile EbU 'Amr
b. el-A'la'dan öğrenmiştir. Daha sonra Kufe'ye dönerek Basra Nahv'ini öğretmeye
başlar.
Bunun için Ebu Ca'fer Kufe Ekolü'nün kurucusu olarak gösterilir. Daha
sonra gelen el-Halil b. Ahmed' in, onun yazdığı bir kitaptan faydalandığı, Basra ve
arsındaki ihtilafların
Küfe Dil Ekolleri
başladığı
öne sürülür. Gerçekte Kufe ile Basra
er-Ruesi'nin
ekol
el-Halil ile EbU Ca'fer
öğrencisi
el-Kisai ile Sibeveyh
arasındaki farklılıklar
el-Kisai ile
arasındaki
arasında
başladığına
ilk
arasında
tartışma,
meydana
sessizce
Ebu Ca'fer
çıkmıştır.
Her iki
göre, KUfe Ekolünün kurucusu
olarak el-Kisai'yi görmek daha doğru olur.
Kufe ile Basra
bedevi Araplarla
buluşup
Küfe'lilerden daha
fasih ve
şanslı
beliğ konuşan
Ekolü daha
deleler
arasında
sıhhatli
karşısında
tartışmalar
Nahiv ile ilgili
her türlü
müşkillerini
halletme
idiler. Küfe'liler için böyle bir
çöl
Arapları
ve güvenilir
ile
buluşmaları
durumdaydı.
huzursuzluk duyan
çok
imkanları olduğundan,
kolaylık
çok zordu.
Bu iki ekol
Bağdat'ta
gelişti. Basralıların
sanki hiç yoktu;
Dolayısıyla
arasındaki
Basra
çetin müca-
üçüncü bir ''Nahiv ekolü" ortaya
çıktı ki, Basra ve Kı1fe Ekollerini birleştirme gayretindeydi.
91
Daha sonra Moğollar Arapça'ya büyük bir darbe vurdular. Cahiliye
Devri'nden beri süregelen "dilin tasfiyesi" ve
91
Küçükkalay, a.g.e., 88.
333
diğer
dil
çalışmaları, Bağdat'ın
onlar
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-z Kerim 'in Arapça ya Kazandırdık/arz
tarafından
istila edilmesiyle son buldu, denebilir. Ancak bu darbe, dil
Mısır'a kaydırmış
çalışmalarını
ve hizmet sahaları burada açılmıştır.
Bugün de Arap Dil Kurumu'nun
etmektedir. Ancak
bazı
çalışmaları
Arap ülkelerinde
Arapça'yı yenileştirmek
çıkmıştır.
leriyle yazmak isteyenler ortaya
çok verimli bir
Bu
isteğe
şekilde
devam
ve Latin harf-
taraftar olmak
imkansızdır.
Çünkü yeni bulunacak usUl, telafisi mümkün olmayacak madd1 ve manevi pek çok
zarariara sebep olacak, yalnız Araplar değil, bütün İslam Dünya'sı derinden etkitenecek ve huzursuz
olacaktır. Arapça'nın
bu
şekliyle
muhafaza edilmesi en
doğru
ve en salim yoldur.
lll. KUR'AN~oiKERİM'İN ARAPÇA'NIN GELİŞMESİNE KATKILARI
A. Kur'an-ı Kerim'in Dil Özellikleri:
Kur'an-ı
Şu
ayetlere
örnek
Kerim'in dil özelliklerine önce kendi
Kur'an-ı
Kerim'in
alınması gereği
apaçık
muhtevasından
bir Arapça ile ifade
bakmak gerekir.
eşşizliği
ve bu
açıdan
da
belirtilir :
"Allah sözün en güzelini (~j;,JI ~1), birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar
tekrar okunan bir kitap (~Ir.. tf:~ Y~ olarak indirdi. Rablerinden korkanların,
bu
Kitab'ın
etkisinden tüyleri ürperir; derken hem bedenleri ve hem de gönülleri
Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru
yola
ilettiği
olmaz."
hidayet rehberidir. Allah kimi de
saptırırsa artık
ona hiç rehber
92
"Kendilerine
geldiğinde
Kitap
onu
inkar
edenler
(elbette
sonucuna
katlanacak.lar)!. .. Halbuki o, eşsiz bir kitaptır
ard ınd an d a
~ ı
b atı
ge ı emez
övülen Allah'tan
(y.Ji:. Y~ 4Jl). Ona önünden de
(.ut;,.
•.
...,
.
.w-.
•.
)
ll Wll
.. (.),O ı_, ...l:l ı.:.ı:ı: (.),O UP
. •4..ı..ı""t
_ ~ "')
ı . o , hikın et s ah'b'
ı ı, çok
kısım kısım indirilmiştir. (Resı1lüm!)
Sana söylenen, senden
önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Elbette ki senin
Rabbin hem bir
bağışlama,
hem de ellm bir azap sahibidir.
dilden bir Kur'an kılsaydık :
92
l•?i-l ~i:J ~~ :,:ı:,,
1
ez-Zümer, 39/23.
334
Eğer
biz onu,
yabancı
'Ayetleri tafsilatlı şekilde
Dr. Biltil Temiz
açıklanmalı değil miydi: ~yi :.::..ıt...9 '1') ? Arab'a yabancı dilde (kitap) olur mu :
~j:.J "y,_;:;ıoC: 1)?' diyeceklerdi. De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir
rehber ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve
Kur'an onlara
kapalıdır.
(Sanki) onlara uzak bir yerden
buyurduklarını anlarnıyorlar.)"
bağınlıyor
(da
Kur'an'ın
93
"Biz, anlayıp düşünesiniz diye onu Arapça bir Kur' an:
korunan bir kitapta hak.ikaten çok
değerli
bir
Yfj:. ~\:) kıldık" 94 "Bu,
Kur'an'dır. Oiıa
temizlenenlerden
başkası el süremez. Alemierin Rabbi'nden indirilmiştir. Şimdi siz, bu sözü mü
küçümsüyorsunuz?"95
Hz. Peygamber (s.a.v.) de Hz. Ali'den nakledilen bir hadisinde ileride
büyük bir fitne
sapasağlam
sırasında Kur'an-ı
ipi, hikmet dolu zikri,
Kerim'in, özetle,
dosdoğru
Allah'ın
yolu vb.
her derde
çıkacak
şita
vasıflarını saydıktan
olan
sonra,
"Onun sayesinde arzular kötüye kaymaz, diller sürçmez, iilimler ona doyamaz ... "
buyurmuştur. 96
Dilin cümle
erken devirlerde
noktalarına
B.
yapısında
ideal modelleri
verişi yanında,
üslubunun analizine dair
Kur' an bedi' beyan ve
başlayan çalışmalarla
belligatın
kadar araştırılmasına kadar uzanan bir gayrete yol açmıştır.
Kur'an'ın Yazılması Bakımından Katkıları:
Bir dilin
gelişmesi
ve
kalıcı olmasında
onun
yazısının kullanılması
önemlidir. Ciihiliye Döneminde yazı yok denecek kadar az bilinir ve
Kur'an niizil olmaya
hadis-i
en ince
başlayınca,
şerifterin yazılınayıp
da benzer bir titizlikle
kullanılırken,
iiyetlere gerekli dikkat ve özen gösterilsin diye
sadece iiyetlerin
yazıya
çok çok
geçirilmesi
yazılması, aynı
zamanda Arapça'nın
anlamını taşıyordu. Şu
dilin zaptı ve yayılmasındaki önemi vurgularunaktadır :
93
Fussilet, 41/41-44.
ez-Zuhruf, 43/3.
95
el-Vakı'a, 56177-80
96
et-Tirmizi, VIII, 112-1 13; el-Enbari, a.g.e., 6
94
335
iiyette
yazının,
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
"Nun... Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarınaandolsun ki, sen Rabb'inin
nimeti (ezberlenen ve yazıya da geçirilen Kur' an97) sayesinde, deli değilsin.
Doğrusu senin için tükenmez bir ecir var."98 Mukattaa harflerden olan "ıJ' harfi,
söz ve
yazının
yaratılış
ilk
ve gayesine
yazabilenlerin kıyınetine dikkat çeker.
"Benden Kur'an
işaret
99
ve bunlara yemin ederek
yazının
ve
Diğer taraftan Hz. Peygamber (s.a.v.)in,
dışında birşey yazmayın;
kim böyle
birşey yazmışsa
imha etsin"
10
buyurması ° Kur'an'ın yazılmasında uygulanan titizliği belirtir. Demek ki Kur'an,
önceki semavi
Peygamber' in
kitapların
hayatında
suhufların
ve
ve gözetimi
fazla vahiy katibinin elleriyle
kaynağıdır. ıoı .
Kur' an-ı Kerim,
yazının
altında
bugün isimleri tek tek bilinen
yazıya geçirilmiş
kullanma
ilk kaynak olan Hz.
sahasını
olup
Arapça'nın
genişleten
en
esaslı
yanında
için Arap
nizamın
en önemli tesbit, tescil, telkin ve neşir vasıtası oldu. Hicri ilk yanın asırda
birden bire yepyeni ve
asırlık hayatından
aydınlık
arniiieri
kırktan
getirdiği
daha önceki üç
yazısı
beşeri
aksine,
bir safhaya girdi; ictimal
daha fazla tekamül etti.
Artık
:(Vledine
hattın
gelişme merkezi oldu. Ancak ·bu devrede Arapça'yı henüz tesbit ve ifadede
yetersiz olan
çarelerin
yazının kusurları yakından hissedilmiş,
aranmasına,
önleyecek
şekilde
birbirinden ayıncı
eklenmişti.
önce Kuran .metininin
korurrup
doğru
doğru okunmasını
vasıf olarak,
bu
kusurları
giderecek
tespiti, her türlü bozulmayı
sağlamak
için gerek harfleri
gerekse bugünkü harekelerin ilk şekli olan noktalar
102
97
Tefsirlerde nübUvvet veya risalet olarak yorumlanan "Rabb'in nimeti", konteks içinde
ezberlenmek ve yazılmak suretiyle tesbit edilen Kur'an olarak yorumlanabilir.
98
el-Kalem, 68/l-3
99
Elmalılı Harndi Yazır, Hak Dini Kur 'an Dili, İstanbul bty. VIII, 5254.
MUslim b. Haccac el-~uraşi en-Nisabüri, Salitfiu Müslim, Tahk.: M. Fuad 'Abdülb~i, Mısır
1955, N, 2298.
101
Ni had M. Çetin, "Arap" Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, istanbul 1991, III, 283.
102
Çetin, a.g. madde, III, 276, 279, 296.
100
336
Dr. Biliii Temiz
C. Kur'an 'ın
Okunmruiı
Yönünden:
Daha önce de belirtildiği gibi, Arapların ve Arap olmayanların yaptıkları
lahnlara geçici bir hoşgörü ile bakılıyordu. Bu tür bir lahn ile karşılaşıldığında,
önceleri, "Kardeşinizi irşad ediniz, konuşurken hata yaptı."· buyuran Hz.
Peygamber, "Konuşmadaki hatanız, ok ile vuramayışınızdan da betermiş!" diyen
Hz. Ömer ve bunları örnek alan Sahabe, Tabifuı ve sonraki nesiller, İslam'a girip
de Kur'an ve hadislerle dinini
öğrenmek
isteyenlere her türlü
kolaylığı sağlamayı
görev bilmişlerdir.
Lahnların
Çünkü fasih
göre
bazı
yapması
zuhfuuyla en çok
konuşmada
ayetterin
ün
Kur'an'ın yanlış okunmasından endişe edilmişti.
salmış
okunuşunda
el-Haccac (ö. 95/714) vb.
lahn
yapıyorlardı.
kişiler
Buna göre
daha da imkan dahilindeydi. Durum böyle olunca
bile, rivayete
diğerlerinin
çıkar
yol,
lahn
Kur'an-ı
Ker'im 'in harekelenmesi ve Arapça'nın kilidelerinin tesbit ve tasnif edilmesiydi. 103
Kur'an-ı
Ker'im'e hürmetten dolayı Arap olmayan talebeler, Arapça'ya hizmeti
ibadet sayıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Kur'an ifadelerinin hak'ikatini
ilginç kelimelerini araştırınız: ~1:.? I~I:J l)i:)lii;...;C-1" buyurmuştur. 105
104
ve
Hz. Ömer (r.a.), "Kur'an'ı ezberlediğiniz gibi, i'rabını da öğreniniz." İbn
Mes'ud,
"Kur'an'ı
tahlil edip
yorumlayınız,
çünkü
Arapça'dır;
Allah onun tahlil
06
edilmesini sever" demişı , İbn 'Abbas ise, "Şiir Arab'ın divanıdır, Allah'ın
103 Corci Zeydan, a.g.e., Il, 13; Özbalıkç1, a.g.e, 17.
"İ'rap" kavramının dalıa önce geçen, "kelime sonlarının cümledeki kullanımına göre gösterdiği
hareke veya harf değişikliği" anlamından başka, "Hak bildiği delili pervasızca ortaya koymak,
açıkça yorumlamak" anlamı da vardır. Bkz. Muhammed b. Ebtbekr b. 'Abdill}iidir er-Razi,
Mulitaru 's-sıfiaii. Talık. Malımüd Hlit1r, Beyrut 1995, I, 177.
105 el-Buhar!, el-Camiu 's-Sah[h, I, 46; Muhammed b. Ahmed b. Ebtbekr el-~urtubi, el-Cami 'u li
104
afiklimi'l-f}.ur'an, Tahk. Ahmed 'Abdul'altm, el-Berdüni, Dliru'ş-Şa'b, II. Basım, Kaltire 1954,
I, 23; Mustafa Sadık er-Riill'i, "İ'cazu'l-Kur'an", Tahk.: Malımüd Sa'id el-'Uryiin, VIII.
Basım, Mısır 1965, 75.
106 el-~urtubr, a.g.e, I, 23; el-Enbiiri, a.g.e., 16.
337
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
onların
indirdiği
diliyle
müracaat ederler, açıklamasını orada araştırırlar."ı
Bütün bunlar
teşvik
müslümanları, Kur'an'ın lafız
bakımdan
ediyordu. Bu
kapalı
Kur'an'dan bir yer kendilerine
ilk
07
gelirse
divanlarına
diyerek yol göstermiştir.
ve
manasını
fılologlar Arapça'yı
birlikte
öğrenmeye
incelemeye koyulmadan
önce, kilidelerini tesbit edip ilginç kelimelerinin anlamlarını topladılar. Özellikle
yakın
edebi dile en
lehçeler
hakkındaki
eserlerde bulunmaktadır. VI. ve VII.
malzeme
asırlardaki
Kur'an'ın okurlması
konulu
lehçeler h~ında eski müelliflerin
müşahedelerini umumiyetle az bilinen ve kullanılan kelime ve tabiriere Gaıi_bu'l­
Kur'an
(Kur'an'ın
denilebilecek
mektedir.
ilginç kelimeleri)
b~ çalışmaları,
adlı
raslıyoruz.
eserlerde
Arapça'ya ilgi duyan herkesin
Çünkü:Kur'an-ı Kerım,
Arap nesir
hayatının
Onların
hayranlığını
ilk ve ebedi
basit
celbet-
şaheseri
olup,
stil ve üslupça taklldi mümkün değildir.
Daha sonraki devirde
Kur'an-ı Kerım'in
çıkan
tilavetinde ortaya
hatalara ve
hemen düzelmek için gösterilen ttinalara şunlar örnek verilebilir :
a) Hz. Ömer zamanında bir bedevi Kur'an tilavet etmeyi öğrenmek için şehre
gelir ve bir adamdan
J)
ayetini "(!U_;.;_)
bedevi,
şaşkınlık
Peygamber'den
yanına çağırtıp
öğrenmeye başlar.
~_;..;..)
J ~j.:.t.ll
Hocasının,
(:;,.. ~'-?it :dıl
Tevbe suresinin dokuzuncu
0J " şeklinde
uzaklaştı.
Ben de
kulağına ulaşınca,
bedeviyi
içinde, "Madem ki Allah, ResUlü'nden
uzağım!"
der. Hz. 'ümer bu haber
ona bu okuyuşun
hatalı olduğunu
izah ettikten sonra şöyle bir emir
verir: "Kur'an'ı sadece dilde alim olan okutsun. ~\,ı 'IJI.C.
b) Bedevi bir Arap birine Kur' iin
geçen
hatalı
okuyuşu
öğrettiğini
okuduğunu duyan
okumayı öğreten
Yl ~J)lı r.s.J.ı "} "108
bir adama rastlar;
yukarıda
görünce, "Yemin ederim, Allah elçisi
Muhammed'e bunu böyle indirmemiştir." der. Öğreten kişi, bedevinin yakasına
yapışır, Halife Hz. Ömer'in hakemliğine başvururlar. Hz. Ömer nasıl okuttuğunu
Bedruddin Muhammed b. 'Abdiilah ez-ZerkeşT, ei-Burhiin fi 'ulılmi '1-fi.ur 'lin, Tahk.: Mustafa
'Abdülkadir 'Atii, Diiru'l-fikir, Beyrut 1988, I, 369; es-SüyüH, el-İt/,din, I, 19; Çelebi, elKutrub... , 20; Özbalıkçı, a.g.e., 16.
107
108
el-EnbiirT, a.g.e., 38-39; Muhammed b. Ahmed e1-KurtubT, el-Ciimi'u li ahkiimi'l-fi.ur'iin,
Tahk. Ahmed 'Abdül'alim el-Berdüni, II. Basım, Diiruşşa'b, Kiihire 137211952, I, 24.
338
Dr. Biltil Temiz
sorunca, "~_;..::_, "J... " hatasınİ tekrarlar. O da, "Vallilhi Allah Muhammed'e böyle
indirmemiştir, doğrusu "~;;.J "J .. .''olacak." der.ı 09
c) Bir
110
" .. 1;,.~
başka
bedevi Arap
asıllı
bir
imarnın
namazda
şöyle okuduğunu işitir:
~ 0.§.;:tJI (1~) I.J~Ş'fi "l"J" (Anlamı, "Siz müslüman erkekler, müşrik
erkeklerle iman edinceye kadar evlenıneyin (?! .. )" Bunun üzerine bedevi Arap,
"Fesübhanallah! Bu, İslamiyetten önce büyük bir suçtu. Nasıl olur da bala devam
eder?!" der. Bu okuyuşun bir lhlın (hata) olduğu ve doğrusunun " .. .1~
evlendirmeyin." biçiminde
olduğu
"l"J :
kendisine söylenince "AIIah kahretsin! Bundan
sonra onu imam seçmeyin." diye çıkışır. 111
D. Kur'an Metninin Analizi ve Yorumu
Kur'an-ı
Açısından:
Kerlm'in, gerek ifade biçimi, gerekse yer
verdiği
kelimeleri ile
muhataplarının düşünce ufuklarını açtığı ve zorladığı bir gerçektir. İbn Cinni bu
konuda
şu örneği
verir : "All§.h
.. ~j.L•U r.:.ı~ bi~I"J',
.. ;.A~t·
113
112
Teala'nın,
'Gökler de
sağ
elinde
dürülmüştür
'All8.h'ın eli onların elinin üstündedir:
:
J'j. ~~ ~...
vb. ifadeler ve 'Allah Adem'i Kendi suretinde yarattı.' hadisini anlarken
All8.h'ı (h§.şa)
bir beden gibi
düşünmüşler,
hatta bu c8.hillerin
bazıları, 'Baldır
açılacağı
(zor işler için paçaların sıvanacağı) ve secdeye da'vet edilecekleri gün
(secde) edemezler: 0}.tb''i,ıj ~ _,ı~l ı))0Jc':fi..J JG...ı ;_;:.: q;~·,ı:;j ~'_,J ' 114 ayetinde yer
verilen baldırın, Rabb'lerinin baldırı olduğunda hiç şüphe etmemişlerdir. Sathl fikir
ve iz' an yoksunluğundan All§.h'a sığınırız, bu kişilerin bu şerefli dil ile bir yakınlık
veya ilgileri olsaydı, bu tür sıkıntılara düşmezler, dili bilmeleri saadet iÇinde
kendilerini korurdu. ,ı 15
109
110
el-Enbarr, a.g.e., 37; el-Kurtubi, a.g.e., I, 24.
el-Bakara, 2/221. Meali: "Mtişrik erkeklere, -onlar lman edinceye kadar- (imanlı hanımları)
nikahlamayın."
ııı Çelebi, Kutrub ... , 7.
112
l!J
ez-Ztimer, 39/67.
el-Fetfi, 48/1 O.
ıı 4 el-I}.alem, 68/42.
115
İbn Cinnl, el-Hastiis, III, 246.
339
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
Kur'fuı'ı yorumlamanın üstünlüğü
ve
öğretmeye teşvik, hatalı okuyuşun
çirkinliği
ashabı
vb. konularda Hz. Peygamber (s.a.v.)
nakledilir :1ı 6
ve tabiinden
Ebu Hüreyre'den nakledilir ki: "Hz. Peygamber (s.a.v.)
dikkat çekici kelimelerini
araştırınız."
Kur'an'ı
şu
ifadeler
i'rab ediniz,
buyurur.
Nafi' ve İbn Ömer'den, Rasfı:lullah (s.a.v) buyurur ki; "Kim Kur'an'ı tahlil
etmeden okursa,
indirildiği
haliyle her harfe on sevap yazan bir melek, bir kısmını
tamamını
çözümlerse her harfe yirmi sevap yazan iki melek,
analiz ederse her
harfe kırk sevap yazan dört melek vekil tayin edilir."
Abdurrahman b. Zeyd'den, "Ebu Bekir ve Ömer (r.a.), 'Kur'an yorumlarının
bazıları bize harfl6rinin ezberlenınesinden daha hoş gelir.' derlerdi."
Abullah b. Mes'ud,
"Kur'fuı'a ayrı
ile okuyunuz ve tahlil ediniz; çünkü
değer
bir
veriniz, onu seslerin en güzelleri
Arapçadır
ve Allah onun
yorumlanmasını
sever." der. Eş-Şa'bi de Hz. Ömer'in 'Kim Kur'fuı'ı okur ve yorumunu da yaparsa
Allah katında ona yüz şehit sev~bı verilir.'
dediğini anlatır.
Son İlahi Kelam'a beşeri dil olarak Arapça seçilmiş, buna karşılık Arapça'nın
ilk filolojik hareketlerini,
Kur'an'ın doğru
öğretilmesine
okurrup
başlatmıştır. Ayrıca Kur'an Arapça'yı şu açılardan
gösterilen titizlik
müsbet manada etkilemiştir:
1) Öncelikle Arapça'yı tek lehçe etrafında toplayarak onun birliğini
perçinlemiştir.
Cahiliye Devrinde
maları, meşhur şair
en-Nabigatu'z-iubyani.nin
yapılan şiir yarışmaları
olamamış
olduğu
çeşitli panayırlarda
haraketlerdi.
Arapça' da dil
Kur'an-ı Kerlın
görülen hararetli dil
hakemliğinde
ve 'Ukaz
birliğini sağlamaya çalışmış
bunu tam
Çarşısında
fakat
manasıyla sağlayarak
tartış­
başarılı
her
şeyde
gibi dilde de birlik ve beraberliği kurmuştur.
2) Kur'an bir çok dillerde görülen bozulma ve
korumuş,
bir çok kelimeyi mana
yıpranmaya karşı Arapça'yı
bakımından geliştirmiş,
çok
sayıda
yepyeni
Cel1ilüddin 'Abdurra6.man es-Süyüti, el-İtlflinfi 'ulümi'l-Kur 'an, Tahk.: Mustafa Dibü'l-Bugil,
Diiru'bni Kesi_r, II. Basım, Dimeşl,< 1993, II, 1194.
116
340
l
Dr. Biltil Temiz
kelimeler de
ağaçlar
kazandırmıştır.
Çünkü
Kur'an'ın
kelimelerle ifade
ettiği
anlamlar;
kalem, denizler mürekkep olsa ve bir o kadar daha getirilseydi, Rabb'in
Kur' an' daki sözleri tükenıneden yine tükenirdi. 117 Mesela şu kelimeler İslam' da,
Cahiliye Devrindekinden bambaşka manalar kazanmıştır :
İslami Anlamı :
Kelime : Cahiliye Anlamı :
pl :
fmansızlık, inkar.
Örtüp gizleme .
~~~ : Örterek gizleyen gece
Dfne inanmayan kişi
~~~:Dua
Dua ve namaz
~~~: Başı öne eğmek
Allah 'a secde etmek.
~l.tJI : Toprakta gizli yol ve
İnanmış görünen iki yüzlü kims
yuva açan köstebek
3) Önceleri Arap Yarımadası'na münhasır kalan Arapça, Kur'an'ın nüzı1lün­
den sonra her yöne,
müslümanların gidebildiği
yakından
müslüman Kur'an ile
de kendini
göstermiş
hale gelmesine
edebiyat dili
5)
değişip
Kur'an-ı
dolayısıyla
Arapça dünyanın her yerin-
ve yerleşmiş oluyordu.
4) Hemen her ülkede
farklı
ilgileniyor,
her yere yayılmaya başladı. Zira her
halkın konuştuğu
rağmen, Kur'an-ı
avam
Arapçası
Kerim sayesinde
birbirinden epeyce
müşterek
ve fasih bir
bozulmadan varlığını sürdürmektedir.
Kerim
Arapça'yı
resmi dil haline
konusunda ona örnek, kaynak ve delil kabul
dilin zamanla gerileyip
getirmiş,
edilmiştir.
bozulmasının Arapça'nın
fesahat ve
Böylece birçok
da başına gelmesi
beHiğat
gelişmiş
önlenmiş
oldu.
Kur' an-ı Kerim' in Allah tarafından kıyamete kadar korunacağı garantisi
sayesinde Arapça da varlığını sürdürecek demektir.
117
118
Bkz. el-Kehf, 29/103.
Bkz. el-Hıcr, 15/9. Meali: "Kur'iin'ı Bizinirdik Biz. Onu koruyacak olan da yine Biziz."
341
118
İlk FiZolajik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
SONUÇ
Ortaçağda Arapça'nın
kısacası
Kur'an'a
ilk
fılologlarının
inançlarından aldıkları
düşünce
dini
ve duygulanndan,
bitmek bilmeyen enerjiyle
çalışma
ve
tartışma gayretleri her milleti imrendirecek üstün sonuçlar vermiştir. 119
Derli toplu bir lügata ilk olarak, İslam Alemi'nde el-Halll b. Ahmed'in
Kitabü'l-'Ayn'ı
ile rastlıyoruz.
Halife Hz. Ali
zamanında
Ebu'l-Esved ile
başlayan fılolojik çalışmalar,
Bıneviler Devri'nde gelişmiş ve Abbasiler zamanında en hararetli devrini yaşa­
mıştır. İlk Abbasi Halifeleri bile bizzat Nahlv ve Lügat alimleriyle sohbete zaman
ayırıyorlardı.
O halde Arap Dili'ne dair bilgileri hayli
çoğalmış, konuşma
hata-
larıyla mücadel~ ve araştırma daha da artmıştı. Dilin bu gelişmeleri Halife el-
Me'mfin
zamanında
çalışmalar
çok
ve
aynı
sonucunda çok
şerefli
minval üzere Selçuklular Devrinde de sürdürülen
şöhretli fılologlar adamları yetişti.
Demek ki, Arap Dili
ve zengin bir maziye sahiptir. Ancak elimizde çocukluk ve gençlik
çağlarına dair
pek az bilgi vardır.
İlahi Kelam'a son beşeri dil olarak seçilen Arapça'nın ilk fılolojik hare-
ketlerini,
Kur'an'ın doğru
şiı açılardan
Kur'an en
toplayarak
okunup
öğretilmesine
başta Arapça'nın yazıya
birliğini
kurup
perçinlemiş,
geçirilmesini
müşterek
sağlamış,
resmi dil haline
konusunda ona örnek, kaynak ve delil kabul
sayesinde
gösterilen titizlik başlatmış ve onu
müsbet manada etkilemiştir:
getirmiş,
tek lehçe
fesahat ve
edilmiştir. Apaçık
ve fasih bir edebiyat dili,
değişip
etrafında
belağat
(mübin) dili
bozulmadan
varlığını
sürdürmektedir.
Kur'an bir çok Arapça kelimeyi mana
dağarcığına çok sayıda
bakımından geliştirmiş,
aynca kelime
yeni kelimeler kazandırmıştır.
Arapça, Kur'an sayesinde onun
götürillebildiği
her yere
yayılıp yerleşmiş
ve
bunu bala sürdürmektedir. Öyleyse Kur'an-ı Kerim Arapça'nın varlık sebebi ve
119
Tahir Nejat Gencan, Dilbilgisi, Ankara 1966, 5.
342
Dr. Biliii Temiz
kıyfunete
yegane
kadar sapasağlam bir şekilde hayatını sürdürmesirıi garanti edecek
desteğidir.
KAYNAKÇA
el-Alüsi, Ebu'l-FaZl Malımüd (ö.
1270/11854), Rüiiu 'l-Me 'iini
ii
tefstri'll}:ur 'ani 'l- 'aiim ve 's-se b 'i 'l-mesani Daru ifiyai türasi'l-'arabi, Beyrut bty.
'Att:ar, Afimed Abdulgaffir, MufJaddwnetu 's-Sıhah, II. Basım, Beyrut 1979.
el-Buhar!, Ebü 'Abdil!ah Muhammed b. İsmail el-Cu'fi (ö.256/870), el-Camiu's-
Sahih, İstanbul 1981.
el-Cevheri, İsma'il b. Hammad (ö. 390/1 000) es-Szhiih (Tacu 'l-Luga ve Szhafıu 'l-
'Arabiyye), Tahk.: Ahmed Abdulgafür 'Att:ar, Diiru'l-'Ilim li'l-Melayin, II.
Basım,
Beyrut 1979.
Çağatay, Neşet, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliyye Çağı, Ankara Üniv.
İl§hiyat Fak. Yayınları, Ankara 1982.
Çakır, Mehmet, Sibeveyh, Öğretim Yöntemi ve Bazı Koyduğu Kw·allar,
İzmir
1994.
Çelebi, Muharrem, "Arapça'da Ezdiid Meselesi", D. E. ü ilahiyat Fakültesi Dergisi
IV, İzmir 1988.
-----, "Muhtasar Nahiv Kitaplarına Bir Bakış", D.E. U İlahiyat Fakültesi Dergisi
V, İzmir 1989.
-----, Kutrub
(Hayatı,
Eserleri ve Kitab al-Azmina),
Basılmamış
Doçentlik Tezi,
Erzurum 1981.
Çetin, Nihat, "Arabistan", Küçük Türk-İslam Ansiklopedisi, I. Basım, İstanbul
1978.
Çetin, Nihad M., "Arap". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul
1991.
Ebü 'Osman 'Amr b. Bahr (ö. 255/869), el-Beyan ve 't-tebyin, Tahk.: el-Muhami
Fevzi 'Atvi., Beyrut 1968.
343
İlk FiZolajik Çalışmalar Döneminde Kur 'lin-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları
Elmalılı Harndi Yazır (ö. 1361/1942),
Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul bty.
Emin, Ahmed, Zufia'l-İsliim, Beyrut bty.
el~Enbari, Ebfı
Bekr Muhammed b.
el-Kasım
b.
Beşşar
en-Nahvi (ö.328/ 940),
ltafiu 'I-valf ve 'l-ibtidii' fi. kitiibi 'lliihi 'azze ve eel/e, tahk.: Muhyiddin
'Abdurrahman Rama.Zan, Mecme'ul-Luga el-'Arabiyye, Dimeşk 1971.
Ergin, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, II. Basım, İstanbul 1962.
Fazlur Rahman,(ö. 1408/1988, Ana Konularıyla Kur'an, Terc. Alpaslan Açıkgenç,
Fecr Yay. Ankara 1987.
Gencan, Tahir Nejat, Di/bilgisi, Ankara 1966.
Hamidullah, Muh;ınıı:ned, "Kitabet San'atı", Terc.Yusuf Ziya Kavakçı, İsitim
Medeniyeti Mecmuası, İstanbul bty.
İbn Cinni, Ebu'l-Feth 'Usmiin (ö. 392/1002), el-Hasiiis, tahk. : Muhammed 'Ali
en-Neccar, 'Alemu'l-Kütüb, Beyrut 1952.
İbnu'l-EnbarT, Ebu'l-Berakat Kemalurldin 'Abdurrahman (ö. 577/1181), Nuzhetu'l-
elibbii' fi tabalçiiti'l-üdeba'; tahk. Muhammed Ebu'l-Fa.Zl İbrahim, Daru'nnehi:a, Kahire bty.
İbn Faris, Ahmed (ö. 395/1005) es-Siihzbifi.filçhi'l-lüga, tahk. : Ahmed S~ar, 'Isa
Babi e1-Halebi ve Şurakahu, Kiihire 1977.
İbnu'n-Nedim,
Ebu'l-Ferec,
Muhammed
b.
İshal,<
(ö.384/994),
el-Fihrist,
Mektebetu Hayyat, Beyrut bty.
el-İsbehani, Ebu'l-Ferec (ö. 356/967),el-Egiin[, tahk.: Semir Cabir, Darü'l-Fikr, II.
Basım,
I-XXIV, Beyrut bty.
el-I}:ali, Ebü 'Ali İsma'il b. el-I}:asirn, el-Bagdadi (ö. 376/986), el-Emiil[, Darulkütübi'l-'Ilmiyye, Beyrut bty.
el-I}:ıfti, el-Vezir Cemalurldin Ebu'I-Hasen 'Ali b. Yüsuf (ö.724/1324), İnbahu 'r-
ruviit 'ala enbahi'n-nufiat,
kütübi'l-mısriyye,
tahk.: Muhammed Ebu'l-Fa.Zl İbrahim, Daru'l-
Kahire 1950.
344
Dr. Biltil Temiz
el-I}.urtubf, Muhammed b. Ahmed b. Ebibekr (ö. 67111272-73), el-Ciimi'u li
ahkiimi'l-J}.ur'iin, Tahk. Ahmed 'Abdul'alim, el-Berdüni, Daru'ş-şa'b, II.
Basım,
Kahire 1373/1954.
Küçükkalay, Hüseyin, Kur'an Dili Arapça,
Denizkuşları Matbaası
Konya 1969.
el-Mehalli, CeHiluddin (ö. 864/1460) - es-Suyüti, Cela.Iuddin (ö. 911/ 1505)
Tefs[ru 'l-Celiileyn, Salalı Bilici Kitabevi, İstanbul bty.
Müslim b. Haccac el-I}.uraşi en-Nisabüri (ö. 261/824), Safi[fiu Müslim, Tahk.: M.
Fuad 'Abdülbal}i, Mısır 1955.
Özbalıkçı, Mehmet Reşit, Arap Gramerinde Kur 'iin ve Hadis le İstişhiid, İzmir
2001.
Pakalın,
Mehmet Zeki,
Osmanlı
Tarih Deyimleri ve Terimleri
Sözlüğü,
Devlet
Kitapları, II. Basım, İstanbul 1971.
er-Rafı 'I,
Must:a.Ia
yayınlarından,
S adı!},
"Tiir[liu '!-edebi 'l- 'arab[",
Daru' 1-kütübi 'I-' arabi
Beyrut 1974.
er-Razi, Muhammed b. Ebibekr b. 'Abdill}adir (ö. 721113 21 ), Mulitiiru 's-sıfiafi,
Tahk. Mahmüd rtat:ır, Beyrut 1995.
es-Sirafi, Ebü Said Hasen b.' Abdiilah (ö. 368h)A'tıbiiru'n-Nahviyy[ne'l-Basriyyin,
neşr.
F. Krenkow, Paris 1936.
es-Süyı1H, Celaluddin 'Abdurrahman b. Ebi Bekr (ö. 911/1505), el-İlfliriihii 'ılmi
usüli'n-nafiv, tahk.: Ahmed Subhi Furat, İstanbul Üniv. Yayınları, istanbul
1975.
-----, el-Müzhir ii 'Ulümi'l-Lugati ve Envii'ıhii, Tahk.: Fuad 'Ali Mansür, Daru'lKütübi'l-'İlmiyye, I. Baskı, Beyrut 1988.
-----, Sebebu
Hicra,
vat'ı 'ılmi1-'arabiyye,
Dimeşl}
tahk.: Mervan
el-'At:ıyye,
I.
Basım,
Daru'l-
1988.
-----, el-İtlj:iin ii 'u/üm i '!-Kur 'iin, Tahk.: Mustara Dibü'l-Buga, Daru'bni Kesir, II.
Basım, Dimeşl}
1993.
Şemsettin Sami, J}.iimüs-ı Türki_ (Fürkçe Temel Sözlük), I. Basım, İstanbul 1985.
345
İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları
et-TirmiZI, Muhammed b. 'Isa es-Sülemi (ö. 279/892), Sünenu't-tirmiii, Tahk.:
Ahmed Muhammed Şakir ve diğerleri, Daru ihyai't-Türasi'l-'arabi, Beyrut
bty.
Yaküt el-Hamevi (ö. 626/1229), Mu'cemu'l-buldiin, Beyrut 1957.
ez-Zerl}aru, Muhammed (ö. 1367/1948), Menö.hilu'l-'irfon
Tahk.: Mektebu'l-buhüs ve'd-dirasat, I.
fi.
Basım, Daru'l-fıkr,
'ulümi'l-~ur'ö.n,
Beyrut 1996.
ez-Zerkeşi, Bedruddin Muhammed b. 'Abdillah (ö. 794/1392), el-Burhan
'ulümi'l-~ur'!ın,
fi.
Tahk.: Mustafa' Abdiilkadir 'Ata, Daru'l-fıkir, Beyrut 1988.
Zeydan, Corci, Tö.r[fiu ö.dö.bi'l-lugati'l- 'arabiyye ", III. Basım, Matbaatü'l-Hilal.
·:
346
Download