Ünite 7 OPTİK

advertisement
Ünite 7
Doç. Dr. Hasan TATLI
OPTİK
162
Normal
IŞIN GEOMETRİSİ
Işınların buz kristalleri veya
havadaki yağmur damlaları Geliş
θ1
θ3
ile olan etkileşemine
Hava
atmosferik optik denir.
Işınlar, tek tür olmayan bir
ortam içinde, düz doğrular
şeklinde hareket ederken;
θ2
yansıma ve kırılma ve
Su
saçılma optik olayları
meydana gelir.
Kırılma :
Yansıma θ1 = θ3
Yansıma
Kırılma
sin Θ1 c1 n2
=
=
(Snell Yasası)
sin Θ 2 c2 n1
c0
ni = : Kırılma indisi, c 0 = 3 × 10 5 km / s
163
ci
Atmosferde çok sayıda optik olay meydana gelir. Açık havada gökyüzü
mavi, ufuk ise süt beyazdır.
Gündoğumu ve günbatımında göyüzü pembe, kırmızı, turuncu ve morun
parlak renklerini içeren bir görünüm kazanır.
Gece, yıldızlardan, gezegenlerden ve aydan gelen ışık dışında göyüzü
karanlıktır. Gece boyunca ayın büyüklüğü ve renkleri değişir. Gece
yıldızlar sürekli olarak göz kırpıyormuş gibi görünürler. Tüm bunları
anlayabilmek için güneş ışığının atmosferle olan etkileşiminin yakından
incelenmesi gerekmektedir.
RENKLER
Atmosfere ulaşan güneş radyasyonunun yaklaşık yarısı görünür ışık
formundadır. Güneş ışığı atmosfere girdiğinde absorbsiyon, yansıma ve
saçılmaya uğrar ya da her hangi bir engelle karşılaşmaksızın yoluna
devam eder. Yeryüzündeki cisimlerin gelen güneş enerjisine karşı
davranışları, gelen ışığın dalga boyuna ve bu cisimlerin renk, yoğunluk,
164
bileşim vb. özelliklerine bağlıdır.
Görme olayı: Elektromanyetik dalgaların gözümüzün retina
tabakasındaki sinir uçlarını uyarması sonucu gerçekleşir. Çünkü retina
gözün ışığa duyarlı tabakasıdır. Retina görme alıcılarına sahiptir. Bu
alıcılar iki tip olup koni ve basil olarak adlandırılır.
Basil (Çomak veya Çubuk) alıcılar cismin şeklinin algılanmasını
sağlar ve görünür ışığın tüm dalga boylarına duyarlıdırlar; aydınlığı
karanlıktan ayırmamızı sağlar. Eğer retina yalnızca basil tipi alıcılara
sahip olsaydı doğayı yalnızca siyah ve beyaz olarak algılayacaktık.
Koni tipi alıcılar da (basiller gibi) görünür ışığın tüm dalga boylarına
karşı duyarlıdır. 0.4-0.7 µm arasındaki dalga boylarına karşı gelen
güneş radyasyonu koni tipi alıcılar tarafından sinir sistemi yoluyla bir
impuls şeklinde beyne iletilir. Bu impulsu renk duyusu olarak
algılarız. 0.4 µm’den daha kısa veya 0.7 µm’den daha uzun dalga
boyları insan gözü için renkli görme yetisini harekete geçiremez.
165
BULUTLAR VE SAÇILMA
Gelen güneş ışınlarının bir yüzeye çarptıktan sonra, geliş açısına eşit bir
açıyla yüzeyden uzaklaşması yansıma olarak adlandırılır. Çeşitli
atmosferik elemanlar (hava molekülleri, bulutlar vb.) güneş
radyasyonunu ilerleme doğrultusundan saptırır ve bütün yönlerde
yansımasına neden olurlar. Bu olay saçılma olarak adlandırılır. Saçılma
süreci, ortamda her hangi bir enerji kaybı ya da kazanımına neden olmaz.
Dolayısı ile saçılma süreci esnasında sıcaklık değişmez. Saçılmaya
genellikle hava molekülleri, küçük toz parçacıkları, su molekülleri ve
çeşitli kirleticiler gibi çok küçük boyutlu maddeler neden olur.
Çok küçük de olsalar bulutlar optik olarak kalındır. Bu, bulutların
önemli miktarda güneş ışığını saçılmaya uğratacağı; diğer bir deyişle
güneş ışınlarının saçılmaya uğramadan bulutu geçmesi olasılığının çok
zayıf olduğu anlamındadır. Bulutlar aynı zamanda güneş ışığının zayıf
absorblayıcısıdırlar. Dolayısı ile bir buluta baktığımızda, sayısız bulut
damlacıklarının görünür güneş ışığını bütün dalga boylarında her yönde
166
saçılmaya uğratması nedeniyle beyaz olarak görünürler.
167
Bir bulut büyüdükçe yansıttığı güneş ışığının yüzdesi artarken,
geçirdiği güneş ışığının yüzdesi azalır. Bulutun tabanına çok az güneş
ışığı ulaştığından, saçılma da çok az olacak ve bulut tabanı karanlık
görünecektir.
Bulut tabanına ulaşan
az miktardaki görünür
ışık saçılmaktan ziyade
absorblanır ve bulut
tabanının daha karanlık
görünmesine neden
olur. Bu, halk arasında
kara bulut olarak
adlandırılan bulutların
neden genellikle yağışa
yol açtığını da
açıklamaktadır.
168
PUS VE GÖKYÜZÜ
Mavi renk duyusunu yaratan ışığın retinaya ulaşması sonucu
gökyüzünü mavi olarak görürüz. Hava moleküllerinin büyüklüğü, bulut
damlacıklarından ve görünür ışığın dalga boyundan çok daha küçüktür.
Her bir O2 ve N2 molekülü seçici saçıcıdırlar. Bu moleküller görünür
ışığın kısa dalga boylarını, uzun dalga boylarına göre daha etkin olarak
saçılmaya uğratırlar. Bu seçici saçılma olayı Rayleigh saçılması olarak
adlandırılır. Değişik saçılma tipleri aşağıdaki Tablo’da verilmiştir.
Parçacık Tipi
Parçacık Çapı (µm)
Saçılmanın Tipi
Gözlenen Olay
0.0001-0.001
Rayleigh
Kirleticiler
0.01-1.0
Mie
Mavi gökyüzü, kırmızı
günbatımı
Kahverengimsi smog
Bulut damlacıkları
10-100
Geometrik
Hava molekülleri
Beyaz bulutlar
169
Güneş ışığı atmosfere girdiğinde mor, mavi ve yeşil gibi görünür
ışığın kısa dalga boyları, sarı, turuncu ve özellikle kırmızı gibi uzun
dalga boyundaki ışığa göre daha fazla saçılmaya uğrarlar.
Rayleigh saçılmasının şiddeti, λ dalga boyu olmak üzere 1/λ4 şeklinde
değişir.
Dolayısı ile mor ışık kırmızı ışıktan 16 kat daha fazla saçılır.
Gökyüzüne baktığımız zaman, görünür ışığın mor, mavi ve yeşil dalga
boylarındaki saçılmış ışık bütün yönlerde gözümüze ulaşır. Bu dalga
boylarındaki saçılmış ışığın birlikte oluşturduğu etki mavi ışık olarak
algılanır. Bu nedenle gökyüzü mavi olarak görünür.
Dünyamız renkli gökyüzüne sahip tek gezegen değildir. Örneğin toz
fırtınaları nedeniyle Mars, öğle vakti kırmızı, günbatımında ise mor
bir renk alır.
170
Hava molekülleri ve çok küçük parçacıklar tarafından mavi ışığın
seçici saçılımı, uzaktaki dağların mavi görünmesine neden olabilir.
Bazı yerler (bu yerler insan kaynaklı hava kirliliğinden uzak
yerlerde olabilir) mavi pus ile örtülmüş olabilir. Mavi pus bazı özel
süreçlerin sonucu olarak meydana gelmektedir. Bitkiler tarafından
ozonla etkileşebilen son derece küçük partiküller (hidrokarbonlar)
atmosfere bırakılır. Bu etkileşim, mavi ışığı seçici olarak saçan
küçük parçacıkların (0.2 µm çapında) oluşmasına neden olur.
Atmosferde asılı haldeki toz ve tuz gibi küçük parçacıkların
konsantrasyonu arttıkça gökyüzünün rengi de maviden süt beyaza
doğru değişir. Bu parçacıklar boyutça çok küçük olmalarına karşın,
görünür ışığın bütün dalga boylarını her yönde ve eşit bir şekilde
saçılmaya uğratacak kadar büyüktürler (geometrik saçılma).
Görünür ışığın bütün dalga boyları gözümüze ulaştığı için gökyüzü
beyaz görünür, görüş uzaklığı düşer. Bu olay pus olarak
adlandırılır.
171
Eğer nem yeterince yüksek ise çözünebilir parçacıklar (çekirdekler)
gittikçe büyüyecek ve pus partikülleri haline gelecektir. Bu nedenle
gökyüzünün rengi, atmosferde ne kadar asılı madde olduğu hakkında
bir fikir verir.
Örneğin, ne kadar çok asılı madde varsa, saçılma da o kadar fazla
olacak ve gökyüzü daha beyaz görünecektir.
Asılı parçacıkların önemli bir kısmı yere yakın olduğundan, ufuk
beyaz renkte görünür. Eğer bir dağın tepesinde isek, asılı
parçacıkların önemli bir kısmı, bulunduğumuz seviyenin altında
kalacağı için gökyüzü koyu mavi bir renkte görünür. Pus, güneş
doğarken veya batarken ışığı saçar. Bunun sonucunda güneş ışığını
daha parlak bir renkte görürüz (crepuscular rays). Benzer görüntü
güneş ışınlarının bulutların arasında kalan açıklıklardan geçmesi
durumunda da ortaya çıkar.
172
GÜNEŞ VE AYIN RENKLERİ
Güneş öğle vakti parlak beyaz, oysa günbatımında
sarı, turuncu veya kırmızı bir renkte görünür.
173
GECE YILDIZLARIN
GÖRÜNÜŞÜ
Bilindiği gibi daha yoğun bir ortama
giren ışığın hızı azalır. Eğer ışık
ortama bir açıyla girerse, ilerleme
doğrultusunu değiştirir, bu olaya
kırılma denir. Kırılma miktarı iki
faktöre bağlıdır: Ortamın yoğunluğu
ve ışığın bu ortama giriş açısı. Az
yoğun bir ortamdan daha yoğun bir
ortama giren ışığın hızı azalır ve
normale yaklaşır; tersi durumda ise
hızı artar ve normalden uzaklaşır.
174
SERAP OLAYI
Atmosferde bir nesnenin gerçek konumuna göre yer değiştirmiş gibi
görünmesine serap denir. Serap, bir hayal ürünü değildir. Bu olayda
bizi yanıltan zihnimiz değil, atmosferdir.
Atmosferdeki seraplara ışığın farklı yoğunluktaki hava
katmanlarından geçmesi ve kırılması neden olur. Bu tür belirgin
yoğunluk değişimleri hava sıcaklığındaki belirgin değişimlerin bir
sonucudur. Sıcaklıktaki değişim ne kadar fazla ise ışığın kırılması da o
kadar fazla olur.
Örneğin sıcak ve güneşli bir günde, asfalt yollar önemli miktarda
güneş enerjisi absorblar ve aşırı derecede ısınırlar ve yol yüzeyi ile
temas halindeki havayı kondüksiyonla ısıtırlar. Ancak hava zayıf bir
termal iletken olduğu için, bu yolla ısı iletimi yüzeye yakın bir tabaka
ile sınırlı kalır. Dolayısı ile daha serin hava yerden biraz daha
yukarıdadır. Sıcak günlerde bu yollar ıslakmış gibi görünür
175
Yer yakınıdaki havanın yukarı seviyedeki havadan daha sıcak
olması durumunda, cisimler bulundukları konumdan daha aşağıda ve
(sıklıkla) ters dönmüş olarak görünürler. Bu tür seraplar alçak seraplar
olarak adlandırılır. Aşağıdaki verilen şekildeki ağacı dikkate alalım ve
bu ağacı neden ters dönmüş olarak gördüğümüzü açıklamaya çalışalım.
Yüzey üzerindeki sıcak ve az yoğun havaya giren ışık ışınları yukarı
doğru kırılır ve gözümüze aşağı seviyelerden (yer seviyesinden) gelerek
ulaşırlar.
176
Serap olayları yalnızca çok sıcak bölgelerde değil, çok soğuk
bölgelerde de meydana gelir. Kutup bölgelerinde, karla örtülü alanların
üzerindeki hava, daha yukarılardaki havaya göre çok soğuktur. Soğuk
hava çok daha yoğundur dolayısı ile uzaktaki nesnelerden gelen ışık
normale yaklaşarak kırılır. Bunun sonucunda uzaktaki nesne gerçek
konumundan daha yukarıda görünür. Bu tip seraplar yüksek seraplar
olarak adlandırılır
177
HALE, PARHELIA VE IŞIKLI KOLON
Güneş veya ayın etrafında görülen dairesel ışıklar hale olarak adlandırılır. Bu
görüntü, güneş ya da ay ışıklarının buz kristalleri içinden geçerken kırılması
nedeniyle oluşur. Bundan dolayı halenin görülmesi sirüs türünden bulutların
varlığına işaret eder.
En yaygın görülen hale, 22o yarıçaplı haledir, buna küçük hale denir. Bu
haleler, çok küçük buz kristallerinin (çapı 20 µm’den küçük) varlığında
meydana gelirler. 46o yarıçaplı hale (büyük hale) durumunda da kolon
tipindeki buz kristalleri sözkonusudur. Ancak bu durumda buz kristallerinin
çapı 15-25 µm arasında değişir.
178
Eğer güneş ufka yakın bir konumda ise gözlemci ve buz kristalleri aynı
yatay düzlemde bulunurlar. Böyle bir durumda gözlemci, güneşin her
iki tarafında dışa doğru incelen, parlak renklerden oluşmuş bir ışık
demeti görür. Bu optik oluşum parhelia (sundog) olarak adlandırılır.
Parheliada güneşe yakın renk (en az bükülen) kırmızı; uzak olan renk
ise (daha fazla bükülen) mavidir.
179
GÖKKUŞAĞI
Gökkuşağı, gökyüzünün bir kısmında yağmur, diğer kısmında güneş
varken görülen yaygın bir optik olaydır. Bu olay havaya püskürtülen
spreylerde, su fıskiyelerinde ve çağlayanlarda
sıklıkla görülür.
Gökkuşağını görebilmek için, güneş arkamızda olacak şekilde yağışın
olduğu tarafa bakmamız gerekir.
180
KORONA, GLORİ VE HEILIGENSCHEIN
Küresel su damlacıklarından oluşmuş ince bulutların arkasında ayı
çevreleyen ışıklı görünüm korona olarak adlandırılır. Korona güneşin
etrafında da oluşur, ancak güneşin parlak ışıklarından dolayı
farkedilmesi zordur.
Korona: Işığın difraksiyonu sonucu oluşur.
Difraksiyon: Işığın bir engelin etrafından geçerken bükülmesi şeklinde
tanımlanır.
Su dalgalarının küçük bir havuza bırakılan taşın etrafındaki davranışını
dikkate alalım. Dalgalar taşın etrafında yayılırken, birinin çukuru
diğerinin tepesi ile üst üste gelebilir. Bu durumuda dalgalar birbirlerini
sönümlendirir, dolayısı ile bu kısımlarda su yüzeyi sakindir. Dalgaların
bu türden girişimi sönümlendirici girişim olarak adlandırılır. Diğer
taraftan iki dalga tepesinin üst üste binmesi durumunda daha büyük bir
181
dalga meydana gelir, bu da şiddetlendirici girişim olarak adlandırılır.
Işık küçük su damlacıklarının etrafından geçerken benzer olaylar
meydana gelir. Işık ışınlarının şiddetlendirici girişiminde daha parlak
ışık, sönümlendirici girişiminde ise ortam karanlıktır. Korona bazı
durumlarda beyaz, bazı durumlarda ise renkli görünebilir.
Bulut damlacıkları üniform boyutta olduğu zaman korona renkli
görünür. Difraksiyon nedeniyle olan bükülme ışığın dalga boyuna bağlı
olduğu için, kısa dalga boylu ışık (mavi) koronanın iç kısmında, uzun
dalga boylu ışık (kırmızı) ise dış kısmında yer alır. Yeni oluşmuş
bulutlar, örneğin ince As (Alto-stratus) ve Ac (alto-kümülüs) korona
oluşumu için en uygun bulutlardır.
Bulut damlacıklarının üniform olmaması durumunda koronanın
görünüşü oldukça düzensizdir. Bulutun görünüşü pembe, mavi veya
yeşilin pastel tonlarından oluşmuş renkli yamalar şeklindedir. Işığın
difraksiyonu sonucu oluşan bu parlak görünüm sedeflenme olarak
adlandırılır.
182
Korona gibi glori’de difraksiyon olayının bir sonucudur. Bir uçağın,
50 µm’den daha küçük damlacıklardan oluşan bir bulut tabakasının
üzerinde uçarken, uçağın gölgesinin etrafında oluşan renkli halkalar
glori olarak adlandırılır. Sırtımız güneşe dönükken bir bulut ya da sis
tabakasına baktığımızda, su damlalarının gölgesi etrafında parlak ışık
halkaları görülebilir. Glori oluşumunda ışık aşağıdaki şekilde
görüldüğü gibi damlaya üst kısımdan girerek, önce kırılmaya daha
sonra da damlanın (ışığın geliş yönüne göre) arka kısmı tarafından
yansımaya uğratılır. Damlanın alt kımından çıkan ışık bir kez daha
kırılmaya uğrar. Bununla birlikte ışığın gözlerimize ulaşması için, çok
kısa bir mesafe boyunca yüzey dalgası şeklinde damlanın kenarından
bükülmesi gerekir. Damlaların kenarlarından gelen ışığın difraksiyonu
glori olarak görmüş olduğumuz ışık halkalarını meydana getirir.
183
Çimenler üzerinde eğer çiğ oluşmuş ise güneşli sabah saatlerinde ilginç
bir optik olayı gözlemek mümkündür. Sırtı güneşe dönük olan
gözlemcinin başının gölgesi etrafında heiligenschein olarak adlandırılan
ışıklı bir alan oluşur.
Heiligenschein, hemen hemen küresel çiğ damlaları üzerine gelen
güneş ışınlarının odaklanması ve gelen ışınlarla yaklaşık aynı
doğrultuda tekrar yansıtılması sonucu meydana gelir.
184
Download