HALKA AÇIK ŞİRKETLER SORUMLULUKLARINI BİLİYOR MU? Zaman zaman çeşitli basın organlarında sermaye piyasalarına güveni sarsmak için adeta özel çaba sarfedildiği izlenimini veren demeçler görülmektedir. Bu açıklamalar iş çevreleri, siyasiler ve yatırımcılar gibi çeşitli kesimlerden gelmektedir. Hatta zaman zaman sermaye piyasalarından en büyük yararı sağlayan halka açık şirket yöneticilerinden bile bu türde “Borsaya güvenmiyorum “ gibi açıklamalar yapılmaktadır. Bu demeçlerle aracı kurumlar hatta yatırımcılar gereksiz yere suçlanmaktadır. Tüm dünyada şirketlerin finansman sağlamak, likiditelerini arttırmak ve kurumsallaşmak için kullandıkları en önemli araç halka açılmaktır. Halka arzlar, şirketlerin gelişimine sağladığı katkı, sermayeyi tabana yayma ve tasarrufların reel sektöre yönlendirilmesi yoluyla ülke ekonomisinin de gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle sermaye piyasalarının ana görevinin halka arzlar olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Halka arzlar sermaye piyasasının gelişimi, derinleşmesi ve yatırımcı sayısının artması için hayati öneme sahip olduğu kadar halka açılan şirketlere sağladığı faizsiz kaynakla bu şirketlerin gelişmesinde en büyük rolü üstlenmektedir. Sermaye piyasaları bugüne kadar halka açılan şirketlere birincil ve ikincil halka arzlar, ortak satışı ve bedelli sermaye arttırımları yoluyla 25 milyar dolar fon aktarmıştır. Bu fon aktarımında aracı kurumlar halka açılan şirketlerle yatırımcıları buluşturma görevini üstlenmiştir. Yatırımcılara satılan hisse senetlerinin likiditesini sağlama işlevini ise borsalar yürütmektedir. Yine tüm dünya borsalarında halka açık şirketlerin hisse senetlerini almak ve satmak isteyen yatırımcılar aracı kurumlar yoluyla işlem yapmaktadır. Hisse senetleri gibi alternatif yatırım araçlarına göre riski daha yüksek bir piyasaya yatırım yapan yatırımcılar kurumsal yönetimin iki ana amacı olan, şirketin iyi yönetilmesi sonucu karlı çalışması, bu kardan kendilerine ortaklık payı yani temettü verilmesi ve yatırımcı haklarının korunmasını beklemektedir. Üstelik Borsa’da işlem gören şirketlerin halka açıklık oranı çok düşük olduğu için azınlık hakkı alan yatırımcıların riski daha da yüksektir. Halka açılan şirketler, parlak performans ve beklenti raporları eşliğinde halka arz öncesi yatırımcılara ve aracı kurumlara yönelik yüklü reklam, tanıtım, pazarlama ve satış çalışmaları yürütmekte, halka arz sonrası ise yasal zorunluluklar dışında yatırımcıları ortak olarak görmemekte, yatırımcı ilişkileri ve yatırımcı haklarına yeterli önemi vermemektedir. Basın ve Aracı Kurumların araştırma bölümleri, bazı halka açık şirketlerden randevu bile alamamaktadır. Hisse başı kar ve temettü gibi performans kriterleri ile şirketin plan ve projeleri, faaliyet raporlarının çok azında yer almaktadır. Bir festival havasında geçmesi gereken şirket genel kurul toplantıları halka açıklık oranlarının dünya normlarının çok altında olması nedeniyle yasal zorunluluk olarak yapılmakta, yatırımcıların gündem değiştirme, yönetim ve denetim kurullarının seçimi gibi konularda etkin katılımı sınırlı olmaktadır.Aracı kurum, basın ve ilgilenen yatırımcı katılımları sınırlı tutulmaktadır. Türkiye’de halka açık şirketlerin önemli bir kısmı aile şirketi yapısından kurtulamadığından profesyonelce yönetilmemektedir. Üst yönetimine genelde aile fertleri hakim durumdadır. Profesyonel yöneticilerden , aile tarafından verilen kararları yerine getirmesi beklenmektedir. Şirketin hisse senetlerinin borsadaki değeri, yatırımcılara satılan hisselere her yıl ne kadar net getiri sağlandığı gibi yurt dışında çok önemli olan performans kriterleri halka açıklık oranları düşük olduğu için dikkate alınmamakta, üst yöneticilerin "başarılarını" Avrupa ve ABD şirketlerinin üst yöneticileri için önem taşıyan ölçülerle değerlendirmek mümkün olamamaktadır. Son yıllarda Avrupa ve ABD piyasalarında büyük dalgalanmalara bağlı olarak şirketlerin üst yöneticilerinin işbaşında kalma süreleri kısalmıştır. Patrick Mc Geehan'ın New York Times gazetesinde yayımlanan ve Güngör Uras’ın yazısında belirttiği araştırma sonuçlarına göre, üst yöneticilerinin işlerini kaybetmelerinde şirket hisselerine iyi getiri sağlanamamasının etkisi yüzde 85 dolayındadır. Şirketlerde ortaklara iyi getiri sağlayan üst yöneticilerinin yüzde 55'inin ise yıl içinde ödüllendirildikleri veya terfi ettirildikleri belirtilmektedir.Ülkemizde ise bugüne kadar borsada fiyatı onda birine bile düşen hiçbir şirketin yöneticisi işinden olmamıştır. Halka açılan şirketlerin iyi yönetilmediği, performanslarını geliştirip karlılıklarını ve dağıttıkları kar paylarını arttırmadığı, yatırımcılara ilgi ve haklarına özen göstermediği ortamlarda sermaye piyasalarının reel getiri sağlamasını ve gelişmesini beklemek mucize olur. Böyle ortamlarda aracı kurum ve riski daha az yatırım araçlarını bırakıp hisse senedi alan, üstelik zarar eden yatırımcıları büyük çoğunlukla gereksiz suçlamayla kendimizi avuturuz. Yeni yatırımcı girişini de boşuna bekleriz. Sermaye piyasasının gelişmesinin en büyük yararı halka açık şirketler sağlamaktadır. Bu nedenle sermaye piyasasının gelişmesindeki en önemli sorumluluk da yine onlara düşmektedir. Sermaye piyasaları halka açılan şirketlerin gösterdikleri performansla gelişmesini sürdürecektir. Bir sonraki yazımda halka açık şirketlerin performans rakamlarını daha detaylı incelemeyi planlıyorum. Saygılarımla, Erhan Topaç Gedik Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı