Biz mi Tutkularımızı Yönlendiririz Tutkularımız Bizi mi “En düşmüş

advertisement
Biz mi Tutkularımızı Yönlendiririz Tutkularımız Bizi mi “En düşmüş insan, bütün dileklerini yerine getirmiş insandır”(s24) diyor Elias Canetti. İlk okuyuşunuzda tam olarak anlamlandıramıyorsunuz bu cümleyi. Ancak cümlenin çekiciliği ve içinde barındırdığı anlam yoğunluğu sizi kendine çekiyor, tekrar tekrar okuyorsunuz. Okudukça düşünüyorsunuz, düşündükçe bütünleşiyor düşünceler zihninizde. Bütün dileklerini yerine getirmiş bir insan nasıl en düşmüş olabilir ? Eğer bir insan istediği her şeyi elde ederse en mutlu insan olmaz mı? En çok istediğimiz bunları gerçekleştirmek değil mi ? Ancak o an fark ediyorsunuz, amaçlarımız ve isteklerimizle varız aslında. Bir amacınız yoksa yaşamınızın bir anlamı kalmış mıdır ki ? Bir sonraki güne uyanmamıza sebep hep amaçlarımız olmamış mıdır ? Neden aşık olduğumuz zaman bir sonraki güne mutluluk dolu uyanırız ? Aslında cevabı yine Elias Canetti’nin cümlesinde mevcut. Artık yeni, belki daha önce gerçekleştirme mertebesine hiç erişemediğimiz bir amacımız, dileğimiz var. Bu amaçlardır bizi hayata bağlayan, hayattan zevk almamızı sağlayan. Hani çok istediğiniz bir şeyi elde ettikten sonra onun sizin için değeri eskisi gibi olmaz ya, elde edilmiştir o artık, ilgi çekiciliğini yitirmiştir. İşte bu yüzden artık hayattan bir beklentisi kalmayan insan en düşmüş insandır. Çünkü hayat amaçlar bütünüdür. Hepimizin birçok hedefi birçok isteği var yaşadığımız ömür boyunca.. Bazılarımız hayatlarının anlamını inandığı din doğrultusunda şekillendiriyor, Tanrı’ya ulaşmayı en büyük amaçlarından biri haline getiriyor. Bu sırada inandığı tanrısına, tanrılarına dua ederek isteklerini dile getiriyor. Elias’da en çok buna sitem ediyor sanırım. Şöyle diyor Elias: “İnancım olsaydı bile, yine de dua edemezdim. Dua etmeyi hep Tanrıya yöneltilmiş en utanmazca el uzatma, en iğrenç günah sayardım ve her dua için uzun bir kefaret süresi öngörürdüm”(s21). Bu satırlarda adete kendi hissettiklerimi, düşündüklerimi buldum. Bir yandan Tanrı kavramını bu kadar yüceltirken öbür yandan da bu kadar el ayağa düşüren bir zihniyeti anlamak benim için çok zor. İnsanlar tanrılarını her durum ve koşulda çağırıp, açıklayabiliyorlar, adını çiğniyor, bedenini yutuyorlar. Daha sonra da tanrının bu dünyadaki kavramlarla açıklanamayacak yücelikte bir varlık olduğunu söylüyorlar. Ayrıca her sıkıştığında kendini tanrının kollarına atmak ne kadar etik ve mantıklı bunu da sorgulamak gerek. Dua etmek, yinelemenin en etkin ve en tehlikeli biçimidir. Korunmanın tek çaresi, rahiplerde ve Budistlerin dua değirmenlerinde olduğu gibi, duanın mekanikleşmesidir. Zaten dünyamızın bütün imkanları kendini bu zavallı dua etme alışkanlığa yitirmiş olan tek bir insana sunulsaydı bile, bu kişinin dualarını gerçekleştirmek ne yazık ki mümkün olmazdı. Çünkü hayat bir amaçlar bütünüdür dediğim üzere, dileklerimiz ve tutkularımız asla bitip tükenmeyecekti, bir dilek üzerine bir başkası onun üzerine bir diğeri.... Normal yaşantılarımızda da böyledir bu. Kendimizi bildiğimizden beri hep bir şeyin peşinden koşmadık mı bu zamana kadar ? İstediklerimiz hiç bitip tükendi mi ? En çok istediğimiz şey bile yerini başka bir isteğe bırakmadı mı elde edildikten sonra ? Çocukken yeni bir oyuncaktı hayallerimizi süsleyen, daha sonra iyi bir üniversite, iyi bir iş ve mutlu bir evlilik belki... Ne kadar inkar edilse de bunca çok şeyi istemek bir bakıma açgözlülük olarak nitelendirilebilir mi? Benim fikrimce açgözlü demek de doğru değil burada, çünkü bu durum her ne kadar bizim elimizdeymiş gibi görünse de aslında değildir. Şu soru sorulmalıdır asıl olarak : İntihar eden bir insanın tutkuları, hayata yönelik beklentileri kalmış mıdır? Tutkularımızdan ve isteklerimizden vazgeçmenin tek yolu var olmamaktan geçer. Özetlemek gerekirse biz var oldukça isteklerimiz, isteklerimiz var oldukça da hayat meşgalemiz devam edecek. Önemli olan her sıkıştığımızda yüce olarak nitelendirdiğimiz bir varlığa sığınmak yerine bu isteklerin kendi hayatımızı oluşturduğunu bilerek hareket edebilmek, doğru ve kendimiz için en güzel olanı seçebilmek. Ancak çok da kafaya takmamak gerek, ne de olsa biz var olduğumuz sürece bir hedeften bir diğerine atlayacağız. 
Download