iLMi DERGiSi

advertisement
Kb1Prbl3 PECnYEnii1KACbl
OW MAMnEKETTII1K YHII1BEPCII1TETII1
ApawaH ryMaHl4TapAbiK
l4 HCTl4TYTYHYH
fAJliAMIA~ >KYPHAJlbl
Araşan
Sosyal Bilimler
Enstitüsü
iLMi DERGiSi
11-12
6111WKEK 1 BİŞKEK - 2011
DÖRT HALiFENİN SEÇİMİ VE KELAM'DA İMAMET
TARTIŞMALARINA ETKİSİ
Dr. Fikret SOYAL*
Özet
Hz. Peygamber'in vefatından sonra Müslümanların idaresini üstlerrecek kişiyi ifade
eden imam kavramıyla ilgili problemler aslında doğrudan kelam konuları arasında değildir.
Ancak Şia'nın meseleye alddevi bir hüviyet kazandırması sebebiyle kelamcılar da eserlerinde
imarnet meselesine yer vermek zorunda kalınışlardır. Ehl-i Sünnet konuyu değerlendirirken
ilk dört halife üzerinden gitmiştir. İmaının mahiyeti ve dini açıdan gerekliliği tartışmaları
daha çok Ehl-i Sünnet ile Şia arasında cereyan etmiştir.
Anahtar Kelime: Peygamber,
Şia,
Ehl-i Sünnet, Kelam.
Abstract
The concept of Imam that means the rolership of Muslims after the death of prophet
Mohammad, is not one of the Kalarn subjects indeed. However, Kalarn scholars had to give
place to the Imamat problem in their works because of that Shiite had given a religious
identity to this matter. Alıl-e Sunualı had evaluated the matter via the concept ofFour Khalifs.
The discussjons on the character of Imamat and necessity of that in religious aspect had been
taken place especially between Shiite and Alıl-e Sunnah.
Key Words: Prophet, Shiite, Ahl- Sunna, Kalam.
AıiHOTaD;IIH
Ilocne cMepm rrpopoKa, B03HHKII.If.[e rrpo6neMDı, CBH3aHHI:ııe c rroHHmeM HMaMa,
KOTopoe 03Hat:ıano rnaBy, JIH,ı(epa Mycyn::oMaH, Ha caMoM ,zı;ene He HBnHnoc:o rrpe,n;MeToM
KenaMa. TeM He MeHee, yt:ıeHLie KenaMa B~eHLı 6IifJJll paccMaTpıman rrpo6neMy
HMaMeTa B CBOIIX Tpy.zı;ax, H3-3a TOrO, t:ITO II.lımThi CTanH IIpH,n;aBaTh 3TOMy BOIIpocy
peJIIITH03Hoe 3Hat:ıeHHe. Axn:H-CYHHaT, cTan o:n;eHIIBan MaTepHan, c TOt:IKH 3peHHH t:ıeTiıipex
xann<PoB. ,l(Hceyccım no co,zı;ep)Kaımro Borrpoca HMaMeT H ee peJlliTII03Hoii
n;enecoo6pa3HOCTII, B 60JIE,UieH CTeiieHH B03HHKanH Me)K,lJ;y II.lımTaMH H Ax.Jm:-CYHHaTOM.
A!-j
~
.,....
V
ı.:
lli
<
2
~
""::;
...ı
~
&t-
1-
;:ı:
~
!-
Kıı:ıoqeB:oıe CJioBa:
IlpopoK, l.I.IHa, Ax.Jm:-CYHHaT, KanaM.
U!
a
~:::!!"
;;;:
Giriş
·H
;;t
Ci
Allah tarafından gönderilen bütün Peygamberler bir taraftan tebliğ görevlerini en iyi
şekilde yerine getirmişler, bir taraftan da getirdikleri bu hükümlerin gereklerini bizzat tatbik
ederek kendilerinin sadece birer tebliğci değil, aynı zamanda birer uygulayıcı olduklarını
göstermişlerdir. Son Peygamber Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği İslam dini, tam anlamıyla
teşekk:ül edip tamamlandığından, artık başka bir Peygamber gelmeyecektir. Ancak O'nun
-~
':5
~
.;::
·ii
U!
rn
;:;:
•=<
.~ ~
~Ll"!
•
İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Kelfun Anabilim Dalı, :[email protected]
........~~-"'
:-:-
:g~
245.
tebliğ ettiği İslam dininin hükümlerinin uygulanması hususunda, Hz. Peygamber'in (s.a.v.)
riyaset görevini kendisinden sonra gelen halifeler üstlenmişlerdir.
Hilafet tartışmaları Hz. Peygamber'in (sav) vefatından hemen sonra henüz naaşı
ortada iken yani defin işleri tamamlanmadan başlamış, bugüne kadar devam ede gelmiştir.
Konu, kelaınl açıdan ele alınırken olayın aslında dini olmayıp siyasi bir ihtilaf olduğu
vurgulanmıştır.
Kelami problemierin ortaya çıkmasında ve yönlendirilmesinde Sahabe sonrası bazı
olaylar ele alınsa da, Sahabe devri siyasi olaylarının da büyük bir etkisinin olduğu
anlaşılmaktadır. imarnet meselesi İslam tarihi boyunca Müslümanların gündemindeki yerini
korumuştur. Hilafet veya imarnet ile ilgili olan bu ihtilaf, Hz. Peygamber'in (sav) vefatından
sonra Müslümanların karşılaştıkları ilk ciddi konu olmuştur. Hz. Ebubekir'e (r.a.) biat
edilmesiyle mesele halledilmiş gibi gözükse de bu, günümüze kadar uzanan bazı tartışmalara
engel olamamıştır.
Kur' an, siyasi idarede tafsilatın zaman ve mekana göre ayarlanabilmesini mümkün
kılmış, ortaya koyduğu değerler her zaman ve mekanda evrensel olduğundan yönetim
meselesini Müslümanlara bırakmıştır. Kur'an'da İslam toplumunun idari yapısıyla ilgili (şfua
ve ehliyet gibi) birkaç temel ilke zikredilmiştir. Bu noktada dört halifenin birbirinden farklı
şekil ve yöntemlerle halife seçilmeleri, devlet başkanını belirleme usulünün o kadar önemli
görülmediğini ortaya koymaktadır. 1 Burada önem arz eden husus, Müslümanların bir idareci
etrafında toplanmaları, bu anlamda bir boşluğun olmamasıdır.
imarnet ya da hilafet, Ehl-i Sünnet ile Mutezile'ye göre devlet başkanlığı ve fiili
otoriteyi ifade ederken, Zeydiyye dışındaki Şii fırkalara göre ise, sadece dünyevi otorite
yönüyle değil hem cismfuıi hem ruhani yetkiler bakımından nübüvvetin devamı olan bir
kurumu ifade etmektedir. İşte Şia'nın bu şekilde bir anlayışı geliştirmesinden dolayı, siyasi
olan bir mesele itikadi konuların içinde yer almış ve tartışılmıştır.
1'
ı
Aşağıda
Allah Resülü'nün hastalanması, hastalığı sırasında namazı Hz. Ebu Bekir'in
kıldırması, vefatı ve defin işleri, Beni Saide Sakifesi olayı ve benzerlerini tarihi açıdan
inceleyeceğiz. Ardından dört halifenin hilafete geliş biçimleri incelenerek burada
Müslümanların devlet başkanı seçimlerinde hangi kriterleri esas aldıkları vurgulanacaktır.
A. Hz. Peygamber'in Hastalanması
Hz. Muhammed 632 yılının Safer ayında hastalandı. Onun hasta olarak yattığı on üç
veya on dört gün2 içinde birtakım önemli hadiseler cereyan etmiştir. Bu olaylar hilafet
meselesinin anlaşılması hususiliıda önemli ipuçları vereceği için bunlara kısaca temas
etmemiz yerinde olacaktır.
1-Hz. Ebu Bekir'in Namaz Kıldırması
Hz. Peygamber (sav), sağlığında Müslümanlara namazı bizzat kıldırmaktaydı.
Hastalanınca namazı Hz. Ebu Bekir'in (ra) kıldırmasını emretti.3 Mescide açılan kapılardan
Ebu Bekir'in kapısı dışındakileri kapattırdı. 4 Hatta bazı rivayetlerde, Hz. Ebu Bekir (ra)
olmadığı için namazı Hz. Ömer'in (ra) kıldırdığı, Ömer'in sesini duyan Hz. Peygamber'in
1
2
3
4
246
Mehmet Akif Aydın, "Hz Peygamber ve Dört Halife Dönemi İslam Devlet Yönetimi'', İslam ve Demokrasi,
Türkiye Diyanet Vakfı, 1998, s. 22.
İbn Sa' d, Ebu Abdullah Muh!UI!1lled, et Tabakatü'l Kübra, Dar'ı Sadr, Beyrut, C. ll, s. 272.
Ebu Muhaınmmed Abdü'1 Melij( b. Hişam b. Eyüp e1-Himyeri, es-Siretü 'n-Nebeviyye, Beyrut, 1998, C. IV,
s. 234; İbn Sa' d, a.g.e., C. II, s. 215-224.
Ebu Cafer Muhammed b. Ceriret-Taberi, Tarihü'l-Ümemi ve'l-Mulük (Tarihu't-Taberf), Beyrut, t.y., C. ll, s.
437.
'
(sav) kızdığı ve Ebu Bekir nerede? Allah ve Müslümanlar buna razı olmaz5 dediği, bunun
üzerine Hz. Ebu Bekir (ra) bulunarak namazı onun kıldırdığı ve Allah elçisinin de Ebu
Bekir'in arkasında namaza durduğu nakledilmiştir. Aynca Hz. Peygamber'in (sav) Hz. Ebu
Bekir'in (ra) arkasında namaz kıldıktan soma, "Hiçbir Peygamberin ruhu, yerine ümmetinden
biri geçmedikçe kabzolunmaz"6 buyurmuştur.
Peygamberimiz (sav), Hz. Ebu Bekir'e (ra) namaz kıldırması için haber verilmesini
isteyince, Hz. Aişe bunu engellemek için değişik yollara başvurmuştur. Ancak, Hz. Aişe'nin
Allah Resulünü bu kararından vazgeçirme çabalarına, Ebu Bekir'in de başlangıçta bu görevi
Hz. Ömer'e (ra) bırakmak istemesine rağmen, neticede bu görevi üstlenmek zorunda
kalmıştır. 7
2. Kırtas
Olayı
Hz. Peygamber'in (sav) hastalığı sırasında cereyan eden ikinci önemli olay -ki bu olay
imarnet meselesinde daha büyük önem arz eder- ise Kırtas meselesidir. 8 Hastalığının beşinci
gününde Hz. Peygamber (sav) "Size bir kitap yazayım ki, ondan soma sapıtmayasınız"9
buyurarak yanındaki Müslümanlardan kağıt-kalem istedi. Onun talebi, orada hazır bulunan
sahabe tarafından tartışmaya yol açtı. Hz. Ömer "Allah Resulüne "sekeratü'l-mevt" arız oldu.
Yanımızda Kur'an var, Allah'ın Kitabı bize yeter" 10 dedi. Bunun üzerine orada bulunan
sahabe arasındaki tartışma gürültüye dönüştü. Hz. Peygamber (sav) "Bir Peygamber'in
yanında niza yakışmaz" 1 1 buyurdu. Daha soma o, kırtas denilen bu yazı konusundan vazgeçti.
a-Allah Resfi.lü'nün Hz. Ali'ye Yazdırmak İstedikleri
H__z. Ali (ra) der ki: "Rasülullah (sav) ağırlaştığı zaman "Ey Ali! Bana bir kürek kemiği
getir de, benden soma ümmetiınİ doğru yoldan şaşırtmayacak şeyi yazayım" buyurdu. 12 Gidip
gelinceye kadar kendisini kaybetmekten korktuğum için "Ben buyuracaklarını ezberimde
tutarım" dedim. 13 ''Namaz kılmanızı, zekat vermenizi, ellerinizdeki kölelerin haklarını
gözetınenizi tavsiye ederim" buyurdu. "Eşhedü en la ilaheillallah ve Eşhedfi enne
Muhammeden abdühü ve Resulüh" diyerek şehadette bulunmayı emretti. "Bu iki gerçeğe
şahadette bulunana, cehennem ateşi haram olur" buyurdu" 14 Allah Rasülü'nün Hz. Ali'ye
yazdırdıklarının dile getirilmesi, onun son tavsiyeleri arasında yönetimle ilgili bir hususun yer
almadığına dikkat çekmek içindir.
b. Allah Resnlü'nün Hz. Osman'a Yazdırmakistedikleri
"Hz. Peygamber (sav), ziyaretine gelen Hz. Osman'ı (ra) görünce, ona "yanıma gel"
buyurdu. Hz. Osman (ra) yaklaşıp Peygamberimizin üzerine eğildi. Peygamberimiz, ona
5
6
7
İbnHişam, Siret, C. IV, s. 234, İbn Sa'd, et-Tabakatü'l-Kübra, C. II, s. 220.
İbn Sa'd, a.g.e., II, s. 222.
İbn Sa'd, a.g.e., II, s. 21 7,-218; İbn Hişam, Siret, IV, s. 234; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, İstanbul, Şamil
Yayınevi,
8
9
10
11
12
13
14
C. XVII, s. 42-43.
Bilindiği gibi Şia hiHifet konusunda seçimi kabul etmemiş, bunun yerine olayı bir nassa dayandırma
hususunda büyük gayret sarf etmiştir. Hz. Ali'nin imfunetine dair deliller bulmak için çalışan Şia, Hz.
Peygamber'in vasiyet yazdırmak istemesi üzerinde özellikle durınuştur. Zira onlara göre Allah Rasülü'nün
burada yazdıracağı şey, Hz. Ali 'nin imfunetidir. Bu olay tarihi olarak kırtas hadisesi olarak yaygınlık
kazanmış, literatürde bu bu isimle anılır olınuştur. bkz.: Şaban Öz, ''Kırtas Hadisesi ve İlgili Rivayetlerin
Tenlddi", Hikmet Yurdu, 2009, cilt: II, sayı: 3, 2008, s. 275-276.
İbn Sa' d, a.g.e, II, s. 242.
Buhari, Kitabü '/ Marad, 17; İbn Sa' d, a.g.e., II, s. 244.
Buhari, el-Megazi, 83; Taberi, Tarih, II, s.436; Ebu'l-Feth Muhammed b. Abdilkerim eş-Şelıristani, Kitabu'lMilel ve'n-Nihal, Beyut, Daru'l-Marife, t.y., s. 30.
İbn Sa' d, a.g.e., II, s. 243.
İbn Sa' d, a.g.e., II, s. 243.
İbn Sa' d, a.g.e., II, s. 243.
247.
söyledi. Hz. Osman başını kaldınnca, Peygamberimiz "Sana söylediklerimi
sordu. Hz. Osman (ra) "Evet" dedi. Peygamberimiz "Yakınıma gel"
buyurdu. Hz. Osman (ra), Peygamberimizin üzerine tekrar eğildi Peygamberimiz, tekrar ona
gizlice bir şeyler söyledi. Hz. 0sman (ra) "Evet! Onu kulağını işitti, kalbirn de ezberledi"
dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, ona "Haydi git!" buyurdu." 15 Allah Rasülü'nün Hz.
Osman'a söyledikleri arasında nelerin yer aldığını bilmiyoruz. Fakat yöneticilikle ilgili bir
husus olsaydı, Hz. Osman bunu mutlaka açıklardı. Öte yandan Sahabe'nin kendi aralarında
halifelik meselesini konuştuğu ve değişik beklentilerinin olduğu anlaşılmaktadır. Zira Hz.
Peygamber'in (sav) hastalığı sırasında ondan sonra kimin halife olacağı meselesi tartışılmıştır.
Değişik kesimler bu konuda farklı beklentiler içinde olınuştur. 16
gizlice bir
şeyler
aniadın mı?"diye
c. Allah Resülü'nün Ummetine Son Tavsiyeleri
Hz. Peygamber (sav)
ayıldıkça,
"Aman Aman! Ellerinizdeki kölelerinize iyi
davranınız. Onların sırtiarına elbise giydirinizi Karınlarını doyurunuz. Onlara yumuşak söz
söyleyiniz. Namaza, namaza devam ediniz. Ellerinizdeki köleleriniz hakkında da Allah'tan
korkunuz" buyurdu. 17 Enes b. Malik'ten yapılan rivayette de bu anlamda bir hadisle
karşılaşıyoruz: "Resülüllah'ın son tavsiyesi, namaza devam etmek, kölelere iyi
davranmaktı." 18 Bu tür rivayetler İslam Tarihi'ndedinin tekamülü ve kölelik müessesesinin
kaldırılışı açısından büyük önem arz ettiği halde, son tavsiyeleri arasmda yönetimle ilgili bir
açıklamanın olınaması önemlidir.
Hz. Peygamber'in (sav) vefat haberi duyulunca Ensar, halife seçmek üzere Beni Saide
Sakifesinde toplandı". 19 Bu durum Hz. Peygamber'in (sav) hastalığı sırasında da Ensar'm
konuyu tartıştığını ortaya koymaktadır.2°
Hz. Peygamber'in vefat haberi duyulur
duyulınaz
ilk hareketlilik ev sahibi Ensar'da
başladı. Beni Saide Sakifesi'nde toplanarak kendilerinden birini İslam devletinin başına
geçirmek istiyorlardı. Ensar bu konuda Muhacirlere
danışmadan
kendi
aralarında
bir toplantı ·
yapmıştı.
,,,
B. Sababe'nin Hilafet Konusundaki Tartışmalan
1. Beni Saide Toplantısı ve Hz. Ebu Bekir'in Halife Seçilmesi
Vahiyle iç içe yaşayan Sahabe Allah Resülü'nü kaybetmekle büyük bir sorunla karşı
karşıya kaldıklarını anlamışlardı. Bir taraftan yönetim boşluğu olınuş, öbür taraftan en değerli
varlıkları olan Resülüllah vefat etmişti. Bu sebepten olsa gerek, bütün ashab ne yapacağını
bilınez duruma düşmüş, vefat haberi ilk duyulduğunda Hz. Ömer (ra) tehdit anlamında
konuşmalar yapmıştır.
Evs ve Hazreç, Ensar ve Muhacir olarak Sahabe'nin neler yaptığına bakmak, onların
konuyla ilgili tartışmalarını incelemek, meseleyi daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Hilafet
meselesinin doğru okunınası noktasında Bem Saide Sakifesi önemli bir olaydır. Hz.
Peygamber'in (sav} vefat haberi duyulunca Ensar, başkanlığa kendilerinden birini seçmek
için, Ben-i Saide Sakifesi'n,de toplandı.2 1 Hz. Ebu Bekir (ra) ve Hz. Ömer, Bem Saide
Sakifesine giderken. yolda karşılaştıkları Ebu Ubeyde'yi de yanlarına aldılar. Muhacirlerin
15
16
17
18
19
20
21
248
Ahmet bin Hanbel, Müsned, C. VI, s. 263.
İbn Sa'd, a.g.e., II, s. 245; İbn Hişaın, Siret, IV, s. 236; Taberi, Tarih, II, s. 437.
Ahmet bin Hanbel, Müsned, J/78.
İbn Sa' d, a.g.e., II/253.
İbn Sa' d, a.g.e., m, s. 182; Taberi, Tarih, II, s. 455.
Ahmet Akbulut, Sahiibe Devri Siyasi Hadiselerinin Keliimf Problemlere Etkileri, İstanbul, Birleşik
Yayıncılık, 1992, s. 50.
.
İbn Sa' d, et-Tabakat, m, s. 182;Taberi, Tarih, II, s. 455.
ileri gelenlerinden olan bu zatlarm da katılmasıyla halifenin Ensardan mı, Muhacirlerden mi
olacağına dair tartışma başladı. Hz. Ebu Bekir'in burada yaptığı konuşma ikna edici olmuştur.
Onun konuşmasından sonra Hz. Ömer (ra), "İki kişi bir arada, aynı zamanda hükümet
edemezler; fakat Araplar Peygamber'in kendilerinden çıktığı bir kavme karşı çıkmazlar" der.
Bundan sonra Ebu Ubeyde konuşur: "Bu dine ilk sahip çıkan sizsiniz, ilk bozan da siz
olmayınız" der. Bundan sonra Ebu Bekir hemen atılarak "İşte Ömer, işte Ebu Ubeyde!
Hangisini isterseniz ona biat ediniz" der. Onlar: "Allah'a yemin olsun ki sen varken bu işi
kabul edemeyiz; çünkü sen Muhacirlerin en üstünü, mağarada olduğu için övülen iki kişiden
biri, namazda Resülüllah'ın halifesisin. Namaz da Müslümanların en üstün ibadetidir. Kim
senin önüne geçip namaz kıldırabilir, aç elini biat edeceğiz" dediler?2 Bu rivayetlerden
aniiyoruz ki, Hz. Ebu Bekir'in halife olması, özelde Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde'nin genelde ise
bütün Müslümanların onun bir önceliğinin olduğuna inanması ve bu işe ondan layık birisini
görmemesine dayanmaktadır.
Kur' an ve hadislerde konunun net bir şekilde açıklanmamasına gelince, burada siyasi
bir mesele olan hilafetin Müslümanlarm kendi aralarında halletineleri gereken bir iş olduğu
mesajı verilmiştir. 23 Sahabenin Saldfe toplantısı bu çerçevede büyük önem taşır. Hilafetin
vacipliği üzerindeki icma bu toplantıda gerçekleşmiştir. Buradaki tutumun ikinci önemli
sonucu da halifenin ümmet üyelerince seçilmesi veya seçimin ümmetin tam güvenini
kazanmış seçkin kimselerce yapılması gerçeğidir. Sakife toplantısında bütünüyle böyle bir
uygulama gerçekleşticilmiş ve hiç kimse de halife olmak üzere Allah Resülü'nün bir kişi veya
bir soyu aday gösterdiğini öne sürmemiştir?4
İlk tartışmanın yaşandığı Bem Saide toplantısında İslam düşünce yapısını ilgilendiren
büyük gelişmeler olmuştur. Siyasi bakımdan Müslümanlar üç ana gruba ayrılınışlardır:
1-Yönetimi ve yöneticiliği halka bırakanlar
2-Yönetimi ve yöneticiliği vahye dayandıranlar
3-Yöı;ıetimde terkibçiliği benimseyenler
Hz. Ebu Bekir'in halifeliğinin ispatıyla ilgili şu noktalar dikkate alınmıştır.
Peygamberimizin Hz. Ebu Bekir'i (ra) mihraba geçirme hususundaki ısrarı, 25 Mescide açılan
kapıların kapatılarak sadece Hz. Ebu Bekir'in (ra) kapısının açık bulundurulması,26 Hz. Ebu
Bekir (ra) için bir yazı yazdırmak istemesi27 gibi uygulamalar Peygamberimizin bu husustaki
temayülünü gösteriyordu?8 Bu rivayet ve ortaya konan değişik görüşlerden anlıyoruz ki, bir
nakil söz konusu olmadığı halde, Hz. Ebu Bekir'in (ra) şahsiyeti, kişilik yapısı ve konumu
onun halife olmasını sağlamıştır.
Beni Saide toplantısı ve orada yaşananlar neden olmuştur? şeklindeki soruların
zihinlerden geçmesini pek de yadırgamamak, Sahabe'nin bu konudaki ihtilafım anlamaya
çalışmak gerekir. Çünkü, Allah Resülü döneminde bütün işler yolunda gidiyordu. Onun
Rabbine kavuşmasından sonra bir boşluk meydana geldi. İlk müzakerelerde olaylara bakış
tarzlarının farklı olduğu görüldü. Sakife toplantısı bunun ilk ömeğidir. Bu meselede ayrılığa
22
23
24
25
26
27
28
Taberi, a.g.e, II, s. 455-459.
Ziyaüddin Rayyıs, İslam 'da Siyasi Düşünce Tarihi, Çev.: İbrahim Sarıkaya, İstanbul, N ehir Yayınları,
1990, s. 36.
Rayyıs, a.g.e, s. 167.
İbn Sa' d, a.g.e, II, s. 217.
İbn Sa' d, a.g.e., C. II, s. 227-228.
Ahmed b.Hanbel, Müsned, C. VI, s. 47.
Köksal, İslam Tarihi, XXVII, s. 74.
. M.
249
düşülmesinin esas sebebi Allah Res·filü'nün bir açıklama yapmamış
yalnızca genel kurallardı.29
olmasıdır.
Onun koyduğu
2. Hz. Ömer'in Halife S_eçilınesi
Hz. Ebu Bekir, Müslümanları iki yıl yönettikten sonra hastalandı. Hastalığı sırasında
Abdurrahman bin Avf ile Osman bin Affan'ı çağırarak, onlara Ömer hakkında ne
düşündüklerini sordu. Onlar da "Sen daha iyi bilirsin"30 dediler. Ancak Suyun'nin
açıklamalarmdan anlıyoruz ki, Hz. Ebu Bekir (ra) bu iki sahabe dışmda Said b. Zeyd ve
Üseyd b. Hudayr ile Muhacir ve Ensar'dan başka sahabilerle de İstişare etmiştir. 31
Hz. Ömer'in hiHifeti konusunda Hz. Ebu Bekir bazı hassasiyetler taşıınıştır. 32 Bunun
için de Ashabın en güçlü ve yeterli üyelerinden olan birini seçmeye gayret etmiştir. Ancak bu
seçimi iapmadan önce sahabenin belli başlı isimleriyle görüşmüş, onların onaylarını
almıştır. 3 Hz. Ebu Bekir'in (ra) gerçekleştirdiği bu istişareden yola çıkılarak seçkin
kimselerle yapıldığı takdirde vesayetin caiz olduğu sonucu çıkarılmıştır.
3. Hz.
Osman'ın
Halife Seçilmesi
Hz. Ömer'in halife seçmek üzere oluşturduğu şura ve şura üyelerine gelince,
Müslümanlardan bazıları Hz. Ömer'e (ra) yerine halife tayin etme teklifiyle gelerek bazı
isimler önerirler. Hz. Ömer (ra) ise bir isim üzerinde karar kılamaz. Hatta O, Ebu Ubeyde b.
el-Cerrah hayatta olsaydı onu atamak istediğini söllemiştir. Bununla birlikte "kölem Salim'i
seçmek isterdim" şeklinde bir ifadesi de olmuştur?
Altı ki}i seçerek, "Bu kişilerden başkasını bu işe layık görmüyorum, hangisi seçilirse
halife olur. " 3 dedikten sonra bu kişilerin de tek tek kusurlarını sayması36 onun bir kişi
üzerinde karar kılmadığını da hissettirmektedir. Hz. Ömer (ra) yeni halifeyi seçme görevi
verdiği bu heyete Ali bin Ebi Talib, Osman bin Affan, Abdurrahman bin Avf, Sa'd bin Ebi
Vakkas, Zubeyr bin Avvam, Talha bin Ubeydullçı.h'ı atadı. 37 Ancak onun şura heyetinden
sadece Hz. Ali (ra) ve Osman'a tavsiyelerde bulunması38 onun siyasi dehasmm bir eseridir.
Heyetin ~alışma ş~klini de belirten Hz. Ömer (ra) onlara üç gün içerisinde birini seçmelerini
söyledi. 3 Hz. ümer'in oluşturduğu bu heyetteki üyelerin görevlerini birbirlerine
devretıneleriyle Hz. Ali ile Osman arasmda bir tercih yapılması zorunluluğu doğmuş,40
neticede Hz. Osman seçilmiştir.
4. Hz. Ali'nin Halife Seçilmesi
sonra, Muhacir ve Eniar toplanıp, Talha ve Zubeyr ile
birlikte Hz. Ali'ye gelerek "sana l;Jiat edelim mi" diye sordular. Hz. Ali (ra) de "Benim olmam
Hz.
29
30
Osman'ın şehadetinden
Rayyıs, a.g.e., s. 36.
•
32
Ibn Sa' d, a.g.e, m, s. 200.
Celaleddin es-Suyuti, Tarihü'l-Hulefa, Beyrut, 1996, s. 75.
Hz. Ebu Bekir, ölümünün yaklaştığını sezinleyince Arap yaimıadası dışına taşan, bir yandan İran'la
savaşırken öte yandan Bizans sırurlarına dayanmış olan Müslümanların bu can alıcı dönemde Hilafet
dolayısıyla anlaşmazlığa düşmemesi için, Hilafete aday gQsterınenin Müslümanların yararına olacağını
33
Rayyıs, a.g.e, s. 170.
31
düşünmüştür.
34
35
36
37
38
39
40
250
Suyuti, Tarihu-Z Hulefa, s. 123.
Buhari, Ashabu'n-Nebi, 62, 8; İbn Sa' d, a.g.e, m, s. 338.
Maverdi, el-Ahkfimu's-Sultaniyye, s. 44-45.
İbn Sa' d, a.g.e, m, s. 339.
İbn Sa' d, a.g.e, m, s. 341.
.
Suyuti, a.g.e, s.139; İbn Esir, el Kamilfi'Tarih, çev.: AhmetAğırakça, C. m, s. 71; İbn Sa' d, a.g.e., m, s.
341.
Suyuti, Tarihü '1-Hulefa, s. 122; 'Maverdi, el-Ahkfimu 's-Sultaniyye, s. 46.
şart değil, kimi seçerseniz ben de ona razıyım'..ıı cevabını verdi. Onlar da "Allah'a yemin
olsun ki senden başkasını seçmeyiz'..ı2 dediler. Hicretin 35. yılmda 25 Zilhicce Cuma günü
Hz. Ali'ye biat yapıldı. 43 Hz. Ali'ye biat edenler arasında Talha ve Zubeyr de vardı. 44 Talha b.
Ubeydullah ve Zubeyr b. Avvam önceleri Hz. Ali'nin bu görevi kabul etmesi için
çabalamalarma rağmen, daha semaları "Biz öldürülmekten korktuğumuz için bu biati
yaptık'.45 demişlerdir.
.
C. imarnet veya HiHifet
Siyasi ve hukuki bir terim olarak Resul-i Ekrem'den soma İsHim toplumunun idaresini
en yüksek seviyede üstlenen kişinin görev ve makamını ifade eden imarnet kavramı Kelamt,
fıkhl ve siyasi tarihte farklı şekillerde ele alınmıştır. Kelam ve fıkıh alimleri, siyasi
nazariyeleriyle ilgili görüşlerini genellikle "imamet" başlığı altında incelerken, tarihçiler Hz.
Ebu Bekir'den (ra) başlayıp Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar devam eden tarihi vakıayı
"hilafet" kavramı ile ifade etmişlerdir. Ancak imarnet daha çok nazari manada devlet
başkanlığını, hilafet ise fiili otoriteyi belirten kavramlar olarak kabul edilmiştir. Bu meyanda
Resfılüllah'm (sav) Müslümanlarm işlerini idare etmek ve İslam'ın kaza, idare, cihat ve sair
hususlarda aralarmda hükmetmek için kendisip.e halife olacak kimseyi tayin eden açık bir söz
söylemeden vefat etıniş46 olmasını iyi tahlil etmek gerekir.
Amidi, Hz. Ömer'in, Osman'ın ve Ali'nin imamlıklarının sabitliğini açıklarken üç
halifeyi birlikte zikreder. Halifeliklerinin sabitliğinin, imarnet şartlarına uygunluğu ve icmaya
dayanması sebebiyle olduğunu belirten Amidl, konuyu şöyle yorumlaınıştır: "Doğru olan,
Allah Resfılü'nün ashabı hakkında hüsn-ü zanda bulunmak ve aralarında görülen olaylarla
ilgili konuşmaktan geri durmaktır". 47 Arniili'nin burada ifade edilen görüşü, hemen hemen
Ehl-i Sünnet'in genel kabulünü açıklamaktadır. Zira Ehl-i sünnet, hilafet konusunda çok
detaylı tartışmalara ve ayrılıklara girmeden meseleyi inceleme tavrını geliştirmiştir.
"İmamet" ve "Hilafet" kavramları çoğunlukla eş anlamlı kabul edilmiş ve Hz.
Peygamber'in (sav) vefatını müteakip Müslüman toplumun liderliği anlamında
kullanılınıştir. 48 Seyyid Bey, imam ve halife kavramları arasmda umumiyet ve hususiyet farkı
olduğunu şu sözleriyle dile getirir: "Halife daha hususi, imam daha umfımldir. Yani her halife
imamdır, fakat her imam halife değildir. 49
Allah'ın Resülü'nün
de bu yönde
davrandığını
belirten Hamidullah şöyle der:
"ResUlüllah (sav) ne kendi yerini alacak olan Halife 'nin kim olacağını tayin ve tespitte rol oynayacak
kesin bir kriter, bir miyar bırakmış ne de devletin tabi olan monarşi, cumhuriyet vs. şeklinde bir rejim tayin ve
tespit etmiştir. Bu duruma bakacak olursak, rejimin tayin ve tespitinin tamamen toplumun tercihine kasden ve
isteyerek bırakılmış olduğu neticesini çıkarabiliriz. Şayet böyle değil de aksine hareket etmiş olsaydı, herhalde
Müslüman/ar, siyasi ve sosyal durumlar rejim değiştirmeyi gerektiğinde bu sert ve kesin hükme uyma hususunda
sıkıntıya düşecek/erdi. "50
Hilafet ve İmametin lügat manalarından da çıkarılan sonuca göre, hilafet başkasından
soma gelerek onun yerine geçmek, imarnet ise öne geçip önder olmaktır. Olaya bu yönüyle
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
Taberi, Tarih, C. m, s. 450; İbn Esir, el-Kamil, II, s. ı95.
Taberi, a.g.e., m, s. 3ı, ı95.
İbn Sa'd, a.g.e, m, s. 3ı; Taberi, a.g.e, m, s. 457.
Taberi, a.g.e., m, s. 45ı; İbn Esir, el-Kamil, m, s. ı95-ı97.
İbn Esir, a.g.e., m, s. ı96; İbn Sa'd, a.g.e, II, s. 31.
Tanci, Mezhepler Tarihi Dersleri (basılmamış), s. ı.
Seyfüddün Amidi, Gayetü'l-Meramfi İ/mi'/ Kelam, tahk.: Hasan Mahmut Abdü'l-Latif, Kahire, ı971, C. m,
s. 71.
Hasan İbrahim Hasan, İslam Tarihi, C. II, s. 131.
Nomer, Şeriat, Hilafet, s. ı 60.
Hamidullah, İslam Peygamberi, C. II, s. ı ı ı4.
251
bakacak olursak, anlamları farklı iki ayn kelime ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz;
ancak imam da halife de devlet başkanı için kullanılmış ve zaman-zaman birbirinin yerine
geçen kavramlar olmuşlardır.
İbn Haldun, yöneticilere ·halife ismi yanında imam isminin de verilmesini yorumlarken
bunu devlet başkanlarının aynı zamanda namaz imamlığı yapmalarına da bağlamıştır. 51
Önemine binaen namaz imamlığına büyük imamlık anlamında "el-imametu'l-uzma", "elimamü'l-kübra" denilmiştir. 52
Şehristani'nin en büyük tartışmaların kaynağı diye nitelediği53 "imamet" için Maverdi,
din ve dünyaya ait işlerin yürütülmesi için nübüvvete halef olarak konulmuş bir müessese
olduğunu belirtmiştir. 54 Bu görüşüyle o, imametle bilafeti birleştirmiş, imameti nübüvvete
halef yapmıştır. Ancak onun Hilafet-nübüvvet ilişkisi, Şia'nın nübüvvet-imamet ilişkisinde
kurduğu bağlantıyla karıştırılmamalıdır.
Amid1, Hz. Peygamber (sav)'in imaını tayin etinemesini savunurken şöyle der: Allah
Resıllü 'nün imam tayininde bulunmaması, onun din ve dünya işlerinin yürümesi için halife
olacak ve yerine geçecek birine duyulacak ihtiyacı bilmemesi şeklinde anlaşılmamalıdır.
Böyle bir ihtiyacı bildiği halde tayinde bulunmaması, tayinin mahzurları sebebiyledir". 55
Halbuki Hilafetin halkla yönetici arasında bir akit olması bizim alımızdan meselenin can alıcı
noktasını oluşturmaktadır. Çünkü "Hilafet bir nevi vekalettir ... " 5
Burada vurgulanması gereken husus, Müslümanların siyasi ve idari meselelerin
kendilerine bırakıldığı gerçeğinden mahrum kalarak yaşamalarıdır. Bu konuda Şia, problemi
Allah' a çözdürtmek istemiş, bunun sonucunda ortaya kocaman bir imarnet nazariyesi, nass ve
tayinle gelen masum imamlar çıkmıştır. Öte yandan Hilafet-İrnarnet konusunda vahy1 çizgiye
en yakın görüşün, sadece Hariciler tarafından ortaya atıldığını belirtmekte yarar vardır. 57
Siyasi nazariyelerle ilgili olan bu meselenin fakih ve kelamcılar tarafından incelenmesi ve
konunun "imamet'' adı altında ele alınması dikkat çekicidir.
1.
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat
Aslında bu mesele Sünni anlayışta dini inanç konularından biri olmadığı için Kelamı
ilgilendirmemesi gerekir. Ancak Şia'nın imarnet konusunu inanç konuları arasında görmesi,
bazı Hancilerin imam tayininin gerekliliğini inkar etıniş olmaları, Sünni Kelamcıları da
konuyu Kelam ilmi çerçevesinde tartışmaya götürmüştür. 58 Zaten "Hanefi mezhebinin
kurucusu Ebu Hanife'nin Fıkh-ıEkber'inde konuyla. ilgili bir bahis yoktur''. 59 Konunun kendi
kitabında yer almasının sebebini Arnidi şöyle ifade eder: imarnet konusunu kelam
kitaplarında zikretınek, adet haline geldiği için bu adeti yerine getirmememiz uygun
olmazdı". 60
el-Bağdadl'nin
Ehl-i Sünnet akaidini özetlerken saydıklarına bakacak olursak, imarnet
konusunun Ehl-i Sünnet'e göre nasıl ele alındığının görmüş oluruz: "İslam Ümmeti, alemin
yaratılmışlığını, yaratıcısının tekliğini, kadiınliğini, sıfatlarını, adaletini, hikmetini, teşbihi
O'ndan nefyi, Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliğini ve onun bütün insanlığa gönderilmiş
51
52
u.ı
>
53
54
55
56
57
58
59
60
252
İbn Haldun, Mukaddime, s. 482,
Öz-İlhan,'İmfunet', DİA., C. XXII, s. 201. _.
Ebu'l-Feth Muhammed b. Abdi'I-Kerim eŞ-Şehristani, Kitabu 'l Milel ve 'n-Nihai, C. I, Beyrut, s. 31.
Kamil Miras, Tecrid Tercemesi; C. IX, s. 188.
el-Amidi, Gayetü '1-Meram, s. 380.
Nomer, Şeriat, Hilafet, s. 184..
Hasan Onat, Şii İmamet Nazariyesi, A.Ü.İ.F.D., C. II, s. 90.
Tanci, Mezhepler Tarihi Ders/en, s. 8; Nomer, Şeriat, Hilafet, s. 25.
Maverdi, Ahkamu 's-Sultaniye, s. ll O.
Seyfüddün Amidi, Gayetü'l-Me~amfi İlmi'l Kelam, tahk.: Hasan Mahmut Abdü'l-Latif, Kahire, 1971, s. 363.
olduğunu, getirdiği
her şeyin hakk:,
Kur'an'ın şer'i
kıble olduğunu ikrar ederek birleşirler." 61
Sahabe bu konuyu o kadar önemli
hük:ümlerin kaynağı, Kabe'nin namaz için
görmüştür
ki halife seçimini defin
işlerinin
önüne
aldığından dolayı Ehli Sünnet mezhebine göre halife tayin etmek halk üzerine vaciptir. 62
İmam, Allah'ın
yahut Peygamberin bildirmesi ile belirlenmemiştir, belirlemek halka ait bir
böyle olmasaydı, bu sorunla ilk karşılaşan sahabe en çok ihtiyaç duyulan bir
dönemde bu delili zikrederdi. Ayrıca sahabenin açık bir delil olmadığı halde imam tayininde
acele etmesi meselenin herhangi bir nakli delil dolayısıyla değil de siyasi olarak öneminden
iştir. Eğer
dolayıdır.
İmam tayini konusunda sahabenin icmamm olduğunu iddia eden Anndi, Hz.
sonra ilk asırda Müslümanlar her zaman kendilerine bir
bir vaktin olamayacağı hususunda icma etmişlerdir. Hz. Ebu
Bekir'in (ra) Peygamber efendimizin vefatından sonra yaptığı konuşmada "Bu işi yürütecek
bir kişi mutlaka lazımdır" dediği zaman sahabenin hepsinin tasdik ettiğini, muhalefet olmak
üzere "böyle bir şeye ihtiyaç yok" diyenin çıkmadığını, ihtilafın ise kimin halife olacağı
konusunda olduğunu belirterek imametin vacip olniasını sahabenin icmama dayandırır. 63
Peygamber'in (sav)
vefatından
imarnın lazım olduğu, imamsız
İmametin zorunluluğu meselesine gelince; İslam mezheplerinin büyük çoğunluğu
bunu zorunlu görmüşleri sadece Hariciler içinde küçük bir grup gerekli görmemişlerdir. 64
Buna göre bir kısım Hariciler ile Mu'tezile'den Ebu Bekir el-Asam gibi farklı düşünen bazı
alimleri istisna edecek olursak, islam alimlerinin çoğunluğu imameti gerekli bir kurum olarak
görür. Bu noktada Şia ile Ehl-i Sünnet arasmda temelde bir farklılık yoktur. Ancak Şia bu
görüşünü aşkın bir sebebe dayandırırken Sünniler, ister aklen ister dinen isterse hem aklen
hem dinen gerekli olsun, imameti İslam toplumunun huzuru için gerekli kabul ederler. 65
Sonraki dönemlerde, imarnet şartları arasmda yer alan Kureyş soyuna mensubiyet
ilkesi geniş ölçüde tartışılmıştır. Hilafeti otuz yılla sınırlandıran ve ardından saltanatın
geleceğini belirten hadis, teoride sünni düşüncesine hakim olmuşsa da gücü elinde bulunduran
hükümdarıii; klasik doktrinde imarnet şartlarını haiz olup olmadığına bakılmaksızın konu
zamret kaidesiyle açıklanmaya çalışılmıştır. Önceleri imametle ilgili konular, Şia'ya bir tepki
olmak üzere UsUlü'd-din çerçevesinde kaleme alınan eserlerde tartışılırken sonraları bu
meseleya hiç ele almmamış ya da sadece Hulefii-yi R.aşidin zikredilmekle yetinilmiştir. 66
İmam Allah'ın yahut Peygamberin bildirmesi ile belirlenmemiş, belirlemek halka ait
bir iş olarak değerlendirilmiştir. Buradaki nakli delil de icmadır. Yani dönemin Ehli hall ve'lakd'i olan Sahabenin, imarnın gerekliliği konusunda fikir birliği etmiş olmasıdır. 67 Bu
cümleden olarak Ehli Sünnetin bir nevi seçim anlayışmda olduğunu görüyoruz. Bakiliani de
61
62
63
64
65
66
67
Abdu'l-Kahir b. Tahir b.Mulıammed el-Bağdadi, el-Fark Beyne'l-Firak, Beyrut, 1990, s. 13.
Köseoğlu, Devlet, s. 109.
Amidi, a.g.e, s. 364-365. Amidi imarnet konusunu sahabenin icmaı üzerine bina ederek Sahabenin Kitap ve
Sünnetle varid olan birçok delille tezkiye edildiğini söyler. Sahabenin güvenilir kimseler olduğunu belirterek
vacip olmayan meselede onların ittifak etmelerinin aklen ve adeten muhal olduğunu açıklar. Arnidi'nin
icmayla ilgili akli ve felsefi yorumu için bkz.: 366-380.
Baricilerin bir alt grubu olan Necdiler, Ebu Bekir el-Asam ve Hişam el-Fuvati bu prensiple ilgili farklı
düşünmüşlerdir. Onlara göre, bütün insanlar karşılıklı ilişkilerde eşitlikçi bir anlayışla hareket ederse,
aralanndan birini seçmelerine gerek kalmaz. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Binyarnin Kasım B. İbrahim
Abrahamov, "İmfimet Teorisi", çev.: Mehmet Ümit, Gazi Üniversitesi Çorum ilahiyat Fakültesi Dergisi,
2005/1-2, cilt: IV, sayı: 7-8, s. 159.
Mustafa Öz ve Avni İlhan ,"İmfimet", DİA., C. XXII, s. 204.
Öz ve İlhan, "İmfimet", DİA., C. XXII, s. 203. Kureyşlilik olayı ile ilgili daha geniş açıklama için bk. M. Said
Hatipoğlu, Hilafetin Kureyşliliği, AÜFİD., C. XXIII, s. 156-185.
Köseoğlu, a.g.e., s. 109.
253
tayin ve seçim meselesinde şunlan söyler: "İmamet konusunda tayin ve seçim olmak üzere iki
68
yol vardır. Tayin yolu ortadan kalkarsa, seçim yolu kalmaktadır. "
2.
Şia
Şia denince aklımıza ilk gelen "imamet meselesi" olmaktadır. Çünkü Şia'nın nerdeyse
bütün fukalan Hz. Ali'nin imametinin ve hilafetinin, gizli veya açık nass ve vasiyetle olduğu,
69
imametin onun soyundan başkasına geçmeyeceği hususunda müttefiktirler.
Ehl-i Sünnet, Mutezile ve Haridierin çoğu gibi Şia da imametin vacip olduğuna inanır.
Ancak Şia'nın imarnet görüşü biraz daha özeldir. Şia ile Mutezile'nin yakınlığından dolayı Şii
alimler, Mu'tezile'nin delillerini almış, gö~şlerini bu mantıkla savunmuş ve şöyle
demişlerdir: "Lütuf işlernek Allah'a vaciptir. Imarnet de bir lütuf olup, üstelik lütfun en
70
büyüklerinden biridir. Öyleyse bu lütuf da Allah üzerine vaciptir.
Şia'ya göre, Halife Şii olmayan, nass ve tayinle değil, başka yollarla Müslümanlarm
başına geçen kimsedir. İmam isenass ve tayinle belirlenen kişidir. 71 Buna göre imarnet ifadesi
daha çok Şia tarafından kullanılan bir terim olmuştur. Sünni literatüründe imarnet ve Hilafet
kelimeleri eş anlamlı olduğu halde Şii eserlerinde imarnet meşru, imam meşru devlet başkanı,
halife ise iktidan fiilen elinde bulunduran kimsedir.. Emevi ve Abbas! devlet başkanlan Şia'ya
72
göre imam değil halifedir.
·
Şia'nın İmamiye kolu da meseleye lütuf yönüyle bakar: "İmamet, insanların din ve
dünya işlerini yürütecek, aralarında zulmü, düşmanlığı kaldıracak, adaleti yerleştirecek olan
imamm haiz bulunduğu, nübüvvetin devamı bir müessesedir. Bu yüzden insanlara peygamber
göndermek, Allah'a lütufyoluyla vacip olduğu gibi, ondan sonra yerine imam tayin etmek de
Allah'a vaciptir.'m
Şii düşüncesinde imamet, nübüvvetin ikinci yönü olarak tarif edilirken74 onların
meseleye bakış açılannın ne olduğu da anlaşılmaktadır. Özellikle İmamiye'ye göre imarnet
'usulu'd-dln'dendir. Onlara göre, imamete (hilafete) inanmak iman esaslarmdan birisidir. Her
Müslümanın imametin de nübüvvet gibi ilahi müessese olduğuna inanması gereklidir. Cenab-ı
Allah, nasıl kullardan dilediğini onlara peygamber olarak seçer ve onun peygamber olduğunu
75
mucizelerle te'yid ederse, ,aynı şekilde dilediğini de imamete seçer. Bu bilgilerden de
anlaşılacağı üzere Şia, imameti dinin aslına ait bir mesele, dinin rükünlerinden bir rükün
olarak görmüştür. Peygamberin ondan gafil olmasının, onu ihmal etmesinin ve umuma havale
etmesinin gerekli olmadığını düşünürler. Bu meselenin çözümlenmesi Müslüman cemaate
76
terk edilecek adi konulardan değildir. Belki de bu düşünceden olarak bütün Şii mezhepler
imametin, ümınetin düşünce ve. oyuna bırakılması doğru olan umumi maslahatlardan ve
ümınetin tayini ile caiz olan işlerden olmadığı hakkında nerdeyse hemfikirdirler. imarnet
dinin temeli ve İslamlığın direği olduğu için Peygamberlerin imarnet hakkında gafil
davranması, bunu ümınetin düşünce ve oyuna bırakması doğru değildir. 77
68
69
7°
71
72
73
74
75
76
77
254
Bakillıini,
Temhid, s. ı 78.
Onat, A.Ü.F.İ.D. C.XXXII, s. 91.
. __
Rayyıs, İslamdaSiyasi Düşünce Tarihi, s. ısı.
Onat, a.g.e, AÜFİD., C. XXXII, s. 89.
M.Akif Aydın, "İmamef' DİA, C. XXll, s. 203-204.
Emrullah Yüksel, "İmamiye Şia$ının İnanç Esasları", AÜFİD., Sayı ı ı, Erzurum, ı993, s. 30.
A.Baki Gölpınarlı, İslam Mezhepleri ve Şii/ik, s. 307.
Yüksel, a.g.e., s. 29.
.
Tanci, a.g.e., s. 8.
.
İbn Haldun, Mukaddime, C. I, s. 498.
İmaının
Peygamber gibi masum olması konusu incelenirken, Şii alimler imamlar için
isınet sıfatını devreye sokarlar. 78 İmamiye Şia'sının, imameti hem Allalı'a hem de ResUlü'ne
halife olmak
şeklinde anlaması,
ilahi olan
imarnın isınet sıfatında
şeklindeki inançlarından dolayıdır. 79
Peygamber' e ortak
olması
Bir insanda bütün bu niteliklerin bulunması yani hata yapmaması ancak onun masum
ise ilahi bir lütuftur. Bu bakımdan peygamberlerin yerine geçecek,
onun dininde hüküm salıibi olacak kişinin yani imarnın da Allalı tarafından tayini,
Peygamberler tarafından da ümmete tebliği icab eder. İmamiye'ye göre imamet,
Peygamberlerden hilafet yoluyla din ve dünya işlerinde umftınl ve ilahi bir riyasettir. 80 Şia'nın
masumiyet prensibini ortaya koyması, onların "imamet de risalet gibi zaruri bir
kurumdur." 81 anlayışlarının bir sonucudur.
olmasına bağlıdır, isınet
İbn Teymiyye, gerek Şia gerekse Sünni bilginierin imamda aradıklan şartlar
bakımından
çok kurumsal düşündüklerini bu niteliklerin hepsinin bir insanda bulunmasının
söyler. Hükümet esas itibariyle iktidara geçenlerle idare edilenler arasında
işbirliği yapılan bir ortaklıktır ve imam halkın yardımı olmazsa hakikaten aciz kalır. 82
imkansız olduğunu
Şia'nın imarnın
nass ve tayin yoluyla belirleneceği şeklindeki inancın aksine, Haric1ler
geçecek kişinin, yani halifenin ümmetin seçimine bırakıldığını
savunmaktadırlar. 83 Bu yönüyle Haricilerin yönetim konusundaki görüşleri Şia'nınki ile tam
bir zıtlık göstermektedir.
devletin
başına
İslam toplumu kendi anlayışları çerçevesinde, meseleleri Kur'an-ı Kerim'deki esaslara
dayandırma
konusunda son derece ısrarlı olan Haricller'e göre adaletin gerçekleşebilmesi için
toplumdaki bütün işlerin Allalı'ın emir ve yasaklanna uyularak yürütülmesi gerekir. Zira
hüküm Allalı'a aittir. Devletin en öneınli niteliği olan adalet ilkesiyle Allalı'ın hükmünün
gerçekleştirilmesinden birinci derecede soruınlu makam imamettir. 84 İşte Şelıristani'nin şu
yorumunu bu şekilde değerlendirmek gerekir.
"İmamet konusunda iki ilıtilaf vardır:
I-Seçim ve ittifakla sabit olduğunu iddia edenler
2-Nass ve tayinle olduğunu söyleyenler" 85
Sonuç
İslam aliınleri tarafından incelenen imarnet meselesi, kelam ekolleri arasında öneınli
bir tartışma konusu olmuştur. İnsanlığın dünya ve alıiret saadeti için gönderilen Peygamberler
ilgili esasları önce yaşamış, sonra da en güzel şekilde tebliğ
etmişlerdir. Müslümanların gündelik hayatiarına dair birçok konuda tavsiyelerde bulunan
Allalı RasUlü'nün imarnet konusunda bir şey söylememesi dikkat çekicidir.
hem dünya hem de
alıiret işleriyle
İlk dört halifenin hilafete geliş biçiınleri, bu anlamda yapılan çeşitli seçim metotları
İslam yönetim sisteminde tek bir yolun bulunmadığı şeklinde anlaşılınalı ve böyle kabul
edilmelidir. Zira İslam bir din olarak insanlığın hem dünya hem ahiret saadetini esas almış,
ölçülerini bu çerçevede ortaya
78
79
80
81
82
83
84
85
koymuştur.
Buna göre, hilafet meselesinde sadece bir yolun
Onat, "Şii İmiimet Nazariyesi" AÜFİD., C. XXXII, s. 102.
Suphl, Mevsuatü '1 Hadareti'l İslamiyye, C. II, s. 430.
Gölpınarlı, a.g.e., s. 309.
Şebristaıll, el-Milel, C. I, s. 169.
Köseoğlu, Devlet, s. 141.
Akbulut, Sahtibe Devri Siyasi Hadiselerinin Kelami Problemlere Etkileri, s. 106.
Mustafa Öz ve Avni İlhan, "İmiimet" DİA., C. XXII, s. 202.
Şebristani, el-Milel, C. I, s. 134.
25Ş
doğru olduğuna
şartlara
dair bir görüşün olması mümkün görünmemektedir. Bunun yerine, zamana ve
göre, gerekli olan neyse ona göre hareket etmenin daha doğru olduğuna dair bir sonuç
ortaya çıkmaktadır.
Ehl-i Sünnet kel§mcıları · dinin aslından olmadığı halde, imarnet konusunu kelfunın
diğer meseleleriyle birlikte ele almışlardır. Genel olarak değerlendirmeler, ilk dört halife
üzerinden yürütülmüştür. HiHifetle ilgili tartışmalar pek çok açıdan yürütülürken, bu
münakaşalar daha çok Ehl-i Sünnet ile Şia arasında yapılmıştır. Zira Şia içindeki pek çok
gruba göre im§met, dinin en önemli rüknü olmuştur. İşte Şia 'nın konuyu akidevi bir mesele
olarak kabul etmesi, Ehl-i Sünnet alimlerinin de eserlerinde buna yer vermelerine, Şia'nın
değerlendirmelerinin yanlışlığına dair görüşler serdetmelerine neden olmuştur. Ehl-i Sünnet
bilginlerinin im§met meselesini kelam kitapları kapsamında değerlendirmemelerine rağmen,
kelaıni olmayan bir meselesinin bu anlamda bir problem olarak ele alınmasının en önemli
nedenini bu nokta temsil etmektedir.
KAYNAKÇA
AHMET B. HANBEL, el-müsned, (tsz).
AKBULUT, Ahmet, Sahabe Devri Siyasi Hadislerinin Kelami Problemlere Etkileri,
İstanbul, Birleşik Yayıncılık, ı992.
AMİDİ, Seyfüddin, Gayetü 'l-Meram fi İlmi '1-Kelam, tahk.: Hasan Mahmud Abdü'lLatif, Kahire.
AYDlN, Mehmet Akif, "İmamef' maddesi, İstanbul, DİA. 200ı, C. 22.
BAGDADİ, Ebu Mansur Abdu'l-Kahir b. Tahir et-Teınimi, el-Fark Beyne'l-Firak,
tahk.: Muhammed Muhyittin Abdu'l-Haınid, Beyrut,
- - - , Kitabu Usul'd-Din, Beyrut,
ı990.
ı981.
BAKiLLANİ, Ebu Bekir Muhammed b. Tayyib, et-Temhid, fi'r-Red ala'l-Mulhidetil
Muattile ve'r-Rafideti ve'! Savarici ve'l-Mutezile, neşr.: Mahmud Muhammedel-Hudayri ve
Muhammed Abdu'l-Hadi, Daru'l Fikri'l-Arabi, (Tsz).
BUHARİ, Ebu Abdullah Uhammed b. Ebi'l Hasan İsmail b. İbrahim b. el-Muğire, elCamius-Sahih, İstanbul, Mektebetü'l-İslaıniye, tsz.
GÖLPINARLI, Abdülbaki, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şii/ik, İstanbul, Der
Yay., ı987.
·
HAMİDULLAH, Muhammed, İslam Peygamberi, çev: Salih Tuğ, C. 2, İstanbul, İrfan
Yay.,
ı993.
HASAN İBRAHİM HASAN, İslam Tarihi, çev: İsmail Yiğit ve Sadrettin Gümüş, C.
ı, İstanbul, Kaythan Yay., ı991.
'
İBN ESİR, el-Kamilfi't-Tarih Tercümesi (İslam Tarihi), çev.: Ahmet Ağırakça, C. 23, İstanbul, Bahar Yayınları, ı991.
İBN HALDUN, Muhammed Bm-Mahmud, Mukaddime, çev.: Zakir Kadiri Ugan, C. ı,
İstanbul, MEB Yay., 1989.
İBN HİŞAM, Ebu Muhammed Abdu'l-Melik b. Hişam b. Eyüp el-Himyeri, esSıretü 'n-Nebeviyye,
tahk.: Seyyid Muhammed el-Lahham,- Beyrut, Daru'l-Fikr, 1998.
İBN SA'D, Ebu Abdullah Muhammed, et-Tabakatü'l-Kübra, Beyrut, tsz.
256
KÖKSAL, M. Asım, İslam Tarihi, C. 18, İstanbul, Şamil Yay., tsz.
KÖSEOGLU, Nevzat, Devlet, Eski Türk/erde, İslam'da ve Osmanlıda, İstanbul,
Ötüken Yayınları, 1997.
MAVERDi, Ebu'l Hasan Habib, el-Ahkamu 's-Sultaniye, çev.: Ali Şafak, İstanbul,
Bedir Yay., 1994.
MİRAS, Kamil, Tecrid-İsarih Tercümesi, Ankara, Gaye Matbaacılık,l987.
NOMER, Kemaleddin, Şeriat, Hilafet, Cumhuriyet, Laiklik, İstanbul, Boğaziçi
1996.
Yayınlan,
ONAT, Hasan, Şii İmiimet Nazariyesi, A.Ü.F.İ.D, C. XXXII.
RAYYIS, Ziyaüddin, İslam 'da Siyasi Düşünce Tarihi, çev.: İbrahim Sarmış, Nehir
Yayınları, 1995.
SUPHİ, Ahmet Mahmut, Mevsuatü 'l-Hadareti 'l-İslamiyye, "Elif' maddesi, Amman,
1993.
SUYUTI, Celaleddin, Tarihu 'l-Hulefa, tahk.: Mahmud Riyad el Halebi, Beyrut, 1996.
ŞEHRİSTANİ, Ebu'l Feth Muhammed b. Abdülkerim, Kitabu'l-Milel ve'n-Nihal,
Beyrut, Daru'l-Marife, tsz.
TABERİ, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Tarihu'l-Ümemi ve'l-Muluk, {Tarihu'l
Taberf), Beyrut, tsz.
TANCİ, Muhammed, Mezhepler Tarihi Dersleri, (Basılmamış Ders Notları).
YÜKSEL, Emrullah, İmamiye Şiasında İnanç Esaslan, Atatürk Üniversitesi ilahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı ll, Erzurum.
257
Download