KAFKAS ÜNiVERSiTESi . " EBU'L HASAN HARAKANI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ SEYYİD EBU'L HASAN HARAKANİ VAKFI I. ULUSLARARASI HARAKANİ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI KARS,2012 188 I. Uluslararası Harakanı Sempozyumu TASAVVUFUN KURUMSALLAŞMASI SÜRECiNDE EBU'L-HASAN HARAKANİ VE DÖNEME ETKİSİ Yrd. Doç. Dr. Harndi KIZlLER Karabük Üniversitesi halıiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı [email protected] ÖZET Tasavvufun kurumsaliaşmaya başladığ:ı IV/X.yi.izyılda yaşayan sonrasında döneminde ve önemli etkiler bırakmış büyük bir Ebu'I-Hasan mutasavvıftır. Harakarıl, Bayezid Bitarni'ye nispet edilen Tayfuriyye ekolünün temsilcilerinden sayılmıştır. Ebu'I-Hasan Harakarıl'yle döneminde yaşayan devlet, ilim ve tasavvuf ehlinden Kuşeyri, Hucvirl, Ebu Said Ebu'l-Hayr, Sultan Gazneli Mahmud, İbn Sina gibi önemli şahsiyetler görüşmüşler ve kendisinden etkilenmişlerdir. Günümüze kadar devam eden Hace Ebu Ali el-Farmed1, sonra şeyhlik Harakarıl'niri makamına Nakşibendiyye Tarikatı Harakarıl'nin yetiştirdiği oturmuştur. silsilesi içinde yer alan önemli halifelerden biridir ve kendisinden Böylece hicri V. yüzyılda başlayan Ebu'l-Hasan etkisi, Farmed1 vasıtası ve Nakşibendiyye silsilesi yqluyla günümüze kadar gelmiştir. Anahtar kelimeler: Ebu'I-Hasan Harakan1, tasavvuf, etki. IN THE PROCESS OF INSTITUTIONALIZATION OF SUFISM, ABU'LHASAN HARAKANİ AND IDS EFFECT ON THE PERIOD .ABSTRACT · Abu'l-Hasan Harakarıl, who lived in IV/Xth century in which sufısm started to institutionalize, is a master sufı having signifıcant impact during his time and later on. He was I. Wuslararasz Harakanı Sempozyumu 189 considered to be one of the representatives of Tayfuriyye school,which was established by Bayezid Bistarni. People of state, science and tasawwuf living in his time such as Kusheyr!, Hujviri, Abu Said Abu'l-Hayr, Sultan Gazneli Mahmud and İbn Sina met him, and were influenced by him. Hace Abu Ali el-Farmed!, who takes place Naqshbandiyye Sect continuing until today is one of the signifıcant within the chain of khalifas of Harakani,and he became sheikh after him. So, Abu'l-Hasan Harakani's impact,which startedin hijri Vth century, has come up today by means ofFarmedi and Naqshbandiyye chain. Keywors: Ebu'I-Hasan Harakani, sufısm, effect. GİRİŞ Barakani' nin Yaş adığı V!XI. Yüzyıla Kadar Tasavvufun Geçirdiği Süreç İslam'ın gelmesiyle ortaya çıkan yeni Müslüman toplum, Kur'an-ı Kerim ve Sünnet' i esas alarak bilgi ve birikimlerini ihtiyaç duydukları yeni ilim disiplinleri halinde ortaya koymuşlardır. Böylece tefsir, hadis, kelam, fıkıh, tasavvuf gibi yeni ilim dalları tedvin etmişlerdir. İslam'ın ilk yıllarında diğer birçok dini kavram gibi tasavvuf kavramı da henüz bu isimle kullanılmamaktaydı. Ancak tasavvufu, 'İslam'ın manevi hayatı ve Allah'a giden yolda O'nun aşkı ve sevgisi uğruna masivayı kalpten çıkarmak.' şeklinde genel bir tanımlamayla ifade edecek olursak İsl~'ın özünde ve Hz. Peygamber'in şahsında tasavvufun var olduğunu söyleyebiliriz. İslam'ın geldiği yüzyılda vahyin nüzulünü bizzat Peygamber efendimizin şahsında yaşayarak 'öğrenen ilk şekilde yaşamış nesil "sahabiler" ile onları takip eden ikinci nesil "tabifuı", İslam'ı en iyi ve kendilerinden sonraki kuşaklara örnek bir hayat modeli bırakmışlardı. Daha spnraki dönemlerde genişleyen İslam coğrafyası ve ona paralel olarak çoğalan toplumda, Müslümanlardan bazılarının İslam'ın manevi yönünü ihmal ettikleri ve dünyaya olan istek ve arzularının arttığı görülmüştür. B--q. tür davranış.lara karşılık diğer bazı Müslümanlar da kendilerini Allah 'tan uzaklaştıran hal ve hareketlerden kaçınmış ve Ziihd hayatı yaşamayı tercih etmişlerdir. Zaman içinde İslam' ın manevi yönünü yaşamaya özen göstereniere diğer kalabalık kitlelerden tarihi farklı olduklarını açısından tasavvuf hicri II. kavramı başlanmıştır. ile belirtmek için "zarud", "abid" gibi isimler yüzyı la Bu anlamda hicri ID. ele aldıkları diğer bazı yüzyıl, Tasavvuf rlenmiştir. Bu dönemde kavramlar ilk defa kullanılmaya denk gelen bu döneme "zühd dönemi" mutasavvıfların verilmiştir. tasavvuf döneminin başladığı dönemdir. Tasavvufi düşünce bu yüzyılda önemli derecede gelişmiş ve yaygınlık kazanmıştır. Özellikle hicri IV. 190 I. Uluslararası Harakanı Sempozyumu yüzyılda İslam dünyasının hemen her tarafında tasavvuf değişik boyutlarıylasaşanan bir olgu haline gelmiştir. Nitekim .Basra, Kufe, Horasan, Mısır, Nişabur, Şam, Bağdat gibi İslam ' dünyasının ö~emli merkezlerinde büyük mutasavvıflar yetişmişlerdir. ~ #- • TasavvrlfJ tarihi, tasavvuf felsefesi ve Anadolu'nun Müslümanlaşmasına son derece olduğu önemli etkileri yaşamıştır görülen Ebu'I-Hasan Harakaru, 352/963-425/1033 (Cam!, 1980, 289; Çiftçi, 2004, 32; hicri IV. ve V. yüzyıllar, tasavvuf ekallerinin ortaya zaman dilimi çıktığı Uludağ, bakımından yılları arasında 1997, XVI/93). Harakaru'nin tasavvufun ve tekkelerin kurulmaya yaşadığı kurumsaliaşmaya başladığı, başlandığı bir dönemdir. Ancak bu dönemdeki tasavvuf telallileri günümüzdeki gibi tüm yönleriyle olgunluğa ermiş ve tamamlanmış değildir. Özellikle sistematize edilmiş bir "tarikat" olgusundan bahsedilemez. Bütün bunlar Harakaru'nin yaşadığı zaman diliminde gerçekleşme başlamış sürecine ve zamanla tekamülünü tamamlayarak günümüze kadar gelmiştir. Harakani'nin Mensup Olduğu Tasavvufi Ekol Tasavvuf kavramının ortaya çıktığı zühd dönemi, daha çok zahidlerin yaşadıkları münferit bir yaşantıydı. olduğu ve Bununla beraber açtıklan bir zühd "mektep" veya "ekol" bazı başlı bölgelerde belli çığırının varlığı diyebileceğimiz zahidlerin kitleler üzerinde etkili dikkat çekmektedir. Tasavvuf bu ilk tasavvuf çığırları, gelişmesi ~e mutasavvıfların düşüncelerini dayandırdığı temel tasavvuf dayanağı ternıİ?olojisinde düşüncesinin doğup belirlemek açısından önemlidir. Zühd döneminin ilk mektepleri genel anlamda Medine, Basra, Xufe ve Horasan mektepleri olarak kabul edilmiştir (Yılmaz, 1994, 109). Ebu'I-Hasan Harakani'nin doğup büyüdüğü ve tasavvufi eğitimini aldığı yer olan Harakan ile maı;ıevi üstadı yerleşim Bayezid Bitaınl'nin memleketi Bistam, Horasan bölgesi içinde bulunan birimleridir (Hucvirl, 1996, 268; Hamev!, 1987, ll/306; Attar, 2002, ll/201 vd; Uludağ, 1997, XVI/93). Buradan hareketle Harakaru'nin Horasan mektebinden geldiğini söyleyebiliriz. Bölgelere göre nitelendirilen ilk sufilere nispetle ekaller ön plana tasavvufı ekallerden sonra hicri Ill. çıkmaya başlamıştır. yüzyıldan itibaren Harakaru'nin Ebu Abbas Ahmed b. Muhammed Kassab el-Amull'nin yanı sıra üveysi olarak kendisinden önce yaşamış olan Bayezid Bistam!'ye intisab ederek onun müridi olduğu kabul edilmiştir (Harakaru, 2004, 307; Hucvirl, 1996, 268; Attar, 2002, ll/201 vd; Mevlana, 1985, IV/261 vd; Cam!, 1980, 298; Çiftçi, 2004, 74; Uludağ, 1997, XVI/93). Ayrıca kendi ifadelerinden d~ Bayezid Bistam!'yi mürşid kabul ettiği, onu örnek alıp görüşlerini takip ettiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple Harakaru'nin manevi üstadı I. Wuslararası Harakanı Bayezid Bistaınl ekolüne mensup Sempozyumu 191 (234/848)'ye ruspet edilen Tayfuriyye veya olduğu edilmiş kabul Bistaıniyye olarak bilinen tasavvuf ve bu ekolün silsilesi içinde ona da yer verilmiştir (Hani, 1890, 6; Harirlzade, I/104-106; Yılpıaz, 2001, 62). Barakani' nin Yaşadığı Döneme Etkisi Ebu'I-Hasan Harakanl, tasavvufun kurumsaliaşmaya ve yayılmaya başladığı bir dönemde yaşamıştır. Çağdaşı birçok mutasavvıf gibi pek çok konuda ilklere öncülük eden Harakanl, sadece yaşadığı coğrafyada veya dönemde değil, geniş topraklara ve zamana etki etmiştir. şüphe Ebu'I-Hasan Harakani hiç mutasavvıfları etkileıniştir. anlayan Keşfu'l-mab.cı1b'un etki lendiğini şu ifadelerinden Allalı'ın evliyası tarafından Hucvirl'nin ifade etkilenmiştir. anlıyoruz: "Yegane imam, şeyhlerden ve onların olan Hucvir1 (465/1072)'nin Harakani'den zamanındaki halkın şerefi, da eskilerindendi. Ebu Hasan Zamanındaki tüm medb. ü sena edilınişti" (Hucvirl, 1996, 268). ettiğine göre Ebu'I-Hasan Barakani'yi birçok insan ziyaret Kuşeyr!'nin kaydeder: "Harakan' a olmuş kaynaklarından etmiş ve müellifi, büyük alim ve birçok müridi olan Ebu Kasım Abdülkerim Kuşeyrl (465/1072)'dir. Hucvirl, ifadem yok mutasavvıfı ve onu en iyi Etinlardan biri de tasavvufun temel kaynaklanndan olan 'er-Risaletü'l- kuşeyriyye' kitabının dediğini yaşayan Nitekim tasavvufun ilk ve temel müellifi ve dönemin ünlü Ali b. Ahmed Harakanl, büyük ondan yok ki öncelikle kendi döneminde ve dilim Barakani'yi ziyareti geldiğim tutulmuştu. zaman o sırasında ondan şeybin b.aşınetinden Hatta velayetimden etkilendiğini ve fesahatim sona aziedildiğiini şöyle ermiş, zannettim" (Hucvir1, 1996, 268; Attar, 2002, II/207). Tasavvuf tarihi ve felsefesi açısından son derece önemli ve etkili iki ünlü mutasavvıfın Ebu'I-Hasan Barakani'yi ziyaret etmeleri, ondan etkilendiklerini dile getirmeleri ve onu övücü ifadelerle anmaları, Barakani'nin yaşadığı çağda mutasavvıflar ÜZerindeki etkisinin en belirgin örneklerinden biridir. Ebu'I-Hasan Barakani'nin arkadaşı, akranı ve onun gibi Ebu'I-Abbas Kassab el- Amuu'nin önemli müridierinden biri olan Ebu Abdullah Muhammed b. Ali Dastanı (417/1026)'nin de Harakani'den tasavvufi meselelerle ilgili koymaktadır. yardım etkilendiği anlaşılmaktadır. konuşmalar ve ihtilaflar, Her iki mutasavvıf arasında etkileşiınin varlığını geçen ve boyutunu ortaya Nitekim içinden. çıkamadıkları bir konuyu şeyhleri Ebu'I-Abbas Kassab'a götürerek istemeleri, Ebu Said Ebu 'l-Ha)'I''ın ifadeleriyle şöyle anlatılmaktadır: "Ebu Said Ebu'l- Hayr dedi: 'Biz Amul'da olduğumuz sırada bir gün Şeyh Ebu'I-Abbas'ın huzurunda otururken iki 192 I. Wuslararası Harakanı Sempozyumu şahıs geldi. Onun karşısına oturarak şöyle dediler: 'Ey Şeyh! İkimiz bir konuQ.a ihtilafa düştük. Birimiz hüznün diğerimiz ise neşenin tamamen ebedi ve ezell olduğunu söylüyor.' Şeyh şöyle 1 dedi: 'All~:~_hamd olsun ki, Kassab'ın makamı ne hüzündür ne de neşedir. Rabbimiz katında -- . zaman söz koi)usu olamaz. Hüzün ile neşe, senin (beşeri) sıfatındır. Senin sıfatın olan bir şey muhdestir ve muhdes olanın kadim ikisi kimlerdi?' •Biri Ebu'I-Hasan olması imkansızdır ... ' Harakarıl diğeri O iki kişi dışarı çıkınca sordum: 'Bu de Ebu Abdullah Dastam idi.' diye cevap verdi" (Çiftçi, 2004, 98-99). Ayru meşrebe sahip bu iki ziyaret etme konusunda hassasiyet Tezkiretu'l-evliya adlı eserde Şeyhulmeşayih (Dastam) mutasavvıf, manevi göstermişler ve adeta birbirleriyle anlatılan şu menkıbe, şöyle dedi: 'Otuz şeyhleri Bayezid Bistami'nin türbesini yanş haline girmişlerdir. bu durumu izah etmektedir: ''Naklederler ki, yıldır Şeyh Ebu'I-Hasan'ın korkusundan gözüme uyku girmedi. Adillıınu attığım her yerde onun oraya benden önce adım attığını gördüm. Öyle ki, iki yıldır Bistam'a ondan önce Bayezid'in türbesine varmak istiyorum, yapamıyorum. Zira o, Harakan'dan uç fersah yol kat eder, benden önce oraya varır" (Attar, 2002, II/202-203). Anlahlan menkıbelerden Ebu'I-Hasan Harakarıl'nin çağdaşı beslenen Ebu Abdullah Dastam'nin kendisinden etkilendiği ve ayru manevi kaynaktan ve onun görüşlerini önemsediği anlaşılmaktadır. Özellikle tasavvufun kurumsallaştığı bir zaman diliminde Bayezid -Bistarnl'nin öncülüğünü yaptığı Tayfuriyye ekolünün temsilcilerinin Ebu'I-Hasan Harakarıl gibi bir şahsiyetin hal ve hareketlerini dikkate almaları ve söylediklerini önemsemeleri, hem kendi döneminde hem sonra yaşayan diğer sufiler üzerindeki etkisinin ·açık bir göstergesidir. Ebu'I-Hasan Harakarıl'nin yaşadığı göstergelerden biri de çağdaşlarından döneme ve sonrasına etkisini gösteren önemli ünlü. sufi Ebu Said Fazlullah b. Ebi'l-Hayr (440/1049) üzerin4e b:Ifaktığı derin izlerdir. Harakam'yi "mana denizinden bir konuşmacı" olarak nitelendirip onun yanında konuşmanın gereksiz olduğunu ifade eden Ebu Said Ebu'l-Hayr, tefsir, hadis, fıkıh vasıtasıyla gibi zahiri ilimleri de tasavvufa bağlanmıştır. öğrenmiştir. Şeyh Geçirdiği sıkı Ebu'l-Fazl Muhammed b. Hasan es-Serahs1 riyazet ve mücahede ile tasavvuf yolunda hızla mesafe kat eden Ebu'l-Hayr, şeyhinin vefatındı:ın sonra Amul'e gelerek Harakam'nin şeyhi Ebu'IAbbas · Kassab'a intisap etmiştir. Tekke adabını ilk defa sistemleştiren Ebu'l-Hayr, çağdaşı Harakarıl gibi Bayezid ·Bistaml'nin manevi mirasından beslenmiş bir sufi olarak kabul edilmiştir (Hucviri, 1996, 268-271; Yazıcı, 1994, X/220-222). Ebu Said Ebu'l-Hayr'ın ömründe birkaç defa Harakan'a gelerek Ebu'I-Hasan Harakarıl'yi tekkesinde ziyaret edip elini öpmesi, onun manev! üstünlüğünü ikrar şeklinde kabul edilmiştir. 1. Wuslararasz Çağdaş Harakanı Sempozyumu bu iki mutasavvıfın görüşmesi başta kaynaklan 193 aralarındaki ilişki, ve almış olmak üzere birçok kaynakta yer tasavvuf tarihinin ilk klasik değer ve üzerinde durolmaya görülmüştür. Ebu'I-Hasan Harakaıll'nin Nfuu'l-ulüm adlı eserinde verilen bilgiye göre Ebu Said Ebu'lHayr hacca gitmeden önce, "Sana bir şey daruşacağım, mübarek (hac) cemaati kendimle birlikte götürüyorum." diyerek etmiştir. Ayrıca müracaat istemiş, Ebu'l-Hayr, dervişterin Harakaıll'nin yolculuğa çıkıyorum. iş bu önemli için (Bu) görüşüne ilahi söyleyip sema yapmalan için müsaade zikrin sonunda ayağa kalkmlş ve Harakanı'nin elini öpmüştür (Harakaıll, 2004, 278, 285- 287; Hucviri, 1996, 268). Dönemin ünlü alim ve mutasavvıfı Ebu Said Ebu'l-Hayr'm bu ziyareti, birkaç açıdan Harakaıll'nin döneminde etkinliğini göstermektedir. Öncelikle Ebu'l-Hayr gibi tekke adap ve erkanını tanzim eden ve Harakaıll'yi kalabalık topluluğu bir mürid ziyaret etmesi, onun yaşadığı zamanda ve bulunduğu kitleler üzerinde önemli bir etkisinin Hayr'ın Harakaıll'nin olduğunu iznini almadan zikre göstermektedir. ve manevi coğrafyada Ayrıca başlamaması, dervişlerinin yapmalan için müsaade istemesi ve zikrin sonunda yüceliğini olan bir sufinin hacca gitmeden önce bakımdan üstünlüğünü tespit Harakaıll'nin hem sufiler hem de zikir sırasında Ebu'l- ilahi söylemeleri ve sema elini öpmesi, onun anlamı taşımaktadır. Bu da makamının Harakaıll'nin o dönem için etkili bir sufi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hucviri, Ebu'l-Hayr'ın huzurunda hiç konuşmadığını, vardığında Harakan'a tekkeye "Bir denizden bir konuşmacı Ebu'I-Hasan kafidir." (Hucviri, ·2004, 268). Feridüddin Attar da Ebu Said Ebu'l-Hayr'm Harakaıll'nin dediğini nakletmiştir "Pişmiş bir tuğla idim, Harakan'a varınca cevher olarak döndüm." dediğini kaydetmiştir (Artar, 2002, W204-206). Ebu'I-Hasan Harakaıll'nin yaşadığı dönemde ondan etkilenen önemli sufilerden biri de Hz. Peygamber'in sahabelerinden Ebu Eyyub el-Ensfui'nin soyundan gelen Ebu İsmail Hace Abdullah b. Muhammed b. A.li,~nsfui-yi Herevi (48111089)'dir. Büyük olan Abdullah Ensan, "tasavvuf yolunda mürşidim" dediği ederek manevi eğitimini tamamlamış Yazıcı-Uludağ, 2003, XVW222-226; Çiftçi, 2004, 100). Nfuu'l-ulüm'da ve başka Abdullah Ensfui'nin ümmi hazine ve görülmesi anahtarının da bakımından ~ir fıkıh Ebu'I-Hasan Barakani'ye intisap ve halifelik makamma yükselmiştir kaynaklarda geçen Şeyh Harakaıll'yi ve hadis alimi aşağıdaki menkıbe, (Caınl, 1980, 286-287; zahiri ilimleri okuyan imtihandan geçirmesi sonucunda kendisinin bir Şeyh Harakanı olduğunun anlaşılınası önemlidir: "Abdullah Ensan ziyaret ve bundan nasıl etkilendiğinin amacıyla bir grup müritle 194 I. Wuslararası Harakanı Sempozyumu Haraka.nl'nin yanına geldi. Abdullah Ensan, yolda şu üç soruyu şeyhe sormayı P,lanladı: Birincisi, . 'Rahman arşa istiva etti.' CA'raf, 54) ayetinin anlamını; ikincisi, 'Sufi gayr-i mah!Uktur. 'sözünün manasını, üçügçüsü ise, 'Ebu 'I-Hasan 'ın Eş 'arf mezhebi nasıldır?' Bu esnada yanında bulunan -·-- müritler de, 'Ganımız sıcak helva çekiyor; şeyhin yanına varınca bize sıcak helva yedirse (ne düşünmüşlerdi. güzel olur).' diye helvarlan bir lokına Harakan'a alarak Abdullah Ensan'nin varınca sıcak helvanın piştiğini ağzına koydu ve 'Rahman arşa gördüler. Şeyh istiva etti sözünü dostlar dostlarına anlatır; sufi gayr-i mahluktur'un manası; sufi, gelen, giden (yürüyen), konuşan, gören, duyan, yiyen ve uyuyan kişi değilçl.ir, sufi, Hakk'ın sıfatlarından bir sıfattır; Ebu'IHasan'ın Eş'ari hazine idim, ne mezhebi doğru bir mezheptir .. . ' dedi. Bunun üzerine Abdullah Ensan, 'Gizli bir anahtarı bayındır kaldı Harak:a.nl'nin elindeydi, burada ne Abdullah ne de harabe.. . mertebeler onun bereketiyie oldu, Yarım eğer kaldı ne de Harakani, burada yanında kaldım, gün Harakani'nin bütün bu yüce tam bir gün kalsaydım daha ne menfaatler elde ederdim.' dedi" (Haraka.nl, 2004, 305-306; Cami, 1980, 338-345; Çiftçi, 2004, 103). Bütün bu anlatılanlardan Abdullah Ensar!'nin sık sık şeyhiyle görüştüğü, eğitimini ondan aldığı, istifade ettiği anlaşılmaktadır. tasavvufi konularda Haraka.nl'nin tasavvufi fıkirlerini yaydığı hakikati Ebu'I-Hasan Haraka.nl'den Ayrıca söyleyen zaman zaman tekkesinde kalarak manevi şeyhiyle fikir teatisinde Abdullah Ensan'nin görüşlerini açıklayarak öğrendiğini bulunduğu katıldığı orada bulunan alimleri ve ilmi şeybinden çok toplantılarda, etkilediği ve böylece kaynaklarda yer almıştır (Yazıcı-Uludağ, 2003, XVII/222-226) . . Tasavvuf tarihinde büyük tarikatlardan biri olan ve günümüze kadar gelen Nakşibendiyye Tarikatı silsilesi içinde yer alan Hace Ebu Ali el-Farmedl-yi Tüsi (477/1084) de Haraka.nl'den etkilenen ünlülerden biridir. Farmedl, genç yaşlarda Ebu'I-Hasan Haraka.nl'ye intisap etmiş ve ilk manev~ eğitimini ondan almıştır. Nakşibendiyye tarikatı Ebu'I-Hasan Haraka.nl'den sonra hicri V. yüzyılda başlayan silsilesine göre Ebu Ali el-Farmedi, şeyhlik makamına oturmuştur. Ebu'I-Hasan Haraka.nl'nin etkisi, Böylece Farmedt Nakşibendiyye vasıtasıyla silsilesi yoluyla günümüze kadar gelmiştir (Calni, 1980, 368; Ham, 1980, 8-9; Tosun, 2002, 30; Yazıcı, 1994, X/90). Bu durum, tasavvufun kurumsanaşmaya başladığı Harakani'nin etkisinin kesintisiz olarak zamanımıza kadar bir zaman diliminde ulaşmasını göstermesi başlayan açısından son derece önemlidir. Ebu'I-Hasan Harakani ile Ebu Ali Farmedl arasında zaman farkının fazlalığına dikkat çeken bazı müellifler, Haraka.nl ile Farmedi arasında Ebu'I-Kasım Kurregaru (450/1058)'nin olduğunu, dolayısıyla şeyhlik _ makamının Farmerli'den önce Kurreganl'ye geçtiğini I. Uluslararası Harakanı Sempozyumu 195 kaydetmişlerdir. Buradan yola çıkanik Harakani'ye intisap eden ve manevi eğitimini ondan tamamlayan, dolayısıyla gün~müze kadar gelen Nakşibendiyye Tarikatı silsilesi içinde yer alan önemli sufılerden birinin Ebu'l-Ka~ım Kurregam olduğu anlaşılmaktadır (Han!, 1980, 8-9; Kaşifi, 1269, 13; Tosun, 2002, 33-38). Yine bu durum da Harakanı'nin döneminde başlayan etkisinin günümüze ulaştığını teyit etmektedir. . Kaynaklarda Ebu'I-Hasan Harakan!'nin yaşadığı dönemde ve ve yukarıda anlatılan ulaşmamış ünlü sufılerin yanında, hakkında coğrafyada ondan etkilenen günümüze kadar tatmin edici bir bilgi birçok mutasavvıfın olduğu da yer almıştır. P1r Ebu Ali-yi Siyah (Dihkan) (428/1 037), Ebu İshak İbrahim b. Şehriyar b. Zadan Ferruh-i Kazerı1n1 (42611035), Ebu Ha,mid Mürted b. Ma'kal, Ebu Musa, Hasan Amire, Eınml Ebu'l-Abbasan, Şeyh Ahmed Ali-yi Şuayb, Ahmed-i Serram, Şeyh Ebu'I-Kasiman gibi şahıslar bunlardan bazılarıdır (Harakanı, 2004, 263 vd; Hucvirl, 1996, 277; Attar, 2002, II/233, 291; Çiftçi, 2004, 143). Yaşadığı dönemde Ebu'I-Hasan Harakan!'den etkilenen toplumun çeşitli kesimlerinden biri de şüphesiz ilim erbabı olmuştur. Nitekim ünlü İslam fılozofu Ebu Ali Hüseyin b. Abdullah b. Sina (428/1037), çağdaşı Harakanı'nin namını duymuş duyduğu ve kendisini ziyaret ederek saygıyı bizzat göstermiştir. Zahiri ilimler konusunda yaptığı çalışmalarla İslam toplumunun geniş coğrafyası tarafından tanınan İbn Sina, Harakan'a kadar gelmiş ve Ebu'I-Hasan Harakan!'yi tekkesinde ziyaret derinden etkilenmiş etmiştir. Bu ziyaret sırasında ve ondan sonra tasavvufa ilgi Harakan!' de duymuştur gördüğü olağanüstü hallerden (Harakan!, 2004, 283; Attar, 2002: II/202 vd; DİA, 1999, XX/319-358). İbn Sina ile Ebu'I-Hasan Harakanı arasında gerçekleşen görüşme, başta Harakan!'nin kendi eseri Nfiru'l-ulüm olmak üzere kaynaklarda özet olarak şöyle anlatılmaktadır: ~asan yakacak getirmek için dağa gitmişti. Onu ziyaret etmek amacıyla "Şeyh Ebu'l- Horasan'dan bir grup gelmişti. Köyün yakınlarına varınca karşılarına ·bir ihtiyar çıktı. Şeyhin tekkesini sordular. 'Hangi şeyh?' deyince, 'Ebu'l-Hasan.'-..,~ediler. İhtiyar, 'Ey Müslümanlar! Boşuna yorulmuşsunuz, o, cimrinin biridir, fakat sır ehli olduğunu söylüyor. Geri dönün, onun yaptığı işin bir aslı yoktur.' dedi. Bunun üzerine ziyarete gelenler çok üzüldüler ve geri dönmek istediler. Ancak İbn Sina, 'Buraya kadar geldiğimize göre onu görmeden geri dönmeyiz.' dedi. Sonra tekkesinin kapısına kadar gittiler. Harakanı'nin hanımı perdenin arkasından seslenerek: 'Kendisi burada değil, yabana gitti, eğer sordular. onun için geldiyseniz bu yolculuğunuza 'Hanımıyım.' dedi. 'O nasıl yazık.' biridir?' dediler. dedi. 'Sen onun nesi oluyorsun?' diye 'Sır sahibi olduğunu iddia eden bir delidir.' dedi. Bunun üzerine gruptakiler, 'Geri dönelim, onun halini en iyi hanımı bilir.' dediler. I. 196 Uluslararası Harakanı Sempozyumu Yine İbn Sina, 'Onu görmeden geri dönmeyiz.' diye itiraz etti. Onu karşılam;:ıya gittiler. Odun . yükleyip gelen bir adam fark ettiler. Yaklaşınca odun taşıyanın bir aslan olduğunu gördüler. Şeyh yanlarına g~~ince, 'Selamun aleykum, Ebu'I-Hasan halkın (hanımının) yükünü çekmeseydi, aslan .da onun yükünh-Çekmezdi.' dedi" (Harakani, 2004, 283-284; Attar, 2002, III207). Tezkiretü'l-evliya'nın menk.ıbenin müellifi Feridüddin Attar, yukanda verilen sonunda yaptığı yorumda, İbn Sina'nın Şeyh Ebu'I-Hasan Harakani'yle görüşmesi sırasında ondan çok etkilendiğini ve kendinden geçtiğini, onun sözüne sadakatle inandığını dolayı ve bundan tasavvufu felsefeye taşıdığını söylemiştir (Attar, 2002, II/207). yaşadığı Ebu'I-Hasan Harakani'nin etkisinin kalmadığı, sürdüğü adamlarını devlet kapsadığı. sınırta görülmektedir. Harakani, Gazneli Devleti'nin hüküm coğrafyada yaşamıştır. Harakanı'yle bir dönemde ve hükümdarı büyük da dönemdeki sufi ve ilim adamlaayla akran olan Gazneli Devleti'nin en Gazneli Sultan Mahmud·· (42111 030), Harakani'nin ününü duymuş ve onu Harakan'da ziyaret etmiştir (Harakani, 2004, 298; Attar, 2002, II/209). Gazneli Sultan Mahmud'un bu ziyareti, başka kaynaklarda teferruatlı olarak Harakanı'nin Nüru'l-ulfun anlatılmıştır. Menkıbenin genel adlı eserinde ve daha anlatımından yola çıkarak Gazneli Sultan Mahmud'un Şeyh Ebu'I-Hasan Harakani'yle ilk karşılaşma sırasında devlet adamı özelliğini çarpıcı bir konuşma, ve bir sultan olduğunu belirgin şekilde öne şekilde yumuşattığı anlaşılmaktadır. Yaşanan 9azneli Sultan Mahmud'u derinderi etkilemiş çıkardığı olay ile ve Harakani'nin bu durumu Şeyh ve Sultan arasında geçen ve Ebu'I-Hasan Harakani'nin gönüllere hükmettiğini, manevi nüfuzunun çok daha derm olduğunu fark etmesine sebep olmuştur. Söz menkıbede konusu ikisi arasında yaşanan olay ve geçen konuşma özet olarak şöyle anlatılmaktadır: "Sultan Mahmud, adamını eğer Şeyh · Harakani'yi görmek için Harakan köyü yakınlanna vardı. Bir göndererek, 'Gazne Sultam seni görmeye geldi, tekkeden dışan çık ve karşıla.' demesini, tereddüt ederse ' ... Allah 'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idareci/ere) de itaat edin ... ' (Nisa, 59) ayetini okumasını söyledi. Elçi haber verince 'Mahmud'a de ki, Ebu'I-Hasan ' ... Allah'a _itaat edin.' fermamyla öyle ilgilenecek hali yoktur.' dedi. Bu söz Mahmud'u etkiledi. tebdil-i layafet yaptı: vardıklarında şeyh, Kapıya meşgul şeyh, ki, seninle kadar geldi ancak denemek için Elbiselerini hizmetçisine giydirip kendisi geride durdu. Huzuruna Mahmud'un elini tuttu ve 'Allah seni önde tutmuş, neden geride duruyorsun?' dedi. Mahmud kendisine bir vasiyette bulunmasını istedi. Bunun üzerine şeyh, 'Ey Mahmud! Dört şeye dikkat et: Takva, cemaatle namaz, cömertlik ve halka şefkat.' dedi. O zaman Mahmud, I. Wuslararası Harakanı Sempozyumu 'Bana dua et.' dedi ... Şeyh, 'Ey Mahmud! altını şeyhe Mahmud bir kese 197 Akıbetin mahmud Şeyh altınlan takdim etti. (övülmüş, iyi) olsun.' dedi. Sonra kabul etmedi. Bunun üzerine Mahmud, 'Ya bizden bir şey kabul et, ya da ?ize kendinden bir hatıra ver.' dedi. Şeyh gömleğini Mahınud'a verdi. Sonra ayrılacağı zaman Şeyh oı;ıun için ayağa kalktı. Mahmud, 'İlk geldiğimde iltifat etmemiştin, şimdi niye ayağa kalkıyorsun? ' diye sordu. Şeyh, 'Önce sultanlık ve denemek amacıyla geldin. Sonunda yenilgi ve kalkmamıştım, şimdi dervişliğin için dervişlikle gidiyorsun. ayağa kalkıyorum.' Geldiğinde sultanlığın için ayağa dedi (Harakani, 2004, 298-300; Attar, 2002, II/207-210). Ebu'I-Hasan Harakani'nin döneminin güçlü tavır, kurumsallaştığı tasavvufun dünyalık karşısındaki ortaya koymuştur. süreç bakımından iktidarına ve yöneticilere karşı sergilediği oldukça önemlidir. Zira bir sufinin güç ve bu tutumu, tasavvufun insan ruhunu ve kalbini öncelikli hedef Böylelikle tasavvufun daha geniş kitlelere yayılması aldığını ve sonraki nesillere aktarılması sağlanmıştır. SONUÇ Ebu'I-Hasan Harakani, tasavvufun kurumsaliaşmaya başladığı N/X. doğup büyümüş ve orada yaşamış Tayfuriyye ekolüne mensup Bistam'ın olduğu, Horasan bölgesinde ünlü bir mutasavvıftır. Harakan ile manevi bulunması yüzyılda Harakan'da Bayezid Bistam.l' ye nispet edilen üstadı Bayezici Bitami'nin memleketi nedeniyle Harakani'nin Horasan mektebinden geldiği kabul edilı7ıiştir. Yaşadığı bırakmıştir. Kuşeyri dönemde ve sonrasında kitleler ve önemli şahsiyetler üzerinde büyük etkiler Tasavvuf tarihinin klasik eserlerini yazan ve Harakani'nin çağdaşlarından Hucviri ve gibi şahsiyetler kendisiyle görüşmüş ve etkilenmişlerdir. Ayrıca dönemin kudretli sultanı Gazneli Mahmud ile ilim çevresinin ünlü filozofu İbn Sina da Harakani'yle görüşmüş ve etkisi ~ltında kalmışlardır. Barakani'nin etkisinin döneminden sonra da devam ettiği, kendisinden yaklaşık 2-3 asır sonra yaşayan .., mutasavvıflardan Feridüddin Attiir ve Mevlana gibi zatların eserlerinde anlattıkları menkıbe ~e yaptıkları atıflardan anlaşılmaktadır. Tasavvuf tarihinin ve Anadolu'da Tarikatı yayılan büyük tarikatlardan olan Nakşibendiyye silsilesi içinde yer alan Hiice Ebu Ali el-Farmedi-yi Tüsi, Barakani'nin yetiştirdiği önemli halifelerden biridir. Nakşibendiyye şeyhlik makamına oturmuştur. vasıtasıyla Nakşibendiyye Tarikatı Böylece hicri V. silsilesine göre Farınedi, Harakani' den sonra yüzyılda başlayan Harakanİ'nin silsilesi yoluyla günümüze kadar gelmiştir. etkisi, Fiirmedi I. 198 Uluslararası Harakanı KAYNAKÇA Artar, Feridüddin. (2002). Tezkiretu 'Z-evliya, çev. Süleyman Uludağ. İstanbul. Cami, Abdurrahman. (1980). Nefehdtu'l-üns min hadarati'l-kuds. İstanbul. Çiftçi, Hasan. (2004). Şeyh Ebü '!-Hasan-i Harakdnf Hayatı, Eserleri. Kars: Şehit Ebü'l-Hasan Harakanı Derneği Yayınlan. Ham, Abdülmecid b. Muhammed. (1890). el-Haddiku'l-verdiyyefi hakdi/d ecilldi 'n-nakşibendiyye. Kahire: Dfuu't-tıbaati '1-amire. Harakaıll, Hayatı, Ebu'l-H asan. (2004). Nuru '1-ulum (Şeyh Eserleri içinde), çev: Hasan Çiftçi. Kars: Harakaıll Derneği Ebu'I-Hasan Harakaıll Şehit Ebu'I-Hasan Y ayınlan. Haririzade Kemaleddin. Tibyanu vesdili 'l-hakdik fi s elcisiZi 't-tardik. Süleymaniye Ktp, Fatih Bl, no: 430-432. Hucviri, Ebu Ali Cüllab1. (1996). Keşfu 'l-mahcub, (Hakikat Bilgisi), çev: Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergah Y ayınlan. Kaşifi, Hüseyin V aiz b. Ali. (1269). Reşahdt-i,aynu 'l-haydt. İstanbul: .... Matbaa-i Amire. Komisyon. (1999). "ibn Sma". Türkiye Diyal'J.et Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA). Mevlana, Celaleddin Rumi (1985). Mesnevf, haz: Abdülbaki Gölpınarlı. İstanbul: MEB Y ayınlan. Tosun, Necdet. (2002). Bahdeddin Nakşbend: Hayatı, Görüşleri, Tarikatı. İstanbul: İnsan Y ayıni arı. Uludağ, Süleyman. (1997). "Harakam". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA). Hamev!, Yakfit. (1987). Mu'cemu'l-bulddn, Beyrut. Yazıcı, Tahsin. (1994). "Ebu Ali el-Farmedl". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Sempozyumu I. Uluslararası Harakanı Sempozyumu 199 Ansiklopedisi {DİA). Yazıcı, Tahsin. (1994). "Ebu Satd-i Ebfı'l-Hayr". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi {DİA). Yazıcı, Tahsin-Uludağ, Süleyman. (2003). "Herev1 Hace Abdullah". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA). Yılmaz, Hasan Kamil. (2001). Altın Silsile. İstanbul: Erkarn Yayınları. Yılmaz, Hasan Kamil. (1994). Anahatlarıyla Tasawufve Tarikat/ar. İstanbul: Ensar Neşriyat.