The Weeping Meadow

advertisement
Dosya: Theo Angelopoulos
The Weeping Meadow
Yönetmen: Theo Angelopoulos
Senaryo: Theo Angelopoulos
Oyuncular: Alexandra Aidini, Nikos Poursanidis
2004 / Yunanistan, Fransa / Yunanca / 185’
Siyah Beyaz Dans
‘’Siz kimsiniz? Nerelisiniz?’’ der dış ses; seyirci kendini Spyros ve beraberindekilerin yaşadığı
göç dramının içinde bulur. Angelopoulos’un son üçlemesinin ilk filmi olan Ağlayan Çayır (The Weeping
Meadow, 2004), 1917 Rus Devrimi sonucu Odessa’dan göç etmek zorunda kalan Yunanlıların yaşadığı
mülteci hayatı konu alsa da merkezinde göçten ziyade Eleni’yi; onu arzulayan iki erkeği ve olanca
soğukluğuyla Selanik dolaylarındaki bir nehri barındırır.
Angelopoulos filmde dünyanın yakın tarihinde önemli yer tutan iki olayda; 1917 Rus
Devrimi ile 2. Dünya Savaşı’nda kendi halkının, Yunanlıların, çektiği acılara odaklanmıştır. Bu acıları
anlatma konusunda kullandığı araçlardan en göze çarpanı ise kullandığı siyah ve beyaz imgeleridir.
Angelopoulos’un siyah ve beyaz tercihleri de; zaten çok karakteristik iki renk olan siyah ve beyazın
simgesel klasikliğine bağlanabilir. Bu simgesel düzeydeki popülerliğinin yanında, siyah ve beyaz
insanların evrensel boyutta anlam yüklediği yegane iki renk. Siyah hüznün rengidir; mutluluğun,
umudun sembolü olamaz. Ölümün rengidir, yaşanılan felaketlerin akabinde tutulan yasların bayrağı.
Beyaz ise hüzün barındırmaz bünyesinde; rengini verdiği beyaz güvercinler ile o kimisi için umudun,
kimisi için barışın rengidir. Bu iki renk Angelopoulos için ise tabiri caizse Ağlayan Çayır (The Weeping
Meadow, 2004) demektir. Filmin en kritik noktalarında karşımıza çıkar bu iki renk; ve belki bir dram
filmi olduğu için belki de sadece Angelopoulos‘un tasarrufundan dolayı mat renklere bürünmüş filmin
rengi haline gelir. Filmde ölümün soğukluğu köylülerin nehir üstünde seyreden sallarda ve kayıklarda
taşıdığı siyah bayraklarla, arzulanan ve özlenen barış ise sıra sıra asılmış beyaz çarşaflar ile seyirciye
aktarılıyor, filmin dram yükünün büyük bir kısmı bu iki renkte boğumlanıyor.
Spyros Kovalamacası ve Eleni İle Son Dans
Angelopoulos tarafından etkileyici bir şekilde kullanılan siyah ve beyaz imgelerinin yanında
filmde dikkat çeken diğer bir unsur da Spyros-Eleni-Alexis aşk karmaşası. Filmde Eleni’nin hamile
kalmasının ve Eleni-Alexis aşkının nasıl başladığının ayrıntılı bir şekilde anlatılmaması, bu olayların
üçüncü şahısların dilinden seyirciye aktarılma çabasına girilmesi başlarda seyircide bir kafa karışıklığına
sebebiyet verse de filmin ortalarına doğru olaylar netleşir. Bu sonradan toparlama hali de, böylece
yönetmenin anlatım tercihi olarak görülebilir. Bu kısımları yüzeysel geçen yönetmen Spyros-EleniAlexis aşk karmaşasındaki kovalamacaya ise oldukça önem verir ve Spyros’un Eleni-Alexis çiftinin
peşini bırakmayışını, gerilim dozunu ve anlatımın ritmini ayarlayarak işler. Bu kovalamacada özellikle
iki sahne dikkat çeker; tiyatro ev sahnesi ve eski birahane sahnesi. Tiyatro evde geçen sahnede Spyros
Eleni’ye seslenirken gayri ihtiyari tiyatro-evin sahnesine doğru yürür ve son seslenişlerini sahneden
yapar. Spyros bu son seslenişleri sahneden yaparken, tiyatro evin sakinleri de onu sanki bir tiyatro
oyununu izler gibi izlemektedirler ve böylece mülteciler tarafından ev olarak kullanılan tiyatroda belki
de yıllar sonra küçük çaplı bir oyun Spyros tarafından sergilenmiş olur. Eski birahanede geçen sahnede
ise Spyros köyden kaçtıkları günden beri ilk kez Eleni ve Alexis ile yüz yüzedir lakin kendisinden
beklenen hırçın tavırda değildir. Alexis’e akordeon çalmasını söyler, dans etmek için kibarca Eleni’ye
elini uzatır ve Eleni ile son dansını eder.
Oğuzhan Gülmez
39
Download