2007 HADRIAN ÖDÜLÜ KOÇ AİLESİNE VERİLDİ Dünya Anıtlar Vakfı (World Monuments Fund)tarafından, her yıl dünya kültür mirasına katkıda bulunan kişi ya da kurumlara verilen Hadrian Ödülünün bu yılki sahibi Koç Ailesi oldu. 19 Ekim 2007 Cuma günü New York’ta gerçekleşen ödül törenine Koç Ailesi’nin yanı sıra Amerika'nın pek çok kanaat önderi de katıldı. Hadrian Ödülü, her yıl dünya kültür mirası ve sanatına sahip çıkan kişi ve kurumlara veriliyor. Ödüle aday gösterilen isimler mimarlık, şehir planlaması ve kültürel varlıkların korunması gibi alanlarda çalışmalar yapan ya da projelere katkı sağlayan insanlar arasından seçiliyor. Söz konusu ödül, M.S 76-138 yılları arasında yaşayan ve şehircilik adına önemli isler başarmış olan Roma imparatoru Hadrian'ın adını taşıyor. Koç Ailesi, Vehbi Koç Vakfı aracılığı ile Kültür – Sanata her alanda verdiği destek ve kültür mirasının korunmasına yardımcı olan önemli merkezleri kurmuş olması nedeni ile bu ödüle layık görüldü. Türkiye’nin İlk sanayi müzesi olan Rahmi Koç Müzesi, Türkiye’nin ilk özel müzesi ve bu konudaki öncüsü olan Sadberk Hanım Müzesi, Suna-lnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü, Anadolu Uygarlıkları Araştırma Merkezi’nin yanı sıra pek çok kazı ve kültürel projeye de katkıda bulunan Koç Ailesi, Kültür ve sanata verdiği desteği Vehbi Koç Vakfı çatısı altında kurumsallaştırdı. Ödül töreninde Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç da bir konuşma yaptı. Rahmi Koç yaptığı konuşmada, aldıkları bu ödülün kendileri için anlamına değinirken, Doğu ve Batı kültürlerinin iç içe geçtiği ve birbirini en iyi biçimde tamamlayan Anadolu topraklarının kültürel tüm değerlerine sahip çıkmanın önemine dikkat çekti. Koç Ailesi olarak, özellikle kültür mirasına yönelik ilgilerinin merhum Sadberk Koç’un etkisi ile şekillenerek, kuşaktan kuşağa artan bir bilinç ile sürdüğünün altını çizdi. Koç, müzeler ve proje desteklerinin yanı sıra, Sagalasos, Çatalhöyük ve Afrodisias gibi pek çok antik kentin kazısına destek verdiklerini söyledi. 81 yıl önce, Türkiye Cumhuriyeti ile doğup, Türkiye Cumhuriyeti geliştikçe büyüyen ve kuruluşundan bu yana, ülkesi ve insanı için çalışan Koç Topluluğu,toplumsal kalkınmanın, sosyo-kültürel yapının gelişmesiyle de doğrudan bağlantılı olduğuna inancı ile Vehbi Koç Vakfı, Rahmi M.Koç Müzecilik Vakfı, Suna – İnan Kıraç Vakfı ve dışarıdan desteklediği projeler ile çalışmalarına devam ediyor. Koç Ailesi ve Vehbi Koç Vakfı, bu anlamda kültürel mirasa katkı sağlayacak, bu mirasın kuşaktan kuşağa aktarılmasına katkı sağlayacak projeleri desteklemeyi, vatandaşlık bilinci ve inanç ile sürdürmektedir. Ticari başarıları Fortune Global 500 ve Euromoney gibi saygın derecelendirmeler ile uluslararası boyutta tescilllenen ve bir dünya şirketi olma yolunda hızla ilerleyen Koç Holding’ in,iş yapma kültürünün temel ilkeleri olan kurumsallasma, liderlik ve “ülkem varsa ben de varım” anlayışı ile sürdürdüğü Kültür Sanat alanındaki çalışmaları ve yarattığı fark da uluslararası bu anlamlı ödül ile taçlandırıldı. Dünya Anıtlar Vakfı'nın 2008 yılında dünyadaki tehlike altında bulunan 100 bölge sıralamasında Türkiye'den Kapadokya'daki Güzelvurt ve Göreme ile 5-15 yüzyıllardan kalma istanbul'daki tarihi duvarlar, Ankara'daki Çukur Han ve Hasankeyf de bulunuyor. Dünya Anıtlar Vakfı, sağladığı önemli maddi kaynak ve bilgi ile dünya kültürel mirasının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstleniyor. Dünya Kültür Mirası kapsamında yer alan Çukur Han, halen Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından onarılmaktadır. Hadrian Ödülünü daha önce alanlar arasında İngiltere Veliaht Prensi Charles, Ağa Han, Fiat Yönetim Kurulu Başkanı Giovanni Agnelli, Lord Rothshild, işadamı David Rockefeller ve Dünya Bankası Başkanı James Wolfenson da bulunuyor. World Monuments Fund (Dünya Anıtlar Vakfı) /Rahmi M. Koç Ödül Kabul Konuşması Ekselansları, Değerli konuklar, Hanımefendiler, beyefendiler, Büyük bir saygınlığı olan Hadrian Ödülü’ne bu yıl layık görülmekten ailem ve ben büyük bir onur duyuyoruz. Koç ailesi olarak, Türkiye’nin kültür ve sanat mirasını koruma ve muhafaza etme konusundaki kararlılığımız uzun yıllardır devam etmektedir. Bu amaçla birlikte, eğitim düzeyini arttırmak ve sağlık hizmetlerini geliştirmek, rahmetli babamızın kurduğu ve adını verdiği Vehbi Koç Vakfı’nın üç temel gayesini oluşturmaktadır. Her ne kadar basmakalıp ve alışılagelmiş bir tabir olsa da, “medeniyetler kavşağı” sözünün Anadolu’yu en iyi anlatan ifade olduğunu düşünüyorum. Kültürel mirası koruma çalışmalarıyla ilgilenenler için farklı medeniyetlerin beşiği olan bu topraklarda yapılacak daha çok iş vardır. Biz çalışmalarımızı belli bir dönemle veya medeniyetle sınırlamıyoruz. Rahmetli annemiz Sadberk Koç’un adını taşıyan aile müzemiz bu felsefemizin mükemmel bir örneğini teşkil etmektedir. Bu müzede, Hitit ve Greko-Romen medeniyetlerine ait eserlerden, Selçuklu, Timur dönemi ve Osmanlı sanat eserlerine ve giderek yirminci yüzyıl Türk seramik örneklerine kadar çok çeşitli eserleri içeren bir koleksiyon yer almaktadır. Şahsen Grek ve Roma dönemi eserleri toplayan biri olarak bu medeniyetlerin Türkiye’deki örneklerine büyük bir tutkuyla ilgi duyuyorum. Türkiye’deki kültür mirasını korumaya çalışırken dar ve sığ anlayışları ve kemikleşmiş milli önyargıları geride bırakmak önem taşımaktadır. Türkiye’de Grek ve Roma kültür mirasının tanınmasını sağlama ve bu alanlardaki bilinç ve farkındalık düzeyini arttırmada bir ölçüde payım olmasından mutluluk ve gurur duyuyorum. Bunun sonucunda da çalışmalarımızı sadece Osmanlı ve Türk eserleri üzerinde yoğunlaştırmayıp, aynı zamanda tarihin yepyeni bir biçimde yorumlanmasını sağlayan ve bu nedenle de dünyanın en önemli kazılarından biri kabul edilen, İç Anadolu’daki neolitik medeniyet merkezi Çatalhöyük kazılarını da aktif bir şekilde destekledik. Ayrıca Profesör Yıldız Ötüken’in yönettiği, Demre’deki Aya Nikola Kilisesi’nin restorasyonuna mali destek sağlanmasına da yardımcı olduk. Dünya Anıtlar Vakfı da, iki yıl boyunca Vehbi Koç Vakfı’nın yaptığı bağışlara eşit miktarlarda bağışlar yaparak projeyi destekledi. Daha sonra da Onasis Vakfı, Sayın Rıdvan İşler’in yürüttüğü, duvar resimlerinin temizlenmesi ve restorasyonu işinin finansmanında bize yardımcı oldu. Hükümet, seçimlerden önce müzelerin özelleştirilmesine ilişkin bir planını açıklamıştı. Yeni hükümetin bu planı sürdürmeyi düşündüğü anlaşılmaktadır. Bu vesileyle Kültür ve Turizm Bakanı’nı ziyaret ederek kendisine Aya Nikola Kilisesi’nin restorasyonunu tamamlama ve sevk ve idare etme arzumuzu ifade ettim. İsteğimizin kabul edilmesi halinde, İstanbul’un “Avrupa’nın Kültür Başkenti” olacağı 2010 yılında bu projeyi tamamlamayı amaçlıyoruz. Koç Vakfı aynı zamanda, Orta Anadolu’daki bir Grek-Roma kenti olan Sagalassos’taki muhteşem ve anıtsal yapı Antonin Çeşmesi’nin restorasyonunu da desteklemektedir. Kendi müzemizi kurarken Michigan Dearborn’daki Henry Ford Müzesi’nden çok etkilenmiştim. Müzemizdeki koleksiyonun yer aldığı üç bina da restore edilmiş tarihi binalardır. Bunlardan birincisi on ikinci yüzyılda inşa edilmiş Bizans temelleri üzerinde yükselen eski bir lengerhanedir. İkinci bina Haliç’te yer alan ve 1880 yılında inşa edilmiş bir tersane olup, üçüncü bina da, eski Ankara’da 1550 yılında inşa edilmiş bir handır. Şimdi de, bu ödüle adını veren imparator Hadrianus’la ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Hadrianus, sıradışı denecek kadar eklektik bir zevk yelpazesi olan, son derece kayda değer bir imparatordu. Roma imparatorları içinde en fazla Grek özelliğine sahip olan ve modern Türkiye’nin yer aldığı topraklara aşık bir insandı. Osmanlılar’ın ikinci başkenti olan Edirne, eski adıyla Hadrianapolis, adını Hadrianus’tan alır. Antalya’da onun emriyle inşa edilen güzel Hadrianus kapısı evimin iki adım ötesindedir. Gittiği her şehirde binalar inşa ettiren ve eski anıtları onaran imparator Hadrianus, yorulmak bilmeyen bir inşa gayreti içinde olduğundan, bu ödüle Hadrianus ödülü adı verilmesi son derece uygun. Hadrianus, eski ve yeni Roma organizasyon yeteneği ile Grek kültürü ve klasik dinlerle doğu inanışları arasındaki dengeyi temsil ediyordu. Son derece akıllı bir hükümdar olan Hadrianus, dünyanın o zamanlar en güçlü imparatorluğu olan Roma İmparatorluğu’nu barış, istikrar ve refahın doruk noktasına ulaştırmıştı. Dünyanın bugünkü liderlerinin de onu izlemelerini dilerim. Bu büyük onuru aileme layık gördüğü için Dünya Anıtlar Vakfı’na bir kez daha teşekkür ederim.