Ebuzer el-Gifari Kimdir?

advertisement
On5yirmi5.com
Ebuzer el-Gifari Kimdir?
Cundub bin Cunade bin Sekan lakabı Ebu Zer, Ebu Zer el-Gifari İslam'ı ilk kabul eden
sahabilerden biriydi.
Yayın Tarihi : 8 Ağustos 2011 Pazartesi (oluşturma : 10/10/2017)
İslam Peygamberi hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz kendisine Abdullah
adını vermiştir. Beni Gifar kabilesindendi. Doğum tarihi bilinmemektedir. M.S. 652 yılında, Medine
çölü yakınlarındaki El-Rabaza kentinde ölmüştür.
Ebu Zer zahitliği ve aynı zamanda üçüncü halife Osman Bin Affan'a karşı muhalif tutumu ile
bilinmektedir. Şia mezhebi onu, Ali Bin Ebu Talib taraftarları erken Şii Müslümanlardan olan Dört
Sadık Sahabi'den biri olarak addetmektedir.
Ebu Zer, İslam peygamberi ile birlikte Mekke'den Medine'ye hicret eden Muhacir Müslümanlardandır.
Türkiye'de, Adıyaman ilinin Ziyaret köyünde Ebu Zer'e ait olduğu iddia edilen, Osmanlı Sultanı IV.
Murat tarafından Bağdat seferi dönüşünde inşa ettirilmiş olan bir türbe bulunmaktadır.
Gençliği İslam dinini kabul etmeden önceki yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. Ebu Zer çok ciddi bir
genç adam, dünya nimetlerinden uzak ve İslam dinini kabul etmeden önce bile tek tanrılı inanca
sahip biri olarak tarif edilmektedir. Kabilesi küçük ve fakir olduğu için, Mekkeliler arasında yüksek bir
mevkiye sahip değildi. Gifar kabilesi, Mekke ve Medine'nin batısında kurulmuş olan Kinane
kabilesinin bir koluydu.[1]
Ebu Zer hakkında yaygın söylentilere göre[2] kabilesinin geçim kaynağı bölgeden geçen kervanların
soyulmasına dayanmış, ancak Ebu Zer çoban olarak fakir ama dürüst bir hayat sürdürmeyi tercih
etmiştir. Mekke'de ortaya çıkmış yeni bir peygamberin haberini alır almaz, peygamberlik iddiasında
bulunan bu kişiyi bulmak için Ebu Zer kardeşi ile birlikte Mekke'ye doğru yola koyulur. Hak dini
arayan genç adam tereddüt etmeden yeni dini kabul eder ve vakit kaybetmeden o zamanlar
putperest bir dinin merkezi olan Kabe'nin önünde yeni inancı hakkında şehadet getirir. Mekke
müşrikleri kendisini bu küstahlığı için döver. Kabilesine döndükten sonra, başkaların da İslam'ı kabul
etmesini sağlamış ve İslam Peygamberi hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) in
Medine'ye hicretinden sonra ya da Hicret'te (M.S. 622) hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve
sellem) e katılır.
Erken dönem Müslüman tarihçi Taberi'ye göre, Ebu Zer İslam'ı kabul eden dördüncü ya da beşinci
kişidir. Diğer bazı erken Müslümanlar da aynı iddıada bulunsalar da, İslam'a geçiş sırası hiçbir zaman
tam olarak netleştirilmemiştir. Ancak erken Müslümanlardan olduğu konusunda şüphe yoktur.
İslam Peygamberi hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) in Vefatından Sonraki Hayatı
[değiştir]
Ebu Zer, Peygamberin vefatından sonraki halifelik ihtilafında Ali ibn Ebi Talib'in sadık bir
destekçisiydi. Tanınmış Şii ve Sünni tarihçiler bu konuda mutabıktır.
Tarihçi Wilfred Madelung'a göre, Ebu Zer, Osman bin Affan'ın hilafeti esnasında halifenin gözünden
düşmüştür. Osman bin Affan kendi akrabalarını İslam Devleti'nin değişik vilayetlerine vali olarak
tayın ediyordu ve onlara beytülmal'den para kaynağı sağlıyordu. Ebu Zer bu davranışın İslam'ın
prensiplerine aykırı olduğunu görüşünü savunuyordu. ()
Osman, İfrikiya Gazvesinden (27 h./647 m.) elde edilen ganimetten alınan Hums vergisinden
kendisi gibi Emevi kabilesinden olan kuzeni Mervan bin el-Hakem'e 500.000 Dirhem, Haris bin elHakem'e 300.000 Dirhem ve Medineli Zeyd ibn Sabit'e 100.000 Dirhem verince, Ebu Zer Medine'de
bu uygulamaya karşı çıkmaya başlamıştır. Zenginlikleri biriktirenleri cehennem ateşini vaat eden
Kuran ayetleri okumuştur. Mervan bunun üzerine Ebu Zer'i Osman'a şikayet etmiş ve Osman Ebu
Zer'i ikaz etmek amacıyla ona kendi hizmetçisi olan Natil'i göndermiştir, ancak Natil Ebu Zer'i ikna
etmeyi başaramamıştır. Osman bir süre Ebu Zer'in muhalefetine sabretmiş, ta ki Ebu Zer halifenin
huzurunda, halifenin beytülmal paralarını kullanma usülünü destekleyen Ka'b el-Ahbar'ı kızgın
sözlerle yerene kadar. Bunun üzerine Osman Ebu Zer'i azarlamış ve kendisini Şam'a göndermiştir.[3]
Ebu Zer Şam'da da tavizsiz tutumundan vaz geçmeyerek, Osman'ın yeğeni ve Şam vilayetinin valisi
olan [ALLAH lanet etsin[I. Muaviye|Muaviye bin Ebu Sufyan'ın]] şaşaalı yaşam tarzını ve
savurganlığını tenkit etti. Bunun üzerine Medine'ye geri gönderildi. Beytülmal'dan yapılan usülsüz
harcamalarını yine de tenkit etmekten vazgeçmeyince, doksan yaşlarındayken haksız bir şekilde
Medine çölü yakınındaki El-Rabaza kentine, eyersiz bir deve üzerinde, sadece tek kızı refakatinde
sürgüne gönderildi.
Madelung'a göre, Ali bin Ebi Talib, Osman'ın ilk Müslümanlardan ve Peygamber'in en sevdiği
sahabilerden olan Ebu Zer'i cezalandırmasını kınamıştı. Ali'nin bu tutumu, halife yasakladığı halde
Ebu Zer'i kent sınırına kadar eşlik edip, onu en iyi dileklerle ve hürmet göstererek sürgüne
göndermesinden de anlaşılmaktadır. Ebu Zer'e iyi davranmak için halifenin yasağını çiğnemeyi göze
almıştı.
Ebu Zer'in ölümü Osman'ın askerleri tarafından aldığı darpların etkisiyle ya da çölde açlıktan
olmuştur. Bir rivayete göre, Peygamberimiz hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu
Zer'in bu hazin sonunu öndecen bu sözlerle haber vermişti: "Allah sana merhamet etsin, ya Eba Zer!
o yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltilecektir."
Sünni rivayetlere göre Ebu Zer
Bir hadisin rivayet zinciri Ebu Zer'e isnat edilmektedir. Kendisi ilk Müslümanlardan, halis bir mümin,
dürüst bir adam ve hatalı davranışlara çekinmeden karşı çıkan biri olarak bilinmektedir. Sünni
rivayetlere göre, kaba, tahsilsiz bir bedevi olup yüksek bir makamda olmamıştır fakat ümmet'e
elinde ne varsa feda ederek hizmet etmiştir.
İslam peygamberi hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) in ölümünden sonra, Suriye
çölüne yerleşip, Ebu Bekir ve Ömer'in hilafeti boyunca orada kalmıştır.
Osman'ın hilafeti süresince Şam'da kalmış ve orada Müslümanların, dünya zevklerine heves ederek
İslam'dan uzaklaşmalarına tanık olmuştur.
Bu duruma üzülen ve tiksinti duyan Ebu Zer'i Osman yeniden Medine'ye gelmeye davet etmiştir.
Ancak burada da halkın dünya malına ve zevklerine meyli onu yaralamıştır.
El-Rabaza
Osman onun için Medine yakınlarında küçük bir yerleşim birimi olan El-Rabaza'ya gitmesini
emretmiştir. Ebu Zer burada insanlardan uzak bir şekilde hayatını sürdürmüş ve hazreti Muhammed
(sallallahu aleyhi ve sellem) in sünnetine sarılmıştır.
Rivayete göre onu ziyaret eden bir adam ona şöyle sormuş: "Senin malların nerede?"
Ebu Zer şöyle cevap vermiş: "Ahirette bir evimiz var, servetimizin arasından en iyisini oraya
göndeririz."
Soruyu soran adam Ebu Zer'in neyi kastettiğini anlamış ve bu sefer şöyle demiş: "Ancak bu dünyada
bulunduğun sürece bir takım varlıkların olması gerekir."
Ebu Zer bunun üzerine, "Bu dünyanın sahibi bizi burada bırakmayacaktır", diye cevap vermiş.
Aynı şekilde Suriye emiri Ebu Zer'e geçimi için 300 Dinar para gönderdiğinde, Ebu Zer "Emir bu
parayı benden daha fazla hakkedecek bir kul bulamaz mıydı" sözleriyle iade etmiş.
Ebu Zer sade yaşamına devam ederek hicri 32 yılında ölene kadar kendini Allah yoluna adamıştır.[4]
Şiî rivayetlere göre Ebu Zer [değiştir]
Şiî rivayetler, Ebu Zer'i, Selman el-Farisi, Mikdad ve Ammar bin Yasir ile birlikte en büyük ve en sadık
sahabilerden biri olarak addetmektedir. Medine'ye hicret esnasında Suriye'deydi ve daha sonra
Medine'deki Müslümanlara katılmıştır. İslam peygamberi hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve
sellem) o zaman Medine kapılarında onun gelişini beklemiştir. Uzaktan gelen bir gölgeyi
gördüğünde, ona "Ebu Zer ol" demiştir. Peygamberin ölümünden sonra sahabede Ebu Bekir'i
destekleyenler ve peygamberin Gadir-i Humm denen bir yerde yaptığı konuşmada "Ben kimin
mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır" sözlerine dayanarak Ali bin Ebi Talib'den başkasını kabul
etmeyenler arasında bölünme meydana gelmiştir. Ebu Zer Ali'nin en güçlü ve bilgili dostlarından biri
olup yeni yönetime karşı sözlerle mücadele etmiştir, zira İmam Ali ümmmetin bölünmemesi için kılıç
kullanmaktan çekinmişti. Ebu Zer önceleri Şam vilayetine sürgüne gönderilmiş ve böylece
Muaviye'nin kontrolü altındaydı. Şam vilayetinde (bugünkü Lübnan ve Suriye toprakları) Şiî inancını
yaymaya başlamıştır ki halen bugün özellikle yaşadıı güney Lübnan'da Şiî inancı yaygındır. Orada
Muaviye'ye karşı mücadele etmiştir. Bunun üzerine Muaviye Osman'a artık Ebu Zer'i tutmaya
tahammülü olmadığını ve onu Osman'ın himayesine geri göndermek istediğini bildiren bir mesaj
göndermiştir. Bunun üzerine Osman onun Medine'ye eyersiz bir at üzerinde geri gönderilmesini
emretti. Medine'ye döndükten sonra, Osman daha önce Muaviye gibi aynı sorunlarla karşı karşıya
kaldığından, Ebu Zer'i daha sonra açlıktan öleceği Rabaza diye bir yere sürgüne göndermiştir.
Müslümanlar halifenin gücünden korkarlardı. Bunun için sadece birkaç sadık dostu onu yolcu
etmiştir. Bunlar Ali bin Ebu Talib, kardeşi Akil, oğulları Hasan ve Husain ve büyük sahabelerden
Ammar bin Yasir.
Ali bin Ebu Talib onu yolcu ederken şöyle demiştir:
Ey Ebu Zer, sen Allah için öfkelendin, bu yüzden onun lütfunu umansın. Toplum, dünyaları için
senden korktu; sense dininden dolayı onlardan korktun. Senden korktukları şeyi bırak ellerine;
korktuğun şeyi al onlardan. Onlara men ettiğin şeye ne düşkündür onlar. Seni men ettikleri şeyeyse
hiç mi hiç meylin yoktur, senin. Pek yakında bilir anlarsın, kim kâr etmiş, kim daha ziyade hasede
düşmüş.[5]
Akil dedi ki: Seni sevdiğimizi biliyorsun ve sen de bizi seviyorsun. Allah'tan kork, zira Allah korkusu
selamettir. Ve sabırlı ol, zira sabır cömertlik demektir.
Ve peygamberin torunu, Hasan bin Ali dedi ki: Amca, Resulullah ile karşılaşacağın güne kadar sabret.
O senden memnun olacaktır.
Husain bin Ali dedi ki: Amca, Allah'tan sabır ve galibiyet dile.
Ammar bin Yasir gözyaşı içinde dedi ki: Allah seni öfkelendirenleri sevindirmesin. Sana sıkıntı
verenlere de aman vermesin. Allah'a ant olsun! Onların dünyasını tercih etseni onlar sana aman
vereceklerdir. Ve onların hareketlerinden memnun olursan, onlar seni seveceklerdir.
Ebu Zer ağlayarak şöyle dedi: Rahmet ehlinin fertleri, Allah'ın merhameti hepinizin üzerine olsun.
Sizleri gördüğümde, Allah'ın resulünü hatırlıyorum.
Ebu Zer, karısı ve kızıyla birlikte El-Rabaza çölüne gitti. Efendisi peygamberimiz hazreti Muhammed
(sallallahu aleyhi ve sellem) in sözlerini hatırlıyordu: Ebu Zer, Allah sana merhamet etsin. Sen yalnız
yaşayacaksın, yalnız öleceksin, yalnız diriltileceksin ve cennete de yalnız gireceksin.
Peygamber hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) onun hakkında şöyle demiştir: "Ebu Zer
ümmetimde züht ve dindarlıkta İsa ibn Meryem gibidir."
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Ebuzer el-Gifari Kimdir?
Download