Untitled - Dicle Üniversitesi

advertisement
MARDİN ŞEHRİNİN SİTUASYONU VE YER SEÇİMİNDE
ETKİLİ OLAN COĞRAFİ FAKTÖRLER
Handan ARSLAN 1
Sabri KARADOĞAN 2
Özet
Şehirlerin kuruluşu ve gelişmesi birtakım coğrafi ilkelere bağlıdır.
Anadolu'daki tarihi şehirler belli dönemlerin çevresel kaygılarına göre kurulmuş
gelişmiş veya sona ermişlerdir. Kuruluş amacına uygun olan ve yer seçimi isabetli
olan şehir yerleşmeleri varlıklarını devam ettirip büyük medeniyetlere ev sahipliği
yaparken, yerleşim yerleri doğru seçilmeyen ve gelişen-değişen ihtiyaçlara yanıt
veremeyen şehirsel merkezler zamanla önemini kaybetmeye başlamış veya yer
değiştirmiştir. Mardin Şehri bu gelişim ve değişime güzel bir örnektir. Güneyinde
Mezopotamya düzlüklerine hakim, savunmaya elverişli bir topografya üzerinde
bulunması, Diyarbakır havzasını Suriye-Arabistan düzlükleri, Akdeniz'i İranOrtadoğu ve oradan da Uzakdoğu'ya bağlayan tarihi ipek yolunun kavşak
noktasında bulunmasından dolayı tarih boyunca önemli bir kent merkezi
1
2
Handan ARSLAN, Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Elazığ
Sabri KARADOĞAN, Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Elazığ
Makalelerle Mardin
olmuştur. Cumhuriyetle birlikte kentlerin gelişiminde geniş hinterland, ticaret ağı,
ulaşım ve sanayi gibi faktörler ön plana çıkınca Mardin kentinin gelişimi
duraklamış ve fonksiyonunu çevredeki yerleşmelere (Nusaybin, Kızıltepe)
yüklemeye başlamıştır. Bu çalışmada Mardin kentinin kurulmasında ve
gelişiminde etkili olan doğal çevre faktörleri incelenmiş, kentin situasyonu
kartografik yöntemlerle belirlenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Sözcükler: Mardin, Kentsel situasyon,
Giriş
Tarihi Mardin kenti Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle
bölümünde yer alır. Toroslar yayının dış kenarlarıyla Türkiye-Suriye
sınırı arasında yer alan ve bütünüyle geniş bir plato görünüşünde olan
Güneydoğu Anadolu Bölgesi hafifçe kıvrımlı ve kısmen faylı bir jeolojik
yapıya sahiptir. Büyük bir kısmında yer şekillerinin sadeliği dikkati
çekmektedir. Bu plato çanaklaşmış havzalarla orta yükseltideki
kubbeleşmiş dağlar ve tepelerden ibaret olup kuzeyden güneye doğru
alçalıcı bir özellik gösterir (Sözer, 1984). Geniş düzlüklerin yer aldığı
bölgede önemli yükseltileri, Mardin-Midyat Eşiği ile kalkan şeklinde
uzanan Karacadağ bazalt konisi oluşturur (Atalay, 2006) (Şekil 1). Bu
yükseltilerden Mardin şehri, bütünüyle kalker bir plato özelliğinde olan
Mardin-Midyat eşiğinin Suriye Arabistan düzlüklerine bakan kısmında
yer alır.
Türkiye'de büyük yerleşme çekirdeklerinin, belirli doğal ortam
koşullarına sahip olduğu alanlarda yoğunlaşma gösterdiği dikkat
çekmektedir. Yerleşmelerin dağılışı üzerinde sırasıyla yer şekilleri, iklim,
su ve toprak gibi doğal özellikler etkili olmaktadır. Doğal koşulların yanı
sıra; yoğun (işlek) ulaşım ağına yakınlık, geniş bir hinterlanda sahip
olmak ve istikrarlı yerel yönetimlerin gelişkin faaliyetleri gibi beşeri
fonksiyonların etkisiyle de yerleşim birimleri gelişme gösterirler
(Özdemir-Karadoğan, 1996).
206
Kentsel Yapı
Şekil 1: Mardin’ in de yer aldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesinin
Sayısal yükselti modeli üzerine yerleştirilmiş bölge sınırları ve başlıca
coğrafi unsurları gösteren lokasvon haritası.
Bugün Türkiye'de idari bakımdan il merkezi konumundaki
yerleşmelerden kuruluş yeri isabetli seçilenler hızla büyümüş ve
büyümektedir. Doğal ortamın uygun olmadığı yerlerdekiler ise kamu
sektöründe çalışan nüfusun çoğunlukta oluşu ile dikkat çekmektedir. Bu
merkezler adeta devlet eliyle zoraki ayakta tutulmaya çalışılmaktadır
(Özdemir-Karadoğan, 1996).
Yalçınlar (1967), Türkiye'de kır ve şehir yerleşmelerinin kuruluş
ve gelişmesinde yer şekli, kayaç, yükselti, bakı, bitki örtüsü, akarsu gibi
doğal, ayrıca tarihi ve sosyal şartların da önemli rol oynadığını örnekler
vererek belirtmiştir. Yazara göre Türkiye'de genellikle yerleşmeler, geniş
ovaların kenarında ve doğal limanlarda, verimli topraklara sahip ovalarda,
akarsu ve vadi boylarında, doğal yollar ve geçitlerin üzerinde
kurulmuştur. Verimli topraklara sahip ovalar, akarsu ve vadiler yer
seçiminde birinci derece rol oynamış, şehirler büyük akarsular ve bunların
yaptıkları dirseklerin yakınlarında dizilmişlerdir. Ovaların doğal yollar ve
geçitler yakınında bulunanları daha fazla nüfus toplayarak gelişmiştir.
Ülkemizin ve bölgenin önemli tarihi kentlerinden olan ve 1923
yılında idari olarak il merkezi olan Mardin'in 1927 nüfus sayımında
20.000 olan nüfusu 1935'ten sonra artmaya başlamış, 1940-1950
döneminde azalmış, 1950'den sonra ise düzenli artmaya başlayarak
207
Makalelerle Mardin
1990 yılında 53.005'e 2000 yılında ise 65.072 ye ulaşmıştır, idari olarak
ilçesi durumundaki Kızıltepe'nin ise 2000 yılı nüfusu 113.143 dir. Bu
oran Kızıltepe'nin bağlı bulunduğu il merkezi nüfusunun neredeyse iki
katıdır. 1990-2000 yılları arasındaki Mardin kent nüfusunun yıllık artış
hızı %o 20,51 iken Kızıltepe'de %o 63,19 dir. Bu biri birine çok yakın bu
iki yerleşim merkezinin büyüme hızı açısından önemli bir olgudur.
Dolayısıyla Mardin kentinin kentsel büyümeyi kısıtlayıcı coğrafi
özelliklerinden dolayı önemli fonksiyonları yanı başındaki Kızıltepe' ye
yüklediğinden söz edilebilir. Bu çalışmada Mardin kentinin başlangıçtan
beri yerleşmeyi cazip kılan veya engelleyen doğal çevre faktörleri
açıklanıp kent situasyonu belirlenmeye çalışılmıştır.
Mardin Kentinin Kuruluş Yeri ve Yakın Çevresinin Doğal
Ortam Özellikleri
Yapısal Özellikler: Tarihi Mardin kenti Güneydoğu Anadolu
bölgesinde "Mardin-Midyat Eşiği" diye adlandırılan ve kuzeyde
Diyarbakır-Siirt Pliyosen havzası ile güneyde Suriye-Arabistan düzlükleri
arasında sıkışmış yüksek kütlenin güneyinde yer alır (Şekil 2). Genellikle
güneye devrik antiklinallerden meydana gelen Mardin- Midyat Eşiğinin
üzerinde Mardin kentinin de yer aldığı güney sıraları, arızalı kütlenin en
fazla yükselti kazandığı yerlerdir.
208
Kentsel Yapı
Şekil 2. Mardin kenti ve vakm çevresinin fiziki haritası
Tüm bölgenin olduğu gibi Mardin çevresinin de genel jeolojik
özelliklerini belirleyen olay, Arap bloku ile Anadolu levhası
çarpışmasıdır. Mardin dağlan bu çarpışma zonunun neden olduğu kırıklı
ve kıvrımlı yapıların en güney sırasını oluşturmaktadır (Türkünal, 1980).
Yılmaz ve Yiğitbaş; (1994) "Güneydoğu Anadolu orojenik
kuşağında farklı ofıyolitik topluluklar ve bunların jeolojik evrimdeki
rolü" adlı araştırmalarında Güneydoğu Anadolu kenar kıvrımlarının üç
önemli deformasyon evresinde geliştiğini belirtmektedirler. Bunlar Üst
Kretase, Eosen, ve Miyosen dönemleridir. Bu deformasyon dönemlerinin
her birinde bölgeye ""nappe" yerleşmesi olmuştur. Miyosen sonunda ve
Pliyosen başlarında meydana gelen şiddetli kıvrılma ve kırılma
hareketlerinin etkilerine tüm bölgede olduğu gibi Mardin çevresinde de
rastlamak mümkündür.
Güneydoğu'nun. Arap platformu üzerinde Türkiye'ye doğru itilme
ve kayması sonucu yaşlı tabakalar; ""nappe" halinde yüzeylenmektedir
(Ortynsky ve Tromp,1946).
209
Makalelerle Mardin
Orojenik kıvrılma (sıkıştırma) hareketleri esnasında, orojen
eksenine dikey ve normal olan hareketler yanında az çok şiddetli boyuna
kırılmalar da meydana gelmiştir (İLHAN, 1969). En fazla görülen faylar
birbirlerine paralel uzanan (kıvrım eksenlerine paralel) düşey atımlı
faylardır.
Mardin kütlesi kuzeydeki subsidans havzasına nazaran değişik bir
tektonik ünite arz etmektedir. Arap platformunun yükselim noktalarından
birini teşkil eden bu blok üzerinden Paleozoyik ve Alt Mesozoyik
transgresyonları oluşamamıştır. Gerçekten Mardin antiklinalinin
incelenmesiyle bu durum daha iyi anlaşılır. Mardin antiklinali güneyde
ani olarak fay hattı ile ovada sınırlanmıştır. Bu fay batıya doğru
yürüyerek Mesozoik kalkerlerinin parçalanmasına ve nihayet Derik'te
eski Paleozoyik yapıların aflöre olmasına neden olur. Karacadağ ve İdilNusaybin hattındaki çizgisel volkanizma Mardin antiklinalinin kuzeygüney doğrultusunda (Arabistan platformunun hareketiyle) kırıklarla
parçalandığını göstermektedir.
Mardin antiklinali doğuda Turabdin deformasyonunun devamı
olup 40 km den fazla doğu-batı doğrultusunda uzanan monoklinal bir
yapı kazanmıştır. Antiklinali kuzey kanadı ortalama 5-10° eğimli olduğu
halde güney kanadında eğim derecesi oldukça dik bir görünüm alır.
Çünkü antiklinalin güney kanadı Kızıltepe ovasından bir fayla
sınırlanmaktadır. Antiklinal ekseni batıya doğru yükselti kazanır ve Derik
civarında en yüksek değerine ulaşır. Öyle ki bu fay hattı Mazıdağı Derik
civarında alttaki Paleozoyik yaşlı birimleri açığa çıkarır. Söz konusu fay
hattı biri birine paralel faylardan oluşmaktadır. Biri Mardin civarındaki
Kretase kalkerleri içinden başlayarak Derik'te Kretase kalkerlerinin blok
halinde ikiye ayrılmasıyla kendini gösterir, diğeri ise bu fayın güneyinde
Eosen-Miyosen sınırlarını oluşturan alanda doğu batı yönünde uzanır. Bu
fay devamında batıda birçok volkanik intrüzyonlar ortaya çıkmıştır
(Tolun ve Zernek 1952).
Mardin çevresinde görülen fay hatlarının tamamı kıvrım
sistemlerine uyumlu bir biçimde doğu-batı yönlü uzanış gösterirler.
Dipten gelen dikey hareketlerin rijit kalker tabakalarını yükselim
bölgelerinde kademeleştirdiği görülmektedir. Kıvrımların inceleme alanı
ve yakın çevresinde çok sıkışmış ve fazlaca faylanmış ve hatta
senklinallerin çoğu yatık bir izoklinal şekli almıştır (Altınlı, 1963).
Sıkışma rejimine bağlı olarak çarpılmalar ve kırılmaların oluşturduğu
210
Kentsel Yapı
düşey atımlı normal faylar ve ters faylar sözkonusudur. Tektonizma ve
faylanmanın gelişmesinde Laramiyen ve Valak fazlarının önemli etkisi
vardır.
Mardin çevresindeki kıvrım yapıları ve bunlara paralel uzanan
faylar bölgenin tektonik açıdan hareketli olduğunu göstermektedir.
İnceleme alanındaki genç tabakaların da kırılmış olması yörenin çok genç
bir tektonizma etkisinde olduğuna işaret etmektedir.
Tektonik yapı ayrıca Mardin çevresinin vadi kuruluşu ve akarsu
ağı üzerinde de etkili olmuştur. Plato içlerindeki kurak topografyaya
karşılık Mardin dağlan antiklinalinin özellikle güneye bakan kuytu
vadilerinde gür su kaynakları söz konusudur. Nitekim faylanmanın
etkisiyle (normal faylanma) Mardin antiklinalinin güneyini sınırlandıran
faylar farklı yaştaki formasyonlar dokunak oluşturmuşlardır. Bu durum
bu yamaçlar boyunca ayrıca gür karstik fay kaynaklarının oluşumuna
neden olmuştur (Gurs ve Beyazsu gibi).
Stratigrafik açıdan inceleme alanı, Eo-Kambriyen' den başlayarak
Pliyosen dahil, bütün devirler boyunca devamlı bir sedimantasyon
havzası olarak gelişmiştir. Kambriyen' den itibaren bütün formasyonlar
sığ deniz (kıta kenarı, şelf) fasiyesinde gelişmişlerdir. Bu sedimantasyon
süreci özellikle Paleojen' de şiddetlenmiş, inceleme alanında geniş bir
sahada yüzeylenen Germav, Gercüş, Hoya (Midyat) Formasyonları da bu
sedimantasyon döneminin etkilerini taşımaktadırlar. Bu formasyonlar
mineral bakımından daha çok kalker ve kalkerin ara katkılı-katışıklı
özelliğine sahiptirler. Bileşim olarak kalker özelliğini en iyi yansıtan
formasyonlar geniş bir bölümde mostra veren Orta ve Üst Eosen-Alt
Oligosen yaşlı "Hoya (Midyat) Formasyonu" dur.
Mardin'in Derik ilçesi çevresinde yüzeylenen eski metamorfik
kütlelerden oluşan bazı formasyonlar dışında bölgenin jeolojik yapısı
incelendiğinde, Tersiyer yaşlı formasyonların yaygın oldukları hemen
göze çarpmaktadır (Şekil 3).
211
Makalelerle Mardin
Şekil 3. Mardin Dolaylarının Jeoloji Haritası (Türkünal,
1980 'den).
Laramiyen fazı ile sahanın tektonik açıdan kıvrılma ve kırılma
olaylarına maruz kaldığı görülmektedir (Altınlı, 1952). Senoniyen (Üst
Kretase) ve Alt Eosen devrinde Anadolu'nun güneyinin tamamının deniz
altında bulunduğunu belirten Ericson (1939) ve Arni(1942), Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’ndeki ofıyolitik kuşağı boyunca yer alan tortulların da
bunun kanıtı olduğunu belirtmektedir. Bu dönem çökelleri Üst KretasePaleosen yaşlı Germav formasyonudur.
İnceleme alanında Tersiyer'e ait bir diğer birim Gercüş
Formasyonu'dur. Gercüş Formasyonu, altta Germav Formasyonu "üst
üyesi", üstte de Hoya (Midyat) Formasyonu ile dokanakları uyumsuzdur.
212
Kentsel Yapı
Gölsel, lagüner, kıyı ve flüviyal ile taşkın ovası ortamında, regresif
olarak gelişmiş olan Gercüş Formasyonu'nun üst kontağı, her yerde
Midyat Grubu'nun birimleri ile diskordandır. Güneydoğu Anadolu'da
Gercüş Formasyonu'nun özellikle şaryaj öneyinde, Şırnak Grubu'nun
Germav Formasyonu üzerine muhtemelen bir aşınma fazından sonra
uyumsuz olarak gelmektedir. Bazen de kısa süreli kesintilerin ardından,
çökelmiş olabilir. Çünkü yer yer Meastirihtiyen yaşlı Germav
Formasyonu üzerine açılı diskordan olarak gelmektedir (Yılmaz, Duran,
1997).
Gercüş Formasyonu, sahada özgün rengi ve fiziksel özellikleri ile
kolay ayırt edilebilen bir birimdir. Genel olarak kırmızımsı esmer renkli
tabakalardan oluşan bu formasyon, çakıltaşı, kumtaşı, şeyi, marn, silttaşı
ve killi kireçtaşı-kireçtaşı litolojilerinden oluşmaktadır. Gercüş, kırmızı
ve regresif bir formasyondur. Litolojisinin rengi çökelme döneminde
nemli ve sıcak bir iklimin hüküm sürdüğünü kanıtlamaktadır (Altınlı,
1952). Yeşilli ve diğer sübsekant vadilerde tarımın yoğun olduğu yerlerde
toprak yapısı, bu birime ait kayaçların ayrışma ürünüdür.
İnceleme alanının yüzeyinde en fazla yayılış gösteren formasyon
Hoya (Midyat) formasyonu'dur. Orta Eosen yaşlı (Lütesiyen), Hoya
(Midyat) Formasyonu, alttaki Gercüş formasyonu veya doğrudan doğruya
üzerine Germav grubu ile konkordanslıdır. Hoya kalkerleri belli alanlarda
Gercüş Formasyonu üzerine hafifçe diskordanslı gelir. Burada daha
ziyade bir Non-Comformite (uyumlu olmayan) ve bu devirdeki hafif
hareketlerden dolayı bir sedimantasyon değişmesi söz konusudur
(Ericson, 1939). Hoya (Midyat) formasyonu kalkerleri oldukça kalın olup
gayet düzenli tabakalanma ve yer yer karstik yapı göstermektedirler.
Midyat kalkerlerinin denizel fasiyeste olması Orta Eosen'de deniz olan
sahanın bir transgresyona (deniz basması) sahne olduğunu ve arazinin
bugünkü görünümünü Vindobonien Transgresyonunda aldığını teyit
etmektedir (Biricik,1975).
Hoya Formasyonu, Güneydoğu Anadolu'da mostra verdiği
yerlerde, genelde dik yamaçlar oluşturan kireçtaşları ve bunların
diyajenetik değişimleri ile oluşan yaygın dolomitlerden meydana gelir.
Bu dolomitler, zayıf ve iyi hazne kaya özellikleri sunar (Yılmaz,
Duran, 1997). Kireçtaşı, kayaç türü olarak en iyi bu formasyonda
213
Makalelerle Mardin
temsil edilmektedir. Bu formasyonun litolojisi ağırlıklı olarak kireçtaşı ve
dolomitten oluşmaktadır. Kireçtaşları; krem, bej, gri ve beyaz renkli,
orta-kalın tabakalı, yer yer som, iyi gözenekli, sertçe, köşekli kırılmalı ve
yer yer dolomitik özelliklidir. Dolomitler ise; krem ve grimsi beyaz
renkli, sertçe, orta-kalın tabakalı, ince-orta kristalli, yer yer şeker dokulu,
çörtlü ve ara bantlı, ince kalsit damarlı ve iyi gözeneklidir. Midyat
kireçtaşlarının en önemli etkisini yöredeki mimaride yapı malzemesi
olarak görmekteyiz.
Mardin yakın çevresinde Neojen arazisi mostra vermemektedir.
Biricik (1975) bunun nedenini Eosen arazisinin Neojen arazisi üzerine
nap şeklinde üzerlenmiş olmasıyla açıklamaktadır.
Miyosen-Pliyosen'de meydana gelen faylanmalarla iyice kıvrılan,
kırılan Mardin dağlan, Üst Pliyosen-Pleistosen döneminde meydana
gelen Valak fazı ile birlikte topyekün yükselerek dış kuvvetler tarafından
aşınmaya ve yontulmaya başlanmıştır (Altınlı,1963). Bu kıvrımlı
yapıların zamanla dirençlerinin kırılması ile faylanmalar ve sonrasında
ise bindirme ve şaryajlar şeklinde farklı morfolojik yapılar oluşmuştur.
Pleyistosen başlarında meydana gelen yükselmelerle birlikte
flüviyal aşındırma olayı da hızlanmış ve Kızıltepe ovasında bir piedmont
kuşağı oluşmuştur. Daha çok Pliyo-Kuvaterner yaşlı bu polijenik depolar
Mardin kentinin 4 km güneyindeki fay hattından itibaren başlar.
Sözkonusu alüvyal deponun kalınlığı 3-30 metre arasında değişmekte
olup kalker, kil ve kum gibi unsurlardan oluşmaktadır. Bu piedmont
kuşağı yaklaşık olarak 120 km civarında bir yayılma alanına sahiptir.
Piedmont ovası yeraltı suyu bakımından oldukça zengindir.
Jeomorfolojik Özellikler: Mardin çevresinin bu günkü
topografyasını; şiddetli kıvrım ve şaryaj hareketlerinden sonra toptan
yükselen, karstlaşan, özellikle güney kesimlerinde fluvyal aşınmaya
maruz kalan ve faylanan geniş alanlı bir peneplenin bir parçası olarak
ifade edebiliriz.
Genç tektonik hareketlere bağlı olarak yükselen,
güneyi faylanan Mardin antiklinali güney kanadında, bu kesimde
Kalkerli Midyat formasyonunun da incelme göstermesine ve altta
aşınmaya karşı dirençsiz Gercüş formasyonunun ortaya çıkmasına
bağlı olarak aşınım dalgası hızla ilerlemiş, ve üzerinde Mardin
214
Kentsel Yapı
şehrinin de kurulu olduğu şahit tepeler dizisi ortaya çıkmıştır (Şekil
4).
Şekil 4. Mardin kenti kuruluş yeri ve yakın çevresinin yapısaljeomorfolojik şematik blok diyagramı.
Suriye düzlüğünden itibaren kuzeye doğru adeta bir duvar gibi
yükselti kazanan Mardin dağlan öte yandan karst jeomorfolojisinin
yaygın olduğu bir alandır. Karstlaşma üzerinde etkili olan faktörler;
litoloji, iklim (özellikle bileşiminde Co2 olan yağmur sulan) ve taban
suyu seviyesidir (Pekcan, 1999). Mardin çevresindeki plato yüzeylerinde
mostra veren litoloji bileşimi CaCo3 olan kalker yapılı Midyat
formasyonudur. Yağış değerlerinin de bölgenin diğer yörelerine göre
elverişli bir oranda olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla Mardin çevresinde
suyu geçirmeyen kil bantlarının bulunduğu Gercüş formasyonu
seviyesine kadar karstlaşma hüküm sürmektedir. Biricik (1975) bu
seviyenin Çağçağ ve Gurs kaynaklan gibi kaynakların seviyesi olduğunu
belirtmektedir. Yazarın ileri sürdüğü gibi Yeşilli (Rışmıl) depresyonu bir
uvala olarak kabul edilirse bu sav doğrudur. Karstik şekillerden dolin ve
polyeler Ömerli- Midyat platosunda oldukça yaygındır. Bu şekillerin
yerleşme ve tarım hayatı açısından önemli etkileri vardır. Midyat-Sanköy
yerleşmesinin güneyindeki 2 km çapında ve 100 metre derinliğindeki
Zivink uvalası karakteristik özellikler göstermektedir. Uvalanın tabanında
oluşmuş tena rossalar üzerinde tahıl tarımı yapılmaktadır. Bu uvalanın
kuzeyinde yine 200 metre çapında aynı şekilde kullanılan bir Uvala daha
vardır. Nusaybin'in Efşik Köyünün Selvik ve ve Şekrin mezraları birer
dolinin yamaçlarında yer alır. Karstik yapının çok sınırlı alanlarda
215
Makalelerle Mardin
özellikle bazı uvalaların tabanlarında yerleşmeye imkan verdiğini bu
durumda elverişli iskan sahalarının Mardin dağlarının yarılmış depresyon
vadilerinde ve dağlık kütlenin geniş tarım arazilerine komşu güney
yamaçlarında yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Merdin kent yerleşmesi
kuzeyindeki Yeşilli depresyonu, güneyindeki Kızıltepe ovası ve gür su
kaynaklarının merkezi konumunda yer almaktadır. Ama kentin kuruluş
yeri üzerinde etkisi olan en önemli faktör hiç şüphe yok ki savunma
kaygısı ve buna imkan tanıyan çevresine göre oldukça yüksek ve görüş
alanı geniş olan şahit tepe ile üzerindeki kale yerleşmesine uygun kalker
korniştir. İlk bakışta su ihtiyacının getireceği güçlükler akla gelebilir ama
kalker kornişin kalınlığı ve masif yapısı uzun süre su ihtiyacını giderecek
sarnıçların yapımına elverişlidir.
Geniş karstik plato üzerinde kıvrımlı yapı morfolojisi iskeletine
bağlı olarak gelişmiş sübsekant depresyonlar, boğazlar, yarma vadiler,
kentin de üzerinde kurulduğu tepe dizilerinde olduğu gibi şahit tepeler
kornişli yamaçlar kuestalar yer alır.
Bitki Örtüsü: Genel anlamda bölge, antropojen step sahasıdır.
Ancak Mardin dağlarının kuytu yamaçlarında, özellikle Yeşilli vadisinde,
Derik ve Mazıdağı çevresinde bölgenin batısında yetişen vejetasyonun
(zeytin, meşe ve maki türleri) görülmesi bu çevrede korunaklı mikro
iklim alanlarının oluştuğunu göstermektedir. Mardin yakın çevresindeki
zengin ve çeşitli tarımsal aktiviteleriyle ünlü yerleşmeler (Gurs, Yeşilli,
Rışmıl, Babilceviz, Kabala, Bülbül) bu durumu kanıtlamaktadır.
Geçmişte yoğun ve tahrip edilmiş bir meşe vejetasyonun delilleri olan
bozulmuş (özellikle Palamut Meşesi-<2- Brantii), meşe birlikleri Mardin
çevresinin aslında vejetasyon açısından fakir olmadığını göstermektedir.
Toprak Özellikleri: Toprak örtüsü açısından kalkerli dağlık
arazi fakirdir ancak depresyonların tabanındaki terra rossalar ve vadi
tabanlarındaki alüvyonlar (Yeşilli Vadisi) sınırlı da olsa özellikle
bahçe tarımına imkan sunar. Ancak Mardin yakın çevresindeki en
önemli toprak varlığı kentin 4-5 km güneyinden itibaren başlayan
Kızıltepe ovasıdır. Ova topraklan yan kurak karasal iklim şartlarının
etkili olduğu step vejetasyonu altında oluşmuş Kırmızı Kahverengi
Topraklardır. Bu toprakların en önemli özelliği alkalen reaksiyon
göstermeleri ile alt toprak katında aşın bazların ve kirecin birikmesi,
216
Kentsel Yapı
dolayısıyla tahıl tarımına uygun olmasıdır (Atalay, 1982). Bu ova verimli
toprak özelliğiyle geçmişte kentin tahıl ihtiyacını karşılamış olmalıdır.
İklim: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde iklim şartlan, yarı karasal
bir ikliminin özelliklerini taşımaktadır. Ancak bu özellikler, Türkiye'de İç
ve Doğu Anadolu'da görülen step iklimine göre farklılıklar gösterir.
Özellikle yağışın yıl içindeki dağılışının bu bölgelerden çok, Akdeniz
iklimi yağış rejimine benzemesi ile dikkat çeker. "En düşük sıcaklık
derecelerinin ve yağışların kış mevsiminde toplanması, buna karşılık yaz
mevsiminin çok sıcak ve kurak geçmesi, yağış konusundaki bazı yerel
farklılaşmalara rağmen, ana çizgileri ile bölgede Akdeniz tipi bir yağış
rejiminin varlığını ortaya koyar (Sözer, 1984).
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde inceleme yapan Ardel'e göre de,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, iklim bakımından çevre bölgelerden farklı
bir iklim karakteri arz eder. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Akdeniz
İklimi'nin bozulmuş bir tipi vardır ki; buna De Martonne "Suriye İklimi"
olarak tanımlar. Bu iklim tipi Akdeniz ikliminin kontinental bir şekli
olup, bölgede güney ve güneydoğuya doğru gidildikçe tedrici bir surette
çöl iklimine geçer (Ardel, 1961).
Yaz mevsiminde, güneyden gelen tropikal kökenli hava kütleleri
(cT) etki alanını genişletirken, polar kökenli hava kütleleri (cP,mP)
kuzeye çekilerek etki alanını daraltır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni
etkisi altına alan bu kontinental tropikal hava kütlesi, Basra Körfezi'nden
kaynaklanmaktadır. Çok kuru ve sıcak olan bu hava kütlesinin etkili
olduğu dönemde, samyeli adını alan ve güneydoğudan esen rüzgâr da
sıcaklığı arttırmaktadır. Bu etkilerle yaz mevsiminde Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nin birçok yerinde, hava sıcaklığı 40 °C'nin üzerine
çıkabilmektedir.
Avrupa'nın ortasındaki yüksek basınç alanından kaynaklanan cP
hava kütleleri ise, daha çok kuzey ve kısmen de iç bölgelerimizde etkili
olur. Bu hava kütlesinin getirmiş olduğu serin poyraz rüzgârlarının etkisi
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne ulaşmadan etkisini yitirir.
Yaz döneminde etkili olan bu genel koşullarda özellikle yaz
mevsimi başı ve sonunda bazı sapmalar meydana gelmektedir. Polar
217
Makalelerle Mardin
hava kütlelerinin kuzey ve kuzeydoğu yönünden, Güneydoğu'ya doğru
hareket etmesiyle cephesel yaz yağışları oluşur ve sıcaklık da bir miktar
azalır. Ancak bu tür yağışlar çoğunlukla bölgenin kuzeyiyle sınırlı
kaldığından, İç ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin güney kesimlerine
ulaşmaz (Gürgen, 2002).
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de yaz ve kış sıcaklıkları
arasında önemli farklar bulunduğu için, karasallık yüksek değerlere
ulaşır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yıllık sıcaklık farkları ve
karasallık derecelerinin yüksek olmasında, Temmuz ayı sıcaklık
ortalamalarının 30 °C nin üzerine çıkması önemli etkendir. Yaz sıcaklık
ortalamalarının çok yüksek değerlere ulaşmasında, Basra kökenli sıcak ve
kuru hava kütlelerinin bölgeyi etkisi altına alması önemli rol
oynamaktadır. Bu durum Mardin için de geçerlidir. Ancak Orografık
koşullar Mardin çevresinde bu farkın azalmasına neden olmaktadır
(Tablo 1). Nitekim üzerinde Mardin kentinin de kurulduğu Antiklinalin
güney kanadında, yani güneye bakan yamaçlarında, güneş ışınlarının
geliş açısı ve ortalama sıcaklığı daha yüksek değerlerde iken, bu durum
kuzey yamaçlarda farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık bitki örtüsü ve
tarımsal faaliyetlerde kendini göstermektedir.
218
Kentsel Yapı
Tablo 1: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Aylık Ortalama
Sıcaklık Değerleri ( °C). Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Gen.
Müd.
(Parantez içindeki değerler gözlem süresini "Yıl" olarak
göstermektedir).
219
Makalelerle Mardin
Tablo l'den de görüleceği üzere Mardin'de en sıcak ay Temmuzdur.
Bu ayda sıcaklık ortalaması 30 °C' ye ulaşmaktadır. Saha, bölgenin diğer
merkezleriyle
karşılaştırıldığında
ortalamalar
düşük
değerler
göstermektedir.
Kısa süren ilkbaharın ardından, erken gelen yaz mevsiminin
sıcaklık ortalaması neredeyse ilkbahar ortalamasının iki katına çıkar
(Temmuz 29.9 °C). Yaz döneminde bütün bölgede olduğu gibi uzun ve
kararlı hava koşullan hakimdir. Yaz mevsiminin uzamasında, Mayıs
aylarında yaz koşullarının yaşanması etkili olmuştur. Bu dönemde
güneşlenme süresi ve şiddeti sonucunda, sıcaklık ortalamaları çok
yüksek, yağış yok denecek kadar az, bağıl nem çok düşük ve potansiyel
buharlaşma çok yüksek olmaktadır.
Mardin çevresi ve bölge genelinde, ilkbahar sonu ve sonbahar
başındaki yüksek sıcaklıklar göz önünde bulundurulursa, çok uzun bir yaz
dönemi yaşanmaktadır. Yine de sıcaklık şartlan konusunda Güneydoğu
Anadolu Bölgesi genelinde sıcaklığın en az değişiklik gösterdiği
merkezin Mardin olduğunu söyleyebiliriz.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde. yıllık yağış miktarları ve yağışın
yıl içi dağılışı arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Yer şekillerinin
böyle sade bir yapı gösterdiği bölgede, yağış miktarındaki bu farklılık
önemlidir. Yıllık ortalama yağış, Mardin'de 703.9 mm dir. Bu farklılığın
nedeni kuşkusuz orografık şartlardır. Mardin antiklinalinin güney
yamaçları özellikle kış ve ilkbahar aylarında güney sektörlü hava
kütlelerine maruz kaldığında çevresine göre daha fazla yağış almaktadır.
En yüksek yağış alan ay olarak Ocak ön plana çıkarken, yağış miktarı, en
yağışlı aydan itibaren sürekli olarak azalarak, yaz aylarında minimuma
inmektedir (Tablo 2).
Dolayısıyla Mardin çevresinde karasal etki gösteren Akdeniz yağış
rejimi görülmektedir.
220
Kentsel Yapı
Tablo 2: Mardin ve Karşılaştırma Amacı ile Seçilmiş Güneydoğu
Anadolu Bölgesi İllerinin Aylık Ortalama Yağışları (mm)
Karasallık ve Basra alçak basıncının bölgeyi etkisi altına alması
nedeniyle, yaz mevsimi aşırı kurak geçmektedir. Bilindiği gibi bu
mevsimde, sıcak tropikal hava kütlesi güneye çekilmiş durumdadır ve
Akdeniz kıyıları boyunca uzanır. Aynı zamanda azami yağış cephesine
karşılık gelen bu cephe, barometrik depresyonların etkisini gösterir ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de Akdeniz Bölgesi'nde olduğu gibi,
yağışların kış mevsiminde toplanmasına zemin hazırlar (Sözer,1969).
Kar yağışları konusunda da Mardin'in çevre merkezlere göre farklı
bir durumu söz konusudur. Bölgede özellikle Ocak, Şubat ve Mart
aylarında ortalama kar yağışlı günler sayısının en fazla olduğu merkez,
Mardin'dir. Kar yağışları uzun süre su kaynaklarını besleyici rolü
bakımından önemlidir.
221
Makalelerle Mardin
Tablo 3: Mardin ve Bölgenin Diğer İl Merkezlerinde Kar Yağışlı
Gün Sayıları
Erinç'in yağış etkinliği formülüne göre, Mardin'de Aralık, Ocak,
Şubat ve Mart ayları çok nemli koşullara sahip iken, Haziran, Temmuz,
Ağustos ve Eylül ayları tam kurak geçmektedir. Bu durumda önemli bir
zıtlık, dolayısıyla suyun yaz aylarında Mardin için önemi ortaya
çıkmaktadır. Öyleyse Mardin için iklim açısından yaşanan en önemli
dezavantaj uzun süren yaz kuraklığıdır.
222
Kentsel Yapı
Tablo 4: Mardin ve Karşılaştırma Amacıyla Seçilmiş
İstasyonların Yağış Etkinlikleri (Erinç Formülüne göre) (Gürgen
2002'den alınmıştır)
Mardin Kentinin Kuruluş Yeri, Kentin Gelişimi ve Bugünkü
Durum
Mardin kenti, gerisinde sübsekant bir depresyonun bulunduğu
ve alttaki marnlı yapının ortaya çıkmasından dolayı hızla aşındırılan
ve boşaltılan bir vadinin önünde arta kalan şahit tepelerden birinin
güney yamaçlarına kurulmuştur. Bu şahit tepenin üzerinde aşınmaya
direnç gösteren masif kalker blok ve oluşturduğu kornişli yapı aynı
zamanda yerleşme çekirdeğini oluşturan kalenin kuruluşuna ve
223
Şekil 5. Mardin kenti kuruluş yeri ve yakın çevresini gösteren 3
boyutlu sayısal arazi modeli
savunmasına elverişli jeomorfolojik koşullan da sunmuştur. Kentin
üzerinde kurulduğu şahit tepenin kuzeyindeki sübsekan depresyon
(Rışmıl vadisi) kalker yapının altından çıkan flişli depolar nedeniyle hem
kaynak sulan hem de toprak özellikleri açısından farklı bir ekosistem
doğurmuş, vadi yoğun bahçecilik tarımı ve sayfiye yerleşmeleri özelliği
dolayısıyla kentin yer seçimine olumlu katkılar sunmuştur. Söz konusu
vadi dışında kente yakın tarım arazileri, dağlık kütlenin güney eteklerinde
gelişen Pliyo-Kuvaterner dolgu malzemelerinden oluşmuş verimli
Kızıltepe ovasıdır.
Mardin ve yakın çevresinde yerleşmeye ilişkin ilk izler güneydeki
ova tabanı üzerinde bulunmuştur (Girbunas, Gire Herzem Gire Korriye,
Girharrin/Gülharrin, Tell Ermen Girnavaz) Bunlardan Mardine yakınlığı
dolayısıyla da en önemlisi Girharrin/Gülharrin höyüğüdür. Höyük,
Mardin kent merkezinin 11 km güney- güneydoğusunda, Mardin ile
Nusaybin arasındaki karayolunun hemen batısında yer alan Ortaköy'ün
(Girharrin) merkezindedir.
Taban araziden 40 m yükseklikte olan höyük terasları ile
birlikte, 400 x 300 m boyutlarında bir tepedir. Höyük konisi ise 75 x 70 m
ölçülerinde ve oval biçimlidir. Rijli Deresi'nin batı yakasındadır.
Höyüğün girişinde bulunduğu Navala Kütte Vadisi, kuzeydoğuya
doğru doğal bir geçit sağlamaktadır. Kral yolu olarak adlandırılan
yolun yakınında yer almaktadır. Tepe, büyük ölçüde çevre köylüler ve
defineciler tarafından tahrip edilmiştir. Höyüğün adının Gir (tepe) ve
Harrin (yol) kelimelerinden türediği ileri sürülmektedir. Asur
224
Kentsel Yapı
vesikalarında adı geçen Huzirina kentinin burası olduğu iddia
edilmektedir. Saptanan M.Ö. 1- 3. binyıl malzemeleri bu dönemlerde
tepede yerleşimlerin varlığına işaret etmektedir (Harmankaya ve diğ.
1998). Öyleyse bu yerleşme yeri ile ilişkili olarak daha kuzeyde sarp
topografya üzerinde ortaya çıkan Mardin kenti bu eski yerleşmenin
devamı olarak bir savunma ihtiyacından dolayı ortaya çıkmış olduğu
düşünülebilir.
Mardin adına tarihte ilk kez IV. yüzyılda Bizanslı tarihçi
Amminianus Marcellinus değinir (Ritter, 1844). Araştırmacılar eski yazılı
kaynaklarda Mardin'in şehir veya koloni olarak adının çok sık
geçmemesinden kentin fazlaca bir öneme sahip olmadığı sonucunu
çıkartmaktadırlar (Alioğlu, 2000). Zira Arap fethine kadar Mardin askeri
bir üs veya gözetleme noktasıdır. Çünkü topografya, su ve toprak
imkanları açısından burası büyük nüfus kitlelerini barındıracak ve
yerleşmeyi cazip kılacak doğal çevre koşullarına sahip değildir.
Anadolu'yu Mezopotamya'ya bağlayan "Kral yolu"nun (Ramsay,1961)
ise şu andaki Mardin kent merkezinin situasyonu için değil de 11 km
güneybatıdaki Girharrin (Ortaköy) yerleşmesi açısından önemli bir faktör
olduğu söylenebilir. Arap fethine kadar önemsiz bir askeri mevki olduğu
anlaşılan kent Arap fethi ile gelişmeye başlamış, Artuklu döneminde
gerçek ve parlak bir kent halini almıştır.
XI. yüzyılda Artuklular'ın Mardin'i başkent olarak ilan
etmelerinden sonra kentte bir yapılaşma ve reformlaşma görülmüştür.
Artuklu dönemi Mardin'deki imar faaliyetlerinde geleneksel kent
dokusunun oluşmasında önemli rol oynamıştır. Şehir halen bu dokunun
etkisi altındadır. Artuklulardan sonra Akkoyunlular ve Osmanlılar
döneminde de Artukoğulları çağında elde edilen yapılaşma geleneği
sürmüştür (Alioğlu, 2000).
Mardin'de yoğun bir taş işçiliği hemen göze çarpar. Kullanılan taş
Eosen yaşlı Kalker taşıdır. Mardin kentinin tüm mimarisi hemen hemen
bu taştan oluşmuştur. Kervansarayların yoğun olması da Mardin' bir
gezgin kenti, uğrak yeri olduğunu göstermektedir.
Mardin çevresinin bir surla çepeçevre sarıldığı söylenmekte ise
de böyle bir kalıntıya henüz rastlanmamıştır. Ancak şehrin Savur
Kapı, Diyarbakır Kapı gibi taş tahkimat yapıları olması gereken bir
savunma sisteminin varlığını anımsatır. Zirvedeki kale yapısı yaklaşık
225
Makalelerle Mardin
1200 metrede çevresi kalker kornişlerle sınırlı yapısal bir düzlüktür.
Uzunluğu yaklaşık 800 metredir. Kimi yerleri bir duvar ile örülmüştür.
Kale daralan yerinde bir tek çıkışı olan müstahkem bir yerdir. Kale içinde
harap halde birçok yapılar mevcuttur. Kalenin X. yüzyılda Hamdaniler
tarafından yapıldığı sanılmaktadır (Alioğlu,2000).
Yerleşmenin sivil dokusu ilk kez 5. yüzyılda kale dışına taşmış
kompleks kentsel yapı elemanları ise M.S. 1000-1100' lerde kale eteğinde
oluşmaya başlamıştır.
1500'lerden 1890' a kadar olan dönem kentsel anlamda
mahallelerin ve ilk yerleşme fonksiyonlarının oluştuğu dönemdir. Bu
döneme ait 8 mahalle söz konusudur.
1890'dan sonra kentin daha çok batı tarafında gelişme olmuş,
Amerikalılar kolej ve eğitim tesislerini bu kesime kurmuşlardır.
Yerleşmeler batı yönüne doğru gelişme eğilimi göstermişlerse de bu
alansal gelişme sınırlı kalmıştır (Şekil 6).
Cumhuriyetle birlikte Mardin il merkezi olmasından sonra çeşitli
resmi binalar kurulmuş, daha çok doğu yönünde topografyanın uygun
şartlar sunduğu alanlarda yer seçilmiştir. Dolayısıyla kent doğuya doğru
gelişme göstermiş, resmi binaların çevresinde konutlar yoğunlaşma
göstermiştir (Savurkapı Mahallesi).
1950-1970 yılları arasında kentsel büyüme devam etmiş, istasyon
civarında eğitim ve askeri tesisler kurulmuştur. Aynı şekilde eğitim
kurumlan eski yerleşmenin doğusunda da kurulmaya devam etmiştir (Kız
Sanat Okulu, İmam Hatip Lisesi, Ticaret Lisesi ve Sağlık Okulu).
1970-1980 arası dönemde ovada istasyon civarında gelişmeler
olmuştur. 1970 yılında İstasyon Mahallesi ve Küçük Sanayi Sitesi
kurulmuştur. Kente artan göçün etkisiyle doğuda Enver Ensar mahallesi
kurulmuştur.
226
Kentsel Yapı
Şekil 6. Mardin kentinin gelişim dönemleri
1980-1990 arası dönemde eski yerleşmenin güneybatı bölümünde
gelişmeler olmuş, Saraçoğlu ve Cumhuriyet mahalleleri kurulmuştur. Bu
mahallelerin oluşmasında Anıtlar Yüksek Kurulunun aldığı kararla kent
merkezinin sit alanı ilan edilmesi ve bu alanda konut yapımına ruhsat
verilmemesi etkili olmuştur.
1990'dan sonra kent, Diyarbakır yolu yönünde gelişmeye
başlamıştır. Kentsel alanın bu yöne doğru gelişmesi artık topografık
sınırların zorlandığını göstermektedir. Nitekim doğuda eğim oldukça
fazla, güneyde tarım alanları ve kent merkezine uzaklık gibi dezavantajlar
vardır. Bu yönüne doğru olan gelişmede, Diyarbakır kentiyle olan yoğun
ilişkilerin de payı vardır.
Eski
Mardin
Yerleşmesinin kuruluş yerinin doğal çevre
özellikleri değerlendirildiğinde, en avantajlı unsurun, tarihi dönemler
227
Makalelerle Mardin
için savunmaya elverişli topografya, çevresine hakim görüş ufku ve
çevreyi kontrol unsurları oluşturur. Ama bu durumda da eski kale
yerleşmesinin kurulduğu yapısal düzlük büyük bir nüfusu
barındırabilecek bir genişlikte değildir. Üstelik su ihtiyacı ve kavurucu
yaz sıcakları düşünüldüğünde burasının uzun süreli ve geniş kitleye
yönelik bir yerleşme dolması düşünülemez. Dolayısıyla zamanla
yerleşme ihtiyacı daha aşağılarda yamaçlarda karşılanmaya başlanmış
buna yönelik olarak topografık koşullar adeta zorlanmış, sonuçta yeni
kentsel fonksiyonlar topografyanın daha düz, eğimin ve ulaşımın kolay
olduğu alanlara yönelmiştir. Mardin kentsel alanı bu zorluklan yaşarken,
eski kente yakın kırsal bir yerleşme olan Kızıltepe yerleşmesi, sahip
olduğu topografık ve diğer coğrafi avantajlardan dolayı hızla gelişmeye
bağlamış ve idari anlamda bağlı bulunduğu Mardin kent nüfusuna oranla
nüfusunu ikiye katlamıştır.
Sonuç:
İlk bakışta Mardin'in yerleşme alanı olarak elverişsiz bir yerde
kurulduğu düşünülebilir. Ama geçmiş dönemlerin şartlarına bakıldığında;
-Batı ve doğusunda antiklinali yararak Kızıltepe ovasına taşıdığı
alüvyonları biriktiren ve oldukça verimli tarım topraklarının oluşumuna
neden olan konsekant vadiler,
-Bu akarsu vadilerindeki verimli meyve bahçeleri,
-Savunma kalelerinin yapımına elverişli kornişli yapı,
- Kornişli yapının, güneyden gelen yağış kütlelerini depolayıcı
sarnıçların yapımına uygun litolojik şartlarda olması,
-Aynı litolojik yapının konut yapımına uygunluğu,
-En önemlisi de hem görsel hem de bakı ve görüş ufku açısından
Mezopotamya düzlüklerine hakim bir konumda olması, Mardin kentinin
kuruluş yerinin günün ihtiyaçlarına göre oldukça elverişli olduğunu
göstermektedir.
Ayrıca Mardin çevresi ilk bakışta fark edilmeyen korunaklı bir
morfolojik çevreye sahiptir. Belki de bu özellik bile zaman zaman
gizlenmek ya da korunmak, inzivaya çekilme ihtiyacı hisseden
manastır çevresinin ihtiyacına yönelik olarak yorumlanabilir. Ancak
228
Kentsel Yapı
bugün için Mardin kentinin kuruluş yeri modern anlamda kentleşme
hareketlerine cevap verebilecek doğal koşulardan uzak, özellikle
jeomorfolojik avantajlara sahip değildir. Bu nedenle ancak bir kültür
miras değeri ve açık hava müzesi gibi kültürel fonksiyonlara yönelik
planlanması ve düşünülmesi gereken Mardin kenti, ister istemez gelişim
fonksiyonlarını daha elverişli konuma sahip yakın çevresindeki yerleşme
ünitelerine özellikle de Kızıltepe yerleşmesine bırakmıştır.
229
Makalelerle Mardin
Kaynaklar
ALIOGLU, E.F., 2000, Mardin Şehir Dokusu ve Evler, Türkiye
Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayını, İSTANBUL
ALTINLI, E., 1966, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Jeolojisi
(ikinci Kısım), MTA Dergisi No: 67, ANKARA
ALTINLI, İ. E., 1963, 1/500 000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası
Cizre Paftası ve İzahatnamesi: MTA Enst. Yayınları, ANKARA
ALTINLI, İ. E., 1963, 1/500 000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası
Diyarbakır Paftası ve İzahatnamesi: MTA Enst. Yayınları, ANKARA
ALTINLI, İ. E., 1952, Siirt Güneydoğusunun Jeolojik İncelenmesi,
MTA Rapor No: 1977 ANKARA
ARDEL, A., 1961, "Güneydoğu Anadolu'da Coğrafi
Müşahedeler", Türk Coğrafya Derg. S.21, s: 140-148, ANKARA
ARNİ, P., 1939a, Petrol Rezervlerine Taalluk Eden Bazı
Neticelerle Siirt Havalisi Jeolojisine Bir Yardım, MTA yayın No: 1284,
ANKARA
ARNİ, P., 1939b, Cizre ile Siirt Arasında Jeolojik Araştırmalar,
MTA Yayın No: 18, ANKARA
ARNİ, P., 1940, Siirt Batısında Başur Çayı Mıntıkasında Bitlis
Dağları Güney Silsilelerinin Jeolojik Müşahedeleri, MTA Mecmuası, No:
4/21
ARNİ, P., 1941, Şarki Anadolu ve Mücavir Mıntıkalarının
Tektonik Ana Hatları, MTA Yayını, seri - B, No: 4
ATALAY, İ., 1982, Toprak Coğrafyası, Ege Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Fakültesi yayınları No: 8
ATALAY, İ-MORTAN, K., 2006, Türkiye Bölgesel Coğrafyası,
İnkılap Kitapevi yay.(Genişletilmiş 3.Baskı), ANKARA
BİRİCİK,A.S., 1975,Mardin ve Mücavir Mıntıkasının Strüktür ve
Jeomorfolojisi, Türk Coğrafya Dergisi, s.26,İstanbul
230
Kentsel Yapı
BLANCKEN, H. M., 1944, Syrien, Arabien und Mesopotamien
Handb. d.Reg.Geol. v.4 H. 17.
BLUMENTHAL, M., 1946, Die neue geologische Karte der
Türkei und einige ihrer stratigraphisch-tektonischen Grundzüge.Ecl.Geol. helv.Vol.39. No.2
DOLAPÖNÜ, H., 1972, Tarihte Mardin, İstanbul.
ERİCSON, D. B., 1939, Diyarbakır - Siirt Mıntıkasının jeolojisi
Hakkında Rapor, MTA Yayın No: 875, ANKARA
GÖYÜNÇ, N., 1991, 16. yy Mardin Sancağı, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, XIV. Dizi, ANKARA
GÜRGEN, G., 2002, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin İklimi, Syf.
8, Dicle Ünv. Ziya Gökalp Eğt. Fak. Yay. No: 12, DİYARBAKIR
HARMANKAYA, S. - O. TANINDI - M. ÖZBAŞARAN, TAY,
1998, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-3: Kalkolitik, Ege Yayınları,
Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-019-3, İSTANBUL
İLHAN, E., 1969,Türkiye Tektoniğinin Jeomorfolojisi ile İlişkisi,
Jeomorfoloji Dergisi, No: 1 ANKARA
MINORSKY, V., 1965, "Mardin" İslam Ansiklopedisi, Cilt: VII,
İSTANBUL
NOYAN S., 2005, Yıldızlara Yakın Şehir Mardin, ANKARA
ORTYNSKY, I. - TROMP, S. W., 1946, Siirt - Pervari Beytüşşebap - Şırnak ve Cizre Arasındaki Sahalarda Jeolojik İstikşaf
Gezisi, MTA Yayını No: 1755, ANKARA
ÖZDEMİR, M. A- KARADOĞAN, S., 1996, Türkiye'de il
merkezlerinin coğrafi mekanla ilişkileri, Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 2, ELAZIĞ
PEKCAN, N., (1999), Karst jeomorfolojisi, Filiz Kitabevi,
İstanbul.
REMSAY, W.M., 1961, Anadolunun Tarihi Coğrafyası, İstanbul
231
Makalelerle Mardin
RITTER, C., 1884, Die Erkunde Von Asien, BERLİN
SÖZER, A. N., 1969, Beşeri ve İktisadi Coğrafya açısından Bir
Bölge Araştırması DİYARBAKIR HAVZASI, syf. 19, Diyarbakır
Turizm Derneği Yay .No: 19, ANKARA
SÖZER, A.N,.1984, "Güneydoğu Anadolu'nun Doğal Çevre
Şartlarına Coğrafi Bir Bakış", Ege Coğ. Derg. Sayı:2, sf:8-30, İZMİR
TOLUN, N., TERNEK, Z., 1952, Mardin Bölgesinin Jeolojisi,
Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, Cilt:III, Sayı:2, ANKARA
TÜRKÜNAL, S., 1980, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun
Jeolojisi, Jeoloji Mühendisleri Odası Yayını, No: 08, ANKARA
YALÇINLAR,İ., 1976, Türkiye'de Bazı Şehirlerin Kuruluş ve
Gelişmelerinde Jeomorfolojik Temeller; Türk Coğrafya Dergisi, Sayı: 17,
s.53-66., İSTANBUL
YILDIRIM, A., 2004, Hasankeyf - Gercüş ve Yakın Çevresinin
Fiziki Coğrafyası (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, ANKARA
YILMAZ, E., DURAN, O., (1997) Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Otokton ve Allokton Birimler Stratigrafi Adlama Sözlüğü, syf. 292.,
ANKARA
YILMAZ, Y. ve YİĞİTBAŞ, E., 1990, Güneydoğu Anadolu'nun
Farklı Ofiyolitik - Metamorfik Birlikleri ve Bunların jeolojik Evrimdeki
Rolü, Türkiye Petrol jeologları Derneği, 8. Petrol Kongresi, ANKARA
YÜCEL, T., 1987, Türkiye Coğrafyası, Türk Kültürünü Araştırma
Enst. Yay. ANKARA
232
Download