1 mayıs 1 mayıs

advertisement
!
z
ı
ğ
a
c
a
l
o
r
a
V
z
ı
r
a
V
k
ı
d
r
a
V
0
yı 98
a
s
l
e
z
teni Ö
l
ü
B
i
/ İş ç
i
n
e
t
bül
adın
k
i
ç
ek
/ em
m
o
c
l.
gmai
@
i
n
e
t
ül
adinb
k
i
c
k
eme
1 Mayıs seni
çağırıyor
3
a
ğ
ı
l
n
a
g
r
ı
d
l
a
s
t
s
Emperyali
e
y
ü
r
ü
m
ö
S
,
e
ğ
i
l
z
i
s
t
Eş i
1 Mayıs
şehitlerinin
son sözleri...
4
Sınıfa Karşı
Sınıf Kurultayı
gerçekleşti
6
Yürekli
Yoldaşa…
7
e
n
i
r
e
l
t
e
y
a
n
i
c
n
ı
d
Ka
e
t
e
d
d
i
ş
k
i
l
e
n
ö
Kadına y
karşı
1 mayıs
seni çağırıyor!
merhaba !
Emekçi kadın bültenimizin 4. sayısıyla işçi
sınıfının “birlik, dayanışma ve mücadele günü 1
Mayıs” ın ön günlerinde bir kez daha “merhaba!”
Dünya ve ülke gündemlerinin yoğun olduğu bir
süreçte yeni sayımızda sorunlara ve taleplere biz
emekçi kadınların penceresinden bakmaya
çalıştık. Bu çabanın sonucunda elinizdeki bültende
bir dizi yazıya yer verdik.
Maalesef bu sayımızda da kadın cinayetleri
haberlerine yer vermek zorunda kaldık. Bir önceki
sayımızda çağrısını yaptığımız “işçilerin birliği,
halkların kardeşliği için sınıfa karşı sınıf kurultayı”
başarıyla gerçekleşti. Sayfalarımızdan, kurultaydan
notları okuyabilir ve biz emekçi kadınların
kürsüdeki sesini duyabilirsiniz.
Buradan bir kez daha 22 Nisan 2001 yılında
ölüm orucu direnişinde şehit düşen Hatice Yürekli
yoldaşın direnişçi, devrimci kimliği önünde
saygıyla eğildik!
Ve 1 Mayıs!
Tüm sorunları ve bunların çözümlerini salt
konuşmak biz emekçi kadınlara yakışmaz!
Kurtuluşumuzun sosyalizmden geçtiği bilinciyle
çözüm yerlerinde, yani sokaklarda olma kararlılığı
sayfalarımızdan 1 Mayıs alanına taşmakta!
Özgürlük ve eşitlik için bir adım öne çıkarak
kızıl 1 Mayıs alanında, “emekçi kadın bülteni”
pankartı arkasında buluşmak üzere tekrar
“merhaba!”
2
1 Mayıs kavga günüdür!
1866 yılında, “8 saatlik işgünü” Amerikan işçi
sınıfının ortak talebi haline gelmişti ve onların
örgütlü mücadelelerinin başlangıcına damgasını
vuracak, kana bulanan zorlu mücadelelerle, işçi
sınıfı bu hakkı zamanla burjuvaziden zorla
alacaktı.
1 Mayıs 1886 günü, hemen tüm sanayi
merkezlerinde; New York, Philadephia, Şikago,
Louiseville ve Baltimore’de 200 bini aşkın işçi
genel greve gitti. Ve Şikago’da 80 binden fazla
işçi yürüyüşe geçti, miting ve gösterilerde 8
saatlik işgününün vurgulandığı konuşmalar
yapıldı.
Genel grevin ve bu eylemlerin daha da
yaygınlaşmasından korkan burjuvazi, silahlı resmi
güçlerinin yanı sıra ajan-provokatörler tutarak
saldırıya geçti. 3 Mayıs günü Mc Cormic
fabrikasının önünde toplanan işçiler greve
katılmayan diğer işçilere çağrı yaparken, silahsız
işçilerin üzerine ateş açıldı ve bir işçi öldürüldü.
İşçiler bu kanlı saldırıyı protesto etmek için
toplandılar ve miting kararı aldılar.
4 Mayıs günü işçiler daha güçlü bir gösteri
düzenlediler. Mitingin bitmesine yakın, sayıları
birkaç yüzü bulan polis miting alanına girdi.
Hemen ardından, nereden geldiği belli olmayan
bir bomba polislerin bulunduğu yere düştü.
Bomba atıldıktan hemen sonra miting yeri tam
bir savaş alanına döndü. İşçiler kurşun
yağmuruna tutuldular. 4 işçi, 7 polis öldü ve pek
çok işçi de yaralandı. 8 işçi önderi sendikacı ve
yüzlerce işçi tutuklandı. 1,5 yıllık göstermelik bir
yargılama sonucunda işçi önderlerinden dördü;
August Spies, Albert Parsons, George Engel ve
Adolph Fisher idama mahkum edildiler.
Üç yıl sonra, 1889 yılında, 14-21 Temmuz
günleri arasında Paris’te toplanan II.
Enternasyonal’in 1. Kongresinde, 1 Mayıs, dünya
işçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele için
direniş günü olarak kabul edildi. 1 Mayıs’ın her
yıl, grevler, gösteriler ve mitinglerle tüm
dünyada kutlanmasına karar verildi.
1 Mayıs seni çağırıyor!
Emekçi kadınlar,
İşçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü
1 Mayıs yaklaşıyor.
1 Mayıs özgürlük günüdür. Sömürülenin,
ezilenin, yok sayılanın, baskı ve zorbalıkla
sindirilmeye çalışılanın mücadelesinin, kavgasının
simgesidir. Biz emekçi kadınlar tarlada, fabrikada,
evde, işyerinde sömürülüyoruz. Düşük ücretlere,
güvencesiz bir yaşama mahkum ediliyoruz. Namus
ve töre cinayetleri adı altında katlediliyoruz.
Sokakta, işyerinde her türlü cinsel baskı ve
şiddete, ayrımcılığa maruz kalan, bir yandan eve
kapatılan bir yandan sistem tarafından cinsel obje
olarak pazara sürerek aşağılanan, bedenini bir mal
gibi satmaya zorlanan bizleriz.
Savaşın yıkımı ve faşizmin terörü karşısında
insan olarak, ana, eş ve kardeş olarak en büyük
acıyı yaşayan,
İşgal ordularınca tecavüzlere uğrayan, cephe
gerisinin yükünü çeken biz emekçi kadınlarız..
Bizler ezilenler ordusunun yarısıyız. Çifte
sömürünün ve köleliğin prangalarını yüzyıllardır
boynumuzda taşıyoruz.
Kardeşler!
Sömürüye son vermek ve prangalarımızı kırmak
için 1 Mayıs bizi çağırıyor.
1 Mayıs, atölyelerde, fabrikalarda gece-gündüz,
sigortadan-sendikadan yoksun çalıştırılan kadınları
çağırıyor.
1 Mayıs, kreşi olmadığı için çalışamayan, eve
kapanarak her türlü sosyal haktan mahrum
bırakılan kadınları çağırıyor.
1 Mayıs, evde, sokakta, işyerinde şiddeti,
baskıyı, tacizi yaşayan kadınları çağırıyor.
1 Mayıs, sözünü söylemek isteyen, sınıf
mücadelesinde, onurlu yaşam mücadelesinde ben
de varım diyen biz emekçi kadınları çağırıyor.
1 Mayıs SENİ çağırıyor!
Acil taleplerimiz:
* Toplumsal hayatın tüm alanlarında
kadın-erkek eşitliği!
* Eşit işe eşit ücret!
* Kadın işçilerin kadın, ana ve çocuk
sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması
yasaklansın!
* Kadınların çalıştığı tüm işyerlerinde
kreş ve emzirme odaları
* 8 Mart ücretli ve resmi tatil ilan
edilsin!
3
1 Mayıs şehitlerinin idam
sehpasındaki son sözleri...
George Engel:
İlk kez mahkeme önüne çıkıyorum ve cinayetle
suçlanıyorum. Neden buradayım? Neden cinayetle
suçlanıyorum? Almanya’yı terk etmeme yol açan
aynı şey yüzünden: İşçi sınıfının yoksulluğu ve
sefaleti. (...) Vatandaş ya da değil, bir işçi olarak
hiçbir hakkım yok. Bu yüzden ne sizin haklarınıza
ne de yasalarınıza saygı duyuyorum. Çünkü onları
bize, işçi sınıfına karşı olan bir sınıf yaptı ve
yönetiyor. Benim suçum ne? Çoğunluk sefalet
içinde yüzerken, birilerinin milyonları
istifleyemeyeceği bir toplumsal sistemi getirmek
için uğraştım.
arkanızda, her yerde alevler parlayacak. Bu bir
yeraltı yangınıdır. Ondan kurtulamazsınız. (...)
Gerçeği söylemeye cesaret edenleri bir kez daha
ölüme gönderecekseniz, ben de diyorum ki; gerçeği
söylemenin bedeli ölüm cezasıysa eğer, onurla ve
cesaretle bu bedeli ödemeye hazırım. Çağırın
cellatlarınızı!
August Spies:
Eğer bizi asarak işçi hareketini ezebileceğinizi
sanıyorsanız -ki o hareket haksızlığa uğramış
milyonların, yokluk ve sefalet içinde çalışan ve
yaşayan milyonların, ücretli kölelerin hareketidireğer, böyle düşünüyorsanız, asın bizi! Bir kıvılcımı
söndüreceksiniz, ama orada, önünüzde ve
Adolph Fischer:
Ölüme mahkum edilmemi protesto ediyorum,
çünkü burada cinayetten suçlu bulunmadım.
Ancak, eğer özgürlük, kardeşlik ve eşitlik istediğim
için ölmek zorundaysam, buna itiraz etmeyeceğim.
Eğer ölüm, insanlığa duyduğum sevginin cezasıysa,
o zaman hayatımdan hemen vazgeçerim.
4
Albert R. Parsons:
Ekmek özgürlüktür, özgürlük ekmek. Zenginlerin
sarayları yoksulların kulübelerini gölgeliyor ve biz
de Victor Hugo gibi diyoruz ki, zenginin cenneti
yoksulun cehenneminden doğar.
Ben beş yıldır gündelik işinde çalışan
bir kadınım. Bir yandan kendi evimin
işlerini yaparken, bir yandan da gündeliğe
giderek yaşamımı kazanmaya çalışıyorum.
Gündeliğe giden kadınaların bir çok
sorunları var. Kimi zaman ancak bir günde
yapılacak işleri yarım günde yaptırmaya
çalışıyorlar. Hiç dinlenmeye şans
bırakmıyorlar, üst katlarda cam silerken hiç
bir can güveniğimiz zaten yok. Eğer
işlerimizi titiz yapıyor, temiz yapıyorsak
bunu kullanmaya çalışıyorlar. O kadar
insafsızlarki tam gün parası vermişseler o
günün parasının karşılığını alabilmek için
yağmur yağıyor olsa bile camları
sildiriyorlar. İhtiyacımızın fark ediyorlarsa
nasıl olsa 50 tl bile çalışır diye çok düşük
ücret veriyorlar, ya da hastaysam mesele
başım ağırıyorsa yerleri bir günlüğüne
viladayla silmeme izin vermiyorlar. Yani ne
kadar kullanırlarsa o kadar kar sayıyorlar.
Biz emekçi kadınların yaşadığımız
sorunlar için hakkımızı aramalıyız. Ben
hakkımı aramak için bu amansız
sömürünün son bulması için bu sene 1
Mayıs'da alanlarda olacağım. Bugün biz
işçiler arasında birlik yok, beraberlik yok bu
yüzden sömürülüyoruz. Eğer sömürünün
son bulmasını istiyorsak bizim günümüz
olan 1 Mayıs'da alanda olalım.
Gündelikçi bir kadın
Ben tekstil işinde çalışan kadın
işçiyim. Uzun yıllardır tekstilde
çalışıyorum hepinizin de bildiği gibi
tekstil fabrikalarında işe başlama saati
bellidir ama çıkış saati belli değildir.
Uzun çalışma saatleri çoğu insanın
sigortasız çalışması... Zaten sendikalı
çalışmaktan söz etmek mümkün değil.
En azından ben tekstilde sendikalı bir
yerde çalışan kimseyi tanımıyorum.
Tekstilde çalışanlar olarak genelde
işlerin ağırlığından, düşük ücretden,
fazla mesailerden dolayı sürekli iş
değiştiririz. Aslında gittiğimiz diğer
fabrikalarda bir öncekinden farklı
olmadığını görürüz. Bende bir çok
fabrikada çalıştım, hepsinin koşulları bir
birine benzer. Sürekli tekstilde işçi
değişimi yaşandığı için kimse kimseye
güvenmez, bir araya gelelim
sendikalaşalım desek o ona güvenmez,
öbürü diğerine güvenmez. Aslında böyle
gitmeyeceğini görmek lazım. Önümüzde
1 Mayıs var, bildiğim kadarıyla 1 Mayıs
dünya işçi sınıfının mücadele günü.
İşçiler hakları için, mücadele etmişler.
Bütün dünyada işçiler sokağa çıkacak.
Bizlerinde sokağa çıkarak mitinge
katılarak dayanışmayı göstermemiz
gerek. Bir tekstil işçisi olarak bütün bu
kötü koşullara hayır demek için
alanalarda olacağım özellikle kadın
işçileri eyleme çağırıyorum
5
Bir emekçi kadının kurultay kürsüsünde
yaptığı konuşmadan parçalar...
Savaş koşulları kadına yönelik şiddetin en vahşi
boyutlara vardığı ve her bakımdan kadını kıskaç altına
aldığı dönemler olmuştur. İşgalci ve sömürgeci
savaşların kadına yönelik şiddetin en vahşi boyutu ise
tecavüzdür. Taciz ve tecavüzü egemenler bilinçli bir
şekilde ırkçı bir aşağılama yöntemi olarak
kullanmışlardır. Emperyalist savaşlarda tecavüzle
amaçlanan, savaşılan ülkeyi yada işgal edilen ülkeyi
teslim almak ve direncini kırmaktır.(...)
En yakın örneğimiz ise Suriye’ye yönelik emperyalist
müdahalede Suriye’den Türkiye ye kaçıp CEYLANPINAR
da kamplarda yaşamak zorunda kalan kadınlardır.
Açlık,yoksulluk, işsizlikle yaşam mücadelesi vermeye
çalışırken bunlarda yetmezmiş gibi onlarca kadın
kamplarda tecavüze uğramaktadırlar.(...)
Kadınlar emperyalistlerin işgal ettikleri toprakların
savaş ganimeti olarak görülmekte. Kadın bedenini
fuhuş sektöründe kullanılmasının yoluyla rant elde
edilmektedir. Kapitalizm tüm işçileri- emekçileri, ezilen
halkları ve emekçi kadınları kurtaramaz. Kapitalizm
kendi doğası gereği kendine kar getirmeyen hiçbir şeye
çözüm getirmez, bu çürümüş kokuşmuş düzen
yıkılmadıkça hiç kimsenin kurtuluşu mümkün değildir.
Burdan çıkarmamız gereken sonuç ise Ortadoğu’da
gerici baskıcı diktatörlere karşı Mısır’da, Tunus’ta
sokağa çıkarak direnişin bir parçası olan kadınların yolu
olmalıdır. Yaşadığımız topraklarda ise buna en iyi örnek
Kürt kadınlarıdır. Kürt kadınları devletin asimilasyon ve
baskı politikalarına karşı sokaklara çıkarak özgürlükleri
ve eşitlikleri için göğüs germiş, ve daha nice direnişler
sergilemiştir. (...)
Sınıfların ve sömürün olmadığı, kadınların
katledilmediği, çocukların gözlerinin önünde vahşetlerin
yaşanmadığı bir dünya mümkün. O günler; kadına
yönelik şiddete, kadın cinayetlerine karşı, emperyalist
savaşlara karşı mücadele ederek, kapitalist sistemin
çarklarından kurtulup özgürleştiğimiz an gelecek!
Özellikle yaşamın yarısını oluşturan biz kadınların
kavganın da yarısında yerimizi almamızla mümkün
olacaktır.
Ve buradan son olarak başta emekçi kadınları
olmak üzere tüm işçi ve emekçileri ezilen halkları
savaşların olmadığı, sınıfsız, sömürüsüz, özgür eşit bir
dünya için mücadele etmeye taleplerimizi haykırmak
için 1 Mayıs'da alanlara çağırıyorum.
6
Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı
başarı ile gerçekleşti
Fuar Gençlik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen İzmir
Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı çeşitli sektörlerden öncü
işçilerin katılımıyla toplandı. Divan tarafından
kurultay gündeminin sunmasını "Emperyalist savaş
ve devrimci sınıf tutumu" ile “Kürt sorunu ve
devrimci sınıf tutumu" tebliğlerinin okunması
izledi.Metal işçilerinin ağırlıklı olarak katıldığı
kurultayda kürsüde de işçiler ağırlıklı olarak sözlerini
söylediler. Son yıllarda sendikal mücadele ile
örgütlenen Micha, Schnieder, Senkromeç işçileri ile
belediye işçileri de kurultaya katıldılar.
Emperyalist savaş ve Kürt sorunu dışında, savaşın
emekçi kadınlara yansıması, sendikal hak gaspları,
mücadele deneyimleri, sınıfın örgütlenmesi sorunu,
Alevi emekçilerin sorunları, 6 Mayıs Denizler’in
mücadelesi ve anti emperyalist mücadele ile
karayolları ve demiryollarına dönük özelleştirme
saldırıları da kürsüde söz alan emekçiler tarafından
gündemleştirildi.
Kadın cinayetleri
Nisan'da da sürdü
Takvimler henüz Nisan ayının ortasını gösterirken
5 kadın katledildi.
3 Nisan günü Antalya'nın Manavgat ilçesinde bir
kafede oturan Yeliz Tek, motorsikletli bir şahıs
tarafından pompalı tüfekle katledilirken bundan beş
gün sonra ise aynı ilçede bir otobüs durağında Şule
Seçil Tengir ve arkadaşı Hürrem Babaoğlan, Tengir'in
bir ay önce terk ettiği erkek arkadaşı tarafından
pompalı tüfekle katledildiler.
10 Mart günü kayınvalidesi ve eşi tarafından
katledilen Gamze Nur Özcan'ın ardından İzmir'de bir
kadın cinayeti daha yaşandı.
6 Nisan günü Hülya Aydın'ın Karşıyaka'da yaşadığı
evde elbise dolabının içinde iki gün önce eski eşi
tarafından bıçaklanmış cesedi bulundu.
12 Nisan günü ise ayrı yaşadığı eşi tarafından
ekmek bıçağı ile 11 yerinden bıçaklanan Fethiye
Gökçen yoğun bakımda iki gün verdiği hayat
mücadelesine yenik düştü.
Yarınlarımızın bedelini ödeyen Yürekli Yoldaşa…
Hayatın içinde bazılarımız yarım
kalır. Yaşamlar yarım kalır,
arkadaşlıklar yarım kalır, hikayeler
yarım kalır… Özgürleşmenin de
bedeli olduğunu öğrenemeyenler
için Hatice Yürekli’nin hayatı
öğretici olacaktır. Mücadelenin
devamını sağlamak yukarıda
bahsettiğimiz yarımlara neden
olabilir. Belki de aklımıza yerleşen
yarımlar, hayatı özgürce yaşamak
için bizi bütün yapandır.
Dört metrekarede yaşam
sunanların çoğunun, saraylarında
saltanat sürdüğünü bilmek ve bunu
yorumlayabilmektir insanları güçlü
yapan. Sorun sadece devrimci
tutsaklara sunulan dört metrekare F tipi
hücrenin kendisi değildir. Hatice Yürekli’nin dünyayı
düşleyen ve sömürüye son vermek isteyen sınırsız
yüreği nasıl sığabilirdi F tipi hücreye. Hatice yoldaşın
sınırsız yüreğini F tipine sıkıştırmak mümkün mü?
Bedenini tecrit saldırısına ve hücrelere siper etmek
Hatice yoldaşın F tipine karşı cevabı oldu. Ölüm
Orucuna başlayarak yarınlara, özgür bir dünya için
destansı bir hayat hikayesi bıraktı. Kaç gece, kaç sabah
egemenler diz çöküp yerlerinden kalkamadı. Kaç kere
açlığına son verip onların aşağılık sofralarında sınırsız
yemek teklifi sunuldu. Onların medyaları, gazeteleri
aracılığı ile. Hatice yoldaş her seferinde bedeninin
yarınlarında olmasındansa düşüncenin
var olması gerektiğini vurgulayıp ölüm
orucuna devam ederek sorularını
yanıtsız bırakmadı ve “Yaşamı
köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve
emekçinin haklı davasını
savunuyoruz.” dedi. Yaşamının
önemini işçi sınıfının yaşamıyla bir
tutarak.
Ve Hatice Yoldaş bizlere
özgürlüğün de bedeli olduğunu ve
zamanı geldiğinde o bedelden
çekinmemek gerektiği kültürünü
öğretti. Özgürlüğü için bedenini
özgürleştiren her ölüm orucu şehidi
Hatice Yürekli gibi var oldu bizlerin
bedenlerinde. Onlar yaşamlarını
bizlerin yarınları için kuşkusuz bir
cesaretle feda etmekten çekinmediler. Belki de bizim
laflarımız yerine Hatice Yürekli’nin kendi ifadeleri bu
gerçeği daha iyi özetleyecektir;
“ Devrimin değerlerine kapsamlı bir saldırı anlamına
gelen hücre saldırısına ölüm pahasına geçit
vermeyeceğiz. Esnemektense kırılmayı tercih ederek
partimizin bayrağına asla leke sürdürmeyeceğiz.
Kazanan biz olacağız. Diz çökerek yaşamaktansa ayakta
ölmek yeğdir. No Pasaran!
Tüm yaşamını devrim davasına adayan bu yiğit kadın
komünist önünde saygıyla eğiliyoruz.
Hatice Yoldaş Ölümsüzüdür!
Hatice yoldaş 1968’de Tokat’ın Almus ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladı.
1990 yılı başında bu kentte komünist safa katıldı. Böylece ölümü yiğitçe göğüslemesine kadar kesintisiz
olarak sürecek örgütlü yaşamına başlamış oldu. O, komünist kimliği ve parti üyeliği onurunu hep
yükseklerde tutmuş, direnişçi kimliği değişmez bir davranış biçimi haline getirmiştir. Bu nitelikleri
çerçevesinde sağlam ve sarsılmaz bir profesyonel devrimci olan Hatice Yürekli yoldaş, bunu, sınıf
çalışmasının ihtiyaçları çerçevesinde sık sık fiilen fabrikada bir işçi olarak çalışmayla da birleştirebilmiştir.
Siyasi poliste tereddütsüz direnen, mahkemelerde hep siyasi savunma yapan Hatice Yürekli yoldaş,
zindan direnişçiliğinin gereğini de her zaman sağlam ve sarsılmaz bir komünist devrimci olarak yerine
getirdi. Tüm örgütlü devrimci yaşamı boyunca onurlu bir parti üyesi olmayı herşeyin üzerinde gören ve
bunun gereklerini yerine getiren bu yiğit kadın komünist yoldaşımızın anısı önünde derin bir saygı ile
eğiliyoruz.
7
Emekçi Kadın Bülteni
saflarında
alanlara!
İşçi Bülteni Özel Sayı: 980 * Fiyatı: 25 Kr * Nisan 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet
Caddesi Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92
Download