T.C. TÜBİTAK-BİDEB YİBO ÖĞRETMENLERİ (FEN VE TEKNOLOJİ

advertisement
T.C.
TÜBİTAK-BİDEB
YİBO ÖĞRETMENLERİ (FEN VE TEKNOLOJİ-FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ- ve
MATEMATİK) PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİM ÇALIŞTAYI
SERA GAZLARININ ATMOSFER SICAKLIĞINA ETKİSİNİN MODELLENMESİ
HAZIRLAYANLAR
Emine Kale Aydın
Fatma Uğur
Ayfer Yurtsever
DANIŞMANLAR
Prof. Dr. Naci İnci
Prof. Dr. Bilal Güneş
Çalıştay 2009-1
TÜSSİDE- Gebze
ÖZET
Altı adetspotlamba güneş görevi görmek üzere üçlü gruplara ayrılarak prizmanın üzerine
karşılıkla olarak yerleştirildi. Hızlı bir şekilde ısınmasını sağlamak için prizma altına konulan
desteklerle bir miktar yükseltildi. Üç aşamada aliminyum folyo ile kaplandı. Bu şekilde gelen
ışının prizmayı terk etmeyip tekrar yansıması sağlanarak ortam sıcaklığının nasıl değiştiği
araştırıldı. Beşer dakikalık aralıklarla yapılan ölçümler tablolara kaydedildi.Elde edilen veriler
sera etkisi ve küresel ısınma ile ilişkilendirildi.
GİRİŞ
Karbondioksit, metan, azot oksitleri, ozon kloroflourkarbon gazları, ve su buharı sera
gazlarıdır.
Karbondioksit:Bu gaz, fosil yakıtların (petrol ve türevleri, kömürlerin ve doğal gazın)
sanayide kullanılması sonucunda oluşarak atmosfere karışmaktadır. Atmosfere karışan
karbondioksidin %80 – 85’i fosil yakıtlardan, %15-20’si de canlıların solunumundan ve
mikroskobik canlıların organik maddeleri ayrıştırmasından kaynaklanmaktadır (Mitscherlich
1995). Bu nedenle sanayileşme devriminden önce atmosferdeki toplam karbondioksit miktarı
600 milyar ton tahmin edildiği halde, bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona çıktığı
bildirilmektedir (Houghton et al. 1994’e göre Kadıoğlu 2001). Bir yandan fosil yakıt
kullanımının hızla artışı, öte yandan fotosentez için tonlarca karbondioksit harcayan
ormanların ve bitkisel planktonların tahribi, atmosferdeki karbondioksit miktarını son yılların
en yüksek düzeyine ulaştırmıştır. Yapılan ölçmeler, bu artışın devam ettiğini göstermektedir.
Hawaii, Mauna Loa istasyonu ölçme sonuçlarına göre atmosferdeki karbondioksidin sürekli
artışı (Mitscherlich 1995, Flavin and Dunn 1998) bilim insanlarının son zamanlarda
geliştirdikleri matematiksel bilgisayar modellere göre, CO2 yoğunluğunun iki katına çıkması
halinde küresel sıcaklığın 3°С artacağı hesaplanmıştır. Bu sonuç, karbondioksitin küresel
ısınmadaki etki derecesinin ne kadar yüksek olduğu konusunda bir fikir vermektedir.
Gerçekten sera gazları içinde karbondioksit, küresel ısınmada % 50 paya sahiptir. Bunun
nedeni, hem miktarının çok hem de karbondioksit moleküllerinin atmosferdeki ömrünün 50 –
100 yıl gibi çok uzun olmasıdır. O nedenle küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin başında
karbondioksit salınımının azaltılması gelmekte ve bu hususta uluslar arası düzeyde olağanüstü
çabalar harcanmaktadır.
Metan: Bu gaz organik artıkların oksijensiz ortamda ayrışması (anaerobik ayrışma)
sonucunda meydana gelmektedir. Başlıca kaynakları pirinç tarlaları, çiftlik gübreleri, çöp
yığınları ve bataklıklardır. Metan moleküllerinin ömrünün ve miktarının az olması nedeniyle,
küresel ısınmadaki etki payı % 13 kadardır.
Azot Oksitleri:-Bu sera gazının kaynakları egzoz gazları, fosil yakıtlar ve organik
maddelerdir. Küresel ısınmadaki payı % 5’dir.
Kloroflourkarbon Gazları: Bu sera gazları için doğal kaynak yoktur. Spreylerdeki
püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların
başlıca yapay kaynaklarıdır. Küresel ısınmadaki payları % 22 oranındadır.
Ozon: Yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarındaki ozon’un başlıca kaynağı, egzoz gazlarının
2/3’ünü oluşturan azotoksitlerin ultraviyole ışınları ile fizikoşimik reaksiyona girmesidir. Bu
reaksiyon sonucunda bol miktarda ozon meydana gelir ve
atmosferde birikir. Yalnız, bu gazın oluşumu egzoz
gazlarına ve güneşin ışınlarına bağlı olduğu için (geceleri
üretilmez) miktarı çok değildir. Küresel ısınmadaki sera
etkisi % 10 kadardır.
Su Buharı Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en
başta gelir. Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki
miktarı çok nadir hallerde yükselir. Bol miktarda
bulunduğu atmosfer katmanı genellikle bulutların
oluştuğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır. O nedenle daha çok güneşten gelen ışınları
tutmada ve yükseklere yansıtmada (albedo) etkilidir. Buraya kadar yapılan açıklamalardan
anlaşılacağı üzere, küresel ısınmanın temel nedeni, bol fosil yakıt kullanılmasıyla atmosfere
salınan karbondioksit miktarının çok yüksek miktarlara ulaşmasıdır. Miktar ve atmosferde
kalma süresinin çok yüksek olması nedeniyle küresel ısınmada, sera gazları içindeki etki payı
da çok yüksek olmaktadır.(1)
Küresel Isınma: Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında
belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma
gelmiş ve önem kazanmıştır.Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20.
yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50
yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir
[1].
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir.
Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış
uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin
fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.
Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve
gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma
konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak
küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik
etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere
salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve
ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.Bugün için bilim
çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına
bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit, yeşil bitkilerin fotosentez olayında,
karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle, atmosferden çekilmekte ise de, bu
mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi
yaratmaktadır.
Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının
artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani
bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya
yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer
ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir
bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile
karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.Bu mekanizma, su
buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta,
küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.(3)
Küresel Isınmanın Etkileri: II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık
enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı
2004'te 379 ppm/m3 olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit
üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir.The Observer gazetesinin Şubat 2004'te yayımladığı
Pentagon'a ait Küresel Isınma Raporu'na göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde Avrupa'da birçok
kıyı kenti sular altında kalacaktır. Guardian gazetesinde 2004 yılında yer alan küresel ısınma
haritasına göre bundan en az etkilenen bölgeler Türkiye ve Ortadoğu ile kıyı kesimleri hariç
Kuzey Afrika'dır. Küresel ısınmanın önlenmesi için bazı çareler olarak şunlar sıralanabilir:
1. Her yere ağaçlar dikilmelidir.
2. Teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yenilenmelidir.
3. Yeni teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
4. Dünyaya zarar verenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
5. Kentleşme durdurulmalıdır.
6. Köy benzeri şehirler kurulmalıdır.
7. Sanayi, dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
8. Arabalar vb. buhar gücüyle veya güneş enerjisiyle çalışanlarının da üretilmesi
gerekmektedir.
Küresel Isınmanın Kanıtları:Küresel ısınma olayı, genellikle fosil yakıt kullanımından
meydana gelen yoğun karbondioksit emisyonu (salınımı) ile özdeşleşmiş bulunmaktadır.
Atmosferdeki karbondioksit artışına koşut olarak hava sıcaklığının 1860 yılından beri artışı
(Mitscherlich 1995). bu nedenle, böyle bir olayın varlığını kabul etme ve zararlarının
önlenmesi, fosil yakıt kullanımının kısıtlanması anlamına gelecektir. Bu ise, özellikle
sanayileşmiş ülkeler ekonomisi için çok yönlü olumsuz sonuçlar doğuracağından, bu ülkeler
uzun süre küresel ısınma olayını inkâr etmişlerdir. Daha sonraları, bilim insanlarının ortaya
koydukları kanıtlarla, böyle bir ısınma sürecinin başladığını kabul etmişler ancak, nedeninin
fosil yakıt olmadığına ait çeşitli savlar ortaya atmışlardır. Bu ekolojik afetin önüne geçmek
için uğraş veren bilim insanları, söz konusu bu savların doğru olmadığını somut örneklerle
kanıtlamaya çalışmışlardır. Bunların başlıcaları aşağıda verilmiştir. · Son yüzyılın en sıcak
yazları son 10 – 15 yıl içinde yaşanmıştır. Örneğin 1990’lı yılların dört yılı içinde ölçülen
sıcaklıklar (1991, 1994, 1995 ve 1998) meteoroloji ölçmelerinin yapıldığı 1860 – 1996 yılları
arasında ölçülen sıcaklıkların en yüksek değerlerine sahiptir. 1998 yılında, son 1400 yılın en
sıcak yılı yaşanmıştır (Kadıoğlu 2004). Son 15 – 20 yılda ölçülen küresel sıcaklıkların
ortalaması ise, çeşitli özel yöntemlerle belirlenen son 600 yılın en yüksek sıcaklık ortalaması
olarak hesaplanmıştır. · Küresel ısınmanın çok önemli başka bir kanıtı da kutuplarda ve
yüksek dağlarda (Alpler, Himalayalar gibi) buzulların erimeye başlamış olmasıdır.
Amerikan Kar ve Buz Verileri Merkezi (NSIDC) ölçümlerine göre, küresel ısınma ile ilgili şu
sonuçlar ortaya çıkmaktadır
1) Antarktika’da son 50 yıl içinde hava sıcaklığı 2,5˚C artmış ve 7 dev buzul kitlesinin
alanı, 1974 yılından bu yana 13500 kilometrekare daralmıştır.
2) Yaklaşık 12 bin yıllık olduğu tahmin edilen 3250 kilometrekarelik, 200 metre
derinliğinde, 750 milyon ton ağırlığında buz kütlesi ana parçadan ayrılmış ve binlerce
aysberge bölünmüştür.
3) Larsen-B buzulu, son 5 yılda 5700 kilometrekarelik bölümünü kaybetmiştir. İzlanda
Üniversitesi profesörlerinden Helgi Björnson, yaptığı araştırmalara dayanarak, İzlanda’nın
% 8’ini kaplayan ve kutuplar dışındaki en büyük buzul olan Vatna dev buzulunun, 1930
yılından bu yana en yüksek erime hızına eriştiğini ve küresel ısınmanın böyle devam
etmesi halinde, bu dev buzulun 100 yıl sonra yok olacağını ve bütün İzlanda’nın sular
altında kalacağını, Ocak 2002 yılında bildirmiştir
2) .Güney Kutbu’ndaki Thwaites büyük buzulundan 3400 kilometre karelik (Mayorka
Adası kadar) buz kütlesi kopmuştur (22.03.2002).
Küresel Isınma Alarmı: Küresel ısınma öngörüsünün gerçekleşmesi denizlerin
seviyesinin yükselmesi, kuraklıklar ve seller yaşanması anlamına geliyor.Oxford
Üniversitesi'nden yürütülen ve tüm dünyadan internet aracılığıyla veri toplanarak yapılan
araştırmanın sonuçları Nature dergisinde yayımlandı."Climateprediction.net" adlı projede
şimdiye kadar denenmemiş bir yöntem kullanıldı.Projede atmosferdeki karbondioksit
seviyesinin sanayi devrimi öncesindekinin iki katına çıkması halinde ne olacağı, yani hava
sıcaklığının ne kadar artacağı sorusunun yanıtı arandı. Zira bilim adamlarına göre söz
konusu karbondioksit seviyesine bu yüzyılın ortasında erişilmesi bekleniyor.
Proje uyarınca, hava sıcaklığının artışına ilişkin farklı senaryolar, bir ana bilgisayarda
değerlendirilmek yerine, gönüllülerin kişisel bilgisayarlarına gönderildi.150 ülkeden 95 bin
kişi bu programı internet aracılığıyla bilgisayarlarına yükledi.Küresel ısınmaya temel
oluşturan karbondioksit salınım düzeyinin belirlenmesine yönelik 60 bin farklı senaryo bu
kişisel bilgisayarda değerlendirildi.Kullanıcıların, kendiliğinden çalışan programı
bilgisayarlarına konuk etmekten başka hiçbir katkıda bulunmaları gerekmiyor. Tüm bu
verilerle kürsel ısınma yüzünden ortalama hava sıcaklığının 11 dereceye kadar
yükselebileceği ortaya çıktı. Önceki tahminler bunun yarısı kadar bir artışı
öngörüyordu.Projenin Başkanı David Stainforth, BBC'ye yaptığı açıklamada,
"Araştırmamızın sonuçları, küresel ısı değişimleri için acilen bir şeyler yapmamamız
gerektiğine işaret ediyor" dedi.
İngiltere Meteoroloji Dairesi küresel ısınma konusunda önümüzdeki uluslararası bir
konferansa ev sahipliği yapacak.Konferansta sera etkisi yapan gazların salınımının
sınırlandırılması konusunda atılabilecek adımlar ele alınacak.İngiliz bilim adamları küresel
ısınmanın dünya için küresel terörden daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat
çekiyor.İngiltere, sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu G-8 grubunun dönem başkanlığını
yürüteceği bir yıllık süre içinde küresel ısınmayı gündemde tutacağını söylüyor.Londra,
küresel ısınmayla mücadeleyi öngören Kyoto sözleşmesini imzalaması için ABD'yi ikna
etmeye çalışıyor.Küresel ısınmanın yüzde 25'inden ABD sorumlu tutuluyor.(2)
Kyoto Protokolü: Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda
mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon
dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu
yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol,
ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli
kılmaktadır. 1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü, protokolün
yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları
karbon miktarının) dünyadaki toplam emisyonun %55'ini bulması gerekmekteydi ve bu orana
ancak 8 yılın sonunda Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir.Kyoto Protokolü şu anda tüm
dünyadaki 160 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının %55'inden fazlasını kapsamaktadır. Kyoto
Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektirmektedir.
Sözleşmeye göre;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek,
Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya
yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek,
Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az
enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp
depolamada çevrecilik temel ilke olacak,
Atmosfere bırakılan metan ve karbon dioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji
kaynaklarına yönelinecek,
Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak,
Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık
işlemleri yeniden düzenlenecek,
Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak,
Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu
enerji ön plana çıkarılacak,
Fazla yakıt tüketen fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacaktır.
Amaçlar: Kyoto Protokolündeki amaç, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime
tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır.Hükümetlerarası İklim
Değişikliği Paneli, 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin
etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu
artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir (kaynak: Nature, Ekim 2003 sayısı). Kyoto
Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca
ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler.
Anlaşmanın Durumu: Anlaşma Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmüş, 16
Mart 1998'de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999'da son halini almıştır. Rusya'nın 18 Kasım
2004'te katılmasıyla 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aralık 2006
tarihinde toplam 169 ülke ve devlete bağlı örgütler anlaşmaya imza atmışlardır. İmza atmayan
önemli ülkeler arasında ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkeler haricinde, gelişmekte olan
Türkiye gibi ülkeler de yer almaktadır.Çin ve Hindistan gibi bazı ülkeler ise anlaşmaya imza
atsalar bile karbon salınımlarını azaltmak zorunda değillerdir.(1)
YÖNTEM
20 cmx40 cm,30 cmx40 cm ve 20x30 boyutlarındaki cam levhalar mum silikon kullanılarak
dikdörtgenler prizması şeklinde birleştirildi.Prizmanın üst kısmı her ölçümden sonra soğutma
işlemi yapılacağı için cam yerine streç filmle kapatıldı.Prizma içerisine ev,araba.ağaç
maketleri yeleştirilerek bir yaşama alanı oluşturuldu.Ayrıca ortam sıcaklığını ölçmek için
termometre yerleştirildi.Termometrenin hazne bölümü sıcaklıktan doğrudan etkilenmemesi
için beyaz ince bir kağıtla kapatıldı. Altı adet spot lamba güneş görevi görmek üzere üçlü
gruplara ayrılarak prizmanın üzerine karşılıklı olarak yerleştirildi.Hızlı bir şekilde ısınmasını
sağlamak için altına konulan desteklerle prizma bir miktar yükseltildi.5x40 ve 5x30
boyutlarında karton şeritler kesildi ve alüminyum folyo ile kaplandı. Prizmanın dış yüzeyi
aşamalı olarak alüminyum folyo ile kapatıldı. Bu şekilde gelen ışının prizmayı terk etmeyip
tekrar yansıması sağlanarak ortam sıcaklığının nasıl değiştiği araştırıldı. Beşer dakikalık
aralıklarla yapılan ölçümler tablolara kaydedildi.Bu bilgiler sera etkisi ve küresel ısınma ile
ilişkilendirildi. Deney yapılırken hassas bir laboratuar ortamında bulunmamamız, klimanın
çalışması, kapı ve pencerelerin açık olması gibi faktörler ölçümler esnasında sapmalara neden
olmuştur. Bu sapmaları en aza indirgemek için ölçümler birden fazla yapılıp ortalamaları
alınmıştır.
BULGULAR VE TARTIŞMA
Bu araştırma üç aşamada gerçekleştirildi. Birinci aşamada cam prizmanın etrafı açıkken ikinci
aşamada üst ve alt bölüm dışındaki toplam yüzeyin yarısı ve üçüncü aşamada da tamamı
kapatıldı.
A)Tamamı Açıkken:
İlk sıcaklığı
280C
5 dk.
350C
10 dk.
400C
15 dk.
450C
20 dk.
490C
25 dk.
510C
SICAKLIK-ZAMAN GRAFİĞİ
60
50
49
51
45
sıcaklık
40
40
35
30
28
20
10
0
0
5
10
15
zaman(dk)
20
25
B)Yarısı Kapalıyken:
İlk sıcaklığı
280C
5 dk.
360C
10 dk.
420C
15 dk.
480C
20 dk.
520C
25 dk.
540C
SICAKLIK-ZAMAN GRAFİĞİ
60
50
48
42
40
sıcaklık
54
52
36
30
28
20
10
0
0
5
10
15
zaman(dk)
20
25
C)Tamamı kapalıyken:
İlk sıcaklığı
28 0C
5 dk.
370C
10 dk.
450C
15 dk.
510C
20 dk.
560C
25 dk
590C
SICAKLIK-ZAMAN GRAFİĞİ
70
60
56
sıcaklık
50
45
40
59
51
37
30
28
20
10
0
0
5
10
15
20
25
zaman(dk)
SONUÇ
Yapılan ölçümler sonucunda yüzeyi kaplayan alüminyum folyo miktarı arttıkça prizma
içerisindeki sıcaklığın arttığı görüldü.Buna bağlı olarak sera gazlarının artmaya devam etmesi
halinde atmosfer sıcaklığının giderek artacağı söylenebilir. Aynı zamanda deneyin tersi de
mümkündür.Yüzeyi kaplayan alüminyum folyo miktaı azaldıkça prizma içerisindeki sıcaklık
azaldı. Sonuç olarak, sera gazlarının salınımı azaltılırsa küresel ısınma önlenebilir.
TEŞEKKÜR
Bu çalışmalar sırasında destek ve yardımlarından dolayı Çalıştay Koordinatörümüz Prof. Dr.
Mehmet AY’a, Danışmanlarımız Prof. Dr. Bilal GÜNEŞ,Prof. Dr. Naci İNCİ ve TÜSSİDE
personeline teşekkür ederiz.
KAYNAKLAR
1.http://tr.wikipedia.org/wiki/sera-gazlar%C4%B1(22.06.2009)
2.http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html(22.06.2009)
3.http://www.r10net/sera-gazları.php(22.06.2009)
Download