Ayten Gürbüz 21302724 02.03.2015 BİR FELSEFE OLARAK KAYIP ZAMANLAR Hangi kitap hakkında yazı yazsam diye düşünürken Daniel Defoe’nin Robinson Crusoe kitabı geldi aklıma. Ne çok sevmiştim bu kitabı... Umut doluydu bu kitap. Issız bir adaya düşüp on iki sene kimsenin yüzünü görmeden yaşamak her insanın harcı olmasa gerek. Yalnızlık ve umutsuzluk sarardı beni, acısız bir şekilde ölmenin bir yolunu arardım ıssız bir adaya düşseydim. Ancak Robinson Crusoe’un hayatı ilham doluydu. Adasını yamyamlara karşı savunan bir yerli de oldu zengin bir İngiliz de, köle de oldu idealist bir genç de... Hayatı boyunca dünyanın farklı yerlerinde çok farklı koşullarda yaşadı Robinson. Robinson dünya üstündeki birçok kişiydi. Birçok kişiyle aynı hayatı paylaşmıştı. Hayatı çok daha farklı açılardan gözlemlemişti. Aslında bir bakıma şanslıydı da, bizden çok daha fazla yaşamıştı. Tek düze değildi hayatı her anını yaşanmıştı o. Oysa benim daha 19’umda ne kadar çok yaşanmamış zamanım vardı. Günlerce evin içinde boş boş oturduğum ya da durmadan çalıştığım kayıp zamanlar... Mesela geçen dönem bir öğle arası uykusu kadar hızlı geçmişti. Hiçbir şey yapmamıştım çünkü masa başında saatlerce oturup ders çalışmak dışında. Arkadaşlarımla buluşma sayım bir elin parmaklarını geçmiyordu. Yarıyıl tatilinde üniversite nasıldı diye soranlara verebileceğim bir cevap yoktu. Dönemin başında bir havuza dalmışım da su yüzeyine çıktığımda bir dönem geçmiş gibi hissediyordum. Kayıp zamanlar yaşamıştım sadece. Kayıp zaman nedir diye sorarsanız eğer, bu bir toplum tarafından sindirilmiş felsefik bir yaşam biçimidir(!) Şimdilik bu topluma “Koyun Toplumu” diyelim Bu çok felsefik yaşam biçimi hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız eğer bu yazıyı okumaya devam etmenizi şiddetle tavsiye ederim. Öncelikle gerekmedikçe evden dışarı çıkmayın. Olur da okul iş gibi benzeri durumlarda evden çıkmak zorunda kalırsanız hemen evinize geri dönmek için fırsat kollayın. Çünkü dışarda kalırsanız yeni biriyle tanışırsınız onunla sohbet edeceğim derken yeni bakış açıları falan öğrenirsiniz sonra çok kötü olur benden söylemesi ya da biraz yürüyüş yapayım dersiniz karşınıza bir tiyatro ilanı çıkar sizin de ilginizi çeker dayanamaz bilet alırsınız iki güler eğlenirsiniz tüm felsefe yerle bir olur. Siz evinize dönün olabildiğince kabuğunuzda kalın aman sakın kırmayın o kabuğu. İnsanlar buluşalım dedi mi güler yüzle tabii diyin ama buluşmayın belki beş sene sonra evinize doğru yürürken karşılaşırsınız 5 dk konuşuverirsiniz yeter o. Hem evde yapabiliceğiniz nice güzel şeyler vardır. Her gün aynı kültürün aynı yemeklerini yiyebilirisiniz. Hepsinin tadını zaten bildiğinizden beğenmeme gibi bir riski yoktur üstelik. Sonra televizyon ve internet “ Koyun Toplumunun” birçok hanesinde mevcuttur (Eğer bu yaşam biçimini benimsemek istiyorsanız hemen edinmeniz gerek bunlardan.) Televizyon ve internet öyle sihirli ve güzeldir ki... Kendinizi kapattığınız o salonunuzda saatlerce zamanın birkaç saniyede geçmesini sağlar, ayrıca göz de yorar akşam uykunuzu getirir iyi olur. Ama asıl güzel yanından bahsetmedim daha. Bir hafta sonrasında o saatlerde ne yaptığınız sorulsa verebileceğiniz hiç bir cevap olmaz, kayıp zamandır çünkü o zaman. Böylece yalan söylemeden gizemli bir kişilik yaratabilirsiniz insanların gözünde bu harika değil mi? Kayıp zaman felsefesini çocuklarına aktarmayı da fazlasıyla benimsemiştir “Koyun Toplumu”. Kısa vadede çocukların belli saatler dışında evden çıkması yasaklanır ki çocuk eve kapanmaya alışsın, sokaklar da kadınları rahatsız eden canavarlara kalsın diye. Düşünsenize eğer herkes dışarı çıkarsa, canavarlar nasıl fink atar sokaklarda. Üstelik ya çocuklar çok güler eğlenirse, alışkanlık haline getirirse arkadaşlarıyla buluşmayı, zamanını gerçekten eğlenerek değerlendirmeyi. Ayrıca “Koyun Toplumu” bir başka harika yöntemi daha vardır çocuklarına kendi felsefelerini empoze etmek için. Bu toplum çocuklarına öyle güzel bir hedef koyar ki hepsi matematikte, Türkçe’de (resim, beden eğitimi gibi diğer gereksiz (!) derslerin ne önemi vardır ki zaten) çok başarılı olup mezun olunca memur olup hemen evlenmek ister. Bu sorgusuz sualsiz herkesin hep ulaşmak isteyeceği (!) ortak hedef “Koyun Toplumundaki” harika uyumun kanıtır. Zaten herkesin aynı derslere yeteneğinin olması gayet doğaldır bu toplumda. Çocuklar bu hedefi tamamladığında ortalama 20-30 sene kayıp zaman yaşamıştır ve Koyun toplumunun felsefesini sindirmiştir. Artık yeni nesile kendi felsefesini aktarmak için hazırdırlar. Böylece Koyun Toplumundaki kimse Robinson Crusoe gibi ıssız bir adaya düşmez...