Tunus’ta Dönüflüm Nur CAFOĞLU* Tunus’ta 23 yıllık yönetim, halkın yoksulluk ve yolsuzluğa isyanına yenik düştü. Üniversite mezunu, işsiz ve tek çaresi seyyar tezgâhında sebze satmak olan genç Muhammed kendini yakarak öldürürken Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık bir türlü gerçekleşmeyen “demokrasi” vaatlerinin de sonunu başlattı. Sonrasında ne olacağı hakkında en ufak bir fikri bile olmayan Tunuslu, sancılı bir sürecin ilk “kıvılcımı” oldu. 1957’de cumhuriyet ilan edildikten sonra başa geçen milliyetçi lider Habib Bourguiba’dan “çok yaşlı ve bunak” olduğu gerekçesi ile 1987 yılında “kansız ve şiddetsiz” bir şekilde yönetimi ele geçiren1 Bin Ali, Tunus’u Arap dünyasının ılımlı yüzü haline getirmişti. Bin Ali liberal ekonominin temellerini atmış, İslamcılara karşı sağlam durmuş ve “demokrasi” adına attığı adımlarla Batı’nın takdirini toplamıştı. Eski başkanın döneminde başlayan kadınlara eşit hak tanınması ve eğitimde fırsat eşitliği uygulamalarını devam ettirerek orta sınıfın da desteğini kazanmıştı. Ancak zaman içinde, anayasada kendisine verilen yetkileri kademeli olarak arttırarak muhalefeti susturmuş, ordu, medya ve halk üzerinde güçlü bir baskı oluşturmuştur. İfade özgürlüğü çok sınırlı olan ülkede cezaevleri yüzlerce siyasi tutukluyu barındırmaktadır. Gücün ve kontrolün tek sahibi olan devlet * 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi, Araştırmacı, [email protected] Şubat ’11 • Sayı: 26 21. YÜZYIL [1] Nur Cafo¤lu başkanı, iktidarını 35 bin ordu mensubuna karşı 120 bin polisle güvence altına alarak bir tür “polis devleti” kurmuştur. 10 milyon nüfusun neredeyse 7 milyonunun “gizli polis” için çalıştığı iddia edilmektedir.2 Yönetimin yıkılmasının en önemli sebebi, ülkede yıllardır çözülemeyen ekonomik çöküntü ve diplomalı işsizler sorunudur. Wikileaks belgelerindeki halkın sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını göz ardı eden lider ve eşine dair yazılanlara duyulan tepkinin, medyanın yardımıyla örgütlenebilmesi de ayaklanmayı tetiklemiştir. Protestoların artması ve tansiyonun yükselmesinde polisin kanlı müdahalesi de etkili olmuştur. Bin Ali başta olayların ciddiyetini kavrayamamış ve “terörist”3 olarak nitelendirdiği protestocuları daha çok güç kullanarak bastırmaya çalışmıştır. Ne ilginçtir ki, Bin [2] 21. YÜZYIL Şubat ’11 • Sayı: 26 Ali’yi ülkeye terk etmeye mecbur bırakan halk ayaklanmasına ismini veren “yaseminler”, 1987 yılında Bin Ali’nin yönetimi ele geçirdiği devrimin de adıdır. Başbakan Mohammed Ghannouchi, eski liderin ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan’a sığınmasının ardından hükümeti kurma görevini üstlendi. Muhalefetin ve İslamcı kanadın da yer aldığı “Ulusal Birlik” hükümetini kuran Ghannouchi, 6 ay sonraki seçimlere kadar geçici hükümete başkanlık edecek. Uzun zaman Bin Ali ile birlikte çalışan Başbakanın da devrik liderden farklı olmadığını düşünenler ise hayal kırıklığına uğradı.4 Arap halklarının takdirini kazanan ayaklanma bölgede geniş yankı uyandırmış, liderlerde tedirginlik yaratmış, başta Fransa olmak üzere Batı dünyasını şaşırtmıştır. Şimdi sırada Tunus’ta Dönüflüm neresi ve kim var? Devrim, bölge için domino etkisi yaratır mı? Hanedanlıklar, bir ömür süren yönetim anlayışı, baskıcı anti-demokratik yönetim ve insan hakları sınırındaki uygulamalar diğer Arap ülkelerinde de halkı yönetimlerden soğuttu ve onların meşruiyet temellerini zayıflattı. 68 yaşındaki Libya lideri Kaddafi’nin 41, 64 yaşındaki Yemen lideri Saleh’in 32 ve 82 yaşındaki Mısır Başbakanı Mübarek’in 30 yıllık yönetimi5 tek adam rejimlerinin en önemli örnekleridir. Amerikan yanlısı bir lider olmasına rağmen Obama’nın Tunus halkına yönelik “Hakkınızı aramak için çıktığınız bu cesur ve adanmış yolda Amerika da yanınızdadır”9 mesajı da dikkat çekici oldu. Bu arada Mısır’ın “sıradaki” devlet olma ihtimalinden söz edilmekte. Büyük ölçüde sendikalar ve bazı meslek teşkilatlarının örgütlediği düşünülen gösterilere ordunun sert tepki vermekten kaçınması, yeni dönemde bu kurumun önemli bir rolünün olabileceğini düşündürmekte. Ayaklanmanın diğer Arap devletlerine yayılıp yayılmayacağı ile ilgili farklı tezler mevcuttur. Arap dünyasının diğerlerinden faklı olduğunu ve bu ayaklanmanın diğer devletlere sıçramayacağını öngören Stephan Walt’a6 göre her bir ülke küçük farklılıklarla kendine has yönetim biçimlerine sahiptir ve Bin Ali’nin bu süreci yönetememiş olması diğer ülkelerin de yönetemeyeceği anlamına gelmemektedir. Walt’a göre bir toplumun devrimci potansiyelini önceden tam kestirmek mümkün olmayabilir, yükselen tansiyon küçük bir kıvılcım gerektirir. Tunus’ta yaşananlar diğer Arap diktatörlüklerine bir uyarı niteliğinde olacağından bu rejimlerin alacağı önlemler olayların yayılmasını önleyebilir. Önümüzdeki dönemde ülkede anarşi, şiddet ve ekonomik zorluklar yaşanırsa bu durum diğer Arap halkları için başkaldırıyı daha az “cazip” hale getirebilir. Ortalık durulduğunda değişen tek şeyin lider olması mümkünse de kolay değil. Çünkü halk artık sesini yükseltebileceğini gördü ve gösterdi. Bu nedenle yeni yönetimin “işi kolay olmayacak.” Bin Ali rejiminin “sefasını sürmüş” aktörlerinden “halkın göz hapsindeki” Başbakan Ghannouchi için durum özellikle böyle. Diğer Arap rejimlerinin Tunus örneğinden nasıl etkilenecekleri ise önceden tahmin edilmesi kolay olmayan domino dinamiklerinin yanı sıra bu ülkelerdeki yerel koşullar, liderlerin atacağı adımların “kalitesi,” uluslararası aktörlerin tavrı ile şekillenecek. Tunus’ta yaşananları kendileri için tehdit olarak gören otokratik Arap rejimleri, nispi demokratikleşme, sertleşme ya da halkı ekonomik araçlarla “satın alma” gibi seçeneklere sahip. Birçok Arap yönetimi Tunus’ta yaşananlardan sonra bazı temel tüketim maddelerine yaptıkları zamları hızla geri aldı. Ancak bunun da ötesinde kamu çalışanlarının maaşlarının arttırılması, yeni iş imkanları yaratılması, sosyal güvenlik düzenlemeleri, mülk edinme kanununda değişiklik gibi bir takım önlemler alınması gerekebilir.7 Rami Khouri ise Mısır, Cezayir ve Ürdün’deki protesto gösterilerinden sonra “cinin şişeden çıktığını” düşünüyor.8 Amerika ve Avrupa Birliği ile bu kadar sıkı ilişkiler içindeyken demokrasi söylemleri ve teokratik pratiğin bunca sene bir arada yürütülmüş olması da düşündürücü. Ama Bin Ali Bölgesine göre ekonomik olarak gelişmiş, yetişmiş genç insan kaynağı ve belli bir orta sınıfa sahip olan bir ülkenin yolsuzluk, çürüme ve yoksulluğun yaygınlığı karşısında tepki vermesi şaşırtıcı değil. Ama işsiz Muhammed kıvılcımı yakmasaydı bu düzen bir süre daha devam edebilirdi. 21. YÜZYIL 1 Hurriyet, “Bin Ali: 23 Yıl Sonra Ülkesinden Kaçan Lider”, 15 Ocak 2011 2 The Independent, “The Brutal Truth About Tunisia”, 17 Ocak 2011 3 a.g.m 4 Financial Times, “More Tunis Protests Amid Return to Work”, 17 Ocak 2011 5 Washington Post, “Tunisia's Jasmine Revolution” 15 Ocak 2011 6 Foreing Policy, “Why the Tunusian Revolution Won’t Spread”, 16 Ocak 2011 7 Financial Times, “Tunisia Heralds a Long Battle for Arab Reform”, 16 Ocak 2011 8 McClatchy, “Could 'Tunisia effect' topple more Mideast regimes?”, 15 Ocak 2011 9 a.g.m Şubat ’11 • Sayı: 26 21. YÜZYIL [3]