Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi T

advertisement
 Bu metin 23 – 24 Eylül 2014 tarihlerinde Kocaeli Üniversitesinde düzenlenen “Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi” başlıklı konferansta sunulan tebliğdir. This paper was presented in International Energy and Security Congress that took place at Kocaeli University, Turkey on September 23‐24, 2014. UKRAYNA KRĐZĐNĐN AVRUPA BĐRLĐĞĐ ENERJĐ GÜVENLĐĞĐNE
ETKĐLERĐ
Ufuk CERRAH
Giriş
28 üye devletten oluşan AB, Kuzey Amerika (NAFTA) ve Doğu Asya (Çin, Japonya,
Güney Kore ve ASEAN) ile birlikte dünyanın en büyük ekonomik merkezleri arasında yer
almaktadır. Yaklaşık 72 trilyon dolar olan dünya gayri safi hâsılasının %24’ünü yani 17
trilyon dolarını sadece AB üretmektedir ve bu veri onu listenin ilk sırasına yerleştirmektedir.
Dünyanın 10 büyük ekonomisinden 4’ü (Almanya, Fransa, Đngiltere, Đtalya) AB üyesi
devletlerdir. AB 507 milyon kaliteli nüfusu ve ortalama 33 bin dolar kişi başı geliri ile
dünyanın satın alma gücü en yüksek ekonomisidir. 18.4 trilyon dolar olan dünya mal
ihracatının 5.8 trilyon doları, 18.6 trilyon dolar olan dünya mal ithalatının 5.9 trilyon doları
AB tarafından yapılmaktadır. 37 trilyon dolar olan dünya ticaret hacmi içinde AB’nin payı
%32 yani 11.7 trilyon dolardır. Küresel ekonomide yapılan yaklaşık 1.4 trilyon dolar
değerindeki doğrudan dış yatırımların 330 milyar doları AB tarafından yapılmaktadır.
Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve serbest piyasa ekonomisi gibi liberal
değerlere dayanan sistemi ile AB yine bu yatırımların 260 milyar dolarını kendi kıtasına
çekebilmektedir.1 Birliğin 2009 yılından buyana yaşadığı ve düşük büyüme oranları, kamu
borçları, bütçe açıkları ve işsizlik ile açıklanan ekonomik ve finansal krize (Euro Krizi)
rağmen AB dünyanın en büyük ekonomisi olma özelliğini korumaktadır.
Dünyanın en büyük ekonomisi AB ekonomik sisteminin ve dolayısıyla küresel
ekonomik sistemin istikrarlı bir şekilde işlemesi için ekonominin temel girdisi olan enerjiye
AB’nin ve küresel piyasaların güvenli bir şekilde ulaşması büyük önem taşımaktadır.
Hâlihazırda AB ekonomisi için gerekli olan enerjinin %40’ını petrol, %25’ini doğalgaz,
%17’sini kömür, %12’sini nükleer güç, %4’ünü hidroelektrik santralleri ve %2’sini de diğer
kaynaklardan temin etmektedir.2 AB yeterli petrol, doğalgaz ve kömür kaynaklarına sahip
olmadığı için bu kaynakları uluslar arası piyasalardan temin etmek durumunda kalmaktadır.
Bu durum AB ekonomisinin enerji konusunda dış piyasalara bağlı olmasına neden olmakta ve
kırılgan bir ekonomik yapıya yol açmaktadır. Bu nedenle AB’nin enerji kaynaklarına
1
Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013, s.9,13,14,18,3739,59,60.
2
BP Statistical Review of World Energy, June 2013, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/statisticalreview/statistical_review_of_world_energy_2013.pdf, (Erişim 25.09.2014).
815
“kesintisiz” ve “serbest piyasa koşulları”nda ulaşması büyük önem arz etmektedir. Bu durum
enerji güvenliği konusunu AB gündeminin üst sıralarına taşımıştır.
Şekil-1
AB ve Enerji Güvenliği
Enerji güvenliği konusu AB gündemine ilk defa 1970’li yıllarda yaşanan petrol
krizleri ile girmiştir.3 AB açısından enerji güvenliği Avrupa pazarlarına ve uluslar arası
pazarlara enerjinin kesintisiz olarak, yeterli miktarlarda, güvenilir ve çeşitli tedarikçilerden ve
istikrarlı fiyatlarla ulaştırılmasıdır. Bununla birlikte temiz enerji kaynaklarına erişim, enerji
kullanımında yüksek verimliliğin sağlanması, enerji kullanımında kaynak çeşitlendirmesine
gidilmesi, yerli enerji üretim imkânlarının araştırılması ve bütün bunlarla bağlantılı olarak
çevrenin korunması AB açısından büyük önem taşımaktadır.
Dünyanın en büyük enerji ithalatçısı konumunda bulunan AB’nin enerjide dış
piyasalara bağımlılık oranı hâlihazırda %55 seviyelerinde bulunmaktadır. AB ihtiyacı olan
petrolün %84’ünü ve doğal gazın ise %64’ünü ithal etmektedir.4 AB ihtiyacı olan enerjiyi
Kuzey Afrika, Ortadoğu, Hazar Havzası, Rusya ve Kuzey Denizinden (Norveç) temin
etmektedir.
AB ihtiyacı olan enerji kaynaklarını petrol ve doğalgaz boru hatları ile ve deniz aşırı
ülkelerden ise tankerlerle kıtasına taşımaktadır. Enerji arz güvenliğinin sağlanması açısından
3
Jan Frederick Braun, “EU Energy Policy Under the Treaty of Lisbon Rules: Between a New Policy and
Business as Usual”, EPIN Working Paper No:31, 2011,
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2001357, (Erişim 25.09.2014).
4
Energy Production and Imports,
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Energy_production_and_imports , (Erişim
25.09.2014).
816
hem bu enerji kaynak alanlarının ve hem de enerji aktarım hatlarının güvenliği ve istikrarı
büyük önem taşımaktadır.
AB'nin Toplam Enerji Hamaddesi Đthalatı
Kazakistan
4%
Diğer Rusya
36% 32%
Norveç
12%
Nijerya
5%
Cezayir
6%
Suudi Arabistan
5%
Şekil-2
AB’nin petrol ve doğalgaz temininde önemli bir kaynak ülkesi Kuzey Denizi
vasıtasıyla Norveç’tir. AB ithal ettiği doğalgazın %28.2’sini ve petrolün de yaklaşık %15’ini
Norveç’ten almaktadır.5 Avrupa kıta sisteminin bir parçası olan fakat Birlik üyesi olmayan
Norveç’ten petrol ve doğalgaz alımına ilişkin bir sorun bulunmamakla birlikte Kuzey Denizi
enerji kaynaklarının 2030’lu yıllarla birlikte tükenmeye başlayacağı tahmin edilmektedir.
2011 yılında başlayan “Arap Baharı” süreci AB’nin komşusu enerji zengini Kuzey
Afrika ve Ortadoğu’da büyük bir istikrarsızlık yaratmıştır. Hâlihazırda Mısır ve özellikle
Libya istikrarsızlık içinde bulunmaktadır. Tunus ve Cezayir’deki durum ise hassastır. AB’nin
petrol ve doğalgaz ithal ettiği Afrika ülkesi Nijerya’da ise kuzeyde yaşayan Müslümanlar ile
güneyde yaşayan Hıristiyanlar arasında çatışmalar bulunmaktadır. Dini bir terör örgütü olan
Boka-Haram örgütü Nijerya’da istikrarsızlık kaynağı olmaya devam etmektedir.
5
Patrick
Pouyanné,
“Increasing
European
Energy
Production”,
Brussels,
2014,
http://ec.europa.eu/energy/events/doc/20140521_essc_presentation_patrick_pouyanne.pdf, (Erişim 25.09.2014).
817
Kuzey Afrika’dan AB’ye Enerji Kaynağı Đhracatı Altyapısı
Harita-1
Doğu Akdeniz’de; Suriye’de 2011 yılında başlayan istikrarsızlık ve iç savaş devam
etmektedir. Kronikleşmiş Kıbrıs sorunu ve Filistin sorunu hâlen çözülememiştir. Doğu
Akdeniz’de keşfedilmeye başlanan enerji kaynakları hem fırsatları hem de riskleri
beraberinde getirmektedir. Son yıllarda Birleşik Devletler, Rusya, Đngiltere ve diğer Avrupa
devletlerinin Doğu Akdeniz’e olan ilgisi artmıştır. Günümüzde Doğu Akdeniz yalnız enerji
aktarım hattı olma noktasında değil, aynı zamanda enerji kaynak alanı olma özelliği de
taşımaktadır. Bölgede Đngiltere’nin Kıbrıs’ta, Rusya’nın ise Suriye’nin Tartus şehrinde askeri
üsleri bulunmaktadır. Birleşik Devletlerin ise Türkiye ve Girit adasında askeri üsleri
bulunmakta ve aynı zamanda Washington yönetimi Doğu Akdeniz’de güçlü bir donanma
bulundurmaktadır. Hem enerji kaynak alanlarının hem de enerji aktarım hatlarının güvenliği
açısından Doğu Akdeniz’de Kıbrıs sorununun çözümü ve buna bağlı olarak deniz yetki
alanlarının belirlenmesi çözülmeyi bekleyen önemli sorunlardır. Güney Kıbrıs’ın AB üyesi
olması, Türkiye’nin AB’ye aday müzakere sürecinde bir ülke konumunda bulunması ve
AB’nin enerji güvenliği konusu hep birlikte değerlendirildiğinde Kıbrıs sorununun çözümü ve
buna bağlı olarak Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesi önümüzdeki günlerin
en önemli gündem maddeleri olacaktır. 2014 yılının Şubat ayında Kıbrıs sorununun
çözümüne ilişkin olarak BM’nin arabuluculuğunda müzakere süreci yeniden başlamıştır.
Birleşik Devletler Başkan Yardımcısı Joe Biden Mayıs ayında Ukrayna temaslarının ardından
adayı ziyaret etmiş ve müzakere sürecine olan desteğini açıklamıştır. Bu ziyaret Washington
Yönetimi tarafından 1962 yılından buyana Kıbrıs’a gerçekleştirilen en yüksek seviyeli ziyaret
818
olma özelliği taşımaktadır.6 Bu noktada enerji güvenliği ve buna bağlı olarak Doğu
Akdeniz’deki jeopolitik sorunların çözülmesinde bölge ülkelerinin yanı sıra Birleşik
Devletler, Rusya ve AB ülkelerinin belirleyici konumda olacaklarını ifade edebiliriz.
Irak ve Đran hariç AB’nin enerji temin ettiği Körfez ülkeleri ise görece istikrarlı
durumda bulunmaktadırlar. Arap Baharı süreci bu ülkeleri etkilese de iktidarda bulunan
otoriter yönetimler kontrolü tekrar ele almış görünmektedirler. Amerikan işgâlinin ardından
Irak’ta oluşan istikrarsızlık durumu hâlen devam etmektedir. Ülke üç bölgeye ayrılmış ve
kuzeyde Kürtler, güneyde Şiiler ve orta kesimde Sünniler arasında sürdürülebilir bir anlaşma
sağlanamamıştır. Irak’ın sahip olduğu petrol ve doğalgazın uluslar arası piyasalara istikrarlı
bir şekilde ulaştırılabilmesi için ülkede bütünlüğün ve güvenliğin sağlanması büyük önem
taşımaktadır. Kuzey Irak’ta bulunan Bölgesel Kürt Yönetimi Türkiye ile işbirliği yaparak
Avrupa pazarlarına ulaşmaya çalışırken, güneydeki Şiiler ise Đran ile yakınlık kurmaktadır.
2014 yılında Bağdat ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasında kalan bölgeyi IŞĐD terör örgütü işgâl
etmiş durumdadır. Uluslararası toplum hâlihazırda IŞĐD ile mücadele etmektedir.
AB Tahran’ın nükleer programı nedeni ile Đran’a 1 Temmuz 2012’den itibaren petrol
ve 1 Temmuz 2013’ten itibaren ise doğalgaz ambargosu uygulamaktadır.7 Đran’ın nükleer
programına ilişkin olarak AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin
moderatörlüğünde P5+1 olarak bilinen müzakere süreci devam etmektedir. (Müzakerelere
Đran ile birlikte ABD, Đngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya katılmaktadır.)
AB’nin Türkiye üzerinden enerji temin ettiği Hazar Havzası bölgesinde de çeşitli
jeopolitik sorunlar bulunmaktadır. Her şeyden önce Hazar Havzası’nın statüsü konusu en
önemli sorunu oluşturmaktadır. Hazar Havzası enerji kaynaklarının kıyıdaş ülkeler arasında
paylaşılması açısından bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. Ermenistan’ın Türkiye ve
Azerbaycan ile olan mevcut sorunları, Dağlık Karabağ’ın işgâli, Gürcistan’daki Abhazya,
Güney Osetya ve Cevahetya sorunları ve Ermenistan’daki 112. Rus askerî üssü (kolordu
büyüklüğünde) Güney Kafkasya’da istikrarsızlık kaynağı olmaya devam etmektedir.8 Rusya
Federasyonu sınırları içerisinde kalan Kuzey Kafkasya her nekadar Putin Yönetimi
döneminde kontrol altına alınsa da jeopolitik açıdan hassas bir bölge olma özelliğini
6
Helena Smith, “US Vice-President Joe Biden Pushes Energy Cooperation in Visit to Cyprus”,
http://www.theguardian.com/world/2014/may/22/us-vice-president-joe-biden-visits-cyprus-energy-cooperation,
(Erişim 25.09. 2014).
7
Cornelius Adebahr, “Easing EU Sanctions to Iran”, Carnegie Endowment for International Peace,
http://carnegieendowment.org/2014/06/16/easing-eu-sanctions-on-iran, (Erişim 25.09.2014).
8
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, Đstanbul, 2014, s.11-14,
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (Erişim
25.09.2014).
819
korumaktadır. Yine Hazar Havzasının doğusunda kalan Orta Asya ülkeleri Moskova’nın
baskısı altında bulunmaktadır. Rusya bu bölgenin sahip olduğu petrol ve doğal gazı kendi
üzerinden Avrupa pazarlarına ulaştırmak istemektedir. Moskova yönetimi Güney Kafkasya ve
Orta Asya ülkelerini kendi etki alanında tutarak Hazar Havzası enerji kaynaklarını ve enerji
aktarım hatlarını kontrol etme politikasını takip etmektedir. Bu noktada Azeri petrol ve
doğalgazı ile Kazak petrolü ve Türkmen doğalgazı Moskova açısından stratejik önemdedir.
Gürcistan, Ermenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan ise sahip oldukları coğrafî
konumları nedeni ile enerji aktarım hattı olma özelliği taşımaktadırlar.
Rusya Federasyonu AB’ye petrol, doğalgaz ve kömür tedariki noktasında önemli bir
ülke konumundadır. AB’nin genel enerji üretiminde %82 orana sahip birincil enerji
kaynakları olan petrol, doğalgaz ve kömürde Rusya’ya bağımlı olduğu görülmektedir. AB’nin
dış piyasalardan ithal ettiği petrolün %34.5’ini, doğalgazın %30’unu ve kömürün de %27’sini
Rusya’dan temin ettiği ve dolayısıyla genel enerji temininde de AB’nin Rusya’ya %30
oranında bağımlı olduğu görülmektedir.9
3.370 milyar metreküp olan Dünya doğal gaz yıllık üretiminin 776.5 milyar
metreküpünü Rusya, 147 milyar metreküpünü ise AB sağlamaktadır. 3.347 milyar metreküp
olan Dünya doğal gaz yıllık tüketiminin 576 milyar metreküpünü Rusya, 438 milyar
metreküpünü de AB yapmaktadır. AB her yıl tükettiği 130 milyar metreküp doğal gazı
Rusya’dan ithal etmektedir. Rusya 200 milyar metreküp doğal gaz ihracatının yaklaşık 130
milyar metreküpünü AB’ye diğer kalan 70 milyar metreküpünü de Türkiye dâhil diğer
ülkelere yapmaktadır. AB doğal gaz ithalatının %30’unu Norveç, %30’unu Rusya, %14’ünü
Cezayir ve %10’unu Katar’dan yapmaktadır.10
Şekil-3
9
Hasan Selim Özertem, “Ukrayna’daki Krizin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkisi”, USAK Analist Dergisi,
Ankara, Temmuz 2014, s.80-81.
10
Doğal Gaz Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013, s.4-5.
820
Dünya petrol üretiminde Rusya’nın payı yaklaşık %10 civarındadır. Rusya üretiminin
yaklaşık yarısını kendisi tüketmektedir. AB’nin dünya tüketimindeki payı ise %16’dır. AB
ihtiyacı olan petrolün %34.5’ini Rusya’dan, %13.8’ini Norveç’ten, %10.2’sini Libya’dan
almaktadır.11 Kısacası AB’nin enerji temininde öncelikle Rusya, Norveç ve Kuzey Afrika
(Cezayir ve Libya) kaynaklarına yöneldiği görülmekte ve bu kaynaklara ilave olarak da
Ortadoğu ve Hazar Havzası enerji kaynaklarını kullanmaktadır. Bu nedenle AB’nin Rusya,
Kuzey Afrika, Ortadoğu, Güney Kafkasya ve Orta Asya ile olan ilişkileri büyük önem
taşımaktadır. Enerji kaynak alanlarının ve enerji aktarım hatlarının güvenliği yani arz
güvenliği açısından bu bölgelerdeki jeopolitik durum değişiklikleri AB tarafından yakından
takip edilmektedir.
Şekil-4
Enerji ihraç eden ülkeler açısından da talep güvenliği konusu önemli bir parametredir.
Bu noktada AB dünyanın en büyük pazarı ve aynı zamanda güvenilir ve istikrarlı bir aktördür.
Rusya kendi doğalgaz ve petrolünün önemli bir bölümünü Avrupa’ya ihraç etmektedir. AB de
Rusya’nın enerji kaynaklarına istikrarlı ve güvenli bir şekilde ulaşmak istemektedir. Bu
nedenle AB ile Rusya arasında jeo-ekonomik alanda karşılıklı bir bağımlılık söz konusudur.
11
Petrol Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ankara, 2013, s.2-4.
821
Şekil-5
Şekil-6
AB’nin enerji arz güvenliği açısından enerji aktarım hatlarının güvenliği de önemli bir
konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada Kuzey Afrika enerji kaynaklarının AB’ye
ulaştırılmasında Akdeniz, Ortadoğu enerji kaynaklarının AB’ye aktarılmasında Doğu Akdeniz
ve Türkiye, Hazar Havzası enerji kaynaklarının AB pazarlarına ulaştırılmasında Güney
Kafkasya, Türkiye ve Karadeniz, Rusya’nın sahip olduğu petrol ve doğal gazın AB pazarına
ulaştırılmasında ise Baltık Denizi, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Karadeniz kullanılmaktadır.
Enerji arz güvenliğinin sağlanması açısından bu aktarım hatlarının güvenliği ve istikrarı
büyük önem taşımaktadır.
Enerji kaynak alanları ve aktarım hatlarının güvenliğinin yanında AB yaşanabilecek
jeopolitik durum değişikliklerinden etkilenmemek için tedarikçi çeşitlendirme yoluna gitmeli
ve çeşitli enerji aktarım hatlarını kullanma yollarını aramalıdır. Kısacası AB enerji temininde
tek bir aktöre bağımlı kalmamalıdır. Bu açıdan Birliğin; Kuzey Afrika, Rusya ve Ortadoğu
enerji kaynaklarına olan bağımlılığını görece azaltırken, Afrika, Hazar Havzası ve Doğu
822
Akdeniz vasıtasıyla enerji temin etme yoluna gitmesi gerekmektedir. Bununla birlikte AB
yeterli petrol, doğalgaz ve kömür kaynaklarına sahip olmadığını göz önünde bulundurarak
çevre dostu yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeli ve bu konuda gerekli yatırımları ve
AR-GE çalışmalarını süratle yapmalıdır. 2008 yılında Birleşik Devletlerde konvansiyel
olmayan enerji kaynaklarının (kaya gazı ve petrolü) keşfi noktasında ciddi yatırımlar yapılmış
ve sonuç alınmıştır. Birleşik Devletler hâlihazırda dünya gaz üretiminin %20.6’sını tek başına
sağlamaktadır. Hemen arkasından gelen Rusya’nın payı ise %17.9’dur.12 Yapılan bu
çalışmalara sayesindedir ki Birleşik Devletler önemli bir doğal gaz ihracatçısı olan Đran’a
karşı
yaptırımları rahatlıkla uygulayabilmiş ve Đran’ın uluslar arası piyasalardan
soyutlanmasını kendi telafi edebilecek güce kavuşmuştur. Đran’a uygulanan ambargo enerji
fiyatları noktasında bir istikrarsızlığa yol açmamıştır.
AB ihtiyacı olan enerjinin %12’sini nükleer reaktörler yolu ile elde etmektedir. 28
üyeli AB’de 14 ülkede (Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Đspanya, Fransa,
Macaristan, Hollanda, Romanya, Slovenya, Slovakya, Finlandiya, Đsveç ve Đngiltere) aktif
nükleer reaktör bulunmaktadır. 2012 yılı verilerine göre, Avrupa’da kullanılan elektriğin
%30'u AB üyesi 14 ülkede yer alan nükleer reaktörlerle karşılanmıştır. 2013 yılında Fransa
tek başına Avrupa'nın nükleer enerji üretiminin yaklaşık yarısını gerçekleştirmiştir. Bu
dönemde, AB'de nükleer santrallerden sağlanan toplam elektriğin %48,2'si Fransa, %11,3'ü
Almanya, %8'i Đngiltere, %7,3'ü Đsveç ve %7'si de Đspanya'da üretilmiştir. Nükleer tesislerin
elektrik üretimi, 1990-2012 yılları arasında birçok Avrupa ülkesinde artış göstermiştir. Söz
konusu yıllar arasında nükleer santrallerin üretim kapasiteleri, Çek Cumhuriyeti'nde %141,
Fransa'da %35,4, Slovakya'da %28,7, Finlandiya'da %19,6, Slovenya'da %19,5, Macaristan'da
%15, Đspanya'da %13,3, Hollanda'da %11,8, Bulgaristan'da %7,6, Đngiltere'de %7,1 artış
göstermiştir. Öte yandan, AB üyesi Romanya'da ilk nükleer tesis 1996 yılında devreye
alınırken, Litvanya 2009 yılında nükleer enerjiden elektrik üretimine son vermiştir. Almanya,
Đsveç ve Belçika da nükleer santrallerinin elektrik üretim miktarını azaltmaya karar
vermişlerdir.13
11 Mart 2011 günü Japonya’da meydana gelen deprem ve ardından yaşanan tsunami
sonrası Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen nükleer kaza ve sızıntı Çernobil
felaketinden sonraki en büyük nükleer kaza olarak kayıtlara geçmiştir. Çevre konusunda
12
Emine Filoğlu, “Dünya’da ve Türkiye’de Doğal Gaz ve Shale Gas (Kaya Gazı) Teknolojileri ve Ticareti”,
Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı Sunumu, 25.04.2013.
13
AB Nükleer Güvenlik Düzenlemelerini Sıkılaştırıyor, http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-nukleerguvenlik-duzenlemelerini-sikilastiriyor-029799, (Erişim 12.06.2014).
823
hassasiyetleri olan AB yaşanan bu kazadan sonra nükleer reaktörler vasıtasıyla enerji teminine
daha temkinli yaklaşsa da nükleerden vazgeçecek durumda değillerdir. Bununla birlikte AB
ülkelerinin nükleer reaktörler için gerekli olan yakıt temininde kullanılan uranyumun %95’ini
de dışarıdan temin ettiğini belirtmeliyiz.14
Avrupa’daki Nükleer Reaktör Durumu
Harita-2
Avrasya Coğrafyasında Jeopolitik Rekabet
1979 yılında Đran’da yaşanan Đslâm Devrimi, 1991 yılında Soğuk Savaş’ın sona
ermesi, I. Körfez Savaşı ve 11 Eylül terör saldırılarının ardından Birleşik Devletlerin
Afganistan ve Irak harekâtları Avrasya coğrafyasında kayda değer jeopolitik durum
değişiklikleri yaratmıştır. Petrol ve doğalgaz zengini Đran, “Đslâm Devrimi”nden sonra Batı
dünyası ile olan ittifakını sonlandırmış ve diğer aktörlerle yakın ilişkiler geliştirme yollarını
aramıştır. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile uluslar arası ilişkileri ideoloji değil, etnik ve dini
kimlikler şekillendirmeye başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde enerji zengini Kuzey
Afrika ve Ortadoğu ile Batı dünyası arasında ayrışma yaşanmıştır. Batı ile Đslâm dünyası
14
David Buchan, Europe’s Energy Security - Caught Between Short-term Needs and Long-term Goals, The
Oxford Institute for Energy Studies, July 2014, s.5., http://www.oxfordenergy.org/2014/07/europes-energysecurity-caught-between-short-term-needs-and-long-term-goals/, (Erişim 25.09.2014).
824
arasındaki ilişkiler enerji güvenliği konusunu doğrudan etkilemiştir. Batı Đslâm dünyasının
halklarını göz ardı ederek, Đslâm ülkelerinin otoriter yönetimleri ile ittifakını devam
ettirmiştir. Bu politika 2010 yılında “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreci başlatmış ve
dünya enerji kaynaklarının ve enerji kaynakları aktarım hatlarının bulunduğu bölgeler daha da
istikrarsızlaşmıştır. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki istikrarsızlık durumu hâlen devam
etmektedir.
Varşova Paktı’nın ve SSCB’nin dağılması ile birlikte Rusya Balkanlar, Doğu Avrupa,
Baltık, Karadeniz, Kafkasya, Hazar Havzası ve Orta Asya’da jeopolitik kayıplar yaşamış ve
bu bölgelerde güç boşlukları (power holes) oluşmuştur.15 Hazar Havzası enerji kaynaklarının
Moskova’nın kontrolü olmadan uluslar arası piyasalara ulaştırılması ihtimali, AB için
alternatif bir kaynak alanı olması açısından Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın
önemini arttırmıştır. Hazar Havzası enerji kaynaklarının Batı pazarlarına ulaştırılması
noktasında enerji aktarım hattı olan Güney Kafkasya, Anadolu, Balkanlar ve Karadeniz
bölgeleri de önem kazanmıştır. Bununla birlikte Rusya’nın sahip olduğu enerji kaynaklarının
AB pazarına ulaştırılmasında kullanılan Doğu Avrupa’da da soğuk savaş sonrası dönemde
jeopolitik değişimler yaşanmıştır.
1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile AB adını alan Avrupa
entegrasyon süreci doğu yönünde genişlemiş ve 28 üyeli siyasi ve ekonomik bir birliğe
dönüşmüştür. AB Soğuk Savaş sonrası dönemde eski Doğu Bloğu üyeleri olan Merkezi ve
Doğu Avrupa ülkelerini bünyesine katmıştır. Günümüzde AB’nin doğu sınırları Rusya
Federasyonu, Beyaz Rusya, Ukrayna, Moldova ve Türkiye’ye kadar ulaşmıştır. Bu hattın
batısı artık AB’nin bir parçasıdır ve Batı Balkan ülkelerinin orta vadede Birliğe üye olacağı
değerlendirilmektedir. Brüksel GKRY’ni de Birliğe üye yaparak sınırlarını Doğu Akdeniz’e
doğru genişletmiştir. AB’nin bu genişlemesine paralel olarak NATO da doğu yönünde
genişlemiş, 28 üyeli bir ittifaka dönüşmüştür. Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya’nın hem
AB hem de NATO üyelikleri Moskova’nın Doğu Avrupa ve Baltık Denizi’ndeki etkinliğini
sınırlamıştır. Romanya ve Bulgaristan’ın AB ve NATO üyeliği ise Rusya’nın hem Balkanlar
hem de Karadeniz Havzasında jeopolitik kayıplara uğramasına neden olmuştur. Batı dünyası
AB ve NATO vasıtasıyla etkinliğini doğu yönünde genişletmiş ve Baltık Denizi, Orta ve
Doğu Avrupa, Karadeniz ve Balkanlar üzerindeki etkinliğini arttırmıştır.
1990’lı yıllarda görece zayıf durumda bulunan Rusya ise kendi iç sorunları ile
uğraşmak durumunda kalmıştır. Çeçenistan sorunu Moskova’nın 10 yıllık enerjisini tüketmiş,
15
Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, Đstanbul, 39. Baskı, 2009, s.109-115.
825
sonuçta Rusya Kuzey Kafkasya’da kontrolü sağlamıştır. SSCB’nin dağılmasının ardından
Moskova yönetimi eski SSCB üyelerini Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) adı altında bir
arada tutmaya gayret etmiş ve onlarla siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini muhafaza etmek
istemiştir. Fakat Baltık ülkeleri BDT’ye katılmamışlardır. Ukrayna ise BDT’ye daha sonradan
Moskova’nın baskıları ile 1993 yılında dâhil olmuştur.16
Moskova yönetimi için 1990’lı yıllardaki önemli bir diğer öncelik ise Rusya
Federasyonu dışında yaşayan Rusların çıkarlarının bulundukları ülkelerde (eski SSCB
ülkeleri) korunması olmuştur. Eski SSCB ülkelerinde yaklaşık 30 milyon Rus kökenli insan
yaşamaktadır. Ukrayna’da 9 milyon, Kazakistan’da 4 milyon, Beyaz Rusya’da 1,5 milyon,
Kırgızistan’da 500.000, Özbekistan’da 800.000 ve Tacikistan’da ise 50.000 kişilik Rus nüfus
yaşamaktadır. Bununla birlikte Moldova’nın ayrılıkçı Transdinyester bölgesinde yaşayan
500.000 kişinin 180.000’i Rus’tur.17 Baltık ülkeleri Estonya’da 350.000, Letonya’da 800.000
ve Litvanya’da da 220.000 Rus kökenli insan yaşamaktadır.18 Moskova yönetimi Rusya
Federasyonu dışında yaşayan bu Rus nüfusun haklarını korumak ve çıkarlarını takip etmek
için “Yakın Çevre” politikası olarak bilinen dış politika doktrinini açıklamıştır. Bu kapsamda
Moskova Rus kökenli insanların yaşadığı Baltık ülkeleri, Beyaz Rusya, Ukrayna, Moldova,
Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgelerini yakın çevre olarak tanımlamıştır. Bu bölgeler
Moskova’nın yakın çıkar alanı olarak görülmüş ve diğer küresel ve bölgesel aktörlerin bu
bölgelerde etkinlik kurmasına Moskova her zaman karşı çıkmıştır. Fakat Estonya, Letonya ve
Litvanya’nın NATO ve AB üyeliği Moskova’nın bu hedefe ulaşmasını engellemiştir. Bu
nedenle Rusya geriye kalan Beyaz Rusya, Moldova, Ukrayna, Güney Kafkasya ve Orta Asya
ülkelerinin Batı ile olan yakın ilişkilerini kontrol altına almaya çalışmıştır. Özellikle Ukrayna,
Moldova ve Gürcistan’ın Avrupa-Atlantik kurumlarına (AB ve NATO) üye olma niyetleri
Moskova yönetimini ciddi bir şekilde rahatsız etmiştir.
Rusya yakın çevre olarak tanımladığı bölgeleri kontrol altına almak için o ülkelerde
yaşayan Rus nüfusunu kullanmış ve onları korumak için sık sık o ülkelere müdahalede
bulunmuştur. Bu kapsamda 1997 yılında yaşanan çatışmaların ardından Moskova, 180.000
etnik Rus azınlığın yaşadığı Moldova’nın Transdinyester bölgesine asker göndermiştir. Hâlen
bölgede 1.200 askerden oluşan bir Rus birliği mevcuttur. Moskova’nın Avrupa’daki son
diktatör olarak bilinen Aleksandr Lukaşenko yönetimindeki Beyaz Rusya ile ilişkileri son
16
Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım, çev.Vügar Đmanov, Küre Yayınları, Đstanbul, 2003,
s.359-360.
17
Olesya Aldushenko, Russia interested in the Russian diaspora living abroad, Russia Beyond the Headlines, 1
October 2012, http://rbth.com/articles/2012/10/01/russia_interested_in_the_russian_diaspora_living_abroad_
18739.html, (Erişim 25.09.2014).
18
Haydar Çakmak, Avrupa Birliği’nin Etnik Yapısı, Kripto Yayınları, Ankara, 2012, s.42,80,89.
826
derece iyi durumda bulunmaktadır. Rusya Baltık ülkelerinde yaşayan Rus nüfusu kontrol
etmek için bu ülkeler üzerinde de baskı uygulamakta, fakat bu ülkelerin NATO ve AB üyesi
olması nedeni ile doğrudan müdahale edememektedir. Rusya sınırları dışında en çok Rus
nüfusun yaşadığı Ukrayna’da ise Moskova etkinliğini devam ettirmektedir. Özellikle ülkenin
doğu ve güney bölgelerinde yaşayan Rus nüfus ve Rusça konuşan Ortodoks Ukraynalılar
Rusya ile tarihi, sosyo-kültürel ve ekonomik bağları mevcuttur. Rusya’nın Kırım’da
(Ukrayna’ya bağlı özerk cumhuriyet) iki tane hava üssü ve yine Kırım’ın Sivastopol şehrinde
(Kırım içinde özel statüye sahip şehir) deniz üssü bulunmaktadır. Ukrayna ve Beyaz Rusya
Moskova için stratejik öneme sahip ülkelerdir. Ukrayna olmadan Rusya sadece bir Asya
devleti olabilir, Ukrayna ve Beyaz Rusya ile birlikte Moskova bir Avrasya gücüdür.19
Rusya Gürcistan’ın ayrılıkçı Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri ile 1990’lı yılların
başından itibaren yakından ilgilenmiştir. Bu bölgelerde yaşayan Rus nüfusu korumak için bu
bölgelere sık sık müdahale etmiş ve Abhazya ve Güney Osetya’da askeri üsler kurmuştur.
Moskova ile Tiflis arasındaki ilişkiler Eduard Şevardnadze döneminde (1992-2004) son
derece iyi iken, Kadife Devrim olarak bilinen 2003 yılı sonundaki olaylardan sonra iktidara
gelen Mikhail Saakashvili döneminde ilişkiler kötüleşmiş ve hatta Rusya’nın 2008 yılında
Güney Osetya’da askeri güç kullanması ile kısa süreli bir savaş yaşanmıştır.20 2013 yılında
Saakashvili’nin yerine iktidara gelen Giorgi Margvelashvili döneminde ilişkiler tekrar
pragmatik temellere oturtulmuştur. Mevcut Tiflis yönetimi Batı ile Rusya arasında dengeleri
gözetmeye büyük önem vermekte ve daha çok AB ve NATO sistemine entegre olmaya
çalışmaktadır.
Soğuk Savaş’ın ardından Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ’ı işgâl
etmesi ve Ermenistan’ın Türkiye ile Azerbaycan tarafından tecrit edilmiş durumu Güney
Kafkasya’nın en önemli sorunlarından bir tanesidir. Bu durum Erivan yönetiminin
Moskova’ya yaklaşmasına yol açmıştır. Ermenistan hâlihazırda Rusya’nın Güney
Kafkasya’daki en önemli stratejik ortağıdır. Rusya’da kolordu büyüklüğünde bir Rus askeri
üssü bulunmakta olup (112. Rus Askerî Üssü) Ermenistan sınırları Ruslar tarafından
korunmaktadır. Güney Kafkasya ülkesi olan Azerbaycan Rusya ile Batı arasında denge
politikası takip etmektedir. Sahip olduğu petrol ve doğal gazı Rusya’ya bağımlı olmadan
Gürcistan ve Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ulaştırmak isteyen Azerbaycan’da Rusya’nın
19
20
Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, çev. Yelda Türedi, Đnkilâp Yayınları, Đstanbul, 2005, s.133.
M. Vedat Gündüz, Kafkasya’da Siyaset, Kadim Yayınları, Ankara, 2012, s. 254-256.
827
Gebele Askerî Rardar Üssü bulunmaktadır.21 Bu üs Moskova’nın Ortadoğu’yu kontrol etmesi
açısından stratejik öneme sahiptir. Bakü AB ve NATO ile ilişkiler geliştirmekle birlikte,
Avrupa-Atlantik kurumları ile arasına Rusya’yı rahatlatacak mesafeyi koymaya dikkat
etmektedir.
Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’dan oluşan Orta
Asya Rusya tarafından yakın çevre olarak değerlendirilmektedir. Bölgede Çin, Đran ve
Türkiye gibi aktörlerin yanı sıra Birleşik Devletler de Afganistan harekâtının ardından Orta
Asya’da varlık göstermeye başlamıştır. Rusya bu bölgede yer alan enerji kaynaklarını ve
enerji aktarım hatlarını kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Bu bölgede yer alan enerji
kaynaklarının kendi üzerinden Batı pazarlarına ulaşmasını istemektedir. Bölge ülkeleri ile
yaptığı ikili antlaşmalarla bunu sağlamaya çalışmaktadır. Bölge ülkeleri de Rusya’ya olan
bağımlılığı azaltmak için alternatif güzergâhlar ve pazarlar aramaktadır. Bu noktada Çin en
önemli pazar olarak görülmektedir.
1990’lı yıllarda Birleşik Devletler daha çok Ortadoğu’ya öncelik vermiş ve AB de
entegrasyon sürecine odaklanmıştır. Bu dönemde Batı’nın Rusya’nın yakın çevre olarak
tanımladığı bölgelerle ilişkisi sınırlı kalmıştır. Rusya bu dönemde Çeçenistan sorununu
halletmiştir. 2000’li yıllarda ise durum daha da farklılaşmıştır. AB ve NATO 2004 yılında
Baltık ülkelerini bünyesine almış, Ukrayna ve Gürcistan da bu sürece dâhil olmak
istemişlerdir. Moskova yönetimi Baltık ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına dâhil olasını
engelleyememiş, fakat Ukrayna ve Gürcistan’ın Batı sistemi içerisinde yer almasına şiddetle
karşı çıkmıştır. Rusya’da 1 Ocak 2000’de devlet başkanı olan Vladimir Putin güçlü ordu,
istikrarlı siyaset ve büyüyen ekonomi politikası ile Rusya’yı tekrar kürsel aktör konumuna
yükseltmiştir. 2003 yılında Birleşik Devletlerin Irak harekâtının bir sonucu olarak dünyada
artan enerji fiyatları petrol ve doğal gaz ihraç eden Rusya’nın ekonomik durumunu daha da
iyileştirmiştir. Rusya’nın Putin yönetimi ile birlikte yakaladığı istikrar Rusya’yı yeniden
küresel sistemi etkileyebilecek bir aktör konumuna yükseltmiştir.
Güçlenen Rusya uluslar arası sistemin Batı merkezli tek kutuplu yapısına itiraz etmiş
ve bunu da Putin bizzat kendisi ifade etmiştir. Rusya’ya göre 21. yüzyılda uluslar arası sistem,
içinde küresel ve bölgesel aktörlerin yer aldığı çok kutuplu bir yapıdır. Bu nedenle Moskova
yönetimi AB ve NATO’nun doğu yönünde genişlemesine karşı çıkmıştır. Güçlenen Rusya
BDT’yi daha etkin hâle getirmek için 2002 yılında Kollektif Güvenlik Antlaşması Örgütünü
kurmuştur. Rusya ile birlikte Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan
21
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, Rapor No:60, Đstanbul, 2014, s.17-20,
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporu-internet1.pdf, (25.09.2014).
828
bu örgütün üyesidirler. Bu örgüt saldırı karşısında kollektif savunmayı, sınırların ortak
korunmasını ve terörle ortak mücadele edilmesini öngörmektedir. Bununla birlikte ilk kez
2000 yılında Rusya, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından Avrasya
Ekonomik Topluluğu ismiyle kurulan örgüt; Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında yapılan
yeni bir anlaşma ile 1 Ocak 2010 tarihinde Avrasya Gümrük Birliği'ne dönüştürülmüştür. 29
Mayıs 2014’te imzalanan antlaşma ile de Gümrük Birliği Avrasya Ekonomik Birliği'ne
dönüşmüş durumdadır ve 1 Ocak 2015'ten itibaren de Avrasya Birliği'ne dönüşecektir.
Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan’ın Avrasya Birliği’nin üyesi olması beklenmektedir.22
Rusya ve Çin’in liderliğinde 1996 yılında kurulan ve daha sonra kurumsallaşan Şangay
Đşbirliği Teşkilâtı ise hem uluslar arası sistemin çok kutuplu yapıda olduğunu göstermekte
hem de Rusya’nın Orta Asya’da Çin ile işbirliği yaparak O’nu bölgede sınırlandırma stratejisi
olarak değerlendirilmektedir. Teşkilâtın üyeleri; Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan ve Özbekistan’dır. Hindistan, Pakistan, Đran, Afganistan ve Moğolistan gözlemci
üye Türkiye, Beyaz Rusya ve Sri Lanka ise diyalog ortaklarıdır.23 Moskova yönetimi
oluşturduğu bu siyasi, askeri ve ekonomik ortaklıklarla AB ve NATO’nun doğu yönünde
genişlemesini engellemeye çalışmıştır. Bununla birlikte enerji kaynak alanlarını ve enerji
aktarım hatlarını kontrol altında bulundurarak enerji ihracatı noktasında tekel olma
politikasını takip etmektedir.
Avrasya’nın
batı
tarafındaki
ittifak
sistemine
(Avruap-Atlantik
kurumları)
baktığımızda soğuk savaş sonrası dönemde kendilerini yenilediklerini görmekteyiz. Bu
yenilenme hem genişleme yolu ile yeni üyeler alma hem de yapısal değişiklikler şeklinde
gerçekleşmiştir. AB ve NATO’nun doğu yönünde genişlemesine paralel olarak ABD’nin
öncülüğünde 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova arasında daha sonra
2006 yılında adı “Demokrasi ve Ekonomik Gelişme Đçin Organizasyon- GUAM” olarak
değiştirilen GUAM teşkilâtı kurulmuştur. Birleşik Devletler bu teşkilât ile Moskova’nın bu
ülkeler üzerindeki baskısını azalmak ve bu ülkelerin bağımsızlıklarını güçlendirmek
istemiştir. 1999-2005 yılları arasında Özbekistan bu teşkilâta üye olmuş ve daha sonra
ayrılmıştır. Bu yıllarda teşkilât GUUAM olarak adlandırılmıştır. Türkiye ve Litvanya
teşkilâtın gözlemci üyeleridir.24
22
The Eurasian Union The other EU, The Economist, http://www.economist.com/news/europe/21613319-whyrussia-backs-eurasian-union-other-eu, (Erişim 23 August 2014)
23
Marina Sorkina, “Shanghai Cooperation Organisation (Geopolitics at the Crossroads of Eurasia)”, s.53-81,
http://lib.ugent.be/fulltxt/RUG01/001/458/385/RUG01-001458385_2011_0001_AC.pdf, (Erişim 10.08.2014).
24
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Karadeniz’deki Gelişmeler ve Türkiye, Rapor No:62, Đstanbul, 2014, s.11,
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014090344karadeniz1.pdf, (11.09.2014).
829
21’inci yüzyılda Doğu Avrupa, Karadeniz, Güney Kafkasya, Hazar Havzası ve Orta
Asya’da Rusya ile Batı arasındaki jeopolitik rekabet devam etmektedir. Bu rekabet enerji
kaynakları ve enerji kaynakları aktarım hatlarının kontrolü noktasında sürmektedir. Ukrayna
ve Gürcistan’ın AB ve NATO üyelik niyetleri son 10 yılda önemli sorunları ve çatışmaları da
beraberinde getirmiştir. Gelecek dönemde Rusya ile Batı (AB ve NATO) arasındaki rekabetin
Ukrayna, Moldova ve Gürcistan üzerinden yürütüleceği görülmektedir. Bu üç ülke enerji
kaynaklarının Batı pazarlarına ulaştırılmasında kilit aktör konumunda bulunmaktadırlar. Bu
üç ülkenin hangi tarafta kalacağı jeopolitik rekabetin de sonucunu belirleyecektir. 21 Kasım
2013’te Ukrayna’da başlayan ve giderek derinleşen krizi de bu jeopolitik rekabetin bir parçası
olarak okumak gerekmektedir. Bu kapsamda Ukrayna krizi AB’nin enerji güvenliği konusu
ile yakından ilgilidir.
Ukrayna Krizi ve AB Enerji Güvenliği
2003 ve 2004 yıllarında Gürcistan (Kadife/Gül Devrimi) ve Ukrayna’da (Turuncu
Devrim) yaşanan renkli devrimlerin bir sonucu olarak Kiev ve Tiflis’te Avrupa-Atlantik
kurumlarına entegre olmak isteyen yönetimler iktidara gelmiştir. 2004-2013 yılları arasında
Mikhail Saakashvili yönetimindeki Gürcistan’da Rusya ile ilişkiler zayıflamış, ABD ve AB
ile yakın ilişkiler geliştirilmiştir. NATO ve AB üyeliği temel hedef olarak belirlenmiştir. Bu
durumu Güney Kafkasya’daki çıkarlarına aykırı gören Moskova ise 2008 yılında Gürcistan’ın
ayrılıkçı bölgesi Güney Osetya’ya bu bölgede yaşayan Rusları koruma bahanesi ile müdahale
etmiştir. Moskova 2008 yılında yaptığı bu müdahale ile Gürcistan’ın ve Batı’nın Güney
Kafkasya’daki girişimlerinin önüne geçmiştir. Rusya Abhazya ve Güney Osetya’nın
bağımsızlıklarını tanımış ve bu bölgelerde askerî üsler tesis etmiştir. Rusya Gürcistan
müdahalesinin ardından dikkatini Ukrayna üzerine yoğunlaştırmıştır.
2005 yılında Ukrayna’da iktidara gelen Batı yanlısı Victor Yuşenko 2010 yılında
yapılan seçimlere katılmamış, onun yerine başbakan Yulia Timeşenko eski başbakanlardan
Rusya yanlısı Victor Yanukoviç’e karşı yarışmıştır. Rusya’nın, Ukrayna’daki Rusların ve
Rusya yanlısı Ukraynalıların desteğini alan Yanukoviç seçimi kazanarak Kiev’de iktidarı ele
almıştır. Bu iktidar değişimi ile 2005-2010 yılları arasında Ukrayna’da hâkim olan Batı
yanlısı eğilim Kiev yönetiminden uzaklaştırılmıştır. 2010 yılında Yulia Timeşenko Rusya ile
yaptığı bir doğal gaz antlaşmasında usulsüzlük yaptığı ve ülke çıkarlarını korumadığı için
yedi yıl hapse mahkum edilmiştir.25 Yanukoviç’in muhalif grupları bastırma girişimi olarak
25
Uğur Özgöker, “Yeni Soğuk Savaş eşiğinde: Ukrayna ve Kırım”, http://www.euractiv.com.tr/politika000110/analyze/ugur-ozgoker-yeni-soguk-savas-esiginde-ukrayna-ve-kirim-029313, (Erişim 12.03.2014).
830
değerlendirilen bu hareket ABD ve AB tarafından kınanmış ve Timeşenko’nun hapisten
çıkarılması için Kiev Yönetimine baskı yapılmıştır.
Victor Yanukoviç iktidara gelir gelmez Rusya ile Ukrayna arasındaki ilişkileri
geliştirme yönünde adımlar atmıştır. Öncelikle süresi 2017 yılında dolacak olan Rusya’nın
Sivastopol (Kırım) askeri üssünün süresini yapılan bir antlaşma ile 25 yıl uzatmıştır.26 Rusya
bu antlaşma ile hem Kırım hem de Karadeniz üzerinde jeopolitik avantaj elde etmiştir. Bu
üssün kira geliri de Ukrayna’ya satılan doğal gaz üzerinden ödenmeye başlanmıştır. Yine bu
dönemde Rusya ile Ukrayna arasında serbest ticaret antlaşması imzalanmıştır. Yapılan bu
serbest ticaret antlaşması Ukrayna’nın endüstri bölgesi olan doğusunda (Harkiv, Luhansk ve
Donetks) yaşayan Rusların ve Rusya yanlısı Ukraynalıların ekonomik olarak Rusya ile daha
da entegre olmasını sağlamıştır.
Victor Yanukoviç NATO ile ilişkilerini azaltırken, ekonomik gerekçelerle AB ile olan
ilişkilerini devam ettirmiştir. AB’nin 2009 yılında başlattığı Doğu Ortaklığı (Eastern
Partnership) programına Beyaz Rusya, Moldova, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’la
birlikte yer almıştır. Buna rağmen, Rusya’nın sahip olduğu doğal gaz ve petrolün Avrupa
pazarlarına aktarılmasında önemli bir transit ülke konumunda olan Ukrayna’nın 2010 yılından
itibaren Rusya’nın etkisi altında olduğunu söyleyebiliriz. AB enerji güvenliğini göz önünde
bulundurarak Ukrayna’nın Avrupa-Atlantik kurumlarına dâhil olmasını, serbest piyasa
ekonomisine tam geçiş yapmasını, demokrasi, insan hakları, azınlıkların korunması ve hukuk
devleti konusunda gerekli reformları yapmasını ve her şeyden önemlisi Moskova’nın
etkisinden kurtulmasını istemiştir. Bu kapsamda AB Ukrayna ile Doğu Ortaklığı programı
çerçevesinde Ortaklık ve Kapsamlı Serbest Ticaret Antlaşması yapmak istemiştir. Brüksel ve
Kiev arasındaki müzakereler sonucu söz konusu antlaşmaların 28-29 Kasım 2013’te AB’nin
Vilnius Zirvesinde imzalanması kararlaştırılmıştır. Bahse konu antlaşmaların Ukrayna
açısından önemli kazançlar getireceği bir gerçek olduğu için Yanukoviç yönetimi bu
antlaşmaları imzalamak istemiştir. AB antlaşmaların imzalanabilmesi için Timeşenko’nun
serbest bırakılmasını şart koşmuştur. Fakat Yanukoviç en önemli siyasi rakibinin serbest
bırakılması konusunda isteksiz davranmıştır. Bununla birlikte Moskova yönetimi AB ile
Ukrayna arasında yapılacak kapsamlı serbest ticaret antlaşmasının Rusya’nın ekonomik
çıkarlarına zarar vereceğini açıklamış, eğer antlaşma imzalanırsa Ukrayna’ya olan doğal gaz
akışını keseceğini açıklamıştır. Bu durum hem Rus doğal gazına bağımlı Ukrayna ve
Avrupa’yı hem de transit geçişten kazanç sağlayan Ukkrayna’yı doğrudan etkilemiştir.
26
Russian troops storm Ukrainian bases in Crimea, http://www.bbc.com/news/world-europe-26698754, (Erişim 22.03.2014).
831
Yanukoviç, Vilnius Zirvesinden önce AB’ye başvurarak doğal gaz kesintisinden
kaynaklanacak Ukrayna’nın ekonomik kayıplarının karşılanmasını istemiş ve 10 milyar
dolarlık bir yardım talep etmiştir. Fakat kriz içerisinde bulunan AB bu yardımı çok bularak
vermek istememiştir. Bunun üzerine Yanukoviç Vilnius’ta söz konusu antlaşmaları
imzalamamış ve aynı zamanda Timeşenko’yu da serbest bırakmamıştır. Bütün bu olaylar
başkent Kiev’de 21 Kasım 2013’ten itibaren AB ile ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret
antlaşmasının imzalanması yönünde gösterilerin başlamasına yol açmıştır, 28-29 Kasım
2013’te Vilnius’ta antlaşmaların imzalanmaması üzerine gösteriler daha da yoğunlaşmıştır.27
AB ile ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlaşmasını imzalamayan Yanukoviç
Rusya ile olan ilişkilerini daha da sıkılaştırmıştır. Moskova ve Kiev arasında 17 Aralık
2013’te imzalanan antlaşma ile Moskova Ukrayna’ya 15 milyar dolar yardım yapma
taahhüdünde bulunmuştur. Bununla birlikte bin metreküpü 400 $’dan sattığı doğal gazın
fiyatını 285.5 dolara indirmiş ve Yanukoviç yönetimine olan desteğini sürdüreceğini beyan
etmiştir. Kiev ile Moskova arasındaki bu antlaşma Batı yanlısı grupların tepkilerini daha da
arttırmış ve gösteriler daha da yoğunlaştırmıştır. Yanukoviç gösterilerin önünü alabilmek için
mecliste çoğunluğu olan kendi Bölgeler Partisi vasıtasıyla gösterileri, haberleşme, internet,
yürüyüş ve protestoları kısıtlayan bir yasa kabul ettirmiştir. Bu ise gösterilerin daha da
artmasına ve Yanunkoviç karşıtlığına dönüşmesine yol açmıştır. ABD ve AB de Kiev
yönetimi üzerindeki baskılarını arttırmıştır. Bütün bu baskıların sonucu olarak 21 Şubat
2014’te Victor Yanukoviç ülkeyi terk etmiştir. Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimlerinin
yapılacağı 25 Mayıs 2014 tarihine kadar muhaliflerden oluşan geçici bir yönetim kurulmuştur.
Moskova bu olayı bir darbe olarak değerlendirmiş, geçici yönetimi tanımamış, Ukrayna’ya
yapacağı yardımları askıya almış ve doğal gaz fiyatını 285.5 $’dan 485.5$ çıkarmıştır.28 Buna
karşılık ABD ve AB geçici yönetimi tanımış ve yeni Kiev yönetimine siyasi, diplomatik ve
ekonomik destek vermiştir.
Geçici yönetimin göreve gelmesi ile birlikte Ukrayna’nın doğu ve güneyinde yaşayan
Rusya yanlıları yönetime karşı ayaklamışlar ve yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Bu gösteriler
Rusya tarafından desteklenmiştir. Geçici yönetim bu ayaklanmalara karşı sert tedbirler almış
ve bu gösterileri terörist hareketler olarak değerlendirmiştir. Rusya geçici yönetimin Rusya
yanlısı gruplara karşı tedbirlerine şiddetle karşı çıkmış ve Ukrayna’da yaşayan Rusların ve
27
Max Fisher, “What is the Ukraine Crisis?”, http://www.vox.com/cards/ukraine-everything-you-need-toknow/what-is-the-ukraine-crisis, (Erişim 03.09.2014).
28
“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Anlaşmazlık Yeni Doğalgaz Krizine Yol Açtı”,
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-odeme-anlasmazligi-yeni-dogalgaz-krizibeklentisine-yol-acti-029672, (Erişim 03.09.2014).
832
Rusça konuşan halkların çıkarlarını korumak için müdahale edeceğini söylemiştir. Bu
kapsamda Kırım’daki olaylar artmıştır. Kırım’da yaşayan 2 milyon halkın %59’u Rus, %12’si
ise Tatarlardan oluşmaktadır ve geriye kalanlar ise Ukraynalıdır. Bu bölgede yaşayan halk,
yaşanan olaylar karşısında kendi meclisleri vasıtasıyla bağımsızlık için referandum kararı
almışlarıdır. 16 Mart 2014’te yapılan referandumla Kırım bağımsızlığını ilân etmiş ve
Rusya’ya katılmaya karar vermiştir. Bu karar Rusya tarafından kabul edilmiş ve böylece
Kırım Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Bu ilhak uluslar arası kamuoyu tarafından kabul
edilmemiştir.
Kırım’ın ilhakı Ukrayna’da yaşanan krizi daha da derinleştirmiş, Kiev yönetimi ile
Moskova arasındaki ilişkiler daha da bozulmuştur. ABD ve AB Rusya üzerinde baskı
oluşturmuş, Kırım’ın ilhakında sorumlu gördükleri bazı Rusya ve Ukrayna vatandaşlarına
yaptırım kararı almışlardır. Bu kişilerin seyahatlerine kısıtlama getirilmiş, ticari faaliyetleri
askıya alınmış ve hesapları dondurulmuştur. Kırım’ın ilhakından sonra Rusya’nın Karadeniz
havzasında stratejik üstünlük sağladığı değerlendirilmektedir.
Kırım’ın ilhakından sonra Ukrayna’nın doğusunda Harkiv, Luhansk ve Donetsk’te
Moskova’nın desteği ile gösteriler daha da artmıştır. Ukrayna bu bölgelere müdahalede
bulunmuş ve fakat silahlı gruplar karşında başarılı olamamıştır. Bununla birlikte Rusya
Ukrayna’nın doğu sınırına asker yığmış ve askeri tatbikatlar icra etmeye başlamıştır. Gelişen
bu durum krizi daha da derinleştirmiş, Batı Ukrayna’ya desteğini açıklamış ve yaptırım
uyguladığı kişi sayısını arttırmıştır. ABD yaptırımlar konusunda daha ısrarcı davranırken,
Rusya ile ekonomik ilişkileri olan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri yaptırımlara karşı çıkmıştır.
Rusya ile AB arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 330 milyar dolardır.29 Rusya ile ABD arasında
ise ticaret hacmi yaklaşık 38 milyar dolardır. Bu rakamlarda göstermektedir ki ekonomik
açıdan Rusya ve AB birbirlerine bağımlıdırlar. Bu nedenle ekonomik yaptırımlar konusunda
ABD ile AB arasında görüş farklılıkları bulunmaktadır. Bu durum Moskova’nın elini
güçlendirmektedir. Bununla birlikte Polonya ve Baltık ülkeleri kendilerini Rusya’nın yakın
tehdidi altında gördükleri için yaptırımların arttırılmasını ve kendi ülkelerinde NATO’nun
varlığının arttırılmasını istemişleridir.
25 Mayıs 2014 seçimlerini Ukrayna’da Batı yanlısı Petro Poreşenko kazanmış,
seçimler ülkenin doğu ve güneyi ile Kırım’da yapılamamıştır. Rusya kendi üzerindeki
baskıları azaltmak ve ekonomik yaptırımları hafifletmek için seçimlerden önce Ukrayna’nın
doğusundaki tatbikatlarını durdurmuş ve askerlerini geri çekmiştir. Bu durum Batı tarafından
29
Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara, 2013, s.106-107.
833
memnuniyetle karşılanmıştır. Rusya Petro Poreşenko’yu tanımış ve onunla sorunun çözümü
için dolaylı müzakereler gerçekleştirmiştir. Moskova Ukrayna’da yaşayan Rusların ve Rusça
konuşan halkların çıkarlarını koruyacağını belirtmiş, Ukrayna’da ayrılıkçılara destek verdiği
yönündeki iddiaları reddetmiştir ve Kiev yönetimine ayrılıkçılarla müzakere etmesini
söylemiştir. Bununla birlikte seçimlerden önce Dunbass olarak bilinen bölgede Luhansk Halk
Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti adı ile bağımsızlık ilanları gerçekleşmiştir.
Poreşenko yönetimi Batı’nın da desteğini arkasına alarak Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te
ayrılıkçılarla görüşmüştür. Görüşmelere Ukrayna adına eski devlet başkanı Leonid Kuçma,
ayrılıkçıların temsilcileri ve Rusya katılmıştır. Bu müzakere süreci devam etmekle birlikte,
henüz bir çözüme ulaşılamamıştır.30
Moskova kendisi ile Kiev arasındaki sorunları ekonomik temelli olarak tanımlamıştır.
28 Haziran 2014’te AB ile Ukrayna’nın ortaklık ve kapsamlı serbest ticaret antlaşması
imzalaması Moskova’yı rahatsız etmiştir. Moskova Ukrayna’ya olan doğal gaz akışını
durdurmuştur. Bu antlaşmanın Ukrayna ile arasında mevcut serbest ticaret antlaşması nedeni
ile kendi çıkarlarına zarar verdiğini belirtmiştir. Bu antlaşmanın uygulanması AB tarafından
bir yıl ertelenmiştir. Moskova ikinci sorun alanı olarak Ukrayna’nın birikmiş doğal gaz
borçlarını göstermiştir. Yaklaşık 4,5 milyar $ olarak açıklanan borçların Kiev tarafından
hemen ödenmesini istemiştir. Kiev bu borcun bir kısmını ödese de tamamını kapatamamış ve
iki ülke arasındaki anlaşmazlık devam etmiştir. Bir diğer sorun ise Rusya’nın Ukrayna’ya
pahalı doğal gaz satmasıdır. Rusya Beyaz Rusya’ya bin metre küpü 170 dolar, Ermenistan’a
189 dolardan dola gaz satarken, Ukrayna’ya 485,5 dolardan satmaktadır. AB ülkelerine ise
ortalama 385 dolardan doğalgaz satmaktadır. Rusya AB üyesi ülkelere de farklı fiyatlar
uygulamaktadır.31 Kendisi ile yakın stratejik ilşikileri bulunan ülkelere daha uzcuz doğal gaz
satarken, bazı ülkelere ise yüksek doğal gaz uygulamaktadır. Bu durum aynı ekonomik sistem
içinde bulunan AB üyesi devletler arasında haksız rekabete yol açmaktadır. AB ortak bir dış
ve güvenlik politikası belirleyememenin yanında aynı zamanda ortak bir enerji politikası
üretebilecek mekanizmaları da oluşturamamıştır. Bu nedenle üye ülkeler arasında farklılıklar
bulunmaktadır. Bu durumdan mağdur olan AB üyesi devletler Birlik içerisinde “Enerji
Birliği”nin tesis edilmesini istemektedirler. Hâlihazırda Birlik düzeyinde enerji politikalarının
30
Nick Cunningham, “Russia Needs to Sell Gas More Than EU Needs to Buy It”,
http://oilprice.com/Energy/Energy-General/Russia-Needs-to-Sell-Gas-More-than-EU-Needs-to-Buy-it.html,
(Erişim 04.03.2014).
31
“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Doğalgaz Görüşmeleri Sonuçsuz Kaldı”,
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-dogalgaz-gorusmeleri-sonucsuz-kaldi029816, (Erişim 16.06.2014).
834
oluşturulmasında üye devletler arasında oy birliği esası uygulanmaktadır. Enerji politikaları
Komisyon’un bu işlerden sorumlu üyesi tarafından koordine edilmektedir.
Ukrayna’da Kiev yönetimi ile ayrılıkçılar arasında 5 Eylül 2014 tarihinden buyana bir
ateşkes durumu söz konusu olsa da ülkenin güney ve doğusundaki çatışmalar devam etmekte
ve Kırım’ın Rusya tarafından işgâl edilmiş durumu sürmektedir.
Ukrayna özellikle 2003 yılından itibaren Rusya ile Batı (ABD ve AB) arasında
yaşanan jeopolitik rekabete konu olmuştur. Avrasya’da doğu ile batıyı birbirine bağlayan
coğrafî konumu ile Ukrayna jeostratejik öneme sahip bir ülkedir. Ukrayna’da ülkenin doğu ve
güneyinde yaşayan Ruslar ve Rusça konuşan Ukraynalılar Moskova ile yakın ilişkiler
geliştirmek istemektedir. Ülkenin bu kesimi ekonomik olarak Rusya ile entegre olmuş
durumdadır. Milliyetçi Ukraynalılar ise ülkenin orta ve batı kesimlerinde yaşamakta,
genellikle tarımla uğraşmakta ve AB ülkeleri ile tarıma dayalı ticari ilişkiler geliştirdikleri için
AB ile uyum sağlamak istemektedirler. Ukrayna’nın doğu ve batı kesimlerinin mevcut bu
durumu Ukrayna’da meydana gelen gelişmelerin de temel sebebidir. ABD ve AB ile Rusya
arasındaki rekabet Ukrayna’daki bu ayrışma üzerinden yürütülmektedir.
Ukrayna’nın hem kendisi hem de AB üyesi ülkeler ekonomileri için gerekli olan
enerjinin önemli bir kısmını Rusya’dan ithal etmektedirler. Enerji konusunda Rusya’ya
bağımlılık Ukrayna’da %60, AB’de ise %30 seviyelerindedir. Bu bağımlılık Ukrayna ve
AB’de hassasiyet yaratmaktadır. Buna karşılık olarak Rusya’da enerji ihracatının 2/3’ünü
Avrupa’ya yapmaktadır. Rus ekonomisi enerji ihracatına dayanmakta, AB üyesi ülkelerden de
ithalat yapmaktadır. Kısacası AB ve Rusya arasında ekonomik karşılıklı bağımlılık oluşmuş
durumdadır. Ukrayna bu ekonomik karşılıklı bağımlılığın düğüm noktasıdır. Ukrayna’da
yaşanan kriz bu nedenle AB ve Rusya’da ciddi rahatsızlık yaratmış ve ekonomik kayıplara yol
açmıştır. Rusya ile yakın ekonomik ilişkileri olan Almanya, Đtalya ve Fransa gibi büyük
ülkelerle, bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ulusal ekonomik çıkarlarını düşünerek Rusya’ya
uygulanan yaptırımlara karşı çıkmıştır.
5 Eylül 2014’te yapılan ateşkes sonrası dönemde Poreşenko ülkenin doğu ve güney
bölgelerinde yaşayan ayrılıkçılara özerklik verilmesi ve ağır suçlara karışmayan tutukluların
serbest bırakılması için çalıştıklarını açıklamıştır. Kırım’ın Rusya tarafından işgâl edilmiş
durumu ise sürmektedir. Ukrayna ile Rusya arasında doğal gaz fiyat anlaşmazlığı devam
etmekte ve Kiev’in Moskova’ya ödenmemiş doğal gaz borcu bulunmaktadır. Önümüzdeki
günlerde bu konuların çözümü gerekecektir. Ekonomik krizden kurtulmaya çalışan AB
ekonomisi için enerjinin istikrarlı bir şekilde temini ve yaklaşan kış nedeni ile doğal gazın
Avrupa’ya kesintisiz aktarılması önem arz etmektedir.
835
Sonuç
Soğuk Savaş’ın sona ermesi bir dönemi sona erdirmiş ve yeni bir uluslararası sistemin
doğmasına zemin hazırlamıştır. Tek kutuplu dünya söylemlerine karşın uluslararası sistem
Batı’nın görece güç kaybı ve diğerlerinin de güç kazanması ile çok kutuplu bir yapıya doğru
evrilmiştir. 11 Eylül terör saldırıları ve ardından Birleşik Devletlerin Afganistan ve Irak
harekâtları Đslâm dünyası ile Batı’nın karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Artık
uluslararası sistemdeki ayrışma medeniyetler üzerinden okunmaya başlanmıştır.
2003 yılında Washington’un Ortadoğu’ya müdahalesi enerji fiyatlarında artışa neden
olmuş ve enerji ihracatçısı ülkelerin finansal sermaye birikimleri artmıştır. Bu kasamda Putin
yönetimi ile siyasi istikrarı yakalayan Rusya, eski küresel güç konumuna dönmek için siyasi,
ekonomik ve askeri çabalarını arttırmıştır. Bu durum ABD ( NATO) ve AB’nin tepkisi ile
karşılaşmıştır. AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı ve karşılıklı ekonomik bağımlılık
Avrasya coğrafyasındaki jeopolitik ilişkileri de doğrudan etkilemiştir. Rusya sahip olduğu
enerji kaynaklarının ve bu enerji kaynaklarını dünya pazarlarına ulaştıracak aktarım hatlarının
güvenliğini en öncelikli politika olarak belirlemiştir. Bununla birlikte yaptığı ikili
antlaşmalarla Hazar havzası enerji kaynaklarını da kontrol etmek istemiştir. Hazar havzası
enerji kaynaklarının kendi üzerinden Batı pazarlarına ulaştırılması Moskova tarafından
öncelikli bir politika olarak belirlenmiştir.
Rusya’nın sahip olduğu enerji kaynaklarının Avrupa pazarlarına ulaştırılmasında en
ekonomik yol olan boru hatları Ukrayna üzerinden geçmektedir. Enerji aktarım hattı ülkesi
olması nedeni ile Ukrayna Rusya tarafından stratejik öneme sahip bir ülke olarak görülmüştür.
Bununla birlikte Rusya’nın sınırlanması ve enerji üzerindeki tek elinin kırılması açısından
Ukrayna, Moldova ve Gürcistan gibi ülkeler de Batı tarafından stratejik öneme sahip ülkeler
olarak değerlendirilmiştir. 21 Kasım 2013’te başlayan Ukrayna krizini Avrasya’daki
jeopolitik rekabetin bir sonucu olarak okumak gerektiğini değerlendiriyoruz ve bu krizin orta
ve kısa vadede de çözümünün zor olacağını düşünüyoruz.
KAYNAKÇA
“Ukrayna ile Rusya Arasındaki Anlaşmazlık Yeni Doğalgaz Krizine Yol Açtı”,
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-odeme-anlasmazligiyeni-dogalgaz-krizi-beklentisine-yol-acti-029672, (Erişim 03.09.2014).
836
“Ukrayna
ile
Rusya
Arasındaki
Doğalgaz
Görüşmeleri
Sonuçsuz
Kaldı”,
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ukrayna-ile-rusya-arasindaki-dogalgaz-gorusmelerisonucsuz-kaldi-029816, (Erişim 16.06.2014).
AB
Nükleer
Güvenlik
Düzenlemelerini
Sıkılaştırıyor,
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-nukleer-guvenlik-duzenlemelerini-sikilastiriyor029799, (Erişim 12.06.2014).
Adebahr, Cornelius: “Easing EU Sanctions to Iran”, Carnegie Endowment for
International Peace, http://carnegieendowment.org/2014/06/16/easing-eu-sanctions-on-iran,
(Erişim 25.09.2014).
Aldushenko, Olesya: Russia interested in the Russian diaspora living abroad, Russia
Beyond
the
Headlines,
1
October
2012,
http://rbth.com/articles/2012/10/01/russia_interested_in_the_russian_diaspora_living_abroad_
18739.html, (Erişim 25.09.2014).
Bilge Adamlar Kurulu Raporu, “Karadeniz’deki Gelişmeler ve Türkiye, Rapor
No:62,
Đstanbul,
2014,
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-
2014090344karadeniz1.pdf, (11.09.2014).
Bilge
Adamlar
Kurulu
Raporu,
Rapor
No:60,
Đstanbul,
2014,
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-96-2014042413kafkasya-raporuinternet1.pdf, (Erişim 25.09.2014).
BP
Statistical
Review
of
World
Energy,
June
2013,
http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/statisticalreview/statistical_review_of_world_energy_2013.pdf, (Erişim 25.09.2014).
Braun, Jan Frederick: “EU Energy Policy Under the Treaty of Lisbon Rules: Between
a
New Policy and
Business
as
Usual”,
EPIN
Working
Paper
No:31,
2011,
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2001357, (Erişim 25.09.2014).
Brzezinski, Zbigniew: Büyük Satranç Tahtası, çev. Yelda Türedi, Đnkilâp Yayınları,
Đstanbul, 2005.
Buchan, David: Europe’s Energy Security - Caught Between Short-term Needs and
Long-term Goals, The Oxford Institute for Energy Studies, July 2014, s.5.,
http://www.oxfordenergy.org/2014/07/europes-energy-security-caught-between-short-termneeds-and-long-term-goals/, (Erişim 25.09.2014).
Cunningham, Nick: “Russia Needs to Sell Gas More Than EU Needs to Buy It”,
http://oilprice.com/Energy/Energy-General/Russia-Needs-to-Sell-Gas-More-than-EU-Needsto-Buy-it.html, (Erişim 04.03.2014).
837
Çakmak, Haydar: Avrupa Birliği’nin Etnik Yapısı, Kripto Yayınları, Ankara, 2012.
Davutoğlu, Ahmet: Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, Đstanbul, 39. Baskı, 2009.
Doğal Gaz Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu,
Ankara, 2013.
Dugin, Aleksandr: Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım, çev.Vügar Đmanov, Küre
Yayınları, Đstanbul, 2003.
Energy
Production
and
Imports,
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Energy_production_and_impor
ts, (Erişim 25.09.2014).
Filoğlu, Emine: “Dünya’da ve Türkiye’de Doğal Gaz ve Shale Gas (Kaya Gazı)
Teknolojileri ve Ticareti”, Uluslararası Enerji ve Çevre Konferansı Sunumu, 25.04.2013.
Fisher, Max: “What is the Ukraine Crisis?”, http://www.vox.com/cards/ukraineeverything-you-need-to-know/what-is-the-ukraine-crisis, (Erişim 03.09.2014).
Gündüz, M. Vedat: Kafkasya’da Siyaset, Kadim Yayınları, Ankara, 2012.
Özertem, Hasan Selim: “Ukrayna’daki Krizin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkisi”,
USAK Analist Dergisi, Ankara, Temmuz 2014.
Özgöker,
Uğur:
“Yeni
Soğuk
Savaş
eşiğinde:
Ukrayna
ve
Kırım”,
http://www.euractiv.com.tr/politika-000110/analyze/ugur-ozgoker-yeni-soguk-savas-esigindeukrayna-ve-kirim-029313, (Erişim 12.03.2014).
Petrol Piyasası 2013 Yılı Sektör Raporu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu,
Ankara, 2013.
Pouyanné, Patrick: “Increasing European Energy Production”, Brussels, 2014,
http://ec.europa.eu/energy/events/doc/20140521_essc_presentation_patrick_pouyanne.pdf,
(Erişim 25.09.2014).
Russian troops storm Ukrainian bases in Crimea, http://www.bbc.com/news/world-europe26698754, (Erişim 22.03.2014).
Smith, Helena: “US Vice-President Joe Biden Pushes Energy Cooperation in Visit to
Cyprus”, http://www.theguardian.com/world/2014/may/22/us-vice-president-joe-biden-visitscyprus-energy-cooperation, (Erişim 25.09. 2014).
Sorkina, Marina: “Shanghai Cooperation Organisation (Geopolitics at the Crossroads
of
Eurasia)”,
http://lib.ugent.be/fulltxt/RUG01/001/458/385/RUG01-
001458385_2011_0001_AC.pdf, (Erişim 10.08.2014).
838
The
Eurasian
Union
The
other
EU,
The
Economist,
http://www.economist.com/news/europe/21613319-why-russia-backs-eurasian-union-othereu, (Erişim 23 August 2014).
Uluslararası Ekonomik Göstergeler Raporu, TC Kalkınma Bakanlığı, Ankara,
2013.
839
Download