Hıristiyan Papaz A. Atham İle Mübahasesi

advertisement
Hıristiyan Papaz A. Atham İle Mübahasesi
Amritsar şehrinde bulunan Hıristiyan misyonunda görevli Dr. Martin Clark adlı bir papaz,
Müslümanlara meydan okuyarak dini bir mübahaseye kendilerini davet etti. Yerli bir Müslüman
olan Muhammed Bahş adlı bir zat, bütün ulemalara birer mektup yazarak, Hıristiyanlarla
mübahase yapmak üzere Amritsar şehrine gelmelerini rica etti. Diğer ulemalar yol ve ikamet
masraflarının kimin tarafından üstlenileceğini soruştururken, Hz. Ahmed (as) hemen bir delege
göndererek Hıristiyanlarla tartışmaya hazır olduğunu kendilerine bildirdi. Hz. Ahmed (as) bizzat
İslam dinini savunmak üzere mübahaseye katılacağını kabul etti. Hıristiyanlar adına Abdullah
Ethem adlı papaz mübahaseye katılacaktı. Mübahase için 22 Mayıs ila 5 Haziran 1893 senesi
günleri tayin edildi. Mübahasenin yapılmasından önce Martin Clark adlı papaz 12 Mayıs 1893 günü bir broşür
yayınladı. Bu broşürde Mirza Gulam Ahmed (as) aleyhinde, Müslüman olmadığına dair, diğer
Müslüman ulemaların fetvaları bulunduğunu, dolayısıyla kendisinin Müslümanları temsil
edemeyeceğini belirtti. Hz. Ahmed (as) buna cevaben, bu gibi fetvaların mübahaseye bir engel
teşkil etmeyeceğini; Martin Clark ve Protestan mezhebine tabi olan arkadaşlarının da kafir
olduklarına ve Hıristiyan sayılamayacağına dair Katoliklerin fetvası olduğunu beyan etti. Kısacası bu mübahase Amritsar şehrinde gerçekleşti ve daha sonra “Ceng-i Mukaddes” adı
altında yayınlandı. Bu mübahase esnasında Hıristiyanlar, bazı topal, çolak ve körleri getirterek
Hz. Ahmed’e gösterdiler ve İsa Mesih’in (as) bu gibi sakatlara şifa verdiğini, şayet kendisi de
Mesih ise, sakatlara şifa vermesi gerektiğini ve bu mucizeyi görmek istediklerini belirttiler. Hz.
Ahmed (as) buna cevaben İncil’e işaret ederek şu referansları gösterdi: “Sizde bir hardal tanesi kadar iman olursa, siz bu dağa buradan şuraya göç dersiniz ve göçer ve
size hiçbir şey imkânsız olmaz.” [7]
Hz. Ahmed (as) daha sonra Hıristiyanlardan o sakatlara şifa vermelerini ve böylece kendi
imanlarını ispat etmeleri gerektiğini istedi. Bunun üzerine Hıristiyanlar o sakatları mübahase
yerinden sıvıştırdılar. Bu mübahase neticesinde Kapurtala eşrafından olan Albay Eltaf Ali Han
gibi birçok kimse Hıristiyanlıktan tövbe ederek Müslümanların saflarına katıldılar. Bu mübahase 5 Haziran 1893’de sona erecekti. Hz. Ahmed (as) son makalesinde şöyle yazdı: 1/3
Hıristiyan Papaz A. Atham İle Mübahasesi
“Ben çok içtenlikle ve yalvararak Rabbime dua ettim ve “Bu konuda sen karar ver. Bizler senin
aciz kullarınız. Senin kararın dışında hiçbir şey yapamayız” diyerek Rabbime niyazlarda
bulundum. Bunun üzerine O, bana müjde vererek şu mucizeyi bahşetti ki, bu mübahasede her
iki taraftan her kim bile bile yalanı benimsemekteyse ve gerçek Allah’tan uzaklaşmaktaysa; keza
herkim Yüce Allah’ı terk ederek, aciz bir kulu ilah edinmekteyse, böyle birisi mübahasenin her
gününe mukabil bir ayda, yani onbeş ay içerisinde haviyeye (cehennem) düşürülecektir. Şayet
hakka ve doğruluğa yönelmezse çok büyük zillete uğrayacak ve küçük düşecektir. Buna mukabil
herkim hak ve doğruluktan yana ise ve Hak olan Allah’a inanmakta ise o, bu mucize vasıtasıyla
daha da saygın bir mertebeye ulaşacaktır.” [8] Hz. Ahmed’in bu uyarması neticesinde Abdullah Ethem adlı bu papaz çok korktu. Ölüm korkusu
kendisini sardı. Hatta evinin içinde bile korkulu bir hayat yaşamaya başladı. Köpek ve yılanların
kendisine saldırdığını hayal etmeye başladı. Hak Teala (cc) onun bu durumunu Hz. Ahmed’e
ilham yoluyla bildirdi. Kendisine şu ilhamlar indirildi: Yani: Allah onun üzüntüsünden ve
kederinden haberdar olmuştur. Sen Allah’ın sünnetinin değiştiğini asla göremezsin. Hayrete
kapılmayınız ve üzüntüye de yakalanmayınız, mümin olduğunuz durumda sizler üstün
çıkarsınız. Benim izzetim ve yüceliğim adına andolsun ki şüphesiz ancak sen üstünsün. Biz
düşmanları tamamen paramparça ederiz ve onların hileleri de tamamen yok olacaktır. [9] Daha önce de belirtildiği gibi, Ethem’in azaba çarptırılması tövbe etmediği takdirde olacaktı. Hz.
Ahmed (as): “Şayet hakka ve doğruluğa yönelmezse çok büyük zillete uğrayacak ve küçük
düşecektir” kelimeleriyle Ethem’i uyarmıştı. Bu kelimelerden de anlaşılacağı üzere, doğruluğa
yöneldiği takdirde kendisi azaba uğramayacak, aksine azap edilmekten kurtulacaktı. Nitekim
Ethem’in tövbesi neticesinde, Yüce Allah (cc) kendisini azaba çarptırmadı. Ancak Hıristiyanlar
Hz. Ahmed’in (as) uyarmasının gerçekleşmediğini ve (haşa!) kendisinin yalancı çıktığını
söylemeye başladılar. Bunun üzerine Hz. Ahmed (as), Hıristiyan bir papaz olan Ethem’i
mübahaleye davet ederek şöyle yazdı: “Eğer o, yalan söylemek ve hilelere başvurmaktan vazgeçmezse, ben onun ayıplarını açığa
vurmak üzere mübahaleye hazırım. Bu mübahale şöyle olacak: Önceden karar verilen bir
günde, bizler, yani her iki taraf bir sahada toplanırız. Abdullah Ethem Bey ayağa kalkarak üç
defa: “Bu uyarmadan sonra bir an için bile İslam korkusu benim kalbime uğramadı. Ben (bu
arada) İslamiyet’i ve İslam Peygamberini (sav) haksız (ve yalancı) saymaya devam ettim ve
şimdi de onları yalancı sayıyorum. Onların doğru olduklarını asla hayal dahi etmedim. Hz.
İsa’nın (as) Allah’ın oğlu ve bizzat Allah olduğuna inanmaya devam ettim. Protestan fırkasının
Hıristiyanları gibi şimdi bile bu inanca sahibim. Eğer söylediklerim doğru değilse ve ben gerçeği
2/3
Hıristiyan Papaz A. Atham İle Mübahasesi
gizlediysem, ey Kadir olan Rabbim! Bir yıl içinde beni ölüm cezasına çarptır” diyecek. Bu duaya
biz de âmin deriz. Eğer bir sene içerisinde bu duanın hiçbir etkisi görülmezse ve yalancılara
inen azap (Ethem’e) inmezse, biz ceza olarak Abdullah Ethem Bey’e 1000 rupi para cezası
ödeyeceğiz.” [10] Hz. Ahmed (as) bu para cezasını 4000 rupiye çıkarmış ve yemin ettiği takdirde bu parayı
Ethem’e vereceğini bildirmiştir. (Bkz. Mecmua-i İştiharat; C.2; S.57, S.86, S.91, S.204, S.210) Ancak Ethem Bey, yemin etmenin Hıristiyanlıkta yasak olduğunu ileri sürerek yemin etmeyi
reddetti. Halbuki bunun ancak bir bahane olduğu ve Kitab-ı Mukaddes’e aykırı olduğu herkesçe
malumdur. Hıristiyan ülkelerinde bütün parlamenterler (büyük millet meclisi üyeleri) vs. hep
yemin ederek göreve başlarlar. Yemin etmek yahut and içmek kutsal sayılmıştır ve and içmenin
bereketiyle and içenlerin kuvvet kazandığı Kitab-ı Mukaddes’te beyan edilmiştir. (Yeremya
12:16) Keza İsrailoğullarına ant içme tavsiye edilmiş ve: “Hay olan Rabbim hakkı için hakikatle
adaletle ve doğrulukla and edeceksin.” (Yeremya; 4:2) denmiştir. Aynı şekilde doğru yemin
edenlerin sevinecekleri ve yalan yemin edenlerin rezil olacakları da beyan edilmiştir. (Bkz.
Mezmurlar; 63:11) Hz. Ahmed (as) Ethem’i uyardı ve: “Şimdi eğer Ethem bey yemin ederse, kesin bir şekilde,
içinde zerre kadar şüphe olmayan, bir yıla kadar müddeti vardır. Bu müddet için artık hiçbir şart
yoktur. Eğer o, yemin etmezse, yine de Hak Teala, hakkı gizleyerek dünya (insanlarını)
aldatmak isteyen bir suçluyu asla cezasız bırakmayacaktır.” [11] diye yazarak Ethem’in mutlaka
cezalandırılacağını bildirdi. Nitekim o, 27 Temmuz 1896’da Ferozpur şehrinde, önceden
bildirildiği şekilde öldü. Böylece İslamiyet’in üstünlüğü ve Hz. Muhammed’in (sav) yüceliği; keza
Hz. Ahmed’in (as) doğruluğu ispat edilmiş oldu. 3/3
Download