Siz de Dikkat Fakiri misiniz? Siz de öğle yemeklerinde hem sohbet edip hem de cep telefonunuza gelen mesajları okuyor musunuz? Katıldığınız toplantılarda, bilgisayarınızı açıp e postalarınıza cevap yazıyor musunuz? Bazıları toplantı sırasında alçak sesle, kısa telefon konuşmaları bile yapıyorlar, siz de katıldığınız toplantılarda böyle yapıyor musunuz? Evde televizyon izlerken aynı zamanda kucağınızdaki bilgisayarla başka işlerle uğraşıyor musunuz? Hatta bunları yaparken etrafınızdakilere laf yetiştirmeye çalıştığınız oluyor mu? Eğer bu soruların çoğuna "evet" yanıtı verdiyseniz bilin ki yalnız değilsiniz. Siz de büyük çoğunluk gibi "dikkat fakirisiniz." Sanayi sonrası dönemin en azalması oldu. Bugün hemen önemli gelişmelerinden biri, hepimizin dikkatinin herkes "dikkat toplama" sorunu yaşıyor. Dikkat yönetimi, artık hem bireyler hem de kurumlar için en kritik başarı faktörlerinin arasında yer alıyor. Peki, neden dikkatimizi toplamakta zorlanıyoruz? Bence bunun iki sebebi var: Birincisi “bilgi patlaması” İçinde yaşadığımız dönemde hazmedeceğimizin çok üzerinde bir bilgi miktarı, bombardıman gibi üzerimize yağıyor. Son yirmi yılda üretilen bilginin insanlık tarihi boyunca üretilen bilgiden daha fazla olduğu dikkate alınırsa bu hem müthiş bir gelişme hem de korkutucu bir durumdur. Bugüne kadar görülmemiş bir hızla artan bilgiyle ne yapacağımızı, hangi bilgiye değer vereceğimizi bilemez bir haldeyiz. Tıpkı elimizdeki seçeneklerin artmasının seçim yapmamızı zorlaştırması gibi artan bilgi bizi zenginleştireceğine fakirleştiriyor. (Barry Schwartz, The Paradox of Choice) Nobel ödüllü iktisat bilimcisi Herbert Simon, henüz 1970’lerde yani bizler bu kadar çok bilgi bombardımanı altında değilken “enformasyon bolluğunun aslında dikkat fakirliği yarattığını” ileri sürmüştü. Simon, şirketlerin bilgi yönetim sistemlerini tasarlarken sorunlarını “bilgi eksikliği” olarak tarif etmekle büyük bir yanılgıya düştüğünü söylemişti. İyi bir bilgi yönetiminin aslında daha çok bilgi toplamak yerine gereksiz bilgileri “filtrelemek” olduğunu vurgulamıştı. Dikkat dağınıklığının ikinci sebebi ise aynı anda birden çok iş yapmaktır (Multi-tasking). Ancak sanıldığının aksine bu durum bir zeka ya da üstün beceri göstergesi değildir. Uyuşturucu kullanmanın insanın zekasını düşürdüğünü hepimiz biliyoruz. Marihuana içenler normal zamanlarda kolayca yaptıkları işleri, uyuşturucu etkisi altında, daha zorlanarak yapıyorlar. Londra Üniversitesi psikiyatri Enstitüsü hocalarından Dr Glenn Wilson, aynı anda birden çok iş yapanların zekâ seviyelerindeki düşüşün, marihuana kullananların zeka seviyelerindeki düşüşten iki kat daha fazla olduğunu söylüyor. İçinde yaşadığımız bilgi bombardımanı çağında aynı anda birden fazla iş yapıyor olmamız dikkatimizi çok azaltıyor. Bazılarımız aynı anda birçok işi yapma hevesine sahip olabilirler; ama aslında hiçbirimiz aynı anda iki işi aynı kalitede yapabilme becerisine sahip değiliz. Aksine aynı anda ne kadar çok iş yaparsak, yaptığımız işlerin kalitesi de o kadar düşüyor. Psikologlar, konsantrasyon zorluğu ve “sürekli yarı-dikkat” (continuous partial attention) hallerinin bu çağın “hastalıkları” olduğunu söylüyorlar. Sürekli olarak dikkatleri bölünen insanlar yüzde yirmi oranında daha düşük bir performansla çalışıyorlar. California Irvine Üniversitesi’nden bilişim teknolojileri profesörü Dr Gloria Mark, yüksek teknoloji şirketlerinde çalışanları gözlemlediğinde, ortalama bir çalışanın herhangi bir proje üzerinde hiç kesintiye uğramadan ve kendisinden başka bir iş istenmeden sadece on bir dakika çalışabildiğini tespit etti. Bilişim teknolojileri çalışanlarının durumları ise daha da kötü; bunların dikkatleri, ortalama her üç dakikada bir başka bir yöne kayıyor. Dolayısıyla, Blackberry ya da I-phone gibi cihazlar bir yandan bizi her yerde, her an ulaşılabilir kılarken diğer yandan hayatımızı zorlaştırıyor. Bu aletler, bizi kendimize “önemli bir insan” gibi hissettiriyor olabilir; ama çok sık kesintiye uğramak, düşünme fonksiyonlarımızı da bozuyor. Bunların en başında da karar alma yetisi geliyor. Kesintiye uğramak, yarıda bırakılan işe geri dönmeyi zorlaştırıyor ve bir kez daha odaklanmayı gerektirdiği için karar alma kalitesini de olumsuz etkiliyor. Aynı anda birden fazla iş yapmak stres düzeyini yükseltiyor. Bu nedenle daha verimli ve daha az stresli olmak için, uzmanlar iki işi aynı anda yapmamayı öneriyorlar. Sanayi sonrası toplumda dikkat çekmek, bir mesajı etkin bir şekilde iletmek hiç de kolay değil. Aksine bilginin ve mesajların bu kadar yoğun şekilde aktığı bir ortamda dikkat yönetimi başlı başına bir sorun. Mihaly Csikszentmihalyi, Akış (Flow) isimli kitabında kardeşiyle ilgili bir anısını anlatır. Profesör Csikszentmihalyi’nin kardeşi emekli olduktan sonra hobi olarak minerallerle ilgilenmektir. Bir gün eline bir kristal alır ve kahvaltıdan hemen sonra mikroskobunun başına geçerek bunu incelemeye başlar. Bir süre sonra, kristalin içini görmekte zorlanır ve “herhalde güneşi bir bulut kapattı” diyerek gökyüzüne bakar ve akşam olduğunu, güneşin battığını fark eder. Profesörün kardeşi dikkatini kristale o kadar yoğunlaştırmıştır ki onun için adeta zaman durmuştur. Sadece bireylerin değil, şirketlerin de odaklanmaya ihtiyaçları var. John Beck ve Thomas H. Davenport Dikkat Ekonomisi isimli kitaplarında söyledikleri gibi, “Gelecekte başarılı olacak şirketler ve bireyler, dikkat yönetimini etkin yapanlar olacaktır.” http://www.temelaksoy.com/yazilar/calisma-ortami-ve-kariyer/siz-de-dikkat-fakirimisiniz.aspx